You are on page 1of 179

AMİNOASİTLERİN

METABOLİZMASI
TUS ve TIP için SİZE Yeter...!
www.STETUSKOP.com

www.stetuskop.com
• Proteinlerin C ve H atomlarından da son
ürün olarak CO2 ve H2O oluşurken, %16
oranında bulunan azot, sadece proteinlere
özgü üre ve amonyak gibi atılım
ürünlerinin oluşumuna yol açar.

• Amino asitler depolanamazlar.

www.stetuskop.com
• Hem proteinlerin normal turnoveri
sırasında oluşan amino asitler, hem de
proteinden zengin bir diyet sonrası alınan
amino asitler, vücudun protein sentez
gereksinimini aşıyorsa oksitlenirler.

• Amino asitler okside olurken önce amino


gruplarını kaybederler ve kalan karbon
iskeletleri α-ketoasitleri oluşturur.
• α-ketoasitlerin oksitlenmesiyle
karbondioksit ve su oluşur veya daha
sıklıkla bu α-ketoasitler glukoneojenezde
kullanılırlar.

• Ayrılan amino gruplarından ise organizma


için toksik bir madde olan amonyak
meydana gelir.

• Oluşan amonyak daha ileri bir işlemle


toksik olmayan üreye dönüştürülerek
vücuttan atılır.
www.stetuskop.com
• Proteinlerin, karbonhidrat ve lipitlerden iki
ana farkı vardır:

1) Proteinlerin enerji kaynağı olarak


değeri, diğer makromoleküllerden daha
düşüktür,
2) Karbonhidrat ve lipitlerin fazlası
depo edilebilirken, proteinlerin ve amino
asitlerin fazlası depo edilemez.

www.stetuskop.com
www.stetuskop.com
www.stetuskop.com
pK3 = 6.0
ESANSİYEL AA’LER NONESANSİYEL
(dışardan alınması AA’LER (Vücutta
zorunlu aa’ler) sentezlenebilenler)
Arginin Alanin
Histidin Aspartat
Lösin Asparagin
Fenilalanin Prolin
Metiyonin Glisin
Treonin Serin
İzolösin Glutamat
Triptofan Sistein
Lizin Glutamin
Valin Tirozin

www.stetuskop.com
• Proteinin biyolojik değeri, yapısındaki
esansiyel amino asit miktarı ile ilişkilidir.

• Yeterli beslenmesi olan bir erişkinin günlük


kalori gereksiniminin %10-15 kadarı
proteinlerden sağlanır.

• Besinsel proteinler, enerji kaynağı


olmaktan çok vücutta sentez edilmeyen
amino asitleri sağladıkları için önem
taşırlar.

www.stetuskop.com
PROTEİNLERİN SİNDİRİMİ

• Besinlerle alınan proteinlerin sindirimi için


gerekli olan enzimler mide, pankreas ve
ince barsaktan salgılanır ve sindirim
midede başlar ince barsakta sonlanır.
• Polipeptid zincirinin her iki ucundaki ilk
peptid bağını hidroliz eden proteazlara
“ektopeptidazlar”, iç kısımlardaki peptid
bağlarına etkili olan proteazlara ise
“endopeptidazlar” denir.

• Ektopeptidazlar da etkili oldukları uca göre


aminopeptidaz (duodenumdan salgılanır)
veya karboksipeptidaz (pankreastan
salgılanır) olarak adlandırılır.

www.stetuskop.com
• Midede;

mukoza hücrelerinden gastrin

esas (chief) hücrelerden pepsinojen

HCI
KCI
parietal hücrelerden intrinsik faktör
ATPaz
• Diyetle alınan proteinlerin mideye
ulaşması ile gastrik mukozadan gastrin
hormonunun salınımı uyarılır.

• Gastrin, parietal hücrelerden HCl (parietal


hücreler aynı zamanda intrensek
faktöründe kaynağıdır), gastrik glandların
chief hücrelerinden pepsinojen
salınmasını uyarır.

www.stetuskop.com
• Asidik mide içeriği proteinleri denatüre
eder ve katlanması bozulmuş globüler
proteinler enzimatik hidrolize daha açık
hale gelir.

• Çocuklarda bulunup erişkinde


bulunmayan rennin (kimozin), kazeini
kalsiyum bulunan ortamda parakazeine
çevirir, pepsin bu sayede etki eder ve
böylece sütün midede sindirimini sağlar.
• Pepsinojen, zimojendir ve aktivitesi için
kısmen hidroliz edilmesi gerekir.

• Artan HCI konsantrasyonu ortamın


asiditesini arttırır; asiditenin artması
pepsin molekülündeki karboksilat
anyonunun (COO-), karboksil (COOH)
haline dönmesine ve pepsinin amino
asitleri arasında bulunan tuz köprülerinin
yıkılmasına yol açar.

www.stetuskop.com
• Yıkılan tuz köprüleri sayesinde pepsinin
katalitik bölgesi açığa çıkar.

• Pepsin bir endopeptidazdır;

fenilalanin-tirozin-triptofan gibi
aromatik amino asitlerin ve dikarboksilik
amino asitlerin oluşturduğu peptid
bağlarını yıkar.
• Mide içeriği (oligopeptidler ve amino
asitler) ince barsağa ulaşınca
kolesistokinin (pankreozimin) ve
sekretin salgılanır.

• Kolesistokinin pankreastan;
tripsinojen,
kimotripsinojen
prokarboksipeptidaz A-B
gibi proenzimlerin salınımını uyarır.

www.stetuskop.com
• Kolesistokinin pH değeri 7,5-8,0 arasında
değişen pankreatik sıvının salınımınıda uyarır.

• Duodenum ve jejunumdan salgılanan sekretin,


pankreastan su ve HCO3 salgılanmasını uyarır.

• Bu salgı ana olarak mide asiditesini nötralize


eder ve ince barsak enzimlerinin aktivitesini
sağlarken, pepsin aktivitesini durdurur.
Tripsinojen
Enteropeptidaz A
(enterokinaz)
Tripsinojen Tripsin
Tripsin

Kimotripsinojen Proelastaz Prokarboksipeptidaz

Kimotripsin Elastaz Karboksipeptidaz

Tripsin
Serin
Elastaz proteazlar
Kimotripsin
www.stetuskop.com
• Zn taşıyan enzimler olan ve karboksi
terminalden koparma yapan
karboksipeptidaz A-B ve
aminoterminalden koparma yapan
aminopeptidaz etki eder ve serbest amino
asitler oluşturulur.
Tripsin lizin ve arginin

Kimotripsin aromatik ve apolar

Elastaz glisin ve alanin


Enzimlerin etkiledikleri peptid bağları
Tripsin Lisin, arjinin ( C )
Submaksiller proteaz Arjinin ( C )
Kimotripsin Fenilalanin, tirozin, triptofan
s. aerus V8 proteaz (C)
Asparajin, glutamin ( C )
Asp-N-proteaz Asparajin, glutamin ( N )
Pepsin Fenilalanin, tirozin, triptofan
Endoproteinaz lisin C ( N()C )
Lizin
Siyonojen bromüd Metionin ( C )

Endopeptidazlar: Tripsin, Kimotripsin, Pepsin,


Katepsin, Elastaz, lapfermant
Ektopeptidazlar: karboksipeptidaz A,B ve
aminopeptidaz
www.stetuskop.com
• Otokataliz ile aktive olan tek bir tripsin
molekülü, bütün bu sistemi harekete
geçirme yetisine sahiptir.

• Pankreastan duodenuma salgı akışının


tıkanıklığa uğradığı durumlarda,
pankreatik kanalın içinde başlayan
zimojen aktivasyonu, dokunun kendi
proteinlerini sindirmesine ve akut
pankreatit denen tablonun ortaya
çıkmasına neden olur.
Amino asitler en fazla
jejunumdan olmak
üzere ince barsağın
tamamından aktif
transport ile emilir
(lümenden barsak
hücresine).

Emilen amino asitlerin


birçoğu glukoz gibi
Na+ bağımlı taşıyıcı
mekanizmaları
kullanırlar.

www.stetuskop.com
AMİNO ASİT SENTEZİ:
• Glutamat, Glutamin, Prolin ve Arginin
Sentezi:

• Glutamat oluşumu en fazla amino asit


katabolizması sırasınsıda α-ketoglutaratın
transaminasyonu sırasında olur.

• Glutamat ayrıca glutamat dehidrogenaz


enzimi ile direk olarak α-ketoglutaratın NADPH
varlığında NH4 ile birleşmesiyle de oluşur.

• Oluşan glutamat diğer üç amino asitin


www.stetuskop.com
• Glutamat zincirinin sonundaki karboksil
grubunu kaybeder ve siklik bir hal alarak
prolini oluşturur.

• Yarı esansiyel bir amino asit olan arginin


de, yine glutamattan oluşan ornitin
üzerinden sentezlenebilir.

• Arginin en bazik amino asittir.


• Alanin, Aspartat ve Asparagin Sentezi:

www.stetuskop.com
• Serin, Sistein ve Glisin Sentezi:
• Glikolitik bir ara madde olan 3-
fosfogliserattan serin oluşur.

• Enzimlerde yer alan bazı serin


kalıntılarının fosforilasyonu ve
defosforilasyonu metabolizmanın
düzenlenmesinde major rol oynar.
• Sisteinin karbon iskeleti serinden, kükürt
atomu ise metiyoninden gelir.

• İki sisteinin –SH grupları disülfid bağı ile


bir araya gelerek sistin’i oluşturur.

• Bu oluşan disülfid bağları protein


katlanmalarında stabilizasyonun
sağlanmasında ve birden fazla polipeptid
içeren yapıların bir araya getirilmesinde
önemlidir.

www.stetuskop.com
• Tirozin sentezi:
• Esansiyel bir amino asit olan
fenilalaninden, fenilalanin hidroksilaz
enzimi ile sentezlenir.

• Tetrahidrobiopterin koenzim olarak


reaksiyona katılır.

• Bazı proteinlerde tirozine ait OH grupları


sülfatlanabilir.
www.stetuskop.com
AMİNOASİTLERİN
KATABOLİZMASI:
İnsanda her gün total vücut proteinlerinin %1-2’si
yıkılır.

Protein yıkımı ile açığa çıkan amino asitlerin


yaklaşık ¾’ü yeni protein sentezinde kullanılırken
geri kalanı parçalanır ve üre ara ürünlere yıkılırlar.

Alınan azot Atılan azot Pozitif azot dengesi


(büyüme çağı ve gebelerde)
Alınan azot = Atılan azot

Alınan azot Atılan azot Negatif azot dengesi


(cerrahiden sonra
ilerlemiş kanserlerde
yetersiz protein alımında)
www.stetuskop.com
• Amino asitlerin yıkımından türeyen
amonyak bütün hayvanlar için toksiktir.

• Normal bir insanda protein yapım ve yıkım


hızı birbirine eşittir.

• Turnover hızı proteinin cinsine göre


değişir.
• Sindirim enzimleri ve plazma proteinleri
gibi ekstrasellüler alanda görev yapan
proteinler çabuk yıkılırken (t ½ = saat,
gün), kollajen gibi yapısal proteinler
dayanıklıdır (t ½ = ay, yıl).

• Kimyasal yapısı okside olmuş olan veya


ubikitin (ısıya dirençli küçük protein) ile
birleşmiş olan bazı proteinler daha önce
yıkılırlar.
• Ayrıca prolin, glutamat, serin, treonin
dizesi (PEST dizesi) bakımından zengin
proteinler daha çabuk yıkılırlar.

• Hücre içi proteazlar iç peptid bağlarını


hidrolize ederler. (Endopeptidazlar,
ektopeptidazlar)

• Ökaryotik hücrelerde protein yıkılımı için


iki ana yol vardır.

www.stetuskop.com
• Proteinler;
1- Lizozomlarda ATP harcamadan
yıkılırlar (bunlar genelde uzun ömürlü
proteinlerdir).

2- Ubikitin gerektiren, sitozolde


gerçekleşen ve ATP gerektiren bir diğer
yolla yıkılırlar (bunlar genellikle kısa
ömürlü proteinlerdir).
• Ubikitinle hücre içinde bir proteinin
işaretlenmesi, o proteinin kaderinin yıkım
olacağını gösterir.

• Bir proteinin ubikitinle işaretlenip


işaretlenmeyeceği amino ucundaki amino
asit tarafından belirlenir.

• Ubikitinle olan işaretlenme ve yıkım


metiyonin ve serin kalıtları tarafından
geciktirilirken, arginin ve aspartil
grupları tarafından hızlandırılır.
www.stetuskop.com
• Dolaşımda bulunan glikoprotein yapıdaki
moleküller için asiyaloglikoprotein
reseptörleri vardır.

• Glikoproteinler, yapılarındaki siyalik


asitlerini yitirdiklerinde karaciğerdeki
asiyaloglikoprotein reseptörleri tarafından
dolaşımdan alınır ve lizozomlarda
katepsinler denen proteazlar ile yıkılırlar.
AMİNO ASİTLERDEN AZOTUN
UZAKLAŞTIRILMASI:
• Öncelikle amino grupları uzaklaştırılır ve
sonrasında kalan karbon iskeletleri diğer
yapım veya yıkım reaksiyonlarını iştirak
eder.

• Amino asitlerden azotun uzaklaştırılması


başlıca iki yolla gerçekleşir:
transaminasyon ve dezaminasyon.
• Transaminasyon:
• Bu tepkimeye katalizleyen enzimlere
aminotransferazlar (transaminazlar)
denir ve koenzim olarak piridoksal fosfat
kullanırlar.

• Glutamat/ α-ketoglutarat çifti genel amino


alıcı ve vericisi olarak bütün
transaminasyon tepkimelerine katılabilir.

www.stetuskop.com
• Transaminasyon tepkimeleri iki yönlü
olduğu için hem biyosentez hem de
katabolizmada kullanılabilirler.

• İsonikotinik asit ve hidralazin gibi ilaçlar,


piridoksal fosfata bağlı enzimleri,
piridoksal molekülünün aldehit grubu ile
etkileşip piridoksal-hidrazonları oluşturarak
inhibe edebilir.
• Amino asitlerin büyük bir kısmı amino gruplarını,
glutamat oluşturmak üzere α-ketoglutarata
aktarır.

• Daha sonra, bunun serbest amonyak olarak


salınmasını, glutamat dehidrojenaz enzimi
(GDE) katalizler.

• Böylece çeşitli amino asitlerden glutamata


taşınan amino grupları daha sonra karaciğerde
glutamat dehidrojenaz enzimi sayesinde serbest
amonyak haline geçmektedir.

www.stetuskop.com
GDE enziminin karaciğerdeki etkinliği;

yüksek enerji durumunda (ATP; GTP ve NADH


yüksek ise) inhibe,

düşük enerji durumunda (ADP yüksek ise) aktive


edilir.
• Lizin, treonin, prolin ve hidroksiprolin
gibi bazı α-amino asitler transaminasyona
uğramazlar.

• Histidin, serin, fenilalanin ve metionin


aa’leri transaminasyona uğrasa da
metabolizmalarındaki temel yollarda
transaminasyon reaksiyonları yer almaz.
• Deaminasyon:
• Bir amino asitin, amino grubunun amonyak
olarak ayrılması sonucunda α-ketoasite
dönüşmesi deanimasyon olarak adlandırılır.

• Başlıca karaciğer ve böbrekte deaminasyon


gerçekleşir.

• Enzim olarak L-amino asit oksidaz içeren


deaminasyon tepkimeleri, koenzim olarak FAD
ve FMN kullanırlar ve oksijen bulunan ortamda
oksidasyon gerçekleştirirler.

www.stetuskop.com
• L-amino asit oksidazlar, çift karboksilli ve
hidroksilli (serin, treonin) amino asitlerle, glisine
etki etmez.

• Koenzimleri NAD+ veya NADP+ olan


dehidrojenazlar arasında en yaygın olarak L-
glutamat dehidrojenaz kullanılmaktadır.

• Böylece çeşitli amino asitlerden glutamata


taşınan amino grupları daha sonra karaciğerde
glutamat dehidrojenaz enzimi sayesinde serbest
amonyak haline geçmektedir.
• Serin ve treonin gibi hidroksil grubu içeren
amino asitlerde koenzim olarak piridoksal
fosfat içeren ve karaciğerde bulunan serin
dehidrataz ve treonin dehidrataz
enzimleri ile deamine olurlar.
www.stetuskop.com
• Glutamin amonyağın nontoksik transport
formudur ve normalde kanda diğer aa’lerden
yüksek oranlarda bulunur.

• Glutamin ayrıca biyosentez reaksiyonlarında


amino grubu vericisi olarak da rol oynar.
• Beyin, önemli miktarda valin alır ve belki
de dallı-zincirli amino asitlerin major
yıkılım yeridir.

• Açlıkta dallı zincirli amino asitler beyinde


enerji kaynağı olarak da kullanılırlar.
• Amonyak dokularda sabit şekilde
üretilirken, karaciğer tarafından kandan
uzaklaştırılır ve kan amonyak düzeyi çok
düşük miktarlarda tutulur.

• Enterik bakterilerin ürettiği amonyak portal


ven tarafından emilir ve karaciğere gelir.

www.stetuskop.com
• Amonyağın az miktarı bile SSS için
toksik olduğu için karaciğerin amonyağı
uzaklaştırma vazgeçilmez bir önem taşır.

• Karaciğer işlevi siroz gibi durumlarda İleri


derecede bozulduğunda, portal ve
sistemik venler arasında kollateral iletişimi
genişler.
• Kaslar başta olmak üzere bir çok dokuda
amino azotu serbest amonyaktan çok
glutamin ve alanin şeklinde serbest
kalmaktadır.

• Üre amonyağın en önemli atılım şeklidir ve


böbrekler tarafından uzaklaştırılır.

• Glutamin ise toksik amonyağın


nontoksik taşıma ve depolama şeklidir.
Amino asitler
+
α-Ketoglutarat

Transaminazlar

α-Ketoasit + Glutamat

Glutamin
sentaz

Glutamin
• Hiperamonyemi:
• Tremor, konuşmanın peltekleşmesi ve bulanık
görme gibi semptomları vardır.

• Kazanılmış veya herediter olabilir.

• Alkolizm, hepatit ve bilier obstrüksiyon sonucu


oluşmuş siroz karaciğer çevresinde kollaterallere
yol açar.

• Portal kan şantlar aracılığı ile karaciğere


uğramadan sistemik dolaşıma katılır ve kan
amonyak konsantrasyonları artar.
www.stetuskop.com
• Herediter form ise üre siklusu enzim defektleri ile oluşur.

• Yüksek amonyağın oluşturduğu toksisite kısmen, glutamat


dehidrogenaz reaksiyonundaki dengenin glutamat
yönünde bozulması ile oluşur.

• Bu durumda TCA’nın önemli elemanı olan α-ketoglutarat


azalır.

• Buna bağlı olarak hücresel oksidasyon ve ATP üretimi


azalır.

• Özellikle beyin gibi yüksek enerji gereksinimi olan dokular


zarar görür.
ÜRE SENTEZİ
• İki mol amonyaktan bir mol üre yapımı
karaciğerde beş aşamalı bir döngü ile
gerçekleşir.

• Üre sentezi mitokondride başlar ve sitozolde


sonlanır.

• Döngüdeki fumarat dışındaki tüm ara maddeler


amino asit yapısındadır.

• Döngü sırasında toplam dört yüksek enerjili


fosfat bağına eşdeğer enerji harcanmaktadır.

www.stetuskop.com
• Döngünün ilk basamağında kaynağı ne
olursa olsun karaciğer mitokondrilerine
ulaşan NH3 hızla, HCO3 (CO2 kaynağı
olarak kullanılır) ve 2 mol ATP varlığında
karbamoil fosfata çevrilir.

• Bu ATP bağımlı reaksiyon karbamoil


fosfat sentetaz I enzimi ile katalizlenir.
• Karbamoil fosfat sentetaz I enzimi aktivitesi için
N-asetilglutamata (kendiside bir amino asittir)
gereksinim vardır.

• Karbamoil fosfat sentetaz I enzimi için N-


asetilglutamat allosterik aktivatördür ve
enzimin aktivite gösterebilmesi için mutlaka
ortamda bulunmalıdır.
İkinci basamakta oluşan sitrüllin mitokondriyi terk
ederek sitozole geçer.

Ornitin her döngüde tekrar rejenere olur.

www.stetuskop.com
• Argininosüksinat yapısındaki dört amino
grubundan;
1 karbamoilfosfattan,
2 ornitinden
1 aspartat amino
asitinden gelmiştir.
• Fumarat sitozolde, malata döner.

• Malat TCA döngüsüne girerek


oksaloasetata ve ardından aspartat
amino asidine döner.

• Bu olay döngüde aspartatın devamlılığını


sağlar.
• Döngünün beşinci ve son basamağında
arjinin, arginaz enzimi ile üre ve ornitin
oluşturmak üzere parçalanır.

• Oluşan üre argininin guanido grubu ve


bu basamakta giren suyun oksijeninin
birleşimidir.

• Ornitin ve lizin arginaz enzimine


bağlanmak için arginin ile yarıştıkları için,
enzimin güçlü inhibitörleridir.

www.stetuskop.com
ÜRE SENTEZİNİN KONTROLÜ:
• Proteinden zengin diyet alındığı zaman
da, uzun süreli açlıkta da üre sentezi artar.

• Uzun süreli düzenleme ile tüm üre siklusu


enzimleri ve karbomoilfosfat sentetaz I
üretimi arttırılarak siklus aktive edilir.

• Proteinsiz diyet ise üre siklusu


enzimlerinin miktarını azaltır.
• N-asetil glutamat, karbomoilfosfat
sentetaz I’in temel aktivatörüdür ve üre
döngüsünde hız kısıtlayıcı basamaktır.

• N-asetilglutamat, gereksinim halinde N-


asetilglutamat sentaz enzimi sayesinde
asetil-KoA ve glutamattan sentezlenir.

• N-asetilglutamat sentezi arjinin ile de


aktive olmaktadır.

www.stetuskop.com
ÜRE DÖNGÜSÜ İLE İLGİLİ METABOLİK
HASTALIKLAR:

• Üre sentez kusurlarının hepsi son derece


nadir görülür ve ortak klinik özellikler
gösterirler.

• Kusma, proteinden zengin gıdalardan


kaçınma, intermitant ataksi, huzursuzluk,
letarji ve zeka geriliği hepsinde görülen
ortak semptomlardır.

www.stetuskop.com
• Enzim eksikliği olanlarda diyetle alınan amino
asitlerin yıkımı ile oluşan yüksek miktardaki
amonyak üreye çevrilemez ve toksisite oluşur.

• Hastalıkların hepsinde düşük proteinli diyetle bir


düzelme sağlanır ve beyin harabiyetinin büyük
bir bölümü önlenebilir.

• Kan amonyak düzeyinde ani artışlar olmaması


için gıda alımı sık ve küçük öğünler şeklindedir.
Hiperargininemi
Hiperamonyemi
Tip I:

Hiperamonyemi
Tip II:

Argininosüksinik
asidüri

Sitrüllinemi
AMİNOASİTLERİN KARBON
İSKELETLERİNİN
KATABOLİZMASI

www.stetuskop.com
• Amino asit yıkımında kullanılan tek karbon transferi için
Biotin, Tetrahidrofolat ve S-adenozilmetiiyonin gibi
koenzimler gereklidir.

• Biyotin CO2 taşır.

• Tetrahidrofolat bakterilerde sentezlenebilir. Memeliler


ise folatı diyetle alır ve dihidrofolat redüktaz enzimi
kullanarak tetrahidrofolata çevirirler.

• Tek C’lu birimler metan, metanol, formaldehit,


formikasit ve karbonik asittir.

• S-adenozil metiyonin ise metil grubu transferi için tercih


edilen koenzimdir.
• Yaklaşık olarak 20 katabolik yol vardır fakat
sadece hepsi TCA’ya katılan 5 ürün oluşur.

• Karbon iskeletleri glukoneogenez ve


ketogenezde kullanılır veya tamamen CO2 ve
H2O’ya kadar parçalanır.

• Amino asitler parçalanma yollarına göre


glukojenik ve ketojenik olmak üzere ikiye ayrılır.

www.stetuskop.com
• Katabolizması sonucunda asetoasetat
veya asetoasetat prokürsörleri olan
asetoasetil KoA veya asetil KoA oluşturan
aminoasitler ketojeniktir. (Lösin ve lizin)

• Glukojenik amino asitler pirüvat veya


TCA’nın diğer başka metabolitlerine
dönüşürler.

• Bu maddeler glukoneogenez için


substrattır.
• Histidin katabolizmasında oluşan FİGLU,
forminino grubunu tetrahidrofolata aktararak
glutamat oluşturmaktadır.

• Folat eksikliğinde histidin katabolizmasındaki bu


basamak kısmen veya tamamen engellendiği
için idrarla FİGLU atılır.

• Dolayısı ile histidin yüklemesinden sonra idrarda


FİGLU ölçümü folat eksikliği için tanısal bir
testtir.

www.stetuskop.com
• Histidinemi:
Kan ve idrarda histidin artışı ile seyreden
hastalık genelde selim seyirlidir. Kusurlu
enzim histidaz olup, histidinin ürokonata
çevirimi bozulmuştur.

• Ürokanik Asidüri:
Ürokonaz enzimi defektlidir ve OR kalıtılır.
İdrarda ürokonat atılımının artışı
hastalığın tek bulgusudur.
• Glisin: Glisinin yıkılımı başlıca iki yolla olur.
Glisinin biyokimyasal fonksiyonları:
• Çeşitli proteinlerin yapısına katılır.

• Pürin iskeletinin 4, 5 ve 7 nolu atomları


glisinden sağlanır.

• Süksinil-KoA ile birlikte porfirinlerin ve


hemin başlıca ön maddesidir.
• Glikojenik bir amino asittir, glikolitik ara maddeler
üzerinden karbonhidrat, lipit ve diğer amino asitlerin
yapılarına katılır.

• Glisin, argininin guanido grubunu alarak SAM’ın da


katıldığı bir reaksiyonla kreatin oluşturur.

• Safra asitlerinin yapısına katılır.

• Çok önemli fonksiyonları olan glutatyonun yapısına


iştirak eder.
www.stetuskop.com
• Glisin metabolizması bozuklukları:
• Non-ketotik hiperglisinemi: Glisinin
yıkılımında problem vardır.

• Glisinüri: Renal bir kusura bağlı olarak


glisinin atılımı artar.
Aynı zaman da prolin ve hidroksiprolinin
de renal absorbsiyonları bozulmuştur.
Böbrekte kalsiyum oksalat taşlarının
bulunması en önemli klinik bulgusudur.
• Primer hiperoksalüri tip I: Glioksalatı
katabolize eden enzim defektine bağlı
glioksalat yüksek miktarda birikir ve
oksalatın renal atılımı artar.

• İlerleyici bilateral kalsiyum oksalat taşları,


nefrokalsinozis ve idrar yollarının
tekrarlayan enfeksiyonları görülür.

• Böbrek yetmezliği ve hipertansiyondan


erken ölüm görülür.
• Sistein:
• Piruvata çevrilerek yıkılır.

• İki sistein amino asidinin birleşmesiyle


oluşan sistin ise sistin redüktaz enzimi ile
parçalanarak sisteine çevrilerek yıkılır.

• Sistinozis (Sistin depo hastalığı): Ender


görülen lizozomal bir bozukluktur. Doku ve
organlarda özelliklede RES de sistin
kristalleri birikir.
• Sistinüri (Sistin-Lizinüri): Sistinin idrarla
atılımı çok artar.

• Ayrıca lizin, arjinin ve ornitin amino


asitlerinin de atılımları çok artar.

• Bu dört amino aside ait bir renal bir geri


emilim kusuru olduğu düşünülmektedir.

• Sistin suda çözünmediğinden renal sistin


taşları oluşumuna yol açar.

www.stetuskop.com
• Homosistinüriler:
• Metiyonin metabolizmasının kalıtımsal bir
kusurudur.

• Plazma metiyonin düzeyleri artmıştır.

• En az 4 farklı tipi bulunmaktadır.

• Tip I homosistinüride, trombozlar,


osteoporoz, lens dislokasyonu ve sıklıkla
zeka geriliği görülür.
• Piruvat yapan amino asitlerin tümü;
alanin,
sistein,
sistin,
glisin,
hidroksiprolin,
serin
treonin
piruvat dehidrojenaz enzimi sayesinde asetil-
KoA’ya dönüşebilirler.
• Bunlara ek olarak fenilalanin, tirozin, triptofan,
lizin ve lösin direk olarak asetil-KoA’ya
dönüşürler.
Fenilalanin

• Fenilalanin, fenilalanin hidroksilaz


enzimi ile önce tirozine çevrilir ve tirozin
katabolizmasına katılır.

• Fenilalaninin tirozine çevrilmesindeki


kusurlar fenilketonüriyle sonuçlanır.
• Bu kusur üç genel gruba ayrılabilir.
• Fenilalanin hidroksilaz kusuru
(hiperfenilalninemi tip I veya klasik
fenilketonüri)

• Dihidrobiopterin redüktaz kusuru


(hiperfenilalninemi tip II ve III)

• Dihidrobiopterin sentezinde kusurlar


(hiperfenilalninemi tip IV ve V)

www.stetuskop.com
• PKU’de normalde inaktif olan fenilalaninden
fenilpirüvat oluştuğu aminotransferaz yolu aktif
hale geçer.

• Fenilalanin ve fenilpirüvat kanda birikir ve


idrarla atılır.

• Fenilpirüvatın fazlası ise;


fenilasetat (idrarla fenasetilglutamin
şeklinde atılır),
fenilasetilglutamat
fenillaktata
çevrilir.
• Fenilasetat ter ve idrarın karakteristik
kokusunu (fare kokusu) verir.

• Fenilalanin ve metabolitlerinin birikimi


normal beyin gelişimini bozar ve mental
retardasyon meydana gelir.

• Hastalarda hiperaktivite, konvülsiyonlar ve


hipopigmentasyon (fenilalanin tirozinden
melanin oluşturan tirozinaz enziminin
inhibitörüdür) görülür.
• Fenilalanin hidroksilaz kofaktör olarak
tetrahidrobiopterin gerektirir.

• Tetrahidrobiopterin NADH’ın kullanıldığı


ve dihidrobiopterin redüktaz tarafından
katalizlenen bir reaksiyonla indirgenir.

• Bu tipin tedavisi daha karmaşıktır çünkü


tetrahidrobiopterin aynı zamanda L-
Dopa ve 5-hidroksitriptofan oluşumu
içinde gereklidir.
www.stetuskop.com
• PKU tedavi izlemi için ferik klorid (FeCl3)
testi kullanılır (fenilpiruvik asidi saptar).

• Testin pozitifleşmesi için fenilalanin


düzeyinin 12-15 mg/dL’den yüksek olması
ve metabolitlerinin idrara çıkması gerekir.

• Tarama testi olarak Guthrie testi


kullanılır.

• Guthrie testi bacillus subtilisin kullanıldığı


• Tirozin
• Tirozinin, ise beş basamaklı bir
reaksiyonla fumarat ve asetoasetata
parçalanır.

• Bu yoldaki enzim kusurlarından tirozinemi


tip I,II, III ve alkaptoüri ortaya çıkar.

• Tirozin aynı zamanda dopaminin ve


melaninin prekürsörüdür.
• Tirozinemi Tip I (Tirozinoz):
• Enzim kusuru fumarilasetoasetat hidrolaz’dır.
• Akut tirozinoz da bebeklerde ishal, kusma,
gelişme geriliği ve vücut sıvılarında lahana
kokusu vardır.
• Tedavi edilmeyen olgular ilk 6 ayda karaciğer
yetmezliğinden ölürler.
• Kronik tirozinoz da ise daha ılımlı bir tablo
vardır ve ilk 10 yıl yaşamaya müsaade eder.
• Tedavide, fenilalanin, tirozin ve bazı olgularda
metiyoninden fakir diyet verilir.
www.stetuskop.com
• Alkaptonüri:
• Metabolik kusur homojentisat oksidaz
enzimindedir.
• Hastalarda en çarpıcı klinik bulgu, açıkta
bekleyen idrar renginin siyahlaşmasıdır.
• Hastalığın ileri evrelerinde bağ dokusunda
genel bir pigmentasyon (okronoz) ve artrit
gelişir.
• Bağ dokuda biriken homojentisik asit
kollajen sentezinde görev alan lizil
oksidaz enzimini inhibe eder.
• Lizin:

• Lizinin azotlarından hiçbirisi


transaminasyon reaksiyonuna katılmaz.
• Triptofan:
• İndol halkası içeren esansiyel aminoasittir.

• Vücutta seratonin, melatonin ve nikotinamidin


öncülü olarak rol oynar.

• Indol grubu 280 nm’de tipik absorbsiyon piki


verir.

• Triptofanın indol halkasının triptofan oksijenaz


(veya triptofan pirolaz) ile kırılması ilk
basamaktır.

www.stetuskop.com
• Hartnup Hastalığı:
• Triptofan dahil nötral amino asitlerin barsak ve
böbrekte transport kusuru vardır.

• Genel bir nötral amino asidüri ve idrarda indol


türevlerinde (emilemeyen Trp barsak bakterileri
tarafından parçalanır) artış vardır.

• Triptofanın hem barsak emilimi hem de renal


geri emilimi bozulduğu için triptofandan endojen
olarak sentezlenen niasinin seviyeleri düşer ve
tabloya pellagra semptomlarıda iştirak eder.
İzolösin Açil-KoA
Metiyonin sentetaz
Treonin Propiyonat Propiyonil-KoA
Valin
Tek C zincirli y.a ATP AMP+PPi

ATP Biyotin ADP+Pi

Propiyonil-KoA Metilmalonil-KoA
Propiyonil-KoA
karboksilaz Metilmalonil-KoA
B12
mutaz
Propiyonat ve metilmalonatın
idrarla atılımı B12 eksikliğinde
Süksinil-KoA
artar.
• Lösin, izolösin ve valin katabolizması, aynı
tepkimelerle başlar, daha sonra her amino asidin
karbon iskeleti kendi özgün amfibolik ara
maddelerine gider.

• Geniş hacim kaplayan R grupları nedeniyle de


suda çözünen globüler proteinlerin iç kısmında
bulunma eğilimindedirler.

• Bu hidrofobik amino asit kalıntıları da peptidin üç


boyutlu yapısının stabilizasyonunu sağlar.
• Akça Ağaç Şurubu Hastalığı (Dallı
Zincirli Ketonüri-MSUD):

• OR kalıtılır ve idrar aça ağacı şerbeti veya


karamela gibi kokar.

• Dallı zincirli üç amino asit ve bunların α-


keto asitlerinin idrar ve plazma düzeyleri
yüksektir.

• İlk bir yaş içinde ölümle sonlanır.


www.stetuskop.com
• α-keto asit dekarboksilaz enzimi
kusurludur.

• Tedavide dallı zincirli amino asitlerden


yoksun diyet verilir.

• Dinitrofenilhidrazin testi ile idrardaki keto


asitler saptanabilir (allo-isolösin vb).
• Propiyonik asidemi:
• Propiyonil-KoA karboksilaz enzim
eksikliği vardır.
• Artmış serum propiyonat düzeyleri vardır
ve tedavide düşük proteinli diyet verilir.

• Metilmalonil asidüri:
• Metilmalonil-KoA mutaz enziminde veya
koenzimi olan vitamin B12’de eksiklik
vardır.
Piruvat Süksinil KoA Oksaloasetat
Alanin İzolösin* Asparajin
Sistein Metiyonin Aspartat
Glisin Treonin
Serin Valin
Treonin
Triptofan*

α- Fumarat Saf ketojenik


ketoglutar
Arjinin Fenilalanin* Lösin
at
Glutamat Tirozin* Lizin
Glutamin
Histidin
Prolin
www.stetuskop.com
AMİNO ASİTLERİN ÖZGÜL
ÜRÜNLERE ÇEVRİLMESİ
• Glisin:
• Glisin konjugatları: Birçok metabolit ve
farmasötik madde suda çözünene glisin
konjugatları halinde atılır (konjuge safra
asidi olan glikolik asit, benzoattan türeyen
hippürik asit).

• Kreatin: Glisin ve S-adenozilmetioninden


türetilir.
• Bir insanda 24 saatte idrarla atılan
kreatinin miktarı günler arasında oldukça
sabittir.
• Hem: Glisin ve süksinil-KoA’dan türer.

• Pürinler: Glisin molekülünün tamamı


pürinlerin 4,5 ve 7. karbon atomlarını
yapar.

• Glutatyon: Glisin, glutamat ve sisteinden


oluşur.
• Alanin
• Memelilerde β-alanin çoğu koenzim A ve
karnozin şeklinde bulunur.
• Memeli dokularında β-alanin sitozin,
karnozin ve anserinin bir kataboliti olarak
türer.
• Karnozin ve anserin insan iskelet
kasında bulunur.
• Her iki dipeptidde bakırla şelat yapar,
bakır yakalanmasını arttırır ve miyozinin
ATPaz etkinliğini arttırır.
www.stetuskop.com
• Metiyonin ve Sistein:
• S-adenozilmetiyonin vücuttaki başlıca
metil grubu kaynağıdır.

• Spermin ve spermidin gibi poliaminlerin


sentezine katılır.

• Sistein ise safra asitlerini konjuge eden


taurin ve koenzim A’nın yapısına katılır.
• Arginin ve Ornitin:
• Ornitin yoluyla pütressin, spermin ve
spermidine çevrilir ve omurgasız kasında
enerjinin depo şekli olan arginin fosfatı
oluşturur.

• Arginin nitrik oksidin (NO) öncüsüdür.

• NO, nörotransimiter, düz kas gevşeticisi


ve vazodilatör olarak işlev görür.
NO sentaz sitokrom P450 ilişkili bir enzimdir.
Asetilkolin

Fosfatidil
inizitol

Ca+2

NO sentaz
aktiflenir

www.stetuskop.com
• Ornitin ve metiyonin ile birlikte, poliaminler olan
spermin ve spermidinin öncülüdür.

• Spermin ve spermidin, hücre üremesi ve


gelişmesiyle yakından ilişkilidirler ve organellerin
ve zarların karalı hale getirilmesinde işlev
görürler.

• Poliaminlerin fizyolojik dozları hipotermik ve


hipotansiftir.
• Poliaminler çok sayıda artı yük taşıdıkları
için, DNA ve RNA gibi polianyonlarla
kolayca bağlanır ve DNA sentezini,
DNA’nın karalı hale getirilmesini uyarabilir.

• Poliaminler, karaciğer peroksizomlarında


poliamin oksidaz ile yıkılırlar.

• Spermin önce spermidine sonrada


pütressine yıkılır ve idrarla atılır.
• Histidin:
• Histidinin aromatik L-amino asit
dekarboksilaz ile dekarboksilasyonu
histamini verir.

• Histamin kuvvetli bir vasodilatördür ve


allerjiye cevap olarak salgılanır.

• Aynı zamanda midede asit salgılanmasını


da uyarır.

www.stetuskop.com
• Triptofan:
• Triptofanın 5-hidroksitriptofana hidroksilasyonu
karaciğer triptofan hidroksilazı tarafından
katalizlenir.

• Daha sonra dekarboksilasyonla düz kas


kasılmasını uyaran ve vazokonstriktör bir madde
olan serotonin (5-hidroksitriptamin) oluşur.

• Oksaidatif bir deaminasyonla idrarla atılan 5-


hidroksiindolasetata yıkılır.
• Karın boşluğundaki argentaffin köken alan
karsinoidler aşırı miktarda serotonin
üretir.

• Triptofanın serotonine dönüşümündeki


artış, triptofandan endojen sentezlenen
nikotinik asit sentezini azalttığı için
pellegra benzeri semptomlar görülür.
• Serotoninin hipofizde önce N-metilasyonu
ardından O-metilasyonu melatonini oluşturur.

• Memelilerde karaciğer ve böbrek ile barsak


bakterileri triptofanı triptamine dekarboksile eder
ve indol bileşiklerini oluşturur.

• Triptofanın başlıca idrarla atılan metabolitleri 5-


hidroksiindolasetat ve indol-3-asetattır.
• Tirozin:
• Tirozin pigment hücrelerinin (melanositler)
öncülüdür.

• Bu sentezdeki kusur sonucu albinizm


oluşur.

• Tirozin aynı zamanda dopamin,


noradrenalin ve adrenalinin de öncülüdür.

• Tirozin ayrıca tiroid hormonları olan


triiyodotironin ve tiroksinin de öncülüdür.
www.stetuskop.com
• Glutamat:
• GABA (γ-aminobütirik asit) glutamatın
karboksilasyonuyla oluşur ve bu
reaksiyonu SSS’de başlıca gri cevherde
bulunan glutamat dekarboksilaz
katalizler.

• Sinir sisteminde transmembran potansiyel


farkını değiştirerek inhibitör bir
nörotransmiter olarak görev yapar.
PORFİRİNLER VE SAFRA
PİGMENTLERİ

www.stetuskop.com
• Porfirinler, dört pirol halkasının metilen
köprüleriyle (-HC=) birbirlerine
bağlanmasıyla oluşan halkalı birleşiklerdir.

• Porfirinlerin karekteristlik bir özelliği, pirol


halkalarının azot atomuna bağlı metal
grupları bulundurmasıdır.
• Hem biyosentezinin yapıldığı başlıca
yerler karaciğerde sitokrom P450 ve Hb
sentezininde aktif olduğu kemik iliğindeki
eritrosit üreten hücrelerdir.

• Porfirin sentezinde başlangıç aşaması ve


son üç aşama mitokondride, ara aşamalar
ise sitozolde gerçekleşir.
ALA sentaz enzimi mitokondrialdir.
ALA sentaz porfirin biyosentezinin hız kısıtlayıcı
basamağıdır.
ALA ouştuktan sonra sitozole geçer.
ALA dehidraz çinko içeren bir enzimdir ve ağır
metal iyonlarının yaptığı inhibisyona çok duyarlıdır.

Kurşun bu enzimi inhibe eder anemiye yol açar.

www.stetuskop.com
• Üroporfirinojen dekarboksilaz enzimi,
asetat yan zincirlerin hepsini metil yan
zincirlerine çevirerek koproporfirinojen
III’ü sentezler.

• Oluşan koproporfirinojen III tekrar


mitokondriye girer ve önce
protoporfirinojen III daha sonra da
protoporfirin IX’a çevrilir.

www.stetuskop.com
• Hem sentezinde son basamak, ferro
demirin, mitokondrial bir enzim olan hem
sentaz veya ferroşelataz enzimi
yardımıyla protoporfirin halka yapısı içine
sokulmasıdır.

• Ferroşelataz kurşunla inhibe olan porfirin


sentezindeki diğer enzimdir.
• Hem sentezinde hız kısıtlayıcı basamak ALA
sentaz basamağıdır.

• ALA sentaz aktivitesi Hemin konsantrasyonu


artışı ile beraber baskılanır.

• Hemin molekülü, hem molekülünün içerdiği Fe+2


nin Fe+3’e okside olması ile oluşur.

• Porfirin üretimi sırasında üretilen hem miktarı


globin ve diğer apoproteinlerle birleşecek
miktarın üzerine çıktığı zaman hem birikir ve
hemine okside olur.
• Karaciğerde sitokrom p450 tarafından
metabolize olan birçok ilaç (fenobarbital
gibi) ALA sentaz miktarında ve
aktivitesinde belirgin artışa neden olabilir.

• Bu ilaçlar, karaciğerde bulunan ve bir


“hem” protein oksidaz sistemi olan
mikrozomal sitokrom p450 monooksijenaz
sistemi ile metabolize olurlar.
www.stetuskop.com
• Bu ilaçların kullanımına bağlı olarak sitokrom
p450 sentezi artar ve sitokrom p450 bileşeni
olan “hem” tüketimi artmış olur ve böylece
karaciğer hücresinde “hem” miktarı düşer.

• Buna bağlı olarak karaciğerde ALA sentaz


yapımı ve aktivitesi karaciğerde artar.
• Porfirinler 400 nm’de keskin absorbsiyon piki
veririler (soret bandı).

• Ayrıca porfirinler UV ışıkla aydınlatıldıklarında


güçlü kırmızı fluoresans veririler.

• Tümör hücreleri porfirinleri diğer hücrelerden


daha fazla tutarlar.

• Tümörlü dokulara porfirinler verilir ve daha sonra


argon laserine maruz bırakılarak sitotoksik etki
ortaya çıkarılır.
PORFİRİYALAR:

• OR geçişli olan konjenital eritropoetik


porfiria hariç hepsi OD’dır.

• Porfirialarda en sık karşılaşılan bulgu ALA


sentaz aktivitesinde artışıdır.

• Normalde hem ALA sentazı baskılar.


• Hem azalınca ALA sentaz aktivitesi artar.

• Dolayısı ile karaciğer sitokrom p450


sistemini indükleyen bütün ilaçlar ALA
sentaz aktivitesinin artmasına yol açarak
porfiri nöbetlerini tetiklerler.

• Porfirialarda İV hemin uygulaması


semptomları düzeltir.

www.stetuskop.com
HEM KATABOLİZMASI
• Yani 70 kg’lık bir erişkinde günde yaklaşık
olarak 6 gr hb dönüşüme uğratılır.

• Hem molekülünün katabolizması


hücrelerin mikrozomlarında hem
oksijenaz denilen karma bir enzim sistemi
ile gerçekleşmektedir.

• Hem molekülü hem oksijenaz enzim


sistemi ile NADPH varlığında biliverdin
IX-α oluşturur.
www.stetuskop.com
• Biliverdin yeşil renkli bir pigmenttir.

• Biliverdin daha sonra biliverdin redüktaz


enzimi ile redüklenerek sarı-kırmızı
renkteki bilirubini oluşturur.

• Bilirubin ve türevlerine safra pigmentleri


denir.

• Periferik dokularda oluşan bilirubin plazma


albuminine bağlanarak karaciğere taşınır.
• Karaciğerde bilirubinin ileri
metabolizması üç safhaya ayrılabilir.

3. Bilirubinin karaciğer parankim


hücrelerince tutulması

5. Bilirubinin DER’de konjugasyonu

7. Konjuge bilirubinin safraya atılması


• Bilirubin normalde suda çok az çözünür ve
plazmadaki çözünürlüğü albumine
nonkovalent bağlanarak arttırılır.

• Her albümin molekülü bilirubin bağlamak


için iki bölge içerir (biri yüksek, diğeri
düşük afiniteli).
• 100 ml plazmada yaklaşık olarak 25 mg
bilirubin albuminin yüksek afiniteli
bölgesiyle sıkıca bağlanabilir.

• Bunun üzerindeki miktarlarda bilirubin


albuminle gevşek olarak bağlanır ve
kolayca albüminden ayrılıp dokulara
sızabilir.

www.stetuskop.com
• Antibiyotikler ve diğer bazı ilaçlar
albuminin bağlanma bölgesi için bilirubinle
yarışabilir ve bilirubini albuminden söküp
çeşitli klinik semptomlar oluşturabilir.
• Bilirubin karaciğerde albuminden ayrılır ve
hepatositlerin sinüzoidal yüzünde taşıyıcı
aracılı bir sistemle yakalanır.

• Bu kolaylaştırılmış taşımanın kapasitesi


çok fazladır ve patolojik koşullarda bile
bilirubin metabolizmasında hız kısıtlayıcı
basamaklardan birini oluşturmaz.
• İndirekt bilirubin (ankonjuge) polar bir madde
değildir.

• Hepatositler bilirubine glukronik asit molekülleri


ekleyip bunu safrarada kolayca atılan polar bir
bileşik haline getirirler.

• Bu işleme konjügasyon adı verilir ve glukronik


asid dışında kalan diğer polar moleküller (örn.
sülfat) de kullanılabilir.
• Karaciğerde glukronil transferaz enzimi
DER’da yer alır ve glukronil vericisi olarak UDP-
glukronik asit kullanlır.

• Önce bilirubin monoglukronid daha sonra da


bilirubin diglukronid (direkt) oluşur.

• UDP-glukronil transferaz etkinliği fenobarbital


gibi bir grup ilaçla artırılabilir.
• Konjuge bilirubinin safraya salgılanması
etkin bir taşıma sistemince sağlanır ve
olasılıkla hepatik bilirubin
metabolizmasında hız kısıtlayıcı
basamaktır.

• Bu taşınma bilirubin konjugasyonunu


uyaran fenobarbital gibi ilaçlarla
uyarılabilir.

• Fizyolojik koşullarda safraya atılan


bilirubinin tamamı konjugewww.stetuskop.com
haldedir.
• Konjuge bilirubin kalın barsağın terminal
ileumuna ulaşınca, glukronidler özgül
bakteri enzimlerince (β-glukronidaz)
uzaklaştırılır ve pigment daha sonra kalın
barsak florası ile ürobilinojenler denilen
bir grup renksiz bileşiği indirgenir.
• Terminal ileum ve kalın barsakta
ürobilinojenin küçük kısmı emilir ve
karaciğer tarafından tekrar alınır
(enterohepatik ürobilinojen döngüsü).

• Bir kısmıda idrarla atılır.

• Normalde barsak florasınca üretilen


renksiz ürobilinojenlerin çoğu burada
renkli ürobilinlere çevrilir.
Hiperbilirubinemiler

• Kanda bilirubin miktarı 1 mg/dl’yi aştığı


zaman hiperbilirubinemiden bahsedilir.

• Hiperbilirubinemi normal karaciğerin


atabileceğinden fazla üretime, normal
bilirubini karaciğerin yeter kadar
atamamasına veya karaciğerin atım
kanallarının tıkanmasına bağlıdır.
www.stetuskop.com
• Bütün bu durumlarda bilirubin kanda birikir
ve yaklaşık 2-2.5 mg/dL’ye eriştiğinde
dokulara sızarak bunları sarıya boyar.

• Hiperbilirubinemiler
Konjuge: Diazo reaktifi ile direk renk
reaksiyonu verir-direkt bilirubin
Ankonjuge: Diazo reaktifi ile metanol
mumelesinden sonra renk reaksiyonu
verir-indirekt bilirubin olarak ayrılabilir.
Ankonjuge Hiperbilirubinemiler

• Hemolitik anemiler:

• Hemolitik anemiler unkonjuge


hiperbilirubineminin önemli
nedenlerindendir.
• Yeni doğanın fizyolojik sarılığı:
• Bu geçici tablo unkonjuge hiperbilirubineminin
en sık rastlanan nedenidir.

• Olay hızlanmış bir hemoliz ve bilirubin


yakalanma, konjuge edilme ve salgılanma için
gerekli olan sistemlerin tam olgunlaşmaması ile
oluşmaktadır.
• Ankonjuge hiperbilirubinemi tablosu oluştuğu
için albuminle sıkıca bağlanabilecek miktarın
üzerine çıkıldığında (20-25 mg/dL) ensefalopati
oluşabilir.

• Hastalara indüksiyon amaçlı olarak fenobarbital


verilebilir.

• Buna ek olarak fototerapi uygulaması ile


ankonjuge bilirubin safrayla atılan maleimid
fragmanları ve geometrik izomerlere çevrilerek
karaciğer tarafından uzaklaştırılır.
• Crigler-Najjar sendr Tip 1 (Doğumsal
hemolitik olamayan sarılık):

• Hastalarda karaciğerde bilirubin UDP-


glukroniltransferaz etkinliği yoktur ve
şiddetli sarılık tablosu oluşur.

• Bu hastlarda fenobarbitalin etkinliği


yoktur.
• Crigler-Najjar sendr Tip II:
• Serum bilirubin konsantrasyonu 20
mg/dL’yi aşmaz ve biriken bilirubin
ankonjuge tiptedir.

• Bu olgularda kusurun bilirubin-


monoglukronide ikinci glukronid grubunu
ekleyen enzimde olduğu sanılmaktadır.

• Bu hastalar yüksek doz fenobarbitale


yanıt verirler.

www.stetuskop.com
• Gilbert hastalığı:

• Bilirubinin hepatik klirensinde bir hata


bulunmakta olup, bu olay olasılıkla
bilirubinin hepatik hücrelerince
yakalanmasındaki bir kusura bağlıdır.

• Ayrıca hastalarda karaciğerde UDP-


glukroniltransferaz aktiviteside azalmış
olarak bulunmuştur.
• Toksik hiperbilirubinemi:

• Bu edinsel tabloların çoğu konjugasyonu


bozan parankimal hücre harabiyetine
bağlıdır.

• Bazılarında safra yolları obstruksiyonuna


bağlı konjuge bilirubin artışıda tabloya
eklenbilir.
Konjuge Hiperbilirubinemiler:

• Safra yolları tıkanması:


• Konjuge hiperbilirubinemilerin en sık nedeni
hepatik safra yolları veya koledok kanalı
tıkanmasıdır.

• Tıkanıklık sonucu konjuge bilirubin atılamaz,


hepatik venler ve lenfatiklere geri itilir.

• Kan ve idrarda konjuge bilirubin düzeyleri


artar.
www.stetuskop.com
• Dubin-Johnson sendromu (Kronik
idiopatik sarılık):

• Hiperbilirubineminin nedeni konjuge


bilirubinin karaciğerden safraya
atılmasındaki problemdir.

• Hastalarda sentrilobüler bölgedeki


hepatositlerde anormal pigmentasyon
izlenir.
• Rotor sendromu:

• Rotor sendromu kronik konjuge


hiperbilirubinemi ve normal karaciğer histolojisi
ile karakterize nadir bir hastalıktır.

• Nedeni tam olarak bilinmemesine rağmen


hastalarda bilirubin dahil organik anyonların
hepatositlerce taşınmasında bir problem
vardır.
• Plazma konjuge bilirubin yüksek kalmaya
devam edecek olursa, konjuge bilirubinin
bir kısmı albuminle kovalent olarak
birleşerek

delta bilirubini

oluşturur.
• Normalde idrarda çok az miktarda
ürobilinojen bulunur.

• Safra kanalı tam tıkanmalarında bilirubinin


ürobilinojene çevrileceği barsağa
ulaşamamasına bağlı olarak idrarda
ürobilinojen hiç bulunmaz.

• İdrarda hiç ürobilinojen olmaması intra


veya post hepatik tıkanma sarılığını
işaret eder.
Normal kişiler ve sarılıklı olgularda laboratuvar sonuçları

Hastalık Serum bil. Idrar Idrar Dışkı


ürobilinoje bilirubin ürobilinoje
n i n
Normal Direk: 0.1-0.4 0-4 mg/24 Yok 40-280
mg/dl st mg/24 st
i.direk: 0.2-0.7
mg/dl
Hemoliti İndirekt bilirubin ↑ ↑ Yok ↑
k
anemi
Hepatit Direk, indirek bil. ↓ Var ↓

Tıkanma Direk bilirubin ↑ Yok Var Çok az veya
sarılığı yok

www.stetuskop.com

You might also like