You are on page 1of 181

ANKARA NIVERSITESI L R YAT FAKLTESI YAYINLARI:

124

AR STO nun MANTIK VE LM ANLAYII

Prof. Hamdi Ragp ATADEMR

ANKARA *NIVERSITESI IAR YAT FAKLTESI YAYINLARI:

124

AR STO nun MANTIK VE IM ANLAYII

Hamdi Ragp ATADEMR

ANKARA NIVERSITESI BASIMEVI . ANKARA - I 9 7 4

IINDEKILER
nsz Aristo'dan nceki devir Aristo ve Katks sbat Teorisi Netice Bibliyografya 5 15 57 124 162 176

NSZ'
Dncenin, umumiyetle kabul edildiine gre, krk veya elli bin yllk bir tarihi oldu u ve bu tarihin, uzun veya ksa aralklarla her annn birbirinden byk farklarla ayr ld , bilinen bir gerektir.
1 Bu kitap, akademik kariyerimizin ilk basamaklar nda haz rlanm olup slam-Trk dnce tarihinde "Muallim i evvel= ilk retici" unvanyle yer alan bir grek filozofunun, Aristo, (AR STATAL S) nun btn sisteminin incelenmesine bir giri mahiyetinde kaleme alnmt r. Bu denemeyi, onun Fizik'i, Psikoloji'si, Biyoloji'sii, Metaf izik'i ve, nihayet, Ahlak, Siyaset ve Sanat anlay takip edecekti. Maalesef, iinde bulundurulduumuz trl zorluklar, kar latmz trl anlay szlklar, deil bu birbirini takip edecek denemelerin; daha nce haz rlanm bu kk eserin ne rini de, adeta, imkans zlatrmt. Bir yandan, gerek retim ihtiyalarn karlamak zaruretini iddetle duymam z, gerek oldum olas alla gelen metinsiz almalarn hi bir felsefi sistemin ve okulun yarat lmasna yardmc olmadna ve olamayaca ma inanmamz, gerekse slam-Trk dncesinde ister ilmi cihaz, ister felsefi d nce, ister teolojik speklasyonlar ynnden sz gtrmez bir otorite olan Aristo'nun kitaplklarmzda ve dilimizde yzyllar boyunca ismi olup da cismi olmayan eserlerinin, hele hele mantk ve metafizik'e ait kitaplar nn rencilerimizin ve yarnn ara trclarmn ellerine verilmesini slam-Trk dncesinin tetkknn gelimesine ve geli tirilmesine gerekli bir hizmet saymam z bizi tek bamza bu denemeyi mteak p hemen etin ve hatt nankr bir terme faaliyetine evirip srkledi. Bir yandan da, bir ok ahsi teebslerin bugne kadar neticesizli i, gerek zaman n Milli Eitim Bakan Rahmetlik Hasan Ali Ycel'in, bu byk filozofun eserlerini trkemize evirmekle vazifelendirdi i (Aristo komisyonu) azalar n-

Biz bu gerekten hareket ederek, bugn ula lan fikri merhalenin, henz ifadelendirilmemi , veya ifadesinde glk ekilmi bir takm sezilerden, karanl k bir takm dnmelerden, bunlar hazrdan, ahsmzdan baka hi birinin girimedii, veya girimek istemedii veya girimekten vaz geti i byle bir alma bizde hi bir zaman ne cesaretsizlik, ne de nedamet duygusu uyand rmamtr. Ksa denecek bir zaman iinde, felsefe ve mant k alannda milli kitaplmza katmakla eref duyduum, mantki dncenin, mantk ilminin gelimesini alar boyunca izleyen bu belli ba l eserlerin banda, hem metot hem de ilim teorisiyeni Aristo'nun mantk'a ait eserlerinin alt ciltten ibaret olan ORGANON'u, bylece, ilk defa tarafmzdan trkemize evrilmi ve be cildi M. E. Bakanl Yunan Klasikleri Serisinde yay nlanm , birinci bask sn bekliyen son cildi ile brleri yllardan beri nc bask larn beklemektedir. Bu kk deneme, bu alt ciltlik ORGANON'a bir giri olarak de saylabilir. Biz daha ziyade, retim ihtiyalarna yararl olaca dncesi yannda trk okuyucularnn btn bir yzyllar boyunca dnce tarihimize mal edilmi ve islam dncesi iinde bile bir otorite olarak kullan lm bir nl d nrn fikirlerinin kaynak ve mahiyeti hakknda bir fikir edinmeleri bak mndan bu al may, aradan yllar gemesine ra men, yaymlamakta fayda mlahaza ettik. Milli kitaplklarmzda, ou arapa olmakla beraber, milli fikir mirasmz tekil eden saysz eserlerin tahlilinde, mukayesesinde ve, netice olarak, tenkidinde; ilmi ara trmalarmz, hi deilse, tahrik ve tevik mahiyetinde, fikir alan ndaki terekemizi ve d ergemizi deerlendirmekte yararl teebslerde nayak olabilece ini dndk. Bu travayn hazrlanmas nda bir ok ciddi zorluklarla, hatta zorlatrmalarla kar latmz' tekrarlamak zorunday z. O zamanlar, tabi tutulduumuz maddi zaruretler alt nda ezile ezile eserde, hacmi bakmndan, bir takm ksaltmalar yapmaya, bir ok "citation" ve dip-notlar ve referanslar da eserden karmaya, ne yaz k ki, mecbur kaldk. Bugn de, malzememiz dalm bulunduundan bunlarn eserin iinde tekrar yerle tirilmesi kabil olmad. Her ne kadar o gnden bu yana, bu konuda bir tak m yeni deerli eserlerin kabilecei dnlerek, bunlar n incelenmesinden sonra bu eserin bir daha gzden geirilmesi, hatt yeni ba tan yazlmas istenebilirse de, bunun esasen byk olde metinlere dayanan byle

layen bir takm mitik ve mistik, speklatif ve pratik tasavvur ve ihtiyalardan, mtemadiyen, bilerek veya bilmiyerek, baarl veya baarsz, bir akl ve tecrbe szgeinden, bir tek kelime ile, tenkid szgeinden geerek ve geirilerek vcut bulundu una inanyoruz. Bu tekml, srekli ak ve btnl iinde takip, kavrama ve anlama her halde d ncenin btn grn leriyle tetkik ve tahlilini meslek edinenlere den bir vazifedir. Burada bizim i imiz, henz ak ve seik olmayan bu sezi ve dnlerin gittike ayd nlanmaya ve aklamaya doru ynelmesi, dnen dncenin, dnlm dnce nnde, hem kendini, hem de kendi mahsuln kar latrarak, aklk ve seiklik kazanmas fikrinden hareket ederek, d nce tarihinde bu geli me ve tekmln en mhim bir merhalesini te kil eden, mphemden aa, da nktan sisteme giden speklasyonlar zincirinin bir ve, hi phe yok, balca halkasna ilimekten ibaret olacakt r: bunlar Aristo'nun umumi'nin ve zaruri'nin bilgisi anlay Apodiktik'le Analitik, Diyalektik, Sofistik ve Eristik gibi bilgi anlaylard r. Bir doktrin veya bir sistemin izah , bilindii gibi, bunlarn vcut buldu u muhitin ve artlarnn dna kld takdirde byk bir de iiklie maruz
bir almann mahiyetinde her hangi bir de iiklik gerektirmiyecei kanaatindeyiz. Kulland mz ve eserin sonuna dere etti imiz bibliyografya'mn ise, bugn de, hatt yar n da kullanlabilecek ba lca ana kitaplar oldu u grlecektir. Denememizin ilmi tevazudan ba ka bir iddias yoktur. Bu, eksiklerimizin tamamlanmas bakmndan gereken alkay grmesi ve tenkide mazhar olmas hususunda iten dile imizin ak bir ifadesi de olacaktr.

kalr. Her hangi bir fikir hareketinin ve onu ifadelendiren sistemin, gzetti i gayelerin dnda bir takm anlay ve anlat ayrlklarna, sahibinin hi d nmedii grleri sisteme sokmaya srkler. Bunlar n, trl zamanlarda, bazan k sr, aldatc, rk, hi deilse, tahmini; bazen de, gerekten uzak olmakla beraber, verimli, ba ka ynlerde bir gelimenin sebebi olarak grld de vakidir. Bu hususta salam kriterlere sahip olmaktan ok, sezi ler ve tesadfler rol oynamaktad r. Muhakkaktr ki zihin, dncenin ve mahsullerinin reel'le uygunluklar n veya atmalarn fark ettikten ok sonra, mant k'm ve ilim anlay'nn hareket noktalar ndan biri ve balcas olarak gsterilebilecek ekilde, kendi kendisini tetkik konusu almtr. Elbette, bylece, hi phe yok, bir mantk ilmi, bir ilim anlay, bir ilim teorisi vcut bulmazdan ok nce de bir mantk ii, bir ilim ii yaplm bulunuluyordu. Ama "Mantkan izah etmek" ihtiyac zihnin ancak kendi kendini ve eselerini inceleme konusu almasndan sonra, almakla mmkn olmu tur. Biz burada bu mantkan izah cehdinin, jenetik bak mdan izah tarz n deil, dorudan doruya tarihi bir bakm tercih ederek, bu mant kan izah etmek ihtiya ve cehdinin bir anma ve, hi phe yok, en mhim bir anna temas edece iz: Aristo'nun sistemini, bu konudaki doktrini ele alacaz ve yine eserlerinin henz tartma konusu olmaktan kalmayan kronolojik srasndan ziyade, sistematik dzene uygun olacak ekilde ve, ilk deneme olarak da, mant k ve ilim anlayn inceleyece iz. Kanaatimizce de metot sisteme takaddm edece inden bu yolu tutmakta isabet de olacaktr.

Aristo ile, balang ve kaynaklar zerindeki mlhazalar bu incelememizin d nda saydmz rasyonel ve mant ki dncenin geli tii ve byk sistemlere a lm, bu sistemler iin gerekli epistemojik, metodolojik ve binnetice kriteryolojik bir ereve iinde, ilk gerek fikri istikll ve kemal te ebbsn ve devrini buluyoruz. Mant kan izah ihtiyacnn, grek dnyasnda, zihnin srf kendinin ve eserlerinin tahliline girimeden srf tabiat' n, srf reel'in karsna dikilip "eyann oluunu izah"a ve "varln ilk prensipini arama"ya yeltendii amprik, ilkin Birci (moniste) ve sonra oku (pluraliste) fiziki veya tabiat ceryanla, materyalist panteizmle; bunlar n karsnda olmaktan ziyade, bu prensipi say'da (Fisagoras); ate'de grp bu ate 'i de idare eden logos'da (Herakleitos), ve btn materyalist anlay na ramen, yeni bir ruhcu unsurda, nus'da (Anaksagoras) bulan ayr dnce hamleleriyle; d nmenin, bilginin ve, bir tek kelime ile, hakikat' n ilk rlativist gr nden t imknszlk ve inkrma kadar giden e itli grler ortasnda; ferdin ve akl nn iktidarnn, trl faaliyetlerde kulland metot ve vas talarn tahliline alan "hmanist ve sofist" gr lerini takip eden, dnce ve e ya arasndaki mnasebeti sezen, d nceye kendi haklar n vermek ve tanmak suretiyle vcut ve hayat veren Sokrates'ci cereyann akntsnda belirmesi, varl n dnce tarihi boyunca, btn rtme abalarna ramen his ve idame ettirmesi bakmndan -bir ilim pratisiyeni oldu u kadar bir ilim teorisiyeni de olan Aristo'nun sistemi kadar metodu da byk bir ehemmiyet kazanmaktadr. Sofist d nceler kar snda, Sokrates ve Eflatun'dan balayan sistem d ncesi ile parelel metot en9

diesi ve ihtiyac, onunla belli bir zaruret ve de er kaz anmaktad r.


Aristo'nun yapt ii belirtmek iin, onu ne bat ve islam iskolastik hareketinin kendisine ba ta gelen bir otorite olarak semesine, benimsemesine, ne de gerek dini reforman n, gerek mantk (metot) ve ilim reformas istei ve teebbsleriyle, gerekse yeni-a felsefelerinin bir ksmnn kar koyduu dncelerle alevlenen itham veya mdafaa gayretlerinden do an bir tarafl hkmlere bakmaks zn, bunlara ba vurmakszn, onun sistemine hayat ve kuvvet veren, gelitii muhit ve artlar iinde idealini ortaya koymak ve deerlendirmek, yapt dnce hamlesinin nelere kar ve hangi artlar iinde vuku buldu unu gstermek ve onu geli tii fikir muhitine yerletirmek her eyden nce yap lmas gereken bir i tir. Aristo'yu bylece dnce ve mantk tarihinde yerine oturtmak lazmdr. Bu yaplmadka, btn ynleriyle bu ortaya konulmaplka, teebbsndeki orijinallii ve deeri mnakaa etmek, onu vmek kadar sulamak isabetli olmayacaktr. Insanln en az yirmibe otuz yzyldan beri fikri ve teknik kazanlar nn vcuda getir dii seviyeden bakarak, istisnasz her d nr hakknda yap labilecei gibi, yanl ve eksik olabilecek grleriyle btn btne de erden ve itibardan drmek de aksak bir zihniyetin belirtisi olaca ndan, biz bundan saknacaz.

kendi andan sonra gelen yzyllardaki tesirlerine ve bu tesirlerinin sebep ve neticelerinin incelenmesine ve tart lmasna burada asla girimiyece iz. Bu, ayr, geni ve ayn zamanda etin bir konudur. Yaln z onun bizce ehemmiyeti, bilhassa islam filozoflar vastasyle ve sayesinde
Aristo'nun

10

hiristiyan iskolastiine vcut vermesinden ziyade, veya bunun onunla bir yenilik kazanmasndan ok, ortaan dini ve mistik speklasyona a lan devrinde, onun otoritesi altnda rasyonel ve mant ki dncenin gelimesinde, bilhassa islam ilimve teolojisine, umumiyetle islam d ncesine u veya bu tavzda s zmasnda ve hatt zaman mza kadar kar gelinemez ve sarslmaz balca otorite olarak hkim olmas ndadr. Metafiziki Aristo kadar ve, belki ondan da daha fazla olarak, mant k Aristo, retim de byk bir rol oynayan, btn bir rasyonel d nceyi dolduran kyas mantkyle ve zaruriyi konu alan ilmiyle hakim bulunmaktad r. O, bu suretle uzun ve kkl bir tesir ve role sahip olmakla, slam-Trk dnrleri ve eserleri zerinde yap lacak her ara trmada hareket noktas ve anahtar vazifesi grecek olan, onun bu ilim ve mantk anlay olacaktr. amzn ilim ve mantk anlay ve lojistik cereyanlar nn anlalmasnda ve anlatlmasnda dahi onun incelenmesinin faydal olaca inkr olunamaz. Yzyllarca btn bir mnaka a ve tenkidin onun etrafnda dnp dolamas ve mtemadiyen alevlenmesi olay karsnda da konunun dnk ve bugnk ehemmiyeti aka belirmektedir. te bu bakmlardan, hepsinden nce, kozmolojisinden, fizi inden, psikolojisinden, biyolojisinden ve, nihayet, metafizi inden nce, btn bunlara temel tekil eden mantk ve ilim anlayyla Aristo'nun tetkikini tercih ettik.

11

AR STO
nun

ILIM VE MANTIK ANLAYII

ARSTO'DAN NCEKI DEVIR


Grek dncesi ve br dncelerle olan mnanasebetler.
Aristo'nun ilim ve mantk anlayn inceleye-

bilmek ve umumi evresi iinde de erlendirebilmek iin, onu vcut buldu u ve geli tii muhitin, artlarnn yan banda karakterini de her eyden nce ve k saca gzden geirmek zorunday z. Bu bizi her eyden nce grek d ncesinin balang ve karakteri zerinde durmaya sevk edecektir. Grek dncesini tarihi olu u ve ak iinde mahede ve mutalaa edecek olursak, byle bir dncenin srf greklere ait unsurlardan vcut bulmadn, esasen heterojen, ba langta temam yle mitik, srri ve sihri olan grek dnyas nda bir takm fikir akmlarnn, aslnda birbirlerine z t ve eliik dnce mahsullerinin birden bire belirmedi ini, bylece srf mevzii ve etnik bir mahiyeti olmadn grrz. Asl nda ok iptidai, aralarnda siyasi ve kltrel ba larn da bulunmad , ok defa her bakmdan birbirlerine has m topluluklar manzaras arz eden o zamanki Yunanistan ve evresindeki kavimlerin rasyonel d nce bakmndan ve ilmi 15

saylabilecek kaynaklardan, teorik ve pratik prensiplerden ve bulu lardan yoksun olduklar bir gerektir. Grek d ncesini yonya dncesine balamak alkanln bir yana brakarak, daha sonra grek dncesine de temel olacak olan yonya dncesine bir gz atacak olursak, esas rasyonel dncenin yonya kylarnda douunu mahade etmek hi de g olmaz. yonya'nn elverili corafi artlar iinde s k, uzun ve kolayca yap lan seyahatlere, ferdi veya kalabal k glere, o gnn kavimleraras dier mnasebetlerine sahne oldu u, teknik olduu kadar fikri bir tak m al-veri lerin yapld urak yerlerinden biri ve hatt ba lcas oldu u anlalacaktr. Bu bakmlardan ok byk ehemmiyet tayan bu o rafi blgede, hatt yak n adalarndan da nce, yonya kylarnda, br kavimlerin, br medeniyetlerin fertleriyle, tccar olarak, site vatandalna kabul edilsin veya edilmesin, gmen olarak, Kk Asya ilerine ve daha gerilere, Asya ve Afrika ktalarna gidip gelme, gelip gitmelerle sosyal, teknik ve fikri bir de imeye ahit olunmaktadr. Mesela, Fenike, M sr, Asur, Smer, ran ve Hint, hatt in kavimleri ve medeniyetleriyle, bunlar n trl fikri, dini, ticari ve teknik mahsulleriyle, inanlar ve ritleriyle, rf ve detleriyle temasa gelmi olmalar, onlara gtrebildikleri yan nda, daha ok eyler getirdikleri, ilk belli ba l dnrlerin aslen yabanc olarak yonya siteleri vatanda lna kabul edilen gmen veya seyyahlar n soylarndan olmalar gsterir ki bu k y sakinlerinin dier kavimlerden, yonya tesi ada ve blgelerden daha abuk ve daha eitli bir dnce zenginli i elde etmelerini izah etmek mmkndr. Tahlil ve tevsii mevzuumuz d nda olmakla beraber, bu trl temas ve mnasebet-

16

lerden sonra doulu kavimlere ait olup da daha nce bu ad geen blge kavimlerinde rastlanm yan bir cok rasyonel d nce mahsulu astronomik, matematik, hatt imik elementlerin varln isbat eden aratrmalar birbirini takip etmektedir. Bunlar n bir envanterini yapman n yeri buras olmad gibi, esasen btn ilim ve teknoloji tarihleri kadar d nce tarihleri de istisna say lmyacak misallerle doludur. Hem mekan, hem de zaman bak mndan, birbirlerine ok yakn da olsalar birbirlerinden ok farkl elementler, heterojen topluluklar manzaras arz eden greklerin dnya gr lerinde deime ve gelime, genileme ve yaylma temayl, rasyonel d nce ve bu mahiyette toplanm malzeme ve elementlerin terkip ve tahliline te ebbs, hep bu kavimleraras mnasebetlerin ve co rafi mhitin, bir tek kelime ile, elverili tabiat'in iinde doduunu sylemek, yunan "mucizesi" ni rasyonel d ncenin balvca artlarndan biri olan tahlil ve terkip kafkas nn gelime imkan bulunmasndan ba latmak, sosyal ve siyasi olduu kadar bu etraftan ak p gelen inan ve d nce ynlar ve bunlar aras nda fark edilen at mada bulmak gerekir. Esasen bu heterojen etnik yap nn byle bir ocukluk a zerinde fazla israra da lzum yoktur. Grek dncesinin ne oldu u hakkndaki hkm bu konuda otorite olan L. Robin'e brakmakla iktifa edeceiz; "Grek d ncesinin bu tasavvurlar, mitos (mythos) yani jenealojiyi ve ilahi ahsiyetlerin hayat niteliklerini anlatarak be eri olutan, fiillerden ve hareketlerden edinilmi hayaller vasytasyle eyann tabii mnasebetlerini ifade eden bir tak m rivayetler ekli altndayd". Bu mitoslarn ise "sosyolojik

17

veya animist hipotezlerine ba vurmaktan ok, bunu daha nce icra olunmakta olan bir din (culte) in ayin ve merasimlerinde mndemi bulunan s rr, kavranlabilir bir hale koymak ihtiyac ndan kt" da ileri srlmektedir. Kk sosyal gruplara bir takm mahalli din ve inan, bir o kadar da mitos e idi takabl etmekte oldu u kabul olundu una gre, bunlarn benzerlikleri ve ayr lklar zerinde ve sebeplerinin tahlilinde durmaks zn, denilebilir ki bir ok miller altnda, harpler, ekonomik, ba ta mubadele gibi mnasebetler, ferdi veya toplu gler ve daha bir ok sebepler, bu arada teknik ilerlemeler, her zaman ve her yerde oldu u zere, bu kk topluluklar arasndaki ayrlklar, hi deilse bazlarn ve uzun bir vaade ile kald rmaya yarasa bile, do u ve evre kavimleriyle olan benzeri e itli mnasebetlerin artmas ve sklamas ile de mitoslarda bir birli e doru gidi, bir basitle me ve birininkini brne kabul ettirmek yannda, ortalama bir zme de gidilmi , aralarndaki farklarn, uymazlklarn, baszlklarn giderilmesine allmtr. Bylece, bir "fizik mitolojinin doduuna ve dinlerin yannda rasyonel bir temaylde yeni bir bilginin belirmesine" ahit oluyoruz. Grek Dncesinin Dini ve Ahllti Karakteri. Umumiyetle kabul olunduu zere, grek dncesinin ve bu d nce mahsullerinin vasf ak bir ekilde mitik, dini ve ahlaki idi. Bir takm teogoni lere ve bunlardan ayr lamayan bir takm kozmogonilere rastlanmakla beraber, bunlar n hazrlayc, hatta, dtan gelen tesirlerle birlikte, zorlay c rolnn izahna pek girmeksizin, grek d ncesinin bu karakteri zerinde hemen ittifakla israr olunmaktad r. 18

Btn umumi hayat ve tabiat meselelerinin, zihnin tenkidi bir teemmlnn, rasyonel ve mant ki bir belli te ebbsn balamasndan nce, pek tabii olarak mitik ve srri inanlarla a klanp zld anlalmaktad r. Homeros ve Hesiodos dinleri, onlardan nceki ve kendilerinden de mlhem olduklar grek sitelerinin her birinin kabul ettikleri dinler, ve Asya dinleri, bir ksm inan ve pratikleriyle, bir sentezden ziyade, bir kar m halinde burada yer al yordu. Biz grek dinlerinin tahlilini ve te rihini konumuz dnda telakki etmekteyiz. Ancak, bunlar n bu fikri oluta, ahlaki kanaat ve mlhazalardan, sosyal, aristokratik gr lerden, ktmser hkmlerin, kat ve sert bir takm dstrlar halinde ve pek az bize kadar gelebilen baz manzumeler iinde rastlanan szlerden ibaret oldu u sylenebilir, ve bunlarn bazlar da Atina'l Solon'a ve Megara'l Teognis gibi dnrlere isnat edilmekte idi. Bunlarda rastlan lan dnceler zerinde durulmaya de er. " nsan olunun bandan geenleri, tecrbelerini ve neticelerini, hayatta rastlanan zorun ve iddetin tehlikelerini, itidalin zaruriliini anlatan hkmleri yan nda "Zeus'n her eye mutlak surette muktedir oldu unu, buna ra men ktln, hakszln, adaletsizli in her eye ustn geldiini" anlatan zgn, zgn oldu u kadar da isyankr grnen Teognis: "Daha kim bunlar grerek lmszlere sayg gsterir?" diyerek bir uur aln rneini vermekte, devrinin sosyal ve siyasi de imeleri yannda ve, bunlar dolaysyla da, dini deimelere yolu aan rasyonel d ncenin ve layk bir ahlak anlayna gemek abas na, pek tabii olarak da, halk teolojisinden uzakla ma ve syrlma arzusuna bir rnek vermektedir".

19

Bir taraftan da, Menk beleri ile tandmz, henz felsefe tarihilerinin, adlar zerinde dahi anlamadklar, kimi bilgisi ve tecrbesiyle, kimi hikmeti ve diyaneti ile, kimi zhd- takvas yle, kimi idaresi ve tedbiri ile, kimi iyilik ve adaleti ile, kimi seyahat ve grgsyle, ba arlaryla n yapm, balarnda daima iltifakla ad geen Milet'li Thales'in bulunduu yedi hakimi gryoruz. Bunlar n da bilgi ve ahlaki, temizlik ve fazileti, tedbir ve ba ary, grg ve terbeyi temsil eden ve, daha ziyade, tamamen birbirinden ayr, kendilerinin veya kendilerinden nceki isimsiz d nrlerin veya trl kavimlere ait halk hikmetlerinin bir tekrar olarak, ahlaki mahiyette baz dncelerini ifade ettikleri, memleket memleket dola arak yaydklar, btn bunlarla, hakikatn apak (vident-bedihi) oldu u; yahut ilahi bir varlk ve kayna a dayand mahiyetindki kanaat leriyle karlayoruz. Ahlki ve Kozmolojik Devir. Grek dncesinin filizlendi i bu devir Milattan nce VII-V. yzyllar arasna yerle tirilecek olursa, bu devir umumiyetle ahlaki ve kozmolojik devir diye adlandrlmaktadr. Hatt bunu, bir bak ma, Sofistler ve Sokrates'e kadar getirmek de kabildir. Siteler iinde ve siteler aras ndaki politik mcadelerle bir ok d nrlerin, hatt air olanlarnn bile, siteye bir nizam ve nizama da bir sreklilik vermek isteyen, bazan bunda ba arl da olan bir takm yasalaryle sosyal, politik ve ahlaki dncelere pek byk bir yer verdikleri grlmektedir. Girit'ten Atna'y slah iin getirilen, kozmolojisinden de to20

temler ve tabular devrine ait oldu u anlalan, an byk khinlerinden biri olan Epimenides'in siyasi ve ahlaki misyonu grek d ncesinin bu dini ve ahlaki karakterini anlatmakta byk bir mna tamaktadr. Bundan baka, bilhassa bir saflk ve temizlik vgs saylan ve bir ok airlerin ortak katklaryle vct bulduu umumiyetle kabul olunan orfizm (orphisme) in de tamamen "dini ve ahlaki bir ihtiyacn hem sosyal hem de ferdi bir elaborasyo nu neticesinde sa lanan bir cevabndan" baka bir ey olmad da belirtilmektedir. Esasen, elimezlik prensipinden yararalanarak yapt ilk mantk ihtildli yannda tanrnn bir tek olduunu, nesiz ve sonras z olduunu, domadn bir baka benzerinin de bulunmad n ileri srerek teolojik ihtildli'ni de yapan, Elea Okulunun kurucusu .Ksenofanes (Xenophanes)in; her eyin asln tekil eden Ate'in de, btn "oluunu kanun" ve dzenleyicisi Logos'a tabi oldu unu ilan eden Herakleitos'un; btn materyalist gr ne ramen Nus (zek) gibi bir unsuru her eyin temeline yerle tirien Anaksagoras (Anaxagoras) n da birer din islahatc s olduklarn belirtmek de yerinde olacakt r. Grek Dncesinin Natralist Balangc. Gereklerin dini ve ahlaki d nceleri yannda tabiat (fiziki) dnceleri yer almaktad r. Kendi dnda olup biten hadiseler ve bunlar n pek e itli bulunduu bir muhit grek d ncesini yava yava eya alemine, yaamlan reel leme ekmeye ba lamtr. Bunu da yine teogoni ve kozmogonilerine balamak denenebilir. Bundan, ba ka geni bir 21

ekilde, hatt yine iinde aslen Fenikeli olup Millet vatandalna kabul edilen gmen aileden Thales'le, sonraki nesilden daha bir ksm dnrleri ihtiva eden ve yonya Okulu adnn verilmesi mutat olan Fiziki (Physikoi) veya fiziyolog (Physiolokoi) lar birinci planda saymak gerekir. Her birinin Mem anlaym ayr ayr anlatmaya giri meksizin, denebilir ki bu d nrler kinat ve gerek Mem meselesini yeni batan, din ve dier kark inanlara kar deilse de, onlarn yan banda ele almay ve vaz' etmeyi d nmeye baladklarna ahit olmaktayz. Dnyann ve nesnelerin neden yap ldn, btn varlklarn ilk ve biricik sebeblerinin ne oldu unu, btn nesne ve varlklarn kendisineden vcuda gelip bir deime veya bir birle meden sonra, yine kendisine dnd veya dnece i ilk ve umumi cevher'in, z'n prensip veya unsur'un aratrlmasna ve tayinine almlardr. M. . V. yzyln ortalarna doru, ancak Tanrya mahsus bir bilgi olarak kabul edilen Hikmet (la sagesse-bilgelik) anlay ndan yava yava syrlarak, felsefi d ncenin konusu, hatt ba ka bir ynden bak lacak olursa, vazifesi, "realitenin, grnen lemin gerek varl nn ne oldu unu aratrmak ve anlatmak"tan ibaret oldu u kanaatiyle karlayoruz. Ba ka kavimlerin, ba ka medeniyetlerin kltrleriyle temas n artmas neticesinde, grek dnyasnn yeni dnr tipi filozof, din islahatc cl, hatt yeni din kuruculu u gibi misyonlar yannda, her eyin "knhn ve asl n" bilip ona gre hareket eden, bylece btn bilgi ve faz leti nefsinde toplayan hakim (le sage-bilge)i de olsa, insan fiil ve hareketlerine, btn bir aks yonuna taalluk eden konular "srlar"a ve ilhamlara sahip olan airler'le yasac ( ari')lara, yani kanun koyucu ve yap clarna 22

brak lmakla beraber, btn bir lem meselesini btnl iinde ele almak ba lam, btn mmkn zm yollarn muhayyilenin gc nisbetinde, denemiye girimi ve yeni yeni "zihni segze tlere" atlm grnmektedir. Bunda trl ve birbirinden farkl d nce, inan ve pratikler kadar bunlar n karlatrlmalarm n da gittike artan bir rol oynad aikrdr. Giriilen bu dogmatik amprizm ve bir nevi "sathi kozmolojik eklektizm" s nrlarn pek a amyordu. Felsefi d ncenin, verimli ve sistemli olabilmesi iin bu tarz d ncenin erevelerini k rp kmas gerekiyordu. Bu ise, daha sonra temas edece imiz gibi, balca ztlklarna ramen Sokrates ile Sofistlerin i birliiyle gerekle me yoluna girecektir. Art k grek dnyas, kendi iinde de bir entellektel reforma, bir ihtille gidecekti, bunda Met harpleri, demokrasi terbiyesi ve saire gibi faktrler yan nda daha bir ok tarihi, sosyal, politik, ekonomik, teknik sebep ve neticeler birbirini takip edecek, messir olacaklard . Dnlm dnce, dnce'nin e itli ve belki de byk lde eli ik dnce zerinde oldu u kadar dnen dnce zerinde de bizzat d ncenin ne olduu, kayna, snr, de eri ve konusuyla mnasebeti, bunlara ait bir sr meselenin zlmesi, yeni yeni meslelerin ortaya at lmas, varlk-yokluk, birlik-okluk, ayn lk-ayrlk, sonluluk-sonsuzluk, hareket-atalet, de ime-de imezlik, sreklilik-sreksizlik ve daha bunlara benzser bir ok meselelerle, bizzat dncenin, ilmin ve hakikat n mkn meseleleri cevap beklemek zere d nce alannda yer alaccaktr.

23

Mantki Dncenin Balamas. Mitik ve mitolojik d needen dini d nceye, dini dnceden felsefi d nceye geii belli snrlarla belirlemek mmkn olmamakla beraber, mitik dnncenin ilk felsefi d nce e itlerinde, hatt Sokrates sonras dnceler de de srp girtti ini grmek zor de ildir. Bunun yannda, nsan tanrlarla dolu bir alemde, hatt bu tanr larla dncelerini, duygu ve davranlarn, her e it iyi veya kt tutkular n uzun mddet payla makta devam etmitir; felsefi dnce uzun zamanlar dini d nceye bal kalm, felsefe bile do uu kadar gelimesini, sistematik yapsn, mantkan kuruluuna borlu kalmtr. Bylece, insann bu tanrlarla dolu lemdeki sergze tinde tek tanr fikrine ve inanc na ulaabilmesi bile yine mantkan temellendirme zarurutinin netiticesi olmaktan kalmamtr. Yukarda da bellirti imiz gibi, istillar, gler ve siteleraras eitli ilikiler, bir takm tarihi, sosyal, askeri, kltrel mnasebetler, inan, rf ve adet ayr lklar ve atmalar, tabiat hadiselerinin basit ve plak mahedesinden ok, dnce mahsullerinin birbirinden ayr lk ve de iiklii karsnda, elime, atma ve tutars zlklar nnde, en mhim mil olarak, zihnin kendi iktidar, tasavvurlarnn reelle uyu up uyumazl nnde, tutum ve davranlarnn tayinindeki pay zerinde kendi kendini inceleme konusu almas ve incelemeye koyulmas, bylece tenkidi bir d ncenin do mas lazm geliyordu. Ancak varlk'la gelip geici, duyulabilir realiteyi birbirinin ayn yapan, zde letiren, yalnz madde ve d olgular lemini tanmaya alan ve bunlar kendinin z konusu sayan dncede tabiat, 24

yerini insana brakyor ve bata Elea'llarn, sonra sofistlerin, hangi maksatla olursa olsun, gayretleriyle mantk! bir muhaza ba gsteriyor. Mant k bilgisi elde edilmeden mant k ameliyeleri yap lmasna ramen, do ru ve yanl'n ne suretle ve neye gre olaca hakknda herkesce muteber bir kaideler veya kriterler ortaya konulmadan, mmkn ve muhtemel her tlrl ameliyeye ba vuruluyor ve pragmatik bir hedef gdlyor ; ba ar, o an iin kandrc ve netice alc olsa bile, biricik gaye oluyor. Art k "dogmatik tabiatc ln yerini pheci bir hmanizm almaya" balyor. Fakat s rf madde alemi, srf tabiat zerinde d nmeyi esas i leri olarak kabul eden dnrlerin hareket noktalar birbirlerine benzer olsa da, gttkleri maksad n ve dtkleri yollarn baka baka olduu grlmektedir. Bylece, eri tikleri neticeler, yaptklar aklamalar ve koyduklar hal tarzlar bir ok ayrlklar ve z tlklar arz etmekten kalmamaktad r. te bunlar hep zihinleri kam lamakta, herkesce muteber kaide ve kriterler arama endiesine iterek, bir zihin ataletine srklemesi muhtemel ku kuculuktan d nceyi korumak ve kurtarmak gerekiyordu.
Grek Dncesinde Rastlamlan Baz Temeller.

Btn bu dncede, zaif, donuk ve bulan k mahedeler, bu mahehedelere dayanan sathi terkip ve kyaslamalar, indi a klamalar pek oktur. Bunlarn dayanaklar baz ortak, temel olmaya yarayan u ifadeler iinde hlasa edebilece imiz dncelerde vardr: 25

Hi bir varlk yokluktan kmaz. Her varln balang bir deime'den ibarettir. yleyse, her eyin aslnda tek ve ncesiz bir madde var. Her ey ondan kar, her ey ona dner.
Dogmatik karakteri a k bir ekilde muhafaza eden bu ortak d nce, yonya dncesinden bu lemi, btn varln ve olgular= tek bir prensip veya cevherle izaha kalkt , yukarda temas ettiimiz gibi, bu varlk veya olu lemini aklamada iptidai gelenekler veya kal ntlar olan bir takm nakil ve rivayetlerde de kar lald muhakkak surette grlr. Bunlar yan nda, tabii olarak, bir takm seme- dev irme (eklektik) fikir te ebbsleri ve hamleleri de m ahede olunmaktad r. Bunlar zerinde teferruat yle durmak elbette mmkndr. Ama bizi konumuzun dnda ok telere gtrece inden snrlamaya mecburuz. Tutarllk kaygs ve eli iklikten kurtulma abas gsteren baz filozoflar, her eyi idare eden bir gc arayan d nrlerden yine en ba ta, filozofumuz Aristo'nun da "akllar bozulmu insanlar arasnda Hakim olarak konu tuunu" syledii ve takdir ettii Anaksagoras gibi, eklektik olmasna ramen, atomcularla birlikte, ekilerin oklu unu, maddenin karkln ve belirsiz olu unu kabul eden, ama bu deimeler leminde grlen dzeni ve ahengi, sde, Milet'li fiziki veya tabiatilerden tamamiyle ayrlarak, madde ile de il, atomculardan da ayr larak tesadflerle de il, ancak lemden stn ve yce bir prensiple, akl veya zek denen bir gc ile, Nus (nous) la izah etmek isteyen ve bu zarureti duyan filozoflar gelecee k tutuyor ve bylece, "asl nda her ey karkt, zek (nus) geldi, her eyi dzenledi" hkm teki (moniste) veya oku (pluraliste) temayll 26

maddeci dnceye bir spiritalist gr le yeni bir ufuk aan byk filozoflar yeti mektedir. Elbette, bu yetmiyor, zihinlerde ba layan muhakeme ekzersisleri ve bilhassa tenkid ihtiya artyor, tenkid etme temayl gittike geli iyor. Gerek Varl k bir, tek, de imez ve haraketsiz, srekli ve paras z olduundan; buna kar lk, her eyin deitiinden, hi bir eyin ayn kalmadndan, "bir nehirde bir defa y kanlabileceinden, nk her an sular n akp gittiinden, insann her eyin ls olduunudan veya art k hakikat'n bir kuruntudan ibaret oldu undan, san (zan-doxa)n n yetersizliinden, hatt aldat clndan" v. b. bahsedenlerin birbirlerine kar olduklar bir ortamda bulunuyoruz. Artk iki farkl lem, iki farkl bilgi, biri teki (moniste), br oku (pluraliste) iki lem, iki bilgi, en az ndan maddeci veya ruhcu denebilecek iki zt prensip kar snda bulunuyoruz. Art k bir yanda duyulabilen (sensible), bir yanda da d nlebilen, zihinle kavranabilen (intelligible) iki lem ayr l ve ztl domu bulunuyor. Bunlarn birinin brnden daha gerek olu u dncesi yannda, birinin veya her ikisinin inkar da balyor. Zenon'un iddia ettii gibi, dncenin tutarllnn, gere in tutarllnn ls olmas meselesi Elea'llarla Fisagoras'clar arasnda bir tartma ve, binnetice, mhim bir ayrlk konusu olmakta. Bunlardan ba ka, deime, olu, okluk kavramlarn sokan, evrenlik de ime (lemobilisme universel) ve olu (le devenir) felsefi doktrinini kuran Herakleitosla; Varlk'n var ve tek olduunu, yok'un ve yokluk'un olmadn ileri srerek btn delilleri eli mezlik buluuna dayanan 27

varlk doktriniyle Parmenides arasndaki derin ayr lk ve ztla ra men, her ikisi de, hakikat'in mahiyet ve nitelii zerinde anla amamakla beraber, yine bir hakikat anlay iinde zihnin hakikati elde edebileceine yolu a yorlard . Doru dnce'den ok. hakikat' n varl veya yoklu u birinci planda yer al yordu. Birisi iin duyulabilen, reel ve hakiki; obr iin aksi oluyordu. Bunlarn bilgileri de bu anlaylara gre deiik mahiyette olacakt . Bylece Felsefenin balca konusu da bu mesele etrafinda dnp dolaacaktr. Artk bundan byle, dikkatler bu trl ayr lm kavramlara, bunlara, bunlar n karsnda olan zt kavramlara, bunlar uzlatrmada veya do rulamada ortaya kan zorluklara, gerekli ameliyelere evrilecektir.

pheye denler, inkarc lar ve tasdikiler btn gayretleriyle delillerini serd etmeyi, l (critere) lerini aray p bulmaya aba harcayacaklardr. Btn bu kutupla malar ortasnda, daha sonra, pheci ve inkarc larm, sofistlerin kar snda, bir kavram felsefesi; bir ara trma metoduyle, bir dnme pedagojisiyle, tarif ve tmevar m (istikra) yntemleriyle Sokrates'i; ayn izde bir fikir'ler nazariyesi, bir diyalektik analy ile Eflatun'u; analitik veya apodiktik'i ile Aristo'yu bulmamz mmkn olacaktr.
Daha ilerde zerinde duraca mz bilgi meselesi byk bir ehemmiyet kazanmakta, hakikat n varl ve mahiyeti kadar ilmin imkan zerindeki almalar artmaktad r. Bylece, bilgi'nin imkan ndan dncenin tahlili daha byk bir zaruretle 28

meydana kmakta; bilgi, d ncenin balca konusu olmaktadr. Bylece: ) Bir ve ok arasndaki elikilik zlemiyerek lemin birliinin, grdklerimizin oklu undan kmayan, bocalama halinden bir trl kurtulamayan bir bilgiden, hatt bir kuruntudan ba ka bir ey olmadn iddia eden; 2) Nesneleri olduu ve grdmz gibi gz nnde tutan, lemin bir yokluk ve varl k kar-olunu olduunu syliyerek mutlak surette ne hakikati, ne de hakikatn zdd olan yanl kabul edememekle "insanlarn zaaflar yle mtenasip baya ve duyulabilir Meme ait bir nevi bilgiyi kabul eden" d nce akmlar balyor. Ve bu akmlar soist dnceler iinde ifadesini buluyor ve kuvvetleniyor. Bylelikle, mantki dzendeki teemml ve mlahzalarm Elea'l larla Fisagoras'clar arasndaki ztlk ve mnakaelerin yukarda temas ve izah ettiimiz bu dncenin tutarllnn, gerek (reel) in tutarllnn ls, yani hakikat n ls olup olmayaca zerindeki d nce ve mlhazalardan baladn Arnold Reymond'la birlikte tekrar edebiliriz. Grek Dncesinin Hususiyetinin Daha Sonraki alara ait Olaca. Bu husustaki izahat ve tafsilat bir tarafa b rakarak, ksaca, Grek d ncesinin uzak, e itli ve muhtemel kaynak ve amillerine; bunlarla, bunlar n tesiriyle ayr ayr ynlerden ald muhtelif ekillere bizi ilgiliendiren taraflar yle iaret ettikten sonra, grek dncesinin ak ve seik bir dnceyi temsil 29

eden bir a n balangnda deil, bunun trl artlar iinde yakn veya uzak bir tak m dardan gelme dnce ve kltrlerin her alandaki tesirleriyle vcut bulageldi ini, gerekten grek d ncesinin gerek formasyonunun daha sonraki devirlere ait olduunu ifade eden gr kabul etmekteyiz. Grek d ncenin bizim denememize konu olan ve hareket noktalar mzdan birini tekil eden vas flarndan birinin ve ba ta gelenin "mant ken izah etmek ihtiya ve abas "nn, ok sonralar, ve Berr'in de tesbit ve beyan etti i zere, zihnin iki ayr ve mtaakp safhasndan gemesinden sonra meydana geldii dncesini benimsiyoruz. Birinci safha grek dnyasnn blnm ve birbiryle at malar halinde bulunan mitik ve majik, dini ve siyasi, sosyal ve ekonomik bln ler, ayrmlar ve atmalar iinde kaynat her trl birlikten yoksun bir safhadr. Ancak, co rafi muhitin btn imtiyazlarna ramen, yine do usundan ve Do u'dan gelen tesirlerle ayn dzenlerde tesirler ve bunal mlarla grek dnyas uzun yllar kendisine izafe edilecek geli melere mazhar olmayacakt r. Yalnz: Zihnin kendisini tabiatn karsna koyarak, etrafnda olup bitenleri, tabiat' anlamaya, a klamaya alt, nesnelerin ve olgularn oluunu izah edebilecek her gr ortaya atmay denedii kaba, baya bir ampizim veya natralizm safhas olarak belirtilen devir, henz btn grek d ncesini vasflandrmaktan da uzakt r. 2) Ferdi baka fertlerin veya baka cemiyetlerin karsna koyarak, insann kendisine ilgi duydu u muhtelif faaliyetlerinde kulland yol ve yntemleri tahlil konusu ald iyi yapmak, iyi konu mak, iyi d30

nmek istedii safhay beklemek gerekiyordu. Bu


safha srf grek d ncesinin te ekkl etmeye ba lad safha olarak gsterildi i takdirde ancak bundan sonrad r ki bir takm kriteryolojik ara trmalar zarureti d nceye ve ilme kendini btn a kllyle duyuruyor. Daha yukarda, ilk sahifelerimizde de belirtti imiz gibi, zihnin bizzat kendisini inceleme konusu olarak ald zaman, mantk hem dar, hem de epistemolojik , binnetice, kriteryolojik manada da kurulma yoluna girmi bulunuyor. Gerekte, umumi olarak, dnce tarihinde, mantk bilgisi deilse de, mantki ameliyelerin baz lar, dnce eserlerinden anla laca kadariyle, insanla birlikte, insan n fikri mahsullerinin bilinmeye baland zamanlardan bu yana, insanla do mu denebilirse de ve bir yandan bilhassa, Msr, Mezopotamya, Finike, bir yandan da, Iran, Hind ve in gibi Do u memleketlerinde, hi phe yok, uzun bir haz rlk ve olu hayat geiren ve kayana karanlk kalan d ncelerden; kendilerini hazrlayan saysz ihtiya ve zaruretlerden, ba arl veya ba arsz yine saysz aksiyonlardan,-en ibtidai, totemik, sihri (magique) tekniklerden, ve daha sonralar bilhassa, matematik ilimlerden nce matematik baz tatbikatn balamas ve hatt geli mesiyle vcut bulduu ve kurulduu umumiyetle sylenmi ise de, mantk uurunun ve mantki kriteryolojik mlhazalarn ancak insan n, iinde bulundu u saysz meselelerin ve ortas nda bulundu u artc eliikliklerin tesiri alt nda gittike artan bir alka ile kendi kendisini, kendi zihnini, kendi fikri mahsullerini ve aksiyonlarn tetkik konusu olarak ald zamandan ba latmak yerinde olur. nsanlarn "Sz

31

ve ifade demek oldu u kadar Mukakeme"de demek olan logos'u dier eylerden ayrmay ve her eyin stnde grmeye baladklar zaman bile, hatt onun hereyi dzenleyen de imez gc oldu unu ortaya atmalarna ramen, henz mantld dnme ihtiyac ve kaygs mevcuttur denemez. Fikir ve doktrince ok zengin tenevvlere sahip olmakla beraber ve belli ynlerden bir hayli e itli, ok defa z t ve eliikliklerle dolu olan tutarl veya tutarsz bir takm aklama ve zm ekillerinin ve yollarnn denendii kabul edilen grek d ncesi balanglariyle bizi daha fazla ilgilendirmeyecektir. Ancak, hlasa ederek, ba lca akmlar belirtelim: a) Btn bilginin konusu bir tabiat anlay na tahsis edip bulduklern sandklar ilk ve asl prensipe bir gc (iktidar) izafe eden "Hikmet'i fizik'ten ayrmayan" Thales ile onu takip edenler; b) Mistik ve asketik yu ruluu ile Say'lar, hakiki realite saymakla kalmayp her eyi onlardan karan, bu "say'lara birer ruhaniyet (spiritualit) ve ahlkiyet (moralit) izafe eden" ve lemi a klamada kullanan Fisagoras ile kendisini takip edenler; c) Alemi evrenlik bir de ime, daimi bir olu , balang ve sonu gelmeyen bir hareket iinde, mcerret bir prensiple a klamaya alan fizik'i ile, her eyin deitiini, ancak deime kanununun, btn deimeyi idare eden Logos'un deimediini ileri sren Herakleitos; d) Oluu ve hareketi inkr eden, biricik realite olarak ncesiz ve sonras z, kendi kendinin zdei, hareketsiz, var olan her eyi iine alan tek Varl k' iddia eden Parmenides ile kendini takip edenler; 32

e) Btn fiziki gr leri yannda, sonralar Sokrates'in hayranln kazanacak olan nus (zihin, zek) kavramiyle Anaksagoras; btn benzerlik ve ayrlklariyle, btn uzla ma veya atmalanyle bu tenevvn belli ba l ve byk apta rneklerini tekil ederler. Ancak unu da belirtmek gerekir ki Thales ve hemen kendisini takip edenlerin dahi, s rf tabiat felsefesiyle u ramasna ramen, grek kafas nn artk fizik aklamalarndan bile maddi (hylique) prensipler yannda hemen mcerret (soyut) kavramlara ihtiya duydu u, hatt ke fettii, ve her yeni filozofun koymak istedi i teoride bu trl mcerret kavramlardan baz larnn getirildi i, bazan bunlar n yerine tamamiyle yenilerini koydu u grlmektedir. Anaksimandros'un sonsuz'unu Anaksagoras'n zek'sn, Empedokles'in sevgi ve nefreti'ni, v.s. sayabiliriz. Bunlardan baka, varlk ve 'okluk, birlik ve fokluk, ayn lk ve ayrlk, v.s. gibi mantki dnceye gtrecek ba lca kavramlar sralayabiliriz. nceleme ve Tenkid Konular. Her sistem, o sistemi koyanlarca ve onu benimseyenlerce bir hakikatin veya bir hakikatler manzumesinin ifadesidir. Fakat zlecek mesele hep ayn kaldka bir mesele zerinde bunca fikir ayr l, bunca zm neden? Artk her ey tartma konusu oluyor. Demokrasinin kurulmas yle, kanunlar bile artk ilahi veya kudsi karakterini kaybetmeye, onlar da tartma konusu olmaya ba lyor. 33

Demokrasi, "belagati bir hkmet, bir idare etme sanati" olarak geli tirmekte; her sitenin kendi z hayat iinde yer alan ananevi otoritesi yerine y nlarn ihtraslarn tahrik etmekle ve i letmekle, sitenin vatanda larnn haklarn istimar etmekle becerikli hatipler gemektedir. Bu suretle belli kriterleri olan bir hakikat yerine, bir hakikat ilgisi yerine, bunun tam tersine ortaya at lm fikirlerin ve kanaatlerin okluundan ve bunlar aras ndaki atmalardan, ztlklarndan kuvvet alarak bir tenkid, bir doru gsterme ve do rulama, sdece kar sndakileri kandrma yolu'nu tutmak gerekmekte ve yetmektedir. Tam bir menfaat (utilitariste) ve pragmatik dzende, hatip hakikatten ziyade tamamyle be eri dzende, an, eref, n ve kazan pe indedir. Bylece dnce ve hakikat buhran , bunun neticesi olarak, bir kriter buhran balyor. Sofistik'in k. Bu birbirini elen gr lerin, gerek ilk kozrrolojik, gerek ahlaki karakter ta yan birci (moniste) veya oku (pluraliste), dinamist veya mekanist, gereki veya idealist sistemlerin pek dayan kl olmayan do matizmlerinin tasfiyesi icap ediyor, hatt sde ku kuculua deil, ayn zamanda hicili e srkleyen bir tepki hareketi bile ba lyor. Bu suretle sofistik, do uuna ve geli mesine her ynden elveri li bir muhiti buluyor. Bizzat Aristo'ya gre, gerekte, sofistler bu ruh halinin ne domasna ve te ekklne, ne de bu muhitin yaratlmasna sebep olmaktadrlar. Yalnz artan ve hatt de erinden mtemadiyen kaybeden bir gidile istismarden ba ka bir ey yapmadlar. 34

Aristo, sofisti "gerek olmayan, bir grnte

ilim'le para kazanan adam" diye tarif eder. Muhtelif ynlerden felsefi meselelerin o gnk zmlerinin tenkidleri, insan zihninin tahlilini ve bu tahlilin zaruriliini, kesin bilgi (certitude-yakin)nin ve filmin imknszln ileri srmeleriyle zihni, "kozmolojik ve natralist sahadan ekerek, insan kendi kendini tanmaya davet etmeleri bak mndan sofistlerin ve, bir grnte bilgi olmasna ramen, sofistiin hizmeti asla inkr olunamazsa da, "gemi fikir ve kanaatlerin, gemi doktrin ve sistemlerin ihtilflar ndan, tabiat hakkndaki bilginin sathili inden ve e itliliinden, baya mahede ve tahliller zerine dayanmas ndan istifade eden" bu oynak kafal dnrlerin Herakleitos'un mobilizmini, onun umumi deiirlik prensipini, Protagoras' n her eyin lsnn insan oldu unu ve ona gre de itii dncesini benimseyerek; ya da Elea'l larn (Parmenides, Zenon ve Gorgias) fikirlerini ancak mukaddemleriyle alarak; ama, ancak Zenon'da olduu gibi, hakikat'la gayg lanmadan, bir hakikat endi esi gtmeden metafizik'i bir retorik (rl torique), "sbjektif ve ferdi d nceyi bsbtn formel ve bir diyalektik haline soktuklar " grlyor. Sofistlerin onlarla m terek noktalar unlar olmaktad r: nsann hakikate eri emiyece i, bunun neticesi olarak, filmin imkns zl, dolaysyle dncenin, helehele doru dncenin, kesin bilginin olamayacadr. Onlarca m terek umumf ve zarud bir ilim yoktur. Ferdi kanaatler, san 'lar vardr. Buradan, daha sonra greceimiz zere, her trl itirazlar nlemek, ber taraf etmek, ve her tez'i ileri srmek veya m35

mdafaa etmek imkan ile Megara'l larn Eristik (Eristique)i dogacakt r. Burada Sofistlere dair bir ka sz sylemek belki faydal olacaktr: Sofistlerce yegane bilgi vas tas duyumlar (sensations) d r. Bilgi, duyular (sens) n verilerini aamaz, greli'dir, olas 'dr. Suyu misal olarak alalm; o, bir defa iildi mi, bir ba ka zaman iildiindeki tad vermez, vermeyebilir; ayn arap ayn zamanda veya ba ka baka zamanlarda iildii zaman baka baka ahslar tarafindan iildii vakit ayr ayr tadlar verir, verebilir; birine gre tatl olan, brne gre daha tatl veya buruk, hatt ac olabilir. yleyse, duyumlar ve verileri, insandan insana, bir zamandan brne de imektedir. Bundan dolay, Protagoras' n insan her eyin lsdr, sz bunu gayet iyi a klamaktadr. Sofistlerin ve bilhassa Protagoras' n duyumculuu (sensualisme) ve sbjektivizmi, bir ba ka tabirle, grecilii (relativisme) bu kadarc k hlasa olunduktan sonra, d nce tarihindeki yerleri ve de erleri belirtilerek denebilir ki, "onlar sade lem kar snda, yalnz olup bitenler zerinde teemmlde bulunan birer insan olmayp, ayn zamanda insanlarca ve insan zihni nnde bu lemin ne oldu u, ve netice olarak, "bilgimizin, her trl nesne ve olgu zerindeki bilgilerimizin elde edilmesinde kullan lan usul ve vastalarn mahiyeti, derece ve de eri zerinde teemmlde bulunan insanlar"d r. Bu suretle onlar n yaptklarn, dnceye getirdiklerini, kksnmek yle dursun, tarihi evresi iinde yerle tirerek incelemek gerekti ine inanyoruz. Ancak denememizin konusu ve hacmi dolaysyle, ilmi ve mantki ynden, yaplmaya deen tartma ve tenkidini ksa kesiyoruz. 36

Sofistlerin Nominalizmleri. Sofistler dilin, hele hele gndelik dilin, halka konuulan dilin ikircilliklerinden faydalanarak dilin bir nevi tahlilityle i e balarlar. Prensip olarak, mlphem ve eksik tariflerden ho lanr, onlar yakalamaya alrlar. Nominalist bir anlayla, kelime ve kavram birbirine kartrrlar, indi bir kurulu olduunu (Gratyle 384 e) ileri srerler. Tabiidir ki hkm te kil eden unsurlar kelime veya kavramlar olunca, hkmn imknszl ortaya konulacak, yani hkmden ve muhakemeden netice olarak bir hakikatin karlamayacan, kelimelerdeki bu bellilik ve vuzuh eksikliinden, pekinsizlikten, yakin (certitude) yokluundan dncede de bir pekinsizlik ksule gelece ini iddia ederler. Objektif hakikat olmay nca da, ancak ferdi zan ve kanaatlerin mevcut olaca n, ve bu suretle "kavramlar aras nda, kendilerini s nrlandracak bir sralann varlna lzum olmadn" sylerler. Buradan gryoruz ki sofistlerin kavram anlay ile ilmin inkr sm sk birbirine ba ldr. Bu, retorik'in icaplarna uygun bir adclk (nominalizme) olmakla beraber, yine mantk'n kmasna ve ilmin vcut bulmasna yardm edecek ve onlarn hazrlanmasna bir balang tekil edecektir. Sofistlerin bu retorik nominalizmleri, kelimelerle oynama san'ati yerine, bir az sonra grece imiz, Sokrates'in kavram felsefesi, ve hakikat mant geecektir. Art k "sana grnen eyler sana, bana grnen eyler bana ait" diyen ve hibir eyin ne do ruluunu ne de yanlln kabul etmeyen Protagoras'c anlay ; varln yokluunu, varsa bilinmesinin kabil olmad n, bilinse bile bakalarna intikalinin mmkn olmayaca n ileri sren Gorgias'c anlay, artk karlarnda kavram 37

felsefesini ve buna dayanan bir hak kat anlayn ve mantn bulacaktr. Her ne kadar Elea'l larn varln bir oluu ve deimezlii tezi ile Herakleitos'un evrenlik de ime (mobilisme universel) doktrini filmin imkns zl ve duyulabilir (sensible) bilginin de eri zerinde ayn neticede birle mi olsalar da, zerinde durulmas gereken, daha ok, Sofistlerin fikirleri olacakt r.

Aristo'nun Diyalektik'in kurucusu olarak kabul ettii Zenon, btn abasn duyulabilir grn ler iinde ancak elikilik ve samalk olduunu ortaya atmakta kullanr. te daha sonra phecilie (scepticizme-kukuculuk) en korkun ve tehlikeli silahlarn salayacak olan Elea'l larn bu Diyalektik'i olacak ve yerini Eristik'e brakacaktr. Burada yeri gelmi ken sylenebilir ki mekanist ve materyalist dogmatizmden bu phecilie gei aklanabilir ve artk mantki bir aklama bizi ilgilendirebilir.
lk dnrler, fizik Meme ait ara trmalarla ura tklarnda duyularn ve duyulabilir tecrbenin yetersizli inin anlalmasnda geikilmedi i grlr. Akla olan gvenleri tamamiyle sars lmamakla beraber, elde edilen neticelerin ayr lk ve hatt aykrlklar, hi phe yok, daha sonra gelen d nrleri kukuya sevk edecek, etraflar nda bulunan, kendilerini evreleyen lemden, varl k ve nesnelerden, gzleri nnde olup bitenlerden, hatt kendilerinden bile pheye d eceklerdi. Bylece. Sofistler Elea'llarn ve Herakleitos'un tezlerini, onlarn braktklar yerden, durakladklar zamandan ok ilerilere gtrmekle kalmad lar, yeni meseleler ve yeni zm ekileri ve deliller serd ederek ortaya ktlar. 38

Sofistlerin, ilmi ve kesin bilgi (yakin)yi inkrlar hitabet ve dolaysiyle mahkeme i lerine yaramas bakmndan, pratik bir gaye gderek kendilerini diyalektik ameliyelere, oyunlara srklemi tir. Muhatap veya rakiplerini her hangi nir i ve davada kazanmak indi esiyle artmak, bunaltmak, hi deilse, susturmak ve susmaya mecbur etmek ve her ne ekilde olursa olsun, gln bir hale d rmek suretiyle kazanlar n salamakla btn sofistiin roln ve maksadn ortaya koymu lard r. Bununla beraber, ister Protagoras, ister Gorgias olsun, belli ba l sofistlerin mantki endieye, sahip olduklar n, hatta ciddi bir mantk ii yaptklarn, mantn kuruluuna abaladklarn kabul etmek mmkn olsa bile, onlarn her tezi mdafaa etmek veya rtmek hususunda has mlarma kar kullandklar deliller ve tuttuklar yollar lisann ve zihnin tahliline dikkatleri ekmeye yardm ettii muhakkaktr ; bunu, bir bakma Sokrates'in rencilerini zaman n sofistlerine renci olarak yollamasyla da dorulamak mmkndr. Bu suretle de, dnce tarihilerinin benimsendi i bir gr olarak, Sokrates'in felsefede, felsefi d ncede yapt kabul edilen inklpla sofist hareket aras nda, bir prensip ve sistem birlii ve benzerli i deilse de, ayn ynde ortak bir abayla "madeci ve tabiat bir harekete kar bir i birlii" yaptklar anlalacaktr.
Sokrates.

Sokrates, fizikilerin ara trmalarnda pek ok zaman kaybetikleri, hakikate nesnelerin do rudan doruya bir incelemesi ile eri ilemeyece i (Phaidon 99 d) kanaatindedir. Sokrates'in esas fikri, ilmin konusunu iyice tarif edilmi kavramlarn tekil ettii dncesidir. Bu kav39

ramlar prensip olarak i e yararlar. yleyse, btn mesele, bunlar te kil etmek ve nesnelerin z'ne cevap verebilecek, bunu sa layacak "tarif"e ula abilmektir. Umum fikirler veya kavramlar , hkm ve istidlli, hatt ilmin imkan n red ve inkr eden Sofistik, bu bakmdan Sokrates'in anlayndan ve hareket noktasndan tamamiyle ayr bir mahiyet ta maktadr. stelik Sokrates'in tepkisini bile mucip olmutur. Bizi burada ilgilendirecek olan husus da bu olacaktr.

Sokrates uzun zaman ve ilk defa bilgi kayna olan zihnin haklarn tanmak ve tan tmak vazifzsini zerine alan balca d nrdr. Var olan , yok; yok olan, var; dogruyu, e ri, eriyi, doru; hakly, haksz; haksz, hakl gsterenlere kar dncenin kanunlann, prensiplerini koymak veya ke fetmek bunlara de il, bunlarn yani Sofistlerin hasmlarna dyordu. Bir taraftan, nesneler kar snda, bir taraftan da kendi kendisinin kar snda bulunan dncenin nesnelerle veya kendi kendisiyle uygunluk veya tutarllk halinde olmas , doru dncenin doru yntemlerini (proc6z16) tarif ederek sofistlerin "ba vurduklar mphemlikleri aydnlatmaya, kardklar zorluklar amaya yarayan" bir ilim, varlk hikmetini ve zarurili ini iddetle hissettiriyordu.
Bununla beraber, tarif ve ist kra doktrininin sahibi olarak Sokrates'de de, btn abalar na ramen, bugn mant k kelimesine verdiimiz manada, bir mantk nitelii aramak ve bulmak da mmkn deildir. Fakat o, umumi fikirler veya kavramlar yardmyle "bir ist krann icaplarna gre hkmler tertip edilebilece ini ve neticeler karlabileceini" 40

retmektedir. Bylece sarih bir ekilde bize zihnin umumi yntemlerinden birini a klamaktadr. Umumi fikirleri, kavramlar n mevcudiyetini ve bunlar aras ndaki bir takm ballklar" bir nominalizim vuruuyla ykan ve sbjektivizmleriyle ilmi ve pekinlii (certitude) inkr eden" sofistlerin kars nda nesnelerin ne oldu unu, mahiyetlerini bilmeyi iddia eden, gelip geii, duyulabilir bir lemle Varlk' zdetiren ve ancak tabiat olgular n tanyan Thales'den Demokritos'a kadar yonya fizikilerinden tamamiyle ayr ve ok farkl bir mahiyet arz eden doktriniyle, hatt bu trl fiziki gr leri ve dogmatik doktrinleri faydas z ve imkansz kabul eden Sokrates insani olan her eyi birinci planda incelemeyi tercih etti, bu ise d nce tarihinde ilk ve en mhim bir reform olarak gsterilmesi mutat olan byk hareketin ta kendisi idi. Sokrates'in Reformu.

Sokrates, ilmin konusunun deiik ferd ve gelip geen olgu de il, "kavramdan ba ka bir ey olmayan deimez, bir unsur," hep ayn kalan bir z oldu unu ileri srer. Ona gre, ilim, tek, filan veya falan cesareti, adaleti, v.s. tetkik etmez; o, btn cesur davran ve hareketlerde mndemi ve m terek olan, yani umumi olan , deimez kalan cesaret kavramn tetkik eder. te burada da Sokrates'in duyulabilir leme stn sayd ve duyulabilen bir lem kavram yerine d nlebilir, kavranabilir bir lem kavramn temelden benimsedi i aka grlr. Onun doktrinin temelinde bu d nlebilen Mem yer almaktad r. Bu suretle duyulabilen'le dnlebilen arasndaki eskiden beri devam edegelen ayr lk ve
41

aykrlk fikri de onunla yeni bir anlay ve aklk kazanacak ve d nlebilen'in stnl ynnde byk bir geli me devri ba layacaktr. Sokrates'in stikras.

Sokrates'in umumi fikirlere ne suretle eri ileceini veya onlarn ne tarzda te kil edileceini bilmek de faydaldr. nce, Aristo'nun da ahadetine gre, bunu gerekletirebilmek ancak, istikra (tmevarm) ve tarif ile mmkndr. stikrann, konumak ve htsusi rey ve kanatlerden, umumi fikirleri karmak zere koyduu diyalektik konu ma'nn : ) Urmmi ve gerekli mnakaa metodu olarak z t fikirleri reddetmek ve rtmek iin muhatap veya has mlarn kendi kendileriyle elimeye d rmekten ibaret olan menfi (olumsuz) veya ykc (istihza-ironie); 2) Hakikati amak ve kefetmek ve gzlerin nne sermekten ve "fikirleri do urtmaktan" ibaret olan, msbet (olumlu) veya yapc (maieutique) olmak zere iki grn , daha do rusu, iki safhas bulunmaktadr. Sokrates bu yolu tutmak suretiyle, hususi olgular n tahlilinden, filan veya falan cesaret, itidal, iyilik ve adalet olgularndan tmevarm ile tariflere ula may dnmtr. Bylece, Aristo'nun da dedii gibi, Sokrates istikrai sz (logos-kelarn) ve umumi tarifleri ortaya koyan ilk filozoftur. (NUtaphysique, XIII. 4.1o78 b 17).
Sokrates ve Sofistler.

Sokrates'in alemi aklamaktan kanmas, ne fizik ne de teolojik alanda kalmayarak daha ziyade insan ve ahlak meselelerini gz nnde tutmak suretiyle srf beeri sahada kalmas , insann takip edece i gaye42

lerin ara trlmas ile megul olmas, onun da sbjektif denilerek bir bak m kabullenmesi, yukarda da bir ka yerde temas etti imiz gibi, onun da bir sofist olarak davrand kanaatn do rulasa bile, bu onun br sofist d nrlerle ne kulland metot ne de gayesi ve varaca neticeler bak mndan pek kabule ayan grnmemektedir. Ne sofistlerle olan mnasebeti, ne de sofistlerin bilgiyi, kesin bilgiyi inkrda, hkm ve ilmin imkans zln gstermekte ileri srdkleri grlerin ifadesi olan, bilginin duyular n u veya bu insana gre, u veya bu zamana gre de iik mahsul oldu unu iddia eden sbjektivizmleriyle Sokrates'in sbjektivizmi ayn saylamaz. Sofistlerin doktrininde ilme hayat hakk tannmazken Sokrates'in doktrininde ilmi, hem de "umumi ve zaruri karakterde bir ilim "idealinin hakim oldu u, byle bir ilim kurmann veya yapman n imkanlarnn aratrld, bu ara trmann yollarnn denendii grlmektedir. Bununla beraber, Sokrates'in kendinden nceki ve ada fikir hareketleriyle ilgisiz ve ili iksiz olduu sylenemez. Hatt onun da ayn ahval ve artlar iinde yeti mi, fikirlerini byle bir muhit ortasnda gelitirmi olduu muhakkakt r. Ancak, Sokrates, felsefeyi "gkten yer'e indirmek"le, ba ta aksiyon ve ahlak meselesini birinci plana karm olmakla beraber bununla kalmam , ayn zamanda, iyi ve iyilik gibi, aksiyona ait kaidelrin var oldu unu ve bunlarn renilebilece ini ve faziletin ilenmesi iin ilmin gerekli oldu una, hele hi bir kimsenin bilerek kt olam yacana inanm olarak "fazilette saadetin, ilimde faziletin art olduunu ileri srmektedir, bunu retmeye al maktadr. 43

Halbuki yukarda szn etti imiz gibi, Protagoras kavram, hkm ve ilmi inkr eder, ama o da faziletin renilebilece ini kabul eder. Bylece m terek olarak ald klar kabul olunan meseleler dolaysyle m ahede etti imiz konu birlii, zmlerin farkl olmasna ra men, tabiat felsefelerine, lemin fiziki bilgisine kar aldklar inkarc tavr, hatt umumi olarak, diyalektik diye vas flandrlabilecek metot birlii onu sofistlere ne kadar yakla trsa da, onun umumi fikirler doktrini, hkmn ve ilmin imkan anlay onlarn gr lerinin tamamiyle karsnda yer alacakt r, nitekim almtr da. Bu byle olmakla beraber, kendisinin do rudan doruya halefi olacak olan Eflatun'un doktrini bir yana braklacak olursa, gerek diyalektiki olan ve daha sonralar phecilerin selefleri olacak olan Megara'llarn gerekcili i (rh,lisme), Sokrates'in ve Parmenides'in dncelerini kartrarak, "bir fikirle ba ka bir fikrin tasdikinin imkans zln ve bir btnlk ve birlik iinde bir ok yklemleri haiz sje tasarlanamayacam ; ayrca, fikirlerin varln kabul ederek bunlar aras ndaki mnasebet ve ba lantlarn olamayacan iddia eden bir takm fikir hareketleri elbette gzlerden kamayacakt r. Kpeksiler (kinikler) ve Sirenaikler hep bu fikir ak m iinde yarm-Sokratikler'den say lmaktadrlar. Aada bunlardan, bilhassa Antisthenes'ten bahsedecek, d ncelerini ksaca aklayacaz.

Aristo der ki: "Sokrates faziletleri bahis konusu eder. ve yeri geldike onlar btncl (klli-universel) olarak tarife al r; nesnelerin ne oldu unu aratrn Bu onun kyaslar vcda getirmeyi denemesidir. Kyas'n prensipi ise, nesnelerin ne oldu udur. Fa44

kat Sokrates btnclleri ve tarifleri ayr varlklar olarak kabul etmez. Onlar ayranlar, onlara fikir adn verenler, Eflatun'culard r (Wtaphysique, XIII. 4, o78 b 17). Bu suretle, Sokrates'in kavramlarn birbirlerine ballklarn, karlkl mnasebetlerini, cinsleri nevilere ayrmas, nevileri de cinslere irca etmek suretiyle "bir'den ok'a, ok'tan da bir'e gemek imkann" tandn ve bu imkan tanmakls da d nceye hayat hakk verildiini renmekyeyiz. Sofistlerin iddialarna gre, fikir'ler aras nda hi bir kesin mnasebet kurulamaz, hi bir tasdik veya inkr mmkn deildir; onlar bir ile ok arasndaki elimenin fikir ve hkm imkans z brakt n tekrarlarlar.

Sokrates kavramlarn teekkln, ilmin gayesi; istikra ve tarifi de ilmin metodu olarak ileri srer. Umurni fikrin ifade etti i umumi karakterlerin, hususi olgularn tahlili ile tayin edilece ini kabul eder. Her ne kadar E. Br6ier Sokrates'de esas, umumi fikirlerin tekili deil, insan anlamaktr" diyorsa da, bizce burada mhim olan Sokrates'in hususi cesaret fiillerinin her birinin ayr ayr tahliliyle bir fazilet olan cesaret kavramna tmevar m yoluyle ykselmi olmay bilmesi ve retmesidir. Netice yine insan n kendisini bilmek, Sokrates'in kendini bilmek ile k noktasyla balayan, sonunda kendisini bilmekten ibaret olan yar noktasyle k noktasnn birletii ana dnce olsa da, onun bunu gerekle tirmek iin gsterdi i mantki aba, ehem- miyet ve de erinden hi bir ey kaybetmez. Ama Sokrates'in daha ok ilgilendiren tarafi, bu tahlillerden itibaren, "ne kavram n birliini kavramn kendilerinden kt tek tek olgularn okluuna, ne de sjenin birli ini sjenin ta d yk45

lemlerin oklu una" kar koymamasdr. O, sje ve yklemleri, birbirleriyle mnasebetleri iinde tetkik konusu yapmaktad r. Esasen bu anlay la yapt felsefi i, hem a dalarndan ounun, hem de kendisinden sonra gelen bir ksm dnrlerin tenkidine urad. Hatt, yukarda syledi imiz gibi, umumiyetle kendisine nisbetleri muhafaza olunan yarm-sokratikler diye adlandrlan felsefe okullarinn Sokrates'in bu anlayna katlmadklar, bunda srar ettikleri grlmektedir. Bu husuta Antisthenes'in tezi, bu kar hareketi hlasa edecek mahiyette olduundan, ksaca a klanmasnda fayda vard r:
Antisthenes.

Antisthenes'in d ncesi iki noktada hlasa olunabilir: Umumi fikirin nefy ve inkn; 2) Btn ilmin, ilmi bilginin red ve inkn.

Anisthenes'e gre, bir hkmde bir sje, bir de yklemden mrekkep iki kavram birle tirilemez. nk her ikisi de ayr , ferdi ve hususi kavramlar dr. Kavramlar farkl olan iki ey hakknda, onlardan birinin br oldu u asla sylenemez. Netice olarak; her tarif bir imkns zlkla kar karyadr; tarif, hi bir zaman mmkn bile de ildir. Artk "insan iyidir" denemez ; "insan insand r "denebilir, yani sjenin yine kendisinden ba ka bir yklemi olamaz, sje ancak kendi kendisiyle tasdik olunabilir.
Var olan nesneler, ferdi varl klar; kavramlar da umumi dnme unsurlar olunca, bunlarn gerek (1-el) hi bir nesneye tekabul etmemesi lz m gelmektedir. Bu suretle, Antistenes insanlar grdn, 46

ama insanl, insanlk diye bir nesne grmedi ini, insanlk vasf ve karakterini grmedi ini iddia etmektedir. Bu anlay iinde, bu nominalizmi ile onun mnakagyi'de imkansz grd anlalr. nk iki kiinin birbirini elmesinin, rtmesinin de mmkn olamayaca na kanidir. "Ne nesnelerde, ne de duyumlarda umumilik olmad ndan umumiliin ancak kelimelerde oldu unu" ileri srmekle "gerek (reel) i bir bakasna ircai mmkn olmayan isimlerle ifade olunan bir ey" haline sokmak istedi i anlalr: Bir ey, yine kendisinin ayn 'dr. Asla bir yklem de olamaz, tek'dir, ferdrdir. O halde umumryi ifade eden ne bir kavram, ne de bir tarif mmkndr. Btn bu aklamadan anlalacaktr ki, ona gre, sde hkm deil, ayn zamanda mnaka e, yanl ve yanlma, eliiklik, v.b. de ortadan kalkm olacaktr. Bu tez gere ince, yarat lan byle bir zihni ataletin her trl d nme faaliyet ve hareketini imkans zlatrd aka grlecektir. yle ki: i) Muhataplarn, ayn eyi dnmeye mecbur olmalar yle birbiriyle mutab k olacaklarndan; ayr eyleri dnmeye mecbur kald klar takdirde de asla anla maya varamayacaklar ndan, mnaka a mmkn deildir; 2) Dnme, ancak var olan eyler zerinde olur, olmas gerekir. Halbuki yanlma, yok olan' dnme olunca, yan lma diye bir ey de olamaz. 3) z (l'essence) mrekkeptir. Byle olunca da, onu te kil eden ilk unsurlarn saylmas gerekir; ama tarif olunamayan terimlerde durup kalmak icap edece inden z'n yal n (simple) olu undan, bylelikle onun ancak neye benzedi i, veya benze47

dii ey syelenebile inden, tarif de mmkn olmayacaktr. (Wtaphysique, IV. 29. 1024 b 32; Wta., VII. 3 o43 b 24; Topiques, I. 9. 104 b 21).

Aristippos ve Sirenaikler.
Antisthenes'in bu hlsa olunan durumu, br yarm-sokratik denilen okullar n durumuna da yakndr. Sz gelimi, irenaikler, bilhassa Aristippos da ayni neticelere varmaktad r. Sirenaikler diyorlar ki: Duyumlar vard r, fakat bunlar vcuda getiren nesneler hakknda bir ey bilemeyiz. Hatt insanlarn duyumlarn da bilmeyiz; ayn eyler karsnda bulunan insanlarn aldklar duyumlar bile baka bakadr. nk ayr ayr ruh halleri iinde bulunmaktad rlar. Bunlardan anla lmaktadr ki onlarda sbjektivizm en u noktas na kmakta, duyu farklar, uur hali ayrlklar onlarn, en son tahlilde, tam bir nominalizme, neticede, ilmin inkrma kadar srklenmelerine sebep olacakt r.

Megaraltlar.
Bu arada Megara'l lara da yerlerini vermek uygun olacaktr. Her ne kadar belli denebilecek bir doktrinleri yoksa da, gerek yar m-sokratiklerden saylmalar, gerek sofistlere olan nisbetleri ynnden onlar da gzden geirmek, Aristo-ncesi devri anlamak iin faydas z saylamaz. Onlarn da btn gayretleri kavram felsefesine kar olarak hcmdan, onun tutarszln ileri srmekten ibarettir. Yapt klar da, kavram felsefesinin ortaya koydu u elimezlik prensipine dayanan bir mant k anlaynn neticelerinin, bir takm sofizmalarla, samaln ortaya koyma olacakt r. 48

Bylece, Megara'llar da, pek sathi bir tarzda, dncenin kendi kendini inkr etmek zorunda olduunu, ncllerden ziyade, hkm ve istidllde, neticenin samal n ortaya koymaya u raacaklardr. Sokrates'le ba layan Hareket. Az ok doktrinal farklarla, sofistlerle yar m-sokratiklerin umumi fikirler aras ndaki ba ve mnasebeti red etmeleri, bu yzden de hkm, tarifi ve her trl tasdik ve inkar , yanlmay, elimeyi inkarlar' karsnda dnmeyi ve d nme prensip ve kanunlarn imkann inkr etmeleriyle bir tepki, tenkidlerinin bir tenkidi olarak, bir ilmin, bir d nme bilgisi olan mantn haz rlanmasna, bu ynde duyulan bir ihtiyac n karlanmasna byk yardmda bulunduklarn teslim etmemek de mmkn de ildir. Bunlarn karsnda Sokrates'in tepkisini ve bu tepki ile ba layan Eflatun'un bir ilim ve metot anlay iinde diyalekti inin hazrlanmasn, daha sonra da, bir ilim ve metot doktrini olarak, Analitik veya Apodiktik'i bulacaz. lkin, Sokrates, hemen, sonra, talebesi Eflatun; daha sonra, onun da talebesi Aristo, grek dncesini sofistik'ten kurtarmak ve, art k, kavram bulup ortaya koymakla nesnelerin zne cevap veren tarif'e, bu suretle de isbatz ve gerek ilme ykselme yolunu amak iddiasiyle felsefi te ebbslerine girimiler ; sistemlerinde yer alan ve ok defa z t tezlere ra men, Sofistlere kar ortak bir abann halkalarn tekil etmek zere i birliinde bulunmu lardr. 49

Sokrates'in yapt iklp, nasl ki onun felsefeyi


gkten yere indirmesinde, ve insan' n bilgisi yapmasnda, bilgi de tabiat konusu yerine insan' , insann bilgisini, "kendini bilmesini" retmesinde ise, buna istikra ve tarif ile eri ilebileceini; bir eyin ne olduunu tayin ve tarif edebilmenin onu her ynyle, btn tenevvleriyle, ferdi ve hususi halleriyle mmkn olabilece ini; her eyden nce "gelip geen'le kalan'n ayrdn" yapmak gerekti ini ve bylece, btncl (universel) e ykselinebilmesinde olduunu ileri srmesinde, ve bilhasa bunu yapmaya teebbsnde ise; onun yapmak istedi i reform da ar ve sathi nominalzm hareketi iinde Kavram sdece dilde haz r bulan, kavrama ayr ve mstakil bir varlk isnat eden, onu tecrbeden ay ran, gerek (r&l)i d nlemez ve anlalamaz bir hale getirmeye alan sofistlerin tam aksine, kavram varlklarda, nesnelerde bulur ve onlardan ay rmaz, hatt denebilir ki kavram tecrbe ile kontrol eder. olgular n okluunu, kendilerini dnlebilir ve kavranabilir yapan birlikten ayrt etmez.
Eflatun.

te Sokrates'in eserini takip edecek olan talebesi Eflatun, sde hocas gibi aksiyon ve aldk alannda kalmyor, onun btn metot ve prensipleriyle ahlk konularna tatbik etti i kavram doktrinini daha da genileterek bir "kavramlar sistemiyle nesnelerin btnn aklamaya" te ebs ediyor. Onun bu teebbsde hareket noktas u olmaktadr : filmin konusu varlk'tr. Eflatun bu suretle eski ahlaki dnceler devrini, diyalektik tartmalar devrini kapayp yeni bir yol seerek, gerek (rel)i

50

dnlebilen'le zde kletiren fizik-tesi (rr taphysique) devri a yor; madem ki filmin konusu varlk'tr ; yleyse, var olan ey de onca dnlebilen'dir.

Eflatun'a gre ilim, realiteye, kavramlarla realite arasndaki rasyonel mnasebetlere taalluk eder. yleyse. nas l bir gidi ile bu mnasebetler kef olunabilir, sorusunu cevapland rmak gerekecektir. Mantk' hazrlayan, "oklu u birlie, yani tek tek btn insanlar Antisthenes'in daima inkr ettii "kendinden insan"a irca eden " kan diyalektik" (dialectique ascendante)i; "prensip birli inden neticelerin oklu una", cinsin birli inden nevi'lerin okluuna giden "inen diyalektik"(dialectiqur descedante) ile bunu temin etmek kabildir. Eflatun birincisi ile Fikir'lerin birli ini ifade eden tarif'e, ikincisi ile de fikir'in blmlerini tayin ve taksim'e dayanmaktadr. ite bu suretle, fikir'ler arasndaki mnasebetleri ortaya koyma, fikirler kar mn ayrmak ve ayklamakla diyalektikinin i i ve grevi meydana km oluyor. Bylece Eflatun diyalektiinin iki fonksiyonu belirmi bulunuyor. ) Kavramlarn teekkl (synagoge), yani tecrbenin oklu unu kavramlar birli ine irca etmek, (diairesis), yani cinsleri nevi'ler 2) Taksim halinde tahlil etmek. (Sophiste, 253 b ; Phaidon, 265 d). Kavram tayin iin nesnelerin ilinti'lerini deil, z' bilmek gerekir. yleyse kavram, "bir cinsi bir baka cinsten ay rt edecek, karakterlerini meydana koyarak, nesnelerin zn tayin etmek zorundad r.

51

En byk tehlike de kavramn sathi karakterleri zerinde durmaktan ibarettir. Kavram bir kere elde olununca, taksim, onun muhtelif blmlerini gsterecektir, cins'i nevi'lere ayracaktr. iinin ehli olmayan diyalektiki ise, cins'ten ferdi okluklara kamayacak, atlayamayacaktr. Bu itibarla, taksim'in iyi kullan lmas, yaplmas gerekir. nk diyalektikinin vazifesi "nevi'lerin metodik bir ekilde yaplan saym' ile bir cinsin alann tayin etmekten" iberettir. Bylece denilebilir ki taksimin btn kademelerini, fertlerin belirsiz okluunu buluncaya kadar, inmekten ibarettir. Ancak bunu yapmak suretiyledir ki "Fikir'ler aras ndaki mnasebetler, z tlklar ve tabiiyetler ke f olunabilir. yine bu suretledir ki d nceye hayat ve hareket verilebilir". Hkm, netice olarak, ilim bylelikle vcut bulur. meydana gelir. Taksim bize kavramlar n ayn veya ayr olup olmalarn, bir baka deyimle, karlkl mnasebetlerini gstermeye yarar. Bizi "en ferdi taayynler (Uterminations)i buluncaya kadar "ok umumiden az umumiye" kestirme ve dz bir yoldan gtrr.

Eflatun'da kavramlar aras nda bir takm mnasebetlerin mevcut oldu una dair bir ifade, hi phe yok, hkm imkan= ortaya koymaktad r. Eer bir ey bir baka eyle birlemezse, bir ba ka tabirle, hkm imkans z olursa, ne d nce, ne de sz (kel'am-logos) mmkndr.
"Dnce ile sz ayn eylerdir. Farklar u ki ruh'un kendi kendisi ile sessiz i diyalo una dnme (dianoia) denir; halbuki bir tak m seslerle, az yoluyla d nceden gelen eye de sz (logos) denir"

52

ve d nce'den anladnn da "cevap vererek, tasdik veya inkr edecek, nazar- itibara ald konular zerinde ruhun bizzat kendisine hitap etti i bir sz olduunu" (Thte, 189 e) anlamaktay z. Bu suretle, dnme, dncenin ifadesi olan sz gibi, kavramlar birletirmeye, tasdik veya inkr etmeye, bir tek kelime ile, hkmetmeye yarar.

Eflatun burada, daha yukarlarda grld zere, umumi fikirlerin varln kabul etmekle beraber, bunlarn aralarndaki her trl mnasebeti inkr eden, hi bir ey hakknda hi bir ey sylenemeyeceini ileri srerek "sz (logos) yok eden ve d ncenin hareketini durduran" Megara'l larn karsnda yer almakta, onlara kar koymaktadr. Bylece, esasl bir surette, kavramlar n birlemesinde mndemi olan sz' kabul etmekte, ve bir konu hakknda bir yklemin tasdik olnuabilece ini kabul etmekle de hkm mmkn klmaktadr. ,senet ve Se'ailles'la birlikte diyebiliriz ki : bylece, terimlerin birle mesi, sz'; fikirlerin birle mesi, dnceyi; sz'le dnce'nin birlemesi de hakiki realiteyi vcuda getiriyor. O halde, Eflatun:
) Bir yandan, ilme de imez ve devaml bir konu vermek; 2) Bir yandan da, bu fikirler aras nda dnmeyi mmkn klan mnasebetler kurmak suretiyle Sokrates'le balayan akm aka benimseyerek gelitirme yolundadr. eitlilik ve ayrlklarndan, hatt aykrlklarndan korkmayarak, filozoflar n dncelerinde ku kuculua doru giditen ziyade, bunlarda hakikat paylarn bulup, hatt, ksmen telifcilie ynelen 53

Eflatun'un" filmin konusunun dnlebilen (intelligible) olduunu, objektifle tirdii, dta ve deneme -st (transcendante) varl klar olarak kabul etti i fikir ve makul'n bizzat varl n kendisi olduunu" ileri srmesi, ve bylece, bilgi teorisinin bir metafizik, bir mantk haline gelmesine ba lca, hatt biricik mil oldu u umumiyetle kabul olunmaktadr. Eflatun, bilindii gibi, iki lem kabul eder. Bu onun felsefesinin temelinde yatan esas ayr m tekil eder: ) San (doxa) larn konusu olan duyulabilir (sensible = mahss) lem; 2) Gerek filmin (episteme) konusu olan d nlebilen (intelligible = makl) lem; bunlardan her birinin de iki e idi vardr: Bunlardan birincisi, iman (gnosis) ve itikat (pistis)i; ikincisi ise, muhakeme ve istidlal (dinanoia) ile srf akl veya akli sezgi (noesis)i ihtiva eder. Diskrsif dnce demek olan dianoia bir hipotezden hareket eder gibi bir fikrirden hareket eder. btn neticelerini tahkik eder, inceler. z i i, zihin yoluyla bir fikirden brne gemek'dir. Kendisinden hareket edilen fikrin karakteri, onu hi bir suretle ilgilendirmez. Ama akli sezgi (noesis)yi haz rlayan bunun kendisidir. Sezgi (noesis) ise, rasyonel ve yahn bir bilgi olup prensiplere eri ir. Dnlebilen (makl) lerin tema asna eriebilmek, ykselebilmek zere, muhakeme (dianoia) nin hipotezlerinden istifade eder; z konusu, yce prensip'tir.
nsann ii, gelip geici'den kalan'a, grn (olgu) den varlk'a, san (doxa=rey- zan) dan ilm'e gitmektir. Bu gidi ancak diyalektik bir yolla mmkndr. lkin, duyum, bilgimizin hareket noktas dr. Bylece diyalektiin ilk adm atlm olur. nsann hassas "duyumlarn okluundan hereket ederek rasyonel 54

bir birlik iinde toplanan eye girtmek suretiyle umumi olan kavramak" tr (Phaidros). Esasen, Eflatun, bu birlik anlay ile, btn fikirleri bu birlikte toplayacaktr. Bu birlii adlandrrken de, kendisine btn brlerinin kendisinden ktn kabul etti i Iyilik (le Bien) fikri diyecektir. Bunu kan diyalektik sa layacaktr. yleyse, Eflatun'a gre diyalektik, "mkemmeli (yetkin) arayan d ncenin kanunlar ndan baka bir ey de ildir". Bu byle olunca da, yetkinlik (perfection=kemal) olan Yce Iyilik fikir (Hayr- ala)i bulduu zaman, duracaktr; ba ka bir deyimle, bu diyalektik i, yliin ne oldu unu bilmekle, bu bilgiye ulamakla, ksacas, tarifle bitecektir. Bilindii zere, tarif bize nesnelerin "z" n vermektedir. nk: "tarif, nesnelerin ne oldu una cevap vermek" zorundadr (Phaidros, 265 d). Yukarda grd mz gibi, dncenin hayat ve hareketi, fikirler aras ndaki mnasebetlerin ke fine bal ve zlerinin karlkl katmalarn takip etmekten ibaret olunca, ilmin gayesi de bu mnasebetlerin, varl n bu kanunlarnn kefi olacaktr. Bu bakmdan, Eflatun'a gre, demek ki, metafizik ile diyalektik ayn eylerdir. Hlasa edilecek olursa, "felsefenin konusu, ahlaki konulardan s yrlarak, yeniden metafizik olmaya" ba lyor; bu konunun, a ka "varlk'n ve nesnelerin z' (ousia)" oldu u grlyor. Ama btn yeti ve glerimiz buna, bu ze eri mezler. nk duyumlar bir magaran n iinde ne varsa onlar ; magara iinde s rtlar magarann azna dnk bir durumda, bulunan bir insana d ardan

55

ieriye akseden glgelere benzeyen grntleri, grnleri bildirir. Dianoia ise "geometrik hakikatleri" retmektedir. Son basamakta s rf akl veya akl sezgi bulunmaktad r ki da bize nesnelerin zn, gerek varl klar, yani fikirleri, nihayet yce iyilii (Hayr- Ala) y kavratmaktad r. te bu bilgi bizim, insan olarak, be eri hayatmz n ii ve eseri olmayp gemi bir hayatn hatrlanmas (tahattur) nden ba ka bir ey deildir. Ruh, nesnelerinin asllarn, zn bunun iinde grr. Demek, Eflatun'a gre diyalektik, zn bilgisini temin eden bu Fikir'i elde etmeye muvaffak oluyor; bu suretle de diyalektik, felsefenin hem btncl (universel-klli) metodu, hem de btn bir felsefe; felsefenin, btn bir ilmin kendisi olmaktad r. Ksaca, bir kere daha belirterek diyebiliriz ki, gittike geli en bir tabiat (fiziki) ak mdan balayarak hmanist (sofistler) bir tenkid szgeinden geerek, ilmin imkann, kavramlarn kurulu unda ve bunlar aras ndaki mnasebetlerde arayarak d nceye hayat ve haklar verilirken, bylelikle bir "d nme tekni i" nin, bir "d nce sanati"nin do makta bulundu unu grm bulunuyoruz. Esasen maksadmz bu husustaki gr ve anlaylarn tenkidinden ziyade, bunlarn mmkn olduu kadar erh ve izahiyle nas l bir tekml gsterdi ini, mtaakp zamanlarda nasl bir ekil aldn, bilhassa esas inceleme konumuzu te kil eden Aristo'nun yapt iin mahiyet ve de erini belirtmektir.

56

ARSTO VE KATKISI Giri.


Fiziki, Fisagoras' ve Heraklitos'u, bir yandan da Elea'c ve sofist, ba lca akmlarn bazan ortasnda, bazan da yan banda Sokrates'le balayan bir hareketin geli tiini, ve Eflatun'la byk bir doktrine, bir sisteme do ru yneldiini grdmz kavram felsefesi'yle artk dnceye bir hayat ve hareket verildi ini, artk hkmn ve ilmin imkann inkr etmekle d ncenin ve netice olarak, hakikatin varlndan phe edenlerin kar snda ilmin konusunun ve gayesinin ne oldu unun tayinine do ru yol alndn yukarda grmtk. Bir yandan, duyulabilen nesnelerin kavran lamayaca iddia olunarak Elea'l larlarla, varlk ve yokluk dm bir trl zlememi ; bir yandan da, bilginin gerek olmayaca n, ayn bir insanda ve di er bir oklarnda bu bilginin e itli ve farkl olduunu, duyumlar n bilgi edinmekte yetersizli ini iddia edenlerle, art k, zihnin bu pek abuk geli mi mcadelesinde ak lclk adna bir mitsizlik belirtmi tir. Hkm, istidlal, ilim, bir kelime ile, d nce btn imkanlarn, bu trl bir durum, bir inkr durumu karsnda bulunmakla kaybetmek tehlikesine terk edilmitir. Sistemlerin e ya ve varl k meselelelerinde sonsuz anla amazlklar, e it eit ve karanlk grler iinde birbirinden ayr , hatta birbirine 57

aykr aklamalar ortaya atmalar , ve, bunlarn her ne bahasna olursa olsun, hele isbattan ziyade, kandrma yoluyle da olsa, mdafas nda israr olunmas insan zihnini altst etmi bulunuyordu. Buradan da bir takm tenkidler, yine bir tak m yeni gr ve aklamalarn doruluunu gstermek iin de bir takm denemeler yap lyor, baka denemelerle uzaktan veya yak ndan ilgili sistemler, yeni yeni doktirinler vcut buluyordu. Bunlar n eitlilik ve z tlklar arttka her birisinin yeniden sars lmakta devam etti i grlyor ve siyasi de i melerle birlikte, insan zihni de siyaset ve ahlak, ba ka bir de yimle, aksiyon konular na daha ok e iliyor, hatt ister istemez itiliyor ve ekiliyordu. Fakat btn bunlar n yannda hi gerilemeyen ve btn bu sistemler aras nda ola gelmekte olan eliiklik ve ztlklar karsnda, gelime, hatt kkleme imkanlar bulan matematik ilmi, varl n kabul ettirmi bulunuyordu. Fisagoras'clarla balayan matematiin geli mesi, felsefenin de geli mesinde, yani dncenin de hak ve hakikatlerini tan tmakta ve saydrmakta ok yararl oldu, hem de kesin denebilecek tesirler icra etmekten kalmad . Say 'y nesnelerin ve her eyin z olarak telakki eden Fisagoras'clarla, aritmetik ve geometriyi lemin a klanmas nda kullanmakla, kavram felsefesi yan nda matemati in byk katksna ve, bylece, kendi geli mesine de ahit oluyoruz. Akademiya's nn kapsna "Geometri bilmeyen buraya girmesin" diye yaz dran Eflatun bile bu bilgiyi, her retimin temelinde sayd n , ve umumi kltrn ve zihin terbiyesinin ta kendisi olarak kabullendii matematikle derinden ilgilendi ini ve itibar mevkiine oturttu unu grmekle kalmyor, 58

ayn zamanda, tartmas konumuz dnda olmakla beraber, baz felsefe tarihilerince ileri srld gibi, "felsefenin son eklinin Fisagoras' bir mahiyet aldn" bile syleyebiliriz. Daha do rusu, Fisagoras'c olmadan, Fisagoras'dan daha ilerilerde, dncenin, muhakemenin, istidllin, filmin varl n, hakikat'n imkann isbatlamada ondan pek ok yararlanaca m mahede ediyoruz. Aristo da bundan yararlananlardan biriydi. Halbuki Aristo btn felsefi gr lerin ve a klama teebbslerinin ortas nda kendisini "her eyi yerli yerine koymaya gelen "ki i olarak grmektedir. Kendisinden nceki fikir ve kanaatleri mukayese ederek, yararl olanlarn benimseyor, onlardan geni lde faydalmyor ve, nihayet, onlara kendi sistemi iinde yer verirken kendi sisteminin damgasn da vurmaktan kalmyor. Bunu Enriquh: kollektif bir almann sentezi, ferdi bir aban n meyvesi diye ifade etmektedir. Lise'nin kurucusu, yrycler (me aiye) okulunun ba olarak onun gayesi u idi:" Topyekn ilmi tedris etmek ve her eyi aklamak". Bylece, kendisinden nce hi grlmemi bir tarzda, o zamana kadar be eri bilginin her alannda, her konuda, bilinenlere vakf olduktan ba ka katklarda bulunmu ; ilk felsefe ya da teolojiden tutunuz da demir dvmeye, ava, mutba a, yzmeye, ata binmeye, v.b. konulara kadar bilgiler ve eserler vermi ; gznden hi bir ey kamam, retmek iin renmeyi asla ihmal etmemi, dikkat ve muhakemesini hi bir eyden esirgememi eine ok az rastlanan bir ara trc, ndir bir d nrle kar karya bulunuyoruz. 59

Her d nr gibi, o da, yetitii ve gelitii evrenin, ba ta bir hekim olan babas nn, felsefi ynden, bilhassa Eflatun'culuun, genliinin en ekici ve nl okulu Akademiya'n n tesirleri altnda kalm , fakat ilmi zihniyetin ba lca art olan tenkid kafas sayesinde, "Okul'un beyni" diye vas flanlandran hocas Eflatun'nun tesirlerinden syrlmakla kalmayarak, bir yandan zooloji ve biyoloji alan nda hayvanlarn, insanlarn, br yandan da sosyoloji ve politika alannda sitelerin hayat n tetkik etmi , bir ok zoolojik ve biyolojik incelemelere giri mi, bunlarn da bir ksmnn kaybolmasna ra men, mhim bir ksm bugne kadar ilmi de erini muhafaza etmi , bir takm eserler zaman mza kadar kalmtr. Biz burada bu eserlerinin geni bir tahlilini yapacak de iliz. Bunlar daha ziyade ilim ve felsefe, sosyal ve siyasi doktrinler tarihilerinin i i olacaktr; nitekim bu tahlilleri yapm bir ok ok ciddi eserler de mevcuttur. Son bir tahlille ve toplu bir gr ile, onun hkm, muhakeme ve dncenin imknn bulmakla, biz burada ilmi ne mahiyette anladn, onu bu anlaya gtren, kendisini br d nrlerden ayran ana fikir ve prensiplerin neler olduunu grmeye al acaz. Eflatun ve Aristo.

Aristo, Metafizik adl eserinin incelenmesiyle grlecektir ki Eflatun' dan "fikir'leri tamamiyle objektivletirmesinden "dolay, temelli bir ekilde ve onlar d lemde, nesnelerden nce, stn varl klar olarak kabul etmesiyle ayr lmaktadr. O, Eflatun'un ilmi, reel ve ferdi olgu ve nesnelerin d nda bir takm umumi ve mcerret bir varl klar leminde arad n60

dan tenkid etmektedir. nk, onca, ferdi ve husus varlklarn dnda Fikir'lerin varlnn isbat olunmas mmkn olamaz. stelik, bu bir bo grtr. Her ne kadar Aristo, Eflatun'un taksim metodunu da tenkid ederse de, kavramc lk yolunda yine de Sokrates'in ve Eflatun'un izini takip eder ve filmin konusunun kavram olduunu tereddtsz kabul eder. Kavramc olarak birleen bu dnrler deneme- tesi veya deneme-st veya deneme - d denebilecek (transcendance) gr ile kendi deneme - ii denilebilecek (immanence) gr ile birbirinden tamamiyle ayrldklarn biliyoruz. Sofistler ve Aristo.

Aristo'nun eserlerini toptan tahlilde ve esas konumuzu tekil eden mantk ve ilim anlaym izah ve tahlilinde, mantld bir ekilde ele alnmas gerekirse, her eyden nce, alt ciltten ibaret olan Organon'unun son cildi "Sfistlerin rtlmesi" ve, sonra bu ciltten nce gelen 5. ciltten, yani "Topikler" den balamak gerekir.
nk Aristo bunlarn birinde metotlu bir ekilde sofizmleri taksim ve tasn f ederek, paralojizmleri aklayarak, dncenin imkns zln iddia eden sofistlerin, sofistik anlay la kardklar zorluklar ; brnde de diyalektik d nceyi ve diyalektik nerme ve kyaslar geni bir tarzda ve derinligine incelemekte ve glkleri zmeye al maktadr. Ama btn eserlerinin ba lang veya hareket noktas olan, hatt, kronolojik olarak, ilk yaz ld idda olunan mant a dair eserlerini, klasik s ralan iinde gzden geirdi imiz zaman grece iz ki: bunlarn da hareket noktas n, "verbal ekillerin

61

tahlilini yapan ne kadar yetkin bir let olursa olsun, daima bir tak m ibhamlar ihtiva edece inden tahlil ve tenkidini muhtelif eserlerinde de yapt " lisann bnyesinden, d ncenin umumi ekillerinin ifadesini arad (Ketegoryalar) la, buna ba l olarak, baz ksmlarn Aristo'ya aidiyeti pheli olmakla beraber aristocu bir zihniyet iinde yaz ldnda Aristo' cularn ounlukta buluduklar , Organon'un ikinci cildi olup nerme'lerin incelendi i ( nerme-Peri Hermenias) tekil eder. Tmdengelimlik istidlli (R. dMuctif), ve onun nevi ve ekillerini sde tasnif etmekle kalmayp ayn zamanda ilk olarak tahlilini de yapt (Birinci Analitikler)le, isbattan, isbat ilimden bahsetti i (kinci Analitikler) le, yazarnn diyalektik karsnda tutumunu ve diyalektii nasl anladn tesbit etti i, hakikate benzeri, olagan' , ve olas'y da ele ald (Topikler); ve, nihayet, sofizmalar tasnif ve tahliliyle kalmayp sofistik muhakemeleri rtt (Sofistlerin rtlmesi) adl eserleri onun ilk ilim teorisiyeni olarak ba lca eserlerini tekil etmektedir. Bunlar daha ziyade akromatik (accromatique) eserlerinden olup daha sonralar Organon "aleti) ad alt nda toplanm ve yzyllar boyunca Bat'da olduu kadar, Do u'da da slam-Trk dnce hayatnda da temel mant k kitaplar olarak kalm veya bunlarn doktrinal esas n tekil etmitir. Her ne kadar baz larnn, Aristo'nun eserlerinin aslna uygunluu zerinde bir tak m itirazlar ve tenkidleri ve bu konuda bir tak m tartmalar olmu sa da, biz burada, umumiyetle kabul olundu u gibi, bu eserlerin asl na uygunluunu tartmakszn, hatt bunu konumuz d nda sayarak, bugnk 62

tenkidin tand ve tanttk"' ekilde bu eserlerin aristocu zihniyete uygunlu u bakmn tercih ederek, dorudan doruya esas iimiz olan Aristo'nun mantk ve ilim anlaym ele alaca z. Her ne kadar onun mant k'a ait eserleri bize bu anlay yeteri kadar a klarsa da, biz yine onun Metafizik'ine, Ruh'a, Fizik'e, biyoloji ve zoolojiye ve baka konulardaki ba ka eserlerine, hatt "Nikomakos'a ahlk" ile Rhetorik gibi kitaplarna da, gerektike, anlayn' teyit veya red eder mahiyette bulduduumuz her metne ba vurmaktan kalmayaca z. Mantk ve Analitik.

E. Boutroux'ya gre, logikos kelimesini de bugnk dilde yaayan bir ok ilmi ve felsefi terimler gibi, ortaya koyan ve kullanan yine Aristo olmusa da, gnmzdeki mant k manasnda veya buna pek yakn olarak, analitik kelimesini de onun kulland hemen hemen btn mant k tarihilerince paylalan bir kanaat olarak belirmektedir. Bunu byle bilmekle beraber, biz burada bu kelimeyi birbirinden ayrt etmeden ayn manada kullanmakta devam edece iz. Aristo'nun ilim ve mantk anlayna, ilimden ve
mantktan ne kastetti ine ve bunlarn sistemindeki yerine ve rolne dair ara trmalarmza giri mek iin, ilkin, Aristo'nun ilim tasnifini grmemizde fayda vardr. Elim tasnifi.

Aristo, ilimleri gayelerine, zihnin geli mesinin gerekle tii istikametlere, belli ba l ameliyeye gre tasnif eder (Metaf. IV ve V). Gerekte, ikili
63

veya l olmak zere iki ayr snflamas olduunu belirtebiliriz : (Metaf. E, I ve K; Top. I, VI ve VIII; Eth.a Nico. VI).

Aristo bu hususta pek vaz h olmamakla sulanmakla beraber, bu konuda mteakip sat rlarda ayrca duraca z. Aristo btn ilmi faaliyetleri planda, bakmak (theorein), hareket etmek (pratten) ve ibda etme ky ar atmak (poiein) olmak zere temel i te toplar. Birincisinden, insan hareket etmeksizin d nr; ikincisinde sevk ve idare etmesini gerekle tirir; ncsnde ise, bir eserin ortaya konmas iktidar kazanlr ve gsterilir. Bu suretle Aristo ilimleri snfta iktidar kazanlr ve gsterilir. Bu suretle Aristo ilimleri snfta toplanmakta ve bunlar uekilde sralamaktad r :
Teoretik veya speklatif ilimler; 2- Pratik ilimler veya aksiyon ilimleri; 3 Poetik ilimler veya bir eserin gerekle mesini gzeten ilimler. Bu byle belirtilmekle beraber, Aristo' nun bu tasnifini kesinlemi olarak saymak mmkn grnyor. Bazan bu tasnif ikili olarak ancak u ekilde ortaya konulmaktadr : Teoretik ilimler (ba lcas : metafizik),
2-

Pratik ilimler (ba lcas : ethik ve rhetorik).

Bu ikili ve l snflamalardaki karars zla a alarda temas edece iz. Biz daha nce l tasnifte yer alan ilimleri gzden geirmekte fayda mlhaza ediyoruz. Bininci kategoride bulunan ilimlerden balyalm. 64

a. Teoretik ilimler. Teoretik ilimler, konusu srf bilmek olan, veya bilmek iin bilmek olan, srf hakikatin ara trlmas ve bilinmesi olan Matematik'i, ve btn tabiat ilimleri ile psikolojiyi iine alan son olarak da daha sonra kendisine metafizik denilecek olan ilk felsefe'yi tekil etmektedir. b. Pratik ilimler. Pratik ilimler ferdi ve Itimai hayat n san'ati olarak ferd iin Ethik, aile iin Ekonomik, Site iin de Politika'y gstermektedir. c. Poetik ilimler. Poetik ilimler ise s rf poetik ile rhetorik'i ihtiva etmektedir. Mantk'n bu tasnifte yeri. Grlyor ki bu snflamalarda Aristo'nun ne Analitik dedii mantk, ne de san'nn bilgisi dedii diyelektik yer almaktad r. Bazlarnca, te'vil yoluyle, d nceyi sevk ve idare etmek san'at olan Mant k, aksiyon ilimlerine, baz larmca da, Diyalektik'e, dier baz lannca da, temamen ayr bir anlaya dayanarak, teoretik ilimlere dahil olmas gereken bir ilim olarak grlmektedir. Mantk'n Diyalektik'e girmesi, belli bir konusu olmayan, ve umumi olan diyalektii kullanarak, prensipler zerinde dnlebileceini kabul ederken, Aristo'nun "srf mantld yntemlerin kesin bilgi (yakin) yi elde etmeye, vermeye muktedir olmad klarm iddia eden ve bu iddiasna dayanarak, uygunluk halinde olmamakla beraber, Aristo burada mant k'la diyalek65

tik'i birbirinden ayrmakta, bunlardan birincisini, doru dncenin, brn ise olas dncenin bilgisi olarak deerlendirmektedir. O bize Analitik dedii Mantk'la, Diyalektik dedi i san'nn ve grn'n bilgisi aras ndaki ayrlklar uzun uzadya ve tekrar takrar a klar. Bunu aalarda grece iz. Fakat Mantk'n yukarda, ikili ve l diye ayrdmz snflarnalarda yer alan disiplinlerden birisi iinde yer almamasn da bu disiplinlerin her birinin ksa tahlilini yaptktan sonra aklmaya alm olacaz.

Aristo'nun bu snflamas, yukarda grld zere, gayelere gredir. Hatt baz iddialara bak lrsa, Aristo eserlerini yazarken bile, bu tasnifteki maksad gzetmitir. Eski a 'da kendisinden nce hi bir rne i olmayan bir dzen ve geni lik iinde grlen bu snflama o zaman mevcut bilgilerin durumuna da uygun grnmektedir.
limlerin Konular. limlerin sralanlarn gz nnde tutarak, en yce ilimler denilen ve byle saylan teoretik ilimlerden ba ta gelen Fizik olup ayr (spar.) olmakla beraber, hareketli olan varl klardan, z (la substance) den bahseder (Metaf., G. IV. 2). Biyoloji, kimya ve psikoloji buraya girmekte. Ruh, bedenin bir ekli (eidos) oldu undan Fizik'e dahil ise de, akl bu ilmin konusu iine girmez. Matematik, ayr (spar) olmakla beraber, belki de, maddeden ayr lmas kabil olmayan, ayn zamanda mteharrik de olmayan varlklar tetkik eder. lk felsefe'ye gelince, bu disiplin, ncesiz ve sonras z hem mteharrik olmayan hem de ayr (spar) varl , ya da z (essence) inceler. 66

Bu brlerine gre btncl (klli-universel) olmakla kalmaz, onlardan da ncedir, nceli i haizdir. Fizik'in Konusu. Fiziin konusu, hem hareket, hem de sknu haiz varlklarn incelenmesidir. Bunlar ise hem madde, hem ekildir. Aristo'ya gre reel varl n bu iki trl incelenmesi fizik iin mmkndr. Madde; unu veya bunu yapmann basit iktidar, deien eyin daimi sjesi, veya z (substance) dr.. Tohum'un nebat iin, bronz'un heykel iin oldu u gibi, bu basit, ama mhim bir imkn iinde tam olmayan bir varl ktr. Halbuki "nesne" nin nev'iyle zde letirilmesi suretiyle ekil (eidos) meydana gelir ki bu da "tamamlanm ve tayin edilmi bir varlktr". Bunlarn birinden brne gemek, hareket (kinesis) ile olar. Entelechia bu fiil ve iktidarn birlemesiyle vcut bulan yetkin bir varl ktr. Bunun neticesi olarak, fizik her ikisinin de ilmi olmaktad r; Bu byle olmakla beraber, fiziki belli bir madde kadar ekli de, mahiyeti de bilebilir ; T pk "hekimin sinirleri, demircinin de ekii tan d gibi". Burada fizik ile metafizik aras nda daha nceden yaplm bir ayrda rastladmz belirtmeye mecburuz. Ayrlm olan'n varlk tarz n ve z'n tayin etmek Fizik'in deil lk Felsefe'nin, Metafizik'in ii oldu unu belirtmektedir.
,

Matematik'in Konusu. Matematik'e gelince, ayr zler (essences spares) te kil etmekten uzak olarak, fizik'in konusundan, tecrit yoluyle, karlmaktadr. Akl iin yegane tatmin edici isbatlar veren ve fizik iin de ayr ca 67

ehemmiyeti inkr olunmayan biricik ilim olmakla, -hatt Eflatun gibi filozoflar kast ederek (Metaf. A.9. 99a 32), onlara gre Matematik'in btn bir felsefe, felsefenin t kendisi oldu unu sylemesine ramen, matematik'le pek u ramaz. Hocasnn bu yndeki temaylne kar bu yollu bir cephe ald bile iddia olunmakta ise de, makbul bir dayana grlmemektedir. Matemati in, umumiyetle, btn niceliklerden, astronomi, geometri ad altnda nicelik (kemmiyyet) in hususi cinslerden sz etti ini; bununla beraber, niceli in, nesnelerin z olmad n ileri srer. Metafizik'in Konusu. Fizik, realiteye mteall k bir ilim olarak anla lmaktadr. Bununla beraber, o, yine bir felsefedir. Ama lk felsefe olmayp ikinci Felsefe'dir, ilk Felsefe veya Metafizik'in yolu zerindedir. Metatizik ise "zilten, ilk realitenin ilmi" dir. yleyse, Metafizik, " ekil ve maddeden mrekkep olan tabiat " deil, " ekli, srf ekli" tetkik eder.

Aristo ilmin gayesini, ilim iin ilim olarak anlad ndan, bunun en yce ifadesinin de teoretik ilimlerde bulundu una; bunun neticesi olarak da, bu teoretik ilmin en ycesi olann n da lk Felsefe veya Metafizik oldu una kanidir.
Teoretik ilimler, konular "bilmek iin bilmek" olunca, hakikatin srf nazari (speklatif) bir ara trma= tekil ederler. Bilhassa burada Aristo en mcerret olan'a, ontolojik mahiyette, en reel olan'a gitmek suretiyle, ortaya metodik bir tasnif koymaya alr. Ba ta, Matematik'i, sonra fizik'i, en sona da lk Felsefe'yi, yani Metafizik' sralamas bu surette 68

izh olunabilir. Bylece ayn blmde mevcut ilimler arasnda bir hiyerar i saylacak olursa, bu en yce dereceyi, daha sonralar am'l Nikolaus'un fizik'in tesi manasna gelen (meta ta phsika) diye adlandrd lk Felsefe (Felsfe-i Ul'd)nin igal ettt i grlmektedir. Aristo'da (Metaf. A. 2. 982 a 3o) "bilmek iin bilmek" ; ite bu, bilinmesi kabil olan yce varlk'n, "bilinebilir yce realitenin ilmi"nin balca karakteridir. nk bilmek isteyen kimse, tercihan, yetkin olan ilmi seecektir. Bu demektir ki en ok bilinmesi kabil olan' n ilmini seecektir. Halbuki en yetkin olarak bilinmesi kabil olan, prensipler sebeplerdir. te bu prensiplerden ve sebeplerden ba hyarak br eyler bilinir stelik, Aristo prensipler ve sebepler, kendilerine tabi olan br eylerle malum olmazlar" der. O halde, Metafizik'in konusu "varlk olmas ynnden varlk" (to n e n) ve onun zlk (essentielzati) yklemlerinin incelenmesidir. Di er ilimlerin hi birisi "varlk olmas le varlk" umumi olarak inceley mez. Bunlar varln her hangi belli bir ksmn blerek alrlar, ancak matemetik ilimler de oldu u gibi, buna ait olarak blnen k smen zlk yklemini tetkik ederler. Ama, ilk prensipleri, en yce sebepleri arad mza gre de, bu prensiplerin ve sebeplerin, kendilerine ait olduklar her hangi bir realitenin zaruri olarak mevcut oldu unu da apa k belirtmek oldu u sonucuna varlr.

Aristo, btn varlk' "varlk olmastyle varl k" tetkik eden tek bir ilmin mevcut oldu unu, bunun da ancak ilk felsefe olacan, bu ilmin konusunun da
69

daima ilk olan eyden ibaret olup brlerinin buna tbi bulundu unu anlatr (Metaf., IV. 2). Varlim eitleri. Varlk'n, ilinti olmasiyle varlk, hakikat olmasyle varlk, kategorilerle, fiil ve gc halinde varl k olmak zere bir takm eitleri vardr (Metaf E. 2). Fakat ilinti olarak varl k'n hi bir ilmin, hi bir speklasyonun konusu olmad muhakkaktr. nk ilintinin ilmi yoktur (Metaf., E. 2). Hi bir teoretik, hi bir pratik ve poetik ilim ilinti ile u ramaz.

Aristo bu kanaatn belirtmek iin, geometri ile ura ann, ne ekillerin ilintilik (accidentel) yklemlerini, ne de ekiller aras ndaki farklar kaale almadn rnek olarak gstrir.
Sofistlere Kar . Ite burada sofistlere atar ve onlar n delillerinin ilintilere taalluk etti ini beyan eder. Sz gelimi: musikii ve gramerci aras nda bir ayrlk veya bir zdelik olup olmad meselesini inceledii diyalektik ara trmalarnda olduu gibi, ilinti "daima veya ok defa olmayan ey" olup burada ortak olan u kanaati belirtmek yerinde olacakt r; bu kavram temamiyle aristocu bir kavramd r. Halbuki, dier taraftan, her ilmin konusu" daimi ve ok defa olan"dr. Zihnin tabii' olan yry , daha ok bilinmesi kabil olandan ve daha a k eylerden, kendiliinden bilinmesi kabil ve daha ak eylere" tahlil yolu ile gitmektir.

Aristo, bylece, sofistlere kar en ak ekilde


kar koyar. 70

Diyalektikin Ayrd.

Aristo'nun kendisinden ncekilere ait d ncede bulduu noksanlardan biri, ilim ve konusunu, Diyalektik'ten ve konusundan ay rt edilmi olmasnada ifadesini bulur. O, btn eserlerinde olmakla beraber, batan baa Organon'unda, hele hele kinci Analitikler'inde, Topikler'de ve Sofistlerin rtlmesi'nde bu ayrt zerinde tekrar tekrar ve israrla durur.
Burada hemen belirtelim ki filozofumuzun hareket noktas nn temelinde bu ayrt yer almaktad r. O'na gre dayanlmas gereken esas udur (Topikler, I. oo b 18): ) Doru bilgi (aleth ve alethein) : Doru olan eyler, hakikatler vard r ki bunlar, yan lmaz, hataya dmez bir sezgi ile elde olunurlar. Ilim buradan ve bununla ba lar. 2) Otorite yoluyle bilgi (Endoxa): San konular vardr ki bunlar da Diyalektik'in sahas n tekil ederler. Her ne kadar bu tasnife yak n bir snflamay Parmenides'de de grmek mmknse de, bu filozofun yalnz sam (doxa-zan, re'y ve kanaat)y kabul edip brn red etmesi bak mndan Aristo tamamen farkl ve orijinal bir mahiyet arz eden bir tezle kar kmaktadr. Bu byle olmakla beraber, hemen burada Aristo'nun ilim ile diyalektik'i ayrt ederken, San (doxa) y, San'nn kendi konusu olduu Diyalektik'i hi bir suretle itibarden d rd anlalmaz. Ama, a ada grmeye al acamz vehile, onun ilim'le diyalektik'i ok defa birbirine kartrmaya kadar gidii, onun diyalektik'de de bir nevi ilmi anlay bulunduunu; hi de ilse, ilme 71

faydal olduunu kabul ettiini gsterir. Hatt prensiplerin ortaya konmas nda ve karlmasndaki roln belirterek, onun pek ok tenkid etti i sofistik'ten ve Eristik'ten tamamen ay rr ve daha stn bir mevkie ykseltir. Gerekte, Eflatun, Diyalektik'i "Felsefenin bir blm", hatt "felsefenin kendisi" yapt halde, Aristo onu bir ekzersiz mertebesine drr. Bununla beraber, yine felsefeye, ilme haz rlayc karakterde saymakta devam eder; ama onu, bir oklarnn sand gibi, ikinci bir Mantk olarak kabul etmez. Bu byle olmakla beraber, bu da, daha sonra greceimiz zere, Aristo'nun Diyalektik anlay deildir. Ona verdi i daha baka deiik manalar ve mertebeler de vard r. Onca, ilmi bir kesin bilgi (yakin-certitude) ye taalluk ve dellet etmez. nk o, bizzat e yay deil, eya hakknda insanlarn s a n 'larn kaale almaktad r. Esasen bu noktada da Aristo'nun Eflatun'u tenkid ettii balca konulardan birini daha bulmaktayz (Metaf., A. I. ro69 a 26).

Aristo'ya gre bilgi, "objektif ekillerinin sahih tasavvurlar olduundan" (Ruh'a dair, III, 7 ve 8, kinci Anal., I, 19. b), nesneleri "s rf soyut ve bo bir tarzda grmekten ibaret olan" bu diyalektik'e atar.
Diyalektik'i ilk icat eden Zenon da olsa, urasn aklamak gerekir ki Aristo'nun att Diyalektik, hi bir ayrt gzetmeksizin, kendinden nceki diyalektik olup, ilkin, diyalog ve tart ma metodu olarak anlalmaktadr. Kendisi de bu diyalektik mnakaa metodunu bahis konusu etmekte ve ka72

bullenmekte ise de, onu ancak Analitik tatmin etmektedir.

Eflatun diyalektiinin z gayesi, ruhu Fikir'lere, hakiki varlklara do ru gtrmektedir. Felsefe, prensiplerin ilmi olduuna gre, diyalektik'in gayesi de prensiplerin ara trlmas olduundan, felsefenin metodu olmas gerekir; ksaca, diyalektik, "felsefenin metodu"dur. Halbuki Aristo, ilmi bir takm hakikat prensiplerine ba l veya muallak bir tak m kyas ve isbatlardan yap lm bir bilgi saydndan, onun sde di y ale k tik'ten stnln deil, ayn zamanda ondan ayr prensiplere dayandn da ileri srer.
Diyalektik. Diyalektik'in konusu, olas (muhtemel olan) veya olaslklar'dr. Bu (Top. oo b) diyalektik nermelerin ekli ve u san'nn btn dereceleriyle: ) Umumiyetle, veya hi de ilse, hakimler (sages) tarafindan kabul olunan nerme, ncl (protasis); 2) Hakimler veya halk aras ndaki, ya da sadece hakimler aras ndaki sanlar ayrl (Problema); 3) Mevcut sanlara kar, baz hakimlerin paradoksal tasdikleri, hakimlerin otoritesi veya byk saynn, halkn veya halk o unlu unun samlar zerine dayanan veya kurulan (thesis) dir. Bunlarn ortak karakterleri istintaki olmal dr. Olas (Muhtemel). Diyalektik, olas (muhtemel) nn mant olduuna gre, yleyse, olas nedir? Olas , "imdiye kadar ve henz apodiktik bir ekilde tasdik ve isbat 73

olunamayan"dr. "Olaslar btn insanlar n, veya onlar aras ndan bir o unlu un, veya hakimlerin, bunlarn da ya hepsinin veya bir o unun, ya da en sz geenlerinin, veya nl ki ilerin kabul ettii" sanlardr (Top. I, - oo b).
Eristik.

Bundan ba ka bir de Eristik vard r ki bu, olas grnen, ama hakikatte olas olmayan san lardan hareket eden bir e it kyas (syllogisme) dar. Yahut, grnte, ancak grn te muhtemel grnen sanlardan netice karan bir k yas'dr (Top. I .1, I oo b 24). Bylece, bunlarn da birbirinden ayrt edilmesi gerekmektedir. Her ne kadar Aristo bunlar aka kyas'tan farkl istidlller diye s ralarsa da, k yas gerekte netice veren bir istidlal olup eristik bir k yas mahiyetini haiz de ildir; o ancak grnte netice verir, veya netice verir gibi grnr. Asl nda hi te yle deildir; o, hi bir doru netice karmaz. (Top. o i b) ; realiteyi de il, grn takip eden bu e it sofistik delillerin gayesi dier ksm rtr gibi grnerek hasmnn hata yapt n gstermek onu paradoksa zorlamak ve ona yanl bir ifade ve beyan kullandrmak, ayn bir eyi ba ka ekillerde tekrarlatmaktan (Sofistlerin rtlmesi, 3, 165) ibarettir. Btn Eristik ve Sofistik'in tekni i de buradad r.
San (Doxa).

Diyalektik5in anlalmas, sam'n n anlalmasna baldr. San (doxa) Parmenides' de "adatc grnler bilgisi" olarak tarif edilmekte; Gorgias'da "zaruri olarak yanl olmayan, ama esasl bir 74

surette duraks z" telakki olunmakta; Aristo'da ise "itikat ve akli bir kan (inan) "manas na gelmektedir. Bunu daha iyi anlamak zere Aristo'nun manta ait eserinin, sadece Analitikler'i deil; yine Organon adl eserinin bir blm olan Topikler'i tahlil etmek gerekir. Bu eserde mnaka a sanat incelenmekte, kar da bulunan sorguya ekip cevap vermek, makul bir tezi mdafaa edip z t sanlar arasnda hareket etmek, bir otoriteyi mdafaa etmek, bir olas 'y, bir hakikate benzeri tutmak, desteklemek ve pekle tirmek retilmektedir. Sahas : olas (muhtemel) ve mmkn olan'dr. Halbuki Analitikler'in sahas, "reel'in bilgisi" dir. Birisi bir "delil ve rtme" sanat ; br ise "gere in, hakikatn sanat" dr.

Mantk ve lk Felsefe.
Bu bakmdandr ki hakikat sanat nn temeli, zc (substantialiste) metafiziktir. Mant k yntemleri, (proc&Ms), bylece, ontolojik sahada zihne hareket imkann veren metotlar tayin ederler. Fakat fikirlerin birlemesini veya ayrlmasn husule getiren bu mantki yntemler de ildir. Onlar zler'in ve bunlar arasndaki mnasebetlerin aratrlmas kendi konusu olan lk Felsefe'den almaya mecburdur. te burada Mantk ve Metafizik'in ilgisini ve yine burada Mantk'n srf formal olmadna bir defa daha temas etmemiz gerekmektedir. Zihnin do ru ilemesini sa layan kaideleri koyan Mantk, realitenin kanunlarn yalnzca ortaya karan, veya onlar isbat eden Metafizik'ten ayr bir disiplindir. Mantk, "idealistlerin sand gibi, srf, biz atihi zihne deil ferdi zihne taalluk" eder. Reel'i bilen bu zihni, hatadan ve yan lmaktan korumak, kurtarmak
,

75

lzmdr. Bu i iin de "reelin kanunlann bilmek" gerekir. Bu suretle Mant k da hareket noktas n, Aristo'ya gre, ancak Metafizik'ten almak zorundad r. Buna karlk, Aristo, diyalektik'in alann ok geni tutmaktadr. (Top., I, I. 6o a 8) : "Bu kitabn maksad, ortaya at lm her mesele hakk nda bizi olas ncllerden hareket ederek, deliller ortaya koymaya gl klacak ve bir delil ortaya at p mdafaa etti imizde, kendi kendimizi elebilecek bir ey sylemekten bizi men'edebilecek bir gcte bir usul bulmaktan ibarettir" diye d ncesini aklamaktadr. Diyalektik'in gayesi. Diyalektik, trl kullan lyla, hakikatin aratrlmasna ve nakline hizmet eder (Top., I. 2. io a 25): ) Temrin olarak: Gndelik faliyette ve felsefi ilimlerde, ortaya konulan her hangi bir metodu kolayca incelemek iin bir idman; d nen zihni altrmak ve iletmek; 2) Konumalarda: Muhataplar mza, kendi z fikir ve kanaatlerimizden hareket ederek, bizim gzmze arpan ayk rlklar bir tarafa itmek ve bunlar karmzdakilerin kendilerine retmek. 3) Felsefi bir ilim olarak: Z t ve makl iki kanaatn karsnda bulunma (Top., VI, 6. 145 b 17) demek olan aporiler (aporia) vaz'etmek ve ilimlerin ilk prensiplerine mteall k hususlarda, felsefeye yardmc olmak. Ancak, bu nc halde, Diyalektik, ilim ad na lyk olabilir. Bunu baz yazarlar, daha yukar da 76

Aristo'nun diyalektik konusunda ona verdii temel anlam karsnda, bu tavizini bir elikiklik olarak belirtirlerse de bu husus di er metinlerin a kl karsnda bir kalem kar mas da saylabilir diyenler de vardr. Aporiler. Aporiler'in ortaya konmas Aristo'da mhim bir yer tutar ve mhim bir de er tar. nk her ilmi aklamaya bir apori (aporia - mesele) ile ba lamak gerektii anlalmaktadr (Meta., B. I, 995 a 24). Aristo pasajda, "arad mz ilmin menfaati erivesi iinde, bu nce mnaka esi gereken meselelerin tahkikinden balamamzn zaruri oldu undan" z etmektedir. Baz filozoflarn bizimkilerden farkl olarak doktrinlerini te rih ettikleri noktalarda, ve bundan da ayr olarak, unutulmu bulunabilecek baz noktalar unlardr, demelidir. O halde bir m kln hal olunmas , zlmesi istendii zaman onu zenerek, dikkatle amak iyi olur. nk d ncenin gelecekteki, rahatl, huzuru, nce, bu mevcut zorluklar n zlmesini gerektirir. Bir d m kendini tanmadan, grmeden zmek mmkn de ildir. Zihnin taklp kalmas da mkllerle karlamas da bizim d ncelerimizin konusu iin bu d m ortaya koyar, aikr klar. Gerekte "m klta maruz kalmak", dnce iin "zincire vurulmu bir adamn haline" benzer. Dnce de bu adamdan daha ileri gidemez. Bundan dolay, mkller nceden yoklanmal dr. Ayn zamanda, meseleyi vaz'etmeksizin aramak, "nereye gidilece ini bilmeksizin yrmek" gibidir. Bu, "belki bir zamanda, aran lan eyin bulunup bulunamad n bilmemeye kendisini maruz brakmaktad r" diyen Aristo'nun bu aporilerin 77

konulmasna byk bir yer ve de er vermekte oldu u, bilhassa Diyalektik'i bu konuda bir ilim de il de bir metot, ilmi bir metot derecesine kard grlr. Aslnda, kendisi de eserlerinin bir o unda bunu yapmtr. Bu bakmdan, d nce tarihinde, kendisine bir diyalektik'i diye bakld da olmutur. Fakat onun, "san'nn bilgisi" diye adlandrd ve gere in aratrlmasnda ve bilinmesinde kar koydu u diyalektik'ten ve diyalektiki'lerden yana olmad muhakkaktr. Diyalektik'in tahlili. Bizim bu konu zerinde durmakl mz gerektiren nokta, yine Top., I'de tekrarlanan "Olas (muhtemel) ncllerden netice karan kyas, diyalektik'tir" eklindeki tarifi ve bunun tahlilidir. Sokrates'in "iyi bir tarzda sorguya ekmek ve cevap vermek" sanati olarak kabul etti i ve felsefenin bir metodu olarak vcut bulan Diyalektik'i ile; Eflatun'un "cevap vereni az ok, san lar arasndan ruhta izi kalan ncesiz-sonras z Fikir'lerin ke fine gtren ve bir hatrlama vastas olan" (hatrlama teorisi) diyaletik'i, aslnda birbirinin ayn dr, ekil bakmndan da daima bir diyalog sanatidir. Aristo'nun diyalektik'i ise; kh Zenon'un koyduu ve kulland ekilde grerek, tenkidini yaprt ve sulad, kh faydalar n kabullendi i diyalektik kendince hakikatin bilgisi olarak sayd Apo diktik' in ve An alitik'in zdddr, yani isba t filmin tamamiyle z dddr. Esasen, Elea'l larn diyalektik'i gere e benzerlik ve yak nlk, olasl konu olarak alan bir tart ma metodudur ki ancak olas nermeler ve mmkn ncller zerine dayanmak zorundadrlar. 78

Yukarda temas etti imiz gibi, ilk yonya dnrlerinin, yonya fizikilerinin Hylernorphismeleri, duyularn elimeleri, ne srlen a klama ekillerinin gere e uymazl, tutarszl ve bir ok zihinleri tatmin edemezlii yznden daha sa lam, daha tutarl ; "ferdi duyum ve tenevvlerinin stnde bir temele dayanan bir a klamann, bir dnya anlay nn" zarurili ini sezmilerdi. te bu zamandad r ki Elea Okulu (Parmenides, Zenon) nun duyularn ehadetinden ziyade, daha mantld ve bilhassa meta izik bir kavram olan Varlk kavram zerine realiteyi kurmaya ve dayand rmaya altklar grlmektedir. Parmenides'in ontolojik alanda varlk'la yokluk aras nda bir ayrt yapt gibi, mantk alannda da varlk' bilen ve ifade eden hakikat (alethe) ile yokluk'u ifade eden san (doxa) aras nda bir ayrt yaptn da biliyoruz. Hakikatin konusu, yegne realite olan varlk'-t r. Ama hakikat bir ilme var p dayanmak mecburiyetinde olduundan bunun da byle olmas gerekir. Halbuki s a n 'nn konusu yokluk'tur, yani "duyulabilir grn ler lemi" dir. Bu ise hakikate benzerli e, hakikate yak nla, olasln alan olduundan ona varr dayanr.

Parmenides'in bu ayrd, her halde, bizim Elea' llar hakkndaki dncemizi deitirecek mahiyette de ildir. Bu ayrt mantld dncenin onlarda da mevcut oldu unu, bilhassa bu ad geen filozofun mehur forml (Varlk vardr, yokluk yoktur...) ile eliiklik prensipini sezi i, Elea'llarn, V.Brodard'in da belirttii bir kanaat olarak, "s rf sofizmalar vcuda getirmediklerini gsterebilirse de", onlar n
79

bu eli kiklik prensibi sayesinde en dogmatik bir doktrin kurmalar yle beraber, ykleme (attribution) meselesinde diyalektik'c dayanarak, bilhassa kendilerinden sonra gelenlerce, sofistler ve phecilerce, btn bir filmin imkn mn inkr, yani konu (sujet) ile yklem (attribut) aras nda her trl sentetik, hatt analitik mnasebetin imkns zlnn ileri srlmesi" bir bakma Eflatun'un, bir bakma da muhakkak olarak, Aristo'nun beklendiini hi phesiz kabul etmeyi gerektirir.

Elea'hlarn
Elea'llarn diyalektii temamen ontolojik mahiyettedir. Bu diyalekti e her eyden nce bir "varlk metafizi i" denmektedir. Alemin ayrca idraki kabil deildir. Fikir ile Varlk birdir, ayn eydir. Ancak "varlk dnceyi masseder".

Sofistler.
Sofisler'in, daha yukar da, bu Elea'clk (eleatisme) tan, Zenon'un diyalektiinden mnakaac ve paradoksal tarafin alarak onu gelitirdiklerini grmtk. te Sokrates'ten itibaren, Eflatun ve Aristo'nun ykmaya altklar, hele Aristo'ya da Organon'unun sonlarnda rtmekle vnmeye hak kazand ran da, bu sofistik diyalektik'tir. imdi yine Sofistik diyalektik nedir? diye bir soru ile karlacaz. Buna sofisti tekrar anlatmakla cevap vermeye ba lyalm. Sofist her trl tezi mdafaa edebilen, bilhassa menfaat, eref kaygs ile, kendisini her ne bahsna olursa olsun, kazand rmaya u raan kimse oldu undan, onun elinde diyalektik hakl haksz, doru 80

yanl, "btn tezlerin bir mdafaa aleti, doktrinsiz deilse de, daima bir doktrine dayanmayan bir speklasyon abas " dr. Grnte (zahiri) ve bir realitesi olmayan bir felsefe'dir.

Eflatun'un, bilhassa Aristo'nun att da, bun lardan Protagoras' n grecilik (relativisme) idir. Yukarda grdmz gibi, Protagoras bunu "her eyin ls insan'd r" forml ile ksaca ifade etmi tir. Ve bunun peinden btn bir hici (nihiliste) veya radikal phecilikte btn bir tenkid konusu bulunmaktadr; "Varlk yoktur, e er varsa, bilinmez, bilinse bile isbat olunmaz. Sokrates, kavram felsesefesiyle, Parmenides'in elikilerini redderek btncl (universel) kavramn kabul etmesi, insanda, "insann znn kavram oldu unu", onun da "ilmin konusu olduunu", sokratik ahlak ilminin konusu olduunu Aristo da benimser ve bizzat kendisi de, yukarda belirti imiz gibi, Sokrates'in de z' arad n, ama onun bunu ahlaki alanda yapt kn syler. z'n de k asn prensipi olaca neticesine varr. y (Metaf., M. 4, o78 b 23).
Eflatun'un lmi.

Eflatun'un kavram felsefesini umumiletirerek, onun belirsiz sayda varlklara uyan ve tealluk eden. bir umumi fikir halinde anlad bilinmektedir Onca realite, en stte yce bir cins (genre), "bir varlk olan cinslerin bir s ralan" gibi grnr. Bu Cinsler, Fikirler, ekiller (eidos, onca, hem Fikir, hem de ekil olarak her iki manaya da gelmektedir) yegane realitelerdir. lmin konusu da bu realitelerdir. Diyalektik ise Eflatun'da, ilkin, "ilmin metodu"dur. Fikirlere ve fikirlerin generasyonuna tetabuk eden

81

"mantki yntem"dir. Ama, ona gre, olu ancak san (doxa) ile malumdur. Bu f kirlerin gernerasyonu, nce birleme, sonra da taksim ekli altnda grnr. Bu suretle de, Eflatun, diyalektik'in iki hareketi bulundu unu ileri srer; bunlarn da, yukarda temas etti imiz gibi, kan ve inen diyalektikler olduuna iaret etmitik. Diyalektiin konusu, "fikir'lerin kendi aralarnda nasl itirak halinde olduklarn gstermekten" ibarettir. O, mrekkep say lan bir fikirden hareketle taksim yoluyle rasyonel bir ekilde realiteyi kuracak. Bu yry ise ancak ikili blnme (dichotomique) mahiyetinde bir taksim yap larak salanabilir. Bu da bir tarifle neticelenir, bir tarife var r dayanr. Aristo'nun itiraz ve Taksimi Tenkidi.

Eflatun'un bu metoduna, Aristo itiraz eder: Aslnda bizi de Eflatun anlaym tekrarlamaya sevk eden husus da bu itiraz n kendisi olmutur. Eflatun' un gerek (r&l) hadiselerin ve nesnelerin dnda ve stnde, onlardan nce bir takm umumi ve soyut (mcerred) varl k olan fikirler kabul etmesinden, Aristo tarafindan itiraza u rad, bunun da hocarenci mnasebetleri bak mndan bir takm tefsirlere yol at bilinmektedir. Bizce mhim olan, itirazn yaplm olmasdr ve Aristo bu itiraz n felsefenin hareket noktalar ndan balcas olarak ortaya atmaktad r. Hocasnn sistemine bir ok eserlerinde bir takm tenkidlerde bulunursa da, Aristo, bu Fikir'ler teorisinin tenkidi ile felsefe tarihinde byk yanklar olan bir sistemin temelini de atar. Eflatun, Fikir'lere zlk (essentiel-zki) bir varl k
82

isnat etmekte ve, nihayet, onlar deneme-ncesi, deneme-st (transcendant) olarak anlamaktad r. Bylece, duyulabilir lem d nda ve stnde, bundan nce varln kabul ettii bir dnlebilir lem anlayn' benimser. Aristo'nun Realizmi.

Aristo'da z (l'essence) nesnelerin dnda mevcut, eyadan nce ve stn, nce ve hatt tede bir Fikir, deneme-d (transcendant) bir varlk deildir. z, fertlerde, deneme-iinde (immanent) dir. Ancak bunun fertlerden, bu tek tek var olan nesnelerden karlmas gerekir. Aristo, ok defa, bunu birbirinden farksz olarak, ayn manada, ekil (eidos-morphos), fikir (eidos) ve varl k (to ti estin) ile, bazan kendisine has olan (to ti on einai) kavram yle ifadeye almaktadr. (Trtcat) Aristo'nun bu realist anlay , birbirinden ayrt edilmeksizin, ilmin, hem "z'n bilgisi", hem de "sebeplerin bilgisi" olarak tarifini gerektirmektedir. (kinci Analikikler, 1.2) de: "kendisinin z (zti) ile var oldu unu, ve olduundan baka bir ey olmadnn sebebini bildiimiz zaman, biz o eyi bildiimizi sanrz" demektedir. Bununla beraber, hususi ve ferdi varl klarn dnda Fikir'lerin mevcut olmasnn isbatn kabil gremeyiinden, duyulabilir (sensible) nesnelerin d nda varln kanunlarnn aranmamasnn gerekti ini ileri srememesinden, Aristo'nun belki bir amprist olduu zannnn doabilecei iddia edilebilirse de, bunun onun dncesinin ok basit bir tahrifinden teye gidemiyece i de daha kuvvetle ve hemen ortaya atlabilir. Gerekten, Aristo bir mahedecidir, hem
83

de olgularn ve nesnelerin m ahedesinden hareket eden ve onlara dayanmas n bilen bir ilmi gre ve tatbikata sahiptir. Ama olgular ve nesneler, ferdiyetleri alt nda onun hareket noktas n tekil ederler. Bu hususu, onun tecrbe anlay ndan sz ederken grece imizden, burada ancak unu belirtmekle kalaca Iz: Aristo bu hareket noktas n aka ' belirtmekle beraber, orada duraklay p kalmamakta, onlar dnlebilir klmaya, ferdi varl klarda ve nesnelerde mevcut ve muhtevi oldu unu ileri srd hakiki ve akli sebebleri bulup karmay tasarlamaktadr.

Aristo iin filmin tamamiyle nazari oldu unu grmtk. Metafizik'inin balarnda ifade etti i gibi, "insann, tabii olarak kendinden var olan bilme istei" bu filmin, bu nazari diye vasflandrd filmin balangdr. Aristo bu ilim anlayn eitli eserlerinde, Metafizik'te, Ruh' a dair'de, bilhassa Organon'unun 3. cildi olan Birinci Analitikler'inin balarnda ortaya koymaktad r. Hem de israrla zerinde durmaktad r.
Aristo'nun sbat ilim Anlay.

Aristo'nun Diyalektik'i anlay (Top., I. I ve 4. IOI b 28), sorulan soruya bir "evet" veya "hay r" la cevap vermek, kabule ayan ve olas diye vasflandrlan sanlara ve ncllere gre d nmek sanat olarak aklamasnda ifadesini bulmaktad r. Gerek ilim diye kabul etti i Z arruri'nin ilmi olan Apodiktik'i anlay da, bu kabule ayan ve olas ncllerden ve san lardan de il, "objektif mnasebetleri ifade eden umumi ve zaruri nermelerden hare84

ket etmesinde" bulmas gerekmektedir. Diyalektik istidlldeki bu ncller bu objektif mnasebetleri ifade etmedikleri gibi, hi bir suretle zaruri de deillerdir.

ilmin Konusunun Zaruri Olu u.


Tpk Sokrates'de Katholon Episteme oldu u gibi, Aristo'da da ilmM konusu u mu m i'dir. Ama Aristo'da yegane realite, gerekte var olan ancak fer d 'tir. Burada bir eli iklik var gibi: lmin konusu, umumi olan, hakiki realite ise fert olunca; bu sz edilen ilim ne ekilde mmkndr? sorusuyla kar karya kalmaktayz. lmin aradnz z (to ti esti) oldu u aka ve tekrar tekrar sylenmektedir. (Tricot) z, "bir varln zaruri karakterlerinin btn"dr. Burada, bylece, umumi ve zaruri kavtramlar nn birbirleriyle ilgili bir mahiyet aldklar grlmekte. Netice olarak denebilir ki ilim, ancak btncl olup, zaruri nermelerden balamaktadr. Konusu itibariyle, San (doxa) nn konusunu te kil eden olas olan (muhtemel) la, hatta do ru ve gerek (reel) bir surette var olan ama "baka trl olabilen" nesnelerle u ramaz. lmin konusu, zarur i'dir ( kinci Anal., I. 33, 97 a)

Dnlebilen (Makl) ve Duyulabilen (Mahss).

Aristo'ya gre, ilmin konusu bylece, zaruri olan eydir. Fakat z (l'essence) ancak fertlerin, ferdi olan' n mahedesinden kabilir. Metafizik ve Ruh'a dair gibi eserlerinde belirtti i gibi, Aristo, zihnin ilk fiilinin duyum olduunu kabul eder;
85

duyumu olmayan kimse hi bir ey bilemez, renmez, anlayamaz. O halde yle bir hkme var lmaktadr: Dnlebilen ekiller, duyulabilen ekillerde muhtevi olacaktr (Ruh'a dair, III. 8). Fakat isbat umum l zerine dayanmakta oldu undan, umumi'nin hissolunmas, duyulmas mmkn deildir, yleyse, aikr olarak, duyum, ilim sa layamaz ( k. Anal., I. 31).

lmin duyumla balad ifadesiyle duyumun ilim olmayaca ifadesi aras nda da bir eli iklik grld ileri srlmektedir. Fakat Aristo bunu varit grmemektedir. Hatt o burada, bir amprizmin, ba ka bir deyimle, bir sansalizmin ileri srlemiyece ini anlatmaktad r. Tecrbesiz insanlar iin duyumun ilim ve sanatn hareket noktas olduunu (Metaf., I. ). kabul eden Aristo hayvanlann da duyumlar', hatt bazlarnn hafzalar bile olduunu; ama onlarn ilimleri olmadn (Metaf., 98o, b 26) ileri srerek, ilmin ancak insan'a has oldu unu, ancak onda duyumu aan bir bilme gcnn bulunduunu kabul etti i grlr. Umumi ve Ferdi. lmin konusu olan umuml, ayn zamanda, her ferde uygun gelen ey'dir ( k. Anal., I. 4, 73 b 26). z, fertte veya hususi varl klarda zlk (zti) olan kendi kavramnda dahil bulunan, ya da ondan istidll ve istihra olunabilen eydir; z dd ilinti (l'accident=araz) d r. Bu da kendinden kavramlar kmayan her eydir. nsann iki ayakl olmas zlk (kata auto), gramerci olmas ise ilintilik (kata symbebekos) dr. Bir ey'den zlk olarak sz edilirse, o bu kavramda dahil bulunan her eye aittir, 86

denilir. Ksaca ifade edilecek olursa, Aristo, kavram felsefesinin bir devamcisid r. Ama o, kavramc felsefeye ba l olmakla beraber, tamamiyle kavramc (conceptualiste) olarak gsterilmez. te yandan, onun kavramlarn kelime ve ad (isim) den ibaret olduklarn mdafaa eden bir adc veya isimci (nominaliste) olduu da ileri srlemez. Onca, kavramlar, nesneler'dir ve "nesnelerden ayr bir Fikir yok" tur. Esasen, Eflatun'u tenkid edii de bu noktada toplanr. Aristo'ya gre z (l'essence), varl k (Pexistance) dan ayr lamaz. Nesnelerin var oldu unu bildiimiz nisbette z'n de bilebiliriz. Bundan u neticeye varmak kolayla r: yleyse, varlk, z'den,

kavram'dan nce'dir.
En bata gelen mantk' hakikatlerin inkr olunduu, filmin fikir ve nesne lemi kar snda, Bir veya ok karsnda zorlukla ve imkahs zlklarla karlat devrin arkasndan, Sokrates'le balayan ve Aristo ile en mkemmel eklini ve ifadesini bulan btnctil ilim ancak zihnin hakikate ula abileceini, hkm ve istidllin mmkln aklamaya ve isbata kalkan bu devirde yine bir tak m metafizik anlaylarn hkim olduu muhakkaktr. Bu metafizik anlay , phe yok, Eflatun kadar Aristo'da da ak bir ekilde grlmektedir.

Aristo'nun ilim anlay ( k. Anal., II. 19. 99) ve (Ruh'a Dair, III, 7 ve 8) bylece ifade olunarak yukarda iaret edilmi bulunan hkmle denebilir ki bilgi (marifet-connaissance) ekillerinden, objektif ekillerin gerek bir tasavvuru oldu u (Enriques, Serrus, v. b.); ve madde de il, hareket ve skn, Allah ve lem, v. b. hep, onca, bu tecrbe edilebilen

87

hakikatn tasavvuru iinde olduklar (von Arnim) sylenebilmektedir. Bu suretle, ilim ba ta bir takm hakikatlere ve prensiplere dayanan bir tak m kyas ve istidlallerden yaplmtr. Bu ynden, o sade diyalektikten ayr lmakla kalmyor, ondan stn de oluyor.

Aristo, "ister renilmi, ister kazan lm her rasyonel bilgi, daima nceki bilgilerden kmadr. Mahede de bunun her ilimde byle oldu unu gstermektedir. Gerekte, Matematik'in ve istisnasz btn sanatlerin yntemi budur" ( k. Anal., I, I, 7 i a) diyerek bilgimizin belli hareket noktas olan Doru, Zaruri ve vastalz bir takm prensiplere dayandn, eitli eserlerinin muhtelif yerlerinde tekrarlamay hi ihmal etmemektedir.
Kar Doktrinler.

Aristo bu grlerini iki zt veya hasm doktrine kar koyar:


) Ya, prensip diye bir ey yoktur; bunun neticesi, olarak da, isbat, imkans zdr. nk nermeden nermeye ka ka, sonu olmayan, sonu gelmeyen, sonu bulunmayacak olan bir i in bir yerinde, ortasnda kalnacaktr. Bu, umumiyetle, sofistlerin ileri srdkleri gr lerin hlasasdr. 2) Ya da, sbat yntemi tamamiyle grelik (relatif) dir; yani, prensipler'den hareket edilmek suretiyle, neticelerin tasdik olunabildi i kadar, neticeler'den ba layarak prensiplerin de tasdik olunmas lazmdr. Bu da Megara'l larn, br ilimlerin prensiplerini tenkid eden matematikilerin gr lerinin hlasasdr.

88

Gerekte, Enriqus'le birlikte, bu ikinci iddiann modern dnceyi ilgilendiren yn oldu unu kabul etsek de, Aristo'nun bu dnce tarz n, bu metafizik grecili i ykmaya altn, ona kar koymak istediini belirtmekle ve btn abas nn bu temayllere tepkiden ibaret oldu unu tekrarlaman n isabetli olaca fikrine katlmamak mmkn de ildir. Mantk Anlay ve Mantk'n yeri. Btn bu anla ylar ortas nda, Mantk'n ne ekilde anla ldn bilmenin sras gelmi grnyor. Daha nce de grd mz gibi, Aristo ilimleri snflandrmasnda mantk'a yer vermemektedir. Gerekte, baz El Kitaplarnda, yazarlar nca, kah teoretik, kh pratik ilimler aras nda, manta tahmini diyebileceimiz bir yerin verildi i grlyorsa da, Aristo'nun bu konuda hi bir eserinde bir i aretine rastlanmamaktad r; ancak onun, A n alitik'i bir ilim olarak deil de bir zaruri ve isbat ilimin leti olarak anlad ortaya kar. Onun d ncelerini benimseyen bir ok muakk plerince ve, bu arada, islam dnrlerinde de bu temayl, kkl bir ekilde, hkimdir. Bir tak m arihlerinin ortada dolaan eserlerinde de, Man t k'n ilmin ve hatt btn bir bilgi (marife t-connaissance) nin aleti' olarak anla ld grlr. Fakat Carteron'un Fizik (Physique) e yazd balang'nda ifade etti i gibi, Mantk ancak baz larna temas ederek belirtelim ki, ada mantklarca (Ravaisson) ilmin ekli, ve baz Mantk Tarihilerince (Zeller) ise eklin ilmi' dir, bu ekilde tarif edilmektedir. Bylece, Fizik'e de, Matematik'e de takaddm edecektir. nk 89

Mantk, "d ncenin (mfekkire) te ebbsleri zerindeki teemmllerin btn" dr. Bu teemmllerin iine de metot bilgisi(metodoloji) zerine ve bilgi teorisi (epistemoloji) zerine d nceler katlmakta ve kar maktadr.

Mantik'm Bir Propedeutik Olarak Anla l.


Yukarda grmtk ki, bilmek, sebepleri bilmek' tir, sebepleriyle bilmek'tir. Bu ise, K ly a s'a, isbat bir kyas'n neticesine dayanmaktad r. O halde, Mant k btn teorik ilimlerin ba ndadr. Von Arnim'le diyebiliriz ki Mant k bir felsefe propedeutik'idir. Propedeutik'in, bu ilim leti'nin incelenmesi her eyden nce gelmektedir. nk onun incelenme ve kullanlma tarzlarnn bilinmesi, retime umumi bir giri olarak anla labilir. Btn ilimlerin konusu "hakikat" oldu undan, ilme ve hakikate eri menin letinin de Mantk, Aristo'nun diliyle, An alitik olmas gerekir. Elbette, Sofistlerin imkn n inkr ettikleri btn bir ilim iin byle bir lete ihtiya gerekmektedir. Byle bir letledir ki "zarurinin ilmi" olarak anlalan ilme giri yaplabilir. Onu mmkn ve olas (muhtemel)nn bilgisi olan cliy al ek tik ile kurmaya, onun iinde yerle tirmeye imkn yoktur.

Aristo, hi phe yok, kendinden nce, Elea' llarca ve Sofistlerce varl sezilen fikri bocalamalardan faydalanarak, onlar n tenkidine ba vurmu, ve tenkidleriyle kendisinden sonra da devam edecek ve hatt kesin ekilini alacak olan rasyonel dnce'ye balca ifadesini vermeye al acaktr. Bu suretle,
90

Aristo'nun, zihnin naz m prensipleri olan zdelik, elimezlik, ve baka akli prensipleri ortaya kard gibi, deiik anlaylar getirilmi olasa bile, bugnk ilimlerimizin temellerinde de yer alan kavramlar olarak bulunmaktad r. Burada, onun da, kendisinden ncekilere bir ok eyler borlu oldu u sylenebilir. Nitekim, yukarlarda, trl vesilelerle, sz gelimi, Xenophanes ve Parmenides'de de, ayn eliiklik prensipi'ne rastlan ldn tekarlam tk. Aristo, ayn eyin hem var hem de yok olabileceini iddia eden filozoflar n, sz gelimi, bir Protagoras'n bulunduunu, ve Fizikilerin ayn ifade tarz n kullandklarn biliyor; bylece, kendi de bunlara kar, bir eyin hem var hem de yok olmasnn inkanszlm mutlak olarak kabul etti ini, ve bu eliiklik prensipinin ilk ve temel bir prensip olduunu (Metaf. G. oo6 a) beyan etmekte; bundan sonra da, delillerini ortaya koymaya al maktadr. O, bu konularda d ncelerini ak bir ekilde belirterek z t tezlere kar cephesini almaktad r. Bylece: Ayn yklem, ayn mnasebet altnda, ayn konuya, ayn zamanda hem ait olmakl k, hem de ait olmazlk edemez" (nerme, 6.) ve (Sof. rt., 5. 167 a). Bir oklar bunun da isbatn isteyorlarsa da, bu An ali tik'i bilmemekten ve isbata muhta olan'la olmayan' ayrt edememekten ileri gelir (Metaf., G. 3, 1005 b). Bylece, ashnda ontolojik karakterde bir prnesip iken ayn zamanda zihnin bir kanunu, ana prensipi oluyor. Zten onca, zihnin kanunlar ile varlk kanunlar arasnda bir uyarhk, hatta bir zdelik bile bulunmaktadr.
Fakat, Aristo'nun btn hayat boyunca ve btn eserlerinde, kendinden nceki doktrin ve 91

grlerden pek ok yararland , kendisinin ayn zamanda bir byk felsefe tarihisi oldu u, salam ve geni bir ansiklopedik bilgi'de gl tahlilci kafasyle kalmayp btn bunlar bir sistem iine s trmaya giritii, sistemletirdii, bilhassa ya ad zaman gz nnde tutularak, ba armay bildii sylenebilir. Bizi burada ilgilendiren taraf, hi phe yok, onun bu gemi , uzak veya yakn, doktrinlerin tenkidi ile kendi sistemini elde etmeye alm olmas, bunda gemi te rne ine rastlanmayan orijinal bir senteze ula m olmasdr. Enriquk'le birlikte, hemen hemen eserlerinin pek ok yerinde pek byk bir titizlikle ilgilendi i, belli bal olarak, sofistlerin muhakeme ve istidlllerine temel te kil eden terimlerin mphelliine ve karklna bir son vermek zere, Aristo'nun An alitik'inin vcut buldu unu kabul etmek Felsefe ve Mant k Tarihi nnde do ru bir ehadet olacaktr.

Aristo'nun mantk kitaplarna daha sonralar ad olarak verilen alt ciltlik Organon, "ilmin ve dncenin leti" manas na gelerek, yukar da belirtti imiz gibi, ona "ilimlerin ve felsefenin bir "propedeutik"i demek yerinde olur. Baz filozoflarn, nermelerin do ruluunu, hakikatini tayin etmek iin bir tak m teebslere de giri tiklerini biliyoruz. Ancak, Aristo'nun da aka, bir az da vnerek ifade etti i gibi, bu teebbslerine byk bir deer vermiyerek "An alitik'ten haberleri yoktu, bu ilmin cahili" ydiler. demektedir. Gerekte, Aristo'ya gre, bir ilmi incelemeye koyulmazdan nce, Analitik'i bilmek gerekir (Metaf. G., 3. 1005 b). O halde, kyas'la istidllin incelenmesi i inin,
92

her z (substance) n tab atini, ne oldu unu inceleyen bir vazife oldu u da ortaya kmakytadr. Hlsa edecek olursak, Analitik bir felsefe propedeutik'idir, bundan kimsenin tereddd olamaz. Buna ra men, onun ilimlerin snflandrlmasnda ve sralannda bir yer almas na da ihtiya duyulmamtr. Bir ba ka ynden de, Analitik, diyalektik'ten tamamen ayrt edilmi olduundan, onu "zihnin obje'ye mutlak bir tabiiyeti olarak vas flandrmak" dncesine katlmay gerektirecektir. Bylece, bunun da u iki vasfi tad kabul edilecektir : ) D o g m a t i k'tir : nk o, sofistlerin ve yar sokratiklerin kendilerini hkmn ve ilmin inkr na gtren diyalektik, Sofistik ve Eristik istidllleri kar snda, isbat' ; tamemen talili (&ductif) ve isbat (dhnonstratif) olan bir ilmi kabul eder. Bu ise, filozofumuz Aristo'nun btn bir idealini tekil etmektedir. 2) R ealis t (gereki) dir: nk o, reelin dnda ve reelden ayr ve mstakil olarak bir formel mant k dnemez. Aslnda Aristo hi bir zaman, reelin dnda ve ondan ayr bir ilim d nmediinden, Mantk'n da fo r me 1 veya ma t e ry el olmas gibi bir mesele ile kar karya bulunmamaktadr. Bu nokta btn Aristo mantna kar yneltilmi itirazlar bakmndan ok mhimdir. Gerekte, Birinci Analitikler'de hep muhtevasndan ayrlm, arnm bir k y as teorisi, tamamiyle formel bir anlay ve inceleme tarz gze arp yorsa da, isbat teorisiyle ilgili bulunan kinci Analitikler'de de tamamiyle materyel bir mantk tasarlad da ileri srlebilir. 93

Biz de Aristo mantnda byle bir formel-materyel karakteri grmenin daha do ru olaca dncesindeyiz. Aristo'nun (nerme 9. 19 a) "nerme'lerin ancak nesnelerin kendilerine uygun oldu u takdirde doru olduklarn" sylemesi, onun daha ziyade materyel karakterini belirtmek iste i anlalr. Hemen burada, henz mantn ne Eflatun diyalektii, ne de Aristo An ali tik'yile formel bir karakter almad ve bunun mantk tarihilerinin kanaatlerine de uygun olarak, ancak Stoa'c larla ve onlardan sonra byle bir ayrmn sz konusu olabilece ini ileri srmek de mmkndr. Bununla beraber, "dedktif istidl1 teorisi"nde bu formel karakterin kklerini grmek ve aramak da mmkndr. Fakat "madal nermeler ve kyaslar teorisi"nde, zarure t'i ve i mk n' vaz' ederek "nesnelere teallukunu ileri srmekle materyel bir karakterde oldu unu, kyasn ve isbatn materyel tetkikine girmeksizin bile" anlamakta glk ekilmez. Aristo'ca modalite, mutlak surette nermenin veya hkmn materyel tetkiki ile ilgili bulunmaktadr. Bununla beraber, Aristo, Birinci Analitikler'de diskrsif bir emann incelenmesiyle ie balar ve burada bir "mant ki ekilcilik (formalisme) e do ru bir yneli" ve hatt ilerleyi gsterir. Bu, Maier gibi mantklarn ve mantk tarihilerinin belirttikleri gibi, Aristo mantnda ekilci (formaliste) bir n (moment) n mevcut olduu eklinde hlsa olunabilir. Bu byle olmakla beraber, Aristo, Mant nesnelerin kanunlar ile dnce kanunlarnn birlii ve zdelii zerinde durmas ve byle kabul etmesi bakmndan, Trendelenburg ve Prantl gibi otoritelerle birlikte, bu mantn daha ziyade materyel (Gegenstantlich) bir mant k olduu zerinde 94

durulmas kuvvet kazand rmaktadr. nk bu mantk btnl iinde, sadece zihnin kendi kendisiyle mutabakatini, tutarl lm deil, bilhassa, hem realiteye uyup uymad klarn, hem de dedktif istidlallere, do ru n c ll er sa layp salamadklarnn da n planda incelenmesini ileri srmektedir. Bu bakmdan, "Aristo'nun mant daima reelle temasn muhafaza eder" sz gere e daha yakn olarak hkmolunabilir. Yukarda da temas olundu u gibi, Aristo bu reel varlklar dnda hi bir realite kabul etmez. Bununla beraber, onun varl k metafizii ile yakn bir alaka muhafaza etti i bilinmektedir. nk bu filmin aleti, mantk'tr. O halde, Hamelin, von Arnim, Robin ve Tricot ve daha bir ok otoritelerle birlikte, Mant k'n bir ilimler metodolojisi ve bu arada, geni manada, bir tabiat ilminin metodolojisi olduu da sylenebilir. Muhakak ki, Aristo iin, dncenin kanunlar, realitenin de kanunlar dr. Daha ba ka bir ifade ile, varl k'n kanunlar d nc e'nin de ka nunlardr. istidlallerimiz nesnelerin zincirlenmesidir. Bu bakmdandr ki An ali tik'in felsefe ile alakas pek byktr: Saha bak mndan, Diyalektik mmkn ve olas iinde kald halde, Analitik, reelin bilgisine, "hakikat"a gtrr; o, bir "hakikat sanati "dir. Hamelin'in dedii gibi (s. 92), Aristo'ca filmin konusu zaruri olup Mantk da bu zaruri olan'n dnlmesinin zaruri ynlerini bildiren ilimdir. nk reelin ve Varl k'n kanunlar, sz gelimi, elimezlik prensipi, d ncenin de kanunlardr. O halde burada da, d ncenin srf kendi kendisiyle tutarll ve uyarllndan sz eden formel bir Mantk anlayn bsbtn bertaraf etmek gerekecektir. 95

Bununla beraber, Mant k ile Metalizik aras nda da bir ayrt vard r. "Varlk olarak varln ilmi" olan Metafi z ik ile Mant k bir deildir. Metafizik, realiteye kanunlar kabul ettirmez, kanunlar n varln ortaya koyar. Halbuki Mant k "zihne kanunlar dikte ettirir." Bylece, Mant k ferdi zihin esas almaktadr. nk kendinden zihin (esprit en soi) hataya debilir, yanlabilir. O halde onun bir tak m i ve ameliyelerini sevk ve idare etmek, bu maksatla da "onun kendi z i leyiini uurlu bir ekilde gzetleyecek kaideler koymak" gerekmektedir ki bu kaideler "onun gerek tabiatnn ifadesi" de ildir. Fakat bu, ferdi hataya d en bir zihin oldu undan, tabiatn kanunlarnn uurlu bir sanati ile tabiata yard m etmesi Uzmgelir (O. Lacombe)

Aristo Mantnn Ontolojik Oldu u. Aristo mantnn formel olmaktan ziyade ontolojik oldu unu, bunun sebebinin de d nce kanunlar ile reelin kanunlar nn bir ve ayn olduunu, ancak, daha yukar da iaret etti imiz zere, "mantki yntemlerin ontolojik sahada zihne hareket imknn veren metotlar tayin ettiklerini; ama fikirlerin birle me ve ayrlmalarn yapann bu mantki yntemler olmayp bunlarn z (essence) lerin ve cevher (substance) lerin mnasebetlerinin ara trlmasnn kendisine ait oldu u" Metafizik'ten ald n burada bir kere daha belirtmek isteriz. Bu, Mantk'n, Aristo'nun tasarlad mantk'n srf formel olmasndan ziyade varl k'la ilgili, realiteyle ba l olrak ontoloj i k oldu unu belirtmeye elverecektir. Esasen, Birinci Analitikler'de K ya s'n formel bir incelemesi ve tahlili yap lsa da, isbat teorisi ile bu te96

melde yatan ontolojik e ilim bizi materyel bir mantk incelemesine gtrecektir. Aristo Mantmn Hususiyeti ve Blmleri.

Aristo'nun kendisinden ncekiler kar sndaki durumu ve tutumu Diyalektik kar snda Analitik anlayiyle tamamiyle ayd nlanm bulunmaktad r. Sk sk belirtildii gibi, o, Analitikler'inde hakiki ilim isbatp ilim (Science cMmonstrative)in kaidelerini inceler. Zaten, k saca, Aristo mant= btn hususiyeti de buradad r, btn teorileri de buraya ynelir, burada ifadesini bulur. Asl nda, Mantk'a dair eserlerinde yapt mkerrer beyan ve ifadelelerinde de gayesinin, zerinde israrla durdu u bu isbat ilim anlay olduu ak bir ekilde anlalmaktadr. "Lafzi ekillerin ve dil yap snn incelenmesinden" dncenin ummul ekiller (modes) inip ifadesini (ORGANON I. Kategoryalar ve II. nerme) ortaya koydu u kavramlar teorisi; btn ilim anlaynn temeli olarak ilmin esas ve biricik aleti olan K yas veya talili istidlal teorisi; ilmi inadaki yetersizlik kar snda, ilmin muhta olduu sbat teorisi, i te Aristo mant= balca blmlerini te kil eder.
Bu da kendisinden sonra devam eden, adeta. son eklini alan, klasik ve gelenek haline gelen mantn esas blmlerine de uymaktad r. Zten Aristo'nun "ORGANON" adl eserinde her birine birer kitap tahsis etti i teorilerinin hepsinin bulundu unu biliyoruz. Bunlar bu kitaplarda uzun uzad ya ve son derece titizlikle incelenmi ve aklanm bulunmaktadr. 97

imdi Aristo'da hkim olan bu mantk teorisinin tahliline geelim ve nce bunlar n temelinde de u konunun bulundu unu aklayalm; a) Kavramlarn kavran, b) Hkm iinde kavramlarn balan, c) stidllde hkmlerin s ralan, Bunlar bizi ilkin dilin incelenmesine gtrecektir. Aristo'nun bu srasna gre, ba ta incelenmesi gereken, kavramlar olmaktad r. Aristo: "Beyanlar arasnda bazlar bir baa gre, bazlar da basz sylenirler. Bal olanlar: Gne parlayor, insan aklldr ; basz olanlar: gne , insan, parlayor, ak ll,.. gibi" dir (Kategoryalar, 2) ki buradan terimlerin ayr ayr, birbirleriyle ba lants olmakszn incelenmesini de ele almaktad r.

Aristo burada kelimelere, kelimelerin iptidai tasnifine gitmektedir. O, bylece, d nce ile dil ve iaret aras ndaki mnasebete dokunman n gerekliliine de dokunuyor, buradan da bir ok hatalar n doabilece ini aklayor. Hatt bunu sde Organon' unun ilk ciltlernde de il, V. cildi Topikler'de ve VI. cildi Sofistlerin Crtlmesi adn alan son ciltlerinde de tekrardan ho lanr. Aristo'nun burada bir endi esini sezmek mmkndr; Anl yoruz ki o, dilin d nce karsnda daima dar ve gcsz kalabilece ini gz nnde tutmaktad r. Kelimeleri; homonim, sinonim ve paronim olarak s nflayor, bunlar tarif ediyor. Aristo, sofistler kar snda olduu kadar kendi teorisinin yaps bakmndan da ok temelli bir ie giri irken, onun endiesinin btn sofistik delilleri ve grnte onlar hakl gsteren ibhamlar, ikircillikleri
98

ortadan kaldrmak, onlarn dayanaklar n ykmak abas olduu kolayca ifadesini bulmaktad r. Kavram nedir? Bu konuya girmeden nce, Hamelin'in ve Tricot' nun zikrettikleri u Pseudo- Ammonios olarak gsterilen pasajdan ba layalm: " sbat bilmek istiyoruz. Fakat isbat bir kyas eididir. O halde isbatla ilgilenmezden nce sde ve s rf kyasn ne olduunu aratrmaklmz gerekir. Sade ve s rf kyas, Kyas olmasndan dolay, adnn da anlatt gibi, baz gerekli unsurlardan, "mrekkep bir ey" dir. yleyse, onun hangi unsurlardan terekkp ettiini renmekle i e balamaldr. Bu unsurlar, nermelerdir. Bunlar da konular ve yklemlerden ibarettir. O halde, ilkin, kavram ve terimlerin Aristo'ca ne oldu unu bilmek gerekmektedir. Ona gre, kavram, en ksa ifadesiyle, "nesnelerin tarifi"nin ifadesidir; terim ise, "ncllerin iinde bulunan ey"dir (Birinci Analitikler, I, I). Kavram, nesnelerin tarifinin d ncede, zihinde mevcut ifadesi olmakla baerber, reele eri mez. nk reel, ferd'tir, fert'ten ba ka ey deildir. nsan zihni, duyulabilir (mahss-sensible) tecrbeden gelen hayallerle reelin, ferdin idrak olunabilir (intelligible), dnlebilir grn n kavrar. Onu bir kavram (nosyon) halinde ifade ederek tesbit eder. Kavram, dnlebilir (intelligible), basit, taksim olunamayan, blnemeyen, mrekkep olmayan realitelere, bilhassa, cevherler (subs.) e taalluk eder. Bu mahiyetteki realite ise, Eflatun'da olduu gibi, btncl (klliuniversel) Fikir'e de il ferdi ve objektif olan n esn eler e aittir. Bu d nlebilir realitenin btn,

99

cll (universalit) ancak zihin tarafndan meydana konulur ve ancak aktel bir tarzda zihinde mevcuttur.
ilmin konusu olarak Kavram.

Aristo, bu suretle, kavram felsefesine ba l olarak kavram'da ilmin konusunu bulmakta; tpk Sokrates'de olduu gibi, o da kavramn umumi oluu, umumilik karakteri zerinde israrla durmaktad r : Mademki hususVnin ilmi yoktur, yleyse, ilmin konusunu, ancak, umumi olan kavram tekil edecektir. Bu umumitlik, Eflatun'a gre, deneme d (trancsendant) dr, halbuki Aristo'da fert'lerde, nesne'lerdedir ; onlarda mndemi (immanent) d r, nesnelerin iindedir. Yukardan beri zerinde duruldu u zere, Aristo ferdi biricik realite saymakta ( k. Anal., I. II) dr. Bu da ok mhim bir nokta olarak bu umumilik veya btnclk (universalit) n kavramn zarurilii'ne bal olmasdr. O halde ilmin konusu sde umumi olan deil, ayni zamanda, zaruri olan'dr. Zaten aka belirtmek yerinde olur ki: Aristo da umumi'den ve umumilik karakterinden ok, zarurilik zerinde israr etmekte, nk onca zarurilik umumilii de tazammun etmektedir.
Kiniklerin Itiraz ve Aristo'nun cevab .

Byle bir kavramc teoriye kar,adc (nominaliste) saylabilecek kiniklerin ve hele hele bu okulun efi saylabilecek olan Antisthnes'in itirazlarn yukarda ksaca aklamtk. Bu aklamada, onlarn btn bu umumilik ve zarurilik karakterlerini inkr ettiklerini, ancak ferdi zler zerinde durduklar n ve
100

"insanl, att, hayvanl deil insan', hayvan'', at' gryorum"


bunlar kabul ettiklerini belirtmi tik.
,

eklindeki ifadeleri de itirazlar n ksaca formle ediyordu. Buna Aristo cevap vermakte; bu e it itirazlari red etmekle kalm yor, ayni zamanda rtmeye de almaktadr: Onca, dncenin konular, biliyoruz, fikirler olup nesnelerin kendileri deildir. Bu bakmdan da ilmin konusu fertler de il, btn fertlerde ortak olarak bulunan, umumi olan'd r. Gerekte, Aristo da, gerekler, var olan' n fertler oldu unu kabul etmekle beraber, daha ziyade ancak zihnin yakalayabilece i umumi'nin ve onu da tazammun eden zaruri'nin zerinde durarak "filmin konusunun zaruri olan" olduunu takrarlamasiyle, o bunun sebebini btn fertlerde ve fertler toplulu unda gerekle ebilecek spesifik bir z'n sde yoku unu deil, ayn zamanda yetmediini de ortaya koymak istemektedir. Yaln z zihnimiz onu btn bu fertlerin her birisinde m terek ve btncl bir z (l'essence) olarak al r, ama bu umumilik ve btncllk (universalit) ferdi varil& fazla bir kavran rlk, dnlebilirlik vermez ve sa lamaz. Bununla beraber, kavram, zihnin "s rf bir soyutlamas (tecrid = abstraction) da de il"dir. Kavram teekkl edince, nesnelerin z (l'essence) ne bir cevap, zihni bir kar lk olur. Kavram'n, fertler dnda mevcut olmayaca anlalmakta ve onun fertte en reel olan , en reel olarak kabul edileni ifade etti i, ekli, fiili, maddeyi nitelendirdii, belli ettii anlayyle karlamaktayz.

101

Ross ve Enriqus gibi tannm otoritelerin belirttikleri gibi, mantld eserlerinin sralannn da gsterdi i zere, Aristo "ekillerin tahlilini" hareket noktas olarak alm, "dilin yaps arasndan dncenin umumi ekillerinin ifadesini" aram tr. ORGANON'unun ilk cildi, Kategoryalar'la ikinci cildi nerme adl kitaplarnn banda, bunu yaplmas gerekli ilk i olarak kabul etmesi; isim, kelime ve terimi, fiili tarife giri mesi; buradan sz (kelm- logos) aklamaya almas bu taebbsnn maksadm yetecek kadar a klar. Onca, sz (logos) (nerme, 4. 26 b) bir vokaldir ki her bir k sm ayr ayr alnd takdirde bir tasdik deil, bir beyan ifade eder. Sz gelimi, insan denilince, insan bir ey ifade eder. ama o eyin varln veya yoklu unu ifade etmez. Heceler de bir sada'dir, manalar yoktur, ancak mrekkep kelimelerdedir ki hecelerin bir manas olabilir.

Aristo'ya gre, btn kavramlar yanl veya


doruyu anlatmazlar. Mant k bakmndan, bir kavram, tealluk etti i nesnenin varln gstermekle beraber, her hangi bir tasdik veya inkr fiilini tazammun etmez. Gerekte, sz, nesnelerin zihinde bulunan bir kavram, bir z (l'essence) olup o eyin fikri'dir. Aristo'da bu tabir hem ontolojik, hem de mantki bir mana ta maktadr, hem nesneyi, eyi, hem de onun dnlebilir (intelligible) lii manasna geldiini anlatr. Bunun neticesi olarak da, o, bu nesnenin, bu eyin tarifi olmaktad r.

Aristo'ca her sz manal dr, bir many haizdir (nerme, VI. 7 a). Ama, ihbar sz (logos
apophantikos) olamaz. Ancak apofantik (ihbari) 102

olanlardr ki, yalnz onlar, do ru veya yanl, hakikat veya hatay tazammun ederler. Ve bunlar, bir k yas'n nclleri oldu u takdirde, umumiyetle, deklaratif yklem sz, nerme (protasis) dir. Tasdiki ifade ederse olumlu nerme (kataphasis), inkri anlatrsa olumsuz nerme (apophassis) dir. Poetik'in konusu olan dalar ve dilekler, manal olmakla beraber, apofantik olamazlar, Do ru veya yanl, ancak, birleme (composition) veya ay rma (division) da bulunur. Bu ihbari sz (logos apophantikos) z (l'essence) ve ilinti (l'accident) mnasebetini ortaya kartmaktadr.

ilem ve Kaplam.
Fikirler ilem ve kaplam mnasebetlerine gre de bir sra ve dzen de al rlar, mertebelendirilebilirler. Bunlar sayesinde de ferdi varl k, kendisini aklayan z'e ba ldr. Aristo'nun btn bir gayesini tekil eden isbat' , do ru bir isbat' gerekle tirebilmek iin, kat'i olarak tarif ve tayin olunmu nesnelerin reel kassalar n gsteren, onlar ifade ve beyan eden terimlerden hareket etmek, balamak zarureti vard r. Bununla beraber, Aristo' ya gre her eyi tarif, yine de mmkn de ildir. Sz gelimi, ferd, z ve prensipler gibi tarif olunamayan eyler de var. Bir kavram n tarif ve tayini de onun kaplam ve ileminin tayini ile ilgilidir. Bir kavramn ilemi onun karvanlabilir, idraki kabil (intelligible) muhtavas dr. Bir kavram n kaplam ise, onun kendisine ait olan fertlerin btndr. Bunlar da cins ve nevi'ler olarak s ralanrlar. Aslnda, reelin d nlebilmesinde ve a klanmasnda daha byk rol oynayan ilem' dir.

103

Aristo'ya gre de, kaplamc veya ilemci olarak,


durumunu ak bir ifadeyle gstermeksizin, yer yer, bazan ilem, bazan da kaplam bak mlarndan birini benimser grnse de, kaplam bak m ona varlklar anlamaktan ziyade, sralamaya; s nflandrmaya yaramaktad r. Bu bakmdan, btn bilbilginin bizi kendisinden kt duyulabilir (sensible) tecrbeye ve fertlerin, hele hele ferdiyet'in incelenmesine gtren kaplam oldu u belirtilebilir.

Kavramlarn Snflandrlmas.
Dncenin letlerinin kavramlar oldu unu grdkten sonra, bunlar n snflandrlmasna geilebilir.

Aristo, kavramlar teorisi ile bu kavramlarn, umumi fikirlerin bir snflamasn da denemektedir. Her ne kadar onlarn varlklarn kabul veya red etmek, saylarn oaltp azaltmak hususunda yap lan itirazlar ne olursa olsun, Aristo'nun bu snflandrma denemesinin byk bir ehemmiyeti vard r.
Basz, balantsz beyanlar (Kateg., 4, I. b 25) olan kavramlar, amprik tarzda ortaya konulmu olup saylar Aristo'nun kendi eserlerinde de kesin olarak tesbit edilmi grnmyorsa da, umumiyetle kabul olunduu gibi, on kategorya altnda toplanm bulunmaktad r. Trendelenburg bunlar, Aristo'nun gramerdeki sz ayr ntlarna gre yaptn ileri srmse de, Ross ve Hamelin gibi Aristo'cu incelemelerde otorite olan yazarlar bu fikre kat lmamaktadrlar. Aristo'nun kategoryalar, metafizik'le ilgisi ayr bir inceleme gerektirse de, burada bunlar

104

tamamiyle mantki bakmdan grd sylenebilir. Esasen Kategorya'n n geldii kategorein kelimesi'nin yklemek manas ndan geldii, burada da kategorya'nn yklem (pr&licat)i ifade etti i ileri srlmektedir (Ross). Kategorya, nermenin ba ta gelen, ilk unsuru olup ayn zamanda varl n bilgisi (notion) veya umuml yklemi olup varl gn reel taayynlerini anlat r. Kategoryalar varl n yce cinsleridir. Bunlar ne birbirlerine, ne de ba ka tek bir cinse irca olunabilirler. Bu, Eflatun'un gr karsnda ayrlm cinsler teorisi olarak adland rlmaktadr. Aristo bu kategoryalar ilkin ikiye ayrmaktad r: "ne bir konu hakknda tasdik olunan, ne de bir konuda bulunan" (Kateg., 5, 3 a 1 o-12) ilk z'le (tek bir adam, tek bir at gibi) ilk zler (substance) in iinde bulundu u ikinci zleri, yani cins ve nevi'leri ay rt eder (Kateg. 5., 2 b 35). Bunlar bir konu (sujet) hakk nda tasdik olunmu iseler de, o konuda mevcut de illerdir. Halbuki, z'den ba ka btn br kategoryalar "bir konuda mevcut"turlar. lk zlerin (substances) aksine, bunlar ferdi olmay p (Kateg., 5, 3. b 14) b tncl'drler; z tlk kabul etmezler. (Kateg., 5., 3 b 14); azal p oalmazlar (Kateg., 5. 3b 3o-36 ve 4 a 5).

Aristo'nun z (subs.). kategoryasnda ve onun baka bir kategoryaya irca olunmas nn mmkn olmaynda israr etmesi, onu Eflatun'dan ayrt ettiren belli bal konulardan biri olarak al nmaktadr. kinci zler ise Aristo mantnn balca ve mhim bir niteliini tekil eder. Bylece, Ross'a gre, yukarda ilitiimiz gibi, kategorya, yklem (prdicat) demek oldu undan, z'n esas unsuru da
105

ferdi cevherler olmaktad r. Onlarn da konu (sujet) olmas gerekiyor ki biri s rf z'den, br ise geri kalan dokuz kategoryadan ibaret ikinci bir tasnife yer verildi ini gstermektedir. nk ykleme (attribution) ilk z'e uymayp ayrmlara uymakta ve onlara amil olmaktadr. (Kateg., 3 a 30). Ksaca sylemek gerekirse, Robin'le birlikte denebilir ki "Kategoryalar vas tal bir tarzda, ve ilk yal n fikirlerin muhtelif cinsleri, hem d ncenin, hem de reelin kadrolar dr". Buradan da, yine yukar da grdmz zere, d ncenin konularnn fikirler oldu una bir kere daha temas etmi oluruz. Hkm Teorisi. Ayr ve ba sz kavramlar ne do ru ne de yanl olmayp mantn urat ihbri k elam (logos apophantikos) n sclk'a veya kizb'e elveren, hakikat ve hatay tazammun eden sz oldu unu ve sz'n de nesnelerin varlna gre doru veya yanl olabileceini grm tk. Sofistlerin bunu kabul etmeyip bunun imkanszlm iddia etmeleri de ayn eklide grlmt. Onlarn umumi fikirlerin varln, bu fikirler arasnda bir mnasebet kurulabilece ini inkr etmeleri de bilinmektedir. Yine biz biliyoruz ki Sofistler bilginin yegane konusunun gelip geici olgular olduundan, "bilginin de, olguyu bilen zihin'le nesne (objet)nin mnasebetinden ba ka bir ey olmadn" ileri srmektedirler. O halde hi bir eyi tasdik etmenin imkan kalmamaktad r. Halbuki Aristo, eserlerinin tmyle buna kardr, bunun aksini ortaya koymak, isbatlamak abasndadr ve sofistlere iddetle atmaktad r (So106

fistlerin rtlmesi, XXXIV. 183 b 15). Bu tartma ve tenkid, Mant k Tarihi'nde, yklem meselesi olarak devam eder gider. zm ne olursa olsun, byk bir ehemmiyeti haizdir. Kavram n, kavramlar aras ndaki mnasebetin ve, bunun neticesi olarak, hkmn, eli me ve yanlmann, en sonra da, filmin imkanszl ile kar karya kalan Aristo, her eyden nce, Antisthenes'in hi bir ykleme olmad, konu'nun ancak yine kendi kendisiyle tasdik olunabilece i ve kendi kavramndan baka hi bir yklemin hi bir konuya yklenmeyece i iddiasna kar, bu olumsuz iddialara kar bunlarn imkann isbata btn gcyle giri ir. Bu konuda bizi, Eflatun'un tepkisi burada ilgilendirmeyecektir. Biz do rudan do ruya, meseleyi kknden hal etmeyi, bunu sisteminin temeli yapmay hedef olarak alan Aristo'nun gr ile megul olaca z. Hkm, aralarnda bir birleme veya bir ayrma yaplabilen fikirlerin tekil etti i, ama, sezgilik (intuitif) olmayp zihni olan sz'dr. Hkmetmek, bir konuya bir yklemi isnat etmek, yklemektir. Bilindii gibi, hkm fiili birletirme (terkip) ve ayrma (taksim) da bulunmaktad r. Esasen, Atisto' nun, kavramlarda bu byle olmad ndan, bu trl sz' onlardan ayrt etti i grlmt. n erm e ise, kendisiyle bir ey hakknda bir baka eyin tasdik olunduu S z'dr (Birinci Analitikler, I, I, 24 a 6). Hkm, bir yklemin yaplmas ve beyan olunca, bu, tasdik veya inkr olarak iki ekil alr. Unsurlar isim ve fiil'dir. Fiil'in de yklem ve rabta (ba lant-copula) olarak ayr lmasn kabul

107

eder. Bu ise fiil'in kopulartif karakterini gsterir. Bu karakteri ilk kavrayan yine Aristo olduu sylenebilir. Fiil'in bu kopulatif karakterini anlay ile Ar i s to'ya gre nerme bir varl k (l'existance) veya ayrlmazlk (l'inh&ence) nerme tipi iktisap eder. Aristo bu tipten bir nermeyi ilk nerme tipi olarak almaktad r. Bununla beraber, Aristo' nun zerinde israr etti i, ve baz larna (sz gelimi: Ross'a) gre, iinden kamad da bu ba lant (kopula) meselesi olmaktad r. Onlarca, bunun ba lant karakteri ile varlk karakteri ayrt edilirse de, bu ikisi arasndaki mnasebetin pek a k bir fikrine sahip gibi grnmedi i ileri srlmektedir. Bu hususta metinlerin de bu iddian n aksini gsterdi i pek akla kavu mu deildir.

Aristo, nermeleri bir ba ka snflandrmaya da teesbs etmektedir. Ona gre nermelerin nicelik (Kemmiyet-quantit) ve nitelik (keyfiyet-qualit) bakmndan da bir snflandrlmasn yapar. Yani nermenin z ve tabiatini tasdik veya inkr bakmndan, nicelik; bir veya bir ok kavramlar arasndaki mnasebetin tasdik veya inkr bakmndan nitelik ayrt olunur. yalnz, Aristo mantnda, tasdik'in daima inkr'a takaddm etti ini burada belirtmek isteriz (nerme, 17 a 8).
nermelerin nicelik bak mndan snflandrlmasn da Aristo, Btncl (universel-klli)', blmcl (cz'i-particulier), belirsiz ve tek nermeler olmak zere drt e it nerme ayrdyle yapt grlr (Birinci Anal., I, I. 24 a 16). Bunlardan tek nermeler, Aristo' ca bir takm mantklara gre (Hamelin, Ross, Tricot), konu btn kaplam ile alndndan, ve deien de bu kaplam olduundan

108

btncl nermelerden say lmaktadr. Esasen, nerme, 7.'de yer alan bu e it enermeler de, ba ka yerlerde, sz gelimi, Birinci Analitikler'deki snflamalarda yer almaz. Burada bilhassa dikkati ekmesi gereken, hi bir nicelik karakteri ta mayan belirsiz nermelerdir. Buna bir rnek verilirse daha iyi anlatmak mmkn olacaktr: Zevk iyilik de ildir, gibi. Bu trl nermeler de ayr , mstakil bir snf tekil etmediklerinden, bunlar da tasnif d nda braklrsa. Aristo'nun snflamasnda, yine btncl ve blmcl nermeler diye ikili bir tasnif kabul olunabilir. Burada, bilhassa, stoac larn tesiri alt nda kald ileri srlen Hamilton'ca pek de haksz saylmayacak bir ekilde ortaya att yklemenin niceletirilmesi meselesinin Aristo tarafindan sezildiine (nerme, 17 b 12-15); buna kar lk, bunun Saint Thomas d'Aquin tarafndan rtld zerindeki tartmalara ilimeyece iz, hatrlatmakla iktifa edece iz. te yandan, Aristo'nun yalnz analitik nermeleri gz nnde tuttu u gze arpmakta ve bunlarla onun daha sonra te ekkl edecek olan for mel mant ilgilendiren kesin gr leri ortaya koydu u sylenir. Aristo bu e it nermeleri, bir i ba lantmn yklemi konuya ba ld nermeler diye nitelendirdiine iaret etmek isteriz. Buna kar lk, terkibi nermelerin, ancak "d bir bala yklemi konuya ba layan nermeleri te kil ettiini" anlayoruz.

109

Hkmn Modalitesi Meselesi.

Aristo nermelerin modalitesi ile de ilgilenmi tir. O, "bir hkmn kaytsz artsz; ) varln kendisinin; ya da 2) zarurili inin; veya 3) varl n mmkl nn tasdik edilmesi oldu unu" ayrt etmek suretiyle bu modalite meselesini ortaya koyar. "Her ncl (mukaddeme) ya s rf ve reel bir ykleme, veya zaruri bir ykleme, ya da mmkn bir yklemeyi vaz'eder" (Birinci Anal., I. 2, 25 a 1) ki bunlar da Mantk'da Asertorik, apodiktik, problematik nermelere karlk tekil eder. Bu nermelerin her biri olumlu (affirmatif) veya olumsuz (rigatif) olabildikleri gibi, btncl veya blmcl de olabilirler. Burada yine belirtmek gerekir ki, nermemelerin ilk snflanmasna uygun olarak, belirsiz de olabilece i dikkati ekmektedir. Modelite konusunda kendisinden sonra bir ok mant klarca ve bilhassa islam mantklar tarafindan pek ok i lenmesine ramen, Aristo'nun gr ve aklamalar terk edilmi grnmektedir. Esasen bu hkmn modalitesi meselesini felsefeye sokan da Aristo olmutur (Mod. du Jug., II. . sahife: 43) : Reel, mmkn ve zarurinin ayrdna dnce tarihinde ilk defa Aristo'da rastlanmaktad r. Belki ondan ncekiler iin byle bir mesele varit olsa bile, hi phe yok, bir mantk meselesi deildir. A,B'dir; A'n n B olmas zaruridir ; A'nn B olmas mmkndr, gibi nermeler ancak, a k bir ekilde, Aristo tarafindan ayrt edilerek konulmu tur (nerme, 2 i a 36) ve (Bir. Anal., 25 a ) ve (26 b 29-3).
Bununla beraber, ileri srld ne gre, Aristo'da mode'un da, modalitenin de ac klanmas vard r.

110

Bunlar tarif etmemekle beraber, rneklrini a k bir tarzda vermi tir. Burada belirtmemiz laz m gelir ki, bir takm mantklarn, formel ve klasik diye adlandrlmas ve Aristo'ya atf edilmesi al kanlk tekil eden mantk' tenkidlerinde aksini ileri srdkleri zere, Aristo'nun mmkn ve olas (muhtemel) nermeleri btn akl ile dnm ve diyalektik ve apodiktik ilim anlay nda bundan geni lde faydalanm olduu muhakkaktr. Bu itibarla, modal nermeler teorisi bir tak m mode ve modalite aras ndan Aristo'nun bu suretle ifadelendirdii bunca mhim bir mant k teorisi olup, bilhassa, zaruri ve mmkn zerinde israrla durmas ok dikkate ayandr. Hele bunlar n da madde'den ziyade ekil'e taalluk etmelerinden dolay ehemmiyeti artmaktad r. Aristo' ca zaruri kavram (Metaf., D. 5) ok ak bir ekilde tarif olunmu tur: Zaruri demek, olmamazl k edemiyen, ba ka suretle olamayan'dr; mmkn ise, yukarda belirtildii zere, aydnlanmaya bir hayli muhta bir kavramdr. Mmkn, ayni zamanda, var veya yok olabibilen ey'dir. Mmkn hi bir imkans z neticeyi tazammun etmez. Z dd da zauri olarak yanl olmayan ey'dir (Metaf., F. 3, o47 b 2). Bu husustaki tafsilat ber taraf ederek, Aristo' nun tip nerme kabul etti ini, bunlardan kar olum (nerme, 12), Akis (nerme, 13) ve k yas yoluyle karlabilecek eyler (Bir. Anal., I. 8. 2)i anladn syleyebiliriz. Burada pek klasik bir tarza da brnen bunlar n nasl evrildiklerini gstermekte de bir yarar yoktur.

Aristo, kyas teorisi mnasebetiyle kar -olum, akis, v.b. vastasz tabii istidlal ekillerini inceledi i, 111

akis'in de (Bir. Anal., i. 2) kar -olum kaidelerinde olduu gibi, Hamilton'un yklemin niceletirilmesiyle vcut bulan mant a kadar devam eden kaidelerini verdi. Bunlar yaln z zaruri nermeler iin baka olacaktr. Ancak unu ilave etmek gerekir ki zarur I, hatt mmkn ve modal rnermelerde kar-olum mode'lara taalluk eder.
Kyas Teorisi.

Kendisinden nce, yalnz diyalektik ve retorik alandaki almalardan baka bir ey olmadn, ama uzun ve zahmetli ara trmalardan istilal yapmak sanatinin vcut buldu unu vnerek anlatan (Sofist. rt., 33, 184 a) Aristo, gerekten daha, sonra gelen mant klarn da kabul ettii zere, yep yeni bir istidlal teorisi ile ve, bir tek kelime ile, bunun kurucusu olarak ortaya kmaktadr. Gerekte, bu, Aristo'nun Analitikler'de ortaya koydu u ve kendisini isbat ilm' e gtrecek olan byk bulu udur. Her ne kadar kendisinden nce, Eflatun, hatt Sokrates, kavramlarn mnasebetleri zerinde durup dnmler ve az ok do ru ve pekin olarak Tmdengelimlik (dMuctif) mahiyette bir istidlal tasarlamlarsa da, Aristo bunlar "zaif k yas" diye taysif etmekte ( kinci Anal., I, 3 i, 46 a ve b) ve bu ke fin erefinin, bu meselenin kesin olarak zmnn kendisine ait olduunu aklamaktadr. lkin, sofistik ve anormal ekillerden akln prensiplerine uygun belli sayda muntazam ekiller oldu unu isbat edenin, ilmi bilginin temel artlarn aratrrken kyasn incelenmesine ilk defa giri enin de o olduu muhakkaktr. Istidll teoricisi olarak Aristo'da bilinen' den bilinmeyen' e gitmek zere zihnin takip ettii iki yolu gstermek iin t mdengelim (ta112

lil-d&luction) ve tmevar m (istikra-induction) ayrtlarn buluyoruz (Birinci Anal., II. 25, 68 b 13; kinci Anal., L 18). Kyas'n Adnn Eflatun' da Bulunduu Meselesi.

Eflatun'un, kyas denilince, kendisi ile idrakin, yalnz zihnin Jetleri (organa) olan duyular n verilerini dzenledi i fiili (ThUtete, 177 b) anlad grlmektedir. AriS to kyasnn kayna ise, daha ziyade Eflatun'un taksim'inde grlmek istenmektedir. Gerekte, taksim bize kavramlar n ayn, zde olup olmadklarn retir (Philebos), bizi ferdi taayynleri buluncaya kadar daha umumi" den az umund'ye muntazam bir ekilde gtrr: Halbuki Aristo, muhtelif kitaplarnda, sz gelimi, kinci Analitikler (II. 5) inde z'n taksim'le tasdik olunamayacan sylemek suretiyle, taksim metodunu akca tenkid eder. "Cinslerin taksiminden, aklanan isbat metod'un az bir blmn te kil ettiini grmek mmkndr" der. nk isbatta bir konunun bir yklemle tasdik olunmas istendiginde kyasta orta terimin byk terimden daha kk bir kaplam haiz olmas gerekir, halbuki taksim bunun aksini yapmakta ve btncl orta terim olarak almaktad r. "Bu metotla ba layanlar iin, t ak sim'in kullanlmas faydaszdr; nk k y asla isbat olunabilecek hakikatleri karmaya gcleri yetmez". Bunun gibi, taksimden t arif karlmak istendi inde de k yas yaplm olmaz" ( k. Anal., II. 5, gi b 35) Aristo ise "her kim ki her zaman taksim'i kullan r ve orta terim olarak cinsi, hadler olarak nevileri ve konuyu al rsa, bu metotla isbat yaplamayaca n" ileri srer. nk hi bir

113

zaman baz bilinen'lerden zaruri neticeler kmaz, karlamaz, sbat olunacak yerde indi olarak taksim'in ikiye blme (dichotomique) ekli altnda iki almatan birisini semekle bu neticeler elde olunamaz. Sz gelimi, her hayvan ya lml'dr, ya da deildir: her insan hayvand r. yleyse, her insan nedir,"? cevaps z kalr, nk ykleme yap lamaz. Bunun sebebi de orta terim (hayvan), byk terim (l m l)den daha geni kaplamldr (Sofist, l ig c). Taksim, tmevarm'dan daha fazla bir ey ifade edemez. Esasen tmevar m da isbat edemez. ( kinci Anal., II. 5, 91 b 15). Bununla beraber, Aristo taksim'in deerini ve hizmetini hi bir suretle inkr etmi de deildir. Yalnz, taksim'de buldu u kusur, orta terimin yanl seilmesinden ve, bunun da neticesi olarak, orta terimin mahiyetinin ve rolnn iyice kavranamamas ndan domaktadr. yleyse "bir terimde bulunan ve di er bir terimi ihtiva eden terim" diye tarif etti i ( k. Anal., I. 4, 25 b 35) orta terimi, byk terimin bir nev'i, insan z (l'essence) olarak almak yetecektir. Bu suretle, Aristo "kendi kendisine yeten bir istidll" tarz n , K yas' bulmakta; taksim'de oldu u gibi, bir seme ihtiyarndan ziyade, bunun bir gereklilik (zaruret-n&essit) olduunu gstermektedir. Bu suretledir ki mutlak bir gereklili in icabn yerine getirmek ve istidll srasnda baka baka sezgi veya zihni mdahaleleri bertaraf etmek iin Aristo, kyas "en yetkin bir istidll leti" olarak anlar. Ve onu z bulu u olarak saymakla da, vnr; hatt vas tasz istidllleri, sz gelimi, dzensiz k yas'larndzenli kyaslara evrilmesinde kulland aks'i bile kyas'la isbat etmek ve sa lamln kontrol etmek ihtiyac n duyar (Birinci Anal., i . 2, 5 a; Birinci Anal I. 3.). 114

Vastal ve Vastasz kyaslar. Bir konuyu bir ykleme birle tiren zaruri mnasebetlerin vas tal veya vas tas z olduunu da yine Aristo'da grmekteyiz. K yas : ) Vastaszdr : yklem bir nc terime, bir orta terime muhta olmaks zn konu'nun tarifini anlatt zaman; 2) Vastaldr : Zaruri olarak konu'ya ait olmamakla beraber, bir orta terimin ve bir nermenin yardmyle ifade olundu u zaman ( k. Anal., I. o; 76 b 3). Vastasz istidllin yap ld kar-olum, akis, resiprokasyon, obversiyon, kontrapozisyon ve quipollence'dr. Vastal istidllinki ise, k yas (syllogismos) dr. Aristo bunu "Kyas bir szdr ki bu sz iinde baz eyler vaz'olunmakla bu verilmi ve bilinen eylerden ba ka bir ey, ancak bu veriler yard m ile zaruri olarak kar" diye tarif etmektedir (Birinci Anal., I. I, 24 b 18). Kyas'n Prensipi. Vastal ve vastasz istidllin mterek ve umumi prensipi ise, btn mantk kitaplarnda klasik bir formlde ifadesini bulur: "Dictum de omni et nullo" (Bir cins hakknda tastik veya inkr olunan, btn neviler ve fertleri iin de tastik veya inkar olunur) dr. Bu ise d nenin kendi kendisyile uygunluunu ifade eden z de lik prensipinin bir sonucudur. Yukar da temas etti imiz gibi, kaplam ve ilem bakmndan sarih bir durum olmamakla 115

beraber, Aristo, dictum'u hem kaplam hem de ilem bakmndan olmak zere, iki ynl ele almaktadr. Ama burada ilem bakmndan beyan gerek d ncesine pek uymamaktad r. Bununla beraber, bu, liategoryalar'da da vardr (Kateg. 5.3 b 4). Kyas'da Kaplam Bakm. Hemen sylenebilir ki k yas'n esasnda hkim olan, daha ziyade kaplamc ifade ve beyan olmas gerekir. Aristo, bunu, daha sonra grece imiz zere, br ikisinin de yine kendisine irca' olunabilece i kyas eklinde birincisinin prensipi saymaktad r (Birinci Anal., i.4, 25 b 32). Btn ara trmalar karlatrlacak olursa, Aristo'nun hakiki dncesini anlatann u olduu grlr; kk terim orta terimin btnn (totalit) muhtevi olacak; orta terim de byk terimin btn iinde muhtevi olacak veya olmayacak ekilde terim, kendi aralarnda mnasebetler oldu u zaman, byk ve kk terimler aras nda, zaruri olarak, yetkin k yas olacaktr. Bu bize kyas'n kaplam bakmndan grldn anlatr. Bunu, daha sonra, skolastikler'in de ayn ekilde ele ald klar grlecektir. u hususu da yeri gelmiken belirtmemizde fayda vardr: Aristo nerme teorisinde umumiyetle ilemci bakm benimser grnd kalde, kyas teorisinde kaplamc olarak grlmektedir. Bundan, baz mantklar (sz gelimi, H amelin) filozofun Organon'da bir karars zlk iinde bulunduunu ileri srmektedirler. Muhakkak olan bir ey varsa, o da Aristo'nun kaplam bakm ile ilem bakm arasnda bir hayli mtereddit grnmesi, daha do rusu, bir oklarnda sistematik bir sarahatten yoksun gibi g116

rnmesidir. Hareket noktas ilemci olsa da, yerine gre, onun yine kaplamc bakm hi ihmal etmedine ahit olunmaktad r. Biz bu teredddde yle bir aklamaya katlmaktayz :

Aristo, ilem tarafin tutmaktad r, prensip itibariyle ilemcidir. nk:


nerme teorisnde i lemci olarak d ndn belirttiimizde, orada, insan (A) nn lml (B) oldu unu deil, A'n n B'ye ait oldu unu, ve bylelikle de, daha ziyade yklemin konu'da dahil bulunduunu anlatmaktadr. b) Kyas' incelerken de, Aristo'nun istidllin z (essence) olan orta terimi bir kavram olarak anladn gryoruz. Aristo ilk defa yklemi sz konusu ve onu sje (konu)nin ilemine soktu u grlr. Byk terimden hareket etmekle, onu da orta terim'de mndemi sayar; orta terim ise kk terimde de dahildir. Bylece, Aristo'nun dncesindeki ilemci karakterle kar karya bulunuyoruz. c) Sonralar greceimiz gibi, Aristo'nun tmevarm ( stikras) da ilemci bir bak mdan ele alnabilir.

a) Birinci Analitikler'de

d) Aristo'nun ilim anlay'nn da ilemci bir temele dayand ileri srlebilir. Byle bir anlay zerine dayand, kyas teorisiyle ortaya konabilir. ilim, daha nce grd mz vehile, z (l'essence) le, veya, ayn ey demek olan sebeple bilmek'tir. Btncl ise z'n, zarur i'nin i aretidir. Eflatun'un "kata pantos "una Aristo" kate auto" yu ilave eder (kinci Anal., I. 4, 73 b 25). Bu duruma gre, btncl ve mutlak olan bilgimiz ancak her nesne ile, o 117

nesnenin znn ayn oluunu, zdeliini (identit) haiz olaca ndan ( kinci Anal., i . 5, 74 a 3o) Aristo'nun bu anlaynn doru ve uygun oldu unu ortaya koymaktad r. lmin konusu, nesnelerden karlm fikirler dnyas olmayp realiteye en yak n blmcl"dr. Burada L. Veuthey gibi baz mantklann "Aristo'nun varlk'nn srf reel varl k olmayp akli varlk olduunu, ama, yine bu akli varl n reel varl k tarafndan sevk ve idare olundu unu ileri srmektedirler. Bylece, bu iddialar n da gsterdi i zere, Aristo yine realizm plnndan uzakla m grnmektedir. Onca realiteye en yak n olan, nevi'lerdir. yleyse, btncl'e yine ferdlerden, bu nevi'lerden ba lamak zere klabilir. Bununla beraber, bir daha belirtmek gerekir ki, Aristo kaplamcdr ve kaplam tarafn da tutmaktadr ; hi bir suretle bu bak m reddetmi grnmyor. yle ki: a) Terimlerin, byk, orta ve kk diye adland rlmalar veya sdflandnlmalan kaplamc bir anlaya dayanmakta; b) K yas'n esas prensipi olarak yukar da zikrettiimiz " dictum de omni et nullo" tamamiyle kaplam bakmndan ifade olunmakta; c) Bir ok mantklarn iaret ve teyit ettikleri gibi, Tamamiyle Aristo'ya ait olan ve ona yara r bir kavram oldu unda kereddt edilmeyen "ok defa vaki" (os epi to poly) kavram da kaplamc bir mahiyet tamaktadr. Bununla beraber, Tricot'nun ifade etti i gibi, Aristo'nun bu ilemci ve kaplamc olarak gsterilen iki bakm arasnda, iinde bulundu u kararszln, 118

bu dalgalann esasa messir olmayp bir elverililik (co mmo di t sebebeiyle oldu u ileri srlmekte oldu unu grmekteyiz. Bu yzden istidl1 teorisinde oldu u kadar, Kavram ve Hkm teorilerinde de bu ilemci ve kaplamc bakmndan birini brne az ok bir tercihle benimsendi i aktr. Esasen, daha sonralar da, bu iki bakm bir ok mantklarca bir tart ma konusu olmakta devam edecektir. Kyas'n

Birinci Analitikler'de formel bak mdan incelenen k yas'n tahlilini ele alacak olursak, ilkin, Aristo'ca kyasn biricik ve yetkin bir ilim aleti olduunu, onun
bununla kalmayp, ayn zamanda, bu anlaynn neticesi olarak, materyel karakterde oldu unu da belirtmek zorunlu olacakt r. Yukarda temas etmi tik, ama bir kere daha tekrar etmek gerekmektedir: "K yas yle bir sz'dr ki bu sz iinde baz eyler yaz ve irat olunmakla bu verilerden ba ka bir eyin yalnz bu veriler vastasyle, zaruri olarak karlm olunmasdr." (Birinci Anal., i. I, 24 b 18). Buradan k yasn, neticenin zarurili inin apak olmas iin ncller'de vaz ve irat olunandan ba ka bir eye muhta olmayan bir eit ile, ncllerde a ka zikr olunmayp zaruri olarak vaz' ve irat olunmu terimlerden kan bir veya birok eye muhta olan ikinci bir e idi var (Birinci Anal., I. I, 2' b) d r. bunlardan biri Mkemmel olan kyas; bt ise Mkemmel olmayan kyas ad n alr. Aristo'nun kyasn unsurlarn da aka tesbit etmesi dikkati ekmektedir. nclleri te kil eden 119

byk ve kk nerme'lerle bir de netice nermeyi olarak belirtti i gibi, terim saysn da yine byk, orta ve kk diye olmak zere ay rt etmektedir. Bu adland rmalar olsun, bu ay rt etmeler olsun, klsik mantk'ta bugne kadar ayn kalmlar, hi bir de iiklie maruz kalmam lardr. Biz burada bilhassa orta terim zerinde durmak zorunda kalacaz. Aristo'nun teorisinde, binnetice ilim ve mantk anlaynda bu orta terim konusunun byk ve temelli bir yeri vard r.
Orta Terim ve Sebep Teorisi. Burada dikkati eken Aristo'nun doktrininde figrleri ne olursa olsun, birinci figr k yasda oldu u gibi, en mhim yeri tutan, en mhim rol oynayan orta terim olacaktr. Yukarda grd mz gibi, ilim "sebeplerle bilme" olursa, formel, materyel, bis ve soncul (gal') olan btn sebep, isbat ilmi kuran analitik'de orta terim'dir. ( kinci Anal., II. 2; 94 a zo). Temelde olan da bilhassa formel sebeptir. Bunun nedeni ise, Aristo'nun sebep teorisinde br sebebin bu formel s eb ep'e irca olunma teebbsnde grlmektedir. Orta terim, ekil' dir : orta terim, z (l'essence) dr. Bylece, her nevi' husule getirmeler (production), k yaslar gibi, prensip olarak, hep formel z alrlar. nk yalnz, z'den baka bir eyin kyas olamaz (Metaf., o 34 a Sebep ise nesnelere ba l,adet yapk, kendinden ayrlamyan (inh&ent) d r, onlardan ayr lmas kabil deildir. Nesneleri a klamak nesnelerin kavramlar n (notions) tahlil etmektir. Byle bir orta terim anlay yledir ki Aristo'nun btn bir ilim telakkisi anla labilir, onun btn bu 120

anlaynn uygunluu halinde oldu una iaret slunabilir. Bu orta terim, fonksiyonu bak mndan, "sde bir ilmin a klama ve ama (exposition) tarz deil, ayn zamanda bir keif geti'dir"de. Buradan incelememizi u yne evirebiliriz: Olgu'nun, niin'in, varl k'n ve tabiatnn aratrlmas bilgimizin drt eidini vermektedir ( kinci Anal., II. I. 89 b 2o). Btn bu bilgilerin elde edilmesi ancak sebep'le zdeletirilmi bulunan bu orta teterim'le aratrlmas ve bilinmesi ile mmkndr ( kinci Anal., II. 2, 89 b). "Niin", daima, orta terim'dir ( kinci Anal., I. 33, 89 a 16). Bu suretle zihnin gcyle ani olarak, birden bire ke f olunan ( kinci Anal., I. 34,) ve sebeple zde letirilen orta terim iki ncl aras nda konulmu ve kurulmu ise, netice zaruri olarak elde edilecektir. Bylece, ncller (pr6nisses) orta terimin birli inin maddesi olurlar, bunlardan yaln z formel sebep, neticesi ile hemzaman olup brleri hemzaman de ildir. nk o, varlk'a; brleri ise olgu'lara taalluk ederler ( kincil Anal., II. 12, 95 a). Ama buradan Aristo' nun varlk hkmlerinde bu yzden israr etti i neticesini karmak ve buna ait bir istidlal yapmak mmkndr. Byle olunca, k yas, Metafizik'in bir aleti olacaktr. Orta terimin kefi ile nesnelerin ak, seyri anlalabilir, bu aka nfuz olunabilir; tabii dzen de, yine uygun olarak d nlebilir. Eer bir ok meseleler ayn orta terimi haiz iseler, bu demektir ki, bunlar ayn orta terimi haiz olmakla, bir birinin ayn , zdei (identique) dirler. Baz lar, nevi ynnden deil, cins ynnden ayn ; bazlar da orta terimlerin birbirlerine tabiiyeti bak mndan zdetirler. 121

Sebeple orta terim zdeliinden, netice olarak, sebeplerin oklu undan orta terimlerin de say ca okluunu anlayabiliriz. Ama en yak n ve hakiki olan sebep, ayr ayr alnan her vev'in en yak n hassa'lardr ( kinci Anal., II. 18 99 b). Hlasa edecek olursak, orta terim, birinci figr kyas temel alan, esas tutan Aristo'da byk terim ile kk terim arasnda bir arac , bir ba 'dr. Burada bir hususa daha i aret etmekte fayda oldu unu belirtmemiz gerekir. Bu ifadelerde mhim olan ey, terim deil, onun temsil ettii, tasavvur ettirdi idir. Kaplam ise orta kaplamd r. Btncl'n bir kavram olarak konu (sujet) ya kat lmas kabildir. Esasen kyasn prensipinin btncl oldu u (Eth. Nicomaque, VI. 3, 139 b 28), btncl'n de bu orta terimin kef edilmesine ba l bulunduu; konu ile yklem arasnda bir mnasebetin kurulmas yledir ki btn tmdemgelimlik (dMuctif) istidllin mihveri, ve son tahlilde, btn ilmin mknnn art olduu meydana kar ( kinci Anal., II, 2, 89 b).

Zaruri ncller.
Yukarda zaruri ncllere dayanan ve sebep'in tahlilyle zaruri neticelere dayanan bir ilmin Aristo' ya gre, isbat ilmin ta kendisi olduunu, sylemitik. imdi ise, bu sz edilen zaruri ncller'i grmemiz, ondan sonra da Aristo mant'nn gayesine, hatt esas konusunu te kil eden isb at teorisine gememiz gerekecektir.

Aristo, yalnz, Eflatun'un Fikir (eidos) teorisini tenkidleriyle (Metaf., Z. 14) bilgi'nin srf mantki ve diskrsif (discursif) de il sezgilik (intuitif) temellere dayand hususundaki anlay yle de,
,

122

uyumaz gibi grnen bir bakm daha ileri srmektedir. Istidkllle alnm ve retilmi her bilgi, "nceden var olan bir bilgiye dayanr" ( kinci Anal., I. , 71 a). O halde, gerek matematik, gerek sanat (techne) in, gerekse diyalektik'in de byle olmas , yani daha nce var olan bir bilgiye dayanmas gerekir. Ama, isbat olan her ilimde bunun byle olmas z arureti vardr. Biz bir ey hakknda bir bilgiyi mutlak olarak haiz oluyoruz. Yoksa delilleri ilintiler'e dayanan Sofistlerin ileri srdkleri gibi, sde ilintilik (accidentel) olanlar biliyoruz, denemez. "Her zaman, veya ok defa olan ey" ilmin konusu olup (Metaf. E. 2, o27 a; K. 8, o64 b) ilintilerin ilmi olamaz. ayet bir varl k, cins olarak ay rt olunan ilinti ynnden varlk ise, o, hi bir suretle hi bir d nce fiilinin konusu olamaz. fimin art. Nesnenin sebebinin, yani orta terim'in bilinmesi sebep'le netice aras nda bir mnasebetin kurulmasan ve neticenin zaruri olmas n hazrlayacaktr. Ancak, "sebep, mnasebet ve zaruret'i bilinen ve tayin olunan ey, bilinir". yleyse, ilmin art ite burada bulunmaktad r, onlara burada i aret olunmaktad r. Ama bunlardan ayr , bir de, isba t olunamayan prensiplerin bilgisi vard r ki bunu ayrca incelememiz gerekir. Bu art iindedir ki karakteri zaruri olan k yas, zarurVnin kyas, Aristo'ca ilmin ideali olarak al nmaktadr. Her ne kadar Aristo, ann ilmini gayesine ula m ve yetkinle mi saymakla bir zaafa d m grnse de, ona gre, zarurrnin kyas, btn ilimlerin erimek istedikleri en stn bir istidll eklidir. 123

SBAT TEORISI.
Mutlak Bilme.

Aristo'da isbat ilmin zaruri prensiplerden hareket eti ini, buna karlk, diyalektik'in ve diyalektik kyass'n bu zarureti haiz olmad n belirtmitik. Olas (muhtemel), hatt do ru nermelerin prensip olarak alnmas yeterli olmad gibi, doru da deildir; bu, isbatn karakterlerinden yaln z birisiyle ilgilidir. Protagoras'a atfolunan: "bir ey bilen, ilmi haizdir; ilmi haiz olan ilmin ne oldu unu bilir; yleyse, bir ey bilen, ilmin ne oldu unu bilir" eklindeki sofistik rneklerden biri saylan istidllde, ona gre, netice yanl tr. nk"insan'n ne olduunu veya gen'in tabiatini bilmek, ilmin tabiatini mutlak (aplos) bilmek" de ildir. Yanl, btn nermenin zaruri olmas lzmgelece ini bilmemekten domaktadr. nk burada nerme, olas 'dr.
Bir eyin sebebini bilmek, ilmi haiz olmamak olunca da ( kinci Anal., 16), Aristo'nun k yas'n ve netice (conclusion)nin zarurili inde, bilhassa orta terimin rolnde, yani sebeplerin bilinmesinde israr etti i grlr. Netice bir kere zaruri olunca da, hi bir ey artk isbatn sebebi olan orta terimi zaruri olmaktan alakoyamaz. Aristo, bylece, ncllerle netice aras ndaki bu zarurilik mnasebetini u drt ekilde ortaya koymaktad r:
124

) Netice zaruri ise ncller mmkn olabilir. 2) Netice mmkn ise, ncller de mmkndr. 3) ncller zaruri ise, netice daima zaruridir. 4) ncller mmkn ise netice zaruri olabilir. sb at, zaruri nclerden itibaren te kil olunmu bir k yas oldu undan ( kinci Anal., 4. 73 a) isbat filmin de daima zaruri neticeleri ihtiva etmesi gerekecek ve ancak orta terimin zarurili ine dayanacaktr. Halbuki diyalektik zaruret de formel'dir. Baka bir deyimle, kyasn ekline tabidir. Buna kar lk, isbat zaruret, materyel'dir, yani, nesnelerin t abiat'na baldr. Bu ksa aklama ile Aristo'nun belli bal grlerinden birini daha tesbit etmi bulunuyoruz. Isbatn Prensipleri.

Aristo, prensip'ten, her cinste, kendilerinin varlklarnn isbat imkansz olan hakikatleri kastetti tiini ( kinci Anal., I. o, 76 a), bunlardan da bir ksmnn her ilimde m terek, bir ksmnn da her bir ilme has olduunu ve, bylece, iki trl isbat filmin prensipi oldu unu belirtmektedir ( kinci Anal., T. o, 76 b). Bu suretle de, btn bu umumi prensiplerin eliiklik prensipine dayand n ileri srmektedir. Prensip (arche) in muhtelif manalar da vardr (Metaf., A. I.). Fakat buradaki manas "bir eyin bilgisinin hareket noktas" olup ncller (hypothesis), bylece, isbatn prensiplerini te kil ederler. Ama bunlarn mterek karakteri, varl k'n var-olu (On&
125

ration)'un, veya bilginin kendisinden kt veya kendisine dayand kaynak olmas dr. Her ilme has prensipler vard r. Her ilmin kendisine has prensipleri, "o ilmin, mevcudiyetini ortaya koyduu zlk yklemlerini gznnde tuttu u sje olup, sz gelimi, umumiyetle izginin, veya sdece doru izginin tarifleri gibi tarifler" bunlardandr. Her ilimde m terek olan prensipler ise, "e it eylerden e it eyler karlrsa, kalanlar da aralar nda eittir" gibi isbatn, vastalaryle zincirlendi i a ks yom'lardr (Birinci Anal., o, 76 b). Fakat bunlarn tatbik olunmas , sz edilen cinsle s nrlanmtr. sbatn unsurlar, isbatn konusu, isbat olunacak hassalardan ve kendisinden hareket olunan prensiplerden mte ekkil olmak zere, tr ( kinci Anal., I. o, 76 b) : Bunlar isbatn ncllerinin neler oldu unu grdkten sonra ele alaca z. Daha nce, isbat prensiplerinin ncl olu u zerinde duralm. isbat Prensiplerinin ncll. Bir isbat prensipinin v as t as z bir nerme olmas ve kendisine takaddm eden bir ba ka nermenin, kendinden daha yal n bir nerme olmamas gerektir. Ayrca, bunlarn neticeden daha iyi bilinmesi de gerekir. Aristo, kinci Analitikler'inde bu daha nce bilinen, daha ok bilinen deyimlerinde israr eder. Fakat ne tabii olarak daha ok bilinen ile bize gre nce olan aras nda, ne de tabii olarak daha ok bilinen ile bizim iin daha ok bilinen arasnda bir z d e lik (identit) 126

yoktur (Metaf., II. o 8 b) Z. o, o35 b; M. 2, 077 b ve Fizik, 1, I, 184 a). Bize gre en yak n, duyum'a yakn nesneleri, mutlak surette daha ncll, daha ok bilinen diye de duyulardan en uzak olanlar kasdeder.

sbat Olunamayan Hakikatler. sbat, kendinden daha nce gelen, ncl denen
nermelere dayan nca, bundan da sonu gelmez bir tarzda gerilere gitmek suretiyle devam edip gitmesi, birbirini takip etmesi anla lmaktadr.Baka bir deyimle, Aristo burada, isbatn "zaruri ncllerden itibaren tekil olunan kyas" oldu unu (Birinci Anal., I, 2, 7 b ve ikinci Anal., I. 4, 73 a) ; bunun da vas tasz (dorudan doruya) hakikatlere eri ip durduunu ve kendilerine var p dayand isbat olunamayan hakikatler olduunu ; bunlarsz kyas olsa bile verimli olamayacan ( kinci Anal., I, 2., 71 b) ileri srer. Bunlarn da iki trl oldu unu yukarda grmtk. lmin aleti olarak, ORGANON'un gayesi olan isbat incelemek, tarif etmek, prensiplerini tayin etmek, ve bu prensipleri ilme, muhtelif ilimlere tatbik etmek olduunu da bilmekteyiz. sbat olunamayn, fakat isbatn dayanmak zorunda oldu u ncl ve zaruri prensiplerin ne tarzda, nas l elde olunduklarn bilmemiz gerekir. yleyse bunlar ne suretle elde edilirler? Aks yomlar, kendiliklerinden, apa k olmak zorundadrlar ve binnetice, isbat olunmazlar. Bunlar zihne kendilerini olduklar gibi kabul ettiren ve her hangi bir eyin ne olduunu, o eyin mahiyetini renmezden nce bilinen, yani bir nevi a priori hakikatlerdir. Bunlar ayn zamanda varl k (existance) ihtiva eden nermeler olup brleri kyasn vastasz pren-

127

sipi olan tez'ler, yani bir eyin manasn koyan veya nesnenin ne oldu unu, mahiyetini ifade eden bir Sz olan (Top., I. 5, o b) tarifler'dir ki z'e taalluk ederler; ayet varl k' da vaz'ederlerse hipotez olurlar ( kinci Anal., I. o). Birinciler daha umurnidir, btn ilimleri birbirleriyle i tirak haline getirirler. kinciler ise, her ilme hast rlar, brleriyle ortak ynleri yoktur.

Aristo'nun yapt bu tasnif, isbat istidllin temelinde bulunmaktad r. Bunun tahliline ve tartmasna girimeksizin, yalnz, Aristo anlaynda bu isbat anlamnn s rf vas tal tmdengelimlik (d& ductif), yani sillojistik bir mekanizmle s nrlandrlarak farkland d ncesine katlmakta olduumuzu belirtmekle yetimseyece iz. Ama, Aristo'da kinci Analitikler'de ideal ve yetkin ilim rne i olarak, zaman nn en ileri ve hatt ikmal olunmu , gayesine ulam bir ilim gibi grnen matematik'i alm olmakla, ve, her ne kadar retim ve ara trmalarnda, daha nce de belirtti imiz gibi, byk bir zevk ve ilgi duymamas na ra men, hatt kendisinden nce gelip geen felsefelerde ulu orta kullan lna kar tepkide bulunmaktan geri durmamakla beraber, isbat teorisi'nde bu ad geen ilimden pek ok faydaland muhakkaktr. unu da kaydedebiliriz ki pek muhtemel olarak, filozofumuzun, zaman nn ilmini ikmal olunmu, yetkin bir ilim saymas da onu "kendisinden sonraki daha geni dedktif istidl1 anlaylarna gtrmekten alakoymu " olduu sans zerinde durulma a deer.
sbatn eitleri. sbat, btncl veya blmcl oldu u gibi, olumlu veya olumsuz da olur. Aristo bunlardan b128

lmcl isbatn, iki delile dayanarak en yetkin ve stn isbat oldu unu tartimaktadr. Bunu u ekilde hlsa edebiliriz : t) En iyi isbat bize "daha fazla ey bildiren" isbattr. Bu ise esasen isbat n karakterlerinden biridir. yleyse, bunu bize sa layan, o eyi, bakas ile deil, kendisiyle bilmekli imizdir. Sz gelimi, "Koriskos mzisiyendir" dedi imiz zaman, "insan mzisiyendir"den daha iyi biliriz. O halde, blmcl isbatn stn olmas gerekmektedir. 2) Btncl (klli-universel) blmcllerin d nda olmadndan, sz gelimi, gen, tek tek al nan genlerin d nda olmadndan, blmcl isbatn daha yetkin olmas gerekir. Halbuki Aristo baka bir pasajda ( kinci Anal., t. 24, 85, b 3) btncl isbat'n daha stn oldu unu iddia eder. Buna sebep olarak da unu ileri srer; lmin konusu "kata auto" yklemlerdir. Bir yandan, genin i a larnn toplamnn iki dik a olmas nitelii, gen cinsinin zlk (essentiel) bir nitelii olup gen nev'inin, yani iki kenar eit olma nitelii deildir. O halde, bundan kan netice, hakiki bilginin btncl bilgi olmas dr. Bu demektir ki her cinsin bilgisi olup daha blmcl olan nev'in bilgisi deildir. Bu da yine, Aristo'nun ilim anlayna tamamiyle uygundur. Bir dier ynden de, Aristo : "bir delille isbatn sebep ve niinini tasdik eden sebep ve niini gsteren isbat hangisi ise onun stnl nn gerekti ini" ileri srmektedir. 2) Aristo bundan baka btncl isbat n basit olana ve s nrl olana uzand n ; b tncl129

1 er'in daha fazla isbata elveri li olduklarn da iddia eder. O halde burada da onun ilim ve mant k anlayn n en mhim noktalar ndan birini daha yakalamak mmkn olacaktr: Btncl'e sahip olan, ona tasarruf eden blmcl' de bilir. Ama blmcl' bilmi olmak, btncl'n bilinmesini, bilgisini gerektirmez. te bilhassa bu yzdendir ki btncl isb at'n stn olmas lzmdr. ( kinci Anal., I. 24). Btncl isbat daha yetkindir. Bundan baka, btncl, en iyi isbat olunabilendir. Buna sebep onun "prensipe daha yak n bir orta terim ile" isbat olunmasdr. Bu bakmdan da prensipe daha yakn ve daha ba l olan isbatn daha stn olmas gerekir. Bu diyalektik deliller yannda, Aristo, ana fikir olarak, iki nermeden, nce olan'a sahip olduumuz vakit, belli bir tarzda, daha sonra olan' da bildiimiz d ncesine de sahiptir. nk biz onu gc halinde (en puissance) bilmekteyiz ( kinci Anal., I. 24, 86 a).

Aristo' nun burada daima vas tal tmdengelimlik istidll teorisini'in matematik ilimlerde dayantsn bularak, sz gelimi, bir genin i alarnn toplamnn iki dik a olduunu bilmekle, bununla btn genlerin i a larnn, ayr ayr, toplamnn ne fiil halinde (en acte), ne de gc halinde (en puissance) iki dik a olduunu, yani btiincr bilemeyiz demekle onun hep btncln stnl 'nde israr etmekte oldu u aka grlmektedir.
130

Btncl sbat tamamiyle idrak olunabilir.


3) Btncl isbat n tamamiyle idraki kabil olduu ortaya konulmak istenmektedir. Yani, Zihnin bir sezgisiyle bilindii ileri srlmektedir. Halbuki yukarda iliildii zere, o, blmcl olan duyum'a dayanr. D nlebilir olan d nlebilen ise daima duyulabilen'den stndr.

Olumlu nermenin Olumsuza stnl.


Olumlu ve olumsuz isbatlarn mukayesesinde ( kinci Anal., I, 25, 86 a) olumlu isbat n olumsuzdan stnln, bir yandan az sayda ve btncl nermelerden hareket etti ini, bir yandan da iki olumsuz ncln netice vermedi inden ve kyasn mmkn ve hatt mevcut olmamas ndan dolay, olumlu isbatn stnlne daha bir takm baka deliller ileri srlmektedir (Birinci Anal., 7.).

Prensiplerin Says.
sbatn prensiplerinin, saylar oaltlmamak, ve her ilimde mterek ve her ilme has olmak zere hem formel, hem de materyel bakmdan bir snfkamaya tabi tutuldu unu grmtk ( kinci Anal., I. 19, b 'o). Bilhassa her ilimde m terek prensiplerin aslnda eli kilik prensipinin temel tekil ettiini ve esasen btn Aristo Man t 'na hakim olan hkm ve k yas teorilerinin de temelini te kil eden prensipin bu eli iklik prensipi olduu zerinde israrla durmu tuk. imdi de her ilme temel ,olan bu prensiplerin ne suretle vcut bulduklar n grmemize ihtiya vardr. 13 1
.

Prensiplerin Teekkl. Aristo'nun bunlarn kefini Sokrates'e isnat ettiini (Metaf., 4. o78 b 7) bir defa daha grelim: Sokrates ahlaki faziletleri bahis konusu eder ve yeri geldike de onlar btncl bir ekilde tarife alr. Nesnelerin ne oldu unu aratrr. Bu onun "k yaslar vcuda getirmesinden"dir... Sokrates'e isnat edilmesi hakl olarak bilinen ey, onun filmin balangndan olan tm ev a r ml k (istikra i-inductif) istidlal yoluyle kavramlar , btncl tarifleri kefetmesidir.
Fakat Sokrates btnclleri ve tarifleri ayr varl klar olarak kabul etmez ; bunlar kabul edenler ve ayranlar, bunlara fikir adn verenler Eflatun' culardr, denilmektedir. O halde tarif (la dffinition) ve tmevarm (istikra-induction) bu prensipleri bilmenin, yegne vastalardr. Bunlar tanma imkanlarm verirler. Yukarda ilmi kyas ve isbatn, Aristo' ca, ncllerinin tabiati ile ilgili oldu una temas ederek "isbatm baz ncllere ve baz prensiplere dayanacan ve bundan itibaren isbat n mmkn olacan, akln bir yere dayanmas yle sonsuza do ru isbat etme abasndan kurtulaca n belirtmitik. Sonra da, en iyi ve yetkin olarak bilinebilen eyin prensipler ve sebepler olduunu, ancak bunlardan itibaren br eylerin bilinebildi ini (Metaf. A. 2, 98 a) grm tk. O halde sezginin retti i ve bildirdii ilk eyler 'in neler oldu u sorulacak olursa, buna kategoryalar' n da dahil olduklar sylenebilir. Ama kategoryalar isbat dnce iin yeterli de ildir, ORGANON'a bu bir nevi' "Ba lang ", hatt metaf-

132

izik ve ontolojik bir Giri tekil eden kitaplar zerinde biz de fazla duramayaca z. Yalnz burada bizim iin gerekli olan ilmin ilk prensiplerinin, yani aksiyomlarn, tezlerin (tariflerin ve hipotezlerin) incelenmesidir. Ilmi bir isb at bunlara dayanmak zorundad r. Bunlarda aran lacak nitelikler de unlardr ( kincil Anal., I 2, 7 i b) : ) Doru olmak; nk alelde k yas'nkiler yanl da olabilirler. 2) lk olmak; yani vastasz ve isbat kabil olmayan nermelerdir. 3) Neticeden daha ok kavranabilir, ondan ncll'drler. 4) Neticenin

sebebi olma zorundadrlar.

O halde bu aksyomlarndan, bu tez ve hipotezlerden ba ka bir ilme ncl olmaya yarayan bir nerme tipi olan, ama btncl olarak kabul edilmese de, renen ya da renci tarafndan bilinmeyen, bununla beraber kendisine veri (donnes) olarak sunulup kendilerine inan lmas, kendilerince kabulu istenilen nermeler olan ( kinci Anal., I. o, 76 b) konularnn ne ekilde elde olundu unu grmemiz, bunun iin de t mevar m'n incelenmesine girimemiz icap etmektedir. Yukarda i aret etti imiz gibi, Aristo'nun da bizzat ke fini S o k r a t e s'e isnat etti i (Metaf., 4, o78 b) tmevarm (epagoge) , ileri srlen kanaalerin hilfna olarak, hi ihmal etmedi ini greceiz. Sokrates iin f e r t'ten nevi ve cinslere ykselmeye yarayan ve bir umumile tirme (tamim-On&alisation) yntemi olan; adalet, fazilet, do ruluk gzellik, cesaret, itidl v.b. kavramlar n tayin ve tarifinde

133

kullamlan ve umumiyetle kabul olunmu hakikatlerden hareket eden (sz gelimi, Sor at e s'in G 1 a uc o n'la konu mas) tmevarm, elbette Aristo gibi bir dnrn dikkatini ekmesi kadar tabii bir ey olamaz. Onun de erini ve ehemmiyetini eserlerinin bir ok yerlerinde, hem diyalektik, hem de as l ilimler iin kabul etti i t mev ar m', "bir snfin her ferdine uygun gelmi kabul olunan ey"i, "btn bir snf iin de tasdik ve hkmetmekten ibaret telakki" ettii, hatt tmevar ml k k yas "istidllin umumi ve balang yntemi" olarak sayd muhakkaktr Birinci Atalitikler (Il. 25, 68 b) de; Her kan (conviction) hakikatte k yasla kazanlr ve tmevarmdan kar, demekle hem Diyalektik'in hem de Apodiktik'in bir aleti olarak saymakta oldu u btn aklyle anlalmaktadr. te Diyalektik'e elveri li, ister ilmi i s b at iin gerekli olarak kabul etti i hareket noktalar olan prensiplerin bulunmas 'nda ve konulmas 'nda tmevar m'n rol aka ileri srlm bulunmaktadr. Prensipleri tmevar m yoluyle bilmekliimizin zaruri oldu u apakdr ( kinci Anal., II. 19, too b). Bylelikle, bizce daha kolayca bilinen, daha duyulabilir (mahss-sensible) hakikatler'den hareket etmek suretiyle, isbata lzmlu prensipleri koymak tmevar mn ii olmaktadr. Ama bu, isb at olmayp isbat'n bir an olmakta, isbatn bir ann tekil etmektedir. Hi phe yok ki Aristo' ca "prensiplerin bilgisi, neticenin bilgisine tekaddm etti inden", iki ncl (mukaddem) den zaruri bir netice karan

134

tmevarm da tmdengelimlik istidll (le raisonnement dMuctif) in bir eklini te kil etmektedir. Her nekadar Aristo ara sra tmevarm ile k yas' birbirine yaklatrmakta, ok defa ayrmakta, hatt birbirinin zdd saymakta grnse de, muhakkak olan bir ey vardr ki o da Aristo iin kat'i ve de imez zlerin bilgisini elde etmekte tmevar mn yetersili idir. Aristo, tmev ar m'n bu zleri bildiremiyece ini her vesile ile belirtir. Onca, tmevar m bir eyin ne olduunu gstermez ( kinci Anal., II. 7, 92 b). Bu byle olmakla beraber, teknik anlamda, ilm'e tm ev ar m kavramn mal etmi olan, Aristo olmutur. Ancak, tmevarm anlayyle, ilim metodolojistlerinin anlay larndan farkl dnm de olsa, hi de ilse, ortaya yle bir mesele, bir mantk meselesi de atm bulunduu sz gtrmez bir gerektir. Bu mesele u ekilde formle edilmektedir : M ahede olunan hususi hallerden, btn benzeri hallere de hkim ve amil olan btncl (l'universel)e nas l ykselebiliriz ? K sacas, tmdengelime tmevar m yoluyle nasl gidilebilir? Bu, ayn zamanda, gidilebilir mi? sorusunu da iine almaktadr. Grlecektir ki Aristo bylece tmevar mn kaynag, mahiyeti, de eri, mnasebeti, ve fonksiyonu ve faydas gibi muhtelif hususlara da temas etmi bulunmaktadr. Her ne kadar i aret edece imiz baz elikilere d mekle beraber, O, prensiplerin kavranmasnda ve elde olunmasnda duyulabilir (le sensible) in mevcudiyetini ve roln asla inkr etmez. te burada da duyu (hasse-sens) larla m ahede olunan, alnan varlklar ve nesneler hakk ndaki bildiklerimizi nasl oluyor da, btn bir cins iin tasdik edebiliyoruz ? sorusuyle kar layoruz.

135

Aristo burada gayet a k bir kanaate sahiptir:


"Btncill'iln bilinmesinin tmevar mdan baka bir ekilde veya baka bir vasta ile kabil olamayacan" sylemektedir ( kinci Anal., I, 18, 8 a 4o). Esasen onun Duyulabilen (mahss-le sensible) in prensiplerin elde edilmesinde ve kavranmas ndaki lzumu bir ok pasajlarda tekrarlad bilinmektedir.

Aristo'nun tmevarm anlayn ifade eden


mehur pasaj n ise buraya almakta fayda vard r ( lk Anal., II. 27, 68 b) :" Tmevar m ya da tmevar mlk kyas, terimlerden birisi (kk terim) zerine dayanarak br terimin orta terimine yklenmesini istinta etmekten ibarettir. Sz gelimi, B, A ve G arasnda orta terim olarak al nrsa, G vastasiyle A'n n B'ye ait oldu u tasdik olunacaktr. Biz de byle tmevarmlarmz vcuda getirece iz. Kabul edelim ki A uzun zaman ya ama olgusu, B afrasz olmakl k, G de uzun zaman yaayan fertler, sz gelimi, insan, at ve katr' ifade etsin. O zaman, A, G'nin btn kaplam iindedir. Zira safras z olan her hayvan uzun zaman ya ar. Ama B de btn G'ye dahildir. E er G, B ile aks olunursa ve orta terim de G'den daha byk bir kaplam haiz olmazsa, gerekli olarak A, B'ye aittir. Tmevar lk kyas yle olacaktr: nsan

at ve kat r uzun zaman ya arlar ; safras hayvanlar z insan, at ve katr'dr, yleyse, safrasz hayvanlar uzun Zaman Ya arlar.
Bunun neticesi olarak, iki yklem bir konuya ait olursa, ve terimlerden birisi br ile aks olunursa, br yklem de, aks olunan ykleme ait olacakt r. Fakat G nin btn hsusi varl klardan mrekkep olduunu kabul etmek gerekir. Zira tmevar m, var olanlarn hepsinin saym (tadad) ile balar. bu nevi 136

k yas, ilk ve vastasz nclleri salamaya yarar. Bunun nedeni ise, orta terimin mevcut bulundu u hallerde, k yas'n orta terimle; mevcut bulunmad hallerde de t mev ar m ile balamasdr. Ve her hangi bir tarzda, tmevar m, tmdengelimlik istidlal olarak anla lan kyas'n zdddr. K yas orta terimle byk terimin nc (kk) terime ait oldu unu tasdik eder. Tmevar m ise nc (kk) terimle byk terimin orta terime ait oldu unu tasdik eder. Tabii dzende, orta terimle i e girien kyas daha nce (mukaddem) olan ve daha ok bilinen'dir. Halbuki bizim iin tmevarmlk k yas daha a k 'dr". urackta tabii dzene gre s rf kyas belirtelim: Btn safras z hayvanlar uzun zaman ya arlar. nsan, at ve kat r safras zdr, yleyse insan, at ve kat r uzun zaman yaarlar. Gerekte, burada mhim ve bir ok tart malara yol aan bir mesele kar snda bulunduumuz muhakkaktr. Hamelin gibi baz mantklar yle bir iddia da bulunmaktad rlar. Bu iddiaya gre, Aristo'nun tmevarm, yukarda belirtti imiz gibi, bir say m zerine kurulmu bulunmamaktadr. Onlara gre, tmevar m, duyum'da btncl' kavrayan, yakalayan bir sezgi olmaktad r. Muhakkak olarak denebilir ki for mel olarak bilgimizin karld, kendi kendine apa k olan ilk prensiplerden Kyas' ve sbat lm'i elde ediyorsak, bunlarn ilk prensiplerinin elde edilmesi iin de duyu'larla al nm tek ve somut (mnferit ve

mahhas) realitelrin, fe r t'lerin kayna na, aslna 137

kmak gerekmektedir. te tme var m bize bunu salamaktadr. Aristo "tmevar m, tmdengelime k yas'n byk ncllerini te kil eden prensipleri" salar: ta ki bu ncller daha nceki isbatlardan istinta olunmu bulunmasn" dernekle bu husustaki fikrini aklar. Fakat Aristo'nun bununla hi bir zaman do utan prensiplerin varl n kabul ve iddia ettii sanlmarnalid r (Metaf. A. 9. 993 a). imdi de, tmevarm nitelendiren eyi anlamak iin Aristo'nun bizzat verdi i misali alalm: nsan, at ve kat r uzun zaman ya arlar. nsan, at ve kat r safras z hayvanlard r, O halde, safrasz hayvanlar uzun zaman ya arlar. Bu trnevanmda, netice iinde dahil bulunan hallerin tam bir saymnn gerekip gerekmiyece i meselesinin mevcutiyeti a ka grlmektedir. Burada bu konu zerinde denebilir ki "bir s nfa uygun olan, o snftaki belli saydaki btn fertlere de uygun olur." Bu, daha ziyade onun ilimler mant 'nda, Bacon'la balayan tmevar m'dan, (bir nedenlik (causalite) mnasebetini tahmin eden eksik tmevar m'ndan ayr bir istidll oldu unu anlatmaktadr. Bir tak m mantkglann formel diye vas flandrdklar, Aristo'nun tmevarm ; yine bir ksm mantklann ileri srdklerine gre, birinci ekil kyasa irem mmkn olan bir istidllden ba ka bir ey deildir. Zamanmzn en gvenilir Aristo arih ve mtercimlernden olan Tricot, Aristo'nun, tmevarmm asl bir kyas olarak almad n (Birinci Anal., S, 312) ve tmevarmn ve tmdengelimin bir cinsten olmad n iddia ederse de, yukar da grlen metinde de tmevar mn kyasn zdd olduu 138

sylendiinden bu iddiasnda hakl gibi grnyorsa da, bu hususta bir hkme varmak iin u ifadeden yararlanmak yerinde olacakt r: Tmevarm "bir formel istidlldir ki her bir k sm hakknda sarih olarak tasdik etti i eyi, bir mantk! btn ve bir snf hakknda da tasdik etmekle iktifa etti i" dncesi zerinde durulabilir. O halde, kyas ekli altnda grlen bu tmevarm byk terimi kk terim ile neticenin rr ukayesesinden kartmaktan ibaret olacakt r. Byk ve orta terimin, kk terimin ileminde dahil bulunmasndan byk terimin de orta terime dahil olduunu istidll etmek kabil olaca nn anlamaktayz. Bu netice ise, kk terimin orta terimle e deerde ve onunla kar lanabilir (rciprocable) olmas artyle hem kabule ayan, hem de muteber ve merudur. Bunu ba ka ekilde ifade edecek olursak, diyebiliriz ki say m'n tamam olmas, kyas'n mmkn ve kat'i olabilmesi bak mndan, arttr. Yukarya kardmz metinden de grlece i zere, tmevar mlik kyas, tmdengelimlik kyasn yolunu takip eden tabiat dzeninin aksine yap lm bir kyas mahiyetini arz etmektedir. Burada byk terim, netice; kk terim, orta; orta terim de kk terim olmaktad r. Buradan da orta terimin kk terimle kar lanabilir (r&iprocable) olmalar nn gereklilii anlalmaktadr. Bundan kaplamlarn ayn olmasn, say m'n tam olmasn anlamak gerekir. yle y s e, imdi tmevarmlk kyas, Aristo'nun rne iyle, ifade edelim:

Btn safrasz hayvanlar uzun zaman ya arlar, nsan, at, katr safrasz hayvanlardr. 0 halde, insan, at ve katr uzun zaman yaarlar.
139

Bu konuda mantklar arasnda uzun uzadya bir takm tartmalar olmu tur. Fakat nce bilmek gerekiyor ki Aristo'ya gre de bu k yasn byk ncln tekil eden nerme, safras z hayvanlarn uzun zaman ya adklar bir kanundur (Hayvanlar n bl. hakknda, IV. 2o77 a). Burada say lan hayvanlar da yegane safras z hayvanlardan ibaret de ildir (Hayv. Tarihi, II. 15, 506 a). Buna ra men yine Hamelin'e bu bakmdan hak vermek gerekecek gibidir: Aristo'nun tmevarmnda say m'n tam olmas bahis konusu olmayabilir. Yukardaki tmevarmlk kyas rneginde, bu kanunun do ruluundan, bu say m'n tamlndan ziyade, hipotez ve isbat ihtiyacyle, ekil bak mndan tmevarmlk istidllin gsterilmi bulunduu aktr. Bu hayvanlarn safral olup olmad klar prensipinin, bunun bugnn ilmine, ilmi verilerine uyup uymamas temamiyle ayr bir meseledir. Hatt burada ekl'e pek de messir grnmedi i de ileri srlmektedir. Onu kaplam bak mndan gznnde tutmak, muhakkak surette, hi bir eyi hal etmi gstermiyor. Tam bir say m hi bir zaman basit bir t au tologi e'den baka bir ey olmamaktad r. Ama, ilem bakmndan incelendi i takdirde, tmevar m meselesi yine mesele olarak kalmakla beraber zlm gibi saylmaktadr. Bunun sebebi, Aristo iin btncl, ayn zamanda zarur demek olduundan tmevarmak (istikra yapmak) bir nevi zihni sezgi ile z', zarur i'yi, netice olarak da b tn c l' husus! tasavvurlar aras ndan, bu tasavvurlar iinden s yrp karmak, yakalamak, kavramak demek oluyor. Esasen bu da, Aristo'nun doktrininin yapsyle, onun br blm ve unsurlariyle uygunluk ve tutarl lk halinde grnmektedir.

140

kinci Analitikler'in sonlarna doru, Aristo'nun "ferdi varl klar idrak ediyoruz. Ama ilmin z konusu, btncln idraki'dir; umumiyetle insan' idrak olup bir fert, belli bir fert olan Galli a s denen adam deil" dediine iaret edelim. yleyse ilim, tam bir saym iinde de il, z'n her bir fertte olmas nda. E. Boutroux'nun dedi i gibi, hayvan z' tamamiyle safrasz her bir hayvanda'd r. Fakat ORGANON'un bir pasaj nda ( kinci Anal., II. 7, 92 b) grld gibi, "tmevarm bize o eyin ne oldu unu gstermez, ama onun baz yklemleri olup olmadn tasdik eder" demektedir. Aristo'nun tmevarm teorisinin bugnk anlalndan baka trl anla ld ak ak grlmektedir. Aristo'nun ideali, E. Meyerson'un da gsterdii gibi, her ilmin ideali olup o da her eyi bir isbata irca etmekten ve zarurinin k yasn kurmaktan ibarettir. Onca, tmevar m, mutlak bir deeri haiz de ildir, muvakkattir. Kyas her zaman ve her vesile ile, bu muvakkat istidllin yerine kaim olacaktr. Hi phe yok ki Aristo'nun gr bu konuda btn glkleri gidermi , meseleleri zm olmad gibi, daha sonra bir takm mantklar da bu konuda bir takm zm tarzlar getirecek, bunlarla da yeni meseleler ortaya atacakd r.
Tmevarm, Diyalektik Ve rhetorik.

Aristo'nun tmevar m ilmi isbat iin gerekli prensiplerin elde edilmesinden ziyade, Diyalektik'in, Rhetorik'in bir leti olarak grmesi de tmevar mla bunlar arasnda bir mnasebetin varl kadar tmevarmn muvakkat saylmas nn nedenini bir az daha
141

aydnlatmaya yarayacakt r. Aristo'ya gre, tmevarmn bir nevi i k n a'tarz , kandrma yolu olduunu; yna ve halka hitap etti ini grmekteyiz (Top., I, 12 ve Top., VIII. 2, 157 a). Hem de tmevar mn duyu'ya daha yakn olduunu ( kinci Anal., I. 13, 78 a), hatt tmevar mn duyum olmadan imkans z olduunu ( kinci Anal., I. 18, 8 b 5) da bilmekteyiz. Ama Aristo'nun dt elimelerden birisiyle daha karlatmz kayda mecburuz.

Aristo bir yandan duyulabilen idrkin bize bilgi salamaktan uzak, ciz oldu unu, nk duyum'un b tnc l'e taalluk etmedi ini ( kinci Anal I. 31, 82 b 28), konusunun da fer d fertlerin mikdarnn ise say s z, bunun neticesi olarak da, nevilere taalluk etmedi i takkdirde, hepsinin saylmak suretiyle, birer birer al narak gzden geirilmesinin mmkn bulunmadn ( kinci Anal., I. 24, 8o a 5) ileri srmektedir. Bir yandan da, bylece, filmin aleti olmak yle dursun, baz larna gre, filmin imkanszln bile ortaya koyan bir gr de ifade etmekten ekinmemektedir.
,

O halde, duyuya dayanan bir t mev ar m, onun daima tekrarlad gibi, zarur'enin ilmi olan Ap o dik tik'in aleti de olamaz. Her bilginin dayanmas gereken ilk ve v asit as z prensiplerini de sa layamaz. Her ne kadar tmevar m "isbatn kendisi olmayp onun bir 'ann tekil etmi" olsa da, Aristo'ya gre, "zaruri neticeleri elde edebilmek iin zaruri prensiplere kmak, bunlar zerine dayanmak gerekece inden, prensiplerin bilgisinin neticelerin bilgisinden daha nce olmasndan, ilk ve vas tas z prensiplerin bulunup konulmasndan, kendisine Aristo'nun
142

byk bir ehemmiyet ve kkl bir rol ykledi i t mevar m'n gcszl yine kendi anlay iinde ak ak belirmekte oldu u ileri srlmektedir. Bylece sbatn, nclleri deitiremedii gibi, neticelerin do rulu unu da, ncllerin doruluunu aamamas bakmndan kendisine bu prensipleri elde etmek, sa lamak ve koymak vazifesi verilen byle bir tmevavar m'n ehemmiyeti ve rol ok azalm olmaktadr. Ama tmevarm, daha ok, bir diyalektik aleti olarak mutalaa etmek daha do ru olacaktr. Diyalektik'de, o e it bilgi tarz na, hem maddesi hem de hareket noktas bakmndan daha elveri li oldu u aka anlalmaktadr. nk, yukarda da aklad= gibi, tmevar m bir eyin sebebini ve ne olduunu (mahiyetini) gsteremeyip ancak, o eyin bir yklemi olup olmad n gsterebilir. nk bir eyin z, duyumla veya parmakla gsterilerek tasdik olunamaz (Ikinci Anal., II. 7, 97 b). Bununla beraber, Analitikler'de ayr pasaj vardr ki bunlarda Aristo prensiplerin bilinmesinde tmevarmn faydasnda israr eder. Bu pasaj n birisi, daha nce grd mz gibi, ilmi, duyuma ba layan mnasebetlere dair; brs, eli ik olan ve vuzuhtan yoksun metinleriyle tabiat dzenini takip eden kyas eklindeki tmevarmn roln belirtti i pasajlard r. Sonuncu ise prensiplerin bilgisinin zaruri olarak tmevar m tarafindan vcuda getirildiinin apak oluunu beyan eder ( kinci Anal., II. 19, roo b). Btn bu d ncelerde israr etmesini tmevarma verdii ehemmiyetin delilleri olarak kabul etmek mmkndr. Bununla, Aristo'nun bir kararszlk iinde bulundu unu da pek Ma hissediyoruz. Bu sonuncu pasajdan bir az yukarda, duyular vas -

143

tasyle ald mz, idrak etti imiz eylerde daha vaz h olamadm itiraf eder: "Ruh'ta nevi olarak husus! ve farklamam eylerden birisi tevakkuf ederse bir ilk btncl kavram (bilgi) kar snda kalndn, nk idrk (alg-perception) fiilinin konusunu fert te kil etse de, duyumun yine o kadar btn c l'e taalluk etti ini ve uyduunu" ifade eder* ve bylece, btncl kavram (notion) lardan daha btncl ve blnmez kavramlara geilmek suretiyle en yksek bir kavram (notion) da durulduunu syler ve tmevar mn, nasl prensiplerin bilgisinin leti olabilece ini aklamaya alr. Bu suretle, btncllerin her hangi belli bir tarzda, duyumlardan itibaren meydana geldiklerini ( kinci Anal., II. 2, go a 28), ayet bir duyum yoksa, buna kar lk olan ilmin de, zaruri olarak yok olaca n ( kinci Analitikler, I, 18, 8 a 38) a ka beyan etti ini gryoruz. Btn bunlara ra men, eliiklik ortadan kalkm, giderilmi olmuyor. Aristo'ya has olan bu trl amprizim onun psikolojizminin hususiyetlerini ilgilendirdiinden bu konu zerindeki tart malar daha fazla uzatmaks zn, mtaekp incelemelerde ele alnmas yerinde olacakt r, dncesindeyiz. Tmevarm ve Analoji.

Aristo, tmevarm, bugn de ifade olundu u gibi, husus i'den u mum i'ye gei (Niko.'a. Ahlk, VI. 3, 139 b 26) ve (Top. I, 12, 105 a); blmcl'den btncl'e veya bilinen'den bilinme'yen'e 'gei (Top., VIII. I. 156 a) olarak tarif eder ve onu ok defa an aloj i'ye yakla trd grlr. Hatt burada bir eli meye daha d m gibidir.
144

Burada da, onun tmevar m analojiden uzakla trdn anlatan pasajlar olsa da, bu yakla trma ve uzaklatrma konusunda da onun karars zl ve aklktan uzakl zerinde durulabilir. Aristo, Topikler (I. 18, io8 b II) de "e er analoji noktalarn bilmiyorsak, tmevarm yapmak kolay de ildir." demek suretiyle tmevar mda analojinin yerine ve rolne iaret etmektedir. Halbuki analoji "ferdi olan'dan ferdi olan' , hususi'den hususryi istidll olduuna" gre, tmevar mda analojinin oldu u kolayca kabul olunabilece e benziyor. Fakat birbirinin asla ayn deildir. Aristo'nun bunlar ayrt ettii de muhakkaktr. Btncl, hususi'den gidilerek elde olundu u halde, bu btncl analoji yoluyle yap lan istidMide elde edilen btncl de ildir. Burada da Aristo'nun gerek tmevar m, gerek analoji ile elde olunduunu ileri srmek suretiyle (Top., VIII. 8, 16 a) bir elikiden ok, bir vzuhsuzlua dm olduu yle nebilir. Aslnda, benzerlik yolu ile istidlllerde bir halden benzeri veya yak n bir baka hale geilmektedir. Ama hi bir zaman hallerin b t n 'ne geilemez. Bu nitelik, analojinin tmevar mdan daha gcsz oldu unu gsteren bir delil olarak belirtilebilir.

Misal yoluyle stidll.

Aristo'da bir nevi tmevarm daha vard r ki o da misal (temsil) yoluyle istidlldir ( kinci Anal., I. I, 71 a) ve (Rhet., I. e, 135 b 3). Misal yle bir istidlldir ki byk terimin, orta terim oldu unu ve onu kk terime benzer (kk terim de il) drdnc bir terim'le tasdik etmektedir (paradeigma). Bu, ne
145

blmcl'den btncle, ne hususi'den umum Vye, ne de umumi'den husus i'ye giden bir k yas'dr. Sadece, iki hususi, ayn bir cinste mndemi bulunduklar takdirde, hususi den hususi'ye giden bir kyastr (Rhet., I, 2, 1357 b 27) ki analoji yolu ile istidlle benzemektedir. Tmevar mdan fark, tmevarm btn fertlerden hareket ederek byk terimin orta terim oldu unu isbat eder, k yas' da kk terime tatbik etmedi i halde bunu misal'e tatbik eder. O, btn fertlerden hareket ederek isbat etmi olmaz. Hlasa edecek olursak, tmevar m, btncl blmcllerden karr; isbatn dayanaklar olan ilk ve vas tas z prensipleri bulur, salar. Aslnda, tek olan'n, fe r d Vnin ilmi yoktur. Fakat ruh, bir ilk idrak i iyle, bir zihni sezgi iiyle tek ve ferdi olan'dan btncl'e, ilk btncl kavram elde ede ede hakiki btncl'e ykselir. O halde tmevar m, bir daha belirtmek gerekir ki, duyumdan ba lamaktad r, konusu da reel varl k'tr, yani fert'tir. Bu suretle, duyum da b tncl mndemi bulundu undan, tmevarm, ilmi isbatta nclleri sa lamas bakmndan ilmin verimli kaynaklarndan biri, onun ba lca aleti olmaktad r. Hatt bir duyunun ve bir duyumun yoklu unun, onlara karlk olan tmevarmlarn ve bir ilmin de yokluunu gerektirece inden ( kinci Anal., I. 18, 8 i a), Aristo'ya gre, tmevar m isbatn son kaynan tekil etmektedir, denebilir ( kinci Anal., I. 18, 8 i b) ve (Birinci Anal., II. 23, 68 b). Netice olarak, Tricot ile birlikte diyebiliriz ki Aristo'nun tmevarm "zihnin blmcl ve okluk halindeki verilerden umumi, birlik ve birlemi neticeler te kil eden kavram (notion) lar ve hkmler kard ameliyelerin btndr". 146

Tecrbe ve M ahede. lmi aklamay isbat'ta arayan Aristo'nun, ilmin mutlak surette ve tabi I olarak bilinebilen veya en ok kavramlabilen eye ykselmek, ykselebilmek iin sezgilik (intuitif) bir bilgiden hareket etmek gere ini kabul ettiini, btn eli melere ve kararszlklara ra men, grm bulunuyoruz, Bylece, isbat'tan isbat'a, sonu gelmeyen bir sreklilik iinde, geilip durulamayaca da ortaya km bulunmaktadr. Bunun sebebinin de, isbatn, ilmin imkannn, hi phesiz, ilk ve v as t as z bir prensipte durmasnda, zihin iin hi bir arac ya ihtiya olmakszn varp dayanmasnda bulundu unu grm oluyoruz. 11min prensiplerinin ve hareket noktalar 'nn ite bu ilk ve vas tas z nermeler oldu u Aristo'ca da kabul edilmektedir ( kinci Anal., II. 19, oo a i 7) ve (Fizik, VI II. 5, 256 a 29) ve (Niko.'a Ahlak, 6. 12, 143 b 4). Fakat yukar da da iaret etti imiz gibi, bir yandan, bir duyumun yoklu undan bir ilmin yokluunun gerekece ini; bir yandan da, ilk ve vas tasz prensiplere dayan lmas gerektiini, bunlarn elde edilmesinde en elveri li ve hatt yegane aletin tmevarm olduunu, bunun da duyulabilir (sensible) ekil ve mahiyette alglanmadan, duyulabilir alg olmadan yaplamayaca n ; her ne kadar duyulalabilir idrakin, hatt duyulabilir mkerrer idrkin bize bilgi sa lamaktan ciz bulundu unu ( kinci Anal., I. 31, 87 b 28) ileri srerse de, duyum'un btncl'n elde edilmesine do ru ilk adm olacan kabul etmekle de kendisinde bir amprist temay/ tesbit etmek de pek zor olmayacakt r. Zten Aristo'nun kendisi de bu temayln a ka ifade 147

etmektedir (Birinci Anal., I. 18). Onca, do utan prensipler yoktur. O halde, isbat' n aleti olan k ya s'n dayand ilk bilgilerin ve btncl'n de sonradan elde edilmi olduklar, yani duyula bilinen'in idrkinden sonra vcut bulmas meselesi ortaya kmaktad r. "Duyum'a sahip olmayan iin, tmevarmak, tmevarm yapmak mmkn deildir. nk, duyum ferdi olan'a, ferdi hallere taalluk eder. nk ilmi, ne tmevar msz btncllerden karabiliriz, ne de duyumsuz tmevar m'la elde edebiliz, ( kinci Anal., I. 8) hkmnn a kl karsnda Aristo'nun amprist ve ba ka bir deyimle, pozitivist durumu kendiliinden belirmektedir. Hatt bu konuda yukarya alnan beyanlar ndan, onun amprizmi inkr gtrmez bir a klk kazanmaktad r. Bu, onun ilk eserlerinde ve varl k olarak varl k anlaynda, ontolojisinde bahis konusu olmasa da, hatt "s rf duyularn verilerine dayanan dnrlerle alay edecek kadar ileri gitmesine ra men, ilmi almalarn yaparken, daha sonraki ilmi eserlerini haz rlar ve vcuda getirirken m ahede ve tecrb e'ye ba ta ve ok mhim bir tyer verdi i, duyularn verilerine ve ehadetlerine dayand , sade bir teorisiyen olarak de il, ayn zamanda bir ilim pratisiyeni olarak da ilmi ara trmalarnda bunlar geni lde tatbik etti i de muhakkak saylmaktadr. Onun yolunu takip edenler (Theophrastos ve Straton) de daha sonra vcuda getirdikleri eserlerde, Aristo'nun m ahede ve tecrbeye verdii deeri ve yapt tatbikat rnek almlar ve birer Aristo'cu olarak, bilhassa bu ynn benimse148

milerdir (G. Senn, Die Entw. der biolog. Forschungsmethode- 933) Muhakkak olan hususlardan birisi de udur:

Aristo duyularn verileri ve duyulabilenler kar snda, hocas Eflatun'dan bsbtn ayr bir tavr
taknmaktadr. Onun ilk sebeplerin ara trlmasna byk bir ehemmiyet vermesine ve asl nda btn abasn sebepleriyle bilmek'te gstermesine ramen, yukarda sk sk iaret etti imiz gibi, Aristo'nun btn ilmi eserlerinde oldu u zere, m ahede ve tecrbeyi asla sulamam , sulad grlmemitir. Bu amprizm temaylnn kuvvetlendi i ve hele "duyularn verilerine de er verdi i devrenin, jeoloji ve biyoloji alanndaki titiz mahede ve incelemeleriyle olgularn tahliline kendisi kaptr" devreden itibaren ba lad aka grlen bir gerektir. Bu bakmdan, ilmi durum ve tutumunun, bu arada ilmi metodunun tayininde eserlerinin kronolojisini; hekim olan babas nn meslek geleneklerinden ve alkanlklarndan pek ok kazanlar olan Aristo'nun ilmi faaliyetlerini hi de gzden uzak tutmamak gerekir. Hatt, G. Senn'in ifadesine gre, bir eserinde ili n t i (symbebekos) yerine symbainon veya symbainonta deyimlerini kullan yor ki bu deyimler "incelenen olgu ile mterafik haller ve hadiseler" demek oluyor. Bunlar ise ancak duyularla yakalanabilir, ve ilmi bilginin temelindedir, Aristo, bylece, bir filozof veya metafiziki olarak, mant k ve ilim anlay bakmndan dayand Apodiktik'inde, ilk sebeplerin ara trlmasndan hi vaz gemeksizin, bir lim ve ara trc olarak da duyular n verilerine ilk ve esas yerini ve roln vermesiyle, onu sisteminin iinde yerle tirmesiyle, tutarl grn-

149

mese bile, meselenin ortaya konmas ve bir zm yolu aramas ve denemesi ile ilim ve metodoloji tarihindeki yerinden hi bir ey kaybetmemektedir. Ayr bir incelemenin konusu olmas gerektiine iaret etti imiz duyumun psikolojisine girmeden, ksaca denilebilir ki duyum, ruhta ferdi nesnelerin meydana getirdi i, nesnelerin ilk btncl bir kavram (notion) olup btn hayvanlarda vard r. Fakat her st hayvanda da bulunmas na ramen, duyumun ancak duyulabilen nesne ile kaim oldu u alt veya aa hayvanlarda "ne bir btncl bilgi konusu,ne de byle bir bilginin 'aleti" olamaz. Ust veya yksek hayvanlarda "duymdan hat ra, hatra'dan da tecrbe" gelir. Tecrbe, "hat ralarn sayca oklu unun tekil ettii ey"dir. Tecrbeden de, yani "ruh'daki sknet halindeki btncl sanat (teckne) in ve ilmin prensipi "gelmektedir (Metaf., A. I). yleyse, Tricot ile birlikte diyebiliriz ki, duyumun ilim olarak geli mesinde merhale vard r; bunlar iaret edelim: I) Duyumun devam etmesi ve kalmas olan hafza; 2) Btncl terimin hareket noktas n tekil eden tecrbe; 3) Bir prodksiyon ve aksiyon bahis konusu olursa, sana t' n prensipi; realitenin bilgisi bahis konusu olursa, ilim'in prensipi olan k a vr a m (notion). Esasen, Aristo'nun kavram tamamiyle zihni bir sezgi saydna yukarda temas etmitik. Burada vastal dnme, (discursion) yoktur. Kavramla bu trl dnme arasnda, diskrsif ameliye aras nda derece de il tabiat, mahiyet fark vardr (Ikinci Anal., I. 31). Ama bu fark onlar n ayrlklarn ifade etmez, s ezgi'den bu trl d nceye, diskrsiyona

150

gemek de mmkn bulunmaktad r. Bunlar bylece tekrarladktan sonra denilebilir ki Aristo'nun tecrbe ve mahedeye, tabii olgularn mahedesiyle, bu yolla konulmu prensiplerin yard myle meydana gelen ilim'de, layk olduklar yeri vermekten ka nmam olduu grlmektedir. Asl nda, onca da, tam ilmi bir sistem ancak bu suretle imkn kazanabilir. Ilmi eserlerinde tesbit edilebilece i zere, ilim ii yaparken de Aristo'nun sde duyularn verilerine deer vermekle kalmay p mahede ve tecrbeyi kullanmas bakmndan, bunlara gereken yeri ve deeri verdii mnakaa gtrmez bir gerektir. Kendi rensisi olan Byk skender'in, imparator olduu zaman, btn adamlar na nerede her ne grr, bulur ve ele geirirlerse, bilhassa canl olarak, Aristo'ya gndermelerini emretmi olmas da gsterir ki o, gelii gzel sylentilere de il, grerek, deneyerek tasvir ve a klamalarn yapmay tercih etti ini de kabul ettirmi tir. O gn iin saysz denecek kadar ok m ahedeler yapan, pek ok hayvan zerinde anatomik aratrmalarada bulunan, bizzat yapt bir takm diseksiyonlaryla biyoloj i'ye hayat veren, biyoloji alannda bir ok ilerlemelere kendinden sonra gelen aratrclara, ilim iini srdreceklere yol atn teslim etmek gerekmektedir. Bununla beraber, bu m ahede ve tasvirlerinde az veya ok kere aldanmas ve yanlmas tesbit edilse bile, bu onun do ru tasvir ve aklamalarn deersiz brakamaz. Bu hususta ilim tarihilerinin pek o unun hkmnn olumlu olduunu bilmekteyiz. Zaman iin byk bir abay anlatan bu mstesna kafann bu m ahede, tasvir ve izahlar na dayanarak ilmi denecek bir ilk tasnif denemesini yap-

151

mas, hatt denemeyi d nmesi, filmin bugnk gelimesine yapt olumlu veya olumsuz katklar zerinde bir mnakaeye girmeksizin de, mutlaka lehinde bir hkm vermeye yeter. Muhakkakt r ki onun bu tasnifi, gittike fo r m el bir ekil alarak, ortaa balarnda "suni ve alfabetik bir tasnifin yer almasna" sebep olarak gsterilirse bile, bundan sde filozofumuzu mesul tutmak, onun a lamayan otoritesini sulamak gerekmez. Ilim tarihlerinde, onun mahedesini ve tasvirini yapt hayvanlarn says beyzlere yakn (495) olarak tesbit edilecek kadar kksnlmeyecek bir rakam bulmaktadr. Kendisinden bir ka yzyl sonra gelen Plinius'un yaptklanyle mukayesesinde (A. Steirer., Aristoteles und Plinius, s, i 8, Mieli tarafindan zikredilmi olarak, s. 266), Aristo'nun ondan sayca daha ok, daha orijinal mahedelerde bulundu u ileri srlmektedir. Hatt ilim tarihilerinden Brunet ve A. Mieli (Histoire des Sciences) lar nda derler ki: Aristo'nun biyolojisi Plinius'unkinden daha stndr. Sebep olarak da ilmi bir kafann ana niteliklerinden biri olan, t e n ki d kafadan Plinius'un yoksun olmasn gsterirler. Aristo' nun masallara, fantastik, hak katten uzak sylentilere yer vermediini, bununla beraber, her eyi grmediini, buna karlk, sorduunu, rendiini, " p h e ile, t e n ki d'le baktn" aklarlar. Bu da onun m ahede ve tecrbenin temelinde yatan artlara ne derece sahip oldu una, eserlerinde bu intba verdiine dellet ve ehadet eder. M ahelerinin oklu u ve gereklik pay, snflamasndaki isabeti, kendisinden yzyllarca sonra gelenlere stn kalms iin, sde ilmi i yapma bakmndan deil, daha nce ve daha do ru olarak yapabilmi olmas bakmndan da onun bir ilim teorisiyeni yan nda gcl bir ilim partisiyeni oldu-

152

unu da ortaya koymaktad r. ahadetlerine ba vurduumuzu Brunet ve Mieli ile denebilir ki "Aldroani ve Gesner'e kadar m ahede'de, Linne'ye kadar da snflama'da onu geen olmam tr."

Aristo'nun kendisinden nceki nesillerde yayg n


bir tutum olmasna karlk, hatta kendisinin isbat bir ilim teoricisi oldu u halde, matematiki olarak hi bir eser vermedi i, ilmi alma ve ara trmalann, daha ok tabiat ilimlerine ve hatta teknik'e yneltmi olmas, bylece, bir m ahede zevki ve tecrbe alkanl ile bir ilmi metot vurgunu ve pratikisi olarak, biyoloji alannda, fizik, Mem, gk, meteoroloji, v.b. alanlar nda, mahedeyi, geni anlam iinde, tecrbeyi gerektiren trl alanlarda eserler vermek istemesi elbette dikkate ayandr Bunun temel temayln belki, zerinde hemen hemen pek ok ilim tarihilerinin durdu u gibi, bir hekim baban n byk imkanlar ve mesuliyetler iinde icra etti i mesleinin oluna brakt bir alkanlk ve bir miras, Eflatun gibi byk bir hocann "Okul'un Beyni, dedii bir rencisine d ncenin, insan ruhunun tahlilinde kazand rd ustalk, her halde onu insan ve hayvan vcutlarnn, bedenlerinin tasvirinden ve, netice olarak, a klamasn yapmaktan, nasl altn grmekten, duyu organlar kadar cinsiyetlerin, yumurtlama ve reme ve btn bir dourma ekillerinin, v.b. incelenmesinden; hayvanlarn yaadklar ve gelitikleri evre artlarn, iklim ve mevsimleri, hastal klarn tesirlerini ve tezahrlerini, daha bir ok belli belirsiz olgular nn sebep ve neticelerini ara trmaktan hi bir ey alakoyamazd . Aristo-ncesi bu trl ilmi inceleme ve ara trmalara bakld zaman, insan ii'nin az bilinmesinden, in153

san vcudu zerinde oynamann bir takm ciddi zorluklar ve mesuliyetler, hatt yasaklarla s nrlandrlm olmasndan baz benzerliklerden yararlanarak, hayvanlar n terih ve fiziyolojisine ait bilgilerle mcehhez olman n da faydal olabileceini, hayvan biyolojisi ve fiziyolojisinden insan biyolojisi ve fiziyolojisine gerek faydalar sa lanabilece ini ondan rendiimiz ileri srlebilmektedir. Burada yeri gelmi ken belirtmekte fayda olan bir husus daha var, o da onun, bir oklar nn sand gibi, matematik ilminin aleyhdar olduuna, "matematiin deerini klten ve alann daraltan bir dnr oldu unu" iddia etmek ok gtr, hatt mmkn bile deildir. Bunun byle oldu unu grmek iin, Aristo'nun ilimleri snflandrmasnda grmek bile kfidir. Aristo, tasnif iinde bu ilme ayrd yerle btn iddialar rtecek, stelik, isbat ilme matematik bir ideali, sebeplerden neticelere inmeyi, prensiplerden, btncl'den blmcle inmeye benimseyerek, zaman nn yetkin sayd bir ilim olan matematii ilim anlaynn temalinde yatan bir rnek ilim saydn bir kere daha belirtmek yerinde olaaktr. Fakat, btn bunlara ra men, onun ilmi almasnda, olgu ilimlerine ayrd payn daha byk olduunu grmemek mmkn de ildir. Ne olursa olsun, onun asl temaylnn, fikri inkiafinn mhim bir devri olarak gsterile gelen, kurucusu olduu lis e'de rencisi, arkada ve sonra halefi olan Theophrastos'un, yannda geirdii devrede ilmi faaliyetlerinin byk bir geli me gsterdii anlarda, matemati in yannda btn dier bilgi ve sanatlerle bile vakit bulup onlarla da u rat, hatt 154

her biri alannda otorite sa lad bir gerektir. Bylece, onun emsali aras nda, hi deilse, bir yenilik ve stnlk saladn kabul etmek gerekir.

Aristo, M an t k'a ait kitaplar nda bir ilim ve metot teoricisi olarak grnyor ve buralarda matematik dahil, btn alanlarda ilim yap m gibi deil, daha ziyade, japilm filmin bir aklamasini yapan bir ilim teoricisi ve metotusu olarak grnrken ilim ii yapt eserlerinde de bir ilim pratisyeni, bir ilim adam , bilhasa titiz bir ara trc olarak karmza kmaktadr. Onun insan mrn a an bir alkanlkla, gemileri aras nda rastlanmayan bir gcle, ansiklopedik olmaktan ileri bir bilgi ile, bir "olgular koleksiyoncusu" olarak nitelendirmek bile onun btn bilgiler aland ndaki otor;tesinin deeri hakknda bir fikir vermeye yetecektir. Insan n elde edbilecei bilginin her alanna nfuz ederek kendini ann insanlarndan ayrt etmesini bilen Aristo, belki ilk eserlerinde, bilginin ne olduu, bilgi edinme yolunun ne oldu u, yani ilim ve metot anlaym ortaya koymakta zaruret gren gerek bir filozof olarak, s rf apodiktik bir ilim tasarlanm ve buna parelel olarak da bir Zarurt'nin mant koymaya alm olmakla beraber, ilmi aratrma ve faaliyetleriyle de bunun yan banda, tabiat dzeninde, bir Olgular mant ve bir metot doktrininin lzumunu iddetle duymu olduu zerinde durulabilece i kanaatini ta maktayz. Aristo, umumi'ye, btncl'e ve zaruri'ye hi sarslmayan bir ilgi gstermekle beraber, "realiteden ayrlmann ve tamimlerin tehlilkeli oldu unu (Niko. a Ahlak, II, 7, i o7 a 8) tekrarlamaktan da ekinmez : "Umumi mlahazalar n geni bir tat155

bikat haiz olduklar phesizdir. Ama hususi mlahazlar daha ok hakikat ihtiva ederler" diyerek yine btncl'n fe r d ile bilinbilece i zerinde d ncesini belirtir. Bylece bu inanla ilimci Aristo, metafiziki Aristo'nun, grnte karsnda, aslnda yannda yer alr. Bu onun, aslnda, tmdengelim'in temelinde bu nevi tmevar mn bulundu u, onun temelinde de, btn prensiplerin elde edilmesinde byk rol yklenmi olan bir zihni s ezg i'nin bulundu u dncesinden ileri gelmektedir. Bu suretle d ncenin umumi karakteri ile kendine has amprizmi aras nda, bir eli iklikten ziyade bir mnasebetten ve sreklilikten sz edilmesi isabetli bir tefsir tarz olarak kabuledilmeye elveri lidir. Her ne kadar Aristo btncl ile ferdi meselesini, bunlar aras nda mnasebet meselesini kesin ve a k bir ekilde zm grnyorsa da, yukarda arz edilen tefsir d ndaki da bir a klamaya, yetkin bir ilim rne i sayd matematik'te ideal ilim anlaynn ifadesi olacak apodiktik metodu; ilmi faaliyet ve eserlerinde daha ok m ahede ve tecrbeye ba lca yeri ve de eri verdi i, bir taraftan dedlif, bir yandan da indktif, hatta sezgilik bir metot anlayyle, .formel-materyel bir mantk dncesinde nclk etti ini ileri srmek mmkn grnmektedir.

Hayvanlarn remesine Dair adl eserinde (II;I o, 76o b 3 ) "Teorilerden ziyade tecrbelere gven melidir ; teoriler, yaln z olgulara apak bir tarzda uygun kabul olunduklar takdirde, gvenilmelidir" derneklede yeni a ilmi d ncesine takaddm etti i, bnk ilim metodolojisine tamamiyle uygun ve kendi pozitivizmi veya realizmi ile tamamiyle tutarl bir grn e sahip oldu unu isbatlamaktadr. 156

Olu ve yokolu (Kevn ve Fesad)a dair adl eserinde de, astronomi, biyoloji, fiziyoloji ve kimyay, hatt psikoloji'yi iine alan F i z ik'iyle, fizik ilmi ile u ra anlara, "olgularla uzun bur nsiyet gerektiini" (I. 2, 3 6 a 6) tavsiye etmekle de bu husustaki tutumuunu belirtmektedir.
Gerekte, mant "istidll ve muhakemede hareket noktasn tekil eden ilk ve v as t as z prensip veya tarifi bir kere koyduktan sonra, d ncenin yry n kontrol etmek zere nedenlik, zde lik ve eli mezlik prensiplerini, zarurVnin elde edilmesindeki roln inkr etmez. Ama tecrbe kavram nn, Ar i s t o'ca en geni manada alndn bilmek lz mdr. Aristo'nun duyularn verilerinden ba layarak s an (doxa-opinion) larn kullanlna kadar hepsini ihtiva edecek ekilde anlad n kabul etmek zorunday z. Ona gre, s an "dorudan do ruya olmayan bir nevi' tecrbe" olup her ferdin tecrbesini, enine boyuna alarak, onu a maktadr. Hatt bylesine bir ferdi tecrbeye tercih olunmaktad r. Aristo, her ferdi yaad olgular, bandan gelip geenleri (Erlebnis) de bir nevi tecrbe saymakta olup D iy al ek ti k'in uzun bir prati in sonunda elde edilmi grglerin, ya llarn grglerine ay rd yer, verdi i deer de tecrbenin en geni manada anland nn dorulugunu gsterir. Yukarda geen manada, san 'y dorudan doruya olmayan bir nevi tecrbe olarak anlamas yle, bir de dorudan doruya olan bir tecrbe'nin de varln karmak mmkndr. Nitekim, Aristo'ya gre, bir de, vastal tecrbe anlay vardr. O bununla, Diyalektik'te yer verdi i, aydn ve yal bar adam n grglerini ve ba ndan gelip geenleri ve bunlardan

157

o adamn edindii fikir ve kanaatleri kasdetti i anlalmaktadr. Esasen kendisinin de kendinden ncekilerin bu trl fikir ve kanaatlerini gzden geirmekten ka nmad, onlarn gr ve dncelerini de bir nevi tecrbe anlay iinde alarak tahlil ve tenkide tabi tuttu u bilinmektedir. Jeager'e atf olunarak, onun "bir fikir geli me nosyonunun mucidi" olduu sylenir. Esasen, hocas Eflatun'un da onun hakknda niin "byk okuyucu" dedi ini anlamak ve bu bakmdan de erlendirmek yerinde olur. Yukarda, Aristo'nun tecrbeye hem byk bir yer verdi ini hem de onu geni lde ve byk bir titizlikle tatbik etti ine i aret etmitik. Le Blond'un ok isabetli bir ekilde formle etti i gibi, o "hakimane bir bak ve ilmi bir dikkatle" mcehhez olarak, "her eyi bilmenin iyi olduunu ortaya koyan ve kendi nefsinde rne ini veren ilk grek filozofu" olmu tur. Her hal krda, bugnk anlam ve artlar iinde bir laboratuvar tekni i gelimi olsayd, onun ister ilgilensin, ister ilgilenmedi i iinde ve olgular leminde olsun, daha pek ok erkenden yetkin bir i 1 m'e sahip olmamz dncesi, hi phesiz, do rulanm olacakt . Bu suretle onu, kendinden sonraki yzy llarda, ilmin gelimesine mani olmakla sulayanlar, bu harikulade zekann, bu ndir dehan n, srf ilmi alanda kalmakla bile onun ele ald konular, ilme getirdii ve mal ettii meseleler, denedi i zmler bakmndan, kendinden sonrakileri atn kabul etmek zorunda kalmaktadrlar. Onun sulanan otoritesini a amamak, onun getirdiklerini anlamamak ve netice do ruyu bulamayarak bocalamak, daha sonraki yzy llarn ve bu yzyllar boyunca bir katk da bulunamayanlarn eksii olmas gerekir. 158

Aristo'nun Kanun Sezii.

Aristo'nun bu formel- materyel mant k, tmdengelim-tmevarm mantk anlay yannda, onun orijinal ynlerinden biri de, daima dzenli, muntazam ve umumi olan'a yer vermesi ve stnlk tan masdr. Btn almalarnn arlk merkezini te kil eden de bu dzen kafas , zihniyetidir. Onun ndir olan', t es ad fi olan ihmal etti i ( kinci Anal., I. 3o) veya daha geri plnlara b rakt sylenebilir Tekerrr "sk sk olu" bir tabiat hususiyeti oldu u halde, "ndiren olu " veya istisna'lar birer kusurdur. Ona gre bunun sebebini, onun hi bir eyi tesad fi yapmad inancnda aramaldr (Gk'e dair, II. 8, zgo a 3o). Hi phesiz, E. Boutroux ile birlikte, yine onun ifade etti i ayn deyimlerle diyebiliriz ki Aristo'da, dzen (nizam), kaide; dzensizlik, istisna'dr. O. umu ni'nin, btncl'n ve zaruri olan'n bilinmesine deer veren filozofumuzun, pek tabii olarak, bu husustaki israr kolaylkla anlalabilecektir. Onun btn bir ilim anlay ndan sezilenin de bu olmas gerektii aktr. Tes adfl olan' ve nadir olan' , ilmi tecesss bakmndan deil, ama ilim anlay bakmndan, ilme konu olarak tand umumi ve btncl bakmndan ihmal etmekle, onun kanun fikrinin temelinde yatan prensipi benimsedii aka gr mektedir. Bunun da, ok kere ileri srlen kanaat hilfina, tam bir pozitif anlay iinde tabiat olgulannda bir determinist, bir dzenin varlna olan inanc olarak anlamak mmkndr. Bu suretle, bugnk ilme, a k bir eklide pozitivist ve determinist bir hareket noktas veriyor denemezse de, kendi zamanna gre deerlendililmesi yerinde olacaktr. 159.

Aristo'nun olgular, tabiat olgular n hi bir ekilde ihmal etmedii bir gerektir. lim iinin temelinde bunlar bulunmaktad r. Bunu Timaios'a yapt itirazda u ekilde konu tuunu, ona "kendisinin olgularla uygunluk halinde olmad n" slediini gryoruz.
Dier yandan da, alim ile hatip arasnda bir ayrm yapmakta, onlar birbirine kar , zt grmektedir. nk onun, "sde ve a k bir mahede, kesin bir tecrip zevkini de il, btn hallerin incelenmesini de tavsiye etti i de bilinmektedir (Hayv. remsine dair, V. 8, 788 b I.). Bundan ba ka ayn eserin bir baka pasaj nda da, alimin kehane t'te bulunmasn deil, m ahede etmesini tavsiye ile bu mahedenin gereklili inde israr eder (IV. I, 765 a 27). Bu olgularla nsiyet peyda etme ve olgulara uygun olma, olgulara uygun dnme deyimlerini ele alacak olursak, bunlarn dellet etti i zihniyeti Aristo'nun m ahede ve tecrbe hakk ndaki d ncelerini gereince aydnlatacak mahiyette kabul etmekteyiz. Gerekten, prensiplerin yaln z bayag tecrbe tarafndan verildikleri gibi kalmay p, sadece zihni bir sezginin, srf zihni bir sezginin eseri olarak kalmayp, ayn zamanda felsefi bak mdan "olgularla mnasebetlerini" de ortaya koymak gere ini de aklamaya yeter saymaktay z. Bu suretle, belki s rf ilim teorisi yapt Organon ile ilim yapt br eserleri arasnda, ilk grn te, baz ayrlklar ve elimeler varsa, bunlar n mevcudiyetini "hakikatin ilmi" olan Apodiktik ile, "olas 'mn ve mmkn'nn ilmi" olan Diyalektik arasndaki ayrmn vuzuhsuz bulunmasnda, daha dorusu, bunlarn karlkl mnasebetinde 160

aramak daha do ru olur. Ilim teoricisi olarak al nan Aristo ile ilim pratikisi olarak, bir alim say lan Aristo her zaman ve her eyde bir paralellik iinde birbiriyle tam bir mutabakat halinde gsterilemezler. Onun da, elbette, aradan geen byk bir zamandan sonra, bugnk imkanlar iinde, bir ok mstesna kafalarn, birbirine k tutan, ve eklenen abalar n mahsulu olan ilmi ile kyaslamaya imkn yoktur. Ancak, felsefenin tarihinin ilk ve en byk yap larndan birini yapan ndir zekalar ndan biri olarak, ansiplopedik kafasiyla de il; ilim ii yapan, ilmi i yaparken de, o u zaman ilim teorisini bir yanda brakarak, olgular n aknda onlar sebep ve neticeleri iinde yakalamaya al an gerek bir alim sfatiyle Aristo'yu sade ana deil, ayn zamanda yzyllar boyunca d nce hayatna kendini kabul ettiren bir fikir mimari olarak saymaktan kimse kendini alamaz.

161

NETICE
A ri s t o'nun mantk ve ilim anlaym, gelitii evre iinde ve orada vcut bulan tarihi ve fikri bakmdan kendinden nce beliren trl anlay lar ile, ksaca gzden geirirken, gerek d ncesinin tabiat ve insan karsnda, kozmolojik ve hmanist devreleri ortas nda, ortaya koydu u saysz denecek kadar ok meseleler ve bir o kadar zmlerle te mamiyle zihni ihtiyalarn tatmin etmeye, ancak ibtidai ve amprik gr lerin ve hayat kaidelerinin tarihi, dini, sosyal, ekonomik ve siyasi oldu u kadar fikri ve teknik dzende bir tak m faktrlerin tesiri altnda yklndan sonra muktedir olabilmi oldugunu gryoruz. Greklerin art k kendilerini evreleyen leme ait birbirine z t grlerin, insann kendine ait, zihnine, zihni mahsullerine, davran lar ve bunlarn sonular ve ayrca kaynak, snr ve deerleri zerinde dncelerin ayrl ve aykrlk' karsnda z i h ni n kendi kendini ve btn mahsullerini inceleme konusu aldn ve bunlar tenkidi bir bakmdan gzden geirmeye giritiini anlyoruz. Bu suretle, tutarl bir ekilde "zihni ihtiyalarn tatminini hedef alan byk sistemlere do ru bir gelime" ile karlayoruz.
162

nce, o, kozmolojik kayglarn hakim olduu insanlara ve bunlarn besledikleri bir takm sanlara kar mdafaas ile balayan bir harekete vcut vermekle kalmam, ayn zamanda, rasyonel temellere de vcut ve kuvuet verebilmek zere byk oldu u kadar da etin bir t e nkid a yaratmtr. Dnce tarihinde ksa denecek bir zaman iinde din ve mitik karakterdeki gr ler, yerlerini tabiat (naturaliste) ve maddeci (materialiste) gr lere, onlar da yine ksa denebilecek bir zaman sonra, hmanist harekete yerlerini veriyor. Bu suretle, tabiatin yerine geen ve kendi kendini inceleme konusu alan insan, onun da "en byk ve messir aleti" olan zihin'in ve mahsullerinin incelenmesi ihtiyac iinde, bir bilgi meselesi, onun yan banda bilginin temeli veya kayna meselesi, temelin salaml ve bilginin snr ve deeri meselelerini de getirmi tir. Burada davran larmzn amac, kayna, snr ve deeri ile bunlarn ortaya att zmleri ve bunlara ba l bir takm meselelerin, bu meseleler ne kadar ehemmiyetli olurlarsa olsunlar, ikinci planda inceleme konusu haline gelen aksiyon meselesinden ok, btn abalarn dncenin imkan, ve hakikatin imkan gibi meselelerin temelinde d ncenin kanun ve ameliyelerini, hatt kriterlerini iine alacak bir mant k meselesinin ortaya konuldu una ahit oluyoruz. nsann etrafin evreleyen, btn geni anlam iinde, reelin tasavvurunda ve idrakinde, insan n bu reel iindeki davran nn tayininde, zihnin almak istedii veya kendine d en pay gstermek zere kendi kendini, btn eser ve mahsulleri mvacehesinde sorguya ekmesi, bylece bir ba ka ynden akli ve ahlaki btn eser ve mahsuller zerinde yeniden dnmee mecbur kalmas bizi Aristo ile kar

163

karya bulundurmaktadr. Artk bu karlamada gerek diyalektik, gerek mantki bir dnn vcut bulmasna alan, daha ok fikribir evrimin veya gelimenin vuku buldu una ahit olduumuzu anlyoruz. Gerek belli ba l ta biati veya madde ci karakteri ta yan fizikiler (physikoi), yani hemen hemen btn bir iyonyal lar ve atomcular; gerek idealist bir karakter arz eden matematikiler (mathematikoi), yani Fisagorasc lar, hatt Sofistler arasnda byk ayrlklarn ba gstermesiyle her eyin sarsld, bir yandan da, durakl veya srekli, daimi veya mutlak bir varlk ve dzene kar gerek'in hareket halinde, sonsuz bir ak ve de iiklik iinde kald, bunun neticesi olarak da, zihinleri bir greciliin, bir pheciliin, bir inkrclk ve hiiliin sard bir zamanda, bilme'yi mmkn klan, ilme vcut veren, hakikatin varl n ve bunun bulunabileceini, ileyi ve mahsullerini tahlil ve tenkid eden bir dnce iliminin aratrlmas gerekiyordu. Buradana kln ve temayllerini, roln ve haklar n tanmak zarureti kendini hissttiriyordu. te Aristo'nun byle bir evrede, bu trl artlar ortas nda ve altnda gr lerini ortaya koymay, dncelerini geli tirip bir sistem iinde bunlar yerletirmeyi zerine ald n gryoruz. Bu durumda reel kar sndaki insan, bu eitli, eitli olduu kadar da ok defa korkun fikri sergzetlerinden kurtarmak ve onlar birbirleri karsna gerek ve asil hviyetleri ile karmak zere Aristo'nun ansiklopedik bilgisini, tenkidi, ama yap c tenkidi kafasn bekledi i bir gerektir. Grek dehas -

164

nn "gerek ifadesini bulmas ndan","akln hkmranlnn gerekle mesinde" onun hizmetine, onun temsil etti i akm bakmndan ihtiya hissedildii de inkr gtrmektedir. Bu da onun sade zaman iin deil, yzyllar boyunca, onun kendi zaferi, zerine ektii tenkid imekleriyle ve e it eit saldrlarla, yeni yeni fikri in alarn, yeni yeni felsefi ve ilmi gelimelerin kayna ve hatt hal ls kalmas n gerekletirmeye yetmitir. Gemi grlerin ve sistemlerin hi bir zaman basit bir tarihisi olmakla kalmay p ve onlar didiklemeyi, ayklamay da bilen Aristo, alemi izahtan kanan ve ancak ahlaki kavramlar n takhliline ehemmiyet veren Sokrates'den, ayn dzende, reel'i ancak F i ki r'de arayan ve realiteyi fikirler alemi ile zde letiren, deneme-st veya deneme-tesi bir Mem tasarsyle iinde ya anlan alemi ancak bir grn ler alemi saymakla kalmay p onu aalatran Eflatun'dan ayr olarak daha byk bir gcle d nce ve nesnelerin kanunlar zerinde durmas n bilmek isteyerek, onlarn tabiatini, durakl ve zaruri olann ne olduunu incelemek suretiyle varl k dmn zmek istedi, Bu i iin eriilecek nesne ve konuya gre, tutulacak yolu ve tekni i inceden inceye a klamaya giriti. Epistemolojik dzende duyu'ya ve akl'a, metodolojik dzende m ahede ve tecrbeye, nesne'ye ve olgu'ya gereken yerleri vermekle bir ok dnrlere takaddm etti ini de gsterir. En bata gelen akl gereklerin, mant ki hakikatlerin inkr olundu u, varlk ile yokluk, ayni ile ayr, bir ile ok v.b. kavramlar arasndaki mnasebeti tayin etmekte sathi ve baya amprik mahedelere dayanarak, ya da, diyalektik kmazlarda dola a-

165

rak zihnin bir sr zorluklarla kar lat, kavramn, hkmn, istidlal ve muhakemenin, bunun neticesi olarak da, bilgi ve hakikatin imkanszlmn ileri srlmesinin biricik muteber fikri faaliyet say ld, doru ve yanln istee, ie, paraya ve kara gre deerlendirilebilmenin harc lem bir bilgilik ve bilimcilik olarak geti i bir zamanda, ortaya kan kavram felsefesi ak m iinde dnce kanunlar ile nesneler alemine ait kanunlar aras ndaki kpry kurmak istemekle, sde epistemolojik bir aba de il, ayn zamanda, kriteryolojik bir kayg iinde bulunuyor ve bilin en'in de eri zerinde ara trmalarn zaruretinde direniyor. Eflatun'un yaptndan apayr bir tarzda, d nce ve nesneler lemini birbirinden uzaklatrmadan onlar birbiriyle aklamay deneyor. Dnce kanunlar ile varlk kanunlar arasnda bir mnasebet kurmaya al yor. hatt bunlar n ayn olduklar zerinde duruyor.

Aristo'nun ortaya koymaya alt "rasyonel teknik", yani kyas ve isbat ilim anlay'n ifade eden analitik de tabii dzeni, tabiat dzenini ifade etmekten baka bir ey olmuyor. Bir oklar mzn "mantki zorluklar ad altnda gsterebilece imiz soru ve iddialara, yani ba ta sofistlerin baz belli bal ve felsefi deeri olan iddialarna ve bunu belirtmeye aly tklar bir takm sofizmalar'na ve paralojizmalar'na kar, akl'n ve reel'in kanununun, aslnda, ontolojik bir karakter ta yan eli iklik kanununun, ayni zamanda d ncenin de kanunu oldu unu gstererek btn bir tekni ini, ilim ve mant k anlaym, d nce tarihinin ilk ve byk sistemlerinden birinin temeli olarak ortaya atm bulunuyor. 166

umm ve hakikatin inkr olunmas na ramen, o bu filmin sde ne olduunu deil, nasl olmas gerektiini de arayor, ara tryor. K yas teorisiyle, umumi olarak istidll'de rastlanabilecek faydas z teferruat atmakla kalmyor, onu "temel unsurlar na, kat'i ve basit ekline" irca etmeye giri tii grlyor. Bu suretle, onun istidlal teorisi, aldanmaz ve yan lmaz bir isbat teorisi, bir isbat yntemi; yanln, daha dorusu, yanlmann emin bir tarzda kefi, zihni kendi kendisiyle, e itli ameliyelerini birbiriyle, zihni karsnda olup bitenle, v.b. kar karya koyan ayr ve eitli mahiyette ve alanlarda tertiplenmi sofizmalarn tahlil ve tenkidi ile manuki deerlerini aa koyma aleti olarak vas flandrlmaktadr.

Aristo, btn olarak grd Mem ile ferdi ve husus is olarak grd nesne arasnda mevcut sayd mnasebet ve ba ll, mmkn', zaruri iinde zmenin imkan n kavram felsefesinde, Sokrates'den ve Eflatun'dan ok farkl bir ekilde de olsa, bu felsefi akm iinde bulmaktadr. Bylece, hocasnn "fikir" teorisini a ka tenkid ederek, fikir'in duyulabilen ve tek tek alnan nesnelerin stnde, tesinde ve dnda, ncesiz-sonrasz olarak, ayr , fakat gerek varl klar alemi diye ba ka bir Mem te kil ettii tezini red etmek suretiyle, kavram, kavramlar nesnelerin iinde buluyor ve oraya yerletiriyor. Ama tek ve duyulabilir iinde de kalmayarak btncl', d nlebilir'i onunla ve oradan karyor, bu demektir ki d nlebilir'de duyulabilen'i de il, duyulabilen'de d nlebilir'i aramakta ve bulmaktad r. Aristo,
nesnelerin kanun'lar ile dncenin

167

kanunlarnn ayn oluu, zdelii zerinde bundan yalnz metafizik'i iin de il, ayn zamanda epistemolojisi ve mantk' iin de byk manas olacak bir anlayla, buradan bylesine esasl bir ekilde ontolojik ve m a t er yel karakter ta yan ve kavramlar arasndaki mnasebetleri ortaya koyan ve dzenleyen An aliti k'i koyuyor. Onun bu suretle yapt i, deneme-st ve tesi (la transcendance) yerine deneme-ii (L'immanence)ni kabul etmesidir. lk defa, yetkin bir ekilde, bir mant k meselesinin konuldu u, sistemli ve tutarl bir zmnn denendii bu teebbsyle Aristo'nun baarsn, stelik, ilk mant k eseri olarak nitelendirilen Org an o n'un kaynaklar n, hatt bugnk mant k'n gelimesinde oldu u gibi, bata geometri olmak zere ilimlerin teekklnde ve ilerlemesinde eski a fiziki ve metafizikilerinin rettiklerinin ve tenkidlerinin yannda, Aristo'ya vcut ve kuvvet veren bir mnakaa ve isbat cabas nda, dncenin kendi kendini inceleme konusu almak ihtiyacnn artt bir ortam iinde aramam z yerinde olacakt r. Ilim, onca, ancak mant ki dncenin yce ameliyesi olan istidll'le; istidll ise varl k ve d nce'nin mterek yce kanunlar , prensipleri zerine dayan r. Bu ilk,ncll ve isbat olunamaz prensiplerden balamak suretiyle zaruri filmin kurulabilece ine; tabiat dzeninin bunun aksi olmas dolaysyle de istidllin tabatine katlmasna ramen, tm ev ar m' dan ziyade, kyas'n, yani tmd e ngelimlik istidllin en yetkin bir ilm i s b a t leti oldu una inanmakta olduu anlalmaktadr. Esasen, isbat ilim ancak bu tarzda mevcut olabilir. Bu let mevcut olduu iin o mmkndr. isbat ilim ile bu let

168

arasnda sk bir mnasebetin, daha ziyade, geometri rnegine dayand aktr. Bu let zihnimizin tabiatinde, yap snda mevcut olan tmdengelim (talili-dMuctif) istidllle, tm ev ar ml k (istikrai inductif) istidll gibi ba lca iki eit istidll tipinden birine onun verdi i vazife de belli bir ekilde meydana kmakta, belirtilmi bulunmaktadr. Bilinen, fertler ve somut realitelerden ibaret oldu undan, bu fertlerden akli bir sezgi vastasiyle umum i'ye, btncl'e ve zaruri'ye karak isbat , apodiktik ilmi vcuda getirirken bunu a ka grmek mmkndr. Burada anla lmas gerken husus, prensiplerin konuluu ile bu konulmu prensiplerden ba layarak yaplan ilim iinin kartrlmamasdr. Gerekten, Aristo burada bilhassa bu iki zihin ameliyesinin ilim iindeki yer ve rollerini kendince bir dzen ve anlay iinde belirtmekle orijinal bir gr ortaya atm bulunmaktadr. Bu suretle, isbat n, zihin ile reel'in, tmdengelim ile tmevarm'n ve, bunun neticesi olarak da, kyas ile tecrbe'nin ibirliinde birinin, brne gerekli prensiplerin haz rlanmasnda, aka yerini tayin etmekte oldu u grlr. nce, isbat n prensiplerinin dayanaca ilk hakikatler tmevarmla elde olunmakta, bunlar bir defa elde olundu mu, bu s rf kendiliklerinden apak ve bilinmi olan materyel prensipler zerine btn bilgimizin z arur ve form el prensipi kurulmaktad r. Burada, aklanan'n blmcl, aklayan'n btncl oldu u neticesine varlmaktadr. Burada Aristo mantnn bir hususiyeti ile kar lamaktayz . Bu hususiyet, Aristo'nun n e v'in c i n s'e atfedilmi olmasdr. Bunun sebebini, onun realiteyi

169

ferdi olarak anlaynda aramak gerekir. Bu byle olunca, biz biliyoruz ki ferdi'nin ilmi olamaz. Bilgi umumidir, ancak umumiinin ilmi vardr.

Aristo, prensiplerin zarurili i ve bu prensiplerin karakterleri zerinde israr etmek suretiyle bir ilmin, hi phesiz ideal sayd o gnk matematik ilimlerin, bata geometri'nin kendinde, onun rne ine uygun olarak, tmdengelimlik ve isbat bir ilmin imkann sezmi, onun yapsna gre bir mant k ve metot meselesini iyice kavram grnmektedir. Eflatun'da hem btncl bir ilim, btn bir felsefe, hem de btncl bir ilim metodu olarak geen diyalektik'in kusur ve noksanlar n belirtmek suretiyle, onun Hakikat' n arat r lmas ve bilgisi olan btn felsefesinin zerine kuruldu u fikir teorisini tenkid ederek, Mant k manasnda kulland Analitik'in, veya Apodiktik'in temelini atan Aristo, ayn zamanda, diyalektik'in mmkn ve olas 'ya, san 'lar alanna ait olduunu ileri srm ; buna karlk, Analitik'in bizi reelin bilgisine, yani hakikat'e gtrd n iddia etmitir. O bu suretle sde ilmin imkan nn deil, ayn zamanda ilmin nasl olmas gerekti ini, onun dedktif karakterini, nas l bir yolla ilim iinin yaplabileceini gstermek i ini de zerine alm grnmektedir. Artk, Hamelin'le birlikte, mant k "zaruri"nin dnlmesinin zaruri yntemlerini bildiren bir incelemedir" diyebiliriz.
Onun bylece, yce varlk ekilleri olarak tarif ettii k ategorya,lara dayanarak, ve mant k'a sm sk bal dil'e ait (lisani) ekillerin tahlili ile ie balayarak, bir ey'in oldu undan baka olamayacan, bir ey'in ayn zamanda ve ayn art-

170

lar altnda hem var hem de yok olamad gibi, hem do ru, hem de yanl olamayacan, varln ve akln kanunu olan bu eli iklik prensipini mantki bir prensip olarak de erlendirdii ve isbati ilmin temelini attn bir kere daha belirtmek yerinde olacaktr. Kavramn btncll n (universalit), nesnelerin ayrlmas ve birle mesiyle kavramn da ayrlp birleebileceini, fikir'ler aras nda bir mnasebetin mevcut olaca n ve bu suretle kavramlar n sralann, ve yine buradan, yklemenin (attribution) imkann, hkmn imkann, orta terimin tabiat ve roln, bylece, fertlerin bilgisinden zaruri'nin bilgisine, kyas'a ve isbat ilme eri ilebileceini ileri srmekle Aristo'nun "her eyi isbat etmek ideali" nin gereklemi bulunduunu anlayoruz lmin konusu zarur olunca, mant k manasnda adland rp kulland Analitik 'in de "z arur i'nin d nlmesinin zaruri yntemlerini" rettii ve akland neticesini karm bulunuyoruz.

Aristo'nun gayesi, bir ok ynlerden tesbit edildii gibi, isbat ilmin kurulmas olmaktad r. ORGANON'unda aklad Mant k' ile de ilmi isbatn imkan= salad ve artlarn belirttii grlyor. O'nun bu gayeyi ba ar ile gerekletirdii, klasik dnce ilminin temelinin, bilhassa ve bata onun sayesinde atld gerei zerinde ok durulmutur. O, zihnin ameliyesine tekabl eden kavram, hkm ve k yas teorileriyle mant k ilmine gerekli temellerini atm ; umumi fikirlerin, bunlar aras ndaki mnasebetlerin ve, bunun neticesi olarak da, zarurinin ilminin imkans zln iddia eden bir verabalizm iinde, sofistik, eristik ve hatta
171

buna yakn bir manada, diya 1 e k tik hcumlara kar direnmesini bilmitir. lk defa kendisinde rastlan lan ve ayrca "filmin konularnn ontolojik. de erleri zerine dayanan" ilim snflandrmas ile bu zarurrnin bilgisi'ne verdii deeri anlatm buluyor ve bilgi'nin bir snflandrma (tasnif) halinde s ralanna ahit oluyoruz. Bu suretle, o kendinden ncekilerden ok farkl ve hatt ilk defa byle bir snflama ile, sistematik kafas, zengin ve geni bilgisi, titiz muhakeme ve metot kaygsyle, ilk defa belli ve tutarl bilgi anlay ortaya koymaya giri en balca dnr olarak karmza kmaktadr. Bilginin "z arur i'ye ve mmkn'e" taalluk ettiini, esas olan zarurinin bilgisinde, isbat ilimde, ilk ve temel bir vazife ile grevlendirdi i akl sezgi'nin ve diyalektikin roln inkr yle dursun, bunun gerek de erini, yerini ve roln belirtiyor. lmin taalluk etti i konular bakmndan mmkn'e ve zaruri'ye taalluku ile, hareket noktas bakmndan da san 'lara ve zaruri prensiplere dayanmas yle kesin bir ayrt yapt aka anlalmaktadr. "Ameli hayatn mutlak hakikatin bilgisini gerektirmedi i"ni ileri srer ve aksiyona ait bilgileri ise s rf speklatif olan gerek bilgiler'den temamyla ayrt eder. Mantk'a ait eserlerinde, b tn c P ve w a.r ur Pyi arayan Aristo'nun, ilim eserlerinde manta ve mantki yntemlere daha az yer vermesini ve ilgilenmesini, onun ve mant k anlaynda bir de iiklik yapt manasnda tefsir edenler eksik olmasa da, bu, hi phesiz Aristo'nun mutlak ve zaruri bilgiden vaz geti i neticesini karmaya elvermedi i gibi, tamamiyle aksine, bunlar ilmi eserlerinde daha geni lde tatbik etti i ve Eflatun'un tesirlerinden kendi172

sini yava yava kurtarm olarak tecrbeci ve pozitivist anlam iinde olgu'larn bilinmesine daha byk ve bariz bir meyli oldu u eklinde anlamak daha doru olur kanaatindeyiz. Bu trl anlaylarn her ne kadar eserlerinin tam olarak elde edilemeyi ine ve bunlarn derin ve ili d l tenkidlerin tamamlanamayna verenler olmakla beraber, son szn sylenmi olmamasna ramen, onun olguya, tecrbe ve mahedeye bir yer ve de er vermedii hi bir zaman iddia edilmez. Art k onun felsefesinde amprist ve realist bir karakterin bulundu unu, esas temayl daima btncl ve daima zaruri'ye, netice olarak, i s b at ilme doru olsa da, yine tekrarlamak ve bunda israr etmek hi de yanl olamaz. Ama, bir oklar gibi, onun bu tecrbeci ve pozitivist karakteri iinde, sezi ve pratiklerini, felsefi sisteminde bunlara ayrd yeri onun aleyhinde olarak kullanmaktan ok uzak olarak diyebiliriz ki titiz bir tasnif ve tahlil kafasna, derin bir a klk ve aklama tutkusuna sahip olan Aristo'nun uzun bir renme ve retme devresi, srekli bir filozof ve alim kariyeri iinde, insanca kazanlmas o gn iin tasarlanabilece i kadaryle, b i 1 gi'nin her alan na giren eitli ara trmalar ve incelemelerinde onun bu e itli temayllerini, onun bu "aralktan sezilerini" onun zaafinda de il, gcnde aramak daha insafl bir tutum arz eder. Bunun gibi, bu sezi ve pratiklerinin, kendisinden sonra vcut bulan ve kendisine ba l olduklarn ve dayandklarn iddia edenlerin veya byle olduklar iddia edilenlerin gr ve doktrinlerinin hareket noktas n tekil etmesi, Aristo'nun sulanmasna elvermekten ok, onun takdir edilmesine ve vlmesine konu ve vesile te kil edecek aklktadr. Hele kendisinden ncekilerin bu alanlardaki katk lar ile mukayese 173

olunduu takdirde, Aristo'nun giritii ilim iinin genilii ve deeri kendiliinden meydana kar.

E. Boutrou'cnun isabetle ileri srd gibi, "En eitli kafalar, Aristo'da, kendi inan ve temaylleri ve felsefi tercihleri iin rasyonel bir destek ve dayant noktas buldu. Orta-a 'da herkes kendini Aristo'cu iln etti". Hatt hemen eklenebilir ki bugn bile yeni mantk akmlarna karm, hem de en gl ve verimli ilmi teorilere kaynak olmu bir formalizm'in, her ne kadar Aristo mantna ve ilim anlayna kar hareket ettiklerini iln etseler de, onun da yine bu e siz kafann kendisinden ba lattklar ileri srlebilir. ileri srlmektedir.
uras muhakkaktr ki Aristo hi bir zaman tecrbe'yi ilmin dnda ve hi bir suretle ilme kar tutmad . Bir teorici olarak de ilse de, bir ilim pratikisi olarak o her zaman tecrbe ve m ahede'yi benimseyerek, ilmi, bunlardan kard . Diyalektik ile ilmin kar lkl mnasebet ve ayrmna ramen, bilhassa prensiplerin, ilmin muhta oldu u prensiplerin, ilk ve umumi hakikatlerin kazan lmasnda ve elde edilmesinde; tmevar m anlaynda duyum'un, tecrbe ve m ahedenin ve ayr ca ferde ait bilgilerin gereklilii ve ehemmieyeti zerinde israr etmesi byk bir de er tamaktadr. Bu bakmdan, Aristo'yu ister bir ilim ii yapan lim olarak, ister bir ilim teorisi kuran bir filozof olarak, yzy llar boyunca olduu gibi, bugn de bir ok akmlarn kaynanda, banda, bir ok fikri yap larn temelinde bulmak mmkn oldu u gibi, dnce ve doktrinlerinin sistematii bakmndan olmasa ve uymasa bile, "grlerinin verimlilii", "sezilerinin e itlilii" bakmndan bir ok doktrin ve sistemlerin yap snda en 174

ayr ve e itli yaplarda, byk apta katk s olan verimli grlerin sahibi olarak grmemek asla mmkn deildir. Her sistem ondan bir ey alm, her doktrin de ilse de, bazlar ona kar km i u veya bu ekilde, u veya bu ynden ykmayaonu ve rtmeye kalkanlar kadar, onu yenilemeye ve tamamlamaya girienler de, onda daima kalan ve kalacak bir eyin farknda olmulardr.

Aristo'nun Analitik'inin, hem bir mantk, hem de bir ilim teorisi olan Analitik'in. btn yzyllar boyunca, btn itiraz ve tenkidlere ra men "insan gcnn en gzel ke iflerinden biri, ve hatt en mhimmi olduunu syleyen Leibniz'ten sonra, M. de Corte'la birlikte diyebiliriz ki o, dnce tarihinde ilk ve olaganst bir "Usul hakk nda konu ma" ve dncenin haklarn tesbit etmek ve korumak zere konulmu bir D nce Yasas (Code) dr.
te bu bakmdan, Aristo, ilim ve metot anlay iinde, Mantk' kuran, hatt yaratan ilk byk dnr'dr.

175

BBLYOGRAFYA
Aristote Organon. IVI. (Traduction franaise de J. Tricot ), 1936-1939, Vrin.

M6taphsique. III. (Trad. fr. de J. Tricot), 1939, Vrin.

Physique. III. (Trad. fr. de Carteron),


Belles-Lettres. De Anima. (Trad. fr. de J. Tricot), 1934. Vrin. RUtorique (Trad. fr, de Ruelle). RUtorique. Paris, 1932-1938. Podtique. (Trad. fr. de Ruelle). Poffique. (Traf. fr. de Hardy), BellesLettres. Ethique Nicomaque (Tad. fr. de Voilquin). De Caelo. (Trad. angl. de J. Allen).

De la Gbliration et de la corruption. (Trad.


fr. de J. Tricot).

Platon

Extraits d' Aristote, (Trad. fr. de Dufour). Histoire des Animaux. Parties des Animaux. Parmdnide. BellesLettres. " Protagoras. ffidre. Sophiste,
55 55 55

176

Th6Nte. Tim6e. La Re'publique." Adamson, R. A Short History of Logic. Edimburg,


53 5) 5)

73

1911.
Arnauld, A. La Logique ou L' Art de Penser. (Ed. de

Jourdain), 1894. Boutroux, E. Aristote. (Etudes d' Histoire de la Philosophie) iinde. Paris.
Brochard, V. Etudes de la Philosophie ancienne et

moderne. Paris, 1912. Brader, E. Histoire de la Philosophie. Paris, 1928. Brunet, F. et Mieli. A. Histoire des Sciences : Antiquit6. Paris, 1935. Burnet, J. L'Aurore de la Philosophie grecque. (Trad.

fr.) Paris, 1930.


Brunschvicg, L. Les Etapes de la Philosophie mat-

Paris, 1922. h6matique. (2. L'Expirience humaine et la Causalit6 physique. Paris, 1922. Les Progrh de la Conscience dans la Philosophie occidentale. Paris, 1927. Modalite du Jugement. (2. &l.), Paris, 1934.
Chevalier, J. La Notion du Mdssaire chez Aristo-

te et chez ses PreVe'cesseurs. Paris, 1914. Carnap, R. L' Ancienne et la nouvelle Logique. Paris,

1933, Hermann.
Collin, H. Logique formelle. (Manuel de la Philo-

sophie thomiste) iinde. Paris, 1926.


Corte, M. de La Doctrine de l' ntelligence chez

Aristote.

Paris, 1934. 177

Dies, A. Platon. Paris, 1930. Enriques, F. Platon et Aristote. Paris, Hermann. La Formation de l' Esprit scientifi que. Paris, 1935, Hermann. L'Evolution de la Logique. (Trad. fr.), Paris, 1926. Enriques. F. et Santillana, G. de Histoire de la Pensde scientifique. I-111. Paris, 1936-37. Hermann. Goblot, Ed. Trait6 de Logique. (4. hl.) Paris, 1925. Gomperz, Th. Les Penseurs de la Grke. (Trad. fr.), Paris, 1928. Hamelin, O. Le Systme d' Aristote, 1934. Heinze, Max Die Lehre vom Logos in grich. Philosophie, 1872. P. Janet te G. Sailles. Histoire de la Philosophie. Paris, 1928, Delagrave. J. Lacheler. Etudes sur le Syllogisme ; Oeuvres de J. Lachelier. Paris. Lalande, A. The'orie de l'Expdrimentation et de l' induction. Paris, 1929. Logique normative et I drW de fait. (Revue philos.), 1929. Le Blond, J.M. Logique et Mdthode chez Aristote, Paris, 1939. Liard, L. Logique. Paris, 1898, Masson. Maritain, J, La Petite Logique. (Eliments de Philo.) Paris, 1923. Marquant, M. Aristote naturaliste. Paris, 1932. Meyerson, E. identit6 et Rialit d. Paris, 1908. 178

De l'Explication dans les Sciences. Paris, 1930. Du Cheminement de la Pens j.e. Paris, 1930.
Milhaud, G. Les Philosophes gdomkres de la Grke.

(2. id.), Paris, 1931. Pra,ntl, K. Geschichte der Logik m Abendlande. Leibzig, 1855. Ueber der Entwickelung der aristotelischen Logik aus der platonischen Philosophie. Mnchen, 1853. Rabier, E. La Logique. Paris, 1886.
Renouvier, Ch. Manuel de Philosophie ancienne.

Paris, 1844.
Rey, A. L' Outillage mental. (Encyc. Franaise du

XX. Siecle). La Science dans l' Antiquitj.. Paris, 1930 1939.


Reymond, A. Les Princip es de la Logique et la Criti-

que contemporaine. Paris, 1932. Itistoire des Sciences exactes et naturelles dans P Antiquiti grko-romaine. Paris, 1924.
Rivaud, A. Les Grands Courants de la Philosophie

antique. (2. &I.) 1932.


Robin, L. La Pens6e grecque et les Origines de l'Es-

prit scientifique. Paris 1923. Platon. Paris, 1935.


Rodier, G. Etudes de Philosophie grecque. (2. M).

Paris, 1926.
Ross, V.D. Aristote. (Trad, fr. )., Paris, 1930. 1 79

Rougier, L. Les Paralogismes du Rationalisme. Pa-

ris, 1920. -- La Structure des The'ories dhluctives. Paris, 1920. Scholz, H. Geschichte der Logik. Berlin, 1931.
Schuhl, P. M. Essai sur la Formation de la Pens&

grecque. Paris, 1934.


Serrus, Gh. Essai sur la Signification de la Logique.

Paris, 1939.
Stenzel, J. Studien zur Entwickelung der platonisc-

hen Dialektik zu Aristoteles. (2. A.) 1931. Tricot. J. Trait6 de Logique formelle. Paris, 1939.
Ueberweg, F. Grundriss der Geschichte der Philosop-

hie. III. (2. A.) Berlin, 1926.


von Arnim. H Die eurpeische Philosophie des Alter-

tums. (Kultur der Gegenwart).


Werner, Ch.

La Philosophie grecque. Paris, 1938.

180

You might also like