You are on page 1of 2

VİRD ÂDABI

Sâdât-ı Kiram’ın isimlerini ezbere bilen ergenlik çağına gelmiş herkes beş bin kalb zikri alabilir. Onbeş
yaşından küçük çocuklara, isterlerse vird dersi verilebilir, onbeş yaşına kadar beş binde devam ettirilir.

Zikir abdestli iken yapılır. Zikir sırasında abdest bozulursa yenilenip kaldığı yerden devam edilir veya daha
sonra çekilir.

Vird kıbleye karşı oturarak çekilir. Mümkünse âdâp üzere oturulur. Ancak bir hastalık veya sıkıntı hâlinde
vaziyetine uygun bir şekilde oturabilir.

Zikre ilk defa başlayan mürid tespihini elli defa döndürür. Bunun için ne kadar vird çektiğini anlamak
amacıyla sol elinde ikinci bir tespih kullanır.

Yirmi dört saat içinde sadece bir kez vird çekilir. Günün hangi saati virdin ilk başlangıcı olarak tespit
edilmişse, mürid ertesi gün o saate kadar virdini tamamlamalıdır.

Her müridin, virde başlama-bitirme saatleri farklı olabilir. Ancak virdi her yeni günün sabahından başlayıp
o günün yatsı namazının son vaktine kadar bitirmek güzel olur.

Kalb zikri olan vird dersi, bu yolda ilerlemek isteyenlere verilir, kimse bu dersi yapmaya zorlanmaz.

Kalb zikri beş bin ile başlar. Yirmi bir binde biter. Bundan sonra 23 yirmi üç bin ile letâif zikri başlar, yüz
bir (101) bine kadar devam eder.

Vird bir oturuşta tamamlanırsa güzel olur. Ancak durumu müsait olmayanlar virdini birkaç oturuşta
tamamlayabilir.

Ara verilerek devam edilecek ise mutlaka Fâtiha sûreleri okunmuş, tespih en az birkaç defa döndürülmüş
olmalıdır. Bu bir usûldür. Fatihalar okunduktan sonra tesbihe başlanmadan ara verilecek olursa, tekrar
oturuşta Fatihalar yeniden okunur..

Usûlüne uygun olarak virde ara verilmiş ise, yeniden başlanacağı vakit artık Fâtiha sûreleri okunmaz.
Sadece yirmi beş defa ‘estağfirullah’ denilerek zikre başlanır.

Günün her ânı vird çekilebilir. Sadece akşam ile yatsı vakti arasında, rabıtanın önceliği vardır. Mürid
namazı kılmış, rabıtasını tamamlamış ve vakti varsa virdini çekebilir. Ancak Sadatlar bunu hiç
yapmamışlardır.

Vird için sabah ve akşama giriş vakitleri tavsiye edilir.

Tesbih taneleri işaret parmağı ile hızlıca tek tek döndürülür, kasıtlı olarak atlanmaz. Ancak kasıtsız olarak
aradaki atlamalar için bir şey gerekmez.

Zikirden maksat Yüce Allah’ı birlemek ve yüceltmektir. Tesbih tanelerine takılmaya gerek yoktur. Zikir
esnasında sayı saymaya değil, kalbi zikirde toplamaya çalışmalıdır.

Tesbihi döndürürken, yanlışlıkla meydana gelen şaşırma, atlama gibi durumlar için bir şey gerekmez.
Ancak çok uyku, yorgunluk, sinir ve sıkıntı anlarında vird çekmemelidir.

Vird çekerken sayı tespihinin neresinde kaldığını karıştıran veya unutan kişi, tahmin ettiği en az sayıdan
başlar.

Virdini çekemeyen mürid, bu yoldan uzaklaşmış sayılmaz. Ancak zikirle gelecek faydaları kaçırmış olur.
Vird, nefsin terbiyesinde ve kalbin temizlenmesinde en başta gelen bir ameldir. Virdi olmayanın
vârîdi/manevî hâli ve feyzi olmaz denmiştir. Vird olmadan, gerçek müridlik yapılmış olmaz.
VİRD ÂDABI

Başladıkları dersi artırmak isteyenler, mürşidine veya onun görevlendirdiği kişilere (vekile) müracaat ederler. Vekil,
belli bir yere ve sayıya kadar vird artırmaya yardımcı olabilir. Ondan sonrasını mürşide bizzat sormalıdır.

Vird, en az dört ay çekildikten sonra artırılmalıdır. Özel bir durum olursa, mürşide danışarak daha önce de
artırmak mümkündür.

Vekil, kimseyi virdini artırması için zorlayamaz. Kimsenin vird süresini takip etmesi gerekmez. Sofiye vird tavsiye ve
teşvik edilir, kendi gönlü ile müracaat edenin virdi usulünce artırılır.

Vekil, yirmi bir bine kadar artırabilir. Artış, ikibin ikibin olur. Mürşid ise, gerekli gördüğü kadar artırır.

Vird çekerken vücutta meydana gelen ağrı, yanma, batma, bayılma, sızı gibi haller, virdi artırma sebebi olabilir.
Ancak vekil, bu tür hallerde virdi bırak diyemez, durumu mürşide bildirir.

Şehadet parmağı olmayanlar vird çekemezler, hâllerine uygun zikir dersleri alırlar.

Gününde çekilememiş olan vird, kaza edilmez. En dar anlarda virdi terk etmek yerine, Fâtihâları okuyup hediye
etmek ve bir miktar tespih çekmek gerekir. Bunun da feyzi ve faydası vardır.

Hareket hâlindeki araçta vird çekilmez. Yolculuk sırasında mürid vird dersini çekemediği için zarar görmez. Ancak
kalben uyanık olmaya ve bir sayı düşünmeden kalbiyle zikretmeye çalışmalıdır. Bunu her durumda yapabilir.

Normal şartlarda örtüsüz vird çekilmez. Ancak kişi örtü yerine kullanabileceği herhangi bir şey bulamazsa veya
bunaltıcı sıcaklık varsa örtü kullanmayabilir. Bu da izne tabidir.

Örtü kullanılmadan vird çekileceği zaman önünü bir duvara veya direğe getirmeli, insanların gelip geçeceği
yerlerde virde oturmamalıdır.

Mürid hiçbir virdi kendi başına artırıp eksiltemez. Kendi başına mürşidinin verdiği zikirlerin dışında yeni zikir
çeşitleri tercih edemez. Ederse ilerleyemez ve şeytanın hilelerinden emin olamaz. Bu işte asıl fayda kâmil mürşide
itaattedir.

Günlük işlerin önünde veya sonunda okunan ve vird hükmünde olmayan dua ve zikirler serbesttir. Onlar o işin ve
vaktin sünnetidir, herkes yapabilir, yapmalıdır.

Salavat okumayı günlük vird hâline getirmek isteyenlerin bunun için izin ve talimat almaları güzel olur. Vird hâlinde
okunacak salavatlar için "Delailü’l-Hayrât" kitabı tavsiye edilir.

Herkes günde istediği kadar Kur’an-ı Kerim okuyabilir. Ancak büyükler başlanan bir amelin az da olsa devamlı
olmasını tavsiye ediyorlar. Bunun için her gün bir cüz Kur’an okumak ve ayda bir hatim yapmak en güzelidir.

Vird ve diğer zikir çeşitleri ile yetinerek Kur’an okumasını ihmal etmek doğru değildir. Her gün beş on sayfa
salavat okurken, bir sayfa Kur’an okumamak, adaba aykırıdır. Hele bütün gününü işe ve hizmete ayırırken, farz
namazlarında okuyacağı Kur’an’ı öğrenmek için biraz vaktini ayırmamak, şeytanın bir hilesidir; zarardır,
tasavvuf büyüklerinin usul ve adabına aykırıdır.
HER İLMİN BİR BİLENİ VARDIR

Nakşi yolunun büyüklerinden Abdulhâlık Gücdevanî (k.s) (vefat: hicri 617, miladi 1220) gençlik yıllarında
hocası Şeyh Sadreddin Efendi’den tefsir dersi alıyordu. Şu ayete geldiler:

"Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. O haddi aşanları sevmez"50 Hocası ayetin tefsirini bitirince,
Abdulhâlık Gücdüvanî, hocasına şunu sordu:

"Efendim! Bu ayette bahsedilen gizli dua ve zikir nasıl yapılır. Eğer insan zikir ve duayı açıkça yapsa
insanlar görür ve işitir. Bunda gösteriş tehlikesi var. Eğer bu zikri kendi içinden yapacak olsa onu da
şeytan fark eder. Çünkü hadis-i şerifte: "Kan damarları içinde kanın dolaşması gibi, şeytan da insanın
içinde dolaşır."51 Buyruluyor. İnsanlara ve şeytana fark ettirmeden Yüce Allah gizlice nasıl zikredilir?"
Hocası soruyu hayranlıkla karşıladı ve:

"Evladım! Bu ledünni, ilahi bir ilimdir. Allahu Teala dilerse seni dostlarından birisi ile buluşturur, o sana bu
gizli zikri öğretir." Dedi. Abdulhalik Gücdüvanî (k.s) o dostu beklemeye başladı. Nihayet Allahu Teala
kendisini önce Hz Hızır (a.s) ile ve daha sonra büyük arif Yusuf Hemadanî Hz.leri ile buluşturdu. Hz. Hızır
(a.s) kendisine gizli yolla nefy u isbat (La ilahe illallah) zikrini öğretti. Hz. Yusuf Hemadânî (k.s) ise onun
manevi terbiyesi ile meşgul oldu. Sonuçta onu insanları irşatla mezun etti.

Meşhur Hoca Ahmed Yesevî (k.s) de Yusuf Hemadanî’nin halifesi ve Abdulhalık Gücdevanî’nin yol
arkadaşıdır. Bu iki büyük veli aynı kaynaktan terbiye almışlardır. Tarihte ve günümüzde Türklerin
ekseriyeti bu iki koldan gelen manevi feyiz ve terbiye ile tanışmıştır.

You might also like