You are on page 1of 98

http://gunturk.

tk/

Uurtma Avcs
Emir ve Hasan, Kabilde monarinin son yllarnda birlikte byyen iki ocuk... Ayn evde byyp, ayn stanneyi paylamalarna ramen Emirle Hasann dnyalar arasnda uurumlar vardr: Emir, nl ve zengin bir iadamnn, Hasan ise onun hizmetkarnn oludur. stelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik aznla, Hazaralara mensuptur. ocuklarn birbirleriyle kesien yaamlar ve kaderleri, evrelerindeki dnyann trajedisini yanstr. Sovyetler igali srasnda Emir ve babas lkeyi terk edip Californiaya giderler. Emir bylece gemiinden katn dnr. Her eye ramen arkasnda brakt Hasann hatrasndan kopamaz. Uurtma Avcs arkadalk, ihanet ve sadakatin bedeline ilikin bir roman. Babalar ve oullar, babalarn oullarna etkileri, sevgileri, fedakrlklar ve yalanlar.... Daha nce hibir romanda anlatlmam bir tarihin perde arkasnn yanstan Uurtma Avcs, zengin bir kltre ve gzellie sahip topraklarn yok ediliinin aama aama gzler nne seriyor. Uurtma Avcsnda anlatlan olaanst bir dostluk. Bir insann dierini ne kadar sevebileceinin su gibi akp giden yks... (Tantm blteninden) Halit Hseyni (Khaled Hosseini) Afganistan, Kabil'de bir diplomatn olu olarak dodu. Ailesi, 1980'de Amerika Birleik Devletleri'nden siyasi snma hakk elde etti. Halen Kuzey California'da yaamaktadr ve doktorluk mesleini srdrmektedir. lk roman Uurtma Avc'snn ardndan Bin Muhterem Gne yazarn ikinci roman. Everest Yaynlar Dizgi: Bahar Kuru Trke eviri: Pren zgren

Halit Hseyni (Khaled Hosseini)

BR Aralk 2001 Bugn neysem, on iki yandayken, 1975 knn o karanlk, buz gibi gnnde oldum. Tam ann ok iyi anmsyorum; ykk, toprak bir duvann arkasna meimi, donmu derenin yaknndaki dar, kmaz sokaa bakyordum. zerinden ok uzun zaman geti; ama gemi iin sylenenler yanl. Ben onun nasl gmleceini rendim. Her ne kadar gemi peneleriyle kendine bir k yolu amay becerse de. imdi dnnce, o bo sokaa son yirmi alt yldr bakmakta olduumu fark ediyorum. Geen yaz, dostum Rahim Han beni Pakistan'dan arad. Onu ziyarete gitmemi istiyordur Kulamda ahize, mutfakta 1 dururken, kar utakinin yalnzca Rahim Han olmadn biliyordum. Kefareti denmemi gnahlarmla dolu gemiim-di. Telefonu kapadktan sonra, Golden Gate Park'n kuzey ucundaki Spreckies Gi'nn kysnda yrye ktm. Erken leden sonra gnei, dzinelerce minyatr teknenin canl, kvrak bir esintinin itkisiyle gezindii suda ldyordu. Bam kaldrp baknca gkyznde szlen, uzun, mavi kuyruklu, bir ift krmz uurtma grdm. Parkn bat tarafndaki aalarn epeyce yukarsnda, yel deirmenlerinin stnde salnyorlard; aaya, artk memleketim dediim San Francisco kentine bakan bir ift gz gibi. Ve anszn, Hasan kulama fsldad: Senin if in, bin tane olsa yakalarm. Hasan, tavandudakl uurtma avcs. Bir st aacnn yaknndaki tahta sraya oturdum. Rahim Han'n telefonu kapatmadan hemen nce, aklna son anda gelivermi gibi syledii eyi dndm: Yeniden iyi biri olmak mmkn. Bir kez daha yukarya, ikiz uurtmalara baktm. Hasan' dndm. Baba'yi. Ali'yi. Kabil'i. Her eyi deitiren o 1975 kna kadar olan yaamm. Her eyi deitiren ve beni bugn neysem o yapan k. 2 iki ocukken, Hasan'la birlikte babamn evindeki araba yolunun iki yamnda sralanan kavak aalarna trmanr, bir ayna parasyla komu evlerin camlarna k tutar, komular kzdrrdk. Pantolonlarmzn ceplerini dut kurusu ve cevizle doldurur, yksek dallardan ikisine, ata biner gibi, karlkl yerleir, plak ayaklarmz aaya sarktrdk. Dudan yerken aynay elden ele geirir, birbirimize ceviz frlatr, kkrdar, glerdik. Hasan' o aacn zerinde hl grebiliyorum; yapraklann arasndan szan gne , meeden oyulmu bir in bebei kadar toparlak, kusursuzcasna yuvarlak yzne vuruyor: dz, yayk burnu, bambu yapraklarn andran ksk, hafif ekik, a gre san, yeil, hatta safire dnen gzleri. Biraz dk, kk kulaklan, son anda eklenivermi bir 3 uzanty andran sivri, sert enesi gzmn nnde. Ve yank duda; in bebeini yapan ustann elindeki keski kaym ya da adam yoruluvermi, dikkati dalm gibi, stdudan hemen soluna atlan o entik. Bazen, o aalarn tepesinde Hasan' sapanyla komunun tek gzl Alman kurduna ceviz frlatmaya raz ederdim. Hasan bunu yapmak istemezdi, ama ben istersem, gerekten istersem beni kurnazd. Hasan benim hibir isteimi geri evirmezdi. Sapan kullanmada stne yoktu. Hasan'n babas Ali bizi bu durumda yakalaynca kzard - onun kadar tatl, iyi huylu biri ne kadar kzabilirse, elbette. Parman sallar, inin abuk, derdi. Aynay elimizden alp annesinin bir szn yinelerdi: eytan namaz klan Mslmanlara ayna tutar, akllarm elmeye alrm. Olunu serte szerek, eklerdi: "Bunu yaparken de glermi." Hasan ayaklarna bakar, "Evet, Baba," diye mrldanrd. Ama beni asla ele vernSezdi. Ayna fikrinin de, tpk komunun kpeine ceviz atmak gibi, benden ktn asla sylemedi. Kavaklar ift kanad, zeri dvme demirden motiflerle bezeli bahe kapsna ulaan, krmz tula deli araba yolunun iki yanna sralanma. Kap, babamn arazisine alyordu. Evimiz tula yolun sol tarafindayd; araba yolu evin arkasndaki bahede son buluyordu. Herkes, Baba'nn yaptrd evin, Vezir Ekber Han blgesindeki en gzel ev olduunu sylerdi; buras, Kabil'in kuzeyinde yer alan, yeni ve zengin bir mahalleydi. Kimilerine greyse Kabil'in en gzel eviydi. ki yam gl aalaryla kapl geni bir imenlik, mermer zeminli, geni pencereli, byk binaya uzanyordu.

Baba'nn sfahan'da eliyle setii geometrik desenli, mozaik fayanslar drt banyonun zeminini kaplyordu. Kalkta'dan getirdii, yaldz ilemeli hallar duvarlar sslyor, tonozlu tavandan kristal bir avize sarkyordu. st katta benim yatak odam, Baba'nn yatak odas ve "sigara odas" diye bilinen, her zaman ttn ve tarn kokan alma odas vard. Babamla arkadalar, Ali'nin sunduu akam yemeinin ardndan bu odaya ekilir, siyah, deri koltuklara yaylrlard. Pipolarn doldurur (Baba buna "pipoyu beslemek" derdi), en sevdikleri konulardan sz ederlerdi: siyaset, i, futbol. Bazen Baba'ya yanlarnda oturup oturamaya-cagm sorardm, ama o kapnn eiine dikilir, "Hadi ama," derdi. "Bu, yetikinlerin zaman. Neden gidip kitap filan okumuyorsun?" Sonra, kapy kapatrd; ben orada ylece kalr, neden btn zamann hep yetikinlere ayrdn merak ederdim. Eie oturur, dizlerimi gsme ekerdim. Orada bir, bazen iki saat oturur, ieriden gelen kahkahalar, gevezelikleri dinlerdim. Aadaki oturma odasnda, iinde zel olarak yaptrlm dolaplar bulunan, genie bir girinti vard. Kavisli duvara ereveli aile resimleri aslyd: Bykbabamla Kral Nadir ah'm 1931'de, ah'm suikastndan iki yl nce ekilmi, eski, damarl bir fotoraf; l bir geyiin banda duruyorlar, ayaklarnda dizlerine kadar gelen izmeler, omuzlarnda av tfekleri. Annemle babamn dn fotoraf da vard; babam siyah takm elbisesiyle gz alc, annem gelinlikli, glmseyen, gen bir prenses. Sonra, babamla en iyi dostu ve i orta Rahim Han', evimizin nnde dururken gsteren, bir baka fotoraf; ikisi de ok ciddi - ben henz bir bebeim, Baba beni kucama alm; yz yorgun, ask. KoUanndaym, ama parmaklarm Rahim Han'n sereparmana dolamm. Bu kavisli duvar, oturma odasn yemek salonuna balard; salonun ortasndaki maun masa, otuz konuu rahata arlayabilecek genilikteydi - masrafl, gsterili partilere dkn olan babam sayesinde, neredeyse her hafta arlard 5 da. Yemek salonunun teki ucunda kn srekli yanan, yksek, mermer bir mine vard. Geni, srgl bir kap bir dnmlk arka baheye ve dizi dizi kiraz aalarna bakan, yarm daire biimindeki terasa alyordu. Baba ve Ali doudaki duvarn dibinde kk bir sebze bahesi yetitirmiti: domatesler, nane, yeil biber ve bir trl rn vermeyen msrlar. Hasan'la ikimiz oraya "Hasta Msr Duvar" derdik. Bahenin gney ucunda, bir yenidnya aacnn glgesinde hizmetkrlarn evi vard; Hasan'n babas Ali'yle birlikte yaad kk, mtevaz, toprak kulbe. Hasan ite orada, o kk mtemilatta 1964 ylnda domu; beni doururken can veren annemin lmnden tam bir yl sonra. O evde yaadm on sekiz yl boyunca, Hasan'la Ali'nin kulbesine yalnzca -be kez girdim. Gne tepelerin ardna ekilip biz de nihayet oyun oynamaya son verince, Hasan'la yollarmz ayrlrd. Ben gllerin arasndan geip Baha'nn maliknesine yollanrdm, Hasan da doduu ve btn yaamn geirdii, dknt kulbeye. Temiz, eyasz, bir ift gazya lambasyla aydnlatlan, lo bir yer olduunu anmsyorum. Odann iki kar kesine iki dek konmu, aralarna da ypranm, saaklan erimi bir Herati kilimi atlmt; bir kede de, Hasan'n resim yapt tahta masayla ayakl bir tabure dururdu. Duvarlar, zerine boncuklarla Allah- ekber yazs ilenmi olan, tek bir rtnn dnda plakt. Baba rty Meat'a yapt yolculuklarn birinden, Ali'ye armaan getirmiti. te Sanaubar, Hasan' 1964'te, souk bir k gn bu kk kulbede dourmutu. Ben annemi doum srasndaki ar kanama yznden kaybetmiim, Hasan da annesini bir haftalkken kaybetmi. ou Afgan'n lmden de beter de6 dii bir alnyazs yznden: Kadn, gezgin bir arkc ve dans kumpanyasyla kam. Hasan annesinden hi sz etmezdi; byle biri hi var olmamt sanki. Onu ryasnda grp grmediini merak ederdim; nasl bir kadn olduunu, u an nerede bulunduunu. Hasan da onu merak ediyor muydu? zlyor muydu -benim hi tanmadm annemi zlediim gibi? Bir gn evden km, yeni balayan ran filmini grmek iin Zainab Si-nemas'na doru yryorduk; stiklal Ortaokulu'nun yaknndaki askeri kladan geen kestirmeye saptk - Baba o yolu kullanmamz yasaklamt, ama o srada Rahim Han'la birlikte Pakistan'dayd. Klay eviren itin stnden atladk, kk dereyi getik ve eski, terk edilmi tanklarn toz balad, bo, toprak araziye ktk. Birtakm askerler bu tanklardan birinin glgesine toplanm sigara iiyor, iskambil oynuyordu. lerinden biri bizi grd, yanndaki arkadan drtt, sonra Hasan'a seslendi. "Hey, sen!" dedi. "Seni tanyorum." Onu daha nce hi grmemitik. Kafas tral, tknaz bir adamd; yanaklanndaki siyah kl dipleri belirgindi. Bize sn biiminden, baklanndan rkmtm. "Yrmeye devam et," diye fsldadm Hasan'a. "Sen! Hazara! Seninle konuuyorum, yzme baksana!" diye haykrd er. Sigarasn yanndakine verdi, ba ve iaret parmaklann birletirip halka iareti yapt. teki elinin orta parman da bu halkaya soktu. Soktu,

kard, soktu kard. "Anneni tanrdm, biliyor musun? Hem de ok iyi tanrdm. u kardaki derenin kysnda onu becerdim." Askerler gld. Bir tanesi, domuz gibi cyaklad. Hasan'a, Durma, yrmeye devam et," dedim. "Ah, yle tad, sk bir delii vard ki!" diye bard asker; tekilerin ellerini skyor, pis pis sntyordu. Daha sonra, film 7 balaynca, karanlkta Hasan'n hkrdn duydum. Yalar yanaklarndan sel gibi akyordu. Uzandm, kolumu omzuna doladm, onu kendime ektim. Ban gsme yaslad. "Seni bakasnla kartrd," diye fsldadm. "Seni bakasyla kartrd." Sanaubar'n evden kamasna aslnda kimsenin armadn duymutum. nsanlar asl, Kuran' ezbere bilen Ali kendisinden on dokuz ya kk, ok gzel ama tre nedir bilmeyen, ad ktye km Sanaubar'la evlendii zaman armlar. Ali gibi o da hem ii hem de etnik kken olarak Ha-zara'yd. Birinci dereceden kuzeni olduu iin de, en doal e adayyd. Ama bu benzerliklerin dnda, Ali'yle Sanaubar'n hibir ortak zellii yoktu - en azndan d grn asndan. Sanaubar'n, dedikodulara baklrsa, pek ok erkei gnaha sokan parlak, yeil gzlerine, cilveli yzne karlk Ali doumda meydana gelen ve yznn alt ksmndaki kaslar etkileyen fel yznden asla glmseyemez, srekli ask yzle dolard. Ta yzl Ali'nin sevinmesi ya da zlmesi ok tuhaf bir grntyd, nk yalnzca o ekik, kahverengi gzleriyle glmser ya da hznlenirdi. Gzlerin ruhun aynas olduu sylenir. Bu sz, kendini salt gzleriyle davuran Ali iin sylenmiti sanki. Sanaubar'n kkrtc, mstehcen yry ve alkalanan kalalar saysz erkei batan karm. Oysa Ali'nin ocuk felci yznden ksa kalan, arpk sa baca (aradaki kt inceliindeki kas saylmazsa), bir deri bir kemikti. Bir gn, ben sekiz yandayken Ali'yle birlikte pazara nan almaya gidiimizi anmsyorum. Bir ark mrldanarak arkasndan gidiyor, yryn taklit ediyordum. Zayf, kemikli bacan yeri sprr gibi, dairesel bir harekede savuruunu, o ayan yere her basnda inanlmayacak kadar saa yatan bedenini izliyordum. Her admda yere devrilmemesi, kk bir mucize 8 gibiydi. Ona yknnce, az kald yolun kenarndaki hendee yuvarlanyordum. Bunun zerine kkr kkr glmeye baladm. Ali dnp baknca onun taklidini yaptm grd. Hibir ey sylemedi. Ne o zaman, ne daha sonra. Yalnzca yrmeye devam etti. Ali'nin yz ve yry mahalledeki baz kk ocuklar korkuturdu. Ama asl sorun, daha byk olanlard. Onu sokaklarda kovalar, nlerinden topallayarak geen bu adamla acmaszca alay ederlerdi. Kimisi ona Babalu derdi - kukla adam. "Hey, Babalu, bugn kimi yedin, bakalm?" diye haykrrlard bir azdan, kahkahalarla glerek. "Kimi yedin, ha, seni yass burunlu Babalu?" Ona 'yass burun' diyorlard, nk Ali'yle Hasan'n yz hadan Hazara rkna zg, tipik Mool zellikleri tayordu. Yllarca, Hazaralar hakknda bildiim tek ey de buydu zaten; Moollarla ayn soydan geldikleri ve u ufak tefek inlilere benzedikleri. Okul kitaplarnda onlardan neredeyse hi sz edilmez, atalarna yle bir deinilip geilirdi. Bir gn, Baha'nn alma odasnda, onun eyalarn kartrrken, elime annemin eski tarih kitaplarndan biri geti. Horam adnda bir ranl tarafndan yazlmt. zerindeki tozu fledim, gece yatarken yanma aldm ve Hazara tarihine koca bir blm ayrlm olduunu grnce afalladm. Hasan'm halkn anlatan, upuzun bir blm! te orada, benim halkmn, yani Petunlann Hazaralara zulmettiini, onlar ezdiini okudum. Hazaralann on dokuzuncu yzylda Petunlara kar ayaklanma giriiminde bulunduunu, ama Petunlann 'aza alnmaz bir vahetle bu isyan bastrd' yazyordu. Kitap, halkmn Hazaralan kadettiini, topraklanndan srdn, evlerini yaktn, kadnlarn da sattn sylyordu. 'Hazaralan ezmelerinin bir nedeni de, Petunlann Snni, Hazara-lannsa ii olmalandr,' diyordu. Kitap bilmediim, ret9 menlerimin bir kez olsun deinmedii bir sr ey anlatyordu. Bunlara Baba da deinmemiti. Ayn zamanda, bildiim eylerden de sz ediyordu: Hazaralarn fare yiyen, yass burunlu, yke dayankl, katr kadar salam insanlar olduundan, rnein. Mahalledeki baz ocuklarn Hasan'a bu tr szcklerle satatn duymutum. Ertesi hafta dersten sonra, kitab, zellikle de Hazaralarla ilgili blm retmenime gsterdim. Sayfalar yle bir kartrd, alayla glmsedi, sonra kitab geri verdi. "te, iiler bunu ok iyi becerir," dedi, eyalarn toplarken, "mazlum rol yapmay, kendilerini ehit diye yutturmay." ii derken yzn buruturmutu; bulac bir hastalktan sz eder gibi. Kocasyla ayn etnik kkene sahip, stelik akraba olan Sa-naubar mahallenin ocuklaryla bir olup Ali'yi alaya alrm. Kocasnn d grnnden ne kadar tiksindiini hi gizle -mezmi. "Bu da koca m?" diye hrlarm. "yle eekler grdm ki, kocala ok daha yakyordu." Bu evliliin Ali'yle amcas, yani anaubar'n babas arasndaki bir tr antlamaya dayandn dnenler de vard. Be yanda yetim kalan, sz edilmeye deer bir mal da miras da bulunmayan Ali'nin, amcasnn lekelenen adn kurtarmak iin Sanaubar'la evlendiini sylerlerdi.

Ali onu taciz edenlere hi karlk vermezdi; bence nedeni ksmen, o pei sra srkleyip durduu sakat bacayla onlar yakalayamayacan bilmesiydi. Ama asl neden, bir tr baklk kazanm olmasyd; saldrlar, hakaretleri duymuyordu bile; o Sanaubar'n Hasan' dourduu an yaama sevincine, derdinin ilacna kavumutu. Yaln ama etkili bir tedavi olmutu. Doum uzman yok, narkozcu yoi, yle gsterili, ekranl cihazlar yok. Yalnzca lekeli, plak bir dekte yatan Sanaubar, yannda Ali, bir de ebe. Kadnn yle 10 aman aman yardma ihtiyac olmamu, nk Hasan doarken bile karakterine uygun davranmt: O bir canlnn cann yakmay bilmez, bunu istese de beceremezdi. Birka inilti, -be knma ve Hasan grnmt. Hem de glmseyerek. Boboaz ebenin komulardan birinin hizmetisine anlattna, onun da nne gelene yaydna gre Sanaubar, Ali'nin kucandaki bebee yle bir bakm, sol dudaktaki yar grm ve kiner gibi glmeye balam. "te," demi, "senin yerine bol bol glmseyecek, budala oluna kavutun!" Hasan' kucana almay bile reddetmi, be gn sonra da ekip gitmi. Baba, Hasan' emzirmesi iin benim st annemi artm. Ali bize onun, dev Buda heykellerinin bulunduu Bamiyan kentinden gelme, mavi gzl bir Hazara kadn olduunu anlatr, eklerdi: "yle tad bir sesi vard ki." Hasan'la her seferinde, hangi arky sylerdi, diye sorardk, oysa bal gibi bilirdik - Ali bize defalarca sylemiti. Amacmz arky Ali'den bir kez daha dinlemekti. Ali genzini temizler, balard: Tksek bir dan tepesinde durdum, Ve Ali'yi, Allah'n Aslan'n ardm. Oh, Ali, Allah'n Aslan, nsanlarn Kral, u yaral kalplerimize sevin getir. Sonra bize, ayn st annenin emzirdii ocuklarn karde olduunu, aralarnda zamann bile kopartamayaca bir kan ba olutuunu sylerdi. Hasan'la ayn memeden st emmitik. lk admlarmz ayn bahede, ayn imenlerin zerinde atmtk. Ve ilk szcklerimizi ayn-atnn altnda sylemitik. 11 Benimki Baba idi. Onunkiyse Emir. Benim adm. imdi geriye baknca, 1975 ylnda olanlarn -ve onu izleyenlerin- kkeninde ite bu iki szcn yattn gryorum. I Babamn bir zamanlar Belucistan'da siyah bir ayyla gretii rivayet edilirdi. yk bir bakasyla ilgili olsayd, Afgan-lann abartma huyunu anmsar, //deyip geerdik ne yazk ki ulusal bir hastala dnm olan bu huya gre, birinin, olunun doktor olduuyla vndn duyunca, karmanz gereken sonu udur: Olan byk bir olaslkla, lisedeyken bir biyoloji snavndan iyi not almtr. Ama Baba hakkndaki herhangi bir yknn doruluundan hi kimse kuku duyamazd. Kukusu olanlar da, eh, Baha'nn srtndaki ince, uzun trnak izlerine bakabilirdi. Baha'nn greini gzmn nnde defalarca canlandrdm, ryamda bile grdm. O dlerde Baha'yla ayy birbirinden bir trl ayramazdm. Baha'ya o nl lakabn takan kii, Rahim Han'd: Tufan 13 Y^a, Dr baka deyile 'Kasrga Bey'. Bu takma ad, babama gerekten yakyordu. O bir doa olay, iriyan Petunlann kusursuz bir rneiydi; gr bir sakal, kendisi kadar asi, kvrck, kahverengi salar, bir st aacn kknden skebilecek kadar gl grnen elleri ve Rahim Han'n tanmyla, 'eytana bile diz ktrecek' kadar keskin, siyah gzleri vard. Davetlerde bir doksanlk cssesiyle salona bir firtna gibi dalar, btn balar, gnee dnen ayiekleri gibi ona evrilirdi. Baba uykusunda bile grmezden gelinmesi olanaksz biriydi. Kulaklarma pamuk tkar, yorgan bama eker, yine de Baba'mn horultusunu duyardm; bir kamyon motorunun gmbrtsn andran horultular duvarlar delip geerdi. stelik yatak odam koridorda, Baba'nn odasnn tam karsndayd. Annemin onunla ayn odada uyumay nasl baardn hl anlayabilmi deilim. Onunla tansaydm, anneme sormak istediim eylerden biri de budur. 1960'lann sonlarna doru, ben be-alt yalarndayken, Baba bir yetimhane yaptrmaya karar verdi. Ayrntlar Rahim Han'dan, dinledim. Baba'nn, hibir mimarlk deneyimi olmamasna karn, projeyi kendi eliyle izdiini anlatt. Akl banda tanlan, bu samala son verip bir mimar tutmasn demi. Baba elbette kabul etmemi, onlar da bu dik ballk karsnda balarn esefle sallam. Ama Baba baarm, onlar da bu zafer karsnda balarn saygyla emiler. Kabil Irma'nn gneyindeki Maywand Caddesi'nin hemen arkasna yaplan, iki kad yetimhanenin btn masrafn Baba karlam. Rahim Han, Baba'nn inaa kendi parasyla tamamladn, mhendislerin, elektrikilerin, su tesisats ve iilerin ('gnl alnmas gereken' belediye grevlilerinin de, elbette) parasn cebinden verdiini anlatt.

Yetimhanenin inaat yl srd. Artk sekizime basm-14 am. Aln bir gn ncesini ok iyi anmsyorum; Baba beni Kabil'in birka kilometre dndaki Ghargha Gl'ne gtrmt. Hasan' da armam syledi, ama ben Hasan'm yaplacak ileri olduu yalanm uydurdum. Baba'yla ba baa olmak istiyordum. Ayrca, bir keresinde Hasan'la Ghargha Gl'ne gitmitik ve Hasan ta suda tam sekiz kez sektirmi-ti. Benim rekorumsa beti. Baba da yanmzdayd, bizi seyrediyordu; Hasan'n srtna pat pat vurmutu. Hatta kolunu onun omzuna bile dolamt. Baba'yla ben, yalnz ikimiz, gl kysndaki tahta piknik masalarndan birine oturduk, halanm yumurtayla kfteli sandvi yedik - iki nan diliminin arasna yerletirilmi kfteyle salatalk turusu. Suyun rengi lacivertti, gne klan cam duruluundaki yzeyde ldyordu. Cumalar gl biraz hava almak iin kent dna kaan ailelerle dolup taard. Ama o gn hafta ortasyd ve bir tek Baba'yla ben vardk, bir de uzun sal, sakall birka turist; onlara 'hippi' dendiini duymutum. Rhtma oturmu, ayaklarm suya sarktmlard; balk tutuyorlard. Baba'ya salarn neden uzattklarn sordum, ama Baba homurdand, yant vermedi. Ertesi gnk konumasn hazrlyordu; elle yazlm bir deste buruuk kd kartryor, kalemiyle uraya buraya not alyordu. Yumurtam yedim ve Baba'ya, okuldaki ocuklardan birinin syledii ey doru mu, diye sordum: Yanllkla yumurta kabuunu snrsan, hemen tkrmeliydin. Baba bir kez daha homurdand. Sandviimden bir srk aldm. San sal turisderden biri gld, tekinin srtna vurdu. Uzakta, gln karsnda bir kamyon tepeyi ar ar trmanyordu. Dikiz aynasna vuran gne panldad. "Galiba bende saratan var," dedim. Kanser. Baba, esintide uuan kdardan bam kaldrd. Merubat kendin de alabilirsin, dedi; arabann bagajnda, diye ekledi. 15 Ertesi gn, yetimhanenin avlusundaki btn iskemleler doldu. Bir sr insan al trenini ayakta izlemek zorunda kald. Rzgrl bir gnd, yeni binann ana giriinin hemen nne kurulmu olan ykseltide, Baba'nn arkasnda oturuyordum. Baba koyu yeil bir takm elbise giymi, astragan bir kalpak takmt. Konumasnn ortalarna doru, rzgr bandaki apkay uurdu, herkes gld. apkay tutmam iin bana iaret etti; buna ok sevinmitim, nk bylece herkes onun benim babam olduunu anlayacakt. Yeniden mikrofona dnd, "Umarm bina apkamdan daha dayankldr," dedi; yine herkes gld. Baba konumasn bitirince, insanlar ayaa kalkp alkladlar. Alklar uzun bir sre kesilmedi. Daha sonra da, srayla onun elini sktlar. Salarm kartranlar, benim elimi skanlar da oldu. Baba'yla, bizimle yle gururlanyordum ki. Ama Baba'nn btn baarlarna karn, insanlar i konusunda ona gvenmeyi bir trl beceremezdi. Baba'ya kannda ticaret olmadm, babas gibi hukuk okumas gerektiini sylerlerdi. Oysa Baba, iini baaryla yrtmekle kalmayp Kabil'in en zengin tccarlarndan biri olmu, yanldklarn kandamt. Baba ve Rahim Han hal ihracatna ek olarak, tkr tkr ileyen iki eczaneyle bir lokantann sahibiydiler; son derece baarl bir ortaklkt. Ayn ekilde, Baba iyi bir evlilik yapamayacam ileri srenlere inat (ne de olsa, asil bir aileden gelmiyordu), annemle, ok iyi eitim alm, Kabil'in en saygm, en gzel ve en ifFetli kzlarndan biri saylan Sofia Akrami'yle evlenmiti. niversitede klasik Farsa dersi veren bu gen kadn, stelik kraliyet ailesinden geliyordu; babam ondan srekli 'prensesim' diye sz ederek bu gerei fesat ahbaplarnn yzne arpard. Beni, bu apak srtan istisnay saymazsak, babam evresindeki dnyay gnlne gre yourmu biriydi. Sorun, Baba'nn dnyay siyah-beyaz grmesiydi. Ve neyin siyah neyin 16 beyaz olduuna karar veriinde. Hayat byle yaayan birine duyduunuz sevgiye mudaka korku elik eder. Belki biraz da nefret. Beinci smftayKen, bize slam' reten bir din hocamz vard. Ad Molla Fetullah Han'd; iekbozuu bir yz, bouk bir sesi olan, ksa boylu, tknaz bir adam. Bize zek?in ve hac grevinin erdemlerini anlatr, gnde be kez klman namaz ve namaz srasnda okunan karmak dualar retir, Kuran'dan ayeder ezberletirdi - tercme etme zahmetine hi kalkmad bu Arapa szckleri ("Tanr sizi daha iyi duyabilsin!") en doru biimde telaffuz etmemiz iin bizi sktrr, bunun iin de bazen elindeki soyulmu st dalndan yararlanrd. Bir gn bize, slam'n iki imeyi korkun bir gnah saydn syledi; ienler bunun hesabn Kyamet Gn verecekti. O gnlerde, Kabil'de iki imek yaygn bir alkanlk deildi zaten. ki yznden halk nnde krbalanan filan yoktu, ama yine de, iki ienler saygdan bu ii gizli gizli yapard. nsanlar viskilerini 'ila' niyetine, kahverengi kese-kdannda, belli 'eczanelerden' alrd. Torbay grlmeyecek biimde tar, yine de, dkknn nn bilenlerin ters, ayplayan baklarna hedef olurlard. Molla Fetullah Han'n sylediklerini aktardmda, st katta, Baha'nn alma odasndaydk. Baba odann bir kesine yerletirilmi olan bardan kendine viski doldurmaktayd. Dinledi, ban sallad, sonra ikisinden bir yudum ald. Gelip deri divana oturdu, kadehini brakt, beni kucana ekti. Bir ift ktn zerinde oturuyormu duygusuna kapldm. Derin bir soluk ald, soluunu burnundan salverdi; bynn arasndan geerken tslamaya, bouk bir sla dnen ses hi kesilmeyecek gibiydi. Ona sanlsam m yoksa dehet iinde frlayp kasam m, bir trl karar veremiyordum. "Okulda rendiklerinle gerek yaamdaki eitimin ara-

17 snda bocaladn gryorum," dedi, o derin sesiyle. "Peki ama, eer syledikleri doruysa, sen bir gnahkr oluyorsun, yle deil mi, Baba?" "Hmm." Baba bir buz parasn dileriyle ezdi. "Babann gnah konusunda ne dndn bilmek ister misin?" "Evet." "yleyse anlataym," dedi Baba. "Ama nce bir eyi ok iyi anlaman istiyorum, Emir: O sakall yobazlardan asla deerli bir ey renemezsin." "Molla Fetullah Han' m kastediyorsun?" Baba kadehini sallad. Buzlar ngrdad. "Hepsini kastediyorum. O kendini bir bok sanan, her eyin stnde gren maymunlarn sakalna rkreyim." Kkrdadm. Baha'nn herhangi bir maymunun sakalna tkrrkenki grnts, gerekten komikti. "Tek bildikleri, tespih ekip anlamadklar bir dilde yazlm bir kitab papaan gibi tekrarlamak." kisini yudumlad. "Afganistan bunlann eline geerse, Allah yardmcmz olsun." "Ama Molla Fetullah Han iyi birine benziyor," dedim, hl kkr kkr glerek. "Cengiz Han da yleydi," dedi Baba. "Neyse, bu kadar yeter. Gnah sordun, ben de anlatmak istedim. Dinliyor musun?" "Evet," dedim, glmemek iin dudaklarm bzerek. Ama burnumdan bir kkrt ka, horultuya benzer bir ses kt. Bunun zerine kahkahay koyuverdim. Baha'nn buz gibi gzleri gzlerime ivilendi; ayn anda glmeyi kestim. "urada seninle iki erkek gibi konumaya alyorum. Bir kez olsun becerebilir misin bunu?" "Evet, Baba, can," diye geveledim, Baha'nn bir-ik szckle canm nasl yaKbildiine bir kez daha aarak. abu18 cak uup giden, gzel bir an yaamtk (Baba brakn kucana almay, benimle doru drst konumazd bile), bense bir aptal gibi harcamtm onu. "Gzel," dedi Baba, ama gzleri ikircikliydi artk. "imdi, mollalar ne derse desin, yalnzca bir gnah vardr, tek bir gnah. O da hrszlktr. Onun dndaki btn gnahlar, hrszln bir eitlemesidir. Ne demek istediimi anlyor musun?" "Hayr, Baba can" dedim, anlamak iin kendimi umutsuzca zorlayarak. Onu bir kez daha hsrana uratmak istemiyordum. Baba sabrszca iini ekti. Bu da canm actt, nk sabrsz biri deildi. Eve, hava karardktan ok sonra dnd, akam yemeini tek bama yediim gnleri anmsadm. Ali'ye Baba'nn nerede olduunu, eve ne zaman geleceini sorardm, oysa inaat alannda olduunu, unu ya da bunu denetlediini ok iyi bilirdim. Buysa sabr isterdi, deil mi? Uruna yetimhane yaptrd ocuklardan daha imdiden nefret ediyordum; bazen, keke ana-babalaryla birlikte Gielerdi, derdim. "Bir insan ldrdn zaman, bir yaam alm olursun," dedi Baba. "Karsnn elinden bir kocay, ocuklarndan bir babay alm olursun. Yalan sylediinde, birinin geree ulama hakkn alarsn. Hile yaptn, birini aldattn zaman doruluu, hakll alm olursun. Anlyor musun?" Anlyordum. Baba al yandayken, bir gece yars bykbabamn evine hrsz girmi. Saygn bir yarg olan bykbabam, adamn karsna dikilmi, ama hrsz onu boazndan baklayp orackta ldrm - ve Baha'dan babasn aim. Kent halk katili ertesi gn, daha leye kalmadan yakalam; adamn Kunduz yresinden gelen serserinin teki olduu anlalm. Onu bir mee dalna astklarnda, ikindi namazna daha iki saat varm. Bu yky Baha'dan deil, Rahim 19 Han'dan dinlemitim. Baba hakkndaki bilgileri hep bakalarndan alrdm zaten. "almaktan daha kt bir su yoktur, Emir," dedi Baba. "Kendisine ait olmayan bir eyi alan insan, bu ister bir can olsun isterse bir dilim nan... aalktr. Byle birinin yzne tkrrm. Byle biriyle yollarmz kesitiinde, Allah yardmcs olsun. Anlyorsun, deil mi?" Baha'nn bir hrsz evire evire dvme fikri, hem gln hem de rktcyd. "Evet, Baba." "Yukanda bir yerde bir Tann varsa, umarm benim viski imem ya da domuz yememden ok daha nemli meselelerle urayordun Hadi, in bakalm. Byle gnahtan konuup durmak beni yeniden susatt." Barda kadehini dolduruunu seyrettim ve az nceki konumamza benzer bir konumay bir daha ne zaman yapacamz merak ettim. nk gerei sylemek gerekirse, hep Baba'mn benden az ok nefret ettiini hissederdim. Neden etmesin ki? Her ey bir yana, sevgili, biricik karsn, gzeller gzeli prensesini ldrmtm, yle deil mi? Buna karlk da, en azndan Baba'ya benzeme nezaketini gsterebilirdim. Oysa ona hi ekmemitim. Hem de hi. Okulda ercanji denen bir oyun oynardk - bir tr iir yarmas. Farsa retmeninin gzetiminde yaplr, aa yukar yle geliirdi: Sen bir iirden bir dize sylerdin, rakibin de altm saniye iinde, senin azndan kan son harfle balayan, bir baka dize sylemek zorundayd. Snftaki herkes beni takmna almak isterdi,

nk on birime bastmda Hayyam'dan, Hafiz'dan ya da Rumi'nin nl Mesnevi'sinden dzinelerce dizeyi ezbere biliyordum. Bir keresinde, btn snfa kar tek bama oynadm ve kazandm. O akam bunu Baba'ya anlattm; bam sallamakla yetindi, "Gzel," diye mrldand. 20 te babamn kaytszlndan kap, lm annemin kitaplarna snmam, byle oldu. Bir de Hasan'a, elbette. Bulduum her eyi okuyordum; Rumi, Hafiz, Sadi, Victor Hugo, Jules Verne, Mark Twain, Ian Fleming. Annemin kitaplarn okuyup bitirince -skc tarih kitaplarn deil, onlara pek elimi srmezdim, bir tek romanlara, destanlara dkndm-harlm kitaplara yatrmaya baladm. Cinema Park'n yaknndaki kitapdan her hafta bir kitap alrdm; odamdaki raflar dolunca onlar karton kutularda biriktirmeye baladm. Bir airle evlenmek baka eydi, burnunu iir kitaplarndan kaldrmayan bir oula sahip olmak baka ey, elbette... Baha'nn hayal ettii erkek evlat bu deildi. Gerek erkekler iir okumazd; hele iir yazmak, Tann korusun! Gerek erkekler -gerek erkek ocuklar- tpk Baha'nn genken yapt gibi, futbol oynard. Edebiyata dknlm Baba iin gerekten sabr isteyen bir durumdu. 1970'de, Baba yetimhane inaatndan bir sreliine uzaklam, dnya kupas malanm televizyondan izlemek iin Tahran'a gitmiti; o gnlerde Afganistan'da henz televizyon yoktu. Futbol tutkusunu bana da alamak iin, beni bir takma yazdrd. Ama acnacak durumdaydm, takmn yz karasydm; srekli, ya gzel bir pasn arasna giriyordum ya da gole giden bir oyuncunun nn tkyordum. Sska bacaklarmla sahada bir o yana bir bu yana seirtir, kimse bana pas vermedii iin szlanp dururdum. Kollarm deli gibi sallayp, "Hey, bana! Bana!" diye rp dursam da, takm arkadalarm beni grmezden gelirdi. Babamn spor becerilerinin zerresini bile alamadm anlalnca, Baba beni hi olmazsa ateli bir taraftara dntrmeyi denedi. Bu kadarn becerebilirdim herhalde, deil mi? Elimden geldiince uzun bir sre ilgileniyormu numaras yaptm. Kabil takm Kandahar' yendiinde Baha'yla birlikte lklar attm, hakem bizim takma penalt verince, kfr 21 basum. Ama Baba bu ilginin iten olmadn hissetti ve olunun asla futbol oynamayaca, hatta seyretmeyecei gere ini kabullendi. Baba'nn beni ilkbaharn ilk gn, Afgan ylbasnda gtrd yllk Buzkafi Turnuva'sn anmsyorum. Buzkapi, Afganistan'n milli tutkusuydu, hl da yledir. Genellikle zengin hamilerce desteklenen, son derece yetenekli bir binici, yani bir cependez, oyun alanndaki bir kei ya da koyun leini yerden kapmaya, drtnala kaldrd atyla stadn evresinde bir tur attktan sonra hayvan leini nceden belirlenmi olan say izgisinin iine atmaya alr; bu arada teki pepen-dez'lcr onu kovalar, lei elinden almak iin her yolu dener: tekme, yumruk, krba savurmak, trmklamak serbesttir. O gn izleyiciler avaz avaz baryor, meydandaki adlar sava naralar atarak, bir toz bulutu iinde, hayvan leini kapmaya alyordu. Toprak atlarn toynaklar altnda sarslyordu. Biz yukardaki tribnlerden seyrediyorduk; biniciler nmzden doludizgin, haykrarak, kkreyerek geiyor, atlarn azlarndan salyalar, kpkler fikryordu. Bir ara Baba birini gsterdi. "Emir, u etraf kalabalk adam gryor musun?" Gryordum. "O, Henry Kissinger." "Ya," dedim. Henry Kissinger'n kim olduunu bilmiyordum, sormaya hazrlandm. Ama ayn anda, dehet iinde, pe-pendez'lcrdcn birinin attan dtn ve toynaklann altnda ezildiini grdm. Bedeni, bez bir bebek gibi oradan oraya srkleniyor, saa soia savruluyordu; sonunda adlar uzaklat, beden birka kez yuvarlandktan sonra durdu. Bir kez seirdi, sonra tam anlamyla hareketsiz kald; bacaklar doal olmayan bir biimde bklm, akan kan yerde bir havuzcuk oluturmutu. 22 Alamaya baladm. Eve dnnceye kadar da aladm. Baha'nn direksiyona kenetlenmi ellerini anmsyorum. Skyor, gevetiyor, yine skyordu. Yzndeki tiksintiyi gizlemek iin harcad youn abay hi unutmayacam. O gece, babamn alma odasnn nnden geerken, Rahim Han'la konutuunu duydum. Kulam kapya yaptrdm. "...salkl olduu iin kretmelisin," diyordu Rahim Han. "Biliyorum, biliyorum. Ama srekli kitap okuyor ya da uykuda yrr gibi evin iinde dolanp duruyor." "Ee?" "Ben yle deildim." Baba'nn sesinden hayal krkl, hatta kzgnlk yansyordu. Rahim Han gld. "ocuklar boyama kitab deildir. Onlar en sevdiin renklere boyayamazsn." "Ben bunu bilir, bunu sylerim: Kesinlikle onun gibi deildim; birlikte bydm ocuklar da deildi." "Biliyor musun, bazen dnyann en ben-merkezci insan oluyorsun," dedi Rahim Han. O, Baba'ya bu tr eyler sy- -leyebilen tek kiiydi. "Bununla ilgisi yok." "Yok. mu?" "Yok." "Neyle var, peki?"

Baba'nn oturduu koltuun gcrdadn duydum. Gzlerimi yumdum, kulam kapya biraz daha bastrdm; duymak istiyor, duymak istemiyordum. "Bazen u camdan darya bakyor, onu mahallenin ocuklaryla oynarken gryorum. Onu itip kakyor, oyuncaklann elinden alyor, urasna burasna dirsek atyorlar. Ve o, asla karlk vermiyor. Asla. 23 Yalnzca... ban ne eiyor..." "iddeti sevmiyor demek ki," dedi Rahim Han. "Demek istediim bu deil, Rahim; bal gibi biliyorsun," diye atld Baba. "Bu ocukta eksik bir eyler var." "Evet, gaddarlk." "Kendini savunmann gaddarlkla bir ilgisi yoktur. Mahallenin ocuklar ona satanca ne oluyor, biliyor musun? Hasan ne atlp onlar pskrtyor. Kendi gzlerimle grdm. Eve dndkleri zaman, ona soruyorum: 'Hasan'n yzndeki yara nasl oldu?' O da, 'Dt,' diyor. Sana sylyorum, Rahim, bu ocukta bir eksiklik var." "Zamanla kendi yolunu bulacaktr," dedi Rahim Han. "Nereye doru, peki?" dedi Baba. "Kendini savunamayan bir ocuk, hibir eyi savunmayan bir erkek olur." "Her zamanki gibi, an basitletiriyorsun." "Hi sanmyorum." "fkelisin, nk iini devralmayacandan korkuyorsun." "imdi kim basideriyor, bakalm?" diye sordu Baba. "Bak, birbirinizi sevdiinizi biliyorum, bu da beni mudu ediyor. Kskanyorum ama memnunum. Ciddiyim. Birine... onu anlayan birine ihtiyac var, nk Tann ahit, ben anlayamyorum. Ama Emir'de beni endielendiren, ifade edemediim bir ey var. Sanki..." Duraksadru, doru szckleri aradn grebiliyordum. Sesini alakt, ama onu yine de duyabildim. "Doktorun onu kanmn iinden ekip aldn gzlerimle grmeseydim, olum olduuna asla inanmazdm." Ertesi sabah Hasan bana kahvalt hazrlarken, cann skan bir ey mi var, diye sordu. Lafi azna tkverdim: Sen kendi iine bak. Rahim Han u gaddarlk konusunda yanlyordu. 24 DRT 1933'te, babamn doduu ve Zahir ah'n krk yllk saltanatnn balad yl, Kabil'in varsl ve tannm bir ailesinden gelen iki gen adam, iki karde, babalarnn Ford marka spor arabasnn direksiyonuna geerler. Kafalar hahatan dumanl ve Fransz arabndan kyak, Paghman yolunda son srat giderken, Hazara bir kar-kocaya arpp ikisinin de lmne neden olurlar. Polis olduka piman grnen delikanllarla len iftin be yandaki olunu, ok saylan bir yarg olan, lekesiz gemiiyle nl bykbabamn karsna getirir. Erkek kardelerin yksn, sonra da merhamet dileyen babalarn dinleyen bykbabam, ailenin dkt paralar sayesinde askerlikten muaf tutulan bu iki gen adama derhal Kandahar'a gidip orduya yazlmalarm ve bir yl askerlik y*\'25 malarn buyurmu. Babalar pek can gnlden olmasa da, bu karara boyun emi; sonuta herkes, biraz sert de olsa adil bir ceza olduu konusunda birlemi. Yetim ocua gelince, bykbabam onu evlat edinip evine alm, teki hizmetkrlara olan yetitirmelerini ama ok yumuak davranmalarn tembihlemi. te bu ocuk, Ali'ydi. Ali'yle Baba birlikte bym, Ali ocuk felci geirinceye kadar da birlikte oynamlar; tpk Hasan'la benim bir kuak sonra yaptmz gibi. Baba bize Ali'yle yapaklar yaramazlklar anlatr, Ali de bam sallayp yle derdi: "Ama, Aa efendi, elebann kim, cefay ekenin kim olduunu da sylesene." Baba gler, kolunu Ali'nin omzuna dolard. Ama bu yklerin hibirinde Baba, Ali'den arkada olarak sz etmezdi. in tuhafi, ben de Hasan' arkadam olarak grmyordum. Bildik anlamda, yani. Birbirimize, ellerimizi kullanmadan bisiklet srmeyi retmi ya da karton bir kutudan gayet iyi alan bir film makinesi yapm olsak da. Btn bir k uurtma uurarak, uurtma yarlar yaparak geirsek de. Bu ince kemikli yz, tral kafa ve dk kulaklar, tavandudak-l bir glmsemenin srekli aydnlatt bu in bebei yz, benim iin Afganistan'n yz olsa da. Bunlarn hibir nemi yoktu. nk tarih kolayca silinip atlacak bir ey deildi. Din de yle. Sonuta ben bir Pe-tun'dum, o da bir Hazara; ben Snni'ydim o ii. Hibir ey bunu deitiremezdi. Hibir ey. Ama biz emeklemeyi birlikte renen iki ocuktuk ve hibir etnik kken, toplumsal snf ya da din bunu deitiremezdi. Yaammn ilk on iki yln Hasan'la oynayarak geirdim. Bazen, bana btn ocukluum Hasan'la geirilen uzun, puslu bir yaz gnym gibi gelir: babamn bahesindeki aalarn arasnda birbirimizi kovalayarak, saklamba, hrsz26

polis, Kzlderili-kovboyculuk oynayarak, bceklere ikence ederek... en byk baarmz da, hi tartmasz, bir arnn inesini kopardmz gn tattk; bir ipe baladmz zavall hayvan, umaya her yelteniinde ekiyorduk. Kuzeydeki dalara giderken Kabil'den geen ICocflere, gebelere musallat olurduk. Kervann mahallemize yaklatn, koyunlarn meiediini, keilerin baa'lznm, develerin boynundaki ngraklar duyar duymaz evden firlardk. Sokamzdan ar ar geen kervan seyrederdik; st ba toz iindeki erkeklerin gneten, rzgrdan ypranm yzleri, uzun, rengrenk allara brnm boyunlarna, bileklerine boncuklar, gm kolyeler takm kadnlar. Keilere akl ta atardk. Katrlarna su fkrtrdk. Hasan' Hasta Msr Duvar'na oturtur, sapanyla develerin baldrlarna ta atmaya zorlardm. lk kovboy filmimizi (John Wayne'in Rio Bravo\ en sevdiim kitapnn karsndaki Cinema Park'ta, birlikte izledik. Baba'ya, John Wayne'le tanabilmek iin, bisi ran'a gtrmesi iin yalvardmz anmsyorum. Baba o genizden gelen (vites deitiren bir kamyonun motorundan kan sese epeyce benzeyen) kahkahalarn koyuverdi; yeniden konuabildii zaman da bize 'seslendirme' denen eyi aklad. Hasan'la donup kalmtk. nanamyorduk. John Wayne Farsa konumuyordu, ranl deildi! Amerikalyd; pk Kabil'de, sada solda grdmz, st ba dklen, crtlak renkli gmlekler giyen, cana yakn, uzun sal erkeklerle kadnlar gibi. Rio Bravo'yu kez, en beendiimiz kovboy filmi olan Muhteem Tedilfyi tam on kez izledik. Her seyredite, son sahnede, Meksikal ocuklar Charles Bronson' gmerken aladk - Baba'nn dediine gre, o da ranl deildi! Kabil'in ar-e-Nau kesimindeki kf kokulu, khne arlarda ya da Vezir Ekber Han semtinin batsna den yeni kentte gezinirdik. Son grdmz filmden konuarak, cvl 27 cvl pazarlarda, kalabaln arasnda dolardk. Tccarlar, dilencileri yararak ilerler, zeri tka basa dolu, minicik tezghlarn sraland, dar geiderden geerdik. Baba her ikimize de haftada on Afgan liras verirdi; biz de bu paray lk Coca-Cola'ya ve zerine gl suyuyla amfist rendesi serpilmi dondurmaya harcardk. Okul zaman hi deimeyen, gndelik bir dzenimiz vard. Ben yataktan gbela kalkp banyoya gidene kadar, Hasan oktan kalkp aptesini alm, Ali'yle birlikte sabah namazn klm, kahvaltm hazrlam olurdu: masaya dzgnce yerletirilen, ekerli, koyu bir ay ve zerine en sevdiim reel olan vine reeli srlm, bir dilim kzarm nan. Ben karnm doyurur, ev devlerinden yaknrken Hasan yatam dzeltir, ayakkablarm cilalar, o gn giyeceim giysiyi tler, defterlerimi, kalemlerimi toplard. Koridorda t yaparken, kendi kendine ark sylediini duyardm; hafif bouk sesiyle, eski Hazara trkleri sylerdi. Sonra, Baba beni siyah Ford Mustang'iy-le okula gtrrd - Steve McQueen'in, alt ay nce bir sinemada gsterilen Bullitt filmindeki arabasnn ayns olduu iin, Mustang'i herkes gptayla szerdi, Hasan evde kalr, ev ilerinde Ali'ye yardm ederdi: kirli amarlar elde ykamak, kurumas iin avluya asmak, yerleri sprmek, pazardan taze nan almak, akam yenecek eti hazrlamak, imleri sulamak. Okuldan sonra Hasan'la buluur, bir kitap kapar, babamn Vezir Ekber Han Mahaliesi'ndeki arazisinin hemen kuzeyinde ykselen, ters dnm kse biimindeki tepeye trmanrdk. Tepede terk edilmi, eski bir mezarlk vard; sra sra, isimsiz mezar talar, aradaki geitleri kaplayan, karman orman allar. Saysz mevsimin kar ve yamuru yznden mezarln demir kaps paslanm, alak, beyaz mezar talan tahrip olmum. Mezarln giriinde bir nar aac vard. Bir yaz gn, Ali'nin mutfak baklarndan biriyle aaca adlan28 mz kazdk: "Emir ve Hasan; Kabil'in Sultanlar." Bu szckler ii resmiletiriyordu: Bu aa bizimdi. Hasan'la aaca trmanr, kan krmzs narlar toplardk. Meyveleri yiyip ellerimizi otlara sildikten sonra, Hasan'a kitap okurdum. Hasan yere bada kurar, nar yapraklarnn arasndan szlen gne yznde oynarken sessizce beni dinler, arada bir, yerden bir ot kopartrd. Hasan'n tpk Ali gibi, daha dorusu Hazaralann ou gibi, okuma yazma renmeyecei daha doduu an, belki de Sanaubar'n isteksiz rahmine dt an kararlatrlmt - okuyup yazmak bir hizmetkrn ne iine yarayacakt kir Ama szcklerin gizemi, cahilliine karn, ya da belki cahillii yznden Hasan' mthi ekiyor, bu yasak ve gizli dnya onu bylyordu. Ona iirler, ykkr, bazen de bilmece okurdum; ama bunlar zmekte benden kat kat stn olduunu grnce, bilmeceleri kestim. Ve herhangi bir ekimeye yol amayacak eyler okumaya baladm; Nasrettin Hoca'yla eeinin bana gelen aksilikleri, gln olaylar, rnein. O aacn altnda saaderce, gne batncaya kadar otururduk, ama Hasan havann hl bir masala, hi olmazsa bir paragrafa yetecek kadar aydnlk olduunu ileri srerdi. Hasan'a kitap okumann en zevkli ksm, onun anlamad, irice bir sze rastladmz zamanlard. Onunla alay eder, cahilliini yzne vururdum. Bir keresinde, yine Nasrettin Hoca'nn bir yksn okurken, beni durdurdu. "Bu szn anlam ne?" "Hangisinin?" "Ebleh." "Anlamn bilmiyor musun?" dedim, srtarak.

"Hayr, Emir Aa." "Ama ok sk kullanlr."

"Olsun, bilmiyorum ite." Sesimdeki ineleyici tny his-29 settiyse bile, glmseyen yz bunu ele vermiyordu. "Eh, okuldaki herkes ne demek olduunu bilir," dedim. "Bir bakalm. Ebleh. Evet, zeki, akll demektir. En iyisi bir cmle kuraym: szcklere geldi mi, Hasan eblehin tekidir." "Aah," dedi, ban sallayarak. Daha sonra bundan byk bir sululuk duyardm. Kendimi affettirmek iin de eski gmleklerimden birini ya da bir oyuncam verirdim. Kendime de, bunun zararsz bir akay yeterince telafi ettiini sylerdim. Hasan'n o gne kadar, okuduklarm arasnda en sevdii kitap, eski Pers kahramanlarn anlatan, onuncu yzyldan kalma bir destan olan ahname'ydi. Btn blmlere, zellikle de Feridun, Zal ve Rudabeh ahlara baylmt. Ama tpk benim gibi, onun da en sevdii masal, byk sava Rstem'le rzgr kadar hzl at Rah'n yks olan 'Rstem'le Sohrab' idi. Rstem, yiit dman Sohrab' savata lmcl bir biimde yaralar, ama onun uzun zaman nce yitirdii olu olduunu renir. zntden kahrolan Rstem, olunun son szlerini acyla dinler: "Eer sen gerekten benim babamsan, klcm olunun karayla kirletmi oldun. Ve bunu srf inatlndan yapn. Yreini sevgiye dndrmeye altm, sana yalvardm, nk sende annemden izler bulacam sandm. Ama yreine bou bouna seslenmiim; imdiyse birbirimize kavumak iin artk ok ge..." "Bir daha oku, ltfen, Emir," derdi Hasan. Bazen de, tam bu blmde gzleri yaanr, ben de her seferinde kimin iin aladm merak ederdim; stn ban paralayan, ban kllere gmen, acili Rstem iin mi, yoksa son nefesini verirken bile babasnn sevgisinin zlemiyle yanp tutuan Sohrab iin rai? Ben ahsen, Rstem'in yazgsn o kadar da trajik 30 bulmuyordum. Sonuta, btn babalar iten ie oullarn ldrme arzusu beslemez miydi? Bir gn, Temmuz 1973'te, Hasan'a kk bir oyun daha oynadm. Ona kitap okuyordum, bir anda ykden uzakla-verdim. Hl okuyormu gibi yapyor, arada bir sayfay eviriyordum, ama metni btnyle brakm, kendi uydurduum bir ykye gemitim. Hasan durumun farknda deildi, elbette. Onun iin, sayfadaki szckler gizemli, zlmesi olanaksz bir ifreler yumayd. Szckler sr dolu, gizli kaplard, anahtarlar da bendeydi. Daha sonra tam ona, baarmaya altm bir kkrdamayla, hikyeyi beenip beenmediini sormak zereydim ki, Hasan alklamaya balad. "Ne yapyorsun?" dedim. "Bu bana epeydir okuduun en iyi ykyd," dedi, hl alklayarak. Gldm. "Gerekten mi?" "Gerekten." "Bu... byleyici," diye mrldandm. Ciddiydim Bu... yle beklenmedik bir eydi ki. "Emin misin, Hasan?" Hl alklyordu. "Harikayd, Emir Aa. Yann biraz daha okur musun?" "Byleyici," diye yineledim; soluum kesilmiti, bahesinde hazine bulan biri gibiydim. Yokuu inerken, dnceler kafamda aman* daki havai fiekler gibi patlyordu. Epeydir okuduun en iyi yk, demiti. Ona bir sr yk okumutum. Hasan'n bir ey sorduunu duydum. "Ne?" dedim. "Byleyici ne demek?" Gldm. Onu smsk kucakladm, yanana bir pck kondurdum. "Hey, neden yaptn bunu?" diye sordu; arm, kzarmt. 31 Srtna dosta bir aplak indirdim. Glmsedim. "Sen bir prenssin, Hasan. Sen bir prenssin ve ben seni seviyorum." Ayn gece, ilk ksa ykm yazdm. Otuz dakikam ald. Sihirli bir kse bulan ve gzyalarn bu ksenin iine aktt zaman yalarn inci tanelerine dntn gren bir adamn hikayesiydi. Ama yoksulluuna karn mutlu biri olan bu adam ok ender alamaktadr. Bunun zerine, gzyalar sayesinde zengin olabilme umuduyla, alamak iin kendini zorlamaya, her yolu denemeye balar. nciler yldka, hrs bilenir. yk, bir inci tepesinin zerinde elinde bak, kucanda da biricik karsnn doranm bedeniyle oturan adamn, hkrarak alamasyla bitiyordu. O akam iki sayfalk ykm aldm, basamaklar ktm, Baha'nn sigara odasna girdim. Baha'yla Rahim Han pipo iiyor, konyaklarn yudumluyordu. "Ne var, Emir?" diye sordu Baba; divana yaylm, ellerini ensesinde kavuturmutu. Mavimsi duman bann evresinde dnp duruyordu. Ate saan gzleri karsnda boazm kuruyuverdi. Genzimi temizledim, bir yk yazdm syledim.

Baba bam sallad, yznde zorlama bir ilgiye iaret eden, clz bir glmseme belirdi. "Bak ite bu ok gzel, yle deil mi?" dedi. Baka da bir ey eklemedi. Duman bulutunun gerisinden bana bakmay srdrd. Bir dakika kadar ylece durdum; bugne kadar yaadm en uzun dakikadr. Saniyeler tek tek, damla damla akyor, birbirini izleyen saniyelerin arasnda bir sonsuzluk uzanyordu. Hava arlam, nemlenmi, neredeyse katlamt. Hava deil, tula soluyordum. Baba bana dik dik bakmay srdryor, hadi oku, demiyordu. Her zamanki gibi, Rahim Han imdadma yetiti. Elini uzatt, en kk bir zorlamadan eser olmayan bir glmse32 meyle, "Alabilir miyim, Emir can?" dedi. "Okumak isterim." Baba'nn bu sevgi szcn, can\ bir kez olsun kullandn duymamtm. Baba omuzlarn silkti, doruldu. Rahatlam grnyordu; Rahim Han onu da kurtarmt sanki. "Evet, Rahim Ka-&#'ya ver. Ben yukarya kp hazrlanacam '" Sonra da odadan kt. Baz gnler Baba'ya alabildiine youn, dinsel denebilecek bir tapnma duyardm. Ama o an, damarlarm yarp o lanedi kann bedenimden aktmak, defetmek istedim. Bir saat sonra, gece g iyice kararnca babamn arabasna binip bir partiye gittiler. Rahim Han kmadan nce yanma geldi, katlanm bir kt parasyla birlikte, ykm geri verdi. Glmsedi, gzn krpt. "Senin iin. Daha sonra okursun." Sonra, bir an durdu ve beni, pek ok editrden aldm pek ok vgden ok daha fazla yazmaya tevik eden bir ey syledi: Bravo. Onlar gidince yatamn zerine oturdum, keke Rahim Han babam olsayd, diye dndm. Sonra Baba'yi, o iri, geni gsn, beni o gse bastrd zaman kendimi ne kadar iyi hissettiimi, sabahlan nasl Brut koktuunu, sakalnn yzm nasl gdkladn dndm. Ve iim yle ani, yle youn bir sululukla doldu ki, banyoya kotum, lavaboya eilip kustum. Daha sonra yatama kvrldm, Rahim Han'n notunu tekrar tekrar okudum: Emir can, ykn ok beendim. Maallah. Tann sana zel bir yetenek vermi. imdi o yetenei bilemek senin grevin, nk Tann'nn armaan olan yetenekleri boa harcayan biri, eektir. ykn kusursuz bir dilbilgisi ve ok ilgin bir slupla yazmsn. Ama yknn en etkileyici yan, iinde 33 ki ironi. Bu szcn anlamn belki de bilmiyorsun. Ama bir gn reneceksin. Bu, baz yazarlarn meslek yaamlar boyunca uygulamaya alp da bir trl baaramad bir eydir. Sen bunu daha ilk yknde baarmsn. Kapm sana ak, her zaman da ak olacak, Emir can. Anlatacak bir ykn olduu srece, dinlemeye hazrm. Bravo. Dostun, Rahim Rahim Han'n szlerinden comu bir halde sayfalan kaptm, aaya, Ali'yle Hasan'n yere atlm bir ikenin zerinde uyuduu hole kotum. Baba evde yokken, Ali bana gz-kulak olabilsin diye, baba-oul burada uyurlard. Hasan' sarsarak uyandrdm, bir yk dinlemek ister misin, dedim. Uykulu gzlerini ovuturdu, gerindi. "imdi mi? Saat ka?" "Saati bo ver. Bu ok zel bir hikye. Kendim yazdm," diye fsldadm, Ali'yi uyandrmamaya zen gstererek. Hasan'n yz aydnlanverdi. "yleyse mutlaka dinlemeliyim," dedi, stndeki rty syrarak. yky ona oturma odasnda, mermer minenin nnde okudum. Bu kez onu kandrmama gerek yoktu; bunlar benim szcklerimdi! Hasan kusursuz bir dinleyiciydi; kendini ykye tam anlamyla kaptrr, yzndeki anlam ykdeki ini-iklara bal olarak srekli deiirdi. Ben son cmleyi okuyunca, ellerini sessizce rpt. "Mafallah, Emir Aa. Aferin!" Yz l sld. "Beendin mi?" dedim, gzel bir vgnn tadn ikinci kez kartarak - ah, nasl da tadyd. 34 "Bir gn, inallah, byk bir yazar olacaksn," dedi Hasan. "Ve dnyann her yanndaki insanlar senin yazdklarn okuyacak." "Abartyorsun, Hasan," dedim, yapt eye baylarak. "Hayr. nemli ve nl biri olacaksn," diye steledi. Sonra, tam bir ey ekleyecekken, duraklad. Syleyeceklerini tarto, hafife ksrd. "Sana yknle ilgili bir ey sorabilir miyim?" dedi, ekinerek. "Elbette." "ey..." "Sylesene, Hasan," dedim. Glmsedim, ama iimdeki gvensiz yazar anszn telalanmt; duymak isteyip istemediinden emin deildi. "ey," dedi, "neden adam karsn ldrd? Daha dorusu, gzya dkmek iin illa da zlmesi mi gerekiyordu? Soan koklasa olmaz myd?"

Donup kalmtm. Bu kadar basit bir eyi neden akl edememitim? Dudaklarm kprdad, ama hi ses kmad. Ayn gece, hem yazmann temel hedeflerinden birini, ironiyi renmitim, hem de en byk tuzaklarndan birini: tutarszlk. stelik Hasan'dan. Yaam boyunca tek bir szc bile okuyamam, yazamam Hasan'dan. Souk ve karanlk bir ses anszn kulama fsldad: Bu cahil Hazara ya m soracaz! O ne bitirmi? Alt st bir hizmeti. Ne cretle seni eletiriyor? "Eh," diye baladm. Ama cmlemi bitiremedim. nk ayn anda Afganistan, bir daha dn olmayan bir biimde deiti. 35 BE nce, gk grlemesini andran bir padama oldu. Yer hafife sarsld, sonra bir makineli tfein yaylm ateini duyduk: tat-a-tat-a-ttt. "Baba!" diye hayhrd Hasan. Hemen ayaa frladk, koarak oturma odasndan ktk. Ali'yi holde deli gibi topallarken bulduk. "Baba! Neydi o ses?" diye rd Hasan, ellerini babasna doru uzatarak. Ali kollanyla ikimizi de sard. Beyaz bir k akt, gkyzne gm rengi bir parlt verdi. Bir kez daha akt, onu bir mitralyzn hzl, kesik takrts izledi. "rdek avlyorlar," dedi Ali, bouk bir sesle. "rdekler gece avlanr, biliyorsunuz. Korkmayn." Uzaktan uzaa bir canavar dd duyuldu. Bir yerlerde bir cam krld, biri bard. Sokaktan insan sesleri geliyordu; 36 yataklarndan frlamlard, byk bir olaslkla hl pijamaly-dlar; sa ba dank, gzler i. Hasan alyordu. Ali onu kendine ekti, efkade kucaklad. Daha sonra kendime, Ha-san' kskanmadm syledim. Hem de hi. Sabahn ilk saatlerine kadar yle, sarma dola kaldk. Silah sesleri, patlamalar bir saatten de az srd, ama dmz koparmt, nk o gne kadar hi silah sesi duymamtk. O sralarda bu tr sesler bize yabancyd. Bombalarn, makineli tfeklerin sesiyle byyen Afgan ocuklarn kua henz domamt. Yemek salonunda birbirimize sokulduk, gnein domasn bekledik; hibirimiz, bir yaam tarznn sona erdiinin farknda deildik. Bizim yaam tarzmzn. Henz sona ermemiti belki, ama sonun balangcyd. Sonu, yani resmi sonu, nce Nisan 1978'de komnistlerin darbesiyle, sonra da Aralk 1979'da, Rus tanklar Ha-san'la oyun oynadmz sokaklara girdii, tandm Afganistan' ldrd ve hl srp giden kanl dnemi balatt gn geldi. Gn aarmak zereyken, Baba'nn arabasnn sesini duyduk. Arabann kaps arplarak kapand, koan ayaklar basamaklar dvd. Sonra babam eikte grnd; yznde bir ey vard. Hemen tanyamadm, nk daha nce hi grmediim bir ey: korku. "Emir! Hasan!" diye ba'.rarak, kollan ardna kadar ak, bize doru kotu. "Btn yollar kesmiler, telefon da almyor. Belirecektim!" Bizi kollarna ald. Bir an, ksack bir an, o gece olanlara artk ne olduysa- sevindim. rdek filan avlamyorlard, elbette. Aslnda o gece, 17 Temmsz 1973 gecesi, pek bir ey vurulmam. Kabil ertesi sabah uyandnda, monarinin tarih olduunu grd. Kral, Zahir ah yurtdnda, talya'dayd. Onun yokluunda, ku37 zeni Davut Han kraln krk yllk saltanatna kansz bir darbeyle son vermiti. Hasan'la birlikte ertesi sabah babamn alma odasnn nne meldiimizi anmsyorum; ieride Baba'yla Rahim Han aylarn yudumluyor, Kabil Radyosu'ndaki darbe haberlerini dinliyordu. "Emir Aa?" diye fsldad Hasan. "Ne?" "Cumhuriyet ne demek?" ' ??; ? Omuz silktim. "Bilmiyorum." Baba'nn radyosunda, 'cumhuriyet' szcn yineleyip duruyorlard. "Emir Aa?" "Evet?" "Cumhuriyet demek, babamla ben gitmek zorundayz m demek?" "Sanmyorum," diye fsldadm. Hasan biraz dnd. "Emir Aa?" "Ne?" "Babamla beni buradan gndermelerini istemiyorum." Glmsedim. uBas, seni eek. Sizi gnderen yok." "Emir Aa?" "Evet?" "Gidip aacmza trmanalm m?" Glmsemem geniledi. Hasan'm bir baka huyu da buydu: Her zaman, en don eyi sylemeyi bilirdi radyo haberleri gerekten skc bir hal almt. Hasan giyinmek iin kulbesine gitti, ben de bir kitap kapmak

iin st kata kotum. Sonra mutfaa gittim, ceplerime amfist doldurdum; darya ktmda Hasan beni bekliyordu. Bahe kapsndan frladk. Sokan kar tarafina gemi, tepemize giden bo, toprak patikada ilerlemeye balamtk ki, birden Hasan'n srtna bir 38 ta arpt. Arkamz dndk; yreim skverdi. Assef le iki arkada -Veli'yle Kemal- bize doru geliyordu. Assefin babas pilot Mahmut, babamn arkadayd. Bizim evin gneyinde, birka sokak ileride oturuyorlard - hurma aalaryla dolu, yksek duvarl, k bir evde. Kabil'in Vezir Ekber Han semtinde yaayan bir ocuksan, mudaka Assef i ve o nl, paslanmaz elikten mutasn tanrdn; tadna bizzat bakmadysan, ansl saylrdn. Alman bir anneyle Afgan bir babadan doan, sansn, mavi gzl Assef btn ocuklardan uzundu. Zalimlik alanndaki hak edilmi n onu sokaklarn bir numaras yapmt. Sznden darya kmayan arkadalar, onu honut etmek iin yanan maiyetiyle birlikte, mahallede bir Han gibi dolard. Sz kanundu; hukuk eitimine ihtiyac olanlar iin, o elik muta en iyi eitim aracyd. Bir keresinde o mutay Karteh-ar Blgesi'nden bir ocua kar kullandn grmtm. Assefin, pek de salkl saylamayacak bir panlyla dolan mavi gzlerinin nasl ksldm, yznn geriliini, o zavall ocuu bayltncaya kadar yumruklarken nasl srttn asla unutmayacam. Vezir Ekber Hanl baz ocuklar ona Assef Go/kor adn takmt: Kulak Yiyen Assef. Yzne kar sylemeye kimse cesaret edemezdi elbette; Assef le bir uurtma iin kavga ederken bu lakab onun yzne haykrma aptallnda bulunan, sonunda da sa kulan amurlu bir hendekte aramak zorunda kalan zavall ocuun bana geleni bilmeyen yoktu. Yllar sonra, Assefin nasl bir yaratk olduunu tanmlayan, ngilizce bir szck rendim; bu szcn Farsa tam bir karl yok: sosyopat* Ali'ye musallat olan btn mahalleli ocuklar iinde en acmasz, en gaddar Assef ti. in asl, 'Babalu' hakaretinin *) Sosyal davran bozukluu oian, toplumsal tehlike arz eden, ruh sal bozuk, (.n.) 39 mucidiydi. Hey, Babalu, bugn kimi yedin bakalm? Ha? Hadi, Babalu, glmse de grelimi Baz gnler ii yeni ilhamlarla dolar, tacizlerini allayp pullard: Hey, yass burunlu Baba-lu, bugn kimi yedin? Anlatsana, seni ekik gzl eek! imdi de elleri kalalarnda, lastik ayakkablaryla yerden toz bulutlar kaldrarak, doruca zerimize geliyordu. "Gnaydn, ^wwfler!" diye seslendi, bir elini sallayarak; en sevdii hakaretlerden biriydi: tekerlekler! Bizden yaa byk ocuk yaklarken, Hasan arkama geti. Kot panto-lonlu, tirtl olanlar karmza dikildiler, Assef dudaklarnda vahi bir snt, kaln kollanm gsnde kavuturdu. Bir kez daha, Assef in akl salnn tam da yerinde olmayabileceini dndm. Hemen ardndan da, Baba gibi bir babam olduu iin ne kadar ansl olduumu; AssePin beni fazlaca itip kakmamasnn tek nedeni oydu. enesiyle Hasan' gsterdi. "Hey, yass burun," dedi. "Babalu nasl?" Hasan sesini karmad, bir adm daha geriledi. "Haberi duydunuz mu, ocuklar?" dedi Assef, pis pis sn-tarak. "Kral gitti. Beladan kurtulduk. Cumhurbakan ok yaasn! Babam Davut Han' tanr; bunu biliyor muydun, Emir?" "Babam da tanyor," dedim. Doru muydu, deil mi, en ufak bir fikrim yoktu. Assef alamakl bir sesle taklidimi yapt: "Babam da tanyor." Kemal'le Veli pis pis gldler. Ah, keke Baba burada olsayd. "Eh, Davut Han geen yl bize yemee geldi," diye srdrd Assef szn. "Buna ne dersin, Emir?" Bu ssz yerde haykrsak, sesimizi duyan olur muydu acaba? Baba'nn evi en az bir kilometre uzaktayd. Ah, ne diye evden kmtk ki? 40 "Bir daha bize yemee geldiinde Davut Han'a ne diyeceim, biliyor musun?" dedi Assef. "Onunla erkek erkee konuacam; iki mert gibi. Anneme sylediimi ona da syleyeceim. Hitler hakknda. te, o gerek bir liderdi. Byk bir lider. Vizyonu olan bir adamd. Davut Han'a, Hitler'in balad ii bitirmesine izin verselerdi, dnya imdi ok daha gzel bir yer olurdu, diyeceim." Elimle azm kapamama kalmadan, yle dediimi duydum: "Baba Hitler'in deli olduunu sylyor; bir sr masum insan ldrtm." Assef burun bkt. "Annem de yle sylyor; oysa annem Alman, daha iyi bilmesi gerekirdi. Buna inanmamz istiyorlar, yle deil mi? Gerei bilmemizi istemiyorlar." "Onlar" derken kimi kastettiini bilmiyordum - ya da hangi gerei gizlediklerini. Bilmek de istemiyordum. Keke hi azm amasaydm. Keke bam kaldrp baknca Baha'nn geldiini grseydim. "Okulda verdiklerini deil, baka kitaplar okumalsn," dedi Assef. "Ben okudum. Ve gzlerim ald. imdi bir vizyonum var ve onu yeni cumhurbakanyla paylaacam. Ne olduunu renmek ister misin?" Bam salladm. Zaten syleyecekti; Assef her zaman kendi sorularn kendisi yantlard.

Mavi gzleri Hasan'a dikildi; parlayp snd. "Afganistan, Petunlann yurdudur. Hep yle oldu, daima da yle olacak. Biz gerek Afganlanz; saf Afganlar; u yass burunlular deil. Onun halk patan'mz kirletiyor. Kanmz kirletiyor." Elleriyle bir eyi sprr gibi, gsterili bir hareket yapt. "Afganistan Petunlarndr. te benim inancm." Assef gzlerini yeniden bana dikti. Gzel bir ryadan uyanan birine benziyordu. "Hitler iin artk ok ge," dedi. "Ama bizim iin deil." 41 Kot pantolonunun arka cebine uzand. "Cumhurbakanndan, kraln yapacak kuvvefi bulamad eyi yapmasn isteyeceim... Afganistan' btn bu pis, kfir Hazara]ardan temizlemesini." "Brak da gidelim, Assef," dedim; titreyen sesimden irenerek. "Bizim sana ne zararmz var?" "Ah, elbette var," dedi. Cebinden kard eyi grnce, soluum kesiliverdi. Elbette. Paslanmaz elik muta gnete parlad. "Beni fazlasyla rahatsz ediyorsun. in asl, canm u Hazara'dan bile daha ok skyorsun. Nasl olur da onunla konuur, oynar, sana dokunmasna izin verirsin?" Sesinden tiksinti damlyordu. Veli'yle Kemal balaryla onayladlar, homurdanarak onu desteklediler. Assef gzlerini kst. Ban sallad. Konutuunda, sesi de yz kadar aknd: "Ona nasl 'dostum' dersin, ha?" Az kald hayknyordum: Ama o benim dostum deil ki! Benim hizmetimi Bunu gerekten de dnm mydm? Tabii ki dnmemitim. Hayr, dnmemitim. Hasan'a bir arkada gibi, hatta bir karde gibi davranmtm. Peki ama, Baba'nn arkadalar ocuklaryla birlikte bize geldiklerinde, Hasan' bir kez olsun oyunlarmza alm mydm? Neden Hasan'la etrafta baka kimse yokken oynuyordum yalnzca. Assef mutay parmaklarna geirdi. Bana buz gibi bir bak frlatt. "Sen sorunun bir parassn, Emir. Sen ve baban gibi budalalar bu insanlan korumasayd, onlar oktan def ederdik. Ait olduklar yerde, Hazaracat'ta ryp giderlerdi. Sen Afganistan'n yz karassm." O deli gzlerine bakm ve ok ciddi olduunu anladm. Canm gerekten de yakmak istiyordu. Yumruunu kaldrd, zerime geldi. Arkamda hzl, telal bir devinim oldu. Gzmn ucuyla, Hasan'in yere eildiini, sonra dorulduunu grdm. As42 efin arkamda bir yere taklan gzleri parlad, hayrede ald. Ayn aknl, arkamda olup bitene bakan Kemal'le Veli'nin yzlerinde de grdm. Dndm ve Hasan'in sapanyla burun buruna geldim. Hasan lastik band sonuna kadar germiti. Mein yuvada, ceviz byklnde bir ta vard. Hasan'n sapan doruca As-sef in yzne dorultulmutu. Lastik band bylesine germekten zorlanan eli titriyordu; kalarndan ter damlalar fkrmt. "Ltfen bizi rahat brak, Aa," dedi Hasan, dz bir sesle. AssePe 'Aa' demiti; ksack bir an, toplumsal sralamadaki yerini beynine bylesine kazyarak, onu bir an olsun aklndan karmayacak biimde zmseyerek yaamann nasl bir ey olduunu merak ettim. Assef dilerini gcrdatt. "Brak onu, seni anasz Hazara." "Brak da gidelim, Aa, ltfen," dedi Hasan. Assef srtt. "Belki gznden kamtr, ama siz iki kiisiniz, bizse ." Hasan omuzlarn silkti. Dardan bakan biri iin, korkmu grnmyordu. Ama Hasan'n yzn doduum gnden beri tanyordum ve bu yzdeki en kk bir deiimi, her bir seirmeyi, titreimi alglayabiliyordum. Ve korktuunu grebiliyordum. Hem de ok korktuunu. "Haklsn, Aa. Ama elimdeki sapan da senin gznden kat galiba? Kprdadn an, adn 'Kulak Yiyen Asseften 'Tek Gzl AssePe evirirler, nk ta tam sol gzne nianladm." Bunlan yle dz, yansz bir sesle sylemiti ki, bu sakin sesin altndaki deheti ben bile glkle duyabildim. Assefin dudaklar seirdi. Vei'yle Kemal bu konumayj bylenmi gibi dinliyorlard. Biri tanrlarna meydan okuyordu. Onu aalyordu. En kts de, bu biri, sska bir Ha-zara'yd, Assef gzn tatan ayrp Hasan'a dikti. Hasan'n 43 yzn dikkatle aratrd. Orada bulduu ey her neyse, Ha-san'n niyetinin ne kadar ciddi olduunu anlamasna yetmi olmal ki, yumruunu indirdi. "Benim hakkmda renmen gereken bir ey var, Hazara," dedi, tane tane. "Ben ok sabrl biriyimdir. Bu i bitmedi, bilesin." Bana dnd. "Seninle de iim bitmedi, Emir. Bugn, benimle teke tek hesaplaman salayacam." Bir adm geri ekildi. Mrideri de yle. "Senin Hazara bugn ok byk bir hata yapt, Emir," dedi. Sonra, hep birlikte dndler, uzaklatlar. Yokuu inmelerini, bir duvarn arkasnda gzden yitmelerini seyrettim. Hasan titreyen elleriyle sapam beline sokmaya alyordu. Az, yattrc bir glmsemeyi andran bir kvrlla arplmt. Pantolonunun belindeki sicimi ancak beinci denemede balayabildi. rpertiler iinde eve dnerken, ikimiz de fazla konumadk; her ke banda Assef le arkadalarnn pusu kurmu bizi beklediine inanyorduk. Ama beklemiyorlard; bunun bizi az ok rahatlatmas gerekirdi. Oysa rahatlatmad. Hem de hi.

Bunu izleyen birka yl, ekonomik gelime ve reform szckleri Kbililerin dilinden dmedi. Anayasal monari feshedilmi, yerine cumhuriyet kurulmu, bana da bir cumhurbakan getirilmiti. Bir sre btn lkede bir kararllk, bir yeniden dou havas esti. nsanlar kadn haklarndan, modern teknolojiden sz ediyordu. Yine de, byk bir deiim gzlenmiyordu; her ne kadar Arg'da (Kabil'deki krallk saray) yeni bir lider oturuyor olsa da, yaam eskisi gibi srd. nsanlar cumartesiden perembeye kadar almay, cuma gnleri parklarda toplanp piknik yapmay, Ghargha Gl'nn, Paghman Baheleri'nin tahta sralarnda oturmay srdrd. Tklm tklm, rengrenk oto44 busier, kamyonlar Kabil'in dar sokaklarnda ilerliyor, aralarn arka tamponlarnda dikilen ya da melen, koyu Kabil ak-sanlanyla srcye talimat veren muavinlerin haykrlar birbirine karyordu. Ramazan'n bitiiyle balayan gnlk Bayram tatilinde, en yeni, en iyi giysilerini kuanan Kabil halk ailelerini ziyaret etti. nsanlar kucaklat, pt, birbirine "Bayramn mbarek olsun" dedi. ocuklar armaanlarn at, kabuu boyal, halanm yumurtalarla oynad. Ertesi yl, 1974 knn banda bir gn Hasan'la bahede oynuyor, kardan kale yapyorduk; Ali'nin seslendiini duyduk: "Hasan, Aa sahip [efendi] seni aryor!" n kapda duruyordu; beyazlar giymi, ellerini koltuk altlarna sokmutu; soluu buharlayordu. Hasan'la bakp gltk. Sabahtan beri bu ary bekliyorduk: Bugn Hasan'n doum gnyd. "Neymi, Baba? Biliyorsan, bize de sylesene," dedi Hasan. Gzleri prl p-nld. Ali omuz silkti. "Aa efendi bana bir ey demedi." "Hadi, Ali, syle ama," diye bastrdm. "Boyama kitab m? Belki de yeni bir tabanca?" Hasan gibi, Ali de yalan sylemeyi beceremezdi. Her yl, Baba'nn Hasan'a ya da bana ald armaan bilmiyormu numaras yapard. Ve her yl gzleri onu ek verir, biz de azndan baklay alrdk. Ama bu kez, doru sylyormu gibiydi. Baba, Hasan'n doum gnn asla atlamazd. Bir sre Hasan'a ne istediini sorar, ama Hasan armaan konusunda bir ey syleyemeyecek kadar utanga olduu iin, Baba da rar etmekten vazgeerdi. Bylece, her k kendi kafasna gre bir armaan seerdi. Bir yl Hasan'a Japon mal bir oyuncak kamyon ald, bir baka yl elektrikli bir tren, bir sonraki yu da bir dizi tren ray. Geen yi! Baba, Hasan' deri bir kov45 boy apkasyla artmt; Clint Eastwood'un iyi, Kt ve irkiti'dt takt apkann aynsyd - bu, Muhteem Tedi-/fnin yerini alan, son gzdemizdi. Btn k, apkay Ha-san'la srayla taktk, karl bir tepeyi filmin nl mziini hay-krarak inerken, birbirimize ate ettik. n kapda eldivenlerimizi ve iine kar dolmu botlarmz kardk. Hole girince, Baba'y dkme demirden yaplma odun sobasnn yannda otururken bulduk; yannda kahverengi takm elbiseli, krmz kravatl, ksa boylu, kel bir Hintli vard. "Hasan," dedi Baba, muzipe glmseyerek; "seni doum gn armaannla tantraym." Hasan'la ikimiz bo bo baktk. Grnrde kurdeleli bir armaan paketi yoktu. Ne bir torba. Ne bir oyuncak. Yalnzca arkamzda duran Ali, Baba ve bir matematik retmenine benzeyen, ufak tefek Hintli. Takm elbiseli Hintli glmsedi, elini Hasan'a uzatt. "Ben Doktor Kumar," dedi. "Seninle tantma sevindim." Farsa'y a"" bir Hindu vurgusuyla konuuyordu. "Selamn aleykm,* dedi Hasan tereddtle. Ban kibarca sallad, ama gzleri gerideki babasn anyordu. Ali yaklat, elini Hasan'n omzuna koydu. Baba, Hasan'n kukulu -ve akn- gzlerine bakt. "Doktor Kumar' Yeni Delhi'den getirttim. Kendisi bir plastik cerrahtr." "Bunun anlamn biliyor musun?" diye sordu Hintli -Doktor Kumar. Hasan ban hayr anlamnda sallad. Yardm istercesine bana bakt, bense omuz silktim. Tek bildiim, insann apandisitini aldrmak iin bir cerraha gittiiydi. Bunu bilmemin nedeni de, snf arkadalarmdan birinin bir yl nce lmesiy-di; retmen, onu cerraha gtrmekte ge kaldklarn syle46 nti. Ali'ye baktk, ama onun yznden hibir ey anlalmazd ki. Yz her zamanki gibi duygusuzdu, ama gzleri scackt. "Evet," dedi Doktor Kumar, "benim iim, insanlarn be-denlerindeki kusurlar dzeltmek. Bazen de yzlerindeki." "Ah," dedi Hasan. nce Baba'ya, sonra da Ali'ye bakt. Eliyle stdudana dokundu. "Ah," dedi bir kez daha. "Allmadk bir armaan, biliyorum," dedi Baba. "Byk bir olaslkla da umduun ey deil, ama bu, sonsuza kadar kalacak bir armaan." "Ah," dedi Hasan. Dudaklarn yalad. Genzini temizledi. "Aa efendi, bu imdi... bu..." "Hayr, katiyen," diye araya girdi Doktor Kumar. "Cann kesinlikle acmayacak. Sana bir ila vereceim, hibir ey hissetmeyeceksin."

"Ah," dedi Hasan. Glmsedi; rahatlamt. Azck. "Korkmadm, Aa efendi, yalnzca..." Hasan kanm olabilirdi, ama ben kanmamtm. Doktorlar ne zaman acmayacan sylese ban belada demekti, biliyordum. Bir yl nceki snnetimi gayet iyi anmsyordum. Doktor bana ayn eyi sylemi, hi hissetmeyeceksin, demiti. Ama o gece, uyuturucu ilacn etkisi geince, biri kasklanm kzgn kmrle dalamaya balad. Baba'nn beni snnet ettirmek iin neden on yama kadar beklediini anlayamyordum; bunun iin onu asla, baamayacaktm. Keke benim de, Baba'nn acma duygularn harekete geirecek bir yara izim olsayd. Hakszlkt bu. Hasan, Baba'nn sevgisini, ilgisini hak edecek hibir ey yapmama ki; yalnzca u gln tavandudakla domutu. Ameliyat ok iyi geti. Pansumann kartld an hepimiz biraz sarsldk, ama Doktor Kumar'n tembihledii gibi, glmsemeyi srdrdk. Kolay deildi, nk Hasan'in imi, 47 cier gibi kzarm stduda ok sevimsiz bir grntyd. Hemire ona aynay verince, Hasan'n dehet dolu bir lk atmasn bekledim. Hasan dnceli bir yzle aynaya uzun uzun bakarken, Ali onun elini tuttu. Hasan bir ey mrldand. Anlayamamtm. Kulam azna yaklatrdm. Bir kez daha fsldad. "Teekkr* Sonra dudaklar arpld; bu kez, ne yaptn hemen anladm. Glmsyordu. Tpk annesinin rahminden karken yapt gibi. i indi, yara izi zamanla iyileti. Ksa bir sre sonra ince, rk, pembe bir izgiye dnt. Ertesi k, yalnzca soluk bir izdi. Buysa kaderin komik bir cilvesiydi. nk o k, Hasan'n glmsemekten btn btne vazgetii k. ALU K. Her yl, ilk kar yad gn ayn eyi yaparm: Sabah erkenden, srtmda pijamalarmla evden kar, soua kar kollarmla bedenimi sararm. Araba yolu, babamn arabas, duvarlar, aalar, atlar, tepeler karla kapldr. Glmsenm. Gkyz kesintisiz, mavidir; karn beyazl gzlerimi yakar. Taze kan avular, azma atanm; bir tek kargalann tiz lk-lanyla delinen, youn sessizlii dinlerim. Yalnayak n basa-maklan iner, gelip bakmas in Hasan' annm. K, Kabil'deki her ocuun en sevdii mevsimdi; en azndan babas iyi cins bir soba alabilen ocuklann. Nedeni basitti: Kar yanca okullar tatil edilirdi. K benim iin ok haneli blmelerin, Bulgaristan'n bakentini anmsamann sonu, Hasan'la sobamn banda iskambil oynayarak, sal sabahlan 49 Cinema Park'ta bedava Rus filmi izleyerek, bir sr kardan adam yaptktan sonra le yemeinde pilavl tatl algam kur-md's\ yiyerek geirilen aylk tatilin balamas demekti. Ve uurtmalar, elbette. Uurtma uurmak. Uurtma yartrmak. Baz anssz ocuklar iin k, ders ylnn bitmesi anlamna gelmiyordu. Onlara 'k kurslarnn gnllleri' denirdi. Oysa tandm hibir ocuk bu derslere gnll yazlmamt; onlar yazdran ana-babalanyd elbette. Ben anslydm; Baba onlardan biri deildi. Sokan karsnda oturan, Ahmet adndaki ocuu anmsyorum. Babas doktordu galiba. Ahmet saralyd ve srekli yn bir yelek giyer, kaln, siyah ereveli bir gzlk takard - Assef in amaz kurbanlanndan biriydi. Her sabah yatak odamn penceresinden, Hazara hizmetinin araba yolundaki karlar kreyiini, siyah OpePe yol an seyrederdim. Sonra da yn yelei, paltosu ve oka basa dolu okul antasyla Ahmet grnr, babasnn peinden arabaya binerdi. Srtmda pamuklu pijamam, araba keyi dnp uzaklanca-ya kadar bekler, sonra yeniden yataa girerdim. Battaniyeyi eneme kadar eker, camdan darya, kuzeydeki zirveleri karl tepelere bakardm. Yeniden uyuyuncaya kadar bakardm. Kabil'in kna baylyordum. Geceleri pencereme ptr ptr vuran kar tanelerine, yeni yam karn siyah, kauuk botlarmn altnda ezilirken kard trtya, rzgr bahelerde, sokaklarda uuldarken demir sobadan yaylan scakla baylyordum. Ama en ok da, aalar donup yollar buz tutunca, Baba'yla aramdaki buzlarn azck da olsa erimesine. Bunu salayansa uurtmalard. Baba'yla ayn evde yayorduk, ama farkl dnyalarda. Uurtmalar bu iki dnya arasndaki, kt inceliindeki kesime noktasyd. *** 50 Her k, Kabil'in mahalleleri arasnda bir uurtma yar dzenlenirdi. Kabil'de yaayan bir olan ocuu iin, turnuvann balad gn hi tartmasz k mevsiminin en nemli gnyd. Yarlardan bir gece nce beni uyku tutmazd. Yatamda dner durur, duvarda hayvan glgeleri oluturur, hatta omzuma bir rt alp balkona kar, karanlkta otururdum. Byk bir taarruz ncesi siperde uyumaya alan bir askerden farkszdm. Buysa kesinlikle abartl bir benzetme deil, inann. Kabil'deki uurtma yarmalarna katlmak, az ok savaa girmeye benzerdi. Her savata olduu gibi, buna da hazrlanmak gerekirdi. Bir sre, Hasan'la birlikte uurtmalarmz kendimiz yaptk. Sonbaharda haftalklarmz biriktirir, paray Baba'nn He-rat'tan getirdii kk, porselen atn iine

atardk. K rzgrlar esmeye, kar lapa lapa yamaya balad zaman, atn karnndaki eyer kayn zerdik. Pazara gidip kam ta, zamk, sicim ve kt alrdk. Gnlerce urar, orta ta ve apraz kiriler iin gereken kamlar yontar, kolayca pike yapmay ve yeniden ykselmeyi salayan ince kd keserdik. Sonra da tabii, kendi ipimizi, yani tor'mz yapmak zorundaydk. Uurtma silahsa, cam knklanyla bezeli tar da namludaki kurundu. Baheye kar, yz elli metrelik sicimi cam tozuyla zamktan oluan bir karma batrrdk. Sonra da aalann arasna asp kurumaya brakrdk. Ertesi gn, savaa hazr ipi tahta bir makaraya sarardk. Karlar eriyip de bahar yamurlar baladnda, Kabil'deki her ocuk parmaklarnda, uurtma yansnn ans olan yatay, derin kesiklerle dolard. Snf arkadalanmla okulun ilk gn bir araya toplap birbirimize sava yaralanmz gsteriimiz hl aklmda. Kesikler acr, dzelmesi birka hafta alrd, ama umurumda bile deildi. Onlar bir kez daha gz ap kapayncaya kadar geen, nefis bir mevsimin anlaryd. Sonra snf mmessili d51 dn alar, biz de tek sra halinde snflarmza doru yrrdk; yeniden kavuuncaya kadar, uzun bir ders ylna katlanmak zorunda olduumuz kn zlemi daha imdiden iimize dolard. Ama ksa bir srede Hasan'la benim uurtma yapmay deil, uurtma yartrmay daha iyi becerdiimiz anlald. Tasarmdaki u ya da bu hata yznden, her seferinde hsrana uruyorduk. Bunun zerine Baba bizi uurtma almaya Sey-fo'ya gtrmeye balad. Seyf, asl meslei mufi, ayakkab tamircilii olan yar kr, yal bir adamd. Ama ayn zamanda kentin en nl uurtmacsyd; Kabil Irma'nn amurlu gney kysndaki kalabalk Mayward Caddesi'nde, derme atma, minicik bir kulbede alrd. Hapishane hcresine benzeyen dkknn kapsndan ancak iki bklm geebilirdiniz; sonra, yerdeki kapak kaldrlp birka tahta basamakla Sey-fo'nun gz alc uurtmalarnn bulunduu, nemli, kf kokulu bodruma inilirdi. Baba bize birbirinin ei er uurtmayla tahta makaraya sanl caml iplerden alrd.Fikir deitirip daha byk ya da daha gsterili bir uurtma istersem, Baba bana onu da alrd - bir tane de Hasan'a, elbette. Bazen, keke bunu yapmasa, derdim. Keke en gzel uurtma bir tek bende olsa. Uurtma yartrmak, Afganistan'n eski bir k geleneiydi. Turnuva sabah erkenden balar, kazanan uurtma tek bana gkyznde szlnceye kadar da sona ermezdi - bir turnuvann hava karardktan ok sonra bittiini anmsyorum. nsanlar kaldinmlarda, damlarda toplar, ocuklarna tezahrat yapard. Sokaklan dolduran yanmaclar var gleriyle sicimlerine aslr, ipi bir salp bir eker, gzlerini ksp gkyzn tarar, hasmnn ipini kesmek iin firsat kollard. Her uurtma yansnn, makaray tutan ve ipi besleyen bir yardmcs olurdu - benimki Hasan'd. 52 Bir keresinde, ailesi mahalleye yeni tanm olan haylaz bir Hindi olan bize memleketindeki uurtma yarlarnn ok kat kurallar olduunu syledi. "Bu i iin hazrlanm bir yerde, rzgra kar, doru bir ada durmak zorundasn," diye vnd. "Ayrca, caml ipi yaparken alminyum kullanman da yasaktr." Hasan'la baktk. Sonra da kahkahalar koyuverdik. Bri-tanyallarn yzyl banda, Ruslarn da 1980'lerde rendii eyi, yaknda bu Hintli ocuk da renirdi: Afganlar bamsz insanlard. Afgan halk gelenekleri sayar ama kurallardan irenir. Ayn ey uurtma savanda da geerliydi. Tek bir kural vard, o da kuralszlk. Uurtman uur. Rakibinin ipini kes. Hadi, ansn ak olsun! Ama hepsi bu kadar deildi, elbette. Gerek elence, bir uurtmann ipi kesildiinde balard. te o zaman, uurtma kovalayclar -ya da uurtma avclar- devreye girerdi: Rzgra kaplp oradan oraya srklenen, sonunda da dne dne yere inen, bir tarlaya, birinin bahesine, bir aaca ya da bir atya konan uurtmay kovalayan ocuklar. Av hayli ateli geerdi; ocuklar srler halinde sokaklara dalr, itiip kakarak koarlard: spanya'da bir festivalde u boalardan kaan insanlarn yapt gibi. Bir yl, mahallenin ocuklarndan biri, dallara taklan uurtma iin bir am aacna trmanmt. Arlna dayanamayan dal koptu ve olan on metre ykseklikten yere akld Belkemii krld iin bir daha hi y-ryemedi. Ama dtnde uurtma hl elindeydi. Bir uurtma avcs bir uurtmay eline geirdi mi, kimse onu elinden alamazd. Bu bir kural deildi. Bir gelenekti. Avclar iin en deerli dl, k turnuvasnda yere en son den uurtmayd. O bir eref madalyasyd; bir rafta sergilenen, konuklara gsterilen bir dl. Gkyz uurtmalardan temizlendii, geriye yalmzca son iki uurtma kald zaman, 53 uurtma avclar dikkat kesilir, avn yakalamaya hazrlanrd. Kendine en iyi k yapabilecei, elverili bir nokta seerdi. Gerilen kaslar firlamaya hazrlanrd. Boyunlar uzanr. Gzler kslr. Kavga kar. Ve son uurtmann da ipi kesilince, delice bir yar balard. Yllar boyunca uurtma kovalayan bir sr ocuk grdm. Ama Hasan grdm en mthi uurtma avcsyd. Uurtma henz havadayken, onun inecei noktay saptama yetenei gerekten rktcyd; isel bir pusulas vard sanki. Kapal bir k gnn ok iyi anmsyorum; Hasan'la birlikte bir uurtma kovalyorduk. Onun pei sra mahallenin sokaklarnda kouyor, hendeklerden atlyor, darack geitleri bir rpda geiyordum. Ondan bir ya byktm ama Hasan benden ok daha hzlyd; hep geride kalyordum.

"Hasan! Bekle!" diye haykrdm, soluk solua. Bam evirdi, eliyle iaret etti. "uradan!" diye bardktan sonra bir keyi hzla dnd. Bam kaldrp baknca, uurtmann srklendii yerin tam aksi ynne kotuumuzu fark ettim. "Onu kaybedeceiz! Ters yne gidiyoruz!" diye seslendim. "Bana gven!" diye bardn duydum. Ke bana ulanca Hasan'm ban emi, yldrm gibi kotuunu grdm, gkyzne bakmyordu bile, grmeinin srt terden srlsklamd. Ayam bir taa takld, dtm - Hasan'dan yava olmann yan sra, ondan sakardm da; o doal esnekliini her zaman kskanmtm. Gbela dorulunca, Hasan'n bir baka keyi dndn grdm. Topallayarak peine takldm; syrlm dizlerime ineler batyordu. Kovalamaca, stiklal Ortaokuiu'mm yaknndaki delik deik, tozlu bir yolda sona erdi. Bir yanda, yazlar marul yetitirilen bir tarla, teki yanda da dizi dizi vine aalan vard. 54 Hasan bir aacn altna bada kurmu, avucundaki dut kurularn yiyordu. "Burada ne iimiz var?" diye sordum soluk solua; midem bulanyordu. Glmsedi. "Gel otur, Emir Aa." Yanna ktm, ince kar tabakasnn zerine uzandm; hini hini soluyordum. "Zamanmz boa harcyorsun. teki tarafa gitti, grmedin mi?" Hasan azna bir dut kurusu atta. "Gelecek," dedi. Glkle soluk alabiliyordum, onunsa hi de yorgun bir hali yoktu. "Nereden biliyorsun?" dedim. "Biliyorum." "Peki ama, nasl bilebilirsin?" Bana dnd. Sasz kafasndan birka ter damlas yuvarland. "Sana hi yalan syler miyim, Emir Aa?" Birden onunla azck oynamak istedim. "Bilmem. Syler misin?" "Onun yerine pislik yemeyi yelerim," dedi, gcenmi bir ifadeyle. "Gerekten mi? Yapar msm?" armt: "Neyi yapar mym?" "stesem pislik yer misin?" diye sordum. Gaddarlk ettiimin farkndaydm; bilmedii bir szckle karlat zaman, onunla alay ettiim gibi. Ama Hasan'la dalga gemenin byleyici bir yan vard - hastalkl bir zevki. Bceklere eziyet ederken hissettiimiz trden. Tek fark, imdi onun karnca benim de byteci tutan kii olmamd. Gzleriyle yzm uzun uzun aratrd. Orada, o vine aacnn altnda oturan ve anszn birbirine bakmaya, jjerpek-ten bakmaya balayan iki ocuktuk. te o zaman, bir kez daha oldu: Hasan'm yz deiti. Belki tam olarak deimedi de, ben birden iki yze baktm duygusuna kapldm; biri 55 tandm, bu dnyadan ilk anmsadm ey olan yzd, teki, ikincisiyse yzeyin hemen altna gizlenmi, pusuya yatm bir yz. Ayn eye daha nce de tank olmutum - her seferinde beni biraz sarsard. Bu ikinci yz, bir anlna ortaya kar ama bu ksack sre bende, onu daha nce bir yerlerde grdm trnden, rahatsz edici bir duygu uyandrmaya yeterdi. Sonra Hasan gzlerini krprd ve yeniden kendisi oldu. Karmda yine tek bir Hasan vard. "steseydin, yerdim," dedi sonunda, doruca gzlerimin iine bakarak. Gzlerimi kardm. Bugn bile, Hasan gibi syledii her sz inanarak, itenlikle syleyen insanlarn gzlerinin iine bakmakta zorlanrm. "Ama merak ettim," diye ekledi. "Benden byle bir ey ister miydin, Emir Aa?" imdi de o beni kk bir snavdan geiriyordu. Onunla oynayacak, sadakatini snayacaksam, o da benimle oynayacak, drstlm snayacakt. Bu sohbeti balattma bin pimandm. Zorla glmsedim. "Aptallama, Hasan. Byle bir ey yapmayacam bilirsin." Hasan da glmsedi. Ama onunki zoraki deildi. "Bilirim," dedi. z sz doru olanlarn ortak yn de budur: Karsndaki kiinin de iten konutuunu sanrlar. "te, geliyor," dedi Hasan, gkyzn gstererek. Ayaa kalkt, sola doru birka adm att. Bam kaldrp baktm, uurtmann bize doru alaldn grdm. Koumalar, hayknlar duydum; itiip kakarak bize doru yaklaan bir avc srs. Ama boa zaman harcyorlard. nk Hasan kollarn iki yana am ylece duruyor, glmseyerek uurtmay bekliyordu. Eer yalan sylyorsam, Tanr (gerekten varsa, elbette) gzlerimi kr etsin ki, uurtma geldi, doruca onun ak kollarnn arasna kondu. 1975 knda Hasan' son kez uurtma kovalarken grdm. Genelde her mahalle kendi yarmasn dzenlerdi. Ama o yl turnuva bizim mahallede, Vezir Ekber Han'da dzenleniyordu ve teki semder de davetliydi: Karteh-Char, Karteh-Parwan, Mekro-Rayan ve Koteh-Sangi. Yaklaan yarma herkesin dilindeydi. Bunun, son yirmi be yln en byk turnuvas olaca syleniyordu. Bir akam, byk yarmaya yalnzca drt gn kala, Baha'yla alma odasnda minenin karsndaki ikin, deri koltuklarda oturuyorduk. ay iiyor, konuuyorduk. Ali akam yemeini verdikten sonra (patates,

pilav ve safranl karnabahar) Hasan'la birlikte kulbesine ekilmiti. Baba piposunu "besliyor", ben de Herat'ta kurtlarn dadan indii, insanlarn bir hafta boyunca evden kamad sert k anlatmas iin yalvanyordum; kibriti akt, geliigzel bir tavrla sordu: "Belki bu yl turnuvay sen kazanrsn, ha? Ne dersin?" Ne dneceimi bilemedim. Ne diyeceimi de. Yolu, bu muydu? Bana bir anahtar m uzatyordu? yi bir uurtma ya-nsydm. in dorusu, baya iyi. Birka kez, b turnuvasn kazanmaya epeyce yaklamtm - bir keresinde, son e kalmtm. Ama yaklamak baka eydi, kazanmak baka, yle deil mi? Baba yaklapnamtft. Kazanma, nk fatihler kazanr, tekiler de evlerine giderdi. Baba kazanmaya alkt; aklna koyduu eyi uzanp alrd. Ayn eyi olundan beklemek de hakk deil miydi? Bir dnn. Ya kazanacak olursam... Baba piposunu iiyor, tatl tatl anlatyordu. Dinliyormu gibi yaptm. Ama dinleyemezdim, daha dorusu duyamazdm, nk Baba'mn o rasgele yorumu beynime bir tohum ekmiti: Madem ki bu b turnuvay kazanmam nermiti, kazanacaktm. Baka yolu yoktu. Kazanacaktm ve o son uurtmay kovalayacaktm. Sonra eve getirecek, Baba'ya gs57 terecektim. Ona ilk, belki de son kez, olunun deersiz biri olmadn gsterecektim. Belki o zaman bu evdeki hayalet yaamm nihayet sona ererdi. Hayal kurmaya baladm: Akam yemeinde, atal bak seslerinin, bir-iki homurtunun dnda hibir eyin bozamad sessizliin yerini kahkahalar, konumalar alyor. Baha'nn arabasyla bir cuma gn Pagh-man'a gidiyor, yolda Ghargha Gl'ne urayp kzarm alabalkla patates alyoruz. Aslan Mercan' grmeye hayvanat bahesine gidiyoruz; Baba arada bir esneyip aktrmadan saatine bakyor. Bir akam, Baba yklerimden birini okuyor. Bir tanesini okuyacam bilsem, ona yz tane yk yazardm. Belki bana Rahim Han gibi 'Emir can' diyor. Ve belki -ok kk bir olaslk ama- belki, annemi ldrdm iin beni nihayet balyor. Baba bana tam on drt uurtmay saf d brakt yarmay anlatmaktayd. Yeri geldike glmsedim, bam salladm, ama onu doru drst duymuyordum. Artk bir grevim vard. Ve Baba'y bu kez hayal krklna uratmayacaktm. Turnuvadan bir gece nce lapa lapa kar yad. Hasan'la krs'nn altna oturmu, penpper oynuyorduk; rzgrn savurduu dallar cama vuruyordu. Gndz Ali'den bize bir krs yapmasn istemitim - bu, zerine kaln bir battaniye atlm, altna da elektrikli bir stc yerletirilmi, alak bir masayd. Masann altna dekler, minderler dizmiti; yirmi ocuk rahata sard. Karl gnlerde Hasan'la btn gn burada, krs'nn altnda satran ya da iskambil oynayarak geirirdik - en ok da penpper. Hasan'n on karosunu alm, iki valeyle bir altlsna akmtm. Bitiikte, Baba'nm alma odasnda Baba, Rahim Han, birka kii daha i konuuyorlard - bir tanesi Assef in babasyd. Duvarn gerisinden, Kabil Radyosu'ndaki haberlerin czrts geliyordu. 58 Hasan altlya akt, valeleri ald. Radyoda Davut Han, yabanc yatrmlarla ilgili bir aklama yapmaktayd. "Bir gn Kabil'de televizyonumuz olacan sylyor," dedim. "Kim?" "Davut Han, salak, cumhurbakanmz!" Hasan glmsedi. "ran'da varm," dedi.. imi ektim. "u ranllar..." Hazaralann ou iin ran bir tr ibadet yeriydi; sanrm nedeni, ranllarn ounluunun ii olmasyd. Ama o yaz retmenimin ranllar hakknda syledii bir ey aklma taklmt; bir eliyle srtn svazlarken, tekiyle seni soyabilen, tatl dilli dzenbazlar, demiti. Baba'ya bunu aktarnca, retmenimin u kskan Afganlar-dan biri olduunu syledi; ran Asya'da ykselen bir gken, dnyada pek ok kii Afganistan'n yerini haritada gsteremedii iin adam kskanlktan adyor, dedi. "Bunu sylemek ar geliyor tabii," diye ekledi, omuzlarn silkerek, "ama yalanla kendini kandrmaktansa gerekle yzlemek iyidir." "Bir gn sana bir tane alrm," dedim. Hasan'n yz aydnlanverdi. "Televizyon mu? Gerekten mi?" "Elbette. stelik u siyah-beyaz olanlardan deil. O zamana kadar bym oluruz, ben de iki tane alrm. Biri sana, biri bana." "Onu masamn zerine, resimlerimin yanna koyarm," dedi Hasan. Syleyi biimi iime dokunmu, Hasan'n kim olduunu, nerede yaadn anmsamak beni hznlendir-miti. Tpta babas gibi, bahedeki o dknt, toprak kulbede byyp yalanacan amaz bir olguymu gibi kabulleniyordu. Son kart ektim, yere iki damla bir onlu atm. Hasan altly ldrd, damlan ald. "Biliyor musun, yarn Aa efendi seninle gurur duyacak." 59 "yle mi dersin?" "n/allah,* dedi. "nallah,"diye yineledim, ama bu dilek benim dudaklarmdan dklrken, kulaa o kadar da iten gelmiyordu. Bu, Hasan'a zg bir eydi.

Papazn ldrdm, son kartm oynadm - maa as. Hasan onu almak zorundayd. Kazanmtm ama yeni oyun iin kardan kannrken, iten ie, Hasan'n kazanmama bilerek izin verdii duygusuna kaplmadan edemedim. "Emir Aa?" "Evet?" "Biliyor musun... Ben yaadm yeri seviyorum? Bunu hep yapar, aklmdan geeni okurdu, "Oras benim yuvam." "Her neyse," dedim. "Hadi bakalm, bir yenilgiye daha hazrlan." 60 YED Ertesi sabah Hasan bana ay demlerken, grd ryay anlatt. "Ghargha Gl'ndeymiiz; sen, ben, Baba, Aa efendi, Rahim Han ve binlerce kii. Hava lk, gneliydi; gl bir ayna kadar berrakt. Ama kimse yzmyordu, nk glde bir canavar olduu syleniyordu. Suyun dibinde geziniyor, bekliyormu." Bardama ay doldurdu, eker ekledi, birka kez fledi. Getirip nme koydu. "Evet, herkesin suya girmekten d kopuyormu; anszn sen ayakkablarn firlatp attn, Emir Aa, sonra da gmleini kardn. 'Canavar filan yok,' dedin. Size gstereceim.' Ve birinin seni durdurmasna kalmadan suya atladn, yzmeye baladn. Ben de peinden girdim, birlikte yzdk." 61 "Ama sen yzme bilmezsin ki." Hasan gld. "Eh, bu bir rya, Emir Aa, her eyi yapabilirsin. Her neyse, insanlar haykryordu: 'kn! kn!' ama biz buz gibi suda yzmeye devam ettik. Gln ortasna kadar gittik, sonra durduk. Kyya doru dndk, insanlara el salladk. Karnca gibi, kck grnyorlard, ama bizi alkladklarn duyabiliyorduk. te grmlerdi. Suda canavar filan yoktu. Ondan sonra gln adn deitirdiler, ona 'Emir'le Hasan'n, Kabil Sultanlarnn Gl' dediler. Biz de gle girmek isteyenlerden para almaya baladk." "Bunun anlam ne, peki?" diye sordum. Mn'ma reel srd, bir tabaa koydu. "Bilmiyorum. Ben de sen sylersin diye umuyordum." "Eh, sama sapan bir rya. Hibir ey olmuyor." "Baba ryalarn mutlaka bir anlam vardr, der." aym yudumladm. "Ona sor o zaman. Madem o kadar zekiymi," dedim; sesim amaladmdan daha ters kmt. Btn gece uyumamtm. Ensem, srtm gerilmi yay gibiy- 4 di, gzlerim yanyordu. Hasan' terslediime zlmtm. ;! Tam zr dilemeye hazrlanrken, vazgetim. Hasan gergin olduumu anlard naslsa. Hasan beni her zaman anlard. st katta, Baha'nn banyosunda suyun aktn duyabili yordum. 1 Sokaklar yeni yam karla l l, gkyz lekesiz maviy- | di. Kar atlarda birikmi, sokamzn iki yannda sralanan bodur dut aalarnn dallarn arlatrmt. Kar gece boyunca her atlaa, her olua szmt. Hasan'la birlikte demir kapdan knca yle kr edici bir beyazlkla karlatk ki, gzlerimi kstm. Ali arkamzdan kapy kapad. Bir dua mrldandn duydum - olu evden karken, her seferinde dua okurdu. I 62 Sokamz hi bu kadar kalabalk grmemitim. ocuklar kartopu oynuyor, didiiyor, glerek birbirini kovalyordu. Uurtma yarlar ellerinde makaralar, bir araya toplanm, son hazrlklarn yapmaktayd. Yan sokaklardan kulama kahkahalar, konumalar geliyordu. zleyiciler damlan oktan doldurmutu bile; scak ayla dolu, duman tten termoslarn alm, bahe iskemlelerine yerlemilerdi; kasetalarlardan Ahmet Zahir'in sesi ykseliyordu. Tannan, sevilen bir yorumcu olan Ahmet Zahir, Afgan mziinde devrim yapm, geleneksel tablayla kk orga elektronik gitar, davul ve nefesli alglan ekleyerek tutuculan kzdrmt; sahnede ya da partilerde o ciddi, adeta suratsz, eski arkclann heykel gibi duruuna meydan okur, ark sylerken glmserdi - bazen kadnlara bile. Gzlerimi bizim evin damna evirince, Baha'yla Rahim Han'n bir bankta oturduunu grdm; her ikisi de kaln, yn kazaklar giymilerdi, ay iiyorlard. Baba el sallad. Bana m yoksa Hasan'a m, anlayamadm. "Hadi, i bana," dedi Hasan. Ayanda siyah, lastik bot-lan vard; rengi solmu, kadife bir pantolonla kaln bir kazak giymi, srtna parlak yeil bir papan almt. Gne yzne vuruyordu; dudann stndeki pembe yara izinin nasl da iyileiverdiini dndm. Birden, her eyden vazgemek istedim. Pilimi prtm toplayp eve gitmek. Aklmdan zorum mu vard? Sonunu bile bile, byle bir servene niye atlmtm ki? Baba damdan beni izliyordu. Baklar srtm kzgn bir gne gibi dalyordu. Bu gerekten byk lekli bir baanszlk olacakt - benim iin bile. "Bugn iimden hi de uurtma uurmak gelmiyor," dedim. "Harika bir gn," dedi Hasan. Kprdandm. Dammza bakmamak iin kendimi zor tu-63

tuyordum. "Bilmem... Eve mi dnsek acaba?" Bunun zerine bana yaklat, alak sesle beni az da olsa korkutan bir ey syledi: "Unutma, Emir Aa. Canavar filan yok; hava da harika." Kafasndan neler getiini ou zaman kesinlikle bilemediim bu ocuk nasl oluyor da beni ak bir kitap gibi okuyabiliyordu? Okula giden, okuma-yazma bilen bendim. Zeki olan bendim. lkokul birinci snf kitabm bile okuyamayan Hasan, beni rahat rahat okuyordu. Bu biraz rahatsz ediciydi, ama ne zaman neye gereksindiini bilen birine sahip olmak, ayn zamanda rahadatcyd da. "Canavar yok," dedim; kendimi biraz daha iyi hissettiimi anlaynca da ardm. Glmsedi. "Canavar yok." "Emin misin?" Gzlerini yumdu. Ban sallad. Sokakta kouturan, kartopu oynayan ocuklara baktm. "Nefis bir gn, yle deil mi?" "Hadi, ualm," dedi. te o zaman, Hasan'n ryay uydurmu olabileceini dndm. Mmkn myd bu? Hayr, deildi. Hasan o kadar zeki deildi. Ben bile o kadar zeki deildim. Ama uyduruk olsun olmasn, o sama rya moralimi dzeltmiti ite. Belki de gmleimi pkartmah, gle atlamalydm. Neden olmasn? "Hadi, yapalm," dedim. Hasan'n yz aydnlanverdi. "Gzel!" Sar kenarl, krmz uurtmamz kaldrd; orta ve yan talarn birletii noktann hemen altnda Seyfo'nun tartlmaz imzas vard. Hasan parman yalad, havaya dikip rzgr yoklad, sonra da rzgrn estii yne doru kotu - ok ender de olsa, yazlan uurtma uurduumuzda, rzgrn ynn saptamak iin ayayla yerden toz kaldrrd. Elimdeki makaray, Hasan on be-yirmi metre ileride duruncaya kadar evirdim. Uurtmay 64 7468 bann stne kaldrd - altn madalyasn gsteren bir Olimpiyat adeti gibi. pi iki kez, kuvvede ektim; her zamanki ia-retimizdi, bunun zerine Hasan uurtmay havaya frlatt. Baba'yla okuldaki mollalarn arasnda kalm, Tanr hakknda hl kararm verememitim. Ama din dersinde rendiim bir Kuran aye fi dilimin ucuna gelince, mini mrl sy-leyiverdim. Derin bir soluk aldm, braktm ve ipi ekeledim. Bir dakika sonra uurtmam gkyzne doru hzla ykseliyordu. Kanat rpan, kt bir ku gibi hrdad. Hasan ellerini rpt, slk ald, bana doru kotu. Makaray ona verdim; ipe asld, fazlal abucak makaraya dolad. En azndan bir dzine uurtma gkyznde szlmeye balamt bile; av peindeki kt kpekbalklar gibi. Bir saat iinde say ikiye katland; mavi, krmz, san uurtmalar gkyznde salmyor, kayyordu. Serin bir rzgr salarm havalandrd. Uurtma uurmak iin mkemmel bir esintiydi; hem aadan itecek hem de saa sola dalgalanmalar kolaylatracak kadar gl. Hasan hemen yanmdayd, makaray tutuyordu, elleri daha imdiden kesilmi, kanamaya balamt bile. Az sonra kesme ilemi balad; sava kaybeden ilk uurtmalar kontrolden km, deli gibi dnyordu. O parlak, rpnan kuyruklaryla, kayan yldzlar gibi akyor, aadaki mahallelere, uurtma avclarna dl yadryorlard. Avclarn lklar duyuldu; bir yandan kouyor, bir yandan haykr-yorlard. Biri, iki sokak aada kavga ktn haber verdi bararak. Arada bir aktrmadan, Baba'yla Rahim Han'n oturduu dama bakyordum. Ne dnyordu acaba? Yoksa iten ie, yenilmemi mi istiyordu? Uurtma uurmann ayrlmaz bir paras da buydu: Zihnin uurtmanla birlikte oradan oraya savrulurdu. Uurtmalar artk drt bir yandan, akn akn geliyorlard ve 65 ben hl uuyordum. Uuyordum. Gzlerim ikide bir, yn kazana sarnm Baba'ya taklyordu. Bu kadar uzun daya-nabildiime arm myd? Gzlerini gkyznden ayrdn an, fazla dayanamazsn. Baklarm hemen yeniden gkyzne evirdim. Krmz bir uurtma benimkine yaklamaktayd - onu tam zamannda grmtm. Onunla azck diditim, sonra, sabrszlandn ve ipimi kesmeye altn grnce, iini bitirdim. Sokan iki ucunda uurtma avclar grnd; ele geirdikleri uurtmalar havaya kaldrm, zaferle dnyorlard. Ganimederini ana-babalanna, arkadalarna gsteriyorlard. Ama hepsi de ok iyi biliyordu: Gerek zafere daha vakit vard. En byk dl hl havadayd. Kvnk, beyaz bir kuyruu olan, parlak san bir uurtmay doradm. Bu abam iaret-parmamda yeni bir kesik at; akan kan avucuma doldu. pi Hasan'a verdim, yaray emdim, sonra da parmam kot pantolonuma sildim. Bir saat sonra, havada kalabilen uurtmalann says elli ksurdan bir dzineye inmiti. Onlardan biri de bendim. Son dzineye kalmay baarmtm. Turnuvann bu ksmnn biraz uzayacan biliyordum, nk buraya kadar dayanabilenler, sk yarlard - Hasan'n en sevdii numaraya, u bildik 'havalanp dalma' tuzana kolayca dmeyeceklerdi.

leden sonra saat te, gkte beliren bulut bekleri gnei kapad. Glgeler uzamaya balad. Damlardaki seyirciler J atklarna, kaln paltolarna sanndlar. Yanm dzineye inmitik ve ben hl uuyordum. Bacaklanm aryor, boynum zonkuyordu. Ama ak ettiim her uurtma, yreimdeki umudu besliyordu; bir duvarn zerine, usul usul biriken kar taneleri gibi. Gzlerimi son bir saattir terr estiren, hasmlanna byk zarar veren mavi uurtmadan ayrmyordum. 66 "Ka tane kesti?" diye sordum. "On bir tane saydm," dedi Hasan. "Kimin acaba, biliyor musun?" Hasan dilini aklatt, enesine dokundu. Bu Hasan'a zg, hibir fikri olmadn belirten, tipik hareketti. Mavi uurtma iri, mor bir uurtmay daha saf d brakt, iki geni takla att. On dakika sonra, iki uurtmay daha dorad; bir kovalayn srs yar kaybeden uurtmalarn peine takld. Otuz dakika sonra, havada yalnzca drt uurtma kalmt. Ve ben hl uuyordum. Rzgr ylesine benden yanayd ki, hata yapmam olanakszd sanki. Kendimi hi bu kadar yetkin, bu kadar ansl hissetmemitim. Sarho gibiydim. Bam kaldrp dama bakmaya cesaret edemiyordum. Gzlerimi gkten ayrmaya da. Odaklanmam, oyunu zekice oynamam gerekiyordu. Bir on be dakika daha geti; sabah glp geilecek bir eymi gibi grnen rya anszn gerekleti: Bir tek ben ve teki ocuk kaldk. u mavi uurtma. Havadaki gerilim, kanl ellerimle ekitirdiim caml ip kadar gergindi. nsanlar ayaklarn yere vuruyor, el rpyor, slk alyor, haykryordu: "Boboref. Boborel^"Kes unu! Kes unu!" Baba da baranlarn arasnda myd? Mziin sesi iyice ykselmiti. Damlardan, ak kaplardan darya halanm mant, kzarm pakora kokulan szlyordu. Ama benim duyduum (duymak istediim) tek ey, kafamdaki kann zonklamasyd. Grdm tek ey, mavi uurtmayd. Kokladm tek ey, zaferdi. Kurtulu. Kefaret. Baba yanlyorsa ve okulda dedikleri gibi bir Tanr varsa, kazanmam salard. teki ocuun ne iin yartn bilmiyordum, belki de yalnzca n kazanmak iin. Oysa bu, benim grlen deil baklan, duyulan deil dinlenen biri olabilmek Jn tek ansmd. Eer bir Tann varsa rzgn ynlendirir, emrime sunar, bylece ben parmamn tek bir hareketiyle 67 acm, zlemimi kesip atardm. Pek ok eye katlanm, buralara kadar gelmitim. te o an, birden, umut bilgiye dnt. Kazanacaktm. Yalnzca bir zaman meselesiydi. stelik, Tahminimden de nce kazanacaktm. Ani bir esinti uurtmam havalandrd, bana stnlk salad. pi saldm; braktm uurtmam daha da ykselsin. Saa sola salnarak mavi uurtmay geti. Pozisyonumu aldm, hazrlandm. Mavi uurtma bann belada olduunu anlamt. Kskacmdan kurtulmak iin umutsuzca debelendi, ama izin vermedim. Yerimi korudum. Kalabalk, sonun yaklatm hissetmiti. "Kes onu! Kes onu!" haykrlar glendi; gladyatrlere, "ldr onu! ldr onu!" diye baran Romallara benziyorlard. "Az kald, Emir Aa! Az kald!" diye haybryordu Hasan soluk solua. Sonra, o an geldi. Gzlerimi kapadm, ipi tutan elimi hafife gevettim. Rzgnn srkledii sicim parmaklarm bir kez daha kesti. Ve sonra... Anlamak iin kalabaln kkreyiini duymam gerekmiyordu. Grmem de gerekmiyordu. Hasan lk la bararak kollarm boynuma dolad. "Bravo! Bravo, Emir Aa!" Gzlerimi atm, ok hzl bir arabadan frlayan bir tekerlek gibi havada yuvarlanan, deli gibi dnen mavi uurtmaya baktm. Gzm krptm, bir ey sylemeye altm. Sesim kmad. Kendimi bir anda gkyznde buldum; aaya, kendime bakyordum. Siyah deri ceket, hrmz atk, rengi aarm kot pantolon. Zayf bir olan ocuu, biraz solgun, on iki yama gre azck da ksa. Dar omuzlan, ak ela gzlerinin evresinde belli belirsiz, koyu renk halkalar var. Rzgr kumral salarn uuruyor. Yukarya, bana baka; birbirimize glmsedik. Sonra, lm duydum; renkler ve sesler geri geldi, her 68 ey canland, gzelleti. Botaki kolumu Hasan'n omzuna doladm, olduumuz yerde zplamaya baladk; glyor, alyorduk. "Kazandn, Emir Aa, kazandn!" "Kazandk! Biz kazandk!'1 Bunlar gerek olamazd. Bir an sonra gzlerimi krptracak ve ok gzel bir ryadan uyanacaktm; yataktan inecek, kahvaltm yapmak iin mutfaa gidecektim; orada Hasan'dan baka konuabileceim hi kimse olmayacakt. Giyin. Baba'yi bekle. Pes et. Eski yaamna dn. Sonra, damdaki Baba'y grdm. Tam kenarda duruyordu; her iki yumruu da havadayd. Kkryor, yumruk-lanyla havay dvyordu. Bu, on iki yllk yaammn en muhteem anyd: Damda beni alklayan, sonunda benimle gururlanan Baba'ya bakmak. Sonra, ellerini telala sallad. Ayn anda, anladm. "Hasan, biz..." "Biliyorum," dedi Hasan, benden uzaklaarak. "Daha sonra kutlarz, inallah. imdi o mavi uurtmay senin iin yakalayacam." Elindeki makaray att, komaya balad; yeil papan'mm ucu arkas sra, karda srkleniyordu.

Seslendim: "Hasan! Getir onu!" Sokan kesini dnmek zereydi; lastik botlar yerden kar bekleri kaldryordu. Durdu, dnd. Ellerini azmn iki yanna gtrd. "Bin tane iste, senin iin yakalayaym!" dedi. Sonra o bildik Hasan gmsemesiyle glmsedi, keyi dnp gzden yitti. Onu bir kez daha bylesine tasasz, bylesine iten glmserken ancak yirmi alt yl sonra, solmu bir Polaroid fotorafta grdm. ipi toparlamaya koyulmutum ki, insanlar evremi sard. Ellerini sktm, teekkr ettim. Daha kk ocuklar bana saygyla ldayan gzlerle bakyordu; ben bir kahramandm. Omzuma vuranlar, salarm kartranlar vard. Sicimi toplarken srekli glmsedim, ama aklm mavi uurtmadayd. 69 Ayamn dibinde biriken ipi makaraya sardm, birka kiiyle daha el sktm, sonra koar adm eve seirttim. Bahe kapsna vardmda, Ali beni i tarafta bekliyordu. Elini demir parmaklklarn arasndan uzam. "Tebrik ederim," dedi. Ona uurtmayla makaray verdim; tokalatk. "Tefekkr, Ali caw." "Senin iin srekli dua ettim." "Duaya devam et. imiz daha bitmedi." Yeniden sokaa dndm. Ali'ye Baba'y sormamtm. Onu henz grmek istemiyordum. Kafamda her eyi tasarlamtm: Kanl ellerimde byk dl, eve bir kahraman gibi, muzaffer, gsterili bir edayla dnecektim. Balar bana evrilecek, gzler bana kilitlenecekti. Birbirini tartan Rstem'le Sohrab. Dramatik bir sessizlik. Sonra, yal sava gen olana yaklaacak, onu kucaklayacak, deerini nihayet anlayacak. Aklanma. Kefaret. Kurtulu. Peki ya, sonra? Eh, sonsuza kadar mutlu yaamak, elbette. Baka ne olabilir? Vezir Ekber Han'n sokaklar zgara biiminde tasarlanm, ve numaralandrlmt. O gnlerde hl gelimekte olan yeni bir mahalleydi; metrelik duvarlarla evrili villalarn arasnda bo arsalar, inaat sren binalar vard. Her sokaa tek tek baktm, Hasan' aradm, insanlar bu uzun elence gnnn ardndan tabureleri katlamakla, yiyecekleri, tabak-ana toplamakla meguld. Damlarndan hl ayrlmam olanlar seslenerek beni kutlad. Gney tarafnda, drt sokak aada mer'e rastladm; mhendis olan babas Baba'nn arkadayd. Evlerinin nndeki bahede, erkek kardeiyle birlikte bir futbol topunu sektiriyordu. mer iyi bir ocuktu. Drdnc snfta birlikte okumutuk; bir keresinde bana bir dolmakalem vermiti. "Kazanmsn, Emir," dedi. "Tebrikler." "Sa ol. Hasan's grdn m?" 70 "Senin Hazara'y m?" Bamla doruladm. mer topu kardeine frlatt. "Duyduuma gre, byk bir uurtma avcsym." Kardei topu ona geri att. mer yakalad, birka kez zplatt. "Bunu nasl becerdiini bir trl anlayamyorum. Yani o ekik gzlerle nasl grebiliyor?" Erkek kardei ksa, kesik bir kahkaha att, topu istedi. mer onu duymazdan geldi. "Onu grdn m?" mer baparman omzunun stnden arkaya doru sallad; gneybaty gsteriyordu. "Az nce pazara doru kouyordu." "Teekkr ederim." Komaya baladm. Pazar yerine ulatmda, gne tepelerin ardna ekilmek zereydi; akam alacas gkyzn pembe ve mora boyam-o. Birka sokak ileriden, Hac Yakup Camisi'nden ykselen ezan sesini duydum. Hasan be vakit namazn hibirini karmazd. Darda oynuyor olsak bile, izin ister, bahedeki emede aptes alr, kulbesine girerdi. Birka dakika sonra glmseyerek kar, beni bulurdu; ya bir duvara yaslanr ya da bir aaca tneyip onu beklerdim. Ama bu gece benim yzmden, namaz karacakt. Pazar yeri hzla boalyor, esnaf toparlanyordu. Birbirine yapk, bin trl mal satan tezgh dizilerinin arasndaki amurlu yolda hzla ilerledim; bir tezghtan az nce kesilmi bir keklik, onun bitiiindeki tezghtan da bir hesap makinesi alabilirdin. Ar ar dalan kalabaln, st ba dklen, yrtk prtk, topal dilencilerin, heybelerini srtna vurmu mterilerin arasndan, dkknlarn kapatan esnafn, kasaplarn nnden getim. Hasan'dan iz yoktu. Bir kuru yemiinin nnde durdum, katrna amfist ve kuru zm uvallar yklemekte olan yal satcya Hasan' 71 tarif ettim. Bana uuk mavi bir trban dolamt. Yandamadan nce bana uzun uzun bakt. "Galiba grdm," dedi. "Ne tarafa gitti?" Beni tepeden trnaa szd. "Senin gibi bir ocuk, bu saatte burada bir Hazara'y neden arar ki?" Gzleri deri ceketimi, kot pantolonumu (onlara kovboy pantolonu derdik) hayranlkla szyordu. Afganistan'da, Amerikan mal -zellikle de kullanlmam- herhangi bir eye sahip olmak, zenginlik gstergesiydi.

"Onu bulmam gerek, Aa." "Neyin oluyor?" diye sordu. Sorunun amacn anlayamamtm, ama kendi kendime sabrl ol, dedim; sabrszlk adamn daha hzl konumasn salayamazd. "Hizmetkrmzn olu," dedim. Yal adam krl kalarn kaldrd. "yle mi? ansl Hazara... bu kadar ilgili bir efendisi olduuna gre. Babas me-lip ayakkablarnz krpikleriyle temizlese, yeridir." "Evet, grdn m grmedin mi?" Kolunu katrn srtna dayad, gneyi gsterdi. "Yanlmyorsam, tarifine benzeyen bir ocuun u tarafa doru kotuunu grdm. Elinde bir uurtma vard. Mavi bir uurt-ma. "Sahi mi?" Senin ipin bin tane getiririm, demiti. Sz vermiti. Sevgili Hasan. Sevgili, gvenilir, sznn eri Hasan. Szn tutmu, son uurtmay benim iin yakalamta. "Ama onu oktan yakalamlardr," dedi yal satc, katrn srtna bir torba daha vururken. "Kimler?" "teki ocuklar. Onu kovalayanlar. Senin gibi giyinmilerdi." Gkyzne bakti, i geirdi. "Hadi, git artk, senin yznden namaz'z gecikiyorum." 72 Ama ben komaya balamtm bile. Birka dakika kadar, pazar bo yere aratrdm. Belki de gzleri yal adam yanlmt. Peki ama, mavi uurtmay grmt, deil mi? O uurtmay mutlaka ele geirme hrsyla... her geide, her dkkna tek tek baktm. Hasan yoktu. Tam Hasan' bulamadan karanlk kecek diye kayglanmaya balamtm ki, kulama az ileriden baz sesler alnd. Bo, toprak bir yola ulatm. Pazar ikiye blen caddenin sonunda, caddeye dikey uzanyordu. amurlu, bozuk yola saptm, seslere doru ilerledim. Botianm her admda bala saplanyor, buharlaan soluklarm nmde beyaz dumanlar oluturuyordu. Dar sokan bir yanna paralel uzanan, ii kar dolu dere yatanda baharlar rl rl bir dere akard. teki yanda, birbirinden dar geitlerle ayrlm, karl servi aalarnn benekledii, dz daml, toprak evler sralanyordu - daha dorusu ykld yklacak, dknt kulbeler. te sesler, bu geitlerin birinden geliyordu. Yavaladm, dar, kmaz sokan azna doru sinerek ilerledim. Soluumu tuttum. Ke bana gelince, bam uzatp sessizce baktm. Hasan sokan ucunda, meydan okurcasna dikiliyordu: yumruklar skl, bacaklar hafif aralk. Arkasnda, bir duvann dibindeki moloz ynnn zerinde mavi uurtma duruyordu: Baba'nn kalbinin anahtan. olan Hasan'n karsna dikilmi, nn kesmiti: Davut Han'n darbesinden sonra, tepede karmza kan, Hasann sapanyla pskrtt olanlar. Veli bir yanda, Kemal teki yanda duruyordu; ortada da Assef. Bedenimin kaslda hissettim; belkemiimi souk bir rperti yalad. Assef sa-***> kendinden emin grnyordu. Elindeki mutay eviriyordu. teki ocuklar gergindi; arlklarn bir ayaktan te-^"e aktaryor, bir Assef e bir Hasan'a bakyorlard; bir tek 73 Assefin ehliletirebilecei, yabani bir hayvan keye kstr-mlard sanki. "Sapann nerede, Hazara?" dedi Assef, elindeki mutay sallayarak. "Ne demitin? Ah, evet: 'Bundan sonra sana Tek Gzl Assef derler.' ok doru. Tek Gzl Assef. ok zeki-ceydi. Gerekten. te yandan, elinde dolu bir silah tutarken bilgilik taslamak kolay, tabii." Soluumu hl tuttuumu fark ettim. Yavaa, sessizce braktm. Fel olmu gibiydim. Gzlerim, birlikte bydm ocuun, bu dnyadaki ilk anm olan tavandudakl yzne ivilenmiti. "Yine de, bugn ansl gnndesin, Hazara," dedi Assef. Srt bana dnkt, ama srttna kalbm basardm. "Bugn balayclm zerimde. Ne dersiniz, ocuklar?" "te, yce gnlllk diye buna denir," diye atld Kemal. "Hele son sefer yapt kabalktan sonra." Assef gibi konumaya alyor ama sesi titriyordu. O zaman anladm: Korktuu kii, Hasan deildi. d kopuyordu, nk Assef in niyetini anlayamyordu. Assef elini bo vermiesine sallad. "Bahpida. Balandn. Tamamdr." Sesi azck alald. "Ama bu dnyada hibir ey bedava deildir; affimn da kk bir bedeli var elbette." "Gayet adil," dedi Kemal. "Hibir ey bedava deildir," diye yineledi Veli. "Sen ok ansl bir Hazara'sn," dedi Assef, Hasan'a doru bir adm atarak. "nk bugn, demen gereken tek bedel u uurtma. Adil bir anlama, yle deil mi ocuklar?" "Hem de nasl," dedi Kemal. Durduum yerden bile, Hasan'n gzlerine szan korkuyu grebiliyordum, ama o ban sallad. "Emir Aa turnuvay kazand, ben de bu uurtmay onun iin yakaladm. Bu onun uurtmas." 74 "Ne kadar da sadk bir Hazara. Bir kpek kadar sadk," dedi Assef.

Kemal'in gl tiz, korku doluydu. "Ama kendini onun iin kurban etmeden nce, bir dn: Ayn eyi o senin iin yapar myd? Konuklar olduu zaman seni neden armadn hi mi merak etmedin? Neden seninle bir tek yalnzken oynadn? Nedenini syleyeyim, Hazara. nk sen onun iin yalnzca irkin bir kpek yav-rususun. Skld zaman oynayabilecei, kznca da tekmeleyebilecei bir ey. Kendini kandrma." "Emir Aa'yla biz arkadaz," dedi Hasan. Yz kpkrmz kesilmiti. Assef gld: "Arkada m? Seni zavall budala! Bir gn bu kk ryadan uyanacak ve onun ne kadar iyi bir arkada olduunu reneceksin. imdi, bas\ Bu kadar yeter. Ver u uurtmay." Hasan eildi, bir ta ald. Assef irkildi. Bir adm geri ekilmeye hazrlanyordu ki, durdu. "Son ansn, Hazara!" Hasan'n yani, ta tutan elini kaldrmak oldu. "Nasl istersen." Assef klk paltosunun dmelerini zd, paltoyu kard, yavaa, zenle kadad. Sonra, yandaki alak duvarn zerine brakt. Azm atm, bir ey sylemeye hazrlandm, neredeyse sylyordum: neredeyse. Syleseydim, yaammn geri kalan bambaka olurdu. Ama sylemedim. Yalnzca bakmay srdrdm. Donmutum. Assef eliyle bir iaret verdi, teki olanlar biraz uzaklat, bir yarm daire oluturup Hasan' kmaz sokaa kstrdlar. "Fikrimi deitirdim," dedi Assef. "Uurtma sende kalabilir, Hazara. Sende kalsn ki, az sonra yapacam eyi sana mrn boyunca anmsatsn." 75 Sonra, saldrd. Hasan ta frlatt. Ta Assef in alnna isabet etti. Assef tiz bir lk atp Hasan'n zerine ulland, onu yere ykt. Veli'yle Kemal onlara doru seirttiler. Yumruumu srdm. Gzlerimi yumdum. S1 '!' Biran: 'B Hasan'la ayn memeden emdiinizi biliyor musun? Bunu | biliyor muydun, Emir Aa? Kadnn ad Sakine'ydi. Apk 'i renkli, mavi gzl, Bamiyanl bir Hazara; eski dn arklar sylerdi. Ayn memeden emen insanlar stkarde, yani karde olur. Bunu biliyor muydun? Bir an: "Adam ba birer rupi, ocuklar. Yalnzca birer rupiye size gerein rtsn kaldracam." Tal adam yerde oturuyor, srtn toprak bir duvara yaslam. Kr gzleri eritilip bir pift derin kratere dklm gm gibi. Falc bastonuna yaslanm; yamru yumru eliyle pkm yanaklarn svazlyor. Sonra ovucunu bize uzatyor. "Adam ba bir rupi, gerek iin fazla saylmaz, ha?" Hasan kaya benzeyen ele madeni paray brakyor. Ben de aynsn yapyorum. "En rahim ve en rahman olan Allah'n adyla," diye fsldyor yal falc. nce Hasan'n elini alyor, avucunun ipini boynuza benzeyen trnaklarndan biriyle svazlyor, trnan peviriyor, peviriyor. Sonra parmak Hasan'n yzne konuyor, yanaklarnn, kulaklarnn pevresinde ar ar gezinirken kuru, hrtl bir ses pkartyor. Nasrl parmaklar Hasan'n gzlerine srtn-yor. El tam orada duruyor. Oyalanyor. Tal adamn yznden bir glge gepiyor. Hasan'la bakyoruz. Tal adam Hasan'n elini peviriyor, rupiyi Hasan'n ovucuna brakyor. Bana dnyor. "Senden ne haber, gen dostum?" Duvarn teki tarafnda bir horoz tyor. Tal falc elimi tutuyor, hemen pekiyorum. 76 Bir rya: Bir kar frtnasnn ortasndaym. Rzgr yzm kamlyor, tabakalar halinde, hzla savrulan kar taneleri gzlerime batyor. Bembeyaz katmanlarn arasnda tkezleyerek ilerlemeye alyorum. mdat diye baryorum, ama rzgr lklarm bouyor. Dyorum, karn ipinde soluk solua yatyorum; beyazla karmm; rzgr kulaklarmda inildiyor, karn taze ayak izlerimi sildiini gryorum. Artk bir hayaletim, diye dnyorum; ayak izi olmayan bir hayalet. Yeniden haykryorum; umut da ayak izleri gibi hzla kayboluyor. Ama bu kez, bouk bir yant geliyor. Ellerimi gzlerime siper ediyor, glkle doruluyorum. Dalgalanan kar perdesinin arasnda, gzme bir hareketlilik, bir renk kprts arpyor. Sonra, tandk bir biim beliriyor. Bana doru bir el uzanyor. Avu iindeki derin, kout yarklar seiyorum; karn zerine kan damlyor. Eli tutuyorum ve anszn kar kayboluyor. Elma yeili g.^arla kapl bir. tarlada duruyoruz;gkyznde yumuack %flut demetleri salnyor. Bam kaldrp bakyorum ve gkyzn sar, yeil, krmz, turuncu uurtmalarn doldurduunu gryorum. leden sonra nda donuk donuk titreiyorlar. Geit bir sr erple, moloz ynlanyla doluydu. Patlak bisiklet lastikleri, etiketi soyulmu ieler, yrtk dergiler, sararm gazeteler, krk tula paralan, devrilmi beton direkler. Bir duvarn dibine yan tarafi delik, paslanm bir demir finn atlma. Ama btn bu dkntnn iinde, gzlerimi ayramadm iki ey vard: Biri, demir finnn az ilerisine, duvara yaslanm olan mavi uurtma, biri de Hasan'n k-nk kiremitlerden oluan bir bein zerine frlatlm kahverengi, kadife pantolonu. 77

"Bilemiyorum," dedi Veli. "Babam gnah olduunu sylyor." Sesi gvensiz, heyecanl, korkuluydu. Hasan yerde yz koyun yatyordu; gs topraa yapmt. Kemal bir kolunu, Veli teki kolunu yakalam, dirsekten bkp geriye doru kvrm, Hasan'n ellerini srtna yaptrmlard. As-sef onlarn tepesinde dikiliyor, kar botlarndan birini Hasan'n ensesine bastryordu. "Babann haberi bile olmayacak," dedi Assef. "Aynca saygsz bir eee haddini bildirmenin neresi gnahm?" "Bilemiyorum," diye kekeledi Veli. "Sen bilirsin," dedi Assef. Kemal'e dnd: "Senden ne haber?" "Ben... yani..." "Yalnzca bir Hazara," dedi Assef. Ama Kemal gzlerini karmay srdrd. Assef kestirip att: "Pekl. Siz korkaklar onu tutun, yeter. Bu kadarn becerebilirsiniz herhalde?" Veli'yle Kemal balarm salladlar. Rahatlam grnyorlard. Assef, Hasan'n yanna diz kt, Hasan'n plak kalalarn tuttu, kaldrd. Bir elini Hasan'n srtna dayad, teki eliyle de kemerini zd. Kot pantolonunun fermuarm at. Klotunu syrd. Hasan'n arkasndaki konumunu ald. Hasan mcadele etmedi. Barmad bile. Ban hafife evirdi; yzn grdm. Bu yzdeki teslimiyeti grdm. Bu ifadeyi daha nce grmtm. Kurbanlk bir koyunun yznde. *** Tarn slam takviminin son ay, Dhul-Hijjah'n onuncu gn; gnlk bayramn, olunu Allah'a kurban etmesine ramak kalan brahim PeyjjamberHn ansna kutlanan K.M" 78 ban Bayramnn ilk gn. Baba bu ylki kurban kendi eliyle efti; kvrk, kara kulakl, pudra beyaz bir koyun. Hep birlikte arka bahedeyiz; Hasan, Ali, Baba ve ben. Molla duasn ediyor, sakaln svazlyor. Baba duyulur duyulmaz bir sesle mrldanyor: Hadi, bitir u ii. Bitmek bilmez dualar, eti helal etme treni cann skm. Btn dini safsatalar gibi, bu kurban yksyle de alay ediyor. Ama kurban kesme geleneine sayg duyuyor. Geleneklere gre et pe blnyor; biri aileye, biri dostlara, biri de fakirlere. Baba her yl, etin tamamn yoksullara datyor. Zenginler yeterince iman, diyor. Molla duasn bitiriyor. Amin. Uzun mutfak ban alyor. Geleneklere gre, koyun bpa grmemeli. Ali hayvana bir kesme eker veriyor - lm tatllatrmak ipin, bir baka gelenek. Koyun biraz prpnyor, bir-iki tekme atyor, ama fazla deil. Molla onu penesinin altndan skca tutuyor, bpa boynuna dayyor. Gz app kapayncaya kadar da, ustaca bir hareketle boaz kesiyor. Koyunun gzlerine bakyorum. Haftalarca ryalarmdan gitmeyecek bir grnt. Her yl arka bah-pede yinelenen bu ayini neden izlediimi bilmiyorum; kbuslar otlarn zerindeki kan kuruyup uptuktan pok sonra bile peimi brakmyor. Ama her seferinde izliyorum, izliyorum, nedeniyse hayvann gzlerindeki o kabulleni. Sapma ama, hayvann anladn dnyorum. Hayvan bu korkunp lmn pok yce bir amaca hizmet ettiini biliyor, ite bu bak... Bakmay kestim, geide srtm dndm. Bileimden lk "ir ey akyordu. Gzlerimi krptrnca, hl yumruumu rmakta olduumu grdm; hem de eklem yerlerini kana-' tacak kadar. Bir ey daha fark ettim. Alyordum. Kenin teki yanndan Assefin hzl, ritmik hrltlar geliyordu. 79 Bir karar vermek iin son bir ansm daha vard. Kim olacama karar vermek iin son bir frsatm. O kmaz sokaa girebilir, Hasan' kurtarmak iin o olanlarn karsna dikilir (tpk Hasan'n benim iin defalarca yapt gibi) ve bama geleceklere kadanrdm. Ya da kaardm. Sonunda, katm. Katm, nk korkan tekiydim. AssePten, bana yapabileceklerinden korkuyordum. Canmn acmasndan korkuyordum. Srtm o sokaa, Hasan'a dnerken, kendi kendime byle syledim. Buna kendimi inandrdm. dleklie can gnlden snyordum, nk teki seenei, kamamn gerek nedenini itiraf etmem demek, Assefe hak vermem demekti: Bu dnyada hibir ey bedava deildi. Belki de Hasan, Baba'yi kazanmak iin demem gereken bedeldi; kurban etmem gereken koyun. Peki, haka bir bedel miydi? Yant, onu susturmama kalmadan, zihnime szlverdi: Alt st bir Hazara'yd, yle deil mi? Geldiim yolu koarak dndm. Tamamen boalm pazara daldm. Derme atma bir tezghn nne meldim, srtm amal kilit vurulmu, kk kapsna dayadm. Soluk almaya alarak, terleyerek, olup bitene lanet okuyarak bekledim. On be dakika kadar sonra, konumalar, koan ayak sesleri duydum. Tezghn arkasna sindim; AssePle teki olanlarn koarak geiini seyrettim; bo caddenin sonuna doru glerek, tabana kuvvet uzaklatlar. Kendimi tuttum, on dakika daha bekledim. Sonra, karla kapl dere yatan izleyen, delik deik yola dndm. Azalan kta gzlerimi ksnca, bana doru ar ar gelen Hasan' grdm. Derenin hemen kuysndaki yapraksz hu aacnn yannda bulutuk. Mavi uurtma elindeydi; baktm ilk ey, o oldu. u anda yalan sylemeyeceim; yrtk filan var m diye, gzlerimle SO

uurtmay abucak taramadm syleyerek sizi kandrmaya cam. apanhmn n ksmnda amur tekeleri vard, gmlei de yakann hemen altndan yrtlmt. Durdu. Ayaklarnn zerinde, her an yere ylacakm gibi salland. Sonra toparland. Uurtmay bana uzatt. "Nerelerdeydin? Seni aryordum," dedim. Bu szckleri sylemek, bir ta parasn inemekten farkszd. Hasan dirseini yznden geirdi, smn, gzyalarn sildi. Bir ey sylemesini bekledim, ama sesini karmad; hzla solan kta, sessizce durduk. Alacakaranla, Hasan'in yzne vuran, benim yzm de iyi kt gizleyen glgelere minnet duydum. Baklarna karlk vermek zorunda olmadma krettim. Bildiimi biliyor muydu? Eer biliyorsa, gzlerine bakabilseydim ne grrdm? Sulama? fke? Yoksa, Allah saklasn, en korktuum eyi mi? Katksz ballk m? te bunu grmeye katlanamazdm. Bir ey sylemeye niyedendi ama sesi atallat. Azn kapad, at, yeniden kapad. Bir adm geri ekildi. Yzn sildi. te, Hasanla o geitte olanlara ancak bu kadar deinebildik. Hngr hngr alamaya balayacan sandm, neyse ki yapmad; ben de sesindeki krlmay duymam gibi yaptm. Tpk pantolonunun arkasndaki koyu renk lekeyi grmezden t'idiim gibi. Ya da bacaklarnn arasndan szlen ve yerdeki kar karartan damlalar fark etmediim gibi. "Aa efendi merak eder," dedi. Sonra dnd, topallaya rak uzaklat. Tam da hayal ettiim gibi oldu. Sigara dumanyla kapl alma odasnn kapsn atm, ieriye girdim. Baba'yla Rahim Han ay iiyor, radyodaki haberleri dinliyordu. Balan bana dnd. Sonra babamn dudaklarna bir glmseme ya81 yld. Kollarn iki yana at. Uurtmay yere braktm, o kaln, kll kollarn arasna ilerledim. Yzm lk gsne gmdm ve aladm. Baba beni smsk kucaklad, ne arkaya sallad. Kollannn arasnda yaptm eyi unuttum. Harika bir duyguydu. 82 SEKZ Bir hafta boyunca Hasan' neredeyse hi gremedim. Uyandmda kzarm ekmei, demlenmi ay ve halanm yumurtay mutfak masasnn zerinde buluyordum. O gn gi-> yeceim giysiler tlenip katlanm, Hasan'n genellikle t yapra holdeki bambu koltuun zerine braklm oluyordu. Oysa tye balamadan nce, biraz konuabilelim diye, benim kahvaltya oturmam beklerdi. ark da sylerdi; lale baheleriyle ilgili, t buharnn hrtsn bastran, eski Hazara sarklan. imdiyse karmda bir tek katlanm giysileri buluyordum. Bir bu, bir de doru drst bitiremediim kahvaltm. Bulutlu bir sabah, halanm yumurtay tabamda evirip dururken, Ali kucanda bir deste odunla ieriye girdi. Ona Hasan'n nerede olduunu sordum. 83 "ileri bitince yatt," dedi Ali, sobann nne melirken. Sobann kk, drt ke kapan at. Hasan bugn benimle oyun oynamaz myd? Ali elinde bir ktk, duraklad. Yzn kaygl bir anlam yalad. "Son zamanlarda yapt tek ey uyumak. Evdeki ileri biter bitmez -savsaklamasna izin vermiyorum, elbette -doruca yorgann altna giriyor. Sana bir ey sorabilir miyim?" "Eer mecbursan." "u uurtma turnuvasndan sonra, eve geldiinde zerine kan bulamt, gmlei de yrtlmt. Ne olduunu sordum, bir ey yok, dedi; uurtma yznden birka ocukla dalatn syledi." Bir ey demedim. Yumurtay saa sola itmeyi srdrdm. "BariShbir ey mi geldi, Emir Aa? Bana anlatmad bir ey?" Omuzlarm sktim. "Bennereden bileyim?" "Bilsen sylersin, deil mif Qna bir ey olsayd, bana sylerdin, ha?" "Dediim gibi, neyi olduunu ben nereden bileyim?" diye terslendim. "Belki de hastadr. nsanlar hastalanr, Ali. Evet, artk sobay yakacak msn yoksa souktan donmam m bekleyeceksin?" O akam Baba'ya, cuma gn Celalabat'a gidip gidemeyeceimizi sordum. alma masasnn arkasndaki deri, dner koltukta oturuyor, gazete okuyordu. Gazeteyi brak, okuma gzln kard; bu gzlkten nefret ediyordum; Baba yal deildi ki, nnde uzun bir mr vard, bu kahrolas gzl ne diye takyordu? "Neden olmasn?" dedi. Baba son zamanlarda her isteimi kabul ediyordu. Dahas, iki gn nce Cinema Aryana'da 84 Charlton Heston'n oynad El Cid filmine gitmeyi kendisi nermiti. "Celalabat'a Hasan' da arsaha." Her eyi illa da mahvetmek zorunda myd? "Hasan ma-rez," dedim. Biraz rahatsz. "Gerekten mi?" Baba koltuunda dnmeyi kesti. "Nesi var?" Omuz silktim, minenin karsndaki divana iyice gmldm. "tm galiba. Uyuyup duruyor." "Son gnlerde Hasan' pek gremedim," dedi Baba. "Yalnzca souk algnl, deil mi?" Alnnn endieyle krmasndan nefret ediyordum. "Biraz tm ite. Evet, cuma gn gidiyor muyuz, Baba?"

"Evet, elbette," dedi, koltuunu geriye iterek. "Hasan'a zldm. O da gelseydi, senin iin daha elenceli olurdu." "Eh, ba baa da elenebiliriz," dedim. Baba glmsedi. Gz krpt. "Sk giyin," dedi. Onunla ba baa olmak istiyordum, ama aramba akamna kadar Baba iki dzine kiiyi daha bu geziye katmay baard. Kuzeni Hmayun'u arayp (aslnda Baba'nn ikinci kuzeniydi) cuma gn Celalabat'a gideceini syledi; Fransa'da mhendislik okuyan ve Celalabat'ta bir evi olan Hmayun da, o zaman hep birlikte (ocuklar, iki kans) gidelim, dedi; balamken de gerisi geldi: Herat'tan ailece ziyarete gelen kuzini efika'yla ailesini de armak gerekiyordu; onlar Kabil'de arlayan, kuzeni Nadir'le onun ailesine de haber verilmezse ayp olurdu elbette; Nadir'in kardei Faruk da unutulmamalyd, yoksa alnrd ve kznn gelecek ay yaplacak dnne bizi armazd, vesaire,.. minibse dolutuk; ben, Baba, Rahim Han, Kaka Hmayun (babam bana byk erkeklere Kaka, yani Amca, ka85 dnlara da Hala demeyi retmiti), Hmayun'un iki kars (sivri yzl, elleri siil kapl byk karsyla, buram buram parfm kokan, dans ederken gzlerini yuman, gen kars) ve ikiz kzlar ayn arabadaydk. Arka koltukta, yedi yandaki ikizlerin arasna skmtm; araba tutmutu, bam dnyor, midem bulanyordu; yetmezmi gibi, kzlar habire kucamn zerinden uzanp birbirini tokatlyordu. Dalarn arasndan kvrlark ilerleyen ve dimdik bir yamala dzle ulaan Ce-lalabat yolu iki saatlik, etin bir yolculuktu; her dnemete mideni azma geliyordu. Minibstekiler btn Afganlar gibi bir azdan, bara ara konuuyorlard. kizlerin birinden -Fazla ya da Kerime'den; ikisini birbirinden hibir zaman ayramazdm- benimle yer deitirmesini rica ettim; camdan temiz hava alrsam, mide bulantma iyi gelirdi belki. Dilini kard, hayr, dedi. Eh, gzel, dedim, ama yeni elbisesine kusarsam beni sulayamazd. Bir dakika sonra, camdan darya sarkmaktaydm. Bir ykselip bir alalan, keskin virajlarda bir ylan kuyruu gibi kvrlan, bozuk yolu seyrettim; karlatmz, kasalan melmi insanlarla dolu, rengrenk kamyonlar saydm. Gzlerimi kapal tutmaya altm, yzm rzgra verdim, tertemiz havay yutmak iin azm ardna kadar atm. Pek bir yaran olmad. Bir parmak brm drtt. Fazla/Kerime'ydi"Ne var?" dedim. "Turnuvay anlatyordum da," dedi Baba, direksiyondan. Orta srada oturan Kaka Hmayun'la karlar dnm, glmseyerek bana bakyorlard. "O gn gkte en az yz uurtma vard herhalde" dedi Baba. "Doru mu, Emir?" "Galiba," diye mrldandm. "Yz uurtma, Hmayun can. Laf deil. Ve gnn sonunda hl uan tek uurtma, Emir'inkiydi. Son den mavi 86 uurtmay da, Hasan'la Emir birlikte yakaladlar." "Tebrikler," dedi Kaka Hmayun. lk kars, siilleri olan, ellerini rpt. "Vay, vay, Emir can, seninle gurur duyuyoruz!" Gen kadn da ona katld. imdi hepsi birden el rpyor, beni vyor, onlar nasl da gururlandrdm sylyorlard. Bir tek, Baba'nn yanndaki koltukta oturan Rahirc, Han suskundu. Tuhaf bir bakla bana bakyordu. "Ltfen kenara ek, Baba," dedim. "Efendim?" Glkle sylendim: "Midem bulanyor." Kaka Hmayun'un kzlarna abanma pahasna, iyice geriye yaslandm. Fazla/Kerime'nin yz burutu. "Dur, Kaka!" diye cyaklad. "Surat sapsar! Yeni elbiseme kusmasn istemiyorum!" Baba saa yanamaya hazrland, ama ben daha fazla dayanamadm. Birka dakika sonra, yolun kenarndaki bir kayann zerinde otururken, onlar minibs havalandryordu. Ba-ba'yla Kaka Hmayun sigara iiyor, babas Fazla/Kerime'ye artk alamay kesmesini, ona Celalabat'tan yeni bir elbise alacan sylyordu. Gzlerimi kapadm, yzm gnee evirdim. Gzkapaklanmn altnda kk ekiller belirdi; duvarda glge oyunu oynayan eller gibi. Eilip bkldler, ayrlp birletiler, sonunda tek bir imge oluturdular: Hasan'n bir tula ynnn zerine frlatlm kahverengi, kadife pantolonu. Kaka Hmayun'un Celalabat'taki beyaz, iki katl evinin geni balkonu, etraf duvarla evrili, elma ve hurma aalaryla dolu, byk bir baheye bakyordu. Bahede yazlan bahvann eidi hayvan biimlerinde budad allklar, zeminine zmrt yeili fayanslar denmi bir yzme havuzu vard. Dipteki ince, sulu kar tabakas dnda bo olan havuzun 87 kenarna oturdum, bacaklarm sarkttm. Kaka Hmayun'un kzlar bahenin teki ucunda saklamba oynuyordu. Kadnlar yemek piiriyordu; pien soann kokusunu geliyordu; ddkl tencerenin fsltsn, mzii, glmeleri duyabiliyordum. Baba, Rahim Han, Kaka Hmayun ve Kaka Nadir balkonda, sigaralarn

tttryorlard. Kaka Hmayun, Fransa'da ektii dialan gstermek iin projeksiyon cihazn yannda getirdiini syledi. Paris'ten dneli on yl olmutu ve hl o sama sapan dialan gsterip duruyordu. Kendimi neden byle kt hissediyordum ki? Baba'yla sonunda dost olabilmitik. Daha birka gn nce hayvanat bahesine gitmi, aslan Mercan' grmtk; kimsenin bakmad bir ara, ayya kk bir akl ta atmtm. Daha sonra, Cinema Park'n karsndaki Dadhkoda Kebap Evi'ne gitmi, tandrdan yeni km, scak an'la kuzu kebap yemitik. Baba Hindistan'a ve Rusya'ya yapt yolculuklardan sz etmi, karlat ilgin insanlan anlatmt; Bombay'da tant, krk yedi yldr evli olup on bir ocuk yetitirmi olan, kollan, bacaklan olmayan ift gibi. Bunun, Baba'yla byle bugn geirmenin, anlatt ykleri dinlemenin elenceli olmas gerekmez miydi? Bunca yldr istediim eye nihayet kavumutum. Ama kendimi u bakmsz havuz kadar bo hissediyordum. Bacaklanm sarkttm havuz kadar. Gn batarken, kadnlarla kzlar akam yemeini sundular - pilav, kfte, tavuk kurma. Karnmz geleneksel yntemle doyurduk; salona drder-beer kiilik halkalar oluturacak bi- . imde dizilmi byk minderlere oturduk, yere yaylan masa rtsnn zerinden, ellerimizle yedik. A deildim, yine de Baba, Kaka Faruk ve Kaka Hmayun'un iki olunun yanna ilitim. Yemekten nce birka viski yuvarlam olan Baba, sz yeniden uurtma turnuvasna getirdi; herkesi nasl yendiimle, eve o son uurtmayla birlikte nasl dndmle b88 brlenmeye balad. Gr sesi salona egemendi, insanlar balarn tabaklarndan kaldrdlar, beni kutladlar. Kaka Faruk temiz eliyle srtma pat pat vurdu. Gzme bir bak sokulu-yormu duygusuna kapldm. Daha sonra, gece yarsndan epeyce sonra, Baba Via kuzenlerinin birka saadik pokeri sona erince erkekler salona, yan yana serilen deklere yerleti. Kadnlar st kata kt. Bir saat sonra, hl uyuyamamtm. Akrabalarm homurdamr, i geirir, horlarken, ben bir saa bir sola dnp duruyordum. Doruldum. Camdan ieriye gen biiminde bir ay huzmesi szyordu. "Hasan'n tecavze uramasn seyrettim," dedim. Baba uykusunda kprdand. Kaka Hmayun homurdand. Bir param, birinin uyanmasn, duymasn istiyordu, bylece mrmn sonuna kadar bu yalanla yaamak zorunda kalmayacaktm. Ama kimse uyanmad; bunu izleyen sessizlikte, yeni lanetimin ne olduunu anladm: Bu su yanma kalacakt. Hasan'n ryasn dndm; u glde yzdmz ryay. Canavar filan yok, demiti; yalnzca su. Oysa yanlmt. Glde bir canavar vard. Hasan' bileinden yakalam, onu amurlu dibe ekmiti. O canavar bendim. Uykusuzluk hastalna o gece yakalandm. Hasan'la ancak on gn kadar sonra konuabildim. le yemeimi yarm yamalak yemitim, Hasan bulaklar ykyordu. Yukanya, odama kmak zereyken Hasan, tepeye trmanalm m, diye sordu. Yorgunum, dedim. Hasan da bitkin grnyordu; zayflam, i gzlerinin altnda gri halkalar olumutu. Ama bir kez daha teklif edince, duraksayarak da olsa kabul ettim. amurlara bata ka, tepeye trmandk. kimiz de konumuyorduk. Nar aacmzn altna oturduk ve ben hata ettii89 mi anladm. Buraya gelmemeliydim. Ali'nin mutfak bayla aaca kazdmz szckler... Emir ve Hasan, Kabil'in Sultanlar... onlan grmeye kadanamyordum artk. Hasan ona Sabname'yi okumam istedi, ama ben fikrimi deitirdiimi syledim. Odama dnmek istiyordum. Uzaklara bakt, omuzlarn silkti. Sessizce trmandmz yolu, yine sessizce indik. Yaammda ilk kez, drt gzie bahan bekliyordum. 1975 knn geri kalanna ait anlarm olduka puslu. Baba evdeyken, yeterince mutlu olduumu anmsyorum. Birlikte yiyor, bazen bir film izliyor bazen de Kaka Hmayun ya da Kaka Faruk'u ziyarete gidiyorduk. Arada bir Rahim Han uruyor, Baba alma odasnda onlarla oturup ay imeme izin veriyordu. Ona birka ykm okumam bile istemiti. ok gzeldi; byle srp gideceine ciddi ciddi inanmaya baladm. Bence buna Baba da inanyordu. Oysa ikimizin de bilmesi gerekirdi. Uurtma yarndan sonraki -be ay, Ba-ba'yla birlikte tatl bir hayal dnyasna gmlm bir halde yaadk, birbirimize bambaka gzlerle baktk. Kendimizi kandrdk; ince kt, zamk ve tadan yaplma bir oyuncan aramzdaki derin uurumu kapatabilecei aldatmacasna gz yumduk. Baba yokken -ki, genellikle yoktu- odama kapanyordum. ki gnde bir, bir kitap bitiriyor, ykler yazyor, at binmeyi reniyordum. Sabahlan Hasan'n mutfakta dolanp durduunu duyuyordum; atal-bak angrtlarn, aydanln tslayn. Aaya, kahvaltya inmeden nce sokak kapsnn kapanmasn beklerdim. Takvimimde, okulun ilk gnn iaretlemitim, kalan gnlen sayyordum. Hasan'm aramz dzeltme abalan beni dehete dryordu. Son giriimini ok iyi anmsyorum; odamdaydm, 90 Ivanhoe'nnn Farsa zet bir evirisini okuyordum, kapma vurulduunu duydum. "Ne var?"

uNan almaya finna gidiyorum," dedi Hasan, kapnn teki yanndan. "Diyorum ki, acaba sen... sen de gelmek iser miydin?" "Kitaba devam edeceim," dedim, akaklarm ovarak Son zamanlarda, ne zaman Hasan' grsem, bama bir agn saplanyordu. "Dars gneli," dedi. "Grebiliyorum." "Biraz yrm oluruz." "Sen git." "Keke sen de gelsen," dedi. Durdu. Bir ey kapya dedi, kof bir ses kard; aln olabilirdi. "Sana ne yaptm bil miyorum, Emir Aa. Keke bana sylesen. Neden oyun oynamadmz anlayamyorum." "Sen bir ey yapmadn, Hasan. Hadi, git artk." Bam kucama edim, dizlerimle akaklarm sktrdm - u otobs muavinleri gibi. "Ama senden bir ey isteyeceim," dedim, gzlerimi smsk yumarak. "Ne istersen." "Beni taciz etmeyi kesmeni istiyorum. Beni rahat !>.;.<. man istiyorum," dedim serte. Bana ayn biimde k-, ?.;ik vermesini, kapy ardna kadar ap, asl sen defol, den........;.., istedim; bylece her ey kolaylaacak, dzelecekti. Am,. >o le bir ey yapmad; dakikalar sonra kapy atmda. ;,... u deildi. Kendimi yataa braktm, bam yastklarn .,'.,,,. gmdm ve aladm. O gnden sonra Hasan yaammn snr izgilerin, .,.;,;.. naya zen gsterdi, evresinde dolanmakla yetindi, icu c 91 yollarmzn kesimemesi iin elimden geleni yapyor, gnm buna gre plnlyordum. nk o yaknlardayken, odadaki oksijen tkeniyordu. Gsm skyor, soluk alamyordum; orada ylece dikiliyor, o kk, havasz baloncuun iinde yutkunup duruyordum. te yandan, Hasan ortalkta deilken bile yaknmdayd. Bambu koltukta duran, elde ykanm, tlenmi giysilerdeydi; kapmn nne braklan lk terliklerdeydi; kahvaltya indiimde, sobada grl grl yanan odunlardayd. Nereye dnsem onun ballndan, o kahrolas, amaz sadakatinden bir iz gryordum. Bahar balannda, yeni ders ylnn balamasna birka gn kala, Baba'yla bahedeydik, lale ekiyorduk. Kann byk bir blm erimi, kuzeydeki tepelerde yer yer yeil ayr bekleri belirmiti. Serin, gri bir sabaht; Baba yanma melmi topra kazyor, ona uzattm lale soanlarm ekiyordu. ou kiinin laleyi sonbaharda ekmeyi yelediini, oysa yanldklarn sylyordu, szn kestim: "Baba, hi yeni hizmetkr tutmay dndn m?" Lale soanm brakt, krei topraa saplad. Bahe eldivenlerini kard. Onu artmtm. "*'?Ne dedin sen?" "Yalnzca merak ettim de..." "Byle bir eyi neden dnecekmiim?" diye sordu, ters ters. "Dnmezsin, herhalde. ylesine bir soruydu ite," dedim, fsltya dnen bir sesle. Sylediime syleyeceime oktan piman olmutum. "Hasan'la arandaki sorun yznden mi? Bir sredir aranzda bir eyler getiinin farbndaym, ama derdiniz her neyse, bunu aranzda halledin. Beni bulatrma!" "zr dilerim, Baba." Yeniden eldivenlerini giydi. "Ben Ali'yle birlikte bydm," dedi, skl dilerinin arasndan. "Onu eve babam ald 92 ve z oluymu gibi sevdi. Ali krk yldr bu ailenin bir paras. Tam krk yl! Sen imdi onu evden kovacam sanyorsun, yle mi?" Bana evirdii yz, elindeki lale kadar krmzyd. "Sana hi el kaldrmadm, Emir, ama bunu bir daha duyarsam..." Baklarn kard, ban sallad, tslad: "Yazklar olsun. Hasan'a gelince... Hasan hibir yere gitmeyecek, anlald m?" Bam ne edim, serin topra avuladm. Sonra da parmaklarmn arasndan akn seyrettim. "Anlald m, dedim?" diye kkredi Baba. rkildim. "Evet, Baba." Szm kesiverdi: "Hasan'n yeri buras!" Krei topraa gerektiinden ok daha sert daldrarak, yeni bir ukur at. "Burada, ait olduu yerde, bizimle kalacak! Buras onun evi, biz de ailesiyiz. Bir daha sakn byle bir ey isteme!" "Peki, Baba. zr dilerim." Lalelerin kalann hi konumadan ektik. Ertesi hafta okul alnca, rahat bir soluk aldm. renciler yeni defterleri, sipsivri alm kurunkalemleriyle avluda toplandlar; gruplar halinde gevezelik ediyor, snf mmessillerinin ddn bekliyorlard. Baba arabay girie uzanan toprak yola srd. Okul iki katl, eski bir binayd; krk camlar, yass ta deli lo koridorlar, yer yer kalkm svalarn altndan zgn, san boyas hl grnen, bakmsz bir yap. Olanlarn

ou okula yryerek gelir, Baba'un siyah Mus-tang'i kskan baklara hedef olurdu. Beni okula braktnda, iim gururla dolup taard (eski benin, yani), ama kendimi tutar, mahcup bir ifade taknrdm. imdiyse, boluk. Baba bana veda etmeden uzaklat. Her yl yinelenen, uurtma savandan kalma yaralan gsterme fasln atladm, doruca sraya girdim. Zil ald, ikierli sralar halinde snflanmza doru yrdk. En arka sraya 93 oturdum. Ders kitaplarmz datan Farsa retmenimizin, bol bol dev vermesi iin dua ettim. Okul odama kapanmam iin bana yeterli gerekeyi sunuyordu. devlerse bir sre iin, o k olanlar, olmasna gz yumduum olay aklmdan uzaklatrmam salad. Birka hafta boyunca kendimi yerekimine, momentuma, atomlara, hcrelere, ngiliz-Afgan savalarna kaptrdm, Hasan', onun bana gelenleri dnmemeyi baardm. Ama sonra, her zamanki gibi zihnim o kmaz sokaa dnd. Hasan'n tulalarn zerinde duran kahverengi pantolonuna. Karn zerinde koyu kzl, neredeyse siyah lekeler brakan kan damlalarna. Yaz banda durgun, puslu bir leden sonra Hasan'a tepeye gitmeyi nerdim. Yazdm yeni bir yky okumak istediimi syledim. Baheye kurumas iin amar asyordu; iini hevesle, bir rpda bitiriverdi. undan bundan konuarak yokuu trmandk. Okulu, neler rendiimi sordu; retmenlerimi, zellikle de geveze rencileri, parmaklarnn arasndan madeni bir ubuk geirip parmaklanni skarak cezalandran, acmasz matematik retmenini anlattm. Hasan bunu duyunca yzn buruturdu, inallah senin bana gelmez, dedi. u ana kadar ansmn yaver gittiini syledim; bunun ansla hibir ilgisi olmadn bile bile. Snfta gevezelikte kimselerden geri kaldm yoktu, ama zengin ve herkese tannan bir babam olduu iin, madeni ubuktan paay syryordum. Nar aacnn glgesine oturduk, srtmz mezarln alak duvarna verdik. Kavrulmu, sar, yabani otlar biriki aya kalmaz tepeyi kaplard, o yl bahar yamurlar her zamankinden uzun srd, ilkyaza sarkt iin oriar hl yeildi; hl urada burada kalm karman orman yabani iek bekleri. Altmzda, Vezir Ekber Han'n gnete parlayan, beyaz duvar94 l, dz daml evleri; avllardaki iplere aslm, esintide kelebekler gibi rpnan amarlar. Aatan bir dzine nar toplamtk. Yanmda getirdiim yky kardm, ilk sayfay atm, sonra yere braktm. Kalktm, yere den, olgun bir nar aldm. Meyveyi havaya atp tutarak, sordum: "unu sana firiat-sam, ne yapardn?" Hasan'in yzndeki glmseme soldu. Anmsadmdan daha byk grnyordu. Hayr, daha byk deil, yal. Mmkn myd bu? Gneten yanm yznde derin izgi ler, gzlerinin, aznn evresinde krklar vard. Elime bir bak alp bu izgileri ben yontmutum sanki. "Ne yapardn?" diye yineledim. Beti benzi atmt. Yamnda duran, ona okumaya sz verdiim yknn sayfalan esintide uutu. Nar ona frlattm. Tam gsne isabet etti, patlad, krmz ekirdekleri havaya savruldu. Hasan'n l aknlk ve ac yklyd. "Sen de bana vur!" diye haykrdm. Hasan bir gsndeki lekeye bir bana bak. "Kalk! Vur bana!" Hasan kalkt, ama orada afallam bir halde, ylece durdu: Daha bir dakika nce kumsalda keyifle yryen ve dev bir dalgayla okyanusa srklenen bir adam gibi. Ona bir nar daha frlattm; bu kez omzuna geldi. Meyvenin suyu, yzne srad. "Vur bana!" diye bardm. "Vur-sana, Allah'n belas!" Keke ylesine beklediim cezay verseydi de, geceleri yeniden uyuyabilseydim. Belki o zaman, eski halimize dnebilirdik. Ama ben ona narlar frlatrken, Hasan yerinden kprdamad. "Korkak!" dedim. "Sen korkan tekisin!" Ona ka meyve attm anmsamyorum. Sonunda bitkin, soluk solua durduumda Hasan'n st ba bir idam man95 gas tarafndan delik deik edilmiesine, kpkrmzyd. Yenik, tkenmi, umduunu bulamam bir halde dizlerimin zerine ktm. te o zaman, Hasan yerden bir nar ald. Bana doru geldi. Nan alnna hzla arpp yard. "te," dedi, adak bir sesle, meyvenin krmz suyu yznden kan damlalar gibi szlrken. "Tatmin oldun mu? Kendini daha iyi hissediyor musun?" Dnd, tepeyi inmeye koyuldu. Gzyalanm zgr braktm; dizlerimin zerinde ne ar- kaya sallanarak aladm, aladm. "Seninle ne yapacam, Hasan? Seninle ne yapacam?" Sonunda, yalar kuruyup da gbela tepeyi indiimde, sorunun yantn biliyordum. O 1976 yaz, Afganistan'n grece bir huzur ve uyum iinde geirdii o son yaz, on yama bastm. Baba'yla aramz yeniden soumaya balamt bile. Bence nedeni, lale ektiimiz gn, yeni hizmetkr bulma konusunda sylediim o aptalca eydi. ok piman olmutum -gerekten olmutum-ama bunu yapmasaydm bile, bu ksa mola, bu muduluk faslas er ya da ge sona erecekti. Belki bu kadar abuk deil, ama mutlaka. Yaz bittiinde, sofradaki sohbederin yerini ta-

?' baa srtnen atalla ban sesi alm, Baba yemek biter jj bitmez alma odasna ekilmeye balamt. Ve kapy ardnd dan kapatmaya. Bense Hafz'la Hayyam'a, trnaklarm dibine kadar yemeye, yk yazmaya dndm. ykleri deste halinde yatamn altnda biriktiriyor, Baha'nn onlar dinlemek isteyeceinden artk hi emin olmasam da, saklamay srdryordum. Baba'nn parti verme konusundaki dsturu uydu: Btn dnyay davet et, aksi halde bu bir parti olmaz. Doum gnme bir hafta kala davetli listesini tararken, bana armaan getirecek ve on nc yam kudayacak olan drt yz k96 sur Kaka'yla Hala'mn en az drtte n tanmadm fark ettim. Sonra, aslnda benim iin gelmediklerini anladm. Benim doum gnmd, ama gsterinin asl yldznn kim olacan ok iyi biliyordum. Hazrlklar gnlerce nceden balad; ev Baha'nn geici olarak ie ald hizmedilerle doldu. Bir dana ve iki koyunla kagelen, nn de parasn almay reddeden kasap Sela-hattin, rnein. Hayvanlar bahede, bir kavak aacnn altnda, kendi eliyle kesti. Kavan dibindeki kpkrmz odara bakp, "Kan aalar iin iyidir," dediini anmsyorum. Hi tanmadm adamlar mee aalarna trmanp renkli ampuller, metrelerce uzunluunda uzatma kablolar astlar. Bakalar baheye dzinelerce masa yerletirdi, zerlerine rtler serdi. Byk partiden bir gece nce, Baha'nn arkada, ar-e-Nau'da bir kebap evi bulunan DelMuhammed, baharat torbaanyla kageldi. Kasap gibi, Del-Muhammed de (ya da Baba'nm deyiiyle Dello) hizmederine karlk para almaya yanamad. Baha'ya -ailesine yapt iyilikler iin- ok ey borlu olduunu syledi. Dello ederi terbiye ederken, Rahim Han bana, Baha'nn lokantay amas iin Dello'ya para verdiini fsldad. Baba paray geri almay kabul etmemiti; ta ki bir gn Dello, Mercedes arabasyla gelip borcunu demeden buradan gitmeyeceini syleyinceye kadar. Anladm kadaryla, doum gn partim pek ok adan (ya da, en azndan dier partilerle kyaslandnda) ok byk bir basan oldu. Evi hi bu kadar kalabalk grmemitim. Konuklar ellerinde iki kadehleri, koridorlan bile doldurmutu; merdivende oturmu sigara ienler, kaplara yaslananlar vard. Bulduklar her yere ilimilerdi; mutfak tezghlan-na, hole, hatta merdiven altna. Arka bahede, aalarda gz krpan mavi, krmz, yeil ampullerin altnda sohbet ediyor, drt bir yana salm gazya mealelerinin yzlerini ay97 dnlatyordu. Baba baheye bakan terasa bir sahne kurdurt-mu, bahenin urasna burasna hoparlrler yerletirmiti. Ahmet Zahir bu sahnede akordeon alyor, neredeyse srt srta dans edenler iin ark sylyordu. Her konuu tek tek selamlamak zorundaydm - Baba bunu ok nemsiyordu; ertesi gn hi kimse kp da onu grgsz bir evlat yetitirmekle sulamamalyd. Yzlerce yana ptm, hi tanmadm kiilerle kucaklatm, armaanlar iin teekkr ettim. Zorla tebessm etmekten, yz kaslarm szlyordu. Baba'yla birlikte bahede, barn yaknnda duruyordum ki, biri, "Doum gnn kudu olsun, Emir," dedi. Assef ti; yannda ana-babas vard. Assef in babas Mahmut ksa boylu, elimsiz biriydi; esmer, dar bir yz vard. Annesi Tanya ise srekli glmseyen ve gzlerini krptran, ufak tefek, sinirli bir kadn. Assef ikisinin arasnda duruyor, srtyordu; boyu onlardan uzundu, ellerini onlarn omuzlarna dayamt. Ana-babasn bize doru ynlendirdi; onlar buraya kendisi getirmi gibi. O ebeveyndi de, onlar da ocuklar sanki. imi ani bir rperti yalad; bam dnd. Baba geldikleri iin teekkr etti. "Hediyeni elimle setim," dedi Assef. Tanya'nn yz seirdi, rpntl gzleri Assef ten bana evrildi. Gvensizce glmsedi, sonra gzlerini krptrd. Baba'nn fark edip etmediini merak ettim. "Hl futbol oynuyor musun, Assef can?" diye sordu Baba. Hep Assef le arkada olmam isterdi. Assef glmsedi. Byle irin grnmeyi baarmas, yle rperticiydi ki. "Elbette, Kaka can." "Yanlmyorsam sa aktn, deil mi?" "Aslnda bu yl orta forvete getim," dedi Assef. "Bylece daha ok gol atabiliyorsun. Gelecek hafta, MekroRayan 98 takmna kar oynayacaz. Sk bir ma olacak. Birka iyi oyuncular var." Baba bayla dorulad. "Biliyor musun, genken ben de forvettim." "steseniz yine olursunuz, eminim," dedi Assef. Baba'ya gz krpt; candan, sevimliydi. Baba da ona gz krpt. "Babann u dnyaca nl tad dili sana da gemi." Assefin babasn dirseiyle drtt; ufak tefek adamcaz az kald yere yuvarlanyordu. Mahmut'un kahkahas da ancak Tanya'nn glmseyii kadar inandrcyd; anszn merak ettim: Oullarndan, az da olsa korkuyorlar myd, yoksa? Glmsemek iin kendimi zorladm, ama yalnzca dudaklarm hafife kvrmay becerebildim - babamn Assef le samimiyeti, midemi bulandrmt. Assef gzlerini bana evirdi. "Veli'yle Kemal de burada. Doum gnn karmak istemediler," dedi, yzeyin hemen altna sinmi kahkahalarla. Sessizce bam salladm.

"Yarn benim evde voleybol oynamay planlyoruz," dedi Assef. "Bize katlmaz msn? stiyorsan Hasan' da getir." Baha'nn yz yverdi: "Hey, ok iyi bir fikir. Ne diyorsun, Emir?" "Voleyboldan pek holanmam," diye geveledim. Baha'nn gzlerindeki n sndn grdm; huzursuz bir sessizlik kt. "Kusura bakma, Assef can," dedi Baba, omuz silkerek. Benim yerime zr dilemesi, canm skt. "Yo, zarar yok," dedi Assef. "Ama davet geerli, Emir can. Her neyse, okumay sevdiini duydum, ben de sana bir kitap aldm. En sevdiim kitaplardan biri." Bana gzelce satlm bir paket uzatt. "Doum gnn kudu olsun." Pamuklu bir gmlekle mavi bir pantolon giymi, krmz, Jpek kravat takmt; siyah mokasenleri prl prld. Kolonya 99 kokuyordu; san salar geriye doru dzgnce taranma. Grnte, her ana-babann gereklemi hayaliydi; uzun boylu, gl, iyi giyimli, terbiyeli, yetenekli ve gerekten yakkl bir ocuk; dahas, bir yetikinle bile akalaabilecek beceride. Ama ben gzlerinin onu ele verdiini biliyordum. Bu gzlere baktm zaman, n cephe yklyor, geride gizlenen delilik bir anlna da olsa yzeye kyordu. "Alsana, Emir," dedi Baba. "H?" "Armaann," dedi, biraz hrn. "Assef can sana bir armaan getirmi." "Ah," dedim. Paketi Assef ten aldm, baklarm edim. Odamda tek bama olmay diledim; kitaplarmla ba baa, bu insanlardan uzakta. "Evet?" dedi Baba. "Ne?" Baba onu bakalarnn yannda utandrdm zaman yapt gibi, sesini alakt. "Assef cana teekkr etmeyecek misin? Bak, ne byk bir incelik yapm." Keke Baba ona byle seslenmeyi kcsscydi. Bana ka kez "Emir can" demiti ki? "Teekkrler," dedim. Assef in annesi bana bir ey syleyecekmi gibi bakt, ama sylemedi; ayn anda, kan-kocann henz tek szck bile etmediini aynm-sadm. Kendimi ve Baba'y daha fazla utandrmamak, ama asl Assef ten ve o srttan kurtulmak iin, birka adm uzaklatm. "Geldiiniz iin teekkr ederim," dedim. Kalabaln arasndan erile bkle ilerledim, demir kapdan danya szldm. Bizden iki ev aada geni, bo bir arsa vard. Baba, Rahim Han'a sylerken duymutum: Buray bir yarg almt, bir mimar projeyi hazrlyordu. Ama imdilik, toprak, talar, yabani otlar saylmazsa, botu. Assefin armaannn kdn yrttm, kitabn kapam 100 ayna doru evirdim. Hider'in yaamyksyd. Kitab bir al beine frlattm. Srtm yan komunun duvarna yasladm, yavaa yere kaydm. Dizlerimi gsme ektim, karanlkta bir sre oturdum; yldzlara baktm, gecenin bitmesini bekledim. "Konuklarnla ilgilenmen gerekmiyor mu?" dedi, tandk bir ses. Rahim Han duvarn dibinden, bana doru geliyordu. "Bunun iin bana ihtiyalar yok," dedim. "Baba orada ya!" Yanma kerken, Rahim Han'n ikisindeki buzlar n-grdad. "ki itiini bilmiyordum." "Demek ki iiyormuum," dedi. Dirseiyle beni akacktan drtt. "Ama yalnzca ok zel gnlerde." Glmsedim. "Sa ol." Kadehini bana doru kaldrd, ikisinden bir yudum ald. Baha'yla ikisinin srekli itikleri u filtresiz Pakistan sigaralarndan bir tane yaka. "Bir keresinde evlenmeme ramak kaldm anlatm mydm sana?" "Gerekten mi?" Rahim Han' evli barkl biri olarak dnmek, beni glmsetti. Onu hep Baha'nn aynlmaz bir paras, adeta ikinci benlii olarak grmtm; benim de akl hocam, edebiyat destekim, gittii her yolculuktan bana bir armaan getirmeyi asla unutmayan dostumdu. Ama bir koca? Bir baba? Ban evet anlamnda sallad. "Doru sylyorum. On sekiz yandaydm. Ad Hmeyra'yd. Bir Hazara'yd; komumuzun hizmetkrnn kz. Bir peri kadar gzeldi; kumral salar, iri, ela gzler... hele o gl... onu hl duyabiliyorum." Bardan evirdi. "Babamn elma bahesinde, gizlice buluurduk; tabii gece yarsndan, el ayak ekildikten sonra. Aalann altnda gezinirdik, elini tutardm... Seni utandryor muyum, Emir?" "Biraz," dedim. 101 "Seni ldrmez, merak etme," dedi, sigarasndan bir nefes alarak. "Her neyse, bir hayalimiz vard. Byk, gsterili bir dn yapacak, Kabil'den Kandahar'a kadar btn akrabalar, dostlar aracaktk. Ben ini deli bir avlusu, geni pencereleri olan, kocaman bir ev yaptracaktm. Baheye meyve aalar dikecek, yeryznn btn ieklerini yetitirecektik; bir de ocuklarmzn oynayaca bir imenliimiz olacakt. Cumalar ben camiden dnnce, herkes bizim evde toplanacak, yemei bahede, kiraz aalarnn altnda,

hep birlikte yiyecek, kuyudan yeni ekilmi suyu iecektik. Sonra, ocuklarmz kuzenleriyle oynarken, biz aylarmz yudum-layp tatllarmz yiyecektik..." Viskisinden iri bir yudum ald. ksrd. "Bunu sylediim zaman babamn yzn bir grmeliydin. Annem dp bayld. Kz kardelerim yzne su arpmak zorunda kaldlar. Onu yelpazelediler. Bana yiyecekmi gibi bakyorlard; annemin boazn kesmitim sanki. Erkek kardeim Celal, babamn engellemesine kalmadan koup av tfeini kapt." Rahim Han ac ac gld. "Hmeyra'yla ikimiz, btn dnyaya kar. Sana u kadann syleyeyim, Emir can: Sonuta, mutlaka dnya kazanr. Dzen byle." "Ne oldu, peki?" "Babam ayn gn, Hmeyra'yla ailesini bir kamyona bindirdi, Hazaracat'a postalad. Onu bir daha hi grmedim." "zldm," dedim. "Belki de bylesi daha iyi oldu," dedi Rahim Han, omuz silkerek. "Kz ok ac ekerdi. Ailem onu asla kabullenmez-di. Ayakkablarn cilalattn birine, ertesi gn 'kzm' diyemezsin." Bana bakt. "Biliyor musun, benimle her eyini konuabilirsin, Emir can. stediin zaman." "Biliyorum," dedim, gvenmez bir ifadeyle. Beni uzun uzun szd; konumam bekler gib'"dj; kara, dipsiz gzleri 102 aramzdaki dillendirilmemi bir srr aratryordu. Az kald ona syleyecektim. Her eyi anlatacaktm. Peki ama, hakkmda ne dnrd? Gayet hakl olarak, benden nefret ederdi. "AL" Bana bir ey uzatt. "Az kald unutuyordum. Doum gnn kutlu olsun." Kahverengi deri ciltli bir defterdi. Parmaklarm srtndaki altn yaldzl dikite gezdirdim. Deriyi kokladm. "yklerin iin," dedi. Tan ona teekkr edecektim ki, bir patlama oldu, gkyz aydnland. "Havai fiekler!" Hemen eve seirttik, btn konuklan bahede toplanm, gkyzne bakarken bulduk. ocuklar atrtlar, onu izleyen slks hrtlar lklarla, haykrlarla karlyordu. nsanlar gz kamatrc tomurcuklan, an eklinde dalan, iek buketleri halinde akan kvlcm saanaklanm alklad. Her birka saniyede bir, arka bahe krmz, yeil, san akmlarla aydnlanyordu. Bu k patlamalarnn birinde, yaadka unutmayacam bir ey grdm: Hasan gm bir tepsiden Assefle Veli'ye merubat sunuyordu. Ik titreti, bir tslama, bir atrt duyuldu, sonra turuncu bir k demeti padad: Assef snnyor, iaret-parmann boumuyla Hasan'in gsn drt klyordu. Sonra, ok kr, karanlk. 103 DOKUZ Ertesi sabah odamda yere oturdum, armaan paketlerini amaya koyuldum. Bu zahmete neden girdiimi bilmiyordum, nk onlara keyifsizce, yle bir baktktan sonra, odann bir kesine frlatyordum. Oradaki yn gittike by-yordu: bir Polaroid fotoraf makinesi, transistorlu bir radyo, gsterili bir elektrikli tren ve iinde para bulunan, saysz zarf. Ne bu paray harcayacaktm, ne de radyoyu dinleyecektim; elektrikli trense odamdaki raylarda bir kez olsun gezin-meyecekti. Bunlarn hibirini istemiyordum - hepsine kan bulamt. O turnuvay kazanmasaydm, Baba benim iin byle bir parti asla vermezdi. Baba'dan iki armaan aldm. Bir tanesi, mahalledeki btn ocuklan kskanlktan atlatacak bir eydi: Yepyeni bir 104 Schwinn Stingray, bisikletlerin kral. Kabil'de yalnzca bir avu ocuun Stingrafi vard; artk onlardan biri de bendim. Tutma yerleri siyah kauuktan, ulan havaya kalkk gidonu ve o nl, muz biimindeki selesi. Jantiar aln rengi, elik gvdesi elma ekeri krmzsyd. Ya da kan krmzs. Hangi ocuk olsa bisiklete adar, mahalleyi turlard. Birka ay nce olsayd, ben de ayn eyi yapardm. "Beendin mi?" dedi Baba, kapmn eiinden. Koyun gibi glmsedim, abucak teekkr ettim. Keke elimden biraz daha iyisi gelseydi. Sonra, sordu: "Arabayla gezelim mi?" Yarm azla yaplm bir davetti. "Belki daha sonra; biraz yorgunum." "Elbette," dedi. "Baba?" "Evet?" "Havai fiekler iin teekkr ederim," dedim. Batan savma bir teekkrd. "Biraz dinlen," dedi, odasna doru yrrken. Baha'nn verdii teki armaan (onu amam beklememiti), bir kol saatiydi. Kadran mavi, imek biimindeki akreple yelkovanysa altn ansyd. Koluma takp denemedim bile. Kedeki oyuncak ynnn stne attm. O tepecie frlatmadm tek hediye, Rahim Han'n verdii deri kapl defter oldu. Bana kanl gelmeyen tek armaand. Yatamn kenanna oturdum, defterin sayfalarn evirdim; Rahim Han' ve Hmeyra'y dndm; babasnn bu evlilie kar kmasnn sonuta hayrl olduunu sylemiti. Kz ok ac ekerdi. Kaka Hmayun'un projektrnn ayn diada taklp kalmas gibi, zihnimde hep ayn imge akp snyordu: Hasan, ba ne eik, AssePle Veli'ye iecek sunuyor. Belki de bylesi daha iyi olacakt. Acs azalacakt. Be105

nimki de, elbette. Her halkrda, uras iyice aydnlanmt: kimizden birinin gitmesi gerekiyordu. Ayn gn, leden sonra bisikleti ilk ve son gezintisine kardm. Mahallede birka tur attm, sonra dndm. Araba yolundan arka baheye doru srdm; Ali'yle Hasan dn geceki partinin pisliini temizlemekteydi. Kt bardaklar, buruuk peeteler, bo merubat ieleri drt bir yana salmt. Ali iskemleleri katlyor, duvarn dibine diziyordu. Beni grnce el sallad. Ben de ona el salladm: "Selam, Ali." Bir parman kaldrp beklememi iaret etti, topallayarak kulbesine gitti. Bir dakika sonra ktnda, elinde bir ey tutuyordu. "Dn gece Hasan'la sana bunu verecek frsat bulamadk," dedi, paketi uzatrken. "Sana layk deil, Emir Aa. Deersiz bir ey. Umanz beenirsin. Doum gnn kutlu olsun." Boazma bir yumru tkand. "Sa ol, Ali," dedim. Keke bana bir ey almasalard. Paketi atm, yepyeni bir ahna-me'yle karlatm; parlak, ciltli bir kapa vard; her yknn altnda da rengrenk, gz alc izimler. te, yeni doan oluna, Kai Hsrev'e bakan Ferengiz. Ya da ordusunun banda, atn drtnala sren, klcn ekmi Efreziyap. Ve tabii, olunda, sava Sohrab'ta lmcl bir yara aan Rstem. "ok gzel," dedim. "Hasan sendeki kitabn eskidiini, yprandn syledi; baz sayfalan da eksikmi," dedi Ali. "Bu kitaptaki btn resimler mrekkep ve kalemle, elle izilmi," diye ekledi, gururla; ne kendisinin ne de olunun okuyabildii kitaba bakarak. "Harika," dedim. yleydi. stelik, anladm kadanyla ucuz da deildi. Ali'ye deersiz olan kitap deil, benim, demek istedim. Yeniden bisikletime atladm. "Hasan'a benim iin teekkr et." 106 Kitab odamn kesindeki oyuncak ynnn zerine braktm. Ama gzlerim ikide bir taklyordu; bunun zerine, en alta soktum. O gece yataa girmeden ner RahVr "e saatimi grp grmediini sordum. Ertesi sabah, Ali mutfaktaki kahvalt sofrasn kaOnncaya kadar odamda bekledim. Bulaklar ykamasn, tezghlan silmesini bekledim. Yatak odamn camndan darya baktm, Ali'yle Hasan'n bo, tekerlekli alveri arabasn sreri pazara gitmelerini bekledim. Sonra armaan ynndaki zarflardan birka tanesinin iindeki paray ve kol saatini alp darya szldm. Baha'nn alma odasnn nnde bir an durakladm, ieriye kulak kabarttm. Sabahtan beri ierideydi, telefon grmeleri* yapyordu. imdi de birisiyle konuuyor, gelecek hafta yaplmas gereken bir hal teslimatndan sz ediyordu. Alt kata indim, baheyi getim, yenidnya aacnn yarmdaki, Ali'yle Hasan'n yaad mtemilata girdim. Hasan'n deini baldrdm, yeni saati ve banknotlar altna soktum. Otuz dakika kadar bekledim. Sonra babamn kapsn aldm ve rezil yalanlar dizisinin sonuncusu olduunu umduum eyi syledim. Yatak odamn penceresinden, et, nan, meyve ve sebze ykl arabay, eve doru iten Ali'yle Hasan'i seyrettim. Baha'nn evden ktn, Ali'nin yanna gittiini grdm. Seslerini dayamyordum, ama azlar oynadna gre, konuuyorferd. Baba eliyle evi gsterdi, Ali ban sallad. Ayrldlar. Baba yeniden eve girdi; Ali, Hasan'n peinden kulbeye yneldi. Birka dakika sonra, Baba kapma vurdu. "alma odama gel," dedi. "Hep birlikte oturup konuacak, bu meseleyi "zeceiz." 107 Baba'nn odasna gittim, deri kanepelerden birine oturdum. Ali'yle Hasan'n yanmza gelmesi, otuz dakika kadar srd. Her ikisi de alamt; kzarm, imi gzlerinden belliydi. Baba'nn karsnda, el ele durdular; insanlann cann bylesine yakmay ne zaman ve nasl rendiimi merak ettim. Baba doruca konuya girdi: "Bu paray aldn m? Emir'in saatini aldn m, Hasan?" Hasan'n clz, adak bir sesle verdii yant, tek kelimeydi: "Evet." Yzme tokat yemiesine irkildim. Yreim arlat, gerei haykrmaya hazrlandm. Sonra, anladm: Bu, Hasan'n benim iin yapt son fedakrlkt. Hayr, deseydi Baba ona inanrd, nk Hasan'n asla yalan sylemediini hepimiz bilirdik. Ve Baba ona inand zaman, ben sulanacaktm; durumu, gerekte kim olduumu aklamak zorunda kalacaktm. Baba beni asla, asla balamayacakt. Ayn anda, dank etti: Hasan biliyordu. O geitte olup biten her eyi grdm, orada ylece durup klm bile kprdatmadm biliyordu. Ona ihanet ettiimi bilmesine karn, beni bir kez daha, belki de son kez kurtaryordu. O an onu btn yreimle sevdim, hi kimseyi sevmediim kadar ok sevdim ve ona otlarn arasndaki ylan olduumu, gldeki canavar olduumu sylemek istedim. Bu zveriye demezdim; ben bir yalancydm, bir hain, bir hrszdm. Bunlar sylerdim de, ama iimdeki bir ey, kck bir param, memnundu. Btn bunlarn yaknda sona ereceine seviniyordu. Baba onla n kovacak, biraz zlecek, ama yaam devam edecekti. te bunu istiyordum; devam etmeyi, unutmay, taze bir balan g yapmay. Yeniden soluk alabilmek istiyordum. Ama Baba'nn sylediklerini duyunca, afalladm: "Seni affediyorum." 108

Affetmek mi? Ama hrszlk balanamayacak tek su, deil miydi? Btn gnahlarn anas? Bir insan ldrdn zaman, bir yafam falarsn. Karsn bir kocadan, ocuklarm bir babadan mahrum edersin. Talan sylediin zaman, bir insann geree ulama hakkn alm olursun. Aldattn zaman, bir insann doruluk, adalet hakkn elinden alrsn. almaktan daha byk bir ktlk yoktur. Baba beni kucana oturtup bunlar sylememi miydi? yleyse, nasl olur da Hasan' balard? Ayrca Baba bunu bile balarken, istedi-, i evlat olamadm iin beni neden balamyordu? Neden? "Biz gidiyoruz, Aa efendi," dedi Ali. "Ne?" Baba'nn yzndeki kan ekiliverdi. "Artk burada yaayamayz." "Ama onu affettim, Ali, duymadn m?" dedi Baba. "Burada yaamak bizim iin artk olanaksz, Aa efendi. Gidiyoruz." Ali Hasan' kendine ekti, kolunu olunun omzuna dolad. Koruyucu bir devinimdi; Ali'nin onu kimden koruduunu biliyordum. Ali benden yana baknca, gzlerindeki o souk, balamaz anlamdan, Hasan'm ona her eyi anlattn anladm. Assefle arkadalarnn yaptklarn, uurtmay, beni. Tuhaf ama, birisi gerekte kim olduumu, nasl biri olduumu rendii iin memnundum; rol yapmaktan yorulmutum. "Para ya da saat umurumda bile deil," dedi Baba; kollan ak, avular yukarya dnkt. "Bunu neden yapan anlayamyorum, Ali... 'Olanaksz' demekle neyi kastediyorsun?" "Kusura bakma, Aa efendi, eyalarmz topladk bile. Kararmz verdik." Baba yznde acl, donuk bir parlt, ayaa kalkt. "Ali, size iyi bakmadm m? Sana ve Hasan'a iyi davranmadm m? Sen, hi sahip olamadn aabeyimdin, Ali. Bunu biliyorsun. Ltfen bunu yapma." 109 "Durumu daha da zorlatrma, Aa efendi," dedi Ali. Az seirdi, bir an iin, ekiyen bir yz grr gibi oldum. te o zaman, verdiim acnn derinliini kavradm - bu insanlarda yol atm kederin zifiri karanln. Ali'nin felli yz bile acsn maskeieyemiyordu. Hasan'la gz gze gelmeye altm, ama ba ne eik, omuzlar kamburdu; gmleinin kenarndan sarkan iplii evirip duruyordu. Baba yalvarmaya balad. "Hi olmazsa nedenini syle. Bilmem gerek!" Ali, Baba'ya nedenini sylemedi, tpk hrszln itiraf ederken Hasan'a itiraz etmedii gibi. Bunun nasl olduunu asla anlayamayacam, ama ikisini o lo kulbede alarken, Hasan' beni ele vermemesi iin babasna yalvarrken ak seik grebiliyordum. Ali'nin verdii sz tutmak iin ne insanst bir aba harcadn tahmin bile edemiyordum ama. "Bizi otobs durana gtrr msn?" "Sizi men ediyorum!" diye kkredi Baba. "Beni duydun mu? Gitmem yasaklyorum!" "Kusura bakma, ama beni hibir eyden men edemezsin, Aa efendi," dedi Ali. "Artk burada almyoruz." "Nereye gideceksiniz?" Baba'nn sesi atalat. "Hazaracat'a." "Kuzeninin yanna m?" "Evet. Bizi otobs durana gtrr msn, Aa efendi?" O zaman Baba, daha nce hi grmediim bir ey yapt: Alad. Bu beni biraz korkuttu; yetikin bir erkein alad m gnnek. Babalar alamazd ki. "Ltfen," dedi Baba, ama Ali, peindeki Hasan'la birlikte oktan kapya doru dnmt bile. Baha'nn bunu syleyi biimini yaadka unutmayacam; bu yalvartaki acy, korkuyu. Kabil'de yazlan ok ender yamur yaard. Masmavi gk-110 yz yksek, derin olurdu; gnese ensenizde gezinen bir t. Hasan'la baharda ta sektirip durduumuz dereler kurur, yanmzdan geen ekek arabalar yerden toz kaldrrd. Erkekler on rekaf hk le namaz iin camilere gider, sonra da bulduklar bir glgeye snp kestirir, akamst serinliini beklerdi. Yaz klm tk, havasz snflarda Kuran'dan ayet ezberleyerek, o dil dnmez, etrefil Arapa szcklerle bouarak geen, uzun okul gnleri demekti. Molla tekdze sesiyle mrldanp dururken, okul avlusunun hemen karsndaki apteshaneden bok kokusu tayan esintiye, dt decek, tek bir basketbol emberinin altndaki tozlan kaldran, scak rzgra kadanmak, sanza solunuza konan sinekleri avlamak demekti. Ama Baba'nn Ali'yle Hasan' otobs garna gtrd gn, yamur yad. nce, firtma buludan gkyzn demir grisine evirdi. Birka dakikaya kalmadan da, yamur tabakalar halinde boand; suyun hi kesilmeyen, sabit tslamas ku-iaklanmda zonkluyordu. Baba onlan Bamiyan'a kadar gtrmeyi nermi ama Ali kabul etmemiti. Yatak odamn sular szan, bulank camndan, btn vann younu koyduu o tek bavulu, Baba'nn kapnn nnde bekleyen arabasna tayan Ali'yi seyrettim. Hasan slcca drlp bir sicimle balanm olan deini srtna vurmutu. Btn oyuncaklann geride, o dknt kulbede brakmt - onlan ertesi gn, odann bir kesine st ste ylm bir halde buldum; tpk odamdaki doum gn armaanlar gibi.

ri yamur damlalan cammdan kayyordu. Baba bagajn kapan kapad. imdiden slanmt; src tarafina doru ilerledi. eriye eildi, arka koltukta oturan Ali'ye bir ey syledi; fikrini deitirmesi iin, son bir deneme, belki. Bir sre byle konutular, bir elini arabann tepesine dayam, iki 111 bklm Baba srlsklamd. Sonra doruldu; doduum gnden bu yana bildiim yaamn o kk omuzlarda sona erdiini grdm. Baba arabaya bindi. Farlar yakld, bir ift kl boru yamuru deldi. Bu, Hasan'la birlikte izlediimiz Hint filmlerinden biri olsayd, tam da bu noktada darya firlar, yalnayak, saa sola su sratarak koardm. Arabann peine der, durmas iin lk la barrdm. Hasan' arka koltuktan darya eker, gzyalarn yamur damlalarna karrken, ona zgn, ok zgn olduumu sylerdim. Saanan altnda kucaklardk. Ama bu bir Hint filmi deildi. Evet, zgndm, ama ne aladm ne de arabay kovaladm. Baba'mn arabasnn kaldrmdan uzaklam, azndan kan ilk szck benim adm olan kiiyi gtrn seyrettim. Baba sokan kesinden (defalarca misket oynadmz yerden) sola dnerken, arka koltua km olan Hasan'n bulank grntsn son kez, bir anlna yakalayabildim. Geri ekildim; artk tek grebildiim pencere camlarnn gerisindeki, erimi gme benzeyen saanakt. 112 ON Mart 1981 Tam karmzda gen bir kadn oturuyordu. Zeytin yeili bir elbise giymi, gece serinliine kar, bana siyah bir atk dolamt. ukurlara girip kan kamyonun her sarslnda bir dua mrldanyor, kamyon yalpaladka, kadnn "Bismil-lati"\an da tizleiyordu. alvarms bir pantolonu, gk mavisi trban olan iriyar kocas bir koluyla bir bebei kucaklamt, serbest eliyle tespih ekiyordu. Dudaklar sessiz dualarla kpr kprd. Bakalar da vard; Baba'yla ben dahil, on iki kiiydik: Rus mal, eski bir kamyonun muamba klfla kaplanm kasasnda, bavullarmz bacaklarmzn arasnda, yabanclarla diz dize oturuyorduk. 113 Kabil'i terk ettiimizden, yani sabahn ikisinden beri midem allak bullakt. Baba bir ey dememiti, ama araba tutmasn da saysz zayflmdan biri saydnn farkndaydm -midem birka kez fena halde kaslp da dayanamayp inlediimde, yznde beliren utanc grmtm. Tespihli, iri adam (dua eden kadnn kocas), kusacak msn, diye sordu; galiba, dedim. Baba baka taraflara bakt. Adam muamba rtnn kenann kaldrd, src camna vurdu, durmasn syledi. Ama ofr, sska, esmer, keskin hatl ve ince bykl Kerim ban olumsuz anlamda sallad. "Kabil'den uzaklaamadk ki," dedi. "Syle de tutsun kendini." Baba soluunun altndan bir eyler homurdand. Tam ondan zr dilemeye hazrlanrken, azma safra doluverdi; genzim biber gibi yanyordu. Bam evirdim, muambay kaldrdm, hareket halindeki kamyonun yan tarafna kustum. Arkamda, Baba teki yolculardan zr diliyordu. Araba tutmas bir sumu gibi. On sekiz yandaki birinin midesinin bulanmas yakk almazm gibi. Kerim durmay kabul edinceye kadar, iki kez daha kustum; durmasmn asl nedeni kamyonunu, ekmek teknesini kirletmemden korkmasyd. Kerim bir insan kaaksyd - insanlar oravi igalindeki Kabil'den, grece gvenli Pakistan'a karmak, dnemin en krl mesleklerinden biri olup kmt. Bizi Celalabat'a gtryordu; Kabil'in 170 kilometre gneydousundaki bu kentte, erkek kardei Toor ii yine snmaclarla dolu, daha byk kamyonuyla bizi bekliyordu; iki grubu da Hayber Geidi'nden Pe-aver'e geirecekti. Kerim, Mahipar elalesi'nin birka kilometre batsnda kamyonu yolun kenarna ekti. 'Uan Balk' anlamna gelen Mahipar elalesi'nin sulan, dik bir yamatan Almanlarn 1967'de kurduu elektrik santraline dklyordu. Baba'yla 114 ikimiz, ou Afgan'n k tatillerini geirmekten holand, servilerle ve eker kam tarlalanyla bezeli bir kent olan Cela labat'a giderken, elalenin tepesine pek ok kez trmanmtk. Kamyonun arkasndan yere adadm, sarho gibi yalpalayarak yol kysndaki tozlu hendee seirttim. Azm tkrk dolmutu; yaklaan bulanann habercisi. Karanla brnm, derin koyaa bakan kayaln ucuna doru sendeledim. Ellerim dizkapaklanmda, eildim, safray bekledim. Bir yer-, lerde bir dal koptu, bir bayku tt. Tatl, serin bir rzgr aa dallarn trdatt, yamaca serpitirilmi allar kartrd. Aadan, vadiden dklen suyun bouk sesi geliyordu. Bankette durdum, btn mrm geirdiim evden ayrl biimimizi dndm. Ksa bir gezintiye kar gibiydik: mutfak lavabosuna ylm, kfte arakl bulaklar, holdeki hasr sepette amarlar, yaplmam yataklar, Baha'nn dolaptaki takm elbiseleri. Oturma odasnn duvarlarnda hl asl duran duvar rtleri; Baba'mn alma odasndaki raflar dolduran, annemden kalma kitaplar. Kamz ele veren izler tek tk, rtkt: Ana-babamm dn resmi yoktu, byk-babamr Nadir ah'la l bir geyiin banda gsteren, kum lu fotoraf da yle. Dolaplardan yalnzca -be giysi eksilmiti. Bir de, Rahim Han'n bana be yl nce armaan ettii deri kapl defter.

Sabah olunca Celakttin -be yldaki yedinci hizmetimiz-byk bir olaslkla yrye ya da arabayla gezmeye kt-mzi dnecekti. Ona sylememitik. Artk Kabil'de hi kimseye gvenemezdiniz; belli bir cret ya da gzda karlnda, herkes birbirini satmaya hazrd; karde kardei, hizmeti efendisini, arkada arkada. Ahmet Zahir'i, on nc ya gnmde akordeon alan sanaty dndm. Baz arkadalaryla bir araba gezintisine km, daha sonra, ensesinden kurunlanm cesedi yol kysnda bulunmutu. Re115 /Fler, yoldalar her yerdeydi; Kabil'i iki gruba ayrmlard: dinlenenler ve dinlenmeydiler. in en kurnazca ksm da, kimin hangi tarafta olduunu kimsenin bilmemesiydi. Bir elbise provas srasnda, terziye rasgele sylenen bir ey, geliigzel bir yorum, sizi doruca Poleh-arki zindanlarna gtrebilirdi. Et alrken kasaba skynetimden yaknan biri, kendini bir anda parmaklklarn ardnda, bir Kalanikov'un namlusuna bakarken bulabilirdi. Bir akam yemeinde, evinizin mahremiyetinde bile lp bierek konumak zorundayd-nz; refik'lcr snflara kadar girmiti; ocuklara ana-baba|an-n ispiyonlamay, neleri duyup kimlere aktarmalar gerektiini retiyorlard. Gecenin bir yars bu yolda ne iim vard? u anda yata mda, battaniyenin altnda olmam gerekmez miydi? Baucumda da bir sayfas kvrlm kitabm. Bu bir ryayd herhalde. Evet, mutlaka yleydi. Yarn sabah uyanacak, camdan darya bakacaktm: Ne kaldrmlarda devriye gezen, ask yzl Rus askerleri ne kentimin sokaklarn arnlayan, tehditkr parmaklan andran taretlerini saa sola dndren tanklar ne ykntlar ne skynetimler ne de pazar yerlerinde cirit atan, Rus ordusuna ait personel aralan. Sonra, arkamda Baba'yla Kerirn'in konutuunu duydum; sigara iiyor, Celalabat'ta-ki dzenlemeden sz ediyorlard. Kerim, Baha'ya gvence veriyordu: erkek kardeinin "mkemmel, birinci snP kamyonu gerekten bykt, srekli gidip geldii Peaver yo-luysa ocuk oyunca. "Sizi oraya gzleri kapal gtrr," dedi Kerim. Kardeiyle ikisinin, kontrol noktalarndaki Rus ve Afgan askerlerini ok iyi tandn, "karlkl kra" dayal bir dzen tutturduklarn ekledi. Bu bir rya deildi. Ayn anda, sanki balama iaretini almasma, tam tepemizden geen bir roketin keskin vzlts duyuldu. Kerim sigarasn att, belinden bir tabanca kard. Namlusunu gkyzne 116 dorulttu, ate eder gibi yapt, sonra yere tkrd, roketatara svd. Birden, Hasan'n nerede olduunu merak ettim. Sonra, kanlmaz olan geldi: Bir al beine kustum; bir mitraly-zn sar edici takrts, rtlerimi, iniltilerimi bodu. Yirmi dakika sonra, Mahipar'daki kontrol noktasnda durduk. Srcmz vitesi boa ald, kamyonu alr durumda brakp, aaya adad. akl talarn ezen ayak sesleri duyduk. Bunu ksk sesle sylenen, ksa szckler izledi. Bir akman alevi parlad. "Spasseba." Yeniden bir akmak alevi. Biri gld; beni yerimden sratan, tiz bir gdaklama. Baba'nn eli baldrm kavrad, skt. Glen adam bir arkya balad; ok eski bir Afgan dn arksn bozuk, batan savma bir sesle, koyu bir Rus aksanyla sylyordu: Ahesta boro, Mah-e-man, ahesta boro. Usulca, git-, gzelim mehtap, usulca git. Postallarn topuklar asfaltta nlad. Biri kamyonun arkasndaki muamba rtnn ucunu kaldrd, surat ieriye uzand. Biri Kerim'di; tekilerse asker; biri Afgan, teki de srtkan bir Rus; yz bir buldoa benziyordu, aznn kenarndan bir sigara sarkyordu. Arkalannda, gkyzndeki kemik beyaz ay grnyordu. Kerim'le Afgan asker, Petu dilinde bir eyler konutular. Birka szc karabildim Toor'un bana gelen talihsizlikle ilgili bir eyler. Rus asker kamyonun iine doru eildi. Hl ayn arky mrldanyor, parmaklaryla arka kapan kenarnda tempo tutuyordu. Ayn lo nda bile, yolcular tek tek tarayan gzlerindeki cam gibi baklar grebiliyordum. Bu soukta, alnnda ter damlalar birikmiti. 117 Gzleri siyah atkl, gen kadna taklp kald. Kerim'le Rusa konuurken, gzlerini ondan ayrmyordu. Kerim ona Rusa ksa, sert bir ey syledi, askerse buna daha da sert bir karlk verdi. Afgan asker alak, arabulucu bir sesle sze kart. Ama Rus asker, onlan irkilten bir eyler haykrd. Baha'nn yanmda kaskat kesildiini hissedebiliyordum. Kerim genzini temizledi, ban ne edi. Sonra, aklad: Asker, gen hanmla kamyonun arka tarafnda yarm saat ba baa kalmak istiyordu. Gen kadn atky yzne ekti. Alamaya balad. Kocasnn kucandaki bebek de yle. Kocann beti benzi att; bu yz imdi gkyznde asl duran ay kadar soluktu. Kerim'e, 'Bay Asker Efendi'ye syle de biraz merhamet gstersin, dedi; onun da bir annesi, belki bir kz kardei yok muydu; hatta belki bir kars? Rus, Kerim'i dinledi, sonra pe pee bir eyler haykrd. "Bunun karlnda gememize izin verecek," dedi Kerim. Kocann gzlerine bakamyordu. "Ama ykl bir bedel dedik zaten. Parasn ald ya," dedi koca. Kerim'le Rus asker konutular. "Diyor ki... her fiyatn bir vergisi varm." Bunun zerine Baba ayaa kalk. imdi onun baldrna yapma sras bendeydi, ama Baba bir silkinite elimden kurtuldu, bacan ekti. ri gvdesi, aym kapamt. "Bu adama bir ey sormam istiyorum," dedi. Kerim'le konuuyor ama doruca Rus askere bakyordu. "Utanma duygusunun nerede olduunu sor."

kisi konutular. "Savatayz, diyor. Savata utanma olmazm." "Yanldn syle. Sava onuru ortadan kaldrmaz. Tam tersine, bar zamanndan ok daha fazla onur gerektirir.*1 Her zaman kahraman olmak zorunda mm?diye sordum 118 iimden, kalbim kt kt atarken. Bir kez olsun bo veremez misin? Oysa biliyordum, yapamazd - doas byleydi. Bu kez sorun, doasnn hepimizi lme gtrecek olmasyd. Rus asker, dudaklarnda belli belirsiz bir glmsemeyle Kerim'e bir ey syledi. "Aa efendi," dedi Kerim, "bu Rus-si bize benzemezler. Saygdan, ereften filan anlamazlar." "Ne dedi?" "Kafana bir kurun skmaktan byk bir zevk alacakm... en az ey kadar..." Kerim'in sesi gidiverdi, ban askerin gz koyduu gen kadna doru sallad. Asker bitmemi sigarasn frlatt, tabancasnn klfin at. Baba'nm lm byle olacakm demek, diye dndm. Sonu byleymi, demek? imden, okulda rendiim bir duay okudum. "Syle ona, bu rezillie izin vermeden nce, bana bin tane kurun skmas gerekecek," dedi Baba. Gzmn nnde alt yl nceki k gn canlanverdi. Ke banda durmu, kmaz sokaa bakyorum. Kemal'le Veli, Hasan' yere bastryor. Assefin kalasndaki kaslar geriliyor, geviyor; kalalar ne arkaya deviniyor. Ve ben uurtma iin kayglanyorum. Bu nasl bir yreksizlikti byle? Bazen, ben de ciddi ciddi merak ediyordum: Baba'nn gerekten de z olu muydum? Buldog suratl Rus tabancasn kaldrd. "Baba, ltfen otur," dedim, kolunu ekerek. "Baksana, ate etmeye hazrlanyor." Baba elime vurdu. "Sana hibir ey retemedim mi?" diye kkredi. Sntan askere dnd. "Syle una, beni ilk atta ldrse iyi eder. nk yklmazsam, bu Allah'n belasn ellerimle paralarm!" Kerim'in evirdii szleri dinlerken, askerin kl kprdamad; hl srtyordu. Silahnn emniyet kilidini at. Namluyu Baba'nm gsne dorulttu. Gm gm atan yreim azmda, yzm ellerime gmdm. 119 Silah patlad. ipte, oldu. On sekizinde, yapayalnz kaldm. Bu dnyada hi kimsem kalmad. Baba ld, imdi onu gmmek zorundaym. Nereye gmeceim? Ondan sonra nereye gideceim1? Ama gzlerimi hafife aralaynca, beynimde hzla, deli gibi dnen dnce ark duruverdi; Baba hl ayaktayd. tekilerin yannda imdi bir baka Rus subay vard. Elindeki silahn, havaya dnk namlusundan duman kyordu. Baba'y vurmakla tehdit eden Rus askerin tabancasysa oktan klfna girmiti. Ayaklarn yere srtyordu. Yaammda ilk kez, ayn anda hem glmek hem alamak istedim. Kr sal, ar yapl Rus subay bize bozuk bir Farsa'yla seslendi, yolda adna zr diledi. "Rusya onlar buraya savamaya gnderiyor," dedi. "Ama bunlar henz ocuk; buraya gelince de uyuturucu denen zevki kefediyorlar." Gen askere, olunun yaramazlklar yznden ileden km bir baba gibi esef dolu bir bak nrlatt. "Bu da u anda uyuturucunun etkisinde. Onu yola getirmeye alacam..." Elini 'gidin' dercesine sallad. Birka dakika sonra yeniden yola koyulmutuk. Bir kahkaha duyuldu, ardndan da gen askerin o eski dn arksn syleyen, atlak, bozuk sesi. On be dakika kadar sessizce yol aldktan sonra, gen kadnn kocas anszn ayaa kalkt ve daha nce pek ok kiinin yaptn grdm eyi yapt: Baba'nn elini pt. Toor'un talihsizlii. Bu szckler Mahipar'daki ksa bir konumada kulama alnmam myd? Gn doumundan bir saat kadar nce, Celalabat'a girdik. Kerim bizi abucak kamyondan indirdi, iki toprak yolun kesitii noktadaki tek katl bir eve soktu; her iki yolun da iki 120 yanna dz, tek kad evler, akasya aalan ve kapal dkknlar sralanma. Eyalarmzla birlikte, hzl hzl eve doluurken, soua kar paltomun yakasn kaldrdm. Nedense, turp kokusu aldm anmsyorum. Hepimiz yan karanlk, bo oturma odasna girince, Kerim n kapy kilitledi, perde yerine geen yrtk prtk araflan ekti. Sonra, derin bir soluk alp kt haberi verdi: Kardei Toor bizi Peaver'e gtremeyecekti. Bir hafta nce kamyonu bozulmutu, Toor hl yedek paralarn gelmesini bekliyordu. "Gecen hafta m?" diye rd biri. "Madem biliyordun, neden getirdin bizi buraya?" Gzmn ucuyla bir harekedilik sezdim. Sonra, oday neredeyse uarcasna kat eden, bulank bir ey ve hzla duvara arplan Kerim; sandaledi ayaklan yerden iki kan havada, sallanyordu. Boynuna Baba'nn elleri dolanmt. "Nedenini syleyeyim," diye hrlad Baba. "nk buraya kadar olan yolculuun parasn ald. Tek derdi de buydu." Kerim'in boazndan, boulmak zere olan birinin hnltlan kyordu. Aznn bir kesinden salya akyordu. "ndir onu, Aa, ldreceksin adam," dedi yolculardan biri.

"Amacm da bu zaten," dedi Baba. Odadakilerin bilmedii eyse, Baba'nn aka yapmadyd. Kerim kpkrmz olmu, can havliyle bacaklarn sallyordu. Baba onun boazn skmaya devam etti, ta ki gen anne (Rus subayn gz koyduu kadn) durmas iin yalvarncaya kadar. Baba onu nihayet braknca Kerim k st yere dt, hava alabilmek iin birka kez debelendi. Odaya sessizlik kt. Daha iki saat nce, Baba hi tanmad bir kadnn onurunu korumak iin gsn kurunlara siper etmiti. imdiyse bir adam boarak ldrmesine ramak kalmt; sz konusu kadnn ricas olmasayd, seve seve yapard da. 121 Yandaki kapya vuruldu. Hayr, ses aadan geliyordu. "Bu da ne?" diye sordu biri. Hl soluk almaya alan Kerim, "tekiler," diye hrlad, glkle. "Bodrumda." "Ne kadardr bekliyorlar?" diye sordu Baba, Kerim'in bana dikilerek. "ki haftadr." "Kamyonun geen hafta bozulduunu sylemitin!" Kerim boazn ovuturdu. Bir kurbaa gibi vraklad: "Bir nceki hafta da olabilir." "Ne zaman?" "Ne?" "Paralar ne zaman gelir?" diye kkredi Baba. Kerim irkil-di, ama bir ey sylemedi. Karanlktan memnundum. Baha'nn yzndeki lmcl anlam grmek istemiyordum. *** Kerim bodruma inen gcrtl basamaklarn zerindeki kapa kaldrr kaldrmaz, burnuma kf andran nemli, ar bir koku arpt. Merdiveni tek sra halinde indik. Tahta basamaklar Baha'nn arl altnda inledi. Souk bodrumda durunca, karanlkta parlayan gzlerin zerime dikildiini hissettim. Odann urasnda burasnda, birbirine sokulmu karaltlar grdm; d izgileri, bir ift gazya lambasnn yayd kr kta duvara vuruyordu. Bodrumu bir mnlo dolat; bir yerlerde damlayan suyun sesi geliyordu, bir de, bir srtnme sesi. Baba arkamda iini ekti, elindeki antalar yere braka. Kerim, kamyonun bir-iki gne kalmadan tamir edileceini syledi. Ondan sonra, doru Peaver'e. zgrle. Gvenlie. Bodrum' bir hafta boyunca evimiz oldu; nc gece, o 122 srtnme seslerinin nedenini arladm: sanlar. Gzlerim karanla alnca, yaklak otuz snmac saydm. Duvarn dibine, omuz omuza dizildik; krakcr, ekmek, hurma ve elma yedik. lk gece, erkekler hep birlikte dua ettiler. lerinden biri Baba'ya, neden onlara katlmadn sordu: "Allah hepimizi kurtaracak. Neden ona yakarmyorsun?" Baba burnuna bir tutam enfiye ekti. Bacaklarn uzatt. "Bizi kurtaracak olan, sekiz silindirle bir karbratr," dedi. Bu dierlerinin Allah konusuna bir daha hi deinmemelerine yetti. O ilk gece, daha sonra, bizimle birlikte saklananlarn arasnda Kemal'le babasnn da olduunu kefettim. Kemal'i birka metre ilerimde otururken bulmak, gerekten sarscyd. Ama babasyla ikisi bizim oturduumuz blme yaklanca, Kemal'in yzn grnce,gerekten grnce... Burumutu - evet, bu yz tanmlamak iin kullanabileceim baka bir szck yok. Bana bo bo bakan gzlerinde, beni tandna ilikin en kk bir iaret yoktu. Omuzlan km, yanaklar alttaki kemie tutunamayacak kadar bitkin-miesine sarkmta. Kabil'de bir sinema salonu olan babas, Baba'ya ay nce serseri bir kurunla akandan vurulan karsnn lmn anlatyordu. Sonra,'-Kemal'den sz etti. Kulama blk prk szckler alnd: Yalnz gitmesine izin vermemeliydim... oldu bitti ok yakklyd, bilirsin... drd birden... kar koymaya alm... Tanrm... orackta... kan iinde... pantolonu... artk hi konumuyor... ylece bakyor... Kamyon filan gelmeyecekti. Kerim bunu bize, o san kaynayan bodrumda bir hafta bekledikten sonra itiraf etti. Kamyonun onarlmas mmkn deildi. "Bir seenek daha var," dedi, homurtular bastrmak iin sesini ykselterek. Kuzeninin bir mazot tankeri varm, 123 onunla birka kez insan karm. u anda Celalabat'taym; belki tankere sabilirmiiz. Yal bir iftin dnda, herkes neriyi kabul etti. O gece oradan ayrldk; Baba, ben, Kemal, babas ve tekiler. Kerim'le geni yzl, kel bir adam olan kuzeni Aziz, mazot tankerine binmemize yardm ettiler. almakta olan aracn arka tarafndaki merdiveni birer birer trmandk, tankerin iine kaydk. Baba'nn merdiveni yarya kadar trmandktan sonra, gerisin geri yere adadn, cebindeki enfiye kutusunu arandn anmsyorum. Kutuyu boaltt, yerden, kaldrmz sokaktan bir avu toprak ald. Topra pt. Kutuya doldurdu. Kutuyu gs cebine, yreinin yanna soktu. Panik.

Azn ayorsun. yle geni ayorsun ki, enelerin atrdyor. Cierlerine hava ekmelerini emrediyorsun. MD, diyorsun; havaya MD ihtiyacn var. Ama soluk borun, cierlerin seni duymazdan geliyor. Kapanyor, skyor, smsk kilitleniyorlar; anszn havay bir kamtan ekmeye balyorsun. Azn kapanyor, dudaklarn sklyor, yzn seiriyor; becerebildiin tek ey, boazlanan biri gibi cyaklamak. Ellerin titriyor, rpnyor. Bir yerlerde bir baraj kapa alyor ve buz gibi bir ter boanyor, bedenin srlsklam oluyor. lk atmak istiyorsun. Becerebilsen, atacaksn. Ama haykrmak iin soluk alman gerek. Panik: Bodrum karanlkt. Mazot tankeriyse zifiri karanlk. Saa, sola, yukan, aaya baktm, ellerimi gzmn nne getirip salladm, hibir ey gremedim; en kk bir kprt bile. Gzlerimi krptm, bir daha krptm. Hibir ey. Hava bir tuhaft; ok kaln, neredeyse katyd. yi ama, hava kat bir ey deildi ki. Ellerimi uzatmak, havay kk paralara ayrmak, 124 sonra da soluk boruma tktrmak istedim. Ve o mazot kokusu. Gzlerimi yakyordu; biri gzkapaklarm kaldrm, gzlerime limon sryordu sanki. Burnum her solukta alev alyordu. nsan byle bir yerde lp gidebilir, diye dndm. Bir lk yaklayordu. Yaklayor, yaklayor... Sonra, kk bir mucize. Baba paltomun yenini ekti, karanlkta yeil bir ey parlad. Ik! Baha'nn kol saati. Gzlerim akreple yelkovann minicik parltsna kilidendi. Onlar yitirmekten ylesine korkuyordum ki, gz krpmaya bile cesaret edemiyordum. Yava yava evremi alglamaya baladm. niltiler, fisll dualar duydum. Bir bebein aladn, annesinin onu yattrdm duydum. Biri rd. Bir bakas oravfyc lanet okudu. Tanker sarslyor, zplyordu. Balar madene arpyordu. yi bir ey. Mutlu bir ey. Braktm, zihnim rahata aransn. O da buldu zaten: Paghman'da bir leden sonras. Ara ara, iee kesmi dut aalaryla bezeli, geni, yemyeil bir tarla. Hasan'la ikimiz, biilmemi odara bileklerimize kadar gmlmz; ben ipi ekiyorum, Hasan'm nasrl avucundaki makara dnp duruyor; gzlerimiz gkteki uurtmaya ivilenmi. Tek kelime etmiyoruz; syleyecek szmz olmadndan deil, gerekmediinden - birbirinin dnyadaki ilk ans olan, ayn memeden st emen kiilerin konumaya ihtiyac yoktur. Bir esinti Qtlan kartnyor, Hasan makaray eviriyor. Uurtma dnyor, alalyor, sonra toparlanyor. kiz glgelerimiz dalgalanan ayrlarn zerinde dans ediyor. Tarlann teki ucundaki alak duvann oralardan, kulamza neeli konumalar, glmeler geliyor, bir de bir emenin arlts. Ve mzik; eski, tandk bir para, galiba rubab tellerinden kan Ta Mevla. Duvann stnden sarkan biri bize sesleniyor, ay vaktinin geldiini haber veriyor. 125 Hangi ay olduunu anmsamyordum, hatta yln bile. Yalnzca bu annn iimde yaadm biliyordum; mudu gemiin kusursuzca mumyalanm bir paras; yaamlarmzn dnt bu gri, bo tuvale atlan rengrenk bir fira darbesi. Yolculuun geri kalann bir belirip bir yiten dank, blk prk paracklar olarak anmsyorum; ounluunu sesler ve kokular oluturuyor: Yukarda kkreyen rokeder, bir mitralyzn kesik takrts, yaknlarda anran bir eek, an sesleri ve meleyen koyunlar, tankerin tekerlekleri altnda ezilen akl talar, karanlkta mzldanan bir bebek, mazot, kusmuk ve dknn ar kokusu. Bir sonraki anmsadm ey, mazot tankerinden karken gn doumunun gzlerimi kamatran, kr edici . Yzm gkyzne evirdiimi, gzlerimi ksp dnya havasz kalmak zereymi gibi, hrsla soluduumu anmsyorum. Toprak yolun bir tarafina, tal bir hendein kenarna uzandm, gri sabah gne bakm; havaya, a, yaadma krettim. "PakistanMayz, Emir," dedi Baba. Tepemde dikiliyordu. "Kerim bizi Peaver'e gtrmesi iin bir otobs aracam sylyor." Serin topran zerinde, yzst dndm; Baba'nn ayaklarnn dibinde duran bavullarmz grdm. Bacaklarnn ters V biimindeki aklndan, yolun bysna park etmi tankeri grebiliyordum; yolcular arkadaki merdivenden inmekteydi. Onun gerisinden seilen toprak yol, gri gn alanda kurun levhalar gibi uzanan tarlalar kvrlarak geiyor, anak biimindeki tepelerin ardnda gzden yitiyordu. Yolunun zerinde, gneten kavrulmu bir bayrn tepesine oturtulmu, kk bir ky vard. Gzlerimi bavullarmza evirdim. Bu grnt, iimi Baha'ya kar acmayla doldurdu. Yapt, tasarlad, uruna 126 dvt, kaygland, dledii onca eyden sonra, yaamnn zeti ite buydu: Tepeden trnaa bir hayal krkl olan bir oul, iki tane de bavul. Biri baryordu. Hayr, barmak deil. Feryat etmek. Yol-culann bir halka oluturduunu grdm, endieli seslerini duydum. Biri 'mazot buhar' dedi. Bir bakas ayn szckleri yineledi. Feryadar grtlak paralayan, tiz lklara dnmt. Baba'yla hemen o yana seirttik, seyirci kalabaln yarp getik. Kemal'in babas halkann ortasnda bada kurmu oturuyor, ne arkaya sallanyor, olunun kl rengi yanaklarn pyordu.

"Nefes alamyor! Olum nefes alamyor!" diye haykryordu. Kemal'in cansz bedeni babasnn kucamdayd. Ak, gevek sa eli, babasnn hkrklarna uyarak bir aa bir yukar sallanyordu. "Olum! Nefes alamyor! Allah'm yardm et!" Baba onun yanna meldi, bir kolunu adamn omzuna dolad. Ama Kemal'in babas bir silkinite bu koldan kurtuldu, az ileride kuzeniyle birlikte duran Kerim'in zerine ulland. Bundan sonras bir dv denemeyecek kadar hzh, ok da ksayd. Kerim aknlk dolu bir lk att, geriye doru srad. Bir kolun, ardndan da bir tekmenin savrulduunu grdm. Bir an sonra, Kemal'in babas elinde Kerim'in tabancas, ylece duruyordu. "Sakn ate etme!" diye haykrd Kerim. Ama bizlerin bir ey demesine ya da yapmasna kalmadan, Kemal'in babas namluyu azna sokuverdi. O patlamann yanksn asla unutmayacam. Ne akan , ne de krmz pskrmeyi. Bir kez daha iki bklm oldum ve iimdeki her eyi yolun kysna boalttm. 127 ON BR Fremont, California. 1980'ler Baba Amerika fikrine baylyordu. Onu lser eden, Amerika'da yaamakt. Fremont'ta birlikte, apartmanmzn birka sokak aasnda-ki Elizabeth Gl Park'nda yaptmz yryleri anmsyorum; durup top oynayan olanlar, oyun alanndaki salncaklarda kkrdaan, kk kzlan seyrediimizi. Baba bu yrylerde beni uzun, bitmek bilmez sylevlerle sslenmi, politik grleriyle aydnlatrd. "Bu dnyada gerek erkeklerin says yalnzca , Emir," derdi. Parmaklaryla sayard: atak, kurtanc Amerika, Britanya ve srail. "Gerisi" -elini yle bir sallayp pf diye buses kartrd"onlar, dedikoducu kocakarlardan farksz." 128 israil'le ilgili ksm, Fremont'taki Afganlar kzdryordu; Baba'y Yahudi yanls, buna bal olarak da slam kart olmakla suluyorlard. Baba parkta ay iip rovt keki yemek iin bulutuu bu mltecileri, siyasi fikirleriyle delirtiyordu. Daha sonra bana yle derdi: "Anlamadklar ey, bunun dinle hibir ilgisinin olmamas." Ona gre srail, akl fikri petroln kayman yemekte olduu iin kendisiyle ilgilenmeye vakit bulamayan Araplarn ortasnda bir 'gerek erkekler' adayd. Alayc, abartl bir Arap aksanyla, "srail unu yapt, srail bunu yapt," diye szlanrd. "yleyse bir eyler yapn, kardeim! Harekete gein. Madem Arapsnz, o halde Filistinlilere yardm edin!" Jimmy Carter'dan nefret eder, ona "koca dili ahmak" derdi. 1980'de, biz hl Kabil'deyken ABD, Moskova'daki olimpiyatlar boykot edeceini aklamt. Baba tiksintiyle inledi: " Vah vahi Brejnev Afgan halkn katlediyor ve bu fstknn syleyebildii tek ey, havuzunuzda yzmeyeceim, oluyor." Baba, Carter'n farknda olmakszn komnizmin ekmeine ya srdn, bu konuda Brejnev'in bile onun kadar baarl olamadn ne srerdi: "Bu lkeyi ynetmeye uygun deil. Bisiklete bile binemeyen bir olan, yepyeni bir Cadillac'n direksiyonuna oturtmak.gibi." Amerika'nn ve dnyann gereksindii ey, sert, sk bir adamd. Hesap sormasn bilen, ellerini ovuturmak yerine eyleme geebilen biri. Bu kii, Ronald Reagan klnda boy gsterdi. Reagan televizyona kp oravi'yi 'blis mparatorluk' diye niteleyince, Baba hemen kp Bakan' baparma havada, smtrken gsteren bir poster ald. Resmi ereveletti, hole, kendisinin Zahir ah'la tokaiarken ekilmi eski, siyah-beyaz fotorafnn yanna ast, Fremont'taki komularmzn ou otobs srcs, polis, benzin pompacs ve devlet yardmyla geinen, evlenmemi annelerdi; bir baka deyile, yaknda Re129 aan ekonomicilerinin yzlerine bastraca yastn altnda boulacak olan, alan, orta snf. Baba binamzdaki tek Cumhuriyetiydi. Ama Krfez'den gelen duman gzlerini yakyor, trafiin grlts ban artyor, uuan polenler onu ksrtyor-du. Meyve hibir zaman yeterince tatl, su yeterince temiz deildi; hem btn o aalar, engin dzlkler neredeydi? ki yl boyunca, Baba'y bozuk ngilizce'sini gelitirmesi iin bir dil kursuna yazdrmaya altm. Ama burun bkt, sylendi: "Belki 'kedi'nin nasl yazldn bilince, retmen bana bir yldz verir, ben de koa koa eve geiip sana gsteririm, ha?" 1983 baharnda bir pazar gn, tren yolunun Fremont Buivar'yla kesitii yerin biraz batsnda, Hint filmleri gsteren sinemann bitiiindeki kk kitapya girdim; eski, ucuz kitaplar satard. Baba'ya be dakika sonra kacam syledim, omuz silkti. Fremont'taki bir benzin istasyonunda alyordu, izin gnyd. Krmz k yanmasna karn, bulvarn karsna getiini, Vietnaml, yalca bir kan-koca olan Bay ve Bayan Nguyen'in ilettii kk bakkala, Fast&cEasfye girdiini grdm. Kr sal, cana yakn insanlard; kadnda Parkinson hastal vard, kocasysa kalasna protez taktrmt. "Artk 'Alo Milyon Dolarlk Adam' oldu," diye taklrd kadn, disiz azyla glmseyerek. "Alt Milyon Dolarlk Adam anmsyorsun, deil mi, Emir?" Bunun zerine Bay Nguyen, Lee Majors gibi kalarn atar, ar ekimli bir filmde kouyormu gibi yapard.

Mike Hammer'm ypranm bir kitabn kartryordum ki, kulama barlar, knlan bir camn angrts geldi. Kitab braktm, koarak yolun karsna getim. Nguyen ifti bet beniz atm, tezghn arkasnda, duvann dibindeydi; Bay Nguyen karsna sarlmt. Yerde portakallar, devrilmi bir 130 dergi raf, krlm bir kavurma kavanozu, Baba'nm ayaklarnn dibinde de cam krklar. Anlaldna gre, Baba portakal alm ama yannda nakit yokmu. Bay Nguyen'e bir ek yazm, o da kimliini grmek istemi. "Nfus czdanm grmek istiyor!" diye grledi Baba, Farsa. "Tam iki yldr o kahrolan meyvelerini alyoruz, cebini parayla dolduruyoruz ve bu kpekolukpek kimliimi soruyor!" "Baba, bu kiisel bir ey deil," dedim, Nguyenlere glmseyerek. "Kimlik sormak zorunda." "Seni burada istemiyorum," dedi Bay Nguyen, karsnn nne geerek. Bastonuyla Baba'y gsteriyordu. Bana dnd. "Sen iyi. bir delikanlsn, Emir, ama baban delinin teki. Bir daha buraya gelmesin." "Beni hrsz m sanyor?" dedi Baba, sesini yeniden ykselterek. Kapnn nne insanlar toplanmt. Bize bakyorlard. "Ne biim lke bu? Kimse kimseye gvenmiyor!" Bayan Nguyen ban uzatt: "Polis aracam. Ya hemen git ya da polis arrm." "Ltfen, Bayan Nguyen, polis armayn. Onu buradan gtreceim. Sakn polisi aramayn, oldu mu? Ltfen!" "Tamam, gtr onu. yi olur," dedi Bay Nguyen. Tel ereveli gzlnn ardndaki gzlerini Baba'dan ayrmyordu. Baba'y kapya doru evirdim. Yanndan geerken, bir dergiyi tekmeledi. Darya knca, ieri girmeyeceine dair sz aldm, dkkna dndm ve Nguyenlerden zr diledim. Babamn zor bir dnem geirdiini syledim. Bayan Nguyen'e adresimizi, telefon numaramz verdim; zarar karlayacamz ekledim. "Ltfen hesab karnca beni arayn. ok zgnm, gerekten." Bayan Nguyen kt parasn ald, ban olur anlamnda sallad. Ellerinin her zamankinden daha ok titredii gzmden kamad; yal bir kadn bylesine 131 korkuttuunu grmek, Baba'ya duyduum fkeyi artrd. "Babam hl Amerika'daki yaama almaya alyor," dedim, aklamak istercesine. Onlara, Kabil'de aatan kopardmz bir dal parasn kredi kart niyetine, kullandmz anlatmak isterdim. Ha-san'la dal alr, finna giderdik. Frnc bayla daln zerine bir entik atard; tandr'm alevleri arasndan bizim iin ektii her nan somunu iin bir izgi. Ay sonunda Baba ubuktaki entiklere gre deme yapard. Hepsi bu kadar. Kimlik filan yok. Ama anlatmadm. Bay Nguyen'e polis armad iin teekkr ettim. Baba'y eve gtrdm. Ben mutfakta halanm tavuk kanadyla pilav yaparken, o balkonda somurtarak sigara iti. Peaver'den gelen Boeing'den ineli bir buuk yl gemiti ve Baba hl almaya alyordu. O akam yemeimizi sessizce yedik. Baba iki lokma aldktan sonra, taban itti. Masann karsndan ona baktm; ular krk trnaklarnn alt motor ya yznden simsiyaht; eklem yerleri syrlm, benzin istasyonunun kokulan (toz, ter, mazot) giysilerine sinmiti. Baba yeniden evlenen ama lm karsn bir trl unutamayan bir dul gibiydi. Celalabat'n eker kam tarlalarn, Paghman bahelerini zlyordu. Evine girip kan insanlar, or Pazan'nn tklm klm geitlerinde yrmeyi, onu, babasn ve bykbabasn tanyan, onunla ortak atalar bulunan, gemii onunkiyle rten insanlarla selamlamay zlyordu. Benim iin Amerika, anlanm gmeceim yerdi. Baba iin, anlarnn yasn tutaca yer. "Belki de Peaver'e dnsek daha iyi olacak," dedim, su bardamda yzen buza bakarak, Peaver'de vizelerimizi alncaya kadar, alt ay beklemitik. Bakmsz, tek odal daire132 miz kirli orap ve kedi pislii gibi kokuyordu, ama tandmz insanlarn arasndaydk - en azndan Baha'nn tand. Btn komular akam yemeine arrd; bizimle ayn katta oturan, ounluu vize bekleyen Afganlar. lerinden biri mutlaka bir tavla, bir bakas da kk orgunu getirirdi. ay demlenir, sesi gzel olan biri gne douncaya, sivrisinekler ekilip eller rplmaktan acyncaya kadar ark sylerdi. "Orada daha muduydun, Baba. Kendini biraz daha memleketinde hissediyordun." "Peaver benim iin iyiydi. Senin iin deil." "Burada ok zorlanyor, ok yoruluyorsun." "Eskisi kadar deil," dedi; benzincide artk mdr olduunu kastederek. Ama rutubedi gnlerde bileklerini nasl kvrd, ovuturduu gzmden kamamt. Yemeklerden sonra mide ilacna uzanrken, alnndan nkran ter de. "Ayrca, buraya benim iin gelmedik, yle deil mi?" Masann stnden uzandm, elimi onun elinin zerine koydum. Benim temiz, yumuak renci elimle onun pr-tkl, nasrl ii eli. Kabil'de bana ald btn o kamyonlar, trenleri, bisikleeri dndm. imdi de Amerika. Emir iin son bir armaan. ABD'ye geldikten bir ay sonra Baba, Washington Bulvar'nn hemen dnda, Afgan bir tandnn benzin istasyonunda almaya balad - i aramaya, geldiimiz hafta balamta. Haftada ala gn, on ikier saadik vardiyalar halinde benzin pompalyor, tezgha bakyor, ya deitirip n camlan ykyordu. Bazen ona le

yemei gtrr, onu ya lekeleriyle kapl tezghn nnde bekleyen bir mteri iin raflarda bir paket sigara aranrken bulurdum; parlak, floresari lambalarn nda Baba'nn yz gergin ve soluk grnrd. Ben ieriye girerken, kapnn stndeki elektronik zil ding-dong ter, Baba da yorgunluktan sulanm gzleriyle omzu133 nun stnden bakar, beni grnce glmser, el sallard. e alnd gn, birlikte San Jose'ye, denetim memurumuz Bayan Dobbins'i grmeye gittik. Olduka iman, siyah bir kadnd; prl pnl gzleri, derin gamzeleri vard. Bir keresinde bana, kilise korosunda ark sylediini anlatt, ona inandm; sesi bana hep lk, ball st artrrd. Baba bedava yiyecek kuponlanyla dolu torbay Bayan Dobbins'in masasna brakt. "Sa olun, ama artk gereksiz," dedi. "Ben her zaman altm. Afganistan'da altm, Amerika'da da alacam. ok teekkr ederim, Bayan Dobbins, ama artk sadaka istemiyorum." Bayan Dobbins'in gzleri ldad. Yiyecek kuponlarn ald, ona kt bir aka yapyormuuz ya da Hasan'in deyiiyle 'numara ekiyormuuz' gibi, bir bana bir Baba'ya bakt. "On be yldr bu meslekteyim ve ilk kez birinin byle bir ey yaptn gryorum," dedi. Bylece Baba, bir kasann karsna geip yiyecek kuponu uzatrken yaad o kk drc anlara son vermi, en byk korkularndan birini bertaraf etmi oldu: bir Afgan tarafndan, yardm parasyla yiyecek alrken grlme korkusunu. Baba sosyal yardm brosundan karken, habis bir tmrden kurtulmu birine benziyordu. 1983 yaznda liseyi bitirdim; yirmi yandaydm ve futbol sahasnda mezuniyet keplerini havaya frlatan rencilerin en yalsydm. Kaynap duran, fotoraf eken ailelerin ve mavi cppelerin arasnda bir ara Baba'y gzden yitirdiimi anmsyorum. Onu elleri ceplerinde, fotoraf kameras gsnde, 'yirmi yarda' izgisinin yannda buldum. Aramza giren kalabalk yznden bir grnp bir kayboluyordu: kucaklaan, cyak cyak baran kzlar, glen, babalaryla akalaan olanlar. Baba'nn sakal aanyor, akaklarndaki salar seyreliyor-du; peki ya boyu, Kabil'deyken daha uzun deil miydi? Af134 gan dnlerinde ve cenazelerinde giydii o tek takm elbisesini, kahverengi takm giymi, ona bu yl, ellinci doum gnnde aldm krmz kravat takmt. Beni grd, el sallad. Glmsedi. Eliyle, kepimi takmam iaret etti; okulun saat kulesinin de arkamdan grnmesine zen gstererek, resmimi ekti. Ona glmsedim - bir bakma bu, benden ok onun gnyd. Yanma geldi, kolunu boynuma dolad, alnma bir pck kondurdu. "ok mftehirim, Emir," dedi. Gururluydu. Bunu sylerken gzleri parlyordu; bu bakn muhatab olmak ok houma gitti. O akam beni Hayward'daki bir kebapya gtrd, masay adamakll donatt. Lokantann sahibine, olum sonbaharda niversiteye balyor, dedi. Mezuniyetten hemen nce onunla bu konuyu ksaca tartm, bir i bulup almak istediimi sylemitim. Niyetim ona destek olmak, para biriktirmek, niversiteye de belki bir sonraki yl gitmekti. Ama bana o alev saan Baba baklarn frlatt, szckler dilimde buharlaverdi. Yemekten sonra Baba beni yolun hemen karsndaki bara gtrd. erisi lotu; bir trl sevemediim birann o eki kokusu duvarlara sinmiti. Beysbol kepli, tirtl adamlar bilardo oynuyor, yeil uhal masalarn stndeki kesif sigara duman, neon lambalarn nda girdap gibi dnyordu. Dikkat ekmitik; Baba kahverengi takm elbisesi, bense kareli pantolonum ve spor ceketimle. Bar tezghna, yal bir adamn yanna ilitik; kay gibi yznn, tepedeki Michelob tabelasnn donuk, mavi nda hastalkl bir grnts vard. Baba bir sigara yakt, iki bira syledi. "Bu akam mutluluktan uuyorum," dedi ortaya, herkese. "Bu akam, olumla birlikte ieceim. Bir tane de dostuma, ltfen," diye ekledi, yal adamn omzuna hafife vurarak. Adam kepine dokundu, glmsedi. st dileri yoktu. Baba birasm yudumda bitirdi, bir tane daha smarlad. 135 Ben bardan drtte birini, o da gbela yudumladmda, o nc biray bitirmiti bile. Bu arada yal adama bir viski, drt bilardo oyuncusuna da bir srahi Budweiser smarlad. Adamlar onun elini skp srtna vurdular. Kadehlerini onun erefine kaldrdlar. Biri onun sigarasn yak. Baba kravatn gevetti, yal adama bir avu bozukluk verdi. Parmayla mzik dolabn gsterdi. "Syle, en sevdii paralan alsn," dedi bana. Adam ban sallad, Baba'ya bir selam akt. Az sonra bar bangr bangr bir folk mzii doldurdu: Baba parti veriyordu. Bir ara ayaa kalkt, birasn tala kapl zemine dke saa bardan kaldrd, grledi: "Kahrolsun Rusya!" Kahkahalar, ayn svgy az dolusu yineleyenlerin naralar. Baba herkese bir srahi bira daha syledi. Kalktmz grnce ok zldler. Kabil, Peaver, Hay-ward. Hep o bildik Baba, diye dndm glmseyerek. Eve dnerken, Baha'nn eski, koyu san Buick Century'si-ni ben kullandm. Baba yolda uyuklad, bir kaya matkab gibi horlad. Ttn ve alkol kokuyordu - ekimsi, keskin. Ama arabay durdurduum an silkinip doruldu, bouk bir sesle, "Sokan sonuna kadar git," dedi. "Neden, Baba?"

"Sr, hadi." Arabay sokan gney ucunda park ettirdi. . Paltosunun cebine uzand, bir anahtar destesi kard. "te," dedi, nmzdeki arabay gstererek. Eski model bir Ford'du; uzun, geni, koyu renk. Rengini aynda karta-myordum. "Boya istiyor; istasyondaki ocuklardan birine yeni amortisr taktracam. Ama alyor." Anahtarlar aldm; afallamtm. Bir ona, bir arabaya baktm. "niversiteye giderken kullanrsn," dedi. Elini ellerimin arasna aldm. Sktm. Gzlerim yaarmt; yzlerimizi gizle136 yen glgelere minnettardm. "Teekkr ederim, Baba." ndik, Ford'a bindik. Grand Torino'ydu. Lacivert, dedi Baba. Mahallenin evresinde bir tur attm, frenleri, radyoyu, sinyalleri denedim. Sonra apartmanmzn otoparkna girdim, motoru durdurdum. "Teekkr, Baba can," dedim. Daha fazlasn sylemek istiyordum; bu kibar, dnceli davrannn beni ne kadar duygulandrdn, benim iin yapt, hl da yapmakta olduu onca eye ne byk bir minnet duyduumu. Ama bunlarn onu utandracan biliyordum. Onun iin, yinelemekle yetindim: "Teekkr" Glmsedi, geriye yasland; aln neredeyse tavana dei-yordu. Hibir ey sylemedik. Karanlkta ylece oturduk, souyan motorun kard trtlar, uzaklarda bir yerde alan sirenin tiz ln dinledik. Sonra Baba ban bana evirdi. "Keke bugn Hasan da bizimle olsayd," dedi. Hasan'in adn duyar duymaz, soluk boruma bir ift elik el yapt. Cam indirdim. elik. parmaklarn gevemesini bekledim. *** Mezuniyetin ertesi gn Baba'ya, sonbaharda koleje, iki yllk bir niversiteye yazlacam syledim. Souk, demli ay iiyor, kakule iniyordu; akamdan kalma olup da ba ardnda, en gvendii tedavi yntemiydi. "Galiba ngilizce'yi seeceim," dedim. Yreimde bir arpnt, yantn bekledim. "ngilizce mi?" "Yaratc yazarlk." Bunu biraz dnd. ayn yudumlad. "ykler, demek istiyorsun. yk uyduracaksn." Gzlerimi ayaklarma diktim. 137 "Bunun iin para dyorlar m? yk uydurmaya, yani?" "Eer iyiysen, evet," dedim. "Ve kefedilirsen." "Bu kefedilme olasl... yksek mi?" "Oluyor ite," dedim. Bayla dorulad >r yi olmak ve kefedilmek iin ne kadar ? beklemen gerekecek, peki? Nasl geineceksin? Evlendiin zaman, hanm\na. nasl bakacaksn?" Bam kaldrp gzlerine bakmaya cesaret edemiyordum. "Bu arada... bir i bulurum." "Ah," dedi. uVah vah. Anladm kadaryla, mezun olmak iin yllarca okuyacak sonra da tpk benimki gibi, istesen bugn girebilecein att bir ie gireceksin ve diploman sayesinde, bir gn kefedilmeyi umarak... bu kck olaslkla yaayacaksn." Derin bir soluk ald, ayn yudumlad. Tpla, hukukla ve "gerek meslekler"le ilgili bir eyler homurdand. Yanaklarm yanyor, sululuk duygusu iimi bir kasrga gibi dolanyordu; lseri, kararm trnaklan ve szlayan bilekleri pahasna kendimi dnmenin, kendimi oyalamann sululuu. Ama kararlydm, direnecektim. Baba iin zveride bulunmayacaktm artk. Bunu son kez yaptmda, kendi kendimi mahvetmitim. ini ekti, bir avu kakuleyi azna att. *** Bazen, Ford'umun direksiyonuna geer, camlar aar, saatlerce dolardm; Dou Krfezi'nden Gney Krfezi'ne, Yanmada'nn ucuna, sonra geriye. Fremont'taki mahallemizin zgara biimindeki, iki yan kavak aal yollarnda; apartmanlarda oturanlarn, khne, tek kad, pencereleri parmaklkl evlerde oturanlarla asla tokalamad, benimki gibi eski psk arabalarn asfalt yollara ya damlatt mahallemizde. 138 Birbirine bitiik arka baheleri kurunkalem grisi, zincirleme itler ayrrd. Saa sola salm oyuncaklarn, i lastiklerinin, etiketi soyulmu bira ielerinin kirlettii n bahelerse bakmszd. Aa kabuu kokan glgeli parklarn, ayn anda be Buzka/i yarmas yaplabilecek byklkteki alveri merkezlerinin nnden geerdim. Los Altos'un tepelerine trmanr, geni pencereli villalarn, dvme demirden, ssl kaplar koruyan mermer aslanlarn nnde yavalar, imenleri gzelce krplm gezinti yollar, tombul melekli emeleri olan, park yerinde asla bir Ford Torino'ya rastlanmayan maliknelere bakardm. Baha'nn Vezir Ekber Han'daki evi bu kklerin yanmda mtemilat gibi kalyordu. Baz cumartesi sabahlan erken kalkar, 17 numaral karayolundan gneye, Santa Cruz'a yollanrdm; Ford virajl da yolunu trmanrken epeyce zorlanrd. Arabay eski deniz fenerinin yannda durdurur, denizden

yuvarlana yuvarlana ykselen pusa bakarak gnein douunu beklerdim. Afganistan'dayken okyanusu salt filmlerde grmtm. Karanlkta, Hasan'in yannda otururken, okuduklanmin doru olup olmadn merak ederdim: Deniz havas gerekten de tuz mu kokard? Hasan'a, bir gn yosun kapl bir kumsalda yryeceimizi, ayaklanmz kumlara gmeceimizi ve ayak parmaklanmz kaplayan, sonra da ekilen suyu seyredeceimizi sylerdim hep. Pasifik'i ilk grdmde, alamamak iin kendimi g tuttum. ocukluumun sinema perdelerindeki kadar engin ve maviydi. Baz akamlar arabay bir evre yolundaki st geitte durdurur, yzm parmakla yaptrp aaya bakardm; trafikte ar ar ilerleyen, upuzun bir kuyruk oluturan arala-nn gz krpan, krmz arka lambalann sayardm. BMW'ler. Saab'lar. Porsche'ler. nsanlarn genellikle Rus mal Volga, eski Opel ya da ran mal Paikan kulland Kabil'de hi grmediim arabalar. AB D'ye geleli nerdeyse iki yl olmutu ve ben bu lkenin geniliine, usuz bucakszlna hl amaktaydm. Her otoyolun ilerisinde bir baka otoyol, her kentin ardnda bir baka kent uzanyordu; tepeleri dalar, dalar tepeler kovalyor, onlar da baka kentler, baka insanlar izliyordu. Kabil benim iin, Roussi ordusunun Afganistan' igalinden ok nce, kylerin yaklp okullarn yklmasndan, maynlarn topraa lm tohumlan gibi bolca ekilmesinden, ocuklarn gmlp tepelerine bir bek ta ylmasndan ok daha nce bir hayaletler kenti olmutu. Tavandudakl hayaletlerin doldurduu bir kent. Amerika farklyd. Amerika gemii u kadarck umursamadan, grl grl akan bir rmakt. Bu rmaa girebilir, gnahlarmn dibe kmesini bekleyebilir, sularn beni baka, ok uzak bir yere tamasna izin verebilirdim. Hayaletlerin olmad, anlarn, gnahlarn bulunmad bir yere. Baka hibir ey iin deilse bile, salt bunun iin Amerika'y kucakladm, barma bastm. Ertesi yaz, yirmi birime bastm 1984 yaznda, Baba Bu-ick arabasn satt ve Kabil'deyken bir lisede fen hocas olan eski bir tanndan, be yz elli dolara 71 model, klstr bir Volkswagen otobs ald. Btn komular camlara komu, soka aksra tksra kat eden, osurarak otoparkmza giren otobs seyrediyordu. Baba mar kapad, brak otobs park yerimize doru yavaa, sessizce kaysn. Koltuklarmza gmldk, gzlerimizden ya gelinceye kadar, daha da nemlisi, komularn camlardan ekildiini grnceye kadar gldk. Otobs yrekler acs bir kadavrayd: paslanm metal, krk camlarn yerine yaptrlm siyah p naylonlar, kabak lastikler ve yaylan grnen, yrtk pttk bir deme. Ama eski retmen Baba'ya motorun ve vitesin salam olduuna gven140 ce vermiti; adamn en azndan bu konuda yalan sylemedii anlald. Cumartesi gnleri Baba beni gn doarken uyandrrd. O giyinirken, ben yerel gazetelerdeki kk ilanlar tarar, eski eyalarn sata karanlar iarederdim - bunlara 'garaj sat' deniyordu. Haritada rotamz belirlerdik - nce Fremont, Union City, Newark ve Hayward, sonra San Jose, Milpitas, Sunnyvale, zaman kalrsa da Campbell. Otobs Baba kullanr, termosundan scak ay yudumlard, ben de rehberlik ederdim. Eski eyalarn sata karanlara srayla urar, insanlarn arak istemedii vr-zvn satn alrdk. Eski diki makinelerine, tek gzl Barbie bebeklere, tahta tenis raketlerine, telleri kopmu gitarlara, piyasadan oktan kalkm, Electrolux sprgelere glerdik. leden sonra, otobsn arkasn kullanlm eyalarla doldurmu olurduk. Pazar sabah da erkenden, Berryessa dndaki San Jose bitpazarna yollanr, kulbemsi bir tezgh kiralar, btn o hurday kk bir kr karlnda satardk: bir gn nce yirmi be sente aldmz bir plak bazen bir dolara, bazen de be tanesi drt dolara giderdi; on dolara aldmz bir Singer pedall diki makinesinin biraz pazarlktan sonra yirmi be dolara kt bile olurdu. Afgan aileler San Jose bitpazannn koca bir blmn ele geirmiti. 'Kullanlm Eyalar' ksmndaki geiderde Afgan mzii duyardnz. Buradaki Afganlar arasnda sze dklmemi bir andama, bir davran yasas vard: Geidin karsndaki adam selamlar, onunla bir para patates bolani ya da biraz kabuli paylap gevezelik ederdin. Anne ya da babasnn lm iin basal diler, bir ocuun doumunu kutlar, sz Afganistan ve Roussflcrden alnca da (ki, almad grlmemiti), ban esefle sallardn. Ama cumartesi gnlerine deinmekten zenle kanrdn. nk, geidin kar141 sndaki hemehrinin dn, garaj satna daha erken ulama hrsyla, otoyol knda sollamaya alrken, arabasna toslamana ramak kalan kii olduu ortaya Kbilirdi. O tezghlarda, ayla birlikte bol bol sunulan bir ey de, Afganlar hakkndaki dedikodulard. Bitpazar, bilgilendiin yerdi: Yeil ayn yudumlayp bademli kolca yerken, kimin kznn nian bozup Amerikal sevgilisiyle katn, kimin Kabil'deyken bir Perpami (komnist) olduunu, kimin hl yardm parasyla geinirken, yastk altndaki parayla bir ev aldn renirdin. ay, politika ve skandal, pazar gnlerinin deimez gdalaryd. Bazen, ben tezgha gz kulak olurken Baba bir elini gsne saygyla bastrm bir halde geitlerde gezinir, Kabil'den tand kiileri selamlard: Bana ok az kullanlm, yn paltolar satan terzilerin, boyas gitmi bisiklet balklar satan makine ustalarnn yan sra, eski bykeliler, isiz cerrahlar, niversite profesrleri.

Temmuz 1984'te, bir pazar sabah Baba tezgh hazrlarken, ben iki fincan kahve almak iin bfeye gittim; dnnce Baba'y yalca, sekin grnl bir erkekle konuurken buldum. Fincanlar otobsmzn arka tamponuna, '84'te RE-AGAN/BUSH' etiketinin yanna braktm. "Emir," dedi Baba, eliyle beni ararak, "bu beyefendi, General kbal Taheri. Kabil'de madalyal bir komutand. Savunma Bakanl'nda grevliydi." Taheri. Bu ad neden bu kadar tandk geliyordu? General, katld resmi davetlerde nemli kiilerin en kk .akasna bile annda glmeye alm birinin tez canlh yla gld. Gm rengi, seyrelmi salarn gneten yanm, przsz alnndan geriye doru taramt; gr, krl kalar vard. Kolonya kokuyordu; demir grisi, tlenmekten parlam, paral bir takm elbise giymiti; yeleinden bir cep saatinin altn kstei sarkyordu. "Bu ne gzel bir takdim byle," dedi Baba'ya; sesi derin, kltrlyd. "Selam, bapem." Merhaba, evladm. "Selam, General Efendi," dedim, tokalarken. nce ellerinden umulmayacak kadar sert, gl bir el sk vard; bu kremli deri alttaki elii gizliyordu sanki. "Emir byk bir yazar olacak," dedi Baba. Bunun anlamn daha sonra kavrayacaktm. "niversitedeki ilk yln bitirdi; stelik btn notlan A." "Kolejdeki ilk ylm," diye dzelttim. "Maallah" dedi General Taheri. "Belki lkemizi, tarihimizi yazarsn, ha? Ekonomimizi?" "Ben kurgu yazyorum," dedim. Rahim Han'n verdii deri ciltli deftere yazdm bir dzine kadar ksa yky dndm; bu adamn karsnda onlardan anszn neden utandm merak ettim. "Ah, bir masalc," dedi general. "Eh, insanlar byle g anlarda oyalanmak iin yklere gereksinirler." Elini Baha'nn omzuna koydu, bana dnd. "ykden sz etmiken, babanla birlikte, Celalabat'ta sln avladmz bir yaz gnn anmsadm," dedi. "Olaanst gnlerdi. Yanl anmsamyorsam, babann gzleri avda da en az iteki kadar keskindi." Baba yere serdiimiz muambann zerindeki tahta tenis raketini botunun ucuyla drtkledi: "Hangi i? mi kald?" General Taheri'nin yznde hem hznl hem de kibar bir glmseme belirdi; i geirdi, Baba'nn omzuna tatilkla vurdu. "Zendajji mezara,'" dedi, Yaam devam ediyor. Gzlerini bana evirdi. "Biz Afganlar fena halde abartmaya ei-limliyizdir, baem; pek ok kiinin hi hak etmedii halde gklere karldna tank oluyorum. Ama baban vlmeyi, yceltilmeyi gerekten hak eden bir avu kiiden biridir." Bu 143 kk sylev bende, takm giysisiyle ayn izlenimi brakt: fazla kullanlm ve doal olamayacak kadar parlak. "Beni pohpohluyorsun," dedi Baba. "Hi de deil," dedi general, alndn gstermek iin ban bir yana eip elini gsne gtrerek. "ocuklar babalarn tanmal, gemiini renmeli." Bana dnd: "Babann deerini takdir ediyor musun, bacen Kymetini gerekten biliyor musun?" "Balay, General Efendi, biliyorum," dedim. Keke bana "evladm" demeyi braksayd. "yleyse, seni kutlarm; erkeklie giden yolu yanlamsn bile." Sesinde akaclktan ya da alayclktan eser yoktu; yalnzca yksekten bakmaya alm, kibirli birinin vgsyd. "Perfercan, ayn souyor," dedi, gen bir kadn sesi. Arkamzda duruyordu; dar kalal, kmr karas, kadife sal, ok gzel bir kadnd; elinde bir termosla suni kpkten yaplma bir bardak vard. Yreim hzlanverdi; gzlerimi krptrdm. Uan bir kuun kvrk kanadan gibi birleen, kaln kalar; eski bir Pers prensesinin o narin, hafif kemerli burnu - akname'&tVi Rstem'in kans ve Sohrab'n annesi olan Tahmine'nin burnu gibi. Uzun, gr kirpiklerin glgeledii kestane rengi gzleri, benimkilere evrildi. Bir an durdu. Sonra uup gitti. "ok kibarsn, bir tanem," dedi General Taheri. Barda ondan ald. Kz dnp gitmeden nce, o nefis cildinde, enesinin hemen stnde sol yanda orak biiminde, kck bir doum lekesi grdm. ki geit ileride duran gri bir minibse gitti, termosu iine koydu. Eski plaklarla, kitaplarla dolu kutulann arasna eilirken, salan bir omzundan aaya alayan gibi dkld. "Kzm, Sreyya can," dedi General Taheri. Konuyu deitirmek iin sabrszlanan biri gibi derin bir soluk ald, altn 144 cep saatine bakt. "Eh, yerleme vakti geldi." Baba'yi yanaklarndan pt, elimi ellerinin arasna ald. "Yazlarnda bol ans dilerim," dedi, gzlerimin iine bakarak. Uuk mavi gzleri, gerideki dnceleri kesinlikle ele vermiyordu. Gnn kalann, gri minibse bakma drtsyle bouarak geirdim. Eve dnerken, dank etti. Taheri. Bu ad daha nce duyduumu biliyordum. "Etrafta Taheri'nin kz hakknda bir sylenti dolamyor muydu?" dedim, geliigzel bir sesle konumaya alarak.

Otobsmz bitpazanndan ayrlan ara kuyruunda milim milim ilerlerken, "Beni bilirsin," dedi Baba. "Sohbet dedikoduya dner dnmez, svrm." "Ama baz laflar edilmiti, deil mi?" "Neden soruyorsun?" Bana haylaz haylaz bakyordu. Omuz silktim, zorla glmsedim. "Yalnzca meraktan, Baba." "Gerekten mi? Hepsi bu mu?" Yaramaz gzleri yzm taryordu. "Yoksa seni etkiledi mi?" Gzlerimi yuvarladm. "Aman, Baba, ltfen." Glmsedi, otobs birka manevrayla bitpazanndan kard. 680 sayl otoyola ktk. Bir sre hi konumadan yol aldk. "Tek bildiim, bir ara bir erkekle... bir talihsizlik yaad." Bunu ok ciddi bir sesle sylemiti; sanki kzn gs kanseri olduunu ifa eder gibi. "Ya?" "Dzgn bir kz olduunu duydum; elileri yapan, efendi bir kz. Ama o gnden sonra kapsn alan bir khastejjar, bir ksmet kmam." Baba i geirdi. "Belki hakszlk, ama bazen birka gnde, hatta tek bir gnde olanlar btn bir mrn akn deitirebiliyor, Emir." 145 O gece yatakta, Sreyya Taheri'nin orak biimindeki doum lekesini, hafif kemerli burnunu, gzlerime bir anlna kenetienen, parlak gzlerini dndm. Onu dnmek bile yreimin kekelemesine yetiyordu. Sreyya Taheri. Bitpaza-nnda bulduum prensesim. 146 ON Da Afganistan'da yelda, Cadi aynn, yani kn ilk, yln da en uzun gecesidir. Yelda gecesi Hasan'la gelenee uyar, ge saatlere kadar uyumazdk; ayaklanmz krs*nn altna sokar, sobaya elma kabuklan atan, bu en uzun gecede bize sultanlarn, hrszlarn masallarn aniatan Ali'yi dinlerdik. Yelda'y^ ldran, kendilerini mum alevine atan pervaneleri, gnei aramak iin dalara trmanan kurtlar hep Ali'den rendim. Ali, yelda gecesi karpuz yiyenlerin bir sonraki yaz hi susama-dklanna yemin ederdi. Yam ilerledike, iir kitapkrnda yeldd'nm gz uyku tutmayan, bitmek bilmez gecenin sona ermesini, gnein doup onlar sevdiklerine kavuturmasn bekleyen klara ac ektiren, yldzsz bir gece olduunu okudum. Sreyya Tahe147 ri'yi tandktan sonra, haftann her gecesi benim iin yelda olup kt. Pazar sabah gelip de yatamdan indiimde, Sreyya'nn kahverengi gzleri kafamn iindeki yerini oktan alm olurdu. Baba'mn otobsnde kilometreleri sayardm, ta ki onu yalnayak, sararm ansiklopedilerle dolu kutular ap, tezgha yerletirirken grnceye kadar; topuklar asfaltta daha da beyaz grnr, bileindeki gm bilezikler ngrdard. Srtndan aaya dklen, kadife bir perde gibi salnan salarnn yere vuran glgesini dnrdm. Sreyya. Bitpazannda Bulduum Prensesim. Te/da'mn sonunda doan gne. Geitte dolanmak, Taherilerin tezghmn nnden gemek iin (Baba'mn alayc bir srtla karlad) bahaneler buluyordum. Sranda yine o tden parlam, gri takm elbisesi bulunan generale el sallardm; o da bana. Bazen oturduu bez koltuktan kalkar, benimle sohbet ederdi; yazlarmdan, savatan, o gnk satlardan konuurduk. Gzlerimin arka tarafa, oturmu kitap okuyan Sreyya'ya kaymamas iin olanca irademi kullanmam gerekirdi. Generalle birbirimize veda eder, hantal, sakar grnmemeye alarak oradan uzaklardm. Bazen, general bir baka geide, birileriyle sohbet etmeye gitmise, kz tezghn gerisinde yalnz olurdu; nnden geip giderken onu tanmyormu gibi yapar, iim gitmesine karn, tek szck etmezdim. Bazen yannda orta yal, topluca, soluk tenli, salar kzla boyal bir kadn olurdu. Her seferinde iimden yeminler ederdim: Yaz bitmeden onunla mutlaka konuacaktm. Ama yaz bitti, okullar ald, yapraklar sarard, sonra dkld, k yamurlar bastrp Baba'mn eklemlerini szlatt, sonra taze srgnler yeniden boy gsterdi, ben bir trl Sreyya'nn gzlerine bakacak cesareti top-layamadm. 148 Ders yl 1985 Mays'nn sonlarna doru sona erdi. Derslerin neredeyse tamamndan A almtm, buysa snfta Sreyya'nn kemerli burnundan baka bir ey dnmeyen biri iin bir mucizeydi. Sonra o yaz, bunaltc bir pazar gn, Baba'yla bitpaza-nndaydk, tezghmzda oturmu gazeteyle yzlerimizi yelpazeliyorduk. Kzgn demir gibi dalayan gnee karn, pazar yeri tklm tklm, anslar da gayet iyiydi - saat daha yarm olduu halde, yz altm dolar kazanmtk bile. Kalktm, gerindim, Baba'ya Coca-Cola ister misin, diye sordum. Baylrm, dedi. -~* Sonra, ekledi: "Dikkatli ol, Emir." "Neye kar, Baba?" "Ben ahmak deilim, dolaysyla beni kandrmaya kalkma." "Neden sz ettiini anlamyorum."

"unu unutma," dedi Baba, parman sallayarak. "Adam, iliklerine kadar bir Petim. Nangvc namufnna dkn biri." Nang ve namus. Onur, gurur, namus. Petun erkeinin amaz ilkeleri. zellikle de, sz konusu olan, karsnn iffetiy-se. Ya da kznn. "Yalnzca gidip iecek bir eyler alacam." "Senden tek istediim, beni utandrma, hepsi bu." "Utandrmam, Baba. Tann akna!" Baba bir sigara yakt, yeniden yelpazelenmeye balad. nce bfeye doru ilerledim, sonra, tirt tezgiunn oradan sola dndm - buharl makineyle be dolara, beyaz, naylon bir tirtn gsne sa'nn, Elvis'in, Jim Morrison'n ya da nn birden resimlerini basyorlard. Hareketli bir Meksika mzii alyor, havada turu ve mangal kokulan salmyordu. Taherilerin gri minibsn bizden iki sra uzakta, bir ubua geirilmi mango satan kk kulbenin yannda bul149 dum. Yalnzd, kitap okuyordu. Srtnda ayak bileine kadar uzanan beyaz, yazlk bir elbise. Burnu ak sandaletler. Sa geriye toplanm, lale biimindeki bir tokayla tutturulmutu. Yine ylece geip gitmeye hazrlandm, yapacaktm da, ama birden kendimi Taherilerin beyaz rtl tezghlarnn nne dikilmi, sa maalarnn, eski papyonlarn gerisinden Sreyya'ya bakarken buldum. Ban kaldrp bakt. "Selam" dedim. "Seni rahatsz etmek istememitim." "Selam" "General Efendi yok mu?" Kulaklarm yanyordu. Gzlerinin iine bakmay baaramyordum. "u tarafa gitti," dedi, sa yan gstererek. Bilezik dirseine kayd: zeytin tene deen gm. "Sayglarm sunmak iin uradm kendisine iletir misin?" dedim. "Elbette." "Teekkr ederim. Ah, belki bilmek istersin... Benim adm Emir. Uramamn nedeni... ey, sayglarm sunmak." "Evet." Arlm teki ayama verdim, genzimi temizledim. "Ben artk gideyim. Rahatsz ettiim iin zr dilerim." "Yo, etmedin," dedi. "Ah, gzel." Bam edim, yarm az glmsedim. "Artk gidiyorum." Bunu daha nce sylememi miydim? "Kho-da hafez" "Khoda hafez." Yrmeye baladm. Durdum, dndm. Cesaretimi yitirmeden, bir rpda sylemeliydim: "Ne okuduunu sorabilir miyim?" Gzlerini krptrd. Soluumu tuttum. Anszn, bitpazanndaki btn Afgan-lann gzlerini zerimde hissettim. Ortala bir anda, derin 150 bir sessizlik mi kmt? Cmlenin ortasnda duru veren dudaklar. Dnen balar. Byk bir merakla kslan gzler. Neydi bu? u ana kadar, sohbetimiz sayg dolu bir soru-cevap olarak yorumlanabilirdi; bir erkek bir baka erkein nerede olduunu renmek istemiti. Ama imdi ona bir ey sormutum; yantlarsa biz... biz sohbet etmi olacaktk. Ben bir mcarat, - yani gen, bekr bir erkek, o da evlenmemi, gen bir kadn. stelik, bir gepmii olan bir kadn. Bu, bir dedikodu malzemesinin (hem de en lezizinden) snrlarnda, son derece tehlikeli bir biimde gezinmek demekti. Zehirli diller itahla ya-lanacakt. Ve bu zehrin acsn o ekecekti, ben deil - Af-ganlara zg ifte standardn, benim cinsimi fena halde kayran eilimin ok iyi bilincindeydim. Delikanlnn kzla konutuunu grdnz m? deil. Vaay, olana nasl yapt, grdnz m ? Ne topak ama! Afgan ltlerine gre, benimki kstah bir soruydu. Kendimi ele veriyor, ona duyduum ilgiyi aka belli ediyordum. Ama ben bir erkektim, tehlikeye attm tek ey, incinen gururum olabilirdi. Yaralar iyileirdi. Lekelenen adlar, hayr. Bu cretkrla nasl bir karlk verecekti? Kitab evirdi, kapa gsterdi. Uultulu Tepeler. "Okudun mu?" diye sordu. Bamla doruladm. Gzlerimin gerisinde zonklayan yreimi hissedebiliyordum. "Hznl bir yk." "Hznl yklerden iyi kitaplar kyor," dedi. "yle." "Sen de yazyormusun." Nereden biliyordu? Babas m sylemiti, yoksa kendisi mi sormutu? Hayr, her iki senaryo da samayd. Babalarla oullar, kadnlar hakknda rahata konuurdu. Ama hibir Afgan kz (an azndan hibir dzgn, muhterem Afgan kz) 151

babasna gen bir adama ilikin soru sormazd. Ve hibir baba, zellikle nangvc namufuna. dkn bir Petun baba, kzna durup dururken bir mcaraftan sz etmezdi. Tabii bu, kza talip olan ve tek onurlu eyi yapp, babasn gnderen bir delikanl deilse. Azmdan kan duyunca, en ok ben ardm: "yklerimden birini okumak ister miydin?" "ok isterim," dedi. Kzn da titreen, saa sola sramaya balayan gzlerinde belli belirsiz bir huzursuzluk vard artk. Belki de generale bakmyordu. Kzyla konutuumu, lafi byle uygunsuzca uzattm grse, ne derdi acaba? "Belki bir gn yanmda getiririm," dedim. Baka eyler de sylemeye hazrlanyordum ki, arada bir Sreyya'nn yannda grdm kadnn geitte bize doru geldiini fark ettim. Meyve dolu, naylon bir torba tayordu. Bizi grnce, baklar bir Sreyya'ya bir bana srad. Glmsedi. "Emir can, seni grdme sevindim," dedi, torbay tezgh rtsnn zerine boaltrken. Alnnda ince bir ter parlyordu. Bir mifer gibi kabartlm, kzl salar gne nda parlad - salarn inceldii noktalarda, yer yer kafatasn grebiliyordum. Bir lahana kadar yuvarlak yzne gmlm kk, mavi gzleri, porselen dileri ve sosise benzeyen, ksa parmaklan vard. Gsnden sarkan Allah'n altn zinciri, kat kat gerdanna gmlmt. "Ben, Cemile. Sreyya cann annesi." "Selam, Hala can," dedim; beni tanyan, benimse kim olduunu kesinlikle kartamadm Afganlann yannda hep yaptm gibi, anszn ekingenleerek. "Baban nasl?" "ok iyi, teekkr ederim." "Bykbaban var ya, Gazi Efendi, yarg olan. tte, onun daysyla benim bykbabam kuzendi," dedi. "Grdn gibi, akrabayz." Yaplm dilerini gstererek glmsedi; az152 nn sa yannn hafife sarktn fark ettim. Gzleri bir kez daha, bir Sreyya'y bir beni tarad. Baba'ya bir keresinde, General Taheri'nin kznn neden hl evlenmediini sormutum. Talibi kmyor, dedi Baba. Uygun bir talip yani, diye dzeltti. Baka da bir ey sylemedi - asl astar olmayan, lmcl sylentilerin gen bir kadnn ksmetini nasl kapayverdiini iyi bilirdi. Afgan erkekleri, zellikle de saygn ailelerden gelenler, maymun itahl yaratklard. stelik ok da rkektiler: En kk bir fislt, yle bir dokundurma, onlar rkm kular gibi karmaya yeterdi. Dolaysyla, dnler birbirini izlemi ama kimse kp da Sreyya'ya aheste horo sylememiti; avularna kna sren, duvann stnde Kuran tutan olmamt; dnlerde onunla dans eden tek erkek, General Taheri'ydi. Ve imdi bu kadn, bu anne, yrek burkan hevesi, arpk tebessm ve gzlerinde gizleyemedii umutlarla, karm-dayd. Yalnzca cinsiyetimi belirleyen genetik piyango sayesinde kazandm g, beni bile z ok rktt. Generalin aklndan geenleri kesinlikle okuyamazdm, ama kans hakknda u kadarn anlamtm: Bu konuda -artk bu, her neyse- bana kar kan biri olacaksa bile, o kii, bu kadn olmayacakt. "Otursana, Emir can," dedi. "Sreyya, bir iskemle getir, bapem. u eftalilerden birini yka. Meyveler yle tatl, yie taze ki." "Ah, teekkr ederim," dedim. "Ama artk gitmeliyim. Babam bekliyor." "Ya?" dedi Taheri Hanm; gerekeni yapp davetini geri evirdiime memnun olduunu gizlemeden. "O zaman, hi olmazsa unlar al." Bir kesekdma bir avu kiviyle birka eftali koydu, srarla elime tututurdu. "Babana selam syle. Bizi grmeye yine gel," 153 "Gelirim. Teekkr ederim, Hala can." Gzmn ucuyla, Sreyya'nn baka tarafa baktn grebiliyordum. "Coca-Cola almaya gittiini sanyordum," dedi Baba, kesekd alrken. Yznde yine o hem ciddi hem akac anlam vard. Ben bir eyler uydurmaya hazrlanrken, o eftalisini srd, elini sallad. "Hi zahmet/etme, Emir. Yalnzca sylediklerimi anmsa, yeter." O gece yatakta, Sreyya'nn gzlerinde oynaan gne beneklerini, kprck kemiinin stndeki zarif, krlgan ukurlar dndm. Sohbetimizi beynimde tekrar tekrar baa sardm. Taztyormufsun mu demiti, yoksa yazarmsn m? Hangisiydi? rtnn altnda dnp durdum, tavana baktm; onu yeniden grnceye kadar katlanmam gereken al yorucu, bitimsiz yelda'yx dndke canm skld. Birka hafta yle geti: Generalin gezintiye kmasn bekliyor, sonra Taherilerin tezghnn nnden geiyordum. Taheri Hanm oradaysa, bana ayla kolca ikram ediyor, Kabil'deki eski gnlerden, tandmz kiilerden, romatizmasndan konuuyorduk. Ortaya kmn mudaka kocasnn yokluuna denk geldii gznden kamama kukusuz, ama hi belli etmedi. "Ah, Kaka'n kl pay kardn," derdi. Aslnda, Taheri Hanm' orada bulmaktan honuttum, bunun tek nedeni cana yaknl da deildi; onun yarmdayken Sreyya ok daha rahat, ok daha konukand. Annesinin varl, aramzda olup biteni merularyordu sanki - yine de, generalin varl kadar deil, elbette. Taheri Hanm'n refakatilij, sohbetimizi dedikodudan btnyle kurtarmasa bile, dedikodu deerini azarayordu. te yandan kadnn, bana neredeyse yaltaklanmay andran biiminin Sreyya'y utandrd aka ortadayd. 154

Bir gn, Sreyya'yla ikimiz sat pavyonunda yalnzdk, konuuyorduk. Bana okulunu, Fremont'taki Ohlone Koie-ji'ndeki derslerini anlatyordu. "Hangi dal seeceksin?" "retmen olmak istiyorum," dedi. "Gerekten mi? Neden?" "Hep istemiimdir. VirgimVda yaarken, yardmc eitmen belgesi aldm, imdi bir ktphanede haftada bir akam ders veriyorum. Annem de retmendi; Kabil'deki Zargona Kz Lisesi'nde Farsa ve tarih retmeniydi." zerinde geyik boynuzlan bulunan bir apka takm, i gbekli bir adam, be dolarlk bir amdana dolar nerdi, Sreyya kabul etti. Paray ayann dibindeki kk eker kutusuna att. ekingen gzlerle bana bakt. "Sana bir yk anlatmak istiyorum," dedi. "Ama biraz utanyorum." "Anlatsana." "Sama bir ey." "Ltfen anlat." Gld. "Ben Kabil'de, drdnc snftayken, babam ev ilerine yardm etmesi iin Ziba adnda bir kadn tuttu. ran'da, Meat'ta bir kz kardei vard; Ziba okuma yazma bilmedii iin arada bir, kz kardeine mektup yazmam isterdi. Kardeinden gelen mektuplar da bana okuturdu. Bir gn, okuma yazma renmek ister rriisin, diye sordum. Gz kenarlarn knran o koca glmsemesiyle bana bako, ok isterim, dedi. Bylece almaya baladk; ben devlerimi bitirince mutfak masasna oturur ona Alfabeyi retirdim. Bazen, defterlerden bam kaldrnca, Ziba'nn ddkl tenceredeki eti kantrdktan sonra, elinde bir kurunkalem, masann bana getiin' ona bir gn nce verdiim devi yaptn grrdm. "Her neyse, bir yla kalmadan, Ziba ocuk kitaplann oku-155 may skt. Bahede otururduk, bana Dara ile Sara'nn masallarn okurdu - tane tane ama hataszca. Bana Muallim Sreyya demeye balamt - Sreyya retmen." Hafife gld. "ocuka olduunu biliyorum, ama Ziba'nn kendi mektubunu ilk yazd gn anladm: stediim tek ey retmen olmakt. Onunla yle gururlanyordum ki; ayn zamanda da gerekten deerli bir ey yaptm hissediyordum. Anlyor musun?" "Evet," diye attim. Okuryazarlm Hasan'la alay etmek iin kullanm dndm. Bilmedii bir szckle karlatnda, onu nasl ilettiimi. "Babam hukuk okumam istiyor, ama ben retmen olacam. Varsn paras iyi olmasn; tek isteim bu." "Annem de retmenmi," dedim. "Biliyorum. Annem anlatt." Sonra, azndan kaan eyden yz kpkrmz kesildi; ben yokken aralannda bir 'Emir sohbeti' getii ortaya kmt. Sntmamak iin kendimi epeyce zorlamam gerekti. "Sana bir ey getirdim." Arka cebimdeki, zmbalanm kt destesini kardm. "Sz verdiim gibi." Ksa yklerimden birini ona uzattm. "Ah, unutmadn demek," dedi, yz l l. "Teekkr ederim!" Bana ilk kez, u resmi "/owa" ile deil de, sen anlamna gelen "tu" ile hitap ettiini aynmsamama kalmadan, yzndeki glmseme uup gitti. Yz bembeyaz kesildi, gzleri arkamdaki bir eye dikildi. Arkama dndm. Ve General Taheri'yle burun buruna geldim. "Emir can. Hrsl masalcmz. Bu ne zevk," dedi adam, clz bir glmsemeyle. "Selam, General Efendi," dedim, arlaan dudaklanmm arasndan. Yanmdan geti, tezgha doru ilerledi. "Nefis bir gn, 156 deil mi?" Baparman yeleinin cebine sokmutu, teki elini Sreyya'ya doru uzatt. O da kt destesini babasna verdi. "Bu hafta yamur yaacak diyorlar. nanmas zor, deil mi?" Kt rulosunu p kutusuna att. Bana dnd, elini tatllkla omzuma koydu. Birlikte birka adm attk. "Biliyorsun, baem, senden gerekten holandm. Sen efendi bir ocuksun, buna itenlikle inanyorum, ama..." ini ekti, bir elini sallad. "Efendi ocuklarn bile bazen de ihtiyac olur. Dolaysyla, sana bu pazardakilerden hibir farkn olmadn anmsatmak, benim grevim." Sustu. Anlamdan yoksun gzleri, gzlerime ivilendi. "Grdn gibi, buradaki herkesbir masalc." Glmsedi, kusursuz dilerini sergiledi. "Babana sayglarm ilet, Emir can." Elini ekti. Bir kez daha glmsedi. "Neyin var?" diye sordu Baba. Yalca bir kadna satt sallanan, tahta atn parasn almaktayd. "Bir ey yok," dedim. Eski bir televizyonun zerine oturdum. Sonra da anlattm. geirdi: "Ah, Emir." Ama olayn zerinde yle aman aman duracak vaktim olmad. nk birka gn sonra, Baba hastaland. ***

nce, kuru bir ksrk ve nezleyle balad. Nezleyi atlatt, ama ksrk srd. Mendile uzun uzun ksryor, mendili cebine sokuyordu. Doktora grnmesi iin bann etini yedim, ama srarlarm eliyle savuturdu. Doktordan da hastaneden de nefret ederdi. Bildiim kadaryla Baba bir tek, 157 Hindistan'da stmaya yakaland zaman doktora gitmiti. Sonra, iki hafta sonra, onu tuvalete kanl bir balgam tkrrken yakaladm. "Ne zamandr sryor bu?" diye sordum. "Akam yemeinde ne var?" dedi. "Seni doktora gtryorum!" Baba benzincide mdr olmasna karn, patronu ona salk sigortas yaptrmam, Baba da her zamanki kaytszl-yla zerinde durmamt. Bylece onu San Jose'deki ile hastanesine gtrdm. Bizi kabul eden soluk tenli, i gzl doktpr, ihtisasnn ikinci ylnda olduunu syledi. "Senden daha gen, benden daha hasta grnyor," diye homurdand Baba. Gen doktor bizi aaya, gs rntgenine gnderdi. Hemire bizi yeniden ieriye aldnda, doktor bir formu doldurmaktayd. "Bunu kayt masasna gtrn," dedi, aceleyle karalarken. "Nedir o?" diye sordum. "Havale kd." Hl hzl hzl iziktiriyordu. "Ne iin?" "Akcier kliniine." "Neden?" Bana yle bir bak. Gzln alnna itti. Yeniden izik-tirmeye koyuldu. "Sa cierinde bir leke var. Kontrol etmelerini istiyorum." "Leke mi?" Oda anszn kld. "Kanser mi?" dedi Baba, geliigzel bir tavrla. "Olabilir. Sonuta, kuku uyandryor elbette," diye geveledi doktor. "Daha fazlasn syleyemez misiniz?" dedim. "imdilik, hayr. nce bir CAT tarama gerekiyor, sonra da akcier uzmann grmelisiniz." Havale belgesini bana uzatt. "Babanzn sigara itiini sylemitiniz, deil mi?" 158 "Evet." Bam sallad. Baba'ya, sonra yine bana bakt. "Sizi iki hafta iinde arrlar." imden, bu 'kuku' szcyle iki koca hafta nasl yaayacam sormak geldi. Yiyip imeyi, almay, ders almay nasl becerecektim? Beni bu szckle nasl eve yollard? Belgeyi aldm, cebime soktum. O gece Baba'nn uyumasn bekledim, sonra bir battaniyeyi ikiye katladm. Seccade olarak kullandm. Bam yere edim, Kuran'dan yarm yamalak anmsadm dualar (KbiPde mollann bize ezberlettii sureleri} okudum; bsacas, varlndan hi de emin olmadm Tanrdan yardm diledim. u anda mollay, imann ve Tanr'ya duyduu mutlak gveni fena halde kskanyordum. Aradan iki hafta geti, arayan olmad. Ben araynca da, havale kadn kaybettiklerim sylediler. Teslim ettiimden emin miydim? hafta sonra yeniden arayacaklard. Kyameti koparttm; sk bir pazarln ardndan CAT taramay haftadan bire, doktor randevusunu da iki haftaya indirdim. Akcier uzman Doktor Schneider'le grme gayet iyi gidiyordu ki, Baba ona nereli olduunu sordu. Adam Rusya, dedi. Baba kendini kaybetti. '"zr dileriz, Doktor," dedim, Baba'yi bir kenara ekerek. Doktor Schneider glmsedi, geri ekildi; stetoskobu hl elindeydi. "Baba, bekleme odasnda Doktor Schneider'n biyografisini okudum. Michigan'da domu. Michigan! O bir Amerikal; seninle benim asla olamayacamz kadar Amerikal." Baba yzn ak-sak bir ey syler gibi buruturdu: "Nerede doduu umurumda bile deil; o bir Roussi. Ana-babas, atalar RoussPydi. Annenin zerine yemin ederim ki, bana dokunmaya kalkt an, kolunu krarm." 159 "Doktor Schneider'in ana-babas orav?den kam, anlamyor musun? Kamlar!" Ama Baba beni duymuyordu bile. Bazen, merhum kars kadar ok sevdii tek eyin Afganistan, merhum vatan olduunu dnyorum. fkeden az kald lk atyordum. Onun yerine derin bir soluk aldm, doktora dndm: "zr dilerim, Doktor. Bu i yrmeyecek." Bir sonraki akcier uzman, Doktor Amani ranlyd; Baba onaylad. Sarkk bykl, gr, kr sal, yumuak sesli doktor tarama sonulann aldn ve 'bronoskopi' denen bir ilem uygulayacan syledi: Cierdeki ktleden alaca bir paray tahlil iin patolojiye gnderecekti. Bir sonraki haftaya gn verdi. Ona teekkr ettim, Baba'y muayenehaneden kardm; imdi bu yeni 'kde' szcyle, 'kuku'dan kat kat uursuz bir tns olan szckle btn bir haftay nasl geireceimi dndm. Keke Sreyya yanmda olsayd.

Zamanla, kanserin pek ok ad olduunu rendik - tpk eytan gibi. Baba'nnkine 'Orak Hcre Kanseri' deniyordu. lerlemi. Ameliyat edilemez. Baba, Doktor Amani'den hi olmazsa bir yorumda bulunmasn istedi. Adam dudaklarm srd, Vahim' szcn kulland. "Kemoterapi uygulanabilir, elbette," dedi. "Ama yalnzca hafifletici olur." "Ne demek bu?" diye sordu Baba. Doktor i geirdi. "Sonucu deitirmez, yalnzca uzatr, demek." "Bu drst yant iin teekkr ederim, Doktor Amani," dedi Baba. "Kemo filan istemiyorum." Yznde, yemek kuponlarm Bayan Dobbins'in masasna brakrkenki kararlln ayns vard. "Ama Baba..." "Sakn bana insanlarn yannda kar kma, Emir. Asla. Kim olduunu sanyorsun sen?" 160 General Taheri'nin bitpazannda deindii yamur, birka hafta gecikmeyle de olsa, sonunda baarmt; biz Doktor Amani'nin muayenehanesinden karken, yoldan geen arabalar kaldrmlara pis su sratmaktayd. Baba bir sigara yakt. Yol boyunca sigara id. O anahtarn apartmann kapsna sokarken, "Keke ke-moyu bir deneseydin, Baba," dedim. Baba anahtar cebine soktu, beni yamurdan kurtarmak iin, binann izgili tentesinin altna ekti. Sigaray tutan elini gsme dayad. "Bas! Ben kararm verdim." "Peki ya ben, Baba? Ben ne yapacam?" Gzlerim doldu. Yamurdan slanm yzn bir tiksinti yalad. ocukken dtm, dizlerimi paralayp aladm zaman yzn kaplayan anlamn aynsyd. Bu ifadenin nedeni, alamamd; im di de yle. "Yirmi iki yandasn, Emir! Koca adam oldun! Sen..." Azm at, kapad, bir daha at. Syleyeceklerini kafasnda evirip eviriyordu. Tepemizde, yamur damlalar adr bezinden yaplma tenteyi dvyordu. "Sana ne olacan soruyorsun, yle mi? Bunca yldr btn abamn, sana retmeye altm her eyin tek amac, seni bu soruyu asla sormayacak biri yapmakt!" Kapy at. Srtn bana dnd. "Bir ey daha var. Bunu kimse renmeyecek, anlald m? Hi kimse. Bana acmalarn istemiyorum." Sonra, lo hole girdi. O gn televizyonun karsnda, sigarann birini sndrp tekini yakarak geirdi. Neye ya da kime meydan okuduunu bilemiyordum. Bana? Doktor Amani'ye? Yoksa hi inanmad Tanr'ya m? Bir sre, kanser bile Baba'y bitpazanndan uzaklatramad. Cumartesileri garaj satlann dolayor -Baba src, ben klavuz- pazar gnleri de sergi tezghmz kuruyorduk. Pirin lambalar. Beysbol eldivenleri. Fermuan bozuk kayak 161 anoraklar. Baba eski lkeden tandklarn selamlyor, ben mterilerle bir-iki dolar iin ekiiyordum. ok fark edermi gibi. Tezgh her kapatta, yetim kalacam gne bir adm daha yaklamyormuum gibi. Bazen, General Taheri'yle kars bizi grmeye gelirdi. Diplomatl bir an elden brakmayan general bana glmser, tokalarkcn iki elini birden kullanrd. Ama Hanm'n sessizlii yeniydi. Zaman zaman, o gizli, hafif arpk tebessmlerin ve generalin bakmad anlarda bana? frlatt sinsi, af dileyen baklarn bozduu bir suskunluktu bu. gnleri, pek ok 'ilkin' yaand dnem olarak anmsyorum: Baha'nn banyoda inlediini ilk duyuum. Yastnda ilk kez kan buluum. Baba yldr alt benzin istasyonuna, hastalk nedeniyle bir gn olsun gitmemezlik etmemiti: bir ilk daha. O ylki Cadlar Bayram'nda, cumartesi ie vakti Baba ylesine bitkin dmt ki, ben inip vr zvr iin pazarlk ederken, o direksiyonda bekledi. kran Gn'nde, daha le olmadan tkendi. n imenliklerde Noel Baba kzaklar belirip am aalarn yapay karlar kapladnda, Baba evde kald, ben otobs tek bama yarmadann orasna burasna srdm. Bazen, bitpazarndaki Afgan tandklar Baha'nn ok kilo verdiinden dem vururdu. Balarda, vg olarak. Hangi diyeti uyguladn soranlar bile kt. Ama kilo kayb bir trl durmaynca, vgler de sorular da kesildi. Baba zayflamay srdrd. Ve srdrd. Yanaklar kt. akaklar eridi. Gzleri yuvalarna ekildi. Ylbandan hemen sonra, serin bir pazar gn Baba tknaz bir Filipinli'ye bir abajur satmaya alyor, bense otobste onun dizlerine rtecek bir battaniye aranyordum. "Hey, ahbap, bu adamn yardma ihtiyac var!", dedi Fili-162 pinli, korkuyla. Dndm ve Baba'y yerde buldum. Kollan, bacaklar seiriyordu. "Kontak!" diye haykrdm "Yardm edin!" Baba'ya kotum. Azndan kpk geliyor, kpkl salyalar sakaln slatyordu. Devrik gzlerinin yalnzca ak grryordu. insanlar bize doru seirtti. Birinin 'nbet geiriyor' diye bardn duydum. Bir bakas haykryordu: "9H'i arayn!" Koan ayak seslen duydum. Kalabalk evremizi sararken, gkyz karard. Baba'nn tkr krmzya dnd. Dilini srmt. Yanna diz ktm, kollarna yaptm, defalarca yineledim: "Buradaym, Baba, yanndaym, iyileeceksin, bak, yanndaym." Bylece kaslmalara, sarslmalara son verebilirmiim gibi. Baba'y rahat brakmalar iin onlar kandrmaya alr gibi. Dizlerimin

slandn hissettim. Baba'nm mesanesinin boaldm grdm. it, Baba can, buradaym. Olun yannda. Ak sakall, dazlak doktor beni odadan darya ekti. "Babann CAT sonularn birlikte, bir kez daha gzden geirelim," dedi. Filmleri koridordaki kl kutuya takt, kurunkaleminin silgisiyle Baba'nn kanser resimlerine dokundu, kurbann ailesine katilin karakolda ekilen fotoraflarn gsterir gibi. Baba'nn beyni bu resimlerde iri bir cevizin kesitine benziyordu; tenis topu biiminde, gri lekelerle delik deik. "Grdnz gibi, kanser sram," dedi. "Beyindeki imeyi yavalatmak iin steroit kullanmal, nbeti engelleyen ilalar da. Ayrca, hafifletici radyasyon da neririm. Bunun anlamn biliyor musun?" Evet, dedim. Kanser syleminde uzman olup kmtm. "Pekl," dedi. ar cihazn kontrol etti. "Gitmeliyim, ama bir ey sormak istediinde bana ulaabilirsin." 163 "Teekkr ederim." Geceyi Baba'nm baucunda, bir iskemlede geirdim. Ertesi sabah, koridorun sonundaki bekleme odas Afgan-larla dolmutu. Newarkli kasap. Baba'nm yetimhanesinde alm olan bir mhendis. Odaya dolutular, Baba'ya alak sesle sayglarn sundular. Gemi olsun, dediler. Baba uyankt; sersemlemi ve bitkin ama uyank. leye doru, General Taheri'yle kars geldi. Sreyya ar-kalarndayd. Baktk, ayn anda gzlerimizi kardk. "Naslsn, dostum?" dedi General Taheri, babamn elini tutarak. Baba, kolundan sarkan serum kordonunu gsterdi. Clz clz glmsedi. General de ona. Baba, "Keke zahmet etmeseydiniz," dedi, atallam bir sesle. "Ne zahmeti," dedi Taheri Hanm. General atld: "Zahmet ne demek? En nemlisi, bir eye ihtiyacn var m? Herhangi bir ey? Ltfen ekinme; beni kardein say." Baba'nm bir keresinde Petunlar iin syledii bir eyi anmsadm. Kaln kafal ve ar marur insanlar olduumuzun farkndaym, ama ihtiya annda, yannda grmek istediin tek kii, bir Peftun'dur. Baba yastn zerindeki ban sallad. "Buraya gelmen bile gzlerimi amaya yetti." General glmsedi, Baba'nm elini svazlad. "Sen naslsn, Emir can? Bir ihtiyacn var m?" Bana bak biimi, gzlerindeki scaklk... "Hayr, sa olun, General Efendi. Ben..." Boazma br yumru tkand, gzlerim yaard. Odadan kaarcasna ktm. Koridorda, bir gece nce katilin yzn grdm kl kutunun yannda durup aladm. 164 Baha'nn kaps ald, Sreyya darya kt. Yanma gelip durdu. Gri bir bluzla kot pantolon giymiti. Salar akt. Kollarna snmak istedim. "ok zgnm, Emir," dedi. "Hepimiz bir terslik olduunun farkndaydk, ama bu hi aklmza gelmemiti." Gmleimin yeniyle gzlerimi sildim. "Kimsenin bilmesini istemedi." "Bir eye ihtiyacn var m?" "Hayr." Glmsemeye altm. Elini elimin zerine koydu. lk temasmz. Elini tuttum. Yzme gtrdm. Gzlerime. Sonra, braktm. "eriye girsen iyi olur. Yoksa baban peime der." Glmsedi, bayla dorulad. "Haklsn." Arkasn dnd. "Sreyya?" "Evet?" "Gelmene sevindim. Benim iin... yle anlaml ki." Baba'y iki gn sonra taburcu ettiler. Onu radyasyon tedavisine raz etmek iin, 'radyoloji uzman' dedikleri birini getirdiler. Baba kabul etmedi. Onu ikna etmem iin beni ikna etmeyi denediler. Ama ben Baha'nn yzndeki anlam grmtm. Onlara teekkr ettim, formlan imzaladm ve Ford Torinomla Baba'y eve gtrdm. O gece, Baba zerine yn bir battaniye alp divana uzand. Ona scak ayla kavrulmu badem gtrdm. Kolumu srtna doladm, onu kolayca kaldrdm. Krekkemii parmaklarmn altnda bir ku kanad gibiydi. Battaniyeyi gsne ektim; kaburgalar o ince, sarkk deriyi geriyordu. "Bir arzun var m, Baba?" "Yok, bacem. Sa ol." Yanna oturdum. "O zaman ben senden bir ey isteyecein-- ok yorgun deilsen, elbette." 165 "Nedir?" "Senden khastegari gitmeni istiyorum. General Tahe-ri'nin kzn istemeni." Baha'nn kuru dudaklar bir glmsemeyle kvrld. Solmu bir yapraktaki, yeil bir benek. "Emin misin?" "Bugne kadar hibir eyden bu kadar emin olmadm." "yice dndn m?" "Balay, Baba."

"yleyse ver u telefonu bana. Bir de kk defterimi." Afalladm. "imdi mi?" "Ne zaman, peki?" Glmsedim. "Peki." Ona telefonu verdim, sonra da, Baha'nn Afgan dosdannn numaralanm kaydettii, kk, siyah not defterini. Taherileri buldu. Numaray evirdi. Almac kulana gtrd. Yreim gsmde taklalar atyordu. "Cemile can? Selamn aleykm," dedi. Kendini tantt. Bekledi. "Daha iyiyim, sa ol. Gelmeniz yle byk bir incelikti ki." Bir sre dinledi. Ban sallad. "Unutmam, teekkr ederim. General Efendi evde mi?" Duraklama. "Teekkr ederim." Bana evrilen gzleri l sld. Nedense iimden glmek geldi. Ya da lk atmak. Elimin ayasn azma bastrdm, hafife srdm. Baba usulca kkrdad. "General Efendi, selamn aleykm... Evet, ok daha iyiyim... Balay... ok naziksin, General Efendi. Yarn sabah sizi ve Taheri Hanm' ziyarete gelmek istiyordum. Hayrl bir i iin... Evet... On bir mi; ok gzel. Hoa kaln. Khoda ha-fez. Telefonu kapad. Baktk. Kkr kkr glmey^baladm. Baba da yle. Baba salarn islam, geriye doru tarad. Temiz, beyaz bir 166 gmlek giymesine yardm ettim, kravatn baladm; boynayla yaka arasndaki alt santimlik boluk gzmden kamama. Baba'mn gittii zaman ardnda brakaca btn o boluklar dndm, baka eyler dnmek iin kendimi zorladm. Gitmemin ki. Henz deil. stelik bu, gzel eyler dnlmesi gereken bir gnd. Mezuniyetime giydii, kahverengi takm elbisesinin ceketi fena halde bollamt - daha dorusu. Baba onu dolduramayacak kadar erimiti. Kollan kvrmam gerekti. meldim, ayakkabsnn backlarn baladm. Taheriler, Fremont'un geni bir Afgan nfus barndran bir semtinde, dz, tek kad bir evde oturuyorlard. Geni pencereleri, eimli bir ats, sardunya sakslanyla ssl, st kapal bir sundurmas vard. Generalin gri minibs araba yolundayd. Baba'nn Ford'dan inmesine yardm ettim, yeniden direksiyona getim. Yolcu camndan ieriye eildi. "Evden ayrlma, bir saat sonra aranm." "Peki, Baba," dedim. "yi anslar." Glmsedi. Uzaklatm. Dikiz aynasndan baknca, Baba'nn son babalk grevini yerine getirmek zere, Taherilerin araba yolunu topallayarak ktn grdm. Baba'nn aramasn beklerken, oturma odamz arnladm. Uzunluk on be adm. Genilik on buuk adm. Ya general hayr derse? Ya benden nefret ediyorsa? kide bir mutfaa gidiyor, saate bakyordum. Telefon saat tam on ikide ald. Baha'yd. "Evet?" "General kabul etti." Soluumu brakverdim. Oturdum. Ellerim titriyordu. "Ya?" 167 "Evet, ama Sreyya can yukarda, odasnda. Seninle konumak istiyor." "Peki." Baba birine bir ey syledi, bir trtnn ardndan, telefonu kapad. "Emir?" Sreyya'nn sesi. "Setew." "Babam olur dedi." "Biliyorum," dedim. Almac teki elime geirdim. Srtyordum. "yle muduyum ki, ne diyeceimi bilemiyorum." "Ben de muduyum, Emir. Ben... olanlara inanamyorum." Gldm. "Biliyorum." "Dinle," dedi. "Sana bir ey sylemek istiyorum. imdiden bilmen gereken bir ey..." "Ne olduu umurumda bile deil." "Bilmen gerek. Aramzda sr olmamal. Ayrca, benden duyman yelerim." "Kendini iyi hissetmeni salayacaksa, syle tabii. Ama hibir eyi deitirmeyecek." Kar uta uzun bir sessizlik oldu. "Virginia'da yaarken, bir Afgan erkeiyle kam. O srada on sekiz yandaydm... isyanknn... budalann tekiydim... o uyuturucu kullanyordu... Bir ay kadar birlikte yaadk. Virginia'daki btn Afgan -lann diline dmtk. "Sonunda, Peder bizi buldu. Kapya dikildi ve... beni eve dnmeye zorlad. Deli gibiydim. Banyor, anyor, ondan nefret ettiimi hayknyordum...

"Her neyse, sonuta eve dndm ve..." Alamaya balad. "zr dilerim." Almac braktn duydum. Burnunu temizledi. "Kusura bakma," dedi, bouk bir sesle. "Eve dnnce, annemin fel geirdiini rendim; yznn sa ya168 nna inme inmiti. Ben... yle byk bir sululuk duydum ki. Bunu hak etmemiti. "Ksa bir sre sonra, Peder California'ya tanmamza karar verdi." Sessizlik. "imdi babanla aranz nasl?" diye sordum. "Her zaman uyumazlklarmz yard, hl da var, ama o gn gelip beni ald iin ona minnettarm. O benim hayatm kurtard." Duraklad. "Evet, anlattklarm seni rahatsz etti mi?" "Biraz," dedim. Ona bir gerek borluydum. Ona yalan syleyemezdim; ben henz tek bir kadnla bile yatmamken, onun bir erkekle birlikte olduunu renmenin iftikhar'm incittiini saklayamazdm. Beni az da olsa rahatsz etmiti, ama Baba'dan khastegari gitmesini istemeden nceki haftalarda, bu konuyu kafamda yeterince kurcalamtm. Ve sonuta u soruya varmtm: Bir insan gemiinden dolay eletirmek bana m dmt? "Fikrini deitirtecek kadar m?" "Hayr, Sreyya. Kesinlikle deil. Sylediklerin hibir eyi deitirmez. Evlenmemizi istiyorum." Yeniden alamaya balad. Ona imreniyordum. Onun sun aa kmt. Dile dklmt. stesinden gelinmi, icabna baklmt. Azm atm, az kald ona her eyi anlayordum: Hasan'a nasl ihanet ettiimi, yalan sylediimi, onu evden kovdurduumu, Baha'yla Ali'nin krk yllk ilikisini tuz buz ettiimi. Ama anlatamadm, Sreyya Taheri'nin yzlerce bakmdan, benden kat kat stn biri olduunun farkndaydm. Cesaret, bunlardan yalnzca biriydi. 169 ON U Ertesi akam laf (yani sz kesmek) iin Taherilerin evine gittiimizde, arabay sokan karsna brakmak zorunda kaldm. Arabalar evin nn oktan doldurmutu. Srtmda dn, Baba'yi khastegar den alp eve gtrdkten sonra satn aldm lacivert takm elbise vard. Dikiz aynasnda kravatm kontrol ettim. "Hofteep grnyorsun," dedi Baba. Yakkl. "Sa ol, Baba. yi misin? Dayanabilecek misin?" "Dayanmak m? Bu benim yaammn en mutlu gn, Emir." Yorgun yorgun glmsedi. eriden kulama konumalar geliyordu; glmeler, hafif bir Afgan mzii - Sarahang stat"tan bir jjazeFdi galiba. Zili aldm. Kapdaki gzetleme penceresindeki perde ekil170 di, bir yz darya bakt, sonra grnmez oldu. Bir kadn sesi duyuldu: "Geldiler!" Konumalar kesildi. Biri mzii kapad. Kapy Taheri Hanm at. "Selamn aleykm" dedi; yz l sld. Salarna perma yaptrm olduunu fark ettim; ayak bileine kadar uzanan, siyah, zarif bir elbise giymiti. Ben hole girince, gzleri buuland. "Daha kapda alamaya baladm, Emir can," dedi. Baba'nn dn gece tembihledii gibi eildim, elini ptm. Bizi aydnlk bir koridordan geirip oturma odasna soktu. Lambrili duvarlarda, yeni ailemin fotoraflar aslyd: Kabark sal, gen Taheri Hanm'la general, arkada Niagara elalesi. Taheri Hanm, zerinde bol bir elbise, yannda dar yakal bir ceket giymi, ince bir kravat balam, gr, siyah sal general; tahta bir dnme dolaba binmeye hazrlanan, el sallayp glmseyen, di teli gnete parlayan Sreyya. Generali gz alc niformasyla, rdn Kral Hseyin'le el skrken gsteren bir fotoraf. Zahir ah'in bir portresi. Salonda, duvarn dibine sralanm olan iskemlelere oturmu iki dzine kadar konuk vard. Baba girince herkes ayaa kalkt. Baba nde, ben arkada yavaa salonu dolatk, konuklarla tokalatk. Generalle (yine gri takm elbise) Baba kucaklatlar, birbirlerinin srtna pat pat vurdular. Saygl, alak bir sesle birbirlerini selamladlar. General beni bir kol boyu uzakta tutup bilgi bilgi glmsedi: "te, bu i byle yaplr, bapem. Afgan usul," der-cesine. Birbirimizin yanan kez ptk. Kalabalk salonda yerimize oturduk; Baba'yla yan yana, generalle karsnn karsna. Baba'nn soluklan biraz hrltlyd; mendiliyle sk sk alnn, kafasn kuruluyordu. Ona baktm grd, yzne gergin bir tebessm oturtmay becerdi. Dudaklarn, 'ben iyiyim' dercesine oynatt. 171 Sreyya geleneklere uygun bir biimde, ortada grnmyordu. Birka dakikalk ho beten sonra, general genzini temizledi. Salon sessizleti, herkes gzlerini saygyla kucana dikti. General ban Baba'ya doru sallad. Baba da kendi genzini temizledi. Sze balad; konuurken sk sk durup soluklanmas gerekiyordu. "General Efendi, Cemile Hann can... Bugn olumla birlikte, evinize byk bir alakgnlllkle geldik. Sizler sekin ve saygn ailelerden... erefli bir soydan gelen... onurlu, saygdeer insanlarsnz... im, evinizde bulunduum u an... size, soyadla-nnza ve atalarnzn hatrasna... sonsuz bir ihtiram ve... snrsz

bir saygyla dolup tamakta." Durdu. Birka derin soluk ald. Alnn kurulad. "Emir can benim tek olum... tek ocuum... Bana ok iyi bir evlat oldu... Umarm nezaketinize layk olur. Emir canla ben... bizi onurlandrmanz ve olumu... ailenize kabul etmenizi rica ediyoruz." General ban kibarca sallad. "Sizin gibi bir insann olunu ailemize katmaktan byk eref duyarz," dedi. "annz herkesin malumudur. Kabil'de sizin aciz bir hayranmzdm, bugn de yleyim. Ailemizin ailenizle birlemesi, bizim iin onurdur. "Sana gelince, Emir can, seni evime hem bir evlat hem de gzmn nu^u olan kzmn kocas olarak kabul ediyorum. Aan acmz, sevincin sevincimiz olacak. Umarm, Cemile Hala'nla beni ikinci bir -na-baba sayarsn. Biricik Sreyya'mla sana muduuklar dilerim. Hayr dualarmz sizinle." Herkes alklad; bu iaret zerine balar koridora evrildi. Beklediim an gelmiti. Sreyya koridorun ucunda grnd. arap renginde, geleneksel, uzun kollu ve srma ili, gz kamatrc bir Afgan elbisesi giymiti. Baba elimi tuttu, skn. Taheri Hanm bir 172 kez daha gzyalarna bouldu. Sreyya, arkasnda bir dizi akraba gen kzla, bize doru ar ar ilerledi. Babamn elini pt. Sonunda, yanma oturdu, gzlerini yere dikti. Alklar iddedendi. Gelenee gre, Sreyya'nn ailesinin bir nian treni, iri-ni-hori dzenlemesi gerekiyordu - 'Tatl Yeme' treni. Bunu, birka aylk bir nianllk dnemi izleyecekti. Sonra da sra, masrafn babamn karlayaca dne gelecekti. irni-hori fikir birliiyle adand. Nedenini herkes biliyordu, dolaysyla kimse szcklere dkmedi: Baba'nm yle -be ay yoktu. Evlilik hazrlklar srerken, Sreyya'yla bir kez olsun yalnz kalamadk - henz evlenmediimiz, hatta prinihori bile yapmadmz iin, uygunsuz karlanrd. Ben de, Baha'yla birlikte Taherilere gitmek, ailece akam yemekleri yemekle yetindim. Sofrada Sreyya'nn karsna oturmak. Ban gsme bastrp salarn koklamann nasl bir ey olduunu hayal etmek. Onu pmek. Onunla sevimek. Baba evrussi (dn treni) iin otuz be bin dolar harcad - biriktirdii parann neredeyse tamamn. Fremont'ta Af-ganlara ait byk bir dn salonu kiralad; babay Kabil'den tanyan patron, ona hatn saylr bir indirim yapt. Baba bir rnek alyanslarmzn, p/#'lann ve elimle setiim prlanta yzn parasn dedi. Bana bir smokinle nikh iin gereken, geleneksel yeil takm elbiseyi ald. Dn gecesi iin yaplan ve -Tann'ya kr- ounluunu Taheri Hanm'la arkadalarnn sdendii hazrlklardan, btn o kouturmadan yalnzca bir avu, blk prk an anmsyorum. Nikhmz, rnein. Bir masann evresine dizildik; Srey-173 ya da ben de yeil giymitik; islam'n rengi, ama ayn zamanda da baharn, taze balanglarn rengi. Sreyya'nn zerinde uzun kollu bir elbise, yznde pee vard; masadaki tek kadn oydu. Baba, General Taheri (bu kez smokinli), Sreyya'nn amca ve daylar masann evresindeki iskemlelere dizilmilerdi. Sreyya'yla ikimiz, ciddi ve saygl, yere bakyor, arada bir aktrmadan bakyorduk. Molla tanklara alldk sorulan sordu, Kuran okudu. Srayla yemin ettik. Belgeleri imzaladk. Sreyya'nn days, Virginia'dan gelen erif can ayaa kalkt, boazn temizledi. Sreyya onun yirmi yldan fazladr Amerika'da yaadn sylemiti. Gmenlik Brosu'nda alyordu ve Amerikal bir kadnla evliydi. Kua benzeyen bir yz, kabank salan olan bu ufak tefek adam ayn zamanda bir airdi; bir otel kdna, Sreyya iin yazd uzun iiri okudu. Bitirince, konuklar hayranlklann dile getirdi: "Vay, vay, erif can!" Sonra, srtmda smokin, yzn rten duva, bembeyaz gelinliiyle bir per? den farksz grnen Sreyya'yla birlikte, ellerimiz kilitlenmi, sahneye doru yrymz anmsyorum. Baba ar aksak yryyle benim yanmda, generalle kans da Sreyya'nn yanndayd. Salonda, alklayan konuk denizini yararak, patlayan flalar yznden gzlerimizi krptrarak ilerlerken, amcalar, daylar, hala ve teyzeler, kuzenlerden oluan bir geit alay bizi izliyordu. Sreyya'nn kuzenlerinden biri, erif cann olu, biz adm adm ilerlerken, bamzn stne bir Kuran tuttu. Hoparlrlerden dn mar ahesta boro yayld; Baha'yla Kabil'den ayrldmz gece, Ma-hipar kontrol noktasndaki Rus askerin syledii ark: Sabaht kilitleyip anahtarm kuyuya at, Usulca git, gzelim aym, usulca git. Sabah gneine domay unuttur, Usulca git, gzelim aym, usulca git. 174 Sahneye kurulmu, bir tahta benzeyen divanda oturduumu anmsyorum; Sreyya'nn eli elimde, karmzda bize evrilmi yz ksur yz. Ayna meshef 'yaptk; bize bir ayna verdiler, ba baa, birbirimizin yanslarna bakabilmemiz iin de bamzn stne bir rt rttler. Sreyya'nn aynadaki glmseyen yanssna bakarken, rtnn salad o bir anlk mahremiyette, ilk kez fsldadm: Seni seviyorum. Yanaldan kpkrmz oldu - kna kadar krmz. Tabaklar dolusu, rengrenk yiyecekler anmsyorum; oban kebab, oleb-goti ve safranl pilav. Baba divanda aramzda oturuyor, glmsyor. Terli erkekler halka olmu, geleneksel attan dans yapyor; zplyor,

eiliyor, tabla'nn delice ritmine uyup hzlanyor, daha da hzlanyor, sonunda bitkin bir halde halkadan kopuyorlar. Keke Rahim Han da burada olsayd, dediimi anmsyorum. Bir de, acaba Hasan da evlendi mi, diye merak ettiimi. Eer yleyse^ rtnn altndaki aynada kimin yzne bakmt? Hangi knal eli tutmutu? Gece saat iki gibi, parti dn salonundan Baba'nn dairesine tand. Bir kez daha aylar demlendi, mzik komular polis arncaya kadar srd. Sonra, gnein domasna bir saat kala ve konuklar nihayet gittikten sonra, Sreyya'yla ilk kez ba baa kaldk. Yaamm boyunca, evremde hep erkekler olmutu. O gece bir kadnn yumuakln, sevecenliini kefettim. Baba'nn dairesinde oturma fikri, Sreyya'dan kmt. "Kendi evimizin olmasn istemez misin?" dedim. . "Kaka can bu kadar hastayken mi?" diye karlk verdi. Gzleri, bir evliliin bu koullarda balatlamayacan sylyordu. Onu ptm. "Teekkr ederim." Srevva kendini babanm bakmna adad. Sabahlan kah-175 valtsn hazrlyor, yataktan inmesine yardm ediyordu. Ona haplarn veriyor, giysilerini ykyor, her leden sonra gazeteden uluslararas haberleri okuyordu. En sevdii yemei, glkle -be kak alabildii patates sorva'yx piiriyor, her gn onu mahaliede ksa bir yrye kartyordu. Baba yataa dnce de, bedeninde yara almasn diye, onu her saat ba evirmeye balad. Bir gn, eczaneden Baba'nm morfin haplann alp eve dndm. Tam kapy kaparken, Sreyya'nn abucak Baba'nm battaniyesinin altna bir ey soktuunu grdm. "Hey, grdm! Siz ikiniz ne eviriyorsunuz, bakalm?" "Hibir ey," dedi Sreyya glmseyerek. "Yalanc!" Baba'nm battaniyesini kaldrdm. "Bu da ne?" dedim, deri kapl defteri grr grmez anladm halde. Parmaklarm altn yaldzl dikilerinde gezdirdim. Havai fiekleri, Rahim Han'n defteri verdii geceyi, on nc doum gnm, czrdayan, krmz, yeil, san buketler halinde patlayan kvlcman anmsadm. "Bu kadar iyi yazabildiine inanamyorum," dedi Sreyya. Baba yastktaki ban bin glkle kaldrd. "Onu ben kandrdm. Umarm kzmazsn." Defteri Sreyya'ya geri verdim, odadan ktm. Baba alamamdan nefret ederdi. Dnden bir ay sonra Taheriler, erif, kans Suzy ve Sreyya'nn birka teyzesi, akam yemeine bize geldiler. Sreyya sebze pilav yapt - spanakl, kuzu etli pilav. Yemekten sonra yeil ay itik, drder kiilik gruplar halinde iskambil oynadk. Sreyya, ben, erif ve Suzy ayn sehpada oynuyorduk; Baba hemen yanmzdaki kanepede, yn bir battaniyenin altnda yatyordu. erifle akalamam, Sreyya'yla kk parmaklanmz birbirine dolaymz, karmn sandan 176 sarkan bir bukleyi dzeltiimi seyretti. ten ie glmsedii-ni grebiliyordum; kavaklarn titretii, bahelerin crcrb-ceklerinin sesiyle dolduu Kabil gecelerindeki gkyz kadar geni bir glmseme. Gece yansna doru, Baba onu yatrmamz istedi. Sreyya'yla onu kucakladk, kollarn omuzlarmza attk. Ben onu yataa yerletirirken, Sreyya baucu lambasn sndrd. Baba eilmemizi syledi, her ikimizi de pt. "Az sonra morfininle suyunu getiririm, Kaka can," dedi Sreyya. "Bu gece istemem," dedi Baba. "Bu gece arm yok." "Peki," dedi Sreyya. Battaniyesini zerine ekti. Kapy kapadk. Baba bir daha hi uyanmad. Hayward'daki caminin araba park azna kadar doldu. Arabalar, minibsler binann arkasndaki kellemeye balam imenlie bile ikili, l sralar halinde dizildi. Biraz ge kalanlar, bir park yeri bulabilmek iin caminin kuzeyine, ya da drt sokak ileriye gitmek zorunda kaldlar. Caminin erkekler ksm drt ke, geni bir salondu; zemin Afgan hallar ve yan yana serilmi kilimlerle kaplyd. Ayakkablarn girite karan erkekler salonu doldurdu, kilimlerin zerine bada kurup oturdu. mam nndeki mikrofona Kuran'dan sure'let okuyordu. Ben, len kiinin ailesine yarar biimde, kapnn yanma oturdum. General Taheri de yanma. Ak kapdan, gelen araba kuyruunu grebiliyordum; gne dikiz aynalannda panldyordu. Durup yolculann, koyu renk takm elbiseler giymi, balanna geleneksel bi-cab'hr takm erkekleri indiriyorlard. Kuran'n szckleri salonda yanklanrken, Baba'nn Be177 lucistan'da bir ayyla gretiini anmsadm. Baba yaam boyunca aylarla gremiti. Gencecik karsn kaybetmek. Olunu tek bana bytmek. Sevgili memleketini, vafan'n terk etmek. Yoksulluk. Aalanma. Sonunda da, karsna yenemeyecei bir ay kmt. Ama o zaman bile, Baba grei kendi koullarna gre kaybetmiti.

Her dua dizisinden sonra, cenazeye gelenlerin bir blm kalkp sraya giriyor, elimi sktktan sonra kapya yneliyorlar-d. Tek tek hepsinin elini sktm. ounu doru drst tanmyordum. Kibarca glmsedim, teekkr ettim, Baba hakkndaki szlerini dinledim. "... Taimani'deki evi onun sayesinde yaptm..." "... Allah ondan raz olsun..." "... ondan baka bavurabileceim kimse yoktu, o da beni geri evirmedi..." "... bana i buldu... beni pek tanmazd bile..." "... aabeyim gibiydi..." Onlar dinlerken, kim olduumun, ne olduumun aslnda Baba tarafndan, onun insanlarn yaamnda brakt iz tarafndan belirlendiini fark ettirh. Btn hayatm boyunca, 'Baba'nn olu' olmutum. Ama o artk yoktu. Bana yolu gsteremezdi artk; bundan byle yolu kendim bulmak zorundaydm. Bu dnce beni dehete drd. Daha nce, mezarln Mslmanlara ayrlm olan blmnde, Baba'y ukura indirilerini seyretmitim. mamla bir baka adam, mezarn banda okunmas gereken, doru ayet konusunda tarttlar. General Taheri araya girmeseydi, i byyecekti. mam bir ayet seti, arada bir teki adama ters baklar frlatarak, okudu. lk krek dolusu topra mezara atlarn izledim. Sonra, uzaklatm. Mezarln teki ucuna gittim. Kzl bir akaaacn glgesine oturdum. 178 Artk son taziyeciier de sayglarn sunmu, mikrofonun fiini eken, Kuran'n yeil bir beze sarmakta olan imamn dnda, cami boalmt. Generalle birlikte leden sonra gneine ktk. Basamaklar indik, gruplar halinde sigara ien erkeklerin yanndan getik. Kulama birka szck alnd; gelecek hafta Union City'de oynanacak futbol ma, Santa Clara'daki yeni Afgan lokantas. Hayat Baha'y geride brakp oktan akmaya balamt bile. "Naslsn, baemV diye sordu General Taheri. Dilerimi sktm. Beni sabahtan beri tehdit eden gzyalarna direndim. "Gidip Sreyya'y bulaym," dedim. "Peki." Caminin kadnlar blmne doru ilerledim. Sreyya, annesi ve dnden yle byle anmsadm birka hanmla birlikte, basamaklarda duruyordu. Ona bir iaret aktm. Sreyya annesine bir eyler syledi, yanma geldi. "Yryelim mi?" dedim. "Elbette." Elimi tuttu. ki yan bodur allarla kapl, akl tal, kvrml bir patikada sessizce yrmeye baladk. Tahta bir sraya oturduk, birka sra ileride, bir mezarn bana diz km, mezar tann yanna bir papatya demeti brakmakta olan, yalca bir ifte baktk. "Sreyya?" "Efendim?" "Onu zleyeceim." Elini kucama koydu. Yzk parmandaki alyans, Baha'nn ila's parlad. Baba'mn yasn tutanlarn arabalanyla Mission Bulvan'na doru uzaklatn grebiliyordum. Yaknda biz de ekip gidecektik ve Baba tek bana kalacakt. Sreyya beni kendine ekti; gzyalarn nihayet boald. *** 179 Sreyya'yla nianllk dnemi yaayamadmz iin, Taneliler hakkndaki her eyi, evlenip aileye girdikten sonra rendim. rnein, generalin ayda bir kez, yaklak bir hafta sren ve dnyasn karartan migren krizleri geirdiini. Ba ars balaynca odasna giriyor, soyunuyor, kapatp kapy kilitliyor, ar geinceye kadar da odasndan kmyordu. Kimsenin, brakn ieri girmeyi, kapya vurma izni bile yoktu. Sonunda, srtnda yine o gri takm elbisesi, uyku ve araf kokarak, i, kzarm gzlerle darya kard. Sreyya kendini bildi bileli, annesiyle babasnn ayr odalarda yattn anlatt. Adamn zaman zaman aksileen, pireyi deve yapan biri olduunu rendim: Karsnn getirip nne koyduu kur-ma'dan bir srk aldktan sonra iini ekip taban iterdi; Ta-heri Hanm, "Sana baka bir ey yapaym," der, ama general onu duymazdan gelip somurtur, karnm soan ekmekle doyururdu. Bu tr huysuzlukan Sreyya'y kzdnr, annesini alatrd. Sreyya babasnn yatana ilalar aldn syledi. Sosyal yardm parasyla geindiini, ABD'de bir kez olsun almadn da; onun konumundaki birine yakmayacak bir iste amaktansa devletin verdii ekleri yeliyordu - bitpa-zan onun iin bir hobi, Afgan dostlaryla bir araya gelme frsatyd. General Afganistan'n er ya da ge zgrlne kavuacana, monarinin yemden kurulacana ve onu yine greve aracaklarna inanyordu. Bylece her gn gri takm elbisesini giyiniyor, kstekli saatini kuruyor ve bekliyordu. Taheri Hanm'n (artk ona Cemile Hala diyordum), bir zamanlar Kabil'de sesinin gzelliiyle nl olduunu rendim. Profesyonel olarak hi ark sylememi olmasna karn, ok yetenekliymi - halk sarklan, gnze\ct, hatta genellikle erkek arkclarn tekelindeki ra^a'Iar sylermi. Ama mzie olduka dkn biri olan general (Afgan ve Hindu arkclann klasik gazel plaklarndan oluan, ok zengin bir 180 koleksiyonu vard), bu ii, soyu sopu o kadar da nemsemeyen kiilere brakmann daha doru olacana inanyordu. Evlenirken generalin ne srd ardardan biri de, karsnn halk nnde asla ark sylememesiymi. Sreyya annesinin dnmzde ark sylemek istediini, ama generalin tek bir

bakyla konuyu kapattn anlatt. Cemile Hala haftada bir kez loto oynar, her akam Johnny Carson' izlerdi. Gnlerini bahede glleri, sardunyalar, asma ve orkideleriy-le ilgilenerek geirirdi. Ben Sreyya'yla evlenince, ieklerle Johnny Carson'm pabucu dama atld. Ben Cemile Hala'nn yaamndaki yeni keyiftim. Generalin mesafeli, diplomatik tavrlarnn aksine (ona General Efendi demeyi srdrdm, beni dzeltmedi), Cemile Hala beni ne kadar sevdiini hi gizlemezdi. Her ey bir yana, ben onun etkileyici hastalklar listesini sabrla dinleyen kiiydim; generalse kulan bunlara oktan kapamta. Sreyya'nn sylediine gre, annesi geirdii felten sonra gsndeki en kk arpnty kalp krizine, en hafif szy romatizmal arterite, gzndeki her seirmeyi de yeni bir inmeye yoruyordu. Cemile Hala'nn bana boynundaki bir ilikten sz ediini anmsyorum. "Yarn okulu krar, sizi doktora gtrrm," dedim. Bunun zerine general glmsedi, yle dedi: "Bu durumda okulla iliiini temelli kessen iyi edersin, baem. Hala'nn salk raporlar, Rumi'nin eserleri gibidir - cilder halinde." Ama tek neden, saysz ikyetine kulak verecek bir dinleyici bulmas deildi. En kk bir kukum yoktu: Elime bir tfek alp nme gelene ate etseydim bile, o beni bir an sendelemeyen bir sevgiyle sevmeyi srdrrd. nk ben onun yreindeki en ciddi hastal saaltmm. Onu, her Afgan annenin en byk kbusundan kurtarmtm: saygn, onurlu bir khastegar'm kzna talip olmayaca, kznn tek 181 bana, kocasz, ocuksuz lecei korkusundan. Her kadnn bir kocaya ihtiyac vard. B, onun iindeki arky susturan biri olsa bile. .* Sreyya'dan, Virginia'da olup bitenlerin ayrnlarn da rendim. Bir dndeydik; Sreyya'nn days erif, olunu Ne-warkli bir Afgan kzla evlendiriyordu. Tren, alt ay nce Sreyya'yla evrusi yapmz salondayd. Konuklarn arasnda duruyor, damadn ailesinin geline yzk taksn seyrediyorduk; srt bize dnk, iki orta yal kadnn konumalarn duyduk. "Ne gzel bir gelin," dedi, bir tanesi. "una bir baksana. Nasl da makbul; mehtap gibi." "Evet," dedi teki. "Hem de tertemiz. Erdemli. Eline erkek eli dememi." "Biliyorum. Olan iyi ki kuzeniyle evlenmedi." Sreyya eve dnerken, kendini koyverdi. Ford'u Fremont Bulvan'nda, kaldrmn kenanna, bir sokak lambasnn altna yanatrdm. "Bo ver," dedim, salann svazlayarak. "Kimin umurunda?" "Allah kahretsin; hakszlk bu!" diye bard. "Aldrma. Unut gitsin." "Oullar her gece diskolarda, et peinde. Kz arkadalan-n gebe brakr, evlilik d ocuk sahibi olurlar ama kimse azn ap bir ey sylemez. Eh, delikanllar eleniyor ite! Ben tek bir hata yaparm ve anszn herkes nang, namus diye cyaklamaya balar; mrmn sonuna kadar da bama kakar!" enesine doru akan, doum lekesinin hemen stndeki gzyan baparmamla aldm. "Sana aniatmamm," dedi Sreyya, gzlerini kurulaya-rak, "ama babam o gece karmza dikildiinde, elinde bir t182 fek vard. Ona... yuvada iki kurun olduunu syledi; biri ona, biri de eve dnmeyi kabul etmezsem, kendine. Avaz avaz baryor, babama hakareder yadryordum; beni sonsuza kadar kilit alanda tutamazd, keke lseydi, filan." Gzlerinden yeni yalar boand. "Ona bunu bile syledim, yani keke lseydin, dedim. "Eve dndmzde, annem boynuma sarld; hngr hngr alyordu. Ne dediini anlayamyordum, nk az ikide bir kayyor, szckler birbirine karyordu. Babam beni yatak odama gtrd, tuvalet masasna oturttu. Bana bir makas verdi, sakin bir sesle, salarn kes, dedi. Ben dediini yaparken de izledi. "Haftalarca evden kmadm. ktm zaman da, nereye gitsem Asltlar duydum ya da duyduumu sandm. Bunlar drt yl nce ve be bin kilometre uzakta yaand, ama onlar hl duyabiliyorum." "Siktir et," dedim. Yan hkr yan kahkahay andran bir ses kard. "Babann beni istemeye geldii gece, telefonda sana bunu anlatrken, fikrini deitireceinden emindim." "Bu mmkn deildi, Sreyya." Glmsedi, elimi tuttu. "Seni bulduum iin yle anslym ki. Tandm btn Afgan erkeklerinden farklsn." "Bir daha bundan hi sz etmeyelim, tamam m?" "Tamam." Yanan ptm, kaldrmdan uzaklatm. Arabay srerken, neden farkl olduumu dndm. Belki de nedeni, erkekler tarafndan yetitirilmemdi; kadnlarn arasnda bytlmemi, Afgan toplumunun onlara uygulad ifte standarda dorudan maruz kalmamtm. Belki de nedeni, Baba'nn bir Afgan olarak kesinlikle srad bir baba olmasyd: Kendi kurallarna gre yaayan, toplumsal detleri ancak uy183 gun grrse benimseyen, dayatmalar reddeden bir liberal, bana buyruk biri.

Ama bence, Sreyya'nn gemiini umursamaymm en nemli nedeni, benim de kendime ait bir gemiimin olmasyd. Pimanlk nedir, ok iyi biliyordum. Baba'mn lmnden ksa bir sre sonra, Sreyya'yla Fre-mont'ta tek yatak odal bir daireye teindik; apartman, generalle Cemile Hala'nn evinden bir-iki sokak aadayd. Sreyya'nn ana-babas bize ev hediyesi olarak kahverengi deriden bir kanepeyle bir Mikasa yemek takm ald. General bana bir armaan daha verdi; yepyeni bir IBM daktilo. Kutuya, Farsa yazd bir not ilitirmiti: Emir can, Bu tularda pek ok yk bulman dilerim. General kbal Taheri Baba'nn VW otobsn sattm, bir daha da bitpazanna gitmedim. Her cuma mezarna gidiyordum; bazen, mezar tanda bir buket taze ssen bulunca, Sreyya'nn da uradn anlyordum. Sreyya'yla, evlilik yaamna zg sradan -ve mucizevi-bir dzen tutturduk. Di firalarn, oraplar paylayor, sabahlar gazeteyi elden ele geiriyorduk. Yatan sa tarafnda yatyordu, ben solu yeliyordum. Kabark yastk seviyordu, ben sert yastk. Msr gevreini kuru yemeyi seviyordu (erez attrr gibi); ben sde kartrp. O yaz San Jose Devlet niversitesine, ngilizce blmne kabul edildim. Bir de i buldum; Sunnyvae'deki bir mobilya maazasnda gvenlik grevlisi olarak, vardiya usul a lmaya baladm. Korkun skc bir iti, ama byk bir avan184 taj vard: Saat ala olup da herkes gidince ve glgeler maazay tka basa dolduran, naylon rtl koltuklarn, divanlarn arasna szlnce kitaplarm kartyor, alyordum. lk romanma ite orada, o mobilya maazasnn am ve koloit kokulu ofisinde baladm. Ertesi yl Sreyya da San Jose niversitesi'ne yazld; babasn hayal krklna uratan bir kararla, retmenlii semiti. "Yeteneklerini neden boa harcadn anlayamyorum," dedi general, bir akam yemeinde. "Lisede btn notlarnn A olduunu biliyor muydun, Emir can?" Yeniden kzna dnd. "Senin kadar zeki bir kz avukat ya da siyasal bilimci olabilir. Ve, inallah, Afganistan zgrlne kavuunca da, yeni anayasann hazrlanmasna yardm edebilirsin. Sizler gibi gen Afgan yeteneklere ihtiya duyulacak. Aile adn dnldnde, sana bir bakanlk bile nermeleri mmkn." Sreyya'nn gerildiini, yznn sertletiini hissedebiliyordum. "Ben kk bir kz deilim, Peder. Evli bir kadnm. Ayrca, retmenlere de ihtiya duyulacak." "Herkes retmenlik yapabilir." "Biraz daha pilav alabilir miyim, Anne?" diye sordu Sreyya. General, Hayward'da baz dostlaryla buluacan syleyip ayrldktan sonra, Cemile Hala kzn yattrmaya alt. "Senin iyiliini dnyor," dedi. "Baarl olman istiyor." "Arkadalarna bbrlenmek, avukat kzyla vnmek istiyor. Generale bir madalya daha," dedi Sreyya. "Bu ne samalk!" "Baarlym," diye tslad Sreyya. "Hi olmazsa onun gibi deilim; herkes oravfy\c savarken ylece oturup ortaln yatmasn bekleyen, toz duman dalnca da harekete geip hkmetteki o kk, k koltuunu geri isteyen biri... 185 retmenlik fazla para getirmeyebilir, ama yapmak istediim i, o! retmenlii seviyorum, ayrca sadakayla geinmekten ok daha iyidir." Cemile Hala dilini srd. "Bunlar bir duysa, seninle bir daha asla konumaz." "Merak etme," diye yaptrd Sreyya, peetesini tabaa frlatrken, "o deerli egosunu incitmem." 1988 yaznda, Sovyetler'in Afganistan'dan ekilmesinden al ay kadar nce, ilk romanm bitirdim; Kabil'de geen bir baba-oul hikayesiydi, ounluu generalin verdii daktiloda yazlmt. Bir dzine kadar ajansa bavuru mektubu gnderdim; bir austos gn posta kutumu ap da New Yorklu bir ajanstan metnin tamamn isteyen bir mektup bulunca, donup kaldm. Ertesi gn yolladm. Sreyya zenle paketlenmi msveddeyi pt, Cemile Hala da Kuran'n altndan geirmemiz iin srar etti. Benim iin bir nazr yapacan syledi; kitap kabul edilirse bir kurban kesip etini yoksullara datacakt. "Ltfen, nazr olmasn, Hala can," dedim, yanan perek. "Yalnzca zekt yeter; paray ihtiyac olan birine verirsin, tamam m? Koyun kesmek yok." Al hafta sonra, Martin Greenwalt New York'tan arayp beni temsil etmek istediini syledi. Bundan bir tek Sreyya'ya sz ettim. "Bir menajerimin olmas demek, kitabmn baslaca anlamna gelmez. Martin roman satmay baarrsa, o zaman kutlarz." Bir ay sonra Martin arad ve kitabn yaynlanacam bildirdi. Haberi duyan Sreyya sevinten lklar att. O gece Sreyya'nn ana-babasyla birlikte bir kutlama yemei yedik. Cemile Hala kfte ve beyaz ferni piirmiti. Gzleri nemli general benimle gurur duyduunu syledi. Sonra, 186

Sreyya'yla ikimiz, eve dnerken saun aldm bir ie pahal Merlot'yu atk - general kadnlarn iki imesini ho karlamyor, Sreyya da onun yannda imiyordu. "Seninle yle gururlanyorum ki," dedi karm, kadehini kaldrrken. "Kaka burada olsa, o da gururlanrd." "Biliyorum," dedim, Baba'y dnerek. Keke beni grebilseydi. Gece Sreyya uyuduktan sonra (arap hep uykusunu getirirdi), balkona ktm, serin yaz havasn iime ektim. Rahim Han', ilk ykm okuduktan sonra yazd o kk destek pusulasn dndm. Ve Hasan'. Bir gn, inallah, byk bir yazar olacaksn, demiti. Dnyann her yerindeki insanlar senin kitaplarn okuyacak. Yaammda yle ok iyilikle karlamtm ki. Ve mudulukla. Bunlar hak edip etmediimi merak ediyordum. Roman ertesi yl, 1989 yaznda yaynland; yaync benim iin be kenti kapsayan bir imza turnesi dzenledi. Afgan toplumunda nl biri olup kmtm. Bu, oravi"nm Afganistan'dan btn btne ekildii yld. Afganlar iin bir zafer, bir huzur dnemi olmas gerekirdi. Oysa sava btn iddetiyle srd; bu kez de Afgan Mcahitlerle, Sovyet kuklas Necibulah Hkmeti savayordu. Afgan snmaclar akn akn Pakistan'a akmaya balad. Bu, souk savan sona erdii, Berlin Duvan'nn ykld yld. Bu, Tiananmen Meydan ylyd. Btn bunlann arasnda Afganistan unutuldu. Sov-yetler'in ekilmesi zerine bir sreliine umudan canlanan General Taheri, yeniden giyinip kuanp kstekli saatini kurmaya dnd. Bu ayn zamanda, Sreyya'yla ocuk sahibi olmaya altmz yld. Baba olma dncesi, iimde bir duygu karmaas yarat187 yordu. Pek ok duyguyu ayn anda yayordum: korku, heves, ylgnlk ve heyecan. Kendi kendime soruyordum: Ben nasl bir baba olurum? Tpk Baba gibi olmak istiyordum; ona hi mi hi benzemek istemiyordum. Ama bir yl geti, hibir ey olmad. Her ayba oluunda Sreyya'nn hayal krkl, sabrszl, kzgnl biraz daha artt. imdiye kadar alttan alta dokundurmakla yetinen Cemile Hala da artk iyice dile gelmiti. "Kho Acga?'' diyordu: "Evet? Minik navasa'mi ne zaman alahoo syleyeceim?" iliklerine kadar Petun olan general, bu konuyu azna bile almyordu elbette; bu durumda, kzyla bir erkein arasndaki cinsel eylemi ak ak dile getirmi olurdu - her ne kadar bu erkek, drt yldr kzyla evli olsa da. Ama Cemile Hala bizi bebek konusunda sktrrken, generalin gzleri parlyordu. Bir gece Sreyya'ya yle dedim: "Bu iler bazen biraz zaman alr." "Bir yla, biraz m diyorsun, Emir?" dedi, onda alk olmadm, ters bir sesle. "Bir sorun var, biliyorum." "O zaman doktora gidelim." Doktor Rosen irice bir gbei, tombul bir yz ve kk, dzgn dileri olan, belli belirsiz bir Dou Avrupa aksanyla konuan bir adamd; onda Slav rkna zg bir hava seziliyordu. Trenlere kar belli bir tutkusu vard - muayenehanesi demiryollarnn tarihine ilikin kitaplar, maket lokomotifler, yeil tepelerden, kprlerden yuvarlanarak geen tren resim-kriyie doluydu. Masasnn zerindeki bir levhada yle yazyordu: YAAM BR TRENDR, ATLA. Bize bir rota izdi: nce ben kontrol edilecektim. "Erkekler kolaydr," dedi, parmaklaryla maun masasna hafif hafif vurarak. "Bir erkein 'tohumlamas', zihninin ileyii gibidir: basit, dolaysz, srprizsiz. Oysa siz hanmlar... eh, Tann 188 sizi yaratrken epeyce uram." Bu tohum benzetmesini btn iftlere yapyor muydu acaba? "Ne mutlu bize," dedi Sreyya. Doktor Rosen gld. ten bir kahkahadan yalnzca birka an ksayd. Bana bir laboratuar etiketiyle plastik bir kap verdi, Sreyya'ya da bir dizi kan testi iin bir form. El sktk. "Trene ho geldiniz," dedi, bizi geirirken. Ben snavdan baaryla getim. Ama Sreyya'nn tesderi birka ay srd: Bazal s lmleri, akla gelebilecek her hormon iin kan testleri, idrar testleri, 'Rahim Salgs Testi' denen bir ey, ultrasonlar, baka kan tahlilleri ve baka idrar tesderi. Sreyya'ya 'histeroskopi' denen bir ey uyguland; Doktor Rosen onun rahmine bir teleskop sokup iine bako. Hibir ey bulamad. "Tohumlanma kanallan ak," dedi, lastik eldivenlerini kartrken. Bu deyimi kullanmasa olmaz myd - burada tarmla m urayorduk? Tesder bitince, bize neden ocuk sahibi olamadmz anlayamadn syledi. Sonra, ekledi: Bu hi de allmadk bir durum deildi. Buna "Aklanamayan ya da Nedensiz Ksrlk" deniyordu. Sonra sra tedavi aamasna geldi. nce Clomifen, sonra hMG denen, Sreyya'nn kendi kendine vurduu bir dizi ineyi denedik. e yaramaynca, Doktor Rosen bize Vitro* dlleme yntemini nerdi. Ama zel salk sigortamz yapan irket gnderdii kibar mektupta, tedavi giderlerini karlayamayacan zlerek bildiriyor, bize iyi anslar diliyordu. Bunun zerine, roman iin aldm avans kullandk. VF dlleme, uzun, zahmedi, moral bozucu ve baarsz oldu. Bekleme odalannda saaderce oturup Good Housekeeping ya da Reader's Digest gibi dergileri okumakla, kttan yapma nlkleri defalarca giyip floresan lambal, steril, buz gibi mu-

189 avene odalarna girip kmakla, cinsel yaamnz bir yabancyla en mahrem ayrntlarna kadar konuma rezilliine katlanmakla, saysz ine, sonda ve numuneyle geen aylardan sonra, Doktor Rosen'le trenlerine dndk. Karmza oturdu, parmaklaryla masasnda tempo tutarak, ilk kez 'evlat edinme' szcklerim kulland. Sreyya eve dnnceye kadar alad. Haberi ana-babasna, doktoru son ziyaretimizden bir hafta sonra, pazar gn verdi. Taherilerin arka bahesinde piknik iskemlelerinde oturuyor, ayran iiyorduk; mangaldaki alabalklar pimekteydi. 1991 ylnn Mart ayndaydk. Cemile Hala gllerini, yeni ektii hanmelilerini sulamt; ieklerin rayihas pien baln kokusuna karyordu. ki kez uzand, Sreyya'nn salarn okad, "En iyisini Tanr bilir, ba-pem,'" dedi. "Demek ki byle yazlm." Sreyya srekli ellerine bakyordu. Yorgundu, biliyordum; btn bunlar onu bitkin drmt. "Doktor evlat edinebileceimizi syledi," diye mrldand. General Taheri bam hzla kaldrd. Mangaln kapan kapad. "yle mi?" "Bu da bir seenek, dedi." Evlat edinme konusunu evde de konumutuk. Sreyya en hafif tanmyla, kararszd. Ailesine giderken, yolda, "Aptalca, stelik bouna olduunu biliyorum," demiti, "ama elimde deil. Hep bir gn onu, dokuz ay boyunca kendi kanmla beslediimi bilerek, kollarmn arasnda tutacam hayal ettim; bir gn gzlerine bakmay ve orada seni ya da kendimi grp armay, sonra, bebek bydnde o yzde senin ya da benim glmseyiimi grmeyi... Bunlar olmaynca... Yanlyor muyum?" . "Hayr," dedim. "Bencillik mi ediyorum?" 190 "Hayr, Sreyya." "Bak, eer bunu gerekten yapmak istiyorsan..." "Hayr," dedim. "Eer yapacaksak, en kk bir kukumuz olmamal; ikimizin ortak karan olmal. Aksi halde bebee hakszlk etmi oluruz." Bam cama dayam, bakaca bir ey sylememiti. General geldi, onun yanna oturdu. "Bapem, u evlatlk... meselesi. Biz Afganlara uygun olup olmadndan emin deilim." Sreyya bkkn gzlerle bana bak, iini ekti. "ncelikle, byynce gerek ana-babalann renmek istiyorlar," dedi general. "Onlar sulayamazsn. Bazen, srf onlar dnyaya getirenleri bulmak iin, senin onlarn uruna yllarca urap didindiin evi terk ediyorlar. Kan ok gl bir eydir, bapem, bunu asla unutma." "Bunu konumak istemiyorum artk," dedi Sreyya. "Tek bir ey daha syleyeceim," dedi babas. Celallen-meye baladn grebiliyordum; generalin o kk sylevlerinden biri yoldayd. "Emir can ele alalm. Babasn hepimiz tanrz. Kabil'de bykbabasn tanrdm, onun byk-bykbabasnn kim olduunu bilirdim. stersen, hemen urackta kuaklarca geriye gidip btn atalarn sayp dkebilirim. te bu yzden babas -Allah rahmet eylesin- khastega-rf ye gelince, bir an bile duraksamadm. Ve inan bana, eer babas senin soyunu sopunu bilmeseydi, buraya gelip seni istemezdi. Kan ok gl bir eydir, bapem, ama evlat edindiin zaman, yuvana kimin kann soktuunu asla bilemezsin. "Bak, Amerikal olsaydn fark etmezdi. Burada insanlar ak iin evleniyor; aile ad, ecdat filan sz konusu bile olmuyor. Evlat edinirken de ayn ey; bebek salkl olduu srece herkes mudu. Ama biz Afganz, bapem!" "Balk piti galiba?" dedi Sreyya. General Taheri bir sre onu szd. Sonra, dizine dokundu. "Salkl olduun ve 191 iyi bir kocan olduu iin kret." "Sen ne dnyorsun, Emir can?" diye sordu Cemile Hala. Bardam sardunya sakslarnn durduu kntya braktm; sakslarn altndan su damlyordu. "Galiba General Efendi'ye katlyorum," dedim. General rahadam bir halde ban sallad, mangaln bana dnd. Evlat edinmeye hepimiz farkl nedenlerle karydk. Sreyya'nn kendi nedenleri vard, generalin kendi nedenleri, benim de kendi nedenlerim: Belki bir ey, biri, bir yerlerde yaptklarm yznden baba olma hakkm elimden almt. Belki bana kesilen ceza buydu; dorusu ok da adil bir cezayd. Belki kaderinize byle yazlmtr, demiti Cemile Hala. Evet, belki de kaderimize ocuk yazlmamt. Birka ay sonra, ikinci romanmn nakit avansyla, San Francisco'nun Bernal Tepeleri'nde iki yatak odal, Victoria tarz, ok gzel bir evin peinatn dedik. Sivri bir ats, parke zemini ve kk bir arka bahesi vard; bahede de topraa gml bir tandrla minicik bir gnelenme teras. General teras bitirmeme, duvarlar boyamama yardm etti. Cemile Hala, zellikle Sreyya'nn sevgiye ve destee en ok gereksindiine inand byle bir dnemde, bir saatlik mesafeye tandmz iin sitemler etti, Sreyya'y kartan eyin, tam da bu bunaltc ilgi olduunun farknda bile deildi.

Bazen, Sreyya yanmda uyurken ylece yatar, esintide bir kapanp bir alan tahta kepenklerin gcmsn, crcrbcekle-rinin baheyi dolduran cvltsn dinlerim. Ve Sreyya'nn rahmindeki boluu neredeyse elimle dokunurcasna hissederim; yaayan, soluk alan bir ey gibi. O boluk evliliimize, 192 kahkahalanmza ve sevimelerimize sinsice szd. Gecenin ilerleyen saadetinde, yatak odamzn karanlnda onun Sreyya'nn bedeninden ayrlp aramza girdiini, yerletiini hissederim. Aramzda uyuduunu. Yeni domu bir bebek gibi. 193 ON DRT Haziran 2001 Ahizeyi yuvasna yerletirdim, uzunca bir sre, ylece baktm. Ancak Eflatun'un havlamasn duyup irkildikten sonradr ki, odann ne kadar sessizletiini aynmsayabildim. Sreyya televizyonun sesini kapamt. "Rengin soldu, Emir," dedi, oturduu kanepeden; ana-babasnn ev hediyesi olarak verdii kanepeydi. Sreyya uzanm, Eflatun da ban onun gsne yaslamt; bacaktan ypranm minderlerin altndayd. PBS'nin Minnesota'da-ki kurtlann kt durumuyla ilgili bir belgeselini yanm yamalak izliyor, bir yandan da yaz okulundaki rencilerinin yazd kompozisyonlan dzeltiyordu - alt yldr ayn okulda 194 alyordu. Dorulup oturdu, Eflatun bir srayta divandan atlad. Spnyei cinsi kpeimizin adn general koymutu, Plato'nun Farsas'yd. nk, demiti, bu kpein ince bir zarla kapl, siyah gzlerine yeterince dikkatli ve uzun bakarsan, bilgece eyler dndne yemin edebilirsin. Sreyya'nn gdnda imdi incecik, belli belirsiz bir ya katman vard. Aradan geen on yl kalalarn azck dolgun-larm, o kmr karas salanna birka kl grisi tel katmt. Ama yz, 'kanat am ku' kalar ve ok eski bir Arapa yazdaki harfler kadar zarife kvrlan burnuyla, hl bir prensesin yzyd. "Solgun grnyorsun," diye yineledi, kt destesini sehpaya brakarak. "Pakistan'a gitmem gerekiyor." Ayaa kalkt. "Pakistan m?" "Rahim Han ok hastaym." imdeki bir yumruk, her szckte biraz daha sklyordu. "Kaka'nn eski i orta m?" Rahim Han'la hi karlamam ama benden ok dinlemiti. Bamla doruladm. "Ah," dedi Sreyya. "ok zldm, Emir." "Birbirimize ok yakndk," dedim. "Ben ocukken, dostum olarak grdm tek yetikindi o." Sreyya'ya bir rpda betimleyiverdim: Baha'nn alma odasnda, Baha'yla birlikte ay iiyorlar; sonra Rahim Han bir sigara yakp pencerenin nne dikiliyor; baheden gelen yabani gl kokulu esinti, sigarasnn dumann kartryor. "Bunu anlattn anmsyorum," dedi karm. Durakiad;. "Ne kadar kalacaksn?" "Bilmiyorum. Beni grmek istiyor." "Peki, bu..." "Evet, gvenli. Merak etme, Sreyya." Ne sormak istediini anlamam - on be yllk evliliin sonunda, birbirimizin 195 aklndan geeni okur olmutuk. "Ben yrye kacam.'" "Seninle gelmemi ister misin?" "Yo, yalnz kalmay yelerim." Arabayla Golden Gate Park'a gittim, sonra parkn kuzey ucundaki Spreckels Gl'nn kysnda yrdm. Nefis bir pazar leden sortrasyd; gevrek bir San Francisco yeli, gln ltl sularnda gezinen minicik, dzinelerce tekneyi tatl tatl sallyordu. Bir tahta sraya oturdum, oluyla top atp-tutma altrmas yapan adam seyrettim; kolunu yana amamasn, topu omzunun stnden frlatmasn tembihliyordu. Bam kaldrp baknca, uzun mavi kuyruklu bir ift krmz uurtma grdm. Parkn bat tarafnda, aalarn, yel deirmenlerinin epeyce stnde salnyorlard. Telefonu kapatmadan hemen nce Rahim Han'n syledii eyi dndm. Son anda aklna gelivermi gibi, rasgele, bir sesle sylemiti. Gzlerimi kapadm, o uluslararas, czrtl hattn teki ucunda Rahim Han' grdm. Dudaklar hafif aralk, ba bir yana eik. Yine de, o bitimsiz, siyah gzlerindeki bir ey, aramzdaki dillendirilmemi srdan dem vuruyor. Evet, artk biliyorum - bildiini biliyorum. Bunca yldr kukularmda haklymm. Assef i, uurtmay, zarftaki paray, akreple yelkovam fosforlu kol saatini biliyor. Batan beri biliyordu. Gel. Yeniden iyi biri olmak mmkndr, demiti Rahim Han tam telefonu kapatrken. ylesine syleyivermiti; son anda aklna gelmi gibi. Yeniden iyi biri olmak. Eve dndmde, Sreyya telefonda annesiyle konuuyordu. "ok kalmayacak, Anne can. Bir, belki iki hafta... Evet, Peder'lz sen elbette bende kalabilirsiniz..."

196 General iki yl nce dp kalasn krmt. Bir migren krizinin ardndan, kararm gzleriyle, sersem gibi odasndan karken aya halnn kvrk kenarna taklmt. ln duyan Cemile Hala mutfaktan frlamt. Tarif ederken, "Tpk ortadan ikiye aynlan bir jaroo}nun, bir sprge sapnn atrts gibiydi," demeyi severdi; her ne kadar doktor, krlma sesini iitmesinin olanaksz olduunu ileri srse de. Generalin knlan kalas -ve bunu izleyen teki sorunlar, zatrree, kan zehirlenmesi, hastanedeki uzun kal- Cemile Hala'nn kendi salna ilikin, ezeli szlanmalarna son verdi. Onlarn yerini generalle ilgili yeni yaknmalar ald. Bir dinleyici bulur bulmaz, doktorlarn generalin bbreklerinin durumunu beenmediini sylyordu. Sonra, vnerek ekliyordu: "yi ama, onlar hi Afgan bbrei grmedi ki!" Generalin hastane gnlerinden en ok aklmda kalan ey, Cemile Hala'nn onun bandan bir an olsun ayrlmad, o uyur uyumaz da ona ark sylemeye balad - Kabil'den, Baba'nn bol czrtl, transistorlu radyosundan kulamda kalan arklar. Generalin bozulan sal -ve zaman- Sreyya'yla aralarn yumuatmt. Birlikte yrye kyor, cumartesi gnleri le yemeine gidiyorlard, bazen de general onun derslerine giriyordu. Srtnda o parlam, gri takm elbisesi, kucanda bastonu, snftaki en arka srada glmseyerek otururdu. Arada bir, not ald bile olurdu. O gece yatakta, Sreyya'nn srtna sarldm, yzm salarna gmdm. Yz yze yattmz, birbirimize minik pckler kondurduumuz, gzlerimiz kapanncaya kadar fsl-datmz, mini mini, minik, tombul ayak parmaklanndan, ilk tebessmden, ilk szcklerden, ilk admlardan konutuumuz gnleri anmsadm. Zaman zaman yine yapyorduk, ama artk fisllar okulla, yeni kitabmla, birinin bir partideki 197 gln giysisiyle ilgiliydi. Sevimelerimiz hl iyiydi, bazen iyiden de te, ama kimi geceler yalnzca bir rahadarna hissederdim - her ey olup bittii iin rahat bir soluk almak, sevimenin rehavetine kaplp srklenmek, bir sreliine de olsa, az nce yapamz eyin yararszln unutmak. Hibir zaman sylemedi, ama bazen, Sreyya'nn da ayn eyi hissettiini biliyordum. ylesi gecelerde, herkes yatan kendi tarafna ekilir, onu alp gtrecek olan, kendi kurtarcsna snrd. Sreyya'nnki uykuydu. Benimki, her zamanki gibi, bir kitap. Rahim Han'n arad gece karanlkta yattm, gzlerimi panjurlann arasndan szan aynn duvarlara izdii kout, gm izgilere diktim. Bir ara, galiba afaktan hemen nce, uyuyakaldm. Ve ryamda Hasan' grdm; karda kouyor, yeil papan'mn ucu yere srtnyordu; siyah, kauuk boda-nnn ezdii kar trdyordu. Omzunun stnden geriye bard: Senin ipin, bin tane olsa yakalarm! Bir hafta sonra, Pakistan Havayollarnn uanda cam kenarnda oturmu, niformal iki havaliman iisinin tekerlekli merdiveni ekiini izliyordum. Uak terminalden uzaklat, az sonra havadaydk, buludan yanyorduk. Bam cama yasladm. Bou bouna olduunu bile bile, uykumun gelmesini bekledim. 198 ON BE Uam Peaver'e indikten saat sonra, sigara dumanyla dolu bir taksinin, demesi yrtk arka koltuunda oturuyordum. Kendini Gholam diye tantan ofr zincirleme sigara ien, terli, ufak tefek biriydi; arabay kaytsz hatta pervaszca sryor, arpmalardan kl pay kurtuluyor ve durmadan konuuyordu; szckler azndan bir sel gibi boalmaktayd: "... lkende olup bitenler korkun, jy#r. Afgan halkyla Pakistan halk karde gibidir. Byle bilir, byle sylerim. Mslmanlar birbirine yardm etmeli, dolaysyla..." Kulam adamn sesine kapattm, kendimi de kibarca ba sallama'konumuna ayarladm. 1981'de Baba'yla birka ay kaldm Peaver'i gayet iyi anmsyordum. u anda Camrud 199 yolunda batya doru ilerliyorduk; az nce byk Kla'nn ve yksek duvarl, skk nizaml subay evlerinin nnden gemitik. Yanmdan bulank lekeler halinde akp giden kent bana Kabil'in -benim tandm Kabil'in- ok daha kalabalk, cvl cvl bir eitlemesini artrd; zellikle de Koeh-Morgha'y ve Hasan'la sk sk, turu suyuna batrlm patatesle vine suyu aldmz Tavuk Pazan'n. Bisikleder, yayalar, mavi duman pskrten ekek arabalar yollan tkamt; hepsi birden, bir labirenti andran dar sokaklarda, geitlerde zikzaklar izerek ilerlemeye alyordu. nce rtlere sarnm, sakall sanclarn dizi dizi sralanm kk tezghlar hayvan derisinden yaplma abajurlar, kilimler, ilemeli allar, bakr eyalarla tepeleme doluydu. Kente bir ses cmb egemendi: Satclarn kulaklarmda nlayan haykrlar, yank bir Hint mzii, ekek arabalarnn cayrts, at arabalarnn ngraklar birbirine karyordu. Hem ho hem de tatsz, ar kokular arabann ak camlarndan bana ulayordu; mazot duman, rm sebze, pien lahana ve dk kokular, pakora'nm ve Baha'nn ok sevdii nihari'rin baharatl rayihasn basramyordu. Peaver niversitesi'nin krmz tula binalarm geince, enesi dk ofrmn 'Afgan Mahallesi' dedii bir blgeye girdik. Tatl dkknlar, halclar, kebap tezghlan, kirli, esmer elleriyle sigara satan ocuklar, iki- masalk lokantalar (camlara Afganistan haritalan aslmt), kck ilan brola-n i ieydi. ofr "Kardelerinin ou burada yaar, yar. Dkkn aanlar var elbette, ama ounluu ok yoksul," de di. Dilini aklatt, i geirdi. "Her neyse, iyice yaklatk."

Rahim Han' son grm dndm; 1981 ylyd. Baha'yla Kabil'den katmz gece, bize veda etmeye gelmiti. Baha'yla holde kucaklatklann, usul usul aladklanm anmsyorum. Baba, ABD'ne gmemizden sonra, Rahim Han'la 200 ban koparmad. Ylda drt-be kez konuurlar, bazen Baba ahizeyi bana geirirdi. Rahim Han'la telefonda son kez, Baba'nn lmnden hemen sonra konumutuk. Haber Kabil'e ulam, Rahim Han da beni aramt. Konumaya balayal birka dakika olmutu ki, hat kesildi. ofr arabay bol dnemeli iki sokan kesitii, ilek ke bandaki dar bir binann nne yanatrd. Parasn dedim, bavulumu aldm, girift oymalarla ssl, tahta kapya. doru ilerledim. Binann kepenkleri ardna kadar ak, ahap balkonlar vard; pek ouna gnete kurumas iin amar aslmt, ikinci kata kan gcrtl basamaklar tumandm, lo koridorda sadaki son kapya doru ilerledim. AvucoadaH kk adres kdna bir kez daha baktm. Kapy aldm. Kapy, Rahim Han'm gibi yapan, bir deri bir kemik br karalt at. San Jose niversitesi 'ndeki yaratc yazarlk retmenimiz, basmakalp deyimler iin yle derdi: "Onlardan vebadan kaar gibi kan." Sonra da, kendi akasna glerdi. Snf da onunla birlikte glerdi, ama ben yerinde kullanlan kuelerin u 'cuk oturma' zelliiyle insana bir kestirme yd sunduunu dnrm. Onlar insann iini kolaylatrr Ne yazk ki, yinelene yinelene ii boalan deyimler, bir klienin her eyi ksaca, birka szckle anlaverme zelliini glgeliyor. rnein u 'eli ayana dolamak' deyii. Hibir ey, Rahim Han'la kavumamn ilk dakikalarn bundan daha iyi anlatamaz. Aadaki grltl sokaa bakan pencerenin karsndaki duvarn dibinde duran ince iltenin zerine oturduk. Dilim dilim odaya akan gne yerdeki Afgan kilimine vuruyor, keskin hatl bir gen oluturuyordu. ki iskemle karianaa, bir duvara yaslanm, kar keye de kk, bakr br seroa201 ver yerletirilmiti. Semaverden iki bardaa ay doldurdum. "Beni nasl buldun?" diye sordum. "Amerika'da birini bulmak zor deil. Bir ABD haritas aldm, Kuzey California'daki kenderi kapsayan danma brosunu aradm. Seni karmda byle yetikin bir erkek olarak bulmak, hem tuhaf hem de harika bir duygu." Glmsedim, ayma eker attm. O ayn' demli, e-,; kersiz severdi. "Baba sana haber verme frsat bulamad, ama on be yl nce evlendim." in asl, Baba'nn beynindeki kanser onu unutkan, dikkatsiz biri yapmt. "Evlendin demek? Kiminle?" "Ad Sreyya Taheri." Evde bekleyen, benim iin endielenen kanm dndm. Yalnz olmadna memnundum. "Taheri... kimin kz?" Syledim. Gzleri parlad. "Ah, evet, imdi anmsadm. General Taheri, erif cann kz kardeiyle evli deil miydi? Ad neydi..." "Cemile can." "BalayF dedi, glmseyerek. "erif can Kabil'den tanrdm; ok uzun zaman nce... daha Amerika'ya yerlemeden." "imdi Gmenlik Brosu' nda alyor, bir sr Afgann davasna bakyor." Derin derin i geirdi. "Sreyya canla ocuklarnz var m?" "Hayr." "Ah." aym yudumlad, baka soru sormad; Rahim Han tandm en duyarl, sezgileri en gl insanlardan biriydi. Ona uzun uzun Baba'y anlattm; iini, bitpazarm, sonunda da huzur iinde ldn. Okulumdan, kitaplarmdan sz ettim - yaynlanan romanlarmn says drde ulamt. Bunu duyunca glmsedi, zaten hi kuku duymad202 n syledi. Bana verdii deri cildi deftere ksa ykler yazdm syledim, ama defteri anmsayamad. Sohbet kanlmaz olarak Taliban'a geldi. Sordum: "Duyduum kadar kt m?" "Hayr, daha da kt. ok daha kt," dedi. "nsan olmana izin vermiyorlar." Sa akandan balayp gr kalarna doru uzanan, eri yara izini gsterdi. "1998'te, Gazi Stadyu-, mu'nda bir futbol mandaydm*. Kabil'le Mezar- erif oynuyordu, yanlmyorsam; futbolcularn ort giymesine izin verilmemiti. Vcudann ahlakszca tehir etmesinler diye, herhalde." Bitkin bir kahkaha att. "Her neyse, Kabil bir gol att, yanmdaki adam sevinle haykrd. Ansizn, tribnlerde devriye gezen sakall, ta adasn on sekizinde gsteren delikanl yanma geldi ve KalanikoPunun dipiini alnma indirdi. 'Bunu bir daha yaparsan, dilini keserim, seni yal maymun!' dedi." Rahim Han yamru yumru parmayla yarasn ovuturdu. "Bykbabas olacak yataydm; orada, yzmden kanlar akarak ylece oturdum ve o kpekolukpekten zr diledim."

Ona biraz daha ay doldurdum. Rahim Han biraz daha anlatt. Bazlarn biliyordum, bazlarn duymamtm. Baha'yla aralarndaki anlamaya gre, 1981'den beri Baba'nn evinde oturduunu syledi bundan haberliydim. Baba, biz Kabil'den kamadan ksa bir sre nce evi Rahim Han'a 'satmta'. Baba o gnlerde Afganistan'daki karmaann yaammz geici bir sre iin kesintiye urattna inanyordu -Vezir Ekber Han'daki partilere, Paghman pikniklerine kesinlikle geri dnlecekti. Bylece evi, o gn gelinceye kadar gz kulak olmas iin Rahim Han'a vermiti. Rahim Han, Kuzey ttifak 1992-1996 yllar arasnda Kabil'i ele geirince, farkl hiziplerin kentin farkl blmlerine el koyduunu anlatt. "ar-u-Nau'dan bir hah almak iin Kerteh-Parvvan'a gitmeye kalktnda, bir keskin nianc ta203 rafndan vurulma ya da bir roket tarafndan havaya uurulma tehlikesini gze alman gerekiyordu - btn o kontrol noktalarn gemeyi becerebilirsen, elbette. Bir mahalleden tekine gidebilmek iin, ciddi ciddi vize almak zorundaydn. Bunun zerine kimse evinden kmaz oldu; bir roketin evlerine isabet etmemesi iin dua etmeye balad." nsanlarn evlerinin duvarlarna delik atm, tehlikeli sokaklardan uzak kalabilmek iin, bu delikler sayesinde evden eve getiklerini, bylece sokan sonuna kadar gidebildiklerini anlatt. Baz mahalle sakinleri de, saa sola gidebilmek iin, yer altna kazdklar tnellerden yararlanyorlarm. "Neden ekip gitmedin?" diye sordum. "Kabil benim yuvamd. Hl da yle." Alayla gld. "Sizin evden K*//'ya, stiklal Okulu'nun yanndaki askeri barakalara uzanan soka anmsyor musun?" "Evet." Okula giden kestirme yoldu. Hasan'la oradan geerken, askerlerin Hasan'a satat, annesiyle ilgili irkin szler syledii gn, bugn gibi akimdayd. Hasan daha sonra sinemada alam, ben kolumu onun omzuna dolamtm. "Taliban baa geip ttifak' Kabil'den atnca, kp sokaklarda dans etmitim. Ve inan bana, yalnz deildim. Halk a-man'da, Deh-Mazang'da bu olay kutluyor, caddelerde Tali-ban' alklyor, tanklarna trmanp onlarla birlikte resim ektiriyordu. Hi bitmeyen savatan, rokederden, padamalar-dan, Glbettin'den ve onun hprdayan her eye ate eden yardaklarndan bkp usanmk. Kuzey ttifak Kabil'e o-ravi'dcn bile fazla zarar verdi. Babann yetimhanesi de ykld; bunu biliyor muydun?" "Neden?" dedim. "Bir yetimhane neden yklr?" Al gnn, Baba'nm arkasnda oturuumu anmsadm. Rzgr kalpan uurmu, herkes glm, konumas bitince de ayaa kalkp onu alklamlard. imdiyse bir enkaz ynyd de204 mek! Baba'nn harcad onca para, projeler iin ter dkt uykusuz geceler, her tulann, her kiriin, her kiremidin doru yerletirilip yerletirilmediini denetlemek iin inaat alanna yaplan btn o ziyaretler... "Yan binalarla birlikte ykld," dedi Rahim Han. "O yetimhanenin ykntlar arasnda dolap canl aramann nasl bir ey olduunu bilmek istemezsin, Emir can. ocuklarn paralanm bedenleri..." "Evet, Taliban ilk geldiinde..." "Onlar birer kahraman olarak karladk." "Sonunda ban, dediniz." "Evet. Umut hi tkenmiyor. Nihayet ban, dedik. Ama ya bedeli?" Gl bir ksrk nbeti Rahim Han'n zayf bedenini ne arkaya sallad. Mendiline tkrnce, mendil kpkrmz kesildi. te o an, aklma yine basmakalp deyilerden biri geldi: Odada bizimle birlikte soluk alp veren, terleyen bir ey daha vard: gemi. "Naslsn?" diye sordum. "Demek istediim, gerekten naslsn?" >' "in dorusu, lyorum," dedi> hnltl bir sesle. Yeniden ksrmeye balad. Mendil bir kez daha kanland. Azn sildi, terli alnn yeniyle kurulad, bana abucak bir gz att. Ban sallaynca,^ yzmdeki yeni soruyu okuduunu anladm. "Fazla deil," dedi, soluk solua. "Ne kadar?" Omuzlarn silkti Yeniden ksrd. "Bu yazn sonunu grebileceimi sanmyorum," dedi. "zin ver de seni evime gtreyim. Sana iyi bir doktor bulurum. Habiire yeni tedavi yntemleri buluyorlar. Yeni ilalar, deneysel tedaviler var. Bunlardan'birini deneyebiliriz..." Boa konuuyordum; farkndaydm. Ama alamaktan iyiydi - ki, sonunda onu da yapacam kesindi. 205 Oksrr gibi gld; n dilerinin eksik olduunu grdm. Duyduum en bitkin glt. "Grdm kadaryla, Amerika onu bylesine byk yapan iyimserliini sana da alamay baarm. Bu harika. Biz Afganlar hep an hznl-yzdr, deil mi? Bazen gamkrfyc yle bir gmlrz ki, kendimize acmaktan boulacak gibi oluruz. Kaybetmeyi, ac ekmeyi yaamn gerei sayar, hatta gerekli grrz. Sonra da, zendagi migmm, deriz: Hayat devam ediyor. Ama benim u anda yaptm, kadere boyun emek deil; yalnzca gereki olmak. Burada bir sr iyi doktora grndm, hepsinden ayn yant aldm. Onlara gveniyor, inanyorum. Allah'n takdiri diye bir ey gerekten var." "Yalnzca yaptklarn ve yapmadklarn vardr," dedim. Rahim Han gld. "Tpk baban gibi konutun. Ah, onu yle ok zlyorum ki. Ama bu, Allah'n takdiri, Emir can. Gerekten yle." Duraklad. "Ayrca, seni buraya armamn bir nedeni daha vard. Seni son bir kez grmek istedim, tamam, ama bir ey daha var."

"Ne istersen." "Siz gittikten sonra yllarca babann evinde oturdum, biliyorsun." "Evet." "Orada yalnz deildim. Hasan yanmdayd." "Hasan," dedim. Bu ad en son ne zaman telamz etmitim? Sululuun epeyce gerilerde kalm, sivri ulu dikenleri iimi bir kez daha yoklad, actt; bu ad yksek sesle sylemek bir byy bozmutu da btn o dikenler, ineler iime batmak iin zgr kalmt sanki. Anszn Rahim Han'n kk dairesindeki hava kalnlat, snd, sokan kokulanyla arla verdi. "Sana daha nce yazp haber vermek istedim, ama renmek ister misin, emin olamadm. Yanldm m, ne dersin?" 206 Gerek yant, hayrd. Yalansa, evet. kisinin ortasnda karar kldm: "Bilmiyorum." Mendiline bir para kan daha tkrd. Tkrmek iin ban eince, kafasndaki kabuk balam yaralan grdm. "Seni buraya ardm, nk senden bir ey isteyeceim. Benim iin bir ey yapman isteyeceim. Ama bunu yapmadan nce, sana Hasan' anlatmak istiyorum. Anlyor musun?" "Evet," diye mrldandm. "Onu anlatacam. Her eyi anlatacam. Dinleyecek misin?" Bam evet anlamnda salladm. Rahim Han ayndan birka yudum ald. Bam duvara dayad ve anlatmaya balad: 207 ON ALTI 19S6'da Hasan' bulmak iin Hazaracat'a gitmemin pek ok nedeni vard. Birincisi de, Allah beni affetsin, yalnzla arak davanamamamd. Arkadaianmn, akrabalarmn ou artk ja ldrlm ya da lkeden kap Pakistan'a, ran'a s-uumt. Kabil'de, btn yaamm geirdiim kentte hi kmsan kalmam gibiydi. Herkes kayplara karmt. Kar-tefa-Parwan blgesinde (eskiden kavun-karpuz satclarnn topbt yer, anmsyor musun?) geziniyor, tek bir tanda rastlamyordum. Selamlaacak, oturup pay iecek, dertleecek tek bir Allah kulu yoktu; yalnzca sokaklarda devriye gezen Resmi askerleri. Bylece, sonunda hi sokaa kmaz oldum. Gnlerimi babann evinde, st kattaki alma odasnda geirmeye baladm; annenin kitaplarn okuyor, haberleri din208 liyor, televizyondaki komnist propaganday izliyordum. Sonra namazhmi klar, bir eyler piirip yer, yine kitaplara dnerdim; duam ettikten sonra da yatardm. Sabah kalkar, namaz klar, tekrar okumaya koyulurdum. Romatizmam azdka, ev ileriyle baa kamaz oldum. Dizlerim, srtm srekli aryordu; sabah kalknca eklemlerimi amak, yumuatmak en az bir saatimi alyordu - hele klar. Babann evinin rmesini istemiyordum; orada hepimizin yle gzel anlar vard ki, Emir can. Hakszlkt bu... baban o evi kendi eliyle yapmt, o eve ok dknd; ayrca, Pakistan'a gittiiniz gn ona sz vermitim, evine bakacaktm. in dorusu, elimden geleni de yapyordum. Gn an aalar suluyor, imleri biiyor, ieklerle ilgileniyor, ufak tefek tamiratlar yapyordum, ama o gnlerde bile, gen bir erkek deildim artk. Belki bir sre daha idare edebilirdim. Ama babann lm haberini alnca... ite o zaman, o evde korkun bir yalnzlk hissettim. Katlanlmaz bir boluk... Bylece bir gn Buick'in deposunu doldurdum, Hazara-cat'a yollandm. Baban bana, Ali'nin Hasan'la birlikte Bami-yan'm hemen dndaki kk bir kye yerletiini sylemiti. Ali'nin orada bir kuzeni olduunu anmsyordum. Hasan'in hl orada olup olmadn ya da yerini bilen birini bulup bulamayacam bilmiyordum tabii. Ne de olsa, baba-oul sizin evi terk edeli on yl olmutu. 1986'da Hasan yirmi iki-yirmi yalannda, yetikin bir erkek olmalyd. Eer hl sasa, elbette... oravi onca gen erkee kyarak vatatfmzz yaptklarnn cezasn cehennemde eker inallah! Neyse ki, Allah'n izniyle Hasan' buldum. Hem de hi uramadan; Bamiyan'da birka soru sormam yetti; insanlar bana onun kyn gsterdiler. Kyn adn anmsamyorum; bir ad olup olmadn da. Ama kavurucu bir yaz gn 209 olduunu ok iyi anmsyorum; arabayla iki yan kavrulmu allar, yamru yumru, kvrk aa gvdeleri ve saman ans, kurumu odar dnda plak, delik deik, tozlu bir yolu trmandm da. Yolun kenannda rmeye balam bir eek lei yatyordu. Sonra bir keyi dndm ve o bo, plak arazinin ortasnda birbirine sokulmu birtakm toprak evler grdm; arkalarnda, engin gkyznden ve trtkl dileri andran bir da srasndan baka hibir ey yoktu. Bamiyan'dakiler bana onu kolayca bulacam sylemiti; kyde duvarla evrili tek ev, demilerdi. Alak, delikli bir toprak duvar minik evi eviriyordu - kulbeyi demek daha doru olur. Sokakta yalnayak ocuklar kouturuyor, ellerinde denek, yrtk prtk bir tenis topunu kovalyorlard; ben arabay duvara yanatrrken, durup bana baktlar. Tahta kapya vurdum; scaktan mahvolmu bir ilek tarhyla, plak bir limon aac

saylmazsa kra denebilecek, kk bir baheye girdim. Kede, bir akasya aacnn altnda bir tandr vard; yanna bir adam melmiti. Geni, tahta bir finn kreine hamur yerletiriyor, hamuru tandr'm duvarlanna vuruyordu. Beni grnce, elindeki hamuru drd. Elimi pmeye alt, onu engelledim. "Dur da sana bir bakaym," dedim. Bir adm geri ekildi. Boyu ok uzamt; parmak ulanmda ykselmeme karn, ancak enesine gelebiliyordum. Bamiyan gnei derisini sertletirmi, anmsadmdan birka ton daha esmerletirmiti; n dilerinin birka tanesi de dklmt. enesinde seyrek kllar vard. Bunun dnda, yine o ekik, yeil gzler, stdu-daktaki belli belirsiz diki izi, o yuvarlak yz, o iten glmseme. Onu grr grmez tanrdn, Emir can. Bundan eminim. eriye girdik. Gen, ak tenli bir kadn odann bir kesinde oturmu al dikiyordu. Hamilelii belirgindi. "Bu be210 nim karm, Rahim Han," dedi Hasan gururla. "Ad, Ferzane can." Utanga, son derece saygl, zarif bir kadnd; konuurken sesi bir fsltdan farkszd, o gzelim kestane rengi gzlerini kaldrp da yzme bakamyordu. Ama Hasan'a baklarn gren biri, onun Arg'daki tahtta oturan birine baktn sanrd. "Bebek ne zaman doacak?" dedim, hepimiz kerpi odaya yerleince. Odada hibir ey yoktu; yalnzca ypranm bir kilim, birka tencere, bir ift dek, bir de fener. "Bu k, inallah," dedi Hasan. "Olan olsun diye dua ediyorum; babamn adn devam ettirmesi iin." "Ali'den sz etmiken; o nerede?" Hasan baklarn kard. Ali'yle kuzeninin (bu evin sahibi) iki yl nce, Bamiyan'n hemen dnda bir kara maynna basp ldklerini syledi. Bir mayn. Afganistan'da bundan daha yaygn bir lm nedeni var m, Emir can? Ayn anda, neden bilmem, aklmdan lgnca bir dnce geti: Ali'nin sa baca, yani aksak olan, sonunda ona ihanet etmiti; mayna basan ayak, oydu. Bundan kesinkes emindim. Ali'nin lm beni derinden sarsmt. Babanla birlikte bydk, biliyorsun, Ali de kendimi bildim bileli bizimleydi. mz de kkken, Ali'nin ocuk felcine yakalann ok iyi anmsyordum; az kald lyordu. Baban btn gn evin iinde alayarak dolanp durmutu. Ferzane bize fasulye, algam ve patatesli prva yap. Ellerimizi ykadk, tandrdan yeni km 'lanmz /orras'm-za doradk - aylardr yediim en nefis yemekti. te o zaman, Hasan'dan Kabil'e, benim yanma tanmasn istedim. Ona evi, artk altndan kalkamadm anlattm. Ona dolgun bir maa deyeceimi, hantni'ylz birlikte rahat ettireceimi syledim. Baktlar, bir ey demediler. Daha sonra Ferzane bize zm getirdiinde, Hasan, buras artk benim yuvam, 211 dedi; Ferzane'yle ikisi kendilerine bir yaam kurmulard. "Hem Bamiyan'a ok yaknz. Orada bir sr tandmz var. Beni bala, Rahim Han. Yalvarrm beni anla." "Elbette," dedim. "zr dilenecek bir ey yok. ok iyi anlyorum." aylarmz yarlamtk ki, Hasan seni sordu. Amerika'da olduunu, bundan fazlasn da bilmediimi syledim. Hasan'in senin hakknda renmek istedii ok ey vard. Evlenmi miydin? ocuklarn var myd? Boyun ne kadard? Hl uurtma uuruyor, sinemaya gidiyor muydun? Mutlu muydun? Bamiyan'da dost olduu bir Farsa retmeninin ona okuma-yazma rettiini anlatt. Sana bir mektup yazsa, eline gemesini salar mydm? Peki, mektubunu yantlar miydin? Seni, babanla yaptmz birka telefon grmesinden tandm, dolaysyla bu sorularn ounun yantn bilmediimi syledim. O zaman bana baban sordu. Duyunca da, yzn ellerinin arasna gmd, alamaya balad. Gecenin sonuna kadar, bir ocuk gibi, hkra hkra alad. Gece orada kalmam iin srar ettiler. Ferzane benim iin katlanan, bez bir yatak hazrlad, gece susarm diye, baucu-ma bir bardak kuyu suyu brakt. Btn gece, Hasan'la fisl-datklann, Hasan'in hkrdn duydum. Sabah olunca Hasan, Ferzane'yle karar verdiklerini bildirdi: Benimle Kabil'e geliyorlard. "Buraya hi gelmemeliydim," dedim. "Haklydn, Hasan can, burada bir zendagi, bir yaam kurmusun. Byle ortaya kp her eyi brakman istemekle, dncesizlik ettim. Asl balanmas gereken, benim." "Brakacak pek bir eyimiz yok, Rahim Han," dedi. Gzleri hl i, kanlyd. "Seninle geliyoruz. Evde sana yardm edeceiz." "Kesinlikle emin misin?" 212 Bayla dorulad. "Aa efendi benim iin ikinci bir babayd... Allah rahmet eylesin." Eyalarn birka solmu rtye sardlar, ularn balayp boha yaptlar. Bohalar Buick'in bagajna koyduk. Hasan kapnn eiinde durdu, Kuran' kaldrd; srayla ptk, altndan getik. Sonra, Kabil'e doru yola ktk. Uzaklarken, Hasan'n dnp evine son bir kez baktn anmsyorum. Kabil'e varnca, Hasan'm eve tanmaya niyeti olmadn rendim. "Peki ama, btn odalar bo, Hasan can," dedim. "Kimse gelip o odalara yerlemeyecek ki."

Ama kabul etmedi. Bunun bir ihtiram, bir sayg meselesi olduunu syledi. Ferzane'yle birlikte eyalarn arka bahedeki mtemilata, Hasan'n doduu kulbeye tadlar. st kattaki konuk odalanndan birine yerlemeleri iin yalvardm, ama Hasan dinlemedi bile. "Emir Aa ne der sonra?" dedi. "Savatan sonra Kabil'e dnp de eve, onun evine yayldm grnce, ne der?" Babann yasna hrmeten, krk gn boyunca siyahlar giydi. Onlardan byle bir ey istememi olsam da, yemei, temizlii, ksacas btn ileri stlendiler. Hasan bahedeki ieklere bakyor, suluyor, sararan yapraklan ayklyor, yeni gl fidanlar dikiyordu. Duvarlar boyad. Yllardr kimsenin uyumad yatak odalann sildi sprd, kimsenin ykanmad banyolar temizledi. Evi birinin dnne hazrlyordu sanki. Babann ektii msrlarn arkasndaki duvar anmsyor musun, Emir can? Hasan'la ona, 'Hastalkl Msr Duvar' derdiniz, hani? Gz banda, bir gece yans bir roket duvann yansn ykmt. Hasan duvan kendi elleriyle onard; tulalar tek tek, zenle yerletirdi, O yanmda olmasayd ne yapardm, bilmem. Sonbahann ortalannda, Ferzane dk yapt; bebek kzd. Hasan bebein cansz yzn pt, onu arka baheye, yaba213 ni gllerin yanna gmdk. Kk tmsein zerini servi yapraklanyla rttk. Bir dua okudum. Ferzane o gn kulbeden hi kmad, atlar yakt; bir annenin feryatlar insann yreini dalyor, Emir can. Allah'tan, bu sesi asla duymaman dilerim. Duvarlarn dnda, sava srp gidiyordu. Ama mz, babann evinde kendimize ait kk bir cennet kurmutuk. 1980'lerin sonunda, gzlerim iyice zayflamt; annenin ki-'taplann bana Hasan okuyordu. Holde, sobann karsnda otururduk, Hasan bana Mesnevi'yi ya da Hayyam' okur, Ferzane mutfakta yemek piirirdi. Ve her sabah Hasan yabani gllerin yanndaki o kk tmsee bir iek brakrd. 1990'larn banda, Ferzane yeniden gebe kald. Ayn yl yaz ortasnda, gk mavisi burka'h bir kadn, sabah erkenden n kapy ald. Kapya gidince, ayakta duramayacak kadar gszm gibi, saa sola sallandn grdm.Ne istediini sordum, ama yant vermedi. "Kimsiniz?" dedim. Oraca, araba yolunun ortasna y-lverdi. Hasan'a seslendim, birlikte kadn eve, oturma odasna tadk. Divana yatrdk, burka'sm kardk. Altndan, clz, kr sal, disiz, kollan yara bere iinde bir kadn kt. Gnlerdir hibir ey yememi gibi grnyordu. Ama en kts, yzyd. Biri bir bakla bu yz... Emir can, yz paramparayd; kesikler uzun, aprazd. Kesiklerden biri yanandan sann dibine kadar uzanyordu; geerken sol gz de atlamamt. Korkun bir grntyd. Nemli bir bezi alnna basardm, gzlerini at. "Hasan nerede?" diye fsldad. "Buradaym," dedi Hasan. Kadnn elini tuttu, skt. Kadnn baklar ona evrildi. "Ryalarmdaki kadar gzel olup olmadn grmek iin, ok uzaklardan geldim. Evet, ylesin. Hatta daha da gzelsin." Hasan'n elini, yaral yanana bastrd. "Glmse bana. Ltfen." 214 Hasan glmsedi, yal kadn alamaya balad, "iimden glmseyerek ktn, biliyor musun? Bunu sana syleyen oldu mu? Ve ben seni kucaklamadm bile. Allah beni affetsin, sana bir kez olsun sarlmadm." Sanaubar' 1964'te, Hasan' dourduktan az sonra gezici kumpanyayla kat gnden bu yana hibirimiz grmemitik. Sen bilmezsin, Emir, ama genken dnyalar gzeli bir kadnd. Gamzeli bir gl, erkekleri ldrtan bir yry vard. Sokakta yanndan geen biri, ister erkek olsun isterse kadn, durup ona bakakalrd. imdiyse..." Hasan kadnn elini brakt, frlayp gitti. Peinden kotum, ama ok hzlyd. kinizin sk sk gittii tepeyi yerden toz buludan kaldrarak, bir kouda trmandn grdm. Peini braktm. Btn gn Sanaubar'la oturdum; ta ki gkyz parlak maviden mora dnnceye kadar. Gece kt, ay- bulutlan ykamaya balad, ama Hasan dnmedi. Sana-ubar alyor, buraya dnmekle hata ettiini, bunun, gitmekten bile daha byk bir hata olduunu sylyordu. Ama kalmas iin onu zorladm. Hasan dnecekti, biliyordum. Ertesi sabah dnd; btn gece gzn krpmam gibi yorgun, bitap grnyordu. Sanaubar'm elini iki elinin arasna ald, isterse alayabileceim ama buna gerek olmadn syledi; "Artk yuvanda, ailenin yanndasn," dedi. Kadnn yzndeki yara izlerine dokundu, salarn okad. Hasan'la Ferzane ona baktlar, salna kavuturdular. Yedirip iirdiler, giysilerini ykadlar. Ona st kattaki konuk odalanndan birini verdim. Bazen camdan danya, baheye bakar, Hasan'la annesinin melmi bir yandan konuurken bir yandan da domates topladn ya da bir gl fidann bu-dadn grrdm. Kaybolan yllan telafi etmeye alyorlard, sannm. Bildiim kadanyla, annesine bir kez olsun nerede olduunu ya da neden gittiini sormad; o da hi anlat215 mad. Galiba baz yklerin anlatlmas gerekmiyor. 1990 knda Hasan'n olunu dourtan, Sanaubar oldu. Henz kar balamamt, ama k rzgrlar bahede esiyor, iek tarhlarn eip yapraklan kartryordu. Sanaubar'n kucanda yn bir battaniyeye sard torunuyla kulbeden kn anmsyorum. Gri, kasvetli gn altnda l l parlayarak durdu;

yalar yanaklarndan yuvarlanyor, ineli, buz gibi esinti salarn uuruyordu; bebei gsne bir daha asla brakmayacakm gibi, smsk baarmt. Bu kez, hayr. Bebei Hasan'a verdi, o da bana uzatt; minik olann kulana Ayet-iil'krsi duasn okudum. Adn Sohrab koydular; Hasan'n abname'dcti. en sevdii kahramann ad, bilirsin, Emir can. ok gzel bir ocuktu, eker gibi tatl, tpk babas gibi sevimli, iyi huylu. Sana-ubar' o bebekle grmeliydin, Emir can. Olan onun yaamnn merkezi olmutu. Ona giysiler dikiyor, tahta paralan, aputiar, kurumu ieklerden oyuncaklar yapyordu. ocuk atelenince, btn gece ban bekler, gn azna tek lokma koymazd. Onu zar'dan korumak, kem gzleri kovmak iin bir tavada isfand yakard. Sohrab iki yana geldiinde, babaannesine Sasa demeye balad. kisi bir an olsun ayrlmyordu. Sanaubar, olann drt yana bastn grene kadar yaad, sonra, bir sabah uyanmad. Yz sakin, huzurluydu; artk lmeye hazr gibi. Onu tepedeki mezarla, nar aacnn yaknna gmdk; son duasn okudum. Hasan iin ar bir kaypt - sonradan bulduun bir eyi yitirmek, her zaman daha zordur. Ama kk Sohrab iin daha ykc oldu. Evin iinde dolanr, Sasd'y arard. te yandan, ocuklar bilirsin; yle abuk unuturlar ki. 1995 ylndaydk; oravi oktan pskrtlmt, Kabil artk Mesut, Rabbani ve Mcahitler arasnda paylalmaya a216 llyordu. Hizipler arasnda son derece iddetli atmalar sryor, hi kimse o gn sa salim atlatp atlatamayacan bilmiyordu. Kulaklarmz den bombalarn slna, makineli tfeklerin takrtsna almt; enkaz kazan, altndan ceset kartan erkekler artk sradan grntlerdi. O gnlerde Kabil, Emir can, yeryzndeki cehennemdi. Neyse ki, Allah bize acd. Vezir Ekber Han blgesi byk saldnlara hedef olmad; bizler teki mahallelere gre biraz daha anslydk. Roket saldrlarnn az ok hafifledii, atmalarn azald gnlerde Hasan, Sohrab' aslan Mercan ' grmesi iin hayvanat bahesine ya da sinemaya gtrrd. Ona sapan kullanmay retti; Sohrab sekizine baanda bir sapan uzman olup kmt. Balkonda durur, bahenin ta ortasna, bir kovann zerine yerletirilmi olan am kozalan vururdu. Hasan ona okumay, yazmay retti - olu onun gibi cahil bymeyecekti. O kk ocua fena halde balanmtm; onun ilk admlarn grm, ilk szcklerini duymutum. Cinema Park'n oradaki kitapdan ona ocuk kitaplar alrdm (oray da yktlar); Sohrab kitaplar bir solukta okuyup bitirirdi. Bana seni anmsatyordu; sen de kkken tam bir kitap kurduydun, Emir can. Baz geceler ona masal okur, bulmaca sorar, iskambil numaralan retirdim. Ah, onu yle ok zlyorum ki. Klar Hasan olunu uurtma avna gtrrd. O eski turnuvalann yerinde yeller esiyordu elbette -kimse darda fazla uzun kakmyordu- ama yine de, urada burada, tek tk yarma dzenleniyordu. Hasan, Sohrab' omuzlanna alr, birlikte sokak sokak koup uurtma kovalarlar, uurtmalarn konduu aalara trmanrlard. Hasan'n ne kadar iyi bir uurtma avcs olduunu anmsyorsundur. Hl bir numarayd. K sonunda, baba-oul yakaladklan uurtmalar ana koridorun duvarlanna asarlard. Deerli tablolar gibi. 217 1996'da Taliban ynetime el koyup atmalara son verince, nasl kudadmz anlatmum. O gece eve gelince Ha-san' mutfakta radyo dinlerken buldum. Gzleri ciddi, yz askt. Neyin var, dedim, ban sallad. "Allah imdi Hazara-larn yardmcs olsun, Rahim Han Efendi," dedi. "Sava bitti, Hasan," dedim. "Artk yeniden bar olacak, inallah, huzura, mutlulua kavuacaz. Roket yok, lm yok, cenaze yok ark" Ama o radyoyu kapad, yatmadan nce bir ey isteyip istemediimi sordu. Birka hafta sonra, Taliban uurtma yarlarn yasaklad. ki yl sonra, 1998'de de Mezar--erif teki Hazaralan katletti. 218 ON YED Rahim Han bacaklarn yavaa indirdi, her devinimi b-aks bir sancy tetikleyen birinin zeniyle, srtm plak duvara yaslad. Danda bir eek annyor, biri Urdu dilinde bir eyler haykmyordu. Gne alalmaya balamt; khne bina-lann atlaklanndan szan gne kzld. O k ve onu izleyen yaz yapklanmn irenlii beni bir kez daha vurdu. Adlar beynimde nlyordu: Hasan, Sohrab, Ali, Ferzane, Sanaubar. Rahim Han'dan Ali'nin adn duymak, yllardr almam, tozlu bir mzik kutusu bulmak gibiydi; kapak alr almaz melodi balama: Bugn kimi yedin bakalm, Babalu? Kimi yedin, ha, seni ekik gzl soytar? Ali'nin donmu yzn gzmn nne getirmek, o dingin gzlerini gerekten grmek iin kendimi zorladm, ama za219 nan ok agzl bir ey - bazen, btn ayrntlar alp kendine saklyor. "Hasan hl o evde mi?" diye sordum. Rahim Han ay bardam adam dudaklarna gtrd, ayndan iri bir yudum ald. Sonra, yeleinin gs cebinden bir zarf kard, bana uzatt: "Bu sana." Kapal zarfi yrttm. inden Polaroid bir fotorafla katlanm bir mektup kt. Fotorafa uzun uzun baktm.

Beyaz trbanl, yeil izgili faparfh, uzun boylu bir erkek ift kanad, demir bir kapnn nnde duruyordu; yannda bir erkek ocuk vard. Gne soldan izgiler halinde vuruyor,-toparlak yznn yansm glgede brakyordu. Gzlerini ksm, glmseyerek kameraya bakyordu; ndeki dileri eksikti. Bu bulank Polaroid'de bile papartk. adamdan belli bir kendine gven, bir rahatlk yansyordu. Bu izlenimi veren, duruuydu: bacaklar hafif ayrk, kollar rahata gste kavuturulmu, ba gnee doru eik. zellikle de, glmseyii. Fotorafa bakan biri, dnyayla bank, dnyann kendisine iyi davrandna inanan biriyle kar karya olduu sonucuna vanrd. Rahim Han haklyd: Ona yolda rasdasay-dm, derhal tanrdm. Kk olan yalnayakt, bir kolunu babasnn baldnna dolam, tral kafasn onun kalasna dayamt. O da glmsemi, gzlerini ksmt. Mektubu atm. Farsa yazlmt. Tek bir virgl adanmam, hibir noktalama iareti unutulmam, szckler tek tek vurgulanmt - el yazsnn dzgnl neredeyse ocuksuydu. Okumaya baladm: Rahman ve rahim olan Allah'n adyla ve en derin sayglarmla, Emir Aa; Ferzane can, Sohrab ve ben bu mektubun eline gemesi, seni salkl ve Allah'n nuruyla aydnlanm bir hal220 de bulmas iin duacyz. Ltfen, mektubu sana ulatrd iin Rahim Han Efendi'ye en iten teekkrlerimi ilet. Bir gn, umarm ben de senden bir mektup alr, Ameri-ka'daki yaamn okurum. Belki iinden bir fotorafiri da kar, gzlerimizi aydnlatr. Ferzane canla Sohrab'a seni o kadar ok anlattm ki; birlikte bydmz, oynadmz oyunlar, sokaklardaki kouturmalarmz. Yaptmz haylazlklar ikisini de gldryor. Emir Aa, ocukluumuzun Afganistan' ne yazk ki oktan ld. yilik bu topraklan terk etti; lmlerden kamann yolu kalmad. lm, her an, her yerde lm. Kabil'i korku sard; sokaklar, stadyum, pazar yerleri korku dolu; o artk hayatmzn bir paras, Emir Aa. Vatan'muz ele geiren vahiler, insan onurunu hie sayyor. Daha geen gn, Ferzane'yle birlikte patatesle nan almak iin pazara gitmitik. Satcya patatesin fiyatn sordu, ama adam onu duymad - galiba bir kula sard. Bunun zerine Ferzane biraz daha yksek sesle sordu, anszn gen bir Ta-lib koarak yanmza geldi ve elindeki sopay Ferzane'nin baldrna var gcyle indirdi. yle sert vurmutu ki, karm yere yld. Adam avaz avaz banyor, Ahlak ve ffet Bakanh'nn kadnlarn yksek sesle konumasn yasakladn hayknyordu. Ferzane'nin bacandaki geni morluk gnlerce gemedi; bense ylece durup karmn dayak yiyiini izlemekten baka hibir ey yapamadm. Kar koysaydm, o kpek hi kukusuz beynime kurunu skard; hem de seve seve! O zaman Sohrab'm ne yapard? Sokaklar-a yetimlerden geilmiyor zaten; sa olduum iin her gn Allah'a krediyorum. lmden korktuum iin deil, kanmm bir kocas olduu, olum da yetim kalmad iin. Keke Sohrab' grebilseydin. ok iyi bir ocuk. Ba-221 bas gibi cahilin teki olmasn diye, Rahim Han Efendi'y-le ben ona okuyup yazmay rettik. Hele sapan kullann bir grsen! Arada bir, Sohrab'a Kabil'i gezdiriyor, eker fiian alyorum. ar-e-Nau'daki maymun adam hl duruyor; ona rasdaynca para veriyor, maymun dansn Sohrab iin yapmasn istiyorum. Glmekten yerlere yatyor! Sk sk, tepedeki mezarla gidiyoruz. Oradaki nar aacnn altna oturup ahnamiyi okurduk, anmsyor musun? Kuraklk tepeyi kuruttu, aa yllardr meyve vermiyor, ama Sohrab'la ikimiz yine de glgesinde oturuyoruz, ona abname'yi okuyorum. En sevdii blmn, Rstem'le Sohrab olduunu sylememe bile gerek yok. Yaknda kitab kendi basma okuyabilecek. Ben ok gururlu, ok ansl bir babaym. Emir Aa, Rahim Han Efendi ok hasta. Btn gn ksryor; azn sildii zaman yenine kan bulatn gryorum. ok zayflad; Ferzane cann onun iin piirdii /orra'y, pilav yemesi iin yalvaryorum. Ama o bir-iki lokma alp brakyor, o da srf Ferzane cann hatrna. Bu sevgili adam iin yle endieleniyorum ki, her gn dua ediyorum. Birka gn sonra, oradaki doktorlara grnmek iin Pakistan'a gidecek; inallah iyi haberlerle dner. Ama yreim korku dolu. Sohrab'a, Rahim Han Efendi'nin iyileeceini sylyoruz. Baka ne yapabiliriz? Henz on yanda ve Rahim Han Efendi'ye tapyor. Birbirlerine ok yakn, ok dknler. Rahim Han Efendi onu arya gtrr, ona balon, biskvi alrd, ama artk bunu yapamayacak kadar halsiz. Son zamanlarda sk sk rya gryorum, Emir Aa. Kimisi tam bir kbus; rnein, imleri kan krmz bir futbol sahasnda aslm, ryen cesetler. Soluk solua, ter iinde uyanyorum. Ama genellikle gzel dler gryor, 222 bunun iin de Allah'a krediyorum. Rahim Han Efen-di'nn salna kavutuunu gryorum. Olumun byyp iyi bir insan olduunu, zgr ve nemli biri olduunu gryorum. L/e'lerin Kabil sokaklarn yeniden doldurduunu, ayhanelerden rubab mzii yayldn, uurtmalarn gkyznde szldn. Ve senin bir gn Kabil'e, ocukluunun yurduna dndn gryorum. Bunu yaparsan, eski ve sadk bir dostun seni beklediini greceksin.

Allah her zaman yannda olsun. Hasan Mektubu iki kez okudum. Sonra katladm, bir dakika kadar yeniden fotorafa baktm. kisini de cebime soktum. "Nasl, iyi mi?" diye sordum. "O mektup alt ay nce yazlmt; benim Peaver'e gelmemden bir-iki gn nce," dedi Rahim Han. "Fotoraf da son gn ektim. Peaver'e varmdan bir ay sonra, Kabil'deki komularmdan biri beni arad. Ve olup biteni anlatt: Ben ayrldktan hemen sonra, bir Hazara ailenin Vezir Ekber Han mahallesindeki byk bir evde, tek bana yaad duyulmu - daha dorusu, Taliban'in iddias, buymu. Durumu aratrmak iin birka Talib yetkili gelmi, Hasan' sorguya ekmi. Hasan benimle birlikte oturduunu sylemi, beni arayan komu dahil, btn komular da onu dorulam, ama yetkililer ona inanmam. Ona btn Hazaralar gibi yalanc ve hrsz olduunu sylemiler; ailesiyle birlikte gnbamma kadar def olup gitmesini emretmiler. Hasan kar km. Ama komumun dediine gre Taliban o byk eve -nasl demiti?- ha, evet, 'a kurtlar gibi', az sulanarak bakyormu. Hasan'a, eve kendilerinin yerleeceini ve gya ben d-nnceye kadar da gz-kuiak olacaklarn sylemiler. Hasan direnmi. Onlar da onu alp sokaa kartmlar..." 223 Soluumu tuttum. "Hayr." "... diz kmesini emretmiler..." "Yo, Tanrm, hayr." "ve ensesinden kurunlamlar." "Hayr." "Ferzane lklar atarak zerlerine saldrm..." "Hayr." "... onu da vurmular. Daha sonra da kendilerini, nefsi mdafaa diye savunmular." Yapabildiim tek ey, defalarca, st ste fsldamakt: "Hayr. Hayr. Hayr." Srekli 1974 ylndaki o gn, hastane odasn, Hasan'in dudak ameliyatndan sonraki uyann dnyordum. Baba, Ali, Rahim Han onun yatann evresinde toplam, bir el aynasnda yeni dudan inceleyen Hasan' izlemitik. O odadakiler imdi ya lmt ya da lmek zere. Ben hari. Sonra, bir ey daha grdm: .izgili kumatan bir yelek giymi bir adam, Kalanikof unun namlusunu Hasan'n ensesine bastryor. Padama babamn evinin bulunduu sokakta yanklanyor. Hasan asfalta devriliyor; karlksz balla adanm yaam ondan ayrlyor, hzla uzaklayor - tpk kovalad, rzgra kaplm uurtmalar gibi. "Taliban eve yerleti," diye srdrd Rahim Han szn. "Bulduklar klfsa, evi bir igalciden kurtardklaryd. ledikleri cinayederi de, nefsi mdafaa savyla geitirdiler. Kimse bu konuda tek kelime etmedi. Taliban'dan dleri kopuyor-du. Aynca, hi kimse bir ift Hazara hizmeti iin kendini tehlikeye atmak istemedi." "Sohrab' ne yaptlar?" diye sordum. Kendimi bitkin, boalm hissediyordum. Bir ksrk nbeti Rahim Han' pen eme ald, uzunca bir sre de brakmad. Sonunda ban 224 kaldrp baktnda, yz kzarm, gzlerine kan oturmutu. "Bildiime gre, Karteh-Seh'teki bir yetimhanedeymi. Emir can..." Yeniden ksrmeye balad. ksrk kesildiinde, Rahim Han birka dakika ncesinden daha ihtiyar grnyordu; her ksrk onu biraz daha yalandryordu sanki. "Emir can, seni buraya ardm, nk lmeden nce seni grmek istiyordum. Ama tek nedeni bu deil." Bir ey demedim. Ne syleyeceini biliyordum. "Kabil'e gitmeni istiyorum. Sohrab' alp buraya getirmeni istiyorum." Doru szckleri bulmak iin kendimi zoriadm, bulamadm. Hasan'in lmn, bu gerei sindirecek zamanm bile olmamt. "Ltfen dinle beni. Burada, Peaver'de Amerikal bir ift var; Thomas ve Betty Caldwell adnda Hristiyan bir kan-ko-ca. zel balarla ayakta tuttuklar, kk bir hayr kurumu iletiyorlar. ounlukla, ana-babasn yitirmi Afgan ocuklara barnak salyor, karnlarn doyuruyorlar. Oray grdm. Temiz v gvenli bir yuva; ocuklara ok iyi baklyor. Bay ve Bayan Caldwell gerekten iyi, tatl insanlar. Sohrab' yuvaya memnuniyede kabul edeceklerini sylediler..." "Rahim Han, ciddi olamazsn." "ocuklar krlgandr, Emir can. Kabil zaten krlm ocuklarla dolu; Sohrab'm onlardan biri olup kmasn istemiyorum." "Rahim Han, Kabil'e gitmek istemiyorum. Gidemem!" "Sohrab ok akll, yetenekli bir ocuk. Ona burada, onu seven insanlarn arasnda yepyeni bir yaam verebiliriz... yeni umudar. Thomas Aa iyi t>iri, Betty Hanm da yle efkadi ki.., o yetimlerin stne nasl titrediklerini grmelisin." "Neden ben? Buradan birini bulup gnderemez miydin? Sorun buysa, parasn ben veririm."

225 "Konu para deil, Emir!" diye kkredi Rahim Han. "Ben imek zere olan biriyim ve aalanmay kabul edemem! Ben paray'hibir zaman nemsemedim, bunu gayet iyi bilirsin. Neden sen, yle mi? Nedenini ikimiz de biliyoruz, yle deil mi?" Bu yorumun anlamn anlamak istemiyordum, ama anladm; hem de ok iyi anladm. "Amerika'da bir karm, bir -evim, mesleim ve bir ailem var. Kabil ok tehlikeli bir yer; benden her eyimi tehlikeye atmam istiyorsun..." Rahim Han szm kesti: "Biliyor musun, bir gn sen ortalarda yokken, babanla konuuyorduk. O sralarda senin iin ok kayglanyordu, bilirsin. Bana yle dedi: 'Rahim, kendini savunmayan bir ocuk, erkek olduunda hibir eyi savunamaz.' Hakl m kt yoksa?" Gzlerimi yere edim. "len birinin son arzusunu yerine getirmeni istiyorum, hepsi bu," dedi tane tane. Az nceki yorumuyla bir kumar oynamt. Kozunu kullanmt. Ya da o anda, ben yle dndm. Szckleri aramzda asl kalmt, ama o hi olmazsa ne syleyeceini biliyordu, Oysa ben hl uygun szckleri aranyordum, stelik odadaki yazar bendim. Sonunda, unda karar kldm: "Belki de Baba haklyd." "Byle dnmene zldm, Emir." Ona bakamyordum. "Sen ayn fikirde deil misin?" "Olsaydm, seni buraya armazdm." Alyansmla oynadm. "Beni her zaman gznde bytmsn dr, Rahim Han." "Sense kendine kar her zaman acmasz olmusundur." Duraklad. "Bir ey daha var. Bilmediin bir ey." "Rahim Han, ltfen..." "Sanaubar, Ali'nin ilk kars deildi." 226 Bunun zerine, bam kaldrp ona baktm. "Daha nce de bir kez evlenmiti; Cagori blgesinden bir Hazara'yla. Sen domadan ok nce. yl evli kaldlar." "Bunun konumuzla ne ilgisi var?" "ocuklar olmad. Kadn yl sonra Ali'vi terk etti ve Khosdu bir adamla evlendi. Ona faz dourdu. Sana anlatmaya altm ey, ite bu." Lafn nereye gittiini grebiliyordum artk. Ama duymak istemiyordum. California'da harika bir yaamm vard; sivri atal, Victoria tarz, gzel bir evim, mutlu bir evliliim, gelecek vaat eden bir yazarlm, beni seven bir kaynvalideyle kaynpederim. Bu zrvalara hi ihtiyacm yoktu. "Ali ksrd," dedi Rahim Han. "Hayr, deildi. Sanaubar ona Hasah' dourdu, yle deil mi? Dolaysyla, bir ocuklar oldu." "Hayr, onlarn ocuu olmad," dedi Rahim Han. "Evet, oldu." "Hayr, olmad, Emir." "Peki, o zaman kim..." "Bence yant biliyorsun." Dik bir yamatan aaya kayan, tutunabilecei bir ot, bir al arayan ama eli bo kalan biri gibiydim. Oda sallanyor, yalpalyordu - aa yukar, saa sola. "Hasan biliyor muydu?" dedim bin glkle; dudaklarm bana ait deildi sanki. Rahim Han gzlerini yumdu. Ban sallad. "Sizi adiler," diye tsladm. Ayaa kalktm. Haykrdm-, "Sizi aalk piler! Hepiniz... adi, iren yalanclar!" "Ltfen otur," dedi Rahim Han. Kkredim: "Bunu benden nasl gizlersiniz? Hele ondan?" "Ltfen dn. Emir can. Utan verici bir durumdu. Rezillik. Millet konumaya balayacakt. Raban gibi bir adam, onurunu, adn her eyin stnde tutan biri... Kimseye tek 227 kelime edemezdik; bunu en iyi senin anlaman gerekir." Bana uzand, ama elini ittim. Kapya yneldim. "Emir can, ltfen gitme." Kapy atm, sonra dndm: "Neden? Kalmam iin bana syleyebiletein herhangi bir ey var m? Olabilir mi? Otuz sekiz yandaym ve az nce btn hayatmn koca, kahrolas bir yalan olduunu reniyorum! Durumu dzeltebilecek, gnlm alabilecek tek bir szck olsun bulabilir misin? Hayr. Lanet olsun, elbette hayr!" Dndm, oradan katm. 228 ON SEKZ Gne neredeyse batm, gkyznde mor ve kzl renklerde, kaln, boucu bir battaniye brakmt. Beni Rahim Han'n apartmanndan uzaklatran hareketli, dar sokakta yrdm. Sokak yayalarn, bisiklet ve

ekek arabalarnn tkad, karman orman bir geitler, kmaz sokaklar labirentiydi. Ke balanndan Coca-Cola ve sigara tabelalan sarkyor, Lollywood film afilerindeki ihtirasl kadnlar yakkl, esmer erkeklerle kadife iei tarialannda dans ediyordu. Kk, dumanl bir ayevine girdim, bir bardak ay syledim. Katlanr iskemlemi geriye ittim, yzm svazladm. Bir duvardan aaya kayma duygusu hafiflemiti. Onun yerini, kendi evinde uyanp da btn eyalann yer deitirdiini gren ve artk hibir ke buca tamyamayan birinin yabanc229 lama duygusu almt. Nerede olduunu kartamyor, evresini yadrgyordu; ait olduu yeri yeniden bulabilmesi iin, her eyi sil batan dzenlemesi gerekiyordu. Nasl bu kadar kr olabilmitim? Oysa btn iareder ortada, gzmn nndeydi; imdi hepsi birden, uarak bana doru geliyorlard: Hasan'n tavandudan dzeltmesi iin Doktor Kumar' getirten Baba. Hasan'n doum gnn bir kez olsun adamayan Baba. Lale ektiimiz gn ok iyi anmsyordum; Baba'ya hizmetileri deitirmeyi dnmez misin, diye sormutum. Hasan hibir yere gitmiyor, diye grle -miti. Burada, bizimle kalyor, ait olduu yerde! Buras onun yuvas, biz de ailesiyiz. Ali, Hasan'la birlikte gideceini syledii zaman Baba alamt, alamt. Garson bir fincan ay getirip masaya brakt. Masann ayaklarnn bir arp iareti biiminde kesitii noktaya her biri ceviz byklnde, bir dizi pirin top aslmt. Toplardan biri gevemiti. Eildim, sktrdm. Keke kendi yaamm da byle bir rpda onarabilseydim. Yllardr grdm en demli, en koyu aydan bir yudum aldm, Sreyya'y dnmeye altm; generali, Cemile Hala'y, bitirilmeyi bekleyen roman. Sokaktaki curcunay, karman orman trafii, kk dkknlara girip kan insanlan seyrettim. Yan masadaki transistorlu radyodan yaylan kaval sesini dinlemeye altm. Ne olursa. Ama yine de, mezun olduum gnn gecesi, bana az nce hediye ettii Ford'da yanmda oturan, bira kokan Baba gzmn nnden gitmiyordu: Keke Hasan da bugn yanmzda olsayd. Bunca yldr bana nasl yalan syleyebilmiti? Hasan'a? Kkken beni kucana oturtmu, gzlerimin iine bakm ve yle demiti: Tek bir gnah vardr. O da hrszlktr... Talan sylediin zaman, birinin geree ulama hakkn alm olursun. Bunlar syleyen, o deil miydi? Ve imdi, onu gm230 memden on be yl sonra, Baba'nn bir hrsz olduunu reniyordum. Hem de hrszlarn en kt trnden, nk onun ald eyler kutsald: Benden, bir erkek kardeim olduunu bilme hakkn, Hasan'dan kimliini, Ali'den de onurunu almt. Nang'm. Namus1'unu. Sorular art arda saldryordu: Baba, Ali'nin gzlerine bakmay nasl becermiti.'1 Ali o evde, bir Afgan erkeine yapla-. bilecek en irkin hakarete, aalanmaya maruz kaldn bile bile, nasl yaayabilmiti? Peki ben, zihnime bu kadar uzun zamandr kaznm olan Baba imgesini, srtnda kahverengi takm elbisesi, Sreyya'y istemek iin Taherilerin araba yolunu topallayarak kan erkein grntsn bu yeni imgeyle deitirmeyi nasl baaracaktm? te, yaratc yazarlk retmenimin burun bkecei bir klie daha - azck deitirilmi haliyle: Babasna bak, olunu al. yi ama, doru deil miydi? Sonuta, Baba'yla birbirimize hi tahmin etmediim kadar ok benzediimiz ortaya kmt. kimiz de, yaamlarn bizim iin feda eden insanlara ihanet etmitik. Ayn anda, dank etti: Rahim Han beni buraya srf kendi gnahlarmn deil, babamnkilerin de kefaretini demem iin arma. Rahim Han, kendime kar hep ok kan olduumu sylemiti. Ama ben bundan kukuluydum. Evet, Ali'nin ayann alna o mayn yerletiren ben deildim; Hasan' vurmas iin Taliban' aran da. Ama Ali'yle Hasan'm evden gitmesine ben neden olmutum. Bunu yapmasaydm btn bunlar olmazd, olaylar baka trl geliirdi. Bu, ok mu zorlama bir varsaymd? Belki Baba, Amerika'ya giderken onlar da yanna alrd. Belki Hasan imdiye kendi evini kurar, onun bir Hazara olduunu u kadarck umursamayan, daha dorusu Haza-ra'nn ne olduunu bile bilmeyen bir lkede bir i, bir aile, bir 23i yaam sahibi olurdu. Belki olmazd. Ama olabilirdi de. Kabil'e gidemem, demitim Rahim Han'a. Amerika'da bir karm, bir mesleim, bir ailem var. yi ama, eylemlerimin Ha-san' tam da bunlardan yoksun braktn bilerek, eyalarm toplayp oraya nasl dnerdim? Keke Rahim Han beni hi aramasayd. Keke kaytszla, unutua gmlm bir halde yaamama izin verseydi. Ama aramt. Ve bana, her eyi deitiren eyler anlatmt. Bana, btn yaammn, o 1975 kndan nce, o ark syleyen Hazara daddan nce bile bir yalanlar, ihanetler ve srlar dngs olduunu gstermiti. Yeniden iyi biri olunabilir, demiti. Bunun bir yolu vardr. Dngy krmann bir yolu. Kk bir ocukla. Bir yetim. Hasan'n olu. Kabil'de bir yerde. Rahim Han'n apartmanna dnmek iin bindiim ekek arabasnda, Baba'nn syledii bir eyi anmsadm. Senin sorunun, kavgalarn senin yerine hep bir bakasnn yapm olmas, demiti. Artk otuz sekiz

yandaydm. Salarm seyrelmeye, krlamaya balamt; son zamanlarda gzlerimin etrafnda kaz aya biiminde, kk izgiler gryordum. Artk daha yal olabilirdim, ama kendi kavgam stlenemeyecek kadar ihtiyarlamamum henz. Baba'nn pek ok yalan syledii anlalmt, ama bu konuda yalan sylememiti. Polaroid'deki yuvarlak yze, gnein bu yze vuruuna bir kez daha bakm. Erkek kardeimin yz. Hasan beni bir zamanlar sevmiti; hi kimsenin sevmedii ve sevmeyecei bir biimde. O artk yoktu ama onun kk bir paras hayattayd. Kabil'deydi. Bekliyordu. 232 Rahim Han' odann bir kesinde namaz klarken buldum. Kan krmz ge, douya kar eilmi bir karalt. Ona Kabil'e gideceimi, sabah Caldwell iftini aramasn syledim. "Senin iin dua edeceim, Emir can," dedi. 233 ON DOKUZ Yine ayn ey oldu; araba tuttu. zerinde HAYBER GE-D'NE HO GELDNZ yazan, mermilerle delik deik olmu tabelay gemitik ki, midem kaslmaya, azma safra dolmaya balad. Bir ey midemi alkalyor, buruyordu. ofrm Ferit bana buz gibi bir bak frlatt. Gzlerinde anlaytan, sevecenlikten eser yoktu. "Cam indirebilir miyiz?" diye sordum. Bir sigara yak, direksiyona dayad sol elinin salam kalm iki parmann arasna kstrd. Kara gzlerini yoldan ayrmakszn ne eildi, ayaklarnn arasndaki tornaviday ald, bana uzatt. Tornaviday kapdaki cam kolundan kalma kk delie soktum, dndre dndre cam indirdim. Ferit bana honutsuz bir bak daha frlatt, ama bu sefer-234 kinde pek de gizleyemedii, belli belirsiz bir dmanlk vard; sonra sigarasna dnd. Cemrud Kalesi'nden ayrldmzdan bu yana azndan yalnzca -be szck kmt. "Teekkr" diye mrldandm. Bam camdan darya uzattm, yzm serin leden sonra rzgrna braktm. Hayber Geidi'nde yer alan Kabile topraklarndaki bu yolculuk, ist ve kiretandan oluan, sarp kayalklar keskin kvrmlarla delen yol, tpk anmsadm gibiydi - Baba'nn arabasyla bu hain araziden ta 1974'te gemitik. Derin koyaklara oturmu kra, grkemli dalarn sivri zirveleri gkyzne ykseliyordu. Uurumlarn tepesinde kerpi surlu, ok eski kalelerin ykntlar seiliyordu. Gzlerimi kuzey yandaki doruu karl Hindiku'tan ayrmamaya alyordum, ama ne zaman midem azck yatr gibi olsa, kamyon bir viraja daha dalyor, yeni bir rt dalgasn harekete geiriyordu, "Limonu dene." "Ne?" "Limon. Bulantya iyi gelir," dedi Ferit. "Bu yolda her zaman yanma bir limon alrm." "Yo, teekkr ederim," dedim. Mideme yeni asit eklemenin dncesi bile, beni yeniden rtmt. Ferit dudak bkt. "Eh, Amerikan ilalan kadar cicili bicili deil, biliyorum; yalnzca annemden rendiim eski bir are." Aramz stma frsatn kardma piman olmutum. "Madem yle, bir denesem iyi olacak." Arka koltuktan bir kesekad ald, iinden yarm bir limon kard. Limonu srdm, bir-iki dakika bekledim. "Haklymsn. yi geldi," diye salladm. Kabalk etmektense ac ekmenin daha doru olacan bilecek kadar Afgan'dm. Zorla glmsedim. "Bildik vatan usulnden amayacaksn; ssl psl ilalara gerek yok," dedi. Ses tonu hl aksi, tersti. Sigarasnn k235 n silkeledi, dikiz aynasnda kendini honut bir ifadeyle szd. Bir Tacik'ti; uzun boylu, zayf, esmer; ak havann ypratt bir yz, dar omuzlan ve uzun bir boynu vard; ban evirdii zaman sakalnn arasndan bir demelmas frlyordu. Giyimi benimkine benziyordu; gri bir pirhan-tumban, bir yelek, zerinde de el dokumas, yn bir al. Bandaki kahverengi pakol\, Tacik kahraman (Tariklerin 'Pencer Aslan' dedii) Ahmet ah Mesut'un yapt gibi, bir yana emiti. Ferit'le beni Peaver'de, Rahim Han tantrmt. Ferit'in o ypranm, derin izgilerle dolu yzne karn, henz yirmi dokuz yanda olduunu syledi. Mezar- erifte domu, on yasna, yani babas ailesini toplayp Celalabat'a gnceye kadar orada yaamt.On drdnde, babasyla birlikte ora-vi*yc kar cihafz katlmt. ki yl Pencer Vadisi'nde arpmlard; ta ki bir helikopterden alan yaylm atei yal adam parampara edinceye kadar. Ferit'in iki kars, be ocuu vard. "Aslnda yedi taneydi," dedi Rahim Han, esefle. Birka yl nce, iki kzn Celaiabat'n hemen dndaki bir mayn patlamasnda yitirmiti; aym patlamada kendisi de ayak parmaklarnn bir ksmn ve sol elinin parman kaybetmiti. Bunun zerine kansm ve ocuklanm alp Peaver'e yerlemiti.

"Kontrol noktas," diye homurdand Ferit. Koltuuma azak gmldm, kollanm gsmde kavuturdum; bir anlna da olsa mide bulantsn filan unuttum. Ama kayglanmam gereksizmi. ki Pakistanl milis her yan dklen Land Cruiser'rmza yaklatlar, iine yle bir bakp ellerini 'ge' dercesine salladlar. Ferit, Rahim Han'la yaptmz hazrlk listesinin birinci srasndayd; teki maddelerse, dolarlanm Kaldar ve Afgan parasyla deitirmek, klk kyafetimi dzenleyip pakotuma yanma almak (iin komik yan, Afganistan'da yaarken bile 236 onu bir kez olsun takmamtm), Hasan'la Sohrab'n fotorafn antama koymak ve en nemli malzemeyi edinmekti: siyah, gse kadar uzanan bir takma sakal; ii tarz - ya da, Ta-liban'n iilie uygun bulduu tarz. Rahim Han Peaver'de tam da bu tarife uyan sakallar yapan birini tanyordu; adamm - mterileri arasnda, Batl sava muhabirleri de vard. Rahim Han yannda birka gn daha kalmam istemi, daha ayrntl bir plan yaparz, demiti. Ama ben, yola en ksa zamanda kmam gerektiinin farkndaydm. Fikrimi deitirmekten korkuyordum. lp bimekten, evirip evirmekten, bytmekten, usa vurmaktan ve kendi kendimi caydrmaktan korkuyordum. Amerika'daki yaammn cazibesine kaplp geri dnmekten, kendimi o byk, engin rmaa brakmaktan, unutmaktan, son birka gnde rendiklerimi elimden brakp dibe kmelerini beklemekten korkuyordum. Kendimi akntya brakp yapmam gereken eyden uzaklamaktan. Hasan'dan. arsna uyup geldiim gemiten. Ve bu son kefaret firsaun karmaktan. Hayr, ii ansa brakamazdm; derhal yola ktm. Sreyya'ya, Afganistan'a geri dndm haber vermek, sz konusu bile deildi. Verseydim, Pakistan'a kalkan ilk uaa binerdi. Snn gemitik; drt bir yan yoksulluun iaretleriyle doluydu. Yolun iki yannda, uraya buraya serpitirilmi, kayalklarn arasna eski oyuncaklar gibi frlatlm kk kyler vard; aslnda drt kazkla zerine at niyetine gerilmi bir sayvandan oluan kulbeler, her yan dklen, toprak evler. Kulbelerin nnde top oynayan, stleri balan yrtk prtk ocuklar. Birka kilometre sonra gzme eski, yanm bir Sovyet tanknn evresine bir dizi karga gibi tnemi bir grup erkek iliti; srtlanna aldklan rtlerin ular rzgrda rpnyordu. Arkalannda, kahverengi burka'h, omzunda iri bir 237 testi tayan bir kadn, delik deik bir yoldan, srt srta vermi toprak evlere doru ilerliyordu. "Tuhaf," dedim. "Ne?" "Kendimi, kendi lkemde bir turist gibi hissediyorum," diye akladm; yolun kenarnda, yarm dzine kadar keiyi gden obana bakarak. Ferit alayla gld. Sigarasn frlatt. "Buray hl lken olarak m gryorsun?" "Bir param, her zaman yle grecek." Sesim amaladmdan ok daha savunmac kmt. "Amerika'da yirmi yl yaadktan sonra, ha?" dedi, bir deniz topu byklndeki ukurdan saknmak iin direksiyonu hzla evirirken. Bam salladm. "Ben Afganistan'da bydm." Ferit yine kesik, alayc bir ses kard. "Neden yle yaptn?" diye sordum. "Bo ver," diye mrldand. "Yo, renmek istiyorum. Neden yaptn?" Dikiz aynasndaki gzlerinde ksack bir k akp snd. "Bilmek istiyorsun, demek?" diye emkirdL "Dur da bir tahmin edeyim, Aa Efendi. Byk bir olaslkla^ iki ya da katl, kocaman bir evde yayordun; bahvannz gzel bahenizi ieklerle, meyve aalaryla donatmt. Sokak kapnz kaln, ard, tabii. Baban Amerikan mal bir araba kullanyordu. Hizmetkrlarnz vard; muhtemelen Hazara. Annenle baban evi sslesinler, verdikleri gsterili mehmenflcvc hazrlasnlar diye bir sr ii tutuyorlard; sonra arkadalar geliyor, iki iip Avrupa'ya, Amerika'ya yaptklar seyahatleri anlatyorlard. Hayatnda ilk kez, u anda pakol taktna, ilk olumun gzleri zerine bahse girerim." Bana bakp sntt; vaktinden nce rm dileri grnd. "Evet, iyi tahmin yrtebildim mi?" "Neden byle eyler sylyorsun?" diye sordum. 238 "nk sen sordun; renmek istedin," diye yaptrd. Toprak bir yolda glkle ilerleyen, st ba perian, yal bir adam gsterdi; omzuna al rpyla dolu, kocaman bir uval vurmutu. "te, gerek Afganistan bu, Aa Efendi. Benim bildiim Afganistan. Sen fhi? Sen burada her zaman bir turisttin, yalnzca haberin yoktu." Rahim Han beni, burada kalp yllarca savaan insanlardan scak bir karlama, gler yz beklememem iin uyarmta. "Babana zldm," dedim. "Kzlarna zldm, eline de." "Bunun benim iin hibir deeri yok," dedi, elini gstererek. "Hem buraya neden dndn ki? Baba'nn arazisini satmak iin mi? Paray cebine atp Amerika'daki annenin yanma komak iin mi?" "Annem beni doururken lm." ini ekti, bir sigara yakt. Bir ey demedi.

"Kenara ek." "Ne?" "Kenara ek, Allah kahretsin!" dedim. "Kusacam." Kamyon yolun akl tal kysna yanarken, kendimi yuvar-lanrcasna darya attm. Akamstne doru arazi deiti; kra zirvelerin, plak yamalarn yerini daha yeil, daha krsal bir manzara ald. Landi Kotal'dan sonra alalmaya balayan ana geit, invari blgesinden geip Landi Khana'ya ulamt. Torkham'da Afganistan'a girdik. Yolun iki yanndaki am aalan anmsadmdan daha seyrek, daha clzd, ama Hayber Geidi'nde-ki bu etin yolculuun ardndan aalan yeniden grmek yine de gzeldi. Giderek Ceialabat'a yaklayorduk; geceyi Ferit'in orada yaayan erkek kardeinin evinde geirecektik. Nangarhar eyaletinin bakenti olan, meyvesi ve lk iklimiyle nl Ceialabat'a girerken, gne henz tam anlamyla 239 batmamt. Ferit kent merkezindeki binalarn, ta evlerin nnden geti. Palmiye aalan hi de aklmda kald kadar sk deildi, evlerin kimisi de artk yalnzca atsz duvarlardan, eri br tula ynlarndan ibaretti. Ferit dar, kaldnmsz bir sokaa sapt, Land Cruiser' kurumu bir hendein kenarna ekti. Kamyondan indim, gerindim, derin bir soluk aldm. Eskiden Celalabat'n evresini saran, iftilerin ekerkam yetitirdii, bakml tarlalardan gelen rzgr kente baygn bir koku tard. Gzlerimi yumdum, o tatl kokuyu aradm. Bulamadm. "Hadi, gidelim," dedi Ferit sabrszca. Toprak yolu trmandk, birka yapraksz kavak aacnn, ybk dkk, toprak duvann nnden getik. Ferit tek katl, bakmszlktan dklen bir evin nnde durdu, tahta kapya vurdu. Okyanus yeili gzl, beyaz earpl gen bir kadnn yz grnd. nce beni grd, irkildi, Ferit'i seince, gzleri parlad. "Selamn aleykm, Ferit Kaka!" "Selam, Meryem can," diye karlk veren Ferit, benden btn gn esirgedii bir ey yapt: tad tad glmsedi. Kadnn bann tepesine bir pck kondurdu. Gen kadn bize yol vermek iin geri ekildi; Ferit'in peinden kk eve girerken, beni merakla szyordu. Kerpi tavan alak, toprak duvarlar plakt; oday yalnzca bir keye konmu, bir ift fener aydnlatyordu. Ayakkablarmz kardk, zemini kaplayan hasrn zerinde ilerledik. erkek ocuk, bir duvann dibinde duran, zerine kenarlar yrtk bir battaniye atlm ince iltenin zerinde bada kurmu oturuyordu. Uzun boylu, geni omuzlu, sakall bir erkek bizi selamlamak zere doruldu. Ferit'le kucaklatlar, ptler. Ferit onu bana tantt: "Vahit, aabeyim." Vahit'e dnd. "Amerika'dan geldi," dedi, baparman bana doru sallayarak. Sonra ocuklarn yanna gitti. 240 Vahit'le birlikte, ocuklarn karsndaki duvann dibine ktk; ocuklar Ferit'i kuatm, bir tanesi omzuna trmanmt. Vahit kar kmama aldrmad ve yerde daha rahat etmem iin, olanlarn birinden bir battaniye daha istedi, Meryem'e de ay getirmesini syledi. Yolculuumuzun nasl getiini- sordu. "Umarm dozFa filan rasdamamsnzdr," dedi. Hayber Geidi, etin arazisiyle olduu kadar yolcular soyan haydut-lanyla da nlyd. Yant vermeme kalmadan, gz krpt, yksek sesle yle dedi: "Eh, hibir dozd kardeimin o irkin arabas iin zaman harcamaz, elbette." Ferit en kk olan yere devirmi, salam eliyle gdklamaktayd. ocuk kkrdyor, tekmeler savuruyordu. "Hi olmazsa benim bir arabam var," dedi, soluk solua. "Senin eek nasl?" "Eeim senin arabadan ok daha iyi durumda." "Khar khara minassah," diye yaptrd Ferit: Eein halinden eekler anlar. Hep bir azdan kahkahalar koyuverdiler, ben de onlara katldm. Yan odadan kadn sesleri geliyordu. Oturduum yerden, odann bir blmn grebiliyordum. Meryem'le, kahverengi hicap'h, daha yalca bir kadn (muhtemelen, annesi) alak sesle konuuyor, bir aydanlktan demlie scak su dolduruyorlard. Vahit sordu: "Amerika'da ne yapyorsun, Emir Aa?" "Ben yazarm," dedim. Bunun zerine Ferit'in kkrdadn duyar gibi oldum. "Yazar m?" dedi Vahit; etkilendii aka belliydi. "Afganistan' m yazyorsun?" "ey, yazdm. Ama son zamanlarda deil." Son romanm, Kllerin Mevsimi, karsn yatakta bir rencisiyle yakaladktan sonra, bir ingene kervanna katlan bir niversite hocas hakkndayd. Fena saylmazd. Baz eletirmenler 'iyi' bir ki241 tap demi, bir tanesi de 'srkleyici' olarak nitelemiti. Ama anszn, kitaptan utanmtm. Vahit'in daha fazla soru sormamasn diledim. "Belki yine Afganistan' yazarsn," dedi. "Dnyaya Tali-ban'n lkemize neler yaptn anlatrsn." "ey, ben pek... yani o trde bir yazar deilim." Vahit ban sallad. "Ah," dedi, azck kzararak. "En iyisini sen bilirsin, tabii. Fikir yrtmek bana dmez..."

Ayn anda, Meryem'le yal kadn ieriye girdiler; ellerindeki kk tepside bir ift ay fincanyla bir demlik vard. Saygyla ayaa kalktm, elimi gsme bastrdm, bam edim. "Selamn aleykm,"dedim. Yznn alt ksmn gizlemek iin hicap'm yzne dolam oian, yalca kadn da ban edi. Zor duyulur bir sesle, "Selam," diye karlk vardi. Hi gz gze gelmedik. Ben beklerken, fincana ay doldurdu. Kadn duman tten fincan nme koydu, odadan k; plak ayaklan en kk bir ses karmamt. Oturdum, demli ay yudumladm. Vahit rahatsz edici sessizlii sonunda bozdu. "Seni Afganistan'a getiren ne?" "Hepsini ne getiriyor, sevgili kardeim?" diye atld Ferit. Vahit'le konuuyordu, ama kmseme dolu gzleri bana dikiliydi. Vahit onu paylad: "Bas!" "Nedeni hep ayn," diye srdrd Ferit szn. "Topra ya da evi sat, paray cebine at, sonra da fare gibi ka. Amerika'ya dn, o parayla aileni Meksika'ya tatile gtr." "Ferit!" diye grledi Vahit. ocuklar, hatta Ferit bile korkuyla irkildi. "Terbiyeyi filan unuttun galiba! Buras benim evim! Emir Aa bu gece benim konuum; beni bu ekilde rezil etmene izin veremem!" 242 Ferit azn at, bir ey sylemeye hazrland, sonra dnd ve vazgeti. Srtn duvara yaslad, soluunun alundan bir eyler mrldand, sakat ayan salam olann zerine att. Sulayan gzleri bir an olsun benden ayrlmamt. "Bizi bala, Emir Aa," dedi Vahit. "ocukluundan beri, kardeim konumadan nce durup da iki dakika dnmez." "Aslnda hata bende," dedim, Ferit'in keskin baklar altnda glmsemeye alarak. "Alnmadm. Afganistan'da ne aradm ona aklamam gerekirdi. Buraya arazi satmaya gelmedim. Kabil'e bir erkek ocuunu bulmaya gidiyorum." "ocuk mu," diye yineledi Vahit. "Evet." Gmleimin cebindeki Polaroid'i kardm. Ha-san'n resmini grmek, lm yarasnn o ince, taze kabuunu bir kez daha kaldrd. Bam evirmek zorunda kaldm. Fotoraf Vahit'e verdim. Dikkatle inceledi. Bir bana, bir fotorafa bakt. "Bu ocuk mu?" Bamla doruladm. "Bu Hazara ocuu." "Evet." "Neyin oluyor?" "Babas benim iin ok deerliydi. Resimdeki adam. Ne yazk ki ld." Vahit gzlerini krptrd. "Arkadan myd?" gdlerim 'evet' dememi tembihliyordu; yreim Ba-ba'mn su,..; "klamak istiyordu. Artk yeterince yalan sylenmiti. "vey kardeimdi." Yutkundum. "Gayri meru kardeim." ay fincann eviriyor, kulpuyla oynuyordum. "Burnumu sokmak istememitim." "Burnunu sokmuyorsun," dedim. "ocuu ne yapacaksn?" "Peaver'e gtreceim. Onunla ilgilenecek birileri var." Vahit resmi bana geri verdi, iri elini omzuma koydu. "Sen 243 erefli bir adamsn, Emir Aa. Gerek bir Afgan'sn." im korkuyla siniverdi. Sonra, ekledi: "Bu gece seni evimde arlamaktan onur duyuyorum." Ona teekkr ettim, Ferit'e bir gz attm. imdi nne bakyor, hasr kilimin lime lime olmu kenaryla oynuyordu. Az sonra, Meryem'le annesi sebze porba'syla. dolu, duman tten iki kseyle iki somun elemek getirdiler. "Et sunama-dmz iin kusura bakma," dedi Vahit. "Bugnlerde ete bir tek Taiiban'm gc yetiyor." "Bu harika grnyor," dedim. Gerekten yleydi. Hep beraber yiyelim, dedim, ama Vahit biz gelmeden karnlarn doyurduklarn syledi. Ferit'le kollarmz svadk, ekmeimizi orba'ya batrdk, ellerimizle yedik. Ben yerken, Vahit'in de clz, kavruk yzl, kahverengi salar ksack kesilmi olunun, dijital kol saatime kaamak baklar firlatoni fark ettim. En k, aabeyinin kulana bir ey fsldad. Aabeyi bam sallad; gzn saatimden ayrmyordu. En bykleri (sanrn on ikisindeydi) gzlerini elime dikmi, ne arkaya sallanyordu. Yemekten sonra ellerimi Meryem'in bir testiden dkt suyla ykadm, Vahit'ten oluna bir hediye vermek iin izin istedim. Olmaz, dedi, ama ben srar edince, duraksayarak kabul etti. Kol saatimi kardm, ocuklarn en kne verdim. Duyulur duyulmaz bir sesle mrldand: "Teekkr." "Dnyadaki btn byk kentlerin saatini gsteriyor," dedim. Olanlar balarn kibarca salladlar, saati elden ele geirip srayla denediler. Ama az sonra ilgileri snd, saat hasrn zerinde unutuldu. "Bana syleyebilirdin," dedi Ferit, daha sonra. Vahit'in ka-244

nsnn yere bizim iin yayd iki ikede, yan yana yatyorduk. "Neyi?" "Afganistan'a neden geldiini." Sesinde, onunla tantmzdan beri duyduum o ters, aksi tndan eser yoktu. "Sormadn ki," dedim. "Bana sylemen gerekirdi." "Sormadn." Yzn bana dnd. Bir kolunu kvrd, bann altna soktu. "Belki ocuu bulmana yardm ederim." "Sa ol, Ferit." "yle kafadan tahmin yrtmekle hata ettim." imi ektim. "zlme. Sandndan ok daha haklydn." Elleri arkadan kaln, trtkl bir sicimle bal; ip bileklerini kesiyor. Gz siyah bir bezle kapatlm. Sokaa, durgun, pis bir suyla dolu hendein kenarna diz km, bap omuzlarnn arasndan sarkyor. akl talarnn zerine ne arkaya sallanrken, dizleri sert zemine srtnmekten kanyor. Vakit akama yakn; akllarn zerindeki uzun glgesi ne arkaya deviniyor. Duyulur duyulmaz bir sesle, bir eyler mrldanyor. Yaklayorum. Bin tane olsa, yine, diyor. Senin iin bin tane olsa yakalarm. ne arkaya uunuyor. Ban kaldryor. st-dudamda belli belirsiz bir yara izi. Yalnz deiliz. nce namluyu gryorum. Sonra da, onun arkasndaki adam. Uzun boylu; izgili bir yelek giymi, siyah bir trban takm. Yere, gzleri bal erkee bakyor; gzlerinde engin, maarams bir boluktan baka hibir ey yok. Bir adm geri ekiliyor, tfei kaldryor. Namluyu, diz km adamn ensesine dayyor. Solan gne bir an madene vuruyor, ksack partldyor. Tfek sar edici bir atrtyla grlyor. 245 Namlunun ucundan geriye, kabzaya doru bakyorum. Kvrlarak ykselen dumann gerisindeki adamn yzn gryorum. izgili yelekli adam, benim. Boazmda dmlenmi bir lkla uyandm. Darya ktm. Yarmayn gm, donuk nda durdum, silme yldz dolu gkyzne baktm. Karanlkta crcr-bcekleri tyor, hafif bir. esinti yapraklan kartryordu. plak ayaklarmn altndaki toprak serindi; anszn, snr gememizden bu yana ilk kez, geri dndm hissettim. Bunca yldan sonra yine memleketimdeydim, atalarmn toprana basyordum. Bu, byk bykbabamn nc karsn gmd, bir yl sonra, 1915'te de Kabil'i vuran kolera salgnnda can verdii toprakt. Kadn ona ilk iki karsnn veremediini vermiti: bir erkek evlat. Bykbabam, Nadir ah'la bu topraklarda ava km, bir geyik vurmutu. Annem bu topraklarda lmt. Ve ben, babamn sevgisini kazanmak iin bu topraklarda mcadele etmitim. Srtm evin tula duvarlarndan birine verdim. Eski yurduma anszn duyduum bu yaknlk... beni artmt. Unutacak, unutulacak kadar uzun zamandr yurtdndaydm. u yaslandm duvann gerisinde uyuyanlar iin bambaka bir gezegen olan bir baka lkede bir evim vard. Bu topraklan oktan unuttuumu dnyordum. Oysa unutmamm. Yarmayn o kemiksi, donuk nda dururken, Afganistan'n ayamn altnda soluduunu hissetmitim. Belki Afganistan da beni unutmamt. Batya baktm ve u dalann ardnda bir yerde Kabil'in hl var olduuna atm. Gerekten de vard; yalnzca eski bir an ya da San Francisco Chronicle gazetesinin on beinci sayfasndaki bir Associated Press haberinin bal deildi. Batda, dalarn gerisinde, tavandudakh kardeimle birlikte uurtma 246 kovaladmz kent yatyordu. Oralarda bir yerde, ryama giren, gzleri bal bir adam bou bouna lmt. Bir keresinde, o dalarn ardnda bir seim yapmtm. Ve o seim imdi, eyrek yzyl sonra, beni doruca ayn topraklara getirmiti. Tam ieriye girmeye hazrlanrken, evden gelen baz sesler duydum. Bir tanesi, Vahit'in sesiydi. "... ocuklara bir ey kalmad," diye fsldad kars. "A olabiliriz ama yabani deiliz! O bir konuk! Ne yapmalydm, yani?" dedi Vahit, gergin bir sesle. "Yarna bir eyler bulmal," dedi kars; sesi alamaklyd. "Ne yedireceim..." Parmak ularma basarak sessizce uzaklatm. ocuklarn saatle neden fazlaca ilgilenmediklerini imdi anlyordum. Onlar saate bakmyordu ki. Yemeime bakyorlard. Ertesi sabah erkenden vedalak. Land Cruiser'a binmeden nce, Vahit'e konukseverlii iin teekkr ettim. Arkasndaki kk evi gsterdi. "Buras artk senin de evin," dedi. Kapnn eiine dizilmi olu bizi seyrediyordu. Kk olan, saati takmt, kay zayf bileinden sarkyordu. Uzaklarken, yandaki dikiz aynasndan geriye baktm. Vahit oluyla birlikte, kamyonun kaldrd toz bulutunun iinde duruyoruu. Birden aklma bir ey geldi: Bir baka dnyada olsayd, bu ocuklar kamyonun arkasndan koamayacak kadar a olmazlarda

O sabah, gndoumuna yakn, sa solu kolaan edip kimsenin bakmadna emin olunca, yirmi alt yl nce yaptm bir eyi yinelemitim: Bir iltenin altna, bir deste buru-. uk banknot sokmutum. 247 ?.YRM \ mm Ferit beni uyarmt. Ama anladm ki, nefesini boa harcam. Celalabat'tan dne dne Kabil'e ulaan, bombalarla delik deik olmu, sarp yolda ilerliyorduk. Buradan son kez, aksi yne giden bir kamyonun, muambas smsk kapal kasasnda gemitim. Baba'nn ark syleyen, kafay bulmu bir Ro-ussi subay tarafndan vurulmasna ramak kalmt - Baba o gece beni yle kzdrm, yle korkutmu, yle gururlandr-mt ki. Kabil'le Celalabat arasndaki bu da yolu, kayalklarn arasnda bir ylan gibi kvnlan, insann kemiklerini sarsan bu sallantl yolculuk benim iin artk kutsal bir hatrayd; iki savan izlerini tayan, deerli bir an. Yirmi yl nce ilk savan bir blmne tank olmutum. Ondan kalan irkin izler 248 yola salmt: eski Sovyet tanklarnn yanm enkazlar, ters dnm, paslanm askeri kamyonlar, daa yaslanm, ezilmi bir Rus cipi. kinci sava televizyonumun ekranndan izlemitim. imdi de onu, Ferit'in gzlerinden gryordum. Bozuk yoldaki ukurlar telasz, kendinden emin manevralarla atlatan Ferit, ait olduu yere dnm biriydi artk. Va-hit'in evinde geirdiimiz geceden sonra, ok daha konukand. Beni yanna, yolcu koltuuna oturtmu, konuurken yzme bakmaya balamt. Bir-iki kez glmsedi bile. Sakat eliyle direksiyonu ustaca evirirken, nnden getiimiz kyleri, yllar ncesinden tand kiilerin yaad, amur daml kulbeleri gsteriyordu. Bu insanlarn ou, dedi, ya ld ya da Pakistan'daki gmen kamplarna snd. "lenler daha anslyd," diye ekledi. Yanm, yerle bir olmu, minicik bir ky iaret etti. Ky kararm, atsz duvarlardan ibaret kalmt. Gzme bir duvarn dibinde uyuyan bir kpek iliti. "Bu kyde bir dostum vard," dedi Ferit. "Usta bir bisiklet tamircisiydi. ok da iyi tabla alard. Taliban onu da ailesini de ldrd, ky yakt." Yanm kyn iinden getik; kpek kmldamad bile. Eskiden, Celalabat-Kbil yolu iki saat srerdi, belki biraz daha fazla. Ferit'le Kabil'e ulamak, drt saatimizi ald. Ulanca da... Ferit beni, Mahipar Baraj'n getiimiz zaman uyarmt. "Kabil senin anmsadn yer deil." "Biliyorum, duydum," dedim. Ferit bana, duymakla grmenin ayn ey olmadn belirten bir bak firiatt. Ve hakl kt, nk Kbii nihayet karmda belirdiinde, Ferit'in bir yerlerde yanl yola sapt duygusuna kapldm; hayr, bundan kesinlikle emindim. Fe249 rit yzmdeki aknl, aptallam ifadeyi daha nce defalarca grm olmalyd - buraya tad yolcularn arasnda, Kabil'i uzun zamand>r grmemi olanlar vard. Omzuma pat pat vurdu. "lkene ho geldin," dedi, suratszca. Ykntlar ve dilenciler. Nereye baksam, bunlar gryordum. Dilenciler eskiden de vard - Baba onlar iin yannda hep fazladan bozuk para tard; bir dilenciyi eli bo evirdiini hi grmedim. Ama imdi, lime lime olmu, uval bezinden giysileri, bir metelik iin uzanm, esmer, kirli elleriyle her ke banda bek bektiler. Bir fark daha: imdi dilencilerin ounluu ocuktu; zayf, ask yzl, kimisi ta atlasn drt-be yanda. lek yollarn kaldrmlarnda, burka'h annelerinin kucanda, inliyorlard: "Bahi, bahii" Bir ey daha vard; ilk anda fark edemediim bir ey: Yanlarnda yetikin bir erkek grmek, neredeyse olanakszd. Savalar Afganistan'da babalar, ok az bulunan bir mala, deerli bir ayrcala dntrmt. Yetmili yllarda kentin en byk caddelerinden biri olan Maywand'da batya, Karteh-Seh yresine doru ilerliyorduk. Hemen kuzeyimizde, btnyle kurumu Kabil Irma. Gneydeki tepelerde, eski kentin ykk surlar. Onun dousunda, sava lordu Dostum'un 1992'de igal ettii antik kale, Bala Hisar. Kalenin bulunduu irdarveze da sras, 1992 ile 1996 arasnda Mcahit glerinin Kabil'e roket yadrd ve u anda tank olduum ykmn byk bir ksmn gerekletirdii yerdi. irdarveze dalan ta batya kadar uzanrd. Topeh fefin, le topunun bu dalardan atldn ok iyi anmsyordum. Her gn, le paydosunu duyurmak iin, Rama-zan'da da iftar vaktini haber vermek iin patlatlrd. O zamanlar topun gmbrtsn kentin her yerinden duyardnz. 250 "ocukken buraya, Maywand Caddesi'ne ok gelirdim," diye mrldandm. "Dkknlar, oteller vard. Prl prl neon klan, lokantalar. Seyfb adndaki bir adamdan uurtma alrdk. Eski polis merkezinin yaknlarnda, kk bir dkkn vard." "Merkez hl duruyor," dedi Ferit. "Kentte polis sknts ekilmiyor. Ama ne Mayvvard'da bir uurtma ya da uurtma-c bulabilirsin ne de baka bir yerde. O gnler oktan bitti." Maywand Caddesi dev boyudu, kumdan bir kaleydi artk. Tamamen kmemi olan binalar bile, oyulmu atlan, roket mermilerinin delik deik ettii duvarlanyla ayakta zor duruyordu. Ara ara, bir moloz ynna

dnm, koskoca bir mahalleye rastlyordunuz. Bir enkaz ynnn altna skm, kurun delikleriyie kapl bir tabela grdm: COCA CO-Camsz, ykld yklacak bir binann yannda, knk tula ve talardan oluan bir tepeciin stnde oynayan ocuklar grdm. Bisiklediler, katr arabalan yola devam edebilmek iin dilenci ocuklann, sokak kpeklerinin, molozlann evresinden dolanyordu. Kentin stne bir pus, bir toz bulutu kmt; rman kar tarafnda kapkara bir duman stunu gkyzne ykseliyordu. "Aalar nerede?" dedim. "Kn sobalara odun oldular," dedi Ferit. "Byk bir blmn de oravi kesti." "Neden?" "Dallann arasna keskin nianclar gizleniyordu." imi bir hzn kaplad. Kabil'e dnmek, eski, unutulmu bir dosta rastlayp talihinin yaver gitmediini, sahip olduu her eyi yitirdiini grmekten farkszd. "Babam ar-e-Kohna'da bir yetimhane yaptrmt," dedim. "Eski kentte, biraz gneyde." "Oray biliyonm," dedi Ferit. "Birka yl nce ykld." 251 "Kenara ekebilir misin? Biraz yrmek istiyorum." Ferit arabay kk bir arka sokaktaki terk edilmi, kapsz binann nndeki kaldrma yanatrd. "Burada bir eczane vard," dedi, kamyondan inerken. Maywand Caddesi'ne dndk, saa, banya doru yrmeye baladk. "Bu koku ne?" dedim. Bir ey gzlerimi yakyor, sulandryordu. "Mazot," diye yanad Ferit. "Kentin jeneratrleri bozulup duruyor; elektrie gvenemedikleri iin de insanlar mazot yakyor." "Mazot, ha? Eskiden bu caddenin ne koktuunu anmsyor musun?" Ferit glmsedi. "Kebap." "Kuzu kebab," dedim. "Kuzu," dedi Ferit, szc diliyle tadarak. "Kabil'de imdi bir tek Taliban kuzu yiyebiliyor." Dirseimi ekti. "ti an, oma hazrla." Bir ara bize doru yaklayordu. "Sakal devriyesi," diye fsldad Ferit. Taliban'la ilk karlamamd. Onlar televizyonda, internette, dergi kapaklarnda, gazetelerde grmtm. Ama ite karmdayd; aramzda elli adm bile yoktu. Azmdaki bu tat su katlmam, ham korku deilse neydi? Etim anszn ekmi, kemiklerime yapmam myd? Kt kt atan ey, yreim deil miydi? te, geliyorlard. Olanca ihtiamlanyla. Krmz Toyota pikap, yanmzdan ar ar geti. Kasasna bir avu gen, ask yzl erkek melmiti; Kalankoflan omuzlarndan sarkyordu. Hepsi de sakall, kara trbanlyd. lerinden koyu esmer tenli, yirmili yalarda gsteren, kaln kalar atk bir gen elindeki krbac eviriyor, arada bir, kamyonun yan tarafna vuruyordu. Etrafta gezinen gzleri, benimkileri buldu. Baktk. Hayatmda kendimi hi bu kadar plak hissetmedim. Sonra ttn lekeli bir tkrk savur252 du, baklarn baka yne evirdi. Yeniden soluk alabildiimi hissettim. Kamyon ardnda bir toz bulutu brakarak uzaklat. "Sen delirdin mi?" diye tslad Ferit. "Ne?" "Bir daha sakn onlara gzn dikip bakma! Anlyor musun? Asla!" "steyerek olmad," dedim. "Arkadan hakl," dedi bir ses. "Kuduz bir kpei sopayla drtklesen, daha iyi ederdin." Mermi delikleriyle dolu bir binann n basamaklarnda oturan, yalnayakl, yal bir dilenciydi. Srtnda lime lime olmu bir papan, banda da lekeli bir trban. Sol gzkapa, bo gz ukurunu rtyordu. Romatizmadan bklm parmayla, krmz pikabn gittii yn gsterdi. "Byle dolap duruyor, aranyorlar. Birinin onlan kkrtmasn umarak... Eh, er ya da ge, aradklanm buluyorlar tabii. Ve elence balyor; lAllab-u ekber'.'nuczh.-nyla ie giriiyorlar. Azlanna layk bir sulu bulamadklan gnlerde bile, eli bo dnmyorlar... sada solda her zaman bir iddet olay vardr, yle deil mi?" "Taliban yaknlardayken, gzn ayakkablanndan ayrma," dedi Ferit. "Dostunun deri ok yerinde," diye atld, yal dilenci. Islak slak ksrd, pis bir mendile tkrd. "Kusura bakma ama, bana verebilecein birka kuruun var m?" diye soludu. Ferit, "Bas," dedikten sonra, kolumu ekti. "Hadi, gidelim." Yal adama yz bin Afgani verdim: dolar. Paray almak iin ne eilince, ar kokusu (eki sde haftalardr ykanmam ayak kanm) burun deliklerime doldu, midemi kaldrd. Paray abucak cebine att, tek gzyle sa solu hzla tarad. 253 "Cmertliinize binlerce teekkr, Aa Efendi." "Karteh-Seh'teki yetimhanenin yerini biliyor musun?" diye sordum.

"ok kolay. Darlaman Bulvar'nn hemen batsnda," dedi. "Eski yetimhaneye roket isabet edince, ocuklar Kar-teh-Seh'e tadlar. Birini aslan kafesinden kurtarp kaplan kafesine atmak gibi bir ey." "Sa ol, Aa," dedim, gitmeye hazrlandm. "Bu senin ilk seferindi, deil mi?" "Nasl?" "Taliban' ilk grn." Bir ey demedim. Yal dilenci ban sallad, glmsedi. Aznda kalabilen sapsar, rk diler grnd. "Kabil'e girilerini ilk grdm gn anmsyorum da. Nasl da sevinmitik! lmler bitti, dedik. Vah vah! Tpk airin dedii gibi: 'Akn en przsz grnd an, dertler bastrverd' " Yzme bir glmseme yayld. "Bu gazeV' biliyorum. Hafz'dan." "Evet, yle," dedi adam. "Bunu da benden iyi kimse bi-. lemez. niversitede hocaydm." "yle mi?" ksrd. "1958'den 1996'ya kadar. Hafz', Hayyam', Rumi'yi rettim; sonra Beydel, Cami, Saadi... Bir keresinde, 1971'de konferans vermek zere Tahran'a bile davet edildim; mistik Beydel hakknda ders verdim. Ayaa kalkp alklamlard. Hah!" Ban esefle sallad. "Ama pikaptaki genleri grdn. Tasavvufu ne kadar umursuyorlar, dersin?" "Annem de niversitede retmenmi," dedim. "Ad neydi?" "Safiye Akrami." Btn o katarak katmanlarna karn, gzleri parayverdi. "ldeki yabani otlar yaar, oysa bahar iekleri abucak so254 lar. Ne zarafet, ne asalet, ne trajedi!" Adamn nne diz ktm: "Annemi tanr miydin?" "Elbette," dedi. "Dersten sonra oturup konuurduk. Son kez, finallerden hemen nce, yamurlu bir gn bademli, nefis bir keki paylamtk. Bademli kek ve ball ay. Artk gebelii iyice belirgindi ve her zamankinden daha gzeldi. O gn bana syledii eyi hi unutmadm." "Ne dedi? Ltfen syle." Baba annemi bana hep kaba fir-a darbeleriyle tanmlard; "Harika bir kadnd," gibi. Bense hep ayrntlarn aln ekerdim: salarnn gnete parlay, en sevdii dondurma, en sk mrldand arklar; trnaklarn yer miydi? Ama Baba onun anlann kendisiyle birlikte mezara gtrmt. Belki de annemin adn anmak, sululuk duygusunu harekete geiriyor, onun lmnden ksack bir sre sonra yapt eyi anmsatyordu. Ya da, onun iin yle byk bir kaypt, acs yle 'derindi ki, annemden sz etmeye dayanamyordu. Belki de her ikisi birden. "yle dedi: 'ok korkuyorum.' Neden, diye sordum. 'yle muduyum ki, Doktor Resul. Bylesine byk, mthi bir mutluluk, insan korkutuyor.' Yine nedenini sordum, yle dedi: 'Senin bu kadar mutlu olmana, ancak senden bir ey almaya hazrlandklar zaman izin verirler.' Hemen onu susturdum: 'Hit, hadi ama. Samalama.'" Ferit kolumu tuttu. "Gitmeliyiz, Emir Aa," dedi, tatllkla. Kolumu ekip kurtardm. "Baka? Baka ne dedi?" Yal adamn yz hadan yumuad. "Keke harlayabilsey-dim. Ama maalesef. Aradan ok zaman geti, beileimse u binalar kadar hasarl. Kusura bakma." "Ama kck bir ey, ne olursa." Yal adam glmsedi. "Kendimi zorlayacam, sz. Yine gel, beni bul." "Teekkr ederim," dedim. "ok teekkr ederim." 255 tendim. Annemin bademli keki sevdiini, bir keresinde 'mthi' szcn kullandn ve muduluundan rktn renmitim. Sokaktaki bu yal adamdan annem hakknda, Baha'dan bir mr boyunca alabildiimden ok daha fazla bilgi edinmitim. Kamyona geri dnerken Ferit'le az nceki olaya, Afgan olmayanlarn akl almaz bir rastlant olarak deerlendirecekleri eye, sokaktaki bir dilencinin annemi tanmasna deinmedik. nk Afganistan'da, zellikle de Kabil'de bylesi mucizelerin son derece olaan olduunu ikimiz de biliyorduk. Baba yle derdi: "Hi karlamam iki Afgan al, bir odaya kapat, on dakika sonra akraba karlar." Yal adam o binann basamaklarnda brakmtk. Ama kararlydm; dne uyup geri dnecek ve annemle ilgili bir ey anmsayp anmsamadn soracaktm. Ne yazk ki, onu bir daha hi gremedim. Yeni yetimhaneyi Karteh-Seh'in kuzey kesiminde, kurumu Kabil Irma'mn kysnda bulduk. Dz, baraka tarz bir binayd; duvarlardaki adaklara, camsz pencerelere kaln tahtalar ivilenmiti. Ferit yolda, KartehSeh'in kentte savatan en ok zarar gren semt olduunu sylemiti; kamyondan inerken ne kadar doru sylediini grdm; kandar sarscyd. Koca koca ukurlarla dolu sokaklarn iki yannda bombalanm, yerle bir olmu binalardan, boaltlm evlerden baka bir ey yoktu. Ters dnm bir arabann pasl iskeletinin, ekran olmayan, molozlarn arasna yan gmlm bir televizyonun, zerinde siyah, pskrtme boyayla ZENDA BAD TALIBAN! (ok yaa Taliban!) yazan bir duvarn nnden getik.

Kapy ksa boylu, zayf, kellemeye yz tutmu bir adam at; kr sakal taraz tarazd. Srtnda eski, tvit bir ceket, g256 znde tek cam atlak bir gzlk. Camlarn gerisindeki kk, mercimee benzeyen kara gzleri benimle Ferit arasnda rpnyordu. "Selamn aleykm,"dedi. "Selamn aleykm," dedim. Ona Polaroid'i gsterdim. "Bu ocuu aryoruz." Fotorafa yarm yamalak bakn. "Kusura bakmayn, onu hi grmedim." "Resme doru drst bakmadn, dostum," dedi Ferit. "Neden bir daha bakmyorsun?" " Ltfen,v diye ekledim. Kapnn arkasndaki adam fotoraf ald. nceledi. 'Bana geri verdi. "Hayr, zgnm. Bu kurumdaki her ocuu tanrm, bu hi de tandk gelmedi. imdi izninizle, yaplacak ilerim var." Kapy kapad. Srgy ekti. aretparmamn mafsalyla kapya vurdum. "Aa! Aa, ltfen a. Niyetimiz kt deil." Kapnn arkasndan sesi geldi: "Syledim ya. Burada deil. Ltfen gidin." Ferit ilerledi, alnn kapya dayad. "Dostum, biz Taliban deiliz," dedi alak, dikkadi bir sesle. "Yanmdaki bey ocuu gvenli bir yere gtrmek istiyor." "Peaver'den geldim," dedim. "Yakn bir dostum, ocuklar iin hayr kurumu ileten Amerikal bir kan-koca tanyor." Adamn, kapnn gerisindeki varln hissedebiliyordum. Orada durmu dinliyor, duraksyor, kukuyla umut arasnda gidip geliyordu. "Dinle, Sohrab'm babasn tanrdm," dedim. "Ad Hasan'di. Annesinin ad da Ferzane. ocuk babaannesine Sasa dermi. Okuma-yazma biliyor. Ayrca sapan da ok iyi kullamrm. Bu ocuk iin bir umut var, Aa, bir k yolu. Ltfen a kapy." Yalnzca sessizlik. "Onun yan amcasym," dedim. 257 Bir dakika geti. Sonra ekilen srgnn sesini duyduk. Adamn zayf yz kap aralnda belirdi. Bir bana, bir Ferit'e bakt. "Bir konuda yanldn," dedi. "Ne?" "Sapan mthi kullanyor." Glmsedim. "O sapandan bir an ayrlmaz," diye srdrd szn. "Onu beline sokar, gittii her yere gtrr." Bizi ieriye ald, kendini tantt: yetimhane mdr Zaman. "Ofisime gidelim," dedi. Peine takldk, lo, i karartc koridorlardan, st ba dklen, yalnayak ocuklarn yanndan getik. ncecik hasrlarn dnda zemini plak, pencerelerine naylon gerilmi odalar, deksiz, demir karyolalarn dip dibe dizildii yatakhaneleri arkamzda braktk. "Burada ka yetim var?" diye sordu Ferit. "Sdrabileceimizden ok daha fazla... en az iki yz elli," dedi Zaman, omzunun stnden. "Ama hepsi yetim deil. ounun babas savata lm, anneleri de onlara bakamyor, nk Taliban kadnlarn almasna izin vermiyor. Onlar da ocuklan buraya getiriyor." Eliyle havay sprr gibi bir hareket yapt, kederle ekledi: "Buras sokaktan iyi elbette, ama o kadar da iyi deil. Bu bina oturulmak iin yaplmam ki bir hal imalatsnn deposuymu. Su stma tesisat bile yok; kuyu da oktan kurudu." Sesini alakt. "Yeni kuyu amak iin Taiban'dan defalarca para istedim; tespihlerini yuvarlayp 'yok' dediler. Para yok." Alayla gld. Bir duvarn dibindeki sra sra yata gsterdi. "Yeterli karyolamz yok, elimizdeki karyolalara serecek deimiz de." ki ocuun evirdii ipi atlayan bir kz gsterdi. "u kz gryor musunuz? Getiimiz k, ocuklar battaniyeleri paylama mak zorunda kald. Kzn erkek kardei de souktan ld." Yeniden yrmeye balad. "Son baktmda, kilerde bir ay zor yetecek pirinten baka bir ey yoktu; o da birince, ocuklara kahvaltda ve akamlan ekmekle aydan baka bir ey veremeyeceiz." le yemeine hi deinmediini fark ettim. Durdu, bana dnd. "Buras hi de korunakl deil. Yiyecek yok, giysi yok, iecek su yok. Buradaki en bol ey, ocukluunu yitirmi ocuklar. in en ackl yan da, bunlar ansl olanlar. Kapasitemizi kat kat atk; her gn bir sr anneyi geri evirmek zorunda kalyorum." Bana doru bir adm att. "Sohrab iin umut var demitin, deil mi? Yalan sylemediinden eminim, Aa. Ancak... ok ge kalm olabilirsin." "Ne demek istiyorsun?" Zaman baklarn kard. "Beni izleyin." *** Mdrn alma odam dedii yer, yere atlm bir hasr, bir masa ve iki katlanr iskemleyle drt plak, adak duvard. Zaman'la karlkl otururken, gri bir farenin duvardaki delikten ban uzattn, sonra hzla odann ortasna seirttiini grdm. Durup nce benim, sonra da Zaman'n ayakkablarn koklaymca, tiksintiyle irkildim; ak kapdan kap gitti. Sordum: "ok ge derken neyi kastettiniz?" "ay ister misiniz? Hemen demleyebilirim." "Hayr, teekkr ederim. Konumay yelerim." Zaman iskemlesinde geriye

yasland, ellerini gsnde kavuturdu. "Syleyeceklerim hi de ho eyler deil. stelik tehlikeli de." "Kimin iin?" "Senin. Benim. Ve tabii Sohrab iin. Eer i iten geme-diyse, elbette." 259 "Bilmek istiyorum," dedim. Ban sallad. "Haklsn. Ama nce, bir soru soracam: Yeenini bulmay gerekten ok mu istiyorsun?" ocukken girdiimiz sokak kavgalarn dndm; Ha-san'n benim yerime de, iki bazen kiiye kar tek bana mcadele ediini. Korkuyla siner, ylece seyrederdim; araya girmeye karar verir ama her seferinde duraksar, cayardm; bir ey beni geri ekerdi. Koridora baknca, birtakm ocuklarn halka olmu dans ettiini grdm. Sol baca dizin hemen altndan kesilmi, kk bir kz yrtk prtk kilimin zerinde oturuyor, onlar izliyordu; glmsyor, tekilerle birlikte el rpyordu. Sakat elini yanna sarktm olan Ferit'in de ocuklara baktn fark ettim. Vahit'in oullarn anmsadm ve... anladm: Sohrab' bulmadan Afganistan' terk etmeyecektim. "Yerini syle," dedim. Zaman bir sre ylece bana bakt. Sonra ban sallad, bir kurunkalem ald, parmaklarnn arasnda evirmeye balad. "Adm kartrmayn, ama." "Sz veriyorum." Kalemi masaya hafif hafif vurdu. "Sz vermene karn, bu yaptma piman olacamdan eminim, ama o kadar da nemli deil. Belam bulmuum zaten. Sohrab'a u kadarck faydam dokunsa yeter... Evet, anlatacam nk sana gveniyorum. Sende umutsuz bir insann ifadesi var." Uzunca bir sre sustu. "Bir Talib yetkili var," dedi, fsldar gibi. "Ayda bir-iki kez gelir. Yannda para getirir, fazla deil, ama hi yoktan iyidir." Fldr fildir gzleri bir an bana dikildi, sonra kat. "Genellikle kzlardan birini alr. Ama her seferinde de-il." "Buna gz m yumuyorsun?" dedi Ferit, arkamdan. Masaya yaklat. \ 260 "Baka seeneim var m?" diye yaptrd Zaman, iskemlesini geriye itti, masadan biraz uzaklat. "Sen burann mdrsn!" dedi Ferit. "Grevin bu ocuklara gz kulak olmak!" " Engelleyemiyorum!" Ferit kkredi: "ocuklar satyorsun!" "Ferit, otur! Karma!" Ama artk ok geti. Ferit masann kar ucuna adeta utu. Adamn zerine ullanp yere mhlarken, Zaman'n iskemlesi havaya firlad. Mdr Ferit'in altnda eziliyor, bouk sesler kartyordu. Can havliyle sallad bacaklar masann ekmecelerinden birini yerinden kard, ktlar yere sald. Masann teki tarafna kotum, Zaman'n sesinin neden o kadar bouk ktn grdm: Ferit adam bouyordu. ki elimle omuzlanna yaptm, serte ektim. Ama bir silkinite benden kurtuldu. "Bu kadar yeter!" diye bardm. Ama Ferit'in yz kpkrmz kesilmi, dudaklar gerilmiti. "Onu ldreceim! Beni durduramazsn! Geberteceim onu!" diye tslad. "Brak onu!" "Geberteceim!" Sesi, derhal bir eyler yapmazsam, ilk cinayetime tank olacam sylyordu. "ocuklar bakyor, Ferit! Bakyorlar," dedim. Elimin altndaki omuz kaslar gerildi, bir an, Zaman'n boynunu skmay yine de srdreceini sandm. Sonra ban evirdi, ocuklar grd. Kapda sessizce, el ele duruyorlard; kimisi alyordu. Ferit'in kaslarnn gevediini hissettim. Ellerini indirdi, ayaa kalkt. Aaya, Zaman'a bakt, yzne iri bir tkrk frlatt. Sonra gitti, kapy kapad. Zaman sendeleyerek doruldu, yeniyle kanl dudaklarn, yanamdaki tkr sildi. ksrerek, hrldayarak takkesini', gzln takt, artk iki camn da adak olduunu g261 rnce, gzl kard. Yzn ellerinin arasna gmd. Uzun bir sre hi birimiz konumadk. "Sohrab' bir ay nce ald," diye hrldad sonunda; elleri hl yzndeydi. "Sen kendine mdr m diyorsun?" dedi Ferit. Zaman ellerini indirdi. "Alt aydr maa alamadm. Be paraszm, nk biriktirdiim her kuruu bu yetimhaneye harcadm. Sahip olduum ya da miras aldm her eyi sattm; srf bu Allah'n unuttuu yeri ayakta tutmak iin. Benim de Pakistan ya da ran'da ailem yok mu sanyorsunuz? tekiler gibi kap gidebilirdim. Ama gitmedim. Kaldm. Onlar iin kaldm." Bayla kapy gsterdi. "stedii ocuu vermesem, on tanesini alp gtrr. Ben de birini almasna gz yumuyor, takdiri Allah'a brakyorum. Gururumu hie sayp o kahrolas parasn... o pis, iren parasn kabul ediyorum. Sonra da pazara gidip ocuklara yiyecek alyorum." Ferit gzlerini yere edi. Sordum: "Ald ocuklara ne oluyor?" Zaman gzlerini ovuturdu. "Bazen dnyorlar." "Nasl biri? Onu nasl buluruz?" dedim. "Yarn Gazi Stadyumu'na gidin. Devre aras onu grrsnz. Siyah gne gzln hi karmaz." Krk gzln ald, evirip evirdi. "Artk gidin. ocuklar korkuttunuz."

Bizi sokak kapsna kadar geirdi. Kamyon yola knca, yan aynadan Zaman'n eikte durduunu grdm. Bir grup ocuk evresini sarm, pantolonunun zerine sarkan gmleinin eteine yapmt. Adam krk gzln takmt. 262 yirmi BR Irman kar kysna getik, kalabalk Petunistan Mey-dan'nda kuzeye doru ilerledik. Baba beni buraya, Hayber Lokantas'nda kebap yemeye getirirdi. Bina hl ayaktayd ama kaplarna asma kilit vurulmu, kepenkleri indirilmiti; levhadaki Hvc R harfleri kopuktu. Lokantann yaknnda bir ceset grdm. Aslmt. Bir kirie balanm olan urgann ucunda gen bir erkein bedeni sallanyordu; yz i, mordu; yaamnn son gn giydii giysiler parampara, kanlyd. Kimse dnp bakmyordu bile. Meydan hi konumadan getik, Vezir Ekber Han blgesine yneldik. Puslu bir toz bulutu baktm her yeri, kenti, tula yaplan kaplama. Ferit, Petunistan Meydam'nn birka sokak kuzeyinde, ilek bir kebanda, hararetli hararet 263 y li konuan iki kiiyi gsterdi. Bir aya dizin hemen altndan kesilmi olan, salam ayann zerinde sekiyordu. Elindeki takma baca gsne bastrmt. "Ne yaptklarn biliyor musun? Bacak iin pazarlk ediyorlar." "Bacan m satyor?" Ferit bayla dorulad. "Karaborsada ok iyi para ediyor. ocuklarn birka hafta doyurmana yeter." *** Vezir Ekber Han'daki evlerin ounun hl salam olduunu grnce, ardm; atlan, duvarlar ayaktayd. in dorusu, olduka iyi durumdaydlar. Aalar hl duvarlann ardndan sokaa bakyordu, yollarsa Karteh-Seh'tekiler kadar perian deildi. Silinmi, kimisi eilmi, kurunlara hedef olmu tabelalar hl yn gsteriyordu. "Korktuum kadar kt deil," dedim. "aacak bir ey yok. Kodamanlarn ou buraya yerleti." "Taliban m?" "Onlar da," dedi Ferit. "Baka kim, peki?" Kaldrmlan grece dzgn, iki yannda duvarl evlerin sraland, geni bir caddeye ktk. "Taliban'n arkasndakiler. Hkmetin gerek beyni: Araplar, eenler, Pakistanllar," diye aklad Ferit. Parmayla kuzeybaty gsterdi. "15. Cadde, nam dier Sarak-e-Mehmana. Konuklarn Yolu. Burada onlara byle deniyor - konuklar. Bana kalrsa, bir gn bu konuklar halnn zerine ieyiverecek." "te!" diye rdm. "te, orada!" ocukken bana yolumu gsteren nirengi noktasn gsterdim. Kaybolursan, derdi Baba, unutma, banda pembe bir ev olan sokak, bizimki. Dik, sivri bir ats olan bu ev, o gnlerde mahalledeki tek pembe evdi. Baktm, hl da yle. 264 Ferit sokaa girdi. Baba'nn evini hemen grdm. Kk kaplumbaay bahedeki yabani gl allarnn altnda bulduk. Oraya nasl girdiini bilmiyoruz, umurumuzda da deil zaten; yle heyecanlyz ki. Kabuunu parlak krmzya boyadk; bu harika fikir Hasan'dan kt: Bylece onu allarn arasnda yitirmeyeceiz. Biz, uzak bir ormanda tarih ncesine ait dev bir yaratk bulmu, gz kara kifleriz; btn dnyann grmesi iin alp buraya getirdik. Kaplumbaay Ali'nin geen ki/ Hasan'a doum gn armaan olarak yapt tahta, oyuncak arabaya koyuyor, arabann kocaman, demir bir kafes olduunu hayal ediyoruz. Alev pskrten canavara bakn! imenlerin zerinde yryor, el arabasn peimiz sra srklyoruz; elma ve kiraz aalarnn altndan geiyoruz; aalar bulutlara ykselen birer gkdelen, camlara m binlerce merakl aadakigrkemligeit trenini izliyor. Baha'nn incir aalarnn yaknma yapt yarmay biimindeki, kk kprden geiyoruz; o artk kentleri birletiren, muhteem bir asma kpr, alttaki kk gl-ckse kpkl, azgn bir deniz. Kprnn devasa kolonlarnn stnde havai fiekler patlyor, gkyzne ykselen, dev elik halatlarn nne dizilmi olan askerler bize selam duruyor. Kk kaplumbaann iinde drt dnd tahta arabay, demir ilemeli kapnn dndaki yuvarlak, tula deli araba yoluna kartyor, bizi ayakta alklayan dnya liderlerini selamlyoruz. Biz Hasan'la Emir'iz; nl maceraclar, dnyann en byk kifleri. Bu yrekli, kahramanca baarmza karlk eref madalyas almak zereyiz... Araba yolunu ar, dikkatli admlarla trmandm; gneten solmu kiremiderin arasn yabani odar brmt. Babamn 265

evinin demir kapsnn nnde durdum; kendimi bir yabanc gibi hissediyordum. Paslanm parmaklklar tuttum, ocukken bu kapdan nasl binlerce kez, koarak getiimi, artk hibir nemi kalmayan ama o zamanlar ok elzem grnen eyler iin nasl acele ettiimi dndm. eriye baktm. Kapdan baheye kadar uzanan araba yolu, Hasan'la bisiklet kullanmay rendiimiz yaz srayla, tepe st akldmz bu yol hi de anmsadm kadar geni deildi. Asfaltta imee benzeyen, zikzakl atlaklar olumu, yarklarn arasndan aynk otlan fkrmt. Kavak aalarnn ou kesilmiti - Hasan'la trmanp komu evlere ayna tuttuumuz aalar. Ayakta kalabilenler de plak, yaprakszd. Hasta Msr Duvar hl duruyordu, ama ortada hasta ya da salkl, tek bir msr grnmyordu. Boyas kalkm, yer yer dklmt. Kente bir hayalet gibi km olan gri pusun ayns, epeyce kellcmi, artk hibir eyin yetimedii, plak toprak lekeleriyle kapl imenlii de kaplamt. Araba yolunda bir cip duruyordu, buysa yle yanlt ki: Oras, Baha'nn siyah Mustang'inin yeriydi. Mustang'in sekiz silindiri, yllarca, her sabah kkreyerek canlanm, beni uykumdan uyandrmt. Cipten akan yan araba yoluna kocaman bir mrekkep lekesi gibi yaylm olduunu grdm. Cipin ilerisinde tekerli, bo bir el arabas duruyordu, devrilmiti. Ali'yle Baba'nn yolun sol tarafna diktikleri gl fidanlarndan eser yoktu; yalnzca asfalta salm toprak. Ve kurumu otlar. Ferit arkamdan iki kez korna ald. "Gitmeliyiz, Aa. Dikkat ekiyoruz," diye seslendi. "Bir dakika daha," dedim. Ev, ocukluumdan anmsadn o geni, beyaz malikneden ok farklyd. Daha kk grnyordu. ats bel vermi, boyas atlamt. Oturma odasnn, holn ve st kat266 taki konuk yatak odasnn camlan krkt, pencereler iviyle tutturulmu naylon ya da tahta paralaryla, rasgele yaman-mt. Bir zamanlar prl prl olan beyaz boya solmu, hortlak grisine dnmt; dklen svann altndan tula katmanlar grnyordu. n basamaklar kmt. Kabil'deki pek ok ey gibi, Baba'nn evi de devrik saltanatn resmiydi. Eski yatak odamn penceresine baktm; ikinci kat, ana giri merdiveninin gneyindeki nc pencere. Parmak ularmda ykseldim, ama camn gerisinde glgelerden baka bir ey seemedim. Yirmi be yl nce bu pencerede durmu, soluumdan buulanan cam dven yamur damlalarnn arasndan aaya bakmtm. Eyalarn babamn arabasnn bagajna yerletiren Hasan'la Ali'yi seyretmitim. Ferit'in sesini duydum: "Emir Aa!" "Geliyorum," diye seslendim. Delilik olduunu biliyor ama ieriye girmek istiyordum. n basamaklar kmak, Ali'nin bodanmz karmamz iin Hasan'la beni her seferinde durdurduu yere gitmek istiyordum. Hole girmek, Ali'nin talala birlikte yansn diye sobaya atmay hi ihmal etmedii portakal kabuklann koklamak istiyordum. Mutfak masasna oturmak, ay iip bir dilim nan yemek, Hasan'n syledii eski Hazara trklerini dinlemek. Korna sesi. Kaldrmn kenannda duran Land Cruiser'a dndm. Ferit direksiyonda sigara iiyordu. "Bir eye daha bakmak zorundaym," dedim. "Uzun srer mi?" "Bana on dakika ver." "Peki." Sonra, tam ben arkam dnmken: "Bence hepsini unut. Kolaylatnr," dedi. "Neyi?" "Hayatna devam etmeni," dedi Ferit. Sigarasnn izmaritini camdan nrlatt. "Daha ne kadarn grmen gerekiyor? 267 Dur da seni zahmetten kurtaraym: Anmsadn hibir ey sa kalmad. En iyisi, unutmak." "Artk unutmak istemiyorum," dedim. "Bana on dakika daha ver." Baba'nn evinin kuzeyine den bu tepeyi bir kouda trmanr, terlemezdik bile. Tepeye en abuk kimin varacana bahse girer, birbirimizle yansrdk; bazen de uzaktan uzaa havalimann gren dik kayalkta mola verirdik. Uaklarn kalkn, iniini seyrederdik. Sonra, yine komaya balardk. imdi, sarp yokuun tepesine vardmda, aldm her hrtl soluk, cierlerimi dalayan kzgn bir demirdi. Yzm ter iindeydi. Brmde bir sancyla, bir sre hrldayarak durdum. Sonra, terk edilmi mezarl aramaya koyuldum. Bulmam uzun srmedi. Hl oradayd; nar aacmz da yle. Hasan'n annesini gmd mezarln gri, ta giriine yaslandm. O zaman bile, menteelerinden kurtulmu, gevemi olan kap imdi tamamen gitmiti; mezar talanysa drt bir yandan fkrm, gr yabani odar yznden glkle se-ilebiliyordu. Mezarl eviren alak duvara iki karga tnemiti. Hasan mektubunda nar aacnn yllardr meyve vermediini yazmt. Kurumaya yz tutmu, yapraksz aaca bakarken, bir daha da vermez herhalde, diye dndm. Altnda durdum, gzmde canlandrdm: Aaca trmanyor, dallarna ata biner gibi yerleiyor, bacaklarmz sarktyoruz; yapraklarn arasndan szlen benekli gne yzmze bir k-glge mozaii iziyor. Narn mayho, keskin tad azma doldu.

Dizlerimin stne ktm, ellerimi aacn gvdesinde gezdirdim. Aradm buldum. Harfler krelmi neredeyse silinmiti, ama hl oradayd: "Emir'le Hasan. Kabil'in Sul268 tanlar." Parmamla her harfi tek tek yokladm. Minicik yarklarn bir ucundan, birka kk kabuk kopardm. Aacn dibine bada kurup oturdum, ocukluumun kentinin gney tarafna baktm. O gnlerde, her evin duvarnn ardnda aalar ykselirdi. Gkyz geni, maviydi; iplerde kuruyan amarlar gnete parlard. Dikkatli dinlersen, eeiyle Vezir Ekber Han'dan geen manavn sesini duyabilirdin: Kiraz! Kays] zm! Sabahn ilk saatlerinde ezan'x, ar-e-Nau'daki camiden mminlere seslenen mezzirTm yank sesini duyardn. Kornaya basldn duydum, Ferit'in el salladn grdm. Gitme vakti gelmiti. Yeniden gneye, Petunistan Meydan'na yollandk. Kasalar melmi, sakall, tfekli, gen erkeklerle dolu krmz pikaplarn yanndan getik. Ferit yanmzdan geen her pikaba, mini mini svd. Meydan'a yakn, kk bir otelde iki kiilik bir oda tuttum. Resepsiyondaki sska, gzlkl erkein evresi birbirinin ei siyah elbiseler giymi, beyaz earplar balam kk kzla sarlyd. Benden yetmi be dolar istedi; byle bir virane iin akl almaz bir fiyata, ama zerinde durmadm. nsanlar Hawaii'deki yazlk evinin masraflar iin kazklaman baka eydi, ocuunun karnn doyurmak iin kazklaman, baka. Odada scak su yoktu, atlak tuvaletin sifonu almyordu. zerine ypranm bir dek atlm, tek bir demir karyola, yrtk prtk bir battaniye, bir kede de tahta bir iskemle. Alana bakan pencerenin cam krlm, yenisi taklmamt. Bavulumu yere koyarken, yatan arkasndaki duvarda kurumu bir kan lekesi fark ettim. Ferit'e biraz para verdim, yiyecek bir eyler almaya gitti. 269 Duman tten drt i kebap, taze nan ve bir kse pirin pi-lavyla dnd. Yataa oturduk, itahla yedik. Sonuta, Kabil'de deimeden kalabilen bir ey bulabilmitim: Kebap, anmsadm kadar yumuak ve lezzetliydi. O gece ben yataa yattm, Ferit -otelcinin benden ekstra bir cret ald- ikinci battaniyeye sarnp yere uzand. Krk camdan ieriye akan ay nlarnn dnda, odaya hi k szmyordu. Otelci, Ferit'e Kabil'de elektriklerin iki gndr kesik olduunu, jeneratrnn de bozulduunu sylemi. Bir sre konutuk. Bana Mezar- erifte, Celalabat'ta bymenin nasl bir ey olduunu anlatt. Babasyla birlikte cihafa katlmalarndan ksa bir sre sonra, Pencer Vadisi'nde ora-vfyle nasl arptklarn. A kaldklarn, ekirge yediklerini. Helikopterden alan atein babasn nasl ldrdn, iki kzn elinden alan mayn anlatt. Bana Amerika'y sordu. Amerika'da bir maazaya girip, on be-yirmi eit msr gevreinden birini seebilirsin, dedim. Etin her zaman taze, stn souk kaldn, meyvenin bol, suyun da tertemiz olduunu syledim. Her evde bir televizyon, her televizyonun bir uzaktan kumanda aleti bulunduunu, istersen bir uydu ana taktrabileceini. Ve be yz ksur kanal izleyebileceini. "Be yz m?" diye rd. "Be yz." Bir sre sustuk. Tam uykuya daldn sanrken, Ferit kkrdad. "Aa, Nasrettin Hoca'nn kzyla ilgili hikyeyi biliyor musun? Hani bir gn kz eve gelmi, kocasnn onu dvdnden yaknm?" Karanlkta glmsediini hissedebiliyordum; benim de yzme bir tebessm yaylmaktayd. Yeryznde, kurnaz Hoca'ya ilikin birka fkra bilmeyen tek bir Afgan yoktur. "Evet?" "Hoca bunun zerine kz bir gzel pataklam, sonra da 270 evine yollam, ama nce sk sk tembihlemi: Kocana de k, Hoca'yla baa kamazsn. Kzn her dvnde, Hoca da senin karn pataklayacak!" Gldm. Ksmen akaya, ksmen de Afgan mizahnn hi deimemesine. Savalar km, internet icat olmu, bir robot Mars'ta gezinmiti ve Afganistan'da biz hl ayn Nasrettin Hoca fkralarna glyorduk. "Hoca'nn bir keresinde srtnda ar bir uvalla eeini srdn duymu muydun?** dedim. "Hayr." "Yolda karlat biri, neden uval semerin zerine koymuyorsun, diye sormu. Hoca yle demi: 'Ama bu gaddarlk olur; zavall hayvan beni bile zor tayor zaten.* " Karlkl fikra anlatmay epeyce bir sre, fkralar tkenirt-ceye kadar srdrdk, sonra yine sustuk. Tam dalmak zereyken, Ferit'in sesiyle sradm: "Emir Aa." "Efendim?" "Neden buradasn? Demek istediim, geliinin gerek nedeni ne?" "Syledim ya." "ocuk iin mi?" "ocuk iin." Ferit yatt yerde hafife doruldu. "nanmas g." "Bazen ben bile burada olduuma inanamyorum.*'

"Yo... Aslnda kastettiim ey, neden bu ocuk? Ta Amerika'dan buralara bu... bu ii iin mi geldin?" Bu, iimdeki btn neeyi alp gtrd. Ve uykuyu. "Yorgunum," dedim. "Hadi, uyuyalm." Ferit'in horultusu az sonra bo odada yanklanmaya balad. Ben ellerimi gsmde kavuturdum, gzlerimi fank camdan grnen, yldzlarn aydnlatt geceye diktim, yle271 ce yattm. Belki de insanlarn Afganistan iin syledikleri doruydu. Bu lke iin hibir umut kalmamt belki de. Biz giri tnellerinden geerken, telal bir kalabalk Gazi Stadyumu'na akmaktayd. Binlerce insan, tklm tklm dolu beton tribnlere doru irie kaka ilerlemeye alyordu. ocuklar ara geiderde kouturuyor, basamaklarda kovalamaca oynuyordu. Bol baharatl sosa bulanm nohut kokusu havay dolduruyor, sidik ve ter kokulanna karyordu. Ferit'le sigara, amfst ve biskvi satan seyyar satclarn arasndan getik. Tvit ceketli, kadidi km bir delikanl koluma yapt, kulama fsldad. "Seksi resimler" almak ister miydim? "Hem de ok seksi, Aa," dedi, uyank gzleriyle sa solu tararken - bana birka yl nce, San Francisco'nun karanlk bir mahallesinde uyuturucu satmaya alan kz anmsat-m. Olan ceketinin bir tarafn at, 'seksi' fotoraflar hakknda yle bir fikir edinmemi salad: Hint filmlerinden baz sahneler; erkek kahramanlarn kollarna snm, hlya-l bakl, ehvetli, tepeden trnaa giyimli artistler. "ok seksi," diye yineledi. "Hayr, teekkr ederim," dedim, onu itip geerken. "Yakalanrsa yle bir krbalanr ki, babas mezarnda ters dner," diye mrldand Ferit. Yerler numaral deildi, elbette. Bize brakn yerimizi, oturacamz blm, tribn, sray gsteren bile yoktu. Eskiden, monari gnlerinde de byleydi. Ferit'in birka dirsek darbesi sayesinde, orta sahann hemen soluna den, fena saylmayacak bir yer bulup oturduk Baha'nn beni futbol malanna getirdii 70'li yllarda yemyeil olan bu saha imdi berbat haldeydi. Oyun alannn her yan delikler, ukurlarla doluydu; en gze arpan da, g272 ney utaki kale direklerinin arkasndaki bir ift derin ukurdu. Ortada im filan yoktu, yalnzca toprak. Sonunda iki takm sahaya ka (oyuncular scaa karn, pantolonluydu), ma balad; kalkan tozdan, dumandan topu izlemek olanakszd. Eli krbal, gen Talibler tribnleri dolayor, tezahrat yaparken sesi azck ykselenleri hizaya getiriyordu. Onlar, devre aras ddnn almasndan hemen sonra getirdiler. Stadyumun kapsnda, geldiimden beri yollarda ska grdm pasl, krmz pikaplardan ikisi grnd. Kalabalk ayaa kalkt. Birinin kasasnda yeil burkan bir kadn, tekinde de gzleri bal bir erkek oturuyordu. Pikaplar sahay evreleyen kou yolunda, seyircilerin iyice grmesini salamak-istercesine, ar ar ilerledi. stenen etkiyi de yarattlar: nsanlar parmak ularnda ykseldi, eildi, boyunlarn uzato. Yanmda, mrl mrl dua okuyan Ferit'in ademelmas bir inip bir kyordu. Krmz pikaplar oyun alanna girdiler, arkalarnda bir toz bulutuyla kar uca doru ilerlediler; jant kapaklan gnete parlyordu. Sahann sonunda onlar nc bir pikap bekliyordu. Bunun kasas bir eyle doluydu; anszn kale direinin arkasndaki o iki geni ukurun nedenini anladm. nc pikab boalttlar. Kalabalktan beklenti dolu bir mrlt ykseldi. "Kalmak istiyor musun?" diye sordu Ferit, endieyle. "Hayr," dedim. Hayatmda hibir yerden kamak iin bylesine gl bir arzu duymamtm. "Ama beklemek zorundayz." Omuzlarna Kalanikoflar asm iki Talib, birinci pikaptaki gz bal adam indirdi, iki kii de burka'h kadn. Kadnn dizlerinin ba zld, yere yld. Askerler onu tutup kaldrdlar, ama o bir kez daha ylp kald. Yeniden kaldrmaya altlar, kadn lk atp tekme savurdu. Ayan ay tuzandan kurtarmaya alan vah bir hayvann lyd. ki 273 Taiib yardma kotu, hep birlikte kadn ite kaka, gs derinliindeki ukura soktular. Gz bal adamsa hi direnmedi, ikinci ukura uysalca giriverdi. Sulanan iftin yalnzca balar grnyordu artk. Kale direklerinin yannda duran gri cppeli, tknaz, ak sakall bir din adam elindeki mikrofonu azna gtrd, boazm temizledi. Arkasnda, ukurdaki kadn hl tiz lklar atyordu. Adam Kuran'dan uzun bir dua okudu; genizden gelen sesi, stadyuma anszn ken sessizlikte dalgalanyordu. Baba'nm ok uzun zaman nce syledii bir eyi anmsadm: u kendini her eyden stn gren maymunlarn sakalna tkreyim. Tespih ekip anlamadklar bir kitab ezbere tekrarlamaktan baka ne bilirler? Afganistan bunlarn eline derse, Allah yardmcmz olsun. Dua bitince, imam yine genzini temizledi. "Kardelerim!" diye haykrd Farsa; sesi stadyumda bir top gibi grledi. "Bugn burada eriaf yerine getirmek zere toplandk. Adaleti yerine getirmek iin! Buradayz, nk Allah'n buyruu ve Hazreti Muhammet'in kavli, krler olsun ki sevgili yurdumuza, Afganistan'mza egemen olmutur. Allah'n szne kulak veriyor ve boyun eiyoruz, nk bizler onun ycelii karsnda

gsz, zavall yaratklardan baka bir ey deiliz. Allah ne diyor, peki? Size soruyorum! ALLAH NE DYOR? Allah, gnah ileyen herkesin, gnahna uygun bir ekilde cezalandrlmasn sylyor. Bunlar benim szlerim deil, kardelerimin szleri de deil. Bunlar ALLAH'n szleri!" Bo elini gkyzne doru sallad. Bam zonkluyor, gne tepemi alev alev yakyordu. "Her gnahkr, gnah lsnde cezalandrlacaktr!" diye yineledi imam mikrofona; her szc tek tek, dramatik bir ifadeyle vurgulayarak. "imdi soruyorum, kardelerim; zina ileyenlere hangi ceza yarar? Evliliin kutsalln hie 274 sayanlar neyle cezalandracaz? Allah'n yzne tkrenlere hangi ceza layktr? Allah'n evini talayanlara nasl karlk vereceiz? TALARI ONLARA GER FIRLATARAK!" Mikrofonu kapad. Tribnlerde bouk bir mrlt dolat. Ferit bam sallad, fsldad: "Bunlar da kendine Mslman diyor." Sonra, pikaptan uzun boylu, geni omuzlu bir adam indi. Onu gren seyircilerin bir ksm sevinle barp alklad. Bu kez, sesi yksek kt iin krba yiyen olmad. Uzun boylu adamn gcr gcr, beyaz giysisi leden sonra gneinde parlad. Pantolonunun stne sarktt gmleinin etekleri, esintide uuuyordu; kollarn armhtaki sa gibi iki yana at. Bir yarm dn yaparak kalabal selamlad. Yz bizim oturduumuz blme evrilince, siyah, yuvarlak caml gne gzln grdm - u John Lennon'n takt gzlklerdendi. "Bizim adammz bu olmal," dedi Ferit. Siyah gzlkl, uzun boylu Talib, nc pikaptan indirilen ta ynnn yanna gitti. rice bir ta ald, kalabala gsterdi. Grlt kesildi, yerini stadyumda titreen bir uultu ald. evreme bakmnca, herkesin bir azdan pik akladm grdm. Ta beinin yannda dururken, gerekst bir biimde, tpatp bir beysbol atcsna benzeyen Talib elindeki ta ukurdaki gz bal adama frlatt. Kadn bir lk att. Kalabalktan huu dolu bir 'OH!' ykseldi. Gzlerimi yumdum, ellerimle yzm kapadm. Seyirciler, atlan her taa ayn 'Oh!' nidasyla elik ediyordu; bu byle bir sre devam etti. Sesler durulunca, Ferit'e 'bitti mi' diye sordum. Hayr, dedi. nsanlarn boaznn yorulduunu tahmin ettim. Orada, yzm ellerimin arasnda ne kadar oturduumu bilmiyorum. Gzlerimi yeniden atmda, etrafmdakilcr birbirine sorup duruyordu: uMord? Mord?" ld m? 275 ukurdaki adam imdi ekilsiz, kanl bir ynd; bir kan ve paavra topa. Ba ne dm, enesi gsnde. John Lennon gzlkl Talib elindeki ta zplatyor, ukurun yanna melmi olan bir adama bakyordu. melmi olan, kulandan sarkan stetoskopun ucunu, ukurdaki adamn gsne bastrd, sonra ban gzlkl Talib'e olumsuz anlamda sallad. Kalabalk inledi. John Lennon ta ynna dnd. Her ey bitip de kanl cesetler gayet sradan, aldrsz bir tavrla krmz pikaplarn kasalarna (ayr ayr) frlatlnca, k-rekli birka adam abucak ukurlar doldurdu. Bir tanesi tam gitmek zereyken, ayayla yerden kaldrd tozu geni kan lekelerine doru savurdu. Birka dakika sonra, takmlar sahaya girdi. kinci yan balamak zereydi. Grme o gn leden sonra, saat e ayarland. Randevunun aln hz beni artmt. Bekletmeler, gecikmeler bekliyordum; en azndan bir sorgulama, kimliklerimizin de-nedenmesi, filan. Ama sonra, Afganistan'daki en resmi ilerin bile resmiyetten ne kadar uzak bir biimde yrtldn anmsadm: Ferit'in tek yapa, krbal Talib'lerden birine, beyazl adamla zel bir iimiz olduunu sylemek olmutu. Aralarnda ksa bir konuma geti. Krbal adam ban sallad, oyun alanndaki gen bir adama Petun dilinde bir eyler haykrd; o da hemen gney utaki kale direine, gzlkl Talib'in, daha nce dua okuyan, iman imamla sohbet ettii yere kotu. konutular. Gne gzlkl adam ban kaldrp bakt. Ban sallad. Ulan kulana bir eyler syledi. Gen adam mesaj bize getirdi. Randevu verilmiti: saat te.
276 YRMM

Vezir Ekber Han'daki byk evin nne gelince Ferit, Land Cruier' yavalatt. Sonra, Konuklar Yolu, 15 numaradaki geni araziyi eviren duvarlann stnden sokaa sarkan st aalarnn glgesine yanat. Motoru durdurdu; bir dakika kadar konumadan oturduk, souyan motorun kard trtlan dinledik. Ferit kprdand, hl mar yuvasndan sarkan anahtarla oynad. Bir ey sylemeye hazrlandn anlamtm, Sonunda, zr dileyen bir tnyla, "Seni arabada beklesem daha iyi olacak," dedi. Bana bakamyordu. "Bundan sonras artk senin meselen. Ben..." Koluna dokundum. "Ferit, sana dediim parann kat kat fazlasn yaptn. eriye benimle birlikte girmeni beklemiyo277

rum zaten." Oysa yalnz girmek istemiyordum. Hakknda rendiklerime karn, Baba'nn u anda yanmda olmas iin ok ey verirdim. Baba olsayd, n kapy ardna kadar ap ieriye dalar, sorumlu kiiyle greceini bildirir, yoluna kann da sakaln yolard. Ama Baba leli ok olmutu; Hay-ward'daki kk mezarln Afgan blmnde yatyordu. Daha geen ay, Sreyya'yla birlikte mezar tann nne pa-patyal, ssenli bir buket brakmtk. Artk tek bamaydm. Arabadan indim; yksek, ift kanatl, ahap giri kapsna doru ilerledim. Zili aldm ama ses kmad elektrik hl kesikti- bunun zerine kapy yumrukladm. Bir dakika sonra, ieriden baz sesler geldi, kap ald, Kalanikoflu iki adam grnd. Arabada oturan Ferit'e baktm, dudaklarm oynatarak, dneceim, dedim - bundan hi de emin deildim. Silahl adamlar beni tepeden trnaa, hzla yokladlar; bacaklarma vurdular, ap arama dokundular. Bir tanesi Petu dilinde bir ey syledi, gltler. Ana kapdan getik. Muhafzlar nme dt, son derece bakml bir imenlikten, dibinde sra sra sardunyayla dikenli al bulunan bir duvarn nnden getik. Bahenin kar kesinde eski, tulumbal bir kuyu vard. Hmayun Kaka'n.m Celalabat'taki evinde de tpk byle bir kuyu bulunduunu anmsadm; ikizlerle (Fazla ve Kerime) iine akl ta atar, suya deerken karaca -prty beklerdik. n basamaklar trmandk, geni, mobilyas az, ferah bir eve girdik. Hol getik (bir duvardan kocaman bir Afgan bayra sarkyordu), adamlar beni st kattaki bir odaya kardlar -- bir ift yeil divan, kar uta da geni ekran bir televizyon. Duvarlardan birine, zerine Mekke tasviri ilenmi bir seccade aslyd; yap, aslndan biraz daha uzun betimlenmi gibi geldi bana. Adamlardan daha yal grneni, tfei278 nin namlusuyla divanlardan birini iaret etti. Gidip oturdum. Odadan ktlar. Bacak bacak stne attm. Bacam indirdim. Terli ellerimi dizlerime koydum. Bu beni gergin mi gsterirdi? Ellerimi birletirdim, bunun daha da kt olduuna karar verdim, sonunda kollarm gsmde kavuturdum. akaklanmdaki kan zonkluyordu. Bir sszln ortasndaydm. Kafamda yzlerce dnce uuuyor, ama ben dnmeyi kesinlikle istemiyordum, nk aklmn hl alabilen bir zerresi, bu yaptm eyin tam anlamyla delilik olduunu sylyordu. Karmdan binlerce kilometre uzakta, bir hapishane hcresini artran bir odada, daha birka saat nce iki kiiyi ldrdn gzlerimle grdm bir adam bekliyordum. Bu gerekten delilikti. Daha da kts, sorumsuzluktu. Sreyya'y daha otuz alt yanda biva, dul brakma olaslm hayli yksekti dorusu. Bu sen deilsin, Emir, diyordu iimdeki bir ses. Sen dleksin. Byle yaratlmsn. Buysa o kadar da kt bir ey deil, pnk sende hi olmazsa kendine bu konuda yalan sylememek gibi bir erdem var; kendini kandrmyorsun. Bu konuda, hayr. Drst olunduu srece korkaklk dnyann sonu deildir. Ama ne zaman ki bir dlek, kim olduunu unutur... ite o zaman Allah yardmcs olsun. Divann nnde bir sehpa vard. Altnda, metal ayaklarn birletii noktaya geirilmi olan embere ceviz byklnde, pirin toplar tutturulmutu. Tpb bunun gibi bir masa grmtm. Nerede? Sonra, anmsadm: Peaver'de, kendimi sokaa attm gece girdiim o kalabalk ayevinde. Sehpann zerindeki ksede krmz zm salkmlar vard. Bir tane kopardm, azma attm. Bir eylerle -ne olursa- oyalanmak, kafamdaki sesi susturmak zorundaydm. zm tadyd. Bir tane daha yedim; bunun ok uzun bir sre iin mideme girecek son kat gda olduunun farknda deildim elbette. 279 Kap ald, tfekli adamlar grnd; uzun boylu, beyazl, John Lennon gzln hl kartmam olan Talib ara-larndayd; son yllarda pek moda olan u mistik akl hocalarn, geni omuzlu bir guru'yu andryordu. Karmdaki koltua oturdu, ellerini kolaklara dayad. Uzun bir sre konumad. Dikkatle beni szd; bir eliyle koltuun demesinde tempo tutuyor, teki eliyle de mavi bir tespihin tanelerini ekiyordu. Beyaz gmleinin zerine siyah bir yelek giymi, altn bir kol saati takmt. Gzme, gmleinin sol kolundaki kurumu kan lekesi iliti. Gndz-ki infazdan sonra giysilerini deitirmemi olmas rktc, afallatcyd. Arada bir, botaki eli kalkyor, kaln parmaklan havadaki bir eyle oynuyordu. Svazlamay andran, ar devinimler; aa yukan, saa sola; grnmeyen bir kediyi okuyordu sanki. Kollanndan biri svalyd, kaln bileinin biraz stnde baz izler grdm - ayn izlere San Francisco'nun karanlk sokaklannda yaayan evsizlerde de rastlamtm. Teni teki adamlardan ok daha ak, hatta soluktu; alnnda, kara trbannn hemen altnda kk ter damlalan parlyordu. Gsne kadar uzanan sakalnn rengi de dierlerinden daha akt. "Selamn aleykm," dedi. "S^/fitm." "unu kartabilirsin artk." "Efendim?" Avucunu silahl adamlardan birine evirdi, sallad. Curt! Bir anda yanaklanma bir sr ine batt; muhafiz benim sakal havaya atp tutuyor, kkr kkr glyordu. Talib snt. "ok daha iyilerini grdm. Bylesi daha

rahat. Ne dersin?" Parmaklanm oynatt, yumruunu skp aarak, birka tanesini tlatt. "Evet, bugnk gsteriyi beendin inallah?'' 280 Yanaklarm ovuturdum. "Gsteriydi, demek?" Sesimin, iimdeki dehet padamasn ele vermediini umdum. "nfazlar en grkemli gsteri trdr, kardeim. arpc. Heyecanlandran. Meraklandran. En iyi yan da, kidesel eitim salamas, tabii." Parmaklarn aklatt. Muhafzlardan gen olan onun sigarasn yakt. Talib gld. Kendi kendine bir eyler mrldand. Elleri titriyordu, az kald sigaray dryordu. "Ama gerek bir gsteri izlemek iin, Mezar'da yanmda olman gerekirdi. Austos 1998'te." "Anlayamadm?" "Lelerini ortada braktk; kpekler yesin diye... bilirsin." Laf nereye getirdiini anlamtm. Kalkt, divann evresinde iki tur att. Yeniden oturdu. Hzl hzl anlatmaya balad. "Kap kap dolatk, erkekleri, olan ocuklarn topladk. Orackta, ailelerin gz nnde vurduk. Grmeleri iin. Kim oldklann, ait olduklar yeri unutmamalar iin." Soluklan sklat. "Bazen, kaplan knp evlere dalyorduk. Sonra ben... ben makineli tfeimin nam-lusuyla oday rasgele tanyordum, ta ki dumandan gz gz grmez oluncaya kadar." Byk bir sr verecekmi gibi, bana doru eildi. "Bunu yapmam biri, 'zgrleme' szcnn anlamn katiyen anlayamaz... hedefle dolu bir odada, btn sululuk ve pimanlklardan annm bir halde dikilip btn mermilerini boaltmak, kendini erdemli, iyi ve ahlakl hissetmek... O anda Allah'n iini yaptn bilmek. Soluk kesici, inan." Tespihini pt, ban yana edi. "Hatrlyorsun deil mi, Cavit?" "Evet, Aa Efendi," daha gen grnen muhafz. "Nasl unutabilirim ki?" Mezar- erifteki Hazara katliamn gazetelerde okumutum. Taliban'n, son den kenderden biri olan Mezar' ele geiriinin hemen ardndan gereklemiti. Sreyya'nn kah281 valtda kan ekilmi, bembeyaz bir yzle gazeteyi bana uzatn anmsadm. "Kap kap dolatk. Yalnzca yemek ve namaz molas verdik," diye srdrd Talib szn. Sesindeki honuduu duyan biri, katld ok keyifli bir partiden sz ettiini sanrd. "Cesetieri sokan ortasnda braktk; ailelerden, ly alp gizlice eve gtrmeye kalkanlar da vurduk. Onlar gnlerce sokakta braktk. Kpekler yesin diye. Kpeklere kpek eti." Sigarasn sndrd. Titreyen elleriyle gzlerini ovuturdu. "Amerika'dan geldin, demek?" "Evet." "O orospu nasl son gnlerde?" Ani bir ieme ihtiyac hissettim. Gemesi iin dua ettim. "Bir erkek ocuk aryorum." "Herkes aramyor mu?" dedi. Kalanikoflu adamlar gld. Dileri nesver'den yemyeildi. "Burada, senin yannda olduunu rendim," dedim. "Ad Sohrab." "Bir ey soracam: O orospuyla ne iin var? Neden burada, Mslman kardelerinin yannda deilsin; neden lkene hizmet etmiyorsun?" Aklma, "Gideli ok uzun zaman oldu," demekten baka bir ey gelmedi. Bam alev alev yanyordu. Dizlerimi birletirdim, mesanemi sktm. Talib kapda duran adamlara dnd. "Bu da cevap m imdi?" diye sordu. "Hayr, Aa Efendi," dediler bir azdan, glmseyerek. Gzleri bana evrildi. Omuz silkti. "Cevap deil, diyorlar." Bir sigara kard. "Benim bulunduum evrede, sana en ok ihtiyac olduu srada vatanhni terk etmek, ihanede ayn kapya kar. Seni vatana ihanet suuyla tutuklayabilir, hatta vurabilirim. Bu seni korkutuyor mu?" "Ben buraya ocuk iin geldim." 282 "Bu seni korkutuyor mu?" "Evet." "Korkutmak," dedi. Divanda geriye yasland. Sigarasndan derin bir nefes ekti. Sreyya'y dndm. Bu beni sakinletirdi. Orak biimindeki doum lekesini, boynunun zarif kvrmn, ltl gzlerini dndm. Dn gecemizdeki halini, yeil rtnn alanda, aynadaki yanslarmza bakmz, onu sevdiimi fsldadm zaman yanaklarnn ki zar vermesini. Eski bir Afgan arksnn eliinde dans ediimizi, herkes seyredip alklarken, bulank bir iek, elbise, smokin ve glmseyen yz dnyasnda nasl hzla, defalarca dndmz. Talib bir ey diyordu. "Efendim?" "Onu grmek ister misin, diye sordum. Kk olanm grmek ister misin?" Bunu sylerken, stduda pis bir srtla kvnlm.

"Evet." Muhafiz odadan kt. Bir kapnn alrken kard gcrty duydum. Muhafzn kaba bir sesle, Petu dilinde bir eyler sylediini duydum. Sonra, ayak sesleri ve her admda ngrdayan ziller. Bu bana, Hasan'la birlikte ar-e-Nau'da kovaladmz Maymun Adam' anmsatt. Dans etmesi iin ona bir rupi verirdik. Maymunun boynundaki ngraklardan aynen bu ngrt kard. Sonra kap ald, muhafiz ieriye girdi. Omzunda tanabilir bir mzik seti vard. Arkasnda da safir mavisi, bol bir pa-pan-tumban giymi bir erkek ocuk. Benzerlik soluk kesiciydi. Afallatc. Rahim Han'n Polaroid'i gerei yanstmyordu. Olann yz, babasnn o toparlak, dolunay yzyd; ayn sivri ene, deniz kabuuna benzeyen, kvrk kulaklar ve 283 ayn zayf beden. Bu, ocukluumun in bebeiydi; k gnlerinde yelpaze gibi alm iskambil kartlarnn stnden, yazlan babamn evinin damnda uyurken, cibinliin gerisinden grnen yz. Olann salar kaznm, gzlerinin evresine srme ekilmiti; yanaklarnda doal olmayan bir krm-. zlk vard. Odann ortasnda durunca, ayak bileklerindeki hamallardan sarkan minik ngraklar sustu. Gzleri bana dikildi. Bir sre oyaland. Sonra plak ayak-lanna evrildi. Muhafzlardan biri bir dmeye bast, Petun mzii oday doldurdu. Tabla, armonika ve inleyen bir dilruba. Ta-liban'n dinlemesi iin alnd srece, mzik gnah deildi anlalan. erkek el rpmaya baladlar. " Vah Vah! MaallahF diye rdlar. Sohrab kollann kaldrd, ar ar dnd. Parmak ulann-da ykseldi, zarife kvnld, diz kt, sonra yeniden doruldu, birka kez hzla dnd. Kk elleri bileklerden kvnl-yor, parmaklar klyor, ba bir sarka gibi bir o yana bir bu yana salnyordu. Ayaklan yeri dvyor, ngraklar tabla'nxn ritmiyle kusursuz bir uyum halinde nlyordu. Gzleri hep kapalyd. "Maallah?'' diye haykrdlar. "ahbaz! Bravo!" ki muhafz slk alyor, glyordu. Beyazl Talib mzie uyarak ban ne arkaya sallad; dudaklan ehvetle aralanma. Sohrab gzleri kapal, hayali bir dairenin iinde oynad; dans, mzik bitinceye kadar srd. arknn son notasyla ayam yere serte vurunca, ziller son bir kez ngrdad. Dnn tam ortasnda, duru verdi. "Bia, bia, olum," dedi Talib, Sohrab' yanna ararak. Sohrab ba ne eik ona gitti, bacaklannn arasnda durdu. Talib kollanyla olan sard. "Benim kk Hazara'm ne kadar yetenekli, deil mi?" Elleriyle ocuun srtn svazlad, 284 koltuk aldanna dokundu. Muhafzlardan biri tekini drtt, alayla kkrdad. Talib onlara, bizi yalnz brakmalarn syledi. "Peki, Aa Efendi," dediler, karken. - Talib olan evirdi; imdi yz bana dnkt. Kollarn Sohrab'n beline dolad, enesini ocuun omzuna dayad. Sohrab ayaklarna bakyor, arada bir bana kaamak, utanga baklar frlatyordu. Adamn elleri ocuun belinde gezindi; bir aa bir yukar, sonra yine aa. Yavaa, tatllkla. "Merak ediyorum," dedi Talib, kan oturmu gzlerini Sohrab'n omzunun stnden brna dikerek. "Bizim Baba-/'ya ne oldu acaba?" Soru, iki kamn arasna bir eki gibi indi. Yzmdeki btn kann ekildiini hissettim. Bacaklarm buz kesti. His-sizleti. Gld. "Ne sanyordun yani? u uyduruk sakal taknca, seni tamyamayacam m? Benim hakkmda bilmediin bir ey var: Ben grdm bir yz asla unutmam. Asla." Dudaklarn Sohrab'n kulana srtt; gzn benden ayrmyordu. "Babann ldn duydum. k pik. Hep onu yanmza ekmek istemiimdir. Grne baklrsa, dlek oluyla yetinmem gerekecek." Gne gzln kard, kanl gzlerini gzlerime dikti. Soluk almaya altm, baaramadm. Gzm krpmay denedim, baaramadm. Bunlar, bu an, gerek olamazd; bu, gerekst... hayr, deliceydi. Cierlerimdeki havay ekip alm, evremdeki dnyay dondurmutu. Yzm yanyordu. u kalp parayla ilgili, eski deyi neydi? Evet, dner dolar seni bulur. Gemiim aynen byleydi ite; eninde sonunda gelip beni buluyordu. Ad derinlerde bir yerde uulduyor ama ben onu sylemek istemiyordum; onu yksek sesle sylersem, bir ruh arma seansnda, ruhu deil de adn sahibini arm olacaktm sanki. yi ama, zaten karmdayd; bunca 285 yldan sonra kanl canl, on adm uzamda. Ad dudaklarmdan firlayverdi: "Assef." "Emir can." "Burada ne iin var?" Azmdan kar kmaz, ne kadar aptalca bir soru olduunu anladm, ama aklma syleyecek baka hibir ey gelmemiti. "Ben mi?" Assef tek kan kaldrd. "Ben ait olduum yerdeyim. Asl soru, senin burada ne iin var?"

"Syledim ya," dedim. Sesim titriyordu. Keke etim bunu yapmasayd; keke bzlp kemiklerime yapmasayd. "ocuk iin mi?" "Evet." "Neden?" "Parasn derim," dedim. "Paray telgrafla getirtirim." "Para m?" Assef kkr kkr gld. "Hi Rockingham' duydun mu? Ban Avusturalya'da bir cennet paras. Grmelisin; kilometrelerce uzanan bir kumsal. Yemyeil sular, masmavi bir gk. Annemle babam orada yayor; deniz kenarnda bir villada. Villann arkasnda bir golf sahas, bir de kk gl var. Babam her gn goif oynuyor. Annem tenisi yeliyor - babamn dediine gre, ters vurular zayfm. Bir Afgan lokantasyla iki kuyumcu dkknlar var; hepsi de tkr tkr iliyor." Bir zm kopard. Sevgiyle Sohrab'n azna verdi. "Dolaysyla, paraya ihtiyacm olduunda, telgrafla gnderirler." Sohrab'n boynunun yan tarafim pt. ocuk irkildi, gzlerini yumdu. "Ayrca, ben oravPyh para iin dvmedim. Taliban'a da para iin katlmadm. Onlara neden katldm renmek ister misin?" Dudaklarm kurumutu. Yaladm; dilimin de kuruduunu ayrmsadm. Assef srtt: "Susadn m?" 286 "Hayr." "Bence susadn." "Hayr, iyiyim," dedim. in dorusu, oda anszn ar snmt - gzeneklerimden fkran ter, tenime batyordu. Bunlar gerekten de oluyor muydu? Gerekten de Assef le karlkl oturuyor muydum? "Nasl istersen," dedi. "Evet, nerede kalmtk? Ah, tamam, Taliban'a katlm. Eh, aman aman dindar biri olmadm anmsyorsundur. Ama bir gn, ilahi bir olay yaadm. Bir mucize. Hapisteyken. Dinlemek ister misin?" Bir ey demedim. "Gzel. Anlataym," dedi. "1980'de Babrak Karmal'n baa gelmesinden hemen sonra, bir sre Poleharki'de yattm. Bir gece, bir grup Peremi evimize dald, tfeklerini dorultup annemi, babam ve beni sraya dizdiler. Bizimle geleceksiniz, dediler. Aalk herifler ne nedenini syledi, ne de annemin sorularn yandad. Eh, sylemeye gerek yok; komnistlerin ne kadar basit, baya insanlar olduunu hepimiz biliriz. Ad san olmayan, yoksul aile ocuklar tabii. o-ravi'dzn nce ayakkablarm yalatmaya bile tenezzl etmediim kpekler kalkm bana silah dorultuyor, emir veriyordu. Gslerinde Peremi bayra, burjuvaziyi ykmakla vnyor, asl soyluluun kendilerinde olduunu iddia ediyorlard. Her ey sil batan yaanyordu: Zengini yakala, hapse at, yoldalarna rnek ol. "Her neyse, bizi altar kiilik gruplar halinde, her biri bir buzdolab byklndeki hcrelere tktlar. Her gece, komutan -lm eek gibi kokan, yan Hazara, yan zbek bir yaratk- tutuklulardan birini yaka paa hcreden kartr, o iko yz kan ter iinde kalncaya kadar dverdi. Sonra bir sigara yakar, eklemlerini ktrdctir, ekip giderdi. Ertesi gece, bir baka kurban seerdi. Bir gece, beni seti. Bundan da287 ha kt bir zamanlama olamazd. gndr kan iiyordum. Bbrek ta. Bana gelmediyse, bilmezsin; inan bana, dnyada bundan daha korkun bir ar yoktur. Annem de bbrek talarndan mustaripti; bir keresinde bana, bir ta drmektense doum yapmay yelerim, demiti. Her neyse, elimden ne gelirdi? Beni darya srklediler, bizimki de tekmelemeye balad. Bu kk tekme oyunu iin zellikle giydii, elik burunlu bir izmesi vard; bana onlarla vuruyordu. Baryor, lklar atyordum, o da beni var gcyle tekmeliyordu, sonra, birden sol bbreime bir tekme indirdi, bbrek ta dverdi. yle, pat diye! Ah, ne byk bir rahadamay-d!" Assef gld. "Bunun zerine bardm: iAllah-u-ekber,.'> Tekmeleri daha da sertleti; kahkahalarla glmeye baladm. Delirdi, daha da sert vurmaya balad; ben gldke darbeleri iddedeniyordu. O vurduka ben glyordum. Beni hcreye tarlarken, hl glyordum. Gldm, gldm, nk anszn, Allah'tan bir vahiy aldm anlamtm: O benden yanayd. Bir nedenle, yaamam istiyordu. "Biliyor musun, o komutana iki yl sonra sava alannda rasdadm - Allah'n iine akl sr ermiyor. Onu Meymanah'n hemen dnda, bir hendekte buldum; gsne arapnel yemiti, kan iindeydi. Ayanda yine o izmeler vard. Beni anmsadn m, diye sordum. Hayr, dedi. Ben de, az nce sana1 sylediim eyi yineledim. Yzleri asla unutmadm, yani. Sonra onu hayalarndan vurdum. O gnden beri de grevdeyim." "Ne greviymi bu?" dediimi duydum. "Zinaclan talamak m? ocuklarn rzna gemek mi? Yksek topuklu ayakkab giydi diye kadnlar kamlamak? Hazaralar kadetmek? Ve btn bunlar slam adna yapmak?" Szckler azmdan bir anda, beklenmedik bir biimde dklvermiti; yular ekmeme kalmadan. Geri almay isterdim. Gerisin geri yut288 mak. Ama olar olmutu. Snr amtm; bu iten sa kurtulma umudu -eer varsa, tabii- o kck umut da bu szlerle birlikte uup gitmiti.

AssePin yzn bir aknlk yalad, bir an sonra da kayboldu. "Hey, bu i giderek elenceli bir hal alyor," dedi, ks ks glerek. "Ama senin gibi hainlerin anlamad eyler vardr." "Ne gibi?" Kalar atld. "Halknla, geleneklerinle, dilinle gururlanmak gibi. Afganistan ple kirletilmi, muhteem bir malikneye benziyor; birinin o pislikleri temizlemesi gerek." "Mezar'da, kap kap gezerken yaptn ey bu muydu? pleri mi topluyordun?" "Aynen." "Batda bunun iin kullanlan bir deyim var," dedim. "Buna etnik temizlik diyorlar." "yle mi?" AssePin yz aydnland. "Etnik temizlik. Beendim. Kulaa ok ho geliyor." "Tek istediim, ocuk." "Etnik temizlik," diye mrldand Assef, szcklerin tadna bakarak. "ocuu istiyorum," dedim, bir kez daha. Sohrab'n bana dikili gzleri parlad. Bunlar, kurbanlk bir koyunun gzleriydi. Srmesi bile aynyd - Kurban Bayram'nda mollann arka bahemizde kesmeye hazrland koyunun gzlerine srme ektiini, azna da bir kesme eker verdiini ok iyi anmsyordum. Sohrab'n gzlerinde yalvarma grr gibi oldum. "Nedenini syle," dedi Assef. Sohrab'n kulak memesini dilerinin arasna ald. Hafife diledi, sonra brak. Aln ter iindeydi. "Bu beni ilgilendirir," dedim. "Onunla ne yapacaksn?" Cilveli bir srt. "Daha dorusu, ona ne yapacaksn?" 289 "ren bir ey bu," dedim. "Nereden biliyorsun? Hi denedin mi ki?" "Onu daha iyi bir yere gtrmek istiyorum." "Nedenini syle." "Bu konu beni ilgilendirir," diye yineledim. Bana byle ters, aksi konuma cesaretini neyin verdiini bilmiyordum; belki de nedeni, naslsa leceim gereiydi. "Merak ediyorum," dedi Assef. "Bunca yolu neden geldiini merak ediyorum, Emir. Bir Hazara iin mi? Neden buradasn? Gerek nedeni ne?" "Nedenlerim var," dedim. AssePin dudaklar kmsemeyle bzld. "Pekl." Sohrab' srtndan sehpaya doru serte itti. Sohrab'n baldr sehpaya arpt, sehpa devrildi, zmler sald. ocuk meyvelerin stne dt, ezilen zmlerin suyu gmleinde mor lekeler brakt. Sehpann, arasna pirin toplarla ssl bir ember geirilmi olan ayaklar imdi tavana bakyordu. "Al o zaman," dedi Assef. Sohrab' kaldrdm, bir iskelenin ayaklanna tutunan midyeler gibi, pantolonuna yapm olan ezik zm tanelerini temizledim. "Hadi gtr onu," dedi Assef, kapy gstererek. Sohrab'n elini tuttum. Bu kk elin derisi kuru, nasrlyd. Parmaklan kprdad, benimkilere doland. Sohrab'n fotoraftaki hali gzmn nne geldi; kolunu Hasan'n bacana do-lay biimi, ban babasnn baldnna yaslay. kisi de glm-syordu. Oday bir utan tekine geerken, ziller ngrdad. Kapya kadar ulaabildik. "Ama," diye seslendi Assef arkamzdan, "onu karlksz gtrebileceini sylemedim, elbette." Dndm. "Ne istiyorsun?" "Onu hak etmen gerekiyor." "Ne istiyorsun?" 290 "Seninle yarm kalm bir hesabmz var," dedi. "Anmsyorsun, deil mi?" Elbette. Davut Han'n kral devirdii gnn ertesi gn olanlar nasl unutabilirdim? Yaadm srece unutmayacaktm. O gnden beri, ne zaman Davut Han'n adn duysam, elindeki sapan Assefe dorultmu olan Hasan' grdm; ona bundan byle 'Assef GofkorJ, Tek Gzl Assef deneceini syleyen sesini duydum. Hasan'm cesaretini nasl da ks-kanmtm. Assef geri ekilmi, er ge ikimizin de hakkndan geleceine ant imiti. Hasan'a verdii sz tutmutu. imdi sra bendeydi. "Pekl," dedim, aklma syleyecek baka bir ey gelmedii iin. Yalvaracak deildim; bu onu daha da keyiflendir-mekten baka ie yaramazd. Assef muhafzlar odaya ard. "Beni iyi dinleyin," dedi. "Bir dakika sonra kapy kapatacam. Sonra da, ikimiz eski bir hesab kapatacaz. Ne duyarsanz duyun, ieri girmeyeceksiniz! Kesinlikle girmeyeceksiniz!" Muhafzlar balarn sallad. Bir Assefe, bir bana baktlar. "Peki, Aa Efendi." "Bu i birince, ikimizden biri bu odadan sa kacak," dedi Assef. "Eer bu kii o olursa, zgrln kazanm demektir, gitmesine izin vereceksiniz. Anlald m?" Yalca muhafz kprdand. "Ama Aa Efendi..."

"Kapdan o karsa, brakn gitsin!" diye bard Assef. ki adam irkildiler ama balann olur anlamnda salladlar. Dndler, kmaya hazrlandlar. Bir tanesi Sohrab'a uzand. "Brak, kalsn," dedi Assef. Srtt. "zlesin. Bu tr dersler erkek ocuklar iin iyidir." Muhafzlar kt. Assef elindeki tespihi brakt. Siyah yeleinin gs cebine uzand. Cepten kard ey beni hi artmad: paslanmaz elikten muta. 291 Saplar jleli, dolgun dudaklarnn stnde Clark Gable tarz bir byk var. Jle, yzndeki yeil cerrah maskesine bulam, Afrika ktasna benzeyen, koyu renk bir leke oluturmu. Bir bunu anmsyorum, bir de esmer boynundaki Allah yazl zinciri. Eilmi bana bakyor, anlamadm bir dilde hzl hzl konuuyor. Urduca, galiba. Gzlerim ikide bir, inip kan, inip kan demelmasna taklyor; ona yan sormak istiyorum -fazla gen grnyor; u yabanc, uyduruk diziler-deki bir oyuncuyu andryor- ama azmdan glkle dkle-bilen szckler bambaka: Galiba iyi dvtm. Onunla iyi dvtm. Assefle iyi dvp dvmediimi bilmiyorum. Hi sanmyorum. Nasl mmkn olabilirdi ki? Girdiim ilk kavgayd. Hayatmda hi kimseye, bir yumruk bile sallamadm. Assefle mcadelemizi blk prk ama inanlmayacak kadar canl sahneler halinde anmsyorum: Assef, mutasn takmadan nce mzii kapatyor. zerine Mekke ilenmi olan seca.de bir ara yerinden firhyor, bama konuyor; kalkan toz, beni haprtyor. Assef in yzme bir zm salkm bastrdn anmsyorum; dudaklar gerilmi, apak dileri grnyor, kan oturmu gzleri fini fini. Bir ara trban syrlyor, omuzlara kadar inen sar bukleleri ortaya kyor. Ve sonunda... te bu sahne, olanca duruluuyla gzlerimin nnde. Her zaman da olacak. Aklmda en ok kalanlar unlar: Mutas leden sonra gneinde parlyor; ilk darbelerde buz gibi olan maden, kanmla nasl da abucak snverdi. Bir duvara frlatlnca, ereveli bir resimden geriye kalan bir ivi srtma batyor. Soh-rab lk la baryor. Tabla, armonika, dilruba. Bir kez daha duvara yapyorum. Muta enemi paralyor. Kendi dilerim boazma dolunca, boulmamak iin onlar yutuyo292 rum; onlan fralamak, di ipiyle temizlemek iin harcadm btn o saatleri dnyorum. Byk bir hzla yine duvara savruluyorum. Yerde yatyorum, yarlan stdudamdan akan kan eflatun haly kirletiyor; dayanlmaz bir ac karnm yaryor, yukarya doru ykseliyor; yeniden ne zaman soluk alabileceimi merak ediyorum. Kaburgalarmn kard atrt, eski filmlerdeki Sinbad gibi kl dv yapmak iin Hasan'la krdmz aa dallannnkiyle ayn. Sohrab baryor. Bir yanam televizyon sehpasnn kenanna arpyor. te, yine o krlma sesi; bu kez, sol gzmn altndan geliyor. Mzik. Sohrab'n tiz lklar. Parmaklar salarma yapyor, bam geriye ekiyor. Paslanmaz eliin parlts. te, geliyor. Yine o atrt; bu sefer burnum. Dudaklarm acyla snyorum, bir an, dilerimin neden eskisi gibi bana itaat etmediine ayorum. Tekmeler pe pee iniyor. Sohrab baryor. Hangi noktada glmeye baladm anmsamyorum, ama baladm. Glmek canm yakyordu; enemi, kaburgalarm, boazm. Ama yine de, glyor glyordum. Ben gldke, darbeler sertleiyordu; beni daha da sert tekmeliyor, yumrukluyor, trmalyordu. "NEYE GLYORSUN?" diye kkryordu Assef, her darbede. Tkr gzme geldi. Sohrab bard. "KOMK OLAN NE?" Bir kaburga daha atrdad, bu kez solda, aada. Komik olan, 1975 kndan bu yana ilk kez kendimi huzurlu hissetmemdi. Glyordum, nk zihnimin kuytu, kk bir kesi hep bu an beklediimi fsldyordu. Tepede, Hasan' nar bombardmanna tuttuum, kkrtmaya altm gn anmsadm. Orada, meyvenin krmz suyu gmleine kan lekesi gibi yaylrken, ylece durmu, hibir ey yapmamt. Sonra nan elimden alm, kendi alnna arpp ezmiti. imdi mutlu oldun mu? diye tslamt. 293 Kendini daha m iyi hissediyorsun7. Ne mutlu olmutum ne de kendimi daha iyi hissetmitim; hem de hi. Ama imdi, evet. Bedenim parampara olmutu (ne kadar kt olduunu, ok daha sonra anlayacaktm), ama kendimi iyilemi hissediyordum. Sonunda salma kavumutum. Gldm. Sonra, son. Bunu, kendimle birlikte mezara gtreceim: Yerde yatyor, kahkahalarla glyordum. Assef gsme ata biner gibi oturmu, bana doru iyice eilmiti, kuduz bir kpek gibi hrlyordu - yznde bir deli maskesi, neredeyse yzme srnen salan darmadan. Serbest eli boazma kenetlenmiti. teki, mutal eliyse havada, omzunun hiza-sndayd. Yumruunu biraz daha kaldrd, var gcyle indirmeye hazrland. Sonra, incecik bir ses: uBas." kimiz de dnp baktk. "Ltfen, yeter." Yetimhane mdrnn, Ferit'le bana kapy aarken syledii bir eyi anmsadm. Ad neydi? Zaman m? O sapandan bir an olsun ayrlmaz. Kemerine sokar, srekli yannda tar. "Yeter artk." Gzyalarna k'arm iki siyah srme izi, all dalm yanaklarndan aaya iniyordu. Altduda titriyordu. Burnundan smk akyordu. "Bas," dedi, atallam bir sesle.

Eli havadayd, lastii sonuna kadar gerilmi sapann mein yuvasn tutuyordu. Yuvada bir ey vard; sar, parlak bir ey. Kan perdesini aralamak iin gzlerimi krptrdm ve sehpann emberndeki pirin toplarndan biri olduunu grdm. Sohrab sapan doruca Assef in yzne nianlamt. "Yeter, Aa Efendi. Ltfen," dedi; sesi bouktu, titriyordu. "Cann yakma artk." Assef in az ses kartmakszn kprdad. Bir ey syle 294 mek istedi, durdu. Sonunda, "Sen ne yaptn sanyorsun, ha?" dedi. "Ltfen dur," dedi Sohrab, yeil gzlerine dolan, srmeye kansan yeni gzyalaryla. "Brak onu, Hazara," diye tslad Assef. "Ya brakrsn ya da ona yaptklarm, sana yapacaklarmn yannda hafif bir kulak ekme gibi kalr." Gzyalar boald. Sohrab ban sallad. "Ltfen, Aa," dedi. "Dur artk." "Brak o sapan!" "Camn yakma artk." "Brak, dedim!" "Ltfen." "BIRAK!" "Bas." "BIRAK SAPANI!" Assef boazm brakt. Sohrab'a doru hamle etti. Sohrab mein yuvay braknca, sapandan sl andran buses k: vijjjjt. Sonra, Assef in ac l. Elini, bir dakika nce sol gznn bulunduu yere gtrd. Parmaklarnn arasndan kan fikrd. Kan ve bir ey daha; beyaz, peltemsi bir ey. Buna retina svs deniyor, diye dndm, byk bir durulukla. Bir yerlerde okumutum. Retina svs. Assef halya yuvarland. Bir saa bir sola dnyor, tiz lklar atyordu; eli hl kanl gz ukurunun zerindeydi. "Gidelim!" dedi Sohrab. Elimi tuttu. Ayaa kalkmama yardm etti. Hrpalanm bedenimin her zerresi acyla haykryordu. Arkamzda, Assef avaz avaz baryordu. '"IKARIN! IKARIN UNU!" Sendeleyerek kapy atm. Beni gren muhafzlarn gzleri fal ta gibi alverdi; kimbilir nasl grnyordum? Aldm her soluk, karnma saplanan bir bakt. Muhafzlardan 295 biri Petuca bir ey syledi, sonra yanmzdan koarak geip Assefin hl bard odaya daldlar. "IKARIN!" "B*3," dedi Sohrab elimi ekerek. "Hadi, gidelim!" Koridorda iki bklm, tkezleyerek ilerledim. Sohrab'n kk eli, elimdeydi. Omzumun stnden geriye son bir kez baktm. Muhafzlar Assefin zerine eilmi, yzne bir ey yapyorlard. Sonra, anladm: Pirin top hl o bo ukurdayd. Btn dnya sallanyor, sarslyordu; basamaklar Soh-rab'a yaslanarak, topallayarak indim. Yukardan Assefin feryatlar geliyordu; yaral bir hayvann lklar. Kolum Sohrab'n omzunda darya, gn na ktk; bize doru koan Ferit'i grdm. "Bismillah! Bismillah!" dedi, fal ta gibi alm gzlerle. Kolumu kendi omzuna dolad, beni kaldrd, koarcasna kamyonete tad; galiba bir lk attm. Kaldrm dven, siyah, nasrl topuklarna arpan sandaletlerini seyrettim. Sonra kendimi Land Cruiser'n arka koltuunda, tavann bej rengi, ypranm demesine bakarken buldum; kapnn aldn belirten sinyalin ttn duydum: bip-bip-bip. Kamyonun evresinde koan ayak sesleri. Ferit'le Sohrab'n telal konumalar. Kamyonun kaplan kapand, motor alt. Araba ne doru atld, alnma kck bir el kondu. Sokaktan gelen sesler duydum; biri banyordu. Camn nnden akan bulank aalar grdm. Sohrab hknyor, Ferit st ste yineliyordu: "Bismillah! Bismillah!" Galiba tam o anda kendimden getim. 296 yirmi u I Pusu delen, bir sre oyalanan, sonra yitip giden yzler. zerime eiliyor, bir eyler soruyorlar. Hepsi, durmakszn soru soruyor. Kim olduumu biliyor muyum? uram anyor mu? Kim olduumu biliyorum; her yerim anyor. Bunlan sylemek istiyorum, ama konumak ok ac veriyor. Bunu biliyorum, nk bir sre nce, belki bir yl, belki iki, hatta on yl nce, yanaklan allkl, gzlerine karalar bulam bir ocukla konumaya altm. ocuk. Evet, imdi onu grebiliyorum. Bir tr arabadayz, ocukla ben; arabay Sreyya'mn kullanmadndan eminim, nk o bu kadar hzl gitmez. ocua bir ey sylemeye alyorum - bu, nedense ok nemli grnyor. Ama sylemek istediim eyi anmsayamyorum; neden bu kadar nemli olduunu da. Belki de onz 297

http://gunturk.tk/

You might also like