You are on page 1of 151

FELSEFEN�N BA�LANGI� �LKELER�

GEORGES POLITZER

�EV�REN

SEV�M BELL�

���NDEK�LER

Georges Politzer, Georges Cogniot

�ns�z, Maurice Le Goas

Yay�nc�lar�n �ns�z� (Editions Sociales)

B�R�NC� KISIM

FELSEFE SORUNLARI

G�R��

I. Felsefeyi Ni�in ��renmeliyiz?

II. Felsefe ��renmek Zor Bir �ey midir?

III. Felsefe Nedir?

IV. Materyalist Felsefe Nedir?

V. Materyalizm ile Marksizm Aras�ndaki �li�ki�er Nelerdir?

VI. Burjuvazinin Marksizme Kar�� Kampanyalar�

B�R�NC� B�L�M. - Felsefenin Temel Sorunu

I. Felsefe ��renmeye Nas�l Ba�lamal�y�z?

II. Evreni A��klaman�n �ki Bi�imi

III. Madde ve Ruh

IV. Madde Nedir? Ruh Nedir?

V. Felsefenin Temel Sorusu ya da Sorunu

VI. �dealizm ya da Materyalizm

�K�NC� B�L�M. - �dealizm

I. Ahlaki �dealizm ve Felsefi �dealizm

II. Berkeley'in �dealizmini Ni�in ��renmeliyiz?

III. Berkeley'in �dealizmi

IV. �dealist Uslamlaman�n Sonu�lar�


V. �dealist Kan�tlar

1. Ruh Maddeyi Yarat�r

2. D�nya Bizim D��ncemiz D��nda Mevcut De�ildir

3. �eyleri Yaratan Bizim Fikirlerimizdir

���NC� B�L�M. - Materyalizm

I. Ni�in Materyalizmi ��renmemiz Gerekir?

II. Materyalizm Nereden Gelir?

III. Materyalizm Nas�l ve Ni�in Geli�ti?

VI. Materyalistlerin �lkeleri ve Kan�tlar� Nelerdir?

D�RD�NC� B�L�M. - Kim Hakl�: �dealist mi, Materyalist mi?

I. Sorunu Nas�l Koymal�y�z?

II. D�nyan�n Yaln�zca Bizim D��ncemizde Varoldu�u Do�ru mudur?

III. �eyleri Bizim Fikirlerimizin Yaratt��� Do�ru mudur?

IV. Ruhun Maddeyi Yaratt��� Do�ru mudur?

V. Materyalistler Hakl�d�rlar ve Bilim Onlar�n �ddialar�n�


Tan�tlar

BE��NC� B�L�M. - ���nc� Bir Felsefe Var m�d�r? Bilinemezcilik

I. Ni�in ���nc� Bir Felsefe?

II. Bu ���nc� Felsefenin �leri S�rd��� Kan�tlar

III. Bu Felsefe Nereden Geliyor?

IV. Vard��� Sonu�lar

V. Bu ���nc� Felsefe Nas�l ��r�t�l�r?

VI. Varg�

�K�NC� KISIM

FELSEF� MATERYAL�ZM

B�R�NC� B�L�M. - Madde ve Materyalistler

I. Madde Nedir?

II. Birbirini �zleyen Madde Teorileri

III. Materyalistlere G�re Madde Nedir?

IV. Uzay, Zaman, Hareket ve Madde


V. Varg�

�K�NC� B�L�M. - Materyalist Olmak Ne Demektir?

I. Teori ile Prati�in Birli�i

II. D��nce Alan�nda Materyalizm Yanl�s� Olmak Ne Demektir?

III. Pratikte Nas�l Materyalist Olunur?

a) Sorunun Birinci Y�n�

b) Sorunun �kinci Y�n�

IV. Varg�

���NC� B�L�M. - Materyalizmin Tarihi

I. Bu Tarihi ��renme Zorunlulu�u

II. Marksizm-�ncesi Materyalizm

1. Yunan Antik�a��

2. �ngiliz Materyalizmi

3. Fransa'da Materyalizm

4. 18. Y�zy�l Materyalizmi

III. �dealizm Nereden Gelir?

IV. Din Nereden Gelir?

V. Marksizm-�ncesi Materyalizmin De�erleri

VI. Marksizm-�ncesi Materyalizmin Yanl�lar�

���NC� KISIM

METAF�Z���N �NCELENMES�

TEK B�L�M. - Metafizik Y�ntem Nedir?

I. Bu Y�ntemin Temel �zellikleri

1. Metafizik Y�ntemin Birinci Temel �zelli�i: �zde�lik �lkesi

2. Metafizik Y�ntemin �kinci Temel �zelli�i: �eylerden


Ay�rma (Tecrit)

3. ���nc� Temel �zellik: Sonsuz ve A��lmaz B�lmeler

4. D�rd�nc� Temel �zellik: Kar��tlar�n Kar�� Kar��ya


Konmas�

II. �zet
III. Metafizik Do�a Anlay��

IV. Metafizik Toplum Anlay��

V. Metafizik D��nce Anlay��

VI. Mant�k Nedir?

VII. Metafizik S�zc���n�n A��klamas�

D�RD�NC� KISIM

D�YALEKT���N �NCELENMES�

B�R�NC� B�L�M. - Diyalekti�in �ncelenmesine Giri�

I. Haz�rlay�c� Uyar�lar

II. Diyalektik Y�ntem Nereden Do�mu�tur?

III. Diyalektik, Uzun Zaman Ni�in Metafizik Y�ntemin Bask�s�


Alt�nda Kald�?

IV. 18. Y�zy�l Materyalizmi Ni�in Metafizikti?

V. Diyalektik Materyalizm Nas�l Do�du: Hegel ve Marx

�K�NC� B�L�M. - Diyalekti�in Yasalar�. Birinci Yasa: Diyalektik


De�i�me

I. Diyalektik Hareketten Ne Anla��l�r?

II. Diyalektik ��in Kesin, Mutlak, Kutsal Hi�bir �ey Yoktur

III. S�re�

���NC� B�L�M - �kinci Yasa: Kar��l�kl� Etki

I. S�re�lerin Zincirleme S�ralan��

II. 19. Y�zy�l�n B�y�k Bulu�lar�

1. Canl� H�crenin ve Geli�iminin Bulunu�u

2. Enerjinin D�n��m�n�n Bulunu�u

3. �nsanda ve Hayvanlarda Evrimin Bulunu�u

III. Tarihsel Geli�me ya da Sarmal (Spiral) Geli�me

IV. Varg�

D�RD�NC� B�L�M. - ���nc� Yasa: �eli�ki

I. Ya�am ve �l�m

II. �eyler Kendi Kar��tlar�na D�n��r


III. Olumlama, Yads�ma ve Yads�man�n Yads�nmas�

IV. Durumu G�zden Ge�irelim

V. Kar��tlar�n Birli�i

VI. Sak�n�lacak Yanl�lar

VII. Diyalekti�in Pratik Sonu�lar�

BE��NC� B�L�M. - D�rd�nc� Yasa: Niceli�in Niteli�e D�n�mesi


ya da S��ramal� �lerleme Yasas�

I. Reformlar m� Devrim mi?

II. Tarihsel Materyalizm

1. Tarih Nas�l A��klan�r?

2. Tarih �nsanlar�n Eseridir.

BE��NC� KISIM

TAR�HSEL MATERYAL�ZM

B�RiNC� B�L�M. - Tarihin Devindirici G��leri

I. Sak�n�lmas� Gereken Yanl� Bir D��nce

II. Toplumsal Varl�k ve Bilin�

III. �dealist Teoriler

IV. Toplumsal Varl�k ve Ya�am Ko�ullar�

V. S�n�f Sava��mlar�, Tarihin Devindiricisi

�K�NC� B�L�M. - S�n�flar Nereden Gelir, Ekonomik Ko�ullar


Nereden Gelir?

I. Birinci B�y�k �b�l�m�

II. Toplumun S�n�flara �lk B�l�n��

III. �kinci B�y�k �b�l�m�

IV. Toplumun S�n�flara �kinci B�l�n��

V. Ekonomik Ko�ullar� Belirleyen �ey

VI. �retim Tarzlar�

VII. Uyar�lar

ALTINCI KISIM

D�YALEKT�K MATERYAL�ZM VE �DEOLOJ�LER


TEK B�L�M. - Diyalektik Y�ntemin �deolojilere Uygulanmas�

I. Marksizm ��in �deolojilerin �nemi Nedir?

II. �deoloji Nedir? �deolojik Etken ve �deolojik Bi�imler)

III. Ekonomik Yap� ve �deolojik Yap�

IV. Do�ru Bilin� ve Yanl� Bilin�

V. �deolojik Etkenlerin Etki ve Tepkisi

VI. Diyalektik Tahlil Y�ntemi

VII. �deolojik Sava��m�n Zorunlulu�u

VIII. Varg�

Adlar Ve Kavramlar Dizini

:::::::::::::::::

GEORGES POLITZER

SIK SIK ��yle denir: Georges Politzer her �eyden �nce G�l�t�r.
Meydan okuman�n G�l��; ba�kald�rman�n de�il,
devrimcinin G�l��; anar�istin de�il, tarihin mahkumiyet
h�km�nden kurtulmak i�in eski d�nyan�n g��leriyle a��k�a
alay eden marksistin G�l��. Zincirler i�inde, Pucheu'n�n
kar��s�nda, Gestaponun i�kenceleri i�inde bile, galip gelenin
G�l��; infaz mangas�n�n kar��s�nda, galip gelenin G�l��.

Georges Politzer, 1903'te do�mu�tu. Macaristan'�n kuzeyindeki


k���k bir kentte, Navyvarod'da d�nyaya gelmi�ti;
ama, 17 ya��nda, gerici bir iktidar�n eline d�en babas�na
k�ym� olan bu �lkeyi terketmek zorunda kalm�t�. Fransa'y�
se�mi�ti; zekas�n�n ve y�re�inin yapt��� bir se�imdi bu; ��nk�
tepeden t�rna�a Frans�zd�. Frans�z esprisinin p�r�lt�lar�n�
kimse ondan daha iyi anlatmam�t�r. Frans�z dilini, baba
oca��nda, Voltaire'i ve Diderot'yu okuyarak ��renmi�tir; ve
Quartier Latin'de felsefe hocal���na dek b�t�n unvanlar� kazanmak
i�in topu topu be� y�l ge�irmi�tir.

Georges Politzer'de bir dahi filozof yetene�i vard�. T�pk�


dostu ve i�kence arkada�� Jacques Solomon'un teorik fizik
alan�nda ola�an�st� bir uzman olu�u gibi.

Politzer; hen�z bir t�r idealist d��nce i�inde �abalad���


1926'dan sonra geli�mi�tir ku�kusuz. Sava��m vermi�, di�ini
t�rna��na takarak ilerlemi�tir. Yolun sonunda da marksizmle
kar��la�m�t�r.

Paris ��i �niversitesi, 1930 y�llar� ba��nda, Mathurin-


Moreau caddesinin eski binalar�nda kuruldu�u zaman, ��retim
�yeleri aras�nda dikkat �eken ve hatta �nl� bir�ok profes�r
vard�, ama hi�bir ders Georges Politzer'in verdi�i diyalektik
materyalizm dersi kadar ��rencileri, i��ileri, memurlar�
ve ayd�nlar� co�turmuyordu. En g�� sorunlar, onun sayesinde,
a��k ve basit bir durum kazan�yordu. Hem de felsefi
d�zenlerini, teorik sayg�nl���n� hi� yitirmeksizin. Ayr�ca
ac�mas�z bir alay g�c�, has�mlar�n�n g�r�lerindeki karars�zl���
��plakl���yla ortaya d�k�yordu. Marx'�n ve Lenin'in ��retilisi
olan Politzer, korkun� bir polemik�i oldu�u kadar, derin bir
k�lt�rle, kar��konmaz bir yetenekle silahlanm� bir d��n�rd�.

Bug�n, marksizm, �niversitede an�lma hakk� kazanm�,


Marx ve Lenin, yar�ma s�navlar� program�na girmi� bulunuyor.
Sovyet felsefesine e�ilen koca koca �niversite kitaplar�
var. Ama, k�rk y�l �nce durum hi� de b�yle de�ildi: Auguste
Cornu, Sorbonne'da, gen� Marx'�n fikirlerinin olu�umu �st�ne
bir tezi desteklerken, bir �c� gibi, hatta onmaz bir �ocuk
gibi g�r�nm�t�. Georges Politzer'in felsefi �al�malar�, Auguste
Cornu'n�n ara�t�rmalar�yla birlikte, felsefenin ba�l�ca
sorunlar�n�, diyalektik materyalizmin ���� alt�nda ayd�nlatmakta
ilk �nemli giri�im olmu�tur.

1929'da ar�t�c� bir alevle haleli gen� bir tanr�y� and�ran


k�z�l sa�l� filozofun Felsefi Bir G�sterinin Sonu: Bergsonculuku,
resmi idealist d��nceye kar�� bu ate� gemisini, ans�z�n
suya indirdi�i s�rada, nas�l sa�l�kl� bir r�zgar�n, akademik
batakl�klardan t�ten pis kokular� bir anda silip s�p�rd���n�
anlatmak g�� bir �ey. Sava� g�nlerine dek, Politzer,
marksizmin b�t�n d�manlar�na kar��, kendi g�z�nde �a�da�
rasyonalizmle kayna�m� yenici polemi�ini s�rd�r�yor,
ve ayn� zamanda b�y�k Descartes gelene�ini ��k� noktas�
olarak al�yor, Frans�z felsefe tarihinin ilerici geleneklerinin
savunusunu g�rkemli bir bi�imde �stleniyordu.

Politzer, psikoloji sorunlar�yla da �ok yak�ndan ilgilenmekteydi.


Geleneksel idealist psikolojiye kar��, somut olarak
adland�rd��� yeni bir psikoloji yaratma giri�imini ona
bor�luyuz. Ba�lang��ta, psikolojik i�levleri ayr� ayr� dergilerde,
canl� insan� b�t�n�yle inceleme e�iliminden �t�r� kendisine
�ekici gelen Freud'un psikanaliz y�nteminin bir �l��de
etkisine girmi�ti. Ama �ok ge�meden, 1928'den sonra, fr�ydc�l�kte
kabul edilmez yanlar oldu�unu kavrad� ve Pszkolojinin
Temellerinin Ele�tirisi adl� yap�t�yla bu ak�mdan ayr�ld�.
Ki�ili�in toplumsal de�erini belirtmek konusunda Politzer'in
g�sterdi�i �aba, kendi �al�malar�na psikolog de�eri kazand�rd�.

Cherbourg lisesinde, sonra Evreux lisesinde, en sonunda


da Saint-Maur lisesinde dersler verdi. O arada, Frans�z Kom�nist
Partisi belgeleme merkezini kurmu� ve y�netmeye
ba�lam�t� - b�y�k bir tutkuyla yap�yordu bu i�i, �yle ki,
orada, bazan sabaha kadar �al��yordu. �ktisat�� oldu. l'Humanite'deki
yaz�lar�, gittik�e geni�leyen bir okur kitlesi taraf�ndan
izleniyordu.

Gazetecili�i �ekici buluyordu. Bu sat�rlarin yazar� �ok iyi


biliyor bunu, ��nk� Georges Politzer'in, 1937 ve 1939 aras�nda,
zaman zaman, bu kom�nist gazetenin yay�n y�netmeninin
yerini birka� g�nl���ne doldurmak i�in nas�l bir sevin�li
tela� i�inde geldi�ini an�ms�yor. Maurice Thorez'nin bu ola�an�st�
militana sevgisi vard�.
Sava� gelip �at�yor. Paris'te, Harp Okulunda silah alt�na
al�nan Politzer, Kom�nist Partinin gizli y�netimi yan�nda
kald�. 6 Haziran 1940'ta, Paris'in savunulmas�n�n �rg�tlenmesi
konusunda Kom�nist Partinin tarihsel �nerilerini h�k�met
ad�na halka �a�r�da bulunmas� i�in Manzie'ye ileten
oydu.

�lerde nazi kamplar�n�n vah�eti i�inde ya�am�n� yitirecek


olan bulunmaz e�i Ma�e Politzer'le birlikte 1940-1942 y�llar�
aras�nda �niversite Direnmesinin ruhu oldu. Bu konuda her
zaman sars�lmaz bir y�reklilikle davrand���n� s�ylemek yetmez
bile: �a��las� so�ukkanl�l���ndan, b�y�k yi�itli�inden s�zetmek
de gerekir.

Temmuz 1940'ta terhis edildikten hemen sonra, Politzer'in,


Jacques Solomon ve Daniel Decourdemanche'la birlikte,
orta ve y�ksek ��retim �yelerine hitabeden gizli bir b�lten
yay�nlamaya ba�lad���n� g�r�yoruz. Paul Langevin'in
Gestapo taraf�ndan tutuklanmas�ndan hemen sonra Universite
Libre'in (�zg�r �niversitenin) 1. say�s� ��k�yor. Gazete,
�nl� f�zik�inin hapse at�l��n� ve fa�ist istilac�lar�n ba�ka
marifetlerini anlat�yor; ve ekliyor:

B�t�n bu olaylar ak�p giderken, �niversite, eski d�zenine


yeniden kavu�mu�tur: gene, onurlu tarihinde her zaman
oldu�u gibi, d��nce ve irade birli�ini kurmu�tur. Frans�z
�niversitesinin slogan� olan ve ondan kalan �zg�rl�k i�inde,
b�y�k k�lt�r gelene�ini, b�t�n zorlamalara kar��n s�rd�rmek
konusunda birlik halindedir.

Bundan sonra �zg�r �nzversite, d�man�n �niversiteye


elatmas�na kar��, Yahudi ��retim �yelerinin ve ��rencilerin
tutuklanmas�na kar��, programlar�n gerici bir bi�imde de�i�tirilmesine
kar��, asl�nda nazi emperyalizminin hizmetinde
gerici bir giri�imden ba�ka bir �ey olmayan ulusal devrim
iddias�na kar��, sava��n� kesiksiz olarak y�r�tecektir. Gazete,
liselerde ve y�ksek ��renim kurumlar�nda d�mana kar��
direnmeyi korkusuzca k�r�klemektedir. �zg�r �niversite'nin
1940-1941 koleksiyonu, kom�nistlerin, daha i�gal ba�lar
ba�lamaz kurtulu� sava��na kat�l��n�n en parlak belgesidir.
Bu ger�ek, gazetenin Ocak 1941'den �nceki sekiz
hazirandan �nceki yirmi say�s�nda, b�t�n a��kl���yla g�r�n�r.

Sovyetler Birli�i'ne hitlerci sald�r� ba�lad��� zaman, �zg�r


�niversite'nin 1 Temmuz 1941 tarihli 22. say�s�nda Hitler'in
Mezar� ba�l��� alt�nda birle�mi� bir halk�n birle�mi�
ordusunun, yeni bir toplumun yeni ordusunun bilinen zaferi
ilan ediliyor.

Mart 1941'den sonra, yurtsever �evrelerde, ola�an�st�


g��te ve kesinlikle anti-nazi bir yergi elden ele dola�maya
ba�lam�t�. Yazar�n ad� belirtilmiyordu. Ama �slup, herkesin
tan�d��� bir �sluptu. Herkes, 20. Y�zy�lda Devrim ve Kar��devrim'in
Politzer'in yap�t� oldu�unu biliyordu. Ocak-�ubat
i�inde bas�lm� olan bu bro��r, k�rkbe� sayfal�kt�. Reichsleiter
Rosenberg'in, Kas�m 1940 sonunda, 1789 fikirleriyle hesab�
kesmek i�in Millet Meclisinde verdi�i ve Kan ve Alt�n,
ya da Kana Yenilmi� Alt�n ba�l���yla yay�nlanm� s�ylevine
verilmi� parlak bir kar��l�kt� bu.

Politzer, bu yap�t�nda, demokrasinin �lmedi�ini, Hitler'in,


yengileriyle topra�a g�m�lmedi�ini belirtiyordu. Burjuva
demokrasisinin s�n�rl� olu�unu ve ��r�m�l���n�, kapitalizmin
y�k�l�� ve sosyalizmin ger�ekle�mesiyle, ger�ek
demokrasiye ge�me olana��n� anlat�yordu.

Asl�nda, diye yaz�yordu, barbarl�ktan kurtulmu� uygarl���,


sosyalist uygarl��� yaratan Sovyetler Birli�i'nce korunmu�
ve g�vence alt�na al�nm� bilimi ve mant��� unutturabilecek
hi�bir g�� yoktur d�nyada.

Frans�z Kom�nist Partisi merkez komitesi, 15 May�s


1941 tarihli bir bildiriyle, Fransa'n�n �zg�rl��� ve ba��ms�zl���
i�in geni� bir ulusal cephe kurulmas�n� �nerince, Politzer,
J. Solomon ve D. Decourdemanche gibi se�kin ayd�nlar,
�evrelerindeki kom�nist olmayan yurtta�lar�n da bu cepheye
kat�lmas� i�in iki kat �aba g�stermeye ba�lad�.

1942'de, ocaktan marta kadar s�ren ve yakla��k olarak


y�zk�rk kom�nist yurtta��n �zg�rl���ne malolan b�y�k insan
av� s�ras�nda, Politzer de tutuklanm�t� (�ubat).

B�t�n i�kencelere kar��n tek s�z ��kmad� a�z�ndan. Kar�s�


bir mektubunda ��yle anlat�yor bunu:

Gestapo subaylar�, bir�ok kez, hemen sal�verilece�imizi


s�yleyerek, t�m ailemize mutlu bir ya�am sa�lanaca�� konusunda
g�vence vererek, bunun kar��l���nda, onun; Frans�z
gen�li�ini de�i�tirme �al�malar�na kat�lmas�n� kabul etmesini
istediler. D��nmek i�in kendisine sekiz g�n s�re verdiler.
Bir g�n, �a�r�ld� ve tutumunu de�i�tirmedi�i ��renilince,
kendisine birka� g�n sonra kur�una dizilece�i s�ylendi...

Kur�una dizilmeden �nce, benim h�cremde, yirmi dakika


ge�irmesine izin verildi. Bir y�celik vard� halinde. Y�z�
hi� bu kadar ayd�nl�k olmam�t�. I��lt�l� bir s�kunet i�indeydi
ve her hareketi, cellatlar�n� bile duyguland�r�yordu. Partisi
u�runda ve Fransa u�runda �lmekten ne kadar mutluluk
duydu�unu s�yledi bana. �zellikle Fransa topraklar�nda �lece�i
i�in mutluydu. Bunun, onun i�in ne denli �nemli oldu�unu
biliyorsunuz.

Ama, IV. Cumhuriyet daha az al�akl�k etmedi; Georges


Politzer'e, �ld�kten sonra, direnme kahraman� unvan�n�n verilmesi
istendi�inde, Eski Muhariplerin ardarda gelen bakanlar�
taraf�ndan, 1954-1955'te, buna inatla kar�� ��k�lm�t�.
Bu bakanlardan birincisi, �imdi iyice unutulmu� olan Laniel
h�k�meti �yesi Andre Mutter'di; ikincisi ise, silik bir d�golcu
olan Raymond Triboulet idi ve Edgar Faure adl� bir
h�k�met ba�kan�n�n g�lgesi alt�ndayd�. Bu de�ersiz ki�ili�in
sefil tutumunu d�zeltmek i�in, M. Bruguier ve M. de Moro
Giafferi'nin savunmalar� �zerine, yerel mahkemenin,
1956'da, bir karar vermesi gerekmi�tir.

Georges Politzer'in an�s� i�in bu baya��l�klar�n pek bir


�nemi yok. Onun verdi�i �rnek, ayd�n ku�aklar� esinlemi�tir,
esinleyecektir.

Politzer'in �niversitede sa�lam ve kolayca parlayacak bir


yeri vard�; de�eri uzmanlarca �st�n bir bi�imde kabul edilmi�ti.
Ama, o, ayn� zamanda, i��i s�n�f�na ve onun sava��mlar�na
canla ba�la ba�lanm�, her g�n bir militana d�en pratik
�abalar konusunda da, d��ncenin d�zeni olan y�kselmi�
yap�tlar konusunda da, partiye kar�� e�it oranda kendisinde
sorumluluk duyan bir ayd�n tipiydi.

K�lt�r Evlerinde, Paul Langevin'in Materyalist �ncelemeler


Gurubunda, ��i �niversitesinde, kalemleriyle olsun;
s�zleriyle olsun, g�sterdikleri b�t�n �abalarda, Politzer de,
Solomon da, ayd�nlara, bilginlere, ��rencilere, marksizmin
nas�l tan�t�laca��n� g�stermi�lerdir. 1938 tatilinde, iki da�
y�r�y�� aras�nda, Bossons buzulunun ete�indeki bir k�kte,
Do�an�n Diyalekti�i'ni �evirmeye ba�lam�lard�. Y�ksek
felsefe sorunlar� ufuklar�ndan hi� silinmiyordu. Partilerinin
yazg�s�n�n ayr�lmaz bir bi�imde ger�e�in yazg�s�na ba�l� oldu�una
inanm�lard�.

Pratikte, bu inan�, partiyle ve parti �yeleriyle birlikte


ya�ama kayg�s�yla ayn� anlama gelmekteydi. �ki dostumuzun
davran��, asl�nda, burjuva etkilerine boyun e�dikleri
halde, kitlelere ak�l hocal��� taslayan entelekt�ellerin iddial�
davran��na taban tabana kar��tt�. Politzer ��yle demi�ti:

Entelekt�el ba��ms�zl�k, ele�tirel zeka, tepkiye boyun


e�mek de�il, tersine boyun e�memek demektir.

Bu �zdeyi�in, onun b�t�n ��retim ya�am�n� yeterince


�zetledi�i kan�s�nday�z. Say�lar� her g�n daha �o�alan gen�
ayd�nlar, May�s 1942'de �ld�r�lm� kahraman�n vasiyetini
daima daha iyi bir bi�imde tamamlayabilirler!

GEORGES COGNIOT

:::::::::::::::::

�NS�Z

BA�LANGI� bilgileri i�eren bu elkitab�, Georges Politzer'in,


1935-1936 ders y�l�nda, ��i �niversitesinde verdi�i
kurslarda, ��rencilerinden biri taraf�ndan tutulmu� notlardan
derlendi. Kitab�n niteli�ini ve kapsam�n� anlamak i�in,
ilkin, hocam�z�n amac�n� ve y�ntemini belirtmek gerekir.

Bilindi�i gibi, ��i �niversitesi, 1932 y�l�nda, k���k bir


profes�rler grubu taraf�ndan, beden i��ilerine marksist bilimi
��retmek ve onlara, zaman�m�z� anlama ve teknik alanda
oldu�u kadar siyasal ve toplumsal alanda da eylemlerini y�r�tme
olana��n� sa�layacak bir d��nme y�ntemi ��retmek
i�in kurulmu�tu.

Ba��ndan beri, Georges Politzer, ��i �niversitesinde,


marksist felsefeyi, diyalektik materyalizmi ��retme i�ini
�zerine ald�. Resmi ��retim bu felsefeden habersiz kalmaya
ya da onun niteli�ini bozmaya devam etti�i �l��de, bu zorunlu
bir g�revdi.

Bu kurslara kat�lmak ayr�cal���na eri�mi� olanlardan


hi�biri, -o, her y�l, her ya� ve meslekten insanlar�n olu�turdu�u,
ama gen� i��ilerin �o�unlukta bulundu�u bir dinleyici
kitlesi kar��s�nda konu�uyordu- b�yle kuru ve zor bir konuyu,
bu konuda hi� deneyimi olmayan dinleyicilerden her birinin
kavrayabilece�i bir a��kl��a kavu�turmak i�in �ylesine
ustaca ve co�kulu, �ylesine bilgili ve karde��e, �ylesine �zenli
olan bu k�z�l sa�l� b�y�k �ocu�un �n�nde duydu�u derin
izlenimi unutmayacak.

Sert olmas�n� bilen ama her zaman adil ve yerinde olan


sayg�n otoritesi, kurslar�nda, ho� bir disiplin yarat�rd�, ve
onun ki�ili�inden �yle bir canl�l�k, �yle bir ya�am g�c� ve
�yle bir ��lt� f�k�r�rd� ki, b�t�n ��rencileri, ona hayranl�k
duyar ve onu severdi.

POLITZER, daha iyi anla��lmas� i�in, her �eyden �nce ancak


konu ile daha �nce kar��la�m� olanlar�n kavrayabilece�i
felsefeye �zg� b�t�n �zel deyimleri, b�t�n teknik terimleri,
s�zl���nden ��kar�rd�. Yaln�zca herkesin bildi�i yal�n s�zc�kleri
kullanmak isterdi. �zel bir terimi kullanmak zorunda
kald��� durumlarda, bunu, al��lm�, bildik �rneklerle
uzun uzun a��klamaktan geri durmazd�. Tart�malarda ��rencilerinden
herhangi biri, bilgi��e s�zc�kler kullanacak
olsa, onu azarlar ve, onun yak�n�nda bulunmu� olan herkesin
�ok iyi bildi�i o i�neleyici s�zleriyle, onu alaya al�rd�.

O, yal�n ve a��k olmak isterdi ve her zaman sa�duyuya


seslenirdi, ama bunu yaparken a��klamakta oldu�u fikirlerin
ve teorilerin do�rulu�undan ve ger�ekli�inden, hi�bir zaman,
hi�bir �ey feda etmezdi. Dersten �nce ve sonra, b�t�n dinleyicilerinin
tart�malara kat�lmas�n� sa�layarak kurslar�n�
son derece canl� tutmas�n� bilirdi. ��yle yapard�: Her dersin
sonunda, yoklama sorusu dedi�i bir ya da iki soru verirdi; bu
sorular, dersi �zetlemek ya da derste anlat�lanlar� herhangi
�zel bir konuya uygulamak amac�na y�nelik olurdu. ��renciler
konuyu i�lemek zorunda de�ildi, ama bunu g�rev bilenler
pek �oktu ve bunlar, bir sonraki derse yaz�l� bir �dev getirirlerdi.
O, derse girince, kimin �dev yapt���n� sorard�; eller kald�r�l�rd�,
o da aram�zdan baz�lar�n� se�er, yazd�klar�m�z� okutur
ve gerekiyorsa s�zl� a��klamalarla eksiklikleri tamamlard�.
Politzer, ele�tirir ya da kutlar ve ��renciler aras�nda
k�sa s�ren bir tart�ma ba�lat�rd�; sonra bu tart�madan
dersler ��kararak, konuyu bir sonuca ba�lard�. Bu yakla��k
olarak, yar�m saat kadar s�rerdi ve b�ylece bir �nceki derste
bulunamam� olanlara eksiklerini tamamlamak ve daha
�nce ��renmi� olduklar� ile ba�lant� kurmak olana��n� sa�lard�;
bu, ayn� zamanda, hocaya da, ne �l��de anla��ld���n�
g�rmek olana��n� verirdi: gerekirse, karma��k ve ayd�nlanmam�
noktalar �zerinde yeniden dururdu.

Sonra, bir saat kadar s�ren g�n�n dersine ba�lard�; ��renciler,


yeniden, anlat�lanlar �zerine sorular sorard�. Bunlar
genellikle ilgin� ve yerinde sorular olurdu; Politzer, konuya
a��kl�k getirmek ve kursun �z�n� de�i�ik bir a��dan yeniden
ele almak i�in, bu sorulardan yararlan�rd�.
Kendi konusunda derin bir bilgiye ve hayranl�k uyand�ran
k�vrak bir zekaya sahip olan Georges Politzer, her �eyden
�nce, dinleyicilerinin tepkilerine dikkat ederdi. Her seferinde
genel havay� yoklar ve durmadan ��rencilerinin ��retilenleri
ne �l��de benimseyip �z�mlediklerini denetlerdi.
B�ylece ��rencileri tarafindan tutkulu bir ilgi ile izlenirdi. O,
binlerce militan�n yeti�mesine katk�da bulunmu�tur ve bunlardan
pek �o�u, bug�n, sorumlu g�revlerde bulunuyorlar.

BU ��retimin de�erini �ok iyi anlayan, ve onu izleyemeyenleri,


�zellikle ta�rada bulunan arkada�lar�m�z� d��nen
bizler, onun kurslar�n�n yay�nlanmas�n� diliyorduk. O, her
zaman bu konuyu d��nece�ine s�z veriyordu, ama sonu gelmez
�al�malar� aras�nda hi�bir zaman bu tasar�y� ger�ekle�tirecek
zaman� bulam�yordu.

��i �niversitesinde y�ksek felsefe kursu a��lm�t�; bu


kursun ikinci y�l�nda iken, Politzer'den, �devlerimi d�zeltmesini
istemek f�rsat�n� buldum, iste�i �zerine �dev defterimi
kendisine verdim. Onlar� be�endi, iyi haz�rlanm� dedi ve
ben, notlar�mdan yararlanarak ba�lang�� kurslar� derslerini
kaleme almas�n� �nerdim. Onlar� g�zden ge�irmeye ve d�zeltmeye
s�z vererek beni y�reklendirdi. Ne yaz�k ki, buna
zaman bulamad�. U�ra��lar� gittik�e daha y�kl� oldu�undan,
y�ksek felsefe kurslar�n� arkada��m�z Rene Maublanc'a
b�rakt�. Maublanc'a tasar�m�z� ilettim, kaleme ald���m ilk
dersleri g�zden ge�irmesini istedim. B�y�k bir istekle kabul
etti ve �al�may� s�rd�r�p bitirmem i�in beni isteklendirdi,
sonradan onu Politzer'e sunacakt�k. Ama sava� ��kageldi:
Politzer, hitlerci i�galcilere kar�� sava��mda kahramanca
�ld�.

Her ne kadar, hocam�z, onaylad��� ve bizi isteklendirmi�


oldu�u bir �al�may� gere�ince d�zene koyup tamamlamak
i�in art�k aram�zda de�ilse de, biz, bunu, kurs notlar�ma
g�re yay�nlaman�n yararl� oldu�una inand�k.

���� �niversitesindeki felsefe kursuna, her y�l, materyalizm


s�zc���n�n ger�ek anlam�n� saptayarak ve baz�lar�n�n
bu s�zc�k �zerinde yapt�klar� iftirac� anlam de�i�ikliklerini
protesto ederek ba�layan Georges Politzer, materyalist filozofun
�lk�den yoksun olmad���n� ve bu �lk�y� zafere ula�t�rmak
i�in sava�maya haz�r oldu�unu varg�c� ile yinelerdi.
Sonradan, bunu, kendisini feda ederek tan�tlamas�n� bildi.
Onun bu kahramanca �l�m�, marksizmde teori ile prati�in
birli�inin do�rulu�unu kesinlikle s�yledi�i ilk kursunun
�n�n� yayd�. Marksizmin, insan� makineye ya da ancak goril
ya da �empanzeden �st�n bir hayvana d�n�t�ren bir ��reti
(Notre-Dame de Paris kilisesinde, 18 �ubat 1945'te, R.
P. Panici taraf�ndan okunan b�y�k perhiz vaaz�) olarak sunulmas�na
yeniden c�ret edildi�i zamanda, bu bir �lk�ye
sars�lmaz ba�l�l�k, bu kendini esirgemezlik ve bu y�ksek ahlak
de�eri �zerinde �srarla durmak yarars�z de�ildir.

Arkada�lar�m�z�n an�s�na yap�lan bu gibi hakaretlere


kar�� protestolar�m�z�n hi�biri yeterli de�ildir. Marksist olan
ve Paris ��i �niversitesinde ders veren Georges Politzer'i,
Gabriel Peri'yi, Jacques Solomon'u, Jacques Decour'u, bunlara,
yaln�zca �rnek olarak an�msatal�m: Onlar ki, hepsi bir
kenar mahallede, i��ilere felsefe, ekonomi politik, tarih ya da
�teki di�er bilimleri ��retmek i�in zamanlar�n�n b�y�k bir
k�sm�n� adamakta bir an bile duraksamayan, iyi, sade, y�ce
g�n�ll�, karde��e, candan arkada�lar�m�zd�.

��i �niversitesi, 1939'da da��t�ld�. Kurtulu�tan hemen


sonra, Yeni �niversite ad� ile yeniden do�du. Candan ba�l�
yeni bir profes�rler ekibi, kur�una dizilenlerin n�betini
devralarak, kesilen i�i yeniden ba�latmaya geldi.

Bu ba�l�ca g�revde, bizi, ��i �niversitesinin yarat�c� ve


kurucular�ndan birine sayg� borcumuzu �demeye hi�bir �ey
daha fazla isteklendiremez ve hi�bir �d�l, bize Georges Politzer'in
Felsefenin Ba�lang�� �lkeleri'ni yay�nlamaktan daha
yerinde ve daha yararl� g�r�nm�yor.

MAURICE LE GOAS

:::::::::::::::::

YAYINCILARIN �NS�Z�

GEORGES POLITZER'in Felsefenin Ba�lang�� �lkeleri'nin


bu yeni bask�s�, ba�tan sona yeniden g�zden ge�irildi, baz�
yerleri daha iyi bir bi�ime kondu ve Adlar ve Kavramlar Dizini
d�zeltilip geli�tirildi. Siyasal sava��m�n yans�s� ve ifadesi
olan ideolojik sava��m�n gittik�e keskinle�ti�i bir d�nemde,
her namuslu insan�n, aldatma, g�zboyama giri�imlerine
kar�� kafaca silahlanm� bulunmas�n�n daha �nem kazand���
bir d�nemde, okura, �nce sunmu� oldu�umuzdan
daha geli�tirilmi�, yetkin bir �al�ma arac� sunmak, bize,
ger�ekten zorunlu g�r�nd�. Do�rusunu s�ylemek gerekirse,
ilk bask�lar�m�z�n baz� kusurlar ta��d���n� s�ylemek zorunday�z,
bu kusurlar bizim, bu �ok gerekli fikir arac�n� yaymak
i�in g�sterdi�imiz ivedilikten ileri geliyordu.

Onun i�in, Politzer'in a��klamalar�n�n sunulu�unu, gerekli


oldu�u her yerde iyile�tirerek, sat�r s�t�r d�zelttik. S�ylemeye
gerek yok ki, temelde hi�bir de�i�iklik yapmad�k,
d�zeltmelerimiz yaln�zca bi�ime y�nelik oldu.

Ayn� zamanda (arkada��m�z Le Goas'�n notlar� aras�nda


bulunmu� ve Politzer taraf�ndan i�aretlenmi�) birka� Yaz�l�
�dev'i ve Okuma Par�as�'n� ekledik ve dizini ba�tan sona
g�zden ge�irdik, �yle ki, �imdiki haliyle k�sa bir tarih s�zl���
olu�turmaktadir.

B�y�k arkada��m�z Paul Langevin, �lkeler'in kendisinde


bulunan n�shalar� �zerinde, iyi bildi�i bilimsel bir soru hakk�nda
ayr�nt�ya ili�kin iki yanl�� kendi eliyle d�zeltmi�ti (birinci
bask�n�n 79. sayfas�nda). Paul Langevin, kitab�n yeni
bir bask�s�nda bu d�zeltmelerin ger�ekle�tirilmesini istiyordu.
�te bug�n o da yerine getirildi.

POLITZER'in yap�t�, bug�n sunuldu�u bi�imiyle, eskisinden


daha iyi olmak �zere, marksizmin temeli olan diyalektik
materyalizmin ��renilmesinde, vazge�ilmez bir haz�rl�k bilgisi
ta��maktad�r. Kitap, lise ��rencisine oldu�u kadar militan
i��iye, belli bir uzmanl�k edinmi� ayd�na oldu�u kadar,
merakl� okura da hizmet edecektir.

Kitapta baz� bo�luklar oldu�unu, baz� konular�n a��kl��a


kavu�turulmas� i�in i�lenmesi ve baz� olumlamalar�n tamamlay�c�
a��klamalarla derinle�tirilmesi gerekti�ini, herkesten
�nce Politzer biliyordu. Ama, o, her �eyde oldu�u gibi,
felsefede de, en ba�tan ba�lamak gerekti�ini de biliyordu.
�yleyse, �lkeler'le verilen bu ��retimi, bir ba�lang�� olarak
kabul etmek gerekir.

HER dersin hemen arkas�na, Politzer'in okunmas�n� sal�k


verdi�i �eylerin bir listesini ve ayn� zamanda Politzer'in her
dersin sonunda �nerdi�i yoklama sorular�n� koymaya �zen
g�sterdik.

Bu sorular�n �u iki kategori i�ine giren okurlar i�in �zellikle


ilgin� olaca��n� d��n�yoruz:

1. ��renciler i�in, yani kitab� yaln�zca okumakla yetinmek


istemeyip onu incelemek isteyenler i�in. Bunlara, her
dersi, sal�k verilen okuma par�alar�yla birlikte tamamlad�ktan
sonra kitab� kapamay�, sorulan soru ya da sorular� d��nmeyi,
ve sorulara kafadan ya da daha iyisi yaz�l� olarak
yan�t vermeyi ���tleriz.

2. ��retmenler i�in, yani bir marksist �al�ma grubunda


��retimin temeli olarak bu kitaptan yararlanmak isteyecekler
i�in. Bunlar i�in, sorular, ��renimi canland�racak ve verimli
tart�malara yola�acakt�r.

Ensonu, herkes i�in, bu kitap, giri�te g�sterilen yol ve


bilgilerle, yoklama sorular�yla, kusursuz bir e�itim y�ntemi
sa�layacakt�r.

(EDITIONS SOCIALES)

:::::::::::::::::

B�R�NC� KISIM

FELSEFE SORUNLARI

:::::::::::::::::

G�R��

I. Felsefeyi ni�in ��renmeliyiz?

II. Felsefe ��renmek zor bir �ey midir?

III. Felsefe nedir?

IV. Materyalist felsefe nedir?

V. Materyalizm ile marksizm aras�ndaki ili�kiler nelerdir?


VI. Burjuvazinin marksizme kar�� kampanyalar�.

I. FELSEFEY� N���N ��RENMEL�Y�Z?

Bu kitapta, materyalist felsefenin ba�lang�� ilkelerini


sunmak ve a��klamak amac�nday�z.

Ni�in? ��nk� marksizm, bir felsefeye ve bir y�nteme, diyalektik


materyalizmin felsefesine ve y�ntemine s�k�s�k�ya
ba�l�d�r. �u halde, marksizmi iyi anlamak i�in ve burjuva teorilerinin
kan�tlar�n� ��r�tmek i�in oldu�u kadar, etkin bir
siyasal sava��m� �stlenmek i�in de bu felsefeyi ve bu y�ntemi
incelemek zorunludur.

Ger�ekten de Lenin, ��yle demi�ti; Devrimci teori olmadan


devrimci hareket olamaz. ( V. �. Lenin, Ne Yapmal�?, Sol Yay�nlar�,
Ankara 1992, s. 29.) Bu, her �eyden �nce, teoriyi
prati�e ba�lamak gerekir, demektir.

Pratik nedir? Pratik; ger�ekle�tirme i�idir. �rne�in, sanayi,


tar�m, baz� teorileri (kimyasal, fiziksel ya da biyolojik teorileri),
ger�ekle�tirirler (yani ger�e�e ge�irirler).

Teori nedir? Teori, ger�ekle�tirmeyi istedi�imiz �eylerin


bilgisidir.

Yaln�zca pratik olabilir - ama o zaman yaln�zca g�rene�e


dayanarak ger�ekle�tirilir. Yaln�zca teori olabilir - ama o
zaman da tasarlanan, kafada tasarlanan �ey �o�u kez ger�ekle�emez.
Demek ki, teori ile pratik aras�nda ba�lant� olmas�
gerekir. Bug�n sorun, bu teorinin ne olmas� gerekti�ini
ve pratik ile ba�lant�s�n�n nas�l olmas� gerekti�ini bilmektir.

Do�ru bir devrimci eylemi ger�ekle�tirebilmek i�in i��i


militana, do�ru bir tahlil y�ntemi ve do�ru bir d��nme y�nteminin
gerekli oldu�unu d��n�yoruz. Ona, b�t�n olgular�n
��z�m�n� verecek bir dogma de�il, ama hi�bir zaman
ayn� olmayan ko�ullar� ve olgular� hesaba katan bir y�ntem,
teoriyi pratikten, d��nceyi ya�amdan hi�bir zaman ay�rmayan
bir y�ntem gerekti�ini d��n�yoruz. �te a��klamaya,
anlatmaya niyetlendi�imiz bu y�ntem, marksizmin temeli
olan diyalektik materyalizm felsefesinin i�erdi�i y�ntemdir.

II. FELSEFE ��RENMEK ZOR B�R �EY M�D�R?

Felsefe ��reniminin, i��iler i�in, �zel bilgileri gerektiren,


g��l�klerle dolu bir �ey oldu�u genellikle d��n�l�r. A��klamak
gerekir ki, burjuva elkitaplar�, bu g�r�leri onlar� inand�rmak
i�in ve onlar� ancak y�ld�rabilecek bi�imde kaleme
al�nm�t�r.

Genel olarak ��renmenin, �zellikle de felsefe ��renmenin


g��l�kler ta��d���n� yads�m�yoruz; ama bu g��l�kler elbette
yenilebilir g��l�klerdir ve �zellikle, okurlar�m�z�n �o�unlu�u
i�in yeni �eyler olmas�ndan ileri gelir.

Biz de zaten, daha s�z�n ba��nda, �eylere bellilik, a��kl�k


kazand�rarak, okurlar�m�z�, g�nl�k dilde anlam� bozulmu�
s�zlerin baz� tan�mlar�n� yeniden g�zden ge�irmeye, irdelemeye
�a��raca��z.

III. FELSEFE NED�R?

Halk dilinde, filozof denince, ya bulutlarda ya�ayan bir


kimse, ya her �eyi ho�g�ren, hi�bir �eye ald�rmayan kimse
anla��l�r. Oysa tam tersine, filozof, baz� sorunlara, kesin,
a��k yan�tlar getirmek isteyen ki�idir ve e�er felsefenin, evrenin
(d�nya nereden geliyor? nereye gidiyoruz? vb.) sorunlar�na
bir a��klama bulmak istedi�i dikkate al�n�rsa, elbette
ki, filozofun pek �ok �eyle u�ra�t��� ve, s�ylenenin tersine,
�ok �eye ald�rd��� g�r�l�r.

�yleyse, felsefeyi tan�mlamak i�in, felsefenin, evreni, do�ay�


a��klamak istedi�ini, en genel sorunlar� inceledi�ini s�yleyece�iz.
Daha az genel olan sorunlar, bilimlerce incelenir.
�yleyse felsefe, bilimlerin bir uzant�s�d�r, �u anlamda ki, felsefe,
bilimlere dayan�r ve onlara ba�l�d�r.

Burada hemen ekleyelim ki, marksist felsefe, b�t�n sorunlar�n


��z�m�ne bir y�ntem getirir ve bu y�ntem, materyalizm
denen �eye ili�kin olan bir y�ntemdir.

IV. MATERYAL�ST FELSEFE NED�R?

Burada da, gene hemen belirtmemiz gereken bir anlam


kar��kl��� vard�r; halk dilinde, materyalist denince, maddi
zevkleri tatmaktan ba�ka bir�ey d��nmeyen kimse anla��l�yor.
Madde (mattiere) s�z�n� i�eren materyalizm s�zc���
�zerinde s�zc�k oyunu yap�larak, ona ba�tan a�a�� yanl� bir
anlam verme yoluna gidiliyor.

Biz, materyalizmi incelerken, ona, -s�zc���n bilimsel


anlam�nda- ger�ek anlam�n� geri verece�iz; g�rece�iz ki,
materyalist olmak, bir �lk�ye sahip olmaya ve bu �lk�y� zafere
ula�t�rmak i�in sava��m vermeye engel de�ildir.

Dedik ki, felsefe, d�nyan�n en genel sorunlar�na bir a��klama


bulmak ister. Ama, insanl���n tarihi boyunca, bu a��klama,
her zaman ayn� olmad�.

�lk insanlar da do�ay�, d�nyay� a��klamak istediler, ama


bunu ba�aramad�lar. Ger�ekten de, d�nyay� ve bizi �evreleyen
olaylar� a��klama olana��n� bize veren, bilimlerdir; oysa
bilimlerin ilerlemelerine olanak sa�layan bulu�lar �ok yenidir.

Demek ki, ilk insanlar�n bilgisizli�i, onlar�n ara�t�rmalar�na


bir engeldi. Bunun i�indir ki tarih boyunca, bu bilgisizlik
nedeniyle, d�nyay� ola�an�st� g��lerle a��klamak isteyen
dinlerin ortaya ��kt���n� g�r�yoruz. Bu, bilime ayk�r� bir
a��klamad�r. Sonra yava� yava�, y�zy�llar boyunca, bilim geli�ecek,
insanlar, bilimsel deneyimlerden yola ��karak maddi
olgularla d�nyay� a��klamay� deneyecektir - buradan, �eyleri
bilimlerle a��klama iradesinden, materyalist felsefe do�du.

Sonraki b�l�mlerde, materyalizmin ne oldu�unu inceleyece�iz,


ama �imdiden, �unu akl�m�zda tutal�m ki, materyalizm,
evrenin bilimsel a��klamas�ndan ba�ka bir �ey de�ildir.

Materyalist felsefenin tarihini incelerken, bilgisizli�e


kar�� sava��m�n ne kadar �etin ve g�� oldu�unu g�rece�iz.
Ayr�ca �unu da belirtmek gerekir ki, materyalizm ve bilgisizlik,
yanyana, birarada varl�klar�n� s�rd�rd�klerine g�re zaman�m�zda
da, bu sava��m, hen�z son bulmam�t�r.

Marx ve Engels, i�te bu sava��m�n ortas�nda i�e kar�t�lar.


19. y�zy�l�n b�y�k bulu�lar�n�n �nemini anlayarak, materyalist
felsefeye, evrenin bilimsel a��klamas�nda �ok b�y�k
ilerlemeler yapma olana��n� sa�lad�lar. B�ylece diyalektik
materyalizm do�du. Sonra, ilkin, onlar, d�nyay� y�neten yasalar�n,
toplumlar�n geli�mesini a��klamaya yarad���n� anlad�lar;
b�ylece �nl� tarihsel materyalizm teorisini dile getirdiler.

Bu kitapta, ilkin materyalizmi, sonra diyalektik materyalizmi,


daha sonra da tarihsel materyalizmi inceleyece�iz.
Ama her �eyden �nce, materyalizm ile marksizm aras�ndaki
ili�kileri ortaya koymak istiyoruz.

V. MATERYAL�ZM �LE MARKS�ZM ARASINDAK� �L��K�LER


NELERD�R?

Bu ili�kileri ��yle �zetleyebiliriz:

1. Materyalizmin felsefesi, marksizmin temelini olu�turur.


(Bkz: Lenin, Materyalizm ve Reformizmin Felsefesi, Karl Marx.
et sa doctrine, Editions Sociales 1953, s. 60.)

2. D�nyan�n sorunlar�na bilimsel bir a��klama getirmek


isteyen bu materyalist felsefe, tarih boyunca, bilimlerle birlikte
ayn� zamanda ilerler. Dolay�s�yla, marksizm de bilimlerden
��km�t�r, bilimlere dayan�r ve bilimlerle birlikte evrim
g�sterir.

3. Marx ve Engels'ten �nce de, bir�ok kez ve de�i�ik bi�imlerde


materyalist felsefeler ortaya ��kt�. Ama, 19. y�zy�lda
bilimler ileriye do�ru b�y�k bir ad�m att�klar�ndan, Marx
ve Engels, �a�da� bilimlerden yola ��karak, bu eski materyalizmi
yenilediler ve bize, diyalektik materyalzim denilen ve
marksizmin temelini olu�turan �a�da� materyalizmi sundular.

Bu birka� a��klama ile g�r�yoruz ki, materyalist felsefenin,


s�ylenenin tersine, bir tarihi vard�r. Bu tarih, bilimlerin
tarihine s�k�s�k�ya ba�l�d�r. Materyalizm �zerine kurulmu�
olan marksizm, tek bir adam�n kafas�ndan ��kmam�t�r. O,
daha Diderot'da �ok ilerlemi� bulunan eski materyalizmin
uzant�s� ve sonucudur. Marksizm, 18. y�zy�l ansiklopedicilerinin
geli�tirdi�i ve 19. y�zy�l�n b�y�k bulu�lar�n�n zenginle�tirdi�i
materyalizmin a��l�p geli�mesidir. Marksizm, canl�,
ya�ayan bir teoridir ve hemen burada, marksizmin, sorunlar�
nas�l ele ald���n� g�stermek i�in herkesin bildi�i s�n�f sava��m�
sorununu bir �rnek olarak alaca��z.

�nsanlar bu sorun �zerinde ne d��n�rler? Baz�lar�, ekme�i


savunman�n, siyasal sava��mdan ayr� bir �ey oldu�unu
d��n�r. Di�er baz�lar�, �rg�tlenme zorunlulu�unu yads�yarak,
sokakta yumrukla�man�n yeterli oldu�u g�r��ndedirler.
Daha ba�kalar� ise, yaln�zca siyasal sava��m�n bu soruna
��z�m getirece�ini �n� s�rerler.

Marksist i�in, s�n�f sava��m�, �unlar� i�erir:

a. Bir ekonomik sava��m�,

b. Bir siyasal sava��m�,

c. Bir ideolojik sava��m�,

�u halde sorun, bu �� alana birlikte yerle�tirilmelidir.

a. Bar� u�runa sava��m verilmeksizin, �zg�rl��� savunmaks�z�n


ve bu ama�lar i�in sava��ma yarayan b�t�n fikirleri
savunmaks�z�n, ekmek i�in sava��m verilemez.

b. Marx'tan beri ger�ek bir bilim haline gelmi� olan siyasal


sava��m i�in de durum ayn�d�r: B�yle bir sava��m y�r�tmek
i�in, hem ekonomik durumu, hem de ideolojik ak�mlar�,
ayn� zamanda hesaba katmak zorunludur.

c. Propaganda ile kendini g�steren ideolojik sava��ma gelince,


bu sava��m�n etkili olmas� i�in, ekonomik ve siyasal
durumu hesaba katmak gerekir.

Demek ki, b�t�n bu sorunlar, birbirlerine s�ms�k� ba�l�d�r


ve bu bak�mdan, s�n�f sava��m� denilen bu b�y�k sorunun
herhangi bir g�r�n�m� -�rne�in bir grev- kar��s�nda,
sorunun b�t�n verilerini ve b�t�n�yle sorunun kendisini
dikkate almadan bir karar al�namaz.

�u halde, b�t�n bu alanlarda sava��m verme yetene�inde


olan, harekete en iyi y�n� verecektir.

Bir marksist, bu s�n�f sava��m� sorununu i�te b�yle anlar.


Oysa, her g�n s�rd�rmek zorunda oldu�umuz ideolojik
sava��mda, ruhun �l�ms�zl���, tanr�n�n varl���, evrenin
ba�lang�c� gibi ��z�mlenmesi g�� sorunlarla kar�� kar��ya
bulunuruz. �te diyalektik materyalizm, bize, bir uslamlama
y�ntemi verecek, b�t�n bu sorunlar� ��z�mlememize ve ayn�
zamanda marksizmi tamamlamak ve yenilemek iddias� ile
marksizmi bozmaya �al�anlar�n ger�ek y�z�n� ortaya ��karmam�za
olanak sa�layacakt�r.

VI. BURJUVAZ�N�N MARKS�ZME KAR�I KAMPANYALARI

Marksizmi, b�yle tahrife kalk�mak, �ok �e�itli temellere


dayan�r. Marksizm-�ncesi (Marx'tan �nceki) d�nemin sosyalist
yazarlar�n�, marksizmin kar��s�na dikmeye �al��rlar.
B�ylece, �topyac�lar�n, Marx'a kar��, s�k s�k kullan�ld���
g�r�l�r. Ba�kalar� Proudhon'u kullan�rlar; baz�lar�, (Lenin
taraf�ndan ustaca ��r�t�ld�kleri halde) 1914 �ncesinin
revizyonistlerinden kaynaklan�rlar. Ama, burjuvazinin marksizme
kar�� y�r�tt��� susma kampanyas�n� �zellikle belirtmek
gerekir. Burjuvazi, ayr�ca materyalist felsefenin marksist bi�imiyle
bilinmesini engellemek i�in her �eyi yapm�t�r. Fransa'da
yap�lan felsefe ��retimi �zellikle bu bak�mdan �arp�c�d�r.

Orta dereceli ��retim kurulu�lar�nda felsefe ��retilir.


Ama bu ��retimin t�m�, Marx ve Engels taraf�ndan haz�rlan�p
geli�tirilmi� materyalist bir felsefe oldu�u hi�bir zaman
��renilmeden, ba�tan sona izlenebilir. Felsefe elkitaplar�nda,
marksizm ve materyalizm sorunu birbirinden daima ayr�ym�
gibi, materyalizmden (��nk� ondan s�zetmek gereklidir)
s�zedilir. Marksizm, genellikle, yaln�zca, siyasal bir ��reti
olarak sunulur ve tarihsel materyalizmden s�zedildi�inde
de, bu konuyla ilgili olarak, materyalizm felsefesinden
s�zedilemez; diyalektik materyalizmin t�m� ise, hi� bilinmiyor.

Bu durum, yaln�zca ortaokullarda ve liselerde b�yle de�ildir;


�niversitelerde de tamamen ayn�d�r. En belirleyici
olgu �udur: Fransa'da, marksizmin bir felsefesi bulundu�u,
bunun da materyalizm oldu�u bilinmeden, ve geleneksel materyalizmin
�a�da� bir bi�imi bulundu�u, bunun da diyalektik
materyalizm ya da marksizm oldu�u bilinmeden, Frans�z
�niversitelerinin verdikleri en y�ksek dereceli diplomalarla
donanm� olarak, bir felsefe uzman� olunabilir.

Biz, marksizmin, yaln�zca toplum hakk�nda de�il, ama


ayn� zamanda evrenin kendisi hakk�nda genel bir anlay��
i�erdi�ini belirtmek istiyoruz. Demek ki, baz�lar�n�n ileri
s�rd�klerinin tersine, marksizmin, bir felsefeden yoksun
olu�u gibi b�y�k bir kusuru bulundu�undan yak�nmak ve
marksizmin yoksun bulundu�u bu felsefeyi, i��i hareketinin
baz� teorisyenleri gibi, orda burda yeniden aramak, yersizdir.
��nk� marksizmin bir felsefesi vard�r ve bu da diyalektik
materyalizmdir.

Zaten, bu susma kampanyas�na, y�netici s�n�flar�n yapt�klar�


b�t�n kalpazanl�klara ve ald�klar� b�t�n �nlemlere
kar��n, marksizm ve felsefesi, gittik�e daha �ok tan�nmaya,
bilinmeye ba�lam�t�r.

:::::::::::::::::

B�R�NC� B�L�M

FELSEFEN�N TEMEL SORUNU

I. Felsefe ��renmeye nas�l ba�lamal�y�z?

II. Evreni a��klaman�n iki bi�imi.

III. Madde ve ruh.

IV. Madde nedir? Ruh nedir?

V. Felsefenin temel sorusu ya da sorunu.

VI. �dealizm ya da materyalizm.

I. FELSEFE ��RENMEYE NASIL BA�LAMALIYIZ?


Giri� k�sm�nda birka� kez belirttik ki, diyalektik materyalizm
felsefesi, marksizmin temelidir.

Amac�m�z, bu felsefenin incelenmesi, ��renilmesidir;


ama bu amaca varmak i�in, a�ama a�ama ilerlememiz gerekir.

Diyalektik materyalizmden s�zetti�imiz zaman �n�m�zde


iki s�zc�k vard�r: materyalizm ve diyalektik; bu demektir
ki, materyalizm, diyalektiktir. Biliyoruz ki, Marx ve Engels'ten
�nce de materyalizm vard�, ama onlar, 19. y�zy�l�n
bulu�lar�n�n yard�m�yla, bu materyalizmin �eklini de�i�tirdiler
ve diyalektik materyalizmi yaratt�lar.

Materyalizmin �a�da� bi�imini belirten diyalektik s�zc���n�,


daha ilerde inceleyece�iz.

Ama, mademki Marx ve Engels'ten �nce de materyalist


filozoflar varolmu�tu (�rne�in 18. y�zy�lda Diderot), ve mademki
b�t�n materyalistler i�in ortak olan noktalar vard�r,
�yleyse, diyalektik materyalizmi ele almadan �nce, materyalizmin
tarihini ��renmemiz gerekir. Ayn� �ekilde, materyalizme
kar�� ��kar�lan anlay�lar� da bilmemiz gerekir.

II. EVREN� A�IKLAMANIN �K� B���M�

Felsefenin en genel sorunlar�n ��renilmesi demek oldu�unu


ve felsefenin amac�n�n, evreni, do�ay�; insan� a��klamak
oldu�unu g�rd�k.

E�er bir burjuva felsefe elkitab�n� a��p bakarsak, i�indeki


felsefelerin �oklu�u, �e�itlili�i ile �a��r�p kal�r�z. Bu felsefeler,
izm ile biten, az ya da �ok karma��k, �ok �e�itli s�zc�klerle
donat�l�r, �rne�in kritisizm (ele�tiricilik), evol�syonizm
(evrimcilik), entelekt�alizm (an�k��l�k) ve benzerleri
gibi. Bu �okluk, bir kar��kl�k yarat�r. Zaten burjuvazi de durumu
ayd�nlatmak i�in hi�bir �ey yapmam�, tam tersini
yapm�t�r. Ama biz, b�t�n bu sistemler aras�nda bir se�im
yapacak, iki b�y�k ak�m�, kesim olarak birbirine kar�� iki
anlay��, ay�rdedebilecek durumday�z. D�nyan�n

a) bilimsel anlay��,

b) bilimsel olmayan anlay��.

III. MADDE VE RUH

Filozoflar, d�nyay�, do�ay�, insan�, yani sonu� olarak bizi


ku�atan her �eyi a��klamak i�ine giri�tikleri zaman, �eyleri
ay�rdetmek gerekli olmu�tu. Biz, kendimiz de, g�rd���m�z,
dokundu�umuz maddi �eyler, nesneler bulundu�unu sapt�yoruz.
Ayr�ca g�remedi�imiz, dokunamad���m�z, �l�emedi�imiz,
�rne�in fikirler gibi, ba�ka ger�ekler oldu�unu da sapt�yoruz.

Demek ki, �eyleri ��yle s�n�fland�r�yoruz: bir yanda maddi


olan �eyler; �te yanda, ruh, d��nce ve fikirler alan�nda
kalan, maddi olmayan �eyler.

�te b�ylece, filozoflar, madde ve ruh ile kar�� kar��ya


geldiler.

IV. MADDE NED�R? RUH NED�R?

Az �nce, �eylerin madde ya da ruh olu�lar�na g�re nas�l


s�n�fland�r�ld���n�, genel olarak g�rd�k.

Ama bu ayr�m�n, �e�itli bi�imlerde ve �e�itli s�zc�klerle


yap�ld���n� belirtmeliyiz.

B�ylece, ruhtan s�zedilirken, d��nceden, fikirlerimizden,


bilincimizden. s�zediyoruz; gene ayn� �ekilde, do�adan,
d�nyadan, yery�z�nden, varl�ktan s�zedilirken, maddeden
s�zedilmi� olunuyor.

Gene bunun gibi, Engels, Ludwig Feuerbach ue Klasik


Alman Felsefesinin Sonu adl� kitab�nda, varl�k ve d��nceden
s�zetti�i zaman, varl��a madde, d��nceye ruh demektedir.

D��nce ya da ruhun, varl�k ya da maddenin ne oldu�unu


tan�mlamak i�in ��yle diyece�iz:

D��nce, bizim �eylerden edindi�imiz, �eyler hakk�ndaki


fikrimizdir; bu fikirlerin baz�lar�, bize, al��ld��� �zere,
duyumlar�m�zdan gelir ve maddi nesneleri kar��larlar; tanr�
fikri gibi, felsefe, sonsuzluk ve bizzat d��nce gibi di�er baz�
fikirler ise maddi nesneleri kar��lamazlar. Burada, akl�m�zda
tutmam�z gereken esas �udur ki, biz, duygulara, d��ncelere,
fikirlere, g�rd���m�z ve duydu�umuz i�in sahibiz.

Madde ya da varl�k, duyumlar�m�z�n, alg�lar�m�z�n bize


g�sterdi�i, bize sundu�u, genel anlamda, bizi �evreleyen ve
d� d�nya dedi�imiz her �eydir. �rnek: Elimdeki ka��t beyazd�r.
Bu ka��d�n beyaz oldu�unu bilmek, bir fikirdir, ve bu
fikri bana veren benim duyular�md�r. Ama madde, ka��d�n
kendisidir.

Bunun i�indir ki, filozoflar, varl�k ile d��nce aras�ndaki,


ya da ruh ile madde aras�ndaki, ya da bilin� ile beyin. aras�ndaki
vb. ili�kilerden s�zettikleri zaman, bunlar�n sorular�
hep ayn�d�r: Madde ya da ruhtan, varl�k ya da d��nceden
hangisi daha �nemlidir? Hangisi, di�erinden �ncedir? �te
felsefenin temel sorusu budur.

V. FELSEFEN�N TEMEL SORUSU YA DA SORUNU

Her birimiz, �ld�kten sonra ne olaca��m�z�, d�nyan�n nereden


geldi�ini, yery�z�n�n nas�l olu�tu�unu kendi kendimize
sormu�uzdur. Ve bizim i�in herhangi bir �eyin her zaman
varoldu�unu kabul etmek, g�� bir �eydir. (�nsan�n) belli
bir zamanda, hi�bir �eyin varolmad���n� d��nmeye e�ilimi
vard�r. Onun i�indir ki, Ruh, karanl�klar �zerinde y�z�yordu...
sonra madde geldi �eklindeki, dinin ��retti�ine inanmak
daha kolayd�r. Gene ayn� bi�imde, insan kendi kendine,
bizim d��ncelerimizin nerede oldu�unu sorar ve b�ylece,
ruh ile madde aras�nda, beyin ile d��nce aras�nda bulunan
ili�kiler sorunu, bize g�re konmu� olur. Ayr�ca sorunu, daha
ba�ka t�rl� koyu� bi�imleri de vard�r. �rne�in, irade ile g��
aras�ndaki ili�kiler nelerdir? �rade burada ruhtur, d��ncedir;
g�� ise olanakl� oland�r, varl�kt�r, maddedir. Toplumsal
bilin� ile toplumsal varl�k aras�ndaki ili�kiler sorunuyla
da ayn� derecede s�k kar��la��r�z.

Demek ki, felsefenin temel sorusu, �e�itli g�r�n�mler alt�nda


kendini ortaya koyar ve bu, madde ile ruh aras�ndaki
ili�kiler sorununun konulu� bi�imini her zaman tan�man�n
ne kadar �nemli oldu�unu g�sterir. ��nk� biz biliyoruz ki,
bu soruya yaln�z iki yan�t verilebilir:

1. bilimsel bir yan�t,

2. bilimsel olmayan bir yan�t.

VI. �DEAL�ZM YA DA MATERYAL�ZM

B�ylece, filozoflar, bu �nemli sorun �zerinde, tutum tak�nmak


durumuna geldiler. �lk insanlar, b�sb�t�n bilgisiz
olduklar�, gerek d�nya, gerek kendileri hakk�nda hi�bir bilgileri
olmad���, d�nya �zerinde etki yaratabilmek i�in ancak
pek g��s�z ara�lardan yararlanabildikleri i�in, kendilerini
�a�k�nl��a u�ratan b�t�n olaylar�n sorumlulu�unu, do�a�st�
varl�klara y�kl�yorlard�. Soyda�lar�n� ve bizzat kendilerini
canl� g�rd�kleri d�lerinin etkisiyle, imgelemlerinde; herkesin
�ifte varl��� oldu�u gibi bir anlay�a vard�lar. Bu �ift
olma fikrinin verdi�i rahats�zl�k ve tedirginlikle, kendi d��ncelerinin
ve kendi duyumlar�n�n, kendi �z bedenlerinin
bir eylemi olmad���, ama bu bedende oturan ve �l�m an�nda
bu bedenden ayr�lan ayr� bir ruhun i�i oldu�u d��ncesine
varm�lard�r (Friedrich Engels, Ludwig Feuerbach. ve Klasik Alman
Felsefesinin Sonu, Sol Yay�nlar�, Ankara 1992, s. 20.)

Daha sonra, ruhun �lmezli�i ve ruhun madde d��nda ya�ayabilece�i


fikri do�du.

Gene, tekni�in yenmeye elveri�li olmad��� ve anlayamad�klar�


b�t�n bu (filizlenme, f�rt�nalar, seller vb.) olaylar
kar��s�ndaki, do�a g��leri kar��s�ndaki kayg�lar� ve g��s�zl�kleri,
onlar�, bu g��lerin arkas�nda sonsuz bir g�ce sahip,
iylik�i ya da k�t�l�k��, ama her iki halde de kaprisli birtak�m
ruhlar ya da tanr�lar bulundu�unu varsaymaya g�t�rd�.

Gene, onlar, insanlardan daha g��l� olan varl�klara, tanr�lara


inan�yorlard�; ama onlar�, insan ya da hayvan bi�iminde,
maddi cisimler gibi tasarl�yorlard�. Ancak daha sonrad�r
ki, ruhlar ve tanr�lar (sonra da tanr�lar�n yerini alan bir tek
tanr�), salt ruhlar halinde kavrand�lar. Bunun �zerine, ger�ekte,
b�t�n�yle kendilerine �zg�, bedenlerinden b�sb�t�n
ba��ms�z bir ya�amlar� olan ve varolmak i�in bedenlere gereksinme
duymayan ruhlar oldu�u fikri do�du.

Daha sonra bu soru, dindeki de�i�ikli�e uygun olarak, �u


�ekilde, daha kesin, belirli bir bi�imde soruldu:

D�nya, tanr� taraf�ndan m� yarat�lm�t�r, yoksa b�t�n


�ncesizlik boyunca var m�yd�?
Filozoflar, bu soruyu yan�tlay�lar�na g�re iki b�y�k
kampa ayr�l�yorlard�. (Friedrich Engels, agy, s. 21.)

Bilimsel olmayan a��klamay� benimseyerek, d�nyan�n


tanr� taraf�ndan yarat�ld���n� kabul edenler, yani ruhun
maddeyi yaratt���n� s�yleyenler, idealizm kamp�n� olu�turuyorlard�.

�tekiler, d�nyay� bilimsel olarak a��klamaya �al�anlar,


do�an�n, maddenin ba�l�ca ��e oldu�unu d��nenler, materyalizmin
�e�itli okullar�nda yeral�yorlard�.

Ba�lang��ta, bu iki deyimin, yani idealizmin ve materyalizmin,


ba�ka bir anlam� yoktu.

Demek ki, idealizm ve materyalizm, felsefenin temel sorununa


kar��t ve �eli�ik iki yan�t verirler.

�dealizm, bilimsel olmayan anlay�t�r. Materyalizm ise,


bilimsel d�nya anlay��d�r.

Daha ilerde bu do�rulaman�n kan�tlar� g�r�lecektir, ama


�imdiden, ta�lar, metaller, toprak gibi, d��nceye sahip bulunmayan
cisimlerin varoldu�u deneyle yeterince saptan�rsa
da, tersine, bedensiz, yani cisimsiz ruhun varl���n�n hi�bir
zaman saptanmad���n� s�yleyebiliriz.

Bu b�l�m�, �e�itli yorumlara yer vermeyen tek anlaml�


bir varg� ile tamamlamak istersek, g�r�r�z ki, nas�l oluyor
da insan d��n�yor sorusuna yan�t vermek i�in, ancak, ba�tanba�a
farkl� ve b�t�n�yle birbirine kar��t iki yan�t vard�r:

Birinci yan�t: �nsan d��n�yor ��nk� bir ruhu vard�r.

�kinci yan�t: �nsan d��n�yor ��nk� bir beyni vard�r.

Bu yan�tlardan birini ya da �tekini verece�imize g�re, bu


sorudan do�an sorunlara da, farkl� ��z�mler bulmaya �al�aca��z.
Yan�t�m�za g�re, idealist ya da materyalist olaca��z.

OKUMA

F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin


Sonu, �dealizm ve Materyalizm, s. 20 vd..

:::::::::::::::::

�K�NC� B�L�M

�DEAL�ZM

I. Ahlaki idealizm ve felsefi idealizm

II. Berkeley'in idealizmini ni�in ��renmeliyiz?

III. Berkeley'in idealizmi.

IV. �dealist uslamlaman�n sonu�lar�.


V. �dealist kan�tlar:

1. Ruh maddeyi yarat�r.

2. D�nya bizim d��ncemizin d��nda mevcut de�ildir.

3. �eyleri yaratan bizim fikirlerimizdir.

I. AHLAK� �DEAL�ZM VE FELSEF� �DEAL�ZM

Materyalizm konusunda, g�nl�k konu�ma dilinde, nas�l


bir anlam kar��kl��� yarat�ld���n� g�stermi�tik. �dealizm
konusunda da ayn� kar��kl�k vard�r.

Ger�ekten de ahlaki idealizm ile felsefi idealizmi birbirine


kar�t�rmamak gerekir.

Ahlaki idealizm, insan�n kendisini bir davaya, bir �lk�ye


adamas� demektir. T�m d�nyadaki i��i hareketinin tarihinden
��reniyoruz ki, say�lamayacak kadar �ok devrimci ve
marksist, ya�amlar�n� feda edecek kadar, kendilerini manevi
bir �lk�ye adam�lard� ve bununla birlikte gene de felsefi
idealizm denilen �eye kar��yd�lar.

Felsef� idealizm, d�nyan�n ruh ile a��klanmas�n� temel


alan bir ��retidir.

Bu ��reti, felsefenin temel sorusuna, en �nemli, ba�l�ca


ve ilk ��e, d��ncedir diye yan�t veren ��retidir. Ve idealizm,
d��ncenin birinci derecede �nemli oldu�unu ileri s�rerken,
varl���, d��ncenin yaratt���n� ya da ba�ka bir deyi�le
maddeyi, ruhun yaratt���n� ileri s�rmektedir.

�dealizmin ilk g�r�n�� b�yledir; ve idealizm, dinlerde,


salt ruhun, yani tanr�n�n, maddenin yarat�c�s� oldu�unu ileri
s�rerek, tam geli�mesini bulmu�tur.

Bug�n de felsefe tart�malar�n�n d��nda oldu�unu ileri


s�ren ve s�zde d��nda olan din, ger�ekte, tersine, idealist
felsefenin dolays�z ve mant�kl� sunulu�udur.

Oysa, y�zy�llar boyunca i�e kar�an bilim, k�sa zamanda,


maddeyi, d�nyay�, �eyleri, yaln�zca tanr� ile a��klamaktan
ba�ka bir a��klama bi�imini, zorunlu hale getirdi. ��nk�,
daha 14. y�zy�lda, bilim, do�a olaylar�n�, tanr�y� hesaba
katmaks�z�n ve yarad�l� varsay�m�ndan vazge�erek a��klamaya
ba�lad�.

Bilimsel, materyalist ve tanr�tan�maz bu a��klamalarla


daha iyi sava�abilmek i�in elbette ki idealizmi daha ilerilere
g�t�rmek, maddenin varl���nz bile yads�mak gerekti.

�te 18. y�zy�l�n ba�lar�nda, bir �ngiliz piskoposu olan ve


idealizmin babas� diye adland�r�lan Berkeley'in d�rt elle sar�ld���
�ey budur.

II. BERKELEY'�N �DEAL�ZM�N� N���N ��RENMEL�Y�Z?


Demek ki, Berkeley'in felsefe sisteminin amac�, materyalizmi
y�kmak, maddi varl���n varolmad���n� bize tan�tlamaya
�al�mak olacakt�r. O, Hylas ile Philono�s'�n Diyaloglar�
adl� kitab�n�n �ns�z�nde ��yle yazar:

E�er bu ilkeler kabul edilir ve bunlara ger�ek g�z�yle


bak�l�rsa, bundan �u sonu� ��kar: Tanr�tan�mazl�k ve ku�kuculuk,
ikisi birden, bir ��rp�da tamam�yla yenilmi�, karanl�k
sorular ayd�nlanm�, hemen hemen ��z�mlenmez g��l�kler
��z�mlenmi� ve paradokslardan ho�lanan insanlar sa�duyuya
kavu�turulmu� olur. (s. 13. Herkes ��in Klasikler koleksiyonu.
Librairie Hatier, Paris.)

O halde, Berkeley'e g�re, do�ru olan, maddenin varolmad���d�r


ve tersini iddia etmek, ayk�r� bir tutumdur, yan�lsamal�
bir davran�t�r.

Bunu bize nas�l tan�tlamaya �al�t���n� g�rece�iz. Ama


felsefe ��renmek isteyenlerin, Berkeley teorisini b�y�k bir
�zenle incelemelerinde direnmelerinin yersiz olmayaca��n�
d��n�yorum.

�yi biliyorum ki, Berkeley'im tezleri, baz�lar�n� g�ld�recektir,


ama bizim 20. y�zy�lda ya�ad���m�z� ve ge�mi�te yap�lan
b�t�n incelemelerden, �al�malardan yararland���m�z�
unutmamak gerekir. Ayr�ca materyalizmi ve materyalizmin
tarihini okudu�umuz zaman, eskinin materyalistlerinin de
zaman zaman insan� g�ld�rd�klerini g�rece�iz.

Bununla birlikte, Marx ve Engels'ten �nce, materyalist


d��n�rlerin en b�y��� olan Diderot'nun, Berkeley'in sistemini,
�nsan akl� ve felsefe i�in ne utan�lacak bir �eydir ki,
hepsinin en sa�mas� oldu�u halde, sava��m verilmesi en g��
bir sistem (Diderot, K�rler �zerine Mektup, Textes Choisis,
c. I, Editions Sociales, Halk Klasikleri, s. 87. (Materyalizm
ve Ampiryokritisizm, s. 27'de Lenin s�z�n� ediyor.)) olarak
tan�mlarken, onu biraz da olsa �nemsedi�ini bilmemiz gerekiyor.

Bizzat Lenin de, Berkeley'in felsefesine sayfalar ay�rm�t�


ve, modern idealist filozoflar, materyalistlere kar�� piskopos
Berkeley'de bulunamayacak hi�bir... kan�t ortaya koymam�lard�r
(V. �. Lenin, Materyalizm ue Ampiryokritisizm, So� Yay�nlar�, Ankara
1993, s. 31.) diye yaz�yordu.

Son olarak, i�te liselerde yararlan�lan bir felsefe tarihi


kitab�nda, Berkeley'in maddesizcili�i (immaterialisme) �zerine
yap�lan bir de�erlendirme:

Ku�kusuz, hen�z tamamlanmam�, ama hayran olmaya


de�er ve filozoflar�n kafalar�nda bir maddi t�z�n varl���na
olan inanc� ebediyen y�kacak bir teori. (A. Penjon, Precis
d'histoire de la Philosophie, Librairie Paul Delaplace, s. 320-321.)

Demek ki, bu felsefi d��n� tarz� -her ne kadar yukardaki


aktarmalardan da g�r�ld��� gibi ba�ka ba�ka nedenlerle de olsa-
herkes i�in �nem ta��maktad�r.

III. BERKELEY'�N �DEAL�ZM�


Demek ki, bu sistemin amac�, bize, maddenin varolmad���n�
tan�tlamaktan ibarettir.

Berkeley diyordu ki:

Ruhumuzun d��nda, d��nerek varoldu�unu sand���m�z,


madde de�ildir, onlar� g�rd���m�z i�in, onlara dokundu�umuz
i�in, �eylerin varoldu�unu d��n�yoruz; bu duyumlar�
bize verdikleri i�in, onlar�n varl���na inan�yoruz.

Ama duyumlar�m�z, bizim, ruhumuzda sahip oldu�umuz


fikirlerdir. �yleyse, duyular�m�zla alg�lad���m�z nesneler,
fikirlerden ba�ka bir �ey de�ildir ve fikirler ise bizim ruhumuzun
d��nda varolamazlar.

Berkeley'e g�re, �eyler vard�r; o, onlar�n do�as�n� ve onlar�n


varl���n� yads�m�yor, ama onlar�n, ancak, duyumlar�m�z�n
bir yarg�s� sonucu ve onlar� bize tan�tan duyumlar bi�iminde
varolduklar�n� ve nesnelerin ancak ayn� ve tek bir �ey
oldu�unu ileri s�r�yor.

�eyler vard�r, bu kesindir, diyor, ama bizde, bizim ruhumuzda,


ve �eylerin ruh d��nda hi�bir ger�ekli�i yoktur.

Biz �eyleri, g�rme duyusunun yard�m�yla kavr�yoruz;


biz, onlar�, dokunma duyusunun yard�m�yla alg�l�yoruz; koklama
duyusu, bize, koku hakk�nda bilgi veriyor; tatma duyusu,
tat hakk�nda, ses alma duyusu, sesler hakk�nda bilgi veriyor
bize. Bu �e�itli duyumlar, bize fikirler veriyor; birbirleriyle
ba�da�an bu fikirler dolay�s�yla, onlara ortak bir ad veriyoruz
ve onlar� nesneler gibi say�yoruz.

�rne�in, belli bir d�zenleni� i�ersinde, belli bir renk, bir


tat, bir koku, bir bi�im, bir k�vam g�zlemlenir; elma s�zc���yle
belirlenen ayr� bir �ey olarak tan�n�r; �teki fikir dermeleri,
ta�, a�a�, kitap ve �teki duyumlanabilir �eyleri olu�tururlar...
(V. �. Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm, s. 13.)

Demek ki, d�nyay� ve �eyleri, d�taki �eyler olarak tan�d���m�z�


d��nd���m�z zaman, bunlar, yaln�zca bizim zihnimizde
varoldu�una g�re, �yleyse, biz, yan�lsamalar�n kurban�y�z.

Hylas ile Philono�s'�n Diyaloglar� adl� kitab�nda Berkeley,


bu tezi, bize, ��yle tan�tl�yor:

Ayn� bir �eyin, ayn� zamanda, farkl� olabilece�ine inanmak,


bir sa�mal�k de�il midir? �rne�in ayn� anda so�uk ve
s�cak. D��n�n�z ki, ellerinizden biri s�cak, �teki so�uk olsun
ve her ikisini de ayn� zamanda orta s�cakl�kta su ile dolu
kaba dald�rsan�z, su, bir elinize s�cak, �tekine so�uk gelmeyecek
midir? (Berkeley, s.21)

Mademki, bir �eyin kendisinin ayn� anda farkl� olabilmesi


sa�ma bir �eydir, bundan, o �eyin ancak bizim ruhumuzda
varoldu�u sonucunu ��karmal�y�z.

Peki kendi uslamlama ve tart�ma y�nteminde ne yap�yor


Berkeley'? Nesneleri, �eyleri, t�m �zelliklerinden soyuyor.

Siz diyorsunuz ki, nesneler vard�r, ��nk� onlar�n bir


renkleri, bir kokular�, bir tatlar� vard�r; ��nk� onlar, k���k
ya da b�y�k, hafif ya da a��rd�r. Ben, size, bunun, nesnelerde
varolmad���n�, ama bizim kafam�zda varoldu�unu tan�tlayaca��m.

�te bir kuma� par�as�. Siz, bana, onun k�rm�z� oldu�unu


s�yl�yorsunuz. B�t�n�yle do�ru mu bu? Siz, k�rm�z�n�n,
kuma��n kendisinde oldu�unu d��n�yorsunuz. Kesin mi
bu? Biliyorsunuz ki, g�zleri bizimkilerden farkl� olan ve bu
kuma�� k�rm�z� olarak g�rmeyecek hayvanlar vard�r; ayn� �ekilde
sar�l��� olan bir insan da, onu, sar� g�recektir. �yleyse
bu kuma��n rengi nedir? Bu, duruma ba�l� m� diyorsunuz?
�u halde, k�rm�z�, kuma��n kendinde de�il, ama g�zde, yani
bizdedir.

Bu kuma� hafif midir diyorsunuz? B�rak�n bakal�m bir


kar�ncan�n �zerine d�s�n, kar�nca elbette ki a��r bulacak
onu. �yleyse kim hakl�? Onun s�cak oldu�unu d��n�yorsunuz?
Ate�iniz olsayd�, so�uk bulacakt�n�z! �yleyse s�cak m�,
yoksa so�uk mu?

Bir s�zc�kle, ayn� �eyler, ayn� anda, baz�lar� i�in k�rm�z�,


a��r ve s�cak, ba�kalar� i�in tam tersi olabiliyorsa, bu demektir
ki, biz yan�lsamalar�n kurban�y�z ve �eyler, yaln�zca
bizim zihnimizde vard�r.

�te b�yle, nesnelerin t�m �zelliklerini kald�r�p atarak,


bunlar yaln�zca bizim d��ncemizde vard�r, yani madde bir
fikirdir demeye kadar g�t�r�rs�n�z i�i.

Daha Berkeley'den �nce de Yunan filozoflar�, tat, ses gibi


baz� niteliklerin, �eylerin kendilerinde olmad�klar�n�, bizde
olduklar�n� s�yl�yorlard� ki, bu do�ruydu.

Ama, Berkeley'in teorisinde yeni olan, bu g�zlemi, nesnelerin


t�m niteliklerini i�ine alacak kadar geni�letmesidir.

Yunan filozoflar�, ger�ekten de �eylerin nitelikleri aras�nda


��yle bir ayr�m yapm�lard�:

Bir yanda, nesnelerin kendilerinde olan a��rl�k, b�y�kl�k,


dayan�kl�l�k gibi ilk nitelikler.

�te yanda, koku, tat, s�cakl�k, vb. gibi bizde olan ikincil
nitelikler.

Oysa Berkeley, ikincil niteliklere ait tezi, ilk niteliklere


aynen uygular, ��yle ki, b�t�n nitelikler, b�t�n �zellikler,
nesnelerde de�il, ama bizdedir.

G�ne�e bakarsak, biz, onu, yuvarlak, d�z ve k�rm�z� g�r�r�z.


Bilim, bize, yan�ld���m�z�, g�ne�in d�z ve k�rm�z� olmad���n�
��retir. �yleyse, bilimin yard�m�yla, g�ne�e atfetti�imiz
baz� yanl� nitelikleri bir yana b�rak�yoruz, ama bu
y�zden g�ne�in varolmad��� sonucunu da ��karm�yoruz.
Oysa Berkeley, b�yle bir sonuca var�yor.
Berkeley, elbette ki, eskilerin yapt�klar� ayr�m�n bilimsel
��z�mlemeye dayanmad���n� g�sterirken haks�z de�ildi, ama
kendisi, bu g�zlemlerden onlar�n sahip olmad�klar� sonu�lar
��kararak bir uslamlama yanl�� yap�yor, safsata yap�yor.
�eylerin niteliklerinin, ger�ekten de, duyular�m�z�n bize g�sterdi�i
gibi olmad���n�, yani duyular�m�z�n maddi ger�e�i
bozdu�unu g�steriyor ve o, bundan, hemen maddi ger�e�in
varolmad��� sonucunu ��kar�yor.

IV. �DEAL�ST USLAMLAMANIN SONU�LARI

Tez, Her �ey, ancak bizim zihnimizde vard�r. oldu�una


g�re, bundan d� d�nyan�n varolmad��� sonucunu ��karmak
gerekir. Bu d��n� tarz�n� sonuna kadar g�t�rerek, Mademki
�teki insanlar� ancak benim fikirlerimle tan�yorum,
mademki �teki insanlar benim i�in ancak, maddi nesneler
gibi, fikir dermelerinden ba�ka bir �ey de�ildir, varolan yaln�zca
benim. demeye kadar vard�r�r�z i�i. Buna, felsefede
(yaln�zca kendim demek olan) tekbencilik (solipsisme) denir.

Lenin, daha �nce and���m�z kitab�nda, bize diyor ki, Berkeley,


b�yle bir teoriyi savundu�u su�lamas�na kar��, kendisini,
i�g�d�yle savunuyor. Hatta g�r�yoruz ki, idealizmin
a��r� bi�imi olan tekbencilik, hi�bir filozof taraf�ndan
savunulmam�t�r.

Bunun i�in, idealistlerle tart��rken, maddeyi ger�ekten


yads�yan uslamlamalar�n; mant�kl� ve tutarl� olmak i�in,
tekbencilik (solipsisme) denen bu sa�ma a��r�l��a varmalar�
gerekti�ini ortaya ��karmaya �zen g�stermeliyiz.

V. �DEAL�ST KANITLAR

Berkeley'in teorisini, elden geldi�i kadar yal�n bir bi�imde


�zetlemeye �nem verdik, ��nk� felsefi idealizmin ne oldu�unu
en a��k y�reklilikle ortaya koyan Berkeley'dir.

Ama bizim i�in yeni olan bu d��n� tarzlar�n� iyi kavramak


i�in, onlar� ciddiye almak ve anlamaya �al�mak art�k
ka��n�lmaz olmu�tur. Ni�in?

��nk�, daha ilerde g�rece�iz ki, idealizm, yeni s�zlerin


ve deneyimlerin ard�na gizlenerek, daha �st� �rt�l� bir bi�imde
kar��m�za ��karsa da, b�t�n idealist filozoflar, eski
Berkeley'in (Lenin) kan�tlar�n� yeniden ele almaktan ba�ka
bir �ey yapmazlar.

��nk�, gene g�rece�iz ki, resmi felsefe tarihine egemen


olmu� ve hala egemen olan idealist felsefe, kendisiyle birlikte,
i�imize i�lemi� bulunan bir d��nce y�ntemi kullanarak,
b�t�n�yle laik bir e�itime kar��n, kafam�za yerle�meyi
ba�arabilmi�tir.

B�t�n idealist filozoflar�n kan�tlar�n�n temeli, piskopos


Berkeley'in d��n� tarz�nda bulundu�undan, bu b�l�m�
�zetlemek i�in, bu kan�tlar�n ba�l�calar�n�n neler oldu�unu
ve bize, neyi tan�tlamaya y�nelik bulunduklar�n� belirtmeye
�al�aca��z.

1. Ruh maddeyi yarat�r.

Bu, art�k biliyoruz, felsefenin temel sorusuna verilen idealist


yan�tt�r; bu, ruhun d�nyay� yaratt���n� kabul eden �e�itli
dinlerde yans�s�n� bulan idealizmin ilk bi�imidir.

Bu iddia, iki anlama gelebilir.

Ya, tanr� d�nyay� yaratm�t�r ve o, bizim d��m�zda, ger�ekten


vard�r. Bu, teolojinin (Teoloji (tanr�bilim), tanr�y� ve tanr�sal
�eyleri inceleyen bilim.) g�r�legelen idealizmidir.

Ya, tanr�, bize, hi�bir maddi ger�e�e tekab�l etmeyen fikirler


vererek, bizde, d�nya yan�lsamas�n� yarat�r. Bu madde
bizim ruhumuz taraf�ndan olu�turulmu� bir �r�n oldu�undan,
ruhun tek ger�ek oldu�unu bize tan�tmak isteyen
Berkeley'in maddesizci idealizmidir.

Bunun i�in idealistler ileri s�rerler ki:

2. D�nya bizim d��ncemiz d��nda mevcut de�ildir.

�te bu, Berkeley'in, �eyler ancak bizim ruhumuzda mevcut


oldu�u halde, biz, onlara, kendilerine �zg� olabilecek
�zellikler ve nitelikler y�kleyerek yan�lg�ya d�t���m�z�
kesin olarak s�ylerken, bize tan�tlamak istedi�i �eydir.

�dealistlere g�re, s�ralar ve masalar pekala vard�r, ama


bizim d��m�zda de�il, yaln�zca bizim d��ncemizde, ��nk�:

3. �eyleri yaratan bizim fikirlerimizdir.

Ba�ka bir deyi�le, �eyler, d��ncemizin yans�s�d�r. Ger�ekten


de, mademki madde yan�lsamas�n� yaratan ruhtur,
mademki bizim d��ncemize madde fikrini veren ruhtur,
mademki �eyler kar��s�nda duydu�umuz duyumlar �eylerin
kendilerinden de�il; ama yaln�z bizim d��ncemizden ileri
gelir, d�nyan�n ve �eylerin ger�ekli�inin kayna�� bizim d��ncemizdir,
ve buna g�re, bizi ku�atan her �ey, bizim ruhumuzun
d��nda mevcut de�ildir ve ancak bizim d��ncemizin
yans�s� olabilir. Ama, Berkeley'e g�re, bizim ruhumuz kendi
ba��na, bu fikirleri yaratmak yetene�inde olamayaca��ndan
ve zaten her istedi�i fikri (onlar� kendi kendine yaratabilseydi,
bunu ba�arabilece�i i�in) yaratamad���ndan, daha g��l�
ba�ka bir ruhun bu fikirlerin yarat�c�s� oldu�unu kabul etmek
gerekir. �u halde, bizim ruhumuzu yaratan ve ruhumuzda
kar��la�t���m�z d�nya hakk�ndaki b�t�n fikirleri bize
buyuran tanr�d�r.

�te idealist ��retilerin dayand�klar� ba�l�ca tezler ve felsefenin


temel sorusuna verdikleri yan�tlar bunlard�r. �imdi
de materyalist felsefenin bu soruya ve bu tezlerin ortaya ��kard���
sorunlara verdi�i yan�t�n ne oldu�unu g�rmeye s�ra geldi.

OKUMA PAR�ALARI
Berkeley, Dialogues d'Hylas et de Philono�s (Hylas ile
Philono�s'�n Diyaloglar�).

Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm, s. 11-31.

:::::::::::::::::

���NC� B�L�M

MATERYAL�ZM

I. Ni�in materyalizmi ��renmemiz gerekir?

II. Materyalizm nereden gelir?

III. Materyalizm nas�l ve ni�in geli�ti?

IV. Materyalistlerin ilkeleri ve kan�tlar� nelerdir?

1. Ruhu yaratan maddedir.

2. Madde her ruhun d��nda vard�r.

3. Bilim, deney yoluyla, �eyleri tan�mam�za olanak


sa�lar.

I. N���N MATERYAL�ZM� ��RENMEM�Z GEREK�R?

G�rd�k ki, Varl�k ile d��nce aras�ndaki ili�kiler nelerdir?


sorusuna, ancak kar��t ve �eli�ik iki yan�t olabilir.

Bundan �nceki b�l�mde, idealist yan�t� ve idealist felsefeyi


savunmak i�in sunulan kan�tlar� inceledik.

�imdi de, bu temel soruna (yineleyelim, her felsefenin temelinde


bulunan soruna) verilen ikinci yan�t� incelemek ve
materyalizmin savunma kan�tlar�n�n neler oldu�unu g�rmek
gerekir. Materyalizm, marksizmin felsefesi oldu�u i�in, bizim
a��m�zdan ne kadar �nemli ise, bunu ��renmek de o kadar
�nemlidir.

�yleyse, bu bak�mdan, materyalizmi iyi tan�mak zorunludur.


�yi tan�mak �zellikle zorunludur, ��nk� bu felsefe anlay�lar�,
�ok az bilinmektedir ve tahrif edilmi�lerdir. Gene
zorunludur, ��nk�, e�itimimizle -ilk ya da en y�kse�i olsun-
g�rd���m�z ��retimle, ya�ay� ve d��n� al�kanl�klar�m�zla,
idealist anlay�lar, fark�nda olmaks�z�n hepimizin
i�ine az ya da �ok i�lemi�tir. (Zaten ba�ka b�l�mlerde, bu
olumlaman�n bir�ok �rneklerini ve ni�in b�yle oldu�unu g�rece�iz.)

Demek ki, marksizmi ��renmek isteyenler i�in, onun temelini,


yani materyalizmi bilmek bir zorunluluktur.

II. MATERYAL�ZM NEREDEN GEL�R?

Felsefeyi, genel bir bi�imde, d�nyay�, evreni a��klama �abas�


olarak tan�mlad�k. Ama biliyoruz ki, insanl���n bilgi d�zeyine
g�re, bu a��klamalar de�i�mi�tir ve insanl�k tarihi boyunca
d�nyay� a��klamak i�in iki tutum benimsenmi�tir:
bunlardan biri, bir ya da birka� �st�n ruha, do�a�st� g��lere
ba�vuran bilime kar�� tutumdur; �teki ise olgulara ve deneylere
dayanan bilimsel tutumdur.

Bu tutumlardan biri idealist filozoflarca, �teki ise materyalistlerce


savunulur.

Bunun i�indir ki, bu kitab�n daha ba��nda, materyalizm


hakk�nda edinilecek ilk fikrin, bu felsefenin evrenin bilimsel
a��klan�� oldu�unu s�yledik.

�dealizm, nas�l insanlar�n bilgisizli�inden do�mu�sa


- bilgisizli�in, idealist anlay�lar� payla�an siyasal ve k�lt�rel
g��ler taraf�ndan, toplumlar tarihinde, nas�l korundu�unu
ve s�rd�r�ld���n� g�rece�iz-, materyalizm de bilisizli�e
ya da bilmesinlercili�e kar�� sava��mdan do�mu�tur.

Bunun i�indir ki, bu felsefe uzun s�re �nlenmeye �al��ld�


ve bunun i�indir ki, resmi �niversite d�nyas�nda, �a�da�
bi�imiyle (diyalektik materyalizm), ya de�eri bilinmedi, ya
hi� bilinmedi ya da pek az tan�nd�.

III. MATERYAL�ZM NASIL VE N���N GEL��T�?

Bu felsefeye kar�� sava��m verenlerin ve bu ��retinin yirmi


y�zy�ldan beri hep ayn� yerde durdu�unu s�yleyenlerin
iddialar�n�n tersine, materyalizmin tarihi, bize, bu felsefede
canl� bir �eyin ve her zaman hareket halinde olan bir �eyin
varl���n� g�steriyor.

Y�zy�llar boyunca insanlar�n bilimsel bilgileri ilerledi.


D��nce tarihinin ba�lang�c�nda, Yunan antik�a��nda, bilimsel
bilgiler, hemen hemen hi� yok denecek gibiydi; ilk bilginler,
ayn� zamanda filozof idiler; ��nk� o �a�da, felsefe ve
do�makta olan bilimler, bir b�t�n olu�turuyordu, biri �tekilerin
uzant�s� oluyordu.

Zamanla, bilimler, d�nya olaylar�n�n a��klanmas�na, idealist


filozoflar�n dogmalar� ile �eli�en ve tedirginlik yaratan
bir a��kl�k getirince, felsefe ile bilimler aras�nda bir �at�ma
ba�lad�.

Bu �a��n resmi felsefesi ile �eli�mekte olan bilimlerin,


felsefeden ayr�lmalar� zorunlu oldu. B�ylece, ...onlar�n,
gelece�in yak�n bir ��z�m� i�in olgunla�m� bulunan daha s�n�rl�
sorunlar� ele almak �zere, felsefenin karma��k �eyler y���n�ndan
kendilerini kurtarmak ve derin varsay�mlar� filozoflara
b�rakmak ilk i�leri oldu. B�ylece, felsefe ve ... bilimler
aras�nda bu ayr�lma olu�tu.

Ama, bilimlerle birlikte do�an, onlara ba�l� ve ba��ml�


olan materyalizm, �a�da� materyalizm ile, yani Marx ve Engels'in
materyalizmi ile, bilim ve felsefeyi, diyalektik materyalizm
i�inde yeniden birle�tirmek �zere, bilimlerle birlikte
ilerledi ve geli�ti.

Uygarl���n ilerleyi�ine ba�l� olan bu geli�meyi ve bu tarihi


daha ilerde inceleyece�iz, ama �imdiden, materyalizm ile
bilimlerin birbirine ba�l� olduklar�n� ve materyalizmin mutlak
olarak bilime ba��ml� oldu�unu belirtiyoruz, ki bunu
ak�lda tutmak �ok �nemlidir.

�imdi, materyalizmin esaslar�n�, �e�itli bi�imler alt�nda


materyalist oldu�unu ileri s�ren b�t�n felsefeler i�in ortak
olan esaslar�, yerlerine yerle�tirmek ve tan�mlamak gerekiyor.

IV. MATERYAL�STLER�N �LKELER� VE KANITLARI


NELERD�R?

Bunu yan�tlayabilmek i�in, felsefenin temel sorusuna,


varl�k ile d��nce aras�ndaki ili�kilere, yani bunlardan hangisinin
daha �nemli oldu�u sorusuna d�nmemiz gerekir.

Materyalistler, her �eyden �nce, varl�k ile d��nce aras�nda,


madde ile ruh aras�nda belirli bir ili�kinin varoldu�unu
�ne s�rerler. Onlara g�re, ilk ger�ek, ilk �ey varl�kt�r,
maddedir ve ruh ise ikinci ger�ektir, sonradan gelendir,
maddeye ba��ml�d�r.

�u halde, materyalistlere g�re, d�nyay� ve maddeyi yaratm�


olan tanr� ya da ruh de�ildir, ama ruhu yaratm� olan
d�nyad�r, maddedir, do�ad�r:

Tinin kendisi, maddenin en �st�n bir �r�n�nden ba�ka


bir�ey de�ildir. (Friedrich Engels, Ludwig Feuerbach ve
Klasik Alman Felsefesinin Sonu, s. 24.)

Bunun i�indir ki, ikinci b�l�mde sordu�umuz soruyu tekrar


ele al�rsak ve d��nme, insana nereden gelir? dersek,
materyalistler, insan d��n�yor ��nk� onun bir beyni vard�r
ve d��nce beynin �r�n�d�r, diye yan�t verirler. Onlara
g�re, maddesiz, cisimsiz d��nce olamaz.

Bize ne kadar y�ce g�r�n�rlerse g�r�ns�nler, bilincimiz


ve d��ncemiz, maddi, bedensel bir organ�n, beynin �r�nlerinden
ba�ka bir �ey de�ildir. (agy, s.24)

Buna g�re materyalistler i�in, madde, varl�k, bizim d��ncemizin


d��nda varolan ger�ek �eylerdir ve varolmak
i�in d��nceye ya da ruha gereksinme duymazlar. Ayn� �ekilde,
ruh maddesiz varolamayaca��na g�re, �l�ms�z ve bedenden
ba��ms�z bir ruh da yoktur.

�dealistlerin s�ylediklerinin tersine, bizi ku�atan �eyler


bizden ba��ms�z olarak mevcutturlar, bize d��ncelerimizi
veren onlard�r; ve bizim fikirlerimiz, �eylerin bizim beynimizdeki
yans�s�ndan ba�ka bir �ey de�ildir.

Bunun i�indir ki, varl�k ile d��nce aras�ndaki ili�kiler


sorusunun ikinci y�n� -Bizim �evremizdeki d�nya hakk�ndaki
d��ncelerimiz ile bu d�nya aras�nda nas�l bir ba��nt�
vard�r? Bizim d��ncemiz, ger�ek d�nyay� bilebilecek durumda
m�d�r? Ger�ek d�nyaya ili�kin tasar�mlar�m�zda ve
kavramlar�m�zda ger�ekli�in do�ru bir yans�s�n� verebilir
miyiz? Bu soru, felsefe dilinde, d��nce ile varl���n �zde�li�i.
sorunu diye adland�r�l�r. (agy, s. 22) kar��s�nda, materyalistler, �u
olumlamada bulunur: Evet, biz d�nyay� tan�yabiliriz, ve bizim
bu d�nyaya ili�kin edindi�imiz fikirler, gittik�e daha
do�ru olmaktad�r, ��nk� biz, d�nyay� bilimlerin yard�m�yla
inceleyip ��renebiliyoruz, ��nk� bilimler, s�rekli olarak deney
yoluyla bizi �evreleyen �eylerin kendilerine �zg� ve bizden
ba��ms�z bir ger�ekleri oldu�unu tan�tlamaktad�r ve insanlar
daha �imdiden bu �eylerin bir b�l�m�n� yeniden �retebilmekte
ve yapay olarak yaratabilmektedirler.

�u halde, �zetlemek i�in ��yle diyece�iz: materyalistler,


felsefenin temel sorunu kar��s�nda:

1. Ruhu yaratan maddedir ve bilimsel olarak, asla maddesiz


ruh g�r�lmedi.

2. Madde, her ruhun d��nda vard�r ve maddenin kendine


�zg� bir varl��� oldu�undan, varolmak i�in ruha gereksinme
duymaz, dolay�s�yla idealistlerin s�ylediklerinin tersine,
�eyleri yaratanlar, bizim f�kirlerimiz de�ildir, biz fikirlerimizi
�eylerden al�r�z.

3. Biz, d�nyay� tan�mak yetene�indeyiz, maddeden ve


d�nyadan edindi�imiz fikirler, giderek daha do�ru oluyorlar,
��nk� bilimlerin yard�m�yla daha �nce bildiklerimizi
kesinle�tirebildi�imizi ve bilmediklerimizi de bulabildi�imizi
do�rularlar.

YAYINCILARIN NOTU

Bu b�l�m� daha iyi anlayabilmek i�in, burada ��renilenleri,


daha ilerde, Alt�nc� K�s�mda okunacak olan
�ok �nemli bilgilerle kar��la�t�r�n�z.

Engels'in, d��ncenin beynin bir �r�n� oldu�unu s�ylemekle,


karaci�erin safra salg�lamas� gibi, beynin de d��nce salg�lad���n�
s�yledi�i san�lmamal�d�r. Tersine, Engels, bu g�r�le sava�m�t�r
(�zellikle Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu adl�
kitab�na, ayr�ca Lenin'in Materyalizm ue Ampiryokritisizm'inin birinci
ve ikinci b�l�mlerine bak�n�z.)

Bilin� bir organ�n salg�s� de�il, beynin i�levidir. Bilin�, safra


gibi ya da bir hormon gibi bir �ey de�ildir. Bir eylemdir, bir
i�levdir. Daha karma��k baz� organik ko�ullarda beyin kabu�u i�in i�ine
kar�t���ndan -organik ko�ullar�n kendileri de, Politzer'in daha
ilerde g�sterdi�i gibi, toplumsal ko�ullardan ayr�lamazlar- insan
eylemi bilin�lidir.

Bu konuda Lucien Seve'in Introduction au Leninisme'ine


(Leninizm'e Giri�, s. 98-108) ba�vurman�z� sal�k veririz. Essais
de la Nouvelle Critique. (Editions Sociales, 1960.)

:::::::::::::::::

D�RD�NC� B�L�M

K�M HAKLI
�DEAL�ST M�, MATERYAL�ST M�?

I. Sorunu nas�l koymal�y�z?

II. D�nyan�n yaln�zca bizim d��ncemizde varoldu�u


do�ru mudur?
III. �eyleri bizim fikirlerimizin yaratt��� do�ru mudur?

IV. Ruhun maddeyi yaratt��� do�ru mudur?

V. Materyalistler hakl�d�rlar, bilim, onlar�n iddialar�n�


tan�tlar.

I. SORUNU NASIL KOYMALIYIZ?

�imdi, idealistlerin ve materyalistlerin tezlerini bildi�imize


g�re, kimin hakl� oldu�unu bulmaya �al�aca��z.

An�msayal�m ki, her �eyden �nce, bu tezler, mutlak olarak


birbirine kar�� ve birbiriyle �eli�iktirler; di�er yandan bu
tezlerden birini ya da �tekini savundu�umuz an, savundu�umuz
tez, bizi, sonu�lar� dolay�s�yla, �ok �nemli olan varg�lara
g�t�recektir.

Kimin hakl� oldu�unu bilmek i�in, iki taraf�n kan�tlar�n�


�zetledi�imiz �� noktaya ba�vuraca��z.

�dealistler ileri s�r�yorlar:

1. Maddeyi yaratan ruhtur;

2. Madde bizim d��m�zda mevcut de�ildir, o halde bizim


i�in bir yan�lsamadan ba�ka bir �ey de�ildir;

3. �eyleri yaratan bizim fikirlerimizdir.

Materyalistler ise bunun tam tersini ileri s�r�yorlar.

�imizi kolayla�t�rmak i�in, ilkin, ortak g�r�neni ve bizi


en �ok �a��rtan� incelemek gerekir.

1. D�nyan�n yaln�zca bizim d��ncemizde varoldu�u


do�ru mudur?

2. �eyleri bizim fikirlerimizin yaratt��� do�ru mudur?

�te Berkeley'in maddesizci idealizminin savundu�u iki


kan�t, bundan ��kan sonu�lar, b�t�n tanr�bilimlerde oldu�u
gibi ���nc� sorumuzla sonu�lan�r:

3. Ruhun maddeyi yaratt��� do�ru mudur?

Bu �� soru, felsefenin temel sorununa dayand���ndan,


�ok �nemlidir. �yleyse, kimin hakl� oldu�unu, ancak bu sorular�
tart�arak bulaca��z ve bu sorular, materyalistler i�in
�zellikle ilgin�tir, �u anlamda ki, bu sorulara verilen materyalist�e
yan�tlar, b�t�n materyalist felsefeler i�in -bu bak�mdan
diyalektik materyalizm i�in de- ortak olan yan�tlard�r.
II. D�NYANIN YALNIZCA B�Z�M D���NCEM�ZDE
VAROLDU�U DO�RU MUDUR?

Bu soruyu incelemeden �nce, okumalar�m�zda s�k s�k


kar��la�aca��m�z ve kullanaca��m�z iki felsefe terimini iyice
��renmeliyiz.

�znel ger�ek (yaln�zca bizim d��ncemizde varolan ger�ek


anlam�na gelir.)

Nesnel ger�ek (d��ncemizin d��nda varolan ger�ek anlam�na


gelir).

�dealistler, d�nya nesnel bir ger�ek de�il, ama �znel bir


ger�ektir, derler.

Materyalistler ise, d�nya nesnel bir ger�ektir, derler.

D�nyan�n ve �eylerin yaln�zca bizim d��ncemizde varoldu�unu


bize tan�tlamak i�in piskopos Berkeley, onlar� (renk,
b�y�kl�k, yo�unluk gibi) �zelliklerine ayr�t�r�r. Ve bireylere
g�re de�i�en bu �zelliklerin, �eylerin kendilerinde de�il, ama
bizim her birimizin ruhunda oldu�unu iddia eder. Bundan,
maddenin nesnel de�il, ama �znel olan bir �zellikler k�mesi
oldu�u, dolay�s�yla varolmad��� sonucunu ��kar�r.

E�er g�ne� �rne�ini tekrar ele al�rsak, Berkeley, k�rm�z�,


yuvarlak nesnel ger�e�ine inan�p inanmad���m�z� bize sorar;
ve �zellikleri, tart�ma y�ntemi ile, kendi y�ntemi ile, g�ne�in,
k�rm�z� ve yuvarlak olmad���n� bize g�sterir. Demek ki,
g�ne� nesnel bir ger�ek de�ildir, ��nk�, kendi kendine var
de�ildir; ama ancak �znel bir ger�ektir, ��nk� yaln�zca bizim
d��ncemizde vard�r.

Materyalistler, g�ne�in, k�rm�z�, d�z bir yuvarlak olarak


g�rd���m�z i�in varoldu�unu ileri s�rmezler, -��nk� bu,
�ocuklar�n ve ger�e�i denetlemek i�in duyular�ndan ba�ka
�eyleri olmayan ilk insanlar�n saf�a, �ocuksu ger�ek�ili�idir-
ama onlar, g�ne�in varoldu�unu, bilimin yard�m�yla
do�rularlar. Bilim, ger�ekten de, duyular�m�z�n bizi d��rd���
yan�lg�lar� d�zeltmemize olanak verir.

Ama, bu g�ne� �rne�inde, sorunu a��k�a koymal�y�z.


Berkeley'le birlikte, biz de, g�ne�in yuvarlak olmad���n�,
k�rm�z� olmad���n� s�yleyece�iz, ama onun ��kard��� sonu�lar�,
g�ne�i nesnel ger�ek olarak yads�mas�n� kabul etmeyece�iz.

�eylerin �zelliklerini de�il, onlar�n varl���n� tart��yoruz.

Duyular�m�z�n bizi yan�lt�p yan�ltmad���n�, maddi ger�e�i


bozup bozmad���n� anlamak i�in de�il, ama bu ger�e�in bizim
duyular�m�z�n d��nda varolup olmad���n� bilmek i�in
tart��yoruz.

Peki, materyalistler, bu ger�e�in bizim d��m�zdaki varl���n�


kesin olarak s�yl�yorlar ve onlar kan�tlar�n� do�rudan
do�ruya bilimden al�yorlar.
�dealistler hakl� olduklar�n� bize g�stermek i�in ne yap�yorlar?
S�zc�kler �zerinde tart��yorlar, b�y�k s�ylevler veriyorlar,
say�s�z sayfalar dolduruyorlar.

Bir an hakl� olduklar�n� varsayal�m. D�nya, yaln�zca bizim


d��ncemizde var ise, insanlardan �nce var de�ildi demektir.
Biliyoruz ki, bu yanl�t�r, ��nk� bilim, insan�n yery�z�nde
�ok sonradan ortaya ��kt���n� bize tan�tl�yor. O zaman,
baz� idealistler bize diyecekler ki, insandan �nce hayvanlar
vard� ve d��nce, hayvanlarda e�le�ebiliyordu. Ama
biz, hayvanlardan �nce hi�bir organik ya�am�n olanakl� olmad���,
�zerinde oturulmaz bir yery�z� oldu�unu biliyoruz.
Daha ba�kalar� da diyecekler ki, yaln�z g�ne� sistemi var
idiyse ve insanlar mevcut de�il idiyse de, ruh, tanr�da mevcuttu.
B�ylece idealizmin en y�ksek bi�imine var�yoruz. Tanr�
ile bilim aras�nda bir se�im yapmam�z gerekiyor. �dealizm
tanr�s�z tutunamaz, desteklenemez, tanr� ise, idealizmsiz varolamaz.

�dealizm ve materyalizm sorununu, tam ��yle koymak


gerekir: Kim hakl�? Tanr� m�, bilim mi?

Tanr�, maddenin yarat�c�s� salt bir ruhtur, tan�ts�z bir iddiad�r.

Bilim, pratikle ve deneyle d�nyan�n nesnel bir ger�ek oldu�unu


bize tan�tlayacak ve �u soruya yan�t vermemize olanak
sa�layacakt�r:

III. �EYLER� B�Z�M F�K�RLER�M�Z�N YARATTI�I DO�RU MUDUR?

�rne�in, �eylerin nesnel bir ger�ek mi, yoksa �znel bir


ger�ek mi oldu�unu, �eyleri yaratan�n bizim f�kirlerimiz oldu�unun
do�ru olup olmad���n� tart�t���m�z bir idealistle
birlikte, yolun kar��s�na ge�erken, yoldan gelen bir otob�s�
alal�m. Elbette ki, e�er ezilmek istemiyorsak, her ikimiz de
�ok dikkatli olaca��z, demek ki, pratikte, idealist, otob�s�n
varl���n� tan�mak zorundad�r. Ona g�re, pratikte nesnel bir
otob�s ile �znel bir otob�s aras�nda bir ayr�m yoktur ve bu, o
kadar do�rudur ki, pratik, idealistlerin ya�amda materyalist
olduklar�n� tan�tlar.

Bu konuda, idealist filozoflar�n ve bu felsefeyi tutanlar�n,


kendilerine g�re �znel ger�ekten ba�ka bir �ey olmayan �eyleri
elde edebilmek i�in, baz� nesnel baya��l�klara tenezz�l
ettiklerini g�rebilece�imiz say�s�z �rnekler sayabilirdik.

Zaten bunun i�indir ki, art�k kimsenin, Berkeley gibi,


d�nyan�n varolmad���n� ileri s�rd��� g�r�lm�yor. Kan�tlar
art�k �ok daha ince, kurnazca, �ok daha gizli-kapakl�.
(�dealistlerin kan�tlama bi�imlerine �rnek olarak Lenin'in
Materyalizm ve Ampiryokritisizm adl� kitab�n�n, D�nya ��elerinin
Bulunmas� b�l�m�ne bak�n�z.) (Materyalizm ve Ampiryokritisizm,
B�l�m I., s. 47 vd.)

Demek ki, Lenin'in s�yledi�i gibi, prati�in �l��t� ile


idealistleri susturmam�z olanakl� olacakt�r.

Zaten idealistler teori ile prati�in birbirine denk olmad�klar�n�,


birbirinden apayr� iki �ey olduklar�n� s�ylemekten
geri durmayacaklard�r. Bu, do�ru de�ildir. Bir anlay��n,
yanl� ya da do�ru oldu�unu, bize, yaln�zca pratik g�sterecektir.

Otob�s �rne�i, bize d�nyan�n nesnel bir ger�ekli�i oldu�unu


ve ruhumuz taraf�ndan yarat�lm� bir d� olmad���n�
g�steriyor.

Berkeley'in maddesizcilik teorisi, bilimlerin kar��s�nda


tutunamad���na ve prati�in �l��t�ne kar�� duramad���na
g�re, �imdi de, idealist felsefelerin, dinlerin, tanr�bilimlerin
hepsinin vard��� sonucu, ruh maddeyi yarat�r sav�n� g�rmek
kal�yor.

IV. RUHUN MADDEY� YARATTI�I DO�RU MUDUR?

Daha yukarda da g�rd���m�z gibi, idealistlere g�re,


ruh, en �st�n, en y�ce bi�imini tanr�da bulmu�tur. Tanr�,
onlar�n teorisinin son s�z�, son yan�t�, vard��� sonu�tur, ve
bunun i�indir ki, ruh-madde sorunu, son tahlilde, idealist
mi, yoksa materyalist mi, kim hakl�, tanr� m�, bilim mi?
bi�imine konur.

�dealistler, tanr�n�n b�t�n sonsuzluk boyunca varolmu�


oldu�unu ve hi�bir de�i�ikli�e u�ramad��� i�in her zaman
ayn� kald���n� s�ylerler. Tanr�, salt ruhtur, tanr� i�in zaman
ve uzay (mekan) mevcut de�ildir. O, maddenin yarat�c�s�d�r.

�dealistler; tanr� hakk�ndaki savlar�n� savunmak i�in de


herhangi bir kan�t g�stermezler.

Maddenin yarat�c�s�n� savunmak i�in bilimsel bir akl�n


kabul edemeyece�i bir y���n gizeme ba�vururlar.

Bilimin kaynaklar�na inildi�i zaman, g�r�l�r ki, ilk insanlar,


tanr� fikrini, kafalar�nda, b�y�k bilgisizliklerinden
dolay�, ve bu bilgisizlik ortas�nda uydurdular. 20. y�zy�l idealistleri
ise, sab�rl� ve dire�ken bir �al�man�n bilinmesini
olanakl� hale getirdi�i t�m �eylerden, ilk insanlar gibi tamamen
habersiz kalmaya devam ettiler. ��nk�, ensonu, tanr�,
idealistlere g�re, a��klanam�yor ve onlar i�in, geriye hi�bir
kan�t� bulunmayan bir inan� kal�yor.

�dealistler, d�nyan�n bir yarad�l�� olmas� zorunlulu�unu


tan�tlamak istedikleri zaman, bize, maddenin her zaman
varolmad���n� a�a��yukar� bir ba�lang�c� olmas� gerekti�ini
s�ylerken, asla bir ba�lang�c� olmam� olan bir tanr�ya ba�vuruyorlar.
Bu a��klaman�n neresi daha ayd�nl�kt�r?

Materyalistler ise kan�tlar�n� savunmak i�in, insanlar�n


bilgisizliklerinin s�n�rlar�n� geride b�rakarak gitgide geli�tirdikleri
bilimden yararlanacaklard�.

Peki, bilim, ruhun maddeyi yaratm� olmas�n� d��nmemize


izin verir mi? Hay�r.

Salt bir ruh taraf�ndan yarad�l� fikri, anla��lmaz bir �eydir,


��nk� biz, deney ve g�zlemimizde b�yle bir �ey tan�m�yoruz.
Bunun olanakl� olabilmesi i�in, idealistlerin dedikleri
gibi, ruhun maddeden �nce yaln�z ba��na varolmas� gerekecekti,
oysa bilim bunun olanak-d�� oldu�unu ve hi�bir zaman
maddesiz bir ruh olmad���n� bize tan�tl�yor. Tersine,
ruh (ak�l) her zaman maddeye ba�l�d�r ve �zellikle insan
ruhu (akl�), fikirlerimizin ve d��nmemizin kayna�� olan
beyne ba�l�d�r. Bilim, fikirlerin bo�luk i�inde varolduklar�n�
kavramam�za izin vermiyor...

�u halde, tanr� ruhunun varolabilmesi i�in bir beyin olmas�


gerekecekti. Bunun i�indir ki, maddeyi, dolay�s�yla insan�
yaratan tanr� de�ildir, ama ruh-tanr�y� yaratm� olan
insan beyni bi�imindeki maddedir, diyebiliriz.

Daha ilerde, bilimin, bize, bir tanr�ya ya da onun �zerinde


zaman�n etkisiz olaca�� ve kendisinin, s�renin, hareketin
ve de�i�ikli�in d��nda kalaca�� herhangi bir �eye inanmak
olana��n� verip vermedi�ini g�rece�iz.

Bundan sonra, bir yarg�ya varabiliriz. Felsefenin temel


sorununa verdikleri yan�tta:

V. MATERYAL�STLER HAKLIDIRLAR VE B�L�M ONLARIN


�DD�ALARINI TANITLAR

Materyalistler �unlar� ileri s�rmekte hakl�d�rlar:

1. Berkeley'in idealizmine ve onun maddesizcili�i ard�na


gizlenen filozoflara kar��, bir yandan d�nyan�n ve �eylerin
bizim d��ncemiz d��nda da pekala varoldu�unu ve varolmak
i�in bizim d��ncemize gereksinmeleri bulunmad���n�;
�te yandan, �eyleri, bizim d��ncelerimizin yaratmad���n�,
tersine, bize fikirlerimizi �eylerin verdiklerini ileri s�rerken,

2. Maddenin ruh taraf�ndan yarat�ld���n� ileri s�rmekle,


yani son �srarda, tanr�n�n varl���n� ileri s�rmekle ve tanr�bilimleri
savunmakla sonu�lanan b�t�n idealist felsefelere
kar��, materyalistler, bilimlere dayanarak, ruhu, maddenin
yaratt���n�, maddenin yarad�l��n� a��klamak i�in tanr� varsay�m�na
gereksinme bulunmad���n� ileri s�rer ve kan�tlarlar.

Not- �dealistlerin sorunlar� koyu� bi�imine dikkat etmeliyiz.


Tanr�y� insan�n yaratm� oldu�unu g�rd���m�z halde, onlar, insan�
tanr�n�n yaratt���n� ileri s�rerler. Gene biz, ger�ekte, tam tersinin
do�ru oldu�unu g�r�rken, onlar, maddeyi, ruhun yaratt���n� iddia
ederler. �te burada, �eylere bak��, bak� a��s�n� �ylesine tersine
�eviri� vard�r ki, bunu belirtmek zorunday�z.

OKUMA PAR�ALARI

V. �. Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm, s. 72-85;


Do�a �nsandan �nce Var m�yd�?; s. 85-93: �nsan Beyni ile
mi D��n�r?

Friedrich Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman


Felsefesinin Sonu, �dealizm ve Materyalizm, s. 20 vd..

:::::::::::::::::
BE��NC� B�L�M

���NC� B�R FELSEFE VAR MIDIR?

B�L�NEMEZC�L�K

I. Ni�in ���nc� bir felsefe?

II. Bu ���nc� felsefenin ileri s�rd��� kan�tlar.

III. Bu felsefe nereden geliyor?

IV. Vard��� sonu�lar.

V. Bu ���nc� felsefe nas�l ��r�t�l�r?

VI. Varg�.

I. N���N ���NC� B�R FELSEFE?

Bu ilk b�l�mlerden sonra, bize �yle gelebilir ki, b�t�n teorileri,


iki b�y�k ak�m, yani idealizm ve materyalizm payla�t���na
g�re, b�t�n bu felsefi d��n� bi�imleri ortas�nda
kendi yerimizi bulmak, olduk�a kolayd�r. Ve gitgide, kan�tlar�n,
materyalizm lehine sava�t��� kan�s� kesinlik kazan�yor.

�yle g�r�n�yor ki, birka� incelemeden sonra, bizi, usun


(akl�n) felsefesine, yani materyalizme do�ru g�t�ren yolu
yeniden bulduk.

Ama i�ler bu kadar basit de�il. Daha �nce de belirtti�imiz


gibi, zaman�m�z�n idealistleri, piskopos Berkeley kadar
a��k y�rekli de�iller. Onlar�n d��nceleri, �ok daha kurnazca
bir bi�ime sokulmu�, ve 'yeni' terminolojiyle bulan�kla�t�r�lm�
b�ylece, saf ki�iler, bu fikirleri, 'modern' bir felsefe
olarak kabul etmi�lerdir. (V. �. Lenin, Materyalizm ve
Ampiryokritisizm, s. 19)

G�rd�k ki, felsefenin temel sorusuna, ancak birbirine tamam�yla


kar��t, birbiriyle �eli�ik ve uzla�maz iki yan�t verilebilir.
Bu iki yan�t, �ok a��kt�r ve hi�bir kar��kl��a meydan
vermez.

Ger�ekten de, a�a��yukar� 1710'a kadar, sorun ��yle konuyordu:


bir yanda, d��ncemizin d��nda maddenin varoldu�unu
ileri s�renler - bunlar materyalistlerdi; �te yanda,
Berkeley ile birlikte maddenin varl���n� yads�yanlar, maddenin
yaln�zca bizde, bizim ruhumuzda varoldu�unu ileri s�renler -
bunlar idealistlerdi.

Ama bu d�nemde, bilimler ilerlerken, ba�ka filozoflar da


i�in i�ine kar�t�; bunlar, bu iki teori aras�na bir kar��kl�k
sokan bir felsefe ak�m� yaratarak, idealistler ile materyalistler
aras�ndaki oy dengesini bozmaya �al�t�lar; bir ���nc�
felsefenin aranmas�, bu kar��kl���n kayna�� oldu.

II. BU ���NC� FELSEFEN�N �LERi S�RD��� KANITLAR


Berkeley'den sonra geli�tirilerek haz�rlanan bu felsefenin
esas�na g�re, �eylerin ger�ek do�as�n� bilmeye �al�mak
yarars�zd�r ve biz, g�r�n�lerden ba�ka bir �eyi bilemeyiz.

Onun i�indir ki, bu felsefeye, bilinemezcilik (agnostisizm)


denir. (Yunancada: a, olumsuzluk bildirir; gnostikos, bilinirlik,
bilinebilir anlam�na gelir; agnostisizm ise, bilinemezcilik
demektir.)

Bilinemezcilere g�re, d�nyan�n, ger�ekte, ruh mu, yoksa


do�a m� oldu�u bilinemez. �eylerin d� g�r�n�lerini tan�mak,
bizim i�in olanakl�d�r, ama ger�e�i tan�yamay�z, bilemeyiz.

G�ne� �rne�ini alal�m. Daha �nce g�rd�k ki, g�ne� ilk


insanlar�n d��nd�kleri gibi, d�z ve k�rm�z� bir daire de�ildir.
Demek ki, bu daire, bir yan�lsamadan, bir g�r�n�ten
ba�ka bir �ey de�ildir (g�r�n�, bizim �eyler hakk�nda sahip
oldu�umuz y�zeysel fikirdir, onun ger�e�i de�ildir).

Bunun i�indir ki, idealistler ile materyalistlerin, �eylerin


madde mi, ruh mu olduklar�n�, �eylerin bizim d��ncemizin
d��nda varolup olmad�klar�n�; bizim i�in onlar� tan�y�p bilmenin
olanakl� olup olmad���n� anlamak i�in tart�t�klar�n�
dikkate alarak, bilinemezciler, g�r�n�ler pekala bilinebilir,
ama ger�ek hi�bir zaman bilinemez diyorlar.

Onlar diyorlar ki, duyular�m�z bizim �eyleri g�rmemizi,


duymam�z�, onlar�n d� g�r�n�mlerini, d� y�nlerini, yani
g�r�n�lerini tan�mam�z� sa�lar; �yleyse bu g�r�n�ler, bizim
i�in mevcuttur; onlar, felsefe dilinde bizim-i�in-�ey denilen
�eyi olu�tururlar. Ama biz, bizden ba��ms�z olan �eyi, kendine
�zg� ve kendinde-�ey denilen �eyi, kendi ger�e�i ile tan�yamay�z,
bilemeyiz.

Durmaks�z�n bu konu �zerinde tart�an idealistler ile


materyalistler, t�pk� biri mavi, �teki pembe g�zl�k tak�p da
karda gezinen ve kar�n ger�ek renginin ne oldu�unu tart�an
iki adama benzetilebilirler. Varsayal�m ki, g�zl�klerini hi�
��karam�yorlar. Bir g�n kar�n ger�ek rengini bilebilecekler
midir? Hay�r. �te, kimin hakl� oldu�unu anlamak i�in tart�an
idealistler ile materyalistlerin, biri mavi, �teki pembe
g�zl�k tak�yor. Hi�bir zaman ger�e�i bilemeyeceklerdir. Kar
hakk�nda kendileri-i�in bir bilgi edinecekler, her biri kendine
g�re, kendi tarz�nda g�recektir, ama hi�bir zaman kendinde
kar� bilemeyeceklerdir. �te bilinemezcilerin d��n�
tarzlar� b�yledir.

III. BU FELSEFE NEREDEN GEL�YOR?

Bu felsefenin kurucular�, Hume (1711-1776) �sko�yal�,


Kant (1724-1804) bir Alman'd�. Her ikisi de materyalizm ile
idealizmi uzla�t�rmaya �al�t�lar.

�te, Lenin'in Materyalizm ve Ampiryokritisizm adl� kitab�nda


aktard��� Hume'un d��n� tarz�ndan bir par�a:

�nsanlar�n do�al i�g�d�leriyle ya da do�al yetenekleriyle


kendi duygular�na g�venmeye e�ilimli olduklar� ve bizim
alg�lar�m�za ba��ml� olmayan ve duyarl�kla bezenmi� b�t�n
varl�klarla birlikte ortadan kalkt���m�z takdirde bile varolacak
olan bir d� evrenin varl���, en ufak bir uslamlama yapmadan
ya da hatta uslamlamaya ba�vurmadan �nce, her zaman
varsayd���m�z apa��k belli bir �ey olarak kabul edilebilir.
... Ama b�t�n insanlar�n bu evrensel ve birincil kan�s�,
bize, zihnimizde hi�bir �eyin bir simgesi ya da alg�s� d��nda
varolamayaca��n� ve duyumlar�n zihin ve nesne aras�nda
do�rudan do�ruya herhangi bir m�dahalede (Intercourse) bulunma
yetene�inden yoksun olarak bu imgelerin i�erisinden
ge�ti�i birer kanaldan ba�ka bir �ey olmad���n� ��reten birazc�k
felsefeyle hemen sars�l�r. G�rmekte oldu�umuz masa;
ondan uzakla�t�k�a daha k���k g�r�n�r, ama bizden ba��ms�z
olarak varolan ger�ek masa, de�i�mez; o halde bizim zihnimiz,
masan�n imgesinden ba�ka bir �eyi alg�lamam�t�r.
Usun g�sterdikleri bunlard�r.(V. �. Lenin, Materyalizm ve
Ampiryokritisizm, s. 25-26.)

G�r�yoruz ki, Hume, her �eyden �nce, sa�duyuya uygun


geleni, yani bize ba��ml� bulunmayan d� evrenin varl���n�
kabul ediyor. Ama hemen ard�ndan bu varl��� nesnel bir ger�ek
olarak kabul etmeyi reddediyor. Ona g�re, bu varl�k, bir
imgeden ba�ka bir �ey de�ildir ve bu varl���, bu imgeyi kaydeden
duyular�m�z, ruh ile nesne aras�nda herhangi bir ili�ki
kurma yetene�inde de�ildir.

K�sacas�, biz, �eylerin ortas�nda, sanki, perde �zerinde


nesnelerin imgesini onlar�n varl���n� saptad���m�z, ama imgelerin
kendileri ard�nda, yani perdenin ard�nda herhangi
bir �eyin bulunmad��� bir sinemada ya��yor gibiyiz.

�imdi, bizim akl�m�z�n �eyleri nas�l tan�d��� bilinmek istenirse,


bu, bizzat zihnin enerjisine ya da bir t�r g�r�lemez
ve bilinemez bir ruhun varsay�m�na ya da bizce �ok daha az
bilinen bir ba�ka nedene ba�l� olabilir. (V. �. Lenin, Materyalizm
ve Ampiryokritisizm, s. 26.)

IV. VARDI�I SONU�LAR

�te g�zkama�t�r�c�, ayr�ca da �ok yayg�n bir teori. Tarih


boyunca, felsefe teorileri aras�nda, �e�itli g�r�n�mler alt�nda
bu teoriyle kar��la��yoruz; zaman�m�zda ise, ona tarafs�z
kalmak ve bilimsel bir ihtiyatl�l�k i�inde durumunu korumak
sav�nda olanlarda rasl�yoruz.

�u halde, bu d��n� tarzlar�n�n do�ru olup olmad���n�


ve bunlardan hangi sonu�lar�n ��kt���n� incelememiz gerekir.

E�er, bilinemezcilerin savunduklar� gibi, �eylerin ger�ek


do�as�n� bilmemiz ger�ekten olanakl� de�ilse, e�er bizim bilgimiz
�eylerin g�r�n�� ile s�n�rl�ysa, o zaman, nesnel ger�e�in
varl���n� ileri s�remeyiz ve �eylerin kendi ba�lar�na varolup
olmad�klar�n� bilemeyiz. Bize g�re �rne�in, otob�s nesnel
bir ger�ektir; bilinemezci ise, bize diyor ki, bu kesin de�il, bu
otob�s�n bir d��nce mi, yoksa bir ger�ek mi oldu�u bilinemez.
Demek ki, d��ncemizin, �eylerin yans�s� oldu�unu savunmam�z�
yasakl�yor. G�r�yoruz ki, i�te burada, tam bir
idealist d��n� tarz�n�n ortas�nday�z, ��nk�, �eylerin varolmad�klar�n�
ileri s�rmekle, k�saca onlar�n varolup olmad�klar�n�n
bilinemeyece�ini ileri s�rmek aras�ndaki fark, pek
b�y�k de�ildir!

Bilinemezcinin, �eyleri, bizim-i�in-�eyler ve kendinde-�eyler


olarak birbirinden ay�rd���n� g�rd�k. Demek ki, bizim-i�in-�eylerin
incelenmesi, ��renilmesi olanakl�d�r, bu bilimdir;
ama kendinde-�eylerin incelenmesi olanakl� de�ildir,
��nk�, bizim d��m�zda varolan �eyleri tan�yamay�z, bilemeyiz.

Bu d��n� tarz�n�n sonucu �udur: Bilinemezci, bilimi


kabul eder, ve ancak, do�adan b�t�n do�a�st� g��leri ��kar�p
atmak ko�uluyla bilim yap�labilece�inden, bilim kar��s�nda,
materyalisttir.

Ama eklemekte acele eder ki, bilim, bize ancak g�r�n�leri


verir, ve �te yandan, ger�ekte maddeden ba�ka bir �ey
bulunmad���n�, ya da hatta maddenin varoldu�unu, ya da
tanr�n�n varolmad���n�, hi�bir �ey tan�tlamaz. �nsan akl� bu
konuda hi�bir �ey bilemez, �yleyse bu konulara burnunu sokmamal�d�r.
Dinsel inan� gibi kendinde-�eyleri bilmenin
ba�ka yollar� varsa, bilinemezci, bunu da bilmek istemez ve
bunu tart�ma hakk�n� kendinde bulmaz.

Demek ki, bilinemezci, ya�am�n gidi�ine ve bilimin yap�s�na


gelince, materyalisttir; ama materyalizmi olumlamaya
c�ret edemeyen, her �eyden �nce idealistlerle sorun ��karmamaya
�al�an ve dinle �at�ma haline girmemeye �zen g�steren
bir materyalisttir. Utanga� bir materyalisttir. (Friedrich Engels,
�topik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm, Giri�, Sol Yay�nlar�,
Ankara 1993, s. 37.)

Vard��� sonu� �udur ki, bilimin derin de�erinden ku�ku


duymakla ve bilimde yaln�zca g�r�n�leri g�rmekle, bu
���nc� teori, bize, bilime hi�bir ger�eklik y�klememeyi ���tler
ve herhangi bir �eyi ��renmeye �al�man�n, ilerlemeye
katk�da bulunmak i�in �aba g�stermenin, tamamen yarars�z
oldu�unu ileri s�rer.

Bilinemezciler ��yle diyorlar: Eskiden, insanlar, g�ne�i


d�z bir daire olarak g�r�yorlard� ve ger�e�in �yle oldu�unu
san�yorlard�; yan�l�yorlard�. Bug�n, bilim bize, g�ne�in g�rd���m�z
gibi olmad���n� s�yl�yor ve her �eyi a��klayaca��n�
ileri s�r�yor. Ama gene biz biliyoruz ki, bilim de bir �nceki
g�n yapt���n�, bug�n y�karak, s�k s�k yan�l�yor. D�n yanl�
bug�n do�ru, ama yar�n yanl�. B�ylece, diye savunuyorlar
bilinemezciler, bilemeyiz; ak�l, bize kesin hi�bir bilgi. getirmez.
Ve e�er, �rne�in dinsel inan� gibi ak�ldan ba�ka ara�lar,
bize mutlak olarak kesin bilgiler vermeyi iddia ederlerse,
bilim, bizi bunlara inanmaktan bile al�koyamayacakt�r.
Bilime kar�� g�ven ve inanc� zay�flatarak, bilinemezcilik,
b�ylece, dinlere geri d�n�� haz�rlar.

V. BU ���NC� FELSEFE NASIL ��R�T�L�R?

G�rd�k ki, materyalistler, savlar�n� tan�tlamak i�in, yaln�zca


bilimden de�il, ama ayn� zamanda bilimlerin denetlenmesine
olanak veren deneyimden de yararlan�rlar. Prati�in
sa�lad��� �l��t sayesinde �eyler bilinebilir, tan�nabilir.

Bilinemezciler, bize d� d�nya vard�r ya da yoktur diye


iddia etmek olana�� yoktur, diyorlar.

Oysa, pratik ile d�nyan�n ve �eylerin varolduklar�n� biliyoruz.


Bizim �eylerden edindi�imiz fikirlerin akla-yatk�n,
ak�ls�z olmayan fikirler oldu�unu, �eylerle kendimiz aras�nda
kurdu�umuz ili�kilerin ger�ek ili�kiler oldu�unu biliyoruz.

Bu nesneleri, onlarda alg�lad���m�z niteliklere g�re, kendi


yarar�m�za kullanmaya ba�lad���m�z an, duyusal alg�lar�m�z�n
do�rulu�unu ya da yanl�l���n� yan�lmaz bir s�namadan
ge�irmekteyizdir. Bu alg�lar yanl�sa, bir nesnenin onlara
g�re kestirdi�imiz kullan�m yolunun da yanl� olmas� ve
�abam�z�n bo�a gitmesi gerekir. Ama amac�m�za varmay� ba�ar�rsak,
o nesne ile onun bizdeki ideas�n�n uyu�tu�unu anlarsak;
nesne, ere�imiz i�in kendisinden bekledi�imizi verirse,
o zaman bu, bizim o nesne ve onun nitelikleri �zerine
olan alg�lar�m�z�n kendi d��m�zdaki ger�eklikle uyu�tu�unun
o �l��de olumlu kan�t�d�r. Ve bir ba�ar�s�zl��a u�rad���m�z
zaman, ba�ar�s�zl���m�z�n nedenini bulmada genellikle
pek gecikmeyiz; kendisine dayanarak i� g�rd���m�z alg�n�n
ya eksik ve y�zlek, ya da ba�ka alg�lar�n sonu�lar� ile onlar�n
elvermedi�i bir tarzda birle�tirilmi� oldu�unu -kusurlu
usa vurma dedi�imiz �ey budur- anlar�z. Duyular�m�z� gerekti�i
gibi e�itmeye ve kullanmaya, ve eylemimizi gerekti�i
gibi edinilmi� ve kullan�lm� alg�lar�n belirledi�i s�n�rlar
i�inde tutmaya ne kadar dikkat edersek, eylemimizin sonucunun,
alg�lar�m�zla alg�lanan nesnelerin nesnel do�as� aras�ndaki
uyu�may� g�sterdi�ini o kadar iyi anlayaca��z. �imdiye
kadar, bilimsel olarak denetlenmi� duyu-alg�lar�m�z�n,
zihnimizde, do�alar� gere�i, d� alem bak�m�ndan ger�eklikle
�at�mal� idealar yaratt���, ya da d� alemle onun bizdeki
duyu-alg�lar� aras�nda bir i� ba�da�mazl�k bulundu�u sonucuna
varmam�za yola�an tek bir �rnek yoktur. (Friedrich Engels,
�topik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm, Giri�, s. 38.)

Engels'in t�mcesini alarak, ��re�in (varl���n�n -�.) kan�t�,


onun yenmesindedir (�ngiliz atas�z�) diyece�iz. E�er ��rek
varolmasayd�, ya da bir fikirden ba�ka bir �ey olmasayd�,
��re�i yedikten sonra a�l���m�z hi� de giderilmi� olmazd�.
Onun i�in �eyleri tan�mam�z ve f�kirlerimizin ger�e�e uyup
uymad�klar�n� g�rmemiz pekala m�mk�nd�r. Bilimin verilerini
deneyim yoluyla ve bilimlerin teorik sonu�lar�n�n pratikteki
uygulamalar� demek olan sanayi yoluyla denetlememiz
olana�� vard�r. E�er biz, yapay kau�uk elde edebiliyorsak,
bu, bilim, kau�uk olan bu kendinde-�eyi biliyor, tan�yor
demektir.

�u halde g�r�yoruz ki, kimin hakl� oldu�unu anlamaya


�al�mak yersiz ve gereksiz de�ildir, ��nk�, bilimin d�ebilece�i
teorik yan�lg�lar ortas�nda, deneyim, bize, her keresinde
ger�ekten bilimin hakl� oldu�unun kan�t�n� verir.

VI. VARGI
18. y�zy�ldan beri, bilinemezcilikten az ya da �ok yararlanm�
olan �e�itli d��n�rlerin, bu felsefeyi, bazan idealizme,
bazan da materyalizme do�ru �ekmi� olduklar�n� g�r�r�z.
Bu d��n�rler, Lenin'in dedi�i gibi, yeni s�zc�klerin ard�na
gizlenerek, hatta kendi d��nce d�zenlerini payandalamak
i�in bilimden yararland�klar�n� bile ileri s�rerek, iki
teori aras�nda kar��kl�k yaratmaktan ba�ka bir �ey yapmazlar;
b�ylelikle de, baz� ki�ilerin, bilimden yararland�klar� i�in
idealist olmad�klar�n�, ama kan�tlar�nda ta sonuna kadar
gitmeyi g�ze alamad�klar� ve tutarl� olmad�klar� i�in de materyalist
olmad�klar�n� bildirmek olana��n� veren rahat bir
felsefe edinmelerine olanak sa�lar.

Ger�ekten, bilinemezcilik, 'utanga�' bir materyalizmden


ba�ka nedir? Bilinemezci do�a kavram�, ba�tan sona materyalisttir.
B�t�n do�al alem, yasalara ba��ml�d�r, ve bir d�
etkinin i�e kar�mas�n� kesinlikle d�ar�r. Ancak, bilinemezci,
�unu ekler: bilinen evrenin �tesinde y�celerden y�ce bir
varl���n bulundu�unu ileri s�rmemizi de ��r�tmemizi de
sa�layacak hi�bir arac�m�z yoktur. (Friedrich Engels, �topik
Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm, Giri�, s. 37.)

Bu felsefe, demek ki idealizme yard�m ediyor ve bilinemezciler;


kendi uslamlamalar�nda tutars�z olduklar�ndan,
sonunda idealizme var�yorlar. Bilinemezciyi kaz�y�n, diyor
Lenin, idealisti bulacaks�n�z.

G�rd�k ki, materyalizm ile idealizmden hangisinin hakl�


oldu�u bilinebiliyor.

�imdi g�r�yoruz ki, bu iki felsefeyi uzla�t�rmak iddias�nda


olan teoriler, ger�ekte idealizmi tutmaktan ba�ka bir �ey
yapm�yorlar, felsefenin temel sorusuna ���nc� bir yan�t getirmiyorlar,
bu bak�mdan da, ���nc� bir felsefe yoktur.

OKUMA PAR�ALARI

V. �. Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm, s. 25-27;


145-152.

F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin


Sonu, s. 20 vd..

F. Engels, �topik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm, Giri�,


s. 30-55.

YOKLAMA SORULARI

G�R��

1. Militan i��i i�in, felsefe ��renmek ne �nem ta��r?

2. Militan i��i, i�in, diyalektik materyalizmi ��renmek


�zellikle ne �nem ta��r?

B�R�NC� B�L�M

1. Felsefenin temel sorunu nedir?


2. �dealizm ve materyalizm s�zc�klerinin yola�t���, devam
eden anlam kar��kl���n� a��klay�n�z ve d�zeltiniz

�K�NC� B�L�M

�dealistlerin ba�l�ca kan�tlar� nelerdir?

���NC� B�L�M

�dealizm ile materyalizmin birbirlerine kar�� olduklar�


noktalar nelerdir?

D�RD�NC� B�L�M

D�nyan�n yaln�zca bizim d��ncemizde mevcut oldu�unu


ileri s�renleri nas�l yan�tlamak gerekir?

BE��NC� B�L�M

�dealizm ile materyalizm aras�nda ���nc� bir felsefeye


yer var m�d�r?

:::::::::::::::::

�K�NC� KISIM

FELSEF� MATERYAL�ZM

:::::::::::::::::

B�R�NC� B�L�M

MADDE VE MATERYAL�STLER

I. Madde nedir?

II. Birbirini izleyen madde teorileri.

III. Materyalistlere g�re madde nedir?

IV. Uzay, zaman, hareket ve madde.

V. Varg�.

�LK�N b�t�n materyalistler i�in ortak olan fikirleri, bunu


izleyerek b�t�n materyalistlerin idealist felsefelere kar�� kan�tlar�n�
belirttikten, ve ensonu, bilinemezcili�in yan�lg�s�n�
g�sterdikten sonra, �imdi bu bilgilerden sonu�lar ��karaca��z
ve a�a��daki iki soruya kendi yan�tlar�m�z� getirerek materyalist
kan�tlar� g��lendirece�iz:

1. Madde nedir?

2. Materyalist olman�n anlam� nedir?

I. MADDE NED�R?
Sorunun �nemi. Ne zaman �n�m�zde ��z�mlenecek bir
sorun olsa, sorular�m�z� �ok a��k bir bi�imde sormal�y�z. Ger�ekten,
burada, doyurucu bir yan�t vermek o kadar kolay bir
i� de�ildir. Bu soruya yan�t verecek duruma gelebilmemiz
i�in, bir madde teorisi yapmam�z gerekir.

Genellikle, insanlar, maddenin, kendisine dokunulabilen,


dayan�kl� ve kat� bir �ey oldu�unu d��n�rler. Eski Yunan'da
da madde, bu bi�imde tan�mlan�yordu.

Bug�n, bilimlerin yard�m�yla, biliyoruz ki, bu tan�mlama


tam de�ildir.

II. B�RB�R�N� �ZLEYEN MADDE TEOR�LER�

(Amac�m�z, bilimsel a��klamalara giri�meden, maddeye


ili�kin �e�itli teorileri, olabildi�ince yal�n bir bi�imde g�zden
ge�irmektir.)

Eski Yunanl�larda, maddenin, sonsuz olarak b�l�nemeyen,


n�fuz edilemeyen dolu bir ger�ek oldu�u d��n�l�yordu.
Par�alar, bir andan sonra art�k b�l�nemez deniyordu ve
bu par�ac�klara atom (atom = b�l�nmez) ad� veriliyordu. �yleyse
bir masa, bir atomlar k�mesi, bir atomlar topa��d�r.
Gene, bu atomlar�n birbirlerinden farkl� olduklar� d��n�l�yordu;
zeytinya��n�n atomlar� gibi, p�r�zs�z ve yuvarlak
atomlar vard�, sirkenin atomlar� gibi, p�rt�kl� ve �engelli
atomlar vard�.

Bu teoriyi, d�nyan�n materyalist�e a��klamas�n� ilk kez


denemi� olan antik�a� materyalisti Demokritos kurmu�tur.
Demokritos, �rne�in, insan bedeninin kaba atomlardan olu�tu�unu,
ruhun ise daha ince atomlar y���n� oldu�unu d��n�yordu.
Ve tanr�lar�n varl���n� kabul etti�i, ama gene de
her �eyi maddeci bir bi�imde a��klamak istedi�i i�in, tanr�lar�n
kendilerinin de son derece ince atomlardan olu�tuklar�n�
s�yl�yordu.

19. y�zy�lda bu teori b�y�k bir de�i�ikli�e u�rad�.

Gene, maddenin atomlara b�l�nd���, atomlar�n da birbirlerini


�eken �ok kat� par�ac�klar oldu�u d��n�l�yordu.
Yunanl�lar�n teorisi terkedilmi�ti, ve bu atomlar, art�k p�r�zs�z
ya da �engel bi�iminde kabul edilmiyordu, ama n�fuz
edilmez, b�l�nmez olduklar�n� ve birbirlerine kar�� bir �ekim
hareketine tutulmu� bulunduklar� savunulmaya devam ediliyordu.

Bug�n, atomun n�fuz edilemez ve par�alara ayr�lmaz


(yani b�l�nmez) madde tanesi olmad���, ama atomun kendisinin
de, atom k�tlesinin hemen hemen t�m�n�n yo�unla�m�
bulundu�u bir �ekirde�in �evresinde b�y�k bir h�zla d�nen
ve elektron denilen par�ac�klardan (partik�llerden) olu�tu�u
tan�tlan�yor. Atomun kendisi n�tr ise de, elektronlar ve
�ekirdek bir elektrik y�k� ile y�kl�d�r, ama �ekirde�in pozitif
y�k�, elektronlar�n ta��d��� negatif y�klerin toplam�na
e�ittir. Madde, bu atomlardan olu�mu� bir k�tledir ve kendisi
�zerinde etkiye bir diren�le kar�� koyuyorsa, bu kendisini
olu�turan par�ac�klar�n hareketi nedeniyledir.
Maddenin elektiri�e ili�kin �zelliklerinin bulunu�u, �zellikle
elektronlar�n ke�fedilmesi, 20. y�zy�l�n ba��nda, idealistlerin,
bizzat maddenin varl���na kar�� bir sald�r�ya ge�melerine
yola�t�. ��yle iddia ediyorlard�: Elektronda maddi
olan hi�bir �ey yoktur. Elektron, hareket halindeki elektrik
y�k�nden fazla bir �ey de�ildir. Peki, negatif y�kte madde
yoksa, pozitif �ekirdekte neden olsun? Madde yokolmu�tur.
Yaln�zca enerji vard�r!

Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm'de (b�l�m V)


enerji ile maddenin birbirinden ayr�lmaz �eyler olduklar�n�
g�stererek, �eyleri yerli yerine oturtmu�tur. Enerji, maddidir
ve hareket, maddenin varolu� bi�iminden ba�ka bir �ey
de�ildir. K�sacas�, idealistler bilimin bulgular�n� tersine �evirerek
yorumluyorlard�. Bilim, maddenin o zamana kadar bilinmeyen
y�nlerini, g�r�n�mlerini, apa��k bir bi�imde ortaya
koyar koymaz, idealistler, hemen, madde ile hareketin birbirinden
ayr� iki ger�ek olduklar� san�ld��� zamanlarda, kendisi
hakk�nda sahip olunan eski fikre uygun olmad��� bahanesiyle,
maddenin varolmad��� sonucunu ��kar�yorlard�.
(Bu b�l�m�n Birbirini �zleyen Madde Teorileri ba�l��� alt�ndaki
ikinci kesimi, Luce Langevin ve Jean Orcel'in yard�m�yla yeniden
g�zden ge�irilerek d�zeltilmi�tir. Madde yap�s�n�n incelenmesinde
y�zy�l�n ba��ndan bu yana yap�lm� olan ilerlemeler hakk�nda
F. Joliot-Curie'ye bak�n�z: Textes Choisis, Editions Sociales,
s. 85-89.)

III. MATERYAL�STLERE G�RE MADDE NED�R?

Bu konuda, bir ayr�m yapmak zorunludur. �lkin �unu


g�rmek gerekir:

1. Madde nedir?

sonra,

2. Madde nas�ld�r?

Materyalistler, birinci soruya, madde, bizim ruhumuzdan


ba��ms�z, bir d� ger�ektir ve varolmak i�in bizim ruhumuza
gereksinmesi yoktur, yan�t�n� verirler. Lenin bu konuda,
��yle der: Madde kavram�, bize duyum i�inde verilen
nesnel ger�ekten ba�ka bir �ey ifade etmez
(V. �. Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm, s. 297.)

�imdi ikinci soruya, yani Madde nas�ld�r? sorusuna,


materyalistler, Buna yan�t vermek bize de�il, bilime d�er.
diyorlar.

Birinci yan�t, eski �a�lardan zaman�m�za kadar de�i�memi�tir:

�kinci yan�t ise de�i�ir ve de�i�mek zorundad�r, ��nk�


bilimlere, insan bilgilerinin durumuna ba�l�d�r. Bu, son ve
kesin bir yan�t olmuyor.

G�r�yoruz ki, sorunu iyi koymak ve idealistlerin iki sorunu


birbirine kar�t�rmalar�na izin vermemek mutlaka zorunludur.
Bu iki soruyu birbirinden ay�rmak, ba�l�ca sorunun
birinci soru oldu�unu ve bu soruya yan�t�m�z�n, eskiden beri;
her zaman de�i�mez kald���n� g�stermek �ok gereklidir.

��nk� maddenin biricik '�zelli�i', ki felsefi materyalizm


onun tan�nmas�na ba�l�d�r, nesnel bir ger�eklik olmas�, zihnimizin
d��nda varolmas� �zelli�idir.
(V. �. Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm, s. 297.)

IV. UZAY, ZAMAN, HAREKET VE MADDE

Maddenin bizim d��m�zda varoldu�unu iddia ediyorsak,


bunun ger�ekli�ini g�sterdi�imiz i�in, ayn� zamanda, biz
belirtmi� oluyoruz ki:

1. Madde, zaman ve uzay i�inde vard�r.

2. Madde hareket halindedir.

�dealistler ise, zaman�n ve uzay�n bizim ruhumuzun fikirleri


oldu�unu d��n�rler (bunu, ilk kez savunan Kant olmu�tur).
Onlara g�re, uzay, �eylere bizim verdi�imiz bir bi�imdir
ve insan ruhundan do�mu�tur. Zaman i�in de durum
ayn�d�r.

Materyalistler, tersine, iddia ederler ki, uzay bizde de�ildir,


ama biz uzay�n i�inde bulunuyoruz. Gene iddia ederler
ki, zaman, ya�am�m�z�n ak��n�n vazge�ilmez ko�uludur. Ve
o halde, zaman ve uzay, bizim d��m�zda varolan maddeden
ayr�lmazlar.

...her Varl���n temel bi�imleri uzay ve zamand�r, ve zaman


d��nda bir Varl�k, uzay d��nda bir Varl�k denli b�y�k
bir sa�mal�kt�r. (Friedrich Engels, Anti-D�hring, Sol Yay�nlar�,
Ankara 1995, s. 106.)

Demek ki, bilin�ten ba��ms�z bir ger�ek oldu�unu d��n�yoruz.


Hepimiz, d�nyan�n bizden �nce de varolmu� oldu�una
ve bizden sonra da varolmay� s�rd�rece�ine inan�yoruz.
D�nyan�n, varolmak i�in bize gereksinme duymad���na
inan�yoruz. Paris'in bizim do�u�umuzdan �nce varoldu�u ve
kesin olarak yerlebir edilmedik�e, bizim �l�m�m�zden sonra
da varolaca�� inanc�nday�z. Paris'in, kendisini d��nmedi�imiz
zamanda da varoldu�u gibi, hi�bir zaman ayak basmad���m�z
ve adlar�n� bile bilmedi�imiz onbinlerce kentin de bizim
haberimiz olmadan varolduklar�ndan eminiz. �nsanl���n
genel kan�s� bu yoldad�r. Bilimler, idealistlerin b�t�n
d�zenbazl�klar�n� s�f�ra indiren bu kan�t�, bir a��kl��a ve
sa�laml��a kavu�turmu�lard�r.

Do�a bilimleri, yery�z�n�n insan�n da, ba�ka herhangi


bir canl� varl���n da varolmad���, varolamad��� bir durumda
da, varoldu�unu kesin olarak do�rular. Organik madde, �ok
sonradan gelen bir olgudur, uzun bir evrimin �r�n�d�r.
(V. �. Lenin, Materyalizm ue Ampiryohritisizm, s. 72.)

Bilimler, bize, maddenin zaman ve uzay i�inde varoldu�unu


tan�tlarken, ayn� zamanda maddenin hareket halinde
oldu�unu da ��retirler. �a�da� bilimlerin bize sa�lad�klar�
bu son belginlik �ok �nemlidir, ��nk�, maddenin hareket yetene�i
bulunmad���, yani eylemsiz oldu�u yolundaki eski teoriyi
y�kmaktad�r.

Hareket maddenin varolu� bi�imidir. ... Hareketsiz madde,


maddesiz hareket denli ak�l almaz bir �eydir.
(Friedrich Engels, Anti-D�hring, s. 116.)

Biliyoruz ki, d�nya, bug�nk� durumuyla, her alanda


uzun bir evrimin �r�n�, bu bak�mdan, yava� ve s�rekli bir
hareketin �r�n�d�r. O halde, maddenin varl���n� ortaya
koyduktan sonra, kesinlikle belirtelim ki: Evren hareket
halindeki maddeden ba�ka bir �ey de�ildir ve bu hareket halindeki
madde, uzay ve zamandan ba�ka bir �eyin i�inde hareket edemez.
(V. �. Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm, s. 189.)

V. VARGI

G�sterilen bu ger�eklerden �u sonu� ��k�yor ki, tanr� fikri,


evrenin yarat�c�s� bir salt ruh fikri anlams�zd�r; ��nk�,
zaman ve uzay d��nda bir tanr�, varolamayacak bir �eydir.

Zaman d��nda varolan, yani hi�bir an varolmayan, ve


uzay d��nda varolan, yani hi�bir yerde varolmayan bir tanr�ya
inanmak i�in, idealist gizemcili�ine kat�lmak, bu nedenle
hi�bir bilimsel denetimi kabul etmemek gerekir.

Materyalistler, bilimin varg�lar�yla g��lenmi� olarak,


maddenin uzay i�inde ve belli bir anda (yani zaman i�inde)
varoldu�unu iddia ederler. O halde, evren yarad�lm� olamaz,
��nk�, tanr�ya d�nyay� yaratmak i�in hi�bir an olmam�
olan bir an gerekirdi (mademki tanr� i�in zaman mevcut
de�ildir) ve d�nyan�n hi�ten ortaya ��km�, yani yoktan var
edilmi� olmas� gerekirdi.

Yarad�l�� kabul etmek i�in, demek ki, ilkin evrenin varolmad���


bir an�n varoldu�unu, sonra da hi�ten bir �ey ��kt���n�
kabul etmek gerekir ki, bilim bunu kabul edemez.

G�r�yoruz ki, idealistlerin kan�tlar�, bilimlerle kar�� kar��ya


geldiklerinde, tutunamazlar; oysa materyalist filozoflar�n
kan�tlar�, bilimlerin kendilerinden ayr�lamazlar. B�ylece,
bir kez daha materyalizm ile bilimleri birbirine ba�layan
s�k� ili�kileri belirtmi� oluyoruz.

OKUMA PAR�ALARI

F. Engels, Anti D�hring, s. 116.

V. �. Lenin, Materyalizm ve Ampiryokritisizm, ���nc�


B�l�m, s. 153-161; Be�inci B�l�m, s. 277-349.

:::::::::::::::::

�K�NC� B�L�M

MATERYAL�ST OLMAK NE DEMEKT�R?


I. Teori ile prati�in birli�i.

II. D��nce alan�nda materyalizm yanl�s� olmak ne


demektir?

III. Pratikte nas�l materyalist olunur?

a) Sorunun birinci y�n�.

b) Sorunun ikinci y�n�.

IV. Varg�.

I. TEOR� �LE PRAT���N B�RL���

Y�r�tt���m�z incelemenin amac�, marksizmin ne oldu�unu


tan�tmak, materyalist felsefenin diyalektik materyalizm
haline gelerek, marksizmle nas�l �zde�le�ti�ini g�stermektir.
Daha �nceden biliyoruz ki, bu felsefenin temellerinden
biri, teori ile pratik aras�ndaki s�k� ba�d�r.

Materyalistlere g�re maddenin ne oldu�unu ve maddenin


nas�l oldu�unu g�rd�kten sonra, yani bu iki teorik sorudan
sonra, materyalist olman�n ne anlama geldi�ini, yani materyalistin
nas�l davrand���n� s�ylemek zorunludur. Bu da, bu
sorunlar�n pratik yan�d�r.

Materyalizmin esas�, d��ncenin kayna�� olarak, varl���


kabul etmektir. Ama s�rekli olarak bunu yinelemek yeterli
midir? Materyalizmin tutarl�, ger�ek bir yanl�s� olmak i�in:

1. d��nce alan�nda;

2. eylem alan�nda materyalist olmak gerekir.

II. D���NCE ALANINDA MATERYAL�ZM YANLISI OLMAK


NE DEMEKT�R?

D��nce alan�nda materyalizm yanl�s� olmak, materyalizmin


temel form�l�n�, yani varl���n d��nceyi yaratt���
form�l�n� ve bu form�l�n nas�l uygulanabilece�ini bilmektir.

Varl�k d��nceyi yarat�r dedi�imiz zaman, soyut bir form�l�


dile getirmi� oluyoruz, ��nk�, varl�k ve d��nce s�zleri
soyut s�zlerdir. Burada varl�k dendi�i zaman, s�zkonusu
olan, genel olarak varl�kt�r; d��nce dendi�inde de, genel
olarak d��nce denmek isteniyor. Varl�k genel olarak d��nce
gibi, �znel bir ger�ektir. (Birinci K�s�m, D�rd�nc� B�l�m,
�znel ger�ek ile nesnel ger�ekin a��klamas�na bak�n�z);
�znel ger�ek mevcut de�ildir, bu bir soyutlamad�r. O halde,
Varl�k d��nceyi yarat�r demek, soyut bir form�ld�r; ��nk�,
soyutlamalardan olu�mu�tur.

Bunun gibi, �rne�in, atlar� �ok iyi tan�yoruz, ama attan,


s�zetti�imiz zaman, genel olarak at demek istiyoruz; �yleyse
genel olarak at bir soyutlamad�r.
E�er at�n yerine genel olarak insan� ya da varl��� koyacak
olursak, bunlar da gene soyutlamalard�r.

Ama, genel olarak at mevcut de�ilse, nedir varolan? �zel


olarak atlar. Ben genel olarak atlara bak�yorum, �zel olarak
atlara de�il diyen bir veteriner, herkesi kendine g�ld�r�r,
insanlar hakk�nda ayn� �eyleri s�yleyecek bir doktor i�in de
durum ayn�d�r.

�yleyse, genel olarak varl�k yoktur, ama, �zel nitelikleri


olan �zel varl�klar vard�r. D��nce i�in de durum ayn�d�r.

Diyece�iz ki, �yleyse, genel olarak varl�k soyut bir �eydir.


�zel varl�k somut bir �eydir; genel olarak d��nce ve �zel
d��nce i�in de durum ayn�d�r.

Materyalist, Varl���n nerede oldu�unu, d��ncenin nerede


oldu�unu, b�t�n durumlarda tan�mas�n� ve somutla�t�rmas�n�
bilen kimsedir.

�rnek: beyin ve fikirlerimiz.

Genel soyut form�l�, somut bir form�le d�n�t�rmeyi


bilmemiz gerekir. Demek ki, materyalist, beyni varl�k olarak
ve fikirlerimizi d��nce olarak �zde�le�tirecektir. ��yle d��necektir:
fikirlerimizi (d��nceyi) yaratan beyindir (varl�kt�r).
Bu, basit bir �rnektir; ama biz, �imdi daha karma��k
bir �rne�i, insan toplumu �rne�ini ele alal�m ve bir materyalistin
nas�l uslamlayaca��n� g�relim.

Toplum ya�am� ana �izgileriyle bir ekonomik ya�amdan


ve bir siyasal ya�amdan olu�ur. Ekonomik ya�am ile siyasal
ya�am aras�ndaki ili�kiler nelerdir? ... Somut bir form�l haline
getirmek istedi�imiz bu soyut form�l�n birinci etkeni nedir?

Materyaliste g�re birinci etken, yani varl�k, toplumu toplum


yapan, ona can veren, ekonomik ya�amd�r. �kinci etken,
yani d��nce, varl�k taraf�ndan yarat�lm� olan ve ancak
onunla ya�ayabilen siyasal ya�amd�r.

Demek ki, materyalist, mademki siyasal ya�am, ekonomik


ya�am�n bir �r�n�d�r, ekonomik ya�am, siyasal ya�am�
a��klar diyecektir.

Burada �zeti yap�lan bu g�zlem, tarihsel materyalizmin


k�k�d�r ve ilk kez Marx ve Engels taraf�ndan yap�lm�t�r.

�te daha ince bir ba�ka �rnek: ozan. Elbette ki, ozan�
a��klamak i�in say�s�z ��eler i�in i�ine kar��r; ama biz,
burada, bu sorunun bir y�n�n� g�stermek istiyoruz.

Genellikle denilecektir ki, ozan (�iir) yazar; ��nk� esin,


onu yazmaya iter. B�yle s�ylemek, ozan�n, neden �unu de�il
de, daha �ok bunu yazd���n� a��klamaya yeter mi? Hay�r.
Ku�kusuz, ozan�n kafas�nda d��nceler vard�r, ama ozan,
ayn� zamanda, toplum i�inde ya�ayan bir varl�kt�r. G�rece�iz
ki, ilk etken, ozana kendi �zel ya�am�n� veren toplumdur;
ikinci etken, ozan�n beyninde ta��d��� fikirlerdir. O halde,
��elerden biri, ozan� a��klayan temel ��e, toplum, yani ozan�n
bu toplum i�inde ya�ad��� ortam olacakt�r. (Ozan ile diyalekti�i
okudu�umuz zaman tekrar kar��la�aca��z, ��nk� o
zaman bu sorunu iyice inceleyebilmek i�in b�t�n ��elere sahip
olaca��z.)

Biz, �rneklerle g�r�yoruz ki, materyalist, materyalizmin


form�l�n� her zaman ve her yerde, her an ve b�t�n durumlarda,
uygulamay� bilir.

III. PRAT�KTE NASIL MATERYAL�ST OLUNUR?

a) Sorunun birinci y�n�.

Yukarda g�rd�k ki, ���nc� bir felsefe yoktur, ve e�er


materyalizmin uygulanmas�nda tutarl� olunmazsa, ya idealist
olunur ya da idealizm ve materyalizm karmas� gibi bir
�ey elde edilir.

Burjuva bilgini, incelemelerinde ve deneylerinde, her zaman


materyalisttir. Bu normaldir, ��nk�, bilimde ilerlemek
i�in madde �zerinde �al�mak gerekir ve e�er bilgin, ger�ekten,
maddenin yaln�zca kendi ruhunda varoldu�unu d��nseydi,
deney yapmay� yersiz, gereksiz bulurdu.

�yleyse bir�ok bilgin t�r� vard�r.

1. Tutarl� ve bilin�li materyalist olan bilginler.


(Bak�n�z: P. Langevin, La Pensee et L'action, Editeurs Fran�ais
Reunis, Paris.)

2. Bilmeden materyalist olan bilginler; yani hemen hemen


hepsi, ��nk�, maddenin varl���n� tan�madan bilim yapmak
olana�� yoktur. Ama, bu sonuncular aras�nda ayr�m
yapmak gerekir:

(a) Materyalizmi izlemeye ba�layanlar ama yar� yolda


kalanlar, ��nk�, bunlar materyalist olduklar�n� s�ylemeyi
g�ze alamazlar; bunlar Engels'in utanga� materyalistler
dedi�i bilinemezcilerdir.

(b) Tutars�z ve bilmeden materyalist olan bilginler. Onlar,


laboratuvarda materyalisttir, ama i�lerinden ��kt�klar�nda
idealist, imanl� ve dindar olurlar.

Ger�ekte, bu son s�ylediklerimiz, fikirlerinde bir d�zen


sa�lamay� becerememi�ler ya da sa�lamak istememi�lerdir.
Kendi kendileriyle s�rekli olarak �eli�ki halindedirler. Zorunlu
olarak materyalist�e olan �al�malar�n�, felsefe anlay�lar�ndan
ayr� tutarlar. Bunlar bilgindir, ama gene de,
her ne kadar maddenin varl���n� kesin olarak yads�masalar
da, �eylerin ger�ek i�eri�ini bilmenin gereksiz oldu�unu d��n�rler
ki, bu de pek bilimsel bir tutum de�ildir. Bunlar,
bilgindir, ama gene de, hi�bir tan�ta gerek duymadan, olanaks�z
�eylere inan�rlar. (�rne�in Pasteur Branly ve daha
ba�kalar�, bilgin olmalar�na kar��n, tanr�ya inan�yorlard�,
e�er bir bilgin tutarl� ise dinsel inanc�ndan vazge�melidir.)
Bilim ve (dinsel) inan�, kesin olarak birbirine kar��d�r.
b) Sorunun ikinci y�n�.

Materyalizm ve eylem: Ger�ek materyalistin, bu felsefenin


temeli olan form�l�, her yerde ve her durumda uygulayan
ki�i oldu�u do�ru ise, bunu iyi uygulamaya �ok dikkat
etmelidir.

�imdi g�rd���m�z gibi, tutarl� olmak gerekir, ve tutarl�


bir materyalist olmak i�in de, materyalizmi eyleme aktarmak
gerekir.

Pratikte materyalist olmak, ger�e�i birinci ve en �nemli


etken olarak, d��nceyi ise ikinci etken olarak al�p, materyalizm
felsefesine uygun bir bi�imde davranmakt�r.

Hi� ak�llar�na getirmeden d��nceyi birinci etken olarak


alanlar ve b�yle ald�klar� anda bilmeksizin idealist olanlar�n
nas�l bir tutum tak�nd�klar�n� g�rece�iz.

1. D�nyada sanki tek ba��na imi� gibi ya�ayanlara ne denir?


Bireyci. O, kabu�una �ekilmi� olarak ya�ar; d� d�nya,
yaln�zca onun i�in vard�r. Onun i�in �nemli olan kendisi ve
kendi d��ncesidir. O, salt bir idealisttir ya da tekbenci (solipsiste)
denilen adamd�r. (Bu s�z�n anlam� i�in, Birinci K�s�m,
�kinci B�l�me bak�n�z.)

Bireyci bencildir ve bencil olmak, materyalist bir davran�


de�ildir. Bencil, evreni, kendi ki�ili�inde s�n�rland�r�r.

2. ��renmeye hevesli, ��renme zevki i�in ��renen kimse;


��renmeyi pek benimser, ��renmekte de g��l�k �ekmez,
ama ��rendiklerini yaln�zca kendine saklar. Kendisine ve
kendi d��ncesine her �eyden �ok �nem verir.

�dealist, d� d�nyaya, ger�e�e kapal�d�r. Materyalist ise,


her zaman ger�e�e a��kt�r; onun i�in, marksizm kurslar�n�
izleyenler ve kolayca ��renenler, ��rendiklerini ba�kalar�na
aktarmaya �al�mal�d�r.

3. Her �eyi kendine g�re d��nen ki�i, idealist bir bozulmaya


u�rar.

O, �rne�in, kendisi hakk�nda ho� olmayan �eyler s�ylenmi�


bulunan bir toplant� i�in, k�t� bir toplant� diyecektir.
�eyleri b�ylece ��z�mlememek gerekir; toplant�y� kendine
g�re de�il, ama �rg�te g�re, toplant�n�n amac�na g�re yarg�lamak
gerekir.

4. Sektarizm de materyalist bir tutum de�ildir. ��nk�,


sekter (ba�naz) ki�i, sorunlar� anlam�t�r, kendi kendisiyle
uyum i�inde oldu�undan, ba�kalar�n�n da kendisi gibi olmas�
gerekti�ini iddia eder. Bu da, gene kendi kendine ve kendi
kli�ine en b�y�k �nemi vermek demektir.

5. Doktriner de metinleri okumu�tur, bu metinlerden tan�mlamalar


��karm�t�r; ama materyalist metinleri aktarmakla
yetindi�i ve yaln�zca bu metinlerle oturup kalkt��� zaman,
gene idealist olur, ��nk� o zaman da ger�ek d�nya kaybolur.
O, ��rendi�i form�lleri, ger�e�e uygulamadan yineleyip
durur. En b�y�k �nemi, metinlere, fikirlere verir. Ya�am
onun bilincinde, metinler bi�iminde olup biter ve genellikle
doktrinerlerin, ayn� zamanda sekter oldu�u da g�r�l�r.

Devrimin bir e�itim sorunu oldu�unu sanmak ve devrimin


zorunlulu�u, i��ilere bir kez iyice anlat�l�nca, i��iler
bunu anlamal�d�rlar, e�er anlamak istemiyorlarsa, ille de
devrim yapmaya �al�mak gereksizdir demek de sekterliktir,
materyalist bir tutum de�ildir.

�nsanlar�n anlamad�klar� durumlar� saptamal�, neden


b�yle oldu�unu ara�t�rmal�, bask�y�, burjuva gazetelerinin,
radyo ve sineman�n propagandas�n� g�zlemeli ve bildiriler,
bro��rler, gazeteler ve okullar arac�l���yla ne istedi�imizi
anlatmak i�in elden gelen b�t�n yollar� ara�t�rmal�y�z.

Ger�ek duygusuna sahip olmamak, bulutlar �st�nde ya�amak,


durumlar� ve ger�ekleri hi� hesaba katmadan prati�e
ili�kin tasar�lar yapmak, ger�ekle�ebilir olup olmad�klar�na
bakmadan g�zel tasar�lara birinci derecede �nem vermek,
idealist�e bir tutumdur. Durmadan ele�tirenler, ama
i�lerin daha iyi y�r�mesi i�in hi�bir �ey yapmayanlar, hi�bir
��z�m �nermeyenler, kendi kendilerine kar�� ele�tiri duygusundan
yoksun olanlar, i�te b�t�n bunlar, tutarl� olmayan
materyalistlerdir.

IV. VARGI

Bu �rneklerle, g�r�yoruz ki, her birimizde az ya da �ok


bulunabilen bu kusurlar, idealist�e kusurlard�r. Biz, bu gibi
kusurlara tutuluyoruz, ��nk� biz prati�i teoriden ay�r�yoruz,
ve bizi etki alt�nda tutan burjuvazi, ger�e�e �nemini vermememizden
ho�lan�yor. �dealizmi tutan burjuvaziye g�re, teori
ile pratik tamamen birbirinden ayr�, birbiriyle hi�bir ili�kisi
olmayan iki �eydir. �yleyse bu kusurlar zararl�d�r, ve
biz onlara kar�� sava��m vermeliyiz, ��nk� sonunda, bunlar,
burjuvazinin i�ine yarar. K�saca, toplumun, e�itimimizin ve
k�lt�r�m�z�n teorik temellerinin bizde yaratt��� ve daha �ocuklu�umuzda
i�imize k�k salm� bu kusurlar�n, burjuvazinin
eseri oldu�u ortaya ��kmal� ve onlardan kurtulmal�y�z.

:::::::::::::::::

���NC� B�L�M

MATERYAL�ZM�N TAR�H�

I. Bu tarihi ��renme zorunlulu�u.

II. Marksizm-�ncesi materyalizm.

1. Yunan antik�a��.

2. �ngiliz materyalizmi.

3. Fransa'da materyalizm.
4. 18. y�zy�l materyalizmi.

III. �dealizm nereden gelir?

IV. Din nereden gelir?

V. Marksizm-�ncesi materyalizmin de�erleri.

VI. Marksizm-�ncesi materyalizmin kusurlar�.

BURAYA kadar genel olarak materyalizmin ne oldu�unu


ve b�t�n materyalistler i�in ortak olan fikirlerin neler olduklar�n�
inceledik. �imdi de materyalizmin, �a�da� materyalizme
var�ncaya kadar, antik�a�dan beri nas�l geli�ti�ini g�rece�iz.
K�sacas�, materyalizmin tarihini, ba�tan sona k�saca
g�zden ge�irece�iz.

Burada oldu�u gibi, birka� sayfa i�inde, materyalizmin


tarihinin 2.000 y�l�n� a��klamak gibi bir iddiam�z yok; yaln�zca
okura yol g�sterecek olan genel bilgileri vermek istiyoruz.

Bu tarihi, k�saca da olsa, iyi incelemek i�in, �eylerin ni�in


b�yle ortaya ��km� olduklar�n�, her an g�rmekten ka��n�lmamal�d�r.
Bu y�ntemi uygulamamaktansa, baz� tarihsel
adlar� anmadan atlay�p ge�mek, daha iyidir. Ama okurlar�m�z�n
kafalar�n� bir s�r� adla doldurmak istememekle birlikte,
kendilerince az�ok bilinen belliba�l� materyalist filozoflar�
tarih s�ras�na g�re anman�n gerekli oldu�unu d��n�yoruz.

Bu nedenle, i�i basitle�tirmek i�in, bu ilk sayfalar�, konunun


s�rf tarihsel yan�na ay�raca��z, sonra, bu b�l�m�n ikinci
k�sm�nda, materyalizmin evriminin ni�in bilinen geli�me bi�imini
ge�irmesi gerekti�ini g�rece�iz.

I. BU TAR�H� ��RENME ZORUNLULU�U

Burjuvazi, materyalizmin tarihini sevmez ve bunun i�indir


ki, burjuva kitaplar�nda ��retilen bu tarih, tamamen eksik
ve her zaman yanl�t�r. Bu tarihi tahrif i�in �e�itli yollar
kullan�l�r:

1. B�y�k materyalist d��n�rler bilmezlikten gelinemedi�ine


g�re, bu d��n�rler, materyalist incelemeleri d��nda
ne yazm�larsa onlardan s�zedilerek an�l�r ve bunlar�n materyalist
filozoflar olduklar�n� s�ylemek unutulur.

Liselerde ya da �niversitelerde okutulan felsefe tarihinde,


b�yle unutma olaylar�na pek �ok raslan�r ve biz �rnek
olarak, Marx ve Engels'ten �nce en b�y�k materyalist d��n�r
olan Diderot'yu anaca��z.

2. Tarih boyunca, tutars�z ya da bilmeksizin materyalist


olan say�s�z d��n�r ya�am�t�r. Yani onlar baz� yaz�lar�nda
materyalist, baz� yaz�lar�nda ise idealist idiler, �rne�in
Descartes gibi.

Oysa, burjuvazi taraf�ndan yaz�lan tarih, bu d��n�rlerin,


yaln�zca materyalizmi etkilemekle kalmam�, ayn� zamanda
bu felsefeden tam bir ak�m�n do�mas�n� sa�layan materyalist
d��ncelerini karanl�kta b�rakm�t�r.

3. Sonra, e�er baz� d��n�rleri g�zlerden gizlemede bu


iki tahrif y�ntemi ba�ar� sa�lamazsa, bu d��n�rler d�ped�z
has�ralt� edilir.

�te b�ylece, �a��n�n b�y�k d��n�rleri olan Holbach ve


Helvetius bilinmeden, 18. y�zy�l�n edebiyat ve felsefe tarihi
��retilir.

Bu ni�in b�yledir? ��nk� materyalizmin tarihi, d�nyan�n


sorunlar�n� anlamak ve bilmek i�in �zellikle ��reticidir
ve ��nk�, materyalizmin geli�mesi, y�netici s�n�flar�n ayr�cal�klar�n�
destekleyen ideolojiler i�in u�ursuz bir geli�medir.

Materyalizmin capcanl� ve her zaman hareket halinde


bir �ey olmas�na kar��n, burjuvazinin onu yirmi y�zy�ld�r
de�i�memi�, donup kal�pla�m� bir ��reti gibi sunmas�n�n
nedenleri bunlard�r.

Nas�l idealizm b�t�n bir dizi geli�im evrelerinden ge�mi�se,


materyalizm de ge�mi�tir. Materyalizm, do�a bilimleri
alan�nda �a� a�an her yeni bulu� ile ka��n�lmaz olarak bi�imini
de�i�tirmek zorundad�r. (Friedrich Engels, Ludwig Feuerbach ve
Klasik Alman Felsefesinin Sonu, s. 25.)

�zet olarak da olsa, materyalizmin tarihini incelemenin


gere�ini �imdi daha iyi anl�yoruz. Bu incelemeyi yapmak
i�in, 1 ba�lang��tan (Yunan antik�a��ndan) Marx ve Engels'e
kadar; 2 Marx ve Engels'in materyalizminden g�n�m�ze
kadar olan iki d�nemi birbirinden ay�rmal�y�z. (Bu
ikinci k�sm�, diyalektik materyalizm ile birlikte inceleyece�iz.)

Birinci d�neme, marksizm-�ncesi (premarxiste) materyalizm


diyoruz, ikincisine marksist materyalizm ya da diyalektik
materyalizm diyoruz.

II. MARKS�ZM-�NCES� MATERYAL�ZM

1. Yunan antik�a��.

Materyalizmin, her zaman bilimlere ba�l� ve bilimlerle


birlikte evrim g�steren ve ilerleyen bir ��reti oldu�unu
an�msayal�m. Yunan antik�a��nda, �� 6. ve 5. y�zy�llarda,
bilimler, fizik�ilerle birlikte boy vermeye ba�lad��� zaman,
bu �a��n (Thales, Anaksimenes, Heraklitos gibi) en iyi d��n�r
ve filozoflar�n� kendine �eken materyalist bir ak�m da ortaya
��k�yor. Bu ilk filozoflar, Engels'in dedi�i gibi, ister istemez
diyalektik�i olacaklard�r. Bunlar, her yerde hareket,
her yerde de�i�iklik bulunmas� ve �eylerin birbirlerinden
ayr�, tek ba�lar�na de�il, ama birbirleriyle s�k�ca ba�l� oldu�u
olgusuyla etkilendiler.

Diyalekti�in babas� denilen Heraklitos ��yle diyordu:

Hi�bir �ey hareketsiz de�ildir; her �ey akar; ayn� �rmakta


iki kez y�kan�lamaz, ��nk� �rmak ardarda gelen iki an
i�inde asla ayn� �rmak de�ildir; bir andan �tekine de�i�mi�tir;
ba�ka olmu�tur.

Heraklitos, ilk olarak, hareketi, de�i�meyi a��klamaya


�al��r ve �eylerin evriminin nedenlerini �eli�kide g�r�r.

Bu ilk filozoflar�n anlay�lar� do�ruydu, ama gene de bu


anlay�lar b�rak�ld�, ��nk� bu anlay�lar� �nsel (a priorz) olarak
form�le etmekle haks�z bir duruma d��yorlard�; bir
ba�ka deyi�le, bu �a��n bilimlerinin durumu, onlar�n ileri
s�rd�kleri fikirleri tan�tlamaya elveri�li de�ildi. �te yandan
diyalekti�in a��l�p geli�mesi i�in zorunlu olan toplumsal ko�ullar
(bunlar�n neler olduklar�n� daha ilerde g�rece�iz), hen�z
ger�ekle�memi�ti.

Ancak �ok sonra, 19. y�zy�ldad�r ki, diyalekti�in do�rulu�unu


tan�tlamaya (toplumsal ve d��nme d�zeyi bak�m�ndan)
olanak veren ko�ullar ger�ekle�eceklerdir.

Ba�ka Yunan d��n�rlerinin de materyalist anlay�lar�


oldu: Demokritos'un hocas� olan Leucippos (�� 5. y�zy�l)
daha o zaman, Demokritos'un teorisini kurdu�u atomlar sorununu
tart��yordu.

Demokritos'un ��retilisi Epik�ros (�� 341-270), felsefesi


orta�a� kilisesi taraf�ndan tamamen tahrif edilmi� olan �ok
b�y�k bir d��n�rd�r. Kilise, felsefi materyalizme kar�� kini
y�z�nden, Epik�ros'un ��retisini, son derece ahlaka ayk�r�
ve baya�� tutkular� savunan bir ��reti olarak sunmu�tur.
Ger�ekte ise, Epik�ros, d�nya zevklerinden elini ete�ini �ekmi�
bir ki�i idi ve onun felsefesi, insan ya�am�na, bilimsel
(dolay�s�yla dine kar��) bir temel kazand�rmay� hedef al�yordu.

B�t�n bu filozoflar, felsefenin, insanl���n yazg�s�na ba�l�


oldu�u bilincine sahiptiler ve biz, orada, daha �imdiden onlar
taraf�ndan, materyalizme kar�� ��kan resmi teoriye bir
muhalefet y�r�t�ld���n� sapt�yoruz.

Ama, antik�a� Yunanistan�'na b�y�k bir d��n�r egemendir.


Bu, daha �ok idealist olan Aristoteles'tir. Etkisi �ok
b�y�k olmu�tur. Bu nedenle, onu, �zellikle anmam�z gerekir.
Aristoteles, o �a��n, yeni bilimlerin yaratt��� bo�luklarla
dolup ta�an insan bilgilerinin bir envanterini haz�rlam�t�r.
Evrensel bir kafaya sahip olarak b�t�n konular �zerinde say�s�z
kitaplar yazm�t�r. Yaln�zca idealist e�ilimleri an�lan,
ama materyalist ve bilimsel y�nleri �zerinde durulmayan
Aristoteles, bilgisinin evrenselli�i ile orta�a��n sonuna kadar,
yani yirmi y�zy�l boyunca, felsefe anlay�lar� �zerinde
�ok etkili oldu.

Demek ki, bu d�nem boyunca, antik�a� gelene�i izlendi


ve ancak Aristoteles ile d��n�ld�. Amans�z bir bask�, ba�ka
t�rl� d��nenleri kas�p kavuruyordu. Ama her �eye kar��n;
orta�a��n sonlar�na do�ru, maddeyi yads�yan idealistler ile
maddi bir ger�e�in varoldu�unu d��nenler aras�nda bir sava��m
ba�lad�.
11. ve 12. y�zy�llarda, Fransa'da, �zellikle �ngiltere'de bu
�eki�me s�rd�.

Ba�lang��ta, materyalizmin geli�ti�i ba�l�ca �lke, �ngiltere'dir.


Marx ��yle der:

Materyalizm, B�y�k Britanya'n�n ger�ek �ocu�udur. (K. Marx-


F. Engels, Kutsal Aile, Sol Yay�nlar�, Ankara 1994, s. 171.)

K�sa bir s�re sonra, materyalizm, Fransa'da a��l�p geli�ecektir.


K�sacas�, 15. ve 16. y�zy�llarda, iki ak�m�n, �ngiliz
materyalizmi ile Frans�z materyalizminin ortaya ��kt���n�
g�r�yoruz ki, bu iki ak�m�n birle�mesi, 18. y�zy�l materyalizminin
geli�mesine �ok b�y�k bir katk�da bulunacakt�r.

2. �ngiliz materyalizmi.

�ngiliz materyalizminin... ger�ek atas� Bacon'd�r. Do�a


deneyine dayanan bilim, onun g�z�nde ger�ek bilimi olu�turur
ve duyulur fizik, ger�ek bilimin en soylu par�as�d�r.
(Marx-Engels, Kutsal Aile, s. 172.)

Bacon, bilimlerin incelenmesinde, deneysel y�ntemin kurucusu


olarak �n yapm�t�r. Onun i�in �nemli olan, bilimi,
do�an�n b�y�k kitab�nda okumakt�r, ve bu, bilimin, Aristoteles'in
birka� y�zy�l �nce b�rakt��� kitaplarda arand��� bir
�a�da, �zellikle ilgin�tir.

�rne�in fizik incelemesi yapmak i�in ��yle bir yol izleniyordu:


Belirli bir konuda Aristoteles'in yazd��� par�alar al�n�yordu;
sonra, b�y�k bir tanr�bilimci olan Aquinolu Thomas'�n
kitaplar� al�n�yor ve Aquinolu Thomas'�n, Aristoteles'in
par�alar� �zerine yazd�klar� okunuyordu. Profes�r ise,
ki�isel bir yorum yapm�yor, hele ne d��nd���n� hi� s�ylemiyordu,
ama Aristoteles'i ve Thomas'� yineleyen ���nc� bir
kitaba uyuyordu. �te orta�a��n skolastik denilen bilimi bu
idi: Bu, kitabi bir bilimdi, ��nk� yaln�zca kitaplarda inceleniyordu.

�te Bacon, do�an�n b�y�k kitab�n� incelemeye �a�r�da


bulunarak, bu skolasti�e, bu donmu� ��renime kar�� ��k�yordu.

Bu �a�da, bir soru soruluyordu:

Fikirlerimiz nereden geliyor? Bilgilerimiz nereden geliyor?


Her birimizin fikirleri var, ev fikri gibi. Materyalistler,
bize fikir, evler varoldu�u i�in gelir derler. �dealistler ise,
bize ev fikrini tanr�n�n verdi�ini d��n�rler. Bacon da, fikrin
yaln�zca �eyler g�r�ld��� ya da �eylere dokunuldu�u i�in
varoldu�unu s�yl�yor, ama bunu, hen�z tan�tlayam�yordu.

Fikirlerin deneyimden nas�l geldi�ini tan�tlamaya ilk giri�en


Locke ( 1632-1704) olmu�tur. Locke, b�t�n fikirlerin deneyimden
geldi�ini ve bize, fikirlerimizi yaln�z deneyimin
verdi�ini g�sterdi. �lk masa fikri, insana, daha masa olmadan
�nce gelmi�tir, ��nk�, o deneyiyle, daha �nce de bir a�a�
k�t���n� ya da bir ta�� masa gibi kullan�yordu.

�ngiliz materyalizmi, Locke'un fikirleri ile, 18. y�zy�l�n


ilk yar�s�nda, Fransa'ya ge�er; ��nk�, bu felsefe, �ngiltere'de
�zel bir bi�imde geli�mekte iken, Fransa'da da materyalist
bir ak�m olu�maktayd�.

3. Fransa'da materyalizm.

Descartes'tan (1596-1650) ba�layarak, Fransa'da da a��k�a


materyalist bir ak�m�n do�u�una yer verilebilir. Descartes'�n
bu felsefe �zerinde b�y�k bir etkisi olmu�tur, ama genellikle,
ondan s�zedilemez.

Feodal ideolojinin, bilimlerin i�inde bile capcanl� oldu�u,


g�rd���m�z gibi skolastik bir bi�imde inceleme yap�ld��� bu
�a�da, Descartes, bu durumla sava��ma giri�ti.

Dinsel anlay�, feodal ideolojinin i�ine i�lemi�tir. Bu bak�mdan


feodal ideoloji, kilisenin, tanr�n�n yery�z�ndeki temsilcisi
olarak, ger�e�i tekelinde bulundurmas�na dikkat eder.
Buradan ��kan sonu� �udur ki, d��ncesini, kilise ��reniminin
buyru�una ba��ml� k�lmayan hi� kimse, herhangi bir
do�ru ileri s�remez. Descartes, bu anlay�� topa tutuyor. Elbette
ki, kiliseye, kilise olarak sald�rmaz, ama y�reklilikle,
her insan�n, inans�n ya da inanmas�n, akl�n�n (do�al ��k�n)
deneyimiyle ger�e�e ula�abilece�ini ��retir.

Descartes, Y�ntem �zerine Konu�malar (Discours de la


methode) adl� kitab�n�n daha ba��nda, Sa�duyu, herkesin en
iyi payla�t��� �eydir diye a��klar. Bu nedenle, herkes bilim
�n�nde e�it haklara sahiptir. Ve �rne�in, o zaman�n hekimli�inin
g�zel bir ele�tirisini (Moliere'in Hastal�k Hastas�, Descartes'�n
ele�tirilerinin bir yank�s�d�r) yap�yordu, ��nk� bilimin
ger�ek bir bilim olmas� i�in, tek kan�tlar� Aristoteles
ve Aziz Thomas olan ve kendi zaman�na kadar ��retilenin
terkedilerek do�an�n ara�t�r�lmas� �zerine kurulmu� ger�ek
bir bilim olmas�n� istiyordu.

Descartes, 17. y�zy�l�n ba��nda ya��yordu; bunu izleyen


y�zy�lda, devrim patlak vermi�ti, bu nedenle denilebilir ki, o,
yeni bir d�nyaya, do�makta olan d�nyaya girmek �zere,
kaybolmakta olan bir d�nyadan ��k�yordu. Bu durum, Descartes'�
bir uzla�t�r�c� yapar; o, materyalist bir bilim yaratmak
ister, ama ayn� zamanda da idealisttir, ��nk� dini kurtarmak
ister.

Onun �a��nda, ni�in ya�ayan hayvanlar vard�r? diye bir


soru soruldu�u zaman, tanr�bilimin haz�r yan�tlar�na tamamen
uygun olan, ��nk� onlar� ya�atan bir ilke vard�r, diye
kar��l�k verilirdi. Descartes, tersine, hayvan ya�am� yasalar�n�n
yaln�zca maddede bulundu�unu savunuyordu. Ayr�ca,
�teki makinelerin demirden ve tahtadan yap�lm� olmalar�
gibi, hayvanlar�n da etten, kastan yap�lma makinelerden
ba�ka bir �ey olmad�klar�na inan�yor ve bunu iddia ediyordu.
Hatta, ne bu makinelerin, ne de �tekilerin duyumlar� olmad�klar�n�
d��n�yordu ve onun felsefesiyle �v�nen ki�iler,
Port-Royal manast�r�nda, haftalarca s�ren incelemeleri s�ras�nda
k�peklere bir �ey bat�r�ld��� zaman, ��yle diyorlard�:
Do�a ne kadar iyi yap�lm�, san�l�r ki ac� duyuyorlar!..
Materyalist Descartes'a g�re hayvanlar, demek ki, birer
makine idi. Ama insan, o ba�ka, ��nk� onun bir ruhu var, diyordu
idealist Descartes...

Descartes'�n geli�tirdi�i ve savundu�u fikirler, bir yandan


a��k�a materyalist olan bir felsefe ak�m�, beri yandan da
idealist bir ak�m do�uracakt�r.

Karteziyen (dekart��) materyalist kolu s�rd�renler aras�nda,


yaln�zca La Mettrie (1709-1751) �zerinde duraca��z.
La Mettrie, bu makine-hayvan tezini alarak, onu insana kadar
geni�letir. Ni�in insan da bir makine olmas�n?.. O, insan
ruhunun kendisini de fikirlerin mekanik bir bi�imde hareket
ettikleri bir mekanizma olarak g�r�r.

�te bu d�nemde, �ngiliz materyalizmi, Locke'un fikirleri


ile Fransa'ya girer. Bu iki ak�m�n bile�iminden, daha geli�mi�
bir materyalizm do�acakt�r. Bu da �u olacakt�r:

4. 18. y�zy�l materyalizmi.

Bu materyalizm, ayn� zamanda alk�lanmaya de�er yazarlar


ve d��nce sava���lar� olmas�n� da bilen filozoflar taraf�ndan
savunuldu; bunlar, her zaman toplumsal kurumlar�
ve dini ele�tirdikleri, teoriyi prati�e uygulad�klar� ve iktidara
kar�� s�rekli sava��m halinde olduklar� i�in, zaman zaman
Bastille ya da Vincennes zindanlar�na at�ld�lar.

Bunlar, �al�malar�n� b�y�k Ansiklopedi'de toplad�lar ve


orada materyalizmin yeni do�rultusunu saptad�lar. Ayr�ca,
b�y�k bir etki yaratt�lar, ��nk�, Engels'in de dedi�i gibi, bu
felsefe, b�t�n k�lt�rl� gen�li�in inanc�yd�.

Bu, Frans�z felsefe tarihinde de, Frans�z �zelli�i ta��yan


bir felsefenin ger�ekten halka maloldu�u tek �a� oldu.

1713'te Langres'da do�an ve 1784'te Paris'te �len Diderot,


b�t�n bu harekete egemendir. Burjuva tarihinin s�ylemedi�i,
ama her �eyden �nce s�ylenmesi gereken �ey, Diderot'nun,
Marx ve Engels'ten �nce, en b�y�k materyalist d��n�r
oldu�udur. Lenin, Diderot'nun, �a�da� (diyalektik)
materyalizmin sonu�lar�na hemen hemen ula�t���n� s�yler.

Diderot, ger�ek bir militan olmu�tur; her zaman kiliseye


kar��, toplumsal duruma kar�� sava�m�, zindanlar� tan�m�t�r.
�a�da� burjuvazi taraf�ndan yaz�lan tarih, onu �o�u kez
has�ralt� etmi�tir. Diderot'nun materyalizm �zerindeki pek
b�y�k etkisini anlamak i�in Diderot ile d'Alembert'in Diyaloglar�'n�,
Rameau'nun Ye�eni'ni, Kaderci Jacques'� okumak gerekir.
(Bak�n�z: Halk Klasikleri koleksiyonunda (Editions Sociales)
yay�nlanm� olan, Diderot (6 cilt), Holbach, Helvetius, La Mettrie ve
Morelly ile, bir �l��de de, Rousseau ve Voltaire'in metinleri.)

19. y�zy�l�n ilk yar�s�nda, tarihsel olaylar nedeniyle, materyalizmde


bir gerileme g�r�yoruz. B�t�n �lkelerin burjuvazisi,
idealizm ve dinden yana b�y�k bir propagandaya ba�l�yor,
��nk�, o, yaln�zca ilerici (materyalist) fikirlerin yay�lmas�n�
istememekle kalm�yor, ayr�ca iktidar� elinde tutabilmek
i�in d��n�rleri ve y���nlar� uyutmaya da gereksinme
duyuyor.

�te o s�rada, Almanya'da, Feuerbach'�n, b�t�n idealist


filozoflar�n ortas�nda, materyalizmi, i�tenlikle yeniden tahta
��kartarak (F. Engels, Ludwig Feuerbach ue Klasik Alman
Felsefesinin Sonu, s. 18.) materyalist inan�lar�n� a��klad���n�
g�r�yoruz.

Feuerbach, dinin ele�tirisini k�k�nden geli�tirerek, materyalizmin


unutulmu� olan temellerini sa�l�kl� ve g�n�ne
uygun bir bi�imde yeniden ele al�yor ve b�ylece �a��n�n filozoflar�n�
etkiliyor.

19. y�zy�lda, sayesinde bilimlerin �ok b�y�k bir ilerleme


kaydetti�i, �zellikle �� b�y�k bulu�un yap�ld��� d�neme, canl�
h�crenin, enerjinin d�n��m�n�n, evrimin (Darwin) bulunu�u
(F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin
Sonu, s. 45.) d�nemine geliyoruz; bunlar, Feuerbach taraf�ndan
etkilenmi� olan Marx ve Engels'in, bize �a�da� ya da diyalektik
materyalizmi vermek �zere, materyalizmi geli�tirmelerine
yola�acakt�r.

Marx ve Engels'ten �nceki materyalizmin tarihini, �ok


k�sa olarak, g�rm� bulunuyoruz. Marx ve Engels, kendilerinden
�nce gelen materyalistlerle, bir�ok ortak noktalarda
ayn� g�r�te olmakla birlikte, ayn� zamanda bu eski materyalistlerin
yap�tlar�nda bir�ok kusur ve bo�luk oldu�unu d��n�yorlard�.

Onlar�n marksizm-�ncesi materyalizmde yapt�klar� de�i�tirmeleri


anlamak i�in, bu kusur ve bo�luklar�n neler oldu�unu
ve ni�in b�yle oldu�unu ara�t�rmak kesin olarak zorunludur.

BA�KA bir deyi�le, materyalizmin ilerlemesine katk�s�


olan �e�itli d��n�rleri bir bir sayd�ktan sonra, bu ilerlemenin
nas�l ve hangi anlamda ger�ekle�ti�ini ve neden �u ya da
bu bi�imde bir evrim g�sterdi�ini ara�t�rmasayd�k, materyalizmin
tarihinin incelenmesi eksik kal�rd�.

�zellikle 18. y�zy�l materyalizmi ile ilgileniyoruz, ��nk�


bu materyalizm, materyalizm felsefesinin �e�itli ak�mlar�n�n
sonucu olmu�tur.

�u halde, bu materyalizmin yan�lg�lar� nelerdi, eksik


yanlar� nelerdi, onlar� inceleyece�iz; ama �eylere, hi�bir zaman
tekyanl� bir anlay�la de�il, tersine, b�t�n y�nlerini ele
alan bir anlay�la bakmam�z gerekti�inden, bu materyalizmin
erdemlerini, de�erli yanlar�n�n neler oldu�unu da belirtece�iz.

Ba�lang�c�nda diyalektik olan materyalizm, bu temeller


�zerinde geli�mesini s�rd�remedi. Bilimsel bilgilerin yetersizli�i
nedeniyle, diyalektik d��nme tarz� b�rak�lmak zorunda
kal�nd�. �nce bilimleri yaratmak ve geli�tirmek gerekiyordu.
S�re�leri incelemeden �nce, �eyleri incelemek gerekiyordu.
(F. Engels, Ludwig Feuerbach ue Klasik Alman Felsefesinin
Sonu, s. 44.)

Demek ki, materyalizm ile bilimler aras�ndaki s�k� birlik,


bu felsefeye, daha sa�lam ve bilimsel temeller �zerinde, yeniden
diyalektik materyalizm haline, yani Marx ve Engels'in
materyalizmi haline gelme olana��n� sa�layacakt�r.

�yleyse, materyalizmin do�um kayd�n�, bilimin do�um


kayd� yan�nda bulaca��z. Ama, biz materyalizmin nereden
geldi�ini her bulu�umuzda, idealizmin nereden geldi�ini de
ortaya koyabilece�iz.

III. �DEAL�ZM NEREDEN GEL�R?

�dealizm, tarih boyunca, e�er dinin yan�ba��nda varolabilmi�,


din taraf�ndan ho�g�r�yle kar��lanm� ve onanm�sa,
bu, asl�nda idealizmin dinden do�mas�ndan ve dinden t�remesindendir.

Lenin, bu konuda ��renmemiz gereken bir form�l yazm�t�r:


�dealizm, dinin ar�t�lm� ve inceltilmi� bir bi�iminden
ba�ka bir �ey de�ildir. Bu, ne demektir? Bu, idealizm,
kendi anlay�lar�n� dinden �ok daha esnek bir bi�imde sunabilir
demektir. Evrenin, karanl�klar �st�nde y�zmekte olan
bir ruh taraf�ndan yarat�lm� oldu�unu, tanr�n�n maddesiz
oldu�unu iddia etmek, sonra, birdenbire dinin yapt��� gibi,
tanr�n�n (kelam ile) konu�tu�unu ve tanr�n�n bir o�lu oldu�unu
(�sa) a��klamak, bunlar kabaca sunulmu� bir dizi fikirlerdir.
�dealizm, d�nyan�n ancak bizim d��ncemizde, bizim
ruhumuzda varoldu�unu iddia etmekle, kendini daha �st�
kapal� bir bi�imde sunar. Asl�nda, biz biliyoruz ki, bu da �z
olarak ayn� anlama gelir, ama bi�im olarak daha az kaba ve
daha incedir. Bunun i�in idealizm, dinin inceltilmi� bi�imidir.

�dealizm daha da i�lenmi�, daha da inceltilmi�tir, ��nk�


idealist filozoflar, tart�malarda, Berkeley'in diyaloglar�
Philono�s'�n zavall� Hylas'a yapt��� gibi, sorular� �nceden g�r�p
�nlemeyi ve tuzaklar kurmay� bilirler.

Ama idealizm dinden gelir demek, sorunu k�saca ge�i�tirmek,


ertelemektir, ve biz hemen kendimize sormal�y�z, o halde:

IV. D�N NEREDEN GEL�R?

Engels, bu konuda, bize �ok a��k bir yan�t vermi�tir:


Din, insan�n s�n�rl� anlay�lar�ndan do�mu�tur. (S�n�rl� burada
dar anlam�ndad�r.)

�lk insanlar i�in bu bilgisizlik iki katt�r: do�ay� bilmemek,


kendi kendilerini bilmemek. �lkel insanlar�n tarihini
incelerken, s�k s�k bu ikili bilgisizli�i d��nmek gerekir.

Gene de ilerlemi� bir uygarl�k sayd���m�z Yunan antik�a��nda,


bu bilgisizlik, bize �ocuksu g�r�n�r; �rne�in, Aristoteles'in
yery�z�n�n hareketsiz oldu�unu, evrenin merkezi oldu�unu
ve gezegenlerin yery�z�n�n �evresinde d�nd���n�
d��nd���n� g�rd���m�z zaman. (Aristoteles'e g�re, bu gezegenler
46 taneydi, bunlar bir tavana �ak�l� �iviler gibi k�m�ldamadan
ve bir b�t�n halinde, yery�z�n�n �evresinde
d�nmekte idi...)

Yunanl�lar, su, toprak, hava ve ate� dedikleri ve art�k ayr�t�r�lamayan


d�rt ��enin varoldu�unu d��n�yorlard�. B�t�n
bunlar�n yanl� oldu�unu biliyoruz, ��nk� �imdi art�k
suyu, topra�� ve havay� kendi ��elerine ay�rabiliyoruz ve ate�i
de bu yukardakilerle ayn� t�rden bir cisim saym�yoruz.

Yunanl�lar, bizzat insan hakk�nda da �ok bilgisizdiler,


��nk� organlar�m�z�n g�revlerini bilmiyorlard� ve �rne�in
y�re�in, cesaretin merkezi oldu�unu san�yorlard�.

Daha o zamandan �ok ilerlemi� sayd���m�z Yunan bilginlerinin


bilgisizli�i bu kadar b�y�k oldu�una g�re, onlardan
binlerce y�l �nce ya�am� insanlar�n bilgisizli�i ne olur?
�lkel insanlar�n do�a ve kendileri hakk�ndaki anlay�lar�;
bilgisizlik y�z�nden geli�memi�ti. Ama bu insanlar,
her�eye kar��n, e�yay� a��klamaya �al��yordu. �lkel insanlar
hakk�nda elimizde bulunan b�t�n belgeler, bize, d�lerin,
bu insanlar�n kafalar�nda, d��ncelerinde �ok yer tuttu�unu
s�yler. Daha ilk b�l�m�m�zde, insan�n bir e� varl���
oldu�una inanarak, bu d�ler sorununu, nas�l ��z�mlemi�
olduklar�n� g�rd�k. Ba�lang��ta, bu e�e ayr�ca maddi k�vam�
olan bir t�r saydam ve hafif bir beden atfediliyordu. �nsanda,
�l�mden sonra da ya�am�n� s�rd�ren maddesiz bir ilke,
ruhsal bir ilke oldu�u anlay��, �ok sonra do�mu�tur. (Ruhsal,
yani spirit�el s�zc���, ruhtan, yani esprit'den gelir ki,
esprit, Latincede, soluk demektir; son nefes ile birlikte giden
soluk esnas�nda, ruh (can, ame) ��kar ve yaln�z ikincinin
varl��� s�rer gider.) �yleyse, d��nceyi ve d�� a��klayan
ruhtur.

Orta�a�da, insanlar�n, ruh �zerine garip anlay�lar� vard�.


Ya�l� bir bedende ince bir ruh, ince bir bedende ise b�y�k
bir ruh oldu�u d��n�l�yordu. Bunun i�indir ki, bu �a�da,
�ileciler (zahitler, ascetes), b�y�k bir ruhlar� olsun diye, ruha
b�y�k bir bar�nak yapmak i�in s�k s�k uzun s�ren oru� tutuyorlard�.

�lkel insanlar, �nce saydam e� bi�iminde ve sonra ruh bi�iminde,


insan�n �l�m�nden sonra da ya�ad��� ruhsal ilkeyi
benimseyerek, tanr�lar� yaratt�lar.

�lkin insandan daha g��l�, gene de maddi bir bi�imde


bulunan varl�klara inan�rken, buradan yava� yava� bizimkinden
�st�n bir ruh bi�iminde tanr�lar�n varl���na inanmaya
vard�lar. B�ylece, Yunan antik�a��nda oldu�u gibi, her birinin
belirli bir g�revi olan birle�ik bir�ok tanr� yaratt�ktan
sonra, buradan tek tanr� anlay��na ula�t�lar. �te o zaman,
g�n�m�zdeki tektanr�c� din (Tektanr�c�l�k (Monotheisme),
Yunanca monos: bir tek - ve theos: tanr� s�zlerinden
olu�ur.) yarat�lm� oldu. B�ylece a��k�a g�r�yoruz ki,
dinin k�keni, bug�nk� bi�imiyle bile, bilgisizlik olmu�tur.

Demek ki, idealizm, insan�n s�n�rl�, dar anlay�lar�ndan,


bilgisizli�inden do�uyor; oysa materyalizm, tersine, bu s�n�rlar�n
geriye itilmesinden, geriletilmesinden do�ar.

Felsefe tarihi boyunca, idealizm ile materyalizm aras�ndaki


bu s�rekli sava��ma tan�k olaca��z. Materyalizm bilgisizli�in,
s�n�rlar�n� geriletmek ister, ve bu, materyalizmin zaferlerinden
biri, erdemlerinden biri olacakt�r. �dealizm ve
onu besleyen din, tersine, bilgisizli�in s�rd�r�lmesi i�in,
y���nlar�n bu bilgisizli�inden, onlara bask�y�, ekonomik ve toplumsal
s�m�r�y� kabul ettirmede yararlanmak i�in b�t�n
�abalar� harcar.

V. MARKS�ZM-�NCES� MATERYAL�ZM�N DE�ERLER�

Yunanl�larda, embriyon halinde bir bilim olu�ur olu�maz,


materyalizmin de do�du�unu g�rd�k. Bilim geli�ti�i zaman,
materyalizm de geli�ir ilkesini izleyerek, tarih boyunca
�unlar� sapt�yoruz:

1. Orta�a�da bilimlerde zay�f bir geli�me, materyalizmde


bir duraklama.

2. 17. ve 18. y�zy�llarda bilimlerde �ok b�y�k bir geli�meye


uygun d�en materyalizmde b�y�k bir geli�me. 18.
y�zy�l Frans�z materyalizmi, bilimlerdeki geli�menin dolays�z
sonucudur..

3. 19. y�zy�lda say�s�z b�y�k bulu�lara tan�k oluyoruz ve


materyalizm, Marx ve Engels ile b�y�k bir de�i�ikli�e u�ruyor.

4. Bug�n, bilimler ve ayn� zamanda da materyalizm b�y�k


bir h�zla ilerlemektedir. En iyi bilginlerin, �al�malar�nda,
diyalektik materyalizmi uygulad�klar� g�r�lmektedir.

Demek ki, idealizm ile materyalizmin k�kenleri tam� tam�na


birbirine kar��d�r; ve biz, y�zy�llar boyunca, bu iki felsefe
aras�nda, yaln�zca akademik olmayan ve zaman�m�zda
da devam eden bir sava��m oldu�unu g�r�yoruz.

�nsanl�k tarihinin i�inde ge�en bu sava��m, bilim ile bilgisizlik


aras�ndaki sava��md�r, iki ak�m aras�ndaki sava��md�r.
Biri, insanl��� bilgisizli�e do�ru �eker, onu bu bilgisizlik
i�inde tutar; �teki, tersine, bilgisizli�in yerine bilimi koyarak
insanlar� �zg�r k�lmaya, kurtarmaya y�nelir.

Bu sava��m, engizisyon d�neminde oldu�u gibi, zaman


zaman, �etin bi�imler alm�t�r. Engizisyon i�in, ba�ka bir�ok
�rnek aras�nda, Galilei �rne�ini alabiliriz. Galilei d�nyan�n
d�nd���n� ileri s�rer. Bu, �ncil'le ve Aristoteles ile �eli�en
yeni bir bilgidir: e�er d�nya d�n�yorsa, demek ki evrenin
merkezi de�ildir, k�saca evren i�inde bir noktad�r, �yleyse
yapmam�z gereken �ey, d��ncelerimizin s�n�rlar�n� geni�letmek
olmal�d�r. Acaba Galilei'nin bu bulu�u kar��s�nda ne yap�l�yor?

�nsanl��� bilgisizlik i�inde tutmak i�in dinsel bir mahkeme


kurulur ve Galilei pi�man olmaya zorlan�r.
(Galilei davas� i�in bak�n�z: P. Laberenne, L'Origine des Mondes,
Editeurs Fran�ais Reunis.) �te, bilgisizlik ile bilim aras�ndaki
sava��ma bir �rnek.

�u halde, bu �a��n filozoflar�n� ve bilginlerini, bilgisizli�in


bilime kar�� sava��m� i�indeki yerlerine bakarak yarg�lamal�y�z;
ve g�rece�iz ki, onlar, bilimi savunurken, kendileri
de, bilmeden materyalizmi savunmaktayd�lar. Bunun gibi,
Descartes da bize, d��nceleriyle, materyalizmi ileri g�t�rebilmi�
olan fikirler vermi�tir.

Ayr�ca, bu sava��m�n, tarih boyunca, yaln�zca teorik bir


sava��m de�il, ayn� zamanda toplumsal ve siyasal bir sava��m
oldu�unu da iyi g�rmek gerekir. Egemen s�n�flar, bu sava�ta
her zaman bilgisizlikten yanad�rlar. Bilim devrimcidir
ve insanl���n kurtulu�una katk�da bulunur.

Burjuvazinin durumu ilgin�tir. 18. y�zy�lda burjuvazi, feodal


s�n�f�n egemenli�i alt�ndad�r ve o s�ralarda bilimden yanad�r;
bilgisizli�e kar�� bir sava��m y�r�t�r ve bize Ansiklopedi'yi
(Bak�n�z: Pages Choisies de L'Encyclopedie, Les Classiques du
Peuple, Editions Sociales.) verir. 20. y�zy�lda burjuvazi egemen
s�n�ft�r ve bilgisizlikle bilim aras�ndaki bu sava��mda, o,
eskisinden �ok daha b�y�k bir vah�etle bilgisizlikten yanad�r
(hitlercili�i inceleyiniz).

�u halde g�r�yoruz ki, marksizm-�ncesi materyalizm,


�nemli bir rol oynam�t�r ve tarihsel �nemi �ok b�y�k
olmu�tur. Marksizm-�ncesi materyalizm, bu bilgisizlikle bilim
aras�ndaki sava��m boyunca, dine, yani bilgisizli�e kar�� olabilen
genel bir d�nya anlay�� geli�tirebilmi�tir. Ve gene materyalizmin
bu evrimi, materyalizm �al�malar�n�n bu ardarda
s�ralan�� iledir ki, diyalektik materyalizmin meydana
��kabilmesi i�in gerekli ko�ullar ger�ekle�ebilmi�tir.

VI. MARKS�ZM-�NCES� MATERYAL�ZM�N KUSURLARI

Materyalizmin evrimini anlamak ve kusurlar�n� ve bo�luklar�n�


iyi g�rebilmek i�in, bilimle materyalizmin birbirine
ba�l� oldu�unu hi�bir zaman unutmamak gerekir.

Ba�lang��ta, materyalizm, bilimlere g�re daha �ndeydi,


ve onun i�indir ki, bu felsefe, kendisini hemen kabul ettiremedi.
Diyalektik materyalizmin hakl� oldu�unu tan�tlamak
i�in, bilimleri kurmak ve geli�tirmek gerekiyordu, ama bu
yirmi y�zy�ldan fazla bir zaman alm�t�. Bu uzun d�nem
i�inde materyalizm, bilimlerden, �zellikle de bilimsel d��n�ten
ve ayn� zamanda en �ok geli�mi� �zel bilimlerden etkilendi.

Bunun i�indir ki, ge�ti�imiz y�zy�l�n (yani 18. y�zy�l�n)


materyalizmi her �eyden �ok mekanik�i idi, ��nk� bu �a�da,
b�t�n do�a bilimleri aras�nda yaln�z mekanik ve hen�z ancak
-yery�z�ndeki ve g�ky�z�ndeki- kat� cisimlerin mekani�i,
k�saca yer�ekimi mekani�i belli bir olgunla�ma durumuna
ula�m�t�. Kimya hen�z �ocuksu, filojistik bi�imiyle
vard�. Biyoloji hen�z kundaktan ��kmam�t�; bitkisel ve hayvansal
organizmalar ancak kabaca incelenebilmi�ti ve ancak
salt mekanik nedenlerle a��klan�yorlard�; Descartes i�in hayvan
nas�l bir makine ise, 18. y�zy�l�n materyalistlerine g�re
de insan �yle bir makineydi. (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve
Klasik Alman Felsefesinin Sonu, s. 25.)

H�ristiyan orta��n k� uykusu d�neminden sonra, bilimlerin


uzun ve yava� evriminden ��km� olan materyalizm,
i�te bu durumdayd�.

D�nyay� b�y�k bir mekanizma olarak kabul eden bu d�nemin


b�y�k yan�lg�s�, her �eyden, mekanik denilen bu bilimin
yasalar�na g�re sonu� ��karmak olmu�tur. Hareket, basit
bir mekanik hareket say�larak, ayn� olaylar�n da durmadan
yenilenmesi gerekti�i d��n�l�yordu. �eylerin makine
yan� g�r�l�yor, ama ya�ayan yan� g�r�lm�yordu. Onun i�in
bu materyalizme mekanik (ya da mekanik�i) materyalizm
denir.

Bir �rnek verelim: Bu materyalistler, d��nceyi nas�l


a��kl�yorlard�? ��yle: Nas�l karaci�er safray� salg�larsa,
beyin de d��nceyi salg�lar! Bu dar bir d��n�t�r! Marx'�n
materyalizmi, tersine, bir dizi a��kl�k getirir. D��ncelerimiz
yaln�zca beyinden gelmez. Fikirlerimizin, d��ncelerimizin
ni�in ��yle de�il de b�yle oldu�unu anlamaya �al�mam�z gerekir;
o zaman, bizim fikirlerimizi, toplumun, �evrenin vb.
belirledi�inin fark�na var�r�z. Mekanik�i materyalizm, d��nceyi
basit bir mekanik olay olarak kabul eder. Oysa d��nce,
daha �st�n bir �eydir. Mekanik yasalar�n da elbette
ki i�ledi�i, etkili oldu�u. ama daha �st s�radan yasalarca
daha geri plana at�ld�klar� kimyasal ve organik yap�daki
olaylara da yaln�z tek ba��na mekani�in uygulanmas�, klasik
Frans�z materyalizminin �zg�l, ama o d�nem i�in ka��n�lmaz
darl�klar�ndan biridir. (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik
Alman Felsefesinin Sonu, s. 25.)

�te 18. y�zy�l materyalizminin birinci b�y�k yanl��.


Bu yan�lg�n�n sonu�lar� �unlard� ki, o, genel olarak tarihi,
yani tarihsel geli�menin bak� a��s�n�, s�reci bilmiyordu;
bu materyalizm, d�nyan�n evrim g�stermedi�ini, d�zenli
aral�klarla birbirine benzer durumlar�n yeniden ortaya ��kt���n�
d��n�yordu ve insan�n ve hayvanlar�n evrimi diye bir
�eyi de akl�ndan ge�irmiyordu.

Bu materyalizmin ikinci �zg�l darl���, evreni bir s�re�


olarak, kesintisiz tarihsel geli�me yolunda bir madde olarak
kavramadaki yetersizli�idir. Bu, o �a�da do�a bilimlerinin
ula�m� olduklar� d�zeye ve bu do�a bilimlerine ba�l� olan
metafizik, (Bundan sonraki k�s�mda metafizik y�ntemin
incelenmesine ba�layaca��z.) yani anti-diyalektik felsefe
tarz�na uygun d��yordu. Do�an�n, aral�ks�z s�r�p giden bir
hareket i�inde oldu�u biliniyordu. Ama, �a��n fikirlerine g�re,
bu hareket, gene ayn� �ekilde aral�ks�z s�r�p giden bir �ember
�iziyordu ve bu y�zden de hi� ilerlemiyordu; daima ayn� sonu�lar�
veriyordu. (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman
Felsefesinin Sonu, s. 26.)

�te bu materyalizmin ikinci yanl��.

���nc� yan�lg�s�, kendi d��ncelerine fazla dalmas�, i�ine


kapanmas�d�r; bu materyalizm, insan eyleminin d�nyadaki
ve toplumdaki rol�n� yeteri kadar g�rm�yordu. Marx'�n
materyalizmi, d�nyay� yaln�z a��klamakla yetinmememizi,
ayn� zamanda, onu de�i�tirmemiz gerekti�ini de ��retir. �nsan,
tarihte, d�nyay� de�i�ikli�e u�ratabilecek etkin bir ��edir.

Rus kom�nistlerinin eylemi, yaln�zca devrimi haz�rlamak,


yapmak ve ba�ar�ya ula�t�rmak yetene�inin de�il, ayn�
zamanda, 1918'den beri, b�y�k g��l�klerin ortas�nda sosyalizmi
kurmak yetene�inin de canl� bir �rne�idir.

Marksizm-�ncesi materyalizm, bu insan eylemi anlay��n�n


bilincinde de�ildi. O �a�da, insan ortam�n (Toplumsal ortam
s�zkonusudur.) bir �r�n�d�r diye d��n�l�yordu; oysa Marx bize
��retiyor ki, ortam, insan�n bir �r�n�d�r ve �yleyse insan da,
ba�lang��ta verilen baz� ko�ullar alt�nda, kendi �z etkinli�inin
�r�n�d�r. �nsan nas�l ortam�n etkisine u�rarsa, kendisi de ortam�,
toplumu de�i�tirebilir; �yleyse, buna g�re, kendisini de de�i�tirebilir.

Demek ki, 18. y�zy�l�n materyalizmi, fazlaca d��ncelerine


dal�p kal�yordu, ��nk� her �eyin bir tarihsel geli�mesi oldu�unu
bilmiyordu. Ama bu, o zaman i�in ka��n�lmaz bir
�eydi; ��nk� bilimsel bilgiler, d�nyay� ve �eyleri eski d��nme
y�nteminden, yani metafizikten ba�ka bir y�ntem kullanarak
kavrayabilmek i�in yeteri kadar ileri gitmemi�ti.

OKUMA PAR�ALARI

K. Marx-F. Engels, Kutsal Aile, s. 168-179.

Karl Marx, Feuerbach �zerine Tezler, Alman �deolojisi,


s. 20-26.

Plehanov, Materyalizm Tarihi �zerine Deneme (Holbach,


Helvetius, Marx), Editions Sociales, 1957.

YOKLAMA SORULARI

B�R�NC� B�L�M

Pasteur, ayn� zamanda, hem bilgin, hem de dinsel inan�


sahibi nas�l olabiliyordu?

�K�NC� B�L�M

Kitaplar� incelemenin ayn� zamanda, hem zorunlu, hem


de yetersiz oldu�unu g�steriniz.

���NC� B�L�M

1. Diyalektik materyalizm neden antik�a�da do�mad�?

2. Yunan antik�a��ndan 18. y�zy�la kadar ba�l�ca materyalist


ak�mlar� g�steriniz.

3. 18. y�zy�l materyalizminin yanl�lar� ve de�erleri nelerdir?

YAZILI �DEV

Bir idealist ile bir materyalist aras�nda, tanr� �zerine bir


s�yle�i tasarlay�n�z.

:::::::::::::::::

���NC� KISIM

METAF�Z���N �NCELENMES�
:::::::::::::::::

TEK B�L�M

METAF�Z�K Y�NTEM NED�R?

I. Bu y�ntemin temel �zellikleri.

1. Birinci temel �zellik: �zde�lik ilkesi.

2. �kinci temel �zellik: �eylerden ay�rma (tecrit).

3. ���nc� temel �zellik: Sonsuz ve a��lmaz b�lmeler.

4. D�rd�nc� temel �zellik: Kar��tlar�n kar�� kar��ya


konmas�.

II. �zet.

III. Metafizik do�a anlay��.

IV. Metafizik toplum anlay��.

V. Metafizik d��nce anlay��.

VI. Mant�k nedir?

VII. Metafizik s�zc���n�n a��klamas�.

B�L�YORUZ K�, 18. y�zy�l materyalistlerinin yanl�lar�,


onlar�n d��n�; bi�imlerinden, onlar�n, metafizik y�ntem
dedi�imiz �zel ara�t�rma y�ntemlerinden gelmektedir. �yleyse,
metafizik y�ntem, �zel bir d�nya anlay��n� anlat�r, ve
belirtmemiz gerekir ki, nas�l marksist materyalizmi, marksizm-�ncesi
materyalizmin kar��s�na koyuyorsak, diyalektik
materyalizmi de metafizik materyalizmin kar��s�na koyuyoruz.

Bunun i�in, daha sonra, kar��t�, diyalektik materyalizmi


incelemek i�in �imdi bu metafizik y�ntemin ne oldu�unu
��renmemiz gerekir.

I. BU Y�NTEM�N TEMEL �ZELL�KLER�

Burada Hegel'in 'metafizik' y�ntem dedi�i... eski ara�t�rma


ve d��nme y�ntemini (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik
Alman Felsefesinin Sonu, s. 43.) inceleyece�iz.

Hemen basit bir g�zlemle i�e ba�layal�m. �nsanlar�n �o�una,


hangisi daha do�al gelir: hareket mi, hareketsizlik mi?
Onlara g�re �eylerin ola�an (normal) durumu nedir: durgunluk
mu, de�i�kenlik mi?

Genellikle, hareketten �nce durgunlu�un varoldu�u ve


bir �eyin harekete ba�layabilmesi i�in �nce durgunluk halinde
bulundu�u d��n�l�r.

Kutsal kitap da, bize, tanr� taraf�ndan yarat�lm� olan


evrenden �nce, hareketsiz sonsuzlu�un, yani durgunlu�un
varoldu�unu s�yl�yor.

�te s�k s�k kulland���m�z baz� s�zc�kler: durgunluk ve


hareketsizlik, hareket ve de�i�me. Ama bu son iki s�zc�k, e�
anlaml� de�illerdir.

Hareket, s�zc���n dar anlam�nda, yer de�i�tirmedir. �rnek:


d�en bir ta�, y�r�yen bir tren hareket halindedir.

De�i�me, s�zc���n tam anlam�yla, bir bi�imden ba�ka


bir bi�ime ge�mektir. Yapraklar�n� d�ken bir a�a�, bi�im
de�i�tirmi�tir. Ama de�i�iklik ayn� zamanda bir durumdan
ba�ka bir duruma ge�i�tir. �rnek: hava solunulamaz hale
gelmi�; bu de�i�medir.

�u halde, hareket, yer de�i�tirme anlam�na gelir; de�i�me,


de�i�iklik ise, bi�im ya da durum de�i�tirmek demektir.
Anlam kar��kl���n� �nlemek i�in bu ayr�ma sayg� g�sterece�iz
(diyalekti�i inceledi�imiz zaman bu s�zc�klerin anlamlar�n�
yeniden g�rmemiz gerekecek).

G�rm� bulunuyoruz ki, genel bir bi�imde, hareket ve


de�i�menin durgunluktan daha az ola�an oldu�u d��n�l�r,
ve biz, �eyleri, de�i�mesiz ve durgun saymay� ye� tutar�z.

�rnek: Biz, bir �ift sar� ayakkab� ald�k, bir zaman sonra,
bir�ok onar�mdan (pen�e, topuk de�i�tirme, bir�ok yamadan)
sonra, biz, gene de sar� ayakkab�lar�m� giyece�im diyoruz,
onlar�n art�k o ayn� ayakkab�lar olmad�klar�n� hi� hesaba
katm�yoruz. Onlar, bizim i�in, hep �u zaman, bu fiyata sat�n
ald���m�z sar� ayakkab�lard�r. Ayakkab�lar�n��zda sonradan
meydana gelen de�i�meyi dikkate alm�yoruz. Onlar daima
ayn�d�rlar, onlar �zde�tirler. Biz, yaln�z �zde�li�i g�rd���m�z
i�in, sanki �nemli bir �ey olmam� gibi, de�i�ikli�i
�nemsemiyoruz. �te bu da:

1. Metafizik y�ntemin birinci temel �zelli�i: �zde�lik ilkesi.

Bu olaylar kar��s�nda hareketsizli�i harekete, �zde�li�i


de�i�meye tercih etmekten ibarettir.

Bu tercih, metafizik y�nteminin birinci temel �zelli�ini


olu�turur ve b�t�n bir d�nya anlay��ndan ileri gelir. Evren
dondurulmu� gibi d��n�l�r, diyecektir Engels. Do�a i�in,
toplum ve insan i�in de ayn� �ey d��n�lecek. Onun i�in s�k
s�k g�ne�in alt�nda yeni olan bir �ey yok diye iddia edilir.
Bu, evren hareketsiz ve �zde� kalm� oldu�undan, sonsuzdan
beri, hi�bir de�i�me olmam�t�r demektir. Bununla, ayn�
zamanda, d�nem d�nem ayn� olaylara d�n�ld��� de anlat�l�r.
Tanr�, bal�klar�, ku�lar�, memelileri vb. olu�turarak d�nyay�
yaratt� ve o zamandan beri hi�bir �ey de�i�medi, d�nya
k�m�ldamad�. Gene denir ki, insanlar hep ayn�d�r, sanki insanlar
sonsuzdan beri de�i�medi.

Her g�n kullan�lan bu deyimler bizim i�imizde ta derinlere


kadar k�k salm� olan bir anlay��n yans�s�d�rlar ve burjuvazi
bu yanl�tan sonuna kadar yararlan�r.
Sosyalizm ele�tirilirken, �ok sevdikleri kan�tlardan birini,
insan bencildir, onu zor alt�nda tutmak i�in sava��mc� bir
bask� zorunludur, yoksa kar��kl�k egemen olurdu kan�t�n�
�ne s�rerler. Bu da, gene, insan�n her zaman i�in de�i�mez
bir do�as� oldu�unu d��nen bu metafizik anlay��n sonucudur.

Elbette, birdenbire kom�nist bir d�zende ya�ama olana��na


sahip olsayd�k, yani �r�nler, herkesin eme�ine g�re de�il de
gereksinmesine g�re �le�tirilmeye hemen kalk��lsayd�,
besbelli ki, gereksinmesinden fazlas�na sahip olma heveslerini
kar��lamak isteyenlerin sald�r�s�na u�rayacak ve b�yle
bir toplum y�netilemeyecekti. Bu b�yle olmakla birlikte,
gene de kom�nist toplum yukarda belirtildi�i gibidir ve bu
da akla-uygundur. Ama i�imizde k�k salm� metafizik bir
anlay� y�z�ndendir ki, g�reli olarak, gelece�in insan�n�n,
uzak bir gelecekte de bug�n�n insan�na benzer bir bi�imde
ya�ayaca��n� tasarl�yoruz.

Bu bak�mdan, sosyalist ya da kom�nist toplumun ya�anabilir


bir toplum olmad���, ��nk� insan�n bencil oldu�u ifade
edilirken, toplum de�i�ti�i zaman insan�n da de�i�ece�i
unutuluyor.

Sovyetler Birli�i �zerine, her g�n birtak�m ele�tiriler i�itilir.


Bu ele�tiriler, onlar� dile getirenlerin �eyleri kavramadaki
g��s�zl�klerini g�zlerimizin �n�ne sermektedir. Bu onlar�n
metafizik bir d�nya anlay��na sahip olmalar�ndan,
�eyleri metafizik bir bi�imde anlamalar�ndan ileri gelir.

Verebilece�imiz bir�ok �rnekten yaln�zca �unu ele alal�m:


Bize diyorlar ki, Sovyetler Birli�i'nde, bir i��i, �rettiklerinin
toplam de�erine kar��l�k olmayan bir �cret almaktad�r;
demek ki bir art�-de�er vard�r, yani onun �cretinden bir miktar
al�nmaktad�r. �yleyse �al�nmaktad�r. Fransa'da da durum
ayn�d�r, i��iler s�m�r�l�yor; �u halde bir Sovyet i��isi
ile bir Frans�z i��isi aras�nda fark yoktur.

Metafizik anlay� bu �rne�in neresindedir? Bu anlay�,


burada, iki tip toplum oldu�unun dikkate al�nmamas�nda,
iki toplum aras�ndaki ayr�l�klar�n hesaba kat�lmamas�ndad�r.
Burada ve orada, her iki �lkede, art�-de�erin varoldu�unu
sanmak da, insan�n ve makinenin art�k Fransa'daki ile
ayn� ekonomik ve toplumsal anlam� olmayan SSCB'de ortaya
��kan de�i�meleri dikkate almaks�z�n, metafizik bir bi�imde
d��nmek demektir. Oysa, bizim �lkemizde, eme�ini s�m�rmek
i�in insan ve makine (patronun hizmetinde) �retmek
i�in vard�r. SSCB'de ise, insan, kendi eme�inin meyvesinden
yararlanmak i�in ve makine (insan�n hizmetinde) �retmek
i�in vard�r. Fransa'da art�-de�er patrona gider, SSCB'de ise
sosyalist devlete, yani s�m�r�c� olmayan ortakl��a gider.
�eyler de�i�mi�tir.

�u halde; bu �rnekte g�r�yoruz ki, yarg�lama yanl�lar�,


iyi niyetli olanlarda, metafizik bir d��nce y�nteminden,
�zellikle bu y�ntemin birinci temel �zelli�inin, yani de�i�meye
de�er vermemek, hareketsizli�i se�mek ya da k�saca, �zde�li�i
sonsuzla�t�rmaya y�nelik olmak bi�iminde kendini
g�steren temel �zelli�in uygulanmas�ndan ileri gelmektedir.

Peki ama nedir bu �zde�lik? Diyelim ki, 1 Ocak 1935'te


tamamlanan bir evin yap�l��n� g�rd�k. 1 Ocak 1936'da ve
bunu izleyen di�er y�llarda, bu evin, �zde� bir ev oldu�unu
s�yleyece�iz, ��nk� hep iki katl�d�r, �n y�z�nde hep yirmi
penceresi ve iki kap�s� vb. vard�r, ��nk� o hep ayn� kal�yor,
de�i�miyor, farkl� de�ildir. Demek ki, �zde� olmak, ayn� kalmakt�r,
ba�ka olmamakt�r. Ama gene de bu ev de�i�mi�tir! O
yaln�zca ilk bak�ta, y�zeysel olarak, ayn� kal�yor. �eyleri
daha yak�ndan g�ren mimar ya da duvarc� ustas�, evin yap�l��ndan
bir hafta sonra art�k onun ayn� ev olmad���n� iyi bilir:
�urada burada k���k bir �atlak olu�mu�tur, �urada bir
ta� oynam�t�r, �tede rengi solmu�tur vb.. �u halde �eyler,
ancak kaba olarak d��n�ld�klerinde, �zde� gibi g�r�n�rler.
Ayr�nt�lar�yla tahlil edildiklerinde, durmadan de�i�tikleri
(anla��l�r).

�yleyse, metafizik y�ntemin birinci temel �zelli�inin,


pratik sonu�lar� nelerdir?

Biz, �eylerde �zde�lik g�rmeyi, yani onlar� ayn� kalm�


g�rmeyi daha �ok sevdi�imiz i�in, �rne�in ��yle diyoruz: Ya�am
ya�amd�r ve �l�m �l�md�r. �ddia ediyoruz ki, ya�am
(ayn�) ya�am olarak kal�yor, �l�m de ayn� �l�m olarak kal�yor;
her �ey bunun gibi.

�eyleri kendi �zde�i i�inde d��nmeye al�t���m�z i�in,


onlar� birbirlerinden ay�r�yoruz. Bir sandalye, bir sandalyedir
demek, do�al bir ger�e�i belirtmektir, ama bu, �zde�lik
�zerine parmak basmak ve ayn� zamanda, bu bir sandalye
de�ildir, bir ba�ka �eydir, demektir.

Bunu s�ylemek o kadar do�al bir �eydir ki, onun alt�n� �izerek
belirtmek, �ocuk�a g�r�n�r. Ayn� t�rden fikirlerle ��yle
diyece�iz: At, att�r ve at olmayan bir ba�ka �eydir. �u
halde sandalyeyi bir yana, at� bir yana ay�r�yoruz ve her �ey
i�in ayn� �eyi yap�yoruz. B�ylece, �eyleri kesinlikle birbirinden
ay�rarak, ay�rdediyoruz, ve d�nyay� ay�rdedilmi� �eylerin
bir koleksiyonu haline d�n�t�r�yoruz, bu da:

2. Metafizik y�ntemin. ikinci temel �zelli�i: �eylerden ay�rma


(tecrit).

�imdi s�ylediklerimiz bize �yle do�al g�r�n�r ki, bunu


s�ylemek de ne oluyor diye kendi kendine sorabilir insan.
G�rece�iz ki, her �eye kar��n bunu s�ylemek zorunlu idi,
��nk� bu d��n� tarz�, bizi �eyleri belli bir a��dan g�rmeye
g�t�r�r.

Ve gene bu y�ntemin ikinci temel �zelli�ini de, pratik sonu�lar�yla


de�erlendirece�iz.

G�nl�k ya�amda, hayvanlar� ele al�r ve onlar hakk�nda,


varl�klar� birbirinden ay�rarak d��n�rsek, ba�ka ba�ka
cinslerden ve t�rlerden olan varl�klar aras�nda ortak olan
�eyleri g�rmeyiz. Bir at, bir att�r ve bir inek, bir inektir.
Onlar aras�nda hi�bir ili�ki yoktur.
Bu, hayvanlar�, kesin olarak birbirlerinden ay�rarak s�n�fland�ran
ve onlar aras�nda hi�bir ili�ki g�rmeyen eski zoolojinin
bak� a��s�d�r. Bu da, gene metafizik y�ntemin uygulanmas�n�n
sonu�lar�ndan biridir.

Bir ba�ka �rnek olarak �unu alabiliriz: Burjuvazi, bilimin


bilim olarak, felsefenin felsefe olarak, siyasetin de siyaset
olarak kalmas�n� ister; ve ku�kusuz, ��� aras�nda, ortak
hi�bir �ey, kesin olarak herhangi bir ili�ki yoktur.

B�yle bir uslamlaman�n pratik sonucu �udur: Bilgin, bilgin


olarak kalmal�d�r, bilimi felsefeye, siyasete kar�t�rmamal�d�r.
Bir filozof i�in de, bir siyaset adam� i�in de durum
ayn� olacakt�r.

�yi niyetli bir insan b�yle d��nd��� zaman, bir metafizik�i


olarak uslamlama y�r�t�yor denilebilir. �ngiliz yazar�
Wells, birka� y�l �nce, art�k hayatta bulunmayan, b�y�k yazar
Maksim Gorki'yi ziyaret etmek �zere Sovyetler Birli�i'ne
gitti. Gorki'ye, siyasetle u�ra�mayacak bir edebiyat��lar kul�b�
kurmay� �nerdi, ��nk�, onun kafas�nda, edebiyat edebiyatt�
ve siyaset siyasetti. Gorki ve arkada�lar�n�n g�lmeye
ba�lad���n� g�ren Wells �z�lm�. Ne var ki, Wells, yazar�,
toplumun d��nda ya�ayan bir adam olarak g�r�yor ve �yle
kavr�yordu; oysa Gorki ve arkada�lar�, ya�am�n b�yle olmad���n�,
ger�ekte, her �eyin -istense de, istenmese de- birbirine
ba�l� oldu�unu biliyorlard�.

G�nl�k ya�am�n prati�i i�inde, �eyleri s�n�fland�rmaya,


birbirlerinden ay�rmaya, onlar� yaln�z kendileri i�in g�rmeye
ve incelemeye �al��yoruz. Marksist olmayanlar, genellikle
devleti toplumdan ay�rarak, toplum bi�iminden ba��ms�z olarak
g�r�rler. B�yle d��nmek, devleti toplumdan yal�tmak,
onu ger�ekte olan ili�kilerinden ay�rmak demektir.

�nsan� �teki insanlardan, �evresinden, toplumdan yal�t�p


ondan s�zedildi�inde de, ayn� yanl� yap�l�r. Makinenin de,
�retimde bulundu�u toplumdan yal�t�larak kendisi i�in makine
olarak d��n�lmesi, �u yanl� anlay�a benzer: Paris'te
makine, Moskova'da makine; burada da, orda da art�-de�er,
hi�bir fark yok, t�pat�p ayn� �eyler.

Bununla birlikte, bu s�rekli okunan ve okuyanlar�n benimsedikleri


bir d��n� tarz�d�r, ��nk�, al��lagelen ve genel
olan bak� a��s�, �eyleri b�ler, (birbirinden) ay�r�r. Bu metafizik
y�ntemin al��lm� bir temel �zelli�idir.

3. ���nc� temel �zellik: Sonsuz ve a��lmaz b�lmeler.

�eyleri, de�i�meyen ve hareketsiz olarak d��nmeyi tercih


ettikten sonra, biz, onlar� s�n�fland�rd�k, onlardan kataloglar
yapt�k, b�ylelikle de, onlar aras�nda, birbirleriyle olabilecek
ili�kilerini bize unutturan b�lmeler yaratt�k.

Bu bi�imde g�rmek ve karara varmak, bizi, bu b�lmelerin


bir zaman varoldu mu, her zaman varolduklar�n� (bir at,
bir att�r) ve mutlak, a��lmaz ve sonsuz olduklar�n� sanmaya
g�t�r�r. �te metafizik y�ntemin ���nc� temel �zelli�i.

Ama bu y�ntemden s�zetti�imiz zaman dikkat etmemiz


gerekir; ��nk� biz marksistler, kapitalist toplumda, iki s�n�f�n,
burjuvazi ile proletaryan�n varoldu�unu s�yledi�imiz,
b�lmeler yapt���m�z zaman, bizim de, metafizik g�r�le gerde�e
girdi�imiz san�labilir. Ancak, yaln�zca b�lmeler yapm�
olmakla, metafizik�i olunmaz, bu b�lmeleri yap� bi�imiyle,
bu b�lmeler aras�nda bulunan farklar� ve ili�kileri yerle�tiri�
tarz�yla metafizik�i olunur.

Biz, toplumda iki s�n�f var dedi�imiz zaman, burjuvazi,


�rne�in, hemen zenginler ve yoksullar var diye d��n�r. Ve
ku�kusuz, bize Her zaman zenginler ve yoksullar olmu�tur
diyecektir.

Her zaman olmu�tur ve her zaman olacakt�r, i�te bu,


metafizik bir d��n� tarz�d�r. �eyler, birbirlerinden ba��ms�z
olarak her zaman i�in s�n�fland�r�l�r, onlar�n aras�na a��lmaz
b�lmeler, duvarlar konur.

Burjuvazi ile proletaryan�n varl���n�n ger�ek oldu�unu


g�stermek yerine, toplum, zenginler ve yoksullar olarak b�l�n�r,
burjuvazi-proletarya b�lmesi kabul edilse bile, bu s�n�flar,
kar��l�kl� ili�kileri, yani s�n�f sava��m� d��nda d��n�l�r.
�eyler aras�na kesin engeller yerle�tiren bu ���nc�
temel �zelli�in pratik sonu�lar� nelerdir? Buna g�re, bir at
ve inek aras�nda herhangi bir akrabal�k ba�� olamaz. Bizi
ku�atan her �ey i�in ve b�t�n bilimler i�in de ayn� �ey olacak.
Daha ilerde bunun do�ru olup olmad���n� g�rece�iz;
ama �imdi, tan�mlam� bulundu�umuz bu �� ayr� temel �zelli�in
sonu�lar�n�n neler oldu�unu ara�t�rmak gerekiyor; bu da:

4. D�rd�nc� temel �zellik: Kar��tlar�n kar�� kar��ya konmas�.

�imdi b�t�n bu s�ylediklerimizden �u ��k�yor: Ya�am,


ya�amd�r ve �l�m, �l�md�r dedi�imiz zaman, ya�am ve
�l�m aras�nda hi�bir ortak yan olmad���n� iddia ediyoruz.
Ya�am� ve �l�m�; her birini, kendileri i�in g�rerek, aralar�nda
varolabilecek ili�kileri g�rmeksizin, onlar�, birbirlerinden
ayr� olarak s�n�fland�r�yoruz. Bu ko�ullar i�inde, ya�am�n�
yitirmi� olan bir adam, �l� bir �ey say�lmal�d�r, ��nk� ya�am
ile �l�m, kar��l�kl� olarak birbirlerini d�talad�klar�na g�re,
bu insan�n, ayn� zamanda, hem canl�, hem de �l� olmas� olanaks�zd�r.

�eyleri birbirinden ayr�, kesin olarak birbirinden farkl�


sayarak, onlar�, birbirleriyle kar�� kar��ya tutmu� oluruz.

�te, bu kar��tlar� birbirine kar�� tutan, kar��t iki �eyin


ayn� zamanda varolmayaca��n� iddia eden metafizik y�ntemin
d�rd�nc� temel �zelli�i.

Ger�ekte, bu ya�am ve �l�m �rne�inde, ���nc� bir olanak


olamaz. Birbirinden ay�rd���m�z bu iki olanaktan birini
se�memiz kesenkes gereklidir. Kabul ediyoruz ki, ���nc� bir
olanak bir �eli�ki olacakt�r, ve bu �eli�ki bir sa�mal�kt�r, o
halde, olanaks�z bir �eydir.
Metafizik y�ntemin d�rd�nc� �zelli�i, �yleyse �eli�ki korkusudur.

Bu d��n� tarz�n�n pratik sonu�lar� ��yledir: �rne�in,


demokrasi ve diktat�rl�kten s�zedildi�inde, metafizik g�r�,
ister ki, toplum, bu ikisi aras�nda bir se�im yaps�n, ��nk�
demokrasi demokrasidir, diktat�rl�k de diktat�rl�kt�r. Demokrasi,
diktat�rl�k de�ildir, ve diktat�rl�k, demokrasi de�ildir.
Se�memiz gerekir, yoksa bir �eli�ki; bir sa�mal�k, bir
olanaks�zl�kla kar�� kar��ya kal�r�z.

Marksist tutum, b�sb�t�n ba�kad�r.

Bizler, tersine, proletarya diktat�rl���n�n, �rne�in, ayn�


zamanda, hem y���nlar�n diktat�rl��� ve hem de s�m�r�len
y���nlar i�in demokrasi oldu�unu d��n�r�z.

Biz, ya�am�n, canl� varl�klar�n ya�am�n�n, ancak h�creler


aras�nda sonsuz bir sava��m oldu�u i�in, ancak s�rekli
olarak bir k�s�m h�creler �ld�kleri ve ba�ka h�creler onlar�n
yerlerini ald�klar� i�in olabildi�ini d��n�r�z. Bu bi�imde,
ya�am, kendi i�inde �l�m� de i�erir. Biz, metafizi�in d��nd���
gibi, �l�m�n �ylesine tam, eksiksiz ve ya�amdan ayr�
olmad���n� d��n�r�z; ��nk� baz� h�creler belirli bir s�re
ya�amaya devam etti�ine ve bu �l�den ba�ka ya�amlar do�aca��na
g�re, bir �l� �zerinde b�t�n ya�am tamamen yok olmam�t�r.

II. �ZET

�u halde g�r�yoruz ki, metafizik y�ntemin �e�itli temel


�zellikleri, bizi, �eyleri belirli bir a��dan anlamaya zorlar ve
belirli bir bi�imde d��nmeye s�r�kler. Daha ilerde, inceleyece�imiz
ve genellikle kar��la��lan g�rme, d��nme, inceleme,
tahlil tarz� bi�imine �ok uygun d�t���n� g�sterdi�imiz
bu tahlil tarz�n�n, belirli bir mant��� oldu�unu saptayaca��z.

Konumuzu �zetlememizi sa�layacak s�ralamaya ��yle


ba�lanabilir:

1. �eyler, hareketsizlikleri, �zde�likleri i�inde g�r�l�r.

2. �eyler, birbirlerinden ayr�l�rlar ve kar��l�kl� ili�kilerinden


s�yr�l�rlar.

3. �eyler aras�na, sonsuz b�lmeler, a��lmaz duvarlar �ekilir.

4. Birbirine kar��t iki �eyin, ayn� zamanda varolamayacaklar�


iddia olunarak, kar��tlar, birbirine kar�� konur.

Genel �zelliklerin her birinin pratik sonu�lar�n� incelerken,


bunlardan hi�birinin ger�e�e uygun d�medi�ini g�rd�k.

Acaba d�nya, bu anlay�a uygun mudur? Acaba, do�ada,


�eyler de�i�mez ve hareketsiz midir? Hay�r. Biz her �eyin de�i�ti�ini
sapt�yoruz ve hareket halinde oldu�unu g�r�yoruz.
O halde, bu anlay�, �eylerin kendileriyle ba�da�maz. Elbette ki,
hakl� olan do�ad�r ve yanl� olan bu anlay�t�r.

Daha en ba�ta, felsefe, evreni, insan�, do�ay� vb. a��klamak


ister, diye tan�mlam�t�k. Bilimler �zel sorunlar� inceler,
felsefe ise, yukarda s�yledi�imiz gibi, bilimleri birle�tiren
ve derinle�tiren daha genel sorunlar� inceler.

Oysa, b�t�n sorunlara, uygulanan eski metalizik d��n�


y�ntemi de, evreni, insan� ve do�ay� tamam�yla �zel bir
bi�imde ele alan bir felsefe anlay��d�r.

Metafizik�i i�in, �eyler ve onlar�n d��ncedeki yans�lar�


olan kavramlar, biri �tekinden sonra ve �teki olmaks�z�n
dikkate al�nacak de�i�mez, e�ilip b�k�lmez, her zaman t�pk�
kalan, yal�t�k irdeleme konular�d�r. Metafizik�i orta terimler
olmaks�z�n, yaln�zca anti-tezler arac�yla d��n�r: evet evet,
hay�r hay�r der; bunun �tesine ge�en �ey metelik etmez. Ona
g�re, bir �ey ya var, ya da yoktur; bir �ey ayn� zamanda hem
kendisi, hem de bir ba�kas� olamaz. Olumlu ile olumsuz birbirlerini
mutlak olarak d�talarlar; neden ve sonu� da ayn�
derecede sert bir bi�imde birbirlerine kar�� gelirler. (Friedrich
Engels, Anti-D�hring, s.65)

Demek ki metafizik anlay� evreni, donmu� �eyler k�mesi


gibi d��n�r. Bu d��n� bi�imini iyice kavramak
i�in, onun, do�ay�, toplumu, d��nceyi nas�l anlad���n�, nas�l
tasarlad���n� inceleyece�iz.

III. METAF�Z�K DO�A ANLAYI�I

Metaf�zik, do�ay�, kesin olarak saptanm� �eyler toplulu�u


olarak kabul eder.

Ama seylere bak��n iki bi�imi vard�r.

D��n��n birinci tarz�, d�nyay�, kesin olarak, hareketsiz


kabul eder ve hareketin, bizim duyular�m�z�n bir yan�lsamas�
oldu�una inan�r. E�er g�r�n�rde olan hareketi ��kar�rsak,
do�a k�m�ldamaz.

Bu teori, Eleal�lar denilen bir Yunan felsefe okulu taraf�ndan


savunuldu. Bu darg�r�l� anlay�, ger�ekle �ylesine
�eli�ik bir anlay�t�r ki, zaman�m�zda art�k tutulmamaktad�r.

Do�ay� donmu� �eyler k�mesi olarak d��n��n ikinci


tarz�, �ok daha ustacad�r. Do�an�n hareketsiz oldu�u s�ylenmez,
pekala k�m�ldad���, ama bu hareketin mekanik bir yer
de�i�tirme oldu�u iddia edilir. Burada, birinci d��n� tarz�
ortadan kalkar; art�k hareket yads�nmaz ve bu, metafizik bir
anlay� de�ilmi� gibi g�r�n�r. Bu anlay�a mekanik�i anlay�
(ya da mekanik�ilik ) denir.

Bu anlay�, pek s�k i�lenen ve 17. ve 18. y�zy�l materyalistlerinde


raslad���miz bir yanl�t�r. G�rd�k ki, bunlar do�ay�,
hareketsiz saym�yorlar, hareket halinde say�yorlar, ne
var ki, onlara g�re, bu hareket baya�� bir mekanik de�i�me,
yer de�i�tirmedir.

Onlar, g�ne� sistemini tamamen kabul ederler (yer yuvarla��,


g�ne�in �evresinde d�ner), ama bu hareketin salt
mekanik bir hareket, yani bir yer de�i�tirme oldu�unu d��n�rler
ve bu hareketi yaln�zca bu y�n�yle, bu g�r�n�m�yle
dikkate al�rlar.

Ama �eyler b�ylesine yal�n de�ildir. Yer yuvarla��n�n


d�nmesi, elbette ki mekanik bir harekettir, ama yer yuvarla��
bir yandan d�nerken, bir yandan da baz� etkilere u�rar,
�rne�in so�ur. �yleyse yaln�z bir yer de�i�tirme yoktur, meydana
gelen ba�ka de�i�iklikler de vard�r.

Demek ki, mekanik�i denilen bu anlay��n temel �zelli�ini


belirleyen �ey, yaln�z mekanik hareketin dikkate al�nmas�d�r.

D�nya durmaks�z�n d�n�yorsa da ona hi�bir �ey olmaz;


d�nya yer de�i�tirir, yuvarla��n kendisi de�i�mez; kendi kendisiyle
�zde� kal�r. Bizden �nce oldu�u gibi, bizden sonra da
d�nmeye devam eder, daima ve daima d�ner. B�ylece her
�ey, sanki hi�bir �ey olmam� gibi s�rer gider. �yleyse g�r�yoruz
ki, hareketi kabul etmek, ama onu salt bir mekanik
hareket olarak kabul etmek, metafizik bir anlay�t�r, ��nk�
bu hareketin tarihi (yani ba�� ve sonu -�.) yoktur.

Par�alar� kusursuz olan ve a��nmaz bir malzemeden yap�lm�


bir saat, hi�bir de�i�ime u�ramadan sonsuza kadar i�leyecektir
ve b�yle bir saatin bir tarihi olmayacakt�r. B�yle
bir d�nya anlay��na Descartes'ta s�k s�k raslan�r. O, b�t�n
fizik ve fizyoloji yasalar�n� mekani�e indirgemeye �al��r.
Kimyaya ili�kin hi�bir fikri yoktur (kan dola��m� a��klamas�na
bak�n�z), ve onun, �eylere ili�kin mekanik�i anlay��, 18.
y�zy�l materyalistlerinin de anlay�� olacakt�r.

(Salt olarak daha az mekanik�i olan ve diyalektik anlay��


sezinleyen Diderot'yu bunlardan ayr� tutaca��z.)

18. y�zy�l materyalistlerinin temel �zelliklerini belirleyen


�ey, onlar�n, do�ay�, bir saat mekanizmas� gibi kabul etmeleridir.

E�er ger�ekten b�yle olsayd�, �eyler, hi� iz b�rakmadan


ayn� noktaya d�n�p gelirlerdi ve do�a, kendi kendine �zde�
kal�rd�. Bu da metafizik y�ntemin birinci �zelli�idir.

IV. METAF�Z�K TOPLUM ANLAYI�I

Metafizik anlay�, toplumda, hi�bir �eyin de�i�memesini


ister. Ama, bu istek, genellikle, b�yle sunulmuyor. �rne�in,
�retimde hammaddelerden mamul nesneler �retilmesinde
oldu�u gibi, siyasette h�k�metlerin birbirini izlemesinde oldu�u
gibi, de�i�iklikler oldu�u kabul edilir. �nsanlar, b�t�n
bunlar� bilirler. Ama kapitalist rejimi, kesin, sonsuz sayarlar
ve hatta bazan bir makine ile kar��la�t�r�rlar.

�te b�yle zaman zaman ekonomi makinesinin bozulmas�ndan


s�zedilir, ama makineyi kaybetmemek i�in, onun
onar�lmas� istenir. Bu ekonomi makinesinin, otomatik bir
ayg�t gibi, baz�lar�na kar paylar�, baz�lar�na da yoksulluk
da��tmay� s�rd�rebilmesi istenir.

Gene, burjuva parlamenter rejimi olan siyaset makinesinden


s�zedilir, ve bazan solda, bazan sa�da olsa da, ondan
yaln�zca bir �ey, kapitalizmin ayr�cal�klar�n� korumak i�in
i�lemesi istenir.

�te toplumu bu bi�imde d��nmek de, mekanik�i, metafizik


bir anlay�t�r.

Ba�r�nda b�t�n bu �arklar�n i�ledi�i ve b�ylece i�leyi�ini


s�rd�rd��� bu toplum olanakl� olsayd�, hi�bir iz b�rakmayacakt�;
sonu� olarak, o halde, tarih i�inde ge�mi�i ve gelece�i
olmayacakt�.

Gene b�t�n evren i�in, �zellikle toplum i�in ge�erli olan,


�ok �nemli bir mekanik�i anlay� vard�r ki, bu tarih daima
yinelenir form�l� ile, d�zenli bir gidi� ve ayn� olaylara devirli
bi�imde d�n�p gelme fikrini yaymaktan ibarettir.

Bu anlay�lar�n �ok yayg�n oldu�unu belirtmek gerekir.


Toplum i�inde bulunan ve varl��� saptanan hareket ve de�i�me,
ger�ekten yads�nmaz, ama hareketin kendisi, yal�n bir
mekanizmaya �evrilerek, tahrif edilir.

V. METAF�Z�K D���NCE ANLAYI�I

�evremizde, al��lan d��nce anlay�� nedir?

Biz san�r�z ki, insan d��ncesinin ba�� sonu yoktur ve olmam�t�r.


�eyler de�i�se bile, bizim uslamlama bi�imimizin,
y�z y�l �nce ya�ayan insan�n uslamlama bi�imi ile �zde� oldu�una
inan�r�z. Duygular�m�z�n eski Yunanl�lar�n duygular�
ile ayn� oldu�unu, iyili�in ve a�k�n her zaman varoldu�unu
d��n�r�z. B�ylece sonsuz a�ktan s�zederiz. �nsan duygular�n�n
de�i�medi�i inanc�, �ok yayg�nd�r.

Bu y�zden, �rne�in bireysel ve bencil zenginle�meye dayanmayan


ba�ka bir toplumun varolamayaca�� s�ylenir ve
yaz�l�r. Gene insanlar�n istekleri, her zaman ayn�d�r s�z�n�n
s�k s�k duyulmas� da bunun i�indir.

�o�u kez b�yle d��n�r�z. Bir�oklar� daha s�k b�yle d��n�r.


Metafizik anlay��n, di�er b�t�n �eylerde oldu�u gibi,
d��ncenin hareketi i�ine i�lemesine de kar�may�z. ��nk�
bizim e�itimimizin temelinde bu y�ntem, bu d��nce bi�imi,
bize ilk bak�ta son derece usayatk�n g�r�n�yorsa bunun
nedeni bu d��nce bi�iminin sa�duyu denilen �eyin d��nce
bi�imi olmas�d�r. (Friedrich Engels, Anti-D�hring, s. 65.)

Bundan ��kan sonuca g�re, bu metafizik g�r� ve d��n�


bi�imi, yaln�zca bir d�nya anlay�� de�il, ayn� zamanda,
d��nmek i�in tutulan bir yol, bir y�ntemdir.

Oysa, her ne kadar metafizik d��n�leri reddetmek, g�reli


olarak kolaysa da, buna kar��l�k, metafizik d��n� y�nteminden
ka��nmak �ok daha g��t�r. Bu konuya bir a��kl�k
getirmeliyiz: Evreni g�r� bi�imimize bir anlay�, a��klamalar�
aray� bi�imimize bir y�ntem diyoruz.

�rnekler:
a) Toplumda g�rd���m�z de�i�iklikler, yaln�zca d� g�r�n�lerdir,
daha �nce de varolan� yinelerler. �te bir anlay�.

b) Toplum tarihinde daha �nceden yeralm� bir �ey, g�ne�in


alt�nda yeni hi�bir �ey yoktur sonucunu ��karmak i�in
ara�t�r�l�rsa, i�te bu, bir y�ntemdir.

Ve biz sapt�yoruz ki, y�ntemi, anlay� esinler ve belirler.


�ok a��kt�r ki, anlay� taraf�ndan bir kez esinlenen y�ntem
bu kez anlay�� y�neterek, ona yol g�stererek, onun �zerinde
etkili olur.

Metafizik anlay��n ne oldu�unu g�rd�k; �imdi de onun


ara�t�rma y�ntemini g�rece�iz. Buna mant�k denir.

VI. MANTIK NED�R?

Mant�k�n iyi d��nme sanat� oldu�u s�ylenir. Ger�e�e


uygun bir bi�imde d��nmek demek, mant���n kurallar�na
g�re d��nmektir.

Bu kurallar nelerdir? Ba�l�ca �u �� b�y�k kural vard�r:

1. �zde�lik ilkesi: Daha �nce de g�rd���m�z gibi, bu, bir


�eyin kendi kendisine �zde� oldu�unu, de�i�medi�ini kabul
eden kurald�r (at, att�r).

2. �eli�mezlik ilkesi: Bir �ey, ayn� zamanda, hem kendisi,


hem de kar��t� olamaz. Se�mek gerekir (ya�am, hem ya�am
ve hem de �l�m olamaz).

3. ���nc�n�n olanaks�zl��� ilkesi - ya da ���nc� durumun


olanaks�zl���: Bu demektir ki, �eli�ik iki olabilirlik aras�nda,
bir ���nc�n�n yeri yoktur. Ya�am ile �l�m aras�nda
se�im yapmak gerekir. ���nc� bir olanak yoktur.

�u halde, mant�kl� olmak iyi d��nmek demektir, iyi d��nmek


ise bu �� kural� uygulamay� unutmamak demektir.

Daha �nce inceledi�imiz ve metafizik anlay�tan gelen ilkelerden,


bunu biliyoruz.

O halde, mant�k ile metafizik s�k�s�k�ya birbirine ba�l�d�r;


mant�k, her �eyi �ok belirli bir bi�imde s�n�fland�rma yolunu
tutan, bu bak�mdan bizi, �eyleri kendi kendileriyle �zde�
g�rmeye zorlayan, ve sonra bizi, se�mek, evet ya da hay�r
demek zorunda b�rakan ve sonu� olarak, iki durum aras�nda,
�rne�in ya�am ile �l�m aras�nda, ���nc� bir olana�� kabul
etmeyen bir d��n� y�ntemi, bir alettir.

B�t�n insanlar �l�ml�d�r; bu arkada� da bir insand�r;


�yleyse o da �l�ml�d�r dendi�i zaman, bu, tas�m (k�yas,
syllogisme) denilen �eydir (bu, mant�kl� d��n��n tipik
bi�imidir). Biz, b�yle d��nm� olmakla, arkada��n yerini
belirlemi� olduk, bir s�n�fland�rma yapt�k.

Bir insanla ya da bir �eyle kar��la�t���m�z zaman, Onu


nas�l s�n�fland�rmak (nereye koymak) gerekir? diye kendi
kendimize sormak, bizim zihinsel e�ilimimizdir. Akl�m�za,
bu sorundan ba�ka bir �ey gelmez. Biz, �eyleri, �e�itli boyutlarda,
�emberler ya da kutular gibi d��n�r�z, ve akl�m�z,
bu �emberleri ya da kutular�, belli bir s�raya g�re birbiri i�ine
sokmaya �al��r.

Yukar�daki �rne�imizde, ilkin b�t�n �l�ml�leri i�ine


alan bir �ember, sonra b�t�n insanlar� i�ine alan daha k���k
bir �ember; ve daha sonra da yaln�z bu arkada�� i�ine
alan bir �ember g�steriyoruz.

E�er bu �emberleri s�n�fland�rmak istersek, belli bir


mant�ka g�re, bu �emberleri birbiri i�ine sokaca��z.

Demek ki, metafizik anlay�, mant�k ve tas�mla yap�lm�t�r.


Bir tas�m �� �nermelik bir gruptur; ilk iki �nermeye, �nceden
g�nderilmi� anlam�nda �nc�ller denir; ���nc� �nerme
varg�d�r. Ba�ka bir �rnek: Sovyetler Birli�i'nde; son anayasadan
�nce proletarya diktat�rl��� vard�. Diktat�rl�k, diktat�rl�kt�r.
SSCB'de de diktat�rl�kt�r. �yleyse SSCB ile,
diktat�rl���n �lkeleri �talya ve Almanya aras�nda hi�bir
fark yoktur.

Burada, diktat�rl���n kimin i�in ve kimin �zerinde i�ledi�ine


bak�lm�yor, ayn� bi�imde, burjuva demokrasisi �v�ld���nde de,
bu demokrasinin kimin ��kar�na i�ledi�i s�ylenmiyor.

B�ylece, �eyleri ve toplumsal d�nyay�, ayr� ayr� �emberlerle


b�l�nm� ve bu �emberleri birbiri i�ine girmi� gibi d��nmeye,
sorunlar� bu bi�imde koymaya var�l�r.

Ku�kusuz bunlar, teorik sorunlard�r, ama pratikte de bir


davran� bi�imine g�t�r�rler. Bunun gibi, �rne�in, mutsuz
1919 Almanyas� �rne�ini s�yleyebiliriz. Almanya'da sosyaldemokrasi,
davran�� ile kapitalizmin varl���n� s�rd�r�p gitmesine
izin verece�ini ve nazili�e de vesile olaca��n� g�remeden,
demokrasiyi korumak i�in, proletarya diktat�rl���n�
�ld�rd�.

Hayvanlar�n da, bitkilerin de bir evrimi oldu�u bilininceye


kadar, zooloji ve biyoloji de �eyleri ayr� ayr� g�r�r ve incelerdi.
eskiden, b�t�n varl�klar, �eyler, nas�l ise, her zaman
�yle olduklar� d��n�lerek s�n�fland�r�l�yordu.

Ve ger�ekten, ge�en y�zy�l�n sonuna dek, do�abilim, her


�eyden �ok olgular� toplayan bir bilim, bir tamamlanm� �eyler
bilimi oldu. (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman
Felsefesinin Sonu, s. 44.)

Ama bu konuyu tamamlamam�z i�in �unu da g�rmemiz gerekir:

VII. METAF�Z�K S�ZC���N�N A�IKLAMASI

Felsefede metafizik denilen �nemli bir b�l�m vard�r.


Ama metafizik, ancak, tanr� ve ruhla u�ra�t��� i�in, burjuva
felsefesinde b�yle bir �nem ta��r. Onda her �ey sonsuzdur.
Tanr�, sonsuzdur, de�i�mez, kendi kendisiyle �zde� kal�r;
ruh da �yle. �yi de, k�t� de vb. hep ayn�d�r, b�t�n bunlar,
a��k�a belirlenmi�, kesin ve sonsuzdur. Demek ki, felsefenin
metafizik denilen bu b�l�m�nde, �eyler, donmu� bir topluluk
olarak g�r�l�rler ve her �eyi kar�� kar��ya koyma yoluyla,
ruh maddeye kar��, iyi k�t�ye kar�� vb. konarak, yani kar��tlar
aras�ndaki birbirine kar�� olma durumuyla uslamlama
y�r�t�l�r.

Bu uslamlama, bu d��n� bi�imine, bu anlay�a, metafizik


denir. ��nk� bu anlay�, tanr� gibi, iyilik, ruh, k�t�l�k
vb. gibi fizik d��nda bulunan �eyleri ve fikirleri i�ler. Metafizik,
Yunanca �tesinde demek olan meta ve d�nya olaylar�n�n
bilimi demek olan fizik s�zlerinden gelir. Demek ki metafizik,
d�nyan�n �tesinde yeralan �eylerle u�ra��r.

Ayr�ca, bu anlay�, tarihsel bir raslant� sonucu da, metafizik


diye adland�r�l�r. Mant��� ilk inceleyen (ki hala kullan�lmaktad�r)
Aristoteles, �ok �eyler yazd�. �l�m�nden sonra,
��retilileri, onun yaz�lar�n� s�n�fland�rd�lar; bir katalog yapt�lar
ve sonra, Fizik diye ba�l�k at�lm� bir yaz� ile ruh sorunlar�n�
i�leyen ba�l�ks�z bir yaz�s�n� buldular. Ve o yaz�y�, fizikten
sonra anlam�na gelen Yunanca Metafizik s�z� ile s�n�fland�rd�lar.

Sonu� olarak, inceledi�imiz �� terim aras�nda bulunan


ba� �zerinde �nemle dural�m:

Metafizik, mekanik�ilik, mant�k. Bu �� bilgi kolu, her zaman


birlikte g�r�n�rler ve hep birbirlerini gerektirirler. Bir
sistem olu�tururlar ki, biri olmadan �teki anla��lamaz.

YOKLAMA SORULARI

1. �rnekler vererek, bizim, �eyleri hareketsiz olarak d��nmeye


al��k oldu�umuzu g�steriniz.

2. Metafizik d�nya anlay�� �zerine �rnekler veriniz.

3. Mekanik�ilik nedir ve ni�in metafiziktir?

4. Mant�k nedir?

5. Metafizik anlay� ve y�ntemin �zellikleri nelerdir?

YAZILI �DEV

Hem metafizik�i, hem devrimci olunabilir mi?

:::::::::::::::::

D�RD�NC� KISIM

D�YALEKT���N �NCELENMES�

:::::::::::::::::

B�R�NC� B�L�M

D�YALEKT���N �NCELENMES�NE G�R��


I. Haz�rlay�c� uyar�lar.

II. Diyalektik y�ntem nereden do�mu�tur?

III. Diyalektik, uzun zaman, ni�in metafizik anlay��n


bask�s� alt�nda kald�?

IV. 18. y�zy�l materyalizmi ni�in metafizikti?

V. Diyalektik materyalizm nas�l do�du: Hegel ve Marx.

I. HAZIRLAYICI UYARILAR

Diyalektikten, bazan, gizemli bir �ey gibi s�zedilir ve o,


karma��k herhangi bir �ey gibi g�sterilir. Diyalektik iyi
bilinmedi�i i�in, ondan geli�ig�zel s�zedildi�i de olur. B�t�n
bunlar, cans�k�c�d�r ve sak�n�lmas� gereken yanl�lara neden
olurlar.

S�zc���n kaynak anlam�na bak�ld���nda, diyalektik terimi,


yaln�zca tart�ma sanat� demektir, ve uzun uzun tart�an
insan i�in kullan�ld���nda da bu anlam anla��l�r; ve gene
s�z�n anlam� geni�letilerek, iyi konu�an bir insan i�in de
diyalektik�i (diyalektisyen) denir.

Biz, diyalekti�i, bu anlamda incelemeyece�iz. Diyalektik


s�z�, felsefi bak� a��s�ndan ba�ka bir anlam kazanm�t�r.
Felsefi anlamda diyalektik, san�lan�n tersine, herkesin eri�ebilece�i,
apa��k ve gizemsiz bir �eydir.

Ama, diyalektik herkes�e anla��labilirse de, gene de baz�


g��l�kleri vard�r; i�te bu g��l�klerin nedenini bilmemiz gerekir.

El i�lerinden baz�lar� basit, baz�lar� pek karma��kt�r. �rne�in,


ambalaj sand�klar� yapmak, basit bir i�tir. Tersine,
bir telsiz ayg�t�n� monte etmek, parmaklarda �ok daha ustal�k,
duyarl�k ve k�vrakl�k isteyen bir i�tir.

Ellerimiz ve parmaklar�m�z, bizim i�in i� aletleridir.


Ama d��nce de bir i� aletidir. Nas�l parmaklar�m�z her zaman
irice, titizlik isteyen bir i� yapm�yorlarsa, beynimiz i�in
de durum ayn�d�r.

�nsan eme�inin tarihinde, insan, ba�lang�c�nda ancak


kaba i�leri yapmay� biliyordu. Bilimlerdeki ilerleme, daha
belirli, daha kesin i�lerin yap�labilmesine yola�t�.

D��nce tarihi i�in de tam ayn� �ey olmu�tur. Metafizik,


parmaklar�m�z gibi, ancak kaba hareketleri yapabilme yetene�inde
bir d��nce y�ntemidir (�rne�in metafizi�in sand�klar�n�
�ivilemek ya da �ekmecelerini �ekmek gibi).

Diyalektik, bu y�ntemden ayr�l�r, ��nk� �ok daha b�y�k


bir a��kl�k, incelik sa�lar. Ve diyalektik, b�y�k bir a��kl��a,
inceli�e sahip bir d��nce y�nteminden ba�ka bir �ey de�ildir.

D��ncenin evrimi de, t�pk�, el i�inin evrimi gibi olmu�tur.


Bunun �yk�s� de ayn�d�r, bu evrimde de hi�bir s�r yoktur,
her �ey apa��kt�r.

G��l�kler �uradan gelmektedir: 26 ya��na kadar sand�k


�iviliyoruz ve sonra, birdenbire, bizi, monte etmek �zere telsiz
ayg�t�n�n �n�ne koyuyorlar. Elbette �ok g��l�k �ekece�iz.
Elbette ki, ellerimiz hantal, parmaklar�m�z beceriksiz olacakt�r.
Ancak zamanla yava� yava� k�vrakla�abilecek ve bu
i�i ger�ekle�tirebilece�iz. Ba�lang��ta bize �ok g�� g�r�nen;
sonra �ok basit gelecektir.

Diyalektik i�in de ayn� �ey. Eski metafizik d��nce y�nteminin


a��rl���yla kafam�z karmakar��k iken, diyalektik
y�ntemin k�vrakl���n�, inceli�ini kavramam�z gerekiyor.
Ama g�rece�iz ki, bunda da gene hi�bir s�r, hi�bir kar��kl�k
yoktur.

II. D�YALEKT�K Y�NTEM NEREDEN DO�MU�TUR?

Biz biliyoruz ki, metafizik, d�nyay� donmu� �eyler k�mesi


olarak kabul eder, oysa, do�aya bakt���m�zda, tersine, her
�eyin k�m�ldad���n�, her �eyin de�i�ti�ini g�r�r�z. D��nce
i�in de ayn� �eyi saptar�z. O halde, bu saptamadan, metafizik
ile ger�ek aras�nda bir uyumsuzluk bulundu�u sonucu ��kar.
Bunun i�in, yal�n bir bi�imde tan�mlamak ve �z bir fikir vermek
i�in denilebilir ki: metafizik diyen hareketsizlik demektedir,
diyalektik diyen de hareket demektedir.

Bizi ku�atan her �eyde bulunan hareket ve de�i�me, diyalekti�in


temelinde yatan �eylerdir.

Do�ay�, insan tarihini ya da kendi �z kafa etkinli�imizi


d��ncenin incelemesi alt�na koydu�umuz zaman, bize ilk
g�r�nen �ey, hi�bir �eyin oldu�u gibi, oldu�u yerde, oldu�u
bi�imde kalmad���, ama her �eyin hareket etti�i, de�i�ti�i,
oldu�u ve yokoldu�u sonsuz ve kar��l�kl� ili�kiler ve etkiler
yuma�� tablosudur. (Friedrich Engels, Anti-D�hring, s. 63-64.)

Engels'in bu �ok a��k metninden sonra, diyalektik bak�


a��s�ndan, her �eyin de�i�ti�ini, hi�bir �eyin oldu�u yerde
kalmad���n�, hi�bir �eyin nas�l ise �yle devam etmedi�ini, ve
bu bak�mdan bu g�r��n ger�ekle tam bir uyum i�inde bulundu�unu
g�r�yoruz. Hi�bir �ey, bulundu�u yerde durmaz,
bize hareketsiz g�r�nse bile k�m�ldar; yerin, g�ne�in �evresindeki
hareketiyle birlikte k�m�ldar, yerin kendi ekseni �zerindeki
hareketiyle birlikte k�m�ldar. Metafizikte �zde�lik ilkesi,
bir �eyin kendi kendisi olarak kalmas�n� ister. Oysa biz,
tersine, hi�bir �eyin oldu�u gibi kalmad���n� g�r�yoruz.

Hep ayn� kal�yormu�uz gibi bir izlenimimiz vard�r bizim,


bununla birlikte, Engels bize ayn�lar, farkl�d�rlar diyor.
Siz, �zde� oldu�umuzu d��n�yoruz, ama daha bunu d��n�rken
biz de�i�tik bile. �ocuktuk, adam olduk, ve bu adam,
fiziksel olarak, hi�bir zaman ayn� kalmaz; g�nbeg�n ya�lan�r.

Demek ki, Eleal�lar�n savunduklar� gibi, hareket aldat�c�


g�r�n� de�ildir; mademki, ger�ekte, her �ey k�m�ldar ve de�i�ir,
aldat�c� g�r�n� hareketsizliktir.
Tarih de bize, �eylerin olduklar� gibi durmad�klar�n� tan�tl�yor.
Toplum hi�bir zaman hareketsiz de�ildir. �lk�a�da,
ilkin k�leci toplum varoldu, ondan sonra feodal toplum geldi,
onu da kapitalist toplum izledi. Bu toplumlar�n incelenmesi,
bize, yeni bir toplumun do�mas�na yola�an ��elerin, bu toplumlar�n
ba�r�nda s�rekli olarak ve yava� yava�, g�zle g�r�lmeksizin
geli�tiklerini g�steriyor. Bunun gibi, kapitalist toplum da,
her g�n de�i�mektedir ve SSCB'de art�k varolmaktan
��km�t�r. ��nk� hi�bir toplum hareketsiz kalmaz, Sovyetler
Birli�i'nde kurulan sosyalist toplum da, bir g�n,
ortadan kalkmak durumundad�r. Daha �imdiden g�zle g�r�lebilecek
bi�imde de�i�mektedir. Onun i�in, metafizik�iler,
orada ne olup bitti�ini anlam�yorlar. Hala kapitalist bask�n�n
etkisi alt�ndaki insanlar�n duygular� ile, t�m�yle d�n�m�
bir toplumu yarg�lamaya devam ediyorlar.

Bizim duygular�m�z da de�i�ir, ki biz bunu pek az hesaba


kat�yoruz. Bir sempatiden ba�ka bir �ey olmayan �eyin bir
a�ka d�n�t���n�, sonra da bazan bir kin haline geldi�ini
g�r�r�z.

Her yerde, do�ada, tarihte, d��ncede g�rd���m�z �ey,


de�i�me ve harekettir. �te diyalektik, bu saptama ile ba�lar.

Yunanl�lar, her yanda de�i�meyle ve hareketle kar��la��lmas�


olgusundan etkilendiler. Daha �nce g�rd�k ki, diyalekti�in
babas� denilen Heraklitos, bize, ilk olarak, diyalektik
bir d�nya anlay�� getirmi�tir, yani d�nyay� hareket halinde
ve donmam� olarak tan�mlam�t�r. Heraklitos'un g�r� tarz�,
bir y�ntem haline gelebilir.

Ama bu diyalektik y�ntem, ancak �ok zaman sonra kabul


edilebilmi�tir. Diyalekti�in, ni�in bu kadar uzun zaman
metafizik y�ntemin bask�s� alt�nda kald���n� g�rmemiz gerekir.

III. D�YALEKT�K, UZUN ZAMAN, N���N METAF�Z�K


Y�NTEM�N BASKISI ALTINDA KALDI?

Diyalektik anlay��n, tarihte, �ok erkenden do�mu� oldu�unu,


ama insanlar�n bilgilerinin yetersizli�inin, metafizik
y�ntemin geli�mesine ve diyalekti�in �n�ne ge�mesine olanak
sa�lad���n� g�rm�t�k.

Burada, insanlar�n b�y�k bilgisizli�inden do�an idealizm


ile diyalekti�in yeterince tan�nmamas�ndan do�an metafizik
anlay� aras�nda, bir paralellik kurabiliriz.

Bu, ni�in ve nas�l olanakl� olabilirdi?

�nsanlar, do�ay� incelemeye tam bir bilgisizlik i�inde ba�lad�lar.


Saptad�klar� olaylar� incelemek i�in, onlar� s�n�fland�rmaya
ba�l�yorlar. Ama s�n�fland�rma tarz�, bir d��n�
al�kanl��� yarat�yor. Kategoriler yaparak ve bunlar� birbirlerinden
ay�rarak, akl�m�z, b�yle ay�rmalar yapmaya al��yor
ve biz, burada, metafizik y�ntemin ilk �zelli�ini buluyoruz.
�u halde, metafizik, bilimlerin geli�mesinde yetersizlikten
��k�yor. Daha 150 y�l �nce, bilimler birbirlerinden ayr�larak
inceleniyordu. �rne�in, kimya, fizik, biyoloji, kendi ba�lar�na,
ayr� ayr� inceleniyordu ve aralar�nda hi�bir ili�ki g�r�lm�yordu.
Bu y�ntem, bilimlerin kendi i�inde de uygulan�yordu.
Fizik, sesi, �s�y�, manyeti�i, elektri�i inceliyordu ve bu �e�itli
olaylar aras�nda hi�bir ili�ki olmad��� d��n�l�yordu;
her biri, ayr� b�l�mlerde inceleniyordu.

�te burada da metafizi�in, �eyler aras�ndaki ili�kilerin


tan�nmamas�n�, aralar�nda ortak bir �ey bulunmamas�n� kabul
eden ikinci temel �zelli�ini �ok iyi g�r�yoruz.

Ayn� �ekilde, �eyleri durgunluk halinde kavramak, hareket


halinde kavramaktan �ok daha kolayd�r. �rnek olarak
foto�raf��l��� alal�m: G�r�r�z ki, ilkin, �eyler kendi hareketsizlikleri
i�inde (bu foto�raft�r), sonra, ancak zamanla, hareketleri
i�inde (bu da, sinemad�r) saptanmaya �al��l�r. Pekala!
Foto�raf ve sineman�n imgesi, bilimlerin ve insan zihninin
geli�mesinin bir imgesidir. �eyleri, hareket i�inde incelemeden
�nce, durgun halleriyle inceliyoruz.

Peki ni�in? ��nk�, bilinmiyordu. ��renmek i�in de en


kolay bak� a��s� se�ildi; ��nk� hareketsiz �eyler, kavranmas�
ve incelenmesi daha kolay �eylerdir. Ku�kusuz, �eyleri
durgunluk halinde inceleme, diyalektik d��ncenin zorunlu
bir an�d�r - ama yaln�z bir an, eksik, par�al� ve olu� halindeki
�eylerin incelenmesiyle b�t�nle�mesi gereken bir and�r.

Bu anlay��, �rne�in, biyolojide, zoolojinin ve botani�in


incelenmesinde g�r�yoruz. ��nk� bunlar iyi bilinmiyorlard�;
�nceleri, hayvanlar, soy ve t�r bi�iminde s�n�fland�r�ld� ve
aralar�nda ortak hi�bir �ey bulunmad��� ve bu durumun her
zaman b�yle olmu� oldu�u d��n�l�yordu (metafizi�in ���nc�
temel �zelli�i). Saptan�mc�l�k (fixisme) denilen (ve
evrimcilikin tersine, �rne�in, hayvan t�rlerinin bug�n ne
iseler her zaman �yle olduklar�n� ve hi�bir evrim g�stermediklerini
iddia eden) teori buradan gelir; demek ki bu, metafizik
bir teoridir ve insanlar�n bilgisizli�inden ileri gelmektedir.

IV. 18. Y�ZYIL MATERYAL�ZM� N���N METAF�Z�KT�?

Mekanik�ili�in 18. y�zy�l materyalizminde �ok b�y�k bir


rol oynad���n� ve bu materyalizme �ok kez mekanik�i materyalizm
dendi�ini biliyoruz. Neden b�yle oldu? ��nk� materyalist
anlay�, b�t�n bilimlerin geli�mesine ba�l�d�r ve bilimler
aras�nda ilk geli�mi� olan da mekanik bilimidir. G�nl�k
dilde mekanik makinelerin incelenmesi, bilimsel dilde ise
yer de�i�tirme olarak hareketin incelenmesidir. Mekanik ilk
geli�en bilim olmu�sa, bu mekanik hareketin, en basit hareket
olmas�ndand�r. A�a� �zerinde, r�zgarda sallanan bir elman�n
hareketini incelemek, olgunla�makta olan bir elman�n
i�inde olu�an de�i�meyi incelemekten �ok daha kolayd�r.
R�zgar�n elma �zerinde etkisi, elman�n olgunla�mas�ndan
�ok daha kolayl�kla incelenebilir. Ama bu inceleme k�smidir
ve b�yle bir inceleme metafizi�e kap� a�ar.

Eski Yunanl�lar, her ne kadar her �eyin hareket oldu�unu


g�zledilerse de, bu g�zlemlerinden yararlanamad�lar,
��nk� bilgileri yetersizdi. O halde �eyler ve olaylar g�zleniyor,
s�n�fland�r�l�yor, yer de�i�tirmenin incelenmesi ile yetiniliyor,
bundan da mekanik ortaya ��k�yor; ve bilim alanlar�ndaki
bilgilerin yetersizli�i, metafizik anlay�� do�uruyor.

Materyalizmin, her zaman bilimler �zerinde kurulu oldu�unu


biliyoruz. Bu �a�da, b�t�n bilimler aras�nda en �ok geli�mi�
olan bilim, mekanikti.

Bunun i�in, diyecektir Engels, 18. y�zy�l materyalizminin


metafizik, mekanik�i bir materyalizm olmas� ka��n�lmazd�,
��nk� bilimler de �yleydi.

�u halde diyece�iz ki, bu metafizik, mekanik�i materyalizm,


materyalistti, ��nk� felsefenin temel sorusunu, birinci
etken maddedir diye yan�tl�yordu; ama ayn� zamanda metafizikti;
��nk�, evreni, donmu�, kal�pla�m� ve mekanik �eyler
k�mesi say�yordu, ��nk� her �eyi mekanik aral���ndan
g�r�yor ve inceliyordu.

Bir g�n gelecek, ara�t�rmalar�n birikimiyle, bilimlerin de


hareketsiz olmad�klar� saptanacak. Kimyay�, fizikten ya da
biyolojiden ay�rd�ktan sonra; tek ba�lar�na birini ya da �tekini
incelemenin olanaks�z hale geldi�inin fark�na var�lacakt�r.
�rne�in, biyoloji alan�na giren sindirimi, kimya olmadan
incelemek, olanaks�zd�r. 19. y�zy�la do�ru, bilimlerin birbirlerine
ba�l� olduklar� anla��lacak ve bunu, bilimler i�indeki
metafizik anlay�ta bir geri �ekilme izleyecektir, ��nk� do�a
hakk�nda daha derinle�tirilmi� bilgilere sahip olunacakt�r. O
zamana kadar, fizik olaylar� ayr� ayr� incelenmi�ti; ama �imdi,
b�t�n bu olaylar�n ayn� nitelikte oldu�u kabul edilmek
zorunda kal�n�yor. B�ylece, �nce ayr� ayr� incelenen elektrik
ve manyetik, bug�n bir tek bilim: elektro-manyetik olarak
birle�tirilmi�tir.

Ses ve �s� olaylar� incelenirken, ayn� �ekilde, her ikisinin


de, ayn� nitelikte bir olaydan ��km� oldu�unun fark�na var�ld�.

Bir �eki�le vurulurken bir ses elde edilir ve bir �s� olu�turulur.
Is�y� olu�turan harekettir. Ve biz biliyoruz ki, ses, havan�n
titre�imleridir; titre�imler ise, onlar da harekettir.
�te yap�s� (do�as�) ayn� iki olay.

Biyolojide, giderek daha inceden inceye, titizlikle s�n�fland�rma


yaparak, �yle t�rler bulunmu�tur ki, bunlar�, art�k
ne bitkisel, ne de hayvansal olarak s�n�fland�rma olana��
yoktur. Ve incelemeler her g�n daha ileri g�t�r�lerek, hayvanlar�n,
her zaman ayn� olmad�klar� sonucuna var�l�yor. Olgular,
saptan�mc�l��� ve metafizik zihniyeti mahkum etmi�tir.

Materyalizmin diyalektik olmas�n� sa�layan �imdi g�rm�


oldu�umuz bu d�n��m, 19. y�zy�lda olu�mu�tur. Diyalektik,
geli�imleri s�ras�nda, metafizik anlay�tan vazge�en
bilimlerin �z ere�idir. Materyalizm d�n�ebildi, ��nk� bilimler
de�i�ti. Metafizik bilimlere, metafizik materyalizm uygun
d��yordu; ve yeni bilimlere, yeni bir materyalizm, yani diyalektik
materyalizm uygun d��yor.

V. D�YALEKT�K MATERYAL�ZM NASIL DO�DU:


HEGEL VE MARX
Metafizik materyalizmden diyalektik materyalizme bu
d�n�me nas�l oldu diye sorarsak, genellikle ��yle yan�tlan�r:

1. 18. y�zy�l�n metafizik materyalizmi vard�.

2. Bilimler de�i�ti.

3. Bu arada Marx ve Engels geldi; onlar metafizik materyalizmi


ikiye b�ld�ler, metafizi�i att�lar, materyalizme diyalekti�i
ekleyerek al�koydular.

�eyleri bu bi�imde sunma e�ilimi, �eyleri bir �ema haline


getirerek basitle�tirmemizi isteyen metafizik y�ntemden ileri
gelir. Oysa biz, tersine, s�rekli olarak, ger�e�in olgular�n�n
hi�bir zaman �emala�t�r�lmamas� gerekti�ini akl�m�zdan
��karmamal�y�z. Olgular, bize g�r�nd�klerinden ve bizim
d��nd���m�zden daha karma��kt�rlar. Onun i�in metafizik
materyalizmin diyalektik materyalizme d�n�mesi, o kadar
basit olmad�.

Diyalektik, ger�ekte, bilimlerde meydana gelen de�i�meyi


anlamas�n� bilen idealist Alman filozofu Hegel (1770-1831)
taraf�ndan geli�tirildi. Heraklitos'un eski fikrini yeniden
ele alarak, bilimsel ilerlemelerin de yard�m�yla, evrende,
her �eyin hareket etti�ini ve de�i�ti�ini, hi�bir �eyin ayr�,
tek ba��na olmad���n�, her �eyin her �eye ba�l� bulundu�unu
saptad� ve b�ylece diyalekti�i yaratt�. Hegel'den dolay�, bug�n,
d�nyan�n diyalektik hareketinden s�zediyoruz. Hegel'in
ba�ta sezinledi�i �ey, d��ncenin hareketidir ve Hegel,
buna, do�al olarak, diyalektik ad�n� vermi�tir.

Ama Hegel idealisttir. Yani ruha birinci derecede �nem


verir, bu y�zden de, o, �zel bir hareket ve de�i�me anlay��
yarat�r. Ruhun de�i�melerinin, maddedeki de�i�melerin nedeni
oldu�unu d��n�r. Hegel'e g�re, evren, maddele�mi� fikirdir
(idee'dir) ve evrenden �nce, ilkin ruh vard�r ve ruh, evreni
bulur. �zet olarak, Hegel, ruhun ve evrenin aral�ks�z
de�i�me halinde oldu�unu saptar, ama bundan maddedeki
de�i�meleri, ruhun de�i�ikliklerinin belirledi�i sonucunu ��kar�r.

�rnek: Mucidin bir fikri vard�r, fikrini ger�ekle�tirir, i�te


bu maddele�mi� fikir, maddede de�i�iklikler yarat�r.

Demek ki Hegel, pekala diyalektik�idir, ama diyalekti�i


idealizme ba��ml� k�lar.

Ve i�te bunun �zerine Hegel'in ��retilileri olan, ama materyalist


��retilileri olan ve materyalist olduklar�na g�re
maddeye birinci �nemi veren Marx (1818-1883) ve Engels
(1820-1895), Hegel'in diyalekti�inin do�ru ama tersine olumlamalar
verdi�ini d��n�rler. Engels bu konuda ��yle diyecektir:
Diyalektik, Hegel ile, tepesi �zerinde duruyordu, onu
ayaklar� �zerine oturtmak gerekti . Marx ve Engels, Hegel'in
tan�mlad��� bu d��ncenin hareketinin ba�lang�� nedenini,
maddi ger�e�e ge�irdiler ve Hegel'den ayn� terimi alarak,
buna, do�al olarak, diyalektik dediler.
Onlar, Hegel'in d��ncenin ve evrenin aral�ks�z de�i�me
halinde oldu�unu s�ylemekte hakl� oldu�unu, ama fikirlerdeki
de�i�melerin �eylerdeki de�i�meleri belirlediklerini iddia
etmekle yan�ld���n� d��n�rler. Tersine, bize fikirleri �eyler
verir ve fikirler, �eyler de�i�tikleri i�in de�i�irler.

Eskiden posta arabas�yla yolculuk edilirdi. Bug�n trenle


yolculuk ediyoruz; bizim trenle yolculuk etme gibi bir fikrimiz
oldu�u i�in de�il, bu yolculuk arac� varoldu�u i�in yap�yoruz.
Bizim fikirlerimiz de�i�mi�tir, ��nk� �eyler de�i�mi�tir.

�u halde, Marx ve Engels'in elinde, bir yanda 18. y�zy�l


Frans�z materyalizminden gelen materyalizm, �te yanda da
Hegel'in diyalekti�i vard�, ve onlara, art�k bu ikisini birbirine
ba�lamaktan ba�ka bir �ey kalm�yordu demekten ka��nmak gerekir:

Bu, �eylerin daha karma��k olduklar�n� unutan darg�r�l�,


�ematik bir anlay� olur; bu, metafizik bir anlay�t�r.

Marx ve Engels, ku�kusuz, diyalekti�i Hegel'den alacaklar,


ama onu de�i�tireceklerdir. Materyalizm i�in de ayn�
�eyi yapacaklar ve bize, diyalektik materyalizmi vereceklerdir.

:::::::::::::::::

�K�NC� B�L�M

D�YALEKT���N YASALARI

B�R�NC� YASA: D�YALEKT�K DE���ME

I. Diyalektik hareketten ne anla��l�r?

II. Diyalektik i�in, kesin, mutlak, kutsal... hi�bir �ey


yoktur. (Engels)

III. S�re�.

I. D�YALEKT�K HAREKETTEN NE ANLA�ILIR?

Diyalekti�in birinci yasas�, hi�bir �ey oldu�u yerde kalmaz,


hi�bir �ey oldu�u gibi kalmaz g�zlemiyle ba�lar. Kim
ki, diyalektik der, hareket demektedir, de�i�me demektedir.
Buna g�re, diyalekti�in bak� a��s�nda yeralmaktan s�zedildi�i
zaman, bu, hareketin, de�i�menin bak� a��s�nda yeralmak
demektir: �eyleri diyalekti�e g�re incelemek istedi�imiz
zaman, onlar� hareketleri i�inde, de�i�meleri i�inde inceleyece�iz:

�te bir elma. Bu elmay� incelemek i�in iki yolumuz var:


bunlardan biri metafizik bak� a��s�d�r, �teki ise diyalektik
bak� a��s�d�r.

Birinci durumda, bu meyvenin bi�iminin ve renginin bir


tan�mlamas�n� verece�iz. Onun �zelliklerini s�ralayaca��z,
onun tad�ndan vb. s�zedece�iz. Sonra elmay� bir armutla
kar��la�t�rabilir, benzerliklerini ve ayr�l�klar�n� g�rebiliriz ve
sonunda bir elma, bir elmad�r ve bir armut, bir armuttur sonucunu
��karabiliriz. Eskiden �eyler bu bi�imde inceleniyordu,
say�s�z kitaplar bunun tan�t�d�r.

E�er elmay�, diyalektik a��dan incelemek istersek, hareket


a��s�ndan inceleyece�iz; ama elman�n, yuvarland��� ve
yer de�i�tirdi�i zamanki hareketi a��s�ndan de�il, onun evriminin
hareketi a��s�ndan inceleyece�iz. O zaman g�rece�iz
ki, olgun elma, �u anda ne ise her zaman �yle olmam�t�r.
�nce, ye�il bir elma idi. �i�ek olmadan �nce bir tomurcuktu;
b�ylece elma a�ac�n�n ta ilkyaz d�nemindeki haline kadar
uzanabilece�iz. Demek ki elma, her zaman bir elma olmad�,
elman�n bir tarihi, bir ge�mi�i vard�r; ve �imdi de oldu�u gibi
kalmayacakt�r. E�er yere d�erse, ��r�yecek, ayr�acakt�r,
�ekirdekleri ortaya ��kacakt�r, bu �ekirdekler de, i�ler yolunda
giderse, bir filiz, sonra da bir a�a� vereceklerdir. Demek
ki, elma, hep oldu�u gibi de�ildi ve hep oldu�u gibi kalmayacakt�r.

�te �eyleri hareket a��s�ndan incelemek denilen �ey budur.


Bu, �eylerin, ge�mi�i ve gelece�i a��s�ndan incelenmesidir.
B�yle incelenince, elma, art�k, ne oldu�u ile ne olaca��
aras�nda, yani ge�mi� ile gelecek aras�nda, ancak bir ge�i�
olarak g�r�l�r.

�eylere bu bi�imde bakmay�, kafalara daha iyi yerle�tirebilmek


i�in iki �rnek daha alaca��z: yery�z� ve toplum.

Metafizik bak� a��s�nda yeral�rsak, yery�z�n�n bi�imini,


b�t�n ayr�nt�lar� ile betimleyece�iz. Y�zeyde denizlerin,
karalar�n, da�lar�n bulundu�unu saptayaca��z; topra��n yap�s�n�
inceleyece�iz. Sonra yery�z�n� �teki gezegenlerle ya
da ayla kar��la�t�rabilir ve, en sonunda �u varg�ya var�r�z:
Yery�z�, yery�z�d�r.

Oysa, yery�z�n� diyalektik a��dan incelerken, onun her


zaman ne ise �yle olmad���n�, birtak�m de�i�ikliklere u�rad���n�
ve bu y�zden, yery�z�n�n gelecekte de ba�ka yeni de�i�ikliklere
u�rayaca��n� g�r�r�z. �u halde, bug�n yery�z�n�n
g�ncel durumunun, ge�mi� de�i�meler ile gelecekteki
de�i�meler aras�nda bir ge�i�ten ba�ka bir �ey olmad���n�
kabul etmeliyiz. Bu ge�i� i�inde ger�ekle�en, olan de�i�meler,
bir elman�n olgunla�mas�nda olan, ger�ekle�en de�i�melerden
�ok daha b�y�k bir �l��de olsalar bile, se�ilmez, farkedilmez
de�i�melerdir.

�imdi de, marksistleri �zellikle ilgilendiren toplum �rne�ini


g�relim.

Gene iki y�ntemimizi uygulayal�m: Metafizik bak� a��s�ndan


bize denecektir ki, zenginler ve yoksullar her zaman
oldu. B�y�k bankalar�n, koskoca fabrikalar�n bulundu�u belirtilecek,
kapitalist toplumun ayr�nt�l� bir betimlemesi verilecek,
ge�mi� toplumlarla (feodal ve k�leci toplumlarla); benzerlikleri
ya da ayr�l�klar� ara�t�r�larak, kar��la�t�r�lacak ve
bize �u denecek: kapitalist toplum ne ise odur.

Diyalektik bak� a��s�ndan, kapitalist toplumun, her zaman


ne ise o olmad���n� ��renece�iz. E�er biz, ge�mi�te, bir
zaman ba�ka toplumlar�n da ya�am� oldu�unu saptarsak,
bunu, kapitalist toplumun da, b�t�n �teki toplumlar gibi, sonuncu
toplum olmad���, kapitalist toplumun dokunulmaz bir
temeli bulunmad���, ama bizim i�in, tersine, ancak ge�ici bir
ger�ek oldu�u, ge�mi�le gelecek aras�nda bir ge�i�ten ba�ka
bir �ey olmad��� sonucunu ��karmak i�in yapaca��z.

Bu birka� �rnekle, �eylere diyalektik bak� a��s�ndan


bakman�n, her �eye, ge�ici olarak, ge�mi�te bir tarihi olan ve
gelecekte de bir tarihi olmas� gereken, bir ba�lang�c� olan ve
bir sonu olmas� gereken �eyler olarak bakmak demek oldu�unu
g�r�yoruz.

II. D�YALEKT�K ���N KES�N, MUTLAK,


KUTSAL H��B�R �EY YOKTUR

Diyalektik felsefe kar��s�nda hi�bir �ey sonal, mutlak,


kutsal de�ildir; bu felsefe, her �eyin ge�ici karakterini ve her
�eydeki ge�ici karakteri ortaya ��kar�r ve onun kar��s�nda,
kesintisiz olu� ve yokolu� s�recinden... ba�ka hi�bir �ey y�r�rl�kte
kalamaz. (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin
Sonu, s. 13.)

�te bu, yukarda g�rm� oldu�umuz ve �n�m�zde inceleyece�imiz


�eyi belirten bir tan�mlamad�r:

Diyalektik i�in kesin hi�bir �ey yoktur. Bu demektir ki,


diyalekti�e g�re her �eyin bir ge�mi�i vard�r ve bir gelece�i
olacakt�r; demek ki, her �ey, bir kez bulundu�u yerde, her
zaman i�in, kesin olarak bulunmaz, ve bug�nk� o, kesin ve
son de�ildir. (Elma, yery�z�, toplum �rnekleri.)

Diyalekti�e g�re, ne d�nyada, ne de d�nya d��nda, hi�bir


g�� yoktur ki, �eyleri, kesin, son bi�imini alm� bir durumda
saptayabilsin; �u halde, hi�bir �ey mutlak de�ildir.
(Mutlak = absolu, hi�bir ko�ula ba�l� olmayan, dolay�s�yla
evrensel, ba�s�z ve sonsuz, eksiksiz, tam demektir.)

Hi�bir �ey kutsal de�ildir demek, diyalektik her �eyi


ho�g�r�r, hi�bir �eye sayg�s� yoktur demek de�ildir. Hay�r!
Kutsal bir �ey, de�i�mez say�lan, dokunulmamas�, tart��lmamas�
gereken, ama ancak ululanacak bir �ey demektir.
�rne�in, kapitalist toplum kutsald�r. Pekala!, diyalektik
diyor ki, hi�bir �ey, hareketten, de�i�meden, tarihin de�i�ikliklerinden
kurtulamaz, ka�amaz.

Kal�ms�zl�k (caducite), ya�la birlikte t�kenen anlam�na


gelen kad�k olan, dayan�ks�z olan, y�pranan, ya�lanan ve
yokolmak zorunda olan bir �eydir. Diyalektik, kad�k olan bir
�eyin art�k varl�k nedeni olmayan bir �ey oldu�unu, ve her
�eyin ortadan kalkmak, yokolmak gibi bir yazg�s� oldu�unu
bize g�steriyor. Gen� olan ya�lan�r; bug�n ya�ayan yar�n
�l�r ve diyalekti�e g�re, olu�un ve ge�i�in kesintisiz s�recinden
ba�ka hi�bir �ey mevcut de�ildir.

Demek ki, diyalektik g�r� a��s�nda yeralmak, de�i�meden


ba�ka hi�bir �eyi sonsuz saymamak demektir. Bu, �zel
hi�bir �ey olu�un d��nda sonsuz olamaz demektir.

Ama Engels'in, tan�mlanmas�nda s�z�n� etti�i olu� nedir?


G�rd�k ki, elman�n bir tarihi vard�r. �imdi de, �rne�in,
gene bir tarihi olan bir kalemi alal�m.

Bug�n kullan�lm� olan bu kalem, yeni idi. Kalemin yap�ld���


tahta, bir tahta kalastan ��kar, bu kalas da bir a�a�tan.
�u halde g�r�yoruz ki, elman�n da, kalemin de birer tarihleri
vard�r ve ne biri, ne de �teki, her zaman ne iseler, o
olmam�lard�r. Ama bu iki tarih aras�nda, bir farkl�l�k vard�r.
Elbette!

Ye�il elma, olgun elma olmu�tu. Ye�il elma olduktan sonra,


her �ey yolunda gitti�i takdirde olgun olmayabilir miydi?
Hay�r, olgunla�mak zorunda idi, nas�l ki, yere d�t���nde de,
��r�mek, ayr�mak ve �ekirdeklerini b�rakmak zorundaysa.

Oysa, kalemin geldi�i a�a�, bir tahta olmayabilirdi ve bu


tahta da bir kalem olmayabilirdi. Kalemin kendisi de, daima
b�t�n, yani yontulmam� kalabilirdi.

�u halde, bu iki tarih aras�nda bir fark oldu�unu g�r�yoruz.


Elma i�in, olgun elma olan ye�il elmad�r, e�er ola�an�n
d��nda bir �ey olmazsa, elma �i�e�i elma haline gelmi�tir.
�u halde, veri olan bir a�amay�, �teki a�ama, zorunlu olarak,
ka��n�lmaz olarak, izler (herhangi bir �ey, evrimi durdurmazsa).

Kalemin tarihinde ise, tersine, a�a� bir tahta kalas, tahta


kalas bir kalem, kalem de yontulmu� bir kalem olmayabilir.
Demek ki, veri olan bir a�amay�, �teki a�ama izlemeyebilir.
E�er kalem, b�t�n bu a�amalardan ge�iyorsa, bu, yabanc�
bir m�dahale, yani insan�n araya girmesi y�z�ndendir.

Elman�n tarihinde, ikinci a�aman�n birinci a�amadan vb.


��kt���, birbiri ard�ndan. gelen a�amalar g�r�yoruz. Elman�n
tarihi, Engels'in s�z�n� etti�i olu�u izliyor. Kalemin tarihinde
ise, a�amalar, birbirlerinden ��kmaks�z�n yanyana konulurlar.
Elma ise, do�al bir s�re� izler.

III. S�RE�

(Bu s�zc�k 'processus = vetire', Latinceden gelir ve anlam�,


ileri gidi� ya da ilerlemek olgusu, ilerlemedir.)

Neden ye�il elma, olgun elma olur? Bu, onun i�inde ta��d���
�eyden dolay�d�r. Elmay� olgunla�maya do�ru iten birbirine
zincirleme ba�l� i� olaylardan dolay�d�r; bu, olgun elma.
olmadan �nce, elma oldu�u i�in ve olgunla�madan edemeyece�i
i�indir.

Elma olacak �i�ek, sonra olgunla�acak ye�il elma incelendi�i


zaman, elmay�, kendi evrimine iten bu i� zincirleme ba�lar�n,
otodinamizm (�zg��) denilen g��lerin bask�s� alt�nda
etkin oldu�u g�r�l�r ki, buna, kendi varl���ndan gelen g��
denilebilir.

Kalem, hen�z tahta kalas halinde iken, onu bir kalem


haline getirmek �zere insan�n i�e kar�mas� gerekli oldu,
��nk�, tahta kalas hi�bir zaman, kalem haline d�n�emezdi.
�� g��ler, otodinamizm (�zg��), s�re� olmad� burada. �u halde,
diyalektik diyen yaln�zca hareket demez, ayn� zamanda
otodinamizm de der.

Demek ki, diyalektik hareketin, kendinde, s�reci ve diyalektik


hareketin �z� olan otodinamizmi i�erdi�ini g�r�yoruz.
Her hareket ve her de�i�me, diyalektik de�ildir. E�er, diyalektik
bak� a��s�ndan inceleyece�imiz bir pireyi al�rsak, diyece�iz ki,
o her zaman ne ise o olmad� ve her zaman da ne
ise o olmayacak; ama onu ezersek, ku�kusuz, pire i�in bir de�i�me
olacakt�r, ama bu de�i�me diyalektik bir de�i�me mi
olacakt�r? Hay�r. Biz olmasayd�k, pire ezilmeyecekti. �u halde
bu de�i�me, diyalektik bir de�i�me de�il, ama mekanik
bir de�i�medir.

�u halde diyalektik de�i�meden s�zetti�imiz zaman, �ok


dikkat etmeliyiz. Biz, e�er yery�z� varolmakta devam ederse,
kapitalist toplumun yerini sosyalist toplumun, onun yerini de
kom�nist toplumun alaca��n� d��n�yoruz. Bu, diyalektik
bir de�i�me olacakt�r. Ama, e�er yery�z� havaya u�arsa,
kapitalist toplum otodinamik bir de�i�meyle de�il, ama
mekanik bir de�i�meyle ortadan kalkacakt�r.

Bir ba�ka fikir d�zeni i�inde, bir disiplin do�al olmad���


zaman, buna, mekanik disiplin diyoruz. Ama serbest�e kabul
edildi�i, yani do�al ortam�ndan geldi�i zaman, bu disiplin,
otodinamik bir disiplindir. Mekanik bir disiplin, d�ardan
kabul ettirilen bir disiplindir; bu, kumanda edenlerden ba�ka,
�eflerden gelen bir disiplindir. (O halde, mekanik olmayan,
otodinamik bir disiplini, b�t�n �rg�tlerin sa�layamayaca��n�
anl�yoruz.)

Demek ki, diyalekti�i, mekanik bir bi�imde kullanmaktan


ka��nmam�z gerekir. Bu da, bize, metafizik bi�imde d��nme
al�kanl���m�zdan gelen bir �eydir. �eylerin her zaman
ne ise o olmad�klar�n�, bir papa�an gibi yinelememek
gerekir. Bir diyalektik�i, bunu s�yledi�i zaman, �eylerin
daha �nce ne olmu� olduklar�n�, olgular i�inde aramal�d�r.
��nk� bunu s�ylemek, uslamlaman�n sonu demek de�ildir,
�eylerin daha �nce ne olduklar�n� titizlikle g�zlemek i�in
yap�lacak incelemelerin ba�lang�c�d�r.

Marx, Engels ve Lenin, kapitalist toplumun kendilerinden


�nce ne oldu�u �zerine uzun ve a��k incelemeler yapt�lar.
Diyalektik de�i�iklikleri saptamak i�in, en k���k ayr�nt�lar�
g�zlemlediler. Lenin, kapitalist toplumun de�i�melerini
tan�mlamak ve ele�tirmek, emperyalist d�nemi tahlil etmek
i�in ayr�nt�l� incelemeler yapt� ve say�s�z istatistikleri
inceledi.

Gene otodinamizmden s�zetti�imizde de, onu, bir edebi


s�z haline getirmemeliyiz; bu s�z�, bilerek ve onu t�m�yle
anlayanlar i�in kullanmal�y�z.

Son olarak, bir �eyi incelerken, otodinamik de�i�melerin


neler olduklar�n� g�rd�kten ve hangi de�i�menin saptand���n�
s�yledikten sonra, otodinamik olan�n nereden geldi�ini irdelemeli,
ara�t�rmal�y�z.
Bunun i�indir ki, diyalektik, ara�t�rmalarla ve bilimlerle
s�k�s�k�ya ba�l�d�r.

Diyalektik, �eyleri incelemeksizin a��klama ve tan�ma


yolu de�ildir; diyalektik, �eylerin ba�lang�c�n� ve sonunu, nereden
geldiklerini ve nereye gittiklerini ara�t�r�rken, iyi inceleme
ve iyi g�zlemler yapma arac�d�r.

:::::::::::::::::

���NC� B�L�M

�K�NC� YASA: KAR�ILIKLI ETK�

I. S�re�lerin zincirleme s�ralan��.

II. 19. y�zy�l�n b�y�k bulu�lar�.

1. Canl� h�crenin ve geli�iminin bulunu�u.

2. Enerjinin d�n��m�n�n bulunu�u.

3. �nsanda ve hayvanlarda evrimin bulunu�u.

III. Tarihsel geli�im ya da sarmal (spiral) geli�im.

IV. Varg�.

I. S�RE�LER�N Z�NC�RLEME SIRALANI�I

Biraz �nce elman�n �yk�s� dolay�s�yla, bir s�recin ne oldu�unu


g�rd�k. Gene bu �rne�i ele alal�m. Elman�n nereden
geldi�ini ara�t�rd�k, ve ara�t�rmalar�m�z� a�aca kadar g�t�rmemiz
gerekti. Ama bu ara�t�rma sorunu, a�a� i�inde kendini
ortaya koyar. Elman�n incelenmesi, bizi, a�ac�n yazg�s�n�
ve k�kenlerini incelemeye g�t�r�r. A�a� nereden geliyor? Elmadan.
A�a�, yere d�en ve yeni bir filize can vermek �zere
toprakta ��r�yen elmadan gelir, bu durum, bizi, yeri, elman�n
�ekirdeklerinin filiz verebilmesi ko�ullar�n�, havan�n, g�ne�in
vb. etkilerini incelemeye g�t�r�r. B�ylece, elman�n incelemesinden
yola ��karak, elma s�recinden a�a� s�recine
ge�ip, oradan yerin incelenmesine geldik, a�a� s�reci de yerin
s�recine zincirleme ba�lan�yor. �te s�re�lerin zincirleme
s�ralan�� denilen �eyle kar�� kar��yay�z. Bu, bize, diyalekti�in
ikinci yasas�n� a��klamak ve incelemek olana��n� verecektir.
Bu yasa, kar��l�kl� etki yasas�d�r. S�re�lerin zincirleme
s�ralan��na �rnek olarak, elma �rne�inden sonra Paris
��i �niversitesi �rne�ini alal�m.

Bu okulu diyalektik g�r� a��s�ndan incelersek, nereden


geldi�ini ara�t�raca��z, ve ilkin ��yle bir yan�t�m�z olacak:
1932 g�z�nde, biraraya gelmi� baz� arkada�lar, marksizmi
incelemek �zere, Paris'te, bir i��i �niversitesi kurmaya karar
verdiler.

Ama, bu komite, marksizmi ��retme fikrine nas�l vard�?


Besbelli ki, marksizm varoldu�u i�in. Peki, o halde, marksizm
nereden geliyor?

G�r�yoruz ki, s�re�lerin zincirleme s�ralan��n� ara�t�rmak,


bizi, tam ve titiz incelemelere g�t�r�yor. Dahas� var:
Marksizmi ara�t�r�rken, bu ��retinin, bizzat proletaryan�n
bilgisi oldu�unu saptamaya kadar varm� olaca��z; �u halde
g�r�yoruz ki, (ister marksizmden yana, ister ona kar�� olunsun)
proletarya mevcuttur; o zaman �u yeni soruyu soraca��z:
proletarya nereden geliyor?

Biliyoruz ki, proletarya, bir ekonomik sistemden, kapitalizmden


geliyor. Biliyoruz ki, toplumun s�n�flara b�l�n��,
s�n�f sava��m�, marksizme kar�� olanlar�n iddia ettikleri gibi,
marksizmden do�mam�t�r, tersine, marksizm bu s�n�f sava��m�n�n
varl���n� saptar ve g�c�n� zaten daha �nceden varolan
proletaryadan al�r.

�u halde, s�re�ten s�rece, kapitalizmin varolu� ko�ullar�n�n


incelenmesine kadar gelece�iz. �te b�ylece, her �eyin,
her �ey �zerinde etki olu�turdu�unu bize g�steren bir s�re�ler
zincirlemesi var �n�m�zde. Her �eyin her �eyi etkilemesi,
kar��l�kl� etki yasas�d�r.

�imdi de bu iki �rnekle, elma ve Paris ��i �niversitesi


�rne�i ile metafizik�i nas�l bir y�ntem izlerdi, onu g�relim.

Elma �rne�inde, metafizik�i, yaln�zca elman�n nereden


geldi�ini d��nebilecekti. Elma a�a�tan gelir demekle yetinirdi.
Daha ilerisini ara�t�rmazd�.

��i �nivesitesi i�in de, Frans�z halk�n� ba�tan ��karmak


isteyen bir grup insan taraf�ndan kurulmu� bir �niversite
oldu�unu s�yler ya da incir �ekirde�ini doldurmayan ba�ka
s�zler s�yleyerek g�nl�n� e�lendirirdi.

Ama diyalektik�i, bir yanda elma, di�er yanda da ��i


�niversitesi ile sonu�lanan b�t�n s�re�ler zincirini g�r�r.
Diyalektik�i �zel, tikel olay�, ayr�nt�y�, b�t�ne ba�lar.

Diyalektik�i, elmay� a�aca ba�lar, ve daha �teye, b�t�n�


i�inde do�aya kadar gider. Elma, yaln�z elma a�ac�n�n meyvesi
de�ildir, b�t�n do�an�n meyvesidir de.

��i �niversitesi, yaln�z proletaryan�n meyvesi de�il,


ama kapitalist toplumun meyvesidir de.

�u halde g�r�yoruz ki, d�nyay� kal�pla�m� �eylerin k�mesi


gibi kavrayan metafizik�inin tersine, diyalektik�i, d�nyay�
bir s�re�ler k�mesi olarak g�recektir. Ve diyalektik g�r�
a��s�, nas�l do�a i�in ve bilimler i�in do�ru ise, toplum,
i�in de do�rudur.

Hegel'in 'metafizik' y�ntem dedi�i, verilmi� ve de�i�mez


nesneler olarak d��n�len �eylerin incelenmesiyle u�ra�may�
ye�leyen ... eski ara�t�rma ve d��nce y�nteminin do�rulu�u,
zaman�nda, tarihsel olarak ortaya ��km�t�. (F. Engels,
Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu, s. 43-44.)
Bu bak�mdan, o �a�da, her �ey ve toplum, bir veri olan
de�i�mez nesneler k�mesi gibi inceleniyor, ayr�ca toplumun
yaln�zca de�i�memesi ��yle dursun, yokolmas� aln�nda yaz�l�
de�ilmi� gibi inceleniyordu.

Engels, diyalekti�in ba�l�ca �nemini belirtir: Bu b�y�k


temel d��nce, d�nyan�n, bir tamamlanm� �eyler karma�as�
olarak de�il de, g�r�n�te durulmu� �eylerin, t�pk� beynimizdeki
zihinsel yans�lar� olan kavramlar gibi, kesintisiz bir
olu� ve yokolu� de�i�mesinden ge�tikleri, son olarak b�t�n
g�r�n�teki raslant�lara ve ge�ici geriye d�n�lere kar��n,
ilerleyici bir geli�menin eninde sonunda belirmeye ba�lad���
bir s�re�ler karma�as� olarak dikkate al�nmas� gerekti�i
d��ncesidir. (agy, s. 43.)

Kapitalist toplumun kendisi de, demek ki, bir tamamlanm�


�eyler karma�as� olarak ele al�nmamal�d�r, tersine, o
da bir s�re�ler karma�as� olarak incelenmelidir.

Metafizik�iler, kapitalist toplumun her zaman varolmam�


oldu�unun fark�ndad�rlar, onun bir tarihi oldu�unu s�ylerler,
ama kapitalizmin ortaya ��k�� ile toplumun evriminin
bitti�ini ve bundan b�yle de�i�mez (fixee) kalaca��n� d��n�rler.
Her �eyi bitmi�, tamamlanm� sayarlar, yeni bir s�recin
ba�lang�c� saymazlar. D�nyan�n tanr� taraf�ndan yarad�l��n�n
anlat�s�, d�nyan�n, tamamlanm� �eylerin bir karma�as�
olarak a��klanmas�d�r. Tanr�, (yarad�l��n ilk alt� g�n�nde,
-�.) her g�n, bir i�i bitirdi. Bitkileri, hayvanlar�,
insan�, bir kerede, art�k de�i�memek �zere, kesin olarak yaratt�
- saptan�mc�l�k (fixisme) teorisi de buradan gelir.

Diyalektik, bunun kar��t� bi�imde d��n�r. �eyleri de�i�mez


nesneler olarak de�il, �stelik hareket halinde d��n�r.
Diyalekti�e g�re hi�bir �ey bitmi�, tamamlanm� bir
bi�imde bulunmaz; her �ey, her zaman bir s�recin sonu ve
ba�ka bir s�recin ba��d�r, her zaman de�i�me ve geli�me durumundad�r.
Bunun i�indir ki, biz kapitalist toplumun, sosyalist
topluma d�n�ece�ine bu kadar g�veniyoruz. Hi�bir
�ey, son ve kesin olarak tamamlanm� olmad���ndan, kapitalist
toplum, bir s�recin sonudur ki, onu, sosyalist toplum,
sonra kom�nist toplum izleyecek ve bu b�yle s�r�p gidecektir;
s�rekli olarak bir geli�me vard�r ve olacakt�r.

Ama burada, diyalekti�i, al�nyaz�s� bir �ey gibi almamaya


dikkat etmek gerekir; b�yle bir san�dan, ��yle bir sonu�
��kar�labilir: Mademki siz istedi�iniz de�i�meden bu kadar
eminsiniz, ne diye sava��m veriyorsunuz? ��nk�, Marx'�n
da dedi�i gibi sosyalist toplumu do�urtmak i�in, bir ebe
gerekecektir; i�te devrimin, eylemin zorunlulu�u buradan gelir.

Ne var ki, i�ler bu kadar basit de�ildir. Bu d�n��m� �nceye


alabilecek ya da geciktirebilecek insanlar�n rol� unutulmamal�d�r
(bu soruyu, bu k�sm�n be�inci b�l�m�nde, Tarihsel Materyalizmden
s�zederken yeniden yan�tlayaca��z).

�imdilik saptad���m�z �ey, her �eyde, �eylerin i�g�c� ile


(yani otodinamizm ile) olu�an s�re�lerin, zincirleme s�ralan��n�n
varl���d�r. Diyalekti�e g�re, yeniden �zerinde duruyoruz,
hi�bir �ey bitmi�, tamamlanm� de�ildir. �eylerin geli�mesine,
son sahnesi olmayan bir geli�me olarak bakmak gerekir.
D�nya tiyatrosunda, bir piyesin sonu, ba�ka bir piyesin
birinci perdesiyle ba�lar. Do�rusunu s�ylemek gerekirse,
bu birinci perde, bir �nceki piyesin son perdesinde ba�lam�t�r
bile.

II. 19. Y�ZYILIN B�Y�K BULU�LARI

Metafizik d��n��n terkedilmesini belirleyen, bilginleri


sonra da Marx ve Engels'i, �eyleri, diyalektik hareketleri
i�inde ele almaya zorlayan �eyin, 19. y�zy�lda yap�lan bulu�lar
oldu�unu biliyoruz. Bu �a��n �zellikle �� b�y�k bulu�u,
Engels'in Ludwig Feuerbach'ta de�indi�i bulu�lar, diyalekti�in
ilerlemesini sa�lam�lard�r. (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve
Klasik Alman Felsefesinin Sonu, s. 44.)

1. Canl� h�crenin ve geli�iminin bulunu�u

(Organik h�cre ile birlikte �o�alma ve ba�kala�ma (farkl�la�ma)


yoluyla b�t�n bitkisel ve hayvansal organizman�n geli�mesinin
ba�lad��� birimi bularak, canl� do�an�n iki b�y�k aleminin
(bitkiler ve hayvanlar aleminin) birbirine ba�l�l���n�, s�reklili�ini
ortaya koyan Schwann ile Schleiden olmu�tur.)

Bu bulu�tan �nce, temel olarak al�nan d��n� tarz�,


saptan�mc�l�kt�. T�rler birbirlerine yabanc� olarak d��n�l�yordu.
�stelik, hayvanlar d�nyas� bir yanda, bitkiler d�nyas� da
�b�r yanda, kesin olarak birbirlerinden ayr� tutuluyorlard�.

H�crenin bulunu�u, 18. y�zy�l�n bilginlerinin ve d��n�rlerinin


daha �nce de ortaya att�klar� evrim fikrinin belginlik
kazanmas�na yola��yor. Bu bulu�, ya�am�n, �l�mlerin
ve do�u�lar�n ardarda s�ralanarak olu�tu�unu ve her canl�
varl���n benzer h�creleri oldu�unu anlamaya olanak sa�lad�.
Bu ger�e�in ortaya ��kar�lm� olmas�, hayvanlarla bitkiler
aras�nda herhangi bir s�n�r�n varl���na art�k izin vermez ve
metafizik anlay�� kovup atar.

2. Enerjinin d�n��m�n�n bulunu�u

Eskiden, bilim, �rne�in, ses, �s� ve ����n birbirine tamam�yla


yabanc� olduklar�na inan�yordu. Oysa, b�t�n bu ba�ka
ba�ka olaylar�n birbirlerine d�n�ebildikleri, cans�z (inerte)
maddede de, canl� do�ada oldu�u kadar s�re� zincirleri oldu�u
bulunuyor. Bu bulu� da, metafizik d��n�e indirilmi�
bir darbedir.

3. �nsanda ue hayvanlarda evrimin bulunu�u

Engels der ki, Darwin, t�m do�a �r�nlerinin, ba�lang��ta


tekh�creli k���k tohumlar�n uzun bir geli�me s�recinin sonucu
oldu�unu, her �eyin k�keninde h�cre bulunan uzun bir
s�recin �r�n� oldu�unu ortaya koymu�tur.

Ve gene Engels, bu �� b�y�k bulu� sayesinde, b�t�n


do�a olaylar�n�n zincirleme s�ralan��n�, yaln�zca �e�itli bilim
alanlar�n�n kendi i�lerinde de�il, ama de�i�ik bilim alanlar�
aras�nda da izleyebilece�imiz sonucuna var�r.

Demek ki, bu ikinci kar��l�kl� etki yasas�n�n ifade edilebilmesi,


bilimlerle sa�lanm�t�r.

Bitkisel, hayvansal ve madensel konular aras�nda kesiklik


yoktur, yaln�z s�re�ler vard�r; her �ey zincirleme birbirine
ba�lan�r. Ve bu, toplum i�in de do�rudur. �nsanl���n tarihi
i�inden ge�mi� olan de�i�ik toplumlar, birinin zorunlu olarak
kendinden �nce gelen toplumdan ��kt��� bir s�re�ler zinciri
dizisi olarak ele al�nmal�d�r.

Demek ki, �unu akl�m�zda tutmak zorunday�z: Bilim,


do�a, toplum bir s�re�ler zinciri olarak g�r�lmelidir ve bu
zincirlemeyi geli�tirmek i�in i�leyen motor da otodinamizmdir.

III. TAR�HSEL GEL��ME YA DA SARMAL (SP�RAL) GEL��ME

Tan�maya ba�lad���m�z s�reci biraz daha yak�ndan inceleyecek


olursak g�r�r�z ki, elma, bir s�re�ler zincirlemesinin
sonucudur. Elma nereden geliyor? A�a�tan geliyor. A�a�
nereden geliyor? Elmadan. �u halde �yle d��nebiliriz ki,
burada bir k�s�r d�ng� var ve hep ayn� noktaya gelmek �zere,
bu k�s�r d�ng� i�inde d�n�yoruz. A�a� elma. Elma a�a�.
Ayn� bi�imde yumurta tavuk �rne�ini alal�m. Yumurta nereden
geliyor? Tavuktan. Tavuk nereden geliyor? Yumurtadan.

E�er �eyleri bu bi�imde ele al�rsak, bu bir s�re� olmaz,


bir �ember olur, zaten bu g�r�n� de sonsuz d�n� fikrini
vermi�tir. Yani biz hep ayn� noktaya, ayn� ��k� noktas�na
d�n�p gelece�iz.

Ama sorunun do�ru olarak nas�l kondu�unu g�relim:

1. �te bir elma.

2. Bu elma, de�i�ikli�e u�rayarak, bir a�ac� ya da a�a�lar�


meydana getirir.

3. Bir a�a� bir elma vermez, bir�ok elma verir.

Demek ki, ayn� ��k� noktas�na d�n�p gelmiyoruz; biz, elmaya


d�n�p geliyoruz, ama, ba�ka bir d�zlem �zerinde.

Gene a�a�tan yola ��karsak, �imdi bizim:

1. Bir a�ac�m�z olacak, bu a�a�,

2. elmalar verecek, bu elmalar da

3. a�a�lar verecek.

Burada da gene a�aca geri geliyoruz, ama ba�ka bir d�zlem


�zerinde. Bak� a��s� geni�lemi�tir.

Demek ki, g�r�n�lerin d��nd�rtt��� gibi bir �ember,


bir d�ng� yok kar��m�zda, ama tarihsel geli�me diye adland�raca��m�z
bir geli�me s�reci var. Tarih, zaman�n iz b�rakmaks�z�n
ge�ip gitmedi�ini g�sterir. Zaman ge�er, ama yeniden
ortaya ��kan ayn� geli�meler de�ildir. D�nya, do�a, toplum,
bir geli�me olu�tururlar ki, bu tarihsel bir geli�medir ve
felsefe dilinde buna sarmal (spiral) geli�me denir.

Bu imge, fikirleri saptamak i�in kullan�l�r; ��yle ki: �eyler,


�emberimsi bir s�rece g�re evrim g�sterirler, ama ��k�
noktas�na d�n�p gelmezler, biraz daha y�kse�e, ba�ka bir
d�zlem (plan) �zerinde bir noktaya gelirler, ve b�ylece s�r�p
giderek, y�kselen, yukar� do�ru bir sarmal olu�turur; bu
imge i�te bu olguyu canland�rmak i�in yap�lan bir benzetmedir.

Demek ki, d�nyan�n, do�an�n, toplumun (sarmal bi�iminde)


tarihsel bir geli�mesi vard�r ve bu geli�meyi hareket ettiren,
bunu unutmayal�m, otodinamizmdir (�zg��t�r).

IV. VARGI

Diyalektik konusundaki bu ilk b�l�mlerde ilk iki yasay�;


de�i�me yasas�n� ve kar��l�kl� etki yasas�n� incelemi� bulunuyoruz.
Bu inceleme, �eli�ki yasas�n�n incelenmesini ele
alabilmek i�in zorunlu idi, ��nk�, bu, diyalektik de�i�menin
devindirici g�c�n�, otodinamizmi anlamam�z� sa�layacakt�r.

Diyalekti�e ili�kin birinci b�l�mde, bu teorinin metafizik


anlay��n bask�s� alt�nda ni�in kalm� oldu�unu, ve ni�in 18.
y�zy�l materyalizminin metafizik bir materyalizm oldu�unu
g�rd�k. �imdi, 19. y�zy�l�n, materyalizmin geli�mesine olanak
sa�layarak diyalektik olmas�n� sa�layan �� b�y�k bulu�unu
k�saca g�rd�kten sonra, bu felsefenin tarihinin, �u ��
b�y�k d�nemden, (1) antik�a� materyalizmi (atomlar teorisi);
(2) 18. y�zy�l materyalizmi (mekanik�i ve metafizik�i),
son olarak da (3) diyalektik materyalizm gibi �� b�y�k d�nemden
ge�mesinin ni�in zorunlu oldu�unu daha iyi anl�yoruz.

Materyalizmin bilimlerden do�du�unu ve onlara ba�l�


bulundu�unu belirtmi�tik. Bu �� b�l�mden sonra, bunun ne
kadar do�ru oldu�unu g�rebiliriz. Diyalektik hareket ve diyalektik
de�i�menin incelenmesi konusunda, sonra kar��l�kl�
etki yasas�n�n incelenmesinde, bizim b�t�n d��n� tarzlar�m�z�n
bilimlere dayand���n� g�rd�k.

Bilimsel incelemelerin son derece �zelle�ti�i ve (genellikle


diyalektik materyalizmi bilmeyen) bilginlerin, bazan, kendi
�zel bulu�lar�n�n, bilimlerin t�m�ne oranla �nemini anlayamad�klar�
bug�nk� g�nde, demi�tik ki, felsefenin rol�,
ona d�en �zel g�rev, d�nyan�n ve daha genel sorunlar�n
a��klamas�n� yapmakt�r; �zellikle de, her bilim kolunun t�m
�zel bulu�lar�n�, bunlar�n bir sentezini yapmak �zere biraraya
getirmek ve b�ylece bizi, giderek daha �ok Descartes'�n
dedi�i gibi, do�an�n efendisi ve sahibi yapacak bir teori
vermek, diyalektik materyalizmin �zel g�revidir.

:::::::::::::::::

D�RD�NC� B�L�M

���NC� YASA: �EL��K�


I. Ya�am ve �l�m.

II. �eyler, kendi kar��tlar�na d�n��rler.

III. Olumlama, yads�ma ve yads�man�n yads�nmas�.

IV. Durumu g�zden ge�irelim.

V. Kar��tlar�n birli�i.

VI. Sak�n�lacak yanl�lar.

VII. Diyalekti�in pratik sonu�lar�.

D�YALEKT���N, �eylere, aral�ks�z de�i�mekte olan, s�rekli


geli�en, k�sacas�, diyalektik bir harekete u�rayan �eyler
olarak bakt���n� g�rd�k (birinci yasa).

Bu diyalektik hareket, her �ey, biz onu inceledi�imiz


anda, ancak, bir s�re�ler zincirinin, yani birbirinden ��kan
bir a�amalar zincirinin sonucu oldu�u i�in olanakl�d�r. Ve
incelememizi daha ileri g�t�rerek, bu s�re�ler zincirinin, zaman
i�inde, anl�k geri d�n�lere kar��n ilerleyici bir hareketle,
zorunlu olarak geli�ti�ini g�rd�k.

Bu harekete, tarihsel geli�me ya da sarmal geli�me


dedik, ve biliyoruz ki, bu geli�me otodinamizmle (�zg��le)
kendi kendini yarat�r.

Peki otodinamizmin yasalar� nelerdir? A�amalar�n birbirlerinden


��kmalar�na yol veren yasalar nelerdir? Buna,
diyalektik hareketin yasalar� denir.

Diyalektik, bize, �eylerin sonsuz olmad�klar�n�, �eylerin,


bir son ile, bir �l�mle tamamlanan bir ba�lang��lar�, bir olgunluklar�,
bir ya�l�l�klar� oldu�unu ��retiyor.

B�t�n �eyler �u a�amalardan ge�erler: do�u�, olgunluk,


ya�l�l�k, son. Bu, ni�in b�yledir? Ni�in �eyler sonsuz de�ildir?

Bu, insanl���n, her zaman ilgisini uyand�rm� olan eski


bir sorudur. Neden �lmek gerekir? �nsanlar bu zorunlulu�u
anlamak istemi�ler ve tarih boyunca sonsuz ya�am�n d��n�
kurmu�lard�r; �rne�in orta�a�da, (gen�lik iksiri, ya�am
iksiri gibi) b�y�l� i�kiler t�reterek �l�ml�l�kten kurtulmay�
d�lemi�lerdir.

Peki, do�an bir �ey, ni�in �lmek zorundad�r? �yice anlamam�z


i�in, metafizikle kar��la�t�rmam�z gereken diyalekti�in
b�y�k bir yasas�d�r bu.

I. YA�AM VE �L�M

Metafizik bak� a��s�ndan �eyler, di�er �eylerden ayr�larak,


kendi ba�lar�na, ayr� ayr� ele al�n�rlar ve metafizik, �eyleri
b�yle inceledi�i i�in, onlar� tekyanl�, yani bir tek yandan
g�r�r. Onun i�indir ki, �eylere bir tek yan�ndan bakanlara,
metafizik�i denebilir. K�saca, bir metafizik�i ya�am denilen
olay� incelerken, bu olay�, bir ba�ka olaya ba�lamaz. Ya�am�,
kendisi i�in ve kendinde, tekyanl� olarak g�r�r. Ona bir tek
yandan bakar. �l�m� inceleyecek olsa, gene ayn� �eyi yapacakt�r;
kendi tekyanl� g�r� a��s�n� uygulayacak ve �u sonuca
varacakt�r: ya�am ya�amd�r, ve �l�m �l�md�r. �kisi aras�nda
ortak hi�bir �ey yoktur, ��nk� bunlar birbirlerine kar��
olan, birbirinin tam kar��t� iki ayr� �eydir.

�eylere b�yle bakmak, onlara, y�zeysel bir bi�imde bakmakt�r.


E�er onlar� biraz daha yak�ndan inceleyecek olursak,
ilkin, birinin di�erine kar��t konulamayaca��n�, ve hatta
onlar�n, birbirinden bu kadar kabaca ayr�lamayaca��n� g�rece�iz;
��nk�, deney, ger�ek, bize g�sterir ki, �l�m ya�am�
s�rd�r�r, �l�m canl�dan gelir.

Ya ya�am, �l�mden ��kabilir mi? Evet. ��nk� �l� bedenin


��eleri, ba�ka ya�amlar� do�urmak i�in d�n�ecektir, �rne�in
toprak i�in g�bre olacaklard�r ve toprak daha verimli
olacakt�r. �l�m, pek �ok durumda, ya�ama yard�m edecek,
�l�m ya�am�n do�mas�na izin verecek, ve canl� bedende ya�am,
ancak, �len h�crelerin yerini s�rekli olarak do�an ba�ka
h�crelerin almas�yla olanakl� olacakt�r.
(Nesneleri dinginlik durumunda ve cans�z, her biri kendi ba��na,
biri �tekinin yan�nda ve biri �tekinden sonra olarak d��nd���m�z
s�rece, ku�kusuz onlarda hi�bir �eli�ki ile kar��la�may�z. Burada
k�smen ortak, k�smen farkl�, hatta birbiriyle �eli�ik, ama bu
takdirde, farkl� �eylere da��t�lm� ve bunun sonucu kendinde �eli�ki
i�ermeyen baz� �zg�l�kler buluruz. Bu g�zlem alan� s�n�rlar� i�inde,
i�imizi al��lm� metafizik d��nce bi�imi ile y�r�tebiliriz. Ama
nesneleri hareketleri, de�i�meleri, ya�amlar�, birbirleri �zerindeki
kar��l�kl� etkileri i�inde d��nmeye ba�lad���m�z andan ba�layarak
durum iyiden iyiye de�i�ir. Burada birdenbire �eli�kiler i�ine
d�eriz. (Friedrich Engels, Anti-D�hring, s. 192-193.)

Demek ki, ya�am ve �l�m s�rekli olarak birbirine d�n��r;


ve �u b�y�k yasan�n her �eye ba�l� oldu�unu g�zlemliyoruz:
Her yerde, �eyler, kendi kar��tlar�na d�n��r.

II. �EYLER KEND� KAR�ITLARINA D�N���R

Metafizik�i, kar��tlar�, birbirinin kar��s�na koyar, ama


ger�ek bize g�steriyor ki, kar��tlar birbirine d�n��r; �eyler,
kendileri olarak kalmaz, ama kar��tlar�na d�n��r.

E�er do�ru ile yanl�� incelersek, ��yle d��n�r�z: bunlar


aras�nda ortak hi�bir �ey yoktur. Do�ru do�rudur ve yanl�
yanl�t�r. Bu, tekyanl� bak� a��s�, iki kar��t�, kabaca birbirinin
kar��s�na koyar, t�pk� �l�m ile ya�am� kar�� kar��ya
koydu�u gibi.

Gene de, Bak�n ya�mur ya��yor! desek, bazan �yle olabilir ki,
biz daha s�z�m�z� bitirmeden, art�k ya�mur ya�mayabilir.
Bu t�mceye ba�lad���m�z zaman s�z�m�z do�ru idi,
ama yanl�a d�n�t�. (Yunanl�lar da daha �nce bu durumu
saptam�lard� ve yan�lmamak i�in hi�bir �ey s�ylememek gerekir
diyorlard�!)
Gene, yeniden elma �rne�ini alal�m. Yere d�m� olgun
bir elma g�r�l�r, ve �te olgun bir elma denir. Bununla birlikte,
o, belirli bir zamandan beri yerdedir ve ��r�meye ba�lam�t�r
bile; b�ylece do�ru, yanl� olur.

Bilimler de, bize uzun y�llar boyunca do�ru say�lm�,


ama, bilimsel ilerlemeler sonucu, belirli bir anda, yanl�
olduklar� meydana ��km� say�s�z yasa �rnekleri verirler.

�u halde g�r�yoruz ki, do�ru yanl�a d�n��r. Acaba


yanl� da do�ruya d�n��r m�?

Uygarl���n ba�lang�c�nda, �zellikle M�s�r'da, insanlar, g�ne�in


do�mas�n� ve batmas�n� a��klamak i�in tanr�lar aras�nda
kavga yap�ld���n� tasarl�yorlard�; bu, tanr�lar�n, g�ne�i
hareket ettirmek i�in itildi�inin ya da �ekildi�inin s�ylenmesi
�l��s�nde yanl�t�. Ama bilim, ger�ekten g�ne�i hareket
ettiren g��ler (salt fizik g��ler, ba�ka nedenler) oldu�unu
s�yleyerek, bu d��n� bi�imine k�smen hak verir. �yleyse
g�r�yoruz ki, yanl�, a��k�a do�ruyla kar�� kar��ya de�ildir.

�eyler kendi kar��tlar�na d�n��yorsa, bu, nas�l olanakl�


olur? Ya�am �l�me nas�l d�n��r?

Yaln�zca ya�am olsayd�, ya�am y�zde-y�z ya�am olsayd�,


o, hi�bir zaman �l�m olmazd�; ve e�er �l�m, t�m olarak kendi
kendisi, y�zde-y�z �l�m olsayd�, birinin �tekine d�n�mesi
olanakl� olmazd�. Ama ya�am i�inde �l�m, ve dolay�s�yla
�l�m i�inde ya�am, daha �nce de vard�r.

Yak�ndan bakarken g�rece�iz ki, bir canl� varl�k h�crelerden


olu�ur; h�creler, kaybolarak ve ayn� yerde yeniden
g�r�nerek yenilenirler. H�creler, canl� bir varl���n i�inde
durmadan ya�arlar ve �l�rler, �yleyse orada hem ya�am,
hem �l�m vard�r.

Gene biz biliyoruz ki, bir �l�n�n sakal� uzamaya devam


eder. T�rnaklar� ve sa�lar� da uzar. �te a��k�a, ya�am�n,
�l�m�n i�inde devam etti�ini, kesin olarak kan�tlayan olaylar.

Sovyetler Birli�i'nde, bir �l�n�n kan�, �zel ko�ullar i�inde


saklan�yor ve kan aktar�m� i�in kullan�l�yor; b�ylece, bir
�l�n�n kan�yla, bir canl� iyile�tirilir. Dolay�s�yla, diyebiliriz
ki, �l�m�n ba�r�nda ya�am vard�r.

�yleyse ya�am da �eylerin ve s�re�lerin kendinde varolan,


ara vermeden ortaya ��kan ve ��z�len bir �eli�kidir. Ve
�eli�ki biter bitmez, ya�am da biter, �l�m ba�g�sterir.
(Friedrich Engels, Anti-D�hring, s. 193-194.)

�yleyse, �eyler yaln�z birbirine d�n�mekle kalmaz, hatta


bir �ey yaln�z kendi kendisi de�ildir, ayn� zamanda kendisinin
kar��t� olan ba�ka bir �eydir de, ��nk� her �ey kendi
kar��t�n� da i�inde ta��r.

Her �ey, ayn� zamanda, hem kendini, hem de kar��t�n�


i�erir.
Bir �ey, bir �emberle g�sterilirse, burada, merkezden
d�a do�ru iti� �rne�inde oldu�u gibi, bu �eyi ya�ama do�ru
iten bir g�� bulaca��z (d�a do�ru bask�), ama ayn� zamanda,
bu �eyi, tam kar�� do�rultuda, d�tan merkeze do�ru iten
�l�m g��lerini de bulaca��z (i�e do�ru bask�).

B�ylece her �eyin i�ersinde, birbirine kar�� g��ler, uzla�maz


g��ler birarada bulunurlar.

Bu g��ler aras�nda ne olur? Birbirlerine kar�� sava��m


verirler. �yleyse, bir �ey, de�i�ikli�e, yaln�zca bir y�nde etki
yapan bir g�� taraf�ndan u�ramaz; her �ey, ger�ekte, birbirine
kar�� do�rultuda iki g�� taraf�ndan de�i�ikli�e u�rar.
�eylerin olumlanmas�na (affirmation, tasdik) ve yads�nmas�na
do�ru, ya�ama do�ru ve �l�me do�ru. �eylerin olumlanmas�
ve yads�nmas� ne demektir?

Ya�am�n i�inde, ya�am� koruyan ve s�rd�ren, ya�am�n


olumlanmas�na y�nelik g��ler vard�r. Ayr�ca canl� organizmalarda,
yads�maya do�ru y�nelen g��ler de vard�r. Her �eyde,
g��lerden baz�lar� olumlamaya e�ilimlidir ve di�er baz�lar�
yads�maya e�ilimlidir, ve olumlama ile yads�ma aras�nda
�eli�ki vard�r.

Demek ki, diyalektik, de�i�meyi ortaya ��kar�r, peki ama


neden �eyler de�i�irler? ��nk� �eyler, kendi kendileriyle
uyum halinde de�ildirler, ��nk� g��ler aras�nda, uzla�maz
i� kar��tl�klar aras�nda sava��m vard�r, ��nk� �eli�ki vard�r.
�te diyalekti�in ���nc� yasas�: �eyler de�i�ir, ��nk� kendi
kendilerinde �eli�kiyi i�erirler, kendi i�lerinde �eli�ki
ta��rlar.

(Biz, zaman zaman (diyalektik gibi, otodinamizm gibi)


az�ok karma��k s�zc�kler ya da geleneksel mant��a ayk�r�
gibi g�r�nen ve anlamas� g�� terimler kullanmak zorunda
kal�yorsak, bunu, burjuvaziyi �rnek ald���m�z ve �eyleri yerli
yersiz, herhangi bir neden yokken karma��kla�t�rmay� sevdi�imiz
i�in yapm�yoruz. (Rene Maublanc'�n La Vie Ouvriere, 14 Ekim
1937'deki makalesine bak�n�z.) Ama, ba�lang�� niteli�inde olsa da,
bu incelemenin olabildi�ince eksiksiz olmas�n� ve sonra bu
terimleri kullanan Marx, Engels ve Lenin'in felsefe yap�tlar�n�n
daha kolay anla��lmas�n� sa�lamak istiyoruz. Demek ki,
al��lmam� bir dil kullanmam�z gerekiyor, bu dili, bu inceleme
s�n�r� i�inde, onu herkes�e anla��labilir bir hale getirmeye
�ok �nem veriyoruz.)

III. OLUMLAMA, YADSIMA VE YADSIMANIN YADSINMASI

�imdi, burada, size evet denildi�i ve sizin de hay�r


diye yan�tlad���n�z bir durumu anlatan, s�zdeki �eli�ki ile,
�imdi g�rm� oldu�umuz diyalektik �eli�ki denilen, yani olgulardaki,
�eylerdeki �eli�ki aras�nda bir ayr�m yapmam�z
gerekiyor.

Kapitalist toplumun ba�r�nda varolan �eli�kiden s�zetti�imiz


zaman, bu, baz� teoriler hakk�nda baz�lar�n�n evet, baz�lar�n�n
hay�r dedi�i anlamda bir �eli�ki de�ildir; bu, olgularda
bir �eli�ki var demektir, birbiriyle �at�an sava��m veren
ger�ek g��ler var demektir: burada �nce kendini olumlamaya
y�nelik g��, kendini korumay� s�rd�rmeye y�nelik g��
vard�r, bu, burjuva s�n�f�d�r; sonra burjuva s�n�f�n�n yads�nmas�na
y�nelik ikinci bir tolumsal g�� vard�r, bu da, proletaryad�r.
�yleyse �eli�ki olgulardad�r, ��nk� burjuvazi kendi
kar��t�n�, yani proletaryay� yaratmaks�z�n varolamaz.
Marx'�n dedi�i gibi; burjuvazinin �retti�i, her �eyden �nce,
kendi mezar kaz�c�lar�d�r. (Karl Marx-Friedrich Engels, Kom�nist
Manifesto ve Kom�nizmin �lkeleri, Sol Yay�nlar�, Ankara 1993,
s. 122.)

Buna engel olmak i�in, burjuvazinin, kendi kendisi olmaktan


vazge�mesi gerekirdi ki, bu da, sa�ma bir �ey olurdu.
�yleyse kendi kendini olumlarken, kendi yads�mas�n�
yarat�r.

Bir tavu�un yumurtlad��� ve �zerinde kulu�kaya yatt���


bir yumurta �rne�ini alal�m: g�r�r�z ki, yumurtan�n i�inde,
belirli bir �s�da ve belirli baz� ko�ullar alt�nda geli�en bir tohum
(germe) bulunur. Bu tohum, geli�erek, bir civciv verecektir.
Bu tohum, daha �imdiden yumurtan�n yads�nmas�d�r.
B�ylece, �ok iyi g�r�yoruz ki, yumurtan�n i�inde iki g�� var:
onu yumurta kalmaya do�ru �eken g�� ve civciv olmaya do�ru
�eken g��. �yleyse yumurta, kendi kendisi ile uyumsuzluk
i�indedir ve her �ey, kendi kendisi ile uyumsuzluk i�indedir.

Bu, insana, kavranmas� g�� bir �ey gibi gelir, ��nk� biz
metafizik d��n� tarz�na al�m��zd�r ve bunun i�indir ki,
�eyleri kendi ger�eklikleri i�inde g�rmeye yeni ba�tan al�mak
i�in bir �aba harcamal�y�z.

Bir �ey, yads�madan ��kan bir olumlama olarak ba�lar.


Civciv, yumurtan�n yads�nmas�ndan ��km� bir olumlamad�r.
Bu, s�recin bir evresidir. Ama tavu�un kendisi de, civcivin
de�i�mesi, ba�ka bir hale d�n�mesi olacakt�r ve bu d�n�menin
ortas�nda, civcivin tavuk olmas� i�in sava��m veren
g��ler ile civcivin civciv kalmas� i�in sava��m veren g��ler
aras�nda bir �eli�ki olacakt�r. Demek ki, tavuk civcivin
yads�nmas� olacakt�r; civciv ise, yumurtan�n yads�nmas�ndan
gelmektedir.

�yleyse, tavuk, yads�man�n yads�nmas� olacakt�r. Ve bu


diyalektik evrelerin genel gidi�i i�te b�yledir.

1. Olumlama ya da Tez.

2. Yads�ma ya da Kar��-tez.

3. Yads�man�n yads�nmas� ya da Sentez.

Bu �� s�zc�k, diyalektik geli�imi �zetler. Bunlar, evrelerin


ardarda zincirleni�ini betimlemek ve bir evre'nin, kendinden
�nceki evre'nin y�k�m� oldu�unu g�stermek i�in kullan�l�rlar.

Y�k�m, bir yads�mad�r. Civciv meydana gelirken yumurtay�


k�rd���na g�re, civciv, yumurtan�n yads�nmas�d�r. Bu�day
ba�a��, gene ayn� �ekilde, bu�day tanesinin yads�nmas�d�r.
Tane, toprakta filizlenecektir. Bu filizlenme bu�day tanesinin
yads�nmas�d�r; bu�day bitki verecek ve bu bitki �i�ek
a�acak ve bu�day ba�a��n� verecektir; bu ba�ak ise bitkinin
yads�nmas� ya da yads�man�n yads�nmas� olacakt�r. B�ylece,
g�r�yoruz ki, diyalekti�in s�z�n� etti�i yads�ma, y�k�mdan
s�zetmenin �zetlenmi� bir bi�imidir. Yok olan�n, y�k�lm�
olan�n yads�nmas� vard�r.

1. Feodalizm, k�lecili�in yads�nmas� oldu.

2. Kapitalizm, feodalizmin yads�nmas�d�r.

3. Sosyalizm, kapitalizmin yads�nmas�d�r.

�eli�ki y�n�nden, s�zdeki, �eli�ki ile mant�k �eli�kisi


aras�nda bir ayr�m yapt���m�z gibi, hay�r denen s�zdeki
yads�ma ile y�k�m demek olan diyalektik yads�ma aras�nda
bir ayr�m oldu�unu �ok iyi bilmeliyiz.

Ama, yads�ma, y�k�m demekse de, burada herhangi s�radan


bir y�k�m de�il, ama diyalektik bir y�k�m s�zkonusudur.
Bunun gibi, bir pireyi parmaklar�m�z aras�nda ezdi�imiz zaman,
o, bir i� y�k�mla, diyalektik bir yads�ma ile �lmez.
Onun �l�m�, otodinamik a�amalar�n bir sonucu de�ildir;
salt mekanik bir de�i�ikli�in sonucudur.

Y�k�m, ancak bir olumlama �r�n� ise, bir olumlamadan


��k�yorsa, bir yads�ma demektir. Bunun gibi, kulu�kaya yat�r�lm�
yumurta, yumurta olan �eyin olumlamas� olarak, kendi
yads�mas�n� do�urur: civciv olur; ve civciv, yumurtan�n
kabu�unu k�rarak, onu y�karak, yumurtan�n y�k�m�n� ya da
yads�nmas�n� simgelerle ifade eder.

Civcivde birbirine d�man iki g�� g�r�yoruz: civciv ve


tavuk; s�recin bu geli�mesi s�ras�nda tavuk yumurtalar
yumurtlayacakt�r, bu da yads�man�n yads�nmas�d�r. �yleyse,
bu yeni yumurtalardan; yeni bir s�re�ler zinciri ba�layacakt�r.

Bu�dayda da, ayn� �ekilde, bir olumlama, sonra bir yads�ma


ve bir yads�man�n yads�nmas�n� g�r�r�z.

Bir ba�ka �rnek olarak, materyalist felsefe �rne�ini verece�iz.

Ba�lang��ta, bilisiz oldu�u i�in kendi �z yads�mas�n�,


yani idealizmi yaratan ilkel, kendili�inden bir materyalizm
buluyoruz. Ama eski materyalizmi yads�yan idealizm, kendisi de
�a�da� ya da diyalektik materyalizm taraf�ndan yads�nacakt�r,
��nk� felsefe geli�mektedir ve bilimlerle birlikte
idealizmin y�k�m�na yola�maktad�r. Demek ki, burada da,
olumlama, yads�ma ve yads�man�n yads�nmas�n� buluyoruz.

Bu �evrimi (cycle), toplumun evriminde de sapt�yoruz.

Tarihin ba�lang�c�nda, bir ilkel kom�nist toplumun, s�n�fs�z,


topra��n ortak m�lkiyetine dayanan bir toplumun
varl���n� g�r�yoruz. Ama bu m�lkiyet bi�imi, �retimin geli�mesi
i�in bir engel oluyor ve kendisi taraf�ndan kendisinin
yads�nmas�n�, yani s�n�fl�, �zel m�lkiyete ve insan�n insan
taraf�ndan s�m�r�lmesine dayanan toplumu yarat�yor. Ama
bu toplum da, kendi �z yads�mas�n� kendi i�inde ta��yor, ��nk�
�retim ara�lar�n�n �st�n bir geli�mesi, toplumun s�n�flara
b�l�nmesini yads�maya, �zel m�lkiyeti yads�ma zorunlulu�una
g�t�r�yor ve b�ylece ��k� noktas�na geri geliyoruz:
kom�nist toplumun zorunlulu�u, ama ba�ka bir d�zeyde;
ba�lang��ta, bir �r�n eksikli�imiz vard�; bug�n, �ok y�kselmi�
bir �retim yetene�imiz var.

Bu konuda, verdi�imiz b�t�n �rneklerle, hep ��k� noktas�na


geri geldi�imize; ama ba�ka bir d�zey �zerinde, en y�ksek
bir d�zey �zerinde (sarmal geli�me) geri geldi�imize dikkat
edelim.

B�ylece g�r�yoruz ki, �eli�ki, diyalekti�in b�y�k bir yasas�d�r.


Evrim uzla�maz kar��t g��lerin sava��m�d�r. �eyler,
yaln�z birbirlerine d�n�mekle kalmazlar, ama her �ey kendi
kar��t�na d�n��r. �eyler kendi kendileriyle uyum i�inde de�ildir,
��nk� �eylerde, birbirine kar�� g��ler aras�nda sava��m
vard�r, ��nk� �eylerde bir i� �eli�ki vard�r.

Not: �una �ok dikkat etmemiz gerekir ki, olumlama,


yads�ma, yads�man�n yads�nmas�, ancak diyalektik evriminin
u�raklar�n�n �zetlenmi� ifadeleridir, ve her yerde bu ��
a�amay� bulmak i�in d�nyay� dolanmak gerekmez. ��nk�,
onlar�n hepsini her zaman bulamayaca��z; ama bazan yaln�zca
birinciyi, bazan yaln�zca ikinciyi bulaca��z, ��nk� evrim
bitmi� de�ildir. �yleyse, her �eyde, bu de�i�meleri, b�ylesine
mekanik bi�imde aramamak gerekir. Ancak, �zellikle
�unu akl�m�zda tutal�m ki, �eli�ki, diyalekti�in b�y�k yasas�d�r.
�in �z� budur.

IV. DURUMU G�ZDEN GE��REL�M

Daha �nceden de biliyoruz ki, diyalektik, iyi g�zlemler ve


iyi inceleme yapmam�z� sa�layan bir d��n�, uslamlama,
��z�mleme y�ntemidir; ��nk� diyalektik, her �eyin kayna��n�
ara�t�rmaya ve onun tarihini anlatmaya bizi zorlar.

Ku�kusuz, eski d��n� y�ntemi; g�rd���m�z gibi, kendi


zaman�nda zorunlu idi. Ama, diyalektik y�ntemle incelemek,
��renmeye �al�mak, yineleyelim, g�r�n�te hareketsiz
olan her �eyin bir ba�lang�c� ve bir sonu oldu�unu, her �eyde;
son olarak b�t�n g�r�n�teki raslant�lara ve ge�ici geriye
d�n�lere kar��n, ilerleyici bir geli�menin eninde sonunda
belirmeye ba�lad��� bir s�re�ler zincirinden ba�ka bir �ey
olmad���n� meydana ��karmak demektir.

Yaln�zca diyalektik, bizim, �eylerin geli�mesini ve evrimini


anlamam�za izin verir; yaln�zca o, eski �eylerin y�k�m�n�
ve yenilerinin do�u�unu anlamam�z� sa�lar. Yaln�zca diyalektik,
�eylerin kar��tlardan olu�mu� b�t�nler olduklar�n�
bize ��reterek, onlar�n geli�mesini, d�n��mleri i�inde anlamam�z�
sa�lar. ��nk�, diyalektik anlay�a g�re, �eylerin do�al
geli�mesi, yani evrim, birbirine kar�� g��lerin ve ilkelerin
s�rekli sava��m�d�r.

�yleyse, diyalekti�e g�re, birinci yasa, hareketin ve de�i�menin


Hi�bir �ey oldu�u gibi kalmaz, hi�bir �ey oldu�u
yerde kalmaz. kural�n�n saptanmas�, ortaya konulmas� ise
de, �imdi biliyoruz ki, bu yasa; 3eylerin yaln�z birbirine d�n�erek
de�il, ama kendi kar��tlar�na d�n�erek de�i�mesiyle
a��klan�r. Demek ki, �eli�ki, diyalekti�in b�y�k bir yasas�d�r.

Diyalektik g�r� a��s�ndan �eli�kinin ne oldu�unu inceledik;


ama baz� a��kl�klar getirmek ve sak�n�lmas� gereken
baz� yanl�lar� belirtmek i�in, �eli�ki �zerinde tekrar durmal�y�z.

Besbelli ki, her �eyden �nce, ger�ekle uyu�an �u olumlamaya,


yani �eylerin kendi kar��tlar�na d�n�meleri olumlamas�na
kendimizi iyice al�t�rmal�y�z. Ku�kusuz bu, sa�duyuya
ters d�er, bizi �a��rt�r, ��nk� biz, eski metafizik y�ntemle
d��nmeye al�m��zd�r. Ama bunun ni�in b�yle oldu�unu
g�rd�k; �rnekler yard�m�yla, bunun ger�ekte b�yle
oldu�unu, ve �eylerin ni�in kendi kar��tlar�na d�n�t���n�
ayr�nt�l� bir bi�imde g�rd�k.

Onun i�in, ��yle denebilir ve iddia edilebilir: E�er �eyler


d�n��yor, de�i�iyor ve evrim g�steriyorlarsa, bu, kendi kendileriyle
�eli�ki halinde olmalar�ndand�r, kendi i�lerinde
kendi kar��tlar�n� ta��malar�ndand�r, kendi i�lerinde kar��tlar�n
birli�ini i�ermelerindendir.

V. KAR�ITLARIN B�RL���

Her �ey, bir kar��tlar birli�idir.

B�yle bir �eyi iddia etmek, ilk bak�ta, bir sa�mal�k gibi
g�r�n�r. Bir �ey ile onun kar��t�n�n ortak herhangi bir yan�
yoktur., genellikle b�yle d��n�l�r. Ama, diyalekti�e g�re,
her �ey, ayn� zamanda, hem kendi kendisi, hem de kar��t�d�r;
her �ey bir kar��tlar birli�idir, ve bunu iyice a��klamam�z
gerekir.

Kar��tlar�n birli�i, bir metafizik�i i�in, olanaks�z bir �eydir.


Ona g�re �eyler, bir tek par�al� ve kendi kendileriyle
uyumlu olarak yap�lm�lard�r, oysa �imdi biz, tersini iddia
ediyoruz, yani �eyler iki par�adan -kendi kendileri ile kendi
kar��tlar�ndan- yap�lm�lard�r, �eylerde birbiriyle �at�an
iki g�� vard�r, ��nk� �eyler kendi kendileriyle uyumlu de�ildir;
kendi kendileriyle �eli�ki halindedir, diyoruz.

Bilgisizlik ve bilim �rne�ini, yani bilgi �rne�ini al�rsak,


biliyoruz ki, bunlar metafizik g�r� a��s�ndan t�m�yle birbirine
kar�� ve birbirinin kar��t� olan iki �eydir. Bilgisiz bir
ki�i, bilgin de�ildir; bilgin bir ki�i ise, bilgisiz de�ildir.

Bununla birlikte, e�er olgulara bakarsak, bu iki �eyin


b�ylesine kat� bir kar��tl��a yer vermedi�ini g�r�r�z. G�r�r�z
ki, �nce bilgisizlik egemendi, sonra bilim geldi; burda da,
bir �eyin kendi kar��t�na, bilgisizli�in bilime d�n�t���n�
sapt�yoruz.

Bilimsiz bilgisizlik, y�zde-y�z bilgisizlik yoktur. Bir birey,


ne kadar bilgisiz olursa olsun, en az�ndan nesneleri, yiyece�ini
tan�mas�n� bilir; hi�bir zaman mutlak bir bilgisizlik
yoktur; bilgisizlik i�inde her zaman bir bilim pay� vard�r. Bilim,
daha tohum halinde bilgisizli�in i�inde vard�r; �yleyse,
bir �eyin kar��t�n�n, o �eyin kendi i�inde oldu�unu iddia etmek
do�rudur.

�imdi de bilimi g�relim. Y�zde-y�z bir bilim olabilir mi?


Hay�r. Her zaman bilinmeyen bir �ey vard�r. Lenin Bilginin
konusu t�kenmez. der; bu demektir ki, her zaman ��renilecek
bir �ey vard�r. Mutlak bilim yoktur. Her bilgi, her bilim,
bir bilgisizlik pay� i�erir. (Bilimlerin tarihi, yan�lg�n�n
ilerletici d�talanmas�n�n tarihidir, yani yan�lg�n�n yerini
ba�ka yeni bir yan�lg�n�n, ama gittik�e daha az sa�ma olan
bir yan�lg�n�n almas�n�n tarihidir. (Engels).)

Ger�ekte varolan bilim ile bilgisizli�in bir kar��m�, g�reli


bir bilgisizlik ve g�reli bir bilimdir.

�yleyse, burada, bu �rnekte saptad���m�z, �eylerin kendi


kar��tlar�na d�n�meleri de�il, ama ayn� �eyde kar��tlar�n�n
ya da kar��tlar�n birli�inin varl���d�r.

Daha �nce g�rd���m�z �rnekleri yeniden alabiliriz: Ya�am


ve �l�m, ger�ek olan ve yanl� olan �rneklerinde, birinde
ve �tekinde; her �ey oldu�u gibi bir kar��tlar�n birli�inin
varoldu�unu, yani her �eyin ayn� zamanda hem kendi kendini,
hem de kar��t�n� i�inde ta��d���n� g�rd�k. Bunun i�in Engels
diyecektir ki:

Oysa ara�t�rmada hi� �a�madan daima bu g�r� a��s�ndan


yola ��k�l�rsa, art�k bir daha kesin ��z�mler ve sonsuz
ger�ekler istemekten kesin olarak vazge�ilir; her zaman edinilen
her bilginin zorunlu olarak s�n�rl� olma niteli�inin ve
bu bilginin, i�inde kazan�lm� oldu�u ko�ullara ba��ml�l���n�n
bilincinde olunur; hala ge�erli olan eski metafizi�in, do�ru
ve yanl�, iyi ve k�t�, �zde� ve de�i�ik, zorunlu ve olumsal
gibi giderilemez kar��tl�klar�n�n zorunlu etkisinden de ka��n�labilir
art�k; bilinir ki bu kar��tl�klar�n ancak g�reli bir de�erleri
vard�r, �imdi do�ru olarak tan�nan �eyin gizli bir yanl�
yan� da vard�r ve bu, daha sonra ortaya ��kacakt�r, t�pk�
�imdilik yanl� tan�nan�n da do�ru bir yan� oldu�u ve bu
do�ru yan� y�z�nden daha �nce do�ru say�l�r oldu�u gibi.
(F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin
Sonu, s. 43.)

Engels'in bu metni, diyalekti�i ve kar��tlar�n birli�inin


ger�ek anlam�n� nas�l anlatmak gerekti�ini, bize �ok iyi
g�stermektedir.

VI. SAKINILACAK YANLI�LAR

Yanl� anlamalara meydan vermemek i�in, diyalekti�in


b�y�k yasas� �eli�kiyi, �ok iyi a��klamak gerekir.

Her �eyden �nce, onu, mekanik bir bi�imde anlamamal�d�r.


Her bilgide, ger�eklik art� yan�lg� ya da do�ru art� yanl�
bulundu�unu d��nmemek gerekir.

Bu yasa, b�yle uygulansayd�, her d��ncede, her kan�da


bir do�ru yan art� bir yanl� yan vard�r, yanl� olan� ��karal�m,
geriye do�ru olan kal�r, bu da iyidir diyenlere hak verilirdi.
Bu, s�zde-marksist baz� �evrelerce s�ylenir; bu �evreler
��yle d��n�r: Marksizm, kapitalizmde ekonomik ya�am� ellerinde
tutan fabrikalar, tr�stler, bankalar bulundu�unu
g�stermekte hakl�d�r; marksizm, bu ekonomik ya�am�n k�t�
gitti�ini s�ylemekte hakl�d�r; ama marksizmde yanl� olan,
ekleyelim ki, s�n�f sava��m�d�r; s�n�f sava��m� teorisini bir
yana b�rakal�m, bak�n nas�l iyi bir ��retimiz olacak. Gene
denir ki, toplumun incelenmesine uygulanan marksizm hakl�d�r,
do�rudur. Ama ne diye diyalekti�i kar�t�rmal� buna?
�te bu yanl� yan�, diyalekti�i kald�ral�m, marksizmin geri
kalan�n� do�ru olarak saklayal�m!

Bunlar, kar��tlar�n birli�inin, mekanik yorumlar�d�r.

�te ba�ka bir �rnek daha: Proudhon, bu kar��tlar teorisini


��rendikten sonra, her �eyde, bir iyi, bir de k�t� yan oldu�unu
d��n�yordu. Bunun i�in, toplumda, burjuvazinin ve
proletaryan�n bulundu�unu belirterek, k�t� olan�, yani proletaryay�
kald�ral�m, diyordu. B�ylece, par�al� (parcellaire)
m�lkiyeti yaratacak, yani proleterlere m�lk sahibi olma olana��n�
verecek olan krediler sistemini kurdu; art�k, b�ylelikle,
yaln�z burjuvalar olacakt� ve toplum da iyi olacakt�.

Bununla birlikte, biz �ok iyi biliyoruz ki, burjuvasiz


proletarya yoktur ve burjuvazi, ancak proletarya ile vard�r:
bunlar, birbirinden ayr�lamayan iki kar��tt�rlar. Bu kar��tlar�n
birli�i, i�te olan, ger�ek bir birliktir, ayr�lmaz bir birliktir.
�yleyse, kar��tlar� ortadan kald�rmak, onlar� birbirinden
kesip ay�rmak yeterli de�ildir. �nsan�n insan taraf�ndan s�m�r�s�ne
dayanan bir toplumda, zorunlu olarak birbiriyle
uzla�maz iki s�n�f vard�r: antik�a�da, efendiler ve k�leler, orta�a�da
seny�rler ve serfler, bug�n de burjuvazi ve proletarya.

Kapitalist toplumu kald�rmak i�in s�n�fs�z toplumu kurmak


i�in, hem burjuvaziyi, hem de proletaryay� kald�rmak
gerekir - �zg�r insanlara, maddi bak�mdan ve kafa bak�m�ndan
daha geli�mi� bir toplum yaratma olana��n� sa�lamak
ve has�mlar�n�n ileri s�rd�kleri gibi yoksullukta e�itlik�i
bir kom�nizm yaratmak i�in de�il, �st�n toplum bi�imine
do�ru yolalmak i�in.

Demek ki, kar��tlar�n birli�ini a��klad���m�z ya da onu


bir �rne�e, bir incelemeye uygulad���m�z zaman, �ok dikkat
etmek zorunday�z. Her yerde ve her zaman, �rne�in, yads�man�n
yads�nmas�n� bulmak ve mekanik bir bi�imde uygulamak
istemekten her yerde ve her zaman kar��tlar�n birli�ini
g�rmek istemekten ka��nmal�d�r; ��nk� bizim bilgilerimiz,
genellikle �ok s�n�rl�d�r ve bizi ��kmaza s�r�kleyebilir.

�nemli olan ilke �udur : Diyalektik ve diyalekti�in yasalar�,


�eylerin evrimini ve bu evrimi belirleyen g��leri, yani
kar��tlar� bulup ortaya ��karmak i�in, bizi, �eyleri incelemeye
zorlar. Demek ki, �eylerin i�inde sakl� bulunan kar��tlar�n
birli�ini incelememiz gerekir ve bu kar��tlar�n birli�i, bir
olumlama, hi�bir zaman mutlak bir olumlama de�ildir, ��nk�
o kendi i�inde bir yads�ma pay�n� i�erir, demeye gelir.
�te i�in �z� budur: �eyler, kendi �z kar��tlar�n� i�lerinde
ta��d�klar� i�indir ki, de�i�ir, ba�ka �eye d�n��rler. Yads�ma
��z�c�d�r (dissolvant), o olmasayd�, �eyler de�i�meyeceklerdi.
Ve ger�ekte �eyler, d�n�t�klerine g�re, kendi i�lerinde
��z�c� bir ilke ta��yor olmalar� gerekir. �eylerin de�i�ti�ini
g�rd���m�ze g�re, b�yle ��z�c� bir ilkenin varl���n� �nceden
kabul edebiliriz, ama �eyin kendisini inceden inceye incelemeden
bu ilkeyi bulup ��karamay�z, ��nk� bu ilke, her
�eyde ayn� g�r�n�me sahip de�ildir.

VII. D�YALEKT���N PRAT�K SONU�LARI

O halde, diyalektik, pratikte, bizi �eyleri yaln�zca bir tek


yan�yla de�il, ama her iki yan�yla dikkate almaya, yanl�s�z
do�ruyu; bilgisiz bilimi asla d��nmemeye zorlar. Metafizi�in
b�y�k yan�lg�s�, �eyleri yaln�zca bir yan�yla d��nmek
tekyanl� yarg�lamakt�r. Ve biz, �eyleri, tek yan�ndan g�rd���m�z
�l��de yanl�lar yapar�z, ve �ok s�k yanl� yap�yorsak,
bu, tekyanl� d��n� tarz�n� tutmam�zdand�r.

�dealist felsefe, d�nyan�n yaln�zca insanlar�n fikirlerinde


oldu�unu ileri s�rerse, ger�ekten de, yaln�zca bizim d��ncemizde
bulunan �eylerin varoldu�unu kabul etmek gerekir.
Do�rudur bu. Ama idealizm tekyanl�d�r, (sorunun) yaln�z bu
yan�n� g�r�r. O, yaln�zca, ger�ekte olmayan �eyleri t�reten
insan� g�r�r ve bundan, bizim fikirlerimizin d��nda hi�bir
�eyin varolmad��� sonucuna var�r. �dealizm, insan�n bu yetisini
belirtmekte hakl�d�r, ama prati�in �l��t�n� uygulamad���ndan,
yaln�zca bunu g�r�r.

Metafizik materyalizm de yan�l�r, ��nk� o da, yaln�zca


sorunlar�n tekyan�n� g�r�r. Evreni bir mekanik gibi g�r�r.
Mekanik bilimi var m�d�r? Evet! B�y�k bir rol oynar m�?
Evet! �u halde metafizik materyalizm bunu s�ylemekte hakl�d�r,
ama yaln�z mekanik hareketi g�rmek, bir yan�lg�d�r.

Biz, do�al olarak �eylerin ve insanlar�n yaln�z bir tek


yanlar�n� g�rmeye s�r�klenmi�izdir. Bir arkada��m�za de�er
bi�erken, hemen hemen her zaman onun yaln�z iyi ya da
k�t� yan�n� g�r�r�z. Birini de, �tekini de g�rmek gerekir,
yoksa �rg�tler i�inde kadrolar olu�turmak olanakl� olmazd�.
Siyasal pratikte, tekyanl� yarg�lama y�ntemi sekterlikle sonu�lan�r.
Gerici bir �rg�tten bir has�mla kar��la�t���m�zda,
onun hakk�nda liderlerine g�re karar veririz. Ama bununla
birlikte, o, dertli, k�rg�n, saf, k���k bir memur olabilir, ve
biz, onu, b�y�k bir fa�ist patron gibi d��nmemeliyiz. Bu
d��nme y�ntemi, patronlar�n kendilerine de uygulanabilir;
onlar bize k�t� g�r�n�yorlarsa da, kendileri de toplum yap�s�n�n
bask�s� alt�ndad�rlar, ba�ka toplumsal ko�ullarda ba�ka
t�rl� olabilirlerdi.

E�er kar��tlar�n birli�ini d��n�rsek, �eyleri �e�itli y�nleriyle


ele al�r�z. �yleyse g�r�r�z ki, bu, gerici, bir yan�yla
gericidir; ama �teki yan�yla bir emek�idir ve onda bir �eli�ki
vard�r. Bu durumda, o �rg�te neden kat�ld��� aran�r ve bulunur
ve gene, o �rg�te neden kat�lmamas� gerekti�i ara�t�r�l�r.
Ve b�ylece, daha az sekter olan bir bi�imde de�erlendirir
ve tart��r�z.
�yleyse diyalekti�e uygun olarak, �eyleri, g�r�lebilen b�t�n
a��lardan dikkate almal�y�z.

Teorik sonu� olarak ve �zetlemek i�in diyece�iz ki: �eyler


de�i�irler, ��nk� bir i� �eli�kiyi (kendi kendilerini ve kendi
kar��tlar�n�) i�lerinde bulundururlar. Kar��tlar �at�ma halindedirler
ve de�i�meler bu �at�malardan do�ar; b�ylece
de�i�me, �at�man�n ��z�m�d�r.

Kapitalizm de, proletarya ile burjuvazi aras�ndaki bu i�


�eli�kiyi, bu �at�smay� i�inde ta��r; de�i�me, �at�ma ile a��klan�r
ve kapitalist toplumun sosyalist topluma d�n�mesi �at�man�n
ortadan kald�r�lmas�d�r.

�eli�ki olan her yerde de�i�me vard�r, hareket vard�r.


�eli�ki olumlaman�n yads�nmas�d�r, ve ���nc� basamak
yads�man�n yads�nmas� elde edildi�inde, ��z�m ortaya ��kar,
��nk�, bu anda �eli�kinin nedeni elenmi�, a��lm�t�r.

�yleyse denilebilir ki, bilimler yani kimya, fizik, biyoloji,


vb. kendi �zel de�i�me yasalar�n� inceliyorlarsa, diyalektik
de daha genel de�i�me yasalar�n� inceler. Engels diyor ki:

Ger�ekte diyalektik, do�an�n, insan toplumunun ve d��ncenin


genel hareket ve geli�me yasalar� biliminden ba�ka
bir �ey de�ildir. (Friedrich Engels, Anti-D�hring, s. 218.)

OKUMA PAR�ALARI

Friedrich Engels, Anti-D�hring, On���nc� B�l�m, Diyalektik


Yads�man�n Yads�nmas�; Ond�rd�nc� B�l�m, Sonu� s. 204-223.

V. �. Lenin, Karl Marx -Diyalektik-. (Bkz: Marx-


Engels-Marksizm, Sol Yay�nlar�, Ankara 1990, s. 21-24.)

:::::::::::::::::

BE��NC� B�L�M

D�RD�NC� YASA:

N�CEL���N N�TEL��E D�N��MES� YA DA


SI�RAMALI �LERLEME YASASI

I. Reformlar m�, devrim mi?

1. Siyasal kan�tlama.

2. Tarihsel kan�tlama.

3. Bilimsel kan�tlama.

II. Tarihsel materyalizm.

1. Tarihi nas�l a��klamak gerekir?

2. Tarih insanlar�n eseridir.


D�YALEKT���N tarihe uygulanmas� sorununu ele almadan
�nce, diyalekti�in son bir yasas�n� incelememiz gerekiyor.

Bu inceleme, bize, yads�man�n yads�nmas�n�n ne oldu�unu


ve kar��tlar�n birli�inin ne oldu�unu daha �nce g�rd���m�z
i�in, kolay gelecektir.

Her zamanki gibi, gene �rneklerle ba�layal�m.

I. REFORMLAR MI, DEVR�M M�?

Toplumdan s�zedilirken ��yle denir: reformlar m� yapmal�,


yoksa devrim mi? Kapitalist toplumu, sosyalist topluma
d�n�t�rmek i�in, bu amaca, birbirini izleyen reformlarla m�,
yoksa ani bir d�n��mle, yani devrimle mi ula�mak
gerekece�i konsunda tart��l�r.

Bu sorun kar��s�nda, daha �nce ��rendiklerimizi an�msayal�m.


Her d�n��m, birbirine kar�� g��lerin sava��m�d�r.
E�er bir �ey geli�iyorsa, bu, her �ey bir kar��tlar birli�i oldu�una
g�re, kendi i�inde kendi kar��t�n� ta��mas�ndand�r.
Kar��tlar�n sava��m� ve bir �eyin ba�ka bir �eye d�n�mesi
saptan�l�r. Peki bu d�n��m nas�l olur? Burada, yeni bir sorun
ortaya ��kar. D��n�lebilinir ki, bu d�n��m, azar azar,
bir dizi k���k d�n��mlerle ger�ekle�ir: ye�il elma, ilerleyen
bir dizi k���k de�i�ikliklerle olgun elma haline d�n��r.

Pek �ok ki�i, bunun gibi, toplumun yava� yava� d�n�t���n�,


bir dizi b�yle k���k d�n��mlerin sonucu olarak kapitalist
toplumun, sosyalist topluma d�n�ece�ini d��n�r. Bu
k���k d�n��mler, reformlard�r ve bunlar�n t�m�, bu derece
derece ger�ekle�en k���k de�i�imlerin toplam�, bize, yeni
bir toplum verecektir.

Bu teoriye, reformculuk denir. Bu teorilerden yana olanlara


da, reformlar istedikleri i�in de�il, reformlar�n yeterli oldu�unu
ve bu reformlar�n birikerek yava� yava� belli olmadan
toplumu d�n�t�rece�ini d��nd�kleri i�in, reformcu
ad� verilir.

Bu teorinin, ne derece do�ru oldu�unu ara�t�ral�m:

1. Siyasal kan�tlama. Olaylara, yani ba�ka �lkelerde yap�lanlara


bakarsak, bu sistemin, denendi�i yerlerde ba�ar�l�
olmad���n� g�r�r�z. Kapitalist toplumun d�n��m� bir tek
�lkede ba�ar�lm�t�r: SSCB'de; ve g�r�yoruz ki, bu, orada da,
bir dizi reformlarla de�il, devrimle olmu�tur.

2. Tarihsel kan�tlama. Genel bir bi�imde �eylerin, k���k


de�i�ikliklerle, reformlarla d�n�t�kleri do�ru mudur?
Gene olaylara bakal�m. Tarihsel de�i�meleri incelersek,
bunlar�n belirsizce olu�mad���n� ve s�rekli olmad���n� g�r�r�z.
Bir an gelir, de�i�me, k���k de�i�iklikler yerine, ani bir
s��ray�la yap�l�r.

Toplumlar tarihinde. kaydetti�imiz �arp�c� olaylar, ani


de�i�iklikler, devrimlerdir. Diyalekti�i bilmeyenler bile,
zaman�m�zda, tarihte zorlu de�i�melerin meydana gelmi� oldu�unu
bilirler; bununla birlikte, 17. y�zy�la kadar, do�an�n
s��ramalar yapmad���, atlamalar yapmad��� san�l�yordu; de�i�melerin
s�reklili�i i�indeki ani de�i�iklikleri g�rmek istemiyorlard�.
Ama bilim i�in i�ine kar�t� ve olgular g�sterdi
ki, de�i�meler ani olmaktad�r. 1789 Devrimi, insanlar�n g�zlerini
daha iyi a�t�; bu devrimin kendisi, ge�mi�le ans�z�n
kopman�n apa��k bir �rne�iydi. Ve bundan sonra, tarihin b�t�n
kesin belirleyici a�amalar�n�n, �nemli, sert, ani alt�st
olu�lar oldu�unun fark�na var�ld�. �rne�in: �u ve bu devlet
aras�ndakiler ne kadar dost�a olursa olsun, giderek so�uyor,
gerginle�iyor, iyice k�t�le�iyor, bir d�manl�k niteli�i kazan�yordu
- ve olaylar�n s�reklili�inde ani kopu�, yani sava�
geliyordu. Ya da Almanya'da 1914-1918 Sava��ndan sonra,
fa�izm derece derece y�kseldi, sonra bir g�n Hitler iktidar�
ald�: Almanya yeni bir tarihsel a�amaya girdi.

Bug�n, bu ani de�i�iklikleri yads�mayanlar, ileri s�rerler


ki, bunlar ilineklerdir; bir ilinek, olan ve olmayabilir olan
bir �eydir.

Toplumlar�n tarihindeki devrimler i�te b�yle a��klan�r.


Onlar birer raslant�d�r. �rne�in Fransa tarihiyle ilgili olarak,
Frans�z Devriminin meydana geli�i, XVI. Louis'nin zihniyetiyle
ve zay�f, yumu�ak bir adam olmas�yla a��klan�r;
g��l� bir adam olsayd�, bu devrim olmayacakt� denir: Hatta,
e�er, Varennes'deki yeme�i o kadar uzun s�rmeseydi onu
tutuklayamayacaklard� ve tarihin ak�� de�i�mi� olacakt�,
diye yaz�l�r. Demek ki, Frans�z devrimi bir raslant�d�r, denir.

Diyalektik; tersine, devrimlerin zorunlulu�unu kabul


eder. Elbette ki, s�rekli de�i�meler vard�r, ama bunlar, birikerek,
sonunda ani de�i�iklikler meydana getirmeye ba�larlar.

3. Bilimsel kan�tlama.. Su �rne�ini alal�m. S�f�r dereceden


ba�layal�m ve suyun �s�s�n�, 1, 2, 3 derecelerden 98 dereceye
kadar y�kseltelim: de�i�me s�reklidir. Ama bu b�yle
sonsuzcas�na s�rebilir mi? Daha ��kal�m, 99 dereceye gelelim;
ama 100 dereceye geldik mi ani bir de�i�me g�rece�iz:
su, buhar haline d�n��r.

E�er ters y�nde, 99 dereceden 0 dereceye do�ru inersek,


gene s�rekli bir de�i�me olacak, ama bu y�nde de sonsuzcas�na
inemeyiz, ��nk� 0 derecede su, buz haline d�n��r.

1 dereceden 99 dereceye kadar su, daima su olarak kal�r,


yaln�zca �s�s� de�i�ir. Bu, nicel de�i�iklik denilen de�i�medir
ve ne kadar? sorusuna, yani suda ne kadar �s� var? sorusuna
kar��l�k verir. Ama su, buz ya da su buhar� haline d�n�t���
zaman, burada, bir nitel de�i�iklik vard�r, bir nitelik
de�i�mesi olmu�tur. O, art�k su de�ildir, buz ya da buhar
olmu�tur.

Bir �eyin yap�s� de�i�medi�i zaman, nicel bir de�i�iklik


vard�r (su �rne�inde �s�n�n bir derece de�i�mesi, bir yap� de�i�mesi
olmad��� gibi). Ama �ey, yap�s�n� de�i�tirirse, yani
�ey ba�ka bir �ey olursa, buradaki de�i�me nitel de�i�ikliktir.

�yleyse g�r�yoruz ki, �eylerin evrimi sonsuzcas�na nicel


olamaz; �eyler d�n��rken, sonunda, nitel bir de�i�ikli�e u�rarlar:
Nicelik, nitelik haline d�n��r. Bu, genel bir yasad�r.
Ama, gene her zaman oldu�u gibi, yaln�zca bu soyut form�lle
yetinmemek gerekir.

Engels, Anti-D�hring'in Diyalektik, Nicelik ve Nitelik


b�l�m�nde, do�a bilimlerinde oldu�u gibi, her �eyde, nicel
de�i�menin baz� noktalar�nda, birdenbire nitel bir d�n��m�n
olu�tu�u yasas�n�n �a�mazl���n�n, do�rulu�unun ger�eklendi�ini
bize anlatacak pek �ok �rnek verir.

�te Frans�z Ansiklopedisi'nin VII. cildinde H. Wallon'un


(Engels'i kaynak g�stererek) verdi�i yeni bir �rnek: Sinirsel
enerji bir �ocukta birikerek g�lmeye yola�ar; ama e�er g�lme
b�y�meye devam ederse, g�zya�� krizine d�n��r; b�ylece
�ocuklar co�arlar, a��r� uyar�lm� bir duruma gelirler, fazla
g�lerler ve sonunda a�lamaya ba�larlar.

Son olarak, iyi bilinen bir �rne�i, herhangi bir se�im i�in
adayl���n� koyan bir adam �rne�ini verece�iz. E�er salt �o�unlu�u
elde etmek i�in 4.500 oy gerekli ise, aday 4.499 oyla
se�ilmemi� olur; bir adayd�, bir aday olarak kal�r. Bir oy
daha ald���nda, bu nicel de�i�iklik, nitel bir de�i�meyi belirler;
��nk� adayken, se�ilmi� olur.

Bu yasa, reformlar m�, devrim mi sorusunun ��z�m�n�


getirir bize. Reformcu ��yle der: Ancak raslant�lar sonucu
olabilir �eyler istiyorsunuz, �topyac�s�n�z siz. Olmayacak
�eyleri d�leyenlerin kimler oldu�unu, bu yasa, bize, �ok iyi
g�steriyor. Do�a olaylar�n�n ve bilimin incelenmesi bize g�sterir
ki, de�i�meler sonsuzcas�na s�rekli de�ildir, ama belirli
bir anda, de�i�me, ani olur. Bunu, biz keyfimize ba�l� olarak
ileri s�rm�yoruz; bunu, bilim, do�a, ger�ek ortaya ��kar�yor.
Bu ani de�i�iklikte, bizim nas�l bir rol oynad���m�z sorulabilir.

Diyalekti�i tarihe uygulayarak, bu soruyu yan�tlayacak


ve bu sorunu geli�tirece�iz. �te diyalektik materyalizmin
�ok �nl� bir b�l�m�ne, tarihsel materyalizme gelmi� bulunuyoruz.

II. TAR�HSEL MATERYAL�ZM

Tarihsel materyalizm nedir? Diyalekti�in ne oldu�u bilindi�ine


g�re, tarihsel materyalizm, k�saca, bu diyalektik
y�ntemin insan toplumlar�n�n tarihine uygulanmas�d�r, diyebiliriz.

Bunu iyi anlamak i�in, tarihin ne oldu�unu belirtmek gerekir.


Tarih diyen, de�i�me ve toplumda de�i�me der. Toplumun
bir tarihi vard�r ve o, bu tarih boyunca, s�rekli olarak
de�i�ir; biz, bu ak� i�inde b�y�k olaylar�n ortaya ��kt���n�
g�r�yoruz. O zaman ��yle bir durum ortaya ��kar: mademki,
tarihte, toplumlar de�i�iyor, bu de�i�iklikler nas�l a��klan�r?

1. Tarih nas�l a��klan�r?

�nsan kendi kendine ��yle sorar: Sava�lar�n yeniden ortaya


��kmas�n�n nedeni ne olabilir? �nsanlar, bar� i�inde
ya�ayabilmeliydiler!
Bu sorulara materyalist�e yan�tlar verece�iz.

Sava�, bir kardinalin a��klamas�na g�re tanr�n�n bir cezas�d�r;


bu, idealist�e bir yan�tt�r, ��nk� olaylar�, tanr� ile
a��klamaktad�r; bu, tarihi, ruh yoluyla a��klamak demektir.
Buna g�re, tarihi yaratan ve yapan ruhtur.

Tanr�sal iradeden s�zetmek de, gene idealist�e bir yan�tt�r.


Hitler de, Mein Kamp�nda, tarih, tanr�sal iradenin eseridir
diyor bize, ve do�um yerini Avusturya s�n�r�na koydu�u
i�in bu iradeye te�ekk�r ediyor.

Tanr�y� ya da tanr�sal iradeyi, tarihin sorumlusu olarak


g�stermek, kolay bir teoridir: �nsanlar hi�bir �ey yapamazlar
ve dolay�s�yla, sava� kar��s�nda elimizden hi�bir �ey gelmez,
buna raz� olmak gerekir!

Bilimsel a��dan, b�yle bir teoriyi savunabilir miyiz? Bu


teorinin tan�t�n�, olgularda bulabilir miyiz? Hay�r.

Materyalist, bu tart�mada, ilkin, tarihin, tanr�n�n eseri


olmad���n�, ama insanlar�n eseri oldu�unu olumlar. �yleyse,
insanlar, tarih �zerinde etkili olabilirler ve sava�� �nleyebilirler.

2. Tarih insanlar�n eseridir.

�nsanlar, her biri bilin�li olarak istedikleri kendi ama�lar�n�


izleyerek, bu tarih nas�l bir bi�im al�rsa als�n, kendi
tarihlerini yaparlar, ve i�te bu ba�ka ba�ka do�rultularda
etki yapan say�s�z iradenin ve bunlar�n d� d�nya �zerindeki
�e�itli yank�lar�n�n bile�kesi, tarihi olu�turur. �yleyse burada
da �nemli olan say�s�z bireyin ne istedi�idir. �rade, tutku
ile ya da d��nme ile belirlenir. Ama, kendileri de do�rudan
tutkuyu ya da d��nmeyi belirleyen ara�lar �ok de�i�ik niteliktedir.
... �te yandan, ... etkin insanlar�n beyinlerinde hangi
tarihsel nedenlerin bu g�d�lere d�n�t���n� kendi kendine
sorabilir insan. (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik
Alman Felsefesinin Sonu, s. 47.)

Engels'in bu metni, bize, insanlar�n, kendi iradelerine


g�re davrand�klar�n�, ama bu iradelerin hep ayn� y�nde olmad���n�
s�yl�yor. �yleyse insanlar�n eylemlerini belirleyen,
bunlar� yapan nedir? Onlar�n iradeleri, ni�in ayn� y�nde olmuyor?

Baz� idealistler, tarihi, insanlar�n eylemleri yapar ve bu


eylem onlar�n iradesinin sonucudur demeye raz� olacaklard�r:
bu, i�i, eylemi belirleyen iradedir, bizim irademizi belirleyen
ise d��ncelerimiz ya da duygular�m�zd�r. Bunun arkas�nda
�u s�reci buluyoruz: fikir-irade-eylem, ve i�i, eylemi
a��klamak i�in, belirleyici neden olan fikri ara�t�rmak �zere
ters bir y�n izleyece�iz.

Burada hemen belirtelim ki, b�y�k adamlar�n ve ��retilerin


etkisi yads�namaz, ama bunu a��klamaya gerek vard�r.
Bunu a��klayan, fikir-irade-eylem s�reci de�ildir. Bunun
gibi, baz�lar�, 18. y�zy�lda, Diderot ve ansiklopedicilerin,
halk i�inde, insan haklar� teorisini yayarak, bu fikirlerle insanlar�n
iradesini ayartt�klar�n� ve onlar� kazand�klar�n�, bu
insanlar�n da sonu� olarak, devrimi yapt�klar�n� ileri s�rerler;
ayn� �ekilde, SSCB'de de, Lenin'in fikirleri yay�lm�t�, insanlar
bu fikirlere uygun olarak davrand�lar, eylemde bulundular,
derler. Bundan, devrimci fikirler olmasayd�, devrim
de olmazd� sonucu ��kar. Bu g�r�, tarihin devindirici g�c�
b�y�k �nderlerin fikirleridir, tarihi b�y�k �nderler yapar diyen
g�r�t�r. Action Fran�aise'in form�l�n� bilirsiniz:
Fransa'y� 40 kral yapt�; �te yandan, krallar�n pek fazla fikirleri
olmad��� da eklenebilirdi.

Bu soru hakk�nda, materyalist bak� a��s� nedir?

18. y�zy�l materyalizmi ile �a�da� materyalizm aras�nda


bir�ok ortak noktalar bulundu�unu, ama eski materyalizmin
idealist bir tarih teorisi oldu�unu g�rm�t�k.

�ster a��k�a idealist olsun, ister tutars�z bir materyalizmin


arkas�na gizlenerek idealist olsun, �imdi g�rd���m�z ve
tarihi a��klama havas�ndaki idealist teori, hi�bir �eyi a��klamaz.
��nk�, eyleme iten nedir?

Eski materyalizm diyor Engels her �eyi eylemin g�d�lerine


g�re yarg�lar, tarihsel bir etki olu�turan insanlar� soylu
olan ve soylu-olmayan ruhlar olarak ay�r�r, ve sonra da
d�zenli olarak soylular�n hep aldand�klar�n�, soylu olmayanlar�n
da galip geldiklerini saptar, eski materyalizme g�re tarihin
incelenmesinden hi�bir ders al�namayaca�� d��ncesi
de bundan ileri gelir, ve bize g�re ise, tarih alan�nda; eski
materyalizm kendi kendisiyle uyumlu de�ildir, ��nk� devindirici
g��lerin ard�nda ne oldu�unu, devindirici g��lerin kendi
devindiricilerinin de neler olduklar�n� inceleyece�ine, tarihte
etkin �lk�sel (ideales) devindirici g��leri son nedenler
olarak al�r. (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman
Felsefesinin Sonu, s. 47-48.)

�rade, fikirler, ileri s�r�l�r. Ama ni�in 18. y�zy�l�n filozoflar�,


a��k�a bu fikirdeydiler? E�er marksizmi ortaya koymaya
�al�salard�, onlar� kimse dinlemezdi, ��nk� o �a�da,
insanlar, bunu kavrayamazd�. Yaln�z fikirlerin verilmesi yetmiyor,
bunlar�n kavran�lmas� da gerekir; �yleyse fikirleri kabul
edecek ve ayr�ca onlara bi�im verecek belirli �a�lar vard�r.

Daima s�yl�yoruz ki, fikirlerin b�y�k bir �nemi vard�r,


ama onlar�n nereden geldi�ini g�rebilmeliyiz.

�u halde, bu fikirleri veren nedenlerin neler oldu�unu,


son tahlilde, tarihin devindirici g��lerinin neler oldu�unu
ara�t�rmal�y�z.

OKUMA PAR�ALARI

Friedrich Engels, Anti-D�hring, Onikinci B�l�m, Diyalektik,


Nicelik ve Nitelik, s. 191-203.

V. �. Lenin, Diyalektik Sorunu �zerine, Materyalizm ve


Ampiryokritisizm, s. 412-418.

F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin


Sonu, D�rd�nc� B�l�m, Diyalektik Materyalizm, s. 40 vd..

YOKLAMA SORULARI

B�R�NC� B�L�M

1. Metafizik y�ntem nereden gelir?

2. Diyalektik y�ntem nereden gelir?

3. Metafizik materyalizm ni�in ve nas�l diyalektik materyalizme


d�n�t�?

4. Hegel ile Marx aras�ndaki felsefe bak�m�ndan ili�kiler


nelerdir?

�K�NC� B�L�M

1. Mekanik de�i�me nedir?

2. Diyalektik, de�i�meyi nas�l anlar?

���NC� B�L�M

1. Diyalektik, de�i�meyi nas�l anlar? (Birinci dersin yan�t�n�,


bu dersin yan�t� ile kar��la�t�r�n�z.)

2. Tarihsel geli�me nedir?

3. �eyler ni�in ve nas�l ba�ka bir �eye d�n��rler?

D�RD�NC� B�L�M

Diyalekti�i nas�l anlamamal�y�z?

BE��NC� B�L�M

1. Diyalektik nedir?

2. Diyalekti�in yasalar� nelerdir?

:::::::::::::::::

BE��NC� KISIM

TAR�HSEL MATERYAL�ZM

:::::::::::::::::

B�R�NC� B�L�M

TAR�H�N DEV�ND�R�C� G��LER�

I. Sak�n�lmas� gereken yanl� bir d��nce.

II. Toplumsal varl�k ve bilin�.

III. �dealist teoriler.


IV. Toplumsal varl�k ve ya�am ko�ullar�.

V. S�n�f sava��mlar�; tarihin devindiricisi.

F�K�RLER�M�Z nereden gelir sorusuyla birlikte, ara�t�rmalar�m�z�


da daha ilerilere g�t�rmek gerekir. 18. y�zy�l
materyalistleri gibi, karaci�erin safray� salg�lad��� gibi beynin
de d��nceyi salg�lad���n� d��n�rsek, bu soruya da,
do�an�n ruhu yaratt���, dolay�s�yla fikirlerimizin do�an�n
�r�nleri oldu�u, beynin �r�nleri oldu�u yan�t�n� veririz.

�yleyse ��yle denecektir: Tarihi, kendi iradeleri taraf�ndan


itilen insanlar�n eylemi yapar; iradeleri ise o insanlar�n
fikirlerinin ifadesidir, fikirlerin kendileri ise insanlar�n
beyninden gelir. Ama dikkat!

I. SAKINILMASI GEREKEN YANLI� B�R D���NCE

Biz, B�y�k Devrimi, filozoflar�n beyinlerinde do�mu� fikirlerin


uygulanmas�n�n bir sonucudur diye a��klarsak, bu,
s�n�rl�, yetersiz bir a��klama ve materyalizmin k�t� bir uygulamas�
olur.

��nk� g�r�lmesi gereken �udur: bu �a��n d��n�rlerince


ortaya at�lan bu fikirleri y���nlar ni�in benimsedi? Diderot,
bu fikirleri kavramakta, ni�in tek ba��na de�ildi? Ve ni�in
16. y�zy�ldan beri beyinlerin b�y�k bir �o�unlu�u hep
ayn� fikirleri yo�uruyordu?

Acaba, bu beyinler, birdenbire, ayn� a��rl��a ve ayn� k�vr�nt�lara


m� sahip oldular? Hay�r. Fikirlerde de�i�meler var,
ama kafatas� i�inde bir de�i�me olmam�.

Fikirlerin b�yle beyinle a��klanmas�, materyalist bir


a��klama olarak g�r�n�r. Ama Diderot'nun beyninden s�zetmek,
ger�ekte Diderot'nun beyninden, fikirlerinden s�zetmektir
ve o halde bozulmu�, yan�lt�lm� materyalist bir teoridir;
bu teoride, fikirlerle birlikte, idealist e�ilimin de do�makta
oldu�unu g�r�yoruz.

Daha �nceki tarih-eylem-irade-fikirler zincirine d�nelim.


Fikirlerin bir anlam�, bir i�eri�i vard�r: ��i s�n�f�, �rne�in,
kapitalizmin devrilmesi i�in sava��m verir. Bu, sava��m halindeki
i��iler taraf�ndan d��n�l�r. Ku�kusuz, onlar bir beyinleri
oldu�u i�in d��n�rler ve buna g�re beyin, d��nmek
i�in zorunlu bir ko�uldur; ama yeterli ko�ul de�ildir. Beyin,
fikirlere sahip olman�n maddi olgusunu a��klar, ama neden
�u fikirlere de�il de, daha �ok bu fikirlere sahip olundu�unu
a��klamaz.

�nsanlar� harekete ge�iren ne varsa, hepsi zorunlu olarak


onlar�n beyninden ge�er, ama bunun beyinde alaca�� bi�im,
ko�ullara �ok ba�l�d�r. (F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik
Alman Felsefesinin Sonu, s. 49.)

�yleyse fikirlerimizin i�eri�ini, yani �rne�in kapitalizmi


devirme fikrinin bizde olu�mas�n� nas�l a��klayabiliriz?
II. TOPLUMSAL VARLIK VE B�L�N�

Biliyoruz ki, fikirlerimiz, �eylerin yans�lar�d�r; fikirlerimizin


ta��d�klar� ama�lar da �eylerin yans�lar�d�r, ama hangi �eylerin?

Bu soruyu yan�tlamak i�in, insanlar�n nerede ya�ad�klar�na,


onlar�n fikirlerinin nerede ortaya ��kt���na bakmak gerekir.
�imdi sapt�yoruz ki, insanlar, kapitalist bir toplumda
ya��yorlar ve onlar�n fikirleri bu toplum i�inde ortaya ��k�yor
ve bu fikirler, bu insanlara, bu toplumdan geliyor.

�nsanlar�n varl���n� belirleyen, bilin�leri de�ildir; tam


tersine, onlar�n bilincini belirleyen, toplumsal varl�klar�d�r.
(Karl Marx, Ekonomi Politi�in Ele�tirisine Katk�, �ns�z. Sol
Yay�nlar�, Ankara 1993, s.23.)

Bu tan�mlamada, Marx'�n, insanlar�n varl��� dedi�i �ey,


biziz, biz oldu�umuz �eydir; bilin� ise, bizim d��nd���m�z,
istedi�imiz �eydir.

Genellikle, i�ime i�lemi� derin bir �lk� u�runa sava��m


veriyorum, denir ve bundan bizim varl���m�z� belirleyen �eyin,
bizim bilincimiz oldu�u sonucu ��kar�l�r; biz, bir �ey yap�yoruz,
��nk� �yle d��n�yoruz ve �yle istiyoruz.

B�yle s�ylemek b�y�k bir yanl�t�r, ��nk� ger�ekte bizim


bilincimizi belirleyen toplumsal varl���m�zd�r.

Proleter olan bir varl�k proleterce d��n�r ve burjuva


olan bir varl�k, burjuvaca d��n�r (neden her zaman b�yle
olmad���n� daha ilerde g�rece�iz). Ama, genel bi�imiyle bir
sarayda ba�ka t�rl� d��n�l�r, bir kul�bede ba�ka t�rl�.
(F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu,
s. 37.)

III. �DEAL�ST TEOR�LER

�dealistler derler ki, bir proleter, proleter gibi d��nd���


i�in proleterdir ya da bir burjuva, burjuva gibi d��nd���
i�in burjuvad�r.

Biz de, tersine, deriz ki, e�er onlar bir proleter ya da bir
burjuva gibi d��n�yorlarsa, bu, bir proleter ya da bir burjuva
olmamalar�ndand�r. Bir proleter, proleter oldu�u i�in proletarya
s�n�f�n�n bilincine sahiptir.

Burada iyice dikkat etmemiz gereken bir �ey, idealist teorinin


pratik bir sonucu oldu�udur. Deniliyor ki, burjuva
olunuyorsa, bu, burjuva gibi d��n�ld���ndendir; �yleyse,
art�k burjuva olmamak i�in, s�zkonusu olan d��n� bi�imini
de�i�tirmek yeterlidir, ve burjuva s�m�r�s�n� durdurmak
i�in de patronlar� ikna etmeye �al�mak yeterlidir. Bu
da h�ristiyan sosyalistler taraf�ndan savunulan bir teoridir;
ayn� zamanda, bu �topyac� sosyalizmin kurucular�n�n da teorisi
olmu�tur.

Ama bu, ayn� zamanda, kapitalizme kar��, onu ortadan


kald�rmak i�in de�il, ama daha akla-yatk�n olmas�n� sa�lamak
i�in sava��m veren fa�istlerin de teorisidir. Bunlar patronlar�n,
i��ileri s�m�rd�klerini anlad�klar� zaman, art�k s�m�rmeyeceklerini
s�ylerler. �te ba�tan sona idealist ve tehlikeli bir teori.

IV. TOPLUMSAL VARLIK VE YA�AM KO�ULLARI

Marx, bize, toplumsal varl�ktan s�zeder. Toplumsal


varl�k ile ne demek istemektedir?

Toplumsal varl�k, insanlar�n i�inde ya�ad�klar� toplumun


maddi ya�am ko�ullar� taraf�ndan belirlenir.

�nsanlar�n maddi ya�am ko�ullar�n� belirleyen, onlar�n


bilin�leri de�ildir; bu maddi ko�ullar, onlar�n bilin�lerini
belirler.

Maddi ya�am ko�ullar� denen �ey nedir? Toplumda zenginler


vard�r, yoksullar vard�r ve onlar�n d��n� bi�imleri
ayr� ayr�d�r; onlar�n ayn� bir konu �zerindeki fikirleri de�i�iktir.
Bir yoksul, bir i�siz i�in, otob�se binmek bir l�kst�r;
ama kendi �zel arabas� olan bir zengin i�in, bir a�a��lanmad�r.

Yoksulun otob�s konusundaki fikirleri, acaba yoksul oldu�u


i�in mi vard�r, yoksa bu fikirlere, otob�se bindi�i i�in
mi sahiptir? Yoksul oldu�u i�in. Yoksul olmak, burada; onun
ya�am ko�uludur.

�yleyse, insanlar�n ya�am ko�ullar�n� a��klayabilmek


i�in, ni�in zenginler vard�r, ni�in yoksullar vard�r, ona
bakmak gerekir.

�retimin ekonomik s�recinde, benzer yer tutan (yani bug�nk�


kapitalist d�zende �retim ara�lar�na sahip olan - ya
da tersine, �retim ara�lar� �zerinde �al��p da ona sahip olmayan)
bir insanlar grubu, belirli bir �l��de ayn� maddi ya�am
ko�ullar�na sahip olan bir insanlar grubu, bir s�n�f olu�turur;
ama bir s�n�f kavram�, s�n�f d��ncesi, zenginlik ya da
yoksulluk kavram�na indirgenemez. Bir proleter, bir burjuvadan
daha fazla kazanabilir; ama bu y�zden daha az proleter
de�ildir, ��nk� o, bir patrona ba�l�d�r ve ��nk� onun ne
ya�am� g�ven alt�na al�nm�t�r, ne de o ba��ms�zd�r. Varl���n
ko�ullar�, yaln�zca kazan�lan para ile olu�maz, toplumsal g�rev
ile olu�ur, ve o zaman �u zincirlemeyi elde ediyoruz:

�nsanlar fikirlerinin ifadesi olan iradeleri do�rultusunda,


eylemleri ile tarihlerini yaparlar. Fikirleri ise, insanlar�n
i�inde bulunduklar� maddi ya�am ko�ullar�ndan, yani onlar�n
bir s�n�f�n mensubu olmalar�ndan gelir.

V. SINIF SAVA�IMLARI, TAR�H�N DEV�ND�R�C�S�

�nsanlar bir �ey yaparlar, ��nk� baz� fikirleri vard�r. Onlar,


bu fikirlerini, maddi ya�am ko�ullar�na bor�ludurlar,
��nk� onlar, bu ya da di�er s�n�ftand�rlar. Bu demek de�ildir
ki, (kapitalist) toplumda, yaln�zca iki s�n�f vard�r; bir�ok
s�n�f vard�r. Ba�l�ca iki s�n�f sava��m halindedir: burjuvazi
ve proletarya.
Demek ki, fikirlerin arkas�nda s�n�flar bulunur.

Toplum, birbirlerine kar�� sava��m veren s�n�flara b�l�nm�t�r.


B�ylece, e�er insanlar�n fikirleri incelenirse, bu fikirlerin
de �at�ma halinde olduklar� ve bu fikirlerin arkas�nda,
birbirleriyle �at�ma halinde olan s�n�flar�n bulundu�u g�r�l�r.

�u halde, tarihin devindirici g��leri; yani tarihi a��klayan


�ey, s�n�f sava��mlar�d�r.

E�er s�rekli b�t�e a����n� �rnek olarak al�rsak, g�r�r�z


ki, iki ��z�m vard�r: biri, mali ortodoksluk (geleneksel ilkelere
uygunluk), yani yeni tasarruflara, yeni istikrazlara, yeni
vergilere vb. devam ederek a���� kapamak; �teki ��z�m ise,
bu a���� zenginlere �dettirmektir.

Bu fikirler �evresinde siyasal bir sava��m oldu�unu g�r�r�z


ve genellikle, bu konuda, bir anla�ma sa�lanamamas�na
�z�l�n�r; ama marksistler, bu siyasal sava��m�n ard�nda
yatan ger�e�i anlamak isterler ve ara�t�r�rlar; ara�t�r�nca
da, toplumsal sava��m�, yani s�n�f sava��m�n� bulurlar. Birinci
��z�mden yana olanlar (kapitalistler) ile zenginlere �dettirmeden
yana olanlar (orta s�n�flar ve proletarya) aras�ndaki
sava��m oldu�unu g�r�rler.

�yleyse, diyecektir Engels, hi� de�ilse modern tarihte,


b�t�n siyasal sava��mlar�n s�n�f sava��mlar� olduklar� ve s�n�flar�n
b�t�n kurtulu� sava��mlar�n�n, zorunlu olan siyasal
bi�imlerine kar��n -��nk� her s�n�f sava��m� bir siyasal sava��md�r-
son tahlilde ekonomik kurtulu� sorunu �evresinde
d�nd�kleri tan�tlanm�t�r.
(F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin
Sonu, s. 50. - Gene bak�n�z: Marx-Engels, Kom�nist Parti
Manifestosu ve Kom�nizmin �lkeleri, Sol Yay�nlar�, Ankara
1993, s. 109 vd.; V. �. Lenin, Karl Marx, Marx-Engels-Marksizm,
Sol Yay�nlar�, Ankara 1990, s. 11 vd..)

B�ylece, tarihi a��klamak i�in, daha �nce ��rendi�imiz


zincire eklenecek bir halkam�z daha oluyor: eylem, irade,
fikirler, fikirlerin arkas�nda s�n�flar, s�n�flar�n arkas�nda da
ekonomi. Demek ki, tarihi a��klayan ger�ekten s�n�f sava��mlar�d�r,
ama s�n�flar� belirleyen ekonomidir.

Bir tarih olay�n� a��klamak istedi�imiz zaman, sava��m


veren fikirler nelerdir, onlar� incelemek, fikirlerin gerisinde
s�n�flar� ara�t�rmak ve son olarak da s�n�flar�n temel �zelliklerini
belirleyen ekonomik tarz� belirtmek zorunday�z.

�imdi gene, s�n�flar�n ve ekonomik tarz�n nereden geldi�i


sorulabilir (diyalektik�iler ardarda b�t�n bu sorular� sormaktan
korkmazlar, ��nk� her �eyin kayna��n� bulmak gerekti�ini
bilirler). Bu, bundan sonraki b�l�mde ayr�nt�l� olarak
��renece�imiz konudur, ama �imdiden diyebiliriz ki:

S�n�flar�n nereden geldiklerini bilmek i�in, toplumun tarihini


incelemek gerekir, o zaman bug�n kar��la�t���m�z s�n�flar�n,
daima ayn� s�n�flar olmad��� g�r�lecektir. Eski Yunan'da,
k�leler ve efendileri; orta�a�da, serfler ve seny�rler
(feodal beyler); sonra da, (bu s�ralamada basitle�tirildi�i �zere)
burjuvazi ve proletarya.

Bu tabloda sapt�yoruz ki, s�n�flar de�i�iyorlar ve nedenini


ara�t�rd���m�z zaman, g�r�yoruz ki, ekonomik ko�ullar de�i�ti�i
i�in s�n�flar da de�i�mi�lerdir (ekonomik ko�ullar �unlard�r:
�retimin, dola��m�n, �le�imin ve zenginlikleri t�ketimin
yap�s� ve, geri kalan her �eyin son ko�ulu olarak, �retim
bi�imi, teknik).

�te gene Engels'ten bir par�a:

Burjuvazi ve proletarya, her ikisi de, ekonomik ko�ullar�n,


daha do�rusu �retim tarz�n�n d�n��m� sonucu olu�mu�lard�.
Bu d�n��m, ilkin lonca tezgah�ndan man�fakt�re,
man�fakt�rden de makineler kullanan, su buhar� ile i�leyen
ve bu iki s�n�f� geli�tirmi� olan geni�-�l�ekli sanayiye ge�i�tir.
(F. Engels, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin
Sonu, s. 50.)

Demek ki, son tahlilde, tarihin devindirici g��lerini, bize


a�a��daki zincirleme vermektedir:

a) Tarih, insanlar�n eseridir.

b) Tarihi yapan eylem, insanlar�n iradesiyle belirlenir.

c) Bu irade, onlar�n fikirlerinin ifadesidir.

d) Bu fikirler, insanlar�n i�inde ya�ad�klar� toplumsal ko�ullar�n


yans�s�d�r.

e) S�n�flar� ve onlar�n sava��m�n� belirleyen, bu toplumsal


ko�ullard�r.

f) S�n�flar�n kendileri, ekonomik ko�ullar taraf�ndan belirlenirler.

Bu zincirlemenin hangi bi�imler alt�nda ve hangi ko�ullarda


ak�p ge�ti�ini a��kl�kla belirtmek i�in diyoruz ki:

1. Fikirler, ya�amda siyasal planda a���a ��kar�l�rlar.

2. Fikir sava��mlar�n�n arkas�ndaki s�n�f sava��mlar� toplumsal


planda a���a ��kar�l�rlar.

3. Ekonomik ko�ullar (tekni�in durumu ile belirlenmi�


bulunan) ekonomik planda ifadelerini bulurlar.

OKUMA PAR�ALARI

Karl Marx, Ekonomi Politi�in Ele�tirisine Katk�, �ns�z.

Marx-Engels, Kom�nist Manifesto ve Kom�nizmin �lkeleri.

:::::::::::::::::

�K�NC� B�L�M
SINIFLAR NEREDEN GEL�R?

EKONOM�K KO�ULLAR NEREDEN GEL�R?

I. Birinci i�b�l�m�.

II. Toplumun s�n�flara ilk b�l�n��.

III. �kinci b�y�k i�b�l�m�.

IV. Toplumun s�n�flara ikinci b�l�n��.

V. Ekonomik ko�ullar� belirleyen �ey.

VI. �retim tarzlar�.

VII. Uyar�lar.

G�RD�K K�, tarihin devindirici g��leri, son tahlilde, ekonomik


ko�ullar�n belirledikleri s�n�flar ve s�n�flar�n sava��mlar�d�r.

Bu zincirleme s�ras� ��yleydi: �nsanlar�n kafalar�nda,


kendilerini bir �ey yapmaya iten fikirler vard�r. Bu fikirler,
insanlar�n i�inde ya�ad�klar� maddi ya�am ko�ullar�ndan
do�maktad�r. Bu maddi ya�am ko�ullar�n� insanlar�n toplum
i�indeki yerleri, yani ait olduklar� s�n�f belirler ve s�n�flar
ise, toplumun i�inde geli�ti�i ekonomik ko�ullar taraf�ndan
belirlenir.

Ama bu durumda, ekonomik ko�ullar� ve bu ko�ullar�n


yaratt�klar� s�n�flar� belirleyen nedir, onu g�rmemiz gerekir.
�imdi bunu inceleyece�iz.

I. B�R�NC� B�Y�K ��B�L�M�

Toplumun evrimi incelenirken ve ge�mi�teki olaylar ele


al�n�rken, ilkin, toplumun her zaman s�n�flara b�l�nm� olmad���
g�r�l�r. Diyalektik, her �eyin k�kenini ara�t�rmam�z�
ister; biz de, �ok uzak bir ge�mi�te, s�n�flar�n bulunmad���n�
g�r�yoruz. Engels, Ailenin, �zel M�lkiyetin ve Devletin
K�keni'nde ��yle der:

Toplumun ge�mi� b�t�n a�amalar�nda, �retim, her �eyden


�nce, ortakla�a bir �retimdi; t�pk� t�ketimin de, az�ok
geni� kom�nist topluluklar i�inde, �r�nlerin do�rudan do�ruya
�le�imiyle yap�lm� oldu�u gibi. (Friedrich Engels; Ailenin,
�zel M�lkiyetin ve Devletin K�keni, Sol Yay�nlar�, Ankara 1992,
s. 179; ayr�ca bkz: 163-165.)

B�t�n insanlar �retime kat�l�rlar; bireysel i� aletleri �zel


m�lkiyettir, ama ortakla�a kullan�lanlar ortakl��a (communaute)
aittir. Bu alt a�amada, i�b�l�m�; yaln�zca cinsler aras�nda
vard�r. Erkekler avlan�r, bal�k tutar vb., kad�nlar ise
eve bakar. Ki�iye �zg� ya da �zel ��karlar yoktur.

Ama insanlar bu d�nemde durup kalmad�lar ve insanlar�n


ya�am�nda ilk de�i�me, toplumdaki i�b�l�m� olacakt�r.
�b�l�m�, yava� yava�, bu �retim s�reci i�ine s�zar.
(Agy, s. 179.)

Bu ilk olguda, insanlar �nce hayvanlar� evcille�tirdiler,


daha sonra, esas �al�ma kollar� olan hayvan yeti�tirme ve
hayvan s�r�lerinin korunmas�na ge�tiler. �oban a�iretler,
kendilerini �teki barbarlardan ay�rd�lar: birinci b�y�k toplumsal
i�b�l�m�. (Agy, s. 165.)

Demek ki, ilk �retim tarz� olarak avlanmay� ve bal�k av�n�;


ikinci �retim tarz� olarak ise, �oban kabilelerin do�u�una
yola�an hayvan yeti�tiricili�ini g�r�yoruz.

�te toplumun ilk kez s�n�flara b�l�n��n�n temelinde


yatan, bu birinci i�b�l�m�d�r.

II. TOPLUMUN SINIFLARA �LK B�L�N���

B�t�n �al�ma kollar�ndaki -hayvanc�l�k, tar�m, ev sanayii


�retim art��, insan emek-g�c�ne, kendisine gerekenden
daha �o�unu �retmek yetene�ini kazand�rd�. Bu,
ayn� zamanda, her gens, ev toplulu�u ya da kar�-koca ailesi
�yesine d�en g�nl�k i� tutar�n� art�rd�. Yeni emekg��lerine
ba�vurmak gerekli duruma geldi. Sava� bunlar�
sa�lad�: sava� tutsaklar� k�le haline getirildiler. Birinci b�y�k
toplumsal i�b�l�m�, emek �retkenli�ini, dolay�s�yla servetleri
art�r�p �retim alan�n� geni�leterek, o g�nk� tarihsel
ko�ullar i�inde, zorunlu olarak k�leli�i getirdi. Birinci b�y�k
toplumsal i�b�l�m�nden, toplumun iki s�n�f: efendiler ve k�leler,
s�m�renler ve s�m�r�lenler bi�imindeki ilk b�y�k b�l�n��
do�du. (F. Engels, Ailenin, �zel M�lkiyetin ue Devletin K�keni,
s. 166.)

�imdi uygarl���n e�i�ine gelmi� bulunuyoruz. ... En a�a��


a�amada, insanlar yaln�zca do�rudan do�ruya ki�isel gereksinmeleri
i�in �retiyorlard�; zaman zaman, yap�lan de�i�imler,
yaln�zca raslant� sonucu elde kalan fazlal�kla ilgili
tek tek olaylard�. Barbarl���n orta a�amas�nda, �oban halklar
aras�nda, s�r�, belirli bir b�y�kl�k kazan�nca, davar�n,
... bir m�lk durumuna geldi�ini g�r�r�z; ... d�zenli bir de�i�imin
ko�ullar� da bundan do�ar. (Agy, s. 170.)

�yleyse, bu s�rada, toplumda iki s�n�f buluyoruz: efendiler


ve k�leler. Sonra toplum, ya�am�n� s�rd�recek ve yeni geli�melere
u�rayacakt�r. Yeni bir s�n�f do�acak ve b�y�yecektir.

III. �K�NC� B�Y�K ��B�L�M�

Servet h�zla artt�, ama bireysel servet olarak; dokumac�l�k,


madenlerin i�lenmesi ve gitgide farkl�la�an �teki zanaatlar,
�retime, artan bir �e�itlilik ve yetkinlik veriyordu; bundan
b�yle, tah�l, sebze ve meyvelerin yan�s�ra, tar�m, elde
edilmeleri ��renilmi� bulunan zeytinya�� ve �arab� da sa�lamaktayd�.
B�ylesine �e�itli bir �al�ma, art�k ayn� birey taraf�ndan
y�r�t�lemezdi; ikinci b�y�k (toplumsal -�.) i�b�l�m�
ger�ekle�ti: k���k zanaatlar, tar�mdan ayr�ld�. �retimde, ve
onunla birlikte emek �retkenli�indeki s�rekli art�, insan
emek-g�c�n�n de�erini art�rd�; �nceki a�amada ba�lang��
durumunda ve yer yer g�r�len k�lelik, �imdi toplumsal sistemin
esasl� bir unsuru (bile�tireni, composant'�) durumuna
gelir, k�leler basit yard�mc�lar olmaktan ��karlar; tarlalarda
ve atelyede, d�zinelerle k�le i�e s�r�l�r. �retimin, ba�l�ca
iki kola: tar�m ve k���k sanayiye ayr�lmas�yla do�rudan
do�ruya de�i�im i�in �retim do�ar; bu, meta �retimidir.
Meta �retimiyle, ... ticaret ... do�ar. (Friedrich Engels,
Ailenin; �zel M�lkiyetin ve Devletin K�keni, s. 168.)

IV. TOPLUMUN SINIFLARA �K�NC� B�L�N���

B�ylece, birinci b�y�k i�b�l�m�, insan �al�mas�n�n


(i�in) de�erini art�r�yor, zenginliklerde bir artma yarat�yor,
bu da yeni ba�tan i�in de�erini art�r�yor ve ikinci bir i�b�l�m�n�
zorunlu k�l�yor: zanaatlar ve tar�m. Bu a�amada, �retimin
aral�ks�z artmas� ve buna paralel olarak insana ait
emek-g�c�n�n �neminin y�kselmesi, k�leleri vazge�ilmez
duruma getiriyor, ticaret i�in �retimi, onunla birlikte de
���nc� bir s�n�f�: t�ccarlar s�n�f�n� yarat�yor.

Demek ki, bu a�amada, toplumda ��l� bir i�b�l�m� ve ��


s�n�f var: tar�mc�lar, zanaat��lar, t�ccarlar. Burada ilk kez
�retime kat�lmayan bir s�n�f g�r�yoruz, ve bu s�n�f, t�ccarlar
s�n�f� �teki iki s�n�fa egemen olacakt�r.

Barbarl���n yukar� a�amas�, bize, tar�mla k���k sanayi


aras�nda yeni bir i�b�l�m� ve bunun sonucu, �al�ma �r�nlerinin
daima artan bir par�as�n�n do�rudan do�ruya de�i�im
i�in �retilmesini getirir; bireysel �reticiler aras�ndaki de�i�imin,
toplum i�in dirimsel bir zorunluluk kazanmas� da bundan
do�ar. Uygarl�k, �zellikle kent ve k�y aras�ndaki kar��tl���
daha da belirgin bir duruma getirerek (iktisadi bak�mdan,
ilk�a�daki gibi, kent k�ye, ya da orta�a�daki gibi; k�y
kente egemen olabilir), daha �nce varolan b�t�n bu i�b�l�mlerini
g��lendirip geli�tirir, ve onlara, kendine �zg� ve �ok
�nemli bir ���nc� i�b�l�m�n� ekler: art�k, �retimle de�il
yaln�zca �r�nlerin de�i�imiyle u�ra�an bir s�n�f do�urur
t�ccarlar. O zamana kadar, s�n�flar�n olu�umundaki b�t�n
izler �retime ba�lan�yorlard�; bunlar �retirne kat�lan kimseleri,
az�ok geni� bir �l�ek �zerinde, y�netici ve y�r�t�c�, ya
da �retici olarak b�l�yorlard�. Burada, sahneye, ilk kez olarak,
�retime herhangi bir bi�imde kat�lmaks�z�n, onun y�netimini
elege�iren ve �reticileri iktisadi bak�mdan egemenli�i
alt�na alan bir s�n�f girer; bir s�n�f ki, iki �retici aras�nda zorunlu
arac� olarak ge�inir ve her ikisini de s�m�r�r. �reticileri
de�i�im zahmet ve riskinden kurtarmak bahanesiyle,
�r�nlerinin sat��n� en uzak pazarlara kadar yaymak ve b�ylece
n�fusun en yararl� s�n�f� olmak bahanesiyle, ger�ekte
�ok k���k hizmetler i�in, kar��l�k (salaire) olarak, yerli �retimin
oldu�u kadar yabanc� �retimin de kayma��n� alan, h�zla
b�y�k servetler ve buna uygun d�en toplumsal bir etkililik
kazanan ve b�yle oldu�u i�in de, sonunda o da kendine
�zg� bir �r�n� - devirli ticari bunal�mlar� olu�turana kadar,
uygarl�k d�nemi i�inde durmadan yeni sayg�nl�klar ve
�retimde durmadan artan bir egemenlik sahibi olan bir kar
d�k�nleri, bir ger�ek toplumsal asalaklar s�n�f� olu�ur.
(F. Engels, Ailenin, �zel M�lkiyetin ve Devletin K�keni,
s. 170-171.)

B�ylece, ilkel kom�nizmden ba�layarak, bizi kapitalizme


g�t�ren zincirleme s�ray� g�r�yoruz.

1. �lkel kom�nizm.

2. Yaban�l (vah�i) kabilelerle �oban kabileler aras�nda


b�l�nme (birinci i�b�l�m�: efendiler, k�leler).

3. Tar�mc�larla zanaat��lar aras�nda b�l�nme (ikinci i�b�l�m�).

4. T�ccar s�n�f�n�n do�u�u (���nc� i�b�l�m�), ki bu,

5. Devresel olarak ticari bunal�mlar� do�uruyor (kapitalizm).

�imdi art�k s�n�flar�n nereden geldiklerini biliyoruz, ve


geriye bunu incelemek kal�yor:

V. EKONOM�K KO�ULLARI BEL�RLEYEN �EY

�lkin, bizden �nce gelen �e�itli toplumlar� �ok k�saca g�zden


ge�irelim.

Antik�a� toplumlar�ndan �nceki toplumlar� ayr�nt�l� bir


bi�imde incelemek i�in yeterli belgelerimiz yok, ama �rne�in
Eski Yunanl�larda efendilerin ve k�lelerin bulundu�unu ve
t�ccarlar s�n�f�n�n daha o zamandan geli�meye ba�lad���n�
biliyoruz. Sonra, orta�a�da, seny�rleri ve serfleriyle feodal
toplum, t�ccarlar�n gittik�e daha b�y�k bir �nem kazanmalar�na
olanak verir. Bunlar, �atolar�n yak�nlar�nda, bourg
(burjuva ad� buradan gelir) denilen kasabalarda topla��rlar;
�te yandan orta�a�da, kapitalist �retimden �nce, yaln�z
k���k �retim vard�, ki bu k���k �retimin birinci ko�ulu,
�reticinin kendi i� aletlerinin sahibi olmas� idi. �retim ara�lar�
bireye ait bulunuyordu ve ancak bireysel kullan�ma g�re
ayarlanm�lard�. Bu bak�mdan �retim ara�lar�, s�radan, k���k
ve s�n�rl� idiler. Bu �retim ara�lar�n� yo�unla�t�rmak ve
geni�letmek, onlar� modern �retimin g��l� ara�lar� haline
d�n�t�rmek, kapitalist �retimin ve burjuvazinin tarihsel
rol� idi.

Burjuvazi, 15. y�zy�ldan bu yana, basit elbirli�i, man�fakt�r


ve modern sanayi olmak �zere, �� evrede bunu ba�arm�t�r.
Burjuvazi, c�ce �retim ara�lar�n�, onlar� ayn� zamanda
bireysel �retim ara�lar� olmaktan ��kar�p, insanlar�n
ancak ortakla�a (elbirli�iyle) i�letebilece�i toplumsal �retim
ara�lar� haline getirmi�tir. (Friedrich Engels, �topik Sosyalizm
ve Bilimsel Sosyalizm, s. 82.)

�yleyse g�r�yoruz ki, s�n�flar�n evrimine paralel olarak


(efendiler ve k�leler; seny�rler ve serfler.), servetlerin �retimi,
dola��m�, da��l�m� ko�ullar�, yani ekonomik ko�ullar, evrim
g�sterir ve ekonomik evrim, ad�m ad�m ve paralel olarak
�retim bi�imlerinin evrimini izler.

VI. �RET�M TARZLARI


�yleyse bunu, �retim bi�imleri, yani b�y�k k���k her �e�it
aletin durumu, onlar�n kullan�m�, i� y�ntemleri, k�saca,
teknik durum, ekonomik ko�ullar belirler.

Kapitalist �retimden �nce yani orta�a�da, her yerde,


emek�ilerin kendi �retim ara�lar� �zerindeki �zel m�lkiyetine
dayanan k���k �retim g�r�l�yordu... �al�ma ara�lar�, ...
bireyin, yaln�zca bireysel kullan�m i�in hesaplanm� �al�ma
ara�lar� idi ... Bu da��n�k ve darac�k �retim ara�lar�n� biraraya
toplay�p geni�letmek, onlar� bug�nk� �retimin g��l�
kald�ra�lar� durumuna getirmek (gerekiyordu). ... Bireysel
atelye yerine, y�zlerce ve binlerce insan�n elbirli�ini egemenlik
alt�nda bulunduran fabrika ge�ti. Ve t�pk� �retim
ara�lar� gibi, �retim, bir dizi bireysel eylem durumundan,
bir dizi toplumsal eylem durumuna, ve �r�nler de bireysel
�r�nler durumundan toplumsal �r�nler durumuna d�n�t�.
(Friedrich Engels, Anti-D�hring, s. 386.)

Burada g�r�yoruz ki, �retim bi�imlerinin evrimi, �retici


g��leri tamamen d�n�t�rm�t�r. Oysa, i� aletleri kolektifle�mi�
olmakla birlikte m�lkiyet d�zeni bireysel olarak kalm�t�r!
Ancak, bir�ok ki�inin ortakla�a i�e koyulmas�yla i�leyebilen
makineler bir tek adam�n m�lkiyeti olarak kald�.
Gene g�r�yoruz ki: �retici g��lerin, kendini kapitalistlere
de kabul ettiren toplumsal niteli�inin k�smi tan�nmas�. B�y�k
�retim ve ula�t�rma �rgenliklerinin, �nce hisse senetli
�irketler, sonra tr�stler, en sonra da devlet taraf�ndan sahiplenilmesi.
Burjuvazi art�k gereksiz bir s�n�f olarak g�r�n�r;
onun t�m toplumsal i�levleri, �cretli g�revliler taraf�ndan
yerine getirilir. (Friedrich Engels, agy, s. 405.)

Bir yandan, makinelerde rekabetin her fabrikat�r i�in


zorunlu k�ld��� o gittik�e artan say�da emek�inin yerinden olmas�
ile tamamlanan yetkinle�me. Yedek sanayi ordusu. �te
yandan, �retimin s�n�rs�z geni�lemesi ve rekabet kar��s�nda
her fabrikat�r i�in (bunun -�.) zorunlulu�u. Her iki yandan
da, �retken g��lerin i�itilmemi� geli�mesi, arz�n talepten
fazlal���, pazarlar�n dolup ta�mas�, her on y�lda bir bunal�mlar,
k�s�r d�ng�: burada, �retim ara�lar�nda ve �r�nde fazlal�k
- orada, i�siz ve ge�im ara�lar�ndan yoksun emek�ilerde
fazlal�k. Ama bu iki �retim ve toplumsal esenlik kald�rac�,
birlikte i�leyememektedir, ��nk� kapitalist �retim tarz�,
�retici g��leri �al�maktan ve �r�nleri, �nce sermayeye d�n�medikleri
s�rece, dola��mdan al�kor. (Friedrich Engels, �topik Sosyalizm
ve Bilimsel Sosyalizm, s. 101.)

Toplumsal, ortakla�a hale gelen i� ile bireysel kalan m�lkiyet


aras�nda �eli�ki vard�r. O zaman Marx'la birlikte diyece�iz ki:

�retici g��lerin geli�mesinin bi�imleri olan bu ili�kiler,


onlar�n engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim
�a�� ba�lar. (Karl Marx, Ekonomi Politi�in Ele�tirisine Katk�,
�ns�z, s. 23.)

VII. UYARILAR

Bu b�l�m� bitirmeden �nce baz� uyar�larda bulunmak ve


bu incelemede, daha �nce incelemi� oldu�umuz diyalekti�in
b�t�n temel �zelliklerini ve yasalar�n� buldu�umuzu belirtmek
gereklidir.

Ger�ekten, toplumlar�n tarihini, s�n�flar�n ve �retim bi�imlerinin


tarihini b�y�k bir h�zla izlemi� bulunuyoruz. Bu
son incelemenin her b�l�m�n�n �tekilere ne kadar ba��ml�
oldu�unu g�r�yoruz. Bu tarihin, �z�nde, devinmekte, de�i�mekte
oldu�unu ve toplumlar�n evriminin her a�amas�nda
meydana gelen de�i�melere, bir i� sava��ma, tutucu ��elerle
ilerici ��eler aras�ndaki bir sava��ma, her toplumun y�k�m�
ve yeni bir toplumun do�u�u ile sonu�lanan bir sava��ma yola�t���n�
sapt�yoruz. Bu toplumlar�n herbirinin, kendinden
�nce gelenden �ok ayr�, �ok de�i�ik bir temel �zelli�i, bir yap�s�
vard�r. Bu k�kl� d�n��mler, kendi ba�lar�na �nemsiz
g�r�nen, ama belirli bir noktada, �st�ste gelip birikmeleriyle
ani, devrimci bir de�i�meye yola�acak bir durum yaratan
olaylar�n birikmesinden sonra meydana gelirler.

�yleyse, burada, diyalekti�in temel �zelliklerini ve b�y�k


yasalar�n� yeniden kar��m�zda buluyoruz, ��yle ki:

�eylerin ve olaylar�n kar��l�kl� ba��ml�l���.

Diyalektik hareket ve diyalektik de�i�me.

Otodinamizm (�zg��).

�eli�ki.

Kar��l�kl� etki.

Ve s��ramal� evrim (niceli�in niteli�e d�n�mesi).

OKUMA PAR�ALARI

Friedrich Engels, Ailenin, �zel M�lkiyetin ve Devletin


K�keni.

Friedrich Engels, �topik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm.

YOKLAMA SORULARI

B�R�NC� B�L�M

1. �dealistler tarihi nas�l a��klarlar?

2. Tarihsel materyalizm nedir?

3. 18. y�zy�l materyalistleri tarihi nas�l a��kl�yorlard�?


Bu a��klay� bi�iminin yetersizli�ini g�steriniz.

�K�NC� B�L�M

1. S�n�flar nereden gelir?

2. Tarihin devindirici g��leri nelerdir?

YAZILI �DEV
Marksizm (tarihsel materyalizm); diyalekti�i, tarihe nas�l
uygular?

:::::::::::::::::

ALTINCI KISIM

D�YALEKT�K MATERYAL�ZM VE �DEOLOJ�LER

:::::::::::::::::

TEK B�L�M

D�YALEKT�K Y�NTEM�N �DEOLOJ�LERE UYGULANMASI

I. Marksizm i�in ideolojilerin �nemi nedir?

II. �deoloji nedir? (�deolojik etken ve ideolojik bi�imler.)

III. Ekonomik yap� ve ideolojik yap�.

IV. Do�ru bilin� ve yanl� bilin�.

V. �deolojik etkenlerin etki ve tepkisi.

VI. Diyalektik tahlil y�ntemi.

VII. �deolojik sava��m�n zorunlulu�u.

VIII. Varg�.

I. MARKS�ZM ���N �DEOLOJ�LER�N �NEM� NED�R?

Marksizm, tarihte fikirlerin rol�n� yads�yan, ideolojik


etkinin rol�n� yads�yan, yaln�zca ekonomik etkileri dikkate
almak isteyen bir felsefedir, denildi�ini hep duyar�z.

Bu yanl�t�r. Marksizm, d��n��n, sanat�n ve fikirlerin,


ya�amdaki �ok �nemli rollerini yads�maz. Tam tersine,
bu ideolojik bi�imlere �zel bir �nem verir, ve biz de, �imdi
marksizmin ba�lang�� ilkelerine ait incelememizi, diyalektik
materyalizm y�nteminin ideolojilere nas�l uyguland���n� inceleyerek
bitirece�iz; ideolojilerin tarihteki rollerinin ne oldu�unu,
ideolojik etkenin etkisini ve ideolojik bi�imin ne oldu�unu
g�rece�iz.

Marksizmin �imdi inceleyece�imiz bu b�l�m�; bu felsefenin


en az, en yanl� bilinen noktas�d�r. Bunun nedeni de,
uzun zaman marksizmin yaln�z ekonomi politi�i inceleyen
b�l�m�n�n i�lenmi� ve yay�lm� olmas�d�r. B�ylece bu konu,
yaln�zca marksizmin olu�turdu�u b�y�k b�t�nden keyfi
bir bi�imde ayr�lmakla kalm�yor, ama temellerinden de ayr�lm�
oluyordu; ��nk� ekonomi politi�in ger�ek bir bilim haline
getirilmesini sa�layan, buna olanak veren, g�rm� oldu�umuz
gibi, diyalektik materyalizmin bir uygulamas� olan
tarihsel materyalizmdir.
Yeri gelmi�ken bu arada �unu da belirtebiliriz ki, b�yle
bir yol kullan�lmas� daha �nceden tan�d���m�z ve kendimizi
kurtarmak i�in o kadar g��l�k �ekti�imiz metafizik d��n�ten
ileri gelmektedir. Burada, gene yineleyelim ki, biz,
�eyleri, birbirlerinden ayr� tuttu�umuz, onlar� tekyanl� olarak
inceledi�imiz �l��de yan�lg�lara d�eriz.

�yleyse marksizmin k�t� yorumlar�, ideolojilerin tarihteki


ve ya�amdaki rolleri �zerinde yeterince durulmam� olmas�ndan
ileri gelmektedir. �deolojiler marksizmden ayr�ld� ve
bunu yaparken de marksizm, diyalektik materyalizmden,
yani kendi kendisinden ayr�ld�.

Birka� y�ldan beri, k�smen, binlerce ��rencinin marksizm


konusundaki bilgilerini bor�lu olduklar� Paris ��i �niversitesinin
�al�malar� sayesinde, k�smen de �al�malar� ve kitaplar�
ile katk�da bulunan ayd�n arkada�lar�m�z�n �al�mas�
sayesinde, marksizmin kendi ger�ek �ehresini ve hakk� olan
yeri yeniden kazanm� oldu�unu g�rmekten �ok mutluyuz.

II. �DEOLOJ� NED�R? (�DEOLOJ�K ETKEN VE �DEOLOJ�K


B���MLER)

�deolojilerin rol�ne ayr�lm� olan bu b�l�me birka� tan�mlama


ile ba�layaca��z.

�deoloji dedi�imiz �ey nedir? �deoloji diyen, her �eyden


�nce fikir (idee) demektedir. �deoloji, bir b�t�n, bir teori, bir
sistem, hatta bazan yaln�zca bir zihniyet olu�turan fikirlerin
t�m�d�r.

Marksizm, bir b�t�n� bi�imlendiren ve b�t�n sorunlar


i�in bir ��z�m y�ntemi sunan bir ideolojidir. Cumhuriyet�i
bir ideoloji, bir cumhuriyet�inin kafas�nda bulaca��m�z fikirlerin
b�t�n�d�r.

Ama bir ideoloji, yaln�zca salt fikirlerin, her t�rl� duygudan


ayr�ld��� varsay�lacak fikirlerin toplam� de�ildir (zaten
bu, metafizik bir anlay�t�r), bir ideoloji, zorunlu olarak, duygular�,
g�n�l yak�nl�klar�n�, ho�lanmazl�klar�, umutlar�, korkular� vb.
i�erir. Proletarya ideolojisinde, s�n�f sava��m�n�n
d��nceye dayanan ��eleri yan�nda, kapitalist d�zenin s�m�rd�klerine
kar��, mahpuslara kar�� duyulan dayan�ma
duygular�n� da, isyan duygular�n� da, co�ku ve hayranl�k
duygular�n� vb. buluruz. B�t�n bunlar�n hepsi bir ideolojiyi
olu�turan �eylerdir.

�imdi de ideolojik etken denen �eyi g�relim: bu, ideolojiyi,


bir neden olarak ya da etkileme yetene�inde bir �ey yapan
bir g�� olarak anlamakt�r, ve bunun i�in de, ideolojik etkenin
etkisinden s�zedilir. �rne�in dinler, hesaba katmam�z
gereken birer ideolojik etkendir; hala �nemli bir bi�imde etken
olan manevi bir g��leri vard�r.

�deolojik bi�im denince ne anla��l�r? Bu deyimle, �zelle�mi�


bir alanda (bilim ve sanat alan�nda) bir ideoloji olu�turan,
�zel fikirlerden bir b�t�n anlat�l�r. Din, ahlak, ideoiojik
bi�imlerdir; ayn� �ekilde, bilim, felsefe, edebiyat, sanat, �iir
de ideolojik bi�imlerdir.

�yleyse, genellikle ideoloji tarihini, �zelikle b�t�n bu bi�imlerin


rol�n� incelemek istersek, bu incelememizi, ideolojiyi
tarihten, yani toplumlar�n ya�am�ndan ay�rarak de�il,
ideolojinin, etkenlerinin, bi�imlerinin rol�n� toplum i�ine
yerle�tirerek ve toplumdan yola ��karak y�r�tece�iz.

III. EKONOM�K YAPI VE �DEOLOJ�K YAPI

Tarihsel materyalizmi okurken toplumlar�n tarihinin �u


a�a��daki zincirleme s�ralan�la a��kland���n� g�rm�t�k: insanlar,
tarihi, kendi i�leri, eylemleri ile, iradelerinin ifadesi
olan eylemleri ile yaparlar. �nsanlar�n iradelerini belirleyen
fikirleridir. G�rd�k ki, insanlar�n fikirlerini, yani onlar�n
ideolojilerini a��klayan �ey, s�n�flar�n kendilerini ortaya koyduklar�
toplumsal �evre, toplumsal ortamd�r.

Ayr�ca biz g�rd�k ki, ideolojik etken ile toplumsal etken


aras�nda, toplumsal sava��m�n ifadesi olarak ideolojik sava��mda
g�r�nen siyasal etken bulunur.

�yleyse biz, tarihsel materyalizmin ����nda toplumun


yap�s�n� ara�t�r�rsak, temelde ekonomik yap�y�, sonra, onun
�st�nde, siyasal yap�ya dayanan toplumsal yap�y�, ve ensonu
ideolojik yap�y� g�rece�iz.

Biz g�r�yoruz ki, materyalistler i�in, ideolojik yap� sondur,


toplumsal b�nyenin tepesidir, oysa, idealistler i�in toplumsal
yap�, temeldir.

Varl�klar�n�n toplumsal �retiminde, insanlar aralar�nda


zorunlu, kendi iradelerine ba�l� olmayan belirli ili�kiler kurarlar;
bu �retim ili�kileri, onlar�n maddi �retici g��lerinin
belirli bir geli�me derecesine tekab�l eder. Bu �retim ili�kilerinin
t�m�, toplumun ekonomik yap�s�n�, belirli toplumsal
bilin� �ekillerine tekab�l eden bir hukuki ve siyasal �styap�n�n
�zerinde y�kseldi�i somut temeli olu�turur (bu, ideolojik
�ekillenme demektir) . Maddi ya�am�n �retim tarz�, genel
olarak toplumsal, siyasal ve entelekt�el ya�am s�recini
ko�ulland�r�r. (Karl Marx, Ekonomi Politi�in Ele�tirisine
Katk�, �ns�z, s. 23.)

�yleyse biz g�r�yoruz ki, toplumun temelinde ekonomik


yap� vard�r. Buna, (a�a��daki yap� anlam�na gelen) altyap�
da denir.

B�t�n bi�imleri, ahlak, din, bilim, �iir, sanat, edebiyat


gibi b�t�n bi�imleri i�ine alan ideoloji, �stteki yap�y� - ya
da (tepedeki yap� anlam�na gelen) �styap�y� olu�turur.

Materyalist teorinin g�sterdi�i gibi, fikirlerimizin �eylerin


yans�s� olduklar�n� ve bizim toplumsal varl���m�z�n bilinci
belirledi�ini bildi�imize g�re, �imdi art�k, �styap�, altyap�n�n
yans�s�d�r diyece�iz.

�te Engels'in, bunu, bize pek iyi tan�tlayan bir �rne�i:


Calvin'in inanc�, �a��n�n en g�z�pek burjuvalar�na uygundu.
Onun al�nyaz�s� ��retisi, rekabete dayal� ticaret d�nyas�nda,
ba�ar�n�n ya da ba�ar�s�zl���n bir insan�n �al�kanl���na
ve beceriklili�ine de�il de, onun denetleyemeyece�i ko�ullara
ba�l� oldu�u olgusunun dinsel d�avurumuydu. Bu
ko�ullar, isteyenin ya da rekabet edenin buyru�unda de�ildir;
tersine, bilinmedik �st�n ekonomik g��lerin l�tfuna
ba�l�d�r; ve bu, bir ekonomik devrim d�neminde, b�t�n ticari
merkezlerin ve yollar�n yerlerini yenilerinin ald��� �a�da,
Hindistan'�n ve Amerika'n�n d�nyaya a��ld��� d�nemde, ve
en kutsal ekonomik imanlar�n -alt�n�n ve g�m��n de�eri-
sars�lmaya ve y�k�lmaya ba�lad��� bir d�nemde, �zellikle
do�ruydu. (Friedrich Engels, �topik Sosyalizm ve Bilimsel
Sosyalizm, Giri�, s. 42-43.)

Ger�ekte, t�ccarlara g�re; ekonomik ya�amda ne olmaz


ki? T�ccarlar rekabet halindedirler. T�ccarlar, burjuvalar,
bu rekabetten deneyim kazan�rlar, bu yar�mada yenenler
ve yenilenler vard�r. �o�u kez, en i�ini bilirler, en zekiler,
rekabetle, ��kagelen ve onlar� yere seren bir bunal�mla yenilmi�lerdir.
Bu bunal�m onlar i�in �nceden g�r�lemeyen bir
�eydir, hatta onlara ka��n�lmaz bir al�nyaz�s� gibi gelir. Ve
i�te gerek�esi olmayan, en az k�t� olanlar�n bazan bunal�m�
atlatt�klar�, bunal�mdan sonra da ya�ayakald�klar� fikri, protestan
dinine ge�irilmi�tir. Baz�lar�n�n �ans eseri ba�ar�ya
eri�meleri, bu al�nyaz�s� fikrini besler; o al�nyaz�s� fikri ki,
buna g�re, insanlar, tanr� taraf�ndan, b�t�n sonsuzluk i�in
saptanm� bir yazg�ya katlanmak zorundad�rlar.

Ekonomik ko�ullar�n yans�s� olan bu �rne�e g�re, �styap�n�n,


nas�l altyap�n�n yans�s� oldu�unu g�r�yoruz.

Bir �rnek daha: Sendikal� olmayan, yani siyasal bak�mdan


geli�memi� iki i��inin zihniyetini alal�m; biri, i�in verimli
oldu�u �ok b�y�k bir fabrikada, �teki de k���k bir zanaat��n�n
yan�nda �al��yor olsun. A��kt�r ki, ikisinin de birbirinden
ayr� bir patron anlay�lar� olacakt�r. Birine g�re patron,
kapitalizmin karakteristik, y�rt�c� s�m�r�c�s�d�r; �teki ise,
patronu, bir emek�i olarak g�recektir, elbette halinden memnun,
ama emek�i ve zorba de�il.

Elbette ki onlar�n patronlu�u anlay� bi�imlerini belirleyecek


olan, �al�ma ko�ullar�n�n yans�s�d�r.

Bu �rnek, bizi, a��k ve kesin olmak i�in baz� uyarmalarda


bulunmaya g�t�rd��� i�in �nemlidir.

IV. DO�RU B�L�N� VE YANLI� B�L�N�

Az �nce, ideolojilerin, toplumun maddi ko�ullar�n�n yans�s�


oldu�unu, toplumsal varl���n toplumsal bilinci belirledi�ini
s�yledik. Bundan, proletaryan�n otomatik olarak bir proletarya
ideolojisine sahip olmas� gerekti�i sonucu ��kar�labilirdi.

Ama b�yle bir varsay�m ger�e�e uygun d�mez, ��nk�


bir i��i bilincine sahip olmayan i��iler vard�r.

�yleyse yap�lacak bir ayr�m vard�r: �nsanlar belirli ko�ullar


i�inde ya�ayabilirler, ama onlar�n bu ko�ullar hakk�ndaki
bilin�leri ger�e�e uygun d�meyebilir. Bu, Engels'in
yanl� bir bilinci olmak dedi�i �eydir.

�rnek: Baz� i��iler, orta�a�a, zanaat��l��a do�ru bir geri


d�n� olan lonca ��retisinin etkisi alt�nda kalm�lard�r. Bu
durumda, i��ilerin bir yoksulluk bilinci vard�r, ama bu bilin�,
do�ru ve ger�ek bir bilin� de�ildir. �deoloji, burada da,
elbet toplumsal ya�am�n ko�ullar�n�n yans�s�d�r; ama bu,
do�ru bir yans�, dosdo�ru bir yans� de�ildir.

�nsanlar�n bilin�lerinde, yans�, �o�u kez tersine bir


yans�d�r . Yoksulluk olgusunu saptamak, toplumsal ko�ullar�n
bir yans�s�d�r; ama bu yans�, zanaat��l��a do�ru bir geri
d�n��n, sorunu ��z�mleyece�i (yoksullu�u kald�raca��) d��n�ld���
zaman, yanl� bir yans� olur. Demek ki, burada,
bir b�l�m�yle do�ru, bir b�l�m�yle yanl� bir bilin� g�r�yoruz.

Kralc� olan bir i��inin de ayn� zamanda hem do�ru, hem


de yanl� bir bilinci vard�r. Do�ru, ��nk�, o, g�rd���, saptad���
yoksullu�u ortadan kald�rmak ister; yanl�, ��nk� bir
kral�n bu i�i yapabilece�ini d��n�r. Ve, bu i��i, k�saca yanl�
d��nd��� i�in, ideolojisini yanl� se�ti�i i�in, her �eye
kar��n gene de bizim s�n�f�m�zdan oldu�u halde, bizim i�in,
bir s�n�f d�man� haline gelebilir. Bunun gibi, yanl� bir bilinci
olmak, kendi ger�ek ko�ulu hakk�nda yan�lmak ya da
yan�lt�lmakt�r.

�u halde diyece�iz ki, ideoloji, ya�am ko�ullar�n�n yans�s�d�r,


ama yazg�n�n bir yans�mas� de�ildir.

Ayr�ca �unu da belirtmek gerekir ki, bize yanl� bir bilin�


vermek ve y�netici s�n�flar�n ideolojilerinin s�m�r�len s�n�flar
�zerindeki etkisini geli�tirmek i�in, elden gelen her �ey
yap�l�r. Bizim edindi�imiz ya�am anlay��n�n ilk ��eleri, e�itimimiz,
��renimimiz bize yanl� bir bilin� verir. Ya�amla
olan ba�lar�m�z, baz�lar�m�z�n k�yl� as�ll� olmas�, propaganda,
bas�n ve radyo da zaman zaman bilincimizi bozarlar.

Buna g�re, bizler, biz marksistler i�in, ideolojik �al�man�n


son derece b�y�k �nemi vard�r. Do�ru bir bilin� kazanmak
i�in yanl� bilinci y�kmak gerekir ve ideolojik �al�ma olmadan
bu d�n��m ger�ekle�emez.

Demek ki, marksizmi kaderci bir ��reti sayanlar ve �yle


diyenler haks�zd�r, ��nk� ger�ekte biz, ideolojilerin toplumda
b�y�k bir rol oynad���n� d��n�yoruz, ve marksizm olan
bu felsefenin etkili bir alet, etkili bir silah olabilmesi i�in,
onu ��retmek ve ��renmek gerekti�ini d��n�yoruz.

V. �DEOLOJ�K ETKENLER�N ETK� VE TEPK�S�

Do�ru bilin� ve yanl� bilin� �rnekleriyle g�rd�k ki, fikirleri


her zaman yaln�zca ekonomi ile a��klamaya �al�mamak
ve fikirlerin bir etkileri oldu�unu yads�mamak gerekir. B�yle
bir tutum tak�nmak marksizmi k�t� bir bi�imde yorumlamak
olurdu.
Fikirler, ku�kusuz son tahlilde, ekonomi ile a��klan�r;
ama fikirlerin de kendilerine �zg� etkileri vard�r.

... Materyalist tarih anlay��na g�re, tarihte belirleyici


etken, son tahlilde, maddi ya�am�n �retimi ve yeniden �retimidir.
Ne Marx, ne de ben, hi�bir zaman daha fazlas�n� dile
getirmedik. E�er sonradan, biri ��k�p da, bunun anlam�n�,
ekonomik etken tek belirleyicidir diyecek kadar zorlarsa, bu
ifadeyi, bo�, soyut ve sa�ma bir s�z haline getirmi� olur. Ekonomik
yap� temeldir, ama �styap�n�n �e�itli b�l�mleri ... de
tarihsel sava��mlar�n ak�� �zerinde etki yaparlar ve bir�ok
durumda a��r basarak, bu sava��m�n bi�imini, belirlerler.
B�t�n bu etkenlerin etkileri ve tepkileri vard�r, �yle ki ekonomik
hareket, b�t�n bu etkenlerin ba�r�nda, sonunda, bir
zorunluluk olarak, sonsuz bir raslant�lar y���n� aras�ndan
kendine yola�maya ba�lar. (Bkz: Engels'ten Joseph Bloch'a,
K. Marx, F. Engels, Felsefe �ncelemeleri, Sol Yay�nlar�,
Ankara 1979, s. 184-185.)

B�ylece, g�r�yoruz ki, ekonomiyi ara�t�rmadan �nce, her


�eyi incelememiz gerekir ve, son tahlilde neden, gene ekonomi
ise de, ekonominin tek neden olmad���n� ak�lda tutmak
gerekir.

�deolojiler, ekonomik ko�ullar�n yans�lar� ve etkileridir;


ama ideolojiler ile ekonomi aras�ndaki ili�ki, basit bir ili�ki
de�ildir, ��nk�, biz, altyap� �zerinde ideolojilerin kar��l�kl�
bir etkisi oldu�unu g�r�yoruz.

�rne�in, Fransa'da, 6 �ubat 1934'ten sonra geli�en y���n


hareketini, yazd�klar�m�z� kan�tlamak i�in, en az iki g�r�n�
alt�nda inceleyece�iz:

1. Baz�lar� bu ak�m�n nedenini, ekonomik bunal�m olarak


a��kl�yorlar. Bu, materyalist ama tekyanl� bir a��klamad�r.
Bu a��klama, yaln�zca tek etkeni, burada bunal�m olan ekonomik
etkeni dikkate al�yor.

2. �yleyse, d��n� tarz�, k�smen do�rudur; ama insanlar�n


ne d��d���n�, yani ideolojiyi bir etken olarak a��klamas�
ko�uluyla. Evet, bu y���nsal ak�mda, insanlar anti-fa�isttir,
i�te ideolojik etken. Ve e�er insanlar anti-fa�ist
iseler; bu, Halk Cehpesinin do�mas�na yola�an propaganda
sayesindedir. Ama, bu propagandan�n etkili olmas� i�in elveri�li
bir temel, bir taban gerekiyordu, ve 1936'da yap�labilmi�
olan �ey, 1932'de olanakl� de�ildi. Son olarak, bu y���n
hareketinin ve onun ideolojisinin ba�latt��� toplumsal sava��m�n,
sonradan, ekonomiyi nas�l etkiledi�ini de biliyoruz.

Bu �rnekte g�r�yoruz ki, toplumsal ko�ullar�n yans�s�


olan ideoloji, s�ras�nda, olaylar�n bir nedeni olur.

Siyasete, hukuka, felsefeye, dine, edebiyata ve sanata


ili�kin geli�me vb., ekonomik geli�meye dayan�r. Ama bunlar�n
hepsi de birbirleri �zerinde ve keza ekonomik temel �zerinde
etki yaparlar. B�yle olu�u ekonomik durumun tek etkin
neden, b�t�n geri kalan�n ise ancak edilgin bir etki olmas�ndan
dolay� de�ildir: Tersine, son tahlilde, her zaman �st�n
gelen ekonomik zorunluluk temeli �zerinde kar��l�kl� etki
vard�r. (K. Marx-F. Engels, Felsefe �ncelemeleri, Engels'ten
Heinz Starkenburg'a, s. 194.)

Bunun gibi, �rne�in Miras hukukunun temeli, ailenin


geli�im a�amas�n�n e�itli�ini varsayan ekonomik bir temeldir.
Bununla birlikte, �rne�in, vasiyette bulunman�n, �ngiltere'de
mutlak serbest olu�u, Fransa'da ise �ok k�s�tlanm�
bulunmas�, bunun, b�t�n �zellikleriyle, yaln�zca ekonomik
nedenlerden oldu�unu kan�tlamaya yetmeyecektir. Ama, her
ikisi de �ok �nemli bir oranda, servetin b�l��lmesini etkilemeleri
bak�m�ndan ekonomi �zerinde etkili olurlar. (K. Marx-F. Engels,
agy, Engels'ten Conrad Schmidt'e, s. 190.)

Daha g�ncel bir �rnek olarak, vergileri alal�m. Herbirimizin


vergiler �zerinde bir fikri vard�r. Zenginler vergilerini
azaltmak isterler ve dolayl� vergilerden yanad�rlar; emek�iler
ve orta s�n�flar, tersine, dolays�z ve kazan�la birlikte artan
vergilere dayanan bir maliye sistemi isterler. �te b�ylece,
kapitalizm taraf�ndan vergiye ba�l� olarak yarat�lan ve
bizim d��ncemiz haline gelen vergi hakk�ndaki fikrimizin
kayna��, bu ideolojik etkenin kayna��, ekonomik durumda
bulunur. Zenginler, kendi ayr�cal�klar�n� korumak isterler ve
vergilendirmenin bug�nk� bi�imini oldu�u gibi korumak ve
yasalar� bu do�rultuda g��lendirmek i�in sava��m verirler.
Oysa, fikirlerden gelen yasalar, ekonomi �zerinde etkili olurlar,
��nk� k���k ticareti, zanaat��lar� �ld�r�r ve kapitalist
yo�unla�may� �abukla�t�r�rlar.

�u halde g�r�yoruz ki, ekonomik ko�ullar, fikirleri do�urur,


ama fikirler de ekonomik ko�ullarda de�i�iklikler yarat�r
ve i�te ili�kilerin bu kar��l�kl� olu�lar�n� dikkate al�rsak,
ideolojileri, b�t�n ideolojileri incelemek gerekti�ini anlar�z;
ve ancak son tahlilde, k�ke inildi�inde, ekonomik zorunluluklar�n
her zaman �st�n geldi�ini g�r�r�z.

Biliyoruz ki, ideolojileri savunmak, hi� olmazsa yaymak,


yazarlar�n ve d��n�rlerin �zel g�revidir. Onlar�n d��nceleri
ve yaz�lar�, temel �zelliklere her zaman pek sahip de�ildir,
ama ger�ekte, basit bir masal ya da �yk� niteli�indeki
yaz�larda bile, her zaman ideolojik bir tahlil buluruz. Bu tahlili
yapmak pek ince bir i�lemdir ve bizim, bunu, �ok b�y�k
bir ihtiyatla yapmam�z gerekir. �imdi b�y�k bir yard�m� dokunacak
olan bir diyalektik tahlil �rne�i g�sterece�iz, ama
mekanik�i olmamaya �ok dikkat etmeli ve a��klanamaz olan�
a��klamak i�in �abalamamal�d�r.

VI. D�YALEKT�K TAHL�L Y�NTEM�

Diyalektik y�ntemi iyi uygulamak i�in, �ok �ey bilmek


gerekir, ve tahlilini yapaca��m�z �eyin konusu bilinmiyorsa,
bunun inceden inceye ara�t�r�lmas� gerekir, yoksa basit yarg�lama
karikat�rleri yapmaya var�l�r.

Bir kitab�n ya da bir edebiyat yaz�s�n�n diyalektik tahlilinde


kullan�lmak �zere, ba�ka konulara da uygulanabilecek
bir y�ntem g�sterece�iz.
a) �lkin tahlil edilecek kitap ya da �yk�n�n i�eri�ine dikkat
etmek gerekir. Bu, t�m toplumsal sorunlardan ba��ms�z
olarak incelenmelidir, ��nk� her �ey, s�n�f sava��m�ndan ve
ekonomik ko�ullardan gelmez.

Edebiyata ili�kin etkiler vard�r ve biz bunlar� hesaba


katmak zorunday�z. Yap�t�n, herhangi bir edebi okuldan
olup olmad��� aran�r. �deolojilerin i� geli�melerini dikkate
almak gerekir. Kolayl�k bak�m�ndan, tahlil edilecek konunun
bir �zetini yapmak ve g�ze �arpan noktalar� not etmek iyi
olur.

b) Sonra olay�n kahramanlar� olan toplumsal tipler g�z�n�ne


al�n�r. Bu tiplerin ait bulunduklar� s�n�flar aran�r, ki�ilerin
davran�� incelenir ve romanda ge�en olaylar�n herhangi
bir bi�imde toplumsal bir g�r� a��s�na ba�lan�p ba�lanamayaca��na
bak�l�r.

Bu olanakl� de�ilse, e�er bunu yapmak akla-uygun gelmiyorsa,


uydurmaktansa, tahlilden vazge�mek daha iyi olur.
Hi�bir zaman uydurma bir a��klama yapmamal�d�r.

c) Olayda hangi s�n�f ya da hangi s�n�flar oldu�u saptand���


zaman, ekonomik temel, yani roman�n konusunun ge�ti�i
anda �retim ara�lar�n�n ve �retim tarz�n�n neler oldu�u
ara�t�r�lmal�d�r.

E�er, �rne�in, olay, g�n�m�zde ge�iyorsa, ekonomi, kapitalizmdir.


Zaman�m�zda, kapitalizmi ele�tiren, ona kar��
sava�an pek �ok �yk� ve roman g�r�lmektedir. Ama kapitalizme
kar�� ��kman�n iki bi�imi vard�r:

1. �leriye d�n�k devrimci olarak.

2. Ge�mi�e d�nmek isteyen gerici olarak, ve �a�da� romanlarda


da s�k s�k bu bi�imle kar��la��lmaktad�r: bu romanlarda
ge�mi� zamana �zlem duyulmaktad�r.

d) B�t�n bunlar� kavrad�ktan sonra, art�k ideolojiyi


ara�t�rabiliriz, yani fikirler, duygular nelerdir, yazar�n d��n�
bi�imi nedir, ona bakabiliriz. �deolojiyi ara�t�r�rken,
onun oynad��� rol�, ideolojinin bu kitab� okuyanlar�n d��ncesi
�zerinde yarataca�� etkiyi d��nece�iz.

e) Bunun �zerine, art�k tahlilimizin vard��� sonucu bildirebilir,


ve falan �yk�n�n ya da roman�n falan zamanda ne
i�in yaz�lm� oldu�unu s�yleyebiliriz. Kitab�n (�o�u kez yazar�n�n
bilincine varmad���) niyetlerini a���a vurabilir, duruma
g�re yerebilir ya da �vebiliriz.

Bu tahlil y�ntemi uygulan�rken, ancak buraya kadar s�ylediklerimizin


t�m� an�msan�rsa, iyi bir y�ntem olabilir.
�unu �ok iyi ak�lda tutmak gerekir ki, diyalektik, her ne kadar
bize yeni �eyleri anlama, kavrama bi�imi getiriyorsa da,
gene diyalektik, �eylerden s�zedebilmek ve onlar� tahlil edebilmek
i�in, onlar�n �ok iyi bilinmesini ister.

�u halde, �imdi art�k y�ntemimizin ne oldu�unu g�rd�kten


sonra, incelemelerimizde, militan ya�am�m�zda ve ki�isel
ya�am�m�zda, �eyleri, durgun, hareketsiz bir durumda de�il,
ama hareketleri i�inde, de�i�meleri i�inde, �eli�kileri i�inde
ve tarihsel anlamlar� i�inde g�rmemiz, ve gene �eyleri tekyanl�
de�il, b�t�n y�nleri, b�t�n g�r�n�mleriyle g�rmemiz
ve incelememiz gerekir. K�sacas�, her yerde ve her zaman diyalektik
d��n�� uygulamam�z gerekir.

VII. �DEOLOJ�K SAVA�IMIN ZORUNLULU�U

�imdi art�k, diyalektik materyalizmin, Marx ve Engels


taraf�ndan kurulup Lenin taraf�ndan geli�tirilen materyalizmin
�a�da� bi�iminin ne oldu�unu daha iyi biliyoruz. Bu kitab�m�zda,
�zellikle Marx ve Engels'in metinlerinden yararland�k,
ama Lenin'in felsefe konusundaki yap�t�n�n da �ok
�nemli oldu�unu belirtmeden bu dersleri tamamlayamay�z. (Dizinde
Lenine bak�n�z. Lenin'in, marksizme felsefi katk�s�
- burada a��klanmas� uzun ve karma��k olur - Materyalizm ve
Ampiryokritisizm ve Felsefe Defterleri'nde a��k�a g�r�l�r.)

Bunun i�indir ki, bug�n marksizm-leninizmden s�zedilmektedir.

Marksizm-leninizm ve diyalektik materyalizm ��z�lmezcesine


birle�mi�lerdir, ve ancak diyalektik materyalizm bilgisi
marksizm-leninizmin t�m geni�li�inin, t�m de�erinin, b�t�n
zenginli�inin �l��lebilmesine olanak verir. Bu, bizi, bir
militan ancak bu ��retinin t�m�n� biliyorsa, ger�ekten ideolojik
olarak silahlanm�t�r demeye g�t�r�r.

Bunu �ok iyi anlam� olan burjuvazi, her �areye ba�vurarak,


i��ilerin bilincine kendi ideolojisini sokmaya �al��r.
Marksizm-leninizmin en az bilinen yan�n�n diyalektik materyalizm
oldu�unu �ok iyi bilerek, burjuvazi, ona kar�� bir
susma kampanyas� d�zenlemi�tir. Resmi ��retimin b�yle bir
y�ntemden habersiz oldu�unu ve okullarda ve �niversitelerde
��retimin y�z y�l �nce yap�ld��� gibi s�rd�r�ld���n� g�rmek
ac�d�r.

Eskiden, metafizik y�ntemin, diyalektik y�nteme egemen


durumda olu�u, g�rd���m�z gibi, insanlar�n bilgisizli�i y�z�ndendi.
Bug�n, bilim, diyalektik y�ntemin bilimsel ara�t�rmalara
uygun gelen y�ntem oldu�unu tan�tlaman�n yollar�n�
vermi�tir bize, ve �ocuklar�m�za bilgisizlikten ileri gelen
bir y�ntemle d��nmeyi ve incelemeyi ��retmek utan�lacak
bir �eydir.

Bilginler, bilimsel ara�t�rmalar�nda, bilimlerin kar��l�kl�


i�i�e ge�i�ini ve birbirini etkileyi�ini hesaba katmaks�z�n
kendi uzmanl�k alanlar�nda art�k incelemeler yapam�yorlar
ve bu y�zden bilin�siz olarak diyalekti�in bir b�l�m�n� uyguluyorlarsa
da, metafizik d��n� bi�imlerini s�k s�k i�in
i�ine sokmadan edemiyorlar. �nsanl��a b�y�k �eyler veren
bilginler -idealist ve dinsel inanca sahip olan Pasteur'�,
Branly'yi an�msayal�m-, e�er diyalektik bir kafa yap�s�na,
bir d��n�e sahip olsalard�, daha b�y�k ilerlemeler
ger�ekle�tirmeyecekler miydi ya da ger�ekle�tirilmesine olanak
haz�rlamayacaklar m�yd�?
Ama marksizm-leninizme kar�� sava��m�n, bu susma
kampanyas�ndan daha da tehlikeli olan bir bi�imi vard�r: bu
da burjuvazinin bizzat i��i hareketinin i�inde d�zenlemeye
�al�t��� kalpazanl�klard�r. �u s�ralarda kendilerini marksist
diye sunan, ve marksizmi yenilemek, gen�le�tirmek
iddias�nda olan say�s�z teorisyenlerin a��l�p serpildiklerini
g�r�yoruz. Bu t�rden kampanyalar, en �ok, marksizmin en
az bilinen y�nlerini, �zellikle de materyalist felsefeyi dayanak
noktas� olarak se�iyorlar.

B�ylece, �rne�in, marksizmi, devrimci eylem anlay�� olarak


kabul ettiklerini, ama genel bir d�nya anlay�� olarak
kabul etmediklerini a��klayan insanlar ortaya ��k�yor. Bunlar,
pekala, materyalist felsefeyi kabul etmeden de marksist
olunabilece�ini bildiriyorlar. Bu genel tutuma uygun olarak
�e�itli yolsuzluk giri�imleri geli�iyor. Kendilerine hep marksist
diyen ki�iler, marksizmin kendi temeli ile, yani materyalist
felsefe ile ba�da�maz anlay�lar� marksizme sokmak istiyorlar.
Ge�mi�te bu �e�it giri�imlere tan�k olunmu�tur. Lenin,
Materyalizm ve Ampiryokritisizm adl� kitab�n� bu gibi
giri�imlere kar�� yazm�t�r. Bug�n de, marksizmin geni� yay�lma
d�neminde, bu giri�imlerin yeniden do�u�una ve �o�almas�na
tan�k olunmaktad�r. E�er marksizmin ger�ek felsefesini
bilmezsek, marksizmin kesinlikle felsefi y�n�ne sald�ran
bu gibi giri�imleri nas�l tan�yabilir, nas�l ger�ek y�zlerini
meydana ��karabiliriz?

VIII. VARGI

Bereket versin ki, birka� y�ldan beri, �zellikle i��i s�n�f�


i�inde, marksizmin bir b�t�n olarak incelenmesine do�ru yaman
bir itilim, �zellikle de materyalist felsefenin incelenmesine
gittik�e artan bir ilgi g�r�lmektedir. Bu, bug�nk� durumda,
i��i s�n�f�n�n, materyalist felsefenin okunup ��renilmesi
gere�inden yana, ba�lang��ta ileri s�rd���m�z nedenlerin
hakl� olduklar�n� �ok iyi anlad���n� g�steren bir
belirtidir. ��iler, kendi �zel deneyimleriyle, prati�in teoriye
ba�lanmas� zorunlulu�unu, ayn� zamanda da teorik �al�may�
olabildi�i kadar ilerilere g�t�rmek zorunlulu�unu ��renmi�lerdir.
Her militan�n g�revi, bu ak�m� g��lendirmek ve
ona do�ru bir y�nelim ve do�ru bir i�erik vermektir.

Paris ��i �niversitesi (Bug�nk� Yeni �niversite, 8. Avenue


Mathurin-Moreau, Paris.) sayesinde binlerce ki�inin diyalektik
materyalizmin ne oldu�unu ��renmi� olmalar�n� g�rmekten �ok
mutluyuz ve diyalektik materyalizm nas�l bizim
burjuvaziye kar�� sava��m�m�z�, bilimin kimden yana oldu�unu
g�stererek �arp�c� bir bi�imde ayd�nl��a kavu�turuyorsa,
ayn� zamanda; bize, �devimizi de g�sterir. Okumak, ��renmek,
�al�mak gerekir. Marksizmi tan�mak ve tan�tmak
gerekir. Militanlar, sokaktaki ve i�yerindeki sava��m�n yan�nda
ve ona paralel olarak ideolojik bir sava��m da y�r�tmelidirler.
Onlar�n �devi, ideolojiyi b�t�n sald�r� bi�imlerine
kar�� savunmak ve ayn� zamanda i��ilerin bilincinde burjuva
ideolojisini y�kmak i�in kar��-sald�r�y� y�r�tmektir. Ama bu
sava��m�n b�t�n y�nlerine egemen olmak i�in ideolojik bilgiyle
donat�lm� olmak gerekir. O, ancak, diyalektik materyalizm
bilgisiyle, ger�ek militan olacakt�r.
Hi�bir �eyin bilimlerin geli�mesini engelleyemeyece�i en
y�ksek toplumu kuruncaya kadar �devimizin temel bir b�l�m�
de budur.

YOKLAMA SORULARI

1. Fikirlerin rol�n�, marksizmin yads�d��� do�ru mu?

2. Toplum yap�s�n� belirleyen ve olu�turan �e�itli etkenler


nelerdir?

3. Bir gazetede yay�nlanm� bir �yk�y�, diyalektik materyalizm


y�ntemi ile tahlil ediniz.

GENEL �ZETLEME �DEV�

Diyalektik materyalizmden, d��nce i�in ve eylem i�in


ne gibi yararlar sa�lad�n�z?

:::::::::::::::::

ADLAR VE KAVRAMLAR D�Z�N�

ADCILIK (Nominalisme). - Genel kavramlar�, cinsleri, t�rleri


yaln�z ad olarak varm� gibi sayan bir felsefi ��reti. Kavram, cins,
t�r yaln�zca zeka i�in vard�r.

ANAKS�MENES (Miletli), (�� 6. y�zy�l). - �yonya okulundan bir


filozof Hocas� Anaksimandros'u izledi ve onun yerini ald�. Anaksimenes'in
��retilileri de Anaksagoras ile Diogenes olmu�tur. Ona g�re,
hava, her �eyin ana ��esidir.

ANS�KLOPED�. - Genel bir bi�imde, b�t�n insan bilgilerinin


�zetini i�ine alan yap�t. Frans�z edebiyat tarihinde, Ansiklopedi, 18.
y�zy�lda yay�nlanm�, i�inde ilk kez devrimci burjuvazinin g�r� a��s�ndan
sunulan b�t�n insan bilgilerinin yerald��� b�y�k yap�tt�r. Ansiklopedi,
monar�ik feodal rejimin g�nahlar�n� amans�z bir bi�imde
a���a vuru�u ile etkin oldu�u gibi, �� ayr� konuya katk�s�yla da etkin
oldu: materyalizm (mekanik�i), tanr�tan�mazl�k ve teknik ilerleme.

AR�STOTELES (�� 384-322). - Platon'la birlikte antik�a��n en


b�y�k filozofu. �l�m�nden bir y�l �nce dinsizlik gerek�esiyle u�rad���
kovu�turmadan kurtulmak �zere, ders verdi�i Atina'dan ka�mak
zorunda kald�. Platon'un ��retilisi olmakla birlikte, ona kar��
olan Aristoteles, Platon'un idealist felsefesini, duyulabilir d�nyan�n
sistemli g�zlemiyle, ger�ek�i temellere oturtmaya �al��r, ama o da,
Platon gibi, fikir (idee) kavram�ndan yola ��kar. Her varl�k -ya da
t�z (substance)- iki ilkeden yap�lm�t�r: �z ve bi�im. �z, kaba, hareketsiz,
belli belirsiz bir y���nd�r; onun �u ya da bu �ey olmas�, �u ya
da bu olmas� i�in, ona, bir bi�imin uymas� gerekir. Bi�im, etkin,
�zg�l fikirdir. �ze niteli�ini veren bi�imdir. En �st�n, b�t�n �tekileri
i�eren bi�im, tanr�d�r. Gene Aristoteles, Demokritos'un mekanik�i
anlay��n� yads�yarak erek�ili�i (finalisme) getirmi�tir: evrene d�zen
veren tanr�d�r. Aristoteles, do�ru uslamlaman�n, do�ru d��n� teorisinin,
mant���n kurucusudur. Geli�me fikri, onun sisteminin ana
fikridir. Evrensel geli�me, organik geli�me, devlet bi�imlerinin
geli�mesi vb. her yerde, tamamlanmam� olandan tamamlanm�a, eksik
olandan eksik olmayana, genel olandan �zel olana do�ru bir evrim
olarak kavran�r. Engels, Aristoteles'i, b�t�n Yunan filozoflar�n�n en
evrensel beyni, diyalektik d��n� tarz�n�n esas bi�imlerinin ara�t�r�lmas�na
daha o zamandan giri�en ki�isi diye niteler (Friedrich Engels,
�topik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm'e bak�n�z).

Orta�a�da, bu b�y�k bilginin, bu b�y�k mant�k��n�n ��retilileri,


onun ��retisinin yaln�zca bi�imsel, soyut yan�n� al�koydular; aristoculu�u,
bilimdeki ilerlemelerin ���� alt�nda yeniden ele almak yetene�inde
olmayan bu kimseler, ondan, kuru, k�s�r bir sistem olu�turdular ki,
bu skolasti�in temelini olu�turdu.

ATOM. - Kimyada ve fizikte, bile�imlere girebilen bir elementin


nicel olarak en k����� olan maddi par�ac�klar�na verilen ad.

Antik�a��n materyalist felsefesinde, bu s�zc�k, maddenin mutlak


olarak art�k b�l�nemez, en k���k ��esi anlam�na geliyordu, bu
ilk ��e, bile�erek ve topaklanarak, b�t�n do�ay� olu�turuyordu.

BACON, Fran�ois de Verulam (1561-1626). - �nl� �ngiliz filozofu.


1593'te Avam Kamaras� �yesi olan Bacon, 1613'te ba�savc�,
1614'te krall�k avukatl���na atand�, 1617'de adalet bakan�, 1618'de
krall�k b�y�k �ans�lyesi oldu, 1624 y�l�nda, ahlak bozuklu�u nedeniyle,
parlamento taraf�ndan hapse mahkum edildi, hak ve yetkileri
elinden al�nd�; iki g�n sonra serbest b�rak�ld� ve kendi k�esine �ekildi.

Fran�ois Bacon'un bir�ok bilimsel ve felsefi yap�t� vard�r. Bunlar


aras�nda, �zellikle, Novum Organum'u (1620) anmak gerekir. Bu yap�t�nda,
�nsel (a priori) fikirlerin eski metafizi�ine kar��, deney
�zerine kurulu mant��� koyar.

Bacon, �a�da� felsefenin ve �a�da� bilimsel y�ntemin kurucular�ndan


biridir.

BERKELEY, Georges (1685-1753). - �ngiliz filozofu, piskopos ve


bir zaman i�in Amerika'da bahts�z bir misyoner. Onun (18. y�zy�l�n
ba�lang�c�nda zorla ilhak edilen ve s�m�rgele�tirilen katolik �rlanda'da,
protestan papaz� olarak), fatih �ngiliz ulusunun siyasetine hizmet
eden papazl�k etkinli�i, t�m�yle gerici bir nitelik ta��r. Manevi
alandaki spek�lasyonlar�na paralel olarak, Southsea Company'nin iflas�
�zerine kaleme ald��� B�y�k Britanya'n�n Y�k�m�n� �nlemenin
�areleri �zerine Deneme (1720) adl� yap�t�nda da g�r�lece�i �zere,
kendisini, (�rne�in, �nl� i��i evleri ve �ocuklar�n�n �al�mas�n�n
yararl�l��� gibi) daha maddi spek�lasyonlara vermi�tir. Lenin, Berkeley
felsefesinin temel �zelliklerini, derin bir bi�imde a��klam�t�r.
Elinizdeki kitapta (Birinci K�s�m, �kinci B�l�mde) Berkeley felsefesinin
bir a��klamas�n� bulacaks�n�z. Berkeley'in (Soru�turucu'daki) ekonomik
anlay��, �zellikle para hakk�ndaki g�r�leri, Marx taraf�ndan, Ekonomi
Politi�in Ele�tirisine Katk�'da derinlemesine incelenmi�tir. Yap�tlar�:
Ruhun Alg�lar�n�n Yeni Teorisi (1707), �nsan Bilgisinin �lkeleri
(1710), Hylas ile Philono�s'�n Diyaloglar� ( 1712)

B�L�NEMEZC�LER (AGNOST�KLER). - Ger�e�i, insan akl�n�n anlayamayaca��n�,


bilemeyece�ini s�yleyenlere felsefede verilen ad.

BRANLY, Edouard (1846-1940). - Fizik�i, 1873'te alma��k ak�mlar�


d�zeltmek �zere, bak�roksidin �zelliklerini buldu. 1888'de
demirtozu banyosunun �zelli�ini bularak, ilk radyo vericilerini
haz�rlad�. Onun detecteur� sayesinde telsiz-telgraf do�du. 1898'de, bu
bulu�un, gemilerin yard�m �a�r�lar�na uygulan��n�, Bilimler Akademisine
sundu.

��Z�MLEME (ANAL�Z, TAHL�L). - Bir �eyi ya da bir fikri ��elerine


ay�rmak i�in yap�lan ak�l i�lemi.

D'ALEMBERT, Jean le Rond (1717-1783). - Fransa'da, ayd�nl�k


�a��n en belirgin temsilcilerinden biri ve b�y�k bir matematik�i olan
D'Alembert, mekani�in ilkelerini kurmak i�in, �ok �nemli �al�malar
yapt�. Diderot ile birlikte, Ansiklopedi'yi ya da Bir Yazarlar Derne�i
Taraf�ndan Haz�rlanan A��klamal� Bilimler, Sanatlar ve Zanaatlar
S�zl���'n� yay�nlad�. Monar�inin amans�z sald�r�lar�na u�rayan ve
sonunda gerici Devlet Konseyi taraf�ndan yasaklanan, �ok yayg�nla�-
m� bu b�y�k yap�t, ayd�nl�k �a��n ba�l�ca an�t�d�r (33 cilt, 1751-1777).
D'Alembert, bu ansiklopedinin Giri� Yaz�s�n� yazm�t�r. Bu
yaz�, onun felsefi g�r��n�, ku�kuculu�u (scepticisme) i�erir. Ne
madde, ne de ruh, �zlerinde tan�namazlar, ve d�nya, bizim duygular�m�za
g�r�nd���nden bamba�ka bir bi�imde varsay�labilir.

DARW�N, Charles Robert (1809-1882). - �nl� �ngiliz do�a bilimleri


uzman�, ge�en y�zy�l�n do�a bilimlerinde evrimin en �nemli teorisyeni.
Daha �nce Lamarck, Goethe vb. taraf�ndan da �zerinde �al��lan
d�n��mc�l�k (transformisme) teorisi, Darwin'de son ve kesin
ifadesini bulmu�, b�ylece bilime yeni yollar a�m�t�r. Darwin; kendi
evrim teorisini, do�al se�me (selection naturelle), yani ya�am sava��nda,
en iyileri, en g��l�leri se�en, onlar�n ya�ayakalmas�n� sa�layan,
g��s�zleri, c�l�zlar� vb. ay�klayan bir varsay�m �zerine kurmu�tur.
Darwin, yapay hayvan yeti�tirme deneylerinden yola ��k�yordu. Ama
k�r do�ada, yeti�tiricinin eli neredeydi? Bu soruyu yan�tlamak i�in,
Malthus'un N�fus �lkesi �zerine Deneme adl� yap�t�ndan, n�fusun
�o�almas� ile ge�im ara�lar�n�n artmas� olanaklar� aras�ndaki bir
orans�zl�ktan yola ��kmas� �l��s�nde yararland�. Her ne kadar �a�da�
biyoloji, pek �ok yeni olay incelemi� ve bu nedenle Darwin taraf�ndan
kullan�lan etkenler �ok genel bir bi�imde de�i�ikli�e u�ram�
ve tamamlanm�sa da, evrim teorisinin temel d��ncesi, �a�da� d��ncedeki
sa�lam yerini, hi�bir �ey yitirmeden korumu�tur. Engels,
bu konuda, Sosyalizmin Evrimi'nde ��yle yazar: Darwin, bug�n varolan
b�t�n organik do�an�n, bitkilerin, hayvanlar�n ve insanlar�n,
milyonlarca y�ldan beri, s�regelen bir evrim s�recinin �r�n� olduklar�n�
tan�tlayarak, metafizik do�a anlay��na en yaman darbeyi indirmi�tir.
Engels, Marx'�n mezar� ba��nda yapt��� konu�mada, Marx ile
Darwin aras�ndaki ili�kileri �u s�zlerle anlatm�t�r: Nas�l Darwin
organik do�an�n evrim yasas�n� bulduysa, Marx da, insan tarihinin
evrim yasas�n� buldu. Marx, daha 1860'ta, o s�rada (1859) yay�nlanm�
olan Darwin'in ba�l�ca yap�t� T�rlerin K�keni �zerine, Engels'e
yazd��� bir mektupta ��yle diyordu: Her ne kadar kabaca, �ngilizvari
geli�tirilmi�se de, bu kitap, do�a bilimleri a��s�ndan, bizim g�r��m�ze
uygun bir temel ta��maktad�r. (Marx-Engels, Yaz�malar, c.
II, s. 426). Marx, Lassalle'a yazd��� bir mektupta da, d��ncelerini,
benzer bir bi�imde a��klar (s. 346). Darwin'in yap�t� �ok dikkate de�er
ve tarihte s�n�f sava��mlar�na, do�a bilimleri a��s�ndan, temel olmas�
bana �ok uygun g�r�n�yor. ... B�t�n eksikliklerine kar��n kitap,
yaln�zca, her �eyden �nce, tanr�bilime, do�a bilimleri alan�nda
�l�mc�l bir darbe indirmekle kalm�yor, ayn� zamanda do�a bilimlerinin
akla-uygunlu�unu da g�rg�c� (ampirik) bir bi�imde yerine oturtuyor...
(s. 214, 287.)
DEMOKR�TOS (Abderal�) (�� yakla��k 460-370). - Yunan filozofu,
antik�a��n en b�y�k materyalisti. Ona g�re, ger�ek olarak yaln�z
atomlar ve bo�luk vard�r. Atomlar, son derece k���k, b�l�nmez, bi�imleri,
b�y�kl�kleri ve durumlar� farkl� ve s�rekli hareket halinde
ilk ��elerdir. Nesneler, atomlar�n d�zenlenmesinden do�arlar. Demokritos,
ruhun da maddi oldu�unu ve her �ey gibi, onun da, atomlardan
(�tekilerden daha ince olan atomlardan) olu�mu� oldu�unu iddia
eder. �te yandan, ona g�re, �eylerin nitelikleri (renkleri, kokular�
vb.) salt �zneldir ve bizim duyular�m�z�n yan�lsamalar�d�r. Ger�ek ve
nesnel d�nya, bu gibi nitelikleri i�ermez ve akl�n g�revi, atomlar�n
kendilerini bulmak i�in, bu nitelikleri soyutlamak olmal�d�r.

Demokritos'ta, duyular�n verdikleri niteliklerin �znel temel


�zelli�i ile akl�n kavrad���, tasarlad���, atomlar�n ger�ek ya da nesnel
d�nyas� aras�ndaki �eli�ki, materyalist diyalekti�in bilgi sorununu
ilk ilkel bi�imiyle, ortaya koymaktad�r. Demokritos'un atomlar teorisi,
atom biliminin (atomistik) dahice bir �nsezisidir.

DESCARTES, Rene (1596-1650). - �kici (yani madde ile ruhu metafizik


bir bi�imde kar�� kar��ya getiren ikicilikten yana) Frans�z filozofu.
O, skolasti�e kar�� sava�t� ve analitik geometriyi kurdu. Onun
ikicili�i (dualisme) duyulabilir maddi d�nyay�, fizi�e ya da, daha do�rusu,
matematik mekani�e, akli olan manevi ruhu ise metafizi�e teslim eder.
Onun i�in pratikte materyalist, teoride ise idealisttir. Bu
ikilik, onu, mekanik�i-materyalist e�iliminde oldu�u kadar,
metafizik�i-ruh�u e�iliminde de, yeni zamanlar�n t�m burjuva felsefesinin
ekseni haline getirir. Skolasti�i y�kmak ve ger�e�i bulmak i�in, her
�eyden y�ntemli bir bi�imde ku�kulanmakla i�e ba�lamaya karar
veren, bir us�u olarak duyular�n deneyini aldat�c� diye yads�yan, matematik
y�ntemi b�t�n bilimler i�in �rnek ilan eden Descartes, d��n�yorum,
�yleyse var�m �nermesinde, b�t�n apa��k ger�eklerin
�lk�s�n� bulur. Bir s�r� t�mdengelimlerle, ruhsal t�z olarak ruhun
varl��� ve tanr�n�n varl��� sonucuna var�r. Ve maddi d�nyan�n varl���n�,
Tanr�n�n varl��� �zerine oturtur. Ama ayn� zamanda, Descartes'a
g�re, madde, s�re (etendue) ile �zde�tir. B�ylece do�abilimin,
her t�rl� deneyi s�n�rlayan tanr�bilimin etkisinden �zg�r oldu�unu
ilan eder. Onun felsefesindeki esas ilerleme, b�t�n nesneleri, kendilerini
olu�turan en basit par�alara ayr�t�ran bilimsel bir y�ntem �ne
s�r�lmesinden ibarettir. Descartes, Engels'in dedi�i gibi, bu
matematik-mekanik�i tahlil temeli �zerinde nesneleri soyutlarken, onlar�n
ili�kilerini metafizik bir bi�imde yerinden oynat�p ��kar�rken,
bunlar�n diyalektik sentezi i�in zorunlu olan �nc�lleri de bi�imlendirmi�
oluyordu. Descartes, zaman�n�n teknik ve s�nai geli�mesi i�in
kendi yeni y�ntemine �ok b�y�k bir �nem veriyordu. Ger�ekte bu
y�ntem, genel bir bi�imde, onun b�t�n felsefe anlay�� (bu anlay�ta
hayvanlar birer otomat olarak tasarlan�r), man�fakt�r d�neminin
belirgin felsefesidir. Bununla birlikte, son derece de�erli ve ge�erli
us�u bir mirast�r. Ba�l�ca yap�tlar�: Akl�n� �yi Kullanmak ve Ger�e�i
Bilimlerde Aramak ��in Y�ntem �zerine Konu�malar (1637), Metafizik
D��nceler (1641), Felsefenin �lkeleri (1644), Ruhun Tutkular�
�zerine �nceleme (1649), �nsan �zerine �nceleme (�ld�kten sonra
yay�nlanm�t�r).

DEKART�ILIK (Karteziyanizm). - Descartes'�n felsefesine verilen ad.

D�DEROT, Denis (1713-1784). - Frans�z ayd�nl�k �a�� materyalistleri


aras�nda en b�y�k Frans�z d��n�r�, ansiklopedicilerin �efi
ve ruhudur. D'Alembert ile birlikte �eyrek y�zy�l boyunca (1751'den
ba�layarak) K�r �nanca (taassuba) ve Zorbal��a Kar�� Kutsal Birlik
denilen �nl� Ansiklopedi'yi yay�nlad�. Devletin ve cizvit papazlar�n�n
h�m�na u�rayan bu Ansiklopedi'nin yay�nlanmas�, son derece b�y�k
bir manevi g��, y�lmaz bir irade, b�y�k bir ba�e�mezlik ve mutlak
bir sak�nmazl�k gerektirmi�ti. B�t�n ya�am�n� co�ku ile, �evkle, ger�e�e
ve hakka -bu s�zc�k do�ruluk anlam�nda al�nm�t�r- adam�
bir kimse varsa, bu, Diderot olmu�tur diye yaz�yordu Engels. Diderot
�e�itli konular �zerinde, do�a bilimleri ve matematik, tarih ve
toplum, ekonomi ve devlet, hukuk ve ahlak, sanat ve edebiyat �zerinde
pek �ok �ey yazm�t�r. Kat� bir katolik e�itimi ile yeti�mi� olan Diderot,
hayranl�k veren bir mant�kla geli�mi�tir, yaradanc�l�ktan (tanr�y�
yaln�zca ilk neden sayan deisme'den) materyalizme, tanr�tan�mazl��a
(atheisme) ge�erek, ayd�nl�k d�nemi Frans�z burjuva devrimci
felsefesinin en y�ksek ama�lar�n� temsil etmeye ba�lam�t�r.
Zaman�n toplumu �zerinde, en derin ve en uzun �m�rl� etkiyi yaratm�t�r.
Ama onun d��ncesi, kaba bir materyalizmin dar s�n�rlar�
i�inde kalmam�t�r. Onda, diyalektik bir d��ncenin say�s�z tohumlar�n�
bulmak olanakl�d�r. Daha parlamentonun emri �zerine yak�lan
Felsefi D��nceler'inde (La Haye 1746), bas�lmadan elkonulan Ku�kucunun
Gezintisi'nde (1747), kiliseye kar�� yi�it�e sald�r�lara giri�ir.
Tanr�tan�maz yap�t�, K�rler �zerine Mektup (Londra 1749), ona bir
y�l hapse maloldu. Diderot, ayn� zamanda, hakl� olarak, Lamarck ve
Darwin'in m�jdecisi de say�l�r, ��nk�, daha o zamandan, organizmalar�n
evrimi fikrini ve ba�lang��ta, hayvanlar aleminin ve bitkiler
aleminin �e�itlili�inin ilerleyici bir d�n��mle (transformasyon)
kendisinden ��kt��� bir ilkel varl�k�n varoldu�u fikrini, a��k, tutarl� ve
kararl� bir bi�imde savunur. Ayn� �ekilde, bir bireysel evrim vard�r,
ve gene, Diderot'ya g�re, bir de t�rlerin evrimi vard�r. Diderot, evrim
fikrini, mant�kl� bir bi�imde izleyerek, sonunda, cans�z maddenin evriminin
kabul edilmesini de zorunlu g�r�r. Do�an�n Yorumu �zerine
D��nceler (1754) adl� yap�t�nda, ruhsal olaylar� a��klamak i�in,
hayvanlarda zaten varolan ve insanlarda d��nceyi belirleyen duyumla
bezenmi� atomlar varsay�m�n� d��n�yordu. Do�an�n b�t�n eylemleri,
varl��� t�m�yle i�eren, i�inde s�rekli d�n��m halinde ve s�rekli
kar��l�kl� tepki halinde bulunan g��lerin birli�inin kendini g�sterdi�i
bir t�z�n tezah�r�d�rler. En korkusuzcas�na materyalist olan ve en
fazla zeka par�lt�lar�yla y�kl� yap�tlar� aras�nda, Diderot ile
d'Alembert'in S�yle�ileri (1769) ile d'Alembert'in D��'n� anmam�z gerekir;
bunlar, ayn� zamanda, kusursuz edebiyat ba�yap�tlar�d�r. Diderot,
ayr�ca, b�y�k bir dram yazar� ve yaz� ustas�d�r. Sanat ve sahne reformu
u�runa sava��m�nda; do�ac�l�ktan (nat�ralizmden) yanad�r; canl�,
somut ger�e�in allan�p pullanmadan yans�lanmas�ndan yanad�r,
Diderot, bunlardan ba�ka -ge�erken s�ylemi� olal�m, Marx'�n en
sevdi�i yazard�r- bir�ok roman, mizah �yk�s� yazm�t�r; bunlar�n
�nemi �undan da anla��l�r ki, Lessing, Schiller ve Goethe gibi adamlar,
yaln�zca onun hayranlar� olmakla kalmad�lar, kitaplardan �o�unu
Almancaya �evirdiler. En �nl� yap�t�, Engels'in bir diyalektik �aheseri
dedi�i Rameau'nun Ye�eni'dir.

D�YALEKT�K. - Diyalektik s�z�, ba�lang��ta tart�ma sanat�


ya da tart�ma bilimi anlam�na geliyordu. Platon'a g�re diyalektik,
her �eyden �nce, bir fikirden ya da bir ilkeden, i�inde ta��d��� b�t�n
olumlu ya da olumsuz sonu�lar� ��kartmak sanat�d�r. Daha sonraki
anlam�yla diyalektik, ardarda gelen a�amalarla duyulabilir verilerden
�eylerin fikirlerine, sonsuz ve de�i�mez ilkelerine do�ru ve b�t�n
bunlar�n ilki olan iyi fikrine do�ru ��kan d��ncenin, mant�kl� ve
y�kselen y�r�y��d�r. Platon'a g�re fikirler, ger�ek ad�na yak��r
tek ger�ek olduklar�ndan, bu ad, fikirlerin diyalekti�i ya da
bilimi, sonunda da bilimin kendisi olmaya ba�lad�.

Hegel'de diyalektik, mutlak fikre kadar, ardarda gelen tez, antitez,


sentez a�amalar� aras�ndan ge�en fikrin hareketidir.

Marx'ta ve marksistlerde diyalektik, art�k fikrin hareketi de�il,


ama �eylerin kendilerinin �eli�kiler aras�nda ge�en hareketidir; akl�n
hareketi ise, bunun bilin�li bir ifadesinden ba�ka bir �ey de�ildir.
Bu kitab�n D�rd�nc� K�sm�nda, marksist diyalekti�in derinle�tirilmi�
bir incelemesini bulacaks�n�z.

DUYUMCULUK (Sensualisme). - Bir felsefe sistemi. Buna g�re,


b�t�n fikirler, dolays�z olarak, duyumlardan gelir.

D�HR�NG, Eugen (1833-1921). - Alman filozof ve iktisat��s�, bir


s�re Berlin �niversitesinde felsefe ve ekonomi politik dersleri vermi�tir.
K�sa s�re sonra g�zleri g�rmez oldu; �l�m�ne kadar, �nce
Berlin'de, daha sonra da Nowawes'te, yazar olarak ya�ad�. Bir burjuva
sosyalizminin, toplum d�zeninin temelini bireysel ruhun do�al
�abalar�nda g�ren bu en belirgin temsilcisi, toplumsal �r�nde i��ilerin
artan pay� teorisini ��retiyor ve gelece�in kurtulu�unu s�n�flararas�
uzla�maz kar��tl�klar�n uzla�mas�ndan bekliyordu; kendisini insanl���n
d�zelticisi, iyile�tiricisi gibi g�r�yordu. �ok �e�itli konularda
konferanslar verdi. Berlin profes�rlerine kar�� uluorta sald�r�lar�
sonucu, k�sa zamanda koltu�undan oldu. 1870-1880 y�llar� aras�nda,
sosyal-demokrasi, pek �ok yanda� bulmu�tu. D�hring, bir�ok yap�t�nda,
toplumsal-felsefi �zel bir sistem geli�tirdi ki, bu sistem, kendisinin
bulmu� oldu�unu sand��� bir s�r� mutlak son yarg� ger�eklerinin
yard�m�yla olu�turulmu�tu. H�ristiyanl��a kar��yd� ve ate�li
bir yahudi d�man�yd�. Kendi elinde olmayarak, dolayl� bir �ekilde,
bilimsel kom�nizme b�y�k bir hizmeti olmu�tur; Marx'a ve Lassalle'a
kar�� tutkulu sald�r�lar� ve b�y�kl�k delili�inin damgas�n� ta��yan
ger�e�in felsefesi, Engels'in �nl� yergi yaz�s�ndaki yan�ta yola�t�:
Bay Eugen D�hring Bilimi Alt�st Ediyor (Anti-D�hring) kitab�,
k�sa zamanda yeni devrimci i��i ku�a��n�n felsefe k�lavuzu haline
geldi. Bu yap�t�nda Engels, D�hring'in yavanl�klar sistemini ac�mas�zca
y�k�yor ve ilk kez diyalektik materyalizmin, usta elinden ��kma
tam ve a��k bir a��klamas�n� yap�yordu (Engels'in Anti-D�hring'ine
bak�n�z ).

ELEALILAR. - G�ney �talya'da Yunanl�lar�n kurdu�u Elea kentinden


Eleal� filozoflar. Heraklitos'a ve Milet (Milas) okuluna (Thales'e
bak�n�z) kar�� olan Eleal�lar, varl���n de�i�mezli�ini iddia ediyorlard�.
Bunlar aras�nda en �nl�leri Zenon'dur (�� 500 y�llar�).

ENGELS, Friedrich (1820-1895). - Marx'�n en sevgili dostu ve


ayr�lmaz sava��m arkada��, diyalektik materyalizmin ve bilimsel
sosyalizmin ortak kurucusu ve Kom�nist Parti Manifestosu'nun haz�rlan��nda
Marx'�n yard�mc�s�; Kom�nistler Birli�inin ve Uluslararas�
��i Birli�inin ya da Birinci Enternasyonalin kurucular�ndan.
Marx'�n (1883'te) �l�m�nden sonra, uluslararas� i��i hareketinin manevi
�nderi ve en b�y�k otoritesi oldu. Onun ba�l�ca de�eri, diyalektik
materyalizmi geli�tirmesinde ve a��klamas�ndad�r. Teorik yap�tlar�
aras�nda ilk yeri, felsefe konusundaki yergi yaz�lar�na vermek
gerekir. Bunlar proletarya d��ncesi �zerinde en kal�c� etkiyi yapm�
olan ve giderek artan bir �nem kazanan ba�yap�tlard�r. Engels,
bu yap�tlar�nda, toplumsal s�n�flar�n sava��mlar� ile ve �retici g��lerin
geli�mesi ve do�a bilimlerinin paralel ilerleyi�i ile felsefenin diyalektik
ili�kilerini ustal�kla ve e�i bulunmaz bir duruluk ve a��kl�kla
g�sterir. B�ylece okuru, hep ayn� yollardan ge�irerek �u ger�e�e g�t�r�r:
B�t�n insanl��� ger�ekten kurtaran bir felsefe, ancak diyalektik
materyalizm felsefesi olabilir, ��nk�, yaln�z bu felsefe teorik d��nceyi
idealizmin Scylla's�ndan, mekanik�i kaba materyalizmin Charybde'inden
koruyabilecek ve bilginin tutarl� bir materyalist teorisinin
zaferini sa�layabilecek yetenektedir. Engels'in bu konudaki ba�l�ca
yap�tlar�: Anti-D�hring, Lessing tarz�nda haz�rlanm�, taptaze bir
hava, canl�l�k, sava��mc� bir g��le dolu bu polemik yap�t�, materyalist
d�nya anlay��n�n ola�an�st� verimli bir savunmas�d�r; Ludwig
Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu, felsefenin Hegel'den
Marx'a kadar geli�mesi �zerine parlak bir deneme yaz�s�d�r. Daha az
tan�nan, ama Anti-D�hring ile birlikte marksistlerin, felsefesinin
yeni idealist sistemlerine kar�� sava��mlar�nda temel bir silah� olabilecek
b�t�n niteliklere sahip olan bir yap�t� da Do�an�n Diyalekti�i'dir.
Fransa'da birka� y�l �nce yay�nlanm�, 1873'ten 1892'ye kadar
yaz�lm� makalelerden ve par�alardan derlenmi�tir; -baz� noktalarda
son bilimsel bulgularla a��lm� olsa bile- diyalektik materyalizm
ve onun do�ru yorumu i�in, sava��m veren herkes i�in, �a�da� do�a
bilimlerinin sonu�lar�n� uyumlu bir bi�imde marksizmin b�nyesine
katma zorunlulu�unu kafas�na koymu� olan herkes i�in t�kenmez
bir kaynakt�r. �teki teorik ve y�ntem bilimsel �nemli yap�tlar� aras�nda
�unlar� sayal�m: �ngiltere'de Emek�i S�n�flar�n Durumu (1845);
Kom�nist Parti Manifestosu -Marx'la birlikte-; Almanya'da Burjuva
Demokratik Devrim (1850-1852) -i�erdi�i b�l�mler: K�yl�ler Sava��,
Almanya'da Devrim ve Kar��-Devrim ve Reich Anayasas�
��in Kampanya-; �topik Sosyalizm ve Bilimsel Sosyalizm (1880);
Ailenin, �zel M�lkiyetin ve Devletin K�keni (1884); Konut Sorunu
(1872); �lkel H�ristiyanl�k Tarihine Katk�; Kapital �zerine �ncelemeler;
Erfurt Program�n�n Ele�tirisi (1891).

Bunlardan ba�ka, Edebiyat ve Sanat �zerine, Din �zerine, Kapital.


�zerine, Felsefe �ncelemeleri, Marx ve Engels'in bu konulardaki
se�ilmi� metinlerini i�erir. Engels'in yaz�malar� aras�nda, K.
Marx-F. Engels Yaz�mas�'n� (9 cilt) ve Friedrich Engels-Paul ve
Laura Lafargue Yaz�mas�'n� (3 cilt) anal�m.

EP�K�ROS (�O 341-270). - Yunan filozofu Epik�ros, Atina'da,


felsefe ��retmi�tir. Denildi�ine g�re, yakla��k olarak 300 cilt tutan
yap�t�ndan, bize, ancak ��retisinin �zetini ta��yan birka� mektupla
�zdeyi�lerinden bir derleme kalm�t�r.

Epik�ros, d�nyan�n, ba�lang�c� rasgele, ar�zi (accident) bir �ey


olan bir nedensellik gere�ince bulu�an, birle�en ve da��lan bir atomlar
sonsuzlu�undan yap�lm� oldu�unu ��retir, Belki de ger�ekten
tanr�lar vard�r, ama onlar, gene Epik�ros'a g�re, her ne olursa olsun
bizim d�nyam�zla u�ra�mazlar. Demek ki, insan �zg�rd�r ve �l�mden
korkacak bir �ey yoktur. B�ylece korkudan ve yan�lg�dan kurtulan
insan, dayan�ks�z ve ge�ici yararlara s�rt �evirmeli ve �l��l�
zevkler verecek dayan�kl� ve kal�c� yararlar aramal�d�r.

EREKB�L�M (Teleologie). - Do�adaki b�t�n varl�klar�n bir sonu


(telos, Yunanca son), -�ok kez tanr�n�n ya da al�nyaz�s�n�n, takdiri
ilahinin istedi�i- belirli bir amac� oldu�u yolunda bir varsay�m. Bu
a��klaman�n en ileri g�t�r�lm� bi�imini, Bernardin de Saint-Pierre'de
( 18. y�zy�l) g�r�r�z. O, e�er elma a�ac�n dal�nda as�l� duruyorsa,
bu insan�n onu kolayl�kla elege�irebilmesi i�indir; e�er balkaba��
bir a�a�ta de�il de yerde bitiyorsa, bu balkaba��n�n gelip ge�enlerin
ba��na d�memesi i�indir, vb. diyordu. Bu varsay�m, zaman�m�zda
bile, baz� do�abilim uzmanlar�nca, daha az karikat�r�ms� bir
bi�imiyle benimsenmektedir.

FELTERBACH, Ludwig (1804-1872). - Alman filozofu materyalist,


zaman�n �nl� su�bilimcisi. Paul-Anselme Feuerbach'�n o�lu. Felsefe
anlay�� y�z�nden akademik kariyerini b�rakmak zorunda kald�
ve k�yde ya�ad��� halde para s�k�nt�s� i�indeydi. Sol-hegelcilikten
materyalizme ge�ti. D��nce varl�ktan ��km�t�r, varl�k d��nceden
de�il. �nsan do�an�n �r�n�d�r; din, insan do�as�n�n mitlere ili�kin
yans�s�d�r. Onun tanr�s�nda insan� g�r�p tan�rs�n, ve insanda da
gene onun tanr�s�n�; ikisi �zde�tir. �nsan� yaratan tanr� de�ildir,
ama insan d� olarak tanr�y� yaratm�t�r. Feuerbach'�n felsefesi, Hegel'in
felsefesi ile Marx felsefesi aras�nda ba�lay�c� bir ara halkad�r.
Her ne kadar birka� yerde 18. y�zy�l Frans�z materyalizmi �zerine
�ok a�a��lay�c� d��nceler ileri s�rse de, Feuerbach, gene de, ger�ekte,
b�t�n erdemleri ve b�t�n kusurlar� ile birlikte, b�t�n tanr�bilime
kar��, soylu, a��rba�l� ve devrimci h�nc� ile ve toplumsal olaylar�
ve edimleri a��klama s�zkonusu oldu�unda idealizme e�ilimi ile
18. y�zy�l materyalizminin en iyi ele�tircisi oldu.

Belirli bir s�re Feuerbach'�n ��retilileri olan Marx ve Engels,


onun materyalizminin yetersizli�ini k�sa bir zamanda ortaya koydular.
Feuerbach'�n d��ncesinde de�erli ne varsa, hepsini �z�mleyerek,
onu a�an diyalektik materyalizmi kurdular.

F�ZYOLOJ�. - Ya�am belirtisi olan organik i�levleri, g�revleri inceleyen


bilim.

FLOJ�ST�K. - Eski kimyac�lar taraf�ndan, yanma, ate� olay�n�


a��klamak i�in d��n�len bir ilke ya da ak�kan madde.

GAL�LE� (1564-1642). - Matematik�i, fizik�i, astronom, �talya'da


deneysel bilimin kurucusu. Galilei, sarkac�n sal�n�mlar�n�n e�zamanl�l���n�
bulur ve farkl� a��rl�ktaki cisimlerin bo�luk i�inde e�it
zamanda d�t�klerini kan�tlar. Astronomide Kopernik sistemini kabul
eder ve yeni bir teleskop yaparak Kopernik sistemine uygun bulu�lar
yapar. B�ylece g�ne�in d�nyan�n merkezi oldu�unu ve yery�z�n�n
g�ne�in �evresinde d�nd���n� a��klar. Engizisyonun kovu�turmas�na
u�ray�nca, s�z�n� geri almak zorunda kal�r ve s�z�n�
geri ald�ktan sonra da �nl� s�z�n� s�yler: Ama o, gene de d�n�yor!

G�ZEMC�L�K (Mysticisme). - Felsefi ve dinsel bir tutum. Buna


g�re, yetkinlik (ahlakta oldu�u kadar bilgide yetkinlik), gizemli bir
tarzda, insan� (kendi i� alemini) tanr�ya birle�tiren bir �e�it tap�nma;
ibadettir. Gizemcilik s�z�nden, ayn� zamanda, karanl�k olan� ye� tutan
ve gizemli olana inanan zihinsel bir e�ilim anla��l�r. Bu, us�ulu�a
kar��d�r.

HEGEL, Georg Wilhelm Friedrich (1770-1831). - Almanya'n�n


en �nemli idealist filozofu. �nemini, �zellikle, idealist bir bi�imde
tasarlad��� ama temelde do�ru olan diyalektik y�ntemiyle kazanm�t�r.
Hegel, nesnel bir idealisttir; ona g�re ger�e�in ilk ilkesi mutlak Fikir'dir
(Idee). Bu mutlak Fikir, �nce do�ada kendini a���a vurur, sonra
ruh ve bilgi olur. Fikirin bu olu�u, mant�ksal diyalektik bir geli�me
olu�turur ki, ger�ek tarih bunun anlat�m�ndan ba�ka bir �ey de�ildir.
�u halde d�nyan�n ve d�nya tarihinin yarat�c�s�, salt d��ncedir;
d�nya Fikir'in bir g�sterisinden ba�ka bir �ey de�ildir.
Feuerbach'�n da g�sterdi�i gibi bu Fikir (Idee) sonu sonuna, soyut ve
mant�ksal bir k�l�f i�indeki h�ristiyanl���n tanr�s�ndan ba�ka bir �ey
de�ildir. Marx ve Engels, Hegel'in diyalekti�ini tersine �evirdiler ve
ona materyalist bir i�erik vererek ve b�ylece onu ger�ekten devrimci
teorik bir silah haline getirerek ayaklar�n�n �zerine oturttular.

HEGELC�LER (Gen�). - Hegel'in �l�m�nden sonra ��rencileri,


hocalar�n�n ��retisini yorumlay�lar�na g�re birbirine kar�� iki gruba
b�l�nd�ler. Bu ��retinin yaln�zca s�zleri (lafz�) ile yetinenler, sa�-
hegelcili�i olu�turdular. Bunlar, Prusya devletinin savunucular� idiler.
�tekiler, gene Hegel'in kendi y�ntemine dayanarak onun idealist
ve gerici yarg�lar�n� reddederek, sol-hegelcileri ya da gen� hegelcileri
olu�turdular. B�t�n gericilik bi�imlerine sald�rd�lar. Bunlar aras�nda,
Arnold Ruge, Strauss, Bruno Bauer, Feuerbach, Stirner, Koppen,
Karl Marx, Friedrich Engels vb. vard�.

HELVET�US, Claude Adrien. (1715-1771). - Paris'te do�mu� m�ltezim,


edebiyat�� ve filozof; 18. y�zy�l�n b�y�k materyalistlerinden
biri. Ba�l�ca yap�tlar�: Ruh �zerine (1758) -Parlamentonun emri ile
yak�ld�-; �nsan �zerine (1772). Feodalitenin ve tanr�bilimin d�man�
olan Helvetius, bireysel ��karlarla, toplumsal ��karlar�n uyumu
�zerine kurulu hukuk d�zeni �nerir, ama toplumu iyile�tirmek i�in
e�itime g�venir.

HERAKL�TOS (�� 544-475), Obscur (Karanl�k, Muzlim) de denilir.


- Heraklitos, k���k Asya'da bir ticaret kenti olan Efes'te ya�ad�.
Antik�a��n en b�y�k diyalektik�ilerinden biri oldu. Ona g�re, olu�,
evrenin temel yasas�d�r; sava��m, kar��tlar�n birli�i, varl�kla varl�k
olmayan�n birli�i, d�nyan�n �z� i�te budur. Heraklitos, evrenin en
genel yasas�n�, b�t�n �eylerin bu kal�ms�zl���nda, durulmam�l���nda,
her varl���n bu s�rekli de�i�mesinde g�rm�t�r. Her �ey akar,
her �ey de�i�ir ve hi�bir �ey kal�c� de�ildir, bu nedenle, ayn� �rma�a
iki kere giremeyiz. Evren, sava� ve bar�t�r, yaz ve k�t�r, ak� ve
durgunluktur vb. Ve �eli�ki, d�nyan�n egemen ilkesi, Heraklitos'a
g�re ayr�lmazcas�na �eylerin i�inde olan bir �eydir, �yle ki her �ey bir
kar��tlar birli�idir.

HOLBACH, Paul Henri Thiry, baron (1723-1789). - Frans�z materyalisti.


12 ya��nda Paris'e geldi, ��renimini, ger�ek yurdu haline
gelen Fransa'da, sonra da Leyde'de yapt�. Holbach, Diderot ile birlikte,
Ansiklopedi'nin haz�rlanmas�nda etkin bir g�rev ald�. Ansiklopedi'ye,
do�a bilimlerine ili�kin a��klamalar ve makaleler yazd�. Onun
salonu, o zaman�n Fransas�'n�n en iyi kafalar�n�n toplant� yeriydi.
���nc� g�c�n (Tiers Etat-soylular ve din mensuplar� d��nda kalan
halk) devrimci ideolojisi bu salonda bi�imlendi, daha sonra 18. y�zy�l�n
Frans�z materyalizmi diye adland�r�lacak olan felsefenin ilkeleri,
birka� dostun dar �evresi i�inde, bu salonda dile getirildi. Mekanik�i
materyalizm, onun yap�tlar�nda sistemli ve tamamlanm� ifadesini
buldu. Holbach, ikicili�e, d�nyan�n madde ve ruh diye ikile�tirilmesine
kar�� ��km�t�r. �nsan, do�an�n zorunlu �r�n�nden ba�ka bir �ey
de�ildir. Do�a, hareket halinde bir maddedir. Madde, bizim duyu organlar�m�z
�zerinde do�rudan do�ruya ya da dolayl� olarak i�leyen,
etki yapan �eydir. Ruh�u ve tanr�bilimci sistemler, ancak insan beyninin
ipesapa gelmez sa�malar�d�r, insan bilgisizli�inin meyvesi ve
bu sistemlerden ��kar sa�layanlar�n �o�unun, �zellikle de kilisenin
bilin�li bir aldatmacas�n�n �r�n�d�r. Do�an�n Sistemi (1770) adl� yap�t�n�n,
kendi zaman�nda, ola�an�st� devrimci bir etkisi oldu.
HUME, David (1711-1776). - �sko�yal� filozof, felsefede ku�kucu
ve bilinemezci (septik ve agnostik), aktif politikac�, toplumsal ekonomi
sorunlar� �zerine denemeler yazd� ve �zg�n bir tarih�i oldu.
Hume'un felsefesi �ngiliz burjuvazisine �zg� d��ncenin y�neliminin,
yani Locke'un deneysel felsefesi ile ba�lay�p sonradan Berkeley'in
�znelcili�ine (subjectivisme) d�nen, ve en sonunda b�t�n temel
sorunlarda bilinemezcilikten yana, yani ger�ek bilginin olanaks�zl���n�
iddia eden teoriden yana d��nceleri benimseyen y�nelimin en belirgin
�rne�ini temsil eder. Hume, Berkeley gibi, maddenin varl���n�
yads�makla yetinmez, nedensellik ili�kilerinin nesnel ger�eklikleri
olmad���n�, yaln�zca �znel bir al�kanl���n de�i�ikliklerine uyarak kurulmu�
olduklar�n� bildirerek, ku�kuculu�unu, �eylerin nedensel ili�kilerine
kadar geni�letir. �nsan, olaylar dizilerinin, d�zenli bir bi�imde
yinelendi�ini saptad�, ve bundan, ba�ka hi�bir neden olmaks�z�n,
olaylardan birinin, �tekinin nedeni oldu�u sonucuna vard�. �unu g�zl�yorum,
diyor Hume, ne zaman ak bilye; k�z�l bilyeye �arpsa, k�z�l
bilye hareket ediyor. Bunun s�rekli b�yle olmas�n�, beyaz bilyenin
�arpmas�, k�z�l bilyenin hareketinin nedenidir diyerek ifade ediyorum.
Peki ama, burada, zorunlu ve nesnel bir nedensellik oldu�unu,
basit ki�isel bir yan�lma olmad���n� kim temin edebilir bana? Kim
bana temin edebilir, yar�n da, gene beyaz bilyenin �arpmas�n�n k�z�l
bilyeyi harekete ge�irece�ini ve gene onun hareketinin nedeni olaca��n�?
Demek ki, Hume, her �eye kar��n, gene de d�nyan�n bilinmesi
ve a��klanmas�n�n eksenini olu�turan nedensellik ili�kisi konusunda,
her t�rl� garantiyi reddediyor. Gene ona g�re, d� d�nya, en sonunda
bir varsay�mdan bir san�dan ba�ka bir �ey de�ildir. �te Hume'u ��r�tmek
i�in Kant, kendi ele�tiri ��retisini haz�rlam�t�r. Marx'�n
Ekonomi Politi�in Ele�tirisine Katk�'da tahlil etti�i Hume'un para teorisi,
onun, �eylerin y�zeysel g�r�n�lerinin her zaman esas temel
s�re�lerin yerlerini ald��� yolundaki yutturmaca burjuva anlay��n�n
ekonomik ili�kilere uygulan��d�r. Ba�l�ca felsefe yap�tlar�: �nsan Tabiat�
�zerine �nceleme (1739-1740), �nsan Akl� �zerine Ara�t�rmalar (1748).

KANT, Emmanuel (1724-1804). - �nl� Alman filozofu. B�t�n


�mr�nce Koenigsberg �niversitesi'nde felsefe ��retti. 1755'te Evrensel
Fizik ve G�k Teorisi adl� kitab�n� yay�nlad�; bu kitap, y�ld�zlar�n
olu�umu �zerine Laplace teorisinin �n belirtisidir. 1781'de Salt Akl�n
Ele�tirisi'ni, 1887'de ise Sonsuz Bar� �zerine Bilimsel �nceleme'yi
yazd�.

Onun bilinemezcili�i, �eylerin kendilerini kendinde olduklar�


gibi tan�man�n olanaks�z oldu�unu ileri s�rer, onlar� ancak bize
g�r�nd�kleri gibi (olaylar, s�zc���n etimolojik anlam�nda g�r�ng�ler
demektir) tan�yabiliriz.

Kant, Frans�z Devrimini sempati ile kar��lam�t�r. Kant, bir liberal,


ama kurulu yasalara sayg�l� bir liberal olmu�tur. Dinde, us�udur,
ama olumlu (positives) dinlere sayg� g�sterir. Felsefede dogmatizme
sald�r�r, ama ku�kuculu�u da kabul etmez. Ahlakta b�t�n d�
yasalar� yads�r, ama b�t�n yads�d�klar�ndan �ok daha sert bir i� yasaya
tabi olmak �zere, kurgu konusunda atakl�k, cesaret, ama olgular
d�zenine ve pratik d�zene sayg�. Onun kafas�n�n belirgin �zelli�i
budur. K�sacas�, liberal burjuvazinin ger�ek tipidir.

KOPERN�K (1473-1543). - �nl� Polonyal� astronom, G�k K�renin


D�n�leri adl� kitab�nda, yerin kendi ekseni �evresinde d�nme
(rotasyon) hareketi ile g�ne�in �evresindeki d�nme (translasyon)
hareketini kan�tlar.
LA METTRIE, Julien Offroy de (1709-1751). - Frans�z hekim ve
filozofu. Kesinlikle materyalist olan Ruhun Do�al Tarihi adl� yap�t�n�n
yay�nlanmas�, ona, askeri hekimlik g�revini kaybettirince
Frederic II'nin yan�na gitti ve onun g�zde okutman� oldu.

La Mettrie, duygular�, tasar�mlar�, yarg�lar�, yaln�zca sinir sisteminin


mekanik i�leyi�iyle a��klayan, hayvanlar�n otomatizmine (�zdevim)
ait dekart�� teoriyi insanlara uygulayan bir�ok kitap yazd�.
Bunlardan �nsan-Makine'yi (1748) belirtelim.

LEN�N, Vladimir �li� Ulyanov (1870-1924). - 22 Nisan 1870'te,


Sibirya'n�n Simbirsk kasabas�nda do�du. Daha 1885'te Kapital'i,
Marx'� okuyup ��renmeye ve militanl��a ba�lad�. �lk kez, 1887'de
hapsedildi. A�abeyi, �ar Aleksandr'a kar�� bir suikaste kat�ld��� i�in
kur�una dizildi. 1891'de hukuk ��renimini bitirdi. ��i ve k�yl� s�n�f�n�n
kurtulu� sava��m�na ba�lad�. Tutukland�. Sibirya'ya s�r�ld�, serbest
b�rak�ld� ve hemen arkas�ndan yeniden tutukland�. 1900'de �lke
d��na, Z�rih, Londra vc Cenevre'ye gitti. Ama, Rusya'da kalanlardan
�ok az kimse Rus ya�am�na Lenin kadar s�k� s�k�ya i�ten ba�l�yd�.
(Stalin). Bol�evik Partisini kurdu. 1905'te ezilen, ama Lenin'in
dersler ��kard��� birinci devrim. Yeniden yurdundan ayr�ld� ve olduk�a
uzun bir zaman Paris'te ya�ad� ( 1908-1912). Ancak 1917'de Bol�evik
Partisinin her an iktidar� �stlenmeye haz�r oldu�unu a��klamak
�zere �lkesine d�nd�. Kerenski'nin Ge�ici H�k�metine kar�� sava��m
verdi. 26 Ekim ak�am�, Ge�ici H�k�metin merkezi K�l�k Saray,
sald�r�yla elege�irildi. Lenin art�k, Sosyalist toplumu kurmaya
ba�l�yoruz. diyecektir. O g�nden sonra, Lenin, kendini, b�t�n�yle �lkesini
sosyalist bir �lke haline getirmeye adad�. Duraksamas�z bir �al�mayla
y�pranan Lenin, 21 Ocak 1924'te, ellid�rt ya��nda iken �ld�.

Lenin, militan u�ra�lar�na, sonra da devlet adaml��� u�ra�lar�na


kar��n, bir an olsun marksist tezlerin yetkinle�mesine katk�da bulunmaktan
geri kalmad�, o �l��de ki, bug�n diyalektik materyalizm,
marksizm-leninizm diye an�lmaktad�r. Bu a��dan en �nemli yap�t�
ku�kusuz: Emperyalizm, Kapitalizmin En Y�ksek A�amas�'d�r
(1917). Gene tarihsel materyalizmin prati�e ili�kin siyasal sorunlara
uygulanmas� bak�m�ndan ayn� derecede �nemli yap�t�, Sol Kom�nizm,
Bir �ocukluk Hastal���'d�r (1920). Felsefe yap�tlar� aras�nda
Materyalizm ve Ampiryokritisizm (1908), Felsefe Notlar�, Devlet ve
Devrim (1917) ilk s�ray� tutar. T�m Yap�tlar, 45 ciltte toplanm�t�r.

LOCKE, John (1632-1704). - �ngiliz filozofu, deneyin, b�t�n bilginin


tek temeli oldu�u g�r��n� savunan g�rg�c�l���n (empirisme)
temsilcisi. Anlay� �zerine Deneme (1690) adl� kitab�nda, Locke, bilgi
sorununun ��z�m� i�in deney ilkesine ba�vurur, do�u�tan fikirlerin
varl���n� yads�r ve b�t�n tasar�mlar� iki kaynaktan, d� duyu ve i�
duyudan ��kart�r. Locke, d� duyumlar�, �eylerin bizim �zerimizdeki
etkisi ile a��klad��� ve zaman� i�in cesurca olan madde (e�er tanr� istemi�
olsayd�) d��nebilirdi varsay�m�n� ortaya att��� �l��de, materyalist
g�r�te yeral�r. Ama ruh ve tanr� fikirlerine -zaten ona g�re
inan alan�na giren bu fikirlere- ba�l� kald��� �l��de de ikici (yani
d�alist, d�nyay� madde ve ruh halinde b�len) bir d��n�rd�r ve �ngiliz
tanr�c�l���n�n geli�mesini ba�lat�r. Onun bilgi teorisinin temel
�zelli�i, insan anlay��n� atomla�t�rmas�d�r (atomisation), yani bizim
zihnimizi, bir duyumlar toplam�, duyumlardan yap�lma bir mozayik
haline indirger. Bu bilin� mozayi�i, atomla�m� burjuva d�nyas�n�
asl� gibi yans�tan bir aynadan ba�ka bir �ey de�ildir. Toplumsal
siyaset konusundaki anlay�lar�nda Locke, burjuva ��karlar�n�n
kararl� bir savunucusu olmu�tur; liberalizm teorisyeni olarak anayasal
monar�iden, tanr�tan�mazl��a kar�� ho�g�r�den yana olmu�tur.
Ba�l�ca yap�tlar�: Anlay� �zerine Deneme (1690), Ho�g�r� �zerine
Mektuplar (1685-1704).

L�K�PPOS (�� 5. y�zy�l). - Materyalist filozof, Zenon'un ��rencisi


ve Demokritos'un hocas�, atomlar teorisini geli�tirdi.

LUCRET�US, Titus I.ucretius Carus (��, yakla��k olarak 95-51).


- Roma'da do�mu� �nl� Latin �airi. Epik�ros'un ��retilisi, hocas�n�n
materyalist fikirlerini �iirlerinde dile getirir.

MARX, Karl Heinrich (1818-1883). - 19. y�zy�l�n b�y�k dehalar�ndan,


bilimsel kom�nizmin, uluslararas� modern devrimci proletaryan�n
s�n�f sava��m� teori ve prati�inin kurucusu. Marx'�n sistemi,
diyalektik materyalizm ilkeleri �zerine oturur. Marx, kapitalizmin
kendi i� yasalar�n� bulmakta ya da insanl�k tarihinin belirli d�nemlerini
ve belirli olaylar�n� a��klamakta g�r�ld��� gibi, somut sorunlar�
ustaca tahliliyle, ge�mi�teki tarihsel ili�kileri ara�t�rmak i�in, bug�n�n
toplumsal evriminin ger�ek devindirici g��lerini bilmek i�in ve
ayn� �ekilde gelecekteki geli�me e�ilimlerini belirlemek i�in, teorik
bir y�ntem olarak diyalektik materyalizmin �st�nl���n� ortaya koymu�tur.
Onun burjuva toplumu konusundaki dahice ele�tirisi, ayn�
zamanda, hem y�k�c�, hem de yap�c� olmu�tur; burjuvazinin biti�ini
ilan etti�i i�in y�k�c�, proletaryan�n zaferini haber verdi�i i�in de
yap�c�. Onun diyalekti�i insan�n etkinli�i i�in hem bir ara�t�rma y�ntemi,
hem de iletken teldir. Onun materyalist diyalekti�i, yaln�zca insan
tarihinin yasalar�n�n bilinmesine de�il, ama ayn� zamanda do�a
tarihinin bilinmesine de uzan�r. Diyalekti�in, Darwin'in evrim teorisinin
do�a bilimlerinde yaratt��� devrime yap��k olmas�, buradan gelir.
Marksizmin olu�turdu�u d��nce ve eylem y�ntemi, proletaryan�n
kendi kurtulu�u i�in ve tam bir insanc�l�k (h�manizm) �a��n�n
gelmesi i�in y�r�tt��� sava��mda en de�erli ara�t�r.

Tarih s�ras�na g�re Marx'�n en �nemli yap�tlar�n� sayal�m: 1844


Elyazmalar� (Felsefe, Ekonomi Politik); Kutsal Aile (1845) ve Alman
�deolojisi. (1845-1846) - Engels'le ortakla�a yazm�lard�r-; Felsefenin
Sefaleti (1847); Kom�nist Parti Manifestosu (Friedrich Engels'le
birlikte yaz�lm�t�r) (1848); �cretli Emek ve Sermaye (1849); Fransa'da
S�n�f Sava��mlar� 1848-1850 (1850); Louis Bonaparte'in 18
Brumaire'i (1852); Ekonomi Politi�in Ele�tirisine Katk�. (1859); Herr
Vogt (1860); �cret, Fiyat ve Kar (1865); Kapital, Birinci Cilt (1867)
-2. ve 3. ciltler, Marx'�n �l�m�nden sonra Engels taraf�ndan yay�nlanm�t�r-;
Gotha Program�n�n Ele�tirisi (1875). �o�u kez Kapital'in 4.
cildini olu�turan b�l�mlerden biri say�lan Art�-De�er �zerine Teoriler
de gene �l�m�nden sonra yay�nlanm�t�r.

Marx ve Engels'in se�ilmi� metinlerinden meydana getirilen derlemelerden


baz�lar�: Felsefe Yaz�lar�, Din �zerine, Yaz�n ve Sanat �zerine.

Karl Marx �zerine, Lenin'in makalelerinden yap�lm� derlemeye


bak�n�z: Marx-Engels-Marksizm.

MEKAN�K. - Hareketler ve kuvvetler bilimi.

METAF�Z�K. - D�nyay� do�a�st� ve maddesiz ilkelerle -en �ok


da tanr� ile- a��klamak iddias�nda olan az�ok fantezist, az�ok dinci
fikirler ve tezler sistemi. �nceleme konusu �eyleri ve nesneleri birbirinden
ayr� tutan ve onlar� s�rekli hareketlilikleri i�inde d��nmeyi
reddeden bir d��nme y�ntemi. Diyalekti�in kar��t�d�r. Bu kitab�n
���nc� k�sm�na bak�n�z.

M�TOLOJ�. - Antik�a� ve vah�et devri topluluklar� taraf�ndan


inan�lan tanr�lar�n, masal�ms� ve efsanevi tarihi. Geni� anlam�yla
b�t�n mitler sistemi.

MOLIERE, Jean-Baptiste, Poquelin (1622-1773). - En b�y�k


Frans�z komedi yazar�. Onun tiyatro yap�tlar� zaman�n�n insanlar�n�
b�t�n toplumsal ko�ullar� i�inde sahneye koyar: k�yl�leri, t�ccarlar�,
burjuvalar�, hekimleri, kentlileri, sarayl�lar�. Onun piyeslerinin
komik ��esi, farslar�nda (Zoraki Hekim ya da Scapin'in Dolaplar�) ve
�teki ahlak ve karakter konusundaki komedilerinde (Cimri, Mizantrop)
�ok de�i�ik bir nitelik g�sterirse de, bu ��e hep, insan budalal���ndan
ve ahlak bozuklu�undan do�ar. Moliere, her yerde, genel sa�duyuya
seslenerek, sa�duyuyu savunur. D��nd�rmeyi elden b�rakmaks�z�n
g�ld�rmeyi bilir. Her zaman i�in g�ncel, ge�erli sorunlar�,
�o�u kez halk diliyle ya da b�lgesel bir �iveyle i�lerken, yapmac�ktan
ve zorlamadan tamamen uzakt�r. Piyeslerinin etkinli�inin nedeni
�a�da�lar�n�n g�l�n� yanlar�n�n arkas�nda, insan ger�e�ini s�rekli
yans�tmas�d�r.

ORTODOKSLUK (Orthodoxie) (�slam dininde Ehl-i s�nnet). - Bir


kan�n�n, bir d��ncenin, ger�ek olarak kabul edilen bir dinsel inana
uygunlu�u. Ayn� zamanda, geni� anlamda, felsefi, bilimsel ya da benzeri
bir teorinin, en do�ru ve ilk k�kten gelen anlay��na uygulu�unu
anlatmak i�in de kullan�l�r.

�RGENB�L�M (ANATOM�). - Canl� varl�klar�n beden yap�s�n� ve


bunu olu�turan �e�itli �rgenlerin ili�kilerini inceleyen bilim.

PALENTOLOJ� (TA�ILLAR B�L�M�). - Fosilleri, yani kal�nt�lar


ya da izler bi�iminde jeolojik tabakalar aras�nda sakl� kalm� hayvan
ya da bitkileri inceleyen bilim.

PASTEUR, Louis (1822-1895). - Dole'da do�mu�tur. �nl� kimyac�


ve biyoloji uzman�, pek �ok bilimsel ve yararl� bulu�lar� ile, bilimin
bula��c� hastal�klara kar�� sava��mda ilerlemesini sa�lam�t�r.

PLATON (�� 427-348). - Yunan filozofu. Antik�a��n en b�y�k


idealist d��n�r�.

Platon'a g�re, bizim alg�lad���m�z duyulabilir �eyler, sahici ger�e�i


olu�turmazlar; bunlar, ancak g�r�n�ler, yans�lar, kopyalar, suretlerdir.
Sahici ger�ek, ancak duyulabilir �eylerin ilkel �rnekleri
olan ve zihinsel bir bo�lukta as�l� duran, de�i�mez, sonsuz vb. �dealard�r
(Idees). �yleyse, �eyler kadar da �dea vard�r: bir masa �deas�
bir sandalye �deas� vb.. �unu iyi anlamak gerekir ki, Platon'a g�re,
bu �dealar, bizdeki basit tasar�mlar de�il, bizden ba��ms�z bir varl�k
s�rd�ren ger�ek varl�klard�r. Platon'a g�re, bilgi, ancak, daha �nceki
bir varl�kta, cismen (bedenen) yarad�l��m�zdan �nce g�rm� oldu�umuz
�dealar�n an�msanmas�d�r; buna, an�msama (reminiscence) teorisi
denir. Ne var ki, Platon, diyalekti�in ��elerini de geli�tirmi�tir,
ama idealist ve s�ze dayan�r bir bi�imde. Siyasal ve toplumsal tezlerinde,
platoncu idealizm, k�le eme�ine dayanan antik�a� toplumunun
egemen s�n�flar�n�n -ticaret ve tefecilik ekonomisinin geli�mesiyle-
��k��n�n h�zland��� d�nemin ideolojisi olmu�tur. Platon,
devlet �lk�s�n�, Cumhuriyet adl� yap�t�nda a��klam�t�r; burada,
aristokratlar�n egemen kesimi i�in servetlerde ortakl��� ileri s�rer,
bu da antik�a��n sosyalist �topyalar�n�n en b�y�k saptamas�d�r. Ba�l�ca
yap�tlar� kar��l�kl� s�yle�iler bi�iminde sunulmu�tur: Kriton,
Sokrates'in Savunmas�, Phaidon, Phaidros, Gorgias, ��len Theaitetos
Cumhuriyet, Yasalar, vb.

PORT-ROYAL (manast�r�). - 1204'te kurulmu�tur. Magny-les-Hameaux


buca��nda, Chevreuse (Seine ve Oise aras�nda) yak�nlar�nda
�nl� jansenist manast�r�. �n�n�, 16. Louis zaman�nda jansenistlerle
cizvitler aras�ndaki sava��ma ve bu manast�rda haz�rlanan
(aristocu e�ilimler ta��yan) Mant�k �ncelemesi'ne bor�ludur. 1910'da
kral�n emri ile y�k�lm�t�r.

PROUDHON, Pierre-Joseph (1809-1865). - Frans�z yazar ve iktisat��s�.


K���k-burjuva sosyalizminin klasik temsilcisi. Bir yoksul
k�yl�n�n o�lu olan Proudhon, Paris'te, Marsilya'da ve ba�ka kentlerde
d�zeltmen olarak �al�t�. Bir s�re Besan�on'da bir bas�mevi y�netti.

M�lkiyet Nedir?'i yazm�t�r; bu kitap, 1840'ta yay�nlan�r ve i�inde


�u �nl� t�mce vard�r: M�lkiyet;, h�rs�zl�kt�r. 1846'da yay�nlanan
Ekonomik �eli�kiler ve Sefaletin Felsefesi'ne, Marx, Felsefenin Sefaleti
ile kar��l�k vermi�tir. Proudhon, ayn� zamanda, Frans�z sosyalist
i��i hareketi �zerinde derin bir etki yaratan ��i S�n�f�n�n Siyasal
Yetene�i'ni (1851) yazm�t�r. Son tahlilde, bir k���k-burjuva �topyac�s�d�r,
kan�tlar�ndan hi�biri, Marx'�n ele�tirisi kar��s�nda tutunamam�t�r
ve gericilik, onunla, s�k s�k �v�nebilmi�tir. 1848 Devriminin ertesinde
kurucu meclis �yeli�ine atanm�t�r. 2 Aral�k 1851 H�k�met
Darbesi s�ras�nda da sosyal adaletin zaferini sa�lamak i�in Louis
Napoleon'a g�venmi�tir.

RUH�ULUK (Spiritualisme, Tinselcilik). - Felsefe ��retisi. Buna


g�re ruh, can verdi�i ve y�netti�i maddeden ayr� bir ger�eklik olarak
mevcuttur. Ruh�uluk, �ok kez, tanr�da, b�t�n do�a yasalar�n�n ba�l�
ve ba��ml� bulundu�u �st�n ruhu g�r�r. �dealizmin de�i�ik bir bi�imi
ve sonucudur.

S�MYA (AL��M�). - Orta�a� kimyas�na verilen ad. Bu, bir bilim


olmaktan �ok, b�y�c�l��e yak�n, b�t�n hastal�klar� iyile�tirecek (her
derde deva) bir ila� bulmaya ve madenleri simya ta�� ile alt�na �evirmeye
�al�an bir sanatt�.

TANRIB�L�M (Theologie). - Tanr�n�n bilimi. Dogmalar�n ve


dinsel metinlerin incelenmesi.

THALES. - K���k Asya'da Milet (Milas) okulunun ba�l�ca d��n�rlerinden


biridir (�� 6. y�zy�l). Milet okulu, antik�a� Yunanistan�'nda,
ilk materyalist okul olmu�tur. Milet filozoflar�, her �eyin, havadan,
ate�ten ya da sudan nas�l olu�tu�unu a��klamaya �al��yorlard�.

THOMAS D'AQU�N, (Aquinolu Thomas) (1227-1274). - Orta�a�da


tanr�bilimci ve filozof. Kilise doktoru unvan�n� alm�t�r. Ba�l�ca
yap�tlar�, Kafirlere (dinsizlere) Kar�� Felsefe Kitab� ve Tanr�bilim
Kitab�'d�r. Birincisi katolik ��retisini a��klar ve savunur ve inanla
akl�n hi�bir zaman birbirine kar�� olmad�klar�n� kan�tlamaya �al��r.
Kilisenin kutsal kitaplar aras�na koydu�u ikincisi �� b�l�me ayr�l�r:
1. Tanr� �zerine bir inceleme. 2. �nsan�n yetileri �zerine bir teori.
3. �sa �zerine, Kurtarma (�sa'n�n insan soyunu ba��lamas�) �zerine ve
h�ristiyanl���n dinsel eylemleri �zerine bir inceleme. Tomas��l�k, bug�n
bile katolik filozoflar aras�nda �ok yayg�n olan Aquinolu aziz
Thomas'n�n tanr�bilimsel ve felsefi ��retisidir. Son derece skolastik
bir ��retidir - ve t�m�yle gericidir (bu da din adamlar� z�mresinin
ve papal���n resmi felsefesi olmas�n� a��klar).

T�MDENGEL�M (Deduction.). - Bir �nermeden (proposition) ya


da bir olgudan yola ��karak, ondan ��kan, ondan ileri gelen sonu�lar�
anlatan ya da genelden �zele varan uslamlama y�ntemi.

T�MEVARIM (Induction). - Ayn� anlam� ta��yan �zel olgular k�mesinden


genel bir sonu� ��karmak demek olan ya da �zelden genele
varan bir uslamlama y�ntemi.

US�ULUK (Rationalisme). - Dinsel esinlere, vahiylere dayanan


sistemlere kar��l�k akla dayanan bir sistem. Us�ulu�a, ayn� zamanda,
ancak deneyin verilerini tan�yabilece�imizi, bilebilece�imizi a��klayan
g�rg�c�l��e (ampirizme) kar��, akl�n, fikirlerin k�keni oldu�u
g�r��nde olan sistem de denir. Bir de bu terimden, akla g�venen ve
her t�rl� gizemi yads�yan d��nme y�ntemi de anla��l�r: Bize g�re,
us�uluk, �zellikle, yaln�z akla inan�p g�venmeyi, denetimsiz bir imgelemden,
kurgucu bir fanteziden ve imandan kaynaklanan her
�eyden ka��nmay� bizim i�in bir �dev durumuna getiren bilimsel bir
d��nme y�ntemidir. Ayr�ca �unu da belirtmek gerekir ki, diyalekti�in
yard�m�, us�ulu�un verimli -ve �a�da�- olmas�n� sa�lar.

:::::::::::::::::

You might also like