You are on page 1of 58

YKLER I OSCAR WILDE MUTLU PRENS Kentin yukarsnda, yksek bir stun stnde Mutlu Prens'in yontusu duruyordu.

Batan baa ince, saf bir altn tabakasyla kaplyd; gzleri iki parlak gk yakuttu, klcnn kabzasnda da kocaman bir al yakut parlyordu. Yontuyu pek beeniyorlard. Sanat zevkleri olduu nn kazanmak isteyen bir belediye meclisi yesi, "Sanki hava frlda... ylesine gzel," diye dncesini belirtti; ama kendisinin pek pratik olmadn sanrlar korkusuyla hemen ekledi: "Ancak, o kadar da yararl deil." Dikkatli bir anne, ay iin tutturup alayan oluna, "Mutlu Prens kadar olamyor musun? O hibir ey iin alamay aklna bile getirmez" dedi. Umutsuz bir adam, bu ok gzel yontuya bakarak, "Hele, dnyada tmyle mutlu biri varm" diye sylendi. Hayr kurumunun ocuklar parlak krmz pelerinleri, tertemiz beyaz nlkleriyle kiliseden karlarken "Tpk melek gibi," dediler. Matematik retmeni, "Nereden biliyorsunuz?" diye sordu, "Hi melek grmediniz ki." ocuklar, "A, dlerimizde var ama..." dediler. Matematik retmeni de kalarn atp pek ciddi tavr taknd, nk ocuklarn dlemlerle uramasn doru bulmazd. Bir gece kk bir krlang kente doru kageldi. Arkadalar bir buuk ay nce Msr'a gitmiler, ama bu geri kalmt. nk en gzel saza gnl vermiti. Ona ta lkyaz'n banda, iri sar bir kelebein pei sra rmaktan aa doru uarken raslam, sazn ince ve krlgan beline yle vurulmutu ki konumak iin nnde durmutu. Sz dndrp dolatrmaktan holanmayan Krlang, "Sizi seveyim mi?" dedi. Saz da yerlere dek eildi. Bunun zerine krlang kanatlarn suya dedire dedire gm halkalar izerek onun evresinde dnd, dnd. Bu onun yanp yaklmasyd ve btn yaz srd. teki krlanglar, "Gln bir ilgi; paras yok, sonra soyu sopu da kum gibi," diye cvldadlar. Dorusu rmak da sazlarla dopdoluydu. Sonra gz gelince hepsi uup gitti. Onlar gittikten sonra Krlang pek yalnz kald ve sevgilisinden bkmaya balad, "Hi konumuyor," dedi, "Sanrm hoppal da var, nk hep rzgrla cilveleiyor." Rzgrn her esiinde saz kesin en zarif iltifatlarn yadrrd. "Evine byle bal olmasn kabul ederim..." diye srdrd konumasn, "... ama ben gezmeye baylrm, dolaysyla karm da gezmeden holanmal." Sonunda ona, "Benimle geliyor musun?" diye sordu; saz ban yukar kaldrd. Evine pek balyd. Krlang, "Sen beni oyaladn. Ben piramitlere gidiyorum, hoakal!" diye haykrp utu. Btn gn utu, geceleyin kente vard; "Acaba nereye insem? Umarm kent benim iin hazrlkta bulunmutur," dedi. Sonra yksek stunun stndeki yontuyu grd. "Burada kalrm. Bol haval, ok gzel bir yer" diye Mutlu Prens'in tam ayaklarnn arasna kondu. evresine baknp uyumaya hazrlanrken, kendi kendisine yavaa, "Yatak odam altndan," dedi; ama, tam ban kanadnn altna koyarken, stne iri bir su damlas dt. "Ne tuhaf ey, gkte bir tek bulut yok, yldzlar parl parl parlyor da gene yamur yayor. Avrupa'nn kuzeyinde iklim dorusu pek ktym," diye haykrd; "Saz yamurdan holanrd, ama bu onun bencilliinden baka bir ey deildi." Derken bir damla daha dt. "Yamurdan koruyamayacak olduktan sonra yontunun ne gerei var? yi bir baca

klh bulmal" diye umaya davrand. Ama daha kanatlarn amadan nc bir damla dt. Ban kaldrp baknca ne grsn? Mutlu Prens'in gzleri ya iindeydi, altn yanaklarndan da gzyalar akp duruyordu. Yz ay nda o kadar gzeldi ki kk Krlang'n yrei szlad: "Kimsiniz?" dedi. "Ben Mutlu Prensim." Krlang, "yleyse niye alyorsunuz?" diye sordu, "Beni srlsklam ettiniz." Yontu, "Ben saken, daha yreim insan yreiyken gzya nedir bilmezdim, nk kapsndan zntnn giremedii Sans Souci saraynda otururdum. Gndzn bahede arkadalarmla oynar, akamlar da byk salonda dansn bana geerdim. Bahenin evresini saran pek yksek bir duvar vard. Ama, onun gerisinde ne olduunu sormay aklma bile getirmezdim. evremde her ey o kadar gzeldi ki... Buyruumdakiler bana Mutlu Prens derlerdi; dorusu mutluydum da; elence mutluluksa... te byle yaadm, byle ldm. Artk lym diye beni buraya, byle yksee diktiler. imdi beldemin btn irkinliini, olanca dknln gryorum. Yreim kurun olduu halde elimden alamaktan baka bir ey gelmiyor." Krlang kendi kendine, "Ne, som altndan deil mi?" dedi. Kiisel dncelerini aka sylemeyecek kadar nazikti. Yontu alak, uyumlu bir sesle: "Uzakta", dedi, "kk bir sokakta ykk dkk bir ev var. Pencerelerinden biri ak, iinde de masa banda oturmu bir kadn gryorum. Yz zayf ve ypranm. Diki inesini drtklemekten delik deik, kzarm, sert elleri var, nk bu kadn terzi. Kralienin saraydaki sylei arkadalarndan en gzeli iin saray balosunda giyilmek zere canfes bir giysi stne arkfelek iekleri iliyor. Odann kesinde, bir yatakta kk olu hasta yatyor. Atei var. Portakal istiyor. Annesindeyse rmak suyundan baka verecek bir ey yok; ocuk da alyor. Krlang, Krlang, kk Krlang, klcmn kabzasndaki yakutu karp ona gtrmez misin? Ayaklarm bu altla perinli de kprdayamyorum." Krlang, "Beni Msr'da bekliyorlar," dedi. "Arkadalarm Nil'de aa yukar uuup iri nilferlerle konuuyor. Yce Firavun'un trbesinde neredeyse uykuya dalarlar. Boyal tabutu iinde kendi de oradadr. Baharatla bezenmi, sapsar kefenle sarlmtr. Boynunda uuk yeil yeimden bir zincir vardr. Elleri de solgun yapraklara benzer." Prens, "Krlang, Krlang, kk Krlang" dedi. "Bir gecelik yanmda kalp yardmcm olmaz msn? ocuk ylesine susam, annesi de yle bitkin ki." Krlang yantlad: "Olan ocuklarn da hi sevmem. Geen yaz rmakta kaldm sralarda bana hep ta atan iki terbiyesiz ocuk vard, Deirmenci' nin ocuklar. Doallkla talar bana hi dediremezlerdi; biz krlanglar hzl utuumuzdan, bizi tala vurmak kolay deildir. Sonra ben evikliiyle nl bir ailenin ocuuyum. Ama, ne de olsa bu saygszlk belirtisidir." Ama Mutlu Prens'in yle zgn bir grn vard ki Krlang ona acd: "Buras ok souk," dedi, "Ancak gene yannzda bir gece kalr, iinizi grrm." Prens, "Saol, kk Krlang." dedi. Krlang da Prens'in klcndaki kocaman yakutu gagasyla ald ve kentin atlar zerinden karanla dald. Beyaz mermer meleklerin oyulu olduu kilise kulesinin yanndan geti. Sarayn nnden szlrken dans sesleri duydu. Gzel bir kz sevgilisiyle balkona kt; erkek kza: "u yldzlara ayorum, u akn gcne ayorum," dedi. Kz, "Kralienin balosuna dek bari giysim yetiseydi," diye yant verdi, "stne arkfelek iekleri iletiyorum; ama terziler yle tembel ki." Irman zerinden geip gemilerin serenlerine asl fenerleri grd. Yahudi mahallesinin zerinden aarken Yahudilerin pazarlk ede ede bakr terazilerle altn tarttklarn grd. Sonunda ykk dkk eve varp ieri bakt. ocuk yatanda ate iinde rpnyor, annesi de uyukluyordu; kadncaz pek yorgundu. Bir srayta ieri girip kocaman yakutu masann stne, kadnn yksnn yanna brakt. Sonra kanatlaryla ocuun alnn yelpazeleye yelpazeleye yatan evresinde hafif hafif utu. ocuk,"Nasl da serinledim, sanrm iyileiyorum," diye tatl bir uykuya dald.

Sonra Krlang, Prens'in yanna dnp yaptklarn anlatt, "Ne tuhaf," dedi, "Hava pek souk olduu halde vcudum sanki ok scak." Prens, "nk iyilik ettin" dedi. Kk Krlang da dnceye varp sonra da uykuya dald. Dnmek her zaman uykusunu getirirdi. Gn arrken rmaa inip ykand. Kubilim profesr kprden geerken, "Ne grlmemi ey! K mevsiminde bir krlang!" deyip o kentin gazetesine upuzun bir mektup yazd. Herkes ondan sz etti. Yaz, anlayamadklar birok szckle dopdoluydu. Krlang, "Bu gece Msr'a gidiyorum," dedi. Bu dnceyle ii iine smyordu. Btn genel antlar ziyaret edip kilise kulesinin tepesinde uzun uzun oturdu. Nereye gitse sereler cvldaya cvldaya, birbirlerine, "Ne kibar bir yabanc..." dediler. Krlang da pek elendi. Ay dounca Mutlu Prens'in yanna dnd, "Msr'da grlecek iiniz var m? Hemen yola kyorum" diye seslendi. Prens, "Krlang, Krlang, kk Krlang," dedi. "Bir gececik daha kalmaz msn?" Krlang, "Beni Msr'da bekliyorlar" diye yant verdi, "Yarn arkadalarm ikinci alayana kadar uacaklar. Orada hasr otlarnn arasnda bir su aygr yatar. Koca granit bir taht stnde Tanr Memnon oturur. Btn gece yldzlara bakar, sabah yldz belirince bir sevin l atar, sonra da susar. leyin sar sar aslanlar su imeye rmak kysna gelirler. Yemyeil zebercetler gibi gzleri vardr. Grlemeleri alayann grlemesini bastrr. Prens, "Krlang, Krlang, kk Krlang" dedi, "Uzakta, kentin ta br banda, at arasnda bir gen gryorum. zeri ktlarla rtl bir masaya abanm, yannda bardak iinde bir demet solgun meneke var. Salar kestane renginde kvrck, dudaklar ll gibi kpkrmz; iri, hlyal gzleri var. Tiyatronun ynetmeni iin bir oyun bitirmeye urayor. Ocakta ate yok. Alktan da gc kesilmi." Tertemiz yrekli krlang, "Bir gece daha beklerim. Bir yakut da ona m gtreyim?" dedi. Prens, "Ne yazk ki artk yakutum yok. Varm youm gzlerim. Gzlerim bin yl nce Hindistan'dan getirilmi bulunmaz gk yakuttandr. Birini karp ona gtr. Kuyumcuya satp yiyecek bir eyle ocakta yakacak odun alr ve oyununu bitirir." Krlang, "Prensiim, bunu yapamam," diye alamaya balad. Prens, "Krlang, Krlang, kk Krlang; nasl buyuruyorsam yle yap," dedi. Krlang Prens'in gzn alp renci'nin tavan arasna doru utu. Damda bir delik olduu iin ieri girmesi pek kolayd. Oradan ieri dalp odaya girdi. Gen elleriyle yzn kapamt; kuun kanat rpmalarn duymad. Ban kaldrnca gzel gk yakutu solgun menekelerin zerinde buldu. Gen, "Artk beenilmeye baladm," diye haykrd, "Beni ok beenen birindendir bu. imdi oyunumu bitirebilirim." Artk pek mutluydu. Krlang, ertesi gn limana indi. Byk bir geminin sereni stnde oturup gemicilerin koca koca sandklar iplerle ambarlardan karmalarn seyretti. Her sandk ktka, "Yssa, molaaa," diye haykryorlard. Krlang, "Msr'a gidiyorum," diye bard, ama kimse aldrmad, o da ay dounca Mutlu Prensinin yanna dnd: "Sizinle esenlemeye geldim" diye seslendi. Prens, "Krlang, Krlang, kk Krlang, bir gececik daha kalmaz msn?" dedi. Krlang, "K geldi, kavurucu kar da nerdeyse gelir. Msr'da yemyeil hurma aalarnn zerinde gne scaktr. Timsahlar da amurlarda yan gelip tembel tembel baknrlar. Arkadalarm imdi Baalbek Tapna'nda yuva yapyorlar. Pembeli beyazl kumrular onlar seyrede seyrede birbirlerine kar dem ekiyorlar. Prensiim, sevgili Prens, sizden ayrlmalym, ama sizi hi unutmayacam, nmzdeki lkyaz'a verdiklerinizin yerine iki gzel mcevher getiririm; al yakut, al gllerden daha krmz; gk yakut da, engin deniz gibi mavi olacak." Mutlu Prens, "Aaki alanda..." dedi, "... kk bir kibriti kz var. Kibritlerini su yoluna drd, hepsi bozuldu. Eve para gtrmezse babas dvecek. Kzcaz alyor. Ne ayakkabs var, ne orab, bacaz da ak. br gzm kar, ona ver de babas

dvmesin." Krlang, "Yannzda bir gece daha kalrm," dedi, "Ama gznz karamam. Sonra bsbtn kr olursunuz." Prens, "Krlang, Krlang, kk Krlang, buyruumu yap" dedi. Krlang, Prens'in br gzn de alp aa doru frlad. Kibriti kzn yanndan szlp mcevheri avucunun iine brakverdi. Kz, "Ah, ne gzel cam paras!" diye glerek koa koa eve gitti. Sonra kk Krlang Prens'in yanna dnd, "imdi kr oldunuz" dedi. "Artk ben hep yannzda kalacam." Prens, "Hayr, kk Krlang," dedi, "Sen Msr'a gitmelisin." Krlang, "Hep yannzda kalacam," diye Prens'in ayann dibinde uykuya dald. Ertesi gn hep Prens'in omuzunda oturup ona yabanc lkelerde grdklerini anlatt. Nil'in kylarnda sra sra dizilip krmz balklar avlayan kzl ibi kularndan; lde oturup her eyi bilen, kendisi de dnyayla yat yal Sfenks'ten; develerinin yannda kehribar tespih eke eke ar ar yryen tacirlerden; Ay dalarnn koskoca bir billura tapan, abanoz gibi kapkara kralndan; bir hurma aacnda uyuyup kendisini yirmi rahibe bal helvasyla besleten koca yeil ylandan; byk bir glde iri yayvan yapraklarn stnde yzp her zaman kelebeklerle savaan Yecc Mecclerden sz etti. Prens, "Sevgili kk Krlang, bana ok merakl eyler sylyorsun," dedi, "Ama en merakl ey, insanlarn aclar. Dknlkten byk hibir giz yok. Kentimin zerinde u da, kk Krlang, btn grdklerini bana anlat." Krlang kentin zerinde utu: yoksullar kap diplerinde otururken zenginlerin gzel evlerinde safa srdklerini grd. Karanlk ara yollara girip, kapkara sokaklara kaytsz kaytsz bakan a ocuklarn kt gibi yzlerini grd. Bir kprnn kemeri altnda iki kk ocuun kucak kucaa yatp birbirlerini stmaya altn grd. ocuklar, "Aman, ok az," dediler. Beki "Orada yatamazsnz," diye bard; onlar da yamur altnda gzden yittiler. Sonra dnp grdklerini Prens'e anlatt. Prens, "stm saf altnla kapldr," dedi, yaprak yaprak skp yoksullarma gtr; yaayanlar hep altnn insan mutlu edeceini sanrlar." Krlang, Mutlu Prens perian bir duruma gelinceye kadar altn yaprak yaprak skt. Yaprak yaprak yoksullara datt; ocuklarn benzine renk geldi ve sokaklarda glp oynamaya koyuldular, "Artk ekmeimiz var," diye haykrmaya baladlar. Derken kar bastrd, arkasndan da don. Sokaklar sanki gmtenmi gibi parl parl parlyordu. Upuzun buzlar evlerin saaklarndan billur hanerler gibi sarkyor, herkes krklerle dolayor, kk ocuklar da kpkrmz balklarla buz stnde kayyorlard. Zavall kk Krlang dke d, ama Prens'i brakmak istemedi; onu ok seviyordu. Ekmeki grmeden frnn dndaki ekmek ufaklarn topluyor; kanatlarn rpa rpa da snmaya alyordu. Ama sonunda leceini anlad. Ancak bir kez daha Prens'in omuzuna dek uabilecek gc kalmt. Hafife, "Hoakal, sevgili Prens," diyebildi, "Elinizi pmeme izin verir misiniz?" Prens, "Demek sonunda Msr'a gidiyorsun kk Krlang; buna sevindim. Burada uzun sre kaldn, ama beni dudaklarmdan pmelisin, nk seni seviyorum," dedi. Krlang, "Gittiim yer Msr deil" dedi, "Ben lmn ocana gidiyorum. lm de uykunun kardei deil mi?" Ve Mutlu Prens'i dudaklarndan pp ayaklarnn dibine l olarak dt. Tam o anda Mutlu Prens'in iinde bir ey krlm gibi artc bir atrt duyuldu. Kurundan yrei, tam ortasndan ikiye ayrlmt. Don'un pek sert olduu kesindi. Ertesi sabah erkenden Belediye Bakan, Belediye Meclisi yeleriyle birlikte aadaki alanda dolayordu. Stunun nnden geerken ban kaldrp yontuya bakt, "Vay, Mutlu Prens'e ne olmu byle?" dedi. Her zaman Belediye Bakan'nn sylediklerine uygun sz syleyen meclis yesi de, "Sahi, ne kla girmi?" diye haykrd; ikisi de, bakmak iin yontunun altlna ktlar. Bakan, "Klcnn yakutu dm, gzleri gitmi, artk altnl da kalmam;

dilenciden biraz iyi durumda..." dedi. yeler de, "Ya, dilenciden biraz iyi durumda" dediler. Bakan, "te ayaklarnn dibinde de bir ku ls!" diye srdrd konumasn, "Dorusu kularn burada lmesine izin verilemeyecei konusunda bir buyruk karmalyz." Belediye yazman bu dnceyi hemen yazd. Bunun zerine Mutlu Prens'in yontusunu yktlar. niversitede sanat profesr, "Artk gzel olmadna gre, yararl da deildir," dedi. Sonra yontuyu frnda erittiler. Bakan, madenle ne yapmak gerektiine bir karar vermek zere meclisi toplad; "Elbette baka bir yontu yaptrmalyz," dedi, "Bu da ancak benim kendi yontum olabilir." Meclis yelerinin her biri, "Benim yontum, benim yontum!" diye kavgaya tututu. Son iittiim zaman hl kavga ediyorlard. Dkm yerindeki iilerin ba, "Ne tuhaf ey! Bu kurun yrek bir trl frnda erimiyor; bari bir yana atalm," dedi ve iinde l kuun da bulunduu bir toz ynnn stne attlar. Tanr meleklerinden birine, "Bana kentteki en iyi iki eyi bulup getirin," dedi; melek de kurun yrekle l kuu gtrd. Tanr, "Doru semisiniz," dedi, "nk cennetimin bahesinde bu kk ku sonsuza dek tecek ve Altn lkemde Mutlu Prens beni kutsayacak." BLBL - GL Gen renci, "Al bir gl grrsem, benimle dans edeceini syledi. Ama btn bahemde bir tek bile al gl yok," diye alyordu. Blbl, Karamee'nin iindeki yuvasndan bunu duydu, yapraklarn arasndan bakp merak etti. Gen, alayarak, "Btn bahemde bir tanecik al gl yok!" diyordu; gzleri yala doluydu; "Ah u mutluluk ne hiten eylere bal! Btn akll insanlarn yazdklarn okudum, felsefenin btn gizlerine erdim de gene al bir gln yokluu yaamm altst ediyor." Blbl, "te sonunda gerek buldum," dedi, "Hi tanmadm halde gecelerce onun iin akdm, gecelerce onun destann yldzlara okudum, imdi kendisini gryorum. Salar smbl gibi koyu; dudaklar yreinin titredii gl gibi al. Ama tutku, yzn fildii gibi soldurmu, znt alnna damgasn vurmu. Gen renci, "Prens yarn gece balo veriyor," diye sylendi, "Sevgilim de gidecek. Al bir gl gtrebilirsem, gn aarncaya dek benimle dans edecek. Al bir gl gtrebilsem onu kollarmn arasna alacam, o ban omzuma dayayacak, elleri de avucumun iinde kalacak. Ama bahemde hi al gl yok; demek yapayalnz bir kede oturacam, o da yanmdan geecek, bana hi bakmayacak, gnlm krlacak." Blbl, "te gerek k bu," dedi, "Benim akdklarmn acsn o ekiyor; bana heves, ona yas. Ak alacak bir ey, kesinlikle! Zmrtlerden, yakutlardan daha deerli. ncilerle, lllerle deiilemez, pazara da karlamaz. Ne satclardan parayla alnabilir, ne de altn teraziyle tartlr..." Gen renci, "Saz takm sayvana geip telli sazlarn alacak, sevgilim de arpla kemann sesine uyup dans edecek. yle hafif dans edecek ki ayaklar bile yere demeyecek, sarayllar da evresine ecek, ama benimle dans etmeyecek, nk ona verecek al glm yok," diye kendisini otlarn stne att ve elleriyle yzn kapayp alad. Kuyruu havada kk bir yeil Kertenkele, yanndan hzla geerken sordu: "Niye alyor?" Gne snnn demeti iinde titreyip duran Kelebek, "Sahi, niye?" dedi. Bir Papatya, yanndakine fsldad: "Evet niye?" Blbl yantlad: "Bir al gl iin alyor." Hepsi bir azdan, "Al gl iin mi?" diye bardlar, "Ne gln ey!" Kk Kertenkele de pek alayc bir eydi, kahkahayla gld.

Ama Blbl, renci'nin zntsndeki gizi anlad; mee aacnda sessiz sessiz oturup akn gizemini dnd. Birdenbire boz kanatlarn ap kendini havaya brakt. Aal yamalarn iinden bir glge gibi baheyi dolat. imen tarhn ortasnda gzel bir gl fidan vard. Blbl bunu grnce srgnlerinden birinin zerine kondu: "Bana al bir gl ver de, sana en gzel arkm okuyaym," dedi. Fakat fidan ban iki yana sallad: "Benim gllerim beyazdr" diye yant verdi, "Denizin kp gibi, dalarn stndeki karlardan daha beyaz. Ama eski gne saatinin evresinde yetien kardeime git. Belki istediini o verebilir." Blbl de eski gne saatinin evresinde yetien gl fidanna gitti. "Bana al bir gl ver de, sana en gzel arkm okuyaym," diye seslendi. Ama fidan ban iki yana sallad: "Benim gllerim sardr" diye yant verdi, "Kehribar bir taht stnde oturan deniz kznn salar gibi sar. Trpanclar trpanlaryla gelinceye dek ayrlkta alan altn top ieinden daha sar. Ama renci'nin penceresinin altnda yetien kardeime git, belki istediini o verebilir." Blbl de renci'nin penceresinin altnda yetien gl fidanna gitti: Ama fidan ban iki yana sallad: "Benim gllerim aldr" diye yant verdi, "Kumrunun ayaklar gibi al; okyanusun kovuklarnda sere serpe dalgalanan mercan kanatlarndan daha al. Ama, k damarlarm kavurdu, don tomurcuklarm kopard, bora dallarm krd. Bu yl artk hi gl veremeyeceim." Blbl, "Btn istediim al bir gl!" diye haykrd; "Bir tanecik al gl! Onu elde etmemin hibir yolu yok mu?" Fidan, "Bir yol var dedi. "Ama, yle korkun ki sylemeyi gze alamyorum." Blbl, "Syle, ben korkmam," dedi. Fidan, "Al bir gl istiyorsan, onu kendin ay nda mzikten yaratp, kendi yreinin kanyla boyayacaksn. Yreini bir dikene dayayp bana ark okumalsn; diken yreini delmeli, senin can kann da benim damarlarmdan ieri boalp benim olmal." Blbl, "Bir al gl iin lm ok yksek bir paha," diye haykrd, "Btn evrende yaam ok deerli. Yeil koruda oturup, altn arabasnda gnei, inci arabasnda da ay seyretmek ne gzel! Karaalnn baygn kokusu tatl, koyaklara gizlenen mavi boru iekleri ho, krlarda biten fundalar sevimli. Fakat gene de ak, yaamdan stn. Sonra insan yreinin yannda bir kuun yrei nedir ki?" Ve boz kanatlarn ap kendisini havaya brakt. Bahenin zerinden bir glge gibi silindi, bir glge gibi aal yamatan indi. Hl gen renci, brakt yerde, imende yatyordu; gzel gzlerindeki yalar da hl kurumamt. Blbl, "Mutlu ol!" diye haykrd, "Mutlu ol; al gle kavuacaksn! Ben onu ay nda mzikten yaratp kendi yreimin kanyla boyayacam. Buna karlk, senden btn istediim gerek bir k olman; nk, felsefe aklldr ama ak felsefeden de aklldr; g korkuntur ama ak gten daha korkuntur. Kanatlar alev rengindedir, alevle boyal vcudu vardr; dudaklar bal kadar tatl, soluu karanfil buhuru gibidir." renci, imenden ban kaldrp bakt ve dinledi, ama blbln kendisine ne sylediini anlayamad, nk o ancak kitaplarda yazl eyleri bilirdi. Ama Mee aac anlad, zld; nk kendi dallar arasnda yuva kuran Blbl'e pek dknd. "Bana," dedi, "Son bir ark oku, nk sen gidersen pek kimsesiz kalacam." Ve Blbl, Mee aacna ark okudu, sesi gm bir testiden dklen suyun sesini andryordu. O arksn bitirince renci kalkt, cebinden bir defterle bir kurun kalem ekip kard.

Aalktan karken kendi kendine, "Blbln gzel bir grnm var, bu yadsnamaz; ama duygusu var m? Hi sanmam. Tpk birok sanat gibi, batan baa syleyi; itenlii hi! Bakas iin zveride bulunmaz, btn dncesi mzik; herkes de bilir ki sanat bencildir. Gene de kabul etmek gerek ki sesinde baz gzel ezgiler var. Yazk, bunlarn hibir anlam yok; hibir ie de yaramyor," diyerek odasna gidip kk ot yatana uzand ve sevgilisini dnmeye balad, az sonra da uykuya dald. Gkyznde ay grnnce, Blbl, gl fidanna gidip gsn dikene dayad. Btn gece gs dikende tt, buz gibi billur ay da sarkp onu dinledi. Btn gece tt, diken gsnden ieri girdi ve can kan vcudundan ekildi. lkin olanla kzn iinde doan ak akd ve Blbl'n arklar birbiri arkasna sralandka gl fidannn en st srgnnde yaprak yaprak nefis bir gl ald. nce uuk bir rengi vard, rmaklarn zerine serilen sis gibi uuk, sabahn ayaklar gibi soluk, ilk alacakaranln kanatlar gibi gmtendi. Bir gln gm bir aynaya vuran yansmas, gm bir suya vuran glgesi naslsa, gl fidannn en st dalnda alan gl yleydi. Ama, Gl fidan Blbl'e, "Dikene daha sk yaslan," diye seslendi, "Daha sk yaslan kk Blbl, daha sk yaslan, yoksa gl bitmeden gn doacak." Blbl dikene daha sk yasland ve t kat kat ykseldi, nk erkekle kzn ruhundaki tutkunun douunu akyordu. Ve gln yapraklarn hafif bir pembelik brd; tpk gelinin dudaklarn ilk pnde gveyin yzn kaplayan pembelik gibi. Ama, daha diken gln yreine dememi, gln yrei de beyaz kalmt; nk gln yreini ancak bir blbln yreindeki kan kzartabilirdi. Fidan, Blbl'e, "Daha sk yaslan," diye seslendi, "Daha sk yaslan kk Blbl, daha sk yaslan, yoksa gl bitmeden gn doacak." Blbl dikene daha sk yasland, diken de Blbl'n yreine dedi ve btn vcudunda bir ac rperdi. Yana yana acd, ac ac tt; nk lmle tamamlanan ak, mezarda lmeyen ak akyordu. Nefis gl kzard, tpk dou havasnn gl gibi, yapraklarnn evresi kpkrmzyd, kpkrmz yrek, yakut gibiydi. Ama Blbl'n sesi hafifledi, kanatlar titremeye balad, gzne bir perde geldi, arks gitgide soldu, soldu, boazna bir ey dmlenir gibi oldu. Son cokun bir ezgi sald, beyaz ay iitti, tan unuttu, gkyznde kalakald. Al gl duydu, btn vcudu cokuyla rperdi ve yapracklarn souk sabah havasna serdi. Yank onu krlardaki eflatun maarasna tad, uyuyan obanlar dlerinden ayrd; rman sazlar zerinden esti, onlar da haberi denize gtrd. Fidan, "Bak, bak!" dedi, "Artk gl tamamland." Ama Blbl yant vermedi; nk uzun ayrlarn iinde, yreinde diken, cansz yatyordu. renci, leyin penceresini ap darya, "Aman ne esiz bir talih!" diye haykrd, "te al bir gl! Btn mrmde hi byle bir gl grmedim. yle gzel ki kesinlikle uzun, Latince bir ad vardr." Ve uzanp gl kopard. Sonra apkasn giyip elinde glle koa koa profesrn evine gitti. Profesrn kz kapnn nnde oturmu, bir makaraya mavi ipek saryor, kpei de ayann dibinde yatyordu. renci, "Al bir gl getirirsem benimle dans edeceinizi sylemitiniz," dedi, "te btn dnyann en al gl. Bu gece tam yreinizin stne takacaksnz, biz dans ederken sizi nasl sevdiimi o anlatacak." Fakat kzn kalar atld. "Galiba giysime yaramayacak," yantn verdi, "Sonra Saray Bayazman'nn yeeni bana ok gzel bir mcevher gndermi, herkes de bilir, mcevherler ieklerden ok pahaldr." renci fkeyle, "Vallahi pek iyilikbilmezmisiniz," diye gll sokaa frlatt; gl oradan su yoluna dt ve zerinden bir arabann tekerlei geti. Kz, "yilikbilmez ha?" diye bard, "Ben size bir ey syleyim mi? Siz pek kabasnz; peki, siz kim oluyorsunuz? Bir renci paras. Eminim, ayakkabnzda Bayazman'n yeenindeki gibi gm toka bile yoktur," dedi ve sandalyesinden kalkp eve girdi.

renci dar karken, "Ak ne de sama bir eymi" dedi, "Mantn yars kadar bile yarar yok; nk hibir eyi kantlamyor, sonra hep olmayacak eylerden birini sylyor, insan da doru olmayan eylere inandryor. Dorusu hibir pratik yarar yok. Hem bu yzylda pratik olmak her eyin ba... Ben gene felsefeye dnp metafizikle uraaym," diye odasna gitti ve koskaca, tozlu bir kitap karp okumaya balad. BENCL DEV ocuklar her akam okuldan ktktan sonra gidip Dev'in bahesinde oynarlard. Yemyeil, yumuack otlarla kapl, geni, gzel bir baheydi. tede beride iri gzel iekler ayrn zerinden yldzlar gibi bakard. lkyazda pembeli incili iekler ap, gze bol bol meyve veren on iki de eftali aac vard. Kular aalara dizilir, tatl tatl yle telerdi ki ocuklar dinlemek iin oyunlarn brakrlard. Birbirlerine, "Burada ne kadar eleniyoruz!" diye barrlard. Bir gn Dev dnverdi. Arkada Kornval Umacs'n ziyarete gitmiti. Yannda yedi yl kalm, yedi yl bitince btn syleyecekleri de bitmiti; nk szleri snrlyd, artk kendi kalesine dnmek istedi. Gelir gelmez de ocuklarn bahede oynadklarn grd. Kaba, kaln bir sesle, "Ne yapyorsunuz burada?" diye bard; ocuklar da katlar. Dev, "Benim bahem, benim bahemdir! Kim olsa bunu anlar. Kendimden baka hikimsenin de orada oynamasna izin vermem!" diye bahenin evresine koskoca bir duvar rd. zerine de bir duyuru tahtas ast. DUVARI AANLAR CEZALANDIRILACAKTIR. O, pek bencil bir devdi. Artk zavall ocuklarn oynayacak yerleri yoktu. Yolun stnde oynamay denediler, ama yol pek tozlu hem de sert talarla doluydu. Bu da hi holarna gitmedi. Derslerden sonra yksek duvarn evresinde dolar, ierdeki gzel baheden konuurlar, birbirlerine "Ah orada nasl da elenirdik!" derlerdi. Derken lkyaz geldi, btn krlar kk kk kularla doldu. Yalnzca Bencil Dev'in bahesinde mevsim hl kt. ocuklar yok diye kular orada tmek istemedi. Aalar iek amay unuttu. Yalnzca gzel bir iek ayrlar arasndan ban karp bakt, ama duyuru tahtasn grnce ocuklar iin yle zld ki yeniden ban topraa sokup uykuya vard. Honut olanlar yalnzca Kar ve Don'du; "lkyaz bu baheyi unutmu. Artk btn yl burada otururuz," diye bartlar. Kar koskoca beyaz yamsyla ayrlar rtt; Don da, btn aalar gmle kaplad. Sonra Karayeli de yanlarna ardlar, o da geldi. Krklere brnmt, bahede gr gr grleyip baca klhlarn yerlere devirdi, "Buras pek elenceli bir yer!" dedi, "Dolu'yu da armalyz." Dolu da geldi; o da her gn saat kalenin damnn stndeki arduvaz kiremitlerden birounu krncaya dek takrdayp durdu. Sonra olanca hzyla bahede koa koa dnd, dnd. Kuruniler giyinmiti; soluu da buz gibiydi. Bencil Dev penceresinde oturup bembeyaz, souk bahesine bakarken, "lkyaz neden byle gecikti anlamyorum," dedi, "Dilerim hava deiir." Ama, artk ne lkyaz geldi ne de yaz. Gz her baheye altn meyveler verdi, ama Dev'in bahesine hibir ey vermedi, "O ok bencil!" dedi. Artk oras hep kt. Karayel'le Kar, Dolu'yla Don aalarn arasnda dans edip durdular. Bir sabah Dev yatakta uyank yatarken gzel bir ezgi duydu. Kulaklarna ylesine tatl tatl geliyordu ki krallk orkestras geiyor sand. Bu, penceresinin dnda ten kk bir keten kuuydu. Bahesinde ku sesi duymayal yle uzun bir zaman olmutu ki, bu ona dnyann en duyulmam mzii gibi geldi. O zaman Dolu, bann zerinde dansn brakt, Karayel'in grlts dindi ve ak pencereden ieri baygn bir koku sindi. Dev, "Sonunda sanrm lkyaz geldi" diye yatandan atlayp dar bakt.

Ne grsn? En grlmemi bir grnm. Duvarn kk bir deliinden ocuklar ieri girivermiler, aalarn dallarnda oturuyorlard. Grebildii her aata kck bir ocuk vard. Aalar da ocuklarn geri gelmesiyle yle honut olmulard ki batan baa ieklere brnm, ocuklarn balar zerinde kollarn sallyorlard. Kular uua uua nee iinde cvldyor, yemeyil ayrlarn iinden de kr iekleri balarn karm, glyorlard. Grlmemi bir grnmd. Yalnzca bir ke hl kt. Bu, bahenin en uzak kesiydi, tam orada bir ocuk duruyordu. yle kckt ki aacn dallarna yetiemiyor, evresinde dnp dolayor, ac ac alyordu. Zavall aa hl Don'la ve Kar'la kaplyd, zerinde de Karayel esiyor, grlyordu. Aa, "Hadi, k kk!" diye dallarn elinden geldiince indiriyordu, ama ocuk pek miniminiydi. Dev darya bakarken yrei iin iin eridi. "Nasl da bencilmiim!" dedi, "Niin lkyaz'n buraya gelmek istemediini imdi anlyorum. u zavall yavrucuu aacn stne karaym; sonra da duvar ykarm, bahem artk sonsuza dek ocuklarn oyun yeri olur." Yaptklarna iyice piman olmutu. Usul usul merdivenden aa inip baheye kt. Ama ocuklar onu grnce yle korktular ki hep katlar. Ve baheye k geri dnd. Yalnzca o kk ocuun gzleri yala yle dolmutu ki Dev'in geldiini gremedii iin kamad. Dev de arkasndan gizlice yaklap yavaa onu ellerinin arasna ald ve aacn stne koyuverdi. Aa hemen iekler at, kular gelip zerinde tt. ocuk iki kolunu Dev'in boynuna sarp onu pt. teki ocuklar da artk Dev'in eskisi gibi kt olmadn grnce koa koa geri dndler, onlarla birlikte lkyaz da geldi. Dev, "Artk buras sizin baheniz, kk yavrular," dedi ve koca bir balyoz alp duvar ykt. Saat on ikide insanlar arya giderken grp grecekleri en gzel bahede Dev'i ocuklarla oynuyor buldular. ocuklarla Dev, btn gn oynadlar. Akam olunca Dev'e hoakal demeye geldiler. Dev, "Ama, kk arkadamz nerde? Hani aaca kardm ocuk?" diye sordu. Dev, kendisini pt iin en ok onu sevmiti. ocuklar, "Bilmiyoruz, gitmi," diye yant verdiler. Dev, "Ona syleyin, yarn kesinlikle gelsin," dedi; ama ocuklar onun nerede oturduunu bilmediklerini, kendisini bundan nce hi grmediklerini sylediler; Dev pek zld. Her akam okul kapannca, ocuklar gelip Dev'le oynuyorlard. Ancak Dev'in sevdii kk ocuk artk hi grnmyordu. Dev btn ocuklara iyi davranyordu, ama gene ilk dostunu zlyor, sk sk ondan sz edip, "Ah onu nasl da grmek istiyorum," diyordu. Yllar geti, Dev pek yaland, gten dt. Artk koup oynayamyor, kocaman bir koltukta oturup ocuklarn oyununa bakyor, bahesiyle vnyordu; "Birok gzel ieim var," diyordu, "ama btn ieklerin en gzeli ocuklar." Bir k sabah giyinirken dar bahesine bakt. Artk K'tan nefret etmiyordu, nk bu, yalnzca lkyaz uyuyor, iekler de dinleniyor demekti. Birdenbire gzlerini aknlkla ovuturdu bakt, bakt. Byle bir eyi hi grmemiti: Bahenin en uzak bir kesinde, gzel beyaz ieklere brnm bir aa vard. Dallar altndand, her birinden gm yemiler sarkyor, altnda da sevdii kk ocuk duruyordu. Dev byk bir sevin iinde merdivenlerden aa kotu, acele acele bahenin br ucuna geip ocuun yanna vard. yice yaklanca yz fkeyle kpkrmz kesildi, "Seni yaralamaya kim cesaret etti?" dedi. nk ocuun avularnda ikier tane ivi izi vard, iki ivi izi de ayaklarnda. Dev, "Seni yaralamaya kim cret etti?" diye bard, "Syle de kocaman klcm alp onu haklayaym." ocuk, "Yo, bunlar sevginin yaralar," dedi. Dev, "Sen kimsin?" derken stne garip bir korku kt ve ocuun nnde dize geldi. ocuk Dev'e glmsedi, "Siz beni bir kerecik bahenizde oynattnz, bugn ben de sizi kendi baheme, cennete gtreceim," dedi. ocuklar akam koa koa ieri girdikleri zaman batan baa beyaz ieklere

brnm aacn altnda Dev'in lsn buldular.

CANDAN DOST Bir sabah yal Su Faresi ban deliinden kard. Prl prl boncuk gibi gzleri, dimdik kuruni byklar vard, kuyruu da upuzun kara bir lastik paras gibiydi. Kck rdekler havuzda yzyor, tpk sar kanaryalara benziyorlard. Kpkrmz bacakl, duru beyaz anneleri onlara suyun zerinde nasl tepetaklak durulacan retiyordu. "Tepetaklak duramadka hibir zaman yksek bir toplumda bulunamazsnz," deyip duruyor, ikide bir de bunun nasl yaplacan gsteriyordu. Ama kk rdekler annelerine hi aldrmyorlard. yle kktler ki, toplum iinde bulunmann ne gibi yararlar olacan anlayamyorlard. Yal Su Faresi, "Ne dikbal ocuklar, dorusu boulmay hak ediyorlar," diye bard. Anne rdek, "Hi de deil! Herkes acemilik eker. Anneler babalar da pek sabrl olamyor," diye yant verdi. Su Faresi, "O, analk babalk duygusundan hi haberim yok," dedi, "Ben aile adam deilim, imdiye dek hi evlenmedim, dorusu niyetim de yok. Ak kendine gre iyi bir ey, ama dostluk daha da iyi. Gerekten yer yznde candan bir dostluktan daha soylu ve az grlr hibir ey bilmiyorum." Orackta bir st aacndan btn konuulanlar dinleyip duran yemyeil bir Ketenkuu, "Ya candan bir dostun grevleri konusunda dnceniz nedir, ltfen syler misiniz?" diye sordu. rdek de, "Evet, benim de renmek istediim ite bu" diye havuzun br ucuna kadar yzp ocuklarna iyi bir rnek verebilmek zere tepe aa durdu. Su Faresi, "Ne budalaca bir soru!" diye bard, "Candan dostumun elbette benim iin cann bile verebilmesini beklerim." Kk ku gm srgnn stnde sallana sallana minimini kanatlarn rparak "Buna karlk ya siz ne yaparsnz?" dedi. Su Faresi, "Anlamyorum" diye yant verdi. Ketenkuu, "Size bu konuda bir masal syleyeyim," dedi. Su Faresi, "Masal benim hakkmda m?" diye sordu, "yleyse dinlerim; nk uydurma eylerden pek holanrm." Ketenkuu, "Size uyarlanabilir," diye aa doru uup suyun kysna kondu ve Candan Dost'un yksn anlatt. "Evvel zaman iinde," dedi, "Hans adnda bir ocuk varm." Su Faresi, "Sayda srada bir ey miymi bari?" diye sordu. Ketenkuu, "Yok," dedi, "Hi de sayda srada filan deilmi; temiz yreiyle iyi huylu insanlara zg yusyuvarlak, tuhaf yznden baka farkl bir eyi yokmu. Kk bir ky evinde tek bana oturur, her gn bahesinde alrm. Btn lkede, onunki gibi gzel bahe yokmu. Hsnyusuflar, ebboylar, obankeseleri, Katmerli Dn iekleri orda yetiirmi. Mor amglleri, Sargller, Leylaklar, altn sars Zara Lleleri, idemler, mor, beyaz Menekeler orda bulunurmu, Hasekikpesi, Hanmgmlei, Tere, Mercankk, Fesleen, uha iei, Tuaahi Zamba, Altntop iei, Katmerli Karanfil, aydan aya her zaman seyredilecek gzel eyler, koklanacak gzel kokularn bulunmas iin, zamanlar geldike birbiri arkasndan orada aar, orada alrm. Kk Hans'in (*) birok dostu varm, ama en candan dostu Deirmenci Koca Hugh'ymu (sylenii: Hiyu). Evet, zengin Deirmenci Hans'in yle candan dostuymu ki, duvardan uzanp koca bir demet iek ya da bir tutam yeillik koparmadan, ya da yemi mevsimiyse ceplerini eriklerle, kirazlarla doldurmadan gemezmi. Deirmenci, 'Gerek dostlarn hi ayrs gayrs olmamal,' der, Hans de ban sallayp glmser, bu denli yksek dnceli bir dostu olduu iin vnrm. Kimileyin komular hakl olarak, zengin Deirmenci'nin deirmeninde yz uval birikmi

unu, alt tane salam inei, bir koca sr yn koyunu olduu halde nasl olup da kk Hans'e karlk olarak hibir ey vermeyiine aarlarm; ama Hans byle eylerle kafasn yormaz; hibir ey ona Deirmenci'nin gerek dostluun zveriye dayand konusunda syledii btn bu duyulmam eyleri dinlemekten daha fazla zevk vermezmi. te kk Hans bahesinde bylece alp durmu. Ilkyazda, yazn, gzn pek keyifli olurmu; ama k gelip de arya gtrecek yemii, iei kalmaynca soukla alktan epey sknt eker, ou akamlar birka tane armut kurusu ya da etin cevizden baka yiyecek bir ey bulamadan yatmak zorunda kalrm. Sonra Deirmenci hi kendisini grmeye gelmedii iin son derece yalnzlk ekermi. Deirmenci, karsna, 'Kar srdke benim kk Hans'e gitmemin hi yarar yok,' dermi, 'nk insanlar skntdayken kendi hallerine braklmal, konuklarla zlmemeli. te benim dostluk anlaym bu; doallkla bunda haklym da. lkyaza dein bekler, o zaman kendisini ziyaret ederim, o da bana koca bir sepet dolusu meneke gl vermek olanan bulur; bu onu yle honut eder ki.' Kars da bol am atei karsndaki kocaman koltuundan, 'Bakalarn nasl da ok, ama nasl da ok dnyorsunuz, sizin dostluk konusunda sylediiniz szleriniz en byk ikram. Vallahi Rahip Efendi bile katl konakta oturup kk parmana da altn yzk takt halde, sizin gibi gzel sz bulup syleyemez,' dermi. Deirmenci'nin en kk olu, 'Ama kk Hans' buraya aramaz mydk? Zavall Hans skntdaysa "poridge"imin (*) yarsn ona verir, beyaz tavanlarm gsterirdim!' diyecek olmu. Deirmenci, 'Ne sersem ocuksun!' diye barm, 'Seni okula gndermenin yararn bir trl anlayamyorum; hibir ey rendiin yok. Kk Hans buraya gelip scack ateimizi, tatl yemeimizi, koskoca f dolusu arabmz grse kskanr; kskanlk da pek korkun bir eydir; insann ahlakn bozar. Elbette kk Hans'in ahlaknn bozulmasna raz olamam. Ben onun en iyi dostuyum, hep ona gzkulak olur, hibir bakmdan ktle kaplmamasna dikkat ederim. Sonra Hans buraya gelse, belki benden biraz dn un isteyiverir, ben de veremem. Un baka, dostluk baka; bu iki eyi birbiriyle kartrmamal. Ya, bu szcklerin yazmlar da ayr, anlamlar da. Bunu herkes bilir.' Deirmenci'nin kars, kendisi iin koca bir barda az aza scak birayla doldurarak 'Ne gzel sylyorsunuz; bam sanki arlat. Tpk kilisedeymiim gibi,' demi. Deirmenci, 'nsanlar arasnda iyi davranan pek oktur ama iyi sz syleyen az. Bu da sz sylemenin daha g bir ey olduunu gsterir. Hem ayn zamanda ince bir itir bu,' diye yant vermi ve masann br yannda utancndan kpkrmz kesilip ban nne emi, gzyalarn aynn iine aktmaya balayan kk oluna dik dik bakm. Bununla birlikte, ocuk o kadar kkm ki onu ho grmelisiniz." Su Faresi, "yknn sonu bu mu?" dedi. Ketenkuu, "Deil elbet," diye yant verdi, "Bu daha balangc." Su Faresi, "yleyse siz amzdan ok geri kalmsnz. Bugnlerde her ykc masaln sonundan balyor, sonra balangc geliyor ve ortasnda bitiyor. Yeni anlatm yntemi, bu. Geen gn bunu genten biriyle havuzun evresinde dolaan bir eletirmenden iittim. Bu konudan uzun uzadya sz etti, kesinlikle haklyd derim; nk mavi gzl, sasz plak kafas vard. Sonra, gen ne zaman bir dncesini sylese, "Puh!" diye yant veriyordu. Ama anlatn bakalm u yky. Deirmenci pek houma gitti. Benim de trl trl gzel duygularm vardr. Bu nedenle aramzda derin bir yaknlk var." Ketenkuu kimileyin bir ayann, kimileyin teki ayann stnde srayarak anlatmay srdrm: "K bitip meneke glleri solgun sar yldzlarn amaya balar balamaz, Deirmenci gidip kk Hans'i grmek istediini sylemi. Kars, 'Ya, ne kadar iyi yreiniz var. Hep bakalarn dnyorsunuz. iekler iin u byk sepeti de alverseniz,' demi. Deirmenci deirmenin kanatlarn salam demir bir zincirle birbirine balayp

kolunda sepetle yokutan aa inmi, 'Hayrl sabahlar olsun kk Hans,' demi. Kk Hans bel kreine dayanp az kulaklarna vararak yant vermi: 'Hayrl sabahlar olsun.' Deirmenci, 'E, kn ne yaptnz bakalm?' diye sormu. Hans, 'Bunu sormanz ne byk incelik; dorusu byk iyilik,' diye haykrm, 'Vallahi k pek skntl geirdim, ama artk lkyaz geldi, ben de honutum, ieklerimin hepsi de pek iyi.' Deirmenci, 'Kn bir dziye sizi konuur, ne durumda olduunu merak ederdik Hans,' demi. Hans: 'Ne byk incelik; ben de artk beni unuttunuz diye sanki korkuyordum.' Deirmenci: 'Dorusu atm size Hans. Gerek dost asla unutmaz. te olaanstlk burada, ama korkarm siz yaamn iirini anlamyorsunuz. Sizin meneke glleri de gitgide ne kadar gzelleiyor?' Hans: 'Ya, elbette gzel; hem byle bol olmas da benim iin byk bir talih dorusu. arya gtrp Belediye Bakan'nn kzna satacam; parasyla da el arabam geri alacam.' 'El araban geri mi alacaksn? Yoksa sattn m onu? Ne budalaca bir i.' Hans, 'E, ne yapaym? Satmak zorunda kaldm,' demi, 'Gryorsunuz, k benim iin pek kt zamand. Dorusu ekmek almaya param yoktu. Ben de ilkin yabanlk ceketimin gm dmelerini sattm, sonra gm ksteimi, ondan sonra byk ubuumu, en sonunda da el arabam sattm. Ama artk onlarn hepsini geri alacam.' Deirmenci, 'Hans, sana benim el arabam veririm,' demi, 'Dorusu pek o denli yeni deil; bir yan kopmu, tekerlek parmaklarnda da bir bozukluk var; ama gene de sana veririm. Biliyorum, bu benim iin byk bir zveri. Ondan ayrldm iin birok kimse beni adamakll aptal sanacaklar, ama ben bakalarna benzemem; cmertlik dostluun zdr derim. Hem sonra, kendim iin yeni bir el arabam daha var. Evet, gnln rahat olabilir. Sana el arabam veririm.' 'Bu dorusu byk bir zveri...' diye Hansciin tuhaf, yuvarlack yz batan baa neeyle parlam, 'Ben onu kolay onarrm, evde bir yaprak tahtam var.' Deirmenci: 'Bir yaprak tahta m? Ya! Benim ambarn dam iin tam aradm ey. Koskoca bir delii var, kapatamazsam btn zahire slanacak. Talihim varm ki bunu syledin! Ne tuhaf, bir iyilik baka bir iyilii douruyor. Ben sana el arabam verdim, imdi de sen bana tahtan vereceksin. Elbette el arabas tahta parasndan ok daha deerlidir; ama gerek dostluk byle eylere nem vermez. Hadi unu getiriver de hemen bugn ambarda ie koyulaym.' Kk Hans, 'Elbette,' diye koa koa sundurmann altna girmi, tahtay ekip karm. Deirmenci bakp, 'Pek byk bir tahta deilmi, korkarm ambarmn damn onardktan sonra, arabaya eklemek iin sana hibir ey kalmayacak,' demi, 'Ancak, bu benim suum deil, imdi sana el arabam verdim; elbette sen de buna karlk biraz iek verirsin. te sepet, kuzum azna dek dolduruver.' Hans, keyfi kaarak sormu: 'Azna dek mi?' nk sepet dorusu pek bykm. Doldursa pazara kacak hibir iek kalmayacan anlam. Gm dmelerini geri almak iin de ii iine smyormu. Deirmenci: 'E, dorusu, ben sana el arabam verdiime gre, sanrm birka iek istemek pek ok saylmaz; belki yanlyorum; ama dostluk, gerek dostluk, ne olursa olsun kendini dnmekten ok uzaktr.' Hans, 'Sevgili dostum, en iyi dostum! Bahemdeki btn iekler sizin olsun; ne zaman olsa, gm dmelerimden nce sizin gzel dncelerinize kavumak isterim,' diye koa koa btn o gzel meneke gllerini koparp Deirmenci'nin sepetini doldurmu. Deirmenci, 'Hoakal kk Hans,' diyerek omuzunda tahta, kolunda sepet, yokutan kmaya koyulmu. Kk Hans de, 'Gle gle' deyip keyifli keyifli topra bellemeye balam; el arabas nedeniyle yle honutmu ki.

Ertesi gn birka hanmelini sayvandaki ivilere tuttururken Deirmenci'nin sesini duymu; yoldan onu aryormu; hemen merdivenden atlam, aa koup duvarn zerinden bakm. Deirmenci srtnda koca bir uval unla ordaym. 'Hansciim, zahmet olmazsa u un uvaln benim hatrm iin pazara kadar gtrr msn?' demi. Hans, 'Vah vah! Valla bugn iim ok. Btn sarmaklarm duvara ivilemem, btn ieklerimi sulamam, btn ayrlar toplamam gerek,' demi. Deirmenci, 'E, dorusu benim sana el arabam vereceimi dnnce...' demi, '..geri evirmek hi de dosta bir davran olmaz.' Kk Hans, 'Ooo, byle sylemeyin. Dnya bir araya gelse ben dostlua aykr bir davranta bulunmam,' diye seslenip koa koa kasketini almaya gitmi. Sonra srtnda koca uvalla ezile ezile yola dm. Hava ok scak, yol da pek tozluymu, Hans yle yorulmu ki, altnc mil tana varmadan oturup dinlenmek zorunda kalm. Ama yine de yreklilikle yola dzlp sonunda pazara varm. Biraz orada bekledikten sonra o bir uval unu pek iyi bir fiyatla satm, sonra hemen eve dnm; nk gecikirse yollarda hrszlara raslamaktan korkuyormu. Kk Hans yataa yatarken, kendi kendine, 'Gnm boa gitti, ama iyi ki Deirmenci'yi krmadm; en iyi dostum o, sonra el arabasn da bana verecek,' diye dnm. Ertesi sabah Deirmenci erkenden bir uval ununun parasn almaya gelmi, kk Hans yle yorgunmu ki hl yataktaym. Deirmenci, 'E vallahi,' demi, 'Pek tembelmisin. Dorusu el arabam vereceimi dnerek daha ok alacan sanyordum. Haylazlk gnahtr; dostlarmdan hibirin aylak ya da miskin olmasn, elbette istemem. Benim sana kar apak sz sylememe gcenmezsin ya! Elbette senin dostun olmasam bunu aklma bile getirmem. nsan, demek istediini olduu gibi sylemeyecek olduktan sonra dostluun ne yarar olur? Kim olsa parlak eyler syleyerek gze girip dalkavukluk etmeye abalar. Ama gerek dost, hep hoa gitmeyecek eyler syler ve zmekten ekinmez. Gerek bir dost da elbette bylesini yeler; nk, ancak o zaman iyilik ettiini anlar.' Kk Hans gzlerini uuturup gecelik takkesini bandan atarak, 'ok zldm,' demi, 'Ama yle yorgundum ki yatakta biraz yatp ten kular dinlemek istedim. Bilir misiniz? Kular dinledikten sonra, her zaman daha iyi alrm.' Deirmenci eliyle Hans'in srtna vurarak, 'Ya, buna ok honut oldum, nk giyinir giyinmez deirmene gelip hatrm iin, u benim ambarn damn onarver, diyecektim.' Zavall kk Hans gidip bahesinde almay yle zlyormu ki. Ancak, kendisine bu denli dostluk gsteren Deirmenci'yi de krmak istemiyormu. Utanp ekinen bir sesle, 'Bugn iim olduunu sylersem dostlua aykr bir ey yaptm kansna m varrsnz?' diyecek olmu. Deirmenci, 'E, dorusu el arabam sana vereceimi dnrsem, bu isteim hi de ok bir ey deil; ama geri evirirsen, elbet gidip onu kendim yaparm,' demi. Kk Hans 'O, hibir zaman...' diye yatandan atlam ve giyinip ambara gitmi. Btn gn gne batncaya kadar orada alm. Gne batarken de Deirmenci ne yaptn grmeye gelmi. Deirmenci en bir sesle, 'E, demek ki delii onardn ha, kk Hans?' diye seslenmi. Kk Hans merdivenden inerken, 'yice onarld,' diye yant vermi. Deirmenci, 'Ah, insann bakalar iin yapt i gibi zevkli hibir ey yoktur!' demi. Kk Hans oturup alnn silmi: 'Sizin szlerinizi dinlemek elbet byk bir talih; ama sanrm sizin bu gzel dnceleriniz gibi dnceler bana hi gelmeyecek?' Deirmenci, 'Yoo, gelir, sana da gelir,' demi, 'Yalnzca biraz daha zorlua katlanmal. u anda, dostluun ancak uygulamasn gryorsun, bir gn kuramn da elde edersin.'

Kk Hans, 'Sahi mi sylyorsunuz?' diye sormu. Deirmenci, 'Hi kukusuz,' diye yant vermi; 'Ama, dam onardna gre, artk eve gidip rahat etsen daha iyi edersin, nk yarn da koyunlarm daa gtrvermeni isteyeceim.' Zavall kk Hans bu sze kar bir ey sylemekten ekinmi. Ertesi gn de Deirmenci koyunlarn erkenden ky evine dek getirmi, Hans de onlarla birlikte da yolunu tutmu. Oraya varp gelinceye dek btn gn gemi; geri dndnde de yle yorgun dm ki, daha koltuunda otururken uyuyakalm; ancak ertesi gn, gpegndz, ortalk aydnlkken uyanm. 'Bahede ne gzel vakit geireceim,' diyerek hemen ie koyulmu. Ama, hep bir ey kyor, bir trl ieklerine bakamyormu, nk dostu Deirmenci durmadan gelip, onu ya zaman alacak ilerin peinden gnderiyormu ya da deirmende kendisine yardma aryormu. Kk Hans, zaman zaman iekleri kendilerini unuttu sanacaklar diye zm zm zlyor, ama Deirmenci'nin en iyi dostu olduunu aklna getirip kendi kendisini avutuyormu; 'Sonra...' diyormu, '...kendi el arabasn bana verecek, bu da tam anlamyla bir zveri.' te kk Hans, Deirmenci iin hep byle alp durmu. Deirmenci de dostluk konusunda her trl gzel szleri syler, Hans bunlar not defterine yazar, geceleri okurmu, okumuluu da pek iyiymi. Akamlarn birinde, Hans ateinin banda otururken kapdan grltl bir ses gelmi. Rzgr evin evresinde yle esiyor, yle dehetle grlyormu ki, bunu frtnann sesi sanm. kinci bir grlt daha duyulmu, arkasndan da ncs gelmi; bu, ncekilerin hepsinden okmu. Kendi kendisine, 'Zavall bir yolcu olacak...' diyerek kapya komu. Kapnn nnde, bir elinde fener, tekinde koca bir sopayla Deirmenci durup duruyormu. 'Hansciim', diye haykrm Deirmenci, 'Bam dertte. Kk olum merdivenden dp yaraland, ben de imdi doktora gidiyorum. Ama doktor uzakta, gece de yle kt ki, imdi aklma geliverdi, benim yerime sen gitsen, hani ok iyi olacak. Biliyorsun el arabam sana vereceim, buna karlk senin de bir ey yapman, sanrm doru olur.' Kk Hans, 'Olur,' demi, 'Sizin buraya dek gelmenizi ben iltifat sayarm. Hemen kyorum, ama bana fenerinizi vermelisiniz; gece pek karanlk, hendee debilirim.' Deirmenci, 'Vah vah, yazk, ok yazk, bu yeni fenerim, ona bir ey olursa dorusu ok zlrm,' diyerek feneri vermek istememi. Kk Hans, 'Pek iyi, zarar yok,' diyerek, byk krkl paltosuyla krmz scack baln indirmi, boynuna da bir atk sarp yola koyulmu. Ne mthi bir frtnaym. Gece yle karanlkm ki kk Hans hibir ey gremiyormu. Rzgr o denli iddetliymi ki, kendisini tutamyormu. Gene de ok yrekliymi. saate yakn yol gittikten sonra, doktorun evine varp kapy alm. Doktor ban yatak odasnn penceresinden uzatp, 'Kim o?' diye seslenmi. 'Kk Hans, doktor.' 'Ne istiyorsun, kk Hans?' 'Deirmenci'nin olu merdivenden dp bir yerini incitmi. Deirmenci hemen gelmenizi istiyor.' Doktor, 'Peki,' diye atn, byk izmelerini, bir de fenerini hazrlatp aa inmi. Kk Hans onun peinden de kalka yetimeye alrken, o atn Deirmenci'nin evi ynne srm. Ama, frtna glendike glenmi, yamur sellerle boanp tam. Kk Hans ne gittii yeri gryor, ne de ata yetiebiliyormu. Sonunda yolunu yitirip derin ukurlarla dolu pek tehlikeli krlara dm ve zavall Hanscik boulmu. Ertesi gn birka kei oban, koca bir su birikintisi iinde onun lsn bulup evine getirmi. Pek iyi tannm olduu iin, herkes kk Hans'in cenazesine gitmi. Deirmenci de yas tutanlarn banda geliyormu. 'En iyi dostu ben olduum iin, en iyi yere gemek benim hakkm,' diye srtnda uzun

siyah bir pelerinle alayn nnde yryor, arada srada gzlerini byk bir cep mendiliyle siliyormu. Cenazeden sonra herkes handa rahat rahat oturup baharatl arap ier, tatl pasta yerken, demirci 'Kk Hans'in yeri, kukusuz doldurulamaz,' demi. Deirmenci, 'Hele benim iin... Ya, sanki el arabam ona vermi gibiydim. imdi onu ne yapmal bilmem. Evde bama bel oldu; yle eski ki, satacak olsam elime hibir ey gemez. Bundan sonra kimseye bir ey vermemeye dikkat edeceim. nsan cmertliin acsn ekiyor,' demi." Uzun bir aradan sonra Su Faresi, "Eee?" dedi. Ketenkuu, "Eeesi, yknn sonu, bu," diye yant verdi. Su Faresi, "Peki, Deirmenci'ye ne olmu ya?" diye sordu. Ketenkuu, "Artk orasn bilmiyorum. Hem umurumda da deil," yantn verdi. Su Faresi, "yleyse," dedi, 'Hi yle iten zlme benzemiyor." Ketenkuu, "Sanrm siz ykden pek bir sonu karamadnz," deyiverdi. Su Faresi, "Ne!" diye crlad. "Sonu, sonu..." "yknn bir sonucu mu var demek istiyorsun?" Ketenkuu: "Kesinlikle." Su Faresi pek fkeli bir tavrla, "Yoo, balamadan nce bunu bana sylemeliydin; syleseydin seni elbette dinlemez, tpk eletirmen gibi, 'Pf!' diye barrdm. Ama, imdi de syleyebilirim," diye sesinin st perdesinden, "Pf!" diye barp kuyruunu da aklatarak deliinden ieri girdi. Birka dakika sonra rdek badi badi gelerek, "Su Faresi'ni nasl buluyorsunuz?" diye sordu; "Birok iyi yan var; ama benim duygum bir ana duygusudur, yllanm bir bekara da acyp gzlerim yaarmadan bakamam." Ketenkuu, "Galiba ben de onu kzdrdm; konu yalnzca, bir sonu karlabilecek bir yk sylememdir," yantn verdi. rdek, "Bu her zaman iin tehlikeli bir eydir," dedi. Ben de rdee yerden ge dek hak veriyorum.

BENZERSZ BR HAVA FE Kraln olu evleniyor diye lke apnda enlikler yaplyordu. Gvey btn yl gelini beklemi, gelin de sonunda gelmiti. Kendisi bir Rus prensesiydi; ta Finlandiya'dan beri alt Rengeyiinin ektii bir kzakla gelmiti. Kzak kocaman altn bir kuu kuu biimindeydi, kanatlarnn arasnda da prensesin kendisi vard. Uzun kakm krk ta ayaklarna varyor, ban da kk, gm srma rgl bir balk saryordu; kendisi de tpk, her zaman yaad kar saray gibi, bembeyazd. Yznn rengi yle uuktu ki, kza sokaklardan geerken halk arm, "Tpk beyaz gl!" diye haykrarak balkonlardan stne iek yadryordu. Prens, gelini karlamak iin kale kapsnda bekliyordu. Gveyin meneke renginde hulyal gzleri vard, salar saf altn gibiydi. Prensesi grnce bir dizi stne kp elini pt. "Resminiz gzeldi, ama siz resminizden daha gzelsiniz," dedi. Prenses de kpkrmz kesildi. Gen bir iolan yanndakine, "nce beyaz gld, imdi al gl oldu," dedi, btn saray enlendi. Bundan sonra gn herkes, "Beyaz gl, al gl, al gl, beyaz gl," deyip durdu; Kral da iolannn aylnn iki kat artrlmasn buyurdu. Hi ayl olmad iin bunun ona yarar dokunmad, ama byk bir onur sayld ve hemen Saray Gazetesi'nde yaymland. gn sonra dn kutland; grkemli bir tren oldu. Gelinle gvey kk incilerle ilenmi erguvan rengi kadife bir ask altnda el ele yrdler. Sonra be saat devlet leni verildi. Prensle prenses byk sofann st banda oturup duru, kristal bir

kadehten iki itiler. Bu kadehten ancak gerek klar iebilirdi; nk ona vefasz dudaklar deince rengi bulanr, bulanr, bulutlanrd. Gen iolan, "Birbirlerini sevdikleri ite apak ortaya kt," dedi, "Duru kristal gibi ak bu." Kral, iolannn ayln ikinci kez, iki kat artrd. Saray grevlileri, "Ne onur, ne onur!" diye bartlar. lenden sonra balo vard. Gelinle gvey gl dansn oynayacaklard; Kral da flt almaya sz vermiti. Pek kt alard, ama hi kimse o ana dek bunu syleme gzpekliini gstermemiti; nk o, krald. Aslnda bildii topu topu iki ezgi vard, bunlardan hangisini aldn kendi de bilmezdi. Ama ne nemi vard; ne alarsa alsn btn dinleyenler, "Nefis, nefis!" diye haykrrlard. zlencenin son maddesi, tam gece yars yaplacak parlak bir fiek enliiydi. Kk prenses mrnde ate enlii grmemiti; Kral bunun iin enlikibann dn gn ibanda bulunmasn buyurmutu. Gelin bir sabah set stnde gezerken Prense, "Ate enlikleri nasldr?" diye sordu. Hep bakalarna sorulan sorulara karan Kral, "Kuzey tanna benzer," dedi, "yalnzca daha doaldr. Ben kendim onlar yldzlara yelerim; nk insan bunlarn ne zaman kacan bilir; sonra, benim flt alm gibi de nefistirler. Kesinlikle grmelisiniz." Saray bahesinin br ucunda byk bir ayak kuruldu. Kraln enlikiba her eyi yerli yerine koyar koymaz fiekler birbirleriyle konumaya baladlar. Kk bir Arayc Fiei, "Kesinlikle dnya ok gzel," diye haykrd, "Hele u sar lalelere bakn. Ya, gerek kestane fiei olsalar bundan daha gzel olamazlard. Bunca yoldan geldiime ne iyi etmiim. Gezi, insann akln dncesini ok iyi ayor; insann gz kapal yarglara varmasna engel oluyor." Byk bir Roma Yldz, "Dnya, yalnzca kraln bahesi deil, deli fiek, dnyay iyice grmek iin gn gerekir," dedi. mr ta ilk gnlerden beri eski bir tahta kutuya smsk bal geen ve hep krk kalbiyle vnen dalgn bir arkfelek, "Nereyi severseniz dnya orasdr," diye cotu. "Ama, artk sevginin modas geti, onu airler ldrd. Bu konuda yle ok yaz yazdlar ki inanan kalmad, benim de aslnda atm yok ya. Gerek ak, ac eker ve sessizdir. Anmsyorum, bir kez ben... Ama, imdi bunun ne gerei var! Duygusallk gemie kart." Roma Yldz, "Sama!" dedi, "Duygusallk hibir zaman lmez. O tpk ay gibidir, lmszdr. rnein gelinle gvey birbirlerini ite pek ok seviyorlar. Bunu, raslantyla benim bulunduum kutudaki boz renkli bir kt fiekten bu sabah duydum, en son saray dedikodularnn hepsini biliyordu." Ama, arkfelek ban iki yana sallad, "Duygusallk ld, duygusallk ld, duygusallk ld," diye sylendi. Ayn eyi yineleyince, sonunda gerek olacana inananlardand. Birdenbire kuru, keskin bir ksrk iitildi, hep bakndlar. Bu, uzun bir denein ucuna bal, uzun boylu, kendini beenmi bir Hava Fiei'nden geliyordu. Dncesini sylemeye balamadan nce, hep byle ksrrd. "Ehem! Ehem!" dedi. Hl ban iki yana sallayp "romantizm ld," diye sylenip duran zavall arkfelek'ten baka herkes dinledi. Bir Bonbon Fiei, "Susalm, susalm!" diye bard. Bu siyasetle uraan biriydi, yerel seimlerde her zaman etkin bir rol oynad iin kullanlmas gereken allm meclis deyimlerini biliyordu. arkfelek, "Bsbtn ld," diye fsldad ve uykuya dald. Sessizlik tmyle salanr salanmaz, Hava Fiei nc kez ksrp sze balad. Anlarn yazdryormu gibi, ar ar, tane tane sylyor ve konutuu kimseye tepeden bakyordu. Dorusu pek sekin tavrlar vard. "Kraln olu iin ne mutluluk ki, tam benim havaya uurulacam gn evleniyor," dedi, "Ya nceden kararlatrlm olsayd, onun iin bundan daha uygun bir ey olamazd; ama, prensler her zaman talihlidir." Kk Delifiek, "Hele hele," dedi, "Ben bunun bsbtn tersini biliyordum; yani biz prensin onuruna yanacaz sanyordum."

Hava Fiei, "Sizin iin yle olabilir" diye yant verdi, "Bunun byle olduundan kuku bile duymam; ama ben baka. Ben pek zel bir ailenin ocuuyum. Annem gnnn en nl arkfeleiydi ve kvrak dansyla tannyordu. Byk temsilinde alana frlamadan nce, tam on dokuz kez frl frl dnm ve her dnnde havaya pembe pembe yedi yldz sam. buuk ngiliz aya apnda ve en stn baruttanm. Babam tpk benim gibi, hem de Fransz aslndan bir hava fieiymi. yle ykseklere umu ki, halk bir daha geri dnmeyecek diye korku geirmi. Bununla birlikte, huyu pek yumuak olduu iin dnm, hem de bir altn saana halinde pek parlak bir inile dnm. Gazeteler bu temsili, pek ateli szlerle yazmlar. Saray Gazetesi bile, bu uuu, dolambalk sanatnn bir zaferi diye betimlemiti." Bir anak Maytab, "Donanmaclk; donanmaclk, demek istiyorsunuz," dedi. "Donanmaclk olduunu biliyorum; nk benim kendi teneke kutumun stnde yle yazl olduunu grdm." Hava Fiei sert bir sesle, "Yok, ben dolambalk dedim," diye sylendi. anak Maytab da bu sze pek bozuldu, ama gene de, az ok nemli olduunu gstermek iin hemen Bonbon Fieklerine bbrlenmeye balad. Hava Fiei, "Diyordum ki" diye srdrd konumasn, "Diyordum ki... E, ne diyordum ben?" Roma Yldz, "Kendinizden sz ediyordunuz" diye yantlad. "Elbette biliyorum, szm byle terbiyesizce kesildii srada nemli bir konuyu anlatyordum. Terbiyesizlikten ve btn baya greneklerden nefret ederim nk son derece duyarlymdr. Btn bu dnyada, hi kimse benim gibi duyarl deildir, buna kesinlikle inanyorum." Delifiek, Roma Yldz'na, "Duyarl kimse de nedir, kuzum?" diye sordu. Roma Yldz belirsiz bir fsltyla, "Kendisinde nasr olduu iin, srekli bakalarnn ayaklarna basan kimse," diye yant verdi. Delifiek de az kald glmekten patlayacakt. Hava Fiei, "Ne glyorsunuz ya? Ben glmyorum ki..." dedi. Delifiek, "Glyorum, nk keyfim yerinde," dedi. Hava Fiei fkeyle, "Bu pek bencilce bir neden," diye bard, "Keyifli olmaya ne hakknz var? Bakalarn dnmeniz gerekir; en dorusu beni dnmeniz gerek. Ben hep kendimi dnyorum, herkesin de beni dnmesini beklerim. tenlikli uyuma diye, ite buna derler. ok gzel bir artamdr. Bende de bu artamn en nitelikli tr var. Sz gelimi, bu akam bana bir ey oluverse, bu herkes iin ne byk ykm olurdu. Prensle prensesin yz bir daha glmez ve btn evlilik yaamlar yklrd. Krala gelince, biliyorum, artk onmazd. te bu nedenle, konumumun neminden sz ederken, sanki gzyalarm boanr." Roma Yldz, "Bakalarna zevk vermek istiyorsanz..." dedi, "...her zaman kuru kalmanz gerekir." imdi bir para kendine gelen anak Maytab, "Elbette," dedi, "Sradan bir saduyu kural bu!" Hava Fiei tiksinerek, "Doru, sradan saduyu iin yle, ama unutuyorsunuz ki ben olaanstym, zelim, nlym. Ya imgelemi olmadktan sonra kim olsa sradan saduyu sahibi olabilir; ama benim imgelemim var, nk ben hibir zaman nesneleri gerekte olduklar gibi dnmem; ben onlar hep bambaka dnrm. Kendimi kuru tutmama gelince, ite apak gryorum ki burada cokulu bir yaradl anlayabilecek kimse yok. ok kr ben byle eylere aldrmam. Btn mrnce insann yaama dayanmasn salayan tek ey, herkesin kendisinden son derece aa olduunu bilmesidir; ite benim her zaman beslediim duygular. Ama hibirinizde duygu yok. Sanki Prensle Prenses daha imdi evlenmemi gibi burda keyif atyorsunuz." Kk bir Ate Balonu, "E, doru ya, niin atmayalm? Elenmek iin pek iyi bir frsat!" dedi; "Ben havaya ktm zaman btn bunlar yldzlara anlatacam. Ben onlara gzel gelinden sz ederken prl prl parldadklarn greceksiniz." Hava Fiei, "f, ne baya bir yaam gr," dedi, "Aslnda sizden de ancak bunu beklerdim; sizde hi, hibir ey yok; bombo ve kofsunuz. Ya, belki Prensle Prenses

gidip iinden derin bir rmak geen lkelerin birinde otururlar, belki bir tanecik de oullar oluverir; tpk Prensin kendisi gibi sar sal, meneke gzl minimini bir ocuk; belki bir gn bu ocuk dadsyla gezmeye kar, belki de dadnn koca bir mrver aac altnda uykuya dalaca tutar, belki ocuk derin rmaa dp bouluverir. Ama ne korkun bir ykm! Zavalllar biricik ocuklarn yitirecekler. Dorusu pek korkun. Bundan sonra ben de onmam artk." Roma Maytab, "Ama, biricik oullarn yitirdikleri filan yok ki, daha kimsenin bana ykm gelmedi," dedi. Hava Fiei, "Ben geldi demedim ki, gelebilir dedim. Aslnda, biricik oullarn yitirseler, oturup sz sylemeye ne gerek var? Dklen st iin yanp yaklanlardan irenirim. Ama ben, biricik oullarn yitirmeleri olaslndan sz ederken elbette pek zlr, yklrm," diye yant verdi. anak Maytab, "Elbette yklrsnz, nk yapmasnz," dedi, "imdiye dek grdm kimselerin en yapmac." Hava Fiei: "Sen de btn grdm kimselerin en kabassn!" diye bard, "Benim Prense kar olan dostluumu da anlayamyorsun." Roma Maytab, "Ay, sen daha onu tanmyorsun bile," diye homurdand. Hava Fiei, "Ben hibir zaman tanyorum demedim ki," diye yant verdi, "Tansam bile dostu olmazdm da diyebilirim. nsann dostlarn tanmas ok tehlikeli bir eydir." Ate Balonu, "Sen kendini kuru tutsan daha iyi olur, asl nemli konu bu" dedi. Hava Fiei, "Evet, sizin iin ok nemli, buna kukum yok!" yantn verdi, "Ama, keyfim isterse alarm". Ve gzlerinden gerek gzyalar dklp deneinden aa yamur taneleri gibi szmaya balad ve aada tam da o srada yuva kurmay dnp oturabilecek gzel, kuru bir yer arayan iki bcein boulmasna an kald. arkfelek, "Kesinlikle, tam anlamyla duygusal bir ruhu var, nk ortada alanacak hibir ey yokken alyor," diye derin derin iini ekti ve tahta kutuyu dnmeye balad. Ama, Roma Yldz'yla anak Maytab iyice kzmlar, durmadan st perdeden, "Sama! Sama!" diyorlard. Bunlar son derece kestirmeci kimselerdi, ne zaman bir eye kar ksalar, "Sama!" der karlard. O srada ay nefis bir gm kalkan gibi dodu, yldzlar parldamaya balad, saraydan da bir mzik sesi ykseldi. Prensle Prenses dansa kalkmlard. yle gzel dans ettiler ki, boylu beyaz zambaklar pencereden gzlerini uydurup onlar seyretti; koca krmz hahalar ba sallayp dmtek tuttu. Derken saat onu vurdu, arkasndan da on biri, on ikiyi; gece yarsnn son vuruuyla herkes darya, seddin stne kt, Kral da enlikiba'y artt. Kral, "Hadi bakalm, fiek oyunlar balasn!" dedi. enlikiba da yerlere kadar eildi, sonra bahenin br ucuna dein dimdik yrd. Yannda alt kii vard, her biri alev alev yanan uzun sapl birer ra tayordu. Bu pek grkemli bir grnmd. arkfelek frl frl dnerek, "Vzz! Vzz!" diye gitti. Roma Yldz, "Bum! Bum!" diye frlad. Sonra Arayc Fiekleri her yanda frl frl dans ettiler. Derken anak Maytaplar hereyin rengini krmzya evirdi. Ate Balonu havaya ykselirken ufack mavi kvlcmlar serperek, "Hoakaln!" diye haykrd. Pek keyiflenen Bonbon Fiekleri "Bom! Bom!" diye yant verdiler. zel Hava Fiei'nden baka hepsi baarl oldu. O, alamaktan yle srlsklam olmutu ki yerinden bile kprdayamad. indeki en iyi ey baruttu, o da yle slanmt ki hi bir ie yaramad. Alay etmeden konumaya gnl indirmedii btn akrabalar gz kamatrc ate demetleri halinde gklerden dkld; btn Saray, "Aferin! Aferin!" diye cotu, kk Prenses de neeyle gld. Hava Fiei, "Sanrm beni grkemli bir i iin saklyorlar. Elbette bu, bu demektir" diye daha kurumlu tavrlar taknd. Ertesi gn iiler ortal toplamaya geldiler. Hava Fiei "Bunun bana gnderilmi bir kurul olduu apak. unlar bana yakr arballkla kabul edeyim," diye sanki nemli bir ey dnyormu gibi kafasn havaya dikip ciddi ciddi kalarn att. Ama

tam ekilip gidecekleri ana dek Hava Fiei'nin farkna bile varmadlar. Derken birinin gzne arpverdi, "Vay! Ne kt hava fieiymi bu," diye barp duvarn zerinden hendee frlatt. Frlayp giderken "KT Hava Fiei, KT Hava Fiei; olamaz; STN Hava Fiei! Ya, adam byle syledi. Kt ile stn kulaa hemen hemen ayn eymi gibi geliyor; ou kez tam birbirinin ayndrlar da," diye amurun iine dt; "Buras hi rahat deil, ama son moda bir kaplca olduu kukusuz," dedi, "Beni buraya toparlanp ifa bulmam iin gndermilerdir. Sinirlerimin yerinden oynad kesin; dinlenmeye gereksinmem var." Derken parlak mcevher gzleri, benekli yeil ceketiyle kk bir kurbaa yze yze yaklat. "Sanrm bizi yeni onurlandrdnz," dedi, "Eh, sonunda amurun yerini hibir ey tutmaz. Bana yamurlu bir gnle bir hendek verin, ondan sonra gel keyfim gel. Acaba ikindiyin ya olacak m? Umarm olur! Ama gkyz masmavi, hem bulutsuz da. Ne yazk!" Hava Fiei, "Ehem, ehem!" diye ksrmeye balad. Kurbaa, "Ne tatl sesiniz var!" diye haykrd, "Sahi, tpk vaklamaya benziyor, vaklama da dnyann en uyumlu sesidir. Bu gece bizim elentimizi duyarsnz. iftinin evinin yan bandaki eski rdek havuzunda oturup ay doar domaz balarz trkye. Bu yle etkili olur ki herkes uyank yatp bizi dinler. Daha dn ifti'nin kars annesine bizim yzmzden btn gece gzn bile krpmadn syledi. Kendinden byle sz edildiini duymak, dorusu pek hoa gidiyor." Hava Fiei fkeli fkeli, "Ehem! Ehem!" dedi, bir szck bile sylemeye frsat bulamad iin pek kzmt. Kurbaa, "Kesinlikle pek tatl bir ses!" diye konumasn srdrd, "Umarm rdek havuzuna gelirsiniz. Ben imdi kzlarm aramaya gidiyorum. Alt gzel kzm var; Turna Bal onlar grecek diye dm kopuyor. Ah, o ne canavardr, hi ekinmeden onlardan kahvalt yapverir. Eh, hoakaln; emin olun bu konumamz beni ok honut etti." Hava Fiei, "Ne konuma ya! Yalnzca siz kendi kendinize sz sylediniz. Konuma yle olmaz," dedi. Kurbaa, "E, birinin dinlemesi gerek," diye yant verdi, "Btn szleri ben sylemek isterim. Bu zaman kazandrr, gereksiz tartmalara da ortam brakmaz." Hava Fiei, "Ama ben tartmadan holanrm" dedi. Kurbaa dingin bir tavrla, "Bunu size yaktrmam, tartma son derece kaba bir eydir; nk bir toplumda herkes hep ayn dncede olur. Bir daha hoakaln. te kzlarm grnyor," dedi ve yzerek uzaklat. Hava Fiei, "Siz mnasebetsizin birisiniz, hem pek kt terbiye grmsnz. Biri benim gibi kendisinden sz etmek isterken, sizin gibi kendisinden sz etmek isteyenlerden nefret ederim. Buna ben kendisinden bakasn dnmemek derim. Kendisinden bakasn dnmemek de pek iren bir eydir, zellikle benim yaradlmda birine kar; nk, benim sevimli zyapm her yerde bilirler. Dorusu benden rnek almalydnz; benden daha iyi rnek bulamazsnz. imdi elinize frsat gemiken yararlanmaya bakn, nk hemen hemen saraya dnmek zereyim. Evet benim sarayda ba stnde yerim vardr. Prensle Prenses bile dn benim onuruma evlendiler. Elbette siz byle eylerden anlamazsnz, nk taralsnz," diye sylendi onun arkasndan. Koca esmer bir hasrotunun tepesinde duran bir Susinei, "Durup onunla soluk tketmenin yarar yok," dedi, "Ama hi yarar yok; nk savutu." Hava Fiei, "Eh, o zararl kar, bana ne?" diye yant verdi, "Dinlemiyor diye durup yalnzca ona sz sylemem ya. Ben kendi kendimi dinlemekten de holanrm. Bu benim en byk zevklerimden biridir. ou kez kendi kendimle uzun uzadya syleilerde bulunurum, bunda yle becerikliyimdir ki kimileyin sylediklerimin bir tek szcn bile anlamadm olur." Susinei, "yleyse felsefeyle ilgili konferans vermelisiniz," diye bir ift gzel

brmck kanat aarak gkyzne ykseldi. Hava Fiei, "Burada durmay kendi budalal. Eminim zihnini aacak byle frsat her zaman bulamaz. Amaan, umurumda bile deil, benim deham gibi bir deha kesinlikle bir gn anlalacaktr," dedi ve amurun iine biraz daha batt. Az sonra bir rdek yze yze kageldi. Kpkrmz bacaklar, zarl ayaklar vard, paytaklndan dolay da ok zayf saylyordu. "Vak, vak, vak! Ne acayip biiminiz var," dedi, "Acaba byle mi dodunuz, yoksa bir kaza sonucunda m bu duruma geldiniz? Sorabilir miyim?" Hava Fiei, "te hep kyde oturup kalktnz ak," dedi."Yoksa benim kim olduumu bilirdiniz. Ama, bilgisizliinizi balayabilirim; bakalarnn da kendimiz gibi zel olmasn ummak byk hakszlk olur. imdi benim gkyzne uup altn bir yamur saana halinde yere inebileceimi duyunca hi phesiz aar kalrsnz." rdek, "Byle bir eyi dnmem bile," dedi, "nk, bunun hi kimseye bir yararnn dokunacan sanmyorum; imdi kz gibi tarlay srp at gibi araba ekebilseniz ya da oban kpei gibi koyunlara baksanz gene de bir eydir." Hava Fiei st perdeden atarak, "A zavall yaratk!" diye haykrd, "Gryorum, pek aa tabakalardansn. Benim dzeyimdeki bir kimse, hibir zaman yararl olmaz. Bizim bir takm artamlarmz vardr, bunlar bize yeter de artar bile. Bir kez, ben hangi trden olursa olsun, iten holanmam. Hele salk verir gibi grndnz ilerden. Ben hep zor ilerin, yapacak bir eyi olmayan zavalllarn sna olduu kansnda bulunmuumdur." Pek sessiz huylu olan ve hi kimseyle asla kavga etmeyen rdek, "Pek iyi, pek iyi!" dedi, "Herkesin kendine gre bir zevki var. Her neyse, umarm artk burada yerleirsiniz." Hava Fiei, "Yok efendim, yok!" diye haykrd, "Ben yalnzca bir ziyaretiyim, sekin bir ziyareti. Dorusu buray skntl buluyorum, burada ne topluluk var, ne yalnzlk. stelik bir kenar mahalle. Belki de saraya dnerim, nk dnyada bir heyecan uyandrmamn yazgm olduunu biliyorum." rdek "Bir zamanlar bana da toplum yaamna atlma dncesi gelmiti," dedi, "Deimesi gereken yle ok ey var ki; ya, birka zaman nce bir toplantda ben bakanlk krssne gemitim. Btn holanmadmz eyleri mahkm eden kararlar vermitik; ama, bunlarn pek etkisi de olmadyd. imdi evlenip barklandm. Aileme bakyorum." Hava Fiei, "Ben toplum yaam iin yaratldm," dedi, "Btn soyum sopum, en alakgnllleri bile byledir. Ne zaman ortaya ksak byk bir ilgi uyandrrz. Ben kendim daha ortaya kmadm, ama karsam grkemli bir grnm olacak. Eve barka gelince, bunlar insan abucak ypratr, sonra insann akln daha yksek eylerle uramaktan alkor." rdek, "Ah yaamn yksek eyleri, ne gzeldir onlar. Bak bu sz karnmn acktn aklma getirdi," diye dereden aa, "Vak! vak! vak!" diye yzp gitti. Hava Fiei, "Gitme, gel, gelsene!" diye cyaklad, ama rdek hi kulak asmad. Hava Fiei, "Gittiine honut oldum, sz anlamaz bir orta snf kafas var onda," dedi ve amurun iine biraz daha batp dehann yalnzln dnmeye dald. Birdenbire ellerinde bir ibrik ve bir demet al rpyla beyaz gmlekli iki ocuk dere boyundan aaya doru kageldi. Hava Fiei "te kurul bu olacak!" diye pek arbal grnmeye alt. ocuklardan biri, "Vay, bak una, ne pis denek! Nereden gelmi buraya acaba?" diye Hava Fiei'ni hendekten kard. Hava Fiei, "NE PS denek mi? Olamaz, NEFS denek, ite byle syledi. Nefis denek pek gnl okayc. Evet, beni Saray grevlilerinden biri sanyor," diye dnd. teki ocuk, "Onu da atee atalm, ibriin kaynamasna yardm olur," dedi. Ve al rpy atp Hava Fiei'ni de en tepesine koyduktan sonra atei yaktlar. Hava Fiei, "te bu ok grkemli!" diye haykrd, "Beni herkes grsn diye gpe gndz havaya uuracaklar." ocuklar, "imdi uyuruz, uyannca ibrik kaynam olur," diye ayrn stne uzanp

gzlerini kapadlar. Hava Fiei pek slakt, doallkla yanmas da epey uzun srd; ama ate ald. "te gidiyorum!" diye haykrp dimdik ve sert durdu; "Biliyorum, yldzlardan daha yukar, aydan daha yukar, gneten daha yukar gideceim. yle yukar gideceim ki..." Fzz! Fzz! Fzz! dosdoru havaya frlad. "Nefiis!" diye bard. "Ben byle sonsuza dek gideceim! Ne baar!" Ama onu hi kimse grmedi. "imdi patlayacam!" diye bard, "Btn dnyay atee verip yle bir grlt koparacam ki, hi kimse btn bir yl baka bir eyden sz edemeyecek." Ve gerekten de patlad. Barut, "Bum! Bum! Bum!" dedi; buna hi kuku yok. Ama bunu hi kimse duymad; o iki ocuk bile... nk pek derin uykudaydlar. Ondan kala kala bir denek kalmt. O da hendein kysnda gezmeye km bir kazn srtna dt. Kaz, "Aman Tanrm! Yamur yerine gkten denek yayor!" diye avaz avaz haykrarak kendini suyun iine att. Hava Fiei, "Byk bir coku uyandracam biliyordum," diye geni bir soluk ald ve snd.

GEN KRAL Ta giyme treni iin kararlatrlan gnn gecesi, Gen Kral ssl odasnda yalnz oturuyordu. Btn saray ileri gelenleri, zamann tren greneklerine gre yerlere dek eilerek iznini isteyip saray grg kurallar profesrnden son bir ders almak zere sarayn byk sofasna ekilmilerdi; ilerinde kimilerinin pek doal davranlar vard ki, bir saraylda byle bir davrann pek kt bir eksik sayldn sylememe bile gerek yoktur. ocuk -evet on alt yanda olduu iin daha ocuk saylrd- yalnz kaldna hi zlmeden, derin bir soluk alarak kendisini ilemeli yatann yumuak yastklar stne srt st atm, tpk bir koru eytan [faun] ya da avc tuzana yeni dm gen bir hayvan gibi gzleri dnm, az bir kar ak yatyordu. Kendisini byten, o babas sand yoksul kei obannn srs peinde kolu, baca plak, elinde kaval, srtp dururken, hemen hemen raslantyla onu bulanlar da zaten avclard. Eski kraln, kendi dzeyinden ok aa bir yabancyla gizlice evlenen bir tanecik kzndan domu bir ocuktu. Bu adam iin kimileri, ald lavtann byleyici ezgileriyle gen prensesin gnln alm biri olduunu sylerken; bakalar da prensesten ok, pek ok iltifat grd halde, birdenbire byk kilisedeki iini yzst brakp kentte sr olan Riminili bir ressamdan sz ederlerdi. ocuk daha bir haftalkm; annesi uyurken koynundan alp kente atla bir gnlk yolda, ormann bir bucanda oluksuz ocuksuz oturan, basbaya yoksul bir kylyle karsna brakmlar; onu dnyaya getiren o ak pak kz da uykudan uyandktan bir saat sonra, hekimbann syledii gibi, ya zntnn ya da vebann, ama kimilerine gre bir kadeh arapta ezilmi hemen etkileyen bir talyan zehirinin kurban olmu. Eerinin hrgc zerinde ocuu gtren uak yorgun atndan eilip kei obannn erden pten kapsn alarken, prensesin cesedi de, kent kaplarnn dnda, braklm bir kilisenin avlusunda, sylentiye gre iinde baka bir cesedin, dml bir iple elleri arkasna bal, gs kpkrmz yaralarla delik deik, olaanst gzel, yabanc bir delikanlnn uzatlm olduu ak bir mezara indirilmimi. te halkn aznda dolaan fsltlarn en hafifi byleydi. Yal Kral lm deinde, belki byk gnahnn vicdan azabyla, belki de yalnzca kralln kendi soyundan gitmemesini istedii iin, ocuu artp tahtn varisi olduunu meclis nnde onaylam. Yaamn byle derinden etkilemesi kanlmaz olan gzellie kar gsterdii artc

esrime belirtileri de, belki de bu hakkn kendisine tannd ilk anda ortaya kmt. Kendisine ayrlan dairedeki odalara girerken peinden gelenler, kendisi iin hazrlanan zarif giysiyi, deerli mcevherleri grnce dudaklarndan taan sevin sesleriyle, yabanl bir nee iinde, kaba saba deri gmleini, koyun postundan yamsn stnden nasl attn anlata anlata bitirememilerdi. Zaman zaman orman yaamnn gzel zgrln arar, her gnn byk bir blmn dolduran skc saray trenlerine hep iin iin bozulurmu. Ama artk tmyle kendi buyruunda grd, adna Joyeuse dedikleri bu saray, sanki keyfi iin yeni denmi, yepyeni bir dnya gibi geldiinden; divan tartmalaryla sunum odasndan kurtulur kurtulmaz, yaldzl tun aslanl, parlak somaki basamakl koca merdivenlerden aa koar, gzellikte acy uyuturacak bir ila, sanki hastalktan kurtarc bir ila arayan biri gibi, oda oda, aralk aralk dolarm. Kendi dediince, bu keif gezintilerinde -dorusu bunlar onun iin olaanst bir dnyada gerek gezilermi de- etekleri dalga dalga uuan harmaniyeli, kvrm kvrm parlak kurdeleli, sarn, solgun saray iolanlarnn da arkasndan gelmesini ister; ama ounlukla sanat gizlerinin en iyi ssz yerlerde renilebileceini, gzelliin de tpk akl gibi tek bana kalmaktan holandn nerdeyse doast bir olay gibi ani bir igdyle duyumsayp, yalnz kalmak istermi. Bu dnemiyle ilgili pek ok yk anlatlrd. Kentliler, adna parlak bir sylev vermek zere gelen bir belediye bakannn, onu, birtakm yeni tanrlara tapnmay betimleyen, Venedik'ten henz getirilmi byk bir resmin nnde tam bir tapnmayla diz kerken grverdiini sylerlerdi. Baka bir sefer saatlerce ortadan yitmi, uzun bir aramadan sonra sarayn yldz semti burlarndan birinde, kk bir odada esrime iinde bir insan gibi, stne Adonis'in ehresi kazlm bir Yunan mcevherine dalm bir durumda bulunmutu. Bir kez de ta kpr kurulurken bulunup stnde Hadrian'n Bithynial klesinin ad bulunan antika bir yontunun mermer alnna scak dudaklarn dedirirken grlm. Endimion'un gm bir resmi stnde ay nn izini aramak iin tam bir gece geirmi diye yk srer gider. Belki de zerinde, btn az grlr ve deerli eylerin byleyen bir etkisi varm; bunlar elde etmek zlemiyle tccarlar drt bir yne gndermi; kimini kehribar peinden, kuzey denizlerinin kaba saba balklaryla kaynamaya; kimini ancak firavunlarn mezarlarnda bulunduu sylenen tlsml, artc yeil firuzeyi aramak zere Msr'a; kimini ipek seccadeleriyle nakl anaklar iin ran'a; daha bakalarn da brmck, renkli fildii, aytalar, yeim bilezikler, sandal aac, mavi mine ve halis ynden al almak zere Hindistan'a yollamt. Ama onu en ok uratran ey, ta giyme gnnde giyecei giysiler; srma ilemeli kuamla yakut kakmal tac, bir de sra sra, halka halka incili asasyd. Dorusu bu gece grkemli yatanda srt st yatt yerden geni ocakta yanp yanp kl olan am ktne dalm bakarken ite, bunu dnyordu. Zamann en nl ressamlarnn elinden kan taslaklar aylarca nce kendisine sunulmu, o da sanatlarn gece gndz urap tpksn yapmalarn, bir yandan da yaptlarna uygun mcevherler bulmak iin btn dnyay aramalarn buyurmutu. Bir dlem evreninde kendisini gzel bir kral olarak, kralln da byk kilisenin yksek mahfilinde grrken, koyu renk gzlerini parl parl parlatan bir glmseme ocuk dudaklarnda tutuup titriyordu. Biraz sonra yerinden kalkt, ocan oymal saana dayanarak solgun kl odaya bakt. Duvarlar gzelliin utkusunu gsteren deerli dokumalarla kaplyd. Krmz ve lacivert akikle bezenmi byk bir konsol bir keyi dolduruyor, pencerenin tam karsnda lake panolar pskrtme ve kakma altn kapl, grlmemi bir biimde ilenmi bir hcre stnde Venedik camndan zarif kadehlerle koyu damarl mhresenkten bir kse duruyordu. Yatan ipekli rtsnde, uykunun yorgun ellerinden dklm gibi solgun hahalar ilenmiti; oymal tavann uuk gm zerinde de beyaz kpkler gibi demet demet iri devekuu tyleri sarkan kadife ask, oluklu uzun fildii srklara dayanmt. Yeil tuntan bir nergis glerek bann stnde cilal bir ayna tutuyordu. Masa stnde cebelikum tandan yayvan bir anak vard.

Darda glgeli evlerin stnde bulank bir kabarck gibi beliren kilisenin koskoca kubbesini, rmak boyundaki sisli setin stnde de aa yukar dolaan yorgun nbetileri grd. Uzaklarda, bir yemi bahesinde blbl tyordu. Ak pencereden hafif bir yasemin kokusu geldi; alnndaki kumral kakllerini arkaya atp eline bir lavta ald, parmaklarn tellerin zerinde gezdirdi. Arlaan gz kapaklar kapanmaya balad; stne tuhaf bir bitkinlik kt; gzel eylerin bysn ya da gizini o zamana dek hi byle gl ve bu denli iten bir zevkle duymamt. Saat kulesinden gece yars duyulurken zile dokundu. olanlar da gelip ellerine glsuyu serpe serpe yastnn stne iekler serdiler, onu soydular. Birka dakika sonra odadan kmlard, uykuya dald. Uykusunda bir de d grd. D yleydi: Kendisini uzun, alak bir at altnda, birok tezghtan kan takrtlar, uultular arasnda grr gibi oldu. Solgun gn demir parmaklkl pencerelerden szlp ona kasalar zerine eilmi dokumaclarn clz yzlerini gsterdi. Solgun, hasta yzl ocuklar, koca koca gergi tahtalarnn stnde iki bklm ylmlar; mekikler erilerin arasnda iledike ar tirizleri kaldryorlar, mekikler durduka da tirizleri brakp iplikleri pekitiyorlard. Yzleri ktlktan ufalm, iskelet gibi elleri sallanp titriyordu. Gzleri alktan bym birka kadn, bir masann banda diki dikiyordu. Ortalkta ok kt bir koku vard; hava pis ve ard, duvarlardan nem damlayp szyordu. Gen Kral dokumaclardan birine yaklat, yannda durup onu seyretti. Dokumac da ona dik dik bakp, "Neden beni seyrediyorsun? Yoksa bizim efendinin yollad casus musun?" dedi. Gen Kral, "Efendin kim?" diye sordu. Dokumac, "Efendimiz..." diye ac ac haykrd, "...tpk benim gibi bir adam. Evet, aramzda yalnzca u fark var: O, pek gzel giysiler giyer, ben paavralarla gezerim. Benim alktan canm karken, o ok yemekten bir parack olsun ac duymaz." Gen Kral, "lke zgr, sen de hi kimsenin tutsa deilsin," dedi. Dokumac, "Savata gller zayflar tutsak eder, barta da zenginler yoksullar. Yaamak iin almamz gerek; ama onlar bize yle az gndelik veriyorlar ki, lyoruz. Btn gn onlarn uruna yoruluruz, onlar ekmecelerine altnlar istif eder, ocuklarmz zamansz solup gider, sevdiklerimizin yzleri ypranr, ker. Biz zm ineriz, arab bakalar ier. Ekini biz ekeriz, gene sofralarmz tamtakr kalr. Bizim de zincirlerimiz vardr ama hi kimse grmez. Tutsaz, ama gene de herkes bize zgrsn der." Kral, "Herkes byle mi?" diye sordu. Dokumac, "Genler, yallar, erkekler gibi kadnlar, kck ocuklar da, yllarn hmna urayanlar da, herkes, herkes byledir. Tccar bizi ezer, biz de umarsz, istediklerini veririz. Papaz at srtnda gidip tespih eke eke Tevrat okur, kimse bize aldrmaz. Gnesiz geitlerimizden yoksulluk a gzleriyle srne srne geer, gnah da batan km suratyla peine taklp gider. Sabahlar, gzmz dknlk aar, geceleri utan aramzda yaar. yi de, bunlardan sana ne? Sen bizden deilsin. Senin yzn ok mutlu," diye kalarn atarak dnp mekii tezgha att. Gen Kral masuraya sarl altn srmay grd. stne byk bir dehet kt; "Bu dokuduun kimin giysisi?" diye sordu. "Gen Kral'n ta giyme giysisi. Sana ne oluyor?" Gen Kral haykra haykra uyand. Oh, kendi odasndayd; pencereden de kapkaranlk havann ortasndan sarkan bal rengi ay grd. Yeniden uykuya dalp d grd; d yleydi: Kendisini yzlerce tutsan krek ektii bir kalyonun gvertesinde grr gibi oldu. Kalyonun sahibi de yanbanda bir halnn stne oturmutu. Abanoz kadar karayd; sar da krmz ipektendi. Kulaklarnn memesine iri, gm kpeler takmt, elinde de fildiinden bir tart tutuyordu. Tutsaklar rplakt, bellerinde yalnzca lime lime birer petamal vard. Her biri yanndakine zincirle balyd. Kzgn gne zerlerine prl prl vuruyor, zincirler de geitlerden aa yukar koup kay krbalarn savuruyordu. Onlar da gsz

kollarn uzatp suyun iindeki ar krekleri ekiyor; kreklerin palasndan tuzlu serpintiler uup sekiyordu. Sonunda, kk bir koya varp iskandile baladlar. Kydan hafif bir rzgr esti, gverteyi ve byk Latin yelkenini ince kzl bir toza brd. Yaban eeklerine binmi Arap ortaya kp stlerine mzrak yadrd. Kalyonun sahibi eline boyal bir yay alp ilerinden birini grtlandan vurdu. Arap btn arlyla kpkl dalgalarn iine yuvarland, arkadalar da drtnala kat. Sar cara brnm bir kadn devesinin stnden cesede baka baka, onlar ar ar izledi. Demir atp yelkenleri mayna eder etmez, zenciler ambara girip kurun arlklar bal uzun bir ip merdiven getirdiler. Kalyonun sahibi merdivenin ularn iki demir babaya smsk balayarak aa att. O zaman zincirler tutsaklarn en gencini yakaladlar, prangalarn zdler, burun delikleriyle kulaklarn balmumuyla tkayp beline byk bir ta baladlar. Tutsak yorgun argn merdivenden aa szld, denizin iinde yitti. Batt yerden birka su kabarc ykseldi. teki tutsaklardan kimileri, yandan bakyorlard. Kalyonun pruvasnda bir kpekbal rtkan oturmu, durmadan davul alyordu. Biraz sonra dalg sudan soluya soluya sa elinde bir inciyle kt, merdivene sarld. Zenciler inciyi kapp onu geri kaktlar. Tutsaklar kreklerin stnde uykuya dalmlard. Bir daha, bir daha kt; her knda gzel bir inci getirdi. Kalyonun sahibi hepsini tartp yeil deriden bir torba iine koydu. Gen Kral konumaya alt, ama dili damana yapm gibiydi, dudaklarn kmldatamad. Zenciler anan edip bir dizi parlak boncuk iin kavgaya tututular. ki turna teknenin evresinde frl frl dnyordu. Derken dalg son kez kt, getirdii inci Hrmz'n btn incilerinden gzeldi. Btn ay biimindeydi, rengi seher yldzndan akt. Ama tutsan yznde tuhaf bir solgunluk vard; gverteye ylrken kulaklaryla burun deliklerinden kanlar fkrd, biraz titredi, sonra donakald. Zenciler omuzlarn silkip cesedini kpeteden aa frlattlar. Kalyonun sahibi kahkahayla gld. Uzanp inciyi ald, onu grnce pp bana koydu, secdeye vard. "Gen Kral'n asasna uygun!" dedi ve zencilere demir almalarn iaret etti. Gen Kral bunu duyunca sesi kt kadar haykrd ve uyand. Pencereden tan yerini uzun kuruni elleriyle solan yldzlara sarlrken grd. Gene uykuya dald, d grd; d yleydi: Kendisini acayip yemiler, gzel zehirli iekler sarkan kuytu bir ormanda dolayor grd. Geerken yanndan karaylanlar slk alyor, parlak tyl papaanlar haykra haykra daldan daha uuyordu. Scak amurda koskoca su kaplumbaalar yatm uyuyordu. Aalar ebeklerle, papaanlarla doluydu. Gitti, gitti, ta ormann ucuna varncaya dek gitti. Orada kuru bir rman yatanda korkun bir insan kalabalnn diditiini grd. Kayann zerinde karncalar gibi kaynayorlard. Toprakta derin ukurlar kazp iine giriyorlard. Kimileri, kayalar koca koca balyozlarla paralyor; kimileri de kumlarn iinde drt ayak abalyordu. Frenk incirlerini kklerinden koparyor, kzl iekleri iniyor; birbirlerine seslenip didiniyorlard. Hi kimse bo durmuyordu. Maarann karanlnda lmle Agzllk onlar seyrediyordu. lm, "Yoruldum, haydi te birini ver de gideyim," dedi. Ama Agzllk ban kaldrd ve "Onlar benim uaklarm" diye yant verdi. lm sordu: "Elinde ne var?" Agzllk yant verdi: " ekin tanesi; bundan sana ne?" lm, "Birini bana ver de baheme dikeyim, yalnzca bir tanesini ver gideyim," diye bard. Agzllk, "Sana hibir ey vermem," diye ellerini kuamnn kat yerleri arasna saklad. lm de glp bir kase ald, bir su birikintisine daldrd, kaseden stma kt, koca kalabaln iine girdi. te birini krp geirdi. Peinden souk bir sis brd, evresinden su ylanlar yrd. Agzllk de adamlarndan te birinin krldn grnce gsn dvp alad.

Kupkuru ksr gsn dvp bar bara alad, "Adamlarmn te birine kydn, defol oradan," diye bard; "Tataristan dalarnda sava var, iki tarafn kral da seni aryor. Afganllar kara kz kurban etmiler, savaa gidiyorlar; kalkanlarn stne karglaryla vurmular, demir tolgalarn da balarna geirmiler. Benim derem senin nene gerek? Ne iin durup kalacaksn? Haydi defol, bir daha da buraya gelme." lm, "Yoo," dedi; "Sen bana ekininden bir tane vermeden urdan uraya gitmem." Fakat Agzllk elini smsk kapayp dilerini gcrdatt. "Sana hibir ey vermem," diye homurdand. lm de gld, kara bir ta alp ormann iine doru frlatt; yabanl baldran yn arasndan alev fistanl Humma kt. Kalabaln iine dald, nne gelene sald. Her dokunduu adam ld. Bast yerlerde otlar sararp soldu, o yrd. Agzllk tir tir titredi, bana kl serpti, "Kyc!" diye bard, "Kyc! Hindistan'n sur evrili kentlerinde ktlk var, Semerkand'n su hazneleri tamtakr olmu; Msr'n sur evrili kentlerinde de ktlk var; ln btn ekirgeleri dolmu. Nil gene kylarndan tamam, Rahipler zis'le Oziris'i lenlemi. Defol, seni arayanlara bak; adamlarm bana brak!" lm, "Yo!" dedi, "Sen bana bir ekin tanesi verinceye kadar gitmem." Agzllk, "Sana hibir ey vermem," dedi. lm gene gld, parmaklarn azna sokup slk ald. Havadan ua ua bir kadn geldi. Alnnda Veba yazlyd, evresinde de iskeletleri km akbabalar uuuyordu. Kanatlaryla koya kapladlar. Hi kimse sa kalmad. Agzllk lk atarak ormandan kat. lm de kzl atna atlayp drtnala uzaklat. Atnn komas rzgrdan hzlyd. Koyan dibindeki amurlardan ejderlerle pullu derili korkun canavarlar kt. akallar kumun zerinde zplayarak burunlaryla havay koklaya koklaya geldiler. Gen Kral alayarak "Bu adamlar kimdi?" Ne aryorlard?" diye sordu. Arkasnda duran biri yant verdi: "Bir kraln tacna yakut aryorlard." Gen Kral rperdi, geri dnnce elinde gm bir ayna tutan, hac klnda bir adam grd. Yznn rengi utu, sordu: "Ne Kral?" Hac yant verdi: "Bu aynaya bak, grrsn." Aynaya bakp da kendi yzn grnce sesi kt kadar haykra haykra uyand. Gne odaya parl parl dklyor, bahesinin en aalarnda kular tyordu. Saray bayazmanyla devletin yksek grevlileri gelip ululamalarn sundular. olanlar da srmal kuamn getirip tacyla asasn karsna koydular. Gen Kral bakt. ok gzel eylerdi. Bunlar o ana dek grd eylerin hepsinden gzeldi. Ama dlerini anmsad. olanlarna, "Kaldrn bunlar; giymeyeceim!" dedi. Grevliler ard. Kimileri de gld, nk aka ediyor sanmlard. Ama Kral cidd bir sesle bir daha syledi, "Kaldrn unlar, gzm grmesin. Varsn ta giyme gnm olsun, giymeyeceim. nk bu kuam zn tezghnda, acnn ak elleriyle dokundu. Yakutun yreinde kan var; incinin iinde de lm!" deyip dn de anlatt. Grevliler bunu duyunca birbirlerine bakp, "Kesinlikle akln kard; nk d dtr, dlem de dlem. Bunlar insann bel balayaca gerek eyler deildir. Bizim iin didinen insanlarn yaamndan bize ne? nsan ekinciyi grnceye dek ekmek yemeyecek; bacyla grmeden arap imeyecek mi?" diye fsldadlar. Derken Saray Bayazman Gen Kral'a gelip, "Efendimiz, yalvarrm, bu kara dncelerinizi brakn. u gzel giysiyi kutsal bedeninize giyin, bu tac banza takn. Kral klna girmezseniz, halk sizin kral olduunuzu nerden bilsin?" dedi. Gen Kral onun yzne bakt, "Sahi mi? Eer kral kuamm olmazsa benim kral olduumu bilemezler mi?" diye sordu. Bayazman, "Bilemezler efendimiz," diye haykrd. "Ben kral davranl insanlar var sanyordum, ama, belki senin dediin gibidir. Ama gene de kuamm giymeyeceim; bu tac da giyecek deilim. Ben bu saraya nasl

geldimse yle karm," dedi. Hepsinin ekilmesini buyurdu; yalnzca bir kiiyi, arkada diye kendisinden bir ya kk bir ocuu, bir iolann alkoydu. Hizmetinde yalnzca onu brakt; duru suda ykandktan sonra byk, boyal bir sandk at; da eteinde kei obannn tyl keilerine bakarken giydii deri gmlekle kaba saba koyun postu yamsn kard; bunlar giydi; eline de hantal oban sopasn ald. Kk iolan iri mavi gzlerini ap glmseyerek, "Efendimiz, kuamnla asan grdm ama tacn nerede?" dedi. Gen Kral da balkondan yukar sarlm yabanl dikenden bir srgn koparp bkt, bir halka yapp kendi bana takt. "Benim tacm bu olacak" yantn verdi. Bu klkta odasndan kp sarayllarn bulunduu byk sofaya geti. Sarayllar elendi; kimileri de seslenip, "Efendimiz, halk krallarn bekliyor. Siz onlara dilenci gsteriyorsunuz," dediler. tekiler fkeliydi; "lkemizin yz karas oldu, bizim bamza gemeye uygun deil!" dediler. Onlara yant bile vermeden geip parlak somaki merdivenlerden indi; tun kaplardan kt, atna binip kiliseye doru srd. Kk iolan da yannda kouyordu. Halk glp, "Kral delisi olacak; ata binmi geliyor!" diye alay etti. Dizginleri ekip, "Bilemediniz, ben Kralm" diye dn anlatt. Kalabaln iinden biri kt, ac ac yanp yakld, "Efendim, zenginlerin savurganlndan yoksullara can geldiini bilmiyor musunuz? Sizin debdebenizle biz besleniriz. Sizin keyfinizden bize ekmek kar. Zorlu bir efendi hesabna didinmek ac ey, ama didinecek efendisi olmamak daha ac; karnmz kargalar m doyuruyor sanyorsunuz? Btn bunlar iin elinde bir umar var m? Mteriye 'bu kadara alacaksn'; satcya 'u kadara satacaksn,' diyebilir misiniz? Hi ummam. Bunun iin saraynza gidin de gzel eflatun giysinizi giyin. Bizden, bizim aclarmzdan size ne?" Gen Kral, "Varsllarla yoksullar karde, deil mi?" diye sordu. Adam, "yle," dedi, "Varsl kardein adna da Kabil derler." Gen Kral'n gzleri doldu, halkn mrlts arasnda atn srd. Kk i olan korkup kat. Kilisenin byk kapsna varnca, askerler mzraklarn ileri uzatp "Burada ne aryorsun? Buraya kraldan baka kimse giremez," dediler. Yz fkeyle kzard; "Kral benim" diye mzraklar itip ieri girdi. Yal Piskopos, onu kei oban klnda grnce merakla tahtndan kalkp karlamaya gitti, 'Olum, bu kral kl m? Bana hangi tac giydireyim? Eline ne asas vereyim? Bu senin iin sevin gn olmal, utan gn deil," dedi. Gen Kral, "Yasn bitiini sevin giyer mi?" deyip grd d de anlatt. Piskopos dleri duyunca kalarn atp, "Olum," dedi, "Ben yalym, mrmn kndaym. Bu koca dnyada pek ok ktlk olduunu biliyorum. Pek gzl haydutlar dalardan iniyor, ocuklar karp Berberilere satyor. Aslanlar kervanlarn yolunda bekleip develerin stne atyor. Koyaktaki ekini yaban domuzu yok ediyor, yamataki balar da tilkiler kemiriyor. Korsanlar kylar talan ediyor, balklarn gemilerini yakp ellerinden alarn alyor. Tuzlu bataklklarda czamllar barnr. Kam itinden evleri vardr. Yanlarna kimse yaklamaz. Kentlerde dilenciler dolar, yiyeceklerini kpeklerle paylar. Sen bunlarn nne geebilir misin? Czamly yatana, dilenciyi sofrana alabilir misin? Aslan rican dinler, yaban domuzu buyruunu tutar m? Dknl yaratan senden akll deil mi? te bunun iin tuttuun yolu kutsamyorum. Atna binip saraya dn, neeni taknp krala uygun giysini giyin kuan da, bana altn ta giydireyim; eline de incili asa vereyim. Dlerine gelince, artk onlar dnme; dnyann yk bir adamn tayamayaca denli byk, znts de bir yrein dayanamayaca denli ardr." Gen Kral, "Bunu bu yapda sylyorsun, ha?" diye Piskopos'u brakp mahfile kt, sa'nn yontusu nnde durdu. Sanda, solunda son derece gzel altn kaplar, sar arap dolu tasla kutsal ya dolu srahi vard. sa'nn yontucuu nnde dize geldi; mcevherli mihrabn yannda

byk mumlar yanyor, bunlar dumanlar mavi elenkler halinde kubbenin iinde kvrlyordu. Ban eip yakarya dald. Papazlar da kaskat cppeleriyle mahfilden ekilip gittiler. Birdenbire dardan hrn bir grlt geldi. Sarayllar titrek tular, parlak elik kalkanlaryla yaln kl ieri girdiler. "Nerde o d budalas?" diye bardlar, "Nerede o dilenci klkl Kral? Yurdumuzun yz karas o olan nerde? Onu kesinlikle geberteceiz; nk bizim bamza gemeye uygun deil." Gen Kral ban bir daha eip yakard, yakarmasn bitirince ayaa kalkt, onlara zntl zntl bakt. O! Gne, renkli pencerelerden, kraln zerine bir alayan gibi dkld; tel tel n demetleri, stne keyfi iin hazrlanan kuamdan gzel, srmal bir stlk rd. Elindeki l sopa ieklendi, incilerden beyaz zambaklar at. Bandaki kuru diken ieklendi, yakutlardan al gller verdi. Zambak en deerli incilerden daha beyazd, saplar da prl arl gmtendi. Gller has yakuttan ald, yapraklar da dvme altndand. Orada, Kral stl iinde durdu, mcevherli mihrabn kaplar ardna dein ald; kutsal su kasesinin renk renk nl billurundan grlmemi byl bir k sald. Orada bir kral kuam iinde durdu, evresine Tanr'nn grkemi doldu, oyuk mihraplarn iinden Azizler de kmldar gibi oldu. Onlarn nnde gzel bir Kral kuam iinde durdu. Orgun mzii uul uul uuldad, trompetiler trompetlerini fledi, ilahici ocuklar ilahilerini okudu. Halk korkuyla kark bir saygyla dize geldi; sarayllar, kllarn knlarna sokup ba ediler; Piskopos'un yznn rengi utu, elleri titredi; "Sana tac benden byk biri giydirdi!" diye haykrp onun nnde dize geldi. Gen Kral yksek mahfilden indi, halkn arasndan geip saraya dnd. Fakat kimse yzne bakmaya cesaret edemedi, yz Melek yzyd. INFANTA'NIN DODUU GN Infanta'nn (*) doduu gn... Kz tam on iki yana gelmiti. Sarayn bahesinde gne parl parl parlyordu. Gerek bir prenses, spanya'nn da Infantasyd, ama gene pek yoksul ailelerin ocuklar gibi, doduu gn ancak ylda bir kez geliyordu. te bunun iin btn lkede bugnn tam anlamyla grkemli bir gn olmas, elbette son derece nemliydi. Gerekten ok gzel bir gnd. Boylu boslu, yollu laleler saplar stnde uzun saflar halinde askerler gibi dimdik, ayrn tesindeki gllere meydan okurcasna bakp "Biz de artk sizin kadar gzeliz!" dediler. Eflatun kelebekler srayla her iee giderek altn tozundan kanatlaryla yer yer titretiler; kk kertenkeleler duvarn atlaklarndan kverdiler, sonra bembeyaz a yaylp gnelendiler; nar da scaktan yarlp atlad ve kanayan kpkrmz yreklerini gsterdi. Kemerli, donuk dehlizlerde, kfl kafeslerden bol bol sarkan sar solgun limonlar bile olaanst gne ndan daha zengin bir renk alm gibiydi, manolya aalar da kat kat fildii kreler biimindeki ieklerini ap, tatl keskin kokularyla havay doldurdular. Kk Prenses arkadalaryla setin stnde aa yukar dolap ta vazolarla eski yosunlu yontular arasnda saklamba oynad. Sradan gnlerde ancak kendisinin dengi olabilecek ocuklarla oynamasna izin verildii iin yalnz oynamak zorunda kalrd; ama artk doduu gn bu kuraln dna klmt. Kral, istedii kk dostlarn arp birlikte elenmelerini buyurmutu. Kys tyl yeil apkal, ular pr pr uan ksa pelerinli iolanlar, klaptan ilemeli uzun fistanlarnn eteini tutup siyahl gml kocaman yelpazelerle gzlerini gneten koruyan kzlaryla, bu szgn spanyol ocuklarnda hametli bir incelik vard. Ama Infanta, zamann az ok ar saylabilecek modasna gre, hepsinin en zarifi ve zevkle sslenmi olanyd. Giysisi gm rengi canfestendi. Eteiyle geni kabark kollar svama gm, srma ilemeydi, dimdik sert korsas sra sra nefis incilerle sslyd. ri pembe gll minimini iki terlik, yrrken eteinin altndan ban karveriyordu. Byk brmck

yelpazesi incili pembeliydi. Kk szgn yznn evresinde soluk altndan bir ayla gibi kalkk duran salarnn arasnda da gzel beyaz bir gl vard. Sarayn bir penceresinden umutsuz zntlerin Kral onlar seyretti. Arkasnda nefret ettii kardei Don Pedro d'Arragon duruyor; yannda gnahlarn karan, Granada'nn ba engizisyoncusu oturuyordu. Kral her zamankinden de umutsuzdu, nk evresinde toplanan saray grevlilerine, Infanta'nn ocuka bir ciddilikle selam veriine ya da peini hi brakmayan sevimsiz Albuquerque desine yelpaze altndan glne bakarken, daha pek ksa bir zaman nce (kendisine yle gelirdi) Fransz lkesinden gelip spanyol saraynn gaml gsterii iinde, badem ieklerinin yemi bahelerinde iki kezcik aln gremeden; imdi otlara boulmu duran saray avlusunun ortasndaki yal, budakl incirden ikinci yln meyvelerini deremeden solup, kznn doumundan alt ay sonra len gen kralieyi dnd. Ona kar sevgisi yle bykt ki, mezarn bile onu gzlerinden gizlemesine dayanamad. Vcudunu Maripli (*) bir hekime mumyalattrm, onun byclk sulamasyla kutsal makamlarn insafna kalm yaamn, bu hizmetine karlk kendisine balamt. Ceset, sarayn siyah mermer kilisesinde on iki yl kadar nce o rzgrl mart havasnda papazlar nasl getirmilerse ylece dokuma rtl altlnn stnde hl yatyordu. Kral, ayda bir kez kapkara bir pelerine sarnp elinde snk kl bir fenerle ieri girer, "Mi Reina! Mi Reina" (*) diye seslenerek yannda diz ker, kimi zaman da spanya'da yaamn her alannda egemen olan, bir kraln zntsn bile snrlayan biimsel greneklerini ineyip dayanlmaz bir acyla mcevherli solgun elleri smsk kavrar, buz gibi boyal yz lgn plerle uyandrmaya alrd. Fontainebleau atosunda tpk ilk kez henz kendisi on beinde, o da daha kk yalardayken grd haliyle bugn gene onu gryor gibi oldu. O zaman Fransa Kralyla btn saray ileri gelenlerinin nnde Papalk Elisi tarafndan resmen nianlandktan sonra da sar salarndan bir bukleyle arabasna binerken elini pmeye uzanan iki kk dudan ansn alp Escurial sarayna dnmt. Sonra iki lke snr stnde, kk Burgos kasabasnda abucak yaplan dn, daha sonra La Atocha Kilisesi'ne toplanan yksek tabakann her zamanki treniyle Madrid'e o gsterili giri ve sonunda, diri diri yklmak zere engizisyonun dnyasal temsilcisi olan koluna ilerinde birok ngiliz de bulunan yz kadar gnahkrn teslimiyle olaanst kutlanan auto-da-f ayini birbirini izlemiti. Onu lgnca sevdii kesindi; o srada Yeni Dnya mparatorluunun egemenlii iin ngiltere ile savaan lkesini bile bu uurda feda edebileceini sananlar oktu. Gznn nnden ayrlmasna hi dayanamazd; onun yznden lkenin btn cidd ilerini unutmutu. Onu elendirmek iin dzenledii zenli trenlerin, o akl ermeyen hastaln artrmaktan baka bir eye yaramadn, akn o kendi kullarna uygun grd korkun krl yznden gremedi. ld zaman, Kral bir sre dnme gcn yitirir gibi oldu. Eer Kralienin Arragon'daki atosunu ziyaretinde kendisine armaan ettii zehirli eldivenle lmne neden olduu sylenen ve kycl spanya'da bile ayyuka kan kardei Don Pedro'ya Infanta'y teslim etmekten ekinmeseydi, kesinlikle tacndan tahtndan el ekip Granada manastrna ekilirdi; aslnda bu manastrn Gnll Ba Rahibi sann da tayordu. Krallk fermanyla btn yurtta ilan edilmi olan yllk genel yasn sonunda bile, bakanlarnn yeni bir evlilikten sz etmelerine asla dayanamam; Bohemya imparatoru, bizzat bir kurul gnderip ona yeeni gzel Arides'le evlenmesini nerdiinde, spanya Kral'nn zntyle evli bulunduunu, ksr bir gelin olmasna karn nikahlsn gzellie yelediini elilere bildirmiti. Bu yle bir yantt ki mparator'un kkrtmasyla kimi tutucu Protestanlarn ynetiminde ayaklanan zengin Felemenk eyaletine mal olmutu. Bugn Infanta set stnde oynarken, batan baa evlilik yaam, byk ate renkli lgn neeleriyle, umulmaz sonunun rkn acsyla geri gelmi gibiydi. Kralienin btn tatl titizlii, ayn istemli ba kaldrma huyu, ayn gurur, ayn kvrk gzel az, arada srada gzlerini pencereye evirdii zaman ya da kk elini koskoca spanyol devlet adamlarna uzatp ptrrken ayn olaanst glmseme. -Vrai sourire de France(*). Ama, ocuklarn keskin kahkahas kulaklarnda nlad, gnein parlak, acmasz

zntsyle alay etti. Saf sabah havasna ar, bambaka bir koku, tpk mumyaclarn kullandklar baharat gibi bir koku sindi. Yoksa ona m yle gelmiti? Yzn elleriyle kapad; Infanta bir daha yukar baktnda, perdeler rtlm, kral ekilmiti. Hafife dudaklarn bkp omuzlarn kaldrd. Babas bu doum gnnde yannda da kalabilirdi. Anlamsz devlet ilerine ne olurdu sanki? Yoksa mumlar her zaman yanan, kendisinin girmesine izin vermedikleri o i kapayc kilise odasna m gitmiti? Her yer gnlk gnelik, herkes byle enlik iindeyken ne uygunsuz davrant bu! Kukla oyunuyla btn teki olaanst elenceler bir yana, deminden beri borularla duyurulan yapmack boa dvn karacakt. Amcasyla ba engizisyoncu ok daha duygulu insanlard. Sete dek kmlar, kendisine tatl szler sylemilerdi. O da gzel ban kaldrp Don Pedro'nun elinden tutarak bahenin ucunda kurulmu eflatun ipek kapl daireye doru merdivenlerden indi. Peinden en uzun adl olan en bata gelmek zere, kesin bir sralamay izleyen btn teki ocuklar ilerledi. Toreadorlar gibi fantastik giyimli soylu erkek ocuklardan bir alay karc kt; on drt yanda, pek yakkl kk Tierra Nueva Kontu spanya'nn anadan doma Hidalgo ve Gandeelerinin btn incelikleriyle ban aarak, byk bir arballkla onu, Arena'ya kar yksek bir krsnn stne konmu altn yaldzl fildiinden kk bir koltua kadar gtrd. ocuklar byk yelpazelerini sallayarak fsldaa fsldaa evresine toplandlar. Don Pedro ile ba engizisyoncu da glerek yolun aznda durdu. Sar krma yakal Camerera Mayor dedikleri sert yzl des bile pek her zamanki gibi huysuz grnmyor, bumburuuk yznde, kavruk kansz dudaklarnda souk, solgun, glmseme gibi bir ey dolap siniyordu. Bu, kesinlikle, grlmemi bir boa d olacakt; Infanta'ya, Parama Dk'nn, babasn ziyarete gelmesi dolaysyla Sevilla'ya gtrld zaman grd gerek boa greinden bile gzel gelmiti. Erkek ocuklardan kimi, ularna renk renk hareli parlak kurdeleler takl ciritleri savura savura gsterili haalarla kapl atlkarncalara atlayveriyorlar; bakalar kzl pelerinlerini sallaya sallaya boann nnde yaya gidiyorlar; hayvan kendilerine saldrdka, ustaca alan evreleyen duvarn stne srayveriyorlard. Boaya gelince; dorusu stne deri kapl sepetten yaplm olmasna, hibir canl boann akl edemeyecei biimde, kimileyin alanda aha kalkp komasna karn, tpk canl bir boa gibiydi. Hem pek gzel dvyordu; ocuklar da yle heyecanlanyorlard ki, sralarn stnde ayaa kalkp oyal mendillerini sallayarak, tpk byklerin cokunluuyla, "Bravo toro! Bravo toro!" diye baryorlard. Sonunda, yapma atlardan pek ounun delik deik olup, binicilerin de yere dmesiyle sonulanan uzun bir arpmadan sonra, kk Tierra Nueva Kontu boay dize getirdi ve iini bitirmek iin Infanta'nn iznini aldktan sonra tahta klcn hayvann boynuna yle iddetle indirdi ki ba pat diye yere dt, altndan da Madrid'deki Fransa Elisi'nin olu kk Monsieur de Lorrain'in gler yz kt. O zaman byk bir alk tufan iinde alan boald, yapma at llerini de sarl karal kaftan giymi iki Berberi iolan byk trenle ekip kard. ki Fransz cambaznn ip stndeki becerileriyle geen bir aradan sonra, zellikle yaplm olan kk tiyatro sahnesi zerinde birka talyan kuklas yar klasik Sophonisba tragedyasyla boy gsterdi. yle gzel oynadlar, davranlar da yle doald ki, oyun biterken Infanta'nn gzleri dolu dolu olmutu. ocuklarn kimileri de gerekten alayp ekerlemelerle avutulmaya gereksinim duyar duruma geldi. Ba engizisyoncu bile yle zlmt ki, Don Pedro'ya yalnzca tahtayla balmumundan yaplm ve tellerle ileyen byle eylerin bu denli talihsizlie dp byle korkun ykmlara uramalarnn dayanlmaz bir ey olduunu sylemekten kendini alamad. Bunun arkasndan, Afrikal bir hokkabaz krmz bir bezle rtl geni, yayvan bir iportay alann ortasna getirdi; sonra sarndan acayip bir ney karp flemeye koyuldu. Birka dakika iinde bez kmldamaya balad. Neyin sesi keskinletike yeilli yaldzl iki ylan, kama sap biimindeki acayip balarn karp yava yava ykseldiler ve alnan havaya uyarak su iindeki bitkilerin dalgalanmas gibi ileri geri salnmaya baladlar. Bununla birlikte, ocuklar bunlarn illi krkleriyle fr fr kan

dillerini grnce biraz korktular. Ama hokkabazn kumdan minimini bir portakal aac yetitirdiini, aacn nce gzel beyaz iekler atn, sonra demet demet gerek yemi verdiini grnce pek ok sevindiler; hele Markiz de Las Torres'in kk kznn yelpazesini alp da bir kua evirdii ve ku btn dairenin drt bir yannda terek utuunda sevinlerine son olmad. Nuestra Senora Del Pilar Kilisesi'nin dans ocuklarnn oynad dinsel minuet pek gzeldi. Infanta, her yl maysta Kutsal Erden'in yksek mihrab nnde ve onun adna yaplan bu olaanst treni imdiye dek hi grmemiti. Hem aslnda, biroklarna gre ngiltere'nin Elizabethine satlm olan deli bir papazn Asturias Prensi'ne zehirli bir kutsal ekmek vermeye kalkt zamandan beri spanya Kral ailesinden hi kimse byk Saragossa Tapna'na ayak atmamt. Doallkla, Infanta da Meryem Ana dans denen bu gerekten gzel dansn, ancak mziini dinlemiti. Erkek ocuklar beyaz kadifeden eski kesim saray giysileri giymilerdi. Balarnda tepeleri birer devekuu tyyle ssl, keli, epeevre gm, srma saaklarla evrilmi olan acayip apkalar vard; gnein altnda dnp dururlarken, giysilerinin gz kamatrc beyazl, esmer yzleri ve uzun, kapkara salaryla daha da keskinleiyordu. Dansn kark figrleri iindeki ciddi, arbal devinimleri, ar jestlerinin zenli incelikleriyle herkesi bylemilerdi. Temsillerini bitirip byk tyl apkalarn karrken, Infanta bu sunulan sayglara, byk iltifatlarla karlk verdi; kendisine verdikleri bu hazza karlk, Meryem Anamzn kutsal makamna kocaman bir mum gndermeye ant iti. Bir alay yakkl Kpti -o zaman ingenelere byle derlerdi- alana doru ilerledi, bir halka biiminde bada kurup alak perdeden itrelerini alarak, vcutlarn ezgiye uydura uydura, soluk gibi hafif, dlemli bir hava tutturdular. Gzleri Don Pedro'ya iliince kalar atld, kimileri rkm gibi grnd; nk Don Pedro, daha iki hafta nce oymaklarndan iki kiiyi sihirbazlk yapyor diye Sevilla'nn kar alannda astrmt. Ama Infanta'nn arkaya yaslanp yelpazesi zerinden iri mavi gzleriyle gzetlemesi onlar sanki byledi; bylesine gzel bir insann hi kimseye acmasz davranamayacana inanyorlard. Uzun sivri trnaklarnn ucu itrenin kirilerine ancak deer gibi hafif hafif almay srdrdler, uykuya dalyormu gibi de balar nlerine d dveriyordu. Birdenbire ocuklar rktp Don Pedro'ya hanerinin akik kabzasn kavratacak kadar keskin bir haykrla ayak st sradlar, teflerini ala ala acayip grtlak sesleriyle hrn bir ak havas syleyerek lgn gibi frlayp epeevre halkalandlar. Sonra baka bir iaretle kendilerini yeniden yere atp bsbtn dingin kaldlar; sessizlii yalnzca itrelerin bouk sesi rpertiyordu. Bunu birka kez yaptktan sonra, bir dakika gz nnden yitip, tyl boz bir ayy zincirle yederek geldiler; omuzlarnda birka kk Berberiye maymunu da vard. Ay, bann stnde byk bir ciddilikle durdu, maymunlar da sahipleriymi gibi duran iki ocukla trl trl oyunlar yapp minimini kllarla dvtler, top tfek attlar, tpk Kraln zel birlii gibi grkemli talimler yaptlar. Dorusu son derece baarlydlar. Ama o sabahki elencelerin en tuhaf, kukusuz kk Cce'nin dansyd. plak bacaklar stnde paytak paytak, koskoca biimsiz kafasn iki yana sallaya sallaya ieri tekerlendii zaman, ocuklar keyiflerinden avaz avaz kahkaha attlar. Infanta bile yle ok gld ki, Camerera, spanya'da bir kral kznn akranlar arasnda alayabilmesini uygun gren birok rnek olsa bile, soylu bir prensesin, doular bakmndan kendisinden aa olanlarn nnde glebilmesiyle ilgili hibir rnek olmadn anmsatmak zorunda kald. Bununla birlikte, Cce'ye de dayanlacak gibi deildi; en korkun eyleri kanksam olmasyla nl spanyol Saray'nda bile, byle bir "ucube" hi grlmemiti. Hem de bu, onun alana daha ilk kyd. ki gn nce kentin evresindeki byk meeliin ssz bir bucanda avlanan iki saray grevlisi onu ormanda ba bo dolarken bulmu; kmr yakclyla geinen yoksul babas byle irkin, kendisine hibir yarar olmayan bir ocuktan kurtulmaya can att iin kolayca alp Infanta'y artr diye saraya getirmilerdi. Belki en hoa giden hali kendi acayip grnnden asla haberi olmamasyd. yiden iyiye honut ve son derece neeli grnyordu. ocuklar glerken o da tpk ilerinden herhangi biriymi gibi aktan aa nee iinde kahkahalar atyor, her dansn sonunda, doann akac bir

annda bakalarnn alay etmesi iin yaratt kk, sakat bir yaratk deilmi de, sanki gerekten teki ocuklardanm gibi glmseyerek, ba eerek her birini ayr ayr en tuhaf eilmelerle selamlyordu. Hele Infanta onu bsbtn bylemiti. Gzlerini zerinden hi ayramyor, sanki yalnzca onun iin dans ediyordu. Temsilin sonunda da Infanta, sesinin gzelliiyle kral avutabilmesi iin Papa'nn kendi kilisesinden Madrid'e gnderdii nl talyan tenoruna saraydaki soylu kadnlarn demet demet iek attklarn anmsad. Biraz iltifat olsun diye, biraz da Camerera'y zmek iin, kk Cce'ye en sevimli glmsemesiyle bakarak, salarnn arasndan gzel beyaz gl karp alana frlatt. Cce, btn bunlar byk bir ciddilikle karlad. Haz iinde prl prl yanan kk parlak gzlerle az kulaklarna vararak, iei irkin dudaklarna gtrrken elini yreinin zerine koyup Infanta'nn nnde bir dizi zerine kt. Bu davran Infanta'nn ciddiliini ylesine altst etti ki, Cce alandan ekildikten sonra bile uzun uzun gld; amcasna hemen Cce'nin dansn yeniden grmek istediini syledi. Ama Camerera, gnein pek scak olduunu bahane etti, sonra soylu kiilikleri iin epeevre renkli ekerden, adnn ba harfleriyle ssl ve en ortasnda gmten zarif bir bayrak dalgalanan tam bir ya gn pastasyla eksiksiz bir lenin hazr olduunu bildirerek bir an nce saraya dnmesinin uygun olacan syledi. Infanta da byk bir arballkla kalkt; le uykusu zamanndan sonra Cce'nin yeniden dans etmesini buyurup parlak kabulden dolay kk Tierra-Nueva Kontu'na da teekkrn bildirdikten sonra, geldikleri srayla peinden giden ocuklarla birlikte dairesine ekildi. imdi kk Cce, Infanta'nn karsnda, hem de onun buyruuyla ikinci kez dans edeceini duyunca yle vn duydu ki, anlamsz bir zevk esrimesi iinde beyaz gl pe pe, son derece tuhaf ve hantal sevin devinimleri yaparak baheye kotu. iekler Cce'nin kendi gzel yuvalarna sokulmasna sanki gcendiler, tarhlarn arasnda aa yukar srayp yle gln bir durumda kollarn bann zerinde salladn grnce artk kendilerini tutamadlar. Laleler, "Dorusu bizim bulunduumuz yerde oynatlamayacak kadar irkin!" diye bardlar. ri kzl Zambaklar, "Haha suyu iip bin yl uykusuna dalmay hak ediyor!" diye bsbtn ate kesildiler. Frenk nciri, "Tam anlamyla yrekler acs! Bakn bklm bklm bodur bir ey, ba bacaklarna hi uymayacak denli oransz. Onu grdke vcudum diken diken oluyor, yanma yaklarsa dikenlerimle delik deik ederim!" diye crlad. Beyaz Gl fidan, "te benim en gzel koncalarmdan birini alm. Daha bu sabah Infanta'ya doduu gnn armaan diye vermitim, ondan alm!" diye seslendi; sonra olanca sesiyle arkasndan, "Hrsz, hrsz!" diye haykrd. Yoksul akrabasn herkesin bildii, yapmacktan holanmayan Sardunyalar bile, onu grnce tiksinerek burutular. Mor Menekeler ezile bzle, "Pek baya, ama zavallck ne yapsn?" deyince, Sardunyalar byk bir insafla, asl kusurun burda olduunu, tedavi edilemez bir durumda bulunmann beenilmeye bir neden oluturamayacan sylediler. Mor Menekelerden kimileri de, Cce'nin irkinliiyle sanki gsteri yaptna inanyordu; onlara gre, keyifli keyifli zplayp byle artc ve anlamsz bir biimde kendisini yerlere atacana boynunu znle bkse ya da hi olmazsa dnceli grnse, daha iyi bir etki brakabilirdi. V. Charles gibi bir imparatorun kendisine gnn vaktini bildiren yal Gne Saati, evet o sekin kiilik bile, kk Cce'nin grnmesine aakald; uzun glgeli parmayla tam iki dakikay gstermeyi unuttu; parmakln zerinde gnelenen st gibi beyaz, kocaman Tavuskuu'na, sonunda kral ocuklarnn kral; kmrc ocuklarnn da kmrc olacan herkesin bildiini; bunun tersini savunmann sama olduunu sylemekten kendini alamad. Bu yle bir szd ki Tavuskuu tmyle onaylad, sert ve hain bir sesle, "Evet, elbette!" diye yle bir haykr haykrd ki, serin altl fskiyenin yalanda barnan krmz balklar balarn sudan karp tatan oyma Su Tanrs'na ne olduunu sordular. Ama, belki de kular ondan holanyordu. Onu ormanda rzgra tutulup frl frl dnen

yapraklarn peinde dans ederken, ya da yal meenin kovuuna bzlp cevizlerini sincaplarla paylarken ok grmlerdi. irkinlii zerre kadar gzlerine batmyordu. Hem geceleri portakal bahesinde terken, kimileyin ayn uzanp sesini dinledii blbl de pek seyre deer bir ey deildi; sonra Cce'nin onlara iyilii de dokunmutu. Kn, korkun ac souklarda, aalarda yiyecek kalmad zaman, yerler demir gibi kaskat kesilirken, kurtlar ta kentin kaplarna dek yiyecek aramak iin geldikleri srada onlar unutmam, kk kara tkz ekmeini hep ufalam, ne kadar yiyecei varsa onlarla paylamaktan ekinmemiti. evresinde kanatlarn yanaklarna dedire dedire dndler, birbirleriyle cvldaa cvldaa utular; kk Cce yle honut oldu ki gzel, beyaz gl onlara gsterip Infanta'nn kendisini sevdii iin verdiini sylemekten kendini alamad. Kular sylediklerinin bir szcn bile anlamadlar; ama, ne zarar vard, balarn yana eip filozofa bir tavr takndlar ki bu anlamak kadar iyi ve kukusuz ok daha kolayd. Kertenkeleler de pek ok ilgi gsterdiler; Cce koup durmaktan yorulup da dinlenmek iin kendisini yere, ayrlarn stne atnca, zerinde aa yukar dolap oynayarak ellerinden geldiince onu elendirmeye altlar. "Herkes bir kertenkele gibi gzel olamaz, byle bir ey istemek pek fazla olur, biraz yakksz gibi grnse bile pek yle irkin de deil; gzlerini kapayp ona bakmamak kouluyla!" diye haykrdlar. Kertenkeleler filozof yaradllydlar; yapacak baka bir eyleri olmad zaman, darya klamayacak kadar yamurlu havalarda, hep birden oturup saatlerce dnr dururlard. Ama iekler bunlarn da, Kularn da davranlarna kzdlar. "Byle durup dinlenmeden kaynap uumak, pek sradan davranlar! yi eitim grenler her zaman ayn yerde dururlar, tpk bizim gibi; bizi hi kimse tarhlarn arasnda aa yukar zplarken ya da ayrlarn iinde at sineklerinin peinden koarken grmemitir. Ne zaman hava deiimine gitmek istesek bahvan artrz, bizi baka bir yataa o gtrr. Kibarlk byledir ve ancak byle olur. Ama Kularla Kertenkeleler hi durup oturmak bilmezler; Kularn srekli bir adresleri bile yok. Tpk ingeneler gibi sradan serseri takm; onlara, serseriymiler gibi davranmaldr," dediler ve balar havada, kmseyici bir tavr takndlar; kk Cce ayrlarn arasndan sarsak sarsak bakp setin zerinden saraya doru yollanrken de pek honut oldular. "Artk kesinlikle, mrnn sonuna dek ierde kapal kalmal, hele u kambur srtna, u arpk bacaklarna bakn!" diye sinsi sinsi gldler. Ama, bunlarn hibirinden kk Cce'nin haberi yoktu. Kularla Kertenkelelere baylyor, btn dnyann en olaanst eylerini iekler sanyordu; doal olarak, Infanta dnda elbette; gzel, beyaz gl verdiine gre kendisini seviyor demekti; bu, elbette nemli bir farkt. Ah, Infanta'ya birlikte ormana dnmeyi sylemeyi nasl da istiyordu. Infanta onu sa yanna alr, glmserdi; o da hi yanndan ayrlmaz, onu kendisine oyun arkada yapar, her trl gzel kurnazlklar retirdi. Hi sarayda bulunmamt ama, birok olaanst ey biliyordu. inde Austosbceklerini ttrmek iin hasrdan kafes yapar, boumlu uzun bambu kamn Pan'n pek sevdii kavala dntrrd. Her kuun sesini bilir, Srck' aalarn tepesinden, Balkl' bataklklardan arrd. Her hayvann ayan tanr, Tavan' narin izlerinden, Yaban Domuzu'nu stlerinde yatt yapraklardan bulurdu. Btn da danslarn renmiti. Gzn, kpkrmz giysilerle deli dansn, ekinlerin stnde mavi sandallarla k dansn, ilkyazda yemi bahelerinde iek dansn hep bilirdi. Koru Gvercinleri'nin de nerede yuva yaptklarn renmiti. Bir kezinde, kuu, ana baba Kular kseye drnce yavrular o bytm, kara aacn atla arasnda bir kk gvercinlik bile kurmutu. Yavrular ona pek almlar, her sabah elinden yem yemilerdi. Infanta bunlardan herhalde holanrd. Sonra uzun ereltiotlar arasnda telal telal dolaan Ada Tavanlar, elik tyl kapkara gagal Alakargalar, dikenden bir yumak gibi yusyuvarlak oluveren Kirpiler, ar ar srnp duran, sonra gevrek krpe yapraklar geveleyen filozof Kaplumbaalar da vard. Evet, Infanta kesinlikle ormana gelip

kendisiyle oynamalyd. Ona kendi yatan verir, gn aarncaya kadar boynuzlu yaban kzleri, a kurtlar yaklamasn diye btn gece darda pencerenin dibinde beklerdi; gn aarrken pencerenin kanadna vurup onu uyandrr; dar karp btn gn onunla dans ederdi. Orman hi de yapayalnz bir yer deildi. Kimi zaman beyaz katrna binmi bir piskopos, tezhipli bir kitap okuya okuya gider, kimi zaman yeil kadife kalpakl, sepili geyik postundan yelekli doanclar ellerinde tepeli ahinlerle geerlerdi. Ba bozumunda elleri ayaklar mosmor, balar prl prl sarmaklarla elenkli, yer yer szan arap krbalar yklenmi baclar gelir; sonra geceleyin kmrcler kocaman mangallarnn evresinde yava yava kmre dnen kuru ktklere dalp klde kestaneleri kebap ederek yan gelip yatarlar; yol soyguncular da maaralarndan kp onlarla cmb ederdi. Bir kez de Toledo'ya giden uzun tozlu yolda, gzel bir alayn getiini grmt. nde znl bir ilahi okuyarak ellerinde parlak sancaklar ve altn halarla rahipler, sonra gm zrhlara brnm fitilli tfekli, kargl askerler, en ortalarnda da batan baa olaanst resimlerle ssl, sar giysili, ayaklar plak adam, ellerinde yanan mumlarla yryordu. Elbette ormanda grlecek pek ok ey vard. Infanta yorulursa ona yumuak, yosunlu bir ky bulur, onu kucanda tard. O denli uzun boylu olmadn biliyordu ama, epeyce glyd. Ak asmann krmz yemilerinden, giysisinin stndeki beyaz yemilerden daha gzel bir gerdanlk yapar, onlardan da bknca atp yenisini bulurdu. Ona palamut anaklar, i taneleriyle slanm akayklar, salarnn solgun altnlar arasnda yldz olsun diye atebcekleri getirirdi. Fakat neredeydi bu? Beyaz Gl'den sordu, o da bir yant veremedi. Btn saray sanki uykudayd; kepenklerin kapal olmad yerlerde bile gne girmesin diye pencerelere kaln perdeler indirilmiti. eri girebilecek bir yer araya araya her yanda dolat; sonunda ak kalm bir kap buldu. eri dald, kendini grkemli, belki ormandan bile grkemli bir sofada buldu; her yan daha ok yaldz iindeydi; yer bile bir tr geometrik rnee gre yerletirilmi byk renkli talarla deliydi. Ama kk Infanta orada deildi, yalnzca birtakm olaanst beyaz yontular defne altlklarndan, gaml bombo gzlerle, garip garip glmseyen dudaklarla onu bekliyorlard. Sofann sonunda, siyah kadife zemin stne gnele yldzlar serpilmi, Kral'n pek holand rnekte ve en sevdii renkte ar ilemeli bir perde aslyd. Sakn Infanta arkasnda saklanm olmasn? Bir kez bakmalyd oraya. Yavaa o yana geip perdeyi ekti. Hayr, perdenin arkasnda yalnzca baka bir oda vard. Bu ona yeni kt odadan daha gzel geldi. Duvarlar da bir Felemenk sanatsnn, yedi yldan ok emek verdii, kalabalk bir av sahnesini gsteren yemyeil kanavielerle kaplyd. Buras bir zamanlar, Jean le Fou (*) dedikleri, ou delilik nbetlerinde, aha kalkm atlarn srtnda av borusunu ttrerek, nnde kaan solgun geyikleri hanerleye hanerleye kovalayan av budalas o kak Kral'n odasyd. imdi Meclis odas olarak kullanlyordu. Ortadaki masann stnde de, zerinde spanya'nn altn lalesiyle Habsburg Hanedan'nn arma ve simgeleri basl krmz dosyalar vard. Kk Cce drt bir yanna aknlkla bakt; ama ilerlemekten sanki korkuyordu. Uzun ayrlklarda hi grlt etmeden drtnala giden sessiz atly; kmrclerin anlatt, yalnzca geceleri avlanan, insana rasgelirse onu dii geyie evirip avlayan Comparachos dedikleri korkun tayfa benzetti. Ama, gzel Infanta'y aklna getirince yreklendi; kendisinin de onu sevdiini sylemek istiyordu. O belki de teki odadayd. Yumuak Marip halsnn zerinden karya doru koarak kapy at. Hayr, orada da yoktu; oda bombotu. Buras Kral'n yabanc elileri son zamanlarda pek sk yaplmayan zel konumalaryla onurlandrd taht odasyd. Yllarca nce, mparator'un en byk oluyla, o zaman Avrupa'nn Katolik hkmdarlarndan biri olan ngiltere Kraliesi'nin evlenmesine araclk eden eliler de burada huzura kmt. Eya altn yaldzl Cordoba derisindendi. yz amdanl, altn yaldzl bir avize, siyahl beyazl tavandan aa sarkyordu. zerine Castilla'nn aslanlaryla kuleleri ufack incilerle ilenmi som

srmadan byk bir sayvann altnda, gml incili bir saakla zenle evrilmi, gm lalelerle ssl siyah zengin bir rtyle rtl taht duruyordu. Tahtn ikinci basamanda stndeki gm srma yastyla Infanta'nn diz iskemlesi; daha aada, sayvann snrlar dnda genel trenlerde Kral huzurunda oturmaya zel olarak izinli bulunan Papalk elisinin sandalyesiyle, nnde krmz dobrin pskll Kardinallik apkasn koymaya zg erguvan renkli iskemlesi duruyordu. Tahtn karsndaki duvarda, yannda byk bir beki kpeiyle V. Charles'n av klnda, doal byklkte bir portresi; teki duvarn ortasnda da, Felemenk'in sayglarn kabul eden ikinci Philip'in bir resmi vard. Pencerelerin arasnda, zerine Holbein'in lm dans, sylentiye gre nl stadn kendi eliyle ilenmi, abanoz stne fildii kakma bir konsol duruyordu. Ancak, kk Cce btn bu grkeme hi ilgi gstermiyordu. Gln sayvann btn incilerine deimez; taht'a, bir tek beyaz yapran bile feda etmezdi. Btn istedii, Infanta'y daireye dnmeden grmek, dansn bitirdikten sonra birlikte ormana gelmesini istemekti. Burada, sarayda hava kapal ve i skcyd. Ama, ormanda rzgr pfr pfr eser, gne nda altn gibi parlayan yapraklar kmldatrd. Ormanda iekler de vard, belki saraydakiler gibi grkemli deillerdi, ama hepsinden daha gzel kokuluydu bunlar; ta ilkyazn banda, serin koyaklarda imenli tepeleri eflatun dalgalarla ykayan Smbller, Mee aacnn yumru yumru kkleri evresinde kme kme serilen Meneke Glleri, parlak Krlang iekleri, mavi Yavan otlar, leylak rengi altn Susamlar, bademlerin stnde Gm iekleri, benekli Ar Yata, hcrelerin arlyla solmu Yksk iekleri, Kestane'nin beyaz yldzlardan dolambalar, kara al'nn soluk gzel taneleri vard. Evet, kesinlikle gelirdi. Ah, bir kez onu bulabilseydi. Gzel ormana birlikte gelirdi; o zaman onu elendirmek iin btn gn dans ederdi. Bu dnceyle gzlerinin ii gld, sonra teki odaya geti. Btn odalarn, bu, en parla ve en gzeliydi. Duvarlar, stne kular serpilmi ve ince gm ieklerle benekli pembe iekli Lukka damasyla kaplyd; eya gsterili elenklerle iekli, salncakl ak perileriyle sslyd; iki geni ocan nnde stlerine papaanlar, tavuslar ilenmi byk paravanlar duruyor, deniz yeili mhresenkten yer demesi sanki enginlere kadar uzanyordu. Yalnz da deildi. Kap geidinin altnda, odann ta br bucanda, ufak tefek birinin kendisini seyrettiini grd. Yrei oynad, dudaklarndan bir sevin sesi kt ve gne na doru ilerledi. O byle ilerlerken o kii de yrd; bunu pek gzel grd. Infanta! Hayr, canavar, o ana dek grd en artc canavard bu. Srt kambur, kolu baca arpk urpuk, kocaman sarsak kafal, kara hayvan yeleli, teki insanlarn hibirine benzemez, biimsiz bir eydi. Kk Cce kalarn att, canavarn da kalar atld. Cce gld, o da birlikte glp ellerini yanlarna sarktt, tpk onun gibi. Bu alayl alayl ba edi, o da yerlere dek eilerek karlad. Cce ona doru gitti, o da beri gelmeye balad; her admn aynyla yanslayarak, durduu zaman tpk yle durarak... Keyfinden barp ileri atld, kollarn uzatt, elleri canavarn ellerine dedi, buz gibi souktu. Korktu, elini kmldatt, canavarn eli de hemen onu izledi. Onu itmek istedi, ama dzgn sert bir ey onu durdurdu. Artk canavarn yz kendisiyle kar karyayd ve dehet iindeymi gibi grnyordu. Salarn arkaya att, o da tpksn yapt. Bir yumruk att, o da her yumruu ayn biimde yumrukla karlad. Bu yz buruturdu, o da irkin irkin surat etti. Bu ekildi, o da kat. Neydi bu, bir an dnp odann br yanlarna bakt. Tuhaf ey, bu grlmez parlak su duvarnda her eyin bir ei var gibiydi. Evet, resme resim, kanapeye kanape. Kap dibindeki hcresinde yatp uyuyan kei bacan [faun] kendisinden gemi ikiz kardei vard, gnete duran gm Vens kendisi gibi gzel baka bir Vens'e kollarn amt. Acaba bu dalarn sesi miydi? Bir kez derede bu sesi armt da o da szc szcne yant vermiti. nsan sesiyle aldanabildii gibi, acaba gzyle de aldanabilir miydi? Davrand, gsnden gzel, beyaz gl karp dnd, pt. Canavarn da kendi gl vard, her yapra tpk tpksna bunun ei. O da gl yle pp iren devinimlerle

gsne bastrd. Gerei birdenbire anlaynca dehetle haykrd; hkra hkra yere yld. O biimsiz, kambur, yzne baklmaz, irkin ucube demek kendisiydi. Canavar demek ki kendisiydi. Btn ocuklar demek ona glyorlard. Sevdiini sand Prenses de, demek o da, yalnzca onun irkinliiyle zevkleniyor, arpk urpuk bacaklaryla eleniyordu. Niin onu, bylesine irkin olduunu yzne vuracak tek bir aynann bile bulunmad ormanda brakmamlard? Babas onu byle ayb pahasna satacak yerde niin ldrmemiti? Yanaklarndan aa scak gzyalar akt; elindeki beyaz gl para para etti. Yerdeki canavar da ayn biimde davranp solgun gl yapraklarn darmadan havaya att; yzkoyun yere ylp ona bakt zaman burumu yapraklardan dolay ac duydu. Onu grmemek iin srklene srklene ekilip elleriyle yzn kapad. Bir yaral gibi karanln iine srklendi ve orada inleye inleye yatt. Tam o srada Infanta da ak kapdan, arkadalaryla birlikte ieri girmiti. Kk irkin Cce'nin kenetlenmi ellerini en garip ve abartl devinimlerle yere vurduunu grnce, en kahkahalarla evresini alp seyrine daldlar. Infanta, "Dans tuhafm; dorusu kuklalar gibi gzel; yalnca onlar gibi doal deil elbette," diye byk yelpazesini sallayp alklad. Ama, kk Cce hi ban kaldrp bakmad, hkrklar hafifledi, hafifledi, birdenbire acayip bir soluk verdi, yanlarn tuttu, sonra arka st dp kprtsz kald. Infanta, "te bu pek gzel!" dedi; biraz durduktan sonra szn srdrd: "Ama, imdi bana dans etmelisin." Btn ocuklar, "Evet, kalkp dans etmelisin. nk sen Berberiye maymunlar gibi eytansn, onlardan daha glnsn," diye haykrdlar. Ne var ki, kk Cce hi yant vermedi. Infanta da ayan yere vurup setin stnde kutsal ynetimin henz kurulmu olduu Meksika'dan gelen son haberleri saray bakanyla birlikte okuya okuya dolaan amcasna seslendi. "Kk tuhaf Ccem somurtuyor, uyandrp bana dans etmesini sylemek gerek," dedi. kisi de birbirlerine glmseyerek ieriye girdi, Don Pedro eilip Cce'nin yanaklarna ilemeli eldivenleriyle vurdu. "Kalkp dans et bakalm, petit monstre (*), kalk dans et. spanya ve Hint lkesinin Infantas elenmek istiyor!" dedi. Ama, kk Cce hi kmldamad. Sonunda usanan Don Pedro, "Bir falakac artmal," diyerek sete kt. Ama saray bakannn yz daha da ciddileti. Kk Cce'nin yannda diz kp elini onun yreine gtrd. Birka dakika sonra da omuzlarn kaldrp ayaa kalkt. Infanta'nn karsnda yerlere dek eilerek, "Mi bella Princesa! (*) Kk tuhaf cceniz bir daha dans etmeyecek; yazk, yle irkin ki, belki Kral' glmsetebilir!" dedi. Infanta gle gle, "Ama niin bir daha dans etmeyecekmi?" diye sordu. Saray bakan yant verdi: "nk kalbi krlm." Infanta'nn kalar atld, ince gl yapra dudaklar, zarif bir gururla kvrld; "Bundan sonra benimle oynamaya gelenlerin kalbi olmasn," diyerek baheye kat.

BALIKI LE RUHU Her akam gen Balk engine kp alarn denize salard. Rzgr karadan estike ya hibir ey bulamaz ya da pek az bir ey tutard; nk bu, tatsz tutsuz bir rzgrd. Ona kar kanlar sert dalgalard. Ama rzgr kyya doru esince balklar enginlerden gelir, ann gzlerine kendilerini atar, o da arya gtrp onlar satard. Her akam denize kard, bir akam a yle arlamt ki kayn iine ekemedi. Kendi kendisine glp, "Kesinlikle btn yzen balklar birden tuttum. Belki de insanlar meraka drecek iri bir canavar ya da byk Kralie'nin houna gidecek korkun bir ey yakaladm," diyerek btn gcn toplad ve kollarnda tun bir

vazonun stndeki mavi mine meneviler gibi uzun damarlar belirinceye kadar asld. nce iplere sarld, yass mantarlarn halkas da yaklaa yaklaa, sonunda a suyun stne kt. Ama iinde ne balk vard, ne canavar, ne de korkun bir ey. Yalnzca derin uykuya dalm kk bir denizkz uzanm yatyordu. Salar slak altn tyler gibiydi; sann her teli sra bir ksede incecik bir srma teline benziyordu. Vcudu beyaz fildii gibiydi, kuyruu da gmle incidendi; evresine denizin yeil bitkileri sarlmt. Deniz kabuklar gibi kulaklar vard; dudaklar deniz mercanna benziyordu. Buz gibi dalgalar gsne arpyor, gz kapaklarnda tuz parlyordu. yle gzeldi ki, gen Balk onu grnce aakald; ellerini uzatp a ekti, kpeteden eilip onu kollarnn arasna ald. Eli deince kz rkm bir mart gibi haykrd, uyanp falta gibi alan gzleriyle korku iinde bakt ve kurtulmak iin abalad; ama gen Balk onu smsk kavram, brakmak istemiyordu. Kz kurtulma yolu olmadn grnce alamaya balayp, "Yalvarrm beni brakn, gideyim, nk ben bir kraln bir tanecik kzym. Babam yal, hem de yalnz," dedi. Gen Balk, "Seni ne zaman arrsam gelip bana ark sylemeye sz vermezsen brakmam, nk balklar deniz halknn arksn pek severler, benim de alarm dolar," diye yant verdi. Denizkz, "Bu sz verirsem gerekten brakr msn?" diye haykrd. Gen Balk, "Gerekten brakrm," dedi. Kz da Balk'nn istedii sz verip deniz halknn yapt gibi ant iti. Gen smsk kollarn ekti, Denizkz da artc bir korku iinde titreyerek denize indi. Her akam gen Balk engine alp Denizkz'n aryor, kz da sudan kp ona ark okuyordu. evresinde yunus balklar yzyor, bann zerinde haar martlar frl frl dnyordu. Olaanst arklar okuyordu. Srlerini maaradan maaraya srp kk buzalarn omuzlarnda tayan deniz halkn; Kral geerken bklm bklm iri mhrelerden boru alan uzun yeil sakall, gsleri kll deniz erlerini; Kraln berrak zmrt daml, parlak inci demeli, som kehribar sarayn; btn gn byk menevili mercan kanatlarnn dalgaland, balklarn gmten kular gibi frl frl oynat, Girit lalelerinin kayalklara sarmat, menevili kumsallarnda karanfillerin tomurcukland denizalt bahelerini anlatyordu arklarnda. Yldz denizlerinden gelip kanatlarndan buzlar sarkan balinalardan, "Seslerini iitip meraktan denize atlar bouluruz," diye tccarlar kulaklarna balmumu tkamak zorunda brakacak denli merakl eyler syleyen su perilerinden; batan uzun direkli kalyonlarn armalarna sarlan donmu gemicilerle, ak lombarlardan ieri dolan uskumru balklarndan; gemilerin omurgalarna yapp dnyay batan baa dnp dolaan eytan minarelerinden; uurumlarn dibinde yaayan, kapkara uzun kollarn ap istedikleri zaman geceyi getiren mrekkep balklarndan destanlar okuyordu. Yelkeni ipekten, kendisine zg gnegz tandan oyma gemili deniz dolambalarndan; kollaryla en byk gemileri kucaklayan, koca deniz devini arp ala ala uyutan mutlu denizcilerden; kaypak domuz balklarn yakalayp gle gle srtlarna binen deniz ocuklarndan; bembeyaz kpklerin zerine sere serpe yaslanp gemicilere kollarn uzatan denizkzlarndan; kvrk dili denizaslanlaryla uzun yeleli derya kheylanlarndan sz ediyordu. Denizkz ark sylerken btn ton balklar derinliklerden onu dinlemeye kar, gen Balk alarn evirip onlar tutar, tekileri de zpknlard. Kay iyice dolunca Denizkz ona glmseyerek denizin iine ekilirdi. Hibir zaman Balk'nn ona elini srebilecei bir yere dek gelmezdi. ok zaman Balk ona seslenir, yalvarrd; ama o gelmezdi. Gen Balk onu yakalamaya kalksa, tpk bir fokbal gibi suyun iine dalar, o gn bir daha grnmezdi. Sesinin gzellii de Balk'nn kulana her gn daha tatl gelirdi. Sesi yle gzeldi ki Balk an da, kurnazln da unuttu, iine de hi aldrmaz oldu. Ll kanatl, boncuk boncuk altn gzl tonlar sr sr yanndan geti, ama o aldrmad. Zpkn yannda el

srlmeden duruyordu, kamtan rme sepeti de bombotu. Aralanm dudaklar, aknlktan dalm gzleriyle kaynda tembel tembel oturup dinledi, deniz sisleri evresini kuatp, gezgin ay esmer kollarn gmle kaplayncaya dek dinledi. Bir akam ona seslendi, "Kk Denizkz, kk Denizkz, seni seviyorum. Beni al, senin gveyin olaym, nk seni seviyorum," dedi. Ancak kk Denizkz ban iki yana sallad; "Sende insan ruhu var," diye yant verdi, "Ruhunu atarsan, seni sevebilirim." Gen Balk kendi kendine, "Ruhumun bana ne yarar var? Onu gremiyorum, tutamyorum, bilmiyorum. Elbette stmden atar, birok mutlulua kavuurum," dedi ve dudaklarndan bir sevin sesi tat. Boyal kaynda ayaa kalkarak Denizkz'na kollarn uzatt. "Ruhumu atacam, sen benim gelinim, ben senin gveyin olacaz; denizin derinliklerinde birlikte yaayacaz, btn arklarnda sylediklerini bana gstereceksin, btn istediklerini yapacam, birbirimizden hi ayrlmayacaz," dedi. Kk Denizkz sevincinden glp elleriyle yzn kapad. Gen Balk, "Ama ruhumu stmden nasl ataym?" diye haykrd, "Syle, nasl yapaym bunu? Evet, olacak bu." Kk Denizkz, "Yazk, bilmiyorum. Deniz halknn ruhu olmaz ki," diyerek ona zlemle bakt ve derinliklerin iine dald. Ertesi sabah gne dan stnde bir kar bile ykselmeden, gen Balk, papazn evine gidip kapsn kez vurdu. Rahibin mezi parmaklktan bakp da gelenin kim olduunu grnce, kol demirini ekip, "Buyurun," dedi. Gen Balk ieri geip yerdeki gzel kokulu hasrn zerinde diz kt. Kutsal Kitap' okuyan rahibe seslenip, "Babacm," dedi, "Ben deniz halkndan birine gnl verdim; ama ruhum bu isteime kavumama engel. Syleyin, stmden ruhumu nasl ataym; nk artk ona gereksinmem yok. Benim iin ruhun ne deeri var? Gremiyorum, tutamyorum, bilmiyorum." Rahip gsn dvp yantlad: "Yazk, yazk, sen ldrmsn, ya da zehirli bir ot yemisin; nk ruh insann en yce parasdr. Tanr da merte kullanalm diye bize onu vermitir. nsan ruhundan daha deerli hibir ey yoktur; dnya varlklarndan hibiriyle de denk olamaz. Dnyann btn altnyla llemez, krallarn yakutlarndan daha deerlidir. Bunun iin olum, artk bu konuyu dnme, nk bu balanmaz bir gnahtr. Deniz halkna gelince, onlar yok olmutur, onlarla dp kalkmak isteyenler de yok olur. Onlar iyiyi ktden ayrt edemeyen yabann kurdu kuu gibidir, efendimiz onlar iin lmedi." Rahibin bu ac szlerini duyunca gen Balk'nn gzleri yaard. Diz kt yerden ayaa kalkp, "Babacm, keyifleri yerinde kei ayakl en faunlar ormanda otururlar, kayalarn stnde de kzl altndan arplaryla deniz erleri oturur. Ben de onlar gibi olaym, yalvarrm sana, nk onlarn gn ieklerin gn gibi geiyor. Benim ruhuma gelince, sevdiim eyle arama girecek olduktan sonra ruhumun bana ne yarar var?" Rahip, kalarn atarak, "Vcut sevgisi bo! Dnyasnda dolamalarna Tanr'nn gz yumduu o dinsiz dkntleri botur, ktdr. Koru yurdunun kei ayakl faunlarna ilen olsun, ilen olsun denizlerin destanclarna! Geceleyin onlar duydum, beni tespihimden ayrmaya kalktlar. Pencereye fiske vurup kahkaha atarlar. Kulaklarma yok edici enliklerinin yksn fsldarlar. Beni kendi benliimle batan karmaya kalkarlar. Dua etmek istesem alay ederler; onlar yok olmutur, sana sylyorum, yok olmutur onlar. Onlar iin ne cennet var, ne cehennem. kisinde de Tanr'nn adna kranlarn sunamayacaklar." Gen Balk, "Babacm sen ne sylediini bilmiyorsun. Ben amla bir kraln kzn tuttum. Kz sabah yldzndan gzel, aydan beyaz. Onun vcudu iin ben ruhumu verir, akna gkleri fethederim. Sana sorduumu syle bana, syle de rahat rahat gideyim," diye haykrd. Rahip, "ekip, ekil! Senin oynan yok olmutur, sen de onunla birlikte yok olacaksn!" diye bard, duasn esirgedi ve kapsndan kovdu.

Gen Balk da pazara indi, zntl bir adam gibi, ba nnde ar ar yrd. Pazardaki toptanclar onun geldiini grnce birbirleriyle fiskos etmeye baladlar; ilerinden biri ilerleyip onu adyla ard ve "Satlk neyin var?" dedi. Balk, "Sana ruhumu satarm," yantn verdi, "Yalvarrm sana, benden al onu, nk artk bktm. Ruhumun bana ne yarar var ki? Gremiyorum, tutamyorum, bilmiyorum." Ama araclar onunla alay edip, "nsan ruhunun bize ne yarar olacak? Sahte bir gm paras etmez, bize vcudunu klelie sat da deniz eflatunu giydirelim, parmana da bir yzk takp byk kralieye elence yapalm seni. Ama ruh szn azna alma; bizim iin hitir o, iimize de yaramaz," dediler. Gen Balk da kendi kendine, "Ne tuhaf eymi bu! Rahip 'Ruh btn dnyann altnna bedeldir' diyor; toptanclar, sahte bir gm paras bile etmediini sylyorlar," diyerek pazar alanndan geti, deniz kysna gidip ne yapacan dnmeye koyuldu. leyin su rezenesi toplamakla geinen arkadalarndan birinin kyn tesinde bir maarada oturan, byclkte pek becerikli gen bir caddan sz ettiini anmsad. Koa koa yolu tuttu, ruhundan kurtulmaya yle istekliydi ki, kynn evresinde taban teperken bir toz bulutu da peinden kouyordu. Gen Cad avucunun kanmasndan onun geldiini bildi, gle gle kzl salarndaki ba kard. epeevre zlm kzl salaryla maarann kapsnda durdu. Elinde de yaban baldrannn iekli bir srgn vard. Gen Balk yaln bayrdan yukar soluk solua kp nne ba eerken, Cad, "Neyin eksik?" diye bard, "Rzgr ters ynden eserken ana balk m istiyorsun? Bende kamtan kck bir kaval var, ttrrsem kefaller salna salna koya gider; ama karlk isterim gzel olan, karlk isterim. Neyin eksik? Neyin eksik? Gemileri paralayp zengin hazine sandklarn kyya atacak bora m istiyorsun? Bende rzgrn elindekilerden ok bora var; nk ben rzgrdan daha gl birine hizmet ederim. Bir kalburla bir kova su yeter, koca kalyonlar denizin dibine yollarm ben. Ama karlk isterim gzel olan, karlk isterim. Neyin eksik? Neyin eksik? Koyakta yetien bir iek bilirim, benden baka kimse bilmez onu. Eflatun yapraklar vardr. Tam gbeinde de bir yldz; z st gibi beyazdr. Kralienin sert dudaklarna bu iei dedirecek olsan, dnyann br ucuna dek peinden ayrlmaz; kraln yatandan kp dnyann br ucuna kadar peinden gelir. Ama karlk isterim gzel olan, karlk isterim. Neyin eksik? Neyin eksik? Kara kurbaay havanda dver orba yaparm, orbay l bir erkek eliyle kartrrm. Dmann uyurken stne pskrt, hemen kapkara bir engerek olsun da kendi z annesi onu ldrsn. Bir makarayla gkten ay eker, bir kristalin iinden sana lm gsterebilirim. Neyin eksik? Neyin eksik? Dile benden ne dilersin? Sana vereyim, sen de bana bir karlk verirsin gzel olan, karlk!" Gen Balk, "Dileim kk bir ey, ama rahip kzp beni kovdu. nemsiz bir ey, ama toptanclar alay edip vermediler. Bunun iin sana geldim; sana kt diyorlar, ama karlk olarak ne istersen veririm sana." Cad yaklaarak, "Nedir istediin?" diye sordu. Gen Balk, "Ruhumu stmden atmak istiyorum," yantn verdi. Cad'nn yz kl kesildi, titredi; yzn mavi harmaniyesinin altna saklad. "Gzel olan, gzel olan, bunu yapmak korkun bir ey," diye mrldand. Balk kumral peremlerini sarsa sarsa gld; "Ruhum benim iin hi," dedi, "Gremiyorum, tutamyorum, bilmiyorum." Cad gzel gzleriyle ona bakp, "Sylersem bana ne verirsin?" diye sordu. Gen Balk, "Be altnla alarm, iinde oturduum it kulbemi, sonra stnde denize ktm boyal sandalm. Yalnzca ruhumdan nasl kurtulabileceimi syle, btn varm sana vereyim," dedi. Cad alayl alayl glp, baldran srgnyle ona vurdu, "Gz yapraklarn ben altna eviririm. stersen solgun ay ndan gm dokurum. Ben yle birinin hizmetindeyim ki dnyann btn krallarndan zengin ve onlarn btn topraklarna sahiptir o," yantn verdi.

Gen, "Altn da gm de almazsan, yleyse sana ne vereyim?" diye haykrd. Cad gencin salarn ince beyaz elleriyle okad, yavaa, "Benimle dans etmelisin, gzel olan," dedi, konuurken de ona glmsedi. Gen Balk ararak, "Bu kadarck m?" diye haykrp ayaa kalkt. Cad kz, "Bu kadarck," dedi ve bir daha glmsedi. Balk, "yleyse gne batnca gizli bir yerde dans ederiz. Dans ettikten sonra da sen, renmek istediim eyi bana sylersin," dedi. Cad ban iki yana sallayp, "Ay dolun olunca, ay dolun olunca," diye mrldand. Sonra drt yann gzetleyip kulak verdi. Mavi bir ku yuvasndan bir lkla kalkp kum dalgalar zerinde frl frl dnd. tane benekli ku, kl rengi baya otlar hrdata hrdata kt, karlkl slk aldlar. Aada parl parl akl talarn yalayan dalgann sesinden baka bir ses duyulmuyordu. Cad ellerini uzatp onu kendisine doru ekti ve kupkuru dudaklarn kulana kondurdu. "Bu gece..." dedi, ".... dan tepesine gelmelisin, orada yin var. O da oradadr." Gen Balk irkilip kza bakt, o da beyaz dilerini gsterip gld. Gen, "Kim bu sylediin?" diye sordu. Cad, "Kim olursa olsun," dedi, "Sen bu gece git de grgen aacnn dallar altnda dur, benim geliimi kolla. Kara bir kpek sana doru koarsa, bir st dalyla vur ona, kaar. Bir bayku sana bir ey sylerse sakn yant verme. Ay dolun olunca seninle birlikteyim; ayrlarn stnde seninle dans edeceiz." Gen Balk, "Ama," dedi, "Ruhumu stmden nasl atabileceimi syleyeceine ant ier misin bana?" Cad gnee kt; kzl salarndan dalga dalga rzgr esti. "Keinin trnaklar hakkna ant olsun," dedi. Gen Balk, "Sen cadlarn iyilerindenmisin, seninle bu gece dan tepesinde kesinlikle dans edeceim. Keke ya altn, ya gm isteseydin. Ama istediin karlk buysa, al," diye haykrd; apkasn karp ban edi ve byk bir sevin iinde koa koa kasabaya dnd. Cad arkasndan durup bakt, gzden yitince maarasndan ieri girdi. Oymal fstk bir ekmeceden bir ayna karp bir ereveye geirdi ve nndeki yeni yanm i kmrde mine iei yakp dumannn dolambalarnda gz szd. Biraz sonra fkeyle ellerini ovuturdu; "Bu olan benim olmalyd. Ben de o kz gibi gzelim," diye sylendi. Ve o akam, ay dounca gen Balk dan tepesine kp grgen dallarnn altnda durdu. Yuvarlak deniz, ayaklarnn altnda parlak madenden bir kalkan gibi uzanmt. Kk koyda da balk kayklarnn glgeleri kprdyordu. Sapsar kkrt gzl bir bayku onu adyla ard. Ama o yant vermedi. Kapkara bir kpek stne doru koa koa gelip hrlad. Balk bir st dalyla ona vurdu; kpek alaya alaya uzaklat. Gecenin yarsnda havadan yarasalar gibi ua ua cadlar geldi. Yere konarlarken "Fiyuu! Burda tanmadmz biri var," diye haykrp evreyi kokladlar; sonra birbirleriyle konuup iaretler yaptlar. Hepsinden sonra kzl salar rzgrda aldaya aldaya gen Cad belirdi. stne svama tavus gz ilenmi srmal bir giysi giymiti, banda da yeil kadifeden kk bir takke vard. Cadlar onu grnce, "Neredeymi? Neredeymi" diye lk kopardlar; ama o yalnzca glp grgene doru kotu, gen Balk'y elinden tutup ay na kard ve dansa balad. Frl frl dndler, gen Cad yle srad ki olan kpkrmz pabularnn tabann grd. O zaman tam dans edenlere doru drt nala koan bir atn nal sesleri geldi. Ama grnrde at yoktu, Balk korktu. Cad, "Daha hzl daha hzl," diye haykrp kollarn Balk'nn boynuna dolad, scak soluu gencin yzn ate gibi yalad. "Daha abuk, daha abuk!" diye haykrd; ona, toprak ayaklarnn altndan yuvarlanyor gibi geldi, beynini bir karanlk kaplad; kt bir gz kendisini seyrediyormu gibi stne byk bir korku kt; sonunda bir kayann glgesi altnda daha nce orada bulunmayan bir yz fark etti. Bu, siyah kadifeden spanyol biiminde giyinmi bir adamd. Yznde acayip bir

renksizlik vard; ama dudaklar kendisini beenmi al bir iek gibiydi. Yorgun bir grn vard. Arkasna dayanm, ilgisiz ilgisiz hanerinin topuzuyla oynuyordu. Yannda, ayrn stnde tyl bir apkayla, kolluklar srma oya stne byk bir beceriyle inci ilenmi bir ift eldiven duruyordu. Srtna samur kapl ksa bir pelerin atlm, ince beyaz elleri yzklerle bezenmiti. Gzlerinin zerinden arlam gz kapaklar sarkyordu. Gen Balk bylenmi gibi ona bakakald. Sonunda gz gze geldiler; ne yanda dans etseler, ona, adamn gzleri kendi zerine dikilmi gibi geldi. Cadnn kahkahasn duydu, belinden kavrad, deli gibi frl frl dndrd, dndrd. Birdenbire bir kpek uludu. Dans edenler durdu, ikier ikier adamn nnde diz ktler, el ptler. Tpk bir kuun kanadn dedirip suyu gldrmesi gibi, adamn kendini beenmi dudaklarna kk bir glmseme dedi; ama bunda kmseme vard. Gen Balk'ya bakp duruyordu. Cad, "Hadi tapnalm," diye fsldad. Onu ileri doru gtrd, kz yalvarrken iini byk bir istek kaplad ve peinden gitti. Ama yaklanca niin olduunu bilmeden gsnn stnde ha karma iareti yapt ve kutsal ad and. Bunu yapar yapmaz cadlar aylaklar gibi lk koparp utular; ona bakp duran solgun surat, bir ac sarsntsyla burutu. Adam kk bir koruya gidip slk ald. Gm haal, kk bir spanyol at koarak onu karlad. Adam eerin stne atlarken geri dnp gen Balk'ya ac ac bakt. Kzl sal Cad da uup gitmeye kalkt, ama Balk bileklerinden yakalayp smsk tuttu. Cad, "Brak beni!" diye haykrd, "Brak da gideyim, nk aza alnmayacak eyi syledin, baklmayacak eyin iaretini yaptn." Balk, "Yok!" dedi, "Bana o gizi syleyinceye dek seni brakmam." Cad, yaban kedisi gibi greerek, benek benek kpren dudaklarn sra sra, "Ne gizi?" dedi. Balk, "Bilirsin," diye yantlad. Cadnn ayr yeili gzleri, gzyalaryla doldu ve Balk'ya, "Ondan baka, ne dilersen dile benden," dedi. Delikanl gld, daha sk tuttu. Kz kurtulamayacan anlaynca, "Elbette ben de denizin kz gibi gzel, mavi sularda yaayanlar gibi almlym," diye fsldad. zerine srnap yanan yanana yaptrd. Delikanl kalarn atarak kzn srtna vura vura, "Verdiin sz tutmazsan, seni yalanc bir cad diye ldrrm," dedi. Kzn yz erguvan aacnn iei gibi kl kesildi. Ve "Peki, yle olsun! Senin ruhun, benim deil ki, ne halin varsa gr," diye kemerinden yeil engerek sapl kk bir bak karp verdi. Balk merakla, "Ne iime yarayacak bu?" diye sordu. Kz birka saniye sessiz durdu ve yzn bir korku kaplad. Sonra alnndan salarn arkaya atp tuhaf tuhaf glmseyerek, "nsanlarn vcudun glgesi dedikleri ey, vcudun glgesi deil, ruhun gvdesidir. Deniz kysnda srtn aya evirip dur, ayaklarnn evresinden ruhunun gvdesi olan glgeni kesip at. Ona 'Beni brak ve git' de; seni brakp gider," dedi. Gen Balk titredi, "Bu doru mu?" diye sylendi. Cad, "Doru! Keke sana bunu sylemeseydim," diye haykrp alaya alaya dizlerine sarld. Delikanl kz stnden syrp, kaba ayrn ortasnda brakt, dan kysna gidip ba kemerine takt ve yokutan aa inmeye balad. inden ruhu seslenip dedi ki: "Yazk bunca yldr senin iindeyim, sana kulluk ettim, imdi beni kovma, ben sana ne yaptm ki?" Gen Balk gld, "Bana hibir ey yapmadn! Ama bana gerekli de deilsin," diye yantlad, "Dnya geni, sonra cennet var, cehennem var, bir de ikisinin arasndaki o donuk alacakaranlk var. Nereye istersen git, ama beni rahatsz etme; nk beni akm aryor."

Ruhu ac ac yalvard, ama o kulak vermedi, bir yaban keisi gibi ayaklarna gvendii iin kayadan kayaya srayarak denizin sar kysna vard. Bir Yunanlnn elinden kma tun gvdeli, iyi yapl bir yontu gibi srt aya dnk kumun stnde durdu. Kpklerin iinden beyaz kollar kp onu ard, dalgalardan belirsiz biimler belirip selamlad. nnde ruhunun gvdesi olan glgesi duruyor, arkasnda da bal rengi havadan ay sarkyordu. Ruhu ona, "Beni gerekten atacaksan, yreini vermeden atma; dnya acmaszdr; yreini bana ver de yanmda gtreyim," dedi. Balk ban kaldrp glmsedi, "Yreimi verirsem sevgilimi neyle seveyim?" diye haykrd. Ruh, "Ama, ac bana! Yreini bana ver, nk dnya pek acmasz, korkuyorum," dedi. Balk, "Yreim sevgilimindir; bunun iin artk durma, ek araban," yantn verdi. Ruh, "Ben imdi sevemeyecek miyim?" diye sordu. Gen Balk, "Defol karmdan, artk sen bana gerekli deilsin!" diye haykrp yeil engerek sapl ban ald, ayann evresinden glgesini kesip att; Ruh da ayaa kalkp nnde durdu. Balk ona bakt; tpk kendisine benziyordu. Geri ekilip ban kemerine soktu ve zerine bir korku kt, "Defol!" diye mrldand. "Bir daha yzn grmeyeyim." Ruh, "Yok!" dedi. "Ne olursa olsun yeniden bulumalyz." Sesi alak ve bir kaval sesi gibiydi, konuurken dudaklar hi kprdamyordu. Gen Balk, "Nasl bulualm?" diye haykrd. "Sen denizin dibine benimle gelmeyeceksin ki!" Ruh, "Ylda bir kez buraya gelir, seni arrm; belki bana gereksinme duyarsn." Gen Balk, "Benim sana ne gereksinmem olacak? Ama istediin gibi olsun," diyerek suya dald. Deniz erkekleri borularn ttrd, kk deniz kz ona karc kt, kollarn boynuna dolayp azndan pt. Ruh da ssz kyda durup onlar seyretti. Onlar suya dalnca alaya alaya bataklklarn zerinden ekilip gitti. Bir yl getikten sonra, Ruh deniz kysna gelip gen Balk'y ard, o da derinlerden kp, "Beni niye aryorsun?" diye sordu. Ruh yant verdi: "Yakla, yakla da seninle konuaym, olaanst eyler grdm." Balk yaklat, s sulara uzand, ban ellerine dayad ve dinledi. Ruh dedi ki: "Senden ayrldm zaman yzm douya evirip yola ktm. Akl diye ne varsa doudan gelir. Alt gn gittim, yedinci gnn sabahnda Tatarlar lkesinde bir daa geldim. Gneten korunmak iin bir lgn aacnn glgesine snp oturdum. Toprak kupkuru ve scaktan yanmt. Halk, cilal bakr bir sini stnde kaynaan sinekler gibi ovann zerinde gidip geliyordu. "Ve leyin, ovann dz evresinden kzl bir toz bulutu ykseldi. Tatarlar bunu grnce boyal yaylarna kiri geirdiler, kk atlarna atlayp zerine doru drtnala gittiler. Kadnlar lk la arabalara kap kee perdelerin arkasna saklandlar. "Tatarlar alacakaranlkta dnd, ama ilerinden bei eksikti, dnenlerden de yaralananlar az deildi. Atlarn arabalara kotular, abucak srp gittiler. Bir maaradan akal kp arkalarndan gzetledi, sonra burunlaryla havay koklayp ters yne doru trs trs gittiler. "Ay doarken ovada bir konak atei grp oraya doru gittim. Atein banda birtakm tccarlar seccadelerinin stne epeevre dizilmilerdi. Gerilerinde de develeri balyd; hizmetileri zenciler, kumun stne sepili deriden adr kuruyor, dikenli ahlattan yksek bir it yapyorlard. "Ben kendi lkemin prensi olduumu, beni tutsak etmek isteyen Tatarlardan katm syledim. Tccarba glmsedi, bana uzun bambu kamlarn ucuna geirilmi be kelle gsterdi. "Sonra bana Tanr'nn peygamberini sordu; 'Muhammet' yantn verdim. "Bu ad duyunca, boyun kesti, elimden tutup beni yanna oturttu. Bir zenci bana tahta bir anakla biraz ksrak st, biraz da kzarm kuzu eti getirdi.

"Gn aarrken yola ktk. Ben bakann yanbanda kzl yeleli bir deve stnde gidiyordum, nmzden de eli mzrakl bir Tatar (sai) kouyordu. ki yanmzda savalar vard; tccar mal ykl katrlar da peimizden geliyordu. Kervanda krk deve vard, katrlarn says krkn iki katyd. "Tatarlarn lkesinden Aya Svenler yurduna getik. Altnlarn ankalarn beklediini, pullu ejderlerin maaralarda uyuduunu grdk. Balar aarken stmze karlar yamasn diye soluumuzu tuttuk, her adam gzne brmckten bir pee rtt. Koyaklardan geerken aalarn kovuklarndan Yecc Meccler stmze ok att, geceleyin yaban adamlarnn davul aldn duyduk. Maymunlar Kalesi'ne varnca, nlerine yemi dktk, bize zarar vermediler. Ylanlar Kulesi'ne geldiimiz zaman ylanlara pirin taslarla st verdik, bize yol verdiler. Yolculuumuzda kez Okss'n kysna geldik. stnden aa sallar, koskoca tulumlarla getik. Suaygrlar kudurdu, bizi ldrmek istedi. Develer onlar grnce tir tir titredi. "Her kentin kral bizden toprak bast hakk ald, ama hibiri ieri girmemizi istemedi. Surlarn zerinden stmze ekmek attlar, balla yorulmu msr unundan kk kk rekler, hurmayla doldurulmu en iyi undan rekler attlar. Her yz sepet dolusuna bir kehribar tespih verdik onlara. "Kylerde oturanlar bizim geliimizi grnce kuyular zehirleyip da tepelerine katlar. Yal doup yldan yla gencelen, sonunda da ufack ocuk olarak len Magadealarla; kaplann ocuklar olduklarn ileri srp zerlerini sarl siyahla izgilerle boyayan Laktroilarla: llerini aa tepelerine gmen, tanrlar gneten korktuklar iin karanlk maaralarda mr sren Aurantelerle; taptklar timsaha yeil camdan kpeler verip onu tereyalar ve taze av kularyla besleyen Kriminlerle; sonra kpek suratl Agazonbelerle; atlardan daha hzl koan at bacakl, Sibanlarla dvtk. te birimiz arpmalarda ld, te birimiz de alktan. Kalanlar homur homur homurdanp zerlerine uursuzluk getirdiimi sylediler. Bir tan altndan boynuzlu bir kara ylan karp kendimi sokturdum. Bana bir ey olmadn grnce korktular. "Drdnc ayda llel kentine geldik. Geceleyin surun dndaki korulua vardmzda hava skntlyd, nk ay akrep burcuna girmimi. Aalardan taze narlar koparp yardk, tatl sularn itik. Sonra seccadelerimize uzanp sabah bekledik. "Gn aarrken kalkp kentin kapsn aldk. Kap kzl tuntan yaplm, zerine deniz ejderleriyle kanatl ejderler ilenmiti. Nbetiler mazgallardan bakp ne istediimizi sordular. Kervann evirmeni birok tccar malyla Syria adasndan geldiimizi syledi. eri rehineler aldlar, kapy leyin aacaklarn ve o zamana dek beklememizi sylediler. leyin kapy atlar, biz ieri girerken halk evlerden akn akn boanp bizi seyre geldi, bir tellal kp iri bir mhre kabuunun iinden bara bara btn kenti dolat. Biz ar alannda durduk, zenciler de zeri insan resimli kumalarn denklerini zp Frenk narndan oymal sandklar atlar. Onlar ilerini bitirince tccarlar trl trl artc eyalarn; Msr'n mumlu kefenlerini, Habe lkesinin renkli ketenlerini, Sur kentinin eflatun sngerlerini, Sayda'nn mavi kilimlerini, souk kehribar fincanlar, nefis sra bardaklar, yanm topraktan ilgin kaplar kardlar. Bir evin damndan bir yn kadn bizi seyretti. Bir tanesi yaldzl deriden yzlk takmt. "lk gn papazlar gelip bizimle alveri ettiler, ikinci gn soylular, nc gn esnafla kleleri geldi. Gelen btn tccarlara orada kaldklar srece byle yapmak grenekleriymi. "Bir ay kaldk, gkte ay klmeye balaynca usandm, kentin sokaklarnda dolaa dolaa Tanr'nn bahesine vardm. "Rahipler yeil aalarn arasnda sar cppeleriyle dolayorlard. Kara mermerden bir talkta, iinde lah'n bulunduu gl pembesi bir ev vard. Kaplar pskrme lakedendi, stne kabartma cilal altndan boalarla tavuslar ilenmiti. Ssl dam, deniz yeili inidendi, geni saaklara sra sra fisto halinde kck ngraklar dizilmiti. Aralarndan beyaz kumrular uuurken kanatlar arptka onlar alyor, ngrdatyordu. "Tapnan nnde damarl mhresenk ta deli, suyu duru bir havuz vard. Suyun

bana yatp solgun parmaklarmla yayvan yapraklara dokundum. Rahiplerden biri bana doru gelip arkamda durdu. Ayaklarnda sandallar vard, biri yumuak ylan derisinden, teki ku tyndendi. Banda kara keeden stne gm aylar ilenmi bir ta vard. Cppesine yedi altn dokunmutu, kvr kvr salar rastkla boyalyd. "Biraz sonra bana seslenip dileimi sordu. "Dileimin Tanr'y grmek olduunu syledim. Rahip kk gzlerinin ucuyla tuhaf bakarak, 'Tanr avda,' dedi. "Hangi ormandaysa syle de, yannda at sreyim, diye yant verdim. "Uzun sivri trnaklaryla tniinin yumuak saaklarn svazlad; 'Tanr uykuda,' diye mrldand. "Hangi yataktaysa syle de, yannda bekleyeyim diye yant verdim. 'Tanr lende!' diye haykrd. "Yantm, 'arap tatlysa birlikte ierim, acysa da gene ierim' oldu. "ararak ban edi, elimden tutup beni ayaa kaldrd; tapnaktan ieri soktu. "Birinci hcrede, evresi iri dou incileriyle evrilmi defneden bir taht'a kurulmu bir put grdm. Abanozdan oyulmutu. Bykl de bir insan bykl kadard. Alnnda bir yakut vard, salarndan kucana koyu koyu ya damlyordu. Ayaklar yeni kurban edilmi bir olann kanyla kpkrmzyd, belinde yedi tane gk zmrt kakl bakr bir kemer vard. "Rahibe, 'Tanr bu mu?' dedim. 'Evet, Tanr budur,' diye yant verdi. "Bana Tanr'y gster, yoksa seni kesinlikle gebertirim," diye barp elini yakaladm, eli kupkuru kesildi. "Rahip bana, 'Efendim, kulunu iyi etsin de Tanr'y kendisine gstereyim,' diye yalvard. "Ben de elinin stne fledim, hemen iyileti; rahip tir tir titredi, beni ikinci hcreye gtrd. ri zmrtler aslm yeimden bir nilfer stnde duran bir put grdm. Fildiinden oyulmutu, bir insann iki kat byklkteydi. Alnnda bir zebercet vard, memeleri gzel kokularla, tarnla ovulmutu. Bir elinde yeimden, eri bir asa; tekinde yuvarlak bir kristal tutuyordu. Pirinten izme giymiti, kaln boynunu aytalarndan bir halka evrelemiti. "Rahibe, 'Tanr bu mu?' dedim; 'Evet, Tanr budur,' diye yant verdi. "'Bana Tanr'y gster, yoksa seni gebertirim!' diye haykrp gzlerine dokundum, kr oldu. "Rahip, 'Efendim kulunu iyi etsin de Tanr'y gstereyim' dedi. "Gzlerine fledim, gene grmeye balad; titredi, beni nc odaya gtrd. Vay, ne put vard, ne de baka bir ey, ama yalnzca tatan bir holde yuvarlak bir ayna vard. "Rahibe, 'Tanr nerede?' dedim. "'Grdn bu aynadan baka Tanr yok; nk bu akl aynasdr. Gkte yerde ne varsa hepsini yanstr. Yalnzca ona bakann yznden baka... yalnzca onu gstermez; iine bakan akllansn diye. Daha baka aynalar da var. Ama onlar dnce aynalardr. Yalnzca bu akl aynasdr. Bu aynaya sahip olanlar her eyi bilir, onlara hibir ey gizli deildir. Buna sahip olmayanlarda akl yoktur. Bunun iin Tanr odur ve ona taparz,' diye yant verdi. Aynaya baktm, tpk bana syledii gibiydi. "Pek olmayacak bir ey yaptm; ama oray geelim, nk aynay buradan bir gnlk yolda bir yere sakladm. Yalnzca ltfet de gene iine girip senin kulun olaym, sen de btn akl sahiplerinden daha akll olursun; akl da senin olur. Haydi ltfet de iine gireyim, artk hi kimse senin gibi akll olamaz." Ama gen Balk gld, "Ak akldan iyidir, kk Denizkz da beni seviyor," diye haykrd. Ruh, "Yok, akldan stn hibir ey olamaz," dedi. Gen Balk, "Ak daha iyi" diye derinlere dald; ruh da alaya alaya bataklklarn stnden giderek uzaklat. kinci yln sonunda, Ruh denizin kysna inip gen Balk'y ard. Balk da kp, "Beni niye derinlerden aryorsun?" dedi. Ruh, "Yakla da konualm, olaanst eyler grdm," diye yant verdi. Balk yaklat, s kyda uzand, ban avularnn iine alp dinledi.

Ruh dedi ki: "Senden ayrlnca bam alp gney yolunu tuttum. Ne kadar deerli ey varsa gneyden gelir. Alt gn Ater kentine giden kr yollarnda yrdm, haclarn geidi kzl tozlu kr yollarna koyuldum, yedinci gnn sabahnda gzlerimi kaldrdm, o! Kent ayaklarmn altnda, koyaktayd. "Bu kente dokuz kapdan girilir, hep kapnn nnde dadan Bedeviler indike kineyen tuntan bir at vardr. Surlar bakr kapl, surlarn stndeki burlar pirin damldr. Her kulede eli yayl bir oku durur. Gn doarken okuyla bir gonga vurur, gn batarken de boynuzdan bir boru alar. "Ben girmek isterken korumanlar yolumu kesip kim olduumu sordular. Dervi olduumu, yeil mendil stne gmten harfli yazlarn meleklerin iledii Kuran'n bulunduu Mekke kentine gittiimi syledim. aknlk iinde kaldlar. eri girmem iin yalvardlar. "erisi tpk bir ar gibiydi. Keke benimle birlikte olsaydn. Dar sokaklarda bir batan bir baa en renkli kt fenerler, iri kelebekler gibi titreir. Damlarn zerinden rzgr estike renkli su kabarcklar gibi kp derler. Kulbelerinin nnde ipek seccadeler stnde bezirgnlar oturur. Dimdik sakallar vardr, sarklar altn pullarla dokunmutur. Serin parmaklarnn arasndan da kehribar ya da yontma eftali ekirdeinden uzun tespihler kayar. Kimileri, arapzamk, smbl, Hint Denizi adalarndan gelme grlmedik kokular, al gllerden karlm koyu koyu yalar, mirrisafiler ve ivi biiminde kuru karanfiller satar. nsan nlerinde durup konusa hemen mangala bir tutam buhur atp havaya tatl koku saarlar. Elinde kam gibi ince bir ubuk tutan bir Suriyeliye rasgeldim. plik iplik gms bir duman tttryordu, kokusu pembe ilkyaz bademinin kokusu gibiydi. Bakalar zerleri svama gkmavisi firuzelerle kapl gm bilezikler, kk inci saaklarla altn emberli kaplan trnaklar, delikli zmrtlerden kpeler, oluklu yeimlerden yzkler satarlar. ayhanelerden kitara sesi gelir, esrar ekenler de glmseyen beyaz yzleriyle gelip geenlere bakarlar. "Gerekten benimle olmalydn. Srtlar siyah krbal araplar kalabal dirsekleyip kendilerine yol ayorlard. Biroklar bal gibi tatl iraz arab satyor. arab kk maden taslarla sunuyor, stne gl yapraklar serpiyorlard. Pazar alannda yark yark ayrlm eflatun kabuklu taze incirler, Kbrs elmaslarn andran sapsar mis gibi kavunlar, aa kavunlar, pespembe elmalar, salkm salkm zmler, yusyuvarlak kzl altn renginde portakallar, yeil altn renginde limonlar, trl trl yemi satan yemiiler duruyor. Bir kez de bir fil grdm. Hortumu llle, zerdealla boyanmt. Kulaklarnn zerinde kpkrmz ipekten bir a vard. Kulbelerden birinin karsnda durup portakallar yemeye balad, adam da yalnzca bakp gld. Onlarn ne tuhaf bir oymak olduklarn bilemezsin. Keyifleri yerindeyken kuulara gider, kafes iinde bir ku alr, neelerini artrmak iin salverirler; zgnken zntleri azalmasn diye dikenlerle dvnrler. "Bir akam zencilerin ardan, ar bir tahtravan geirdiklerini grdm; yaldzl bambudand, ll renginde in cilasyla kapl kollarna pirin tavuslar kaklmt. Pencerelerine bcek kanatlaryla ufack incirler ilenmi, incecik brmck perdeler gerilmiti; geerken iinden solgun yzl bir erkez bakp bana gld. Pelerine takldm, zenciler de admlarn sklatrp kalarn attlar, ama ben aldrmadm, byk bir meraka dtm. "Ve sonunda drt ke beyaz bir evin nnde durdular. Hi penceresi yoktu, yalnzca trbe kaps gibi kk bir kaps vard. Tahtrevan yere brakp bakr bir ekile kapya kez vurdular. Yeil deriden kaftan giymi bir Ermeni parmaklktan bakp onlar grnce kapy at, yere bir hal serdi kadn da tahtrevandan kt. eri girerken dnp bana glmsedi. Hi bu kadar soluk renkli insan grmemitim. "Ay dounca ayn yere dnp o evi aradm, ama yerinde yeller esiyordu. Bunu grnce kadnn kim olduunu, niin bana glmsediini anladm. "Keke benimle olsaydn, yeni ayn bayramnda gen Hakan sarayndan kp namaz klmaya camiye gitti. Sa sakal gl yapraklaryla boyanm, yanaklar ince altn tozuyla sslenmi, tabanlaryla avular safranla sarartlmt.

"Gn doarken sarayndan gm kaftanla kt, gn batarken altn kaftanla dnd. Halk yerlere kapanp yzlerini gzlerini srd, ama ben yle yapmadm. Hurmac sergisinin yannda durup bekledim. Hakan beni grnce rastkl kalarn kaldrp durdu. Ben hi yerimden kprdamadm, kendisine hi sayg gstermedim. Halk cretime ap kentten kamam salk verdi. Onlara kulak asmadm, gidip sanatlar yznden ilenlenmi, tuhaf tuhaf putlar yapan satclarn yanna oturdum. Yaptklarm anlatnca her biri bir put verip balarndan ekilmemi dilediler. "O gece Nar sokandaki ayevinde bir ilte stnde uzanm yatarken Hakan'n zel hizmetlileri gelip beni saraya gtrdler. Ben ieri girdike arkamdan birer birer her kapy kapayp stne zincir vurdular, ierde epeevre revakl geni bir avlu duvar vard. Duvarlar yer yer yeilli mavili inilerle bezenmi beyaz horasan tandand. Byk stunlar yemyeil somakiden, zemin eftali iei renginde bir tr eflatun mermerdendi. Hi byle bir ey grmemitim. "Avludan geerken yamakl iki kadn sayvandan aa bakp bana ilendi. Hizmetliler hzland, mzraklarnn dipikleri cilal yere vurduka tn tn ediyordu. Fildiinden ileme bir kap atlar, kendimi yedi setli sulak bir bahede buldum. Kadeh gibi laleler, ay paras patlar, gm kapl sabr iekleri dikilmiti. Karanlk havadan aa kristalden ince, boru gibi bir eme sarkyordu. Servi aalar yanp bitmi ralar gibi ttyor, bir tanesinde blbl tyordu. "Bahenin br ucunda kk bir daire vard. Biz yaklarken iki haremaas karlamaya kt. Yass vcutlar yrrken iki yana alkanyor, sar kapakl gzleri bana merakla bakyordu. Biri Hasekiler Kahyasn bir yana ekip bir eyler fsldad. teki, leylak rengi mineli oval bir kutudan alml bir tavrla alp azna att kokulu ekerleri, aznda evirip duruyordu. Birka dakika sonra Hasekiler Kahyas, hizmetlilere izin verdi; onlar, arkalarndan da haremaalar kendilerini yava yava izleyip, yanlarndan getikleri aalardan tatl dutlar kopararak saraya dndler. Yalca olan, bir kez dnp bana korkun korkun glmsedi. "Sonra Hasekiler Kahyas beni dairenin giriine dek gtrd, titremeden yrdm, ar perdeyi ekip ieri girdim. "Gen Hakan, boyal aslan postlar rtl bir sedire uzanmt, bileine de bir ahin konmutu. Arkasnda yar beline dek plak, kulaklarna koca koca kpeler aslm bir Nubyeli duruyordu. Sedirin yannda bir masann stnde elik bir pala prl prl parlyordu. "Hakan beni grnce kalarn atp 'Adn nedir senin? Bilmiyor musun, bu kentin hakan benim.' dedi. Ama ben, hi yant vermedim. "Parmayla palay gsterdi; Nubyeli de onu kapp olanca gcyle stme indirdi. elik iimden vzz diye geti, ama bana hibir ey yapmad. Adam da teker meker yere serildi; ayaa kalkarken korkusundan dileri birbirine arpt, sedirin arkasna sakland. "Hakan yerinden frlad, silahlktan bir mzrak ekip stme att. Daha havadayken kapp iki para ettim. Beni okla vurmaya kalkt, ellerimi kaldrdm, ok havada yar yolda kalakald. Sonra, Nubyeli bu utanlas olay baka bir yerde syler diye beyaz deri kemerinden bir haner karp boynunu vurdu. Adam ezilmi bir ylan gibi kvrand, dudaklarndan kzl bir kpk geldi. "O lr lmez Hakan bana dnd, ular epeevre ilemeli eflatun bir evre karp parl parl alnndan terini sildi, bana, 'Peygamber misin sen? Hibir ey yapamyorum; yoksa Peygamber olu musun? Hibir yerinden vuramyorum. Yalvarrm sana, benim kentimden k, sen ierde kaldka ben hakanlm bilemiyorum!' dedi. "Yant verdim, dedim ki: 'Hazinenin yarsn verirsen giderim; ver hazinenin yarsn bana, gideyim.' "Elimden tutup beni baheye kard. Hasekiler Kahyas beni grnce aakald. Haremaalar beni grnce dizlerinin ba zld, korkudan hep yere kapandlar. "Sarayda pirin kapl tavanndan kandiller sarkan, kzl somakiden sekiz keli bir duvar vard. Duvarlardan birine Hakan dokununca duvar yarld, birok rayla aydnlatlm bir geitten ieri girdik. ki keeli hcreler iinde azna dek gm parayla

doldurulmu arap kpleri vard. Dehlizin ortasna varnca Hakan aza alnmayacak bir sz syledi, gizli bir zemberek stnden granit bir kap ardna kadar ald, kamamasn diye elleriyle gzlerini kapad. "Nasl akllara aknlk verici bir yer olduunu dnemezsin. ncilerle dolu koca koca kaplumbaa kabuklar, yn yn yakutlarla dolu ileri oyulmu ay talar vard. Fil derisinden uvallara altn; deriden tulumlara da altn tozu doldurulmutu. Elmaslarla gkyakutlardan ilki kristal, sonuncusu yeil anaklardayd. nce fildii tabakalara sra sra yuvarlak yeil zmrtler dizilmiti; bir kede bazs firuzelerle, bazs gk zmrtlerle dolu ipek torbalar vard. Fildii boynuzlar pembe kumda talaryla, pirin borular da alaca akiklerle, yemen talaryla tepeleme doluydu. Fstk aacndan stunlarda dizi dizi sar deerli talar aslyd. Dz oval kalkanlarn iinde hem arap rengi, hem ayr rengi parlak yakutlar vard. Gene sana ancak oradakilerin onda birini syleyebildim. "Hakan elini yznden ekince bana, 'te hazinem buras; tpk sz verdiim gibi yars senin. Sana develerle deveciler de veririm, ne buyurursan yaparlar, hazineden payn dnyann neresine gitmek istersen gtrrler. Bu i bu gece olacak, nk babam Gne'in, benim kendi lkemde ldremeyeceim bir adamn bulunduunu grmesini istemem,' dedi. "Ben yant verdim, dedim ki: 'Buradaki altnlar senin olsun, senin olsun gmler de, btn deerli mcevherler, para eden her ey senin olsun. Bana gelince, benim byle eylere hi gereksinmem yok. Senden, u parmandaki yzkten baka bir ey alacak deilim.' "Hakan'n kalar atld, "Kurun paras bir yzk bu, hem deeri de yok,' diye haykrd. "'Yok!' dedim, 'O kurun yzkten baka bir ey almam, nk iindeki yazy, hem de ne amala yazldn biliyorum.' "Hakan tir tir titredi, bana yalvarp, "Btn hazinemi al da lkemden k; benim paym da senin olsun,' dedi." Ruh, "ok aykr bir ey yaptm. Ama imdi bunu anlatmann sras deil; zenginlik yzn buradan bir gnlk yolda bir maaraya sakladm. Buradan ancak bir gnlk yolda, senin gelmeni bekliyor. Byle bir yze sahip olan dnyann btn krallarndan daha zengin olur. Gel ite, gel de al onu, btn dnyann hazineleri senin olsun," dedi. Ama gen Balk gld; "Ak zenginlikten iyidir, kk Denizkz da beni seviyor!" diye haykrd. Ruh, "Hayr, zenginlikten iyi bir ey yoktur," dedi. Gen Balk, "Ak daha iyi" diye yant verip derinlere dald; Ruh da alaya alaya bataklklardan uzaklat. nc yl da getikten sonra, Ruh denizin kysna gelip Gen Balk'ya seslendi; Balk da derinlerden kp, "Beni niye aryorsun?" diye sordu. Ruh yant verdi: "Yakla, yakla da konualm, olaanst eyler grdm." Balk yaklat, s kyya uzand, ban avucunun iine alp dinledi. Ruh dedi ki; "Bildiim bir kentte, rmak kysna kurulmu bir kervansaray vardr. Orada iki ayr renkte arap iin arpa ekmeiyle sirkeli, defneli lakerda bal yiyenlerle oturdum. Biz orada kurulup keyif atarken ieri deri bir seccadeyle kehribardan iki sapl bir lavta getiren yal bir adam girdi. Seccadeyi yere serdikten sonra lavtasnn tel kirilerine mzrapla vurdu. eri, koa koa yz peeli bir kz gelip nmzde oynamaya balad. Yznde brmckten bir pee vard; plak ayaklar seccadenin zerinde kck gvercinler gibi oynuyordu. Hi byle olaanst bir ey grmemitim; oynad yer buradan ancak bir gnlk yolda." imdi gen Balk, Ruhunun szlerini duyunca kk Denizkz'nn ayaklar olmadn ve dans edemediini anmsad; byk bir istek duydu ve kendi kendine, "Yalnzca bir gnlk yolmu, sonra sevgilime dnebilirim," diye gld, s kyda ayaa kalkp Ruh'a doru yrd. Kuru topraa varnca yeniden glp kollarn Ruhuna uzatt. Ruhu da sevincinden haykrd, ona doru koup iine girdi. Gen Balk da, nnde kumsaln stnde

vcudunun glgesini, Ruhunun gvdesini grd. Ruh ona, "Durmayalm, hemen buradan savualm, Deniz Tanrlar kskan, buyruklarnda da canavarlar var," dedi. Hemen savutular, btn gece ay nda gittiler, btn ertesi gn, gn nda gittiler; gnn akamnda bir kente vardlar. Gen Balk, Ruhuna, "Sylediin kzn dans ettii kent bu mu?" diye sordu. Ruhu yant verdi: "Bu deil, baka bir kent; ama bu kente girelim." eri girip sokaklardan getiler, mcevhercilerin sokandan geerken gen Balk bedesten dolabnda sergilenen gzel gm bir fincan grd. Ruhu Balk'ya, "u gm fincan al sakla," dedi. Balk da fincan alp gmleinin katlar arasna saklad ve abucak kentten ktlar. Bir fersah kadar uzaklatktan sonra, gen Balk kalarn att, fincan frlatp, Ruhuna, "Niin bana bunu aldrp saklattn? Bu kt bir davran," dedi. Ama, Ruh'u yant verdi: "Yreini ferah tut, yreini ferah tut." kinci gnn akamnda bir kente geldiler, gen Balk Ruhuna, "Bana sylediin kzn dans ettii kent bu mu?" diye sordu. Ruh yant verdi: "Bu deil, baka bir kent; ama bu kente girelim." Girdiler, sokaklardan getiler, arklarn sokandan geerken gen Balk bir su kpnn yannda bir ocuk grd. Ruhu, "ocuu patakla," dedi. Balk alatncaya dein ocuun pestilini kard. Sonra kentten ktlar. Bir fersah uzaklatktan sonra, gen Balk kzd, Ruhuna, "Niin bana u ocuu hrpalattn? Bu kt bir davran," dedi. Ama Ruhu yant verdi: "ini ferah tut, iini ferah tut." nc gnn akamnda bir kente geldiler, gen Balk Ruhuna, "Bana sylediin kzn dans ettii kent bu mu?" diye sordu. Ruhu yant verdi: "Bu kent olabilir, haydi girelim." Girdiler, sokaklardan getiler, ama gen Balk rma da, kysndaki han da hibir yerde bulamad. Kent halk, ona tuhaf tuhaf bakt, Balk korkmaya balad. Ruhuna, "Buradan gidelim, beyaz ayaklaryla dans eden kz burada yok," dedi. Ama Ruhu, "Yok kalalm, nk gece karanlktr, yolda soyguncular kar," diye yant verdi; Balk'y ar alanda oturtup dinlendirdi. Az sonra Tatar kumandan harmaniye giyinmi balkl bir Tccar geti; elinde bomakl bir kam taklm delikli boynuzdan bir fener vard. Tccar ona, "Dolaplarn kapandn, denklerin balandn gryorsun da ne diye ar alannda oturuyorsun?" dedi. Gen Balk, "Bu kentte han bulamadm, snabilecek akrabam da yok," yantn verdi. Tccar, "Hep akraba deil miyiz? Hepimizi bir Tanr yaratmad m? Benimle gel, seni yatracak konuk odam var," dedi. Gen Balk da kalkt, Tccar'n evine gitti. Bir nar bahesinden geip de eve girince, Tccar, ellerini ykamas iin bakr bir tasta glsuyuyla, serinlik versin diye taze taze kavunlar getirdi, nne bir sahan pilavla kzarm olak eti koydu. Yemeini bitirince, Tccar Balk'y konuk odasna gtrd, rahat uyumasn diledi. Gen Balk da teekkrler etti, elindeki yz pp kendisini boyal kei klndan keenin stne att. Kara kuzu ynnden bir rty stne ekip uykuya dald. Gn aarmadan saat nce, daha ortalk karanlkken Ruhu onu uyandrp, "Kalk dedi, kalk da Tccar'n uyuduu odaya git, ldr onu, altnlarn al, nk altna gereksinmemiz var." Gen Balk kalkp sessizce Tccar'n odasna gitti. Tccar'n ayaklarnn zerinde eri bir kl, yanndaki tepsinin iinde de dokuz kese altn vard. Elini uzatp klca dokunur dokunmaz Tccar silkinip uyand, klc kendisi kapp "Sen iyilie ktlk m edersin? Sana gsterdiim incelie kar kan dkerek mi karlk vereceksin?" diye haykrd. Ruh, gen Balk'ya, "Vur!" dedi. Balk yle bir vuru vurdu ki, Tccar kendinden geti, Balk dokuz kese altn kapt, abucak nar bahesinden kp yzn yldza, sabah yldzna evirdi.

Kentten bir fersah uzaklatktan sonra, gen Balk gsn dvd, Ruhuna, "Niin bana Tccar' ldrtp altnlarn aldrttn? Elbette sen ktsn," dedi. Ama Ruhu yant verdi: "Sakin ol, sakin ol." Gen Balk, "Hain!" diye haykrd, "Hayr, sakin olamam; bana btn yaptrdklarndan ireniyorum. Senden de ireniyorum. Syle diyorum, ne diye beni bu ilere bulatrdn?" Ruhu yant verdi: "Beni insanlarn iine saldn zaman yreini vermedin; ben de btn byle eyleri yapp sevmeyi rendim." Gen Balk, "Ne sylyorsun?" diye mrldand. Ruhu, "Bilirsin" dedi, "ok iyi bilirsin. Bana yreini vermediini unuttun mu? Sanmam. Artk ne kendini z, ne de beni; sakin ol; nk stnden atamayacan hibir ac, duyamayacan hibir zevk yoktur." Gen Balk bu szleri duyunca tir tir titredi. Ruhuna, "Hayr" dedi, "Sen ktsn, bana akm unutturdun, beni benliimle kandrdn, ayaklarm gnah yoluna bastrdn." Ruhu yant verdi: "Sen beni insanlarn iine saldn zaman bana yreini vermediini unutma! Gel baka bir kente gidelim, keyfimize bakalm; dokuz kese altnmz var." Ama gen Balk dokuz kese altn alp yere frlatt, stne kp inedi. "Hayr," diye haykrd, "Artk seninle hibir iim yok, birlikte hibir yere gidecek deilim, tpk nce seni defettiim gibi, imdi de defedeceim; nk bana hibir hayrn dokunmad." Ve srtn aya dnp, yeil engerek derisinden sapl kk bakla Ruhunun gvdesi olan vcudunun glgesini ayaklarndan kesip atmaya alt. Ama, Ruhu ondan ayrlmad, dediklerine de kulak vermedi; ona, "Sana cadnn syledii bynn artk etkisi kalmad; ben senden ayrlamam, sen de beni kovamazsn. nsan ruhunu ancak bir kez karabilir; ama ruhunu geriye alan sonsuza dek iinde tamak zorundadr. Bu onun hem cezas, hem dldr," dedi. Gen Balk'nn yznn rengi utu, ellerini ovuturup haykrd: "Yalanc bir cadym, bunu bana sylemeliydi." Ruhu, "Hayr," dedi, "Tapndna, kulluunda sonsuza dek kalaca 'O'na balyd." Gen Balk, artk ruhundan ayrlamayacan, bu ruhun da kt bir ruh olduunu ve her zaman iinde kalacan anlaynca ac ac alayarak yere yld. Gn dounca, gen Balk kalkp Ruhuna, "Sylediklerini yapmamak iin ellerimi balar, senin szlerini sylememek iin dudaklarm kaparm, sevdiimin olduu yere dnerim. Denize dnerim, her zaman arksn okuduu o kk koya; ona seslenir, yaptm ktl, bama getirdiin ktl anlatrm," dedi. Ruhu,onu kandrmaya kalkp, "Sevgilin kim ki dnp gideceksin? Dnyada ondan gzel neler var. Kurdun kuun btn oyunlarn bilen, onlar gibi dans eden Samaris kzlar var. Ayaklarnda kk bakr zilleri vardr. Dans ederken glerler, kahkahalar sularn kahkahasndan daha akraktr. Benimle gel de sana onlar gstereyim. Gnah olacak diye bu zntn neden? Yemesi zevk veren ey, yiyen iin yaplmam m? Tatl tatl iilen eyde zehir mi var? Kendini zme, gel benimle, baka bir kente gidelim. urackta kk bir kentte bir lale bahesi var. Bu alml bahede beyaz tavuslarla mavi gsl tavuslar dolayor. Gnee atklar zaman kuyruklar fildiinden tepsilere, altn yaldzl tepsilere benzer. Yemlerini veren kadn onlar elendirmek iin oyunlar oynar, kimileyin ellerinin stnde dans eder, kimileyin de ayak st oynar; gzleri srmeli, burun delikleri krlang kanad gibidir. Burun deliklerinden birinde bir halkaya inciden ilenmi bir iek asldr. Dans ederken kahkahalar atar, topuklarnda gm halkalar, gm ngraklar gibi ngrdar. Haydi zlme artk, gel benimle o kente." Ama, gen Balk artk Ruhuna yant vermedi. Azna sessizlik mhrn, ellerine de bir ipin smsk dmn vurdu. Geldii yerin, sevgilisinin her zaman ark okuduu kk koyun yolunu tuttu. Ruhu da yolda durmadan onu batan karmaya alt, ama o hi yant vermedi, yaptrmak istedii ktlklerin de hibirini yapmad. indeki akn gc ylesine bykt. Denizin kysna varnca, ellerinden ipi, dudaklarndan sessizlik mhrn zd, kk Denizkz'na seslendi. Btn gn ard, yalvard, ama kz onun sesine gelmedi.

Ruhu alay edip, "te, akndan derebildiin nee bu kadarck," dedi, "Sen lm annda krk bir kaba su dolduran insan gibisin. Elindekini veriyor, hibir karlk almyorsun. Senin iin en iyisi gene benimle birlikte gelmektir, nk zevk koyann nerede olduunu, orada neler yapldn biliyorum." Ama gen Balk, Ruhuna yant vermedi; bir kayann yarnda kendine itten bir ev yapt, btn yl orada kald. Her sabah Denizkz'na seslendi, her len onu yeniden ard, geceleri onun adn syledi, kz gene denizden kp gelmedi. Maaralarda, yemyeil sularda, gelgitin oluturduu ukurcuklarda, enginin dibindeki kuyularda onu arad, denizin hibir yerinde bulamad. Ruhu da srekli olarak onu ktle kkrtt, kulaklarna korkun eyler fsldad; ama yine de onu kandramad; akn gc yle bykt ki, bir yl getikten sonra, Ruh kendi kendine, "Sahibimi ktlk yolunda kandrmaya altm, ak benden gl kt. imdi iyilik yolunda kandraym, benimle gelir," diye dnd. Gen Balk'ya, "Sana imdiye dek dnyann zevklerinden sz ettim, bana sar bir kulak evirdin. imdi izin ver de dnyann cefasn anlataym, belki dinlersin. Dorusunu istersen yeryznn sultan cefadr, onun andan kurtulmu kimse yoktur, kiminin gmlei yoktur, kiminin ekmei. Eflatun giyen dullar da vardr, lime lime giyen dullar da. Bataklklarda aa yukar czamllar dolar. Birbirlerine kyclk yaparlar. Dilenciler kr yollarnda gider gelir; heybeleri tamtakrdr. Kentlerin sokaklarndan ktlk geer, kaplarnda veba oturur. Haydi bu ileri yoluna koyalm, bunlar yaptrmayalm. Sesine gelmediini gre gre niin burada sevgilini arp bekleyeceksin? Ak nedir ki onun iin bunca eyden zveride bulunuyorsun?" Ama gen Balk yant vermedi, aknn gc yle bykt ki, her sabah Denizkz'na seslendi, her len onu yeniden ard, her gece onun adn syledi. Kz gene denizden kp ona gelmedi. Onu denizin akntlarnda, dalgalarn altndaki koyaklarda, gecenin eflatunlatrd denizde, sabahn kl rengine boyad denizde arad; hibir yerde bulamad. kinci yl da getikten sonra geceleyin itten kulbesinde yapayalnz otururken Ruh, gen Balk'ya; "Yazk! te seni ktlk yolundan kandrmaya altm, kanmadn; iyilik yolundan kandrmaya uratm, kanmadn; akn benden daha zorluymu. Artk seni kandracak deilim, ama ltfet de yreine gireyim, tpk eskisi gibi seninle zde olaym." Gen Balk, "Elbette girebilirsin, nk yrein olmad halde dnyay dolatn, kimbilir ne aclar ektin," dedi. Ruh, "Eyvah! Girecek hibir yer bulamyorum. Yrein akla yle dolu ki!" diye haykrd. Gen Balk, "Olsun, gene de sana yardm etmek isterim," dedi. O bunlar sylerken, denizden bir yas l ykseldi, tpk Deniz halkndan biri ld zaman duyulan lk gibi. Gen Balk yerinden frlad, it kulbesinden kp aa, kyya kotu. Kapkara dalgalar gmten beyaz bir ey srtlam, kyya doru hzl hzl geliyordu. O ey, kpklerden beyazd, dalgalarn stnde bir iek gibi rpnyordu. Onu mavi dalgalardan beyaz dalgalar; beyaz dalgalardan da kpkler ald. Deniz kys, karsnda saf tuttu. Gen Balk kk Denizkz'nn gvdesini ayaklarnn dibine uzanm buldu. Ayaklarnn dibinde ls yatyordu. Acnn sillesini yemi biri gibi yanna atld, dudaklarnn buz gibi kzlln pt, salarnn slak kehribarlaryla oynad. Cokusundan titreyerek, alayarak yanbana, kumlara atld, esmer kollaryla onu barna bast. Denizkz'nn dudaklar buz gibiydi, ama yine de onu pt. Salarnn bal tuzluydu, gene ac bir lezzetle tatt. Kapal gzlerini pt, gz kapaklarndaki hrn su serpintileri kendi gzyalar kadar tuzlu deildi. Onun lsne iini dkt. Kulaklarnn sedefine yksnn ac arabn boaltt. O kck elleri kendi boynuna dolad, parmaklarn boynunun narin saznda gezdirdi. Ac bir nee duydu; iszs tuhaf bir sevinle doluydu. Kapkara deniz yaklat, bembeyaz kpkler czamllar gibi inim inim inledi. Deniz kpkten bembeyaz peneleriyle onu kyda bir kr gibi arad. Deniz Kral'nn saraynda gene bir yas l ykseldi, usuz bucaksz denizden su tanrlarnn bouk boru sesleri geldi.

Ruhu, "Haydi ka!" dedi. "Deniz yaklatka yaklayor, daha beklersen seni boar. Haydi ka; aknn byklnden yreinin bana kapal olduunu grp korkuyorum. Gvenli bir yere ka. Beni br dnyaya yrein olmadan gnderecek deilsin ya?" Ama gen Balk ruhunu dinlemedi, kk Denizkz'na seslenip, "Ak akldan iyi, hazinelerden deerli, Havva kzlarnn ayaklarndan daha gzel. Onu ateler yakamaz, sular sndremez. Seni sabah ardm, sesime gelmedin. Adn ay azmdan duydu, sen duymadn. Ktlkle seni braktm, kendi gnlmn yolunu tuttum. Ama, akn hep benimle kald, hep glendi; ktle de baktm, iyilie de baktm; ama hibir ey akn yenemedi. imdi sen ldne gre, ben de seninle birlikte lrm." Ruhu onu lden ayrmak iin ok urat, ama o brakmad, ak ok bykt. Deniz yaklat, dalgalaryla onu rtmek istedi; artk sona erdiini anlaynca, Denizkz'nn buz gibi dudaklarn lgn dudaklaryla pt, iindeki yrek atlad. Yrei aknn tamasndan atlad, Ruhu girecek yer buldu ve eskisi gibi birletiler. Deniz, gen balky dalgalaryla kaplad. Sabahleyin rahip denizi kutsamaya gitti, deniz ok dalgalyd. Btn papazlar, ilahiciler, amdanclar, buhurdanclarla byk bir kalabalk da birlikte geldi. Rahip kyya gelince gen balky boulmu, kollaryla kk Denizkz'nn vcuduna smsk sarlm grd. Kalarn atarak geri ekildi, ha karma iaretlerini yaptktan sonra yksek sesle, "Denizi de iindekileri de kutsayacak deilim. Deniz halkna ilen olsun, ilen olsun onlarla dp kalkanlara. Aknn uruna Tanrsn unutup Tanr'nn yargsyla yok olan oynayla urada yatana gelince, leini oynann leiyle kaldrp rpclarn ayrnda bir keye gmn, stlerine ne bir ta dikin, ne bir iz brakn; yerlerini kimse bilmesin. Yaarken ilenlenmilerdi, lmlerinden sonra da ilen iinde yatacaklar!"diye bard. Halk, rahibin dediini yapt; rpclarn ayrnda ot bitmedik bir keye derin bir ukur kazdlar, iine lleri koydular. nc yl getikten sonra, Rahip dinsel gnlerden bir gnde halka, kurtarcnn yaralarn gsterip tanrsal fkeden sz eden vaazn vermek iin kiliseye gitti. Cppesini giyip ieri girdi, mahfilin nnde ba eerken mahfili o ana dek hi grlmemi artc ieklerle rtl grd. Grnleri tuhaft, garip bir gzellikteydiler, gzellikleri rahibe dokundu, burnuna kokular tatl tatl geldi. Bir ktlk duyumsad, niin olduunu anlayamad. Sandukay at, iindeki kutsal kaseyi ttsleyip halka bembayaz kutsal ekmei gsterdikten ve yeniden perdelerin arkasna sakladktan sonra, halka Tanr'nn fkesinden sz etmek zere konumasna balad. Ama bembeyaz ieklerin gzellii rahibe dokundu, tatl kokular burnundan girdi, dudaklarndan baka szler dkld; Tanr'nn fkesinden sz etmedi; ama ad ak olan Tanr'dan sz etmeye balad. Neden byle eyler sylediini kendisi de anlayamad. Szn bitirince halk alad, rahip de kutsallk hcresine dnd, gzleri yaarmt. Din adamlar tren cppesini karmaya baladlar; beyaz ferveyi, hamaili, tren kuan, yerlere dek inen yakay aldlar. O d grr gibi nlerinde durdu. Soyunduktan sonra onlara bakp, "Mahfildekiler ne ieiydi? Hem nereden gelmi bunlar?" diye sordu. Din adamlar, "Ne iei olduklarn bilemeyiz, ama rpc ayrnn kesinden geldi," diye yant verdiler. Rahip titredi, kendi evine gidip dua etti. Sabahleyin, daha gn aarrken papazlar, ilahiciler, amdanclar, buhurdanclar ve byk bir kalabalkla birlikte denizin kysna geldi; denizi de, btn iindeki hoppa eyleri de kutsad. Kei bacakl faunlarla koru yurdunda dans eden btn kk eyleri, yapraklarn arasndan evreyi gzetleyen btn parlak gzl eyleri de kutsad. Tanr'nn dnyasndaki her eyi kutsad. Halk sevin ve aknlk iinde kald. Ama, rpc ayrnn kesinde bir daha hibir trden iek amad, alan tpk eskisi gibi orak kald. Deniz halk da, her zaman geldikleri koya gelmez oldu, denizin baka bir bucana gtler.

YILDIZ OCUU Evvel zaman iinde, iki yoksul oduncu bir am ormanndan geiyordu. Kn ac souk bir gnyd. Onlar geerken dallar yn yn kar kaplyor, don iki yanlarndaki kk srgnleri koparyordu. alayana geldikleri zaman onu havada donmu buldular, nk onu buz hakan pmt. Hava yle souktu ki, hayvanlar da ne yapacaklarn armt. Kurt, kuyruu bacann arasnda, allarn zerinden atlarken, "Oh!" diye hrlad, "Bu tam anlamyla canavarca bir hava. Hkmet niin aresine bakmyor?" Yeil keten kular, "Tuit! tuit! tuit!" dediler, "Yal dnya lm, beyaz kefeniyle yatrmlar." Kumrular birbirlerine, "Dnya evleniyor, bu onun gelinlii," diye fsldadlar. Kck pembe ayaklar souktan kavrulmutu, ama duruma duygusal bir gzle bakmay grev bildiler. Kurt, "Sama," diye homurdand, "Hep hkmetin suu diyorum size, bana inanmazsanz, yerim sizi." Kurdun son derece kestirmeci bir kafas vard; bir tartmada hibir zaman altta kalmazd. Anadan doma dnr aakakan, "Bana kalrsa, aklama iin atom bilgisine gerek yok. Bir ey naslsa yledir. u anda, korkun bir souk var," dedi. Gerekten korkun bir souk vard. Uzun amlarn iinde oturan sincaplar snabilmek iin burunlarn birbirlerinin burnuna sryor, tavanlar deliklerinde kvrlp darya bakmay bile gze alamyorlard. Bundan holananlar, yalnzca koca boynuzlu baykulard. Tyleri kradan dimdik olmutu, ama aldrmyorlard. Koca gzlerini yuvarlaya yuvarlaya ormann bir bandan br bana birbirlerine "Tuuuit! Tuuuuit! Tuuuuit! Ne gzel hava!" diye baryorlard. ki oduncu parmaklarn hrsla hohlayarak, koskoca demir nalal izmeleriyle kaskat kar ineye ineye durmadan yryordu. Bir kez derin bir kar ukuruna batp deirmen talar dnerken akpak olan deirmenciler gibi apak ktlar; bir kez de donmu batakln sert buzlar stnde ayaklar kayd; al rp demetleri yere dt, dald; toplayp yeniden demet yapmak zorunda kaldlar; bir kez de yollarn ardklarn sandlar, stlerine bir korku kt, nk karn kollar arasnda uyuyanlara acmasz olduunu biliyorlard. Ama, btn yolcular koruyan Saint Martin'e sndlar ve izlerine basa basa, saknarak geri dndler. Sonunda ormann kysna varp, ta uzakta koyan aasnda, oturduklar kyn klarn grdler. Kurtulduklarna yle sevindiler ki kahkahalarla gldler. Gzlerine btn dnya gmten bir iek, ay da altndan, baka bir iek gibi grnd. Bununla birlikte, glmeleri geince zntye kapldlar; nk yoksulluklarn anmsamlard; biri tekine, "Dnyann bizim gibiler iin deil zenginler iin olduunu grdmz halde, ne diye neelendik?" dedi, "Keke ormanda souktan lseydik ya da yabanl bir hayvan stmze atlp bizi ldrseydi." Yol arkada, "Doru" dedi, "Kimilerine ok verilmi, kimilerine az. Dnya nimetlerinin bltrlmesi adaletsiz olmu. zntden baka hibir pay eit deil." Ama, dknlklerinden birbirlerine yanp yaklrken, pek tuhaf bir olay oldu: gkten gzel, parlak bir yldz dt. Kendi yolunda, teki yldzlarn yanndan geerek gkyznn gerisinden kayverdi; merakla ona bakarlarken sanki bir ta atm uzaklkta, kk bir aln arkasndaki bir yn st aacnn gerisine inivermi gibi geldi onlara. "lkin kim bulursa, altn bir asa var!" diye haykrp hemen komaya baladlar, altna yle can atyorlard ki... Biri arkadandan daha hzl kotu, onu geride brakt, stlerin arasndan yolunu skp br yana kt. Vay! Gerekten, beyaz karn stnde altndan bir ey yatyordu. Hemen o yne doru gitti, yere eilip ellerini stne koydu. Yldzlarla tuhaf bir biimde

ilenmi, kat kat altn srmal bir pelerindi bu. Arkadana gkyznden inen hazineyi bulduunu haykrarak syledi. Arkada gelince karn iine oturdular, altnlar blmek iin pelerinin katlarn gevettiler. Ama, iindeki ne altn, ne gm, ne de herhangi bir tr hazineydi; pelerinin iinde yalnzca uyuyan kck bir ocuk vard. Odunculardan biri tekine, "Bu umudumuzun ac sonu, ne talihsizmiiz, bir insana bu ocuun ne yarar dokunabilir? Haydi yoksulluumuzu dnelim, ekmeklerini bakalarna veremeyeceimiz kendi ocuklarmz olduunu bilip unu burada brakalm," dedi. Ama arkada, "Yok, ocuu karn iinde lmeye brakmak kt bir eydir. Ben de senin gibi yoksulum, benim anamda da azck bir ey, doyuracam birok boaz var. Ama gene de ocuu evime gtrrm, karm ona bakar," diye yant verdi. Sonra ocuu byk bir dikkatle kaldrp ac souktan korumak iin pelerine sard; arkada onun budalalna, yufka yrekliliine akn akn bakarken yokutan aa doru yolland. Kye vardklar zaman, arkada, "ocuk sende, bana da pelerini ver, en uygunu paylamamzdr," dedi. Ama, beriki yant verdi: "Yok, pelerin ne senin, ne de benim, ocuun," dedi ve onu Tanr'ya smarlayp kendi evine vard, kapy ald. Kars kapy ap kocasnn eve sa ve esen dndn grnce adamn boynuna sarlp pt. Srtndan al rp demetini indirdi, izmelerinin karlarn sprp onu ieri ard. Kocas, "Ormanda bir ey buldum, bakarsn diye sana getirdim," dedi, ama eikten ayrlmad. Kadn, "Neymi o? Gster bakaym, ev tamtakr, birok eye gereksinmemiz var!" diye haykrd. Oduncu pelerini ap uyuyan ocuu gsterdi. Kadn, "Vay bama gelen! Adamcaz, kendi ocuklarmz yok mu ki ocak bana geirecek bir deiik ocuk getiriyorsun? Hem bunun bize uursuzluk getirmeyeceini nereden bilelim? Sonra, biz buna nasl bakarz?" diye sylenip kocasna darld. Oduncu, "Hayr, bu Yldz ocuu" diye yant verdi ve bulunuunun garip yksn anlatt. Ancak kadn yatmad, kocasyla elenerek fkeli fkeli, "Kendi ocuklarmz ekmek bulamazken ellerin ocuunu mu besleyeceiz? Bizi koruyan kim? Kim karnmz doyuruyor?" diye haykrd. Oduncu, "Yok, Tanr sereleri bile koruyup doyuruyor," diye yant verdi. Kadn, "Kn sereler alktan lmyor mu? imdi de k deil mi?" diye sordu. Adam yant vermedi, eikten de kprdamad. Ormandan gelen ac bir rzgr kadn titretti, eneleri arparak, "Kapy kapamayacak msn? Evin iine zehir gibi rzgr doluyor, ben yorum," dedi. Adam, "inde kat bir yrek arpan bir evde, her zaman zehir gibi rzgr esmez mi?" diye sordu. Kadn hi yant vermedi, atee yaklat. Biraz sonra dnp kocasna bakt, gzleri ya iindeydi. Adam abucak ieri girdi, ocuu kadnn kollarna brakt, o da yavruyu pp kendi ocuklarndan en knn yatt kk bir yataa yatrd. Ertesi gn oduncu bu acayip srmal pelerini alp kocaman bir sandn iine koydu. Yldz ocuu ite bylece oduncunun ocuklaryla byd, ayn sofrada oturdu, onlara oyun arkada oldu. Her yl gitgide gzelleti, yle ki kyde oturan herkesi aknlklara drd; nk kendileri esmer, salar da kara olduu halde, o, biilmi fildii gibi beyaz ve inceydi, kvrck peremleri de zerrin ieinin kvrmlar gibiydi. Dudaklar al bir iein katmerlerine benziyor, gzleri saf suyun kysndaki mor menekeleri andryor, vcudu da daha trpanclarn ayak basmad tarlalar kaplayan nergisleri anmsatyordu. Ama bu gzellik bana dert oldu. Byklenir oldu, bencilleti, acmaszlat. Kendisi yldzdan dme olduu iin soylu olduunu dnr, oduncunun ocuklaryla kyn teki ocuklarn baya soydan diye aa grr, balarna geip onlara efendilik taslar, onlar da kendi hizmetileri yerine koyard.

Yoksullara, krlere, sakatlara ta atar, da yollarna dek kovalar, baka yerde dilenmelerini sylerdi. yle ki, kye bakaldrclardan baka kimse ikinci kez gelmez oldu. Gerekten gzellie vurgun biri gibiydi; gszlerle irkinleri alaya alr, onlarla elenirdi; yalnzca kendisini severdi. Yazn durgun havalarda papazn yemiliindeki bostan kuyusunun bana uzanr, iinde kendi yznn olaanst gzelliine dalar; kendi gzelliinin keyfiyle glerdi. ou kez oduncuyla kars ona darlr, "Kimsesiz, yardmcsz kalanlara senin yaptn biz sana yapmadk. Acnmas gereken insanlara kar neden byle katsn?" derlerdi. ou kez yal papaz onu artp, "Sinek senin kardeindir, ona ilime. Ormanlarda uuan yabanc kularn zgrl vardr, keyfin iin onlar tutma. Kr ylan da, kstebei de Tanr yaratt, hepsinin bir yeri var. Sen kim oluyorsun ki Tanr'nn dnyasna ac katyorsun? Yabann srlar bile ona krediyor," diye yaayanlara kar sevgi retmeye alrd. Ama Yldz ocuu, bunlarn szlerine aldr etmez, somurtur, dudak bker, gene acmasz davranlarn srdrrd. Arkadalar da peini brakmazd, nk almlyd, ayana abuktu, dans eder, kaval alar, ark sylerdi. Nerede Yldz ocuu balarna gese peinden gelirler, ne istese yaparlard. Sivri bir kamla kstebein bulank gzlerini oyarken de glerler, czamllara ta atarken de glerlerdi. Her eyde onlara elebalk ederdi, tpk kendisi gibi onlar da kat yrekli olmutu. Gnlerden bir gn, kyden yoksul bir dilenci kadn geti. Giysileri yrtk prtk, st ba paramparayd. Ayaklar, zerinde yrd yamr yumru yollardan kan iinde kalmt, bitkindi. Yorgunluktan koca bir kestane aacnn altnda dinlenmeye oturmutu. Ama, Yldz ocuu onu grnce arkadalarna, "Bakn! u gzel, yeil yaprakl aacn altnda pis bir dilenci kars oturuyor. Hadi unu oradan kovalm; irkinin, suratszn biri!" dedi. Hemen yanna yaklap ta att, alay etti, kadncaz korku iinde bakt, gzlerini de stnden ayrmad. Oracktaki bir allkta ktk yaran oduncu Yldz ocuu'nun ne yaptn grd, koup onu azarlad; "Sen kat yreklisin, acma nedir bilmiyorsun, bu kadn sana ne yapt ki ona byle davranyorsun?" dedi. Yldz ocuu fkeden kpkrmz kesilip ayan yere vurdu, "Sen kim oluyorsun da benim ne yaptm soruyorsun? Ben senin olun deilim ki dediklerini yapaym," dedi. Oduncu, "Doru sylyorsun, ama ben seni ormanda bulduum zaman acdm," dedi. Kadn bu szleri duyunca, sesi ktnca haykrarak dp bayld. Oduncu, kadn kendi evine kadar tad, kars bakp da kadn baygnlndan aylnca nne yiyecek iecek getirdiler, gnln aldlar. Ancak kadn ne yedi, ne iti. Oduncuya; "ocuun ormanda bulunduunu sylemedin mi? Hem bundan on yl nceydi, deil mi?" diye sordu. Oduncu yant verdi: "Ya, ormanda buldumdu onu, bugnden tam on yl nceydi." Kadn, "stnde ne iaretler bulmutunuz?" diye haykrd, "Boynunda bir dizi kehribar vard, yldz ilemeli, altn srmal bir pelerine sarlyd, deil mi?" Oduncu, "Doru, tpk sylediin gibi," diye, pelerinle kehribar dizisini sakl bulunduu sandktan karp gsterdi. Onlar grnce kadn sevincinden alayp, "Bu ocuk, benim ormanda yitirdiim kk olum. Rica ederim, onu bana artn, onu aramak iin dolamadm yer kalmad," dedi. Oduncuyla kars dar ktlar, Yldz ocuu'nu arp "Eve gir, ierde seni annen bekliyor" dediler. ocuk byk bir merak ve honutlukla, koa koa ieri girdi. Ama ierde kendisini bekleyeni grnce kmseyerek glp, "Hani, annem nerdeymi? Bu baya dilenci karsndan baka kimseyi gremiyorum burada," dedi. Kadn, "Senin annen benim!" diye yantlad. Yldz ocuu kzgnlkla, "Sen ldrmsn, ben senin olun filan deilim, sen dilencisin, irkinsin, klkszsn. Hadi bakalm ek araban, pis suratn bir daha

grmeyeyim!" diye bard. Kadn, "Yok, gerekten sen benim ormanda dourduum kk olumsun!" diye haykrp dizlerinin stne dt, kollarn ocua uzatt; "Haydutlar seni benden alp lmen iin yzst braktlar. Ama, seni grnce tandm. aretleri de bildim, srmal pelerinle kehribar dizisini. Haydi yalvaryorum, benimle gel, seni aramak iin btn dnyay dolatm. Gel benimle olum, nk senin sevgin gerekli bana!" diye yalvard. Yldz ocuu yerinden bile kprdamad, kadncaza yreinin kaplarn kapad. zntsnden alayan kadnn hkrndan baka hibir ses duyulmaz oldu. Sonunda ocuk konumaya balad; sesi hain ve acyd: "Ben kendimi senin gibi bir dilencinin deil, bir yldzn ocuu sanyordum," dedi. "Gerekten sen benim annemsen, bunu dn de buraya gelip bana utan getirecek yerde, uzaklarda kal; daha iyi edersin. Bunun iin buradan git, artk seni grmeyeyim!" Kadn, "Yazk! Olum, gitmeden nce beni pmez misin? Seni buluncaya dek ok ac ektim," dedi. Yldz ocuu, "Hayr," dedi, "Yzne baklamayacak denli pissin. Seni pmektense kara ylan, kara kaplumbaay perim, daha iyi." Kadncaz da kalkp ac ac alayarak ormann yolunu tuttu. Yldz ocuu onun gittiini grnce honut oldu ve arkadalarnn yanna oynamaya dnd. Ama, ocuklar onun geldiini grnce alay ettiler; "Vay, kara kurbaa kadar pis, kara ylan gibi irensin, ekil buradan, bizimle oynamana dayanamayz!" diye onu baheye kovdular. Yldz ocuu somurtup kendi kendine, "Bu bana syledikleri nedir bunlarn? Gider bostan kuyusuna bakarm, bana gzelliimi o syler," dedi. Hemen bostan kuyusuna gidip iine bakt. Eyvah! Yz kara kurbaann yz gibiydi, gvdesi kara ylann gvdesi gibi pul puldu. Kendisini otlarn stne atp alad, "Kesinlikle bu durum, ilediim gnah yznden bama geldi. nk ben annemi yadsdm, kovdum, kendimi beenip ona acmasz davrandm. Bunun iin btn dnyay dolap onu ararm, buluncaya dek dinlenmem," dedi. Oduncunun kk kz yaklap elini onun omuzuna koydu, "Gzelliini yitirmisen ne zarar var? Bizimle kal, ben seninle alay etmem," dedi. ocuk kza, "Hayr" dedi, "Ben annemin gnln krdm, bu ktlk ceza diye bama geldi. Bunun iin onu bulup kendimi balatncaya dek dnyay dolaacam." Hemen koa koa ormana gitti, annesine seslendi, ama hibir yant alamad. Btn gn onu ard, gne batnca yapraklardan bir yatak stnde yatp uyudu. Kular da hayvanlar da ondan kat. nk hainliini biliyorlard. Onu seyreden kara kurbaayla yannda srnen kara ylandan baka geleni gideni yoktu; yapayalnzd. Sabahleyin kalkt, aalardan birka ac yemi koparp yedi, koca ormann iinde ac ac alayarak yola dt. Rasgeldii her eyden, belki grmlerdir diye annesini sordu. Kstebee, "Sen topran altna girebilirsin, syle bana annem orada m?" dedi. Kstebek, yant verdi: "Sen benim gzlerimi kr ettin, nereden bileyim." Keten kuuna: "Sen upuzun aalarn tepelerine kadar uar, btn dnyay grebilirsin. Syle bana annemi grebiliyor musun?" dedi. Keten kuu da yant verdi: "Sen keyfin iin benim kanatlarm yoldun. Nasl uaym?" am aacnda yapayalnz oturan sincaba, "Annem nerde?" dedi. Sincap da yant verdi: "Sen benim annemi ldrdn, kendininkini de mi ldrmek istiyorsun?" dedi. Yldz ocuu alayp ban edi, Tanr'nn yaratklarndan kendisini balamalarn dileyip dua etti ve dilenci kadn araya araya yolunu srdrd. nc gn ormann br bana varp ovaya indi. Kyden geerken ocuklar elenip onu taa tuttular. Sradan kyller yl ekine rutubet getirir diye, onun inek ahrnda bile uyumasna raz olmadlar. ylesine yzne baklamayacak denli pisti ki, yanamalar onu kovdu, acyan hi kimse kmad. yl dnya yznde dolat; nnde, yol stnde sk sk onu grr gibi olduu, arkasndan seslenip ayaklarn keskin akmak talar kanatncaya dek peinden kotuu halde

hibir yerde annesi dilenci kadndan haber alamad. Ona hibir yerde yetiemedi; yolun kysndaki evlerde oturanlar, annesini de, onun gibi bir kimseyi de grmediklerini syleyip ocuun zntsyle keyiflenirlerdi. yl dere tepe btn dnyay dolat, dnyada da ona kar ne bir sevgi, ne sevgi iyilii, ne acma grd. Dnya tpk byklendii gnlerde kendi yaratt dnya gibiydi. Bir akam bir rman kysnda, salam surlu bir kentin kapsna yorgun argn, ayaklar imi bir durumda geldi, ieri girmek istedi. Fakat nbet bekleyen askerler mzraklaryla geidi kapayp serte, "Kentte ne iin var?" dediler. "Annemi aryorum, ne olur, izin verin gireyim; olur ya, belki bu kenttedir," yantn verdi. Ama askerler onunla alay ettiler; biri, kara sakaln sallayp kalkann indirdi; "Dorusu annen seni grrse hi de sevinmez, sen bataklk kurbaasndan daha pis, amurlarda srnen kara ylandan daha irkinsin. Hadi defol, defol hadi. Annen bu kentte oturmuyor," dedi. Elinde sar bir sancak tutan biri, "Annen kim, ne iin aryorsun?" diye sordu. ocuk, "Annem de tpk benim gibi bir dilencidir, ben kendisine kt davrandm, ne olur, izin verin geeyim de buradaysa yalvaraym, beni balasn," dedi. Ama onu brakmadlar, mzraklaryla drttler. Alaya alaya dnerken, zrh altn kakma iekli, tolgasnn stnde kanatl bir aslan kabartmas bulunan biri, askerlere doru gelip, ieri girmek isteyenin kim olduunu sordu. Askerler de ona, "Dilenci olu dilenciymi, biz de kovduk!" diye yant verdiler. Gelen zrhl glerek, "Hayr, o pis yarat kle diye satarz, bir tas tatl arap paras kar," diye haykrd. Oradan geen kt suratl, yal adam, "On paraya ben alrm onu," dedi. Paray verince Yldz ocuu'nu elinden tutup kentin iine gtrd. Birok sokaktan getikten sonra, nnde bir nar aac olan bir duvarn iine alan kk bir kapya geldiler. Yal adam, kapya yontma dehneden bir yzkle dokununca kap ald; pirinten yaplm be basamak merdivenden karak yanm kilden yeil kplerle, kara hahalarla dolu bir baheye girdiler. Yal adam, sarndan ilemeli bir evre karp Yldz ocuu'nun gzlerini balad ve nne katp gtrd. Gzlerinden evre syrlnca Yldz ocuu kendisini boynuzdan bir fenerle aydnlanm bir zindanda buldu. Yal adam, nne bir tepsinin iinde biraz kfl ekmek koyup, "Ye!" dedi. Bir fincana da ac su kuyup "!" dedi. ocuk bunlar yiyip itikten sonra, adam kapy onun stne kilitledi, demir bir zincirle smsk balad, gitti. Sanatn Nil trbelerinde oturan birinden renmi olan yal adam, o Libya'nn en eytan sihirbaz yeniden geldi, kalarn atp, "Bu gvur kentinin kapsna yakn bir ormanda altn ake var. Akelerin biri ak altndan, biri ar altn, ncs de kzldr. Bugn bana ak altn akeyi getireceksin; getirmeyecek olursan sana yz denek vururum. Hadi bakalm, abuk git, gn batarken seni bahe kapsnda beklerim. Ak altn akeyi getirmeye bak; yoksa kt olur, nk sen benim tutsamsn, ben seni bir tas tatl arap parasna aldm," dedi. Yldz ocuu'nun gzlerini ilemeli evreyle balayp, evden, haha bahesinden, be basamakl pirin merdivenden kard. Kk kapy da yzkle atktan sonra sokakta brakt. Yldz ocuu, kentin kapsndan kp sihirbazn syledii korulua geldi. Bu orman, dardan baknca ten kular, gzel kokulu ieklerle dolu gibi, pek gzel grnyordu; ancak bu gzelliin ona pek az yarar dokundu, nk ne yana gitse yerden sert allarla dikenler fkrp drt bir yann eviriyor, srganlar dalyor, devedikenleri hanerlerini batryordu; dayanlmaz aclar iindeydi. Sabahtan leye, leden gn batncaya dek arad halde sihirbazn syledii ak altn akeyi hibir yerde bulamad. Gn batarken ac ac alayarak eve doru dnd; nk bana gelecekleri biliyordu. Ama ormann kysna gelince, sk aalklardan, birinin acyla lk atmasna benzer bir eyler duydu. Kendi zntsn unutup dnd, koa koa oraya doru gitti; orada bir avcnn kurduu tuzaa tutulmu bir tavan grd.

Yldz ocuu ona acd, kurtard, "Ben kendim tutsam ama yine de sana zgrln veriyorum," dedi. Tavan yant vererek, "Gerekten bana zgrlm baladn, imdi buna karlk sana ne vereyim?" diye sordu. Yldz ocuu, "Ben ak altndan bir ake aryorum, hibir yerde bulamyorum, sahibime gtrmezsem beni dvecek," dedi. Tavan, "Benimle gel, seni oraya gtreyim," dedi, "Onun nereye, hem de ne iin saklandn biliyorum." Yldz ocuu tavanla birlikte gitti, koca bir meenin yarnda arad ak altn akeyi grd. i sevinle doldu, akeyi kapp tavana, "Sana ettiim hizmetin karln ka kat verdin, sana gsterdiim iyiliin yz katn dedin," dedi. Tavan, "Hayr, sen bana ne yaptnsa, ben de sana o kadar yaptm," diyerek abucak kat. Yldz ocuu da kente doru yolland. Kentin kapsnda czaml biri oturuyordu. Yzne kl rengi bir balk rtlmt, gz deliklerinden gzleri kzl kor gibi parlyordu. Yldz ocuu'nun geldiini grnce, tahta bir anaa vurup takrdatt, ngran ngrdatt, ona seslenip, "Bana para ver, yoksa alktan leceim. te beni kentten attlar. Bana hi acyan yok," dedi. Yldz ocuu, "Yazk!" diye haykrd, "Heybemde para olarak bir tanecik pulum var, onu sahibime gtrmezsem beni dver, nk ben onun tutsaym." Ama czaml ona yalvard yakard, sonunda Yldz ocuu acyp ak altn akeyi ona verdi. Eve gelince kapy sihirbaz at, ocuu ieri gtrd, "Ak altn ake var m?" diye sordu. Yldz ocuu yant verdi: "Yok!" Sihirbaz stne atlp onu dvd; nne bo bir tabak koyup, "Ye!" dedi. Bo bir fincan verip, "!" diye zindana att. Ertesi gn gelip, "Bana sar altn akeyi getirmezsen seni yanmda tutsak diye alkor, yz denek vururum," dedi. Yldz ocuu da koruya gitti, btn gn sar altn akeyi arad, arad, ama bulamad. Gn batarken durup alamaya balad! Alarken tuzaktan kurtard kk tavan kageldi. Tavan ona, "Neye alyorsun, koruda ne aryorsun?" dedi. Yldz ocuu yant verdi: "Burada saklanm sar altndan bir akeyi aryorum; onu bulamazsam sahibim beni dvecek, beni tutsak diye alkoyacak." Tavan, "Gel, peimden!" diye haykrp koruluun iinden bir glce varncaya dek kotu. Sar altn orada, suyun dibinde duruyordu. Yldz ocuu, "Sana nasl teekkr edeyim? te bununla ikidir yardmma yetiiyorsun," dedi. Tavan, "Hayr, ilkin sen bana acdn," diye abucak kat. Yldz ocuu da sar altn akeyi ald, heybesine koyup hemen kente doru yolland. Fakat czaml onun geldiini grnce karlamaya kotu. Diz kp haykrd: "Bana para ver, yoksa alktan leceim." Yldz ocuu ona, "Para olarak heybemde bir tanecik pulum var. Eer sahibime gtrmezsem beni dvecek, tutsak olarak alkoyacak," dedi. Ama czaml yalvard yakard, onu kandrd. Sonunda Yldz ocuu acyp sar altn akeyi ona verdi. Eve gelince, kapy sihirbaz at, onu ieri alp, "Sar altn ake zerinde mi?" dedi. Yldz ocuu, "Yok!" dedi. Sihirbaz stne ullanp onu dvd. Zincirlerle balayp gene zindana att. Ertesi gn yanna gelip, "Bugn bana kzl altn akeyi getirirsen sana zgrln veririm, getirmezsen kesinlikle gebertirim,' dedi. Yldz ocuu gene koruya gitti, btn gn kzl altn akeyi arad, ama hibir yerde bulamad, akamleyin oturup alad, alarken kk tavan kageldi. Tavan ona, "Aradn kzl altn ake arkandaki maarada, hadi artk alama, sevin," dedi. Yldz ocuu, "Seni nasl dllendireyim? Bak bununla tr yadmma yetiiyorsun," dedi.

Tavan, "Hayr, ilkin sen bana acdn," deyip abucak kaverdi. Yldz ocuu maaraya girdi. Ta br bucanda kzl altn akeyi buldu ve heybesine koyup ivedilikle kentin yolunu tuttu. Czaml onun geldiini grnce yolun ortasnda durup seslendi, ona, "Kzl altn akeyi bana ver, yoksa lrm," dedi. Yldz ocuu ona gene acd, "Senin gereksinmen benimkinden de ok," diyerek kzl altn akeyi verdi. Ancak, gene iinde bir sknt vard. nk bana gelecekleri biliyordu. Ama o ne? Kentin kapsndan geerken nbetiler eilip, "Efendimiz ne kadar gzelmi," diyerek sayglarn sundular, kentlilerden byk bir kalabalk peinden gelip, "Btn dnyada byle gzel hi kimse yoktur," diye haykrtlar. Yldz ocuu alayp, kendi kendine, "Kesinlikle benimle alay ediyorlar, dknlmle eleniyorlar," dedi. Halkn kalabal yle geniti ki, ocuk yolunu izini yitirdi; sonunda kendisini ortasnda Kral Saray bulunan bir alanda buldu. Sarayn kaps ald, rahiplerle kentin yksek grevlileri onu karlamaya kotular, nnde eilip, "Sen imdiye dek beklediimiz efendimizsin, Kralmzn olusun," dediler. Yldz ocuu yant verdi: "Ben kral olu filan deilim, yoksul bir dilenci kadnn oluyum. Nasl oluyor da bana gzel diyorsunuz, nk ben ne kadar irkin olduumu biliyorum?" dedi. O zaman zrh altn kakma iekli, tulgasnn stnde kanatl aslan kabartmas olan adam bir kalkan tutup, "Efendimiz nasl gzel olmadklarn sylerler?" diye haykrd. Yldz ocuu bakt; yz tpk eskisi gibiydi, gzellii geri gelmiti, gzlerinin iinde de o ana dek hi grmedii bir anlatm belirmiti. Rahiplerle yksek grevliler nnde dize gelip, "Bizi ynetecek olann tam bugn gelecei nceden bildirilmiti. Bunun iin efendimiz bu tac, bu asay kabul buyursunlar, adaletleriyle, acmalaryla bamza kral olsunlar," dediler. Ama o, "Ben buna uygun deilim; nk beni douran annemi yadsdm, onu bulup kendimi balatncaya dein de iim rahat edemez. Bunun iin, bana tala asa getirmisiniz ama, brakn da gideyim; btn dnyay dolaaym, burada zaman yitirmeyeyim," diyerek, onlardan ayrlp kentin kapsna giden sokan yolunu tuttu. Askerlerin evresinde skan halkn arasnda dilenci kadn grd. Yan banda da yol kysnda oturan czaml duruyordu. Dudaklarndan bir sevin l kt; kotu, diz kp annesinin ayaklarndaki yaralar pt, gz yalaryla slatt. Ban tozlara koydu, yrei paralanr gibi hkra hkra, "Anne, gurur saatimde seni yadsdm, dknlk saatimde beni kabul et. Anne, sana nefretimi verdim; sen bana sevgini verir misin? Anne, seni geri evirdim; imdi ocuunu kabul et" dedi. Ama dilenci kadn tek bir sz bile sylemedi. Gen, ellerini uzatt, czamlnn beyaz ayaklarn smsk tuttu. Sana kez acmam sundum. Anneme yalvar, bir kezcik bana sz sylesin," dedi. Ama, czaml ona bir sz bile sylemedi. O, gene hkrd, "Anneciim, acm dayanabileceimden ok fazla. Beni bala da gene ormana gideyim," dedi. Dilenci kadn elini onun bana koyup, "Kalk," dedi. Czaml da elini onun bana koyup, "Kalk," dedi. O da ayaa kalkp onlara bakt. Oo! Karsndakiler bir kralla bir kralieydi. Kralie ona, "Bu, yardmna yetitiin czamldr," dedi. Kral da, "Bu, ayaklarn gzyalarnla ykadn annendir," dedi. kisi de boynuna sarlp onu ptler, saraya gtrdler, gzel kaftanlar giydirdiler, bana tac geirip eline hkmdarlk asasn verdiler; o da rmak kysndaki kentin efendisi oldu, oray ynetti. Herkese adaletini, acmasn bol bol sundu; hain sihirbaz srd; oduncuya da, karsna da deerli armaanlar gnderdi; ocuklarna byk sayg gsterdi. Hi kimsenin de kurda kua eziyet etmesine dayanamad; herkese sevgiyi, iyilik sevgisini, sevecenlii retti. Yoksullara yiyecek, plaklara giyecek verdi, yurdun her bucan bar ve bolluk kaplad. Ama saltanat ok srmedi, ektii aclar o denli byk, snav atei o denli acyd ki

yl iinde gp gitti; arkasndan gelen acmasz biriydi.

You might also like