Professional Documents
Culture Documents
İLK SÖZ
Elde kalan bu ilk parçada, göze çarpan öncelikli şey, yan yana duran iki
tane attır.
Bunların başları ve bacakları, kemiklerin ve kasların yapısını
vurgulamadaki ustalığı göstermek açısından önemlidir.
Kalkanı tutan kol, miğferin uçuşan tepeliği ve rüzgarda savrulan pelerin
olağanüstü bir rahatlık içinde ve estetik biçimde resmedilmiştir.
Bununla birlikte, sanatçı yine, geçmişten tümüyle kopmuş değildir. Mekanı
ve hareketi göstermek ne kadar önemli olsa da, binanın duvarları boyunca
dolaşan törensel alay kompozisyonuna yine de tam bir uyum göstermiştir.
Sanatçı Yunan sanatının Mısırlılardan aldığı kompozisyon bilgisinden ve
‘Büyük Uyanış’ öncesinin geometrik düzenlemelerinden bir şeyleri
korumaya devam etmektedir.
SANAT ESERLERİNDE
PSİKOLOJİK AKTARIM
Bu çağın Yunanlıları için çok önemli bir
başka özellik de, insan gövdesini
betimlerken, betimlenen figürlerin
psikolojisinin de yansıtılmasıdır.
Kendisi de heykel eğitimi alan ünlü
düşünür Sokrates de heykelcilerden
‘ruhsal yapı’ yı aktarmalarını istemiştir.
Vazo resimleyen zanaatçılar da, yapıtları
yok olup gitmiş bu ustaların buluşlarına
ayak uydurmuşlardır. (Resim 30)
Resim 30
Kahraman Odysseus on dokuz yıllık bir
aradan sonra kılık değiştirip, değneği,
torbası ve çanağıyla dilenci kılığında eve
döner ve yaşlı dadısı ayağını yıkarken,
bacağındaki yara izinden onu tanır.
Dadı ile kahraman arasındaki bakışma, iki
kahraman arasındaki duygu aktarımını
başarılı bir şekilde iletmektedir.
Aynı yeteneği ortaya koyan ve bu yetenek
nedeniyle de büyük bir sanat yapıtı niteliği
kazanan bir başka eser de, bir mezar
taşıdır. (Resim 21)
Resim 31
Kabartmada Hegesos, önündeki bir genç kızla resmediliyor. Genç kız
ona, içinden bir ziynet eşyası seçmesi için bir mücevher kutusu
uzatıyor.
Bu resim, karısıyla tahtında oturan Mısır Kralı Tutankhamon’un
betimlemesiyle benzer derecede sakin bir sahnedir. (bknz: Resim 14)
Tutankhamon’un resimnde de, dış çizgiler mükemmel bir şekilde
belirgindir ama Mısır sanatının yenilikçi bir dönemine ait olmasına
karşın, bu eser yine de oldukça katı bir formda yapılmıştır.
Oysa Yunan kabartması, kompozisyonun duruluğunu ve güzelliğini
korumakla birlikte, acemice sınırlamaları da aşmıştır artık. Bundan
sonra pozisyon, geometrik ve köşeli değil, özgür ve rahattır.
Yunan heykelindeki üst bölümün, kadının kollarının bükümüyle
çevrelenişi , bu çizgilerin iskemlenin eğim çizgileriyle oluşturduğu
karşıtlık, Hegesos’un elini odak noktası haline getiren yöntem ve
kumaşın vücudunun kıvrımlarından akışı son derece uyumlu bir
sakinlikte gösterilmiştir.
GÜZELLİĞİN SANATI
YUNANİSTAN VE YUNAN DÜNYASI
( M.Ö IV. VE M.S I. YY ARASI)- 1
Yunan sanatı yaklaşık olarak M.Ö 520 – 420 yılları
arasında, yüzyıllık büyük bir uyanış yaşamıştır.
Bu dönemde hala zengin kesim tarafından küçük
görülen ve zanaatçı sayılan sanatçılar, güçlerinin ve
becerilerinin bilincine varmışlardır.
Sayıları gittikçe artan bir sürü insan, sanatçıların
çalışmalarıyla, sadece bunların dinsel veya siyasi
amaçları için değil, bu çalışmaların değeri için de
ilgilenmeye başlamışlardır.
Farklı kentlerde ünlü ustalar çıkaran çeşitli sanat
okulları ortaya çıkmaya başlamış, bunların
yöntemleri, üsluplarını ve gelenekleri kıyaslanmaya
başlanmıştır.
Böylece hem halkın hem sanatçıların giderek
bilinçlendikleri bir süreç başlamıştır.
GÜZELLİĞİN SANATI
YUNANİSTAN VE YUNAN DÜNYASI
( M.Ö IV. VE M.S I. YY ARASI)- 1
Önceki dönemin ünlü heykelcisi
Fidias’ın heykellerini tüm
Yunanistan’da ünlü yapan şey,
tanrıların yeni bir anlayışla
betimlenmeleriydi.
Ancak bu yeni dönem tapınaklarının
büyük heykelleri, ünlerini kendi
sanatsal güzelliklerine borçludurlar.
MİMARİ – iyon üslubu
Mimaride farklı üsluplar yan yana
kullanılmaya başlanmıştır.
Parthenon Dor üslubuyla kurulmuş,
ama Akropolis’teki daha sonraki
yapılarda İyon denilen üslubun
biçimleri kullanılmıştır. Bu tapınakların
dayandığı temel ilke , Dor üslubundaki
tapınaklarla aynıdır ama görünüşleri
ve özellikleri farklıdır. (Bkz: Resim 32)
Resim 32
İyon tapınağının sütunları daha az
güçlüdür; ince dikenleri andırırlar.
Sütün başlığı da süssüz değildir artık.
Dor üslubunda olduğu gibi, çatıyı taşıyan
kirişin dayanağı olma işlevini sürdüren bu
yapı ögesi, yan kıvrımlarla çok süslü bir
görünüm kazanmıştır.
Aynı zerafet ve rahatlık özellikleri,
Fidias’tan sonra gelen kuşakla başlayan bu
dönemin resim ve heykellerini de belirler.
(Bkz: Resim 33)
Resim 33
Zarafet ve rahatlık olarak ifade
edilebilecek olan İyon üslubu sadece
mimaride değil, heykelde de geçerlidir.
Resim 33’de zafer tanrıçalarından biri,
yürürken çözülüveren sandalını bağlarken
gösterilmektedir.
Kumaşın dökümleri ve tanrıçanın
vücuduna düşüşündeki estetik görünüm,
artık Yunan sanatçılarının her istediklerini
yapabildikleri bir aşamaya ulaştıklarını
göstermektedir.
HEYKELCİ PRAKSİTELES
Bu yüzyılın büyük heykelcisi Praksiteles’tir.
Hem eserlerinin zarafeti hem de yapıtlarındaki
içtenlik ve etkileyicilik ile ün kazanmıştır.
En ünlü yapıtı aşk tanrıçası Afhrodite’nin
yıkanmak için banyoya girişini betimleyen
heykelidir. Ancak bu ünlü yapıt yok olmuştur.
Bunun dışında XIX. yy’da Olympia’da bulunan
bir yapıt, kesin bir bilgiye sahip olunamasa
da, birçok kişi tarafından Paraksiteles’in
yaptığı özgün bir çalışma olarak kabul
edilmektedir. (Bkz: Resim 34)
Resim 34
Heykelde, kucağında çocuk Dionysos’u tutan ve
onunla oynayan tanrı Hermes betimlenmektedir.
Heykelde artık hiçbir katılık izi kalmamıştır.
Ancak eski sanattan öğrenilen bilgiler hala
kullanılmaktadır.
Praksiteles de vücudun eklemlerini bize gösterme,
onun işleyişini olabildiğinece açık bir biçimde
anlatma endişesindedir.
Ama bu amacına, heykeli katılaştırmadan,
canlılığını yitirtmeden ulaşmıştır.
Heykelde, derinin yumuşaklığı altında, kasların ve
kemiklerin nasıl hareket ettikleri başarıyla
gösterilirken, tüm zarafet ve güzelliğiyle canlı bir
vücudun resmedildiği izlenimi oluşturulmuştur.
Praksiteles ve diğer Yunanlı sanatçılar,eserlerindeki güzelliğe bilgi
aracılığı ile ulaşmışlardır.
Yunan heykelleri kadar simetrik ve düzgün yapılı hiçbir vücut yoktur.
Ancak bu estetik, heykellere yönelik eleştirilere neden olmuştur:
Çoğu Yunanlı sanatçının eserlerini ortaya çıkartırken, çok sayıda model
inceledikleri ve modellerde beğenmedikleri ögeleri eserin dışında
bırakarak, heykellerini ideal güzellliğe ulaştırdıkları ve böylece doğayı
idealleştirdikleri ileri sürülmüştür.
Ancak eğer öyle olsaydı, atılan ve silinen pek çok özellik nedeniyle
heykelin sadece soluk bir insan sülüeti haline gelmesi gerekirdi. Oysa
Yunan heykellerine can veren sanatçılar, ileri sürülenin tersine,
yüzyıllar boyunca, eski kalıplara daha bir can katmaya çalışmışlardır.
Bu çabalar en olgun meyvesini Praksiteles’in yapıtlarıda vermiştir. Eski
tiplemeler, Praksiteles’in ellerinde hareket edip,soluk almaya
başlamışlardır.
Daha sonraki çağlarda hayran olunan ve Klasik Sanatın en ünlü
örnekleri, genellikle bu dönemde (M.Ö.IV. yüzyılın ortalarında) yaratılan
heykellerin kopyaları ya da değiştirilmiş biçimleridir. (Bkz: Resim 35)
Resim 35
“Belvedere Apollon’u” erkek vücudunun
ideal bir örneğidir.
Heykel, kendinden emin bir tavır ve
gerilmiş koluyla yayını tutarken, okun
gidişini sanki gözleriyle izliyormuş gibi
başını bir yana çevirmiştir.
Bu heykelde de vücudun her parçasını, en
karakteristik bakış açısından vermeyi
öngören eski kuralın ufak tefek
yansımaları görülmektedir.
Resim 36
Resim 36’da Melos Aphrodite’si olarak bilinen heykel görülmektedir.
Melos adasından bulunan heykel, Aphrodite’nin klasik heykelleri
arasında belki de en ünlüsüdür.