You are on page 1of 1649

ORTAÖĞRETİM 12.

SINIF
KİMYA DERS KİTABI
(YENİ RROGRAMA GÖRE)

1
ORTAÖĞRETİM KİMYA
12.SINIF 1.ÜNİTE: KİMYA VE
ELEKTRİK

2
ÜNİTENİN BÖLÜM
BAŞLIKLARI
• 1.BÖLÜM: İNDİRGENME-
YÜKSELTGENME TEPKİMELERİNDE
ELEKTRİK AKIMI
• 2.BÖLÜM: ELEKTROTLAR VE
ELEKTROKİMYASAL HÜCRELER
• 3.BÖLÜM: ELEKTROT
POTANSİYELLERİ

3
• 4.BÖLÜM: KİMYASALLARDAN
ELEKTRİK ÜRETİMİ
• 5.BÖLÜM: ELEKTROLİZ
• 6.BÖLÜM: KOROZYON

4
1.BÖLÜM: İNDİRGENME-
YÜKSELTGENME
TEPKİMELERİNDE ELEKTRİK
AKIMI

5
ELEKTROKİMYA
• İndirgenme-yükseltgenme (redoks)
tepkimelerinin diğer adı elektrokimyadır.
• Kimyasal enerjinin elektrik enerjisine (pil),
elektrik enerjisinin de kimyasal enerjiye
(elektroliz) dönüşümünü inceleyen bilim
dalına elektrokimya denir. Bunlardan
birincisi doğal, ikincisi yapaydır.

6
İNDİRGENME – YÜKSELTGENME
TEPKİMELERİ
(Redoks Tepkimeleri)

Doğal Redoks Tepkimeleri Yapay Redoks Tepkimeleri


(Kendiliğinden gerçekleşir.) (Elektrik enerjisi ile
gerçekleşir.)
PİLLER
ELEKTROLİZ
7
İndirgenme-Yükseltgenme
(Redoks)Tepkimeleri

8
• Kimyasal tepkimeler; yeni bağ oluşumu,
mevcut bağların kırılması, proton (H+)
aktarımı, iyonların yer değiştirmesi ya da
elektron alışverişi gibi olaylar sonucu
gerçekleşir. Bu bölümde yer alan elektron
alışverişi ile gerçekleşen tepkimelerde
indirgenme ve yükseltgenme adı verilen iki
ayrı olay gerçekleşir. Bir atom ya da
iyonun e– (elektron) almasıyla gerçekleşen
olaya indirgenme, bu olayın gösterildiği
tepkimeye indirgenme yarı tepkimesi
denir. Örneğin,
9
10
11
• Elektron alışverişiyle meydana gelen
indirgenme ve yükseltgenme tepkimeleri
aynı anda gerçekleştiğinden bu yarı
tepkimeler birbirinden bağımsız
düşünülemez. İndirgenme ve
yükseltgenme yarı tepkimelerinin
toplamından oluşan tepkimelere
indirgenme-yükseltgenme (redoks)
tepkimesi denir. İndirgenme-yükseltgenme
tepkimelerinde alınan ve verilen elektron
sayıları eşittir.
12
• Örneğin içerisinde CuSO4 çözeltisi
bulunan cam kaba Zn metali
daldırıldığında Zn metali ve çözeltideki
Cu2+ iyonları arasında redoks tepkimesi
gerçekleşir.

13
14
15
• Redoks kelimesi, redüksiyon (indirgenme)
ve oksidasyon (yükseltgenme)
kelimelerinin kısaltılıp birleştirilmesi ile
elde edilmiş bir terimdir. Bu terim elektron
alışverişinin gerçekleştiği tepkimeleri
belirtmek için kullanılır.
16
17
18
19
YÜKSELTGENME BASAMAĞI

20
Yükseltgenme Basamağı
Tanımı
• Bir taneciğin (atom ya da iyon) tek başına
veya bileşik içerisinde sahip olduğu yüke o
taneciğin yükseltgenme basamağı denir.
Bir taneciğin indirgendiği ya da
yükseltgendiği yükseltgenme
basamağındaki değişime bakılarak
anlaşılır.

21
YÜKSELTGENME BASAMAĞI
İLE İYON YÜKÜ FARKI
• İyon yükü sadece iyonik bileşikte bulunan
iyonların yükü için kullanılabilir.
• Yükseltgenme basamağı ise tüm
elementlerin, iyonik bileşiklerdeki iyonların
ve moleküler yapıdaki atomların yükleri
için kullanılabilen daha geniş bir
kavramdır.

22
DEĞERLİK VE
YÜKSELTGENME BASAMAĞI
(YÜK) FARKI
• Yükseltgenme basamağı ile yük aynıdır.
• Değerlik, bir atomun bağlayabileceği
hidrojen atomu sayısıdır. Değerlikte + ve –
söz konusu değildir, rakamsal değerlerdir,
yükün mutlak değeridir.
• Yükseltgenme basamağı ise taneciğin
elektriksel yüküdür.
23
• Nötr atom, verdiği elektron sayısı kadar +
yükseltgenme basamağı; aldığı elektron
sayısı kadar da – yükseltgenme basamağı
kazanır.
• Örneğin; sodyum iyonunun değerliği 1’dir,
yükseltgenme basamağı ise +1’dir.
• Bu farka çok dikkat edilmemektedir.
Değerlik, yükseltgenme basamağı yerine
de kullanılmaktadır.

24
Yükseltgenme basamakları
aşağıdaki kurallara göre
bulunur:

25
26
27
Bazı Elementlerin ve Köklerin Yükseltgenme Basamakları

28
29
30
31
YÜKSELTGENME BASAMAĞI

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

32
A 2021-AYT (12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

33
A 2020-AYT 12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

34
E 2017-LYS-2 12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

35
D 2017-LYS-2 12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

36
B 2016-YGS 12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

37
C 2015-YGS 12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

38
A 2014-YGS 12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

39
C 2013-YGS 12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

40
B 2012-YGS 12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

41
E 2011-LYS-2 12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

42
İNDİRGEN MADDE,
YÜKSELTGEN MADDE,
İNDİRGENEN MADDE,
YÜKSELTGENEN MADDE

43
• Tepkimedeki yükü sağ tarafta daha fazla
olan madde yükseltgenen maddedir.
• Tepkimedeki yükü sağ tarafta daha az
olan madde indirgenen maddedir.
• İndirgen madde diğer maddenin yükünü
azaltan maddedir.
• Yükseltgen madde diğer maddenin yükünü
yükselten maddedir.
• İndirgen madde, yükseltgen madde her
ikisi de her zaman girenlerdedir.

44
• İndirgen madde, yükseltgen madde her
ikisi de aynı madde olabilir.
• İndirgen madde yükseltgenen maddedir.
• Yükseltgen madde indirgenen maddedir.

45
a)H2SO4
b)KI
c)KI
d) H2SO4

46
İNDİRGEN MADDE
YÜKSELTGEN MADDE,
İNDİRGENEN MADDE,
YÜKSELTGENEN MADDE

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

47
A 2017-LYS2/KİMYA

48
C 2012-YGS/KİMYA

49
İNDİRGENME-
YÜKSELTGENME TEPKİME
DENKLEMİNİN BELİRLENMESİ

50
İNDİRGENME-
YÜKSELTGENME
TEPKİMESİNİN TESPİTİNDE
KURALLAR
• Tepkime denklemindeki tüm bileşiklerdeki
elementlerin yükseltgenme basamağı
yazılır.
• Yükseltgenme basamağı girenlerde ve
ürünlerde farklı olan madde varsa, o
tepkime redoks tepkimesidir.
51
• Yanma tepkimesi indirgenme-
yükseltgenme (redoks) tepkimesidir.
• Sentez (oluşum) tepkimesinin bazısı
indirgenme-yükseltgenme (redoks)
tepkimesidir bazısı değildir.
• Analiz (ayrışma) tepkimesinin bazısı
indirgenme-yükseltgenme (redoks)
tepkimesidir bazısı değildir.
• Asit-baz tepkimesi indirgenme-
yükseltgenme (redoks) tepkimesi değildir.

52
• Çözünme-çökelme tepkimesi indirgenme-
yükseltgenme (redoks) tepkimesi değildir.

53
İNDİRGENME-
YÜKSELTGENME
TEPKİMESİNİN
BELİRLENMESİ

TYT
ÇIKMIŞ SORULAR
54
C 2017-YGS/KİMYA

55
E 2016-YGS/KİMYA

56
D 2015-YGS/KİMYA

57
B 2014-YGS/KİMYA

58
C 2013-YGS/KİMYA

59
E 2012-YGS/KİMYA

60
B 2009-ÖSS/FEN-2 KİMYA

61
REDOKS TEPKİMESİNİN
DENKLEŞTİRİLMESİ

62
Redoks tepkimeleri
denkleştirilirken aşağıdaki işlem
sırası takip edilir:

63
64
65
66
67
68
69
• ÖRNEK
Cu + HNO3 → Cu(NO3)2 + NO + H2O redoks
tepkimesini denkleştiriniz.

• ÇÖZÜM
3/Cu0 - 2e– → Cu+2
2/N+5 +3e– → N+2

3Cu + 8HNO3→3Cu(NO3)2 + 2NO + 4H2O


70
ÖRNEK (e- alış verişi çok madde arasında)
H2O2 + FeS + HCl→FeCl3 + H2SO4 + H2O
ÇÖZÜM
2/Fe+2 - 1e– → Fe+3
2/S-2 - 8e– → S+6
9/O2–1 + 2e– → 2O–2
H2O2+2FeS+HCl→2FeCl3+2H2SO4+H2O
H2O2+2FeS+6HCl→2FeCl3+2H2SO4+H2O
9H2O2+2FeS+6HCl→2FeCl3+2H2SO4+H2O
9H2O2+2FeS+6HCl→2FeCl3+2H2SO4+10H2O
71
72
REDOKS TEPKİMESİNİN
DENKLEŞTİRİLMESİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

73
C 2015-YGS/KİMYA

74
A 2011-LYS2/KİMYA

75
Elektrik Enerjisi ve İstemlilik

76
• Bakır bir kaşık AgNO3 çözeltisine batırılıp
bir süre bekletildiğinde kaşığın gümüş ile
kaplandığı görülür (Şekil).

• Bu işlem sırasında aşağıdaki redoks


tepkimesi gerçekleşir:
• Cu(k) + 2Ag+(suda) ⇄ Cu2+(suda) + 2Ag(k)
77
• Bu tepkimede kaşıktaki Cu atomları 2e–
verip Cu2+ iyonlarına yükseltgenerek
çözeltiye geçerken çözeltideki Ag+ iyonları,
açığa çıkan elektronları alarak indirgenir
ve Ag katısı hâline dönüşür. Ag katısı
kaşık yüzeyinde ince tabaka hâlinde birikir.
Böylece kaşık gümüşle kaplanmış olur.
Bakır kaşığın gümüşle kaplanmasında
tepkimeye giren maddeler aynı kaptadır ve
birbiriyle doğrudan temas hâlindedir.
• Ancak redoks tepkimeleri doğrudan temas
olmadan da gerçekleşebilir.
78
Doğrudan temas olmadan gerçekleşen redoks
tepkimesinde iletken tel ve tuz köprüsüyle
birbirine bağlanan iki farklı kap kullanılır
(Daniell pili şekli).

79
Daniell Pili (Görsel)

80
• Hiçbir buluş kendiliğinden veya bir tesadüf
eseri ortaya çıkmamıştır. Bilim insanları
azimle çalışmış, defalarca başarısızlığa
uğramalarına rağmen sabırla çalışmayı
sürdürerek gayret göstermişlerdir.
Sonucunda bugün hayatımızı kolaylaştıran
buluşlara onlara ilham olmuştur. Sezgi
adını verdiğimiz bir anda ulaşılan başarıya
ulaşmışlardır. Bu bilim insanlarından biri
olan John Frederic Daniell (Can Fredrik
Denyıl)’ın yaptığı çalışma şu şekildedir:
81
• Daniell çinko çubuğu çinko sülfat (ZnSO4)
çözeltisine, bakır çubuğu ise bakır(II)sülfat
(CuSO4) çözeltisine batırmış ve kaplarda
herhangi bir tepkime olmadığını
gözlemiştir. Kapları iletken bir tel ve tuz
köprüsü yardımıyla birbirine bağladığında
sistemde redoks tepkimesinin
gerçekleştiğini ve sistemin elektrik enerjisi
ürettiğini ölçmüştür. Çinko ve bakır
metalleri kullanılarak oluşturulan bu
sisteme Daniell pili denir.
82
• Daniell pilinde,
Zn(k) + Cu2+ (suda) ⇄ Zn2+(suda) + Cu(k)
tepkimesi dışarıdan bir etki olmadan
kendiliğinden gerçekleşmektedir.
• Daniell pilinde olduğu gibi bulunduğu
şartlarda kendiliğinden gerçekleşen
tepkimelere istemli tepkime, kendiliğinden
gerçekleşmeyen tepkimelere istemsiz
tepkime denir.
• İstemli tepkimelerde sadece tepkimenin
başlaması için enerjiye ihtiyaç vardır.
83
• İstemli tepkimelerde tepkimenin devam
etmesi için enerjiye ihtiyaç yoktur. İstemsiz
tepkimeler ise hem tepkimenin başlaması
hem de tepkimenin devam edebilmesi için
enerjiye ihtiyaç duyar.
• Örneğin hidrojen ve oksijen gazları bir
araya geldiğinde bir kıvılcımla istemli bir
tepkime gerçekleşir ve su oluşur. Tepkime
başladıktan sonra herhangi bir enerjiye
ihtiyaç duymadan yanma olayı (redoks
tepkimesi) devam eder.
84
• Suyun oluşumu tepkimesinin tersi yani
suyun elementlerine ayrıştırılması ise
istemsiz bir tepkimedir.

• İstemsiz bu tepkimenin gerçekleşmesi ve


devam edebilmesi için sisteme dışarıdan
sürekli elektrik enerjisi verilmesi gerekir.
85
• Suyun elementlerine ayrılmasında olduğu
gibi, elektrik enerjisi yardımıyla bir bileşik
ya da karışımın elementlerine
ayrıştırılmasına elektroliz, elektrolizin
gerçekleştiği hücreye elektrolitik hücre
denir.
• Elektrolitik hücrelerde yükseltgenme ve
indirgenme tepkimeleri istemsiz
olduğundan kendiliğinden gerçekleşmez,
hücreye verilen elektrik enerjisi yardımıyla
gerçekleşir. Bu tür hücrelerde elektrik
enerjisi kimyasal enerjiye dönüşür.
86
Elektrolitik hücre

87
İSTEMLİ ELEKTROKİMYASAL
TEPKİMELER
• Kimyasal enerjinin elektrik enerjisine
dönüştürüldüğü istemli elektrokimyasal
tepkimeye örnek pildeki tepkimedir.
Kendiliğinden gerçekleşen doğal gümüş
veya altın kaplama da istemli
elektrokimyasal tepkimeye örnektir.
• Pildeki ve doğal metal kaplamadaki
tepkimeler istemli redoks tepkimesidir.
88
İSTEMSİZ
ELEKTROKİMYASAL
TEPKİMELER
• İstemsiz elektrokimyasal tepkimeye örnek
elektrolizdeki tepkimedir. İstemsiz bir
tepkimenin gerçekleşmesi için elektrik
enerjisinin uygulanması gerekir.
• Elektroliz olayındaki tepkime de redoks
tepkimesidir.

89
ELEKTRİKSEL İLETKENLİK
ÇEŞİTLERİ
• Metallerde elektriksel iletkenlik, elektron
hareketiyle sağlanır. Bu sebeple metal
kablolarda hiçbir değişiklik olmaz.
• Elektriği ileten çözeltilere elektrolit denir.
Elektrolit çözeltilerde elektriksel iletkenlik,
zıt yüklü iyonların hareketiyle gerçekleşir.
Bu nedenle elektrotlar üzerinde bazı
değişiklikler meydana gelir.
90
2.BÖLÜM: ELEKTROTLAR VE
ELEKTROKİMYASAL
HÜCRELER

91
Elektrot, Elektrolit ve Yarı
Hücreler

92
• Sulu çözeltilerde gerçekleşen redoks
tepkimeleri doğrudan temas olmadan
gerçekleştiği gibi farklı kaplarda
gerçekleşen elektrokimyasal tepkimeler de
vardır.
• Bu sistemlerle ilgili bilmesi gereken temel
kavramlar şunlardır:
• Elektrokimyasal tepkimenin gerçekleşmesi
için kullanılan iletken çözeltilere elektrolit,
bu çözeltilere batırılan metal çubuklara
elektrot denir.
93
• Elektrolit ve bu elektrolit içine batırılmış
elektrottan oluşan sisteme de yarı hücre
denir. Bu tepkimelerde yükseltgenmenin
gerçekleştiği kaba anot yarı hücresi, kabın
içindeki elektroda anot elektrot denir.
İndirgenmenin gerçekleştiği kap katot yarı
hücresi, kabın içindeki elektrot ise katot
elektrottur.
• Elektrotlar, kaplarda indirgenme ve
yükseltgenme tepkimelerinin
gerçekleşmesi için yüzey oluşturur.
94
• Anot yarı hücresinden katot yarı hücresine
elektron taşınmasını sağlamak için iletken
bir tel (dış devre), elektrotlar arasındaki
potansiyel farkını ölçmek için voltmetre
kullanılır. Elektrokimyasal pilin iki yarı
hücresinde meydana gelen indirgenme ve
yükseltgenme tepkimeleri sonucunda yarı
hücrelerde zamanla yük denkliği bozulur.
Yarı hücrelerdeki yük denkliğinin tekrar
sağlanabilmesi için yarı hücreler,
içerisinde tuz çözeltisi bulunan ters U
şeklindeki bir boruyla birbirine bağlanır.
95
• Bağlantıyı sağlayan bu sisteme tuz
köprüsü denir. Tuz köprüsü içerisinde
genellikle KNO3, NaCl, NH4Cl gibi tuzların
çözeltileri kullanılır. Tuz köprüsünde
bulunan anyonlar anot yarı hücresine,
katyonlar ise katot yarı hücresine geçerek
pilin çalışması sırasında oluşan yük
dengesizliğini gidermekle görevlidir.

96
Elektrokimyasal pil

97
• Bu sistemlerde elektrot olarak kullanılan
metal, batırıldığı elektrolitte bulunan metal
katyonuyla aynı olabileceği gibi katyondan
farklı da olabilir.
• Elektrottaki metal atomlarıyla elektrolitte
bulunan metal iyonları arasında genellikle
iki tür etkileşim gözlenir (Şekil).
• 1. Elektrodun yüzeyindeki metal atomları
elektron kaybederek (yükseltgenme) metal
katyonu hâlinde çözeltiye geçebilir.

98
• 2. Çözeltideki metal katyonları elektron
alarak (indirgenme) elektrot yüzeyinde katı
hâlde birikebilir.

Elektrot ile elektrolit arasında gerçekleşen etkileşimler

99
Elektrokimyasal Pil

100
• İki yarı hücrenin iletken bir tel ve tuz
köprüsüyle birbirine bağlanmasıyla
oluşturulan sisteme elektrokimyasal pil
(galvanik hücre) denir. Bu tür pillerde
istemli redoks tepkimesi gerçekleşir ve
sistem elektrik enerjisi üretir. Galvanik
hücre, Zn elektrodu ve ZnSO4 çözeltisi
bulunan anot yarı hücresi ile Cu elektrodu
ve CuSO4 çözeltisi bulunan katot yarı
hücresinin iletken tel ve tuz köprüsüyle
birleştirilmesiyle oluşturulmuştur (Şekil).
101
Elektrokimyasal pil (Galvanik hücre)

102
103
104
• Elektrokimyasal piller şematik olarak da
gösterilebilir. Bu gösterimde anot sol
tarafa, katot sağ tarafa yazılır. Faz sınırı “/”
sembolüyle, tuz köprüsü ise “//”
sembolüyle gösterilir. Zn-Cu
elektrokimyasal pilinin şematik gösterimi
aşağıdaki gibidir:

105
Elektrokimyasal Pillerin Yarı Hücrelerinin
Özellikleri ve Bu Hücrelerde Gerçekleşen Olaylar

106
ELEKTROKİMYASAL
HÜCRELERDE ELEKTROT
İŞARETLERİ
• Katot elektrot pozitif yüklü, anot elektrot
ise negatif yüklüdür.

107
ELEKTROKİMYASAL
HÜCREDEKİ ELEKTROT
İŞARETİ İLE PİLDEKİ
ELEKTROT İŞARETİ
BİRBİRİNİN TERSİDİR
• Elektrokimyasal hücrelerde katot elektrot
pozitif yüklü, anot elektrot negatif yüklüdür.
• Elektrolizde ise anot elektrot pozitif yüklü,
katot elektrot negatif yüklüdür.
108
• Elektrokimyasal hücrelerde işaret terstir,
doğrusu elektrolizdeki işarettir; neticede bu
bir gösterimdir, bundan dolayı önemli
değildir.

109
ELEKTROKİMYASAL
PİLLERDE YARI
TEPKİMELERİN
TOPLANMASIYLA ELDE
EDİLEN TOPLAM TEPKİMENİN
(DENGE TEPKİMESİ) İŞARETİ,
ÇİFT YÖNLÜ OK OLMALIDIR
110
111
112
113
114
DANİELL PİLİ İLE
ELEKTROKİMYASAL PİL
FARKI
• Daniell pilinde elektrotlar ile çözeltide
bulunan metal katyonuyla aynı türden
seçilmiştir.
• Ancak elektrokimyasal pillerde elektrotlar
ile çözeltide bulunan katyonlar aynı türden
seçilmeyebilir.

115
İNERT ELEKTROT
• Elektrokimyasal pilde hidrojen yarı hücresi
kullanılacağı zaman hidrojen elektrot
kullanmak mümkün değildir. Çünkü
elektrot, elektriği iletebilen katı bir madde
olmalıdır. Hidrojen ise gaz hâldedir.
• Bu nedenle hidrojen yarı hücresinde
elektrot olarak yarı hücrenin elektrolitiyle
tepkime vermeyen Pt ve Au gibi soy
metaller seçilir.
116
• Tepkimeye girme isteği çok az olan bu tür
metallerden oluşan elektrotlara inert
elektrot denir.

117
118
ELEKTROKİMYASAL PİL VE
PİL ŞEMASI

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

119
A 2023-AYT (12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE 2.BÖLÜM)

120
A 2022-AYT 12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

121
A 2021-AYT (12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE 2.BÖLÜM)

122
E 2020-AYT 12.SINIF KİMYA 1.ÜNİTE

123
E 2018-AYT/KİMYA

124
3.BÖLÜM: ELEKTROT
POTANSİYELLERİ

125
Standart Yarı Hücre İndirgenme
Potansiyelleri

126
127
128
STANDART POTANSİYEL
DENİLİNCE HANGİ
POTANSİYEL ANLAŞILIR?
• Standart potansiyel denilince, standart
indirgenme potansiyeli anlaşılır. Standart
indirgenme potansiyeli de elbette
denilebilir.
• Yükseltgenme standart potansiyeli kast
ediliyorsa, yükseltgenme standart
potansiyeli diye söylemek gerekir.
129
Standart Hidrojen Elektrodu

130
• SHE standart şartlarda 1M’lık HCl
çözeltisine batırılmış platin metalinin
üzerine 1 atm basınç yapan H2 gazı
gönderilerek oluşturulan elektrottur.
Elektrot olarak kullanılacak madde; katı
hâlde ve elektron iletimini sağlamak için
iletken olmalıdır. Oysa hidrojen, oda
sıcaklığında gaz hâlinde olduğundan
elektrot olarak kullanılamaz. Bu nedenle
SHE’de elektron iletimini sağlayabilecek
bir soy metal olan platin kullanılır (Şekil).

131
Standart Hidrojen Elektrodu

132
133
Aşağıdaki şekilde gümüş ve hidrojen yarı hücrelerinden
oluşan bir elektrokimyasal pil görülmektedir (Ag-SHE
elektrokimyasal pili).

134
• Şekildeki elektrokimyasal pil çalışınca gümüş
elektrodun kütlesinin arttığı görülür. Yani
çözeltideki Ag+ iyonları indirgenerek katı hâlde
Ag elektrodun üzerinde birikir ve Ag elektrodun
kütlesini artırır. Buna göre Ag elektrodun
bulunduğu hücre katot yarı hücresidir.

• SHE yarı hücresinde ise H2 gazı yükseltgenerek


H+ iyonları hâline dönüşürken anot yarı hücresini
oluşturur.

135
136
• Ag elektrot yerine Zn elektrot kullanılarak
oluşturulan Zn-SHE pilinde sistem
çalışırken Zn elektrodun kütlesinin azaldığı
görülür. Zn katısı yükseltgenerek Zn2+
iyonuna dönüşmüştür. Buna göre Zn
elektrot anottur.

• Katot olan SHE yarı hücresinde ise H+


iyonları indirgenerek H2 gazına dönüşür.

137
138
• Bir elementin standart yükseltgenme
potansiyeliyle standart indirgenme
potansiyeli mutlak değer olarak birbirine
eşittir fakat birbirinin zıt işaretlisidir.
• Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi
SHE’de (elektrokimyasal pilin hidrojen yarı
hücresinde) gerçekleşen tepkime diğer
yarı hücrede kullanılan metale göre
değişmektedir. Kullanılan metalin
indirgenme potansiyeli büyükse SHE’de
yükseltgenme, küçükse indirgenme
tepkimesi gerçekleşmektedir.
139
SHE Kullanılarak Belirlenen Bazı Elementlerin Standart İndirgenme Potansiyelleri

140
• Standart elektrot potansiyelleri; sıcaklığın
25 ºC, basıncın 1 atm olduğu şartlarda ve
derişimi 1M olan çözeltiler kullanılarak
hesaplanmıştır. Bu değerlerden herhangi
biri değiştiğinde elektrot potansiyeli de
değişir.

141
HİDROJEN İLE YAPILAN
DENEYLERDE VOLTMETREDE
ÖLÇÜLEN POTANSİYELİN ARTI
VEYA EKSİ OLMASI SÖZ
KONUSU DEĞİLDİR
• Gümüşün indirgenme yarı pil potansiyeli
bulunurken Ag-SHE elektrokimyasal
pilinde voltmetrede okunan değer 0,799
volt olup bunun artı veya eksi olması söz
konusu değildir, potansiyel farkıdır.
142
• Gümüş indirgenmiş hidrojen gazı
yükseltgenmiştir.
• Hidrojenin yükseltgenme yarı pil
potansiyeli 0 volt olduğundan gümüşün
indirgenme yarı pil potansiyeli + 0,799
volt olur. Soy ve yarı soy metallerle SHE
arasında oluşturulan elektrokimyasal pilde
de böyledir.
• Soy ve yarı soy metal dışındaki metallerle
SHE arasında oluşturulan elektrokimyasal
pilde ise durum tersinedir.
143
• Aktif metal yükseltgenmiş, hidrojen gazı
indirgenmiştir; dolayısıyla voltmetrede
okunan değerin eksi işaretlisi metalin
indirgenme yarı pil potansiyeli olur.
• Örneğin Zn-SHE elektrokimyasal pilinde
voltmetrede okunan değer 0,763 volttur.
HCl’deki +1 yüklü hidrojen iyonu hidrojen
gazına indirgenmiş, Zn yükseltgenmiştir.
Hidrojenin indirgenme yarı pil potansiyeli 0
volt olduğundan çinkonun yükseltgenme
yarı pil potansiyeli + 0,763 volt olur.
144
• Tablo, indirgenme yarı pil potansiyelleri
esas alınarak hazırlandığından çinkonun
indirgenme yarı pil potansiyeli - 0,763
volt olur.
• Düzenek çizilirken indirgenmenin olduğu
hücre sağ tarafta olmalıdır. Ag-SHE
elektrokimyasal pilinde Ag sağda, Zn-SHE
elektrokimyasal pilinde ise Zn solda
olmalıdır.
• Sağdaki hücre katot, soldaki hücre ise
anottur.
145
0 0
E katot ve
E anot DEĞERLERİYLE
KAST EDİLEN NEDİR?
• E0katot ve E0anot değerleriyle, hidrojen ile
yapılan deneylerdeki katot ya da anotta
ölçülen standart potansiyel değerleri kast
edilmektedir.

146
• Katot potansiyelinden anot potansiyelinin
çıkartılması sureti ile pil gerilimi
hesaplanmış olur.
• E0pil = E0katot - E0anot
• Pil gerilimi her zaman pozitif çıkar ama
pozitif işareti yazılmaz.
• IUPAC kuralına göre formül şu
şekildedir: E0pil = E0sağ - E0sol

147
STANDART İNDİRGENME
POTANSİYELİ VE STANDART
YÜKSELTGENME
POTANSİYELİ ARTI VE
EKSİSİZ OLMAZ
• Standart indirgenme potansiyeli ve
standart yükseltgenme potansiyelleri artı
ve eksisiz olmaz (hidrojende her ikisi de
sıfırdır).
148
0
PİL GERİLİMİNİ (E pil)
AŞAĞIDAKİ FORMÜLLE
HESAPLANMAK DAHA
PRATİKTİR
E0pil = E0indirgenme potansiyeli + E0yükseltgenme potansiyeli

149
ELEKTROKİMYASAL HÜCRELERDE “PİL
GERİLİMİ” YERİNE BAŞKA HANGİ
TABİRLER KULLANILABİLİR?
PİL POTANSİYELİ
ELEKTROKİMYASAL PİL GERİLİMİ
ELEKTROKİMYASAL PİL POTANSİYELİ
ELEKTROMOTOR POTANSİYELİ
ELEKTROMOTOR GERİLİMİ
ELEKTROMOTOR KUVVETİ
ELEKTROMOTOR POTANSİYELİ
REDOKS GERİLİMİ
REDOKS POTANSİYELİ
150
151
152
153
154
Standart indirgenme potansiyelleri yardımıyla pil
potansiyeli hesaplanırken aşağıdaki kurallar dikkate alınır:

155
156
ELEKTROKİMYASAL
TEPKİMELERDE HESS
PRENSİBİNİN UYGULANMASI

157
Redoks Reaksiyonlarının
Gerilimi

İndirgenme yarı reaksiyonunun potansiyeli


Yükseltgenme yarı reaksiyonunun potansiyeli
Redoks reaksiyonunun gerilimi

158
İndirgenme yarı reaksiyonun potansiyeli ile
yükseltgenme yarı reaksiyonun potansiyeli
birbirinin ters işaretlisidir.

Fe+2 + 2e → Fe0 E0 = –0,44 V

Fe0 – 2e → Fe+2 E0 = +0,44 V

159
0
Yarı tepkime genişletilince E değeri
aynen kalır, genişletilmez.

Örnek:
Ag+1 + 1e → Ag0 E0 = +0,80 V

2Ag+1 + 2e → 2Ag0 E0 = +0,80 V

160
YÜKSELTGENME YARI PİL
POTANSİYELİ
• Elementlerin aktifliğinin karşılaştırılmasının
bir diğer yolu da yükseltgenme yarı pil
potansiyelidir. Bir elementin yükseltgenme
yarı pil potansiyeli değeri ne kadar
büyükse elektron verebilme kabiliyeti
(aktifliği) o kadar büyüktür.

161
İNDİRGENME YARI PİL
POTANSİYELİ
• Yükseltgenme yarı pil potansiyeli değerinin
ters çevrilmiş hâlidir.

162
Redoks Reaksiyonlarının Gerilimi
Sıfır’dan Büyük İse
Tepkime Kendiliğinden Gerçekleşir.

Redoks Reaksiyonlarının Gerilimi


Sıfır’dan Küçük İse
Elektrik Enerjisi İle Gerçekleşir.

163
YARI REAKSİYONLARDA
GERİLİM TABİRİNİ
KULLANMAMAK GEREKİR
• Yarı reaksiyonlarda gerilim tabirini
kullanmamak lazımdır; çünkü gerilim, iki
potansiyel arasındaki farktır; yarı
reaksiyonda ise tek bir potansiyelden söz
edilmektedir. Yarı reaksiyonlarda standart
elektrot potansiyeli denilmelidir, standart
elektrot gerilimi denilmemelidir.
164
• Aynı şekilde standart anot potansiyeli veya
standart katot potansiyeli denilmelidir.
Standart anot gerilimi veya standart katot
gerilimi denilmemelidir.

165
AVAMETRE
• Gerilim değerleri, avametre adı verilen alet
ile daha pratik olarak ölçülebilir.

166
HANGİ İŞARET STANDART
ŞARTINI GÖSTERİR VE
STANDART ŞART NE
DEMEKTİR?
• E°’daki E’nin üstündeki işaret, standart
şartı gösterir. Standart sıcaklık (referans
sıcaklık) genelde 25 °C’tır. IUPAC’ın
önerdiği standart basınç 1 bardır. Kafa
karışmasın diye hâlâ 1 atm denilmektedir
(1 bar = 0,98692316931 atm).
167
ELEKTROKİMYASAL HÜCRE
DENGEYE ULAŞTIĞINDA,
POTANSİYEL VE AKIM
DEĞERLERİ HER İKİSİ DE 0
(SIFIR) OLUR
• Dengede pil tükenmiştir.
• Potansiyel ve akım her ikisi de 0 (sıfır)
olur.
168
PİLLER; kendiliğinden gerçekleşen
redoks tepkimeleridir.
Reaksiyonların Kendiliğinden Gerçekleşip
Gerçekleşmediğinin Tahmin Edilebilmesi

Ürünler daha kıymetli ise kendiliğinden gerçekleşmiştir.


Ekzotermik tepkime ise kendiliğinden gerçekleşmiştir.
Aktif metal yükseltgendi ise kendiliğinden oluşmuştur.

E0redoks > 0 ise kendiliğinden oluşmuştur.


Bütün piller kendiliğinden gerçekleşen tepkimedir.
169
ŞEHİR ŞEBEKE SULARINDAN PAS
AKMASI NORMALDİR

4Fe0 – 8e → 4Fe+2 E0yükseltgenme = +0,44 V

4Fe+2 – 4e → 4Fe+3 E0yükseltgenme = –0,77 V

3O2 + 12e → 6O–2 E0indirgenme = +1,23 V

4Fe0 + 3O2 ⇄ 2Fe2O3 E0redoks= +0,90 V


170
Al(NO3)3 çözeltisi Zn kaşık ile
karıştırılabilir mi?

Al+3 ’ün Al0 ’a indirgenme potansiyeli = –1,66 V

Zn0 ’ın Zn+2 ’ye yükseltgenme potansiyeli = +0,76 V

Redoks tepkimesinin gerilimi = –0,90 V

0
E redoks < 0 olduğundan karıştırılabilir;
çünkü reaksiyon olmaz.
171
YAŞAMIMIZDAKİ
KENDİLİĞİNDEN GERÇEKLEŞEN
REDOKS TEPKİMELERİNE
PİLLERDEN BAŞKA
İKİ ÖRNEK DAHA
Asit Yağmurunun Çinko Olukları Aşındırması
Demirin Altınla ve Gümüşle Kaplanması
172
Asit Yağmurunun Çinko Olukları
Aşındırması

Zn + H2SO4 → ZnSO4 + H2

Demirin Altınla ve Gümüşle Kaplanması

Fe + 3AuNO3 → Fe(NO3)3 + 3Au


Fe + 3AgNO3 → Fe(NO3)3 + 3Ag
173
STANDART ELEKTROR
POTANSİYELLERİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

174
B 2017-LYS2/KİMYA

175
D 2016-LYS2/KİMYA

176
C 2015-LYS2/KİMYA

177
C 2014-LYS2/KİMYA

178
E 2013-LYS2/KİMYA

179
E 2013-LYS2/KİMYA

180
E 2012-LYS2/KİMYA

181
C 2010-LYS2/KİMYA

182
C 2009-ÖSS/FEN-2 KİMYA

183
METALLERİN AKTİFLİĞİ

184
• Metalik aktiflik; metallerin elektron verme
eğiliminin, ametalik aktiflik ise ametallerin
elektron alma eğiliminin ölçüsüdür.
• Standart hidrojen elektrodu yardımıyla
ölçülen yarı hücre potansiyelleri
kullanılarak metallerin aktifliğine karar
verilebilir. Tablo incelendiğinde flor
elementinin standart indirgenme
potansiyelinin en büyük, lityum iyonunun
(fransiyum iyonu değil) en küçük olduğu
görülür. Bu durum florun en aktif ametal,
lityumun en aktif metal olduğunu gösterir.
185
• Standart koşullarda indirgenme yarı hücre
potansiyeli arttıkça metal iyonunun
indirgenme eğilimi de artar. Bu artış
metalin aktifliğinin azalması demektir.

186
187
188
• ÖRNEK
• 1Li, 11Na, 13Al ve 12Mg elementlerinin
metalik aktifliklerini karşılaştırınız.
• Li için: E0 indirgenme = - 3,040 V
• Na için: E0 indirgenme = - 2,714 V
• Al için: E0 indirgenme = - 1,662 V
• Mg için: E0 indirgenme = - 2,372 V

• CEVAP
• Li>Na>Mg>Al
189
190
191
192
Metallerde aşınma olup
olmayacağı aşağıdaki gibi ifade
edilir:

193
Al2 (SO4)3 çözeltisine batırılmış
Cu metali
• Cu metali; Al metalinden pasif olduğundan
tepkime gerçekleşmez ve Cu metali
aşınmaz.

194
CuSO4 çözeltisine batırılmış Al metali
• Al metali Cu metalinden daha aktif
olduğundan Al metali yükseltgenerek
aşınırken çözeltideki Cu2+ iyonları Cu
katısına indirgenir.

195
İki ayrı kapta gerçekleşen bu
tepkimeler tuz köprüsü ve
iletken telle birbirine bağlanırsa
elektrokimyasal pil elde edilir:

196
197
198
• Metallerin aktiflik sıralaması yardımıyla
çözeltilerin hangi kaplarda saklanacağı
belirlenir.
• Metal kaplara konulacak çözeltideki metal
iyonunun aktifliği, kabın yapıldığı metalin
aktifliğinden daha fazla olmalıdır. Aksi
durumda kapla çözelti arasında tepkime
gerçekleşecek ve kap aşınacaktır. Bu
nedenle kimyasal maddeler çoğunlukla
cam ya da plastik kaplarda saklanır
(Görsel).
199
Kimyasal maddelerin
saklanması

200
AgNO3 çözeltisi demir kapta
saklanabilir mi?

2Ag+1 + 2e → 2Ag0 E0indirgenme = +0,80 V

Fe0 – 2e → Fe+2 E0yükseltgenme = +0,44 V

2Ag++Fe0 ⇄ 2Ag0+Fe+2 E0redoks = +1,24 V

E0redoks > 0 olduğundan saklanamaz; çünkü


reaksiyona girer. 201
202
203
204
METALLERİN AKTİFLİĞİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

205
D 2020-AYT 12.SINIF KİMYA 1.ÜNİTE

206
D 2019-TYT (12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE 2.BÖLÜM)

207
A 2011-LYS2/KİMYA

208
E 2003-ÖSS/FEN-2 (12.SINIF KİMYA 1.ÜNİTE 2.BÖLÜM)

209
210
KİMYA
LABORATUVARLARINDAKİ
LAVABO VE PİS SU
BORULARI ÇELİKTEN
OLMAMALIDIR
• Kimya laboratuvarlarındaki lavabolar, çelik
lavabo olmamalıdır; çünkü çelik, asitlerle
kimyasal tepkimeye girer. Zaten bu hususa
dikkat edilmektedir.
211
• Kimya laboratuvarlarında lavabolar ve
çalışma tezgâhları laminant da
olmamalıdır; çünkü laminant, çoğu çözelti
ile tepkimeye girer ve leke kalır.
• Kimya laboratuvarlarında pis su boruları,
bakır ve çinko da olmamalıdır. Bakır
oksijenli asitlerle tepkimeye girer. Çinko
ise hem tüm asit hem kuvvetli baz hem de
bazı çözeltilerle tepkimeye girer.
• Bu hususlara kimya laboratuvarlarının
kurulmasında dikkat edilmektedir.
212
Standart Elektrot Potansiyeli ve
İstemlilik

213
214
• Yukarıdaki tepkimenin standart koşullarda
istemli olup olmadığı şu şekilde anlaşılır:
Önce Standart İndirgenme Potansiyelleri
Tablosu yardımıyla yarı tepkimeler yazılır
ve standart elektrot potansiyelleri toplanır.

215
216
• Standart indirgenme potansiyelleri tablosundan
yararlanarak yarı tepkimeler ve elektrot potansiyelleri
yazılır:

217
• İki farklı redoks tepkimesinin istemliliği
kıyaslanırken verilen Eºpil değerlerine
bakılır. Hangi değer daha büyükse o
tepkime daha istemlidir. Örneğin,
aşağıdaki tepkimeler incelendiğinde pil
potansiyeli daha büyük olan I. tepkimenin
II. tepkimeye göre daha istemli olduğu
anlaşılır:

218
219
STANDART ELEKTROT
POTANSİYELİNİ ETKİLEYEN
FAKTÖRLER

220
• Galvanik pile yapılan etkileri Le Chatelier
İlkesi ile açıklamak için önce pil tepkimesi
bulunur.
• Le Chatelier İlkesi’ne göre sulu
çözeltilerde reaktiflerin derişimi artarsa
denge, ürünler lehine bozulur ve pil
potansiyeli artar.
• Le Chatelier İlkesi’ne göre sulu
çözeltilerde ürünlerin derişimi artarsa
denge, reaktifler lehine bozulur ve pil
potansiyeli azalır.
221
Sıcaklık Etkisi

222
Basınç Etkisi
• Standart elektrot potansiyeli, 25 ºC ve 1
atm basınçta ölçülen değerdir. Basınç
değişimi bu değeri de değiştirecektir.
Ancak basınç değişimi sadece SHE
içeren galvanik pillerde etkilidir (Şekil).
• Bu durum da Le Chatelier İlkesi ile
açıklanır. Pil tepkimesinde SHE’nin
bulunduğu yarı hücrede H2 gazının basıncı
artırılırsa denge reaktifler lehine bozulur ve
pil potansiyeli azalır.
223
Mg-SHE galvanik pili

224
• H2 gazının basıncı azalırsa denge ürünler
lehine bozulur ve pil potansiyeli artar.

225
Derişim Etkisi
• Alman bilim insanı Walther Hermann
Nernst (Valter Herman Nernst) 25 ºC’de
standart pil potansiyeliyle derişimi 1M’dan
farklı olan (standart olmayan) pil
potansiyeli arasındaki ilişkiyi araştırmış ve
bir eşitlik bulmuştur.
• Bu eşitliğe Nernst eşitliği denir.

226
• Elektrokimyasal pillerde farklı derişimde
elektrolit çözeltisi kullanıldığında gerilimin
kaç volt olacağına dair bağıntıyı Nernst
bulmuştur.

Kat sayı üs olarak yazılır. Katı ve sıvı


derişimler yazılmaz; gaz ve suda derişimler
yazılır.
227
NERNST EŞİTLİĞİ

228
• Pillerde denge olayı vardır.
• Pile yapılan etkilerle sistem ürünler lehine
kayarsa gerilim artar; girenler lehine
kayarsa gerilim azalır.
• Gerilimin arttırılması, pilin ömrünün
uzaması demektir.
• Gerilimin azalması ise, pilin ömrünün
kısalması demektir.
• Pil kullanıldıkça, gerilim azalır.
• Gerilim 0 volta düşünce pil tükenmiştir.

229
230
231
232
+3
Al DERİŞİMİ 0,01 M,
+3
Fe DERİŞİMİ 0,1 M OLAN BİR
PİLDE POTANSİYEL KAÇ
VOLTTUR? (STANDART
İNDİRGENME
POTANSİYELLERİNE TABLODAN
BAKINIZ.)

233
STANDART PİL GERİLİMİ
BULUNMASI HATIRLANMALIDIR
Al0 - 3e → Al+3 E0 yükseltgenme= +1,662 V

Fe+3 + 3e → Fe0 E0 indirgenme = - 0,040 V

Al0+Fe+3 ⇄ Al+3 +Fe0 E0redoks = +1,622 V

+1,622 değeri 1 M çözeltide hesaplanan standart pil


gerilimidir.
234
+3
Al DERİŞİMİ 0,01 M
+3
Fe DERİŞİMİ 0,1 M VERİLMİŞ;
Al0 - 3e → Al+3 E0 yükseltgenme= +1,662 V

Fe+3 + 3e → Fe0 E0 indirgenme = - 0,04 V

Al0+Fe+3 ⇄ Al+3 +Fe0 E0pil = +1,622 V

Önce yine +1,622 V değerini bulmak gerekir.


235
• Epil=E0pil–0,0592/n x log (Ü/G)
• Epil=+1,622–0,0592/3 x log (0,01/0,1)
• Epil=+1,622-0,019xlog10 -1
• Epil=+1,622-0,019x(-1)log10
• Epil=+1,622-0,019x(-1)(1)
• Epil=+1,622-0,019x(-1)
• Epil=+1,622+0,019
• Epil=+1,641 V
236
+3
Al DERİŞİMİ 0,1 M,
+3
Fe DERİŞİMİ 0,01 M OLAN BİR
PİLDE POTANSİYEL KAÇ
VOLTTUR? (STANDART
İNDİRGENME
POTANSİYELLERİNE TABLODAN
BAKINIZ.)

237
+3
Al DERİŞİMİ 0,1 M
+3
Fe DERİŞİMİ 0,01 M VERİLMİŞ;
Al0 - 3e → Al+3 E0 yükseltgenme= +1,662 V

Fe+3 + 3e → Fe0 E0 indirgenme = - 0,04 V

Al0+Fe+3 ⇄ Al+3 +Fe0 E0redoks = +1,622 V

Önce yine +1,622 V değerini bulmak gerekir.


238
• Epil=E0pil–0,0592/nxlog (Ü/G)
• Epil=+1,622–0,0592/3xlog (0,1/0,01)
• Epil=+1,622–0,019xlog (10)
• Epil=+1,622-0,019x1
• Epil=+1,622-0,019
• Epil=+1,603 V

239
240
241
NERNST EŞİTLİĞİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

242
B 2023-AYT (12.SINIF KİMYA 1.ÜNİTE 3.BÖLÜM)

243
D 2022-AYT 12.SINIF KİMYA 1.ÜNİTE

244
A 2018-AYT 12.SINIF KİMYA 1.ÜNİTE

245
246
E 2016-LYS2/12.SINIF KİMYA 1.ÜNİTE

247
248
Derişim, Sıcaklık, Basınç Değişiminin Pil
Potansiyelini Nasıl Etkilediğini
Yorumlayabilmek İçin Zn-Cu Galvanik
Elektrokimyasal Pilinin İncelenmesi

249
250
251
252
253
254
255
256
DERİŞİM PİLLERİ
(DERİŞİM HÜCRELERİ)

257
KONSANTRASYON
FARKINDAN DOLAYI ÇALIŞAN
PİLLER (DERİŞİM PİLİ)
• Aynı cins elektrotlardan oluşan pillerde pil
çözeltileri arasında konsantrasyon farkı
varsa bu tür piller de çalışır. Bu pillere
derişim pili veya derişim hücresi denir.
• Derişimi fazla olanın derişimi azalır,
derişimi az olanın derişimi artar. Derişimler
eşitlendiğinde pil çalışmaz.
258
• Elektrotları aynı, elektrolit derişimleri farklı
elektrokimyasal pillere derişim pili denir.
• Bu pillerde elektrolit derişimi küçük olan
yarı hücre anot, büyük olan yarı hücre
katot görevindedir.
• Derişim pillerinde zamanla anot yarı
hücresinin derişimi artar, katot yarı
hücresinin derişimi azalır.
• Bir derişim pilinde anot ve katot yarı
hücrelerinin derişimleri eşitlenince pil
potansiyeli sıfır olur, pil çalışmaz.
259
260
261
262
263
DERİŞİM PİLİ HÜCRE GERİLİMİ
HESAPLANMASI
Zn+2(1 M) 2 e alır, Zn0 ’a indirgenir, derişimi azalır.

Zn0 ise Zn+2(0,1 M)’a 2 e vererek derişimini arttırır.

Zn+2(1 M) + Zn0 ⇄ Zn0 + Zn+2(0,1 M)

Anot ve katot elektrotlar aynı cins olduğundan standart hücre


potansiyeli (E0hücre) sıfırdır.
264
• Epil=E0pil–0,0592/nxlog (Ü/G)
• Epil=0–0,0592/2xlog (seyreltik/derişik)
• Epil=0–0,0296xlog (0,1/1)
• Epil=0-0,0296xlog10 -1
• Epil=0-0,0296x(-1)log10
• Epil=0-0,0296x(-1)(1)
• Epil=0-0,0296x(-1)
• Epil=0-0,0296 (-1)
• Epil=-0,0296 (-1)
• Epil=0,0296 V
265
4.BÖLÜM:
KİMYASALLARDAN
ELEKTRİK ÜRETİMİ

266
GALVANİK PİLLER

267
268
• Galvanik pillerde pil gerilimi, elektrot olarak
kullanılan metalle ilgilidir. Metallerin
aktifliğine göre elektronlar yarı hücreler
arasında hareket ederek pil potansiyelini
oluşturur. Al-Pb ve Mg-Pb galvanik pilleri
incelenecek olursa,

aktifliği fazla olan Mg ile oluşturulan pilin


geriliminin, aktifliği az olan Al oluşturulan
pilden daha yüksek olduğu görülür.
269
Zn-Cu galvanik pili

270
• Şekildeki Zn-Cu galvanik pili
incelendiğinde ZnSO4 çözeltisine Zn
elektrot, CuSO4 çözeltisine Cu elektrot
batırılıp her iki yarı hücre iletken bir tel ve
tuz köprüsüyle birbirine bağlandığında
sistemin elektrik ürettiği voltmetre
yardımıyla görülür.
• Bu elektrokimyasal pilde Zn elektrodu
zamanla aşınır, ZnSO4 çözeltisindeki Zn2+
derişimi artar. Cu elektrodun üzerinde Cu
katısı toplanır, CuSO4 çözeltisindeki Cu2+
iyonlarının derişimi azalır.
271
• Böylece Zn elektrodun anot, Cu elektrodun
katot olduğu anlaşılır.

272
273
• Ni-Ag pilinde; Ni2+ iyonlarının indirgenme
potansiyeli Ag+ iyonlarının indirgenme
potansiyelinden küçük olduğundan Ni elektrot
anot, Ag elektrot katottur. Ni yarı hücresinde
yükseltgenme, Ag yarı hücresinde ise
indirgenme gerçekleşir.

• Fe-Ag pilinin voltajı Ni-Ag pilinin voltajından


daha büyüktür.
274
Pillerin Ömrü

275
276
277
278
Lityum İyon Pilleri

279
• Bir pilin potansiyeli, pili oluşturan
elektrotların yükseltgenme
potansiyellerinin farkı ile doğru orantılıdır.
Anot yarı hücresindeki elektrodu oluşturan
metalin yükseltgenme potansiyeli ne kadar
yüksek ve katot yarı hücresindeki
elektrodu oluşturan metalin yükseltgenme
potansiyeli ne kadar düşük ise pil
potansiyeli o kadar büyüktür. Standart
indirgenme potansiyeli en düşük olan
lityum, anot olarak kullanılarak potansiyeli
daha büyük pil elde etmek mümkündür.
280
• Lityum iyon pilleri 3,6 V’a kadar gerilim
üretebilir. Elektrolit çözelti yerine kullanılan
iletken polimer katı madde; iyon geçişine
izin verir, elektron geçişini engeller. Lityum
iyon pilinde lityum anot, titanyum(IV) sülfür
(TiS2) katot olarak kullanılır (Şekil).

281
Lityum iyon pillerinin bu özelliklerinden
başka kullanım avantajları şunlardır:
• Tekrar şarj edilerek defalarca kullanılabilir.
• Karbondioksit salınımı çok az olduğundan
ve toksik madde içermediğinden çevreye
verdiği zarar azdır.
• Kütlesinin küçük, ürettiği enerji miktarının
fazla olmasından dolayı dizüstü bilgisayar,
tablet ve cep telefonu gibi elektronik
eşyalarda yaygın olarak kullanılır.
282
Dizüstü bilgisayarlarda kullanılan pil

283
Cep telefonlarında kullanılan pil

284
Lityum İyon Pilinde Anot ve
Katotta Gerçekleşen Kimyasal
Tepkimeler

285
REDOKS REAKSİYONUNUN
PİL OLABİLMESİ İÇİN
GEREKLİ ŞARTLAR
• 1) Yükseltgenme ve indirgenme
reaksiyonları ayrı kaplarda
gerçekleştirilmelidir.
• 2) Elektronların dış devreden iletken tel
yardımıyla akışı sağlanmalıdır.
• 3) Çözeltiler tuz köprüsü ile
birleştirilmelidir.
286
• 4) Bir kimyasal pilin çalışabilmesi için pil
çiftleri arasında ya konsantrasyon ya da
aktiflik farkı olmalıdır.

287
PİLİN ŞARJ EDİLMESİ İLE
ELEKTROLİZ AYNIDIR
• Pilin şarj edilmesi ile elektroliz aynı anlama
gelmektedir.

288
ŞARJ EDİLEBİLEN PİL VE
ŞARJ EDİLEMEYEN PİL
ARASINDAKİ FARK
• Şarj edilebilen pillerdeki tepkimeler
tersinirdir; şarj edilemeyen pillerdeki
tepkimeler ise tersinir değildir.

289
PİL ÇEŞİTLERİ
Pilleri genel olarak iki ana gruba ayırmak
mümkündür:
• DOLDURULAMAYAN PİLLER
İçerisindeki kimyasal enerji tükendiğinde
şarj edilemeyen pillerdir.
• DOLDURULABİLEN PİLLER
İçerisindeki kimyasal enerji tükendiğinde
şarj edilebilen pillerdir.
290
PİL KONUSUNDA DİKKAT
EDİLMESİ GEREKEN
HUSUSLAR
• Piller taze satın alınmalıdır. Gereksiz yere
bol miktarda pil alıp saklanmamalıdır,
çünkü zamanla bayatlar ve ömrü azalır.
• Saklanması gerekiyorsa, buzdolabı gibi
soğuk ve serin yerlerde saklanmalıdır.
Piller, devamlı güneş ışığı alan yerlerde
tutulmamalıdır, soğuk ve karanlık yerlerde
saklanmalıdır.
291
• Pillerin kutupları birbirine değdirilmemeli,
kısa devre yaptırılmamalıdır. Aksi
durumda pil ömrünü kaybeder.
• Uzun süre kullanılmayan cihazlardaki piller
akarak cihaza zarar verebilir. Bu nedenle
kullanılmayan cihazların pillerini çıkarmak
ihmal edilmemelidir. Bir aleti pil takılı iken
30 gün çalıştırmıyorsak, pili aletin içinden
çıkarmalıyız. Aksi durumda pil
sızmasından ve pilin kendi kendine
deşarjından dolayı alet zarar görür.
292
• Şarj edilmeyen piller ve özellikle de lityum
türleri kesinlikle şarj işlemine tabi
tutulmamalıdır. Aksi takdirde aşırı ısınma,
şişme, gaz çıkışı, alevlenme ve hatta
patlama görülebilir.

293
PİLİN ÇEVREYE ZARARI
• Piller en pahalı enerji kaynakları arasında
yer almaktadır.
• Ayrıca bünyesinde çok pahalı ürünler
bulundurmaktadır.
• Hatta içeriğinde riskli kimyasallar vardır.
Bu yüzden piller yutulduğunda tehlikeli ve
ölümcül olabilirler.

294
• Artık çoğu bölgelerde, kullanılmış pillerdeki
toksik maddelerin geri kazanımı için, geri
dönüşüm merkezleri kurulmuştur.
• Çevreye atılan atık piller çevre kirliliğine
sebep olur.
• Güneş ısısının etkisiyle atık pillerin
patlama olasılığı kaçınılmazdır. Patlama
mekanik zarar doğurur. Bundan başka,
patlama sonucu pilin içindeki kimyasal
maddeler dışarı çıkar. Bu kimyasallar,
insan sağlığı için risk unsuru taşır.
295
ATIK PİLLER NEREYE
ATILMALI?
• Ömürleri tükenen piller, diğer evsel
atıklardan ayrı olarak atık pil kutularına
atılmalıdır.
• Biriktirilen bu atık piller geçici depolama
alanlarında depolandıktan sonra gerekli
birimlerce ve gerekli yöntemlerle bertaraf
edilmektedir.
• Atık piller yakılmamalıdır, denize
atılmamalıdır ve toprağa gömülmemelidir.
296
ATIK PİLLERİN TOPLANMASI
• Atık piller evsel atıklardan ayrı
toplanmalıdır.
• Atık piller, pil ürünlerinin dağıtımını ve
satışını yapan işletmeler veya belediyeler
tarafından oluşturulan atık pil toplama
noktalarına bırakılmalıdır.
• Atık piller, ekolojik sisteme uyum
sağlayabilecek şekilde depolanmalı,
toplanmalı, taşınmalıdır.
297
ATIK PİLİN BERTARAFI VEYA
GERİ DÖNÜŞÜMÜ
• Atık piller toplandıktan sonra toprak altında
inşa edilmiş, geçirimsizlik koşulları
sağlanmış, nemden arındırılmış,
meteorolojik şartlardan korunmuş, kapalı,
sızdırmaz ve su geçirmez özellikli
depolama alanlarına gömülür veya geri
kazanımı yapılır veya ihracat yoluyla
muhtemel olumsuz çevresel etkileri
giderilir.
298
5.BÖLÜM: ELEKTROLİZ

299
Elektrik Akımı ve Maddesel
Değişim

300
ELEKTROLİZ OLAYININ
TANIMI
• İçerisinde anyon ve katyonların bulunduğu
bir karışımdan elektrik akımı uygulamak
suretiyle iyonların nötrlenmesidir.
• İyonların nötrlenmesi, indirgenme ve
yükseltgenme tepkimelerinin
gerçekleşmesiyle olur.

301
ELEKTROLİZ OLAYINDA
BAŞLICA NİTEL KURALLAR
• Anyonlar negatif yüklü, katyonlar ise pozitif
yüklüdür.
• Anot elektrot pozitif yüklü, katot elektrot ise
negatif yüklüdür.
• Anotta yükseltgenme, katotta ise
indirgenme olur.
• Anyonlar anotta, katyonlar katotta açığa
çıkar.
302
• Anyonlar negatif olduğundan pozitif yüklü
anot tarafına, katyonlar pozitif olduğundan
negatif yüklü katot tarafına gider.
• Ortamda birden fazla katyon varsa katotta
önce indirgenme yarı pil potansiyeli büyük
olan indirgenir.
• Ortamda birden fazla anyon varsa anotta
önce yükseltgenme yarı pil potansiyeli
büyük olan yükseltgenir.

303
ELEKTROLİZDE ELEKTROT
İŞARETLERİ
• Elektrolizde anot elektrot, pozitif yüklü;
katot elektrot ise negatif yüklüdür.

304
305
Zn-Cu galvanik hücresi

306
• İlk Şekil’de gösterilen elektrokimyasal
pildeki voltmetre yerine 1,10 V’tan daha
yüksek gerilim uygulayan bir üreteç
bağlanırsa tepkime tersine döner (İkinci
Şekil).
• Yani Cu elektrot anot, Zn elektrot katot
işlevi görür. Cu elektrot aşınıp kütlesi
azalırken Zn elektrodun kütlesi artar.
Böylece üretecin ürettiği enerjinin etkisiyle
elektroliz hücresinde istemsiz
elektrokimyasal bir tepkime gerçekleşir.
307
• İkinci Şekil'deki Zn-Cu elektrolizde
aşağıdaki redoks tepkimesi gerçekleşir:

Galvanik Hücre ile Elektrolitik Hücre Arasındaki Farklar

308
Zn-Cu elektroliz düzeneği

309
Faraday Kanunları

310
• 1800’lü yıllarda Faraday’ın yaptığı
elektrolizle ilgili çalışmalar, Faraday
Kanunları olarak adlandırılmıştır. Faraday
Kanunları iki kısımda incelenebilir:
• ELEKTROLİZ İLE İLGİLİ 1. FARADAY
KANUNU: Elektroliz devresinden geçen
akım miktarı ile katot ve anotta toplanan
ya da çözünen madde miktarı doğru
orantılıdır. Bu kanuna göre Avogadro
sayısı kadar (1 mol) elektron içeren yük
miktarı, 1 Faraday (F) yüke eşittir.
311
• 1 coulomb (kulon), 1 amperlik akımın
iletken bir tel üzerinden 1 s boyunca
geçmesi sırasında oluşan elektriksel
yüktür. Birimi coulomb olan elektrik yük
miktarı aşağıdaki formülle bulunur:

312
313
• Anot veya katotta toplanan veya çözünen
madde miktarı hesaplanırken sorular
orantıyla çözülür veya aşağıdaki formül
kullanılır:

314
315
316
317
318
ELEKTROLİZ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

319
B 2023-AYT (12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE 5.BÖLÜM)

320
B 2021-AYT 12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

321
C 2019-AYT 12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

322
323
D 2017-LYS2/12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

324
325
A 2014-LYS2/12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

326
327
328
• ELEKTROLİZ İLE İLGİLİ 2. FARADAY
KANUNU : Seri bağlı bir elektroliz
devresinden 1 F’lık akım geçirilirse anot ya
da katotta 1 eş değer kütle madde toplanır
ya da çözünür. Bu kanun şu şekilde de
ifade edilir: Seri bağlı elektroliz
devrelerinde farklı elektrolitlerden eşit
miktarda elektrik yükü geçirildiğinde anot
veya katotta meydana gelen kütle değişimi
iyonların eş değer kütleleri ile doğru
orantılıdır.
329
• Bu kanunun seri bağlı elektroliz devreleri
için geçerli olmasını sebebi, seri bağlı
devrelerden geçen akım ve akımın geçtiği
süre eşit olduğundan dolayı elektrik yükü
de eşit olmasındandır.
• Seri bağlı elektroliz kaplarında aynı akım
geçtiğinden dolayı birinin katodunda ya da
anodunda toplanan ya da çözünen madde
miktarı bilinirse diğer kapların katot ya da
anotlarında toplanan ya da çözünen
madde miktarları hesaplanabilir.
330
Bu durum aşağıdaki bağıntıyla
ifade edilir:

331
332
333
334
335
336
337
338
SERİ BAĞLI ELEKTROLİZ
KAPLARINDA HER İKİ
KAPTAN EŞİT MOL SAYIDA
ELEKTRON GEÇER
• SORU: Seri bağlı iki elektroliz kabında
CuCl ve CuCl2 eriyikleri elektroliz ediliyor.
Katotlarda toplam 0,45 mol Cu metali
toplandığı aynı anda anotlarda toplam kaç
mol Cl2 gazı açığa çıkar?
339
• ÇÖZÜM: Önce 0,45 mol Cu metalinin kaç
molü CuCl eriyiğinin bulunduğu kaptan kaç
molü CuCl2 eriyiğinin bulunduğu kaptan
geldiğinin belirlenmesi gerekir, bunun için
şu işlemler yapılır:

• CuCl eriyiğinin bulunduğu kap:


• Cu+1+1e-→Cu (indirgenme yarı tepkimesi)

• CuCl2 eriyiğinin bulunduğu kap:


• Cu+2+2e-→Cu (indirgenme yarı tepkimesi)
340
• Seri bağlı elektroliz kabı olduğundan her
iki kaptan da eşit mol sayıda elektron
geçer. CuCl2 eriyiğinin bulunduğu kaptan 2
mol elektron geçince CuCl eriyiğinin
bulunduğu kaptan da 2 mol elektron
geçeceğinden, CuCl eriyiğinin bulunduğu
kaptaki indirgenme yarı tepkimesini 2
rakamı ile genişletmek gerekir:
• CuCl eriyiğinin bulunduğu kap:
• 2/Cu+1+1e-→Cu (indirgenme tepkimesi)
• 2Cu+1+2e-→2Cu (indirgenme tepkimesi)
341
• CuCl2 eriyiğinin bulunduğu kap:
• 1Cu+2+2e-→1Cu (indirgenme tepkimesi)

• CuCl eriyiğinin bulunduğu kaptan gelen


Cu, diğerinin 2 katı olduğuna göre bakırın
0,30 molü CuCl’den 0,15 molü CuCl2’den
den gelir.
• Son olarak her iki kaptaki redoks
tepkimesi yazılarak Cl2 gazının toplam
mol sayısı bulunur:
342
• CuCl eriyiğinin bulunduğu kap:
• 2Cu+1 + 2Cl-1 → 2Cu + Cl2
0,30 mol x mol

2 mol Cu ile beraber 1 mol Cl2 oluşursa


0,30 mol Cu ile beraber x mol Cl2 oluşur.
x = 0,15 mol Cl2

343
• CuCl2 eriyiğinin bulunduğu kap:
Cu+2 + 2Cl-1 → 1Cu + Cl2
0,15 mol x mol

1 mol Cu ile beraber 1 mol Cl2 oluşursa


0,15 mol Cu ile beraber x mol Cl2 oluşur.
x=0,15 mol Cl2
• Cl2 gazı toplam mol sayısı = 0,15 + 0,15
Cl2 gazı toplam mol sayısı = 0,30 mol

344
Metal Kaplamacılık

345
• Kendiliğinden gerçekleşmeyen kimyasal
reaksiyonlarda kaplama işleminin
elektrolizle olması şarttır. Demirin krom ve
çinko ile kaplanması, bakırın nikel ile
kaplanması buna örnektir. Yanlış
uygulamalardır. Kendiliğinden gerçekleşen
kimyasal reaksiyonlarda kaplamanın daha
kalın olması için elektroliz yöntemi
kullanılabilir. Demirin nikel ile kaplanması
buna örnektir. Krom kaplamaya kromaj,
nikel kaplamaya nikelaj denir.
346
• Gündelik hayatta çok fazla kullanım
alanına sahip olan metaller, çevresel
etkenler nedeniyle zamanla aşınarak
kullanılamaz hâle gelir. Bu durum millî
servetin kaybı ve doğal kaynakların
israfına yol açar. Bu nedenle metal
aşınmalarının önlenmesi sürdürülebilir
gelişmenin bir parçası ve her bir bireyin
sorumluluğudur. Aşınmanın önlenmesi
amacıyla metaller, aşınmaya daha
dayanıklı başka metallerle kaplanır.
347
• Metal kaplamacılığı, saflaştırmayla
beraber endüstride en yaygın yapılan
kimyasal işlemlerden biridir.
• Kaplamacılıkta altın, gümüş, krom, nikel,
bakır gibi metaller kullanılır. Metalle
kaplama işleminde kaplanacak madde
elektroliz kabında katot elektrot,
kaplayacak metal anot elektrot olarak
görev yapar. Elektrolit olarak anotta
kullanılan metalin iyonunu içeren çözelti
kullanılır.
348
• Örneğin bakır bir çatal, gümüşle
kaplanmak istenirse çatal katot; gümüş
metali anot olarak seçilir. Elektrolitik
hücrede çözelti olarak gümüş iyonu içeren
çözelti kullanılır. Sulu çözelti içindeki
gümüş iyonları katoda gider ve element
hâlinde birikerek kaplama olayını
gerçekleştirir (Şekil). Kaplamada
kullanılacak metalin miktarı, kaplaması
yapılacak maddenin kullanım amacı ve
maliyet önemlidir. Maliyet hesaplanırken
Faraday kanunlarından yararlanılır.
349
Elektroliz yöntemiyle gümüş kaplama

350
DOĞAL METAL KAPLAMA NE
DEMEKTİR?
• Kaplama esnasındaki kimyasal reaksiyon
kendiliğinden gerçekleşiyorsa buna doğal
kaplama denir. Doğal kaplama ince olur,
buna rağmen yıllar sonra bile aşınmaz.
• İndirgenme potansiyeli en büyük olan, soy
metallerdir. Soy metal iyonu içeren bir
çözelti (altın suyu) içine örneğin bir demir
yüzük daldırılırsa yüzük altınla kaplanır.
351
HENGİ KAPLAMALAR DOĞAL
METAL KAPLAMADIR VE
UYGULANIR NERELERDE ?
• Sanayide demir metalinin nikel ile
kaplanması
• Değersiz metalden yapılmış süs
eşyalarının gümüş ile kaplanması
• Değersiz metalden yapılmış takıların altın
ve gümüş ile kaplanması
352
SANAYİDE YANLIŞ BİR UYGULAMA;
DEMİRİN ÇİNKO İLE
KAPLANMASI
Demir çinko ile kendiliğinden kaplanmaz.
Kaplama ancak elektrolizle olur. Emaye
kaplar buna örnektir. Kısa sürede çinko (sır)
kalkar. Kap kullanılamaz hâle gelir. Çinko
kap (emaye kap), demirin çinko ile elektroliz
sonucu kaplanmasıyla üretilmiştir.
Günümüzde büyük çapta hem üretimi hem
de evlerde kullanımı terk edilmiştir.
353
ENDÜSTRİDE YAPILAN BİR HATA;
DEMİRİN KROM İLE
KAPLANMASI
Kaplama ancak elektrolizle olur,
kendiliğinden olmaz. Demir daha kıymetli
metaldir. Kromun üzeri demirle
kendiliğinden kaplanır; doğrusu budur.
Ancak, demirin üzeri kromla kendiliğinden
kaplanmaz. Demirin kromla kaplanması
ancak elektrolizle olur. Kaplandıktan sonra
da krom hemen kalkar.
354
Hem kromun ele batma tehlikesi vardır
hem de alttaki demir paslanır. Krom kaplı
musluklarda buna çokça rastlanır.
Kromaj kaplı et kıyma makinelerinde ise
alttaki demir paslandığından dolayı, kıyma
makinesinde sabahları ilk çekilen kıymalar
paslı olur.

355
356
357
Elektroliz ile Bileşiklerin
Elementlerine Ayrılması

358
• Doğada birçok element, bileşikleri hâlinde
bulunur. Elementleri bileşiklerinden elde
etmek için kullanılan yaygın yöntemlerden
biri de o elementin oluşturduğu bileşiğin
sıvısının elektroliz edilmesidir. Örneğin
sodyum metali doğada genellikle NaCl
bileşiği şeklinde bulunur. Elektroliz
yardımıyla sıvı hâldeki NaCl bileşiğinden
Na ve Cl2 elde edilebilir. NaCl bileşiğinin
sıvısı, elektroliz edilirken Cl– iyonları anot
elektrotta e– vererek yükseltgenir ve anot
elektrot etrafında Cl2 gazı şeklinde birikir.
359
• Cl– iyonunun verdiği elektronu katot
elektrotta Na+ iyonu alarak indirgenir ve
katot elektrot üzerinde birikir. Sonuçta Cl2
ve Na saf olarak elde edilir (Şekil). Anot ve
katot tepkimeleri aşağıdaki gibi
gerçekleşir:

360
NaCl sıvısının elektrolizi

361
• Elektrolizde ayrıştırmaya başka bir örnek
de suyun elektrolizidir. Su, H2 ve O2
elementlerinden oluşan bir bileşiktir. Oda
şartlarında kendiliğinden bileşenlerine
ayrışmaz. Suyun elementlerine ayrışması
ancak elektrolizle mümkündür. Suyun
elektrolizi Hoffman (Hofman) voltametresi
ile gerçekleştirilir (Şekil). Saf su elektriği az
ilettiğinden suyun elektrolizi sırasında
elektriksel iletkenliğini arttırmak için suya
çok az miktarda sülfürik asit ilave edilir.
362
Hoffman voltametresi

363
• Suyun elektrolizi sırasında anotta
yükseltgenme tepkimesi gerçekleşir ve
anot elektrot etrafında O2 gazı açığa çıkar.
• Katotta indirgenme tepkimesi gerçekleşir
ve katot elektrot etrafında H2 gazı açığa
çıkar.
• Elektrolizde görüldüğü gibi katotta açığa
çıkan H2 gazının hacmi (2V), aynı
koşullarda anotta açığa çıkan O2 gazının
hacminin (V) iki katıdır.

364
Anot ve katotta aşağıdaki
tepkimeler gerçekleşir:

365
ENDÜSTRİDE SIVI HȂLDEKİ
İYONİK BİLEŞİKLERİN
ELEKTROLİZİ
• 2Al2O3(s) → 4Al(k) + 3O2(g)
• 2NaCl(s) → 2Na(k) + Cl2(g)

366
ENDÜSTRİDE ÇÖZELTİ
HȂLİNDEKİ İYONİK
BİLEŞİKLERİN ELEKTROLİZİ
• 2ZnSO4 + 2H2O → 2Zn + O2 + 2H2SO4
• 2NaCl + 2H2O → 2NaOH + H2 + Cl2

367
368
369
370
6.BÖLÜM: KOROZYON

371
Korozyon ve Oluşumu
• Bir maddenin çeşitli etkiler sonucunda
kimyasal olarak aşınmasına korozyon
(paslanma, çürüme) denir. Her ne kadar
seramik, ahşap, plastik vb. maddeler çevre
şartlarından dolayı bozulma gösterse de
korozyon terimi genellikle metaller için
kullanılır. Metaller özellikle nemli
ortamlarda havadaki oksijenle
yükseltgenip metal oksitleri oluşturur ve bu
olayın sonucunda korozyona uğrar.
372
• Örneğin asidik ortamda demir metali
ortamdaki O2 gazıyla tepkimeye girerek
Fe2O3 x nH2O bileşiğini oluşturur. Oluşan
bu bileşiğe halk arasında pas denir.
Bileşiğin formülündeki n’nin sayısal değeri
(n = 1, 2, 3...) ortam şartlarına bağlı olarak
değişebilir.
• Korozyon süresi, ortam şartlarına ve
korozyona uğrayan metalin aktifliğine bağlı
olarak değişir.

373
Paslanmış metal borular

374
• Örneğin demir elementinin nemli havada
korozyona uğrama süresi, kuru havada
korozyona uğrama süresinden kısadır.
• Metalin aktifliği ne kadar fazlaysa
korozyona uğrama süresi o kadar kısadır.
• Demirden başka alüminyum gibi bazı
metaller de korozyona uğrar.
• Türkçeye yabancı dillerden giren korozyon
sözcüğü; yenme, kemirilme gibi anlamlarla
alakalıdır. Aşınma, çürüme, paslanma,
bozulma gibi sözcüklerle de karşılaşılabilir.
375
• Yüzeyleri uygun şekilde korunmayan
metal ve metal alaşımlarının bozunmaları
önemli bir teknolojik sorundur.

376
KOROZYON OLUŞUMU
• Metal ve alaşımların kararlı hâlleri olan
bileşik hâline dönme eğilimleri yüksektir.
Bunun sonucu olarak metaller içinde
bulundukları ortamın elemanları ile
tepkimeye girerek, önce iyonik hâle ve
sonra da ortamdaki başka elementlerle
birleşerek bileşik hâline dönmeye
çalışırlar; yani kimyasal değişime uğrarlar
ve bozulurlar.
377
• Sonuçta metal veya alaşımın fiziksel,
kimyasal, mekanik veya elektriksel özelliği
istenmeyen değişikliklere (zarara) uğrar.
• Korozyon, metalik malzemelerin içinde
bulunduğu ortamla reaksiyona girmesi
sonucu, dışarıdan enerji vermeye gerek
olmadan doğal olarak meydana gelen
olaydır.

378
Korozyona Karşı Alınabilecek
Önlemler
• Korozyon, maddelerin yıpranmasına ve
görüntüsünün bozulmasına sebep olur.
Aşırı derecede korozyon oluşması
durumunda eşyalar kullanılamaz hâle
gelir. Korozyondan korunmanın temel
prensibi, korozyona sebep olan etkenlerin
ortadan kaldırılması ya da bu etkenlerle
korozyona uğrayacak metalin temasının
engellenmesidir.
379
Korozyondan korunmak için
başvurulan yöntemler şunlardır:
• Metalleri boyamak (Görsel)
• Korozyona dayanıklı malzemeler
kullanmak (Görsel)
• Metali başka bir metalle kaplamak (Görsel)
• Katodik koruma sistemleri kullanmak

380
Araçların kaportalarının korozyondan
korunması için boyanması

381
Galvanize edilmiş vidalar

382
Katodik koruma düzeneği

383
• Bu yöntemler içerisinde korozyondan
korunmanın en etkili yolu katodik
korumadır. Katodik korumanın temel
prensibi korozyona sebep olan oksijenin
metalden uzak tutulmasıdır. Bunu
sağlamak için korozyondan korunmak
istenen metalden daha aktif başka bir
metal sisteme dâhil edilir. Anot görevindeki
bu metal, korozyona uğrar ve korunmak
istenen metalin korozyona uğramasını
engeller. Katodik koruma düzeneği
Şekil’de verilmiştir.
384
• Pozitif yüklü anot elektrot, eksi yüklü
oksijenle etkileşerek aşınırken ortamdaki
oksijen derişimini azaltır. Negatif yüklü
katot elektrot, negatif yüklü oksijenle
etkileşmediğinden aşınmaz.

385
386
Kurban Elektrot
• Bir metali korozyondan korumak için
metale, aktifliği bu metalden daha fazla
olan bir metal bağlanır. Bağlanan bu
metale kurban elektrot denir.
• Katodik korumada kurban elektrot anot
işlevi görür. Örneğin bir demir parçası
daha aktif olan magnezyum metali ile
kaplanırsa magnezyum metali kurban
elektrot olur.
387
• Metal borular, deniz araçları, sıvı tankları,
LPG tankları ve su sistemleri kurban
elektrodun kullanım alanlarından
bazılarıdır (Görsel).
• Katodik korumada magnezyum,
alüminyum, çinko gibi aktif metaller,
korozyondan korunacak cisme doğrudan
ya da bir tel yardımıyla bağlanır. Aktif
metal yükseltgenirken demir ya da çelik
yüzey açığa çıkan elektronları alır ve katot
görevi görür.
388
LPG tankının kurban elektrot ile
korunması

389
• Bu korumada aktif metal anot yani kurban
elektrottur.
• Gemiler, depolama tankları, boru hatları ve
su tesisatları gibi suyla ya da nemli
toprakla doğrudan temas hâlindeki demir
ve çelikten yapılmış cisimleri korumak için
genellikle alüminyum ve magnezyum
metalleri kullanılır.
• Bu metaller kurban elektrot olarak görev
yapar (Şekil).

390
Kurban elektrot düzeneği

391
392
KURBAN ELEKTROT,
KOROZYON

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

393
D 2019-AYT 12.SINIF KİMYA
1.ÜNİTE

394
395
İLİM ATÖLYESİ

396
ELEKTROKİMYA
• İndirgenme-yükseltgenme (redoks)
tepkimelerinin diğer adı elektrokimyadır.
• Kimyasal enerjinin elektrik enerjisine (pil),
elektrik enerjisinin de kimyasal enerjiye
(elektroliz) dönüşümünü inceleyen bilim
dalına elektrokimya denir. Bunlardan
birincisi doğal, ikincisi yapaydır.
• İndirgenme-yükseltgenme tepkimelerine
şu sözlerde işaret vardır.
397
• Zariyat (51/1-5): Zerrelerin zerrelenmesi,
yükü taşıyanların varlığı ve kolaylıkla
akıp gitmesi [(nötr metal atomundan
negatif yüklü elektronun ayrılması suretiyle
kimyasal enerjinin elektrik enerjisine
dönüşmesi (pil) veya tersi (elektroliz)] ve
peşinden çeşitli iş ve yerlere kolayca
taksim edilmesi (meydana gelen bu
enerjiyle endüstrideki pil, elektroliz vb.
uygulamalar) nasıl gerçek ise vaat
olunanlar da öylece doğrudur. Hesap
mutlaka sorulacaktır.
398
• Rahman (55/35): «Size dumansız bir
ateş (elektrik) ve bakır (elektrik
devrelerinde elektrik ileten kablo olarak
genelde bakır metalinin kullanılması)
gönderilir de buna yakalanırsanız
(elektrik çarpması) kurtulamazsınız.

399
ORTAÖĞRETİM 12. SINIF
KİMYA 2. ÜNİTE: KARBON
KİMYASINA GİRİŞ

400
ÜNİTENİN BÖLÜM
BAŞLIKLARI
• 1.BÖLÜM: ANORGANİK VE ORGANİK
BİLEŞİKLER
• 2.BÖLÜM: BASİT FORMÜL VE
MOLEKÜL FORMÜLÜ
• 3.BÖLÜM: DOĞADA KARBON
• 4.BÖLÜM: LEWİS FORMÜLLERİ
• 5.BÖLÜM: HİBRİTLEŞME-MOLEKÜL
GEOMETRİLERİ
401
1.BÖLÜM: ANORGANİK VE
ORGANİK BİLEŞİKLER

402
Organik Bileşiklerin Tarihsel
Gelişimi

403
• Organik kelimesi ilk olarak 19. yüzyılın
başlarında bilim insanı Jöns Jacob
Berzelius (Yöns Yakop Berzelyus)
tarafından kullanılmıştır. Berzelius’a göre
organik maddeler hayatı olan organizmalar
için sebep zannediliyordu. Berzelius
organik maddeleri yaşam gücü (vitalizm)
olarak ifade etmişti.
• 1828 yılında Friedrich Wöhler (Fredrih
Vöhler) anorganik bir madde olan
potasyum siyanürden (KCN), organik bir
madde olan üreyi elde etmiştir.
404
• Friedrich Wöhler’in elde ettiği organik
maddenin hayat sahibi olmadığı
görülünce, organik maddelerin canlılığa
sebep olduğu görüşüne son verilmiş oldu.
• Friedrich Wöhler, önce potasyum siyanür
ve kurşun(IV)oksitten potasyum siyanatı
elde etmiştir. Sonra potasyum siyanat ile
amonyum sülfatı tepkimeye sokarak
amonyum siyanatı elde etmiştir. Son
olarak da elde ettiği amonyum siyanatı
ısıtarak beyaz renkli, kristal yapılı organik
bir madde olan üreyi elde etmiştir. 405
406
• Wöhler sentezi olarak adlandırılan bu
sentez, organik maddelerin laboratuvar
ortamında üretilmesi için başlangıç noktası
olmuş, keşiften sonra organik maddenin
tanımı değişmiştir. Sözgelimi, bir bakteri
veya virüsün maddi yapısını oluşturan yapı
taşları en ileri laboratuvarda bir araya
getirilse bile, bu bir araya getirilen
maddelerin canlı ve hayat sahibi
olabilmesi; sebeplerin, hatta en büyük
sebep olan insanın başarabileceği bir
husus değildir.
407
• Bu durumda ölü bakteri veya ölü virüs elde
etmiş olacağız.
• Koparılan bir çiçeğin, koparmakla hiçbir
maddesi eksilmediği hâlde, çiçek ölmüş,
canlılık ve hayatı kalmamıştır. Canlılık ve
hayatta, maddi hiçbir sebep yoktur.
• Hormonlu bir salatalığın koparıldıktan
sonra büyümeye devam etmesi, ölen bir
insanın sakalının kısa bir süre daha
uzaması canlılığın kısmen devam ettiği
anlamına gelebilir; ancak her iki durumda
da hayat son bulmuştur.
408
• Aslında canlılık ve hayatta var gibi
görünen sebepler, perde olması için
zahirde sebeptir. Biraz düşünülse bunların
sebep olmadığı anlaşılacaktır.
• Hayat denilen sırlı durum, bir anda
belirtileriyle ortaya çıkmaktadır. Bu hâl;
hayatın hakikatinin açıklamasını, fenlerin
ve felsefenin dışında aramağa bizi mecbur
bırakmaktadır.
• Hayat en büyük nimettir ve bütün
nimetlerden üstündür.
409
• Evrenin en yüksek hakikati hayattır.
• Kâinatın ruhu, mayası, esası, neticesi, özü
hayattır.
• Hayatın ne derece ince olduğu
günümüzde anlaşılmıştır.

410
Anorganik ve Organik
Bileşiklerin Özellikleri

411
• Günlük hayatta her an karşılaşılan
bileşiklerin bir kısmı organik, bir kısmı
anorganik bileşiktir.
• Erime ve kaynama noktaları düşük, karbon
atomu içeren, ana kaynağı genellikle
canlılar olan bileşiklere organik bileşik
denir. Organik bileşiklerin yapısında C ve
H atomlarının yanı sıra S, O, N, F, Cl, Br
ve I gibi atomlar da bulunabilir. Ancak
yapısında C atomu olmasına rağmen
organik olmayan bileşikler de vardır.
412
• Örneğin CO, CO2, CS2 bileşikleri ve CN- ,
CO32– iyonlarını taşıyan HCN, H2CO3 gibi
bileşikler, C atomu içermelerine rağmen
organik bileşik değildir.
• Organik olmayan bileşiklere anorganik
bileşik denir. Erime ve kaynama noktaları
organik bileşiklerden daha yüksek olan
asit, baz, tuz ve oksit sınıfı bileşikler
anorganik bileşiklerdir.
• Organik bileşikler: CH4, CCl4, CH3-OH,
C6H12O6, C2H5-NH2, CH2O, CH3COOH vb.
413
• Anorganik bileşikler: HCl, NaCl, HCN,
CaCO3, CO2, H2CO3, KMnO4 , Al(OH)3 vb.
Kimyanın organik bileşikleri inceleyen alt
disiplinine organik kimya (karbon
kimyası), anorganik bileşikleri inceleyen
alt disiplinine ise anorganik (inorganik)
kimya denir.

414
Organik ve Anorganik Bileşiklerin Bazı Genel Özellikleri

415
416
2.BÖLÜM: BASİT FORMÜL VE
MOLEKÜL FORMÜLÜ

417
Organik Bileşiklerin Basit ve
Molekül Formülleri

418
419
420
421
422
Bazı Bileşiklerin Molekül ve
Basit Formülleri

423
424
425
426
427
428
429
430
431
432
433
434
435
436
437
438
Basit formülü CH2O, MA’sı 180
olan bileşiğin gerçek formülü
nedir? (C:12, H:1, O:16)

439
CH2O:30
30n=180
n=6

(CH2O)n=Gerçek formül
(CH2O)6
C12H6O12
440
Askorbik asit (C vitamini)
kütlece % 40,92 karbon, % 4,58
hidrojen ve % 54,50 oksijen
elementlerinden oluşmuştur.
Buna göre askorbik asidin basit
formülünü bulunuz (C:12, O:16,
H:1).

441
• Her elementin kütlece yüzde değeri 100
gram bileşikteki elementin kütlesi olarak
kabul edilir ve elementlerin molleri bulunur.

• Bulunan mol değerleri en basit tam


sayılarla mol oranlarına çevrilir. Bunun için
en küçük mol değeri hepsi için ortak bölen
olarak alınır.

• Askorbik asidin basit formülü C3H4O3


olarak bulunur.
442
443
444
BASİT FORMÜL VE
MOLAKÜL FORMÜLÜ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

445
B 2022-AYT (12.SINIF KİMYA
2.ÜNİTE 2.BÖLÜM)

446
E 2010-LYS-2 12.SINIF KİMYA
2.ÜNİTE

447
2002-ÖSS/FEN-2 KİMYA

448
3.BÖLÜM: DOĞADA KARBON

449
Karbon Elementinin Özellikleri

450
451
452
Karbonun Allotropları

453
Karbonun allotropları

454
• Aynı tür atomların farklı sayı ve dizilişte bir
araya gelmesiyle oluşan maddelere
allotrop denir. Aynı tür atomdan
oluşmalarına rağmen allotrop maddelerin
fiziksel ve bazı kimyasal özellikleri
birbirinden farklıdır. Canlılığın temel yapı
taşlarından biri olan karbonun elmas ve
grafit gibi doğal, fulleren ve grafen gibi
laboratuvar ortamında oluşturulmuş yapay
allotropları vardır. Bu yapay allotroplar
karbon atomlarının farklı şekillerde
dizilmesi temelinde oluşturulmaktadır.
455
• Teknolojinin gelişmesiyle birlikte bu
allotroplardan karbon nanotüp gibi yeni
maddeler üretilmektedir. Günümüzde
karbon allotropları ve bunlardan üretilen
yeni maddeler farklı alanlarda yoğun bir
şekilde kullanılmaktadır.
• Elmas: Karbonun düzgün kristal yapıya
sahip olan bu allotropu tarih boyunca
insanoğlunun zenginliğinin ve gösterişinin
simgesi olmuştur. Günümüzde elmasın
yeni kullanım alanları da ortaya
çıkmaktadır.
456
• Elmas bilinen en sert doğal maddelerden
biri olduğundan cam kesici, delici (matkap
uçları) ve taş yontucu aletlerde kullanılır.
Elmasın bu kadar sert yapıda olmasının
nedeni yapısındaki karbon atomlarının
bağlanma şeklidir. Elmastaki her bir
karbon atomu, çevresindeki diğer dört
karbon atomu ile bağ oluşturur. Düzgün
dörtyüzlü geometriye sahip kristal yapı
oluşturan bu bağlar çok kuvvetlidir.
Bağların bu yapısından dolayı elmas
elektriği iletmez ancak ısıyı iletir.
457
Elmas

458
Elmasla camın kesilmesi

459
Elmasın yapısı

460
• Grafit: Karbonun bir başka allotropu olan
grafit; siyah renge, parlak görünüme ve
yumuşak bir yapıya sahiptir. Grafitte,
karbon atomları altıgen halkalar
oluşturacak şekilde dizilmiştir. Bu altıgen
halkalar tabakalar hâlindedir. Tabakalar
arasında zayıf bağlar bulunur. Grafit,
yapısında bulunan pi bağlarındaki
elektronların hareketinden dolayı ısı ve
elektriği iletir. Elektriği iletmesi ve erime
noktasının yüksek olması grafitin kullanım
alanını genişletir.
461
• Grafitin erime sıcaklığının (3500 °C ile
3527 °C arasında) çok yüksek olması
onun ısıya karşı dayanaklı olmasını sağlar.
• Bu özelliğinden dolayı metalürjide döküm
potalarının yapımında kullanılır.
• Grafit; kurşun kalem uçlarının yapımında,
kuru pil üretiminde, makine parçalarının
üzerine yapışabilme özelliğinden dolayı
yağlama malzemesi olarak
kullanılmaktadır.

462
Döküm potası

463
• Fulleren: Belirli sayıda karbon atomunun
bir araya getirilmesiyle oluşturulan fulleren;
top, tüp, çubuk ve halka şeklinde
sınıflandırılabilen yapay bir allotroptur.
• Yapı olarak grafite benzemekle birlikte
tabakaları grafitinki gibi değildir.
• Karbon atomları fullerenin tabakalarında
beşgen, altıgen veya yedigen halkalar
olarak dizilebilir. Bu halkaların ana
düzlemlerinin kıvrılması ile küresel yapılar
oluşturulabilir.
464
• Son yıllarda gerçekleştirilen çeşitli
sentezler ile fulleren bileşiklerinin sayısı
artmıştır. Fulleren; güneş pillerinde,
hidrojen yakıt depolarında,
kurşungeçirmez yeleklerde kullanılır.

Fullerenin yapısı Kurşungeçirmez yelek

465
• Grafen: Karbon atomunun iki boyutlu
allotropu olan grafen, diğer allotropların
elektronik özelliklerinin anlaşılabilmesi
açısından son derece önemli bir yere
sahiptir. Grafen, karbon atomlarının
altıgenlerden oluşan bal peteği örgü
yapısında sıralanmasından elde edilen iki
boyutlu düzlemsel çok farklı özellikleri olan
yapılardan birisidir. Saydam olan grafen
tabakası elektriği ve ısıyı çok hızlı bir
şekilde iletebilir.
466
Grafenin iki boyutlu yapısı

467
• Grafenin yapısı çelikten 6 kat hafif,
yoğunluğu çelikten 6 kat daha düşüktür.
• Grafene çelikten 6 kat daha sert olma ama
13 kat daha fazla esneme yeteneğine
sahip olma özelliği verilmiştir..
• Bu özellikler grafenin gelecekte süper
küçük bilgisayar üretiminden katlanabilir
tabletlere, kirlenmeyen kıyafetlerden deri
altına yerleştirilebilecek tıbbi cihazlara
kadar birçok alanda kullanılabileceğini
göstermektedir.
468
• Grafenin başka bir kullanım alanı da pillere
alternatif olacağı düşünülen
süperkapasitördür. Süperkapasitör, normal
kondansatörden fazla yük depolayarak
elektronik cihazlardaki pil sorununu yakın
bir gelecekte çözebilir. Bataryaların hızlı
şarj edilmesi, radyoaktif atıkların daha
kolay temizlenebilmesi, güçlü ve daha
sağlam aletler, elektronik kâğıtlar, su
geçirmeyen kıyafetler, daha sağlam ve
hafif uçaklar, koruma ekipmanları grafenin
diğer kullanım alanlarıdır.
469
Grafen tabakaları

470
• Karbon Nanotüp: Grafite uygulanan özel
işlemler sonucu oluşan nanometre
boyutundaki silindirik tüplere nanotüp
denir. Nanometre metrenin milyarda biridir.
Nanotüplerin çapları nanometre,
uzunlukları ise milimetre boyutundadır.
Çaplarının milyonlarca katı uzunluklara
ulaşabilen karbon nanotüpler; sağlamlık,
elektrik iletkenliği, ısı iletkenliği gibi
özellikleriyle de diğer malzemelere göre
daha kullanışlıdır.
471
Karbon nanotüp

472
• En sert doğal madde olarak bilinen
elmastan daha sert, aynı kütledeki çelikten
daha sağlam yapay bir malzeme olan
karbon nanotüpler; bakır ve gümüşten
1000 kat daha fazla elektrik akımı
taşıyabilmekte ve yüksek sıcaklıkta bile
özelliklerini koruyabilmektedir. Elektronik
nano boyutlu cihazlarda (diyot, transistör,
nanoteller vb.), hidrojen pilinde, şarj
edilebilir bataryada, organik güneş pilinde,
dokunmatik ekranda ve biyosensör
yapımında nanoteknolojiden yararlanılır.
473
KARBON ALLOTROPLARI
KOVALENT KRİSTAL KATIDIR
• Allotropu olan metal ve yarı metallerde
atomlar arasında kovalent kristal oluşturan
kovalent bağ vardır. Bu kovalent bağ,
molekül içi kovalent bağdan farklıdır.
• Bunlara kovalent kristaller veya ağ örgülü
katılar denir. Kristal yapıları farklı farklıdır.
Bu farklılık atomların dizilişinden
kaynaklanır.
474
• IV A grubu elementlerinden karbon
allotropları ağ örgülü kovalent katıların en
önemli örneğidir.
• Kömür, karbonun kristal olmayan
allotropudur.
• Madenlerin en düşüğü kömürdür; en
kıymetlisi ise elmastır.
• Kömür ile elmas arasında tek basamaklı
çok basit bir fark vardır.

475
HÜSNÜNİYET ÖYLE BİR
KİMYADIR Kİ; KÖMÜRÜ
ELMAS YAPAR
• Kömür ile elmas arasındaki fark yalnız C
elementinin dizilişiyle ilgilidir. Her ikisi de C
elementidir. İç yapıdaki değişiklik, kömürü
elmas yapıyor.
• Kalp ve ruhun gıdası verilince siyahlığı
ışığa, kömürü elmasa dönüştürüyor.

476
477
DOĞADA KARBON

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

478
A 2023-AYT (12.SINIF KİMYA
2.ÜNİTE 3.BÖLÜM)

479
4.BÖLÜM: LEWİS
FORMÜLLERİ

480
Kovalent Bağlı Bileşiklerin Lewis
Formülleri

481
Lewis, Kendi Adıyla Anılan
Lewis Formülünü Bulmuştur
• Gilbert Newton Lewis (Cilbırt Nivtın Livıs),
meslek hayatının büyük bir kısmını
moleküllerin yapısını ve termodinamiğini
yani kimyasal değişmelerdeki enerji
bağıntılarını anlamaya adamıştır. Kimyasal
bağ ile ilgili temel bilgilerin birçoğunu
ortaya koyan bu bilim insanı, çağının çok
ilerisindeki görüşleriyle kimya bilimini
derinden etkilemiştir.
482
• Lewis, atomlar bağ oluştururken değerlik
elektronlarının nasıl davrandığını izlemek
için basit bir yöntem belirlemiş ve bunu
kendi adıyla anılacak formüllere
dönüştürmüştür.

483
484
• Bağ oluşumuna katılmayan elektronlar ile
bağ oluşumuna katılan elektronlar birbirine
itme kuvveti uygular. Bu itme kuvveti
moleküllerin yapısındaki bağların
yönelimlerini ve buna bağlı olarak
moleküllerin uzaydaki şekillerini belirler.
Bu nedenle molekül şekilleri belirlenirken
sadece bağ oluşumuna katılan elektronlar
değil katılmayanlar da gösterilir.
• Değerlik elektronlarının, atomun sembolü
etrafında noktalar hâlinde gösterilmesiyle
elde edilen formüle Lewis formülü denir.
485
2. Periyot Elementlerinin Lewis
Yapıları

486
Moleküllerin Lewis formülleri yazılırken
atomların bağ yapan elektronları
karşılıklı yazılarak eşleştirilir:

487
Çizgi Bağ Formülü
• Lewis yapılarında atomlar arasındaki her
elektron çifti bir kovalent bağı
simgelemektedir.
• Bağ yapmış bu elektron çiftleri çizgiyle de
gösterilebilir.
• Bu formüle bileşiğin çizgi bağ formülü
denir.

488
Bazı Moleküllerin Lewis ve Çizgi Bağ Formülleri

489
Tablo’da gösterilen O2 molekülünün Lewis formülü incelenirse;

490
Bileşiklerin Lewis formülleri
yazılırken genellikle fazla bağ
yapan atom merkeze, diğer
atomlar ise merkez atomun
etrafına yazılır:

491
492
493
494
KOVALENT BİLEŞİKLERİN
LEWİS YAPISI
• Sembol etrafına grup numarası kadar
nokta konur, noktaların yazılış şekli
element hâlinden farklı olabilir.
• Yazım sonunda hem her bir sembol
etrafında 2 ya da 8 nokta olmalı hem de
bu yazım grupların bağ sayısı ile
örtüşmelidir.

495
GRUPLARIN KOVALENT BAĞ
SAYISI
• 1A 1 bağ, 2A 2 bağ, 3A 3 bağ, 4A 4 bağ,
5A 3 bağ, 6A 2 bağ, 7A 1 bağ, 8A bağ
yapmaz.
• Elementlerin periyodik cetveldeki gruplara
göre yapabileceği kovalent bağ sayısı ve
2. periyot elementlerinin H elementiyle
oluşturduğu bileşiklerin Lewis formülleri
aşağıda gösterilmiştir.
496
2. Periyot Elementlerinin Hidrojen ile Oluşturduğu Bileşiklerin Lewis Formülleri

497
498
499
500
501
LEWİS FORMÜLÜ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

502
D 2017-YGS (12.SINIF KİMYA 2.ÜNİTE 4.BÖLÜM)

503
İSKELET FORMÜLÜ
• Köşede ve uçta C ve H atomunun
yazılmadığı formüldür.
• İskelet formülünün kapalı formülü
yazılırken köşe ve uçta yazılmayan C
sayısı ve karbonun alabileceği kadar H
sayısı hesaplanır.

504
İSKELET FORMÜLÜ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

505
B 2012-LYS2 (12.SINIF KİMYA 2.ÜNİTE

506
5.BÖLÜM: HİBRİTLEŞME-
MOLEKÜL GEOMETRİLERİ

507
HİBRİTLEŞME

508
• Organik bileşiklerde bileşiği oluşturan
elementler arasında genellikle kovalent
bağlar bulunur.
• Bu bağlar, orbitallerin örtüşmesiyle ve
elektronların bu orbitallere yerleşmesiyle
oluşur.
• Örtüşen orbitaller atomik orbitaller
olabileceği gibi hibrit orbitaller de olabilir.
• Organik bileşiklerin en basit molekülü olan
metan (CH4 ) molekülüdür.

509
CH4 MOLEKÜLÜNÜN
HİBRİTLEŞMESİ
• Karbonun elektron dizilişi 6C: 1s2 2s2 2p2
şeklindedir. 6C: 1s2 2s2 2px1 2py1 2pz0
şeklinde de gösterilebilir.
• 2s’deki 1elektron 2pz orbitaline uyarılır.
• Böylece 6C: 1s2 2s1 2px1 2py1 2pz1 olur.
• Bu orbitallerden s ve p’nin enerjileri
birbirinden farklıdır. Dolayısıyla bu
orbitallerin oluşturacağı bağların enerjileri
de farklı olmalıdır.
510
• Ancak yapılan deneylerde CH4
molekülündeki tüm bağların enerjilerinin
eşit olduğu bulunmuştur. Ayrıca bu
bağların enerjileri hem s orbitali ile yapılan
hem de p orbitali ile yapılan
bağlarınkinden farklıdır. Her ikisinin
arasında bir değerdir. Bu durumda s
orbitalinin enerjisinin arttırılıp, p
orbitallerinin enerjilerinin azaltılıp ortak bir
enerjide bu 4 orbitalin melezleştiği kabul
edilir. Bu olaya melezleşme (hibritleşme)
adı verilir.
511
• Böylece 4 tane sp3 (1 tane s 3 tane p
orbitalinin hibritleştirildiğini anlatır.) hibrit
orbitali oluşur. Hidrojenin 4 tane s orbitali
ile karbonun 4 tane sp3 orbitalinin
girişiminden 4 tane sigma bağı oluşur.
• Böylece CH4 molekülü meydana gelir.
• Molekül şekli düzgün dörtyüzlüdür.
• Molekül simetrik (vektörel kuvvetler
birbirini sıfırlar) olduğundan apolardır.

512
• Hidrojen atomları düzgün dörtyüzlünün
köşelerine yerleşmiştir. H—C—H açısı
109,5 derecedir.

513
Metan molekülünün bağ yapısı

514
515
• Metan molekülünde karbon atomu
merkezde bulunmakta ve 4 tane hidrojen
atomuyla bağ yapmaktadır. Karbon ile
hidrojen atomları arasındaki bağlar
özdeştir ve aralarındaki bağ açısı 109,5
derecedir. Metan molekülünün yapısını
anlamak için karbon atomunun elektron
dizilimini (konfigürasyon) incelemek
gerekir. Karbon atomunun temel hâlde
elektron dizilimi ve atomik orbital şekilleri
aşağıdaki gibidir.
516
• Yukarıda gösterilen atomik orbitallerin
enerjileri farklıdır.
• 1s orbitali diğer orbitallere göre çekirdeğe
daha yakındır ve enerjisi daha düşüktür.

517
• Karbon atomunda bulunan orbitallerin
temel hâl enerji seviyeleri aşağıdaki
şekilde gösterilmiştir.

518
• Bir atom, temel hâldeki elektron dizilişinde
bulunan yarı dolu orbitali sayısı kadar
kovalent bağ yapar. Yukarıdaki şekil
incelendiğinde karbon atomunun yalnızca
yarı dolu 2p orbitallerinde bulunan 2e- ile
bağ yapabileceği görülmektedir.
• Karbon atomunun oluşturduğu CH4
molekülünde ise karbon atomunun
hidrojen atomuyla 4 tane özdeş bağ
yaptığını öğrenmiştiniz. Böyle bir durum
ancak karbon atomunun 4 tane özdeş yarı
dolu orbitalinin olması ile mümkündür.
519
• Karbon atomunun 2s orbitalinde bulunan
elektronlardan biri uyarılarak 2p boş orbitaline
yerleşir. 2s ve 2p orbitalleri eş enerji düzeyine
gelip örtüşerek yeni özdeş 4 tane orbital
oluşturur. Aynı enerji düzeyinde bulunan
farklı orbitallerin kendi aralarında örtüşerek
eş enerjili yeni orbitaller oluşturmasına
hibritleşme (melezleşme), oluşan yeni
orbitallere ise hibrit (melez) orbital denir.
Aşağıdaki şekilde karbon atomunun temel,
uyarılmış ve hibritleşmiş hâl orbitallerinin
enerji seviyeleri gösterilmiştir.
520
Karbon atomunun temel, uyarılmış ve
hibritleşmiş hâl orbitallerinin enerji seviyeleri

521
522
• Yukarıdaki şekilde görüldüğü gibi karbon
atomunun s orbitali ve 3 tane p orbitali
kendi aralarında örtüşerek 4 tane yeni
hibrit orbital meydana getirmiştir. Örtüşen
orbital sayısı 4 olduğundan oluşan hibrit
orbital sayısı da 4’tür. Oluşan hibrit
orbitalleri 1 tane s, 3 tane p orbitalinden
oluştuğundan bu orbitallere sp3 hibrit
orbitali denir.
• Hibritleşme sonucunda oluşan 4 hibrit
orbitalinin enerjisi birbirine eşittir.
523
• Hibritleşmiş karbon atomunun elektronik
dizilimi

• s ve p orbitallerinin örtüşmesi ile meydana


gelen sp3 hibrit orbitalleri aşağıdaki şekilde
gösterilmiştir.

524
• Metan molekülünde hibritleşmiş sp3 hibrit
orbitalleriyle hidrojenin s orbitali uç uca
örtüşerek C-H bağlarını oluşturmuştur. Bu
şekilde iki orbitalin uç uca gelerek
örtüşmesiyle oluşan bağlara sigma (σ)
bağı denir. Metanda sigma bağları ve
orbital örtüşmeleri aşağıdaki gibidir.

525
• Etan molekülü incelendiğinde her iki
karbon atomunun sp3 hibritleşmesi yaptığı
görülür. Bu hibrit orbitalleri uç uca
örtüşerek sigma (σ) bağlarını oluşturur.
Etan molekülünde 7 tane sigma bağı
bulunur. Bu bağların 6 tanesi hidrojen
atomlarının s orbitalleri ile C atomunun sp3
hibrit orbitallerinin örtüşmesinden oluşan
sigma bağlarıdır. Her iki C atomunu
bağlayan σ bağı ise iki tane sp3 hibrit
orbitalinin uç uca örtüşmesiyle oluşur.
526
• Etan molekülünün sigma bağları aşağıdaki
şekilde gösterilmiştir.

527
• Etan molekülünün orbital örtüşmeleri
aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

• Etan molekülünde görüldüğü gibi sigma


bağları, farklı orbitallerin örtüşmesiyle de
oluşabilmektedir. Aşağıdaki şekilde atomik
ve hibrit orbitallerin örtüşmesiyle oluşan
sigma bağları gösterilmiştir.
528
529
530
• İki atom arasında oluşan ilk bağ her
zaman sigma bağıdır. İki bağ oluşuyorsa
biri sigma, diğeri pi bağıdır. Üçlü bağ
oluşuyorsa birinci bağ sigma, diğer iki bağ
pi bağıdır. Pi orbitallerinin örtüşmesiyle
oluşan pi bağının oluşumu aşağıdaki
şekilde gösterilmiştir.

531
SİGMA BAĞI VE Pİ BAĞI

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

532
A 2016-LYS-2 12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

533
B 2010-LYS2 12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

534
C 2007-ÖSS/FEN-2 KİMYA

535
C2H4 MOLEKÜLÜNÜN
HİBRİTLEŞMESİ
• Eten (etilen) molekülünde, karbonun 2s
orbitali ile 2 tane p orbitali hibritleşerek üç
tane özdeş sp2 orbitali oluşturur. Bu sp2
orbitalleri aynı düzlemde bulunup aradaki
açı 120 derecedir. Hibritleşmeye
katılmamış diğer p orbitali sp2 hibrit
orbitallerinden farklıdır. Bu orbital pi
bağlarının oluşumunda kullanılır.

536
• Çift bağ içeren C bileşiklerinden biri olan
etilen (C2H4) molekülü incelendiğinde

moleküldeki C atomları arasındaki bağlardan


biri sigma, diğeri pi bağıdır. Pi bağı için p
orbitallerine ihtiyaç vardır. Etilen molekülü
oluşurken C atomunun 2s orbitali ile 2p
orbitallerinden px ve py orbitalleri hibritleşir
ancak pz orbitali hibritleşmeye katılmaz.
537
• Karbon atomunun sp2 hibrit orbitallerinin
enerji seviyeleri aşağıdaki şekilde
gösterilmiştir.

538
539
• C atomunda 1 tane s ve 2 tane p orbitali
hibritleşerek sp2 hibrit orbitallerini
oluşturur. Hibritleşmeye katılmayan pz
orbitalleri yan yana örtüşerek pi bağını
oluşturur.

540
• Etilen molekülünde bulunan her bir C
atomunun 3 tane sp2 hibrit orbitali, birer
tane de pz orbitali bulunur. C atomlarının
birer sp2 hibrit orbitalleri uç uca örtüşerek
C-C sigma bağını, diğer sp2 hibrit
orbitalleri de hidrojenin s orbitalleri ile uç
uca örtüşerek C-H sigma bağlarını
oluşturur. C atomlarının hibritleşmeye
katılmayan yüksek enerjili p orbitalleri ise
düzleme dik ve yan yana örtüşerek pi
bağını oluşturur.
541
Etilen molekülünde oluşan sigma ve pi
bağları aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

542
C2H2 MOLEKÜLÜNÜN
HİBRİTLEŞMESİ
• Karbon atomunda 1 tane 2s orbitali ile 1
tane 2p orbitali hibritleşerek iki tane sp
orbitalini meydana getirir. Diğer iki tane p
orbitali hibritleşmeye katılmaz.
Hibritleşmeye katılmayan bu p orbitalleri iki
tane pi bağını oluşturur. Asetilenin
molekülü doğrusal olup apolardır.
• C’lar arasındaki 3 bağın 1 tanesi sigma
diğer 2’si pi bağıdır. C – H bağları sigma
bağıdır.
543
• Organik bileşiklerde C atomları birbirine
üçlü bağla da bağlanabilir. Buna en basit
örnek asetilen (C2H2) molekülüdür.

• Asetilen molekülünde C atomları


arasındaki bağlardan biri sigma, diğer ikisi
pi bağıdır. Bu molekül oluşurken C
atomunun 2s orbitaliyle px orbitali
hibritleşerek sp hibrit orbitallerini oluşturur.
Hibritleşmeye katılmayan py ve pz
orbitalleri ise pi bağlarını oluşturur.
544
Karbon atomunun sp hibrit orbitallerinin
enerji seviyeleri (Karbon atomunun temel,
uyarılmış ve hibritleşmiş hâl orbitallerinin
enerji seviyeleri)

545
Asetilen (C2H2) molekülünde sigma ve pi
bağları

546
1 tane s orbitali ile 1 tane p orbitalinin
örtüşerek oluşturduğu sp hibrit orbitalleri
(Atomik orbitallerin örtüşmesiyle oluşan sp
hibrit orbitalleri)

547
• Asetilen molekülündeki C atomları sp
hibritleşmesi yapar.
• C atomlarının sp hibrit orbitallerinden birer
tanesi uç uca örtüşerek C-C sigma bağını,
diğer sp hibrit orbitalleri ise H elementinin
s orbitalleriyle uç uca örtüşerek C-H sigma
bağlarını oluşturur.
• Hibritleşmeye katılmayan py ve pz
orbitalleri ise 2 tane pi bağı oluşturur.

548
Asetilen molekülünde sigma ve pi bağlarının
oluşumu

549
550
551
552
553
554
HİBRİTLEŞME

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

555
D 2021-AYT 12.SINIF KİMYA
2.ÜNİTE

556
D 2020-AYT 12.SINIF KİMYA
2.ÜNİTE

557
E 2019-AYT 12.SINIF KİMYA
2.ÜNİTE

558
A 2015-LYS2/12.SINIF KİMYA
2.ÜNİTE

559
MOLEKÜL GEOMETRİSİ

560
• Molekülün geometrik yapısı onun fiziksel ve
kimyasal özelliklerini etkiler. Molekülde
bulunan ortaklanmış ve ortaklanmamış
elektron çiftlerinin birbirini itmesi molekül
geometrisinde ve bağ açılarında farklılığa yol
açar. VSEPR’e (Değerlik Katmanı Elektron Çifti
İtme Kuramı) göre molekülde ortaklanmış
elektronlar ile ortaklanmamış elektron çiftlerinin
birbirinden olabildiğince uzak konumlarda
bulunması gerekir. Böylece elektronların
birbirini itmesi en az düzeye iner ve bu
durumdaki atomların konumuna göre molekül
geometrisi belirlenir.
561
562
563
VSEPR (DEĞERLİK KABUĞU
ELEKTRON ÇİFTLERİ İTMESİ)
KURAMI
• Değerlik kabuğu elektron çiftlerinin birbirini
itmesidir.
• Bu teoriyi 1940 yılında İngiliz kimyacı Nevil
Vincent Sidgwick (1873–1952) ortaya
koymuştur.

564
ELEKTRON ÇİFTLERİNİN
İTME KUVVETİ KRİTERLERİ
• OEÇ: «Ortaklanmamış elektron çifti»
kısaltmasıdır.
• BEÇ: «Bağ yapan elektron çifti
(Ortaklanmış elektron çifti)» kısaltmasıdır.
• OEÇ–OEÇ > OEÇ–BEÇ > BEÇ–BEÇ
• Çift bağlar arasındaki itme, tekli bağlar
arasındaki itmeden daha kuvvetlidir.
• Üçlü bağlar arasındaki itme, ikili bağlar
arasındaki itmeden daha kuvvetlidir.
565
BAĞ AÇILARI
• Düzgün dörtyüzlü diyebilmek için bütün
bağların eşit açıda olması lazımdır.
• Aynı geometride olsa da her bir molekülün
bağ açıları farklıdır. NH3’te bağ açıları
107° iken PH3’te bağ açısı değişir. Her bir
molekülün bağ açısı kendisine özeldir,
molekülün karakteristik ayırt edici
özelliğidir.

566
ÇOKLU BAĞLAR
• POCl3 molekülünün açık formülü
yazıldığında P ile O arasında ikili bağ, P ile
Cl arasında tekli bağ olduğu görülür.
• Molekülün geometrisi yaklaşık düzgün
dörtyüzlüdür.
• VSEPR kuramında çift bağın itmesi, tekli
bağın itmesine göre daha kuvvetlidir. Bu
nedenle mevcut iki çeşit açının büyüklük
karşılaştırması şöyledir: Cl–P=O>Cl–P–Cl
567
İDEAL GEOMETRİ
• Merkez atom çevresinde ortaklanmamış
elektron çifti yoksa ideal geometridir.

568
İDEAL GEOMETRİDEN SAPMA
• Merkez atom çevresinde ortaklanmamış
elektron çifti varsa ideal geometriden
sapmıştır.

569
MOLEKÜL GEOMETRİSİ
• Düzlem üçgen geometri: BF3’teki gibi
molekül ortaklanmamış elektron çifti
içermiyorsa geometri üçgendir.
• Açısal (V şeklinde, kırık doğru) geometri:
H2O’daki gibi molekül ortaklanmamış
elektron çifti içeriyorsa geometri açısaldır.
• Düzgün dörtyüzlü geometri: XY4 kapalı
formülünde olup bütün bağlar eşit açıda
ise molekül geometrisi düzgün
dörtyüzlüdür.
570
• Üçgen piramit: XY3 kapalı molekül
formülünde olan, NH3 ve PH3 örneğinde
olduğu gibi ortaklanmamış elektron çifti
içeren moleküllerde geometri üçgen
piramittir. NH3’te bağ açıları 107° iken
PH3’te bağ açısı değişir. Her bir molekülün
bağ açısı kendisine özeldir, molekülün
karakteristik ayırt edici özelliğidir.
• Üçgen çift piramit: PF5 molekülü, bağ
açıları farklı olan iki adet üçgen piramitten
oluşmuştur.

571
• SF4 molekülünün geometrisi: S atomu 1
çift ortaklanmamış elektron içerir.
Ortaklanmamış elektron çifti, elektron
itmesine neden olur. Elektron itmesinin
olduğu, ortaklanmamış elektron çiftinin
bulunduğu yere geniş alan bırakılır.
• PF3Cl2 molekülünün geometrisini Bent
kuralı açıklar: Cl’un elektronegatifliği F’dan
azdır. Cl elektronları daha az çeker. Cl’un
elektron yoğunluğu daha az olur. Elektron
yoğunluğu çok olan F’a çizimde geniş alan
bırakılır.
572
• SF6 molekülünün geometrisi: S ile F
arasındaki bağların uzunlukları eşittir. Bağ
açılarının hepsi 90°’dir. Düzgün
sekizyüzlüdür.
• TeF5 molekülünün geometrisi: Kare
piramittir.
• XeF4 molekülünün geometrisi: Kare
düzlemdir.
• P4 molekülünün geometrisi: Tetrahedral
geometriye sahiptir.
573
• XY7 molekülünün geometrisi: Beşgen çift
piramittir.

574
575
PERYODİK CETVELDEKİ II.
PERİYOT ELEMENTLERİNİN
HİDROJENLE YAPTIĞI
BİLEŞİKLERİN HİBRİTLEŞME
VE MOLEKÜL GEOMETRİLERİ

576
577
578
579
580
581
582
583
584
585
586
587
2. Periyot Elementlerinin Hidrojen ile Oluşturduğu Bileşikler ve Özellikleri

588
MOLEKÜL GEOMETRİSİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

589
E 2011-LYS-2 12.SINIF KİMYA 3.ÜNİTE

590
D 2007-ÖSS/FEN-2 12.SINIF
KİMYA 2.ÜNİTE

591
VSEPR GÖSTERİMİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

592
C 2014-LYS2/KİMYA

593
E 2013-LYS2/KİMYA

594
2. Periyot Elementlerinin
Hidrojenle Oluşturduğu
Bileşiklere Benzer Bileşikler

595
• 1A grubu (Li ile H arasında meydana
gelen bileşiğe benzer bileşikler)
• Hidrojen, bileşiklerinde -1 yükseltgenme
basamağında ise bu bileşiklere hidrür
bileşikleri denir.
• Hidrürler, yüksek sıcaklık ve yüksek
basınçta oluşur.
• 1A grubunun hidrürlerinin tamamının
iyonik karakteri daha yüksektir, hepsi
iyonik bileşiktir. Formülünün Li+H- şeklinde
yazılması daha doğru olur.
596
2A grubu (Be ile H arasında meydana
gelen bileşiğe benzer bileşikler)
• BeH2 kovalent bileşiktir. 2A grubunun
diğer hidrürleri iyonik bileşiktir;
• BeH2 molekülünde H yerine 7A grubu
elementlerinin getirilmesiyle oluşan
bileşikler iyonik bileşiktir.

597
3A grubu (B ile H arasında meydana
gelen bileşiğe benzer bileşikler)
• Benzer molekül olan BF3, BCl3, BBr3, BI3,
AlH3 bileşikleri de kovalent bileşik olup
molekül apolardır.
• AlH3 bileşiğinde H yerine 7A grubu
elementlerinin getirilmesiyle oluşan
bileşikler iyonik bileşiktir.

598
4A grubu (C ile H arasında meydana
gelen bileşiğe benzer bileşikler)
• Benzer moleküller olan SiH4, CF4, CCl4,
CBr4, CI4, SiF4, SiCl4, SiBr4, SiI4
molekülleri de apolar moleküldür.

599
5A grubu (N ile H arasında meydana
gelen bileşiğe benzer bileşikler)
• Benzer moleküller: NF3, NCl3, NBr3, NI3,
PH3, PF3, PCl3, PBr3, PI3

600
6A grubu (O ile H arasında meydana
gelen bileşiğe benzer bileşikler)
• Benzer moleküller: H2O, H2S, H2Se, H2Te,
Cl2O

601
7A grubu (F ile H arasında meydana
gelen bileşiğe benzer bileşikler)
• Benzer moleküller: HCl, HBr, HI

602
İLİM ATÖLYESİ

603
ORGANİK MADDELER
HAYATIN GÜCÜ MÜDÜR?

(HAYATTA SEBEP VAR


MIDIR?)

604
• Organik maddeler, canlı organizmada
çoklukla bulundukları ve karmaşık yapıda
oldukları için eskiden bunlara “hayatın
gücü” denmişti.
• İnsanlar organik bileşiklerin sadece
canlılarda bulunduğunu ve bu bileşiklerin
canlılığa sebep olduğunu zannediyorlardı.
• İnorganik maddeden sentezlenen organik
maddede canlılık olmadığı görülünce
organik maddelere verilen “hayatı gücü”
tabirinin yanlış olduğu anlaşıldı.
605
BİYOLOJİK SİSTEMLER İLE HAYATIN, CANLILIK
İLE KİMYASAL MADDELERİN İLİŞKİSİ

• Biyolojik sistemlerdeki atom, iyon ve


moleküller kendilerine düşen görevi hiç
aksatmadan yerine getirmektedirler. Bu
görev, biyolojik sistemin yapısına, genel
düzenine uygun bir uyum ve mükemmellik
içinde sürdürülmektedir. Bu uyum ve
mükemmellik, milyonlarca seneden beri
müthiş bir yardımlaşma zinciri içerisinde
devam etmektedir.
606
• Biyoloji, ”hayat bilimi” manasına gelir.
Biyolojik sistem, hayatlı sistemlerdir.
İlkokul, ortaokul, lise, üniversite ve
lisansüstü biyoloji kitapları incelendiğinde,
hayatı açıklamadığı görülecektir. Kısacası
biyoloji, canlılık ve ruhun devreye girdiği
hayatı açıklamakta aciz kalır. Günümüzde
“Canlılık ve hayat nedir?” sorusuna
verilen cevapların, canlılık ve hayatı
açıklamaktan daha çok canlılık ve hayata
görünüşte sebep olan perdeleri tarif
etmeye yönelik olduğu görülür.
607
• Havayı teneffüs etmemiz, su içmemiz
veyahut beslenmemiz aldığımız
gıdalardaki atom, molekül ve iyonların
sebep olmasıyla cereyan eder. Böyle
olması, canlılığın ve ruhla irtibatlı biyolojik
hayatın, perdelere bağlı olarak devam
etmesi içindir.
• Sözgelimi, bir bakteri veya virüsün maddi
yapısını oluşturan yapı taşları en ileri
laboratuvarda bir araya getirilse bile, bu bir
araya getirilen maddelerin canlı ve hayat
sahibi olabilmesi mümkün değildir.
608
• Bu durumda ölü bakteri veya ölü virüs elde
etmiş olacağız.
• Koparılan bir çiçeğin, koparmakla hiçbir
maddesi eksilmediği hâlde, çiçek ölmüş,
canlılık ve hayatı kalmamıştır. Canlılık ve
hayatta, maddi hiçbir sebep yoktur.
• Hormonlu bir salatalığın koparıldıktan
sonra büyümeye devam etmesi, ölen bir
insanın sakalının kısa bir süre daha
uzaması canlılığın kısmen devam ettiği
anlamına gelebilir; ancak her iki durumda
da hayat son bulmuştur.
609
• Aslında canlılık ve hayatta var gibi
görünen sebepler, perde olması için
zahirde sebeptir. Biraz düşünülse bunların
sebep olmadığı anlaşılacaktır.
• Hayat denilen sırlı durum, bir anda
belirtileriyle ortaya çıkmaktadır. Bu hâl;
hayatın hakikatinin açıklamasını, fenlerin
ve felsefenin dışında aramağa bizi mecbur
bırakmaktadır.
• Hayat en büyük nimettir ve bütün
nimetlerden üstündür.
610
• Evrenin en yüksek hakikati hayattır.
• Kâinatın ruhu, mayası, esası, neticesi, özü
hayattır.
• Hayatın ne derece ince olduğu
günümüzde anlaşılmıştır.

611
REZONANS
• Rezonans, birleşim demektir.
• SO3’ün açık formülünün gösteriminde S ile
O arasında bir adet ikili kimyasal bağ, iki
adet de tekli kimyasal bağ vardır. Ancak
sinyallerde buna dair farklı bir sinyal
alınmamıştır. Şu bağ teklidir, şu bağ ikilidir
diye bir sinyal yakalanmadığından “SO3
üçünün de birleşimidir.” diye
düşünülmektedir.
612
• Deneysel olarak bağ uzunlukları tespit
edilebilmektedir. S–O ve S=O uzunlukları
bellidir ve farklı uzunluktadırlar.
• Burada ise sinyallerde görülen bağ
uzunlukları eşittir. Kimyasal bağların üçü
de özdeştir. Bağ açıları 120°’dir. Ne oluyor
da bu özdeşlik ortaya çıkıyor?
• SO3’ün açık formülünün üç farklı gösterimi
vardır.
• Rezonans, maddelerin karakteristik
özelliğidir.
613
REZONANS YAPILAR VE
KARARLILIK
• Rezonansı yazılabilen organik bileşikler
yazılamayanlara göre daha kararlıdır.
• Rezonans yapıya sahip en önemli madde
benzen halkasıdır.
• Doğada binlerce benzen ve benzen türevi
bulunur.

614
FORMAL YÜK
• Molekülün içindeki yüke denir.
• Formal yük = Grup numarası –
(Ortaklanmamış elektron sayısı + Bağ
sayısı)
• Formal yük = Grup numarası –
Ortaklanmamış elektron sayısı – Bağ
sayısı
• Grup numarası olarak merkez atomunun
grup numarası alınır.
615
FORMAL YÜK
HESAPLAMALARI
• ÖRNEK: SO3’ün formal yükünü bulunuz.
• ÇÖZÜM: Formal yük = Grup numarası –
Ortaklanmamış elektron sayısı – Bağ
sayısı
Formal yük (S) = 6 – 0 – 4 = 2
Formal yük (O tek bağlı) = 6 – 6 – 1 = –1
Formal yük (O çift bağlı) = 6 – 4 – 2 = 0
616
• ÖRNEK: C3H7+’nın formal yükünü bulunuz.
• ÇÖZÜM: Formal yük = Grup numarası –
(Ortaklanmamış elektron sayısı + Bağ
sayısı)
Formal yük = 4 – (0 + 3) = 4 – 3 = +1
• ÖRNEK: CH3H2O–’nin formal yükünü
bulunuz.
• ÇÖZÜM: Formal yük = Grup numarası –
(Ortaklanmamış elektron sayısı + Bağ
sayısı)
Formal yük = 6 – (6 + 1) = 6 – 7 = –1
617
FORMAL YÜK–KARARLILIK
İLİŞKİSİ
• Molekül veya kök iyonların en kararlı
formunu bulabilmek için önce farklı Lewis
yapıları yazılır. Hangi Lewis yapısının en
kararlı yapı olduğunu belirleyen kriterler de
şunlardır:
• 1. Düşük formal yük tercih edilir.
• 2. Negatifler yan yana gelmez.
• 3. Merkez atomu C olmalıdır, N merkez
atomu olmaz.
618
ORTAÖĞRETİM KİMYA
12.SINIF 3.ÜNİTE: ORGANİK
BİLEŞİKLER

619
ÜNİTENİN BÖLÜM
BAŞLIKLARI
• 1.BÖLÜM: HİDROKARBONLAR
• 2.BÖLÜM: FONKSİYONEL GRUPLAR
• 3.BÖLÜM: ALKOLLER
• 4.BÖLÜM: ETERLER
• 5.BÖLÜM: KARBONİL BİLEŞİKLERİ
• 6.BÖLÜM: KARBOKSİLİK ASİTLER
• 7.BÖLÜM: ESTERLER

620
1.BÖLÜM:
HİDROKARBONLAR

621
Hidrokarbonların
Sınıflandırılması

622
Yapısında pi bağı bulundurmayan hidrokarbonlara doymuş
hidrokarbon, yapısında pi bağı bulunduran hidrokarbonlara ise
doymamış hidrokarbon denir. Hidrokarbonların
sınıflandırılması aşağıda gösterilmiştir.

623
624
625
ALKANLAR (Parafinler)

626
• Yapısında sadece tekli bağ bulunduran
hidrokarbonlara alkan denir. Tepkimeye
girme istekleri az olduğundan alkanlara
Latince “etkinliği az” anlamında parafin de
(Görsel) denilmektedir. Alkanlar düz
zincirli, dallanmış ve halkalı yapıda olabilir.
Alkanların yapısındaki bütün bağlar sigma
bağıdır ve yapısındaki bütün karbon
atomları sp3 hibritleşmesi yapmıştır. Düz
zincirli alkanlarda hidrojen atomlarının
sayısı karbon atomlarının sayısının 2
katından 2 fazladır.
627
• Karbon sayısi “n” ile gösterilirse alkanların
genel formülleri CnH2n+2 olup bağ açısı
109,5 º’dir.
• VSEPR gösterimi AX4’tür ve düzgün dört
yüzlü geometriye sahiptir.
• Halkalı alkanlarda ise halkadan dolayı iki
tane hidrojen atomu eksilir ve genel formül
CnH2n şeklinde olur.
• Eşit karbon sayılı hidrokarbonlar içerisinde
hidrojen atom sayısı en fazla olan
hidrokarbonlar alkanlardır.
628
Parafinden yapılmış mumlar

629
ALKANLARIN
ADLANDIRILMASI
Alkanların adlandırılması iki farklı şekilde
olur:
• IUPAC Sistemine Göre Adlandırma
(Sistematik Adlandırma)
• Özel (Yaygın) Adlandırma

630
Alkanların IUPAC’a Göre
Adlandırılması
• Organik bileşiklerin adlandırılması
International Union of Pure and Applied
Chemistry (Uluslararası Kuramsal ve
Uygulamalı Kimya Birliği) kurallarına göre
yapılır (Sistematik adlandırma). Kısa adı
IUPAC olan bu kurumun organik
bileşiklerin adlandırılması için kabul ettiği
bazı sayıların ve bu sayıların Latince
okunuşlarının ezberlenmesi gerekir.
631
632
IUPAC
Uluslararası Temel ve Uygulamalı
Kimya Birliği
The International Union of Pure and
Applied Chemistry

633
IUPAC’ın Kabul Ettiği Bazı Sayılar ve Latince
Okunuşları

634
635
• Düz zincirli alkanların ilk 4 üyesinin adı
IUPAC tarafından özel olarak
belirlenmiştir. Bu alkanlar aşağıda
gösterilmiştir.
636
Düz Zincirli Alkanların İlk 4
Üyesinin Adı ve Formülleri

637
• İlk dört üyeden sonraki alkanların
adlandırılması IUPAC tarafından kabul
edilen eklere göre yapılır. Alkan kaç
karbonlu ise o karbon sayısını ifade eden
ön ekin sonuna alkan sözcüğündeki -an
eki getirilerek adlandırma yapılır. Örneğin
5 karbonlu alkan, 5 ekini ifade eden penta
ve alkan adından gelen -an eki
birleştirilerek pentan şeklinde adlandırılır.
5’ten 10’a kadar olan düz zincirli alkanların
molekül formülleri ve adları yandaki
tabloda gösterilmiştir (Tablo).
638
Karbon Sayısı 5’ten 10’a Kadar Olan Düz
Zincirli Alkanların Formülleri ve Adları

639
• Alkanlardan bir hidrojen eksilmesi ile
oluşan radikal gruplara alkil denir ve R–
şeklinde gösterilir. Alkiller türedikleri
alkana göre adlandırılır. Alkil hangi
alkandan türemişse o alkanın adının
sonundaki -an eki yerine -il eki getirilir.
Metan (CH4) bileşiğinden bir hidrojen
eksilmesiyle oluşan alkil grubu (–CH3),
metan adının sonundaki -an eki yerine -il
eki getirilerek metil şeklinde okunur. Düz
zincirli alkillerin ilk 5 üyesinin açık formül
ve adları aşağıda gösterilmiştir (Tablo).
640
Düz Zincirli Alkillerin İlk 5 Üyesi

641
İLK 10 ALKİLİN KAPALI
FORMÜLÜ VE ADI
• n=1 –CH3 (Metil)
• n=2 –C2H5 (Etil)
• n=3 –C3H7 (Propil)
• n=4 –C4H9 (Bütil)
• n=5 –C5H11 (Pentil)
• n=6 –C6H13 (Hekzil)
• n=7 –C7H15 (Heptil)
• n=8 –C8H17 (Oktil)
642
• n = 9 –C9H19 (Nonil)
• n = 10 –C10H21 (Dekil)

643
644
645
646
647
648
649
DALLANMANIN OLMADIĞI
DÜZ ZİNCİRLİ ALKANLARIN
ADLANDIRILMASI

650
Alkanların IUPAC Sistemine Göre
Adlandırılması (Sistematik
Adlandırma) Kuralları
• 1) Adlandırma C sayısına ve alkanın adına
göre olur. Alkandaki en uzun C zinciri
bulunarak dallanmanın yakın olduğu uçtan
itibaren C atomlarına numara verilir.
• 2) En uzun karbon zincirine bağlanan alkil,
atom ya da gruplar her iki uçtan eşit
uzaklıkta ise alfabetik sırada adının ilk
harfi önce gelen alkil, atom ya da grubun
yakın olduğu uçtan numaralandırılır.
651
• 3) En uzun karbon zincirine bağlanan alkil,
atom ya da grupların karbon numarası
yazılarak kısa çizgi (tire) konulur. Sonra
atom, grup ya da alkilin adı yazılır.
• 4) Aynı cins alkil, atom ya da grup; aynı
veya farklı C atomuna bağlanmışsa ilgili C
atomunun numarası (her bir bağlanan için
ayrı ayrı olmak kaydı ile) arasında virgül
olan rakamlar şeklinde yan yana yazılarak
belirtilir. Rakamdan sonra da tire konup
birden fazla olan bağlanan sayısı Grekçe
rakamla belirtilir (di, tri, tetra, penta vb.).
652
• 5) Alkil, atom ya da gruplar baş harflerine
göre alfabetik sırayla okunur.
• 6) En son en uzun C zincirindeki alkanın
adı okunur.
• 7) Adlandırma tek bir kelime olarak yazılır.
• 8) En uzun karbon zinciri birden fazla ise
dallanmanın en fazla olduğu en uzun
karbon zinciri seçilir.

653
• 9) İlk üç alkandan sonraki izomeri olan
alkanlar şayet dallanmamışlarsa, adının
başına “normal” ön eki getirilerek okunur.
“Normal”, n– kısaltmasıyla da yazılabilir.
• 10) Bağlı bulunan dallanmalar primer,
sekonder, tersiyer ön eklerini içeriyorsa bu
ön eklerin ilk harfi esas alınır.
• 11) Bağlı bulunan dallanmalar di, tri, tetra
ön eklerini içeriyorsa bu ön eklerin ilk harfi
esas alınmaz.

654
ADLANDIRMA SORUSU
• ÖRNEK: Verilen bir açık formül yanlış
olarak 4–sekonderbütil–2,3–dimetilheptan
şeklinde okunmuştur. Yanlış nerededir ve
doğru adlandırma ne olmalıdır?
• ÇÖZÜM: 4 dallanmanın olduğu 7 C’lu
zincir değil de, 3 dallanmanın olduğu 7
C’lu zincir seçilmiştir. Doğrusu 2,3,5–
trimetil–4–n–propilheptan olmalıydı.

655
ADLANDIRMADA ÖNEMLİ NOKTALAR
• 1) Ana zincire bağlı –R, –OR, –NO2 ve –X
içeren bileşiklerin adlandırılmasında
doğrudan alfabetik sıralamaya bakılır; grup
önceliğine bakılmaz; örneğin, alkil ile klor
arasında öncelik sırası yoktur, alfabetik
sıraya bakılır. Bu dördünden başka diğer
fonksiyonel grupları içeren bileşiklerin
adlandırılmasında ise; grupların öncelik
sırasına bakılır, bu nedenle grupların
öncelik sırasını ezberlemek gerekir
2.Bölümde verilecek).
656
• 2) Adlandırmanın en uzun zincirdeki en
küçük numara ile başlaması gerekir,
“numaraların toplamı küçük olmalı” diye bir
kural yoktur.
• 3) Aynı C zincir sayısı birden fazla olabilir;
örneğin, üç tane 7 C’lu zincir olduğunu
varsayalım; hem doğru zincir seçilmeli
hem doğru taraftan numaralamaya
başlanmalı hem de 7 C’lu zincirlerden en
fazla dallanmanın olduğu 7 C’lu zincir
seçilmelidir.

657
• 4) Adlandırılacak molekül farklı yazımlarla
karşımıza çıkabilir. Yazılmayan atom C,
eksik bağlar da H demektir.
• 5) Adlandırmanın C sayısına ve alkanın
adına göre olması meselesi tüm bileşikler
için geçerli olan bir kuraldır.
• 6) Türkçe alfabe ve Türkçe okuma esastır;
örneğin Cl atomunun ilk harfi c harfi değil,
k harfi kabul edilir.

658
HİDROKARBON ZİNCİRİNE –R
DIŞINDA HANGİ GRUPLAR BAĞLI
İSE BİLEŞİK HİDROKARBON GİBİ
ADLANDIRILIR
• -OR
• -NO2
• -X (-F, -Cl, -Br, -I)

659
• -OR, -NO2, -X grupları baskınlık sırasında
hidrokarbonların içerdiği -R grubundan
sonra gelir (-R > -OR, -NO2, -X). Bu
sebeple bu üç grubu içeren bileşiklerin
adlandırılması hidrokarbonların IUPAC
kurallarına göre olur.
• -OR grubu alkoksi grubudur. -OCH3
metoksi, -OC2H5 etoksidir. Alkoksi grubu
içeren bileşikler eter sınıfı bileşiklerdir.
Bileşik hidrokarbon gibi adlandırılır, bu
eterlerin IUPAC adlandırması olur.
660
• Adlandırmada -NO2 grubu nitro diye
okunur.
• -X halojeno anlamındadır. 4 çeşit -X
vardır. -F floro, -Cl kloro, -Br bromo, -I
iyodo diye okunur.
• Doğrusu belirtildiği gibidir, kloro yerine
klorür veya klor denilmemelidir.

661
HİDROKARBON ZİNCİRİNE -O-R
BAĞLIYSA BİLEŞİK HİDROKARBON GİBİ
ADLANDIRILIR

662
663
664
665
Alkanların Özel (Yaygın)
Adlandırılması

666
ALKANLARIN ÖZEL
ADLANDIRMA KURALINA GÖRE
ADLANDIRILMASI
• NORMAL: Düz zincirli alkanlarda normal
ön eki kullanılır.
• İZO: En uzun zincirdeki ikinci karbona bir
metil grubu bağlanmışsa izo ön eki
kullanılır.
• NEO: En uzun zincirdeki ikinci karbona iki
metil grubu bağlanmışsa neo ön eki
kullanılır.
667
668
669
670
671
Halkalı Alkanlar (Sikloalkanlar)

672
SİKLOALKANLAR
• Siklo ön eki aromatik hidrokarbonlar
dışındaki halkalı hidrokarbonlar için
kullanılır.
• Karbon zinciri halka şeklinde olan alkanlar
sikloalkanlardır.
• Bu hidrokarbonların kapalı formülleri
alkenlerin formüllerine benzer fakat
kimyasal özellikleri doymuş
hidrokarbonlarınkine benzer.
673
• Sikloalkanların isimlendirilmesinde düz
zincirli alkanların isimlendirilmesindeki
kurallar geçerlidir, farklı olarak alkanın
halkalı yapıda bulunduğunu ifade etmek
için siklo ön eki kullanılır.

674
SİKLOALKANLARIN
ADLANDIRILMASI
• Siklo ön eki aromatik hidrokarbonlar
dışındaki halkalı hidrokarbonlar için
kullanılır. Karbon zinciri halka şeklinde
olan alkanlar sikloalkanlardır.
• Sikloalkanların isimlendirilmesinde düz
zincirli alkanların isimlendirilmesindeki
kurallar geçerlidir, farklı olarak alkanın
halkalı yapıda bulunduğunu ifade etmek
için siklo ön eki kullanılır.
675
676
• Halkalı alkanların genel formülü CnH2n
şeklindedir. Karbonların halka
oluşturabilmesi için sayılarının en az 3
olması gerekir. Sikloalkanların ilk üyesi 3
karbonlu siklopropandır.

677
678
679
680
681
ALKAN İLE
SİKLOALKANLARIN
ADLANDIRILMASI VE
FORMÜLLERİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR
682
D 2014-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

683
C 2011-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

684
B 2017-YGS 12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

685
A 2015-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

686
Alkanların Fiziksel Özellikleri

687
688
689
Alkanların Kullanım Alanları

690
• Günümüzde daha çok yakıt olarak
kullanılan alkanların ana kaynağı; petrol,
kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtlardır.
• Alkanlar çözücü olarak yaygın şekilde
kullanılır. Bir alkan bileşiği olan hekzan
çok iyi bir çözücüdür. Bu nedenle
laboratuvarlarda ve sanayide organik
maddelerin çözünmesinde ve boyaların
inceltilmesinde kullanılır.
• Alkanlar genellikle ham petrolün
rafinerilerde damıtılmasıyla elde edilir.
691
Petrolün Rafinerilerde Damıtılmasıyla Elde Edilen Ürünler

692
• Çakmak gazı bütan ya da izobütan
bileşiğidir.

693
ALKANLARIN GENEL
ÖZELLİKLERİ (ÖZET)
1)Doymuş hidrokarbonların ilk dört üyesi
gaz, 5–17 karbonlular sıvı, 18 ve daha çok
karbonlular katıdır.
2)Alkanlar suda çözünmezler. Organik
çözücülerde çözünürler.
3)Renksiz, tatsız ve kokusuz yapıdadırlar.
4)Homolog sıra oluştururlar. Hidrokarbonlar
arasında CH2 kadar fark olmasına
homologluk denir.
694
5)Molekülleri arasında Van der Waals
bağları vardır. Moleküldeki karbon sayısı
arttıkça molekülün kaynama noktası
yükselir. Aynı sayıda karbon içeren
alkanlarda dallanma arttıkça kaynama
noktası düşer.
6)Tüm hidrokarbonlar gibi alkanlar da
yakılınca CO2 ve H2O oluşur.
7)Doymuş hidrokarbonlar katılma tepkimesi
vermezler. Ancak güneş ışığında
halojenlerle yer değiştirme (sübstitüsyon)
tepkimesi verirler.
695
Alkanların Kimyasal Tepkimeleri
• Alkanlar, yapılarında sadece sigma bağı
bulundurduğundan kararlı bir yapıya
sahiptir.
• Yanma tepkimeleri ve yer değiştirme
(sübstitüsyon) tepkimeleri olmak üzere
iki çeşit tepkime verirler.

696
Yanma Tepkimeleri
• Alkanlar yandıklarında CO2, H2O oluşur. Genellikle yakıt
olarak kullanılan alkanların karbon sayıları artıkça yanma
sonucu açığa çıkan ısı miktarı artar.

697
Alkanların ana kaynakarından
olan kömürün yanması

698
Yer Değiştirme (Sübstitüsyon) Tepkimeleri

699
700
701
SİKLOALKANLAR KATILMA
TEPKİMESİ VERİR Mİ?
• Siklopropan en kararsız sikloalkandır, bu
nedenle katılma tepkimesi verir.
• Siklobütan zorla katılma tepkimesi verir.
• Diğer sikloalkanlar katılma tepkimesi
vermez.
• En kararlı sikloalkan siklohekzandır.

702
703
ALKANLARIN KİMYASAL
TEPKİMELERİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

704
D 2014-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

705
Organik Bileşiklerde İzomerlik

706
İZOMERLİK ÇEŞİTLERİ
• 1. Yapısal izomerlik
• 2. Üç boyut izomerliği (Stereoizomerlik)
• a. Diastereoizomer
• b. Enantiomerler

707
YAPISAL İZOMERLİK
• 4 ÇEŞİTTİR:
• 1) Zincir-Dallanma İzomerliği
• 2) Zincir-Halka İzomerliği
• 3) Konum İzomerliği
• 4) Fonksiyonel Grup İzomerliği

708
STEREOİZOMERLİK
• 2 ÇEŞİTTİR:
• 1) Diastereoizomer
• 2) Enantiomer

709
DİASTEREOİZOMER
• Diastereoizomer, birbirinin ayna görüntüsü
olmayan stereoizomer bileşiklerdir.
• Geometrik izomer (cis-, trans-),
diastereoizomer çeşididir.
• Geometrik izomer yapısal izomer değildir.
• Geometrik izomer alken ve sikloalkan
olmak üzere iki tür bileşikte görülür.

710
GEOMETRİK İZOMER
• Cis-
• Trans-

711
ENANTİOMERLER
• Enantiomerler son yayınlanan Kimya
Öğretim Programında yer almıyor.
• Birbirinin ayna görüntüsü olan
stereoizomer bileşiklerdir.

712
713
714
715
716
717
ALKİL GRUPLARININ
YAPISAL İZOMERLERİ
• Alkil gruplarının da yapısal izomerlik
çeşitlerinden zincir-dallanma izomerisi
vardır.
• Propil alkilinde izopropil ve n–propil olmak
üzere 2 izomer vardır.
• Bütil alkilinde 4 izomer vardır.

718
Propil İzomerleri

719
Bütil İzomerleri

720
721
YAPISAL İZOMERLİK ÇEŞİDİ:
ZİNCİR-DALLANMA
İZOMERLİĞİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

722
A 2019-AYT 12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

723
D 2015-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

724
YAPISAL İZOMERLİK ÇEŞİDİ:
KONUM İZOMERLİĞİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

725
C 2017-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

726
727
728
ALKENLER (Olefinler)

729
ALKENLERE GİRİŞ
• Alkenler doymamış hidrokarbonlardır.
Karbonlar arasında bir tane çift bağ
içerirler. İki tane çift bağ içerene alkadien,
üç tane içerenlere alkatrien denir. Mono
alkenlerin (alken) genel formülü CnH2n’dir.
Çift bağın olduğu karbonlar sp2
hibritleşmesi, tek bağın olduğu karbonlar
ise sp3 hibritleşmesi yapmıştır. Karbon
atomları arasındaki çift bağlardan biri
sigma, diğeri pi bağıdır.
730
731
Alkenlerin Adlandırılması

732
KAPALI FORMÜLÜ VERİLEN
ALKENLERİN ADLANDIRILMALARI
• Aynı sayıda karbon atomu içeren
alkanların sonundaki –an eki kaldırılarak
yerine –en ya da –ilen eki getirilir.
• C2H4 Eten (Etilen)
• C3H6 Propen (Propilen)
• C4H8 Büten (Bütilen)
• C5H10 Penten (Pentilen)
• C6H12 Hegzen (Hegzilen)
733
• C7H14 Hepten (Heptilen)
• C8H16 Okten (Oktilen)
• C9H18 Nonen (Nonilen)
• C10H20 Deken (Dekilen)

734
DALLANMIŞ ALKENLARIN IUPAC
ADLANDIRILMASI
(Sistematik Adlandırma)
• 1) Çift bağın yakın olduğu uçtan başlanarak ana
zincirde bulunan karbonlar numaralandırılır.
• 2) Ana zincire bağlı başka grupların ismi ve bağlı
bulunduğu karbon belirtilir.
• 3) Moleküldeki çift bağların başlangıç karbon
atomunun numarası belirtilir.
• 4) Molekülde bir çift bağ varsa –en, iki çift bağ
varsa –dien, üç çift bağ varsa –trien eki getirilir.
• 5) Çift bağ taşıyan en uzun karbon zincirine (ana
zincir) karşılık gelen alkenin ismi yazılır. 735
736
737
738
SİKLOALKENLERİN
ADLANDIRILMASI
• Sikloalkenlerin (halkalı alkenler) genel
formülleri CnH2n–2’dir.
• İsimlendirilmelerinde alkenin isminin
önüne siklo ön eki getirilir.
• Halkalı yapıya bağlı grup varsa önceliği
vardır bu nedenle bağlı grubun bulunduğu
karbon atomuna değil çift bağın olduğu
karbon atomuna 1 numara verilir ama
adlandırırken 1 denilmez, bundan sonra
genel kurallara göre adlandırma yapılır.
739
ALKEN VE
SİKLOALKENLERİN
ADLANDIRILMASI

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

740
C 2010-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

741
C 2018-AYT 12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

742
743
Alkenlerin Özellikleri

744
745
746
747
ALKENLERİN GENEL
ÖZELLİKLERİ (ÖZET)
• 1) Karbon sayısı arttıkça kaynama noktası
artar.
• 2) Homolog sıra oluştururlar.
• 3) Cis izomerlerin kaynama noktası trans
izomerlerinkinden büyüktür.
• 4) Yanma ürünleri CO2 ve H2O’dur.
• 5) Alkenler apolar moleküldür.

748
• 6) Katılma tepkimesi verirler.
• Halojen katılması
• Hidrojen katılması
• Halojenür asidi katılması (Markovnikov
kuralı)
• Su (H2O) katılması
• 7) Polimerleşebilirler.

749
KATILMA TEPKİMESİNDE
MARKOVNİKOV KURALI

• Simetrik olmayan alkene polar molekül


katılırken pozitif kısım, daha fazla sayıda
H atomu taşıyan çift bağ karbon atomuna
bağlanır.

750
ALKENLERE BROM
KATILMASI
• Brom (Br2), sıvı bir maddedir.
• Deneylerde saf bromdan kaçınmak
lazımdır.
• Deneylerde bromun karbon tetra
klorürdeki çözeltisini kullanmak gerekir.

751
ALKENLERDE
POLİMERLEŞME TEPKİMESİ
• Küçük moleküllü alkenler; kendi
aralarında, ikili bağın açılması ve art arda
dizilme sonucunda birleşerek büyük
molekülleri oluşturur. Bu oluşan bileşiklere
polimer bileşik, etkileşmeye de
polimerleşme denir. Polietilen,
polipropilen, teflon ve polivinilklorür
polimerlere örnek olarak gösterilebilir.

752
• Alkenler ve alkinler polimerleşebilirler.
• Polietilen (PE) bileşiğinde monomer,
polimer ve mer aşağıdaki gibidir:

753
754
ALKENLERİN ÖZELLİKLERİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

755
A 2013-YGS/KİMYA

756
ALKENLERDE İZOMERLİK

757
• Alkenlerde konum izomerliği ve cis-trans
izomerliği (geometrik izomerlik) olmak
üzere 2 tür izomerlik vardır:
• Konum izomerliği çift bağın yerinin
farklılığından kaynaklanan izomeridir. 1–
penten, 2–penten.
• Cis-trans izomeri çift bağlı karbon
atomuna bağlı atom veya atom gruplarının
konumlarından kaynaklanan izomeridir.
Çift bağla bağlanmış karbonlarda
belirlenen gruplar aynı taraftaysa cis (sis)
farklı taraftaysa trans olarak isimlendirilir.
758
SİKLOALKAN İLE ALKEN
ARASINDA YAPISAL
İZOMERLİK ÇEŞİTLERİNDEN
ZİNCİR-HALKA İZOMERLİĞİ
VARDIR
• Karbon zinciri halka şeklinde olan alkanlar
sikloalkanlardır. Bu hidrokarbonların kapalı
formülleri alkenlerin formüllerine benzer
fakat kimyasal özellikleri doymuş
hidrokarbonlarınkine benzer.
759
• Sikloalkanların isimlendirilmesinde düz
zincirli alkanların isimlendirilmesindeki
kurallar geçerlidir, farklı olarak alkanın
halkalı yapıda bulunduğunu ifade etmek
için siklo ön eki kullanılır.

760
Alkenlerde Cis-Trans İzomerliği

(NOT: Sikloalkanlarda da cis-trans izomerliği


görülebilir.)

761
762
763
764
765
766
Cis İzomerlerin Erime ve Kaynama Noktaları
Trans İzomerlerden Daha Yüksektir

767
768
ALKENLERDE
CİS-TRANS İZOMERLİK

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

769
D 2019-AYT 12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

770
E 2016-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

771
E 2011-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

772
Alkenlerin Kullanım Alanları

773
774
ALKİNLER (Asetilen Sınıfı
Bileşikler)

775
ALKİNLERE GİRİŞ
• Genel formülleri CnH2n–2’dir.
• Alkinler doymamış hidrokarbonlardır.
Karbon zincirinde 1 tane üçlü bağ taşıyan
alkinler mono alkin veya alkin olarak
isimlendirilir ve CnH2n–2 genel formülüne
uyarlar. Üçlü bağın olduğu karbonlar sp
hibritleşmesi yapmışlardır. Üçlü bağdan bir
tanesi sigma bağı, diğerleri pi bağlarıdır.

776
777
Alkinlerin Adlandırılması

778
KAPALI FORMÜLÜ VERİLEN
ALKİNLERİN ADLANDIRILMASI
• Aynı sayıda C taşıyan alkanların
sonundaki –an eki kaldırılarak yerine –in
eki getirilir. Alkinlerde karbonlar
numaralanırken üçlü bağın yakın olduğu
uçtan itibaren numaralamaya başlanır.
• C2H2 Etin (Asetilen)
• C3H4 Propin
• C4H6 Bütin
779
• C5H8 Pentin
• C6H10 Hekzin
• C7H12 Heptin
• C8H14 Oktin
• C9H16 Nonin
• C10H18 Dekin

780
781
782
783
HEM İKİLİ VE HEM DE ÜÇLÜ
BAĞ İÇEREN BİLEŞİKLERDE
ADLANDIRMA
• Hem ikili hem de üçlü bağ içeren en uzun
karbon zinciri seçilir.
• Bileşik her iki yönden de aynı numara ikili
ve üçlü bağ içeriyorsa öncelik ikili bağındır.
• CH2=CH―CH2―CH2―CΞCH
(Numaralama soldan sağa doğru yapılır,
bileşiğin adı 1-hekzen-5-in olur.)
784
• Hangi bağ uca yakınsa o taraftan
numaralamaya başlanır. İkili bağ uca daha
yakınsa ikili bağın olduğu taraftan, üçlü
bağ uca daha yakınsa üçlü bağın olduğu
taraftan numaralamaya başlanır.
• CH3―CΞC―CH2―CH=CH2 (Numaralama
ikili bağın olduğu taraftan sağdan sola
doğru yapılır, bileşiğin adı 1-hekzen-4-in
olur.)
• Adlandırmada alkenin alkine göre daha
baskın olmasına da dikkat etmek gerekir.
Bir sonraki alıştırma buna örnektir:
785
• CH3―CH=CH―CH2―CΞCH
(Numaralama sağdan sola doğru yapılır,
bileşiğin adı 4-hekzen-1-in olur. Bu bileşiğin
adı 1-hekzin-4-en olmamalıdır). Sebebi
şöyle açıklanır: Fonksiyonel grup
önceliğinde hangi grup önde geliyorsa daha
baskınsa, bileşik IUPAC’a göre o tür bir
bileşik gibi adlandırılır. Hidrokarbonların
kendi sıralaması -R (Alken > Alkin > Alkan
sırasına göredir, bu sebeple adlandırmada
önce alken adı önce yazılmıştır.
786
787
Alkinlerin Özel Adlandırılması

788
789
Alkinlerin Özellikleri

790
ALKİNLERİN ÖZELLİKLERİ
• 1) Homolog sıra oluştururlar.
• 2) Yanma reaksiyonu verirler. Yanma
ürünleri CO2 ve H2O’dur.
• 3) Erime ve kaynama noktaları aynı sayıda
karbon taşıyan alkan ve alkenlere göre
genelde yüksektir.
• 4) Katılma tepkimesi verirler.
Br2 katılması: Bromlu suyun rengini
giderirler.
H2 katılması
791
Su (H2O) katılması
HBr katılması
• 5) Üçlü bağ taşıyan karbonlardan birinde
veya ikisinde de H atomu bulunduruyorsa
alkin, NH3’lı ortamda AgNO3 çözeltisi veya
NH3’lı ortamda CuNO3 çözeltisi ile çökelek
verir. (Bu tepkimeler alkinlerin ayıracıdır.)
Asetilenürler patlayıcı maddelerdir. Yere
atılıp üstüne basılınca veya bir yere
sürtülünce çat pat diye ses çıkaran kırmızı
renkli çocuk eğlence maddesi NH3’lı
ortamda CuNO3 çözeltisi ile oluşanıdır.
792
• 6) Polimerleşme tepkimesi verirler.

793
Asetilenin Elde Edilme Yolları

794
Asetilenin Özellikleri ve
Kullanım Alanları
• Asetilen, petrolün çok yüksek sıcaklıklarda
parçalanmasıyla (kraking) da elde
edilebilir.
• Alkinlerin ilk üyesi olan asetilen oda
koşullarında gaz hâlindedir. Çok çabuk
alev alabilen asetilen gazı oksijen ile çok
yüksek derecede ısı vererek yanar.
Metallerin kesilmesinde ve kaynak
işleminde kullanılır.
795
• Asetilen gazı çok kararsız bir yapıya
sahiptir. Yüksek basınca maruz kaldığında
patlar. Bu nedenle saf asetilen gazının
yüksek basınç ile sıvılaştırılması
tehlikelidir.

Oksiasetilen ile metalin kesilmesi


796
Asetilenin Kimyasal
Reaksiyonları

797
798
799
800
801
802
803
ALKİNLERİN KİMYASAL
REAKSİYONLARI

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

804
A 2015-LYS2 (12.SINIF KİMYA 3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

805
C 2011-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

806
HİDROKARBONLARIN
ADLANDIRILMASI

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

807
C 2017-YGS 12.SINIF KİMYA 3.ÜNİTE

808
B 2014-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

809
HİDROKARBON
SINIFLARININ
KARŞILAŞTIRMALI
ÖZELLİKLERİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR
810
A 2015-YGS 12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

811
D 2013-YGS/KİMYA

812
A 2009-ÖSS/FEN-2 12.SINIF KİMYA 3.ÜNİTE

813
AROMATİK BİLEŞİKLER
(Arenler)

814
AROMATİK BİLEŞİKLER
• Aroma sözcüğü Latince’de hoş koku
demektir. Aromatik terimi buradan
gelmektedir. Aslında aromatik bileşiklerin
hepsi hoş kokulu değildir. Aromatik
bileşiklerin temel çıkış maddesi benzendir
(C6H6).
• Aromatik bileşik denince; benzen ve
türevleri anlaşılır. Halkalı yapıdaki organik
madde şayet benzen halkası içeriyorsa
aromatik bileşiktir.

815
• Aromatik maddelerin özellikleri şöyle
sıralanabilir:
• Benzen halkasında 6 tane karbon atomu
birbirlerine halka şeklinde bağlanmıştır,
karbon atomları arasında bir atlayarak bir
tek bir çift bağ vardır. Her bir karbon
atomuna bir hidrojen atomu bağlanmıştır.
• Benzen, yer değiştirme reaksiyonları verir,
katılma tepkimesi vermez.

816
• Benzen halkasına farklı gruplar
bağlanabilir.
• Benzen halkasına birden fazla aynı grup
bağlandığında adlandırma numaralamayla
da yapılabilir.
• Benzen halkasına bağlı olan atom ya da
grupların öncelik sırası vardır. Benzen
halkasına birbirinden farklı grup
bağlandığında, önceliği olan atom ya da
grubun bağlı olduğu karbon atomuna 1
numara verilir.
817
BENZEN BİLEŞİĞİNDE REZONANS
• Rezonans, birleşim demektir.
• Benzenin yapısında bulunan karbon
atomları arasında 3 tane tekli, 3 tane ikili
bağ vardır. Sinyallerde buna dair bir sinyal
alınmadığından, şu bağ tekli bağ şu bağ
ikili bağ diye bir sinyal yakalanmadığından
“Benzen bağları tekli ve ikili bağın
birleşimidir.” diye düşünülmektedir.
Karbonlar arasındaki her bir bağ hem tekli
hem de çiftli bağ sayılır (rezonans yapı).
818
• Deneysel olarak bağ uzunlukları tespit
edilebilmektedir. C–C ve C=C uzunlukları
bellidir ve farklı uzunluktadırlar. Benzende
ise sinyallerde görülen bağ uzunlukları
eşittir. 3 adet tekli, 3 adet ikili bağın hepsi
özdeştir. Bundan dolayı benzenin açık
formülünün iki farklı gösterimi vardır.
«Benzen bu ikisinin birleşimidir.» diye
düşünülmektedir.
• Rezonans, maddelerin karakteristik
özelliğidir.
819
820
821
822
823
Diğer Önemli Aromatik Bileşikler

824
825
826
827
828
AROMATİK BİLEŞİKLER

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

829
E 2021-AYT 12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

830
B 2013-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

831
D 2010-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

832
HİDROKARBONLARLA İLGİLİ
PROBLEMLER

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

833
A 2017-YGS 12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

834
835
C 2016-LYS2/12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

836
E 2007-ÖSS/FEN-1 (12.SINIF
KİMYA 3.ÜNİTE 1.BÖLÜM)

837
OKUMA PARÇASI
KEKULE (1829–1896)’NİN RÜYASI
VE BENZEN HALKASININ KEŞFİ
• Kekule’nin rüyasındaki gibi sadık rüyalarla
ortaya çıkan bilimsel buluş ve keşifler,
hem ruhun hem de kaderin varlığına delil
teşkil eder. Birçok keşif ve buluşun
temelinde sadık rüyada verilen mesajlar
vardır. Friedrich August Kekule, Alman
kimyacıdır. Şöyle bir rüya gördüğünü
anlatıyor:
838
• “Sandalyemi ateşe doğru çevirip
uyuklamaya başladım. Atomlar gözümün
önünde zıplayıp duruyordu. Küçük atomlar
mütevazı bir tavırla arka plana
çekilmişlerdi. Küçük atomlardan başka
daha büyük şekiller de görüyordum. Yılana
benzer hareketlerle eğilip bükülen uzun
zincirler vardı. Birden yılanlardan biri kendi
kuyruğunu ağzına aldı ve bu halka, alay
edercesine gözlerimin önünde döndü.
Yıldırım hızıyla uyandım.”

839
• Kekule’nin rüyası, Bilim ve Teknik
Dergisi’nin Ağustos 1972 sayısının 8.
sayfasında “Rüya Görerek Başarıya
Ulaşın” yazısında yayımlanmıştır.

840
OKUMA PARÇASI
KEKULE’NİN RÜYASINDA
BENZEN HALKASINI
KEŞFETMESİ BİR ANDA
ULAŞILAN BİR BAŞARIDIR
• İlmî çalışmalarda başarıya ulaşmada iki
yol vardır:
• Birincisi; düşünmek, ezberlemek, fikri
çalıştırmaktır. Bu; zamanla olanıdır.
841
• İkincisi; sezgi adını verdiğimiz bir anda
ulaşılan başarıdır. Bu da iki kısımdır: Birisi
kesbî ilhamla olanı, diğeri o branşta
çalışmadan ilhamla olanıdır.
• Kesbî ilhamla olanı; çalışmakla, tecrübeyle
ama çalışmanın sonucunda değil de farklı
bir zamanda elde edilenidir. Rüyada
Kekule’nin benzen halkasını keşfetmesi,
Bohr’un atom modelini bulması buna
örnektir.
842
• Bir anda ulaşılan başarının ikincisi, o
branşta çalışmadan gelen ilhamdır.
Herkes potansiyel olarak buna açık var
edilmiştir. Bu yolda; peygamberler,
doğruluktan şaşmayan akıl sahipleri ve
temiz duygu, temiz düşünce taşıyan kalp
sahipleri vardır. Bu başarı; mevhibeiilahiye
olarak verilir.

843
OKUMA PARÇASI
PETROL
• Petrolün içeriği büyük ölçüde alkandır.
• Petrolün günümüzde önemi büyüktür.
İnsanlığa faydası çok büyük olan ve siyah
altın olarak da adlandırılan petrol, zaman
zaman insanoğluna korkulu rüyalar
yaşatmıştır. Dileğimiz onun,
sorumluluğunu bilen, hırsını yenen ve
insanlığı ön planda tutan kimselerin elinde
olmasıdır.
844
OKUMA PARÇASI
PETROLÜN OLUŞUMUNDA İKİ
KURAM
• Geçmiş jeolojik çağlarda deniz olan
yerlerdeki bitkilerden ve hayvanlardan
oluşur. Bu petrol, günümüzde karalardan
çıkarılan petroldür.
• Geçmiş jeolojik çağlarda da günümüzde
de deniz olan yerlerdeki canlılardan oluşan
petrol ise denizden çıkarılan petroldür.
845
OKUMA PARÇASI
PETROL RAFİNERİLERİNİN
BULUNDUĞU YERLER
• BATMAN
• KIRIKKALE
• İZMİR ALİAĞA
• İZMİT

846
OKUMA PARÇASI
PETROLÜN GELMESİNDE ÜÇ
YOL
• PETROL BORU HATTIYLA
• GEMİLERLE
• DEMİR YOLU İLE

847
OKUMA PARÇASI
GEMİLERLE ALINAN PETROL
VE DOĞAL GAZ
• Petrol genelde doymuş hidrokarbondur.
• Petrol gemilerle İskenderun, İzmir ve
İzmit’e gelir. Brezilya, Venezuela vb. petrol
çıkan her ülkeden alınabilir.
• Boru hattı ile gelen doğal gaz mevcudun
% 95’idir. Doğal gazın % 5’i ise gemilerle
Cezayir, Tunus vb. ülkelerden spot
piyasadan boş gemi varsa alınır.
848
OKUMA PARÇASI
METAN GAZI PATLAMASI
• İstanbul’da 28 Nisan 1993 tarihinde
Ümraniye Hekimbaşı çöplüğünde
meydana gelen metan gazı patlaması
neticesinde çöp yığınları çığ gibi kayarak
yakınındaki evlerin üstünü kaplamıştır.
Yangın meydana gelmiştir. 39 kişi
ölmüştür.

849
OKUMA PARÇASI
METAN GAZI HANGİ
GAZLARDA BULUNUR?
• Aşağıdaki gaz karışımlarının hepsi
doğaldır ve % 90 ila % 99 arasında metan
gazı içerirler:
• Doğal gaz
• Çöplük gazı
• Bataklık gazı
• Biyogaz
850
OKUMA PARÇASI
BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ
• Deniz dibinde biriken fosiller ve çeşitli
atıklardan zamanla çıkan metan gazı,
deniz suyunun kimyasal karışımını
etkileyerek deniz suyunun yoğunluğunu
düşürmektedir. Yoğunluğu sıfıra
yaklaşan suda gemi, yüzebilme
özelliğini yitirmektedir. Bunun
sonucunda da gemi metan gazının
bulunduğu ve metan kuyusu adı verilen
bölgeye doğru çekilmektedir. 851
• Kuyuya girer girmez de batmaktadır.
• Bermuda Şeytan Üçgeni gibi gaz
akımlarının şiddetli olduğu bölgelerde
seyreden uçaklar da büyük tehlike sınırı
içinde bulunmaktadır; çünkü su yüzeyine
ulaşan metan gazı kabarcıkları atmosfere
karışarak yukarıya doğru şiddetli bir
metan gazı tüneli oluşturmaktadır. Bu
tünele giren uçak da kontrolden çıkarak
denize çakılmaktadır.

852
OKUMA PARÇASI
RAZİ (864–925)
• Petrolün ilk defa damıtılması ve
günümüzdeki adı olan nafta ismiyle
kullanılmaya başlanması Razi’nin
buluşudur.

853
OKUMA PARÇASI
ASFALTİT
• Petrolün katısıdır. Petrol ile kömür arası bir
maddedir. Halk arasında katı petrol olarak
bilinir. Şırnak’ta bulunur. Senelerce kömür
diye satılmıştır.

854
2.BÖLÜM: FONKSİYONEL
GRUPLAR

855
• Organik bileşiklerin yapısında karbon ve
hidrojen dışında halojenler; O, S, N, P gibi
atomlar da bulunabilir. Bu atomların farklı
sayılarda bir araya gelmesiyle birçok
organik bileşik oluşur.
• Organik bileşikler, yapısında bulunan atom
ya da atom gruplarına göre sınıflandırılır.
• Günlük hayatta duyduğunuz alkol, yağ,
protein, karbonhidratlar gibi birçok madde
organik bileşiklerin sınıflarıdır. Bu bölümde
organik bileşiklerin sınıfları hakkında bilgi
verilecektir.
856
Fonksiyonel Grupların
Sınıflandırılması

857
858
Radikal Gruplara Fonksiyonel
Grupların Bağlanması

859
860
861
862
863
864
Bazı Organik Bileşiklerin Sınıfları ve Formülleri

865
866
867
868
FONKSİYONEL GRUPLAR

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

869
D 2018-AYT (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 2.BÖLÜM)

870
A 2013-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 2.BÖLÜM)

871
872
C 2012 LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 2.BÖLÜM)

873
ORGANİK KİMYANIN
SINIFLANDIRILMASI
• Organik bileşikler hidrokarbonlar ve
fonksiyonel gruplar olarak iki kısımda
incelenir.
• 1) HİDROKARBONLAR
• 2) FONKSİYONEL GRUPLAR

874
ALKOLLERDE FONKSİYONEL
GRUP
• – OH grubu fonksiyonel gruptur.
• C atomunda bir tane OH grubu olmalıdır.
Bir karbon atomuna birden fazla OH grubu
bağlı olan maddeler kararsızdır. Bunlara
alkol denmez.

875
ALKOLLERİN FONKSİYONEL
GRUP SAYISINA GÖRE
SINIFLANDIRILMASI
a) Mono alkoller: Yapısında 1 tane – OH
grubu içeren alkollerdir.
b) Poli alkoller: Farklı karbonlarda 1’den
fazla – OH grubu içeren alkollerdir. 2 tane
– OH grubu içeren alkollere diol denir. 3
tane – OH grubu içeren alkoller ise triol
olarak adlandırılır.
876
ETERLERDE FONKSİYONEL
GRUP
• Suyun hidrojenlerinin ikisinin de yerine
alkil gruplarının gelmesiyle eterler oluşur.
Fonksiyonel gruba bağlı alkile göre eterler
ikiye ayrılır.
1. BASİT ETERLER (SİMETRİK
ETERLER): Alkil grupları aynıdır.
2. KARIŞIK ETERLER (ASİMETRİK
ETERLER): Alkil grupları farklıdır.

877
ALDEHİTLERİN VE
KETONLARIN FONKSİYONEL
GRUBU
• Aldehitlerin fonksiyonel grubu formildir.
• Formil grubu, karbonil grubu da içerir.
• Karbonil grubuna bir tane hidrojen atomu
bağlanmışsa formil grubu olur.
• Aldehit ve ketonlar yapılarında karbonil
grubu bulunduran bileşiklerdir.
• Ketonların fonksiyonel grubu karbonildir.
878
KARBOKSİLİK ASİTLERDE
FONKSİYONEL GRUP
• Yapılarındaki fonksiyonel grup; karboksil
grubudur (–COOH).
• R – COOH yapısındadırlar (R yerine
hidrojen atomu da gelebilir).
• Genel formülleri CnH2nO2’dir.
• Karboksilli asitler; yapılarındaki
fonksiyonel grup sayısına göre, mono
karboksilli asitler ve poli karboksilli asitler
olarak sınıflandırılabilir.
879
ESTERLERİN FONKSİYONEL
GRUBU
• Karboksilli asidin karboksilindeki H’in
yerine alkil grubu gelmesiyle oluşurlar.
• Esterlerin fonksiyonel grubu: (–COOR)

880
FONKSİYONEL GRUP İÇEREN
BİLEŞİKLERİN
ADLANDIRILMASINDA DİKKAT
EDİLECEK NOKTALAR

881
GENEL BİLGİ
• Tüm organik bileşiklerde adlandırma, C
sayısına ve alkan adına göre yapılır.

882
ADLANDIRMADA
KARIŞTIRILAN NOKTALAR
• 1) Ana zincire bağlı –R, –OR, –NO2 ve –X
içeren bileşiklerin adlandırılmasında
doğrudan alfabetik sıralamaya bakılır; grup
önceliğine bakılmaz; örneğin, alkil ile klor
arasında öncelik sırası yoktur, alfabetik
sıraya bakılır. Bu dördünden başka diğer
fonksiyonel grupları içeren bileşiklerin
adlandırılmasında ise; grupların öncelik
sırasına bakılır, bu nedenle grupların
öncelik sırasını ezberlemek gerekir.
883
• 2) Adlandırmanın en uzun zincirdeki en
küçük numara ile başlaması gerekir,
“numaraların toplamı küçük olmalı” diye bir
kural yoktur.
• 3) Aynı C zincir sayısı birden fazla olabilir;
örneğin, üç tane 7 C’lu zincir olduğunu
varsayalım; hem doğru zincir seçilmeli
hem doğru taraftan numaralamaya
başlanmalı hem de 7 C’lu zincirlerden en
fazla dallanmanın olduğu 7 C’lu zincir
seçilmelidir.

884
• 4) Adlandırılacak molekül farklı yazımlarla
karşımıza çıkabilir. Yazılmayan atom C,
eksik bağlar da H demektir.
• 5) Adlandırmanın C sayısına ve alkanın
adına göre olması meselesi tüm bileşikler
için geçerli olan bir kuraldır.
• 6) Türkçe alfabe ve Türkçe okuma esastır;
örneğin Cl atomunun ilk harfi c harfi değil,
k harfi kabul edilir.

885
FONKSİYONEL GRUP
ÖNCELİĞİ
• -COOH > -SO3H > -CN > -CHO > -C=O >
-OH > -NH2 > -R (Alken > Alkin > Alkan) >
-O-R > -NO2 > -X
• Öncelik sırasında hangi grup önde
geliyorsa bileşik ona göre okunmalıdır;
örneğin her -OH içeren bileşik alkol
değildir, daha baskın fonksiyonel grup
içerebilir.
886
ORGANİK BİLEŞİKLERİN
İÇERDİĞİ FONKSİYONEL
GRUPLAR
• -COOH Karboksilik asit fonksiyonel grubu
(karboksil)
• -CHO Aldehit fonksiyonel grubu (formil)
• -C=O Keton fonksiyonel grubu (karbonil)
• -OH Alkol fonksiyonel grubu (hidroksi)
• -NH2 Amin fonksiyonel grubu (amino)
• -R (Alken > Alkin > Alkan)
887
• -C6H5 (fenil)
• -O-R Eter fonksiyonel grubu (alkoksi)
• -NO2 (nitro)
• -X (halojeno veya halo)
• =O: Okso

888
ANA ZİNCİRE BAĞLI ATOM VE
GRUPLARIN OKUNUŞU
• -X: Halojen
• -F: Flor (IUPAC’a göre floro denilmesi
gerekir. Türkçe okunuşta “o” harfi
söylenmiyor; aslında sondaki “o” harfini
atmaya gerek yoktur.
• -Cl: Klor (Kloro)
• -Br: Brom (Bromo)

889
• -I: İyot (İyodo)
• -NO2: Nitro
• -NH2: Amino
• =O: Okso
• -OH: Hidroksi (Oksi)
• -COOH: Karboksi
• -C6H5: Fenil
• -OR: Alkoksi

890
FONKSİYONEL GRUP İÇEREN
ORGANİK BİLEŞİKLERİN
ADLANDIRILMASI

891
ALKOLLERİN
ADLANDIRILMALARI
• Aynı sayıda C taşıyan alkanların adının
sonuna –ol eki getirilir ya da alkilin sonuna
"alkol" sözcüğü getirilir.
• CH3OH Metanol ya da metil alkol
• C2H5OH Etanol (Etil alkol)
• C3H7OH Propanol (Propil alkol)
• C4H9OH Bütanol (Bütil alkol)
• C5H11OH Pentanol (Pentil alkol)
892
• IUPAC sistemine göre –OH grubu içeren
en uzun karbon zinciri seçilir ve zincir –OH
grubunun yakın olduğu uçtan başlayarak
numaralandırılır.

893
ETERLERİN
ADLANDIRILMALARI
• ÖZEL ADLANDIRMA: Alkil grupları
okunduktan sonra eter kelimesi getirilir
(“Dialkil eter” veya “alkil alkil eter”).
• SİSTEMATİK ADLANDIRMA: “Alkoksi
alkan” kalıbına göre adlandırılır.

894
ALDEHİTLERİN
ADLANDIRILMALARI
• SİSTEMATİK ADLANDIRMA: Aynı C sayılı
alkanların sistematik adının sonuna –al eki
getirilerek adlandırılırlar.
• ÖZEL ADLANDIRMA: Kendilerinden
türeyen aynı C sayılı organik asitlerin özel
adının veya IUPAC adının sonundaki ik
asit sözcüğü yerine aldehit kelimesi
getirilerek adlandırılır.
895
KETONLARIN
ADLANDIRILMALARI
• SİSTEMATİK ADLANDIRMA: Aynı sayıda
karbon taşıyan alkanların sistematik adının
sonuna –on eki getirilir.
• ÖZEL ADLANDIRMA: Alkil grupları
okunduktan sonra sonuna keton kelimesi
getirilir (“Dialkil keton” veya “alkil alkil
keton”).

896
KETONLARIN
ADLANDIRILMASINDA FARKLI
HUSUSLAR
• CH3COCH2CH2CH3 bileşiğinin adı
kitaplarda 2-pentanon olarak geçmektedir.
IUPAC adını pentan-2-on olarak
değiştirmiştir.
• CH3COCH2CH3 bileşiği bütanon olarak
geçmektedir; IUPAC adını (bütan-2-on)
olarak değiştirmiştir.
897
KARBOKSİLLİ ASİTLERİN
ADLANDIRILMALARI
SİSTEMATİK ADLANDIRMA (IUPAC
SİSTEMİNE GÖRE ADLANDIRMA)
• Aynı sayıda karbon taşıyan alkanların
adının sonuna "– oik asit" eki getirilir.
• –COOH grubundaki karbon her zaman
birinci karbon olarak alınır. Karbon
zincirine herhangi bir grup bağlanmışsa
karbonlar numaralanarak bağlı gruplar
belirtilir, son olarak da asidin IUPAC ismi
söylenir.
898
ÖZEL ADLANDIRMA
• Bu adlandırmada her bir asidin özel ismi
vardır, bu isimler ezberlenmelidir.
• Karbon zincirine herhangi bir grup
bağlanmışsa –COOH grubundan sonraki
karbonlara sırasıyla alfa, beta, gama
karbonları denir. Bağlı gruplar hangi
karbonda ise alfa, beta, gama şeklinde
belirtilerek okunur; son olarak da asidin
özel ismi söylenir.
899
PİYASA ADI
• Bazı asitlerin özel adları vardır.

900
ESTERLERİN
ADLANDIRILMALARI
• 1) Asit adı, alkolden gelen alkil adı ve
“esteri” son sözcüğü okunarak
adlandırılırlar (Asetik asidin metil esteri).
Bu tür adlandırmaya tanımlama da
denebilir.
• 2) Alkolden gelen alkil kökünden sonra
türediği asidin özel adının kökü okunur,
son olarak da –at eki eklenir (Metil asetat).
901
• 3) Alkolden gelen alkil kökünden sonra
türediği asidin IUPAC adının kökü okunur,
son olarak da –at eki eklenir (Metil
etanoat).

902
3.BÖLÜM: ALKOLLER

903
GİRİŞ
• Alkanlardan bir hidrojen çıkarılıp – OH
grubu getirilmesiyle elde edilirler ya da
suyun hidrojenlerinden birinin yerine alkil
grupları getirilerek alkoller oluşturulur.
• R – OH ile gösterilirler.
• C atomunda bir tane – OH grubu olmalıdır.
Bir karbon atomuna birden fazla – OH
grubu bağlı olan maddeler kararsızdır.
Bunlara alkol denilmez.
904
• Alkoller günlük hayatta pek çok kullanım
alanına sahip organik bileşiklerdir.
• Parfüm sanayisinde çözücü, araçlarda
antifiriz (etilen glikol), tıpta antibakteriyel
(izopropil alkol) olarak kullanılmaktadır.
• Alkol sınıfı bileşiklerin en küçük üyesi olan
metanol çok zehirli bir maddedir ve az
miktarının bile içilmesi körlüğe hatta ölüme
sebep olabilmektedir.
• Alkollerin en yaygın kullanım alanına sahip
üyesi etanoldür.
905
• Etanol birçok meyvenin yapısında bulunan
şekerin fermantasyonundan elde
edilmektedir.
• Bitkisel alkol olarak bilinen etanol,
biyoyakıt üretiminde de kullanılmaktadır.
• Bağımlılık yapan madde kullanımı
günümüzde birçok bireysel ve toplumsal
soruna neden olmaktadır. Genellikle
arkadaş çevresinin etkisiyle ve merak
duygusuyla başlayan bağımlılık öyküleri,
kötü bir sonla noktalanmaktadır.
906
• Bu tür ortamlardan uzak durmak, bu yönde
eğilimi olan arkadaşlarınızı uyarmak insani
bir görevdir.
• Bu bölümde alkollerin sınıflandırılmasını,
adlandırılmasını, genel özelliklerini ve
kullanım alanlarını öğreneceksiniz.

907
ALKOLLERDE FONKSİYONEL
GRUP
• – OH grubu fonksiyonel gruptur.
• C atomunda bir tane – OH grubu olmalıdır.
Bir karbon atomuna birden fazla – OH
grubu bağlı olan maddeler kararsızdır.
Bunlara alkol denilmez.

908
ETERLERDE FONKSİYONEL
GRUP
• Suyun hidrojenlerinin ikisinin de yerine
alkil gruplarının gelmesiyle eterler oluşur.

909
ALKOLLERİN ORAN
FORMÜLÜ
• Alkollerin genel formülü (oran formülü);
CnH2n+2O’dur.

910
ETERLERİN ORAN FORMÜLÜ
• Eterlerin genel formülü (oran formülü);
CnH2n+2O’dur.

911
ALKOL İLE ETER, YAPISAL
İZOMERİNİN DÖRT ÇEŞİDİNDEN
BİRİ OLAN FONKSİYONEL GRUP
İZOMERLİĞİ GÖSTERİRLER
• Aynı sayıda karbon içeren alkol ve eter
birbirinin izomeridir. En küçük eter iki
karbonlu olduğundan metil alkolün izomeri
olan bir eter yoktur.
• Birbirinin izomeri olanlarda oran formülü
aynı olur.
912
Alkollerin Genel Özellikleri ve
Sınıflandırılması

913
914
• Alkollerin yapısında birden fazla hidroksil grubu
bulunabilir. Yapısında bir tane –OH grubu
bulunan alkollere monoalkol, birden fazla –OH
grubu bulunan alkollere ise polialkol denir.
• Alkollerin sınıflandırılması aşağıda gösterilmiştir.
915
916
ALKOLLERİN
SINIFLANDIRILMASI
• 1) – OH GRUBUNUN SAYISINA GÖRE
a) Mono alkoller: Yapısında 1 tane – OH
grubu içeren alkollerdir.
b) Poli alkoller: Farklı karbonlarda 1’den
fazla – OH grubu içeren alkollerdir. 2 tane
– OH grubu içeren alkollere diol denir. 3
tane – OH grubu içeren alkoller ise triol
olarak adlandırılır.

917
• 2) – OH GRUBUNUN BAĞLI OLDUĞU
YERE GÖRE
a) Primer alkol (Birincil alkol): – OH
grubunun bağlı bulunduğu karbon
atomunda en az 2 tane – H atomu (1 tane
alkil grubu) olan alkollerdir.
b) Sekonder alkol (İkincil alkol): – OH
grubunun bağlı olduğu karbon atomunda 1
tane – H atomu (2 tane alkil grubu) olan
alkollerdir.

918
• c) Tersiyer alkol (Üçüncül alkol): – OH
grubunun bağlı olduğu karbon atomunda
hiç – H olmayan veya – OH grubunun
bağlı olduğu karbon atomunun üç tane
alkil grubuyla bağ yaptığı alkollerdir.
Tersiyer alkoller en az dört karbonludur.

919
920
921
922
923
ALKOLLERİN
SINIFLANDIRILMASI

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

924
C 2021-AYT 12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

925
Alkollerin Adlandırılması

926
MOLEKÜL FORMÜLÜ
VERİLEN ALKOLLERİN
ADLANDIRILMASI
• Aynı sayıda C taşıyan alkanların adının
sonuna –ol eki getirilir ya da alkilin sonuna
"alkol" sözcüğü getirilir.
• CH3OH Metanol ya da metil alkol
• C2H5OH Etanol (Etil alkol)
• C3H7OH Propanol (Propil alkol)

927
• C4H9OH Bütanol (Bütil alkol)
• C5H11OH Pentanol (Pentil alkol)
• IUPAC sistemine göre – OH grubu içeren
en uzun karbon zinciri seçilir, zincir – OH
grubunun yakın olduğu uçtan başlayarak
numaralandırılır.

928
AÇIK FORMÜLÜ VERİLEN
ALKOLÜN ADLANDIRILMASI
• Alkollerin adlandırılması IUPAC ve özel
olmak üzere 2 farklı şekilde olur.
• Tüm organik bileşiklerde adlandırma, C
sayısına ve alkan adına göre yapılır.
• Alkollerin yapısında –R grubu olduğundan
doğru adlandırma için alkil köklerinin
yazılışının ve isimlerinin bilinmesi gerekir.

929
IUPAC
Uluslararası Temel ve Uygulamalı
Kimya Birliği
The International Union of Pure and
Applied Chemistry

930
İLK 10 ALKANIN KAPALI
FORMÜLÜ
• n=1 CH4 (Metan)
• n=2 C2H6 (Etan)
• n=3 C3H8 (Propan)
• n=4 C4H10 (Bütan)
• n=5 C5H12 (Pentan)
• n=6 C6H14 (Hekzan)
• n=7 C7H16 (Heptan)
931
• n = 8 C8H18 (Oktan)
• n = 9 C9H20 (Nonan)
• n = 10 C10H22 (Dekan)

932
ALKİL
• Alkanlardan bir hidrojen çıktıktan sonra
kalan gruba alkil denir. –R harfiyle
gösterilir.
• Alkillerin genel formülü –CnH2n+1’dir.
• Alkanlardan –an eki kaldırılarak yerine –il
eki getirilir.

933
ALKİLLERİN KAPALI
YAZIMININ FORMÜL VE
ADLARI
• n=1 –CH3 (Metil)
• n=2 –C2H5 (Etil)
• n=3 –C3H7 (Propil)
• n=4 –C4H9 (Bütil)
• n=5 –C5H11 (Pentil)
• n=6 –C6H13 (Hekzil)
934
• n = 7 –C7H15 (Heptil)
• n = 8 –C8H17 (Oktil)
• n = 9 –C9H19 (Nonil)
• n = 10 –C10H21 (Dekil)

935
936
SİSTEMETİK ADLANDIRMA ÖRNEKLERİ

937
ÖZEL (YAYGIN) ADLANDIRMA
ÖRNEKLERİ

938
ALKOLLERİN
ADLANDIRILMASI

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

939
A 2017-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 3.BÖLÜM)

940
Alkollerin Fiziksel Özellikleri

941
• Alkollerin yapısında hidroksil (–OH) grubu
bulunur. Hidroksil grubu hidrofil özellik
gösterdiğinden alkoller polar moleküllerdir.
Alkoller polar moleküller olduğundan kısmi
artı (δ+) ve kısmi eksi (δ-) kutuplar içerir.

942
943
• Yoğun fazda alkol molekülleri arasında
bulunan hidrojen bağları polar moleküllerin
hepsinde bulunan dipol-dipol
etkileşimlerinden ve apolar moleküller
arasındaki London kuvvetlerinden daha
güçlüdür. Moleküller arasında bulunan
etkileşimlerin kuvveti arttıkça bileşiklerin
kaynama noktaları yükselir. Aşağıda
verilen tabloda bileşiklerin kaynama
noktaları incelendiğinde metanolün
kaynama noktasının en yüksek olduğu
görülür (Tablo).
944
• Bunun nedeni metil alkol molekülleri
arasında hidrojen bağlarının, metil klorür
molekülleri arasında dipol-dipol
etkileşimlerinin, metan molekülleri
arasında ise London kuvvetlerinin etkin
olmasıdır.

945
• Alkol molekülleri arasında hidrojen bağı
bulunduğundan alkollerin kaynama
noktaları aynı karbon sayılı
hidrokarbonlardan daha yüksektir.

946
947
948
949
ALKOLLERİN GENEL
ÖZELLİKLERİ
• 1) Alkollerde moleküller arasında hidrojen
bağları vardır. Bundan dolayı hidrojen bağı
taşımayan izomerlerine (eterler) göre daha
yüksek sıcaklıkta kaynarlar. Karbon sayısı
arttıkça alkollerin kaynama noktası
yükselir. Dallanma arttıkça kaynama
noktası düşer. Alkoller suda
iyonlaşmadıklarından elektrolit değildirler
ve baz özelliği de göstermezler.
950
• 2) Homolog sıra oluştururlar.
• 3) 10 karbonluya kadar olan alkoller sıvı,
10’dan fazla karbon taşıyan alkoller katı
hâlde bulunurlar.
• 4) Alkoller Mg, Zn, Ca gibi metallerle
tepkime vermezler. Na, K gibi aktif
metallerle H2 gazı açığa çıkarırlar. Açığa
çıkan H2’in mol sayısı alkolün içerdiği –OH
grubu sayısına göre değişir. Tepkime
sonunda oluşan diğer ürün alkolat veya
alkoksit olarak adlandırılır.
951
• 5) 2 mol mono alkolden 1 mol su
çekilmesiyle eter oluşur.
• 6) 1 mol mono alkolden 1 mol su
çekilmesiyle alken oluşur.
• 7) Primer alkoller 1 derece yükseltgenerek
aldehitleri oluştururken 2 derece
yükseltgendiklerinde ise karboksilli asitleri
oluştururlar. Sekonder alkoller yalnız 1
derece yükseltgenebilirler ve
yükseltgendiklerinde ketonları oluştururlar.
Tersiyer alkoller ise yükseltgenmezler
(alkollerin oksitlenmesi).
952
• 8) Organik asitlerle tepkime verirler.
• 9) Mono alkoller aynı sayıda karbon içeren
eterlerle izomerdirler.
• 10) Yanma ürünleri CO2 ve H2O’dur.
• 11) Alkoller asidik ortamda baz, bazik
ortamda asidik gibi davranan bileşiklerdir.

953
ALKOLLERİN ÖZELLİKLERİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

954
C 2017-LYS2/KİMYA

955
D 2010-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 3.BÖLÜM)

956
Önemli Alkoller

957
Metanol

958
Etanol (Etil Alkol)

959
• Etanol, endüstri için de önemli bir
kimyasaldır. Endüstriyel amaçlı kullanılan
etanolün büyük bir kısmı eten bileşiğinin
asidik ortamda su ile tepkimesinden elde
edilir.

• Etanol; tahıl, darı ve şeker kamışı gibi


bitkilerin fermantasyonuyla üretilebildiği
için aynı zamanda yenilenebilir bir enerji
kaynağıdır.
960
• Etanol elde edildikten sonra benzinle
çeşitli oranlarda karıştırılarak kullanılabilir.
Ancak etanol, benzine göre daha düşük
enerjiye sahiptir.
• Etanol, sağlık alanında lokal antiseptik
olarak kullanılmaktadır. Etanol cilt
üzerindeki bakterileri %90’a kadar
azaltabildiği için cildin bakterilerden
arındırılmasında kullanılır. İyi bir çözücü
olan etanol ilaç yapımında, parfüm ve
kolonya üretiminde kullanılmaktadır.
961
ALKOLLERLE İLGİLİ
PROBLEM

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

962
A 2012-LYS2/12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

963
OKUMA PARÇASI

ALKOLLER BÖLÜMÜ İLE


İLGİLİ KİMYA PROGRAMINDA
YER ALMAYAN İLAVE
BİLGİLER

964
İÇKİLERDEKİ ETANOL (ETİL
ALKOL) YÜZDELERİ
Bira %6
Şarap % 16
Rakı % 40 – % 50
Votka % 65 – % 70
Viski % 65 – % 70

965
ETANOL YÜZDESİ YÜKSEK
OLAN İÇECEKLER
Kımız: Dişi at (kısrak) %2
sütünün fermantasyonu ile
elde edilir.
Boza: Mısırın (darı) % 0,3 (Mevzuat limiti
fermantasyonu ile elde en çok % 2’dir.)
edilir.
Kefir: İnek, koyun veya keçi % 0,5
sütünün fermantasyonu ile
elde edilir.
966
MEYVE SULARINDA ETİL
ALKOL YOKTUR
• % 100 doğal meyve sularında etil alkol
yoktur. Meyve suyu nadiren de olsa
bozunabilir. Meyve suyu bozununca, 1 mol
maltozun (meyve şekeri veya malt şekeri)
hidrolizi sonucu 2 mol galaktoz oluşur.
C12H22O11 + H2O → C6H12O6 + C6H12O6
Meyve şekeri Galaktoz Galaktoz
(Malt şekeri)

967
• Galaktozun fermantasyonuyla da etil alkol
meydana gelir ve CO2 gazı açığa çıkar.
C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2
• Bozunan kâğıt ambalajlı meyve sularında
açığa çıkan CO2 gazından dolayı kâğıt
ambalajın şişmesi, etil alkolün oluştuğunun
göstergesidir.

968
• Doğala özdeş meyve aroması içeren
meyve sularında etil alkol vardır. Bu etil
alkol çözücü amaçlı ilave edilen etil
alkoldür. Bu tür meyve sularının tadı ve
kokusu doğal değildir. Hoş olmayan
kokusu vardır. Boğazı yakar, genizde gıcık
yapar.

969
MEŞRUBATLAR-İÇECEKLER
VE ETİL ALKOL
• Meşrubatlardaki alkol; doğala özdeş
meyve aromasından kaynaklanmaktadır.
• Gazozlarda tat ve koku verici esanslar
kullanılmaktadır. Bu esanslar suda
çözünmez, etil alkolde çözünür. Etil
alkolden başka çözücüler de kullanılabilir,
ancak maliyet artar. Meşrubatlarda
genelde bu nedenle etil alkol vardır.
970
• Gazozlardaki alkol oranı % 0,05 ile % 0,15
arasındadır. Sarı içeceklerde ve kolalarda
ise en fazla % 0,01 alkol vardır.
• Meşrubatlardaki etil alkol, ilave edilmiş etil
alkoldür.
• Boza, kefir, kımız gibi içeceklerdeki etil
alkol ise fermantasyon sonucu ortamda
oluşan etil alkoldür.
• Zamanı geçmiş koruk ekşisinde de
fermantasyon ile ortamda etil alkol oluşur.
971
• İlave edilmiş etil alkol içeren gazoz, sarı
içecek ve kola gibi meşrubatlar ne kadar
içilirse içilsin zaten sarhoşluk vermez.
• Oluşmuş etil alkol içeren boza, kefir, kımız
ve koruk gibi içecekler ise belli bir
dereceye kadar içilirse yine sarhoşluk
vermez.
• Bundan dolayı gazoz, sarı içecek ve kola
gibi meşrubat veya boza, kefir, kımız ve
koruk gibi içecek içmek içkiden ayrı
tutulmuştur.
972
• Şarap hangi maddeden yapılıyorsa, o
maddeden elde edilen içkiye içki
denilmiştir.
• Diğer maddelerden yapılan içecekler
(boza, kefir, kımız veya koruk) ise
sarhoşluk verdiği zaman ve sarhoşluk
verecek kadarı sakıncalı sayılmıştır.
Dolayısıyla kimilerine göre o türlü
içeceklerin birkaç bardağı mahzurlu
olmayabilir; bunun belli bir dayanağının
olduğu da söylenilebilir.
973
• Eğer Osmanlı’da bazıları, denildiği gibi bu
işi yapmışlarsa ihtimal böyle bir içecek
(boza, kefir, kımız veya koruk) içmeleri söz
konusudur.
• II.Selim, Sarı Selim, Kanuni’nin Oğlu,
Hürrem’in Oğlu, Yıldırım için de bu
böyledir.
• Bir menkıbede şöyle anlatılır: Yıldırım Han
Bursa’daki camiyi yaptırırken Emir Sultan
Hazretleri diyor ki: “Caminin bir eksiği var.
4 köşesinde 4 tane de meyhane lazımdı.”
974
• Yıldırım Han’ın bu cümleyi garipsemesi
üzerine, ondan sonra da Emir Sultan
Hazretleri “Senin yaptığın binanın dört
köşesinde dört meyhane olmuş ne
mahzuru var ki; sen asıl Beytullah olan
kendi mahiyetini, kendi kalbini
kirletiyorsun.” demiştir.
• Yıldırım Han ile Emir Sultan arasında olan
bu muhaverenin bir benzeri de farklı
zamanlarda yaşamış olsalar da İbni Sina
ile İmam Gazali arasında nakledilir.
975
• İmam Gazali, İbni Sina’ya “Fazlası zararlı
olanın azı da mahzurludur. Alkolü tedavide
kullanma işini nereden çıkardın.” der.

976
BAZI MEYVELERDE ETİL
ALKOL VAR MIDIR?
• Yediğimiz doğal hiçbir besin maddesinde
etil alkol yoktur. Bu konu; halk arasında
yanlış bilinen bir mevzudur.
• Alkoller, bir konu başlığıdır. Başka bir
ifadeyle, alkol denince yüzlerce alkol
anlaşılır.
• İçkilerde bulunan alkol, etil alkol (etanol)
adıyla bilinen alkoldür.

977
• Etil alkol ise yüzlerce alkolden sadece
birisidir.
• İnsanları şaşırtan husus; meyvelerde etil
alkolden başka bazı faydalı alkollerin
bulunmasıdır.
• Örneğin; karbonhidratlar, polihidroksi
alkoldür.
• Bazı alkoller de faydalı olmamalarının yanı
sıra çok zararlıdırlar. Örneğin; metil alkol,
sarhoşluk vermez ama gözleri kör eder,
insanı öldürür.
978
ŞARAP ELDE EDİLMESİ
Üzümün posası ayrıldıktan sonra kalan
suyuna şıra denir. Şıra fıçılara aktarılır.
Fıçının tıpası O2 gazının girmemesi
gerektiğinden kapalı olmalıdır. O2 gazı
girerse sirke olur. Karbon dioksit gazının
çıkması için tıpa sıkı kapatılmamalıdır. 3–
5 ay sonra şarap elde edilir.
C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2

979
FERMANTASYON
(MAYALANMAK)
(EKŞİMEK)
(TAHAMMÜR ETMEK)
• Glikozdan etil alkolün oluşması
fermantasyon reaksiyonudur.
C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2

980
HANGİ ÜLKEDE HANGİ İÇKİ
EN ZARARLI OLMUŞTUR?
• Votka Rusya’da
• Bira Almanya’da
• Şarap İngiltere’de
• Rakı Türkiye’de
en zararlı olmuştur.

981
SAHTE İÇKİ
• İçkilerde yalnız etil alkol vardır.
• Metil alkol etil alkolden daha ucuzdur.
Metil alkollü içkiler sahte içkidir.
• Metil alkol gözü kör eder, insanı öldürür.
• 2004 yılının Yeşilay haftasında sahte içki
imal ederek piyasaya süren içkili restoran
sahibi iki kişi sahte içkiden ölmüştür.

982
• 2005 yılının Yeşilay haftasında ülke
genelinde 5 milyon rakı toplanmıştır
(Yeşilay haftası 1–7 Mart tarihleri
arasındadır).

983
EKMEKTE ETİL ALKOL
YOKTUR
• Hazır mayalarda % 1,5 etil alkol vardır.
• Ekmek pişerken etil alkol uçar.
• Ekşi mayalarda etil alkol yoktur.
• Ekşi mayayla yapılan ekmekler daha
lezzetlidir. Hazır mayayla yapılan ekmeğin
tadı yarı yarıya azalır.
984
• 1 gün beklemiş hamur ekşi mayadır ve
doğaldır.
• Hazır maya yaş ve kuru olmak üzere ikiye
ayrılır. Kuru maya bira mayasıdır, yaş
maya ise pak maya adıyla yaygın olan
mayadır.
• Hazır mayayla yapılan ekmekte etil alkol
yoktur. Etil alkol, ekmek pişerken
buharlaşır. Etil alkolün kaynama noktası
76 °C’tır; bu nedenle 76 °C’tan sonraki
sıcaklıklarda, etil alkolün zerresi kalmaz.
985
FERMANTASYONA
UĞRAMAYAN TEK ŞEKER:
LAKTOZ
• Sütün fermente olması için kefir bitkisi
gereklidir. Süt şekeri (laktoz) özel şartlarda
ve çok zor fermente olur. Bu bize sütün
önemini gösterir.
• Örneğin; sütten yapılan ve etil alkol içeren
kefirin yapımı ile ilgili şu bilgiler bize bu
zorluğu gösterir.
986
KEFİR
• Kefir kuru iken kirli beyaz renkli, kıkırdak
görünüşündedir. Taze hâldeyken ise
parlak beyaz renkli, nohut büyüklüğünde
küremsi tanelerdir.
• Kefir yumrusu içinde birçok
mikroorganizma bulunur.
• Sütün fermente olması için kefir
yumrusuna ihtiyaç vardır. Laktoz dışındaki
fermente olan şekerlerde hiçbir dış etkene
gerek olmaksızın doğal olarak maya
oluşur.
987
DİSAKKARİTLERDEN KEFİR
VE KIMIZ İMALİ
Kefir ve kımız imalinde; sütte bulunan süt
şekeri adı verilen laktoz fermente olarak
etil alkole dönüşür.
C12H22O11 + H2O → C6H12O6 + C6H12O6
Laktoz Glikoz Galaktoz
(Süt şekeri)
C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2

988
DÜNYA SAĞLIK
TEŞKİLATININ ARAŞTIRMASI
• Cinayetlerin % 85’inin
• Şiddet olaylarının % 50’sinin
• Trafik kazalarının % 60’ının
• Eşlerin maruz kaldığı şiddetin % 70’inin
• Akıl hastalıklarının % 40’ının
sebebinin etil alkol olduğu bu araştırma ile
gösterilmiştir.

989
ETİL ALKOLÜN TEDAVİDE
KULLANILMASI
• Dezenfekte edici olarak kullanılır.
• İlaçlardaki etken maddeyi çözmek için
kullanılır.
• Yüzlerce ilaçta yardımcı madde olarak
bulunur.
• İlaçlarda adı; etanol, ethanol, etil alkol
veya alkol olarak geçer. Sadece “alkol”
denildiğinde etil alkol kastedilmiştir.
990
• İlaçlarda bulunan izopropil alkol, dikloro
benzil alkol, setil alkol gibi çözücüler
sarhoşluk veren alkol değildir. Etil alkol
dışındaki alkoller için yalnızca “alkol” ismi
kullanılmaz.
• Alkol en çok; şurup, ağız gargarası, sprey,
buğu, enjektabl preparat, losyon ve
damlalarda bulunur.

991
ETİL ALKOL KOMASINDAN
ÖLÜM
• Alkol koması, alkol yüzdesi % 40 – % 50
olan içkileri bir kerede fazla miktarda
içenlerde görülür.
• Etil alkol doğal olarak en fazla % 16’lık
olur. Bundan fazla yüzdelerde maya bile
ölür, fermantasyon sona erer.

992
• % 16’dan daha fazla etil alkol içeren
içkiler, dıştan doğal veya sentetik etil alkol
ilave edilerek üretilmişlerdir. Etil alkol oranı
% 16’dan fazla olan içkileri içenler alkolik
olmasalar dahi, alkol koması sonucu ani
ölüm riski ile karşı karşıyadırlar.

993
MUTLAK ETİL ALKOL
• Etil alkol su çekici olduğundan % 100’lük
elde edilemez. Ancak % 95,5 saflıkta
olabilir. Buna mutlak etil alkol denir.
• Etil alkolde, havadan nem kaparak kendini
seyreltme eğilimi vardır.
• Mutlak etil alkol, doğal yolla elde edileni ve
yapay yolla elde edileni olmak üzere iki
çeşittir.

994
DOĞAL MUTLAK ETİL
ALKOLÜN ELDE EDİLMESİ
• Doğal mutlak etil alkol elde edilmesinde;
etil alkol % 16’lık olunca maya öldüğünden
dolayı bu yüzdeye gelmeden önce etil
alkol ortamdan destilasyonla çekilir. Kalan
kısımda fermantasyon devam eder. Bu
işlem sürekli tekrar edilir. Böylece % 95,5
etil alkol içeren mutlak etil alkol elde
edilmiş olur.
995
• Doğal mutlak etil alkol şeker pancarı,
üzüm ve polisakkaritlerden elde edilir.

996
ETİL ALKOL ORANI YÜKSEK
İÇKİLERDEKİ DOĞAL ETİL
ALKOL NASIL ELDE EDİLİR?
(SUMA FABRİKASI)
• Etil alkol oranı % 16’nın üzerinde olan
içkiler rakı, votka, viski, cin, kanyak ve
likördür.
• Bu içkilerde bulunan belirli yüzdelerdeki
doğal etil alkol, sumadır.
997
• Rakı imalatında genelde doğal etil alkol
kullanılır. Etil alkol oranı yüksek diğer
içkilerde sentetik etil alkol olabilir. Bu
nedenle suma kelimesi rakıyla
özdeşleşmiştir.
• Rakı üretiminde içine anason konulmamış
ve damıtılarak elde edilen % 40 ila % 50’lik
etil alkole suma adı verilir.
• Suma da mutlak etil alkolün elde
edilmesinde olduğu gibi damıtmayla elde
edilir. Suma, ilk damıtılandır ve etil alkol
yüzdesi daha düşüktür.
998
• Suma kelimesi “gizli riyakârlık” anlamını da
taşır. Bu belki de, düşünülmesi gereken bir
denk geliştir.
• İçkilerdeki etil alkol genelde üzümden elde
edilir. Bildiğimiz etil alkol, bu fabrikalarda,
fermantasyon ve damıtma yoluyla üretildiği
hâlde adına, etil alkol fabrikası
denilmemiştir. Özellikle Anadolu’da suma
fabrikası denilmiştir!..
• Suma fabrikası, rakının esas maddesini
elde etmek için açılır.
999
• Tıpta kullanılan doğal etil alkolün elde
edildiği fabrikaya etil alkol fabrikası denir,
suma fabrikası denilmez.
• Zaten 2005 Baskı TDK Türkçe Sözlük’te
de, suma kelimesinin karşılığında “İlk
damıtılan ve içinde anason bulunmayan
rakı.” denilmektedir. Dolayısıyla “Rakı
fabrikası açıyoruz.” denilmelidir. Halk işin
doğrusunu bilmektedir.

1000
DİSAKKARİTLERDEN MUTLAK
ETİL ALKOL ELDE
EDİLMESİNE AİT REAKSİYON
DENKLEMLERİ
Şeker pancarından etanol elde edilir.
C12H22O11 + H2O → C6H12O6 + C6H12O6
Sukroz veya sakkaroz Glikoz Fruktoz
(Çay şekeri)
C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2

1001
ÜZÜMDEN ETİL ALKOL ELDE
EDİLMESİNE AİT REAKSİYON
DENKLEMİ

C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2


Glikoz

1002
POLİSAKKARİTLERDEN
MUTLAK ETİL ALKOL ELDE
EDİLMESİNE AİT REAKSİYON
DENKLEMLERİ
(C6H10O5)n + nH2O → nC6H12O6
Nişasta Glikoz

C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2

1003
ARPADAN BİRA ELDE
EDİLMESİNE AİT REAKSİYON
DENKLEMLERİ
(C6H10O5)n + nH2O → nC6H12O6
Arpa nişastası Glikoz

C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2

1004
ALKOLLER BÖLÜMÜNDE
SOSYAL ALANDA
KULLANILAN KİMYA KELİME
VE DEYİMLERİ
• Primer: 1. Birinci sırada olan veya önemde
ilk yeri alan. 2. Ana, temel, esas, asıl.
• Sekonder: Sırada veya önemde ikinci
derecede olan.
• Tersiyer: Sırada veya önemde üçüncü.
1005
MONOSAKKARİTLERİN
FERMANTASYONU
(MAYALANMA)
(EKŞİME)
(TAHAMMÜR ETME)
• Glikoz, galaktoz veya fruktozdan etil
alkolün oluşması fermantasyon
reaksiyonudur.
C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2
1006
ARPADAN BİRA ELDE
EDİLMESİNE AİT REAKSİYON
DENKLEMLERİ
(C6H10O5)n + (n-1) H2O → nC6H12O6
Arpa nişastası Glikoz

C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2

1007
ÜZÜMDEN ŞARAP ELDE
EDİLMESİ VE REAKSİYON
DENKLEMİ
Üzümün posası ayrıldıktan sonra kalan
suyuna şıra denir. Şıra fıçılara aktarılır.
Fıçının tıpası O2 gazının girmemesi
gerektiğinden kapalı olmalıdır. O2 gazı
girerse sirke olur. Karbon dioksit gazının
çıkması için tıpa sıkı kapatılmamalıdır. 3–
5 ay sonra şarap elde edilir.
C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2
1008
EKMEKTE ETİL ALKOL
YOKTUR
• Ekmek polisakkarittir.
• Maya da polisakkarittir.
• Hazır yaş mayalarda (pak maya) % 1,5 etil
alkol vardır. Ekşi mayalarda etil alkol
yoktur.
• Ekşi mayayla yapılan ekmekler bu nedenle
daha lezzetlidir. Hazır mayayla yapılan
ekmeğin tadı yarı yarıya azalır.

1009
• 1 gün beklemiş hamur ekşi mayadır ve
doğaldır.
• Hazır maya yaş ve kuru olmak üzere ikiye
ayrılır. Kuru maya bira mayasıdır, yaş
maya ise pak maya adıyla yaygın olan
mayadır.
• Hazır mayayla yapılan ekmekte etil alkol
yoktur. Etil alkol, ekmek pişerken
buharlaşır. Etil alkolün kaynama noktası
76 °C’tır; bu nedenle 76 °C’tan sonraki
sıcaklıklarda, etil alkolün zerresi kalmaz.
1010
FERMANTASYONA
UĞRAMAYAN TEK ŞEKER:
LAKTOZ
• Sütün fermente olması için kefir bitkisi
gereklidir. Süt şekeri (laktoz) özel
şartlarda ve çok zor fermente olur. Bu bize
sütün önemini gösterir.
• Örneğin; sütten yapılan ve etil alkol içeren
kefirin yapımı ile ilgili şu bilgiler bize bu
zorluğu gösterir.

1011
• Kefir kuru iken kirli beyaz renkli, kıkırdak
görünüşündedir. Taze hâldeyken ise
parlak beyaz renkli, nohut büyüklüğünde
küremsi tanelerdir.
• Kefir yumrusu içinde birçok
mikroorganizma bulunur.
• Sütün fermente olması için kefir
yumrusuna ihtiyaç vardır. Laktoz dışındaki
fermente olan şekerlerde hiçbir dış etkene
gerek olmaksızın doğal olarak maya
oluşur.
1012
DİSAKKARİTLERDEN KEFİR
VE KIMIZ İMALİ
Kefir ve kımız imalinde; sütte bulunan süt
şekeri adı verilen laktoz, dış etkenlerle
fermente olarak etil alkole dönüşür. Dış
etken olmazsa süt tahammür etmez.
C12H22O11 + H2O → C6H12O6 + C6H12O6
Laktoz Glikoz Galaktoz
(Süt şekeri)
C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2
1013
KARBONHİDRATLARDAN
DOĞAL MUTLAK ETİL
ALKOLÜN ELDE EDİLMESİ
• Şeker pancarından, şeker kamışından,
üzümden ve polisakkaritlerden mutlak etil
alkol elde edilir.
• Anadolu’da üzümden etil alkolün elde
edildiği fabrikalara, suma fabrikası adı
verilir.
• Suma, fikrini açığa vurmamak demektir.
1014
• Mutlak etil alkolün başlıca kullanıldığı yer
tıp alanıdır.
• Doğal mutlak etil alkol elde edilmesinde;
alkol % 16’lık olunca maya öldüğünden
dolayı bu yüzdeye gelmeden önce etil
alkol ortamdan destilasyonla çekilir,
fermantasyon devam eder. Bu işlem
sürekli tekrar edilir.
• Mutlak etil alkol % 95,5 saflıktaki etil
alkoldür.

1015
DİSAKKARİTLERDEN MUTLAK
ETİL ALKOL ELDE
EDİLMESİNE AİT REAKSİYON
DENKLEMLERİ
Şeker pancarından mutlak etanol elde
edilir.
C12H22O11 + H2O → C6H12O6 + C6H12O6
Sukroz veya sakkaroz Glikoz Fruktoz
(Çay şekeri)
C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2
1016
ÜZÜMDEN MUTLAK ETİL
ALKOL ELDE EDİLMESİNE AİT
REAKSİYON DENKLEMİ

C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2


Glikoz

1017
POLİSAKKARİTLERDEN
MUTLAK ETİL ALKOL ELDE
EDİLMESİNE AİT REAKSİYON
DENKLEMLERİ
(C6H10O5)n + (n-1) H2O → nC6H12O6
Nişasta Glikoz

C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2

1018
BENZETMEDE HATA
OLMASIN

• ÜZÜM CUMHURİYETÇİ,
• PEKMEZ DEMOKRAT,
• SİRKE MİLLİYETÇİ,
• ŞARAP İSE KOMÜNİST VEYA
İRTİCACIDIR.

1019
• Üzümden pekmez, sirke ve şarap olmak
üzere üç madde elde edilir; şarap
yasaklanmıştır. Bunun gibi cumhuriyet de
başta demokrasi ve Atatürk milliyetçiliği
olmak üzere Anayasa’da belirtilen güzel
her niteliği içerir. Laiklik sayesinde de irtica
ve komünizme engel olunur.
• Şarap üzümün mayalanmasıyla elde
edilmektedir ki aslında mayalama
(fermantasyon) işi bir yönüyle bozunma,
mahiyet değişikliği, kokuşma, doğallıktan
uzaklaşma demektir.
1020
• Sirke mayasına izin vardır, şarap
mayasına izin yoktur.
• Cumhuriyet rejimimizi değiştirmek
isteyenler Marksist ve Leninistler ile
irticacılardır.
• Genel Kurmay Başkanımız İlker Başbuğ
Kara Kuvvetleri Komutanı iken 11 Nisan
2008’de Kıbrıs’ta yaptığı konuşmada
“Cumhuriyet rejimimizin mayası
bozulmaya çalışılmaktadır.” diyerek bu
konuyu dile getirmiştir.

1021
• Pekmez, üzümün niteliğini taşır; şarap
taşımaz. Üzümün mahiyeti değiştirilerek
şarap elde edilir.
• Cumhuriyet ve demokrasi rejimimizi
değiştirmek isteyenler de komunist ve
irticacılardır.
• İç kargaşa çıkarmaya çalışanlar Marksist
düşüncede olanlardır.
• Devleti ele geçirmek için işgal mantığıyla
hareket edenler ise radikallerdir.

1022
• Türkiye Cumhuriyeti’nin mayası bellidir. O
maya onun kendindendir ve Atatürk
milliyetçiliğine bağlılıktır. Atatürk
milliyetçiliği, tüm ırkları kucaklayan ve her
soframızda bulunması gereken zenginlik
kaynağımızdır. “Ne mutlu Türk’üm diyene”
özdeyişinin birleştiriciliği ile ülkesini
dâhildeki her türlü tehlikeden korumaktır.
• “Keskin sirke küpüne zarar verir.” Bu
yüzden dengeyi iyi ayarlamak lazımdır.
1023
4.BÖLÜM: ETERLER

1024
• Eter sözcüğü çoğu kimseye göre, çok
bilinen bir bayıltıcının diğer adıdır. Eter
aynı zamanda araba motorlarının ilk
ateşlemesi için kullanılan sıvının bir katkı
maddesidir. Benzin katkı maddesi MTBE
(metil ter-bütil eter) ve etilen oksit (antifiriz
olarak kullanılan ve poliester sentezinin
ham maddesi etilen glikolün endüstriyel
çıkış maddesi) sentetik eterlerdir.
Günümüzde eter ya da alkol fonksiyonel
grubunu içeren moleküllerin yüzlercesi
bilinmektedir.
1025
• Bu bileşiklerin fiziksel ve kimyasal
özelliklerinin bilinmesi farklı ürünler
oluşturulmasında faydalı olacaktır. Hatta
bu bilgiler kullanılarak önemli özelliklere
sahip yeni ürünler üretilebilir.
• Bu bölümde eterlerin adlandırılmasını,
özelliklerini, kullanım alanlarını ve eterlerin
alkollerle yapısal izomerliğini
öğreneceksiniz.

1026
Eterlerin Genel Özellikleri ve
Sınıflandırılması

1027
• Eter denildiğinde genellikle tıpta anestezik
olarak kullanılan dietileter akla gelir. Oysa
dietileter, eterler diye bilinen organik
bileşikler grubunun üyelerinden sadece
biridir. Genel formülleri CnH2n+2O olan
eterler, bir oksijen molekülüne iki radikal
grubun (R–) bağlı olduğu bileşiklerdir.
Eterler, su molekülündeki 2 hidrojen
atomunun aynı ya da farklı iki radikal
grupla yer değiştirmesi sonucu oluşan
bileşiklerdir.

1028
• Bu bileşikler bir kez alkillenmiş alkol veya
iki kez alkillenmiş su olarak da
düşünülebilir.

1029
• Alifatik, aromatik ya da her iki yapıda
olabilen eterler, genel olarak R–O–R ya da
R–O–Rꞌ şeklinde gösterilebilir.
• Eterler, R ile Rꞌ aynı ise simetrik (basit)
eter; R ve Rꞌ birbirinden farklı ise asimetrik
(karışık) eterler olarak adlandırılır.
• Eterlerin sınıflandırılması aşağıda
gösterilmiştir.

1030
Eterlerin Sınıflandırılması

1031
ETERLERİN TANIMI VE
SINIFLANDIRILMASI
• Suyun hidrojenlerinin ikisinin de yerine
alkil gruplarının gelmesiyle eterler oluşur.
• Eterler ikiye ayrılır.
1. BASİT ETERLER (SİMETRİK
ETERLER): Alkil grupları aynıdır.
2. KARIŞIK ETERLER (ASİMETRİK
ETERLER): Alkil grupları farklıdır.
1032
Simetrik ve asimetrik eterlere
aşağıdaki örnekler verilebilir:

1033
ETERLERİN AÇIK FORMÜLÜ
VE KAPALI FORMÜLÜ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

1034
A 2015-LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 4.BÖLÜM)

1035
Eterlerin Adlandırılması

1036
ETERLERİN
ADLANDIRILMALARI
• ÖZEL ADLANDIRMA: Alkil grupları
okunduktan sonra eter kelimesi getirilir
(“Dialkil eter” veya “alkil alkil eter”).
• SİSTEMATİK ADLANDIRMA: “Alkoksi
alkan” kalıbına göre adlandırılır.

1037
1038
1039
1040
Eterlerin Fiziksel Özellikleri

1041
• Eterler, yapısındaki oksijen atomunun iki
farklı karbon atomuna bağlı olmasından
dolayı alkollerden farklı özellikler gösterir.
Eterlerin bazı fiziksel özellikleri şunlardır:
• Eterlerin molekül geometrileri su ve alkol
bileşikleri gibi açısaldır.
• Eterler renksizdir ve kendilerine özgü
kokuları vardır.
• Polar yapılı bileşiklerdir.
• Yoğunlukları genellikle suyun
yoğunluğundan küçüktür.
1042
• Eter molekülleri arasında hidrojen bağı
yoktur. Ancak eter molekülündeki oksijen
atomunun ortaklanmamış elektron çiftiyle
su molekülündeki hidrojen atomu arasında
moleküller arası hidrojen bağı oluşur. Bu
nedenle suda çözünür.

Hidrojen bağı

1043
• Eterlerin yapısındaki oksijen atomuna
bağlı bir hidrojen atomu olmadığından eter
molekülleri arasında hidrojen bağı
oluşmaz. Bu nedenle eterlerin kaynama
noktaları, aynı sayıda karbon atomu içeren
alkollerden daha düşüktür. Örneğin etil
alkolün kaynama noktası 78,3 ºC, mol
kütlesi daha fazla olan dietil eterin
kaynama noktası 34,6 ºC’dir. Alkol ve eter
her ikisi de polar molekül olduğundan
alkoller ve eterler birbiri içerisinde çözünür.
1044
• Dimetil eter gibi düşük mol kütleli eterler
suda daha fazla çözünürken karbon sayısı
fazla olan dietil eter suda az çözünür.
• Bazı alkol ve eterlerin fiziksel özellikleri
aşağıda verilmiştir:

Bazı Alkol ve Eterlerin Fiziksel Özelliklerinin Karşılaştırılması


1045
• Eterlerde de karbon sayısı arttıkça
kaynama noktası artar.
• Homolog sıra oluştururlar.

1046
Eterlerin Çözücü Özellikleri
• Eterler; seyreltik asitler, bazlar ve sık
kullanılan yükseltgen ve indirgenlerle
genellikle tepkime vermez. Çünkü
yapısında bulunan C–O bağı kolay
kopmaz. Bu nedenle eterler kimyasal
tepkimelere karşı oldukça ilgisiz (inert)
bileşiklerdir. Organik reaksiyonlarda
çözücünün reaksiyona katılmaması
önemlidir. Polarlığının az olması nedeniyle
organik maddeler için iyi bir çözücüdür.
1047
• Eterler, organik bileşiklerin
özütlenmesinde de kullanılır. Özellikle
dietil eter bu işlem için çok elverişlidir.
Düşük kaynama noktasına sahip oluşu,
özütten kolaylıkla uzaklaştırılabilmesini ve
damıtılarak kolaylıkla geri elde edilmesini
sağlar.
• Bununla birlikte eterler, yanıcılığı yüksek
olan bileşiklerdir. Bu nedenle
laboratuvarda eterle çalışılıyorsa
yakınında bek alevi olmamalıdır.
1048
• Ayrıca eterler laboratuvarlarda açıkta
bırakılmamalıdır. Çünkü bazı eterler
havadaki oksijenle etkileşerek patlayıcı
özelliğe sahip peroksitleri oluşturur. Bu
nedenle laboratuvarda eterle çalışılacaksa
oluşan peroksit, ortamdan mutlaka
uzaklaştırılmalıdır.

1049
Eterlerin Kullanım Alanları

1050
• Eterler çoğunlukla analitik kimya ve tıp
alanında kullanılır.
• Dietil eterin (lokman ruhu) kaslar üzerinde
gevşetici etkisi vardır. Bu nedenle eskiden
anestezik madde olarak kullanılmıştır.
Ancak dietil eter; nabzı, solunumu ve kan
basıncını etkiler, solunum yollarını tahriş
eder, mide bulantısı yaparak kusmaya
sebep olur. Bu yan etkilerinden dolayı
eterlerin anestezide kullanımı
azalmaktadır.
1051
• Asimetrik bir eter olan metil ter-bütil eter,
sanayide MTBE diye adlandırılır ve
benzinin oktan sayısını arttırmak için
kullanılır. Depolanması ve taşınması
esnasında çevre kirliliğine sebep olma
ihtimalinden dolayı son zamanlarda
kullanımından vazgeçilmiştir.

1052
Alkol-Eter İzomerliği

1053
1054
ALKOLLER İLE ETERLER
ARASINDA YAPISAL
İZOMERLİK ÇEŞİTLERİNDEN
FONKSİYONEL GRUP
İZOMERLİĞİ VARDIR
• Aynı sayıda karbon içeren monoalkol ve
eter birbirinin izomeridir. En küçük eter iki
karbonlu olduğundan metil alkolün izomeri
olan bir eter yoktur.
1055
• Birbirinin izomeri olanlarda oran formülü
aynı olur.

1056
ALKOLLERİN ORAN
FORMÜLÜ
• Alkollerin genel formülü (oran formülü);
CnH2n+2O’dur.

1057
ETERLERİN ORAN FORMÜLÜ
• Eterlerin genel formülü (oran formülü);
CnH2n+2O’dur.

1058
1059
ETERLERİN SENTEZİ
• Eterler, 2 mol alkolden asit
katalizörlüğünde ısıtılarak 1 mol suyun
çekilmesiyle elde edilir.

1060
5.BÖLÜM: KARBONİL
BİLEŞİKLERİ

1061
• Aldehit ve keton içeren bazı maddeleri
tatmış veya koklamışsınızdır. Örneğin
badem kokusu benzaldehitten, tarçın
sinnamaldehitten ve nane R–karvondan
gelmektedir. Ayrıca diğer bazı koku ve
tatlar aldehit ve ketonlardan
kaynaklanmaktadır.
• Bu bölümde karbonil bileşiklerin
sınıflandırılmasını, adlarını, formüllerini,
özelliklerini ve kullanım alanlarını
öğreneceksiniz.
1062
ALDEHİTLERİN ORAN
FORMÜLÜ
• Aldehitlerin genel formülü (oran formülü);
CnH2nO’dur.

1063
KETONLARIN ORAN
FORMÜLÜ
• Ketonların genel formülü (oran formülü);
CnH2nO’dur.

1064
ALDEHİTLERİN VE
KETONLARIN FONKSİYONEL
GRUBU
• Aldehit fonksiyonel grubu formil (-CHO)
grubudur.
• Keton fonksiyonel grubu karbonil (-C=O)
grubudur.
• Formil grubu, karbonil grubu da içerir.
• Karbonil grubuna bir tane daha hidrojen
atomu bağlanmışsa formil grubu olur.
1065
YAPISAL İZOMERLİK
• Yapısal izomerlikte aynı C sayılı maddeler
aynı molekül formülüne sahiptirler; bağ
şekilleri farklıdır.
• Kapalı formülleri aynı açık formülleri farklı
maddeler birbirinin izomeridir.
• Yapısal izomerlik 4 çeşittir. Aldehit ve
ketonlardaki fonksiyonel grup izomerisidir.
• İzomerlerin fiziksel ve kimyasal özellikleri
birbirinden farklıdır.
1066
KETONLAR İLE ALDEHİTLER
YAPISAL İZOMERDİR
• Aynı sayıda karbon taşıyan ketonlar
aldehitlerle izomerdir. En küçük keton 3
karbonlu olduğundan metanal ve etanal
izomeri olan keton yoktur.

1067
Karbonil Bileşiklerinin
Sınıflandırılması ve Özellikleri

1068
KETONLARIN
SINIFLANDIRILMALARI
• Aynı alkil grubu içeren ketonlar simetrik
(basit), farklı alkil grubu içeren ketonlar
asimetrik (karışık) olarak adlandırılır.

1069
1070
1071
Açil grubuna farklı gruplar
bağlanarak aşağıda gösterilen
karbonil bileşikleri elde edilebilir:

1072
Aldehit ve Ketonlar

1073
1074
1075
• Keton ve aldehitlerin yapı formülleri farklı
olsa da genel formülleri CnH2nO
şeklindedir. Aldehitler bir karbonlu
olabilirken ketonlar en az üç karbonludur.
Aşağıda bazı aldehit ve ketonların molekül
ve yapı formülleri gösterilmiştir (Tablo).

1076
Bazı Aldehit ve Ketonların Molekül ve Yapı Formülleri

1077
1078
ALDEHİTLERİN AÇIK VE
KAPALI FORMÜLÜ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

1079
A 2016-LYS2/12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

1080
Aldehit ve Ketonların
Adlandırılması

1081
ALDEHİTLERİN
ADLANDIRILMALARI
• SİSTEMATİK ADLANDIRMA: Aynı C sayılı
alkanların sistematik adının sonuna –al eki
getirilerek adlandırılırlar.
• ÖZEL ADLANDIRMA: Kendilerinden
türeyen aynı C sayılı organik asitlerin özel
adının sonundaki ik asit sözcüğü yerine
aldehit kelimesi getirilerek adlandırılır.

1082
1083
1084
Bazı Aldehitlerin IUPAC ve
Yaygın Adları

1085
KETONLARIN
ADLANDIRILMALARI
• SİSTEMATİK ADLANDIRMA: Aynı sayıda
karbon taşıyan alkanların sistematik adının
sonuna –on eki getirilir.
• ÖZEL ADLANDIRMA: Alkil grupları
okunduktan sonra sonuna keton kelimesi
getirilir (“Dialkil keton” veya “alkil alkil
keton”).

1086
1087
1088
KETONLARIN
ADLANDIRILMASINDA FARKLI
HUSUSLAR
• CH3COCH2CH2CH3 bileşiğinin adı
kitaplarda 2-pentanon olarak geçmektedir.
IUPAC adını pentan-2-on olarak
değiştirmiştir.
• CH3COCH2CH3 bileşiği bütanon olarak
geçmektedir; IUPAC adını 2- bütanon
(bütan-2-on) olarak değiştirmiştir.
1089
Aldehit ve Ketonların Fiziksel
Özellikleri

1090
ALDEHİTLERİN FİZİKSEL
ÖZELLİKLERİ
• 1) Küçük moleküllü üyeleri sıvıdır.
• 2) Hidrojen bağı içermediklerinden, aynı
sayıda karbon taşıyan alkollerden ve
karboksilli asitlerden daha düşük sıcaklıkta
kaynarlar.
• 3) Dört karbonluya kadar olanlar dışında
suda çözünmezler.
1091
• 4) Küçük moleküllü olanların keskin ve
tahriş edici kokuları vardır. Büyük
moleküllü olanlar güzel kokuludur.
• 5) Karbonil grubunun özelliğinden dolayı
polar yapılı maddelerdir.

1092
Aldehit ve Ketonların Kimyasal
Özellikleri

1093
1094
1095
Gümüş aynası

1096
1097
1098
ALDEHİTLERİN KİMYASAL
ÖZELLİKLERİ (ÖZET)
• 1) Fehling çözeltisinden Cu+2’yi Cu+1’e
indirgerler, karboksilli asitlere
yükseltgenirler. Bu tepkime aldehitlerin
ayıracıdır.
• 2) NH3’lü AgNO3 çözeltisinden (Tollens
ayıracı) Ag+1’i metalik Ag’ye indirgerler,
karboksilli asitlere yükseltgenirler (Gümüş
aynası deneyi). Bu tepkime aldehitlerin
ayıracıdır.
1099
• 3) Aldehitler bir derece yükseltgenerek
karboksilli asitleri oluşturur. Yükseltgenme
O2 ile tepkimeye girmek demektir.
Laboratuvarda yapılan deneylerde
yükseltgen madde olarak sülfürik asitli
ortamda KMnO4 (potasyum permanganat)
veya K2Cr2O7 (potasyum dikromat)
çözeltileri kullanılır.
• 4) Yanma olayı da bozularak
yükseltgenmedir. Yanma ürünleri CO2 ve
H2O’dur.
1100
• 5) Aldehitler bir derece indirgenerek primer
alkolleri oluşturur. İndirgenme H2 ile belli
bir sıcaklıkta tepkimeye girmek demektir,
katalizör olarak ya Pd (palladyum) ya da
NaBH4 (sodyum bor hidrür) veya LiAlH4
(lityum alüminyum hidrür) kullanılır.

1101
KETONLARIN FİZİKSEL
ÖZELLİKLERİ
• 1) Polar yapıda olduklarından küçük
moleküllüleri suda çok çözünür. Molekül
büyüdükçe polarlık azalacağından
çözünürlük azalır.
• 2) Hidrojen bağı içermediklerinden
kaynama noktaları, aynı sayıda karbon
içeren alkol ve karboksilli asitlerden
düşüktür.

1102
KETONLARIN KİMYASAL
ÖZELLİKLERİ
• 1) Ketonlar yükseltgenmez, bundan dolayı
Fehling ve Tollens tepkimelerini vermezler.
• 2) Ketonların yanma ürünleri; CO2 ve H2O
bileşikleridir.
• 3) Ketonlar bir derece indirgenirse
sekonder alkol meydana gelir. İndirgenme
H2 ile belli bir sıcaklıkta tepkimeye girmek
demektir, katalizör olarak ya Pd ya da
NaBH4 veya LiAlH4 kullanılır.
1103
1104
ALDEHİT VE KETON
BİLEŞİKLERİYLE İLGİLİ
PROBLEM

AYT
ÇIKMIŞ SORU

1105
D 2022-AYT 12.SINIF KİMYA 3.ÜNİTE

1106
ALDEHİT VE KETONLARIN
KİMYASAL ÖZELLİKLERİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

1107
C 2016-LYS2/12.SINIF KİMYA 3.ÜNİTE

1108
1109
D 2012-LYS (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 5.BÖLÜM)

1110
E 2010-LYS (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 5.BÖLÜM)

1111
Aldehit ve Ketonların Kullanım
Alanları

1112
1113
Tarçında sinnamalaldehit, vanilyada vanilin aldehidi
bulunur.

1114
• Aseton: Ketonların ilk üyesi olan aseton;
renksiz, kendine has kokusu olan, suyla
homojen karışım oluşturan ve oda
koşullarında sıvı hâlde olan, uçuculuğu
yüksek bir maddedir (Görsel). Kanda eser
miktarda, diyabet hastalarının idrarında ise
fazla miktarda bulunur. İyi bir çözücü olan
aseton halk arasında oje çözücü olarak
bilinir. Ayrıca yağ, mum, reçine, kauçuk,
plastik, lak, vernik vb. maddeler için de
çözücü olarak kullanılır.
1115
Asetonun top çubuk modeli

1116
FORMALDEHİDİN
KULLANILDIĞI YERLER
• Kimya laboratuvarlarında deneylerde
kullanılır.
• Biyoloji laboratuvarlarında ölü hayvanların
muhafazasında % 40’lık çözeltisi kullanılır.
Bu çözelti formol ya da formalin adıyla
bilinir. Formaldehit dezenfektandır.

1117
• Bakalit; formaldehit ve fenolün
kondenzasyon ürünüdür.
nFormaldehit+(n+1)Fenol→Bakalit+nH2O
• Yapay reçine çözeltisi, formaldehit içerir.
Yapay reçine çözeltisinin kullanıldığı
başlıca yer laminant imalidir.
• Laminant, yapay reçine çözeltisi emdirilmiş
kâğıtların sıcak presle basınç altında
sıkıştırılmasıyla elde edilir.

1118
• Formaldehit, etken maddesi hekza metilen
tetramin olan ürotropin adındaki böbrek
ilacının elde edilmesinde ham madde
olarak kullanılır. Ürotropin, idrar yolları
enfeksiyonlarında kullanılan bir idrar yolları
antiseptiğidir. Ayrıca diüretik (idrar
söktürücü) etkisi de vardır.
• Formaldehit bebe şampuanlarının, birçok
kişisel bakım ürününün, banyo
köpüklerinin ve bazı aşıların terkibine
girer.
1119
FORMALDEHİDİN ZARARLARI
• Kanserojen bir sıvıdır.
• Kaynama noktası düşüktür. Bu nedenle
daha çok solunum aracılığıyla zararını
gösterir.
• Formaldehide kısa süreli ve düşük dozda
maruz kalınınca göz, burun ve boğazda
yanma, solunum güçlüğü, nefes darlığı,
öksürük, gözde sulanma ve tahriş
oluşabilir.
1120
• Hassas kişilerde yorgunluk, uyuklama, baş
ağrısı ve baş dönmesine sebep olabilir.
• Formaldehide uzun süreli ve düşük dozda
maruz kalma ise astım, deri döküntüsü,
çeşitli alerjik reaksiyonlar, egzama gibi
hastalıklara yol açabilir.
• Sahte rakıda etil alkol yerine metil alkol
kullanılır. Metil alkol karaciğerde
formaldehide yükseltgenir. Sahte rakı
içince insanda körlüğe sebep olan, hatta
insanı öldüren madde formaldehittir.
1121
• Sigaranın yapısında bulunur.
• Formaldehidin yüksek etkilinim riski altında
bulunan başlıca gruplar; laminant
üretiminde veya yapay reçine imalatında
çalışan işçiler ile bazı sağlık elemanı,
eğitim görevlisi ve öğrencilerdir.
• Tutkal olarak doğal çam reçinesi
kullanılabilir. Doğal çam reçinesinde
formaldehit bulunmaz.

1122
6.BÖLÜM: KARBOKSİLİK
ASİTLER

1123
KARBOKSİLİK ASİTLERE
GİRİŞ
• Yapılarında karboksil grubu bulunan
bileşiklerdir. R – COOH yapısındadırlar (R
yerine hidrojen atomu da gelebilir).
• Genel formülleri CnH2nO2’dir.
• Karboksilik asitler; yapılarındaki karboksil
grubu (–COOH) sayısına göre, mono
karboksilik asitler ve poli karboksilik asitler
olarak sınıflandırılabilir.
1124
• Sirkenin tadı, karınca ısırığının acısı,
bozulmuş tereyağının kokusu, aspirinin
iyileştirme etkisi organik kimyanın önemli
bir ailesini oluşturan karboksilik asitlerden
ileri gelir.
• Polyester ve naylon dokumaların esnekliği,
ipeğin yumuşaklığı, insanların hücre
zarlarının sağlamlığı karboksilik asit
türevlerinin özelliklerinden dolayıdır.
• Karboksilik asitler doğada yaygın olarak
bulunur.
1125
• Yeşil yapraklı sebzeler oksalik asit
bakımından, turunçgiller sitrik asit
bakımından zengindir.
• Bu bölümde karboksilik asitlerin
sınıflandırılmalarını, formüllerini, adlarını
ve kullanım alanlarını öğreneceksiniz.

1126
Karboksilik Asitler ve
Sınıflandırılması

1127
1128
• Karboksil grubuna (–COOH) bir hidrojen
atomu bağlanarak en küçük karboksilik
asit (H–COOH) oluşurken diğer karboksilik
asitlerde bir radikal grup, karboksil
grubuna bağlıdır. Karboksilik asitler,
karboksil sayısına ve yapısındaki
fonksiyonel gruplara göre aşağıdaki gibi
sınıflandırılır (Şekil).

1129
Karboksilik Asitlerin
Sınıflandırılması

1130
1131
1132
1133
MOLEKÜL FORMÜLÜ
VERİLEN KARBOKSİLİK
ASİDİN ADLANDIRILMASI
SİSTEMATİK ADLANDIRMA (IUPAC
SİSTEMİNE GÖRE ADLANDIRMA)

• Aynı sayıda karbon taşıyan alkanların


adının sonuna "– oik asit" eki getirilir.

1134
• Karbon zincirine herhangi bir grup
bağlanmışsa –COOH grubundaki karbon
birinci karbon olarak alınır, karbonlar
numaralanarak bağlı gruplar belirtilir, son
olarak da asidin IUPAC ismi söylenir.

ÖZEL ADLANDIRMA
• Bu adlandırmada her bir asidin özel ismi
vardır, bu isimler ezberlenmelidir.

1135
• Karbon zincirine herhangi bir grup
bağlanmışsa –COOH grubundan sonraki
karbonlara sırasıyla alfa, beta, gama
karbonları denir. Bağlı gruplar hangi
karbonda ise alfa, beta, gama şeklinde
belirtilerek okunur; son olarak da asidin
özel ismi söylenir.

PİYASA ADI
• Bazı asitlerin özel adları vardır.
1136
Karboksilik Asitlerin
Adlandırılması

1137
1138
1139
1140
1141
Karboksilik Asitlerin IUPAC ve Özel Adları

1142
KARBOKSİLİK ASİTLERİN
FORMÜLÜ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

1143
B 2011-LYS (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 6.BÖLÜM)

1144
1145
1146
1147
1148
1149
1150
1151
Bazı Yağ Asitlerinin Adları ve
Formülleri

1152
1153
1154
KARBOKSİLİK ASİTLERİN
GENEL ÖZELLİKLERİ
FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ
• Aynı sayıda karbon taşıyan alkollere göre
daha yüksek kaynama noktasına
sahiptirler; çünkü iki karboksilik asit
molekülü arasında 2 hidrojen bağı vardır
(DİMERLEŞME).
• 4 karbonluya kadar olan küçük moleküllü
karboksilik asitler suda çözünür.

1155
• Monokarboksilik asitlerde karbon atomu
sayısı arttıkça kaynama noktası yükselir.
• Monokarboksilik asitlerde karbon atomu
sayısı arttıkça asitlik kuvveti azalır.
• Aynı karbon sayılı dikarboksilik asitlerin
kaynama noktası, monokarboksilik asitlere
göre daha yüksektir; çünkü iki molekül
arasında daha fazla hidrojen bağı içerirler.

1156
KİMYASAL ÖZELLİKLERİ
O–H BAĞININ KOPTUĞU TEPKİMELER
• 1) Alkoller, Na ve K gibi 1A grubundaki
aktif metallerle H2 gazı açığa çıkarırken
karboksilik asitler hem aktif metallerle hem
de Mg, Zn ve Ca gibi metallerle H2 gazı
açığa çıkarır.
• 2) Karboksilik asit, bazlarla tuz ve su
oluşturur.
• 3) Karboksilik asitler yapısında bikarbonat
iyonu içeren tuzlarla tepkime verir.
1157
• 4) Karboksilik asitlerde asit hidrojeni,
karboksil (– COOH) grubundaki
hidrojendir.
• 5) Suda iyonlaşırlar. Sudaki iyonlaşma
miktarı molekülde karbon sayısı arttıkça
azalır. Buna göre en iyi iyonlaşan ve en
kuvvetli karboksilik asit formik asittir.
Asitler suda iyonlaştıklarında – COOH
(karboksil) grubundaki H+ iyonunu suya
verirler. Sudaki çözeltileri zayıf elektrolittir.
1158
C–O BAĞININ KOPTUĞU TEPKİMELER
• 6) Karboksilik asitlerin karboksil
grubundaki –OH grubunun çıkarılmasıyla
elde edilen gruba açil grubu denir.
• 7) 2 mol asitten 1 mol su çıkarılmasıyla
asit anhidritler elde edilir.
• 8) Karboksilik asitler PCl3 ve PCl5 ile
tepkimeye sokulursa asit klorürler oluşur.

1159
• 9) Karboksilik asitlerin alkollerle
tepkimelerinden esterler oluşur. Bu
tepkimelerde asit – OH grubunu, alkol ise
H+ iyonunu verir. Asit, asit özelliğiyle
davranmamıştır. Bu nedenle esterleşme
tepkimeleri olarak adlandırılır.
• 10) İndirgenebilirler. Bir derece
indirgenmelerinden aldehit, iki derece
indirgenmelerinden ise primer alkol oluşur.

1160
DİĞER KİMYASAL ÖZELLİKLER
• 11) Homolog sıra oluştururlar.
• 12) Mavi turnusolu kırmızıya çevirirler.
• 13) Aynı sayıda karbon içeren karboksilik
asitler ve esterler birbirinin izomeridir. En
küçük ester iki karbonlu olduğundan formik
asidin izomeri olan bir ester yoktur.

1161
KARBOKSİLİK ASİTLERİN
ÖZELLİKLERİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

1162
B 2010-LYS (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 6.BÖLÜM)

1163
OKUMA PARÇASI

KARBOKSİLİK ASİTLER
BÖLÜMÜ İLE İLGİLİ İLAVE
BİLGİLER

1164
YAŞAMIMIZDAKİ YAPAY
KARBOKSİLİK ASİTLER
ORGANİK KULLANILDIĞI
ASİDİN ADI BAŞLICA YER
Asetik asit Yapay sirkede
Salisilik asit Nasır ilacı
Askorbik asit C vitamini
Asetil salisilik Aspirin
asit
Sitrik asit Koruyucu katkı
(Limon tuzu) maddesi 1165
YAŞAMIMIZDAKİ DOĞAL
KARBOKSİLİK ASİTLER
• Bütirik asit (Tereyağı asidi): Tereyağında
bulunur.
• Katı yağ asitleri (Palmitik asit, stearik asit):
Katı yağlarda bulunur.
• Sıvı yağ asitleri (Oleik asit, linoleik asit,
linolenik asit): Sıvı yağlarda bulunur.
• Sitrik asit (Limon asidi): Limonda bulunur.
• Malik asit (Elma asidi): Elmada bulunur.
1166
• Asetik asit (Sirke asidi): Sirkede bulunur.
• Okzalik asit: Kuzukulağında bulunur.
• Laktik asit (Süt asidi): Yoğurtta, ekşimiş
sütte ve yorulunca kaslarda bulunur.
• Formik asit (Karınca asidi): Karınca
salgısında ve ısırgan otunda bulunur.
• Askorbik asit (C vitamini): Kuşburnu,
limon, portakal vb. meyvelerde bulunur.
• 21 çeşit aminoasit: Proteinlerin yapı
taşıdır.
1167
• Aspirin (Asetil salisilik asit): Söğüt
yaprağında ve söğüdün dallarında
bulunur. Salkım söğüdün yaprağı veya dalı
kül edilirse aspirin elde edilir.

1168
SİRKENİN ELDE EDİLMESİ
Sıkılıp suyu alınan üzümün kalan
posasına cibre denir. Cibrenin üzerine
ılık su dökülür. 1 hafta beklenir. Daha
sonra cibrenin üzerindeki seyreltik üzüm
suyu diyebileceğimiz kısım üzümün
posasından ayrılarak küplere aktarılır.
Hava ile teması kesilmeyecek şekilde
küpün ağız kısmı ince bir tülbentle
örtülür. Yaklaşık 1 sene sonra sirke olur.
1169
YAPAY SİRKE
(MARKETLERDEKİ SİRKE
SENTETİKTİR VEYA DOĞAL
BİLE OLSA KATKI MADDESİ
İÇERİR)
• Sentetik sirke: Sanayide yapay yolla elde
edilen anhidr asetik asidin % 5’lik
çözeltisidir. Ayrıca katkı maddesi ilave
edilmiştir.
1170
• Marketlerden alınan sirke, ya sentetik
sirkedir ya da doğal yollardan elde edilmiş
olsa bile koruyucu madde içeren sirkedir.

1171
ASETİK ASİT
• Asetik asit yapay maddedir. Piyasada
sirke ruhu veya susuz asetik asit adıyla
bilinir. % 100 asetik asit içerir.
• Günümüzde yapay etanolun 2 basamak
oksidasyonu ile veya asetilene su
katılmasıyla oluşan asetaldehitin 1
basamak yükseltgenmesiyle elde
edilmektedir. Bu nedenle yapay diyoruz.
• Eskiden şaraptan elde edilirdi.
1172
DOĞAL SİRKE (SİRKE)
• Doğal sirkedeki % 5 asetik asit,
doğaldır.
• Ayrıca içinde yüzlerce az veya eser
miktarda çeşitli maddeler vardır.
Bunların başlıcaları; mineral maddeler,
vitaminler ve faydalı
mikroorganizmalardır.
• Doğal sirke ancak ev ortamında
yapılabilir. Marketlerde katkısız doğal
sirke bulmak mümkün değildir.
1173
• Doğal sirkede katkı maddesi yoktur.
• Doğal sirkenin kendine has çok güzel tadı,
kokusu ve aroması vardır.
• Doğal sirkede son kullanma tarihi olmaz.

1174
SİRKENİN FAYDALARI
• Sirke doğal asetik asidin seyreltik hâlidir.
Yemeklerimizde kullandığımız aynı
zamanda sıhhatimize de faydalı olan bazı
maddeler vardır ki çoğunun farkında
değilizdir. Sirke bunlardan biridir.
Salatamıza sirke koyarken sirkenin bize
sağlayacağı faydaları hiç düşünmeyiz.
Hele sirkenin yenmekten başka haricen de
kullanılabileceği çoğumuzun aklına bile
gelmez.
1175
• Karbonhidratların ağızda sindirimi,
salyanın içindeki pityalin enzimi ile başlar.
Sirke, tükürük salgılanmasını arttıran en
mühim yiyeceklerdendir.
• Sirke ile çocuklardaki pişik önlenebilir.
Yıkanan çamaşırların son durulama
suyuna bir miktar sirke katılması çocukta
pişik meydana gelmemesine yardım eder.
• Sirke uygun şekilde sulandırılarak
arpacıkta da kullanılabilir.
1176
• Antibiyotiklerin hakkından gelemediği
başlıca mikroplar pseudomonas ve
proteustur. Sirke bunların hakkından
gelebilir. Sirke kuvvetli bir mikrop
öldürücüdür.
• Orta kulak enfeksiyonlarında kaynamış
sirkenin kullanılması ile başarılı neticeler
alınmıştır. Sirkenin damlatılmasıyla
müzminleşmiş kulak iltihaplarının önüne
geçilip akıntı kurutulabilir.
1177
• Cildiyecilerin önemli tedavi usullerinden
biri banyo tedavisidir. Bu tedaviyi
antiseptik (mikrop öldürücü) amaçlı veya
kaşıntıya karşı olarak kullanırlar.
• Alkali zehirlenmelerinde en mühim tedavi
edici maddenin, sulandırılmış sirke olduğu
eskiden beri bilinmektedir.
• Sirke, ateşli hastalarda ateşi düşürmek için
de kullanılmaktadır.

1178
• Bitli hastalarda %10’luk sirke tedavi
edicidir. Bit tedavisinde Kwell losyonu
kullanılır. Fakat bu ilaç bitin sirkesine ait
kitin tabakasını eritemez. % 10’luk sirke
solüsyonu bu tabakayı eritir.
• Sirke derideki lipit mantoyu eritmek
suretiyle kepeklenmeyi de
önleyebilmektedir.
• Sirke güneş ışınlarına karşı deriyi
koruyucu hususiyete sahiptir.
1179
• Yemekten önce bir kaşık kolesterole iyi
gelir.
• Vitamin ve mineral dengesinin
korunmasına yardımcı olur.
• Hazmı kolaylaştırır.
• Kan dolaşımını düzenler.
• Damarlardaki kalınlaşmaya engel olur.
• Kilo kontrolüne yardımcıdır.
• Vücudu osteoporoza karşı korur.
1180
• Ekleme yerleşen zehirli artıkları temizler.
• Eklem romatizmasına engel olur.
• Diş ve diş eti sağlığı için çok faydalıdır.
• Zenginlik kaynağıdır. Sirke olmayan ev
fakirdir.
• Özelliğini kaybeden mıknatıs, sirkede şarj
olur.

1181
EN ZARARLI YAPAY
KARBOKSİLİK ASİTLER
• SİTRİK ASİT (LİMON TUZU)
En tehlikeli kanserojen etki maddesi olup
ne yazık ki bir çok hazır gıdada
bulunmaktadır. Başlıca bulunduğu hazır
gıdalar; gofretler, bazı meyve suları, bazı
çorbalar, turşular, reçeller ve bazı
şekerlemelerdir. Evlerde yapılan turşu ve
reçellerin çoğuna da sitrik asit (limon tuzu)
konulmaktadır.
1182
• ASKORBİK ASİT (C VİTAMİNİ)
Kanserojen etki maddesidir. Bazı
içeceklerde bulunur.

1183
SOSYAL ALANDA
KULLANILAN KİMYA KELİME
VE DEYİMLERİ
• Polar görüş ve polarize bakış:
Çevresinde olup bitenleri iyi algılamama,
değerlendirmeme, sabit fikirli olma
hâlidir. Atgözlülükten farkı; atgözlülüğün
gayriiradi, polar görüşün ise iradi
olmasıdır.

1184
7.BÖLÜM: ESTERLER

1185
ESTERLERİN FONKSİYONEL
GRUBU
• Karboksilli asidin karboksilindeki H’in
yerine alkil grubu gelmesiyle oluşurlar.
• Esterlerin fonksiyonel grubu: (–COOR)

1186
KARBOKSİLİK ASİTLERİN
ORAN FORMÜLÜ
• Ketonların genel formülü (oran formülü);
CnH2nO2’dir.

1187
ESTERLERİN ORAN
FORMÜLÜ
• Ketonların genel formülü (oran formülü);
CnH2nO2’dir.

1188
KARBOKSİLİK ASİTLER İLE
ESTERLER BİRBİRİNİN
YAPISAL İZOMERİDİR
(Fonksiyonel Grup İzomerliği)
• Aynı sayıda karbon içeren karboksilli
asitler ve esterler birbirinin izomeridir. En
küçük ester iki karbonlu olduğundan formik
asidin izomeri olan bir ester yoktur.
• Birbirinin izomeri olanlarda oran formülü
aynı olur.
1189
ESTERLERE GİRİŞ
• Esterlerin genel formülleri CnH2nO2
şeklindedir.
• Karboksilik asidin karboksilindeki H’in
yerine alkil grubu gelmesiyle oluşurlar.
• Karboksilik asidin alkollerle tepkimesinden
esterler oluşur ve su açığa çıkar.
• Karboksilli asit + Alkol → Ester + Su
Bu tepkimeye esterleşme tepkimesi denir.
Ters yöndeki olaya ise hidroliz adı verilir.
1190
• Esterlerin çoğu hoş kokulu bileşiklerdir.
• Birçok çiçek ve meyvenin güzel kokusu,
yapılarındaki esterlerden ileri gelmektedir.
• Muzda bulunan izopentil asetat,
portakalda bulunan oktil asetat, ananasta
bulunan etil bütirat ve kayısıda bulunan etil
heptanoat en çok bilinen esterlerdir.
• Doğal kokuların yapısı oldukça karışıktır.
Örneğin armuda koku veren ester
sayısının 53’ten fazla olduğu bilinmektedir.
1191
• Ester karışımları parfümeride ve yapay
lezzet verici maddelerin elde edilmesinde
kullanılmaktadır.
• Bu bölümde esterlerin adlandırılmasını,
formüllerini ve kullanım alanlarını
öğreneceksiniz.

1192
Esterler ve Özellikleri

1193
1194
ESTERLERİN DİĞER
ÖZELLİKLERİ
• 1) Esterler aynı sayıdaki mono karboksilli
asitlerle izomerdir. Yalnız tek karbonlu
olan formik asidin izomeri olan bir ester
yoktur.
• 2) Hidrolize uğrarlar.
• 3) Esterler bazlarla sabun ve alkol
oluşturur. Bu olaya sabunlaşma denir.

1195
ESTERLERİN
ADLANDIRILMASI
• IUPAC (sistematik) ve özel (yaygın)
adlandırma olmak üzere iki farklı
adlandırma vardır.
• Tüm organik bileşiklerde olduğu gibi
adlandırma, C sayısı ve alkan adına göre
yapılır.
• Esterlerin yapısında –R grubu olduğundan
doğru adlandırma için alkan adının ve alkil
köklerinin isimlerinin bilinmesi gerekir.
1196
• 1) IUPAC (SİSTEMATİK) ADI: Alkolden
gelen alkil adından sonra türediği asidin
IUPAC adının sonundaki –oik eki ve asit
sözcüğü yerine –at eki eklenir.

1197
• 2) ÖZEL (YAYGIN) ADI: İki farklı şekilde
ifade edilir.
• a) Asit adı, alkolden gelen alkil adı ve
“esteri” son sözcüğü okunarak adlandırılır
(Asetik asidin metil esteri).

1198
• b) Özel (yaygın) ad, alkolden gelen alkil
adından sonra türediği asidin özel (yaygın)
adının sonundaki –ik eki ve asit sözcüğü
yerine –at eki eklenmesiyle de olur.

1199
• Aşağıda bazı bileşiklerin sistematik ve özel
adı verilmiştir:

1200
1201
ESTERLERİN
ADLANDIRILMASI

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

1202
C 2022-AYT 12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE

1203
ESTERLERİN KULLANILDIĞI YER
VE DOĞADA BULUNUŞU
• Esterler endüstride sabun, bal mumu,
sentetik dokuma lifi, kozmetik ürün,
parfüm, ilaç, boya ve plastik için çözücü,
yapay gıda tatlandırıcıları ve plastikler gibi
birçok maddede kullanılır. Meyvelerin
kokusu yapısındaki esterden kaynaklanır.
Bazı meyveler ve bu meyvelere özgü
kokunun kaynağı olan esterler aşağıda
verilmiştir (Tablo).
1204
Bazı Meyvelere Kokusunu Veren Esterler

1205
• Yağlar ester yapısında bileşiktir.
• Yağ, yağ asidinin gliserinle oluşturduğu
esterdir.
• Yağa trigliserit de denir.
• Hoş kokulu madde olan esterler bitkilerden
izole edilir. Bunlara doğal aroma denir.
• Esterler sentetik olarak da elde edilir.
Sentetik yolla elde edilenler etil alkolde
çözünür. Bunlara da doğala özdeş aroma
denir.

1206
• Sabun, yağın (ester), NaOH, KOH ya da
Ca(OH)2 ile ısıtarak tepkimesinden elde
edilir. Elde edilen doğal sabun yağ
asitlerinin Na, K veya Ca tuzudur. Na tuzu
beyaz sabun, K tuzu arap sabunu Ca tuzu
ise terzi sabunudur.

1207
1208
1209
1210
1211
Esterlerin ve Karboksilik Asitlerin
Fonksiyonel Grup İzomerliği

1212
KARBOKSİLİK ASİT İLE
ESTER ARASINDA YAPISAL
İZOMERLİK ÇEŞİTLERİNDEN
FONKSİYONEL GRUP
İZOMERLİĞİ VARDIR
• Aynı sayıda karbon içeren karboksilli
asitler ve esterler birbirinin izomeridir. En
küçük ester iki karbonlu olduğundan formik
asidin izomeri olan bir ester yoktur.
1213
1214
ESTERLERİN ÖZELLİKLERİ

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR

1215
C 2016 LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 7.BÖLÜM)

1216
D 2012 LYS2 (12.SINIF KİMYA
3.ÜNİTE 7.BÖLÜM)

1217
FARKLI FONKSİYONEL GRUP
İÇEREN ORGANİK
BİLEŞİKLERİN
ADLANDIRILMASI

AYT
ÇIKMIŞ SORULAR
1218
C 2012 LYS2 (12.SINIF KİMYA 3.ÜNİTE 7.BÖLÜM)

1219
OKUMA PARÇASI

ESTERLER BÖLÜMÜ İLE


İLGİLİ İLAVE BİLGİLER

1220
ESTERLER VE KORUYUCU
HEKİMLİK
• Yağ olarak tereyağı ve sızma zeytinyağı
kullanılmalıdır.
• Zeytin ağacı; zeytinin ve zeytinyağının çok
sayıdaki faydalarından, hem gıda hem de
ilaç olma gibi özelliklerinden dolayı verimli,
bereketli, kutlu ve kutsal bir ağaç
sayılmıştır.
• Siyah zeytinin katkısız ve boyasızı, yeşil
zeytinin de kostiksiz ve limon tuzsuzu
tercih edilmelidir.
1221
• Zeytinyağı olarak sızma zeytinyağı
yenmelidir. Sağlık için en iyisi sızma
zeytinyağıdır. Zeytin ağacının meyve ve
çekirdeğinin yağı, temel gıda maddesidir.
Zeytinyağının içinde diğer yağlarda
bulunmayan ve her biri farklı bir fayda
sağlayan çok sayıda bileşik bulunur. Bu
yararlardan bazıları tansiyonu
dengelemeleri, sindirimi kolaylaştırmaları,
antibiyotik özellikleri, damar açıcı ve kan
yapıcı olmaları, böbreği korumaları ve
kansere karşı koruyucu olmalarıdır.
1222
• Sızma zeytinyağı yemeğe piştikten sonra
konmalıdır.
• Kalan sızma zeytinyağlı yemekler tekrar
ısıtılmamalıdır.
• Tereyağı vücut hücrelerinin
yenilenmesinde rol oynar. Vücudun temel
yapı elemanıdır. Faydalı diye aşırı
yenmemelidir. Kolesterol dengesini sağlar.
Vücuda kuvvet verir. Akciğer, karaciğer,
böbrek ve boğaz sağlığı için özellikle
faydalıdır.
1223
• Beyin ve kalp–damar sağlığı için tereyağı,
ceviz ve yumurtanın yeri önemlidir.
• Kuyruk yağı ihmal edilmemelidir. Hiç
yemeyenlerde kireçlenme görülür. Kuyruk
yağı kireçlenmeyi önler. Varis ve varikosel
de damar içindeki kireçlenme sonucu
meydana gelen hastalıklardır.
• Kuru yemişler kabuklu satın alınmalı ve
yenecek kadarı kırılıp mümkünse
kavrulmadan, kavrulacaksa yiyeceğimiz
kadarını kavurarak yenmelidir.
1224
• Sert kabuklu kuru yemişler, kalbe
faydalıdır.
• Ayçiçeği yağı, mısır özü yağı, fındık yağı,
rivyera zeytinyağı gibi yağlar katkı
maddesi içerdiğinden sağlığa zararlıdır.
Ayçiçeği yağı ve mısır özü yağının aslında
yenmelerinde mahzur yoktur. Fakat
içlerine bozulmayı önleyici olarak katılan
kimyasal maddeler damar tıkanıklığı
yapar. Bu sebeple yenmesi tavsiye
edilmez.

1225
• Margarin genelde kalitesiz sıvı yağlardan
kimyasal yolla elde edilir. Sıvı yağlar
hidrojen ile doyurulur. Sıvı yağın
karbonları arasındaki çift bağlar açılarak
hidrojen bağlanır. İç yapı değişime
uğradığından sağlık açısından son derece
tehlikelidir. Hücreleri etkileyerek kansere
yol açar. Margarinin zemin hazırladığı
kanser en çok mide ve bağırsaktadır.
Vücudun sıcaklığı normalde 36,5 °C’tır.
Margarinin erime sıcaklığı bu derecenin
çok üzerindedir.
1226
• Yapay olduğundan hidrojene bitkisel yağ
da yenmemelidir. Margarin ve margarinli
gıdalara karşı sürekli perhizde olmalıdır.
Yapay olduğundan eskiden beri
yenmemesi tavsiye edilir. En önemli zararı
kandaki kolesterol oranını yükseltmesidir.
Yüksek kolesterol damarların iç çeperinde
birikerek kan akışını zorlaştırır; damarların
tıkanmasıyla kalp krizi, felç başta olmak
üzere birçok hastalığa zemin hazırlar.

1227
• Ceviz içinin görünümü, beyne benzer.
Gıdaların şekliyle organların şekli arasında
ilişki vardır. Ceviz, tatlıyla beraber yenirse
müthiş hafıza kuvvetlendirir ve zekâyı
açar.
• Zayıf düşünce kuş sütüne devam
edilmelidir. Kuş sütü, yumurtadır. Yumurta
rafadan veya çılbır şeklinde yenmelidir.
Sarısının tamamı sıvı, beyazının tamamı
ise katı olmalıdır. Beyazı katılaşmazsa
alerji yapar; sarısı katılaşırsa hazımsızlık
olur.
1228
• Badem, yumurta ve üzüm çekirdeği yağı
iyi kolesterolü (HDL) kanda arttırır.
Tereyağı, kaymak ve kaymak yağı iyi
kolesterolü arttırmakla beraber bu yağlar
fazla yenirse kanda trigliserit de yükselir.
• Kötü kolesterolü düşürmek için ot
çaylarından kafa süpürgesi otu, rezene,
kekik, mısır püskülü, mersin yaprağı ve çin
nanesi karışımı her gün sıcak veya soğuk
1 litre içilmelidir.
1229
• Kötü kolesterolü (LDL) ve total
kolesterolü elma, badem, fındık, antep
fıstığı, yer fıstığı, ceviz, şalgam suyu,
keten tohumu, üzüm çekirdeği yağı,
çörek otu yağı, susam yağı, çemen yağı,
haşhaş yağı, kabak çekirdeği, kekik
suyu, posalı gıdalar, kepekli ekmek, tam
buğday ekmeği ve çavdar ekmeği
düşürür.
• Kötü kolesterolü düşürmede sabah
kahvaltısının rolü büyüktür.

1230
• Esansların bir kısmı esterdir. Doğala
özdeş esans içeren ürünler
tüketilmemelidir.

1231
ETLER ARASINDA BULUNAN
YAĞ, KARIN KISMINDAKİ İÇ
YAĞI VE HÜCREDEKİ GOLGİ
AYGITI ESTERDİR
• Alınan bazı besin maddeleri, bir dizi
kimyasal reaksiyon sonucu yağa
dönüştürülür. Şahm (etler arasında
bulunan yağ) ve mideye yakın yerlerdeki iç
yağı suretinde depolanır. Depolanan bu
şahm ve iç yağı, ihtiyaç anında sarf edilir.
1232
• Aynı tasarruf ve depolama, bütün
hücrelerde de golgi aygıtı suretinde vardır.
• Görüldüğü gibi canlıların bedenine
gönderilen rızkın bir kısmı ihtiyat için şahm
ve iç yağı suretinde depolanmaktadır.
Hatta her bir beden hücresine gönderilen
rızkın bir kısmı, yine o hücrenin bir
köşesinde bulunan golgi aygıtında
tutulmaktadır. İleride, dışarıdan herhangi
bir besin maddesi gelmediği zaman sarf
edilmek üzere bir ihtiyat zahiresi (tedbirlilik
azığı) hükmünde saklanmaktadır.
1233
İLİM ATÖLYESİ

1234
PROTEİNLER

1235
PROTEİN OLUŞUMU
• Hücrede protein molekülünün meydana
gelmesinde amino asidin sayısı ve
istenilen şekilde dizilmesi önem taşır.
• Bir tane protein molekülü 100 adet amino
asitten meydana gelmişse, bir zincir
üzerine dizilmiş 100 amino asit kabul
etmek lazım gelir ve bu zincir üzerinde
amino asitler sırayla dizilmişlerdir.

1236
• Mesela; 1. olarak glisin amino asidi, 2.
olarak serin, 3. olarak yine serin, 4. sırada
triptofan, …….10. sırada valin,…….50.
sırada aspartik asit,…….100. sırada tirozin
yerleşmiş olsun. Bu sıranın değişmemiş
olması lazımdır. 1. sıradaki glisin yerine
başka bir amino asit gelirse başka bir
protein meydana gelmiş olur.
• Canlı organizmada her saniye binlerce
protein molekülü sentezi olmaktadır.
1237
• Buradan çıkarılacak sonuç şudur: 100
tane amino asitten meydana gelecek bir
protein molekülünde amino asitlerin doğru
yerleştirilme ihtimali 21100’ de 1’dir; çünkü
21 çeşit amino asit vardır. Amino asitlerin
değişik sıralarda yerleştirilmesiyle farklı
protein meydana geleceğinden trilyonlarca
çeşit protein meydana gelebilir.
• Cansız olan bir tek protein molekülünün
rastlantı sonucu oluşması için, dünyanın
yaşını kat kat aşan seneler gerektiği
hesaplanmaktadır.
1238
“Dünyanın en mükemmel kimya
laboratuvarlarında dahi
elementlerden canlı hücre yapmak
mümkün değildir.”
Alexander Ivanovich Oparin (1894-1980)*

*Rusya'da mükemmel bir kimya laboratuvarında


canlı hücre meydana getirmek için 20 yıl süreyle
çalışma yapan ve sonunda canlılıkta maddi
sebep olmadığını belirten Rus bilim insanı,
biyokimya profesörü.
1239
PROTEİN VE AMİNO ASİTLERİN
DİZİLİŞİ
"Bir tane protein molekülü ortalama, 40000
tane atomdan meydana geliyor.
Dolayısıyla bir protein molekülü, ancak 10
üstü 60 rakamıyla ifade edilen korkunç
ihtimalden ancak bir ihtimalle kendi
kendine oluşabilir.“
Charles Eugenie Guye (1866-1942)*

* İsveçli meşhur ilim adamı.

1240
• Canlı varlıklarda bir tek protein molekülü
yoktur. Sonsuza yakın tane
diyebileceğimiz protein molekülü söz
konusudur. Protein molekülleri de kendi
arlarında bir dizi protein molekülü
oluştururlar. Bir dizi protein molekülünün
tesadüfen meydana gelmesi olasılık
hesapları açısından imkânsızdır. Bunu
Sorbonne (Sorbon) Üniversitesi’nden bir
bilim adamlarından şöyle açıklar:

1241
"10 üstü 243 rakamıyla ifade
edilecek korkunç bir rakamdan
ancak bir ihtimalle bir protein dizisi
tesadüfen meydana gelebilir."
Dr. Pierre Lecomte du Noüy (1883-1947)*

*Fransız bilim adamıdır. Paris’te doğmuş ve


yaşamıştır. Fen bilimleri ve fizyoloji dalında
çalışmaları ile meşhurdur.
1242
• İnsan bir protein dizisi veya bir hücre
değildir. İnsan, 60 trilyon hücreden
meydana gelmiştir. Bazen bu hücrelerden
bir tanesinin sisteminin bozulmasıyla bile
insan ölebilir. Tüm atomlar birbirleriyle
mükemmel bir ilişki içindedirler. İnsan
hayatı, bu hassas ilişki ve işbirliği içinde
devam etmektedir.
• Bir canlının oluşumunda proteinlerden
önce amino asitlerin varlığı söz konusudur.
Amino asit moleküllerinin uygun
dizilmesiyle de bir protein molekülü
meydana gelir.
1243
• Yanlış anlaşılmasın; meydana gelen
protein molekülü canlı değildir.
Proteinlerden canlı bir hücrenin meydana
gelebilmesi için de daha başka birçok şeye
ihtiyaç vardır. Bu sebepler, ayrı bir bilin
dalı olarak incelenmektedir.
• Her bir canlı, belli bir plan dâhilinde
organize edilmiş bir atomlar ve moleküller
sistemidir. Bu atomlar ve moleküller, hem
oluşumlarında hem de oluştuktan sonra
varlıklarını devam ettirebilmek için hem
enerjiye hem de beslenmeye muhtaçtırlar.
1244
• Evrimci biyoloji, ilk canlının bu enerjiyi
güneş, şimşeklerden ve mor ötesi
ışınlardan aldığını iddia eder. Canlılar,
hem meydana gelirken hem de meydana
geldikten sonra varlıklarını devam
ettirebilmek için düzenli ve kesintisiz
olarak enerjiye gereksinim duyarlar.
• Güneş ışınları ise, bulut gibi bir engele
takılmazsa ancak gündüz ortaya çıkar,
Gece ise güneş gözükmez. Ayrıca senenin
bir kısmı kıştır. Kış mevsiminde güneş
enerjisi hiçbir zaman düzenli şekilde ve
aynı miktarda gelmez.
1245
• Şimşek, hiçbir zaman düzenli değildir.
Şimşeğin ne zaman çakacağı belli olmaz.
Zaten şimşek çakması bazen yakıcı ve
yıkıcı etki ortaya çıkarır.
• Bu iddialara doğruluk payı verilse bile
şimşek, güneş ve mor ötesi ışınların
meydana gelmesi ile canlı varlıkların var
olması arasında var olduğu iddia edilen
ilişkinin düzenli oluşunun da açıklanması
gerekecektir.

1246
• İhtimal hesapları içinde bir protein
molekülünün bırakın canlı olmasını, cansız
bir protein molekülünün bile oluşması
imkânsızdır.
• Bir adet amino asit veya bir adet protein
molekülünün bile tesadüfen meydana
gelmesi için ihtimal hesapları yetmezken,
evrendeki bu muazzam cansız sistemlerin
ve yeryüzündeki canlı sistemlerin
kurulması, oluşması, gelişmesi nasıl
tesadüflere verilebilir? Bazıları böyle bir
skandala bilim adını takmaktadırlar!..
1247
KARBONHİDRATLAR

1248
FOTOSENTEZ
6CO2 + 6H2O + güneş enerjisi ve klorofil→
C6H12O6 + 6O2
• Bitkiler güneş ışığında CO2 alıp O2
vermekte, insanlar ise gece–gündüz O2
alıp CO2 vermektedir.
• Havadaki % 21 O2 oranı sabittir. Oran
azalmaya meyledince fotosentez
hızlanmakta, oran artınca da fotosentez
yavaşlamaktadır.
1249
• Havadaki % 21 O2 canlılar için en uygun
yüzdedir, oran sabit tutulmaktadır.
• % 50 olsaydı her taraf benzin dökülmüş
gibi olacaktı. Yukarıdan gelen
radyasyonlarla her an yangın çıkabilirdi.
Bu durumda bir kibrit çakınca hava aniden
yanacaktı.
• Oksijen oranı % 50 olmadığı gibi % 10 da
değildir. Oran % 10 olsaydı solunum
güçlüğünden yine ölecektik.
1250
• % 0,03 olan CO2 oranı da fotosentez için
gerekli olan orandır. Karbon dioksit bu
oranda olmalı, daha fazla olmamalıdır.
Havadaki fazlalığı solunumda önemli
problemlere yol açar.
• Sonuç olarak havadaki gazların oranları
insanlar ve diğer canlılar için en idealdir.
• Fotosentez olayı yapraklarda cereyan
eder.

1251
• CO2 ve H2O gibi maddelerden çiçek,
meyve ve sebzeler meydana gelmekte,
havamız temizlenerek rahat nefes
almamız sağlanmaktadır.
• H2O, fotosentezde meyve ve sebzelerin
meydana gelmesine sebep olduğu gibi,
meyve ve sebzelerle yapışık ve karışık
olduğundan da onların tazeliğini korumaya
vesiledir.

1252
• Fotosentez, gıdayı meydana getiren
kimyasal reaksiyonlardan biridir.
Fotosentez reaksiyonunda enzimler görev
almaktadır.
• Hayat çeşitlerinin en aşağısı, bitki
hayatıdır. Bitki hayatının en birinci
derecesi, çekirdekteki hayat ukdesinin,
hayat düğümünün uyanmasıdır. Uyanıp
açılarak hayata gelme, canlılık kazanma
gözümüz önünde apaçık ve çoklukla
cereyan etmektedir.

1253
• Hayatın sırrı ilk insandan beri kimya,
biyoloji, botanik vb. bilim dalları
nazarında gizli kalmıştır. Hakikati, hakiki
olarak insan aklı ile keşfedilmemiştir.
Zaten keşfedilmesi de düşünülemezdi;
çünkü canlılık ve hayatta, maddi hiçbir
sebep yoktur.
• Aslında canlılık ve hayatta var gibi
görünen sebepler, perde olması için
zahirde sebeptir. Biraz düşünülse
bunların sebep olmadığı anlaşılacaktır.
1254
• Hayat denilen sırlı durum, bir anda
belirtileriyle ortaya çıkmaktadır. Bu hâl,
hayatın hakikatinin açıklamasını, fenlerin
ve felsefenin dışında aramaya, bizi
mecbur bırakmaktadır.
• Hayat ve hayata ait fonksiyonlar maddenin
özelliğinden kaynaklanamaz; çünkü
madde, sürekli olarak insan bedeninde
değişmesine rağmen, hayatımız ve
benliğimiz hiçbir değişikliğe uğramadan
devam eder.
1255
• Bu durum, maddenin canlı bünyelerdeki
ağırlığının derecesinin düşüklüğünün
göstergesidir.

1256
KARBONHİDRATLAR VE
KORUYUCU HEKİMLİK

• Tıbbın büyük bir bölümünü koruyucu


hekimlik oluşturmaktadır; çünkü esas olan,
kişiyi hasta olmaktan korumaktır. Bu,
oldukça da kolaydır.
• Kişi hasta olduktan sonra tedavi, daha zor
ve pahalıdır.

1257
SAĞLIĞIMIZ İÇİN FAYDALI
OLAN KARBONHİDRAT
İÇEREN GIDALAR VE DİKKAT
EDİLECEK HUSUSLAR
• Çay şekeri yerine hurma, üzüm, incir, bal
vb. gıdalar tercih edilmelidir.
• Yoğurt doğal antibiyotiklerdendir.
• Her sabah aç karna çekirdekli siyah kuru
üzüm yenilmelidir.
1258
• Damar sağlığı için gerekli başlıca
karbonhidratlar; sarımsak, kavun, karpuz,
yeşil yapraklı sebzeler, bal, incir, hurma ve
elmadır.
• İskelet sistemi sağlığı için başlıca gıdalar;
süt, salep, balık ve yumurtadır.
• Beyin sağlığını korumak için başlıca
karbonhidratlar; ekmek, kuru dut, kuru
üzüm, hurma, bal ve pekmezdir.

1259
• Tedavide alternatif tıp ilaçları tercih
edilmelidir.
• Mart ve nisan aylarında acı günevik, acı
marul, fincan otu, karamık, yemlik,
madımak, dede sakalı vb. kır otları mart
ayında bolca yenmelidir. Atalarımız “mart
ayı dert ayı” demişlerdir. Bu otlar, insanı yıl
boyunca hastalıklardan korumaya
vesiledir.
• Baharda yeşile bakmak göze iyi gelir.
1260
KARBONHİDRAT İÇEREN
BAZI GIDALARIN NASIL
TÜKETİLMESİ GEREKTİĞİ

• Meyveler posalı yenmelidir. Selüloz içeren


posa bağırsak sağlığı için önemlidir.
• Ceviz, tatlısız yenirse baş ağrısı yapar.
• Süt, gece veya sabah aç karna şekersiz
içilmelidir.
1261
• Antep fıstığı tatlısız yenirse kanser riski
vardır.
• Yaz mevsiminde yaz sebze ve meyvesi,
kış mevsiminde de kış sebze ve meyvesi
yenmelidir.
• Meyve ve sebze aç karna yenmelidir.
• Kavun yemeklerden evvel yenmelidir.
• Karpuz aç karna, tok karna veya yemekle
beraber yenebilir.

1262
TÜKETİLMESİ UYGUN
OLMAYAN GIDALAR
• Bisküvi, çikolata, kola vb. sentetik ve katkı
maddeli gıdalardan kaçınmalıdır.
• Hormonlu meyve ve sebze mümkünse
yenmemelidir.
• Geni değiştirilmiş yiyeceklerden uzak
durulmalıdır.
• Yapay tatlandırıcı içeren gıda ve
içeceklerden kaçınılmalıdır.
1263
• Elmanın kabuğu, çok faydalı olmasına
rağmen yenmemelidir. Elma, kabuğu
soyularak yenmelidir; çünkü elma ağaçları
CuSO4 çözeltisiyle ilaçlanır. Bol suyla
yıkansa bile kabukta Cu+2 kalır. Cu+2
düzeyinin kanda yükselmesi ile Wilson adı
verilen ölümcül karaciğer hastalığı baş
gösterebilir.
• Yapay gübre ve tarım ilacı kullanılmadan
yetiştirilmiş organik sebze ve meyve
tüketilmelidir.

1264
• Yapay gübre ve tarım ilacı kullanılmadan
yetiştirilmiş organik sebze ve meyve
tüketilmelidir.
• Gemilerle gelen pirinç vb. ithal gıdalar
radyasyon içerdiğinden bunlardan
kaçınılmalıdır.
• Tedavide sentetik ilaçlardan mümkün
olduğu kadar kaçınılmalıdır.
• Ispanak ve patates bir öğünlük
pişirilmelidir. Beklemiş ıspanak ve patates
yemekleri tüketilmemelidir.
1265
• Meyve ile beraber su içilmemelidir.
İçilecekse önce içilmelidir.
• Ham toplanarak kimyasallarla
olgunlaştırılmış meyve yenmemelidir;
turfanda meyve fazla paraya satıldığından,
narenciye hile amacıyla erken toplanmakta
ya karpit ile muamele edilerek ya da etilen
gazı odalarında bekletilerek olgunlaşmış
gibi gösterilmektedir.

1266
KANDAKİ YÜKSEK GLİKOZ
DÜZEYİNİ NE DÜŞÜRÜR?
• Kandaki yüksek glikoz düzeyini kekik
suyu, kantaron yağı, böğürtlen kökü ve
papatya çayı düşürür.
• Bol su içmek ve yemekten yaklaşık 2 saat
sonra yürüyüş yapmak da yüksek glikoz
düzeyinin düşmesinde yardımcı olur.

1267
TATLI KÖMÜR
• Vücudumuzun enerji gereksinimi büyük
ölçüde karbonhidratlardan sağlanır.
• Yeşil bitkiler, meyve ve sebzeler en önemli
karbonhidratlardandır.
• Bu yönüyle yeşillikler, en güzel güneş
enerjisi; meyve ve sebzeler de tatlı
kömürdür.
• Doğal gaz, odun, kömür dışarıda yanar;
karbonhidratlar ise vücutta yanar.
1268
SÜT
• Sütün bileşiminde sodyum, potasyum,
kalsiyum, magnezyum, fosfat, bakır, sülfat,
bikarbonat ve klorür gibi iyonlar başta
olmak üzere az veya eser miktarda onlarca
diğer mineral maddeler (madensel tuzlar)
ile beraber protein, karbonhidrat ve yağ gibi
temel besin maddeleri ve vitaminler vardır.
İhtiva ettiği unsurlar açısından çok
zengindir.
1269
• İnsan dünyaya gelir gelmez sütle
beslenmeye başlar.
• Sütteki laktoz fermente olmaz.
Karbonhidrat olup da fermente olmayan
tek şeker laktozdur.
• Mahalle aralarında satılan sütte, su ve
sütün kesilmemesi için çeşitli kimyasal
katkılar da olabilir.
• Pastörizasyon düşük sıcaklıkta, UHT daha
yüksek sıcaklıkta olur.
1270
• Süt en temel ve doğal gıda maddesidir.
• Yiyecek ve içeceklerin yerini tutan, açlığı
ve susuzluğu gideren, sütten başka bir
gıda yoktur.
• Sütün kan, irin, dışkı ve işkembe
arasından çıkıp yararlı bir içecek hâlini
alması başlı başına mucizevi ve ibretle
bakılması gereken bir olaydır.
• İnsanların yanı sıra çoğu hayvanlar için de
besin kaynağıdır.

1271
• Fermantasyon; mayalanma, bozunma,
mahiyet değişikliği, kokuşma, doğallığın
bozulması demektir. Laktoz ise saflığını,
duruluğunu her şartta korur.
• Kemik erimesi ve boy kısalmasının en
önemli nedenlerinden birisi, az süt
içilmesidir. Kemik erimesi ilaçları, kemik
erimesini daha da arttırır. Zamanında
yeterli süt içilmesi, kemik erimesine karşı
koruyucudur. Kadınlar erkeklere göre daha
çok süt içmelidir.
1272
• Süt, UHT yöntemi sayesinde her zaman
herkesin elinin altında olabilir. UHT, “Ultra
Heat Treatment” kelimelerinin baş
harfleridir; “yüksek ısıda işlem” demektir.
UHT’de hiçbir katkı maddesi yoktur.
• UHT yönteminde süt yüksek sıcaklıktaki
ince boruların içerisinden geçirilir. Aylarca
bozulmadan taze süt gibi içilir. Bu yüzden,
yazın bile buzdolabına koymaya gerek
yoktur. UHT ile bozulmadan saklanabilirlik,
sadece süte verilen bir özelliktir. Bu
yüzden UHT müthiş bir yöntemdir.
1273
• Pastörize süt, sağıldıktan sonra 72 °C ile
76 °C arasındaki sıcaklıkta 12 saniye ile
20 saniye arasında tutulan süte denir.
• Uzun ömürlü süt olan UHT yöntemindeki
sütte ise sağılmış süt, 135 °C ile 150 °C
arasındaki sıcaklıkta 1 saniye ile 5 saniye
arasında tutulur.
• Patojen (hastalık sebebi olan)
mikroorganizmalar 70 °C’ın üzerinde
yaşayamaz. Bu yüzden, pastörize
olmamış sütü 70 °C’a kadar ısıtmak
yeterlidir, kaynatmak gereksizdir. Bu konu
genelde yanlış bilinir.
1274
• Homojenizasyon; süt içerisinde bulunan
yağ globüllerinin, fiziksel yöntemler ile
çaplarının küçültülerek kolloidal fazdan
homojen faza geçmesi için uygulanılan
işlemdir.
• İnek, koyun, keçi gibi hayvanlar bir süt
çeşmesidir. En güzel, en hoş, en temiz, en
pak sanki abıhayat (ölümsüzlük sağlayan
su) gibi bir besini bizlere sunarlar.
• Canlılar içinde ömür boyu süt içen tek
varlık insandır.

1275
• Süt, hem yaşamsal bir beslenme kaynağı
hem de birçok hastalık için şifa vesilesidir.
• İnsanoğlunun ilk gıdasının süt olduğu da
belirtilmektedir.

1276
KURU ÜZÜM İLAÇ GİBİ
• Kara üzüm, sarı üzüme göre daha
faydalıdır.
• Kara üzümde bulunan resveratrol maddesi
kalp damarlarındaki pıhtılaşmayı ve damar
sertliğini önleyerek kalp krizi riskini azaltır,
beyin damarlarını açar.
• Aminoasit, B1 ve B2 vitaminleri, potasyum,
magnezyum ve demir açısından zengin
olan kara üzüm bağışıklık sistemini
güçlendirir.
1277
• Böbrek ve karaciğerin çalışmasını
hızlandırdığından yağları eritir.
• Cildin bakımlı bir görünüm almasını sağlar.
• Kuru üzüm sabah kalkınca hayat boyu
alınırsa zekâyı arttırır.
• Uyuşturucu ve sigaraya karşı tiksinti
uyarır.
• Yenirse şarap fabrikalarına engel olur.
• Kuru üzüm çok iyi bir gıdadır, yemeğe
devam etmek gerekir.
• Balgam söktürücüdür.
1278
• Ağız kokusunu güzelleştirir.
• Kara üzüm düzenli yenirse yapısında
bulunan flavonoit kansere iyi gelir.
Resveratrol ise kanser hücrelerinin
oluşumuna engel olur.

1279
TOKSİK MADDELERİN
ÜREDİĞİ KÜSPE HAYVAN
YEMİ OLARAK
KULLANILMAMALIDIR
• Yaş şeker pancarı posasına küspe denir.
• Küspe üst üste yığıldığından hiçbir zaman
kurumaz; ilk 1 ay çok iyi bir hayvan
yemidir.

1280
• 1 aydan sonra yaş küspede toksinler ürer.
Çok kötü kokar. Bu nedenle ilk ay yaş
olarak tüketilmelidir.
• Kokan küspeyi hayvana yedirmemelidir;
aksi hâlde ineğin hem eti ve hem de sütü
kokar.
• Küspe inek yemi olarak kullanılır.
• Kokan küspe çevre kirliliğine neden olur.

1281
• Açıkta bekletilen küspenin üstten 10 cm’lik
kısmı çürüdüğünden atılmaktadır.
• Son birkaç senedir pancar küspesi,
paketlerde vakumlanarak saklanmaktadır.
Özel sektör tarafından yapılan bu
uygulamanın kanunda düzenleme yapılıp
zorunlu hâle getirilmesi gereklidir. Böylece
küspenin kokuşması ve israfı önlenecek,
doğanın kirlenmesine mani olunacak ve
hayvanlar taze küspe yiyecektir.

1282
DİŞİ DANA VE DİŞİ KUZU,
SÜTÜ İÇİN BESLENMELİDİR
• Türkiye şöyle bir problemle karşı
karşıyadır: Türkiye’de kasıtlı olarak dişi
dana ve dişi kuzu kesilmek sureti ile
hayvancılığın kaynağı kurutulmaya
çalışılmaktadır. Bu nedenle dişi dana ve
dişi kuzu, sütü için beslenmelidir. İleride
sütü sağılacak dişi danalar ve dişi kuzular,
et için kesilmemelidir. Dişi dana ve dişi
kuzu kesilirse süt azalır.
1283
• İlk defa doğuran genç ineğe düve denir.
Düve, inek ve koyun zaten kesilmez;
çünkü sütleri sağılmaktadır. İneğin ve
koyunun sütten kesilmişi kesilebilir.
• Bu problemin giderilmesi için hem insanlar
uyarılmalı hem çok süt içmeye teşvik
edilmeli hem de ilgili kanunda gerekli
düzenleme yapılmalıdır.

1284
UYUMAMAK GEREKTİĞİNDE
GLİKOZ İÇEREN BESİNLER
YENMELİDİR
• Glikoz içeren başlıca besinler; üzüm, incir,
dut, hurma ve baldır.
• Uyku gelince glikoz uykuyu dağıtır.
• Senelerce az uykuyla idare edilebilir.
• Bunun için en iyisi bir çay kaşığı bal
yemek veya bir tatlı kaşığı pekmez
içmektir.
1285
SAĞLIK İÇİN DOĞAL TAM
BUĞDAY EKMEĞİ
(SOFRALARIN PADİŞAHI:
BUĞDAY EKMEĞİ VE ÖNEMİ)
• Sağlıklı yaşam için doğal ekmek
tüketilmesi gerekir. Beyaz ekmek
alışkanlığından vazgeçmeliyiz. Tam
buğday, tam buğday–çavdar ya da tam
buğday–yulaftan yapılmış ekmek üretimine
geçmeliyiz.
1286
• Beyaz ekmekte vitaminli ve lifli kısımlar
ayrılıp hayvan yemi olarak kullanılıyor.
Oysa burası buğdayın özüdür ve çok
önemlidir.
• Beyaz ekmek yediğimizde buğdaydaki D
vitamininin ancak % 10’unu alabiliyoruz. D
vitamini % 90 kayba uğruyor.
• Beyaz ekmekte, buğdayın % 80’i heba
olur.
• Beyaz ekmek kan şekerini hızla yükseltip
düşürdüğü için diyabetin sebeplerindendir.

1287
• Obezite, şişmanlık ve damar sertliğinin
kontrol altına alınması için beyaz ekmeğin
değiştirilmesi gerekir.
• Birçok Avrupa ülkesi beyaz ekmekten
vazgeçmiştir.
• Tam buğday, tam buğday–çavdar ve tam
buğday–yulaftan yapılmış ekmekler
bağırsakların çalışmasına yardımcı olur.
Bu ekmekler zayıflamayı kolaylaştırır.

1288
• Çavdarda bulunan bazı maddeler,
kolesterol sentezinde rol alacak bazı
moleküllerin ince bağırsaktan kana
geçmesini yavaşlatır. Bir nevi kolesterolün
kontrol altında tutulmasına yardımcı olur.
• Yetişkinlerde görülen diyabetin
nedenlerinden biri olan obezite,
çocuklarda görülen diyabetin nedenleri
arasında bulunmaz.
• Buğday ekmeği, insanı munis, cana yakın,
uysal yapar.
1289
• Kepekli ekmek, rafine edilmiş beyaz una
kepek eklenmesiyle elde edilir.
• Tam buğday ekmeği ise terkibinde doğal
olarak kepek bulunan ekmektir.
• Tam buğday unundan yapılan ekmeğin
vitamin ve mineral miktarı, beyaz undan
yapılmış ekmeğe göre daha yüksektir.
• Ekmeğe hürmet edilmesi gerekir. Aksi
takdirde toplumların kıtlıkla imtihanı söz
konusudur.

1290
• Kepeğin undan ayrılmaması gerekir.
Elenmiş undan ekmek pişirmemelidir.
• Elenerek undan ayrılan kepeğin tekrar una
katılması uygun olur.
• Kepek noksanlığı; kabızlığa, bağırsak iç
duvarında keseciklerin oluşmasına, kalın
bağırsak hastalıklarına, basura sebep olur.
Safra taşı, diş çürümesi, zararlı kolesterol
(LDL) ve şeker hastalığının ortaya çıkışını
hızlandırır.
1291
• Esas yapısı selüloz, hemiselüloz ve lignin
olan posayı enzimler sindiremez. Bundan
dolayı da posa belli bir hacim meydana
getirerek bağırsak hareketini sağlar.
Böylece artık maddeler, zararlı maddelere
dönüşmeden vücuttan atılmış olur.
• Buğdayla ilgili en önemli husus, buğday
kabuğunun insanın zihinsel ve fiziksel
performansına olan etkisidir.

1292
• Kalitesiz unlara beyaz bir görünüm
kazandırmak için ağartıcı maddeler
kullanılır. Bunların başında benzoil
peroksit gelir.
• Ekmeğin iyi kabarmasını sağlamak için de
una değişik kimyasal maddeler katılır. Bu
kimyasallardan en çok kullanılanı
potasyum bromattır.
• Bu maddelerin kanserojen olduğu şüphesi
vardır.
1293
UZAK DOĞUDA GÖRÜLEN
BERİBERİ HASTALIĞI EKMEK
YERİNE PİRİNÇ
YENİLDİĞİNDEN OLUR
• B1 vitamininin (Tiamin) en önemli kaynağı
buğdaydır.
• Buğday ekmeği yerine sadece pirinç yiyen
ülkelerde beriberi hastalığı görülür.

1294
• Hastalığın karakteristik belirtisi sinirsel
bozukluktur. Kas zayıflığı ve dermansızlık
da ortaya çıkar.
• Ülkemizde buğday tüketimi fazla
olduğundan beriberi hastalığına
rastlanmaz.

1295
BUĞDAY EKMEĞİ YERİNE
SADECE MISIR EKMEĞİ
YENİRSE PELLEGRA
HASTALIĞI OLUR
• Karadeniz bölgesinde senelerce yalnız
mısır ekmeği yenmişti; buğday ekmeği
yenmemişti. Sofraların padişahı olan
ekmek yerine mısır konmuştu. Adnan
Menderes bu yanlışlığı ortadan
kaldırmıştır.
1296
• Karadeniz’de buğday ekmeği yenmeye
başladıktan sonra cinayetler azaldı;
zamanla silah imalatı da durduruldu.
• Uzun süren ekmeksiz diyetin sonucunda
kafa çalışmaz, kalıcı zekâ problemi ortaya
çıkar.
• Ekmek cinayeti durdurur. Sicilya ve
Mısır’da buğday ekmeği yerine mısır yenir.
Bundan dolayı o ülkelerde kiralık katil ve
ajan çok çıkar. İngiliz ajanları Mısır’da
meşhurdur.
1297
• PP vitamini (Niasin) en çok ekşi mayalı
ekmekte bulunur. Buğday ekmeği yerine
mısır ekmeğiyle beslenen insanlarda
niasin yetersizliğinden dolayı pellegra
hastalığı ortaya çıkar; çünkü mısır, niasini
az olan bir yiyecektir.
• Bu hastalıkta sinir sistemi bozukluğu,
sindirim sistemi bozukluğu, deride kuruma
ve sertleşme görülür.

1298
BUĞDAY EKMEĞİ YERİNE
BAKLA (FUL) YENİRSE
ERİTROSİTLER
(ALYUVARLAR) ERİR
• Mısır’da ekmek yerine bakla yenmesi
yaygındır.
• Baklanın fazlası eritrositleri eritir ve O2
noksanlığı olur.

1299
• Eritrositler, hücrelere O2 taşımakla görevli
tanecik olduklarından erimeleri sonucu
beyne O2 az gittiğinden kafa küçük kalır ve
çalışmaz.
• Eritrositlerin erimesi sonucunda O2
azalmasının telafisi için akciğerlerin daha
çok çalışıp büyümesi sonucunda göğüs
kafesi genişler. Göğüs kafesi büyük
olduğundan zurna çalmaya uygun hâle
gelir. İyi zurna çalanların Mısır’da yaşadığı
bilinmektedir.
1300
• Kafanın küçük kalması ve çalışmaması
sonucunda ajan yetişmiştir; firavunun da
Mısır’da çıktığı malumdur.
• Yine buna bağlı olarak Mısır’da bazı ırktan
olanların çok adam öldürdüğü
bilinmektedir; bu ırktan bazı insanlar
ekmek yemediğinden cani olmuşlardır.

1301
GLİKOZUN YANMASI
• Glikozun yanması ekzotermik bir
reaksiyondur. Ekzotermik reaksiyonlar
kendiliğinden gerçekleşir. Organizmada
enerjiye ihtiyaç olmadığı zamanlarda
glikoz yanmaz, depo edilir. Bu durum
gösteriyor ki, ihtiyaç olmadığı hâllerde
şartlar hazır olsa bile reaksiyon
gerçekleşmez.
C6H12O6 + 6O2 → 6CO2+ 6H2O + enerji

1302
ŞEKER PANCARININ ESAS
MADDESİ OLAN
SAKKAROZUN BİTKİDE
OLUŞUMUNA AİT REAKSİYON
DENKLEMLERİ
6CO2 + 6H2O + güneş enerjisi + klorofil
→ C6H12O6 + 6O2
C6H12O6 + C6H12O6 → C12H22O11 + H2O
Glikoz Fruktoz Sakkaroz
1303
DİSAKKARİTLERİN
SİNDİRİMİNİN REAKSİYON
DENKLEMLERİ
C12H22O11 + H2O + Sakkaraz → C6H12O6 + C6H12O6
Sakkaroz Glikoz Fruktoz
C12H22O11 + H2O + Maltaz → C6H12O6 + C6H12O6
Maltoz Glikoz Glikoz
C12H22O11 + H2O + Laktaz → C6H12O6 + C6H12O6
Laktoz Glikoz Galaktoz

1304
POLİSAKKARİTLERİN
(NİŞASTA, SELÜLOZ VE
GLİKOJEN) OLUŞUMUNA AİT
REAKSİYON DENKLEMLERİ
6CO2 + 6H2O + güneş enerjisi + klorofil
→ C6H12O6 + 6O2

nC6H12O6 → (C6H10O5)n + (n–1)H2O


Polisakkarit

1305
MONOSAKKARİTLERİN
FERMANTASYONU
(MAYALANMA)
(EKŞİME)
(TAHAMMÜR ETME)
• Glikoz, galaktoz veya fruktozdan etil
alkolün oluşması fermantasyon
reaksiyonudur.
C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2
1306
ARPADAN BİRA ELDE
EDİLMESİNE AİT REAKSİYON
DENKLEMLERİ
(C6H10O5)n + (n-1) H2O → nC6H12O6
Arpa nişastası Glikoz

C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2

1307
ÜZÜMDEN ŞARAP ELDE
EDİLMESİ VE REAKSİYON
DENKLEMİ
Üzümün posası ayrıldıktan sonra kalan
suyuna şıra denir. Şıra fıçılara aktarılır.
Fıçının tıpası O2 gazının girmemesi
gerektiğinden kapalı olmalıdır. O2 gazı
girerse sirke olur. Karbon dioksit gazının
çıkması için tıpa sıkı kapatılmamalıdır. 3–
5 ay sonra şarap elde edilir.
C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2
1308
EKMEKTE ETİL ALKOL
YOKTUR
• Ekmek polisakkarittir.
• Maya da polisakkarittir.
• Hazır yaş mayalarda (pak maya) % 1,5 etil
alkol vardır. Ekşi mayalarda etil alkol
yoktur.
• Ekşi mayayla yapılan ekmekler bu nedenle
daha lezzetlidir. Hazır mayayla yapılan
ekmeğin tadı yarı yarıya azalır.

1309
• 1 gün beklemiş hamur ekşi mayadır ve
doğaldır.
• Hazır maya yaş ve kuru olmak üzere ikiye
ayrılır. Kuru maya bira mayasıdır, yaş
maya ise pak maya adıyla yaygın olan
mayadır.
• Hazır mayayla yapılan ekmekte etil alkol
yoktur. Etil alkol, ekmek pişerken
buharlaşır. Etil alkolün kaynama noktası
76 °C’tır; bu nedenle 76 °C’tan sonraki
sıcaklıklarda, etil alkolün zerresi kalmaz.
1310
FERMANTASYONA
UĞRAMAYAN TEK ŞEKER:
LAKTOZ
• Sütün fermente olması için kefir bitkisi
gereklidir. Süt şekeri (laktoz) özel
şartlarda ve çok zor fermente olur. Bu bize
sütün önemini gösterir.
• Örneğin; sütten yapılan ve etil alkol içeren
kefirin yapımı ile ilgili şu bilgiler bize bu
zorluğu gösterir.

1311
• Kefir kuru iken kirli beyaz renkli, kıkırdak
görünüşündedir. Taze hâldeyken ise
parlak beyaz renkli, nohut büyüklüğünde
küremsi tanelerdir.
• Kefir yumrusu içinde birçok
mikroorganizma bulunur.
• Sütün fermente olması için kefir
yumrusuna ihtiyaç vardır. Laktoz dışındaki
fermente olan şekerlerde hiçbir dış etkene
gerek olmaksızın doğal olarak maya
oluşur.
1312
DİSAKKARİTLERDEN KEFİR
VE KIMIZ İMALİ
Kefir ve kımız imalinde; sütte bulunan süt
şekeri adı verilen laktoz, dış etkenlerle
fermente olarak etil alkole dönüşür. Dış
etken olmazsa süt tahammür etmez.
C12H22O11 + H2O → C6H12O6 + C6H12O6
Laktoz Glikoz Galaktoz
(Süt şekeri)
C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2
1313
KARBONHİDRATLARDAN
DOĞAL MUTLAK ETİL
ALKOLÜN ELDE EDİLMESİ
• Şeker pancarından, şeker kamışından,
üzümden ve polisakkaritlerden mutlak etil
alkol elde edilir.
• Anadolu’da üzümden etil alkolün elde
edildiği fabrikalara, suma fabrikası adı
verilir.
• Suma, fikrini açığa vurmamak demektir.
1314
• Mutlak etil alkolün başlıca kullanıldığı yer
tıp alanıdır.
• Doğal mutlak etil alkol elde edilmesinde;
alkol % 16’lık olunca maya öldüğünden
dolayı bu yüzdeye gelmeden önce etil
alkol ortamdan destilasyonla çekilir,
fermantasyon devam eder. Bu işlem
sürekli tekrar edilir.
• Mutlak etil alkol % 95,5 saflıktaki etil
alkoldür.

1315
DİSAKKARİTLERDEN MUTLAK
ETİL ALKOL ELDE
EDİLMESİNE AİT REAKSİYON
DENKLEMLERİ
Şeker pancarından mutlak etanol elde
edilir.
C12H22O11 + H2O → C6H12O6 + C6H12O6
Sukroz veya sakkaroz Glikoz Fruktoz
(Çay şekeri)
C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2
1316
ÜZÜMDEN MUTLAK ETİL
ALKOL ELDE EDİLMESİNE AİT
REAKSİYON DENKLEMİ

C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2


Glikoz

1317
POLİSAKKARİTLERDEN
MUTLAK ETİL ALKOL ELDE
EDİLMESİNE AİT REAKSİYON
DENKLEMLERİ
(C6H10O5)n + (n-1) H2O → nC6H12O6
Nişasta Glikoz

C6H12O6 → 2C2H5OH + 2CO2

1318
İNVERT ŞEKER (BAL ŞEKERİ)
• Baldaki şekerin bir kısmı invert şekerdir.
Glikoz ile fruktozun belli orandaki
karışımına invert şeker denir. İnvert
şekerde glikoz ve fruktoz birbirinden
ayrıdır.

1319
BENZETMEDE HATA
OLMASIN

• ÜZÜM CUMHURİYETÇİ,
• PEKMEZ DEMOKRAT,
• SİRKE MİLLİYETÇİ,
• ŞARAP İSE KOMÜNİST VEYA
İRTİCACIDIR.

1320
• Üzümden pekmez, sirke ve şarap olmak
üzere üç madde elde edilir; şarap
yasaklanmıştır. Bunun gibi cumhuriyet de
başta demokrasi ve Atatürk milliyetçiliği
olmak üzere Anayasa’da belirtilen güzel
her niteliği içerir. Laiklik sayesinde de irtica
ve komünizme engel olunur.
• Şarap üzümün mayalanmasıyla elde
edilmektedir ki aslında mayalama
(fermantasyon) işi bir yönüyle bozunma,
mahiyet değişikliği, kokuşma, doğallıktan
uzaklaşma demektir.
1321
• Sirke mayasına izin vardır, şarap
mayasına izin yoktur.
• Cumhuriyet rejimimizi değiştirmek
isteyenler Marksist ve Leninistler ile
irticacılardır.
• Genel Kurmay Başkanımız İlker Başbuğ
Kara Kuvvetleri Komutanı iken 11 Nisan
2008’de Kıbrıs’ta yaptığı konuşmada
“Cumhuriyet rejimimizin mayası
bozulmaya çalışılmaktadır.” diyerek bu
konuyu dile getirmiştir.

1322
• Pekmez, üzümün niteliğini taşır; şarap
taşımaz. Üzümün mahiyeti değiştirilerek
şarap elde edilir.
• Cumhuriyet ve demokrasi rejimimizi
değiştirmek isteyenler de komunist ve
irticacılardır.
• İç kargaşa çıkarmaya çalışanlar Marksist
düşüncede olanlardır.
• Devleti ele geçirmek için işgal mantığıyla
hareket edenler ise radikallerdir.

1323
• Türkiye Cumhuriyeti’nin mayası bellidir. O
maya onun kendindendir ve Atatürk
milliyetçiliğine bağlılıktır. Atatürk
milliyetçiliği, tüm ırkları kucaklayan ve her
soframızda bulunması gereken zenginlik
kaynağımızdır. “Ne mutlu Türk’üm diyene”
özdeyişinin birleştiriciliği ile ülkesini
dâhildeki her türlü tehlikeden korumaktır.
• “Keskin sirke küpüne zarar verir.” Bu
yüzden dengeyi iyi ayarlamak lazımdır.
1324
BÖLÜMLE İLGİLİ SOSYAL
ALANDA KULLANILAN KİMYA
KELİME VE DEYİMLERİ
• Bal gibi insan: Bal, yıllarca bozunmayan bir şifa
kaynağıdır. Her türlü bitkiden bitki özlerinin toplanması
ile yapılmıştır. İnsan da bal gibi olunca evren kitabını
okuyarak her şeyden anlam çıkarır. Etrafına bu
gerçekleri sunar. İnsanlığını bir ömür boyu korur. Şifa
vesilesi olur.
• Süt gibi, süt gibi dupduru, süt gibi bembeyaz, süt gibi
berrak: “Temiz duygu ve temiz düşünce” karşılığı
olarak söylenen deyimlerdir.
1325
TALİDOMİD ADLI İLAÇTAN
DOLAYI ÇOCUKLAR SAKAT
DOĞDU
• Bu hususa dikkat edilmediğinden ötürü
Amerika’da “talidomid” adlı sentetik ilaç R
ve S farkından dolayı inaktif ve toksik etki
yapmıştır ve çocukların sakat doğumuna
neden olmuştur. Aynı enantiomer olsa bile,
sentezlenen yapay maddenin doğalına
olan benzerliği (optikçe saflığı) % 100
olmalıdır.
1326
• Talidomid eskiden kullanılmış olan ve
zararlı etkileriyle tarihe geçen bir ilaçtır. Bu
ilaç birçok memlekette zararlı tesirleri
öğrenilinceye kadar geniş bir şekilde
kullanılmıştır. 1960’lı yıllarda Hindistan’da
ve bazı üçüncü dünya ülkelerinde
piyasaya sürülmüştür, özellikle
hamilelerde bulantı ve kusmayı önleyici
özelliğinden dolayı kullanılmaya
başlanmıştır.

1327
• Gebe kadınlarda, bilhassa gebeliğin
üçüncü ayında, bu ilaca bağlı olarak
binlerce kolsuz, bacaksız çocuk, eksik
organlı bebekler, omuzundan eli çıkmış
zavallılar ve bir sürü ucubeler dünyaya
gelmeye başladı.
• Kobaylar ve diğer hayvanlar üzerinde
denenmeden ve yan tesirleri ölçülmeden
kâr düşüncesiyle bunu piyasaya
sürmüşlerdi.

1328
• Araştırmalar, bu ilacın sebep olduğunu
tespit etti.
• Derhal yasaklandı ve eczanelerden
toplatıldı. Açılan tazminat davaları neticesi
bu ilacı üretip satan firmaya çok ağır para
cezaları geldi.
• Bu hadise talidomid faciası olarak tıp
tarihine geçmiştir. Talidomid, bugün
sadece tarihî bir önemi haiz olup
kullanılmamaktadır.
1329
• Hamile kadınların aşyerme dönemlerindeki
kusmalarının ve bazı yiyeceklerden
tiksinme ve iğrenmelerinin sebebi
araştırılınca görüldü ki, bazı yiyeceklerde
normal insanlar için faydası bulunan bazı
maddeler var ki, bu maddeler anne
karnında henüz organları yeterli hâle
gelmemiş ceninler için zehir hükmünde ve
çok zararlı bir madde oluyor. İşte Hikmet
Sahibi Yaratıcı, annelere geçici bir dönem
için böyle bir durum nasip ediyor.
1330
• Anne, aşerme ile çocuğa çok lüzumlu
yiyecekleri şiddetle arzularken aşyerme ile
verilen tiksinti hissi ve kusmalarla da
zararlı yiyeceklerden hatta kokularından
bile nefret duyup iğreniyor.
• Tiksinti hissi ile doğacak bebeğe zararlı
olacak besinlere karşı tiksinti duyuyor, bu
hisse rağmen o yemeği yerse de kusuyor.

1331
SOSYAL ALANDA
KULLANILAN KİMYA KELİME
VE DEYİMLERİ
• Polar görüş ve polarize bakış: Çevresinde
olup itenleri iyi algılamama,
değerlendirmeme, sabit fikirli olma hâlidir.
Atgözlülükten farkı; atgözlülüğün
gayriiradi, polar görüşün ise iradi
olmasıdır.

1332
ORTAÖĞRETİM KİMYA
12.SINIF 4.ÜNİTE: ENERJİ
KAYNAKLARI VE BİLİMSEL
GELİŞMELER

1333
ÜNİTENİN BÖLÜM
BAŞLIKLARI
• 1.BÖLÜM: FOSİL YAKITLAR
• 2.BÖLÜM: ALTERNATİF ENERJİ
KAYNAKLARI
• 3.BÖLÜM: SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
• 4.BÖLÜM: NANOTEKNOLOJİ

1334
1.BÖLÜM: FOSİL YAKITLAR

1335
• Birçok ürünün ham maddesi olarak da
kullanılan fosil yakıtlar, günümüzün en
önemli enerji kaynaklarının başında
gelmektedir. Canlı kalıntılarının
milyonlarca yıl boyunca yer altında
birikmesiyle oluşturulan fosil yakıtlar,
sanayinin kısa sürede ve hızlı bir şekilde
gelişmesine vesile olmuştur. Ancak
ekosisteme ters kullanılması; sıcaklığın
yükselmesi, buzulların erimesi, suların
yükselmesi, canlı türlerinin yok olması gibi
pek çok olumsuzluğa da sebep olmuştur.
1336
• Bu bölümde fosil yakıtların zararlarını ve
bunlardan korunma yollarını
öğreneceksiniz.

1337
Fosil Yakıtların Oluşumu ve
Zararları

1338
• Canlı kalıntılarının milyonlarca yıl
oksijensiz ortamda başkalaşıma uğraması
sonucu oluşan yakıtlara fosil yakıt denir.
• Fosil yakıtlar genel olarak petrol ve kömür
olmak üzere iki gruba ayrılır.
• Doğal gaz ise hem petrol türevi hem de
ayrıca da bulunan bir fosil yakıttır.
• Petrol, sondaj kuyularından çıkarıldığı ham
hâli ile kullanıma uygun değildir. Petrolün
kullanılabilmesi için bileşenlerine ayrılması
gerekir.
1339
• Ham petrol; ayrımsal damıtma yöntemiyle
LPG, benzin, motorin (mazot), gaz yağı,
fuel oil, kerosen ve asfalt (zift) gibi
bileşenlere ayrılır.
• Kömür; oluşum süresi ve enerji veriminin
artışına göre turba, linyit, taş kömürü ve
antrasit şeklinde sıralanır.
• Doğal gazda bileşiminde büyük kısmı
oluşturan metan gazından başka etan,
propan, bütan gibi hidrokarbonlar ve az
miktarda H2S, CO2 gazları bulunmaktadır.
1340
• Fosil yakıtların birçok kullanım alanı
bulunmaktadır. Petrol ürünlerinden benzin,
mazot ve LPG, motorlu araçlarda yakıt
olarak fuel oil konutlarda ısınma amacıyla
kullanılır. Çevreye ve canlılara daha az
zarar veren doğal gaz ise sanayide çeşitli
amaçlarla (elektrik üretimi, döküm eritme
vb.), konutlarda ve iş yerlerinde ısınma
amaçlı kullanılır. Kömür; evlerde ısınmada,
termik santrallerde elektrik üretiminde
kullanılır. Ancak fosil yakıtların aşırı ve
bilinçsiz kullanımı insan sağlığına ve
çevreye zarar vermektedir. 1341
• Fosil yakıtların kullanımı sonucu oluşan
atıkların ekolojik denge üzerinde olumsuz
etkileri vardır. Örneğin, kömürün yoğun
olarak kullanıldığı bölgelerde yaşayan
başta insanlar olmak üzere bütün
canlılarda çeşitli hastalıklara rastlanır. Bu
bölgelerde diğer bölgelere oranla solunum
yolu hastalarının sayısında artış gözlenir.
Ayrıca fosil yakıtların açığa çıkardığı
zararlı gazlar astım hastalarının yaşam
şartlarını zorlaştırır.
1342
• Petrol; kara, demir ve deniz yoluyla taşınır.
Deniz yoluyla taşınması esnasında
meydana gelen kazalar petrolün denize
akmasına ve patlamalara sonucu ekolojik
dengede kalıcı zararlara yol açar.
• Küresel ısınmanın birçok sebebi olmakla
birlikte en büyük pay, fosil yakıt
kullanımına aittir. Fosil yakıtların
kullanılmasıyla açığa çıkan gazların
güneşten gelen ışınları tutması sonucu
sıcaklığın yükselmesi küresel ısınma
olarak tanımlanır.
1343
• Günümüzde dünyayı tehdit eden en
önemli sorunların başında fosil yakıtların
kullanımı sonucu atmosfere salınan sera
gazlarının neden olduğu iklim değişikliği
gelmektedir.
• Dünya Meteoroloji Örgütünün verilerine
göre atmosferdeki CO2 miktarı 2015
yılında en yüksek seviye olan 400 ppm
değerinin üzerine çıkmıştır. Fosil yakıtların
kullanımı sonucu oluşan CO2, SO2, NO2
gibi gazlar asit yağmurlarının oluşmasına
neden olur.
1344
BAŞLICA FOSİL YAKITLAR
• Fosil yakıtlar; kömür, petrol ve doğal gaz
olarak bilinir.
• Fosil yakıtlar, mineral yakıtlar olarak da
bilinir.

1345
YENİLENEMEZ ENERJİ
KAYNAKLARI
• Odun, kömür, petrol ve doğal gaz
yenilenemez enerji kaynaklarıdır.

1346
KÖMÜRÜN OLUŞUMU
• Ağaçların yapısında bulunan selüloz ve
lignin başta olmak üzere protein, reçine,
terpen, flavonoit, alkaloit, sterol, tanin gibi
maddeler, milyonlarca yıl sonra kömür
hâline gelir.

1347
KÖMÜR TÜRLERİ
• Ölü bitkilerin kalıntıları toprak altında
beklerken önce kömürleşme sürecini
tamamlamamış en kalitesiz %60 karbon
içeren kömür olan turba kömürü, sonra
%70 karbon içeren linyit kömürü, daha
sonra %80-90 gibi yüksek oranda karbon
içeren taş kömürü, son olarak da %95
karbon içeren en kaliteli kömür olan
antrasit meydana gelir.
1348
• Bu ilerleyen olgunlaşma sürecine
kömürleşme denir.
• Bundan sonra uygun koşullar oluşursa
sonra grafit oluşur.
• Taş kömürü havasız ortamda ısıtılırsa
uçucu bazı maddeler ayrılır ve kaliteli bir
kömür olan kok kömürü elde edilir.

1349
ASFALTİT
• Petrolün katısıdır. Petrol ile kömür arası bir
maddedir. Halk arasında katı petrol olarak
bilinir. Şırnak’ta bulunur. Senelerce kömür
diye satılmıştır.

1350
ZİFT ve KATRAN (Her ikisi de
petrol kaynaklı değildir, kömür
kaynaklıdır.)

• KATRAN: Kömürün damıtma ürünüdür.

• ZİFT: Katranın damıtılması esnasında


damıtılmayan çökelektir.

1351
ANTRASEN ve NAFTALİN
• Antrasen: Maden kömürü katranının son
damıtma ürünüdür.

• Naftalin: Katranın fraksiyonlu destilasyonu


ile elde edilir.

1352
HAM PETROLÜN AYRIMSAL
DAMITILMASINDA ELDE
EDİLEN BAZI MADDELER
• Ham petrolün ayrımsal damıtma işleminde
ayrımsal damıtma kulesinde yukarıdan
aşağıya doğru başka bir ifadeyle düşük
sıcaklıktan yüksek sıcaklığa doğru
sırasıyla elde edilen bazı maddeler; LPG,
benzin, jet yakıtı, mazot (motorin), motor
yağı ve asfalttır.
1353
HAM PETROLÜN BAŞLICA
ÜRÜN OLARAK %
BİLEŞENLERİ
• Ham petrolün ayrımsal damıtılması
sonucu rafinerilerde ortalama olarak %43
benzin, %18 fuel-oil ve motorin , %11
LPG, % 9 jet yakıtı, %5 asfalt ve %14
diğer ürünler elde edilmektedir.

1354
NAFTA
• Nafta, ham petrolün 30°C ile 170°C
sıcaklık aralığında ayrımsal damıtılması ile
elde edilen renksiz, uçucu ve yanıcı sıvı
hidrokarbon karışımıdır.
• Nafta boya sanayisinde solvent (çözücü)
olarak kullanılır.

1355
DOĞAL GAZ
• Doğal gaz; büyük oranda metan gazı
içerir.

1356
LPG
• LPG; bütan ve propan karışımıdır.

1357
PETROLÜN YOĞUNLUĞU
• Petrol, sudan daha düşük yoğunluğu
sahiptir.

1358
KRAKİNG
• Yüksek karbonlu büyük moleküllü
bileşenlerin, küçük moleküllere
dönüştürülmesi işlemine kraking denir.

1359
PETROLÜN OLUŞUMUNDA İKİ
KURAM
• Geçmiş jeolojik çağlarda deniz ya da göl
olan yerlerdeki bitkilerden ve hayvanlardan
oluşur. Bu petrol, günümüzde karalardan
çıkarılan petroldür.
• Geçmiş jeolojik çağlarda da günümüzde
de deniz ya da göl olan yerlerdeki
canlılardan oluşan petrol ise denizden
çıkarılan petroldür.
1360
GEMİLERLE ALINAN PETROL

• Petrol gemilerle İskenderun, İzmir ve


İzmit’e gelir. Brezilya, Venezuela vb. petrol
çıkan her ülkeden alınabilir.

1361
PETROL RAFİNERİLERİNİN
BULUNDUĞU YERLER
• BATMAN (TÜPRAŞ)
• KIRIKKALE (TÜPRAŞ)
• İZMİR ALİAĞA (TÜPRAŞ)
• İZMİT (TÜPRAŞ)
• İZMİR ALİAĞA (SOCAR)

1362
PETROLÜN GELMESİNDE ÜÇ
YOL
• PETROL BORU HATTIYLA
• GEMİLERLE
• DEMİR YOLU İLE

1363
PETROL BORU HATLARI
• KERKÜK–BATMAN–DİYARBAKIR–
ADIYAMAN–YUMURTALIK BORU
HATTI (BOTAŞ)
• BAKÜ–TİFLİS–CEYHAN BORU HATTI
(2006 YILINDA AÇILDI.)
• CEYHAN-KIRIKKALE BORU HATTI
• ÜNYE-CEYHAN BORU HATTI (ÜNYE–
BAFRA–KAYSERİ–YUMURTALIK):
Ünye’ye Rusya’dan gemilerle getirilen
petrol bu hatta veriliyor, 2014’te açıldı.
1364
ASFALT (Hem sıvı hem de katı
asfalta, asfalt denir.)
• SIVI ASFALT: Ham petrolün ağır
ürününün (dip ürün) viskozitesi daha
yoğun hâle getirilmişidir. Rafinerilerde
asfalt üniteleri vardır. Bu ünitelerde dip
ürün prosesten geçerek farklı asfaltlar elde
edilir.
• KATI ASFALT: Sıvı asfalta kum, çakıl
ilavesiyle elde edilen yollara serilen asfalt
olarak bilinen üründür.
1365
RAZİ (864–925)
• Petrolün ilk defa damıtılması ve
günümüzdeki adı olan nafta ismiyle
kullanılmaya başlanması Razi’nin
buluşudur.

1366
METAN GAZI PATLAMASI
• İstanbul’da 28 Nisan 1993 tarihinde
Ümraniye Hekimbaşı çöplüğünde
meydana gelen metan gazı patlaması
neticesinde çöp yığınları çığ gibi kayarak
yakınındaki evlerin üstünü kaplamıştır.
Yangın meydana gelmiştir. 39 kişi
ölmüştür.

1367
METAN GAZI HANGİ
GAZLARDA BULUNUR?
• Aşağıdaki gaz karışımlarının hepsi
doğaldır ve % 90 ila % 99 arasında metan
gazı içerirler:
• Doğal gaz
• Çöplük gazı
• Bataklık gazı
• Biyogaz
1368
BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ
• Deniz dibinde biriken fosiller ve çeşitli
atıklardan zamanla çıkan metan gazı,
deniz suyunun kimyasal karışımını
etkileyerek deniz suyunun yoğunluğunu
düşürmektedir. Yoğunluğu sıfıra
yaklaşan suda gemi, yüzebilme
özelliğini yitirmektedir. Bunun
sonucunda da gemi metan gazının
bulunduğu ve metan kuyusu adı verilen
bölgeye doğru çekilmektedir. Kuyuya
girer girmez de batmaktadır.
1369
• Bermuda Şeytan Üçgeni gibi gaz
akımlarının şiddetli olduğu bölgelerde
seyreden uçaklar da büyük tehlike sınırı
içinde bulunmaktadır; çünkü su yüzeyine
ulaşan metan gazı kabarcıkları atmosfere
karışarak yukarıya doğru şiddetli bir
metan gazı tüneli oluşturmaktadır. Bu
tünele giren uçak da kontrolden çıkarak
denize çakılmaktadır.

1370
DOĞAL GAZ BORU HATLARI
• Rusya’dan Karadeniz’den Samsun’a gelen
boru hattı (Mavi Akım)
• Rusya-Trakya-Marmara Denizi-Bursa
gelen boru hattı (Batı Hattı)
• İran’dan gelen boru hattı (Doğu Anadolu
Doğal Gaz İletim Hattı)
• Azerbaycan Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattı
(TANAP)
• Türkiye-Yunanistan boru hattı (BOTAŞ)
1371
GEMİLERLE ALINAN DOĞAL
GAZ
• Boru hattı ile gelen doğal gaz mevcudun
% 95’idir. Doğal gazın % 5’i ise gemilerle
Cezayir, Tunus vb. ülkelerden spot
piyasadan boş gemi varsa alınır.

1372
• Asit yağmurları bitki, toprak, su kaynakları
gibi hayatın devamı için gerekli unsurlara
çok büyük zararlar vermektedir. Fosil
yakıtların doğrudan sebep olduğu bu
zararların yanında dolaylı olarak sebep
olduğu zararlar da vardır.

1373
Fosil Yakıtların Zararlı
Etkilerinden Korunma Yolları

1374
1375
1376
KÖMÜRLER VE ÇEVRE
• Dünyadaki önemli enerji kaynaklarından
birisi olan kömür tarih boyunca insanlığın
gelişiminde önemli bir yer almıştır.
• Kömür yakıtlı termik santrallerin zararları
vardır.
• Kömürde pişen etin hem besin değeri
azalır hem de vücuda zararlı metabolik
maddelerin oluşur.

1377
• Kömür kullanımı, yanınca çıkardığı gazlar
nedeniyle çevre kirliliğine neden olur.
• Briket kömür kullanımında hava kirliliği ve
soba zehirlenmesi meydana gelmez.
Briket kömür, toz kömürlerin preslenmesi
ile elde olunmaktadır. Briket kömüre
katılan katkı maddeleriyle yüksek kükürtler
düşürülür, böylece kömür yanınca hava
kirliliğine neden olan maddelerin oluşumu
önlenir.

1378
2.BÖLÜM: ALTERNETİF
ENERJİ KAYNAKLARI

1379
• Günümüzde pek çok alanda enerji kaynağı
olarak kullanılan fosil yakıtlar
kullanılmaktadır. Ekosistemin korunması
zarureti, insanoğlunun yenilenebilir enerji
kaynakları arayışını hızlandırmıştır.
Nükleer enerji, güneş enerjisi, rüzgâr
enerjisi, jeotermal enerji gibi yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanımı; hidrojen
enerjisi gibi yeni ve temiz enerji
teknolojilerinin geliştirilmesi günümüz
dünyasında her geçen gün daha fazla
önem kazanmaktadır.
1380
• Fosil yakıtların aşırı tüketimine bağlı olarak
dünyanın geleceğini önemli bir biçimde
tehdit eden küresel ısınma sorunu bu
arayışların hızlanmasını sağlayan bir diğer
önemli etkendir.
• Bu bölümde alternatif enerji kaynaklarını
öğreneceksiniz.

1381
Yenilenebilir Enerji Kaynakları

1382
• Teknolojik gelişmeler, nüfus artışı, motorlu
araç sayısındaki artışlar gibi nedenlerden
dolayı enerjiye duyulan ihtiyaç her geçen
gün artmaktadır.
• Bununla birlikte fosil yakıtların bilimsel
çalışmalarla ortaya konulan zararları
insanoğlunu farklı enerji kaynakları
arayışına yöneltmiştir.
• Bu arayışın amacı yenilenebilir, maliyeti
düşük ve çevre dostu enerji kaynakları
bulmaktır.
1383
• Çalışmalar ve araştırmalar sonucunda
ekolojik sisteme zarar vermeyen veya fosil
yakıtlara oranla çok daha az zarar veren,
çevre dostu enerji kaynakları
keşfedilmiştir. Bu enerji kaynaklarına
alternatif enerji kaynakları denir.
• Alternatif enerji kaynakları doğada var olan
ve yenilenebilir enerji kaynaklarıdır.
• Başlıca alternatif enerji kaynakları
şunlardır:

1384
ALTERNATİF ENERJİ
KAYNAKLARI:

GÜNEŞ
RÜZGÂR
JEOTERMAL
BİYOKÜTLE
HİDROJEN
BOR BİLEŞİKLERİ
1385
Güneş Enerjisi (Solar Enerji)
• Güneş enerjisi insanoğluna sunulan, onun
kullandığı en eski enerji kaynaklarından
biridir.
• Güneş hem soba hem de ışık görevi
yapar.
• Güneş insanın emrine sunulmuş bir
hizmetkârdır. Güneş- su-dünya-insan-tüm
canlılar bağlamında her şey birbiriyle
kucaklaşıyor, yardımına koşuyor.
1386
• Fotosentezin gerçekleşmesi için ışığa
ihtiyaç vardır.
• Fotosentez ile insanların havaya verdiği
CO2 alınır, O2 açığa çıkarılır; havadaki
CO2-O2 dengesi her an korunur.
• Meyve ve sebzelerin olgunlaşmasında,
lezzetlenmesinde güneş ışınları istihdam
edilir. Ayrıca meyve ve sebzelerimizin
kurutulmasında, sıcak su temin
edilmesinde binlerce yıldır güneş
enerjisinden faydalanılmaktadır.
1387
• İnsan ve hayvanların havaya olan ihtiyacı
ile havanın bu maddi durumundaki denge,
ahenk, kusursuzluk ve intizam kendini
tanıttırmayı ve sevdirmeyi bizim için
isteyen birini gösteriyor.
• Teknolojik gelişmelerle birlikte günümüzde
güneş enerjisinin kullanım alanı artmıştır.
• Çatılara yerleştirilen güneş panelleri
yardımıyla, güneş enerjisi elektrik
enerjisine dönüştürülmekte ve ihtiyaç
anında kullanılmaktadır.
1388
• Yolculuk yaparken elektrik bağlantısı
olmadığı hâlde yanıp sönen trafik ikaz
ışıkları da güneş enerjisi yardımıyla
çalışmaktadır. Lambanın üzerine konulan
güneş enerjisi panelleri güneş enerjisini
elektrik enerjisine dönüştürmekte,
böylelikle ikaz ışıklarının yanması için
gereken enerji elde edilmektedir.
• Güneş enerjisi santralleriyle elektrik
üretimi son dönemde en çok tercih edilen
yöntemlerden birisi olmuştur.
1389
• Güneş enerjisi santralleri kolay kurulur,
uzun ömürlüdür, çevrecidir ve düşük
işletme maliyetine sahiptir.
• Zararlı hiçbir atığı olmayan güneş enerjisi,
geliştirilecek yeni teknolojiler sayesinde
enerji ihtiyacını ortadan kaldırabilecek bir
potansiyele sahiptir.

1390
Güneş panelleri yerleştirilmiş çatı

1391
Rüzgâr Enerjisi
• Alternatif enerji kaynaklarından biri de
rüzgâr enerjisidir.
• Eskiden beri rüzgâr enerjisinden yel
değirmenlerinde, yelkenli gemilerde ve
daha birçok alanda faydalanılmaktaydı.
• Günümüzde ise rüzgâr enerjisiyle çalışan
modern rüzgâr türbinleri kullanılmaktadır.

1392
Rüzgâr türbinleri

1393
• Rüzgâr enerjisinin yenilenebilir ve temiz
olması, insan sağlığı ve çevre açısından
risk taşımaması, zamanla maliyetinin
artma riskinin olmaması, rüzgâr
santrallerinin bakım ve işletme
maliyetlerinin düşük olması, dışa
bağımlılığın söz konusu olmaması, insana
kullanması için kıyamete kadar verilen bir
enerji kaynağı olması gibi kullanım
avantajları vardır.

1394
• Rüzgâr enerjisi türbinlerinin olumsuz
yönleri ise kurulumun ve türbinlerin
arızalanması durumunda arızanın
giderilmesinin yüksek maliyetli olması ve
türbinlerin sesli çalışmasıdır.

1395
Jeotermal Enerji
• Yerkürenin en sıcak katmanı olan ağır
küreye inebilen yer altı suları, bu bölgenin
sıcaklığına bağlı olarak yüksek basınçla
birlikte mineral ve kayaları çözerek yüksek
miktarda sıcak buhar ve su kaynağı
şeklinde yeryüzüne çıkar.
• Alternatif enerji kaynaklarından olan
jeotermal enerji bu sıcak buhar ve sudan
elde edilen enerji türüdür.
1396
Jeotermal enerji kaynağı

1397
• Jeotermal enerji; konut ve seraların
ısıtılmasında, elektrik üretiminde,
kaplıcalarda, hamamlarda
kullanılmaktadır.
• Ülkemiz, jeotermal kaynaklar bakımından
oldukça zengindir. Örneğin Afyon,
Kütahya, Ankara illerimizde jeotermal
enerji geniş kullanım alanlarına sahiptir.

1398
Biyokütle Enerjisi
• Tarım atıkları, orman sektörü organik
atıkları, hayvansal atıklar (mezbaha
atıkları, dışkı vb.) veya şehir atık sularının
oksijensiz ortamda çürütülerek çeşitli su
bitkileri gibi canlı (biyolojik) kaynaklar yolu
ile elde edilen enerji türüne biyokütle
enerjisi denilmektedir. Kısaca organik
maddelerden çeşitli yollarla elde edilen
enerji, biyokütle enerjisidir.
1399
• Ana bileşenleri karbonhidrat bileşikleri olan
bitkisel ve hayvansal kökenli tüm maddeler
“biyokütle enerji kaynağı”, bu
kaynaklardan üretilen enerji ise “biyokütle
enerjisi” olarak tanımlanmaktadır.
• Biyokütle enerjisinin faydaları
şunlardır:
• • Petrol ithalatının azalmasını sağlar.
• • Sürdürülebilir enerjiye ve kalkınmaya
destek olur.

1400
• • Enerji tarımının gelişmesini sağlar.
• • Kırsal kesimin sosyoekonomik yapısının
iyileşmesini sağlar.
• • Yerel iş imkânı yaratır ve imalat
sanayinin gelişmesine katkıda bulunur.
• • Doğal enerji kaynaklarının ve çevrenin
korunmasını sağlar.
• • Biyodizelin yağlayıcı özelliği motorun
korunmasına yardımcı olur.
• • Kullanımı, taşınımı ve depolanması
kolaydır.
1401
• • Fosil yakıtlara oranla daha temiz yanar.
• • Enerji hatlarından uzak bölgelerde
oluşabilecek enerji ihtiyacı kolaylıkla
sağlanır.
• • Biyokütleden enerji üretimi özellikle tarım
işçiliğine gereksinim doğurduğundan kırsal
kesimde istihdam olanakları sağlar.
• Biyokütle enerjisi, genel anlamda çevreye
uyumlu bir enerji kaynağı olmakla birlikte,
kullanılan biyokütle türüne göre bazı
çevresel etkiler oluşturabilmektedir.
1402
Hidrojen Enerjisi
• Bilinen en hafif elementtir. Hidrojen, enerji
kapasitesi çok yüksek bir elementtir.
Yandığında sadece su buharı oluşturur.
Geniş bir kullanım alanına sahip hidrojen
enerjisinden günümüz teknolojisiyle yeteri
kadar yararlanılamamaktadır. Ancak
teknolojik gelişmelere bakıldığında
hidrojenin geleceğin enerjisi olacağını
söylemek mümkündür.
1403
• Hidrojen enerjisini kullanmanın önündeki
en büyük engel hidrojen elementinin
doğada bileşikleri hâlinde bulunmasıdır.
Bu durum yakıt olarak yeterince hidrojen
elde etmeyi ve hidrojenin depolanmasını
zorlaştırır ve saf hidrojen elde etmek için
büyük bir maliyet ortaya çıkarır.

1404
HİDROJEN KAYNAKLARIMIZ
• Karadeniz’in derinliklerindeki H2S (hidrojen
sülfür)’den elde edilebilecek olan H2
• Bor bileşiğinden elde edilebilecek olan H2
• Güneşte gaz hâlindeki H2
• Güneş enerjisi yardımı ile H2O’yu
ayrıştırarak elde edilen gaz hâlindeki H2

1405
HİDROJEN ENERJİSİ (SU İLE
ÇALIŞAN ARAÇLAR)
• Bir yönüyle “Aracın benzin deposuna su
koyacağız, araç gidecek.” diyebiliriz.
• Sudaki hidrojen elektrolizle elementel
hidrojene ayrıştırılır.
• Ayrıştırma işlemi için uygun olanı güneş
enerjisidir.
• Elde edilen elementel hidrojen, havadaki
oksijenle birleşerek enerji verir. Su veya su
buharı da açığa çıkar.
1406
• Açığa çıkan su veya su buharından tekrar
hidrojen üretilir.
• Bu şekilde çalışan sisteme hidrojen pili
denir.

1407
GELİŞMİŞ ÜLKELERDE
HİDROJEN ENERJİSİYLE
İLGİLİ ÇALIŞMALAR
• Çalışmalar henüz deneme amaçlıdır;
çünkü güneş enerjisini belirli bir noktada
odaklayarak elektrolizin gerçekleştirilmesi
zor bir işlemdir. Yaygın olarak
yapılamamaktadır.
• Buna rağmen gelişmiş ülkelerde hidrojenle
çalışan piller ticari olmuştur.
1408
• Hidrojenle çalışan otomobil, otobüs ve
uçak yapılmıştır.
• İnsanların merak konusu olduğundan
dolayı gelişmiş ülkelerde su ile çalışan
araç kiralamak mümkündür.

1409
HİDROJEN ENERJİSİ VE
TÜRKİYE
• “Uluslar Arası Hidrojen Enerjisi Birliği”
başkanı Nejat Veziroğlu’dur.
• Nejat Veziroğlu, Miami Üniversitesi
profesörlerindendir. Bu üniversitenin
Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü’nde
görev yapmaktadır.
• Nejat Veziroğlu, 2000 yılında Nobel’e aday
gösterilmiştir.
1410
• Nejat Veziroğlu, aynı zamanda İstanbul’da
kurulan UNIDO–ICHET müdürlüğünü de
yürütmektedir.
• UNIDO (United Nations Industrial
Development Organization), “Birleşmiş
Milletler Endüstriyel Gelişim
Organizasyonu”dur.
• UNIDO’nun alt kuruluşu olan ICHET
(International Centre for Hydrogen Energy
Techologies) ise “Uluslararası Hidrojen
Enerjisi Teknolojileri Merkezi”dir.
1411
• Karadeniz bölgesinde, özellikle
Samsun’da mavi akım projesi adı altında
hidrojen araştırması yapılmaktadır.

1412
Bor Madeni ve Enerji
• Yapılan çalışmalarla hidrojen enerjisi
sistemlerinin çok verimli bir enerji kaynağı
olduğu ortaya konulmuştur.
• Hidrojen enerjisinin otomobillerde yakıt
olarak kullanılabilmesi, bor madeninin
önemini arttırmaktadır. Çünkü bor
elementinin hidrür bileşiklerinden bir kısmı
hidrojen içerir, bu iş için en elverişli olanı
sodyum borhidrür bileşiğidir.
1413
• Hidrojenin taşınması, depolanması,
araçlara doldurulması için birçok yöntem
bulunmasına karşın en kullanışlı yöntem
bor hidrür şeklinde depolanmasıdır. Bu
yönden sodyum borhidrür bileşiğine katı
petrol denilir.

1414
Bor madeni

1415
Bordan Yakıt Elde Edilmesi
• Sodyum borhidrür maddesi suyla
karıştırılıp sıvı bir yakıt olarak saklanabilir.
Söz konusu olayın kimyasal reaksiyonu
aşağıdaki gibidir.

• Su içerisinde çözünen sodyum borhidrür


(NaBH4), bir karışım olarak muhafaza
edilir.
1416
• Hidrojen enerjisine ihtiyaç duyulduğunda
Co, Ni gibi katalizörler yardımıyla kontrollü
bir şekilde tepkime gerçekleştirilir ve
gerektiğinde durdurulabilir.
• Reaksiyon sonucunda gaz hâlinde serbest
kalan hidrojen, yakıt pilinden geçirilerek
elektrik enerjisi elde edilir.
• Bu reaksiyon sonucunda atık madde
olarak bir tuz çeşidi olan sodyum
metaborat (NaBO2) oluşur.

1417
Bordan enerji üretiminin çeşitli
avantajları vardır. Bunlar;

1418
• Geleceğin enerji kaynağı olarak kabul
edilen bor madeninin dünya genelindeki
rezervlerinin büyük bir bölümü ülkemizde
bulunmaktadır.
• Günümüzde bor madeninin işlenmesi
arttırılmıştır.

1419
BAZI BOR BİLEŞİKLERİNE
KATI PETROL DENİR,
İÇERDİKLERİ HİDROJEN
ENERJİ KAYNAĞIDIR

1420
KATI PETROL ADIYLA
BİLİNEN BOR CEVHERİNDEN
(NaBO2H2O2 x 3H2O)
HİDROJEN ELDE EDİLMESİ
• Katı petrol adıyla bilinen, doğada bulunan,
NaBO2H2O2 x 3H2O formülüne sahip, bor
cevheri olan bileşikten önce H2 gazı elde
edilir.
2NaBO2H2O2x3H2O → H2 + 2H2O + 2NaBO2
1421
• Sonra oluşan H2 (hidrojen) gazı havadaki
O2 (oksijen) gazı ile yanarak enerji verir.
2H2 + O2 → 2H2O + enerji

1422
BORANLAR VE ENERJİ
• B ile H arasında oluşan bileşiklere
boranlar denir.
• Boranlar, hidrojence zengin oldukları için
enerji ham maddesi olarak kullanılırlar.
Hidrojen doğada bizim için metal hidrür,
yarı metal hidrür olarak depolanmıştır.

1423
SODYUM BOROHİDRÜR
(NaBH4) VE ENERJİ
• Yapay sodyum borohidrür bileşiği iyi bir
hidrojen kaynağı olmasından dolayı füze
yakıtlarında, yüksek enerjili jet
motorlarında ve roketlerde saf hidrojen
kaynağı olarak kullanılması hususunda
çalışmalar yapılmaktadır.
• Sodyum borohidrür hemen
kullanılmayacaksa su içinde saklanır.
1424
• NaBH4 + H2O → Tepkime olmaz.
• İhtiyaç duyulduğunda Co veya Ni
katalizörlüğünde oksijen ile tepkimeye
girerek hidrojen gazı elde edilir.
• NaBH4 + O2 → 2H2 + NaBO2
• H2 (hidrojen) gazı havadaki O2 (oksijen)
gazı ile yanarak enerji verir.
• 2H2 + O2 → 2H2O + enerji

1425
Nükleer Enerji Yenilenebilir
Bir Enerji Kaynağı mıdır?
• Nükleer enerji, küçük çekirdeklerin
birleşerek büyük atomları (füzyon) veya
büyük atomların parçalanarak küçük
atomları (fisyon) oluşturması sonucu elde
edilen enerjidir.
• Nükleer enerji, kimyasal ve fiziksel
enerjiye göre verimi çok yüksek bir enerji
türü olmasına rağmen yenilebilir bir enerji
kaynağı değildir.
1426
Nükleer Santrallerde Enerji
Üretimi
• Nükleer santrallerde üretilen enerjinin ham
maddesi zenginleştirilmiş uranyumdur.
Uranyumun nötronlarla bombardıman
edilmesi (çarpıştırılması) ile gerçekleşen
fisyon tepkimesi sonucu yüksek miktarda
enerji açığa çıkar.
• Tepkime kontrollü yürütülmediği takdirde
seri şekilde fisyon tepkimesi gerçekleşir ve
bunun sonucunda patlama meydana gelir.
1427
Nükleer enerji santrali

1428
• Reaktörlerde kontrollü bir reaksiyon
gerçekleştirmek için fazla nötronları tutan
ve onların reaksiyona girmesine engel
olan nötron tutucu maddeler kullanılır.
Böylece kontrollü bir fisyon reaksiyon
zinciri sağlanmış olur.
• Fisyon tepkimelerinin gerçekleştiği güç
kaynaklarına nükleer reaktör denir.
Nükleer reaktörlerin genel yapısı aşağıda
gösterilmiştir.

1429
1430
Nükleer santrallerin avantajları
şunlardır:

1431
TÜRKİYE’DE NÜKLEER
SANTRAL İNŞA EDİLECEK
• Nükleer enerji, dünya genelinde birçok
ülkede kullanılmaktadır.
• Ülkemizde ise hâlihazırda bir nükleer
santral bulunmamaktadır.
• Türkiye’de ilk nükleer santralin Mersin
Akkuyu’da inşası planlanmıştır.
• İkinci nükleer santralin inşası da Sinop
İnceburun’da planlanmıştır.
1432
«3.Bölüm:Sürdürülebilirlik»
Başlığına Kadar

Yaklaşık 100 Sayfa

«Nükleer Enerji»
Konusuyla İlgili
Ek Bilgi
1433
TANECİK DÖNÜŞÜMLERİ,
ENERJİ VE ESİR İLİŞKİSİ
• Bu birleşme, dönüşüm ve eşitliklerden
bazıları şunlardır:
• Proton + Elektron → Nötron
• Nötron → Proton + Elektron
• Bu durum bize hem esir maddesinin enerji
ile ilgili olduğunu ispat eder hem de
atomdaki taneciklerin yapı taşının aynı
olduğu konusunda fikir verir.
1434
• Esirde tabir caiz ise büyük bir enerji
olduğu düşünülüyor.
• Kandiller bir zaman zeytinyağı ile yakılır.
Sonra petrol ve elektrik enerjisi devreye
girer. Petrolün devrinin bitmesi yakın
görünüyor. Yer ve gök hazinelerinin
üstündeki perdenin kalkacağı ve yeni
enerji kaynaklarının açılacağı bir dönem
beklenmektedir. O dönemin ulaşım
vasıtaları temiz enerjiyle veya enerjiye bile
lüzum görülmeden çalışacaktır.

1435
MADDENİN ENERJİYE
DÖNÜŞÜMÜ
• Madde, enerjinin yoğunlaşmış şekli olarak
da tarif edilebilir ve tekrar enerjiye
dönüşebilir.
• Fisyon ve füzyon reaksiyonlarında,
kütlenin binde bir, on binde bir gibi çok
küçük bir kısmı enerjiye dönüşür. Geri
kalan kısmından ise başka element oluşur.

1436
FÜZYON (BİRLEŞME) OLAYI
İLE KÜTLENİN ENERİYE
DÖNÜŞÜMÜ
• Güneş’teki enerji, füzyon ile ortaya çıkar.
• Güneşte füzyon sonucu 4 adet hidrojen
çekirdeğinden, 1 adet helyum çekirdeği
oluşur ve 2 adet pozitron meydana gelir.
Böylece her saniye 564 milyon ton H
(hidrojen) elementi, He (helyum)
elementine dönüşmüş olur.
1437
• Füzyon, küçük kütleli çekirdeklerin
birleşerek büyük kütlede çekirdeğe
dönüşmesidir.
• Bu dönüşüm esnasında güneş, her saniye
kütlesinden E=mc2 formülüne göre 4
milyon ton kaybeder.
• Bu azalan kütle enerjiye dönüştürülür.
• Güneş enerjisi hâlinde dünyamıza gelir.
• Füzyon olayında fisyondan çok daha
büyük enerji açığa çıkar.
1438
• Hidrojen bombasında açığa çıkan enerji
de, kontrolsüz füzyon reaksiyonu
neticesindedir.

1439
NÜKLEER ENERJİ KAYNAĞI
• Nötronlar, çekirdek içinde enerjilerini,
protonları bir arada tutmak için kullanırlar.
• Hidrojen hariç bütün atom çekirdeklerinde,
mutlaka nükleer enerji bulunur. Hidrojen
atomunun çekirdeğinde proton 1 adet
olduğundan, hem nötrona hem de nükleer
enerjiye ihtiyaç yoktur.

1440
Einstein, çekirdekteki nükleer enerjiyi
E=mc2 formülü ile açıklar. Formüldeki m
maddenin kütlesi, c ışık hızı, E ise
enerjidir. Nükleer reaksiyonlarda, atom
numarası ve kütle numarası
korunmaktadır; bu durum kütlenin
korunduğu anlamına gelmez. Nükleer
reaksiyonlarda kütle kaybı olur.
Hidrojen dışındaki bütün atomların, bir
tartılan kütlesi bir de hesap edilen kütlesi
vardır. Tartılan kütle, mutlak surette her
zaman daha az çıkmaktadır.
1441
Bu azalan miktar kadar madde, daha ilk
oluşumda, hidrojen hariç tüm atomların
çekirdeğinde, enerjiye dönüşmüştür. İşte
bu enerji, nükleer enerjidir.
Olay, saatin kurulup bırakılması gibi de
değildir: Protonların birbirlerini itmemeleri
için başlangıçta maddenin enerjiye
dönüşmesiyle başlayan görevi, nötronlar
her an sürdürmektedirler. Ayrıca var etme
her an sürmektedir.

1442
YALNIZ HİDROJEN
ATOMUNUN ÇEKİRDEĞİNDE
NÖTRON BULUNMAMASININ
SEBEBİ
• Nötronun görevi, protonların birbirlerini
itmesini önlemektir.
• Hidrojen atomunun çekirdeğinde 1 tane
proton bulunduğundan, böyle bir görev söz
konusu değildir. Bu nedenle de hidrojen
atomunun çekirdeğinde nötron yoktur.
1443
GÜNEŞTE HER SANİYE 4
MİLYON TON MADDE
NÜKLEER ENERJİYE
DÖNÜŞÜR
• Güneşte her saniye 564 milyon ton H
(hidrojen) elementi, He (helyum)
elementine dönüşür.
• Bu esnada güneş, her saniye kütlesinden
E=mc2 formülüne göre 4 milyon ton
kaybeder.
1444
• Madde, nükleer enerjiye dönüşmüş olur.
Güneş enerjisi hâlinde dünyamıza gelir.
• Bu nükleer enerji, güneşteki füzyondur.
Çekirdek birleşmesi veya çekirdek
kaynaşması da denir.
• Belli bir zaman sonra güneşteki hidrojenin
tamamı helyum hâline dönüşecektir.
Güneş soğuyarak ölecektir. Bu da
dünyadaki hayatın sonu olacaktır.
• Her an güneşte yeni bir keyfiyet meydana
gelmektedir. Var etmenin her an olduğu
güneşte apaçık görülmektedir.
1445
ÇEKİRDEĞİNDE NÜKLEER
ENERJİ BULUNMAYAN TEK
ELEMENT OLMASINA
RAĞMEN EN BÜYÜK ENERJİ
KAYNAĞI: HİDROJEN (H2)

1446
PERİYODİK CETVELİN
İLK ELEMENTİ OLAN
HİDROJENE BENZEMEK
(KENDİNİ SIFIRLAMAK)

• Atomlardan yalnız hidrojen atomunun


çekirdeğinde nükleer enerji (bağlanma
enerjisi) yoktur. Buna rağmen bütün
enerjilerin kaynağı olmuştur.
1447
• Hidrojen hariç diğer bütün atomların
çekirdeklerinde nükleer enerji vardır.
• Bu enerji, nükleer isminden de
anlaşılacağı gibi çok büyük bir enerjidir.
Maddenin enerji karşılığıdır, çekirdekte
saklıdır.
• Atom bombası veya nükleer santrallerde
açığa çıkan enerji, çekirdekte saklı olan bu
enerjinin dışarı çıkmasıdır.

1448
• Hidrojen atomunun çekirdeğinde yalnız bir
adet proton olduğundan, protonların
birbirini itmesi diye bir şey söz konusu
olmadığından, böyle saklı bir nükleer
enerjinin çekirdekte bulunması gereksiz bir
iş olacaktı.
• Zaten abes ve hikmetsizliğin çekirdeğin
içine girmesi düşünülemezdi.
• Bu nedenle de hidrojen atomunun
çekirdeğinde nükleer enerji yoktur.

1449
• SORU: O hâlde güneşte hidrojenin
helyuma dönüşmesinde açığa çıkan enerji,
çekirdekte enerji bulunmadığına göre
nereden çıkmaktadır?
• CEVAP: Bu enerji, maddenin enerjiye her
an dönüştürülmesiyle anında açığa çıkan
enerjidir.
• Biz de hidrojen atomunu örnek alıp,
kendimizi sıfırlayıp, etrafımıza enerji
kaynağı olmalıyız.
• Yok yoksa var olur.
1450
EN KÜÇÜK ATOM: Hidrojen
EN BÜYÜK ATOM: Uranyum
HİDROJENİN ENERJİSİ (FÜZYON),
URANYUMUN ENERJİSİNDEN (FİSYON)
DAHA FAZLADIR.
FÜZYON GÜNEŞTEDİR, FİSYON İSE
NÜKLEER SANTRAL, NÜKLEER
LABORATUVAR VEYA ATOM
BOMBASINDADIR.
1451
EN İSTİKRARLI (KARARLI)
ATOM: Hidrojen

EN İSTİKRARSIZ (KARARSIZ)
ATOM: Uranyum

1452
FÜZYON NİÇİN
GERÇEKLEŞTİRİLEMEZ?
• Füzyon, güneşte 15 milyon °C’ta
gerçekleşir.
• Füzyon için dünyada 100 milyon °C’lık
sıcaklık gerekir. Çünkü, dünyadaki basınç
güneştekinden daha düşüktür.
• Bu sıcaklığa erişilebilmesi mümkün
değildir.
1453
ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ URANYUM
• Uranyumun 235U ve 238U olmak üzere iki
izotopu vardır.
• Uranyum bileşiklerinde doğal olarak 235U
izotopu % 0,7 oranında bulunur. 238U
izotopu ise % 99,3 oranında bulunur.
• Nükleer enerji elde edilmesinde uranyum
bileşikleri yakıt olarak kullanılır.
• Önce zenginleştirme işlemi yapılmalıdır.
• Nükleer enerji 235U’ten elde edilir.
1454
• Zenginleştirme; uranyum bileşiklerindeki %
0,7 olan 235U izotopu oranının
arttırılmasıdır.
• Uranyumun nükleer santrallerde yakıt
olarak kullanılabilmesi için, zenginleştirme
oranı; % 2 – % 5 arasında olmalıdır.
• Nükleer araştırma laboratuvarlarında % 80
oranında zenginleştirme olmalıdır.
• Atom bombasında zenginleştirme % 90
oranında olur.
1455
DOĞAL URANYUM BİLEŞİKLERİ
• U3O8 (UO2+2U3O8)
• UCl4
• UF6
• UCl6
• KUF5
• UO2
• UO3
• UF5
1456
FİSYON (AYRIŞMA) VE
KÜTLENİN ENERİYE
DÖNÜŞÜMÜ
• Büyük kütleli çekirdeklerin; genelde
birbirine yakın kütledeki iki çekirdeğe
ayrışmasıdır. Bu olayda çok büyük enerji
açığa çıkar.
• Nükleer santrallerde bu reaksiyonlarla
enerji üretilir.
• Atom bombasında açığa çıkan enerji de,
kontrolsüz fisyon sonucundadır.
1457
FİSYON VE FÜZYON
OLAYLARINDA KULLANILAN
MADDENİN NE KADARI
ENERJİYE DÖNÜŞÜR?
• Fisyon ve füzyon reaksiyonları, kütlenin
binde bir, on binde bir gibi çok küçük
kesirlerinin enerjiye dönüşmesi demektir.
Geri kalan kısmı başka elemente dönüşür.

1458
URANYUM YATAKLARIMIZ
• Uranyum, nükleer reaktörlerde hâlen
kullanılan yakıttır. Ağrı dağında, Soma’da
ve Van gölünde uranyum yatakları vardır.

1459
NÜKLEER ENERJİ
POLİTİKAMIZ
• Türkiye’deki uranyum ve toryum
rezervlerinin uluslararası tröstlerce ele
geçirilmeye çalışılabileceği
unutulmamalıdır. Nükleer santral inşa
etmeye talipmiş gibi gözüken yerli
firmalardan bazılarının da yabancıların
taşeronu olabileceği göz ardı
edilmemelidir. Yakın geçmişimizde, bor
madeninde bu tür durumlar yaşanmıştır.
1460
• Belki de bu tür ayak oyunlarından dolayı
nükleer reaktör inşası gecikiyordur.
• Uranyum ve toryum devlet tarafından
çıkartılmalıdır ve işlenmelidir. Nükleer
santrali devlet inşa etmelidir. Yerli
sermayeye dayalı toryum veya uranyum
santrali kurmalıyız. Nükleer santral, özel
sektöre işlettirilmemelidir; devlet
işletmelidir. Nükleer santral devletin işidir,
özel sektörün işi değildir.

1461
• Devletin patron olduğu güvenilir özel
sektör, kontrollü kabul edilebilir.
• Uranyum ve toryum Türkiye için stratejik
öneme sahiptir. Ülkemizi ilerilere
götürecek kaynaklardandır.

1462
Maddenin en küçük parçası olan cüz–ü
layetecezzada yoğun bir enerji vardır.
Yunan bilginlerinin iddia ettiği gibi bunun
parçalanamayacağı söylenemez. O da
parçalanabilir. Parçalanınca da öylesine bir
enerji meydana gelir ki Bağdat’ın altını
üstüne getirebilir. Bu, Allah’ın bir kudret
nişanıdır.
Cabir bin HAYYAN*
(721–805)
* Kimya ilminin babası, Türk bilim adamı, büyük dâhi,
Harran Üniversitesi rektörü.
1463
Madde, sonsuz denecek ölçüde
parçalanabilir.
Nazzam*
(792–845)

* İslam âlimi, Basra’da doğdu, Basra’da yaşadı, hayatının


son devresini Bağdat’ta geçirdi.
1464
ATOM HARBİNİN MORFİNLE
ÖNLENMESİ
• Morfin, atom şokundan olan ölümü önler.
• Amerika, Türkiye’deki alkaloit fabrikalarını
senelerce bloke etmiş ve morfin
stoklamıştır.

1465
NÜKLEER ENERJİYE KİMLER
KARŞI ÇIKIYOR?
• Nükleer enerjiye karşı olanlar ya nükleer
enerji sorunsalını bilmeyenlerdir ya da
ajanlardır.
• Çoğunluğu iyi niyetli, dürüst ve idealist
insanlardan oluşan bazı kişiler çevreye
zarar zannıyla nükleer enerjiye karşıdırlar.
Bunlar nükleer enerjiyi araştırdıklarında,
cahilliklerinden karşı çıkmış olduklarını
anlarlar.
1466
• Nükleer enerjiye karşı çıkanların içlerinde
azınlık da olsa dünyayı yöneten petrol
lobisinin içimizdeki ajanları ile Türkiye’nin
birinci sınıf devlet olmasını istemeyen
çevrelerin ajanları vardır.
• Nükleer enerjiye karşı çıkma işi genelde
çevre koruması adı altında
gerçekleştirilmektedir. Çevre koruma
kuruluşlarının içlerine de az da olsa ajanlar
girmiştir.
1467
NÜKLEER SANTRALLER
NEREDE İNŞA EDİLMELİDİR?
• Nükleer santraller inşa edilirken “soğutma
suyu” ihtiyacı yüzünden deniz kenarı, göl
kenarı veya nehir kenarına kurulma
mecburiyeti vardır.

1468
NÜKLEER ENERJİ
SANTRALİNİN KISIMLARI
Nükleer reaktörlerde başlıca dört büyük
bölüm vardır.
• Fisyon reaktörü
• Su kazanı
• Buhar türbini
• Jeneratör

1469
FİSYON (BÖLÜNME,
PARÇALANMA)
• Bir atom çekirdeğine bir nötron taneciğinin
çarpmasıyla kararsız iki atom çekirdeği
oluşur. Bu arada üç tane nötron ve enerji
açığa çıkar. Açığa çıkan nötronlardan her
biri başka bir çekirdeğe çarparak yeni
kararsız çekirdeklerin oluşmasına ve yeni
nötronlarla enerjinin açığa çıkmasına
sebep olur.

1470
• Bu olay zincirleme devam eder. Fisyonla
açığa çıkan bu enerji, nükleer reaktörlerin
ve atom bombasının temelini oluşturur.

1471
FİSYON REAKTÖRÜNÜN
KISIMLARI
Fisyon reaktörü, başlıca dört kısımdan
meydana gelir.
• Reaktörün kalbi
• Nötron yavaşlatıcı
• Soğutucu
• Kontrol çubukları

1472
ATOM BOMBASINDAKİ FÜSYON
İLE NÜKLEER REAKTÖRDEKİ
FİSYONUN FARKI
• Atom bombasında fisyon maddeleri küçük
bir hacim içinde toplanmıştır ve fisyon
tepkimesi aniden, patlamayla, yıkım gücü
yüksek ve kontrolsüz olarak gerçekleşir.
• Nükleer reaktörde ise fisyon tepkimesinin
hızı yavaşlatılmıştır. Böylece kontrollü bir
şekilde nükleer enerji elde edilmiş olur.
1473
NÜKLEER REAKTÖRÜN
ÇALIŞMA PRENSİBİ

• Yavaşlatılmış ve kontrollü fisyon


tepkimesiyle ısı açığa çıkar.
• Açığa çıkan ısı, suyu buharlaştırır.
• Su buharı, buhar türbinini çevirir.
• Buhar türbini, jeneratörü çalıştırır.
• Jeneratörde de, elektrik enerjisi üretilir.

1474
1 MART 1954 GÜNÜ BİKİNİ ATALÜ
ÜZERİNDE PATLATILAN
HİDROJEN BOMBASI
• 1 döteryum atomu çekirdeği ile 1 trityum
atomu çekirdeği birleştirilmiştir. 1 helyum
atomu çekirdeği meydana gelmiştir. Bu
arada 1 nötron ve enerji açığa çıkmıştır.
• Birleşme için gerekli olan 15 milyon °C’lık
sıcaklık 235U izotopunun fisyonundan
sağlanmıştır.
1475
NÜKLEER SANTRAL ATIKLARI
• Yanmış yakıt, 10 sene yüksek sıcaklık ve
basınca dayanıklı havuzda muhafaza
edilir. Bu suretle radyoaktivitenin % 99’u
ölmüş olur.
• Kalan % 1’i plütonyumdur. Plütonyumun
yarı ömrü 24 000 yıldır. Yenilse bile zararı
olmaz. Plütonyum çeşitli şekillerde
değerlendirilebilir veya depolanabilir.
• Plütonyum atığı, tekrar yakıt olarak
kullanılabiliyor; yapay elementtir.
1476
SOĞUTMA SUYU NEDENİYLE
NÜKLEER ENERJİYE KARŞI
ÇIKMAK DOĞRU MUDUR?
• Entropi kanunu öğretisi; açığa çıkan
enerjiyi değerlendirmeyi, en faydalı hâlde
muhafaza etmeyi ve israf etmemeyi gerekli
kılmaktadır. Bu doğrudur.
• İtiraz edenler; su buharının, suya
dönüştürülmesi esnasında kaybolan
enerjiye itiraz etmektedirler.
1477
• Bu ise (soğutma suyu nedeniyle kaybolan
enerji) ihmal edilebilir boyuttadır.
• Bu nedenle, bu konuyu bahane ederek
nükleer enerjiye karşı çıkmak yersizdir.
• Temennimiz ileride bu israfın da önüne
geçilmesidir.

1478
NÜKLEER SANTRALİN
ÇEVREYE ZARARI YOKTUR
• Evde veya iş yerinde otururken bile bir
nükleer santralin çevreye yaydığı
radyasyondan 460–470 misli daha fazla
radyasyona maruz kalınır. Reaktörün yanı
başına oturulsa dahi bu kadar radyasyon
olmaz.
• Dünyanın her tarafında uranyum vardır.

1479
• Uranyum zamanla bozunup radona
dönüşür veya başka bir element uranyuma
dönüşür. Radon gazı her yerden geçer.
Sürekli etki hâlindeyiz. Bunlar doğal ve
faydalı olaylardır.
• Kozmik ışınlarla gelen radyasyon, nükleer
reaktörle gelenden 120 kat daha fazladır.
• Nükleer santraller, kaza durumunda
ısınınca kendi kendini kapatıp zincirleme
reaksiyonu kapatacak şekilde
tasarlanmıştır.

1480
• Soğutma suyu nedeniyle kaybolan enerji
ve dünyanın ısı dengesinin bozulması
abartıdır ve ihmal edilebilir boyuttadır.
• Nükleer kaza riski ve çevreye zarar
konusu ve iddiaları ya kasıtlıdır ya da
cahilliğe bağlı abartılardır.
• Bu konuları bahane ederek nükleer
enerjiye karşı çıkmak bu nedenlerle
yersizdir.

1481
Uluslararası Atom Enerji Ajansı
(UAEA)
• İngilizcesi “International Atomic Energy
Agency” olup “IAEA” kısaltmasıyla
gösterilmektedir.
• Nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla
kullanılmasını ve planlanmasını sağlamak,
nükleer güvenlik için gerekli standartları
hazırlamak amacıyla 1957 yılında
kurulmuştur.
1482
• 2005 Nobel Barış Ödülü, Uluslararası
Atom Enerji Ajansı (UAEA)’nın Mısırlı
başkanı Muhammed El Baradey'e
verilmiştir.
• Merkezi Avusturya’nın başkenti
Viyana’dadır.
• Birleşmiş Milletler bünyesinde faaliyet
göstermektedir.

1483
TÜRKİYE ATOM ENERJİSİ
KURUMU (TAEK)
• Türkiye'de nükleer ve radyasyon
güvenliğinden sorumludur.
• 1956 yılında Ankara’da nükleer faaliyetler
yapma yetkisiyle kurulmuştur.
• Doğrudan Başbakan’a bağlı olan bir devlet
kuruluşudur.
• Nükleer enerjiyle ilgili araştırma,
düzenleme, denetleme ve çalışma yapar.
1484
• Çekmece nükleer araştırma ve eğitim
merkezi, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na
bağlı olarak İstanbul'da Küçükçekmece
gölü kıyısında kurulan nükleer araştırma
merkezidir. Kısaca ÇNAEM (Çekmece
Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi)
olarak adlandırılan bu merkez 1962 yılında
kurulmuştur.
• Çekmece’de bulunan nükleer yakıt pilot
tesisi ve iki adet araştırma reaktörü
günümüzde atıl durumdadır.
1485
• Geçmiş yıllarda Çekmece’de tıp ve
endüstride kullanılmak üzere radyoaktif
sentetik izotop üretilmiştir. Ayrıca uranyum
yakıtı ile ilgili test mahiyetinde araştırma
çalışmaları yapılmıştır.
• TAEK Başkanı, Okay Çakıroğlu’dur.
• Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun geçmiş
yıllardaki Başkanı Ahmet Yüksel Özemre
(1935–2008) nükleer enerji konusunda
dünya çapında önemli bir isimdir.
1486
• Profesör Doktor Ahmet Yüksel Özemre’nin
“Çernobil Komplosu” adlı kitabı
meşhurdur.
• ABD’nin Küresel Nükleer Enerji Ortaklığı
(Global Nuclear Energy Partnership –
GNEP) projesi kapsamında ABD ve
Türkiye beraber çalışmaktadır.

1487
NÜKLEER SANTRAL
• 31 ülkede 449 nükleer santral işletiliyor. 28
nükleer santral hâlen inşa edilmektedir.
• Amerika’da 104, Fransa’da 59,
Japonya’da 55 reaktör vardır.
• Dünya elektrik talebinin % 16’sı nükleer
santrallerden karşılanıyor.
• Nükleer santrallerin % 95’i gelişmiş
ülkelerdedir.
1488
TORYUM VE REAKTÖRÜ
• Günümüzdeki nükleer santrallerin tamamı
uranyum yakıtıyla çalışmaktadır.
• Önümüzdeki yıllarda nükleer reaktörlerin
yakıtının toryum olması için çalışmalar
sürmektedir. Bu konuda sona
yaklaşılmıştır.
• Toryum madeni Türkiye için stratejik
öneme sahiptir, ülkemizi ilerilere götürecek
bir kaynaktır.
1489
• Dünyada bulunan 1 071 000 ton toryumun
789 000 tonu Türkiye’dedir. Bu miktar,
dünya rezervinin yaklaşık % 80’ine karşılık
gelmektedir.
• Toryumun nükleer yakıt olarak kullanıldığı
nükleer santral, henüz dünyada yoktur.
Toryuma dayalı nükleer santrallerin
kurulma çalışmaları, deneme
safhasındadır. Dünyada deneyler devam
etmektedir.
1490
• ABD, Fransa ve Japonya’da devam eden
bu çalışmalarda Türk mühendisler de
bulunmaktadır.
• Toryumun nükleer yakıt olarak
kullanılması, CERN’deki atom hızlandırma
çalışmalarıyla da ilgilidir. 2007 yılında
Isparta’daki uçak kazasında vefat eden
rahmetli Engin Arık’ın CERN’deki atom
hızlandırma çalışmalarına katılmasının
sebebi toryumun nükleer yakıt olarak
kullanılması içindi.
1491
• Toryum kaynaklı yeni nesil santral
kurulması çalışmaları Türkiye’de ekip
hâlinde hızla sürdürülmektedir.
Isparta’daki uçak kazasında 6 ekip
üyesinin vefat etmesine rağmen çalışmalar
durmamış, ilerlemiştir. Isparta’daki toryum
toplantısına giderken uçak kazasında vefat
eden öğretim üyeleri, Boğaziçi ve Doğuş
Üniversitesi’ndeki toryum çalışması yapan
öğretim üyeleriydi.

1492
• Ülkemizdeki toryum madeni kaynakları
Eskişehir–Sivrihisar–Beylikahır–
Kızılcaören köyünde ve Malatya’da
Hekimhan–Kulancak’tadır.
• Toryumun, ileride uranyumun yerini
alacağına kesin bir gözle bakılmaktadır.
• Toryuma, kısaca tor da denmektedir.
• Kasten meydana getirilen patlama anında
bile, reaktörün fişi çekilecek, her türlü
işlem duracak; bu suretle de hiçbir tehlike
yaşanmayacaktır.
1493
• Toryum, yerli ham madde olduğundan çok
önemlidir. Nükleer santral kurulduğunda,
dışa bağımlılık olmayacaktır. Elimizdeki
toryumun kıymetini bilmeliyiz. Gerçek
değerinden düşük fiyata ve zamanından
önce satmamalıyız. Toryumla çalışan
reaktörler devreye girdiğinde değerinin
artacağını unutmamalıyız.
• Toryum santralleri işletilmeğe başlanırsa,
Çernobil’in benzeri kasıtlı patlatma
tehlikesi de olmayacaktır.
1494
NÜKLEER ENERJİ İLE İLGİLİ
SOSYAL ALANDA
KULLANILAN KİMYA KELİME
VE DEYİMLERİ
• Radyoaktif etki: İkinci dereceden etki.
• Alfa, beta, gama etki: Alfa etki en kuvvetli
etki, beta etki daha zayıf etki, gama etki
ise en zayıf etkidir.

1495
NÜKLEER REAKTÖRLERİN
BULUNDUĞU ÜLKELER VE
REAKTÖR SAYILARI
• ABD 104
• ALMANYA 18
• ARJANTİN 2
• BELÇİKA 7
• BREZİLYA 2
• BULGARİSTAN 4

1496
• ÇEK CUMHURİYETİ 6
• ÇİN 10
• ERMENİSTAN 1
• FİNLANDİYA 4
• FRANSA 59
• GÜNEY AFRİKA 2
• GÜNEY KORE 20
• HİNDİSTAN 16
• HOLLANDA 1
1497
• İNGİLTERE 23
• İSPANYA 9
• İSVEÇ 11
• İSVİÇRE 5
• JAPONYA 55
• KANADA 18
• LİTVANYA 1
• MACARİSTAN 4
• MEKSİKA 2
1498
• PAKİSTAN 2
• ROMANYA 2
• RUSYA 31
• SLOVAKYA 6
• SLOVENYA 1
• TAYVAN 6
• UKRAYNA 15

1499
ATOM BOMBASININ
BULUNDUĞU ÜLKELER
• PAKİSTAN
• HİNDİSTAN
• ÇİN
• AMERİKA
• İSRAİL
• KAZAKİSTAN
• FRANSA

1500
• İNGİLTERE
• LİBYA*
• KUZEY KORE**
• GÜNEY AFRİKA***

* 1993 yılında nükleer silah programına son


verdiğini açıkladı.
** Şubat 2005’te atom bombasının olduğunu
açıkladı. Haziran 2008’de de atom bombası
kulelerini yıktığını dünya kamuoyuna televizyon
ekranlarından gösterdi.
*** 1990’da nükleer silah reaktörünü söktüğünü
açıkladı, İsrail ile beraberdi.

1501
ESİR VE ENERJİ
• Atomların yapı taşı birdir. Proton, nötron
ve elektronun farklı adetlerinin bir araya
gelmesiyle farklı atomlar ortaya çıkar.
Bunun gibi proton, nötron, elektron ve
diğer atom altı parçacıklar da aynı yapı
taşının farklı adetlerinin bir araya
gelmesiyle ortaya çıkar. Buz ile su
buharının birleşmesinden su oluşabilir.
Bunun gibi atom içinde de birleşme,
dönüşüm ve eşitlik gerektiğinde olur.
1502
• Bu birleşme, dönüşüm ve eşitlikler
çekirdek tepkimesidir. Bu durum bize hem
esir maddesinin enerji ile ilgili olduğunu
ispat eder. Hem de atomdaki taneciklerin
yapı taşının aynı olduğu konusunda fikir
verir.
• Bu birleşme, dönüşüm ve eşitliklerden
bazıları şunlardır:
Proton + Elektron → Nötron
Nötron → Proton + Elektron
1503
• Esirde tabir caiz ise büyük bir enerji
olduğu düşünülüyor.
• Kandiller bir zaman zeytinyağı ile yakılır.
Sonra petrol ve elektrik enerjisi devreye
girer. Petrolün devrinin bitmesi yakın
görünüyor. Yer ve gök hazinelerinin
üstündeki perdenin kalkacağı ve yeni
enerji kaynaklarının açılacağı bir dönem
beklenmektedir. O dönemin ulaşım
vasıtaları temiz enerjiyle veya enerjiye bile
lüzum görülmeden çalışacaktır.

1504
URANYUM ELEMENTİNDEN
AÇIĞA ÇIKAN NÜKLEER
ENERJİ MİKTARININ
HESAPLANMASI (İLİMLERİN
ORTAYA ÇIKIŞI)
• Uranyumun yakıt olarak kullanıldığı bir
fisyon olayında cereyan eden kanunlardan
örnek verelim: Şayet bu kanunlar
konulmasaydı ilimler meydana
gelemeyecekti.
1505
• Çok küçük bir zaman diliminde ne kadar
zincirleme reaksiyon olacağı ve ne kadar
enerji açığa çıkacağı bellidir. Böyle bir
prensip olmasaydı ne atom bombasından
ne de nükleer santrallerden söz edilebilirdi.
İşte bu ve benzeri sabit kanunlar
sayesindedir ki fiziğin, kimyanın,
astronominin sabit birer hakikat
olduğundan bahsedilebilmekte ve onlarla
sabit sonuçlara varılabilmektedir.

1506
• Her konu gibi bu da icraata perde
olmuştur. Zamana tabi olmadan kısa bir
zamanda da olabilirdi. Ancak sebepler
dairesinde şu kadar güce sahip olan ve şu
kadar bir kuvvetle merkez tarafından
çekilen ve şu kadar merkezkaç durumu
olan, şu kadar hidrojen atomu, şu kadar
helyuma dönecektir şeklinde bazı
prensipler hayatın devamı ve ilimlerin
ortaya çıkması için konmuştur.
1507
RADYASYONU VÜCUTTAN
ATMAK İÇİN GEREKLİ OLAN
BAŞLICA İKİ GIDA

• Kimyon
• Limon

1508
Geiger (Gayger) Sayacı,
Elektroskop
• Radyoaktif maddeler geiger (gayger)
sayacı ile tespit edilir.
• Radyoaktif maddelerin aktivitesi
elektroskop ile ölçülür.

1509
NAZZAM’IN PARTİKÜL
TEORİSİ İLE İLGİLİ 12–13 ASIR
ÖNCEKİ KEŞFİ
• Atom teorisini ilk ortaya koyan Yunan
bilginleri maddenin en küçük parçasının
atom olduğunu söylerken bir İslam âlimi
olan Nazzam, maddenin sonsuz denecek
ölçüde parçalanabileceğini söylemiş ve
günümüzün ilim adamlarından biri gibi
konuşmuştur.
1510
• Bugünün partikül teorisi perspektifinden
atom altı parçacıklar düşünülerek bu
meseleye bakıldığında Nazzam’ın 12–13
asır önce, çok derin şeyler söylemiş
olduğu iddia edilebilir.

1511
NAZZAM “MADDE, SONSUZ
DENECEK ÖLÇÜDE
PARÇALANABİLİR.” DEMEKLE
NELERİ SÖYLEMİŞTİR?
• 1. Atomun parçalanabileceğini belirtmiştir.
• 2. Atom altı parçacıklara işarette
bulunmuştur.
• 3. Maddenin bir başlangıçtan itibaren var
olduğunu ifade etmiştir.
• 4. Yarı ömürden söz ettiği düşünülebilir.
1512
KUARK ADIYLA BİLİNEN
ATOM ALTI PARÇACIKLAR VE
NÜKLEER KUVVET
• Kuarklar; proton ve nötronları oluştururlar.
• Kuark adı verilen partiküller de çiftler
hâlindedir: Yukarı kuark–aşağı kuark, üst
kuark–alt kuark, tuhaf (garip) kuark–tılsım
kuark.

1513
• Kuarklar; hem elektromanyetik kuvvet,
zayıf kuvvet ve nükleer kuvvetin ortaya
çıkmasına sebeptir hem de bunların
etkilerini duyarlar.
• Kuarklar belki de esirdir.

1514
MADDENİN ZIT EŞİ (ANTİ
MADDE) VE ENERJİ
• Bildiğimiz atoma karşılık olarak çekirdeği
negatif, elektronu pozitif (pozitron) olan
atomlar da vardır. Bu atomlardan oluşan
madde; maddenin zıt eşi veya anti madde
olarak adlandırılır.
• Sebepler dünyasında her şeyin çift
yaratılmış olmasını, anti madde ile evren
bazında da görmüş oluyoruz.
1515
• Madde, enerjinin yoğunlaşmış şekli olarak
da tarif edilebilir ve tekrar enerjiye
dönüşebilir.
• Fisyon ve füzyon reaksiyonlarında,
kütlenin binde bir, on binde bir gibi çok
küçük bir kısmı enerjiye dönüşür. Geri
kalan kısmından ise başka element oluşur.
• Anti madde, kuantum mekaniğinin en sırlı
konularındandır.
• Dünyada anti madde yoktur.
1516
• Anti maddenin varlığı CERN’de tanecik
hızlandırıcılarda ortaya konulmuştur. Atom
altı parçacıkların ışık hızına yakın hızda
parçalanmasıyla CERN’de çok küçük
miktarda bir görünüp bir kaybolan anti
madde ispatlanmıştır.
• Anti madde bazı yıldız sistemlerinde
bulunmaktadır.
• Evren var edildiğinde, eşit miktarda madde
ve anti maddenin yaratıldığı tahmin
edilmektedir.
1517
ANTİ MADDE NİÇİN BİR
GÖRÜNÜP BİR
KAYBOLUYORDU? (DÜNYADA
ANTİ MADDE NEDEN YOKTUR?)
• Beta bozunmasında, nötron protona
dönüşür ve dışarıya bir elektron ile bir anti
nötrino denilen tanecik neşrolunur.
• Nötron → Proton + Elektron + Anti nötrino
• Bazı nadir izotoplarda ise çift beta
bozunması görülür.
1518
• Çift beta bozunmasında, nötronların ikisi
birden aynı anda bozunur. İki protona
dönüşür. Bu esnada iki elektron ile iki anti
nötrino yayılır.
• Çift beta bozunmasının farklı bir
versiyonunda ise anti nötrino oluşmaz.
• Beta bozunmasında dışarıya bir anti
nötrino neşredilir. Çift beta bozunmasında
ise dışarıya iki anti nötrino neşredilir. Bu;
bir nötronda bir anti nötrino bulunduğu
anlamına gelir.
• 2Nötron → 2Proton + 2Elektron
1519
• Çift beta bozunmasının farklı versiyonunda
oluşan anti nötrino çekirdekten dışarı
çıkamadan, çekirdekteki bir başka nötron
tarafından absorbe edilir. Bizim bunu
gözlemimiz, anti nötrinonun bir görünüp bir
kaybolması şeklinde olur. Buna, anti
nötrinonun gizlenmesi de diyebiliriz.
Dünyada anti maddenin olmayışı, anti
maddenin gizlenmesinden dolayı olabilir.
Şayet böyleyse; nötronun yapısında
gizlenmiş anti nötrino maddenin temel
parçacıkları arasında ayrı bir yer alacaktır.
1520
• Anti madde, tanecikler arasında müstakil
olarak mevcut değildir.
• Anti madde, evrenin başlangıcında yüksek
sıcaklık şartlarında mevcuttu.

1521
DÜNYADA NİÇİN ANTİ MADDE
YOKTUR?
• Anti madde ile madde birbirine temas
ettiğinde her ikisi de büyük bir enerji açığa
çıkararak ortadan kaybolurlar.
• Madde ile anti madde karşılaştığında;
maddenin %100’ü enerjiye dönüşür. Bu,
patlayan bir hidrojen bombasının
bıraktığının, 143 katı fazla enerji demektir.
• Şayet dünyada anti maddenin gizlenmesi
olmasaydı, dünya olmayacaktı.
1522
ELEKTRON İLE POZİTRON
BİRBİRİNİN ANTİ MADDESİDİR
• Elektron ve pozitron arasındaki temas
neticesinde, 511000 elektron volt (eV) gibi
enerjiye sahip gama ışınları meydana
gelir.
• e elektron, V ise volt demektir. eV elektron
volt olarak okunur. Bazı kitaplarda elektro
volt olarak geçmektedir. Doğrusu elektron
volttur.
1523
• Gama ışını, enerjisi en yüksek ışındır.
• Elektronun (madde) atom numarası –1,
kütle atom numarası 0’dır. Pozitronun (anti
madde) atom numarası +1, kütle atom
numarası 0’dır.
• İkisini topladığımızda atom numarası da
kütle atom numarası da 0 olan gama ışını
oluşur ve enerji açığa çıkar.

1524
KARANLIK ENERJİ VE
KARANLIK MADDE
• Bilinmeyen % 96’nın; % 70’i karanlık
enerji, % 20’si ise karanlık maddedir.
• Evrendeki maddenin sadece % 4’ünün ne
olduğu bilinmektedir.
• Varlığın gözlemlediğimiz kısmı; bütününe
göre çok azı, ufak bir parçasıdır.

1525
FOTON (IŞIK PARÇACIĞI),
GÜNEŞTEKİ ENERJİYİ
DÜNYAYA TAŞIR
• Foton, evrenin en hızlı parçacığıdır.
Kütlesiz ve elektrikçe yüksüzdür. Saniyede
300 milyon km yol alır.
• Fotonun görevi, güneşteki enerjiyi
dünyaya taşımaktır.
• Elektromanyetizmanın taşıyıcısıdır.
• Elektrik yüklü parçacıklar üzerine etkir.
1526
FOTON GÜNEŞİN
MERKEZİNDE VAR EDİLİR
• İlk var edildiği yer, güneşin merkezidir.
Güneşin merkezindeki sıcaklık 15 milyon
°C’tır.
• Güneşin merkezinde var edilen her bir
foton ilk başta yüksek enerjiye sahiptir.
• Fotonlar güneşin merkezindeki
çarpışmalar sonucunda soğur. Böylece
farklı özellikte, düşük enerjili birçok değişik
foton meydana gelir.
1527
• Güneşten çıkan foton, yaklaşık 8,5
dakikada dünyaya ulaşır.
• Foton çeşitlerinden zararlı olanları,
dünyamıza ulaşamaz. Ozon tabakası,
bunları tutmakla görevlidir.
• Güneşte füzyon sonucu 4 adet hidrojen
çekirdeğinden, 1 adet helyum çekirdeği
oluşur ve 2 adet pozitron meydana gelir.
Böylece her saniye 564 milyon ton H
(hidrojen) elementi, He (helyum)
elementine dönüşmüş olur.
1528
• Bu dönüşüm esnasında güneş, her saniye
kütlesinden E=mc2 formülüne göre 4
milyon ton kaybeder.
• Bu azalan kütle enerjiye dönüştürülür.
• Güneş enerjisi hâlinde dünyamıza gelir.
• Foton ve nötrinolar da böylece meydana
gelir.
• Foton adı verilen parçacıklara da atom altı
parçacık denebilir. Fotonlar çeşitlidir.

1529
NÖTRİNO VE ENERJİ
• Nötrino atom altı parçacıklardandır.
• Nötrino da; fotonlar gibi, güneşte,
hidrojenin helyuma dönüşmesi anında,
maddenin enerji karşılığı olarak meydana
gelir.

1530
ÇEKİRDEK KUVVETİ, GLUON
(GULON) TARAFINDAN
TAŞINIR
• Atomun yapısında gluon adı verilen
parçacık da belirlenmiştir.
• Şiddetli çekirdek kuvveti, gluon diye bilinen
sekiz parçacık tarafından taşınır.
• Kütlesiz ve elektrik yüksüzdür.
• Elektromanyetik kuvvet ve zayıf kuvvete
karşı duyarsızdır.
1531
TAKYON (TACHYON) VE
ENERJİ
• Takyon, Latincede “çok hızlı” demektir.
• Takyonlar ışıktan hızlı, kütlesi eksi,
boyutları sıfırdan küçük olan atom altı
parçacıklardır.
• Takyonların keşfi, enerjinin ışıktan hızlı
gidebileceğini göstermiştir.

1532
MADDE NAKLİ OLMASI İÇİN
İZAFİYET
(RÖLATİVİTE=GÖRELİLİK)
TEORİSİNİNİN GEÇERLİLİĞİNİ
YİTİRMESİ Mİ GEREKİR?
• Cisimlerin hareket ettikleri yönde
boylarından kaybedeceklerini ve ışık
hızına erişince de yok olacaklarını
belirtmiştik.
1533
• Einstein’ın izafiyet teorisine göre ise, ışık
hızına erişen bir cismin kütlesi sonsuz
oluyordu. Günümüzde böyle olmadığı
ortaya çıkmıştır. Işık hızının aşılmasıyla,
kütlenin sonsuz olmadığı ispat edilmiştir.

1534
3.BÖLÜM:
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

1535
• “Bu dünya atalarımızdan miras kalmadı,
onu çocuklarımızdan ödünç aldık.” sözünü
duymuşsunuzdur. Dünyadaki kaynakların
bilinçsiz kullanım sonucu tükenmesi
geleceğin dünyasını tehdit eden önemli
sorunların başında gelmektedir.
Sürdürülebilir bir hayat ve kalkınma,
mevcut kaynakları israf etmeden
kullanmakla mümkündür. Yenilenebilir ve
temiz enerji kaynakları, geri dönüşüme
uygun malzeme kullanımı
sürdürülebilirliğin olmazsa olmazıdır.
1536
• Bu bölümde yaşanabilir bir hayat için
sürdürülebilirliğin önemini ve bunu
sağlamanın yollarını öğreneceksiniz.

1537
Kimya ve Sürdürülebilirlik

1538
• Sanayi Devrimi’nin ardından bütün dünya,
her alanda hızlı bir değişim sürecine
girmiş; önce sanayi açısından gelişmiş
ülkelerde daha sonra diğer ülkelerde
tüketimin ön planda olduğu, doğal
kaynakların korunmasının ikinci plana
itildiği kontrolsüz bir kalkınma süreci
ortaya çıkmıştır.
• Bu süreçte insan eliyle ormanlar, su
sistemleri ve diğer doğal kaynaklar
sorumsuzca tahrip edilmiştir.
1539
• Çevresel bozulmaların, çevre ve kalkınma
arasındaki bağların göz ardı edilmesinden
kaynaklandığının anlaşılması ülkeleri bu
konuda yeni bakış açıları geliştirmeye ve
bu doğrultuda yeni tedbirler almaya
götürmüştür.
• Mevcut bakış açılarından farklı ve bütün
dünyayı kapsayan bu yeni süreç; çevre ve
kalkınmada sürdürülebilirlik kavramıyla
adlandırılmıştır.

1540
• Sürdürülebilirlik; toplumun, ekosistemin
ya da devam eden herhangi bir sistemin
ana kaynaklarını tüketmeden geleceğe
işlevini sürdürmesidir.
• Bu kavramın özünde, imkânları
sorumsuzca tüketmekten vazgeçmiş,
insanlığın bir bütün olduğunun bilincinde,
evrensel açıdan dayanışmaya istekli,
çevreye saygılı birey, toplum ve buna bağlı
olarak da bir ekonomi modeli yatmaktadır.

1541
• Sürdürülebilirlik kavramı her alanda olduğu
gibi kimya biliminde de yeni bakış
açılarının oluşmasını sağlamıştır.
Günümüz kimya biliminde kaynakların
doğru ve verimli kullanılması, yenilenebilir
ve çevreye daha az zarar veren enerji
kaynaklarının bulunması ve kullanılması,
yenilenebilir malzeme (polimerler, kâğıt ve
metal sektörü vb.) üretimi gibi
sürdürülebilirlikle doğrudan ilgili çalışmalar
önemli bir yer tutmaktadır.
1542
• Sürdürülebilirliğin bireyden topluma
yönelen bir süreç olduğu unutulmamalıdır.
Bu süreçte her birey, sorumluluğunun
farkında olmalı, duyarlı davranmalı ve
üzerine düşen görevleri yerine getirmelidir.

1543
Enerji

1544
• Sürdürülebilir bir hayatın ve kalkınmanın
olmazsa olmazı enerjidir. Sanayi ve
teknoloji alanında gelişen ülkelerin enerji
ihtiyacı artar (Görsel).
• Günlük hayatta kullanılan teknolojik ürün
sayısının artması enerji ihtiyacının
artmasına neden olmuştur. Günümüzde
devletler doğal enerji kaynaklarına sahip
olmak ve bu imkânlara sahip
coğrafyalarda üstünlük kurmak amacıyla
kıyasıya bir rekabet içindedir.
1545
Elektrik enerjisiyle üretim
yapılan fabrika üretim hattı

1546
• Ülkemiz ihtiyacı olan enerji kaynaklarının
önemli bir bölümünü ithal etmektedir. Bu
durum ülke ekonomisini olumsuz
etkilemekte ve dışa bağımlılığı
artırmaktadır. Bu nedenle mevcut enerji
kaynaklarının verimli ve tasarruflu
kullanılması gerekmektedir.
• Alternatif ve yenilenebilir enerji
kaynaklarına yönelmek, bu konuda
bilimsel çalışmalar yapmak, ekonomik
tedbirler almak da sürdürülebilir bir hayat
ve kalkınmanın olmazsa olmazlarıdır.
1547
• Ülkemiz, mevcut kaynakların yanı sıra atık
maddelerden de enerji üretme konusunda
gelişmiş tesislere sahiptir. Bu tesislerde
bitkisel ve evsel atıklardan biyogaz üretimi
yapılabilmektedir.

1548
Polimerler

1549
• Günlük hayatta kullanılan birçok ürünün
yenilenebilir ve ucuz maddelerden
üretilmesi, sürdürülebilir hayatın ve
kalkınmanın bir gerekliliğidir.
• Bu nedenle polimer adı verilen kimyasal
maddeler günümüz dünyasının
vazgeçilmez malzemeleri olmuştur. Çok
sayıda küçük molekülün (monomer)
birbirine bağlanmasıyla oluşan yüksek
molekül ağırlıklı bileşiklere polimer denir.

1550
• Aynı veya farklı türden molekülün bir araya
gelmesiyle oluşan polimer, halk arasında
plastik madde olarak da adlandırılır.
• Polimerler doğal hâlde bulunabildikleri gibi
(nişasta, protein, DNA, selüloz vb.)
sentetik olarak da (PVC, PET, naylon vb.)
(Görsel) üretilebilmektedir.

1551
• Polimerler; hafif, maliyeti düşük, mekanik
özellikleri çoğu kez yeterli, kolay
şekillendirilebilen, değişik amaçlarda
kullanıma uygun, kimyasal açıdan inert
olan ve korozyona uğramayan
maddelerdir. Bu özelliklerinden dolayı
günlük hayatta kullanılan birçok araç ve
gerecin üretilmesinde kullanılmaktadır.
• Aşağıda yaygın olarak kullanılan bazı
polimerlerin formülleri ve sentezlendikleri
monomerler gösterilmiştir:
1552
1553
Günlük Hayatta Polimerler
• Günlük hayatın vazgeçilmez
malzemelerinden olan polimerlerin başlıca
kullanım alanları şunlardır.
• Tekstil Sanayisi: Tekstil sanayisinde en
yaygın kullanılan polimerler polyester ve
poliamittir. Esnemeye ve kırışmaya karşı
dayanıklı kumaşlarda polyesterden elde
edilen dakron kullanılır.

1554
• Elektronik Sanayisi: Polimerler elektronik
sanayisinde yalıtkan madde olarak
kullanılır. Kablo üretiminde polietilen (PE)
ya da polivinil klorür (PVC) kullanılır
(Görsel).
• Otomotiv Sanayisi: Otomotiv sektöründe
polimerlerin kullanılmasıyla daha hafif
araçlar üretilerek yakıt tasarrufu
sağlanmaktadır. Otomotiv sektöründe en
sık kullanılan polimer kauçuktur. Araç
lastiklerinin temel malzemesi olan kauçuk
doğal ve yapay olarak elde edilebilir.
1555
Yalıtılmış kablolar

1556
• Sağlık Sektörü: Şırıngalar, eldivenler,
bandajlar, serumlar ve gözlükler
polimerlerin sağlık sektöründeki bazı
kullanım alanlarıdır (Görsel). Hijyenik
eldivenlerin ham maddesi genellikle lateks
adı verilen kauçuk bazlı sentetik bir
polimerdir.
• Yapı Sektörü: Altyapı malzemelerinden
ev dekorasyon ürünlerine kadar yapı
sektörünün hemen hemen her alanında
plastik malzemeler kullanılmaktadır.

1557
Plastik şırıngalar

1558
• Yapı sektöründe en sık kullanılan polimer
polivinil klorürdür (PVC) ve plastik
borularda; kapı, pencere, çatı ve zemin
kaplamalarında kullanılmaktadır (Görsel).
• Yiyecek-İçecek Endüstrisi: Günlük
hayatta kullanılan birçok ürünün ambalajı
polimer maddeden üretilir. Yiyecek-içecek
endüstrisinde sık kullanılan polimerler;
polipropilen, polietilen ve polistirendir.
Plastik şişenin üretilmesinde ise genellikle
polietilen tetraftalat (PET) kullanılmaktadır.
1559
Plastik tesisat boruları

1560
• Giyim Endüstrisi: Giyim endüstrisinde
genellikle polyester, poliamit ve orlon
olarak bilinen poliakrilonitril (PAN)
kullanılmaktadır.
• Fotoğraf ve Optik Endüstrisi:
Günümüzde fotoğrafçılıkta kullanılan sert
ve şeffaf renkli filtreler polikarbonattan
üretilmektedir. Gözlük camları ve kontakt
lenslerde de polimer kullanılmaktadır.

1561
Polimerlerin Geri Dönüşümü
• Polimer maddelerin doğada parçalanması
çok uzun yıllar almaktadır. Bu nedenle geri
dönüşüm uygulamalarıyla tekrar
kullanılması hem doğanın kirlenmesini
önlemek hem de ekonomiye katkı
sağlamak bakımından oldukça önemlidir
(Görsel).

1562
PET şişelerin geri dönüştürülmesi

1563
Kâğıt

1564
• İnsanoğlu geçmişten günümüze
çevresinde olup bitenleri merak etmiştir.
Bu amaçla sürekli yeni şeyler keşfetmiş,
icatlar yapmıştır.
• En önemli buluşlardan biri olan ve
zamanla insanoğlunun hayatındaki yerini
sağlamlaştıran kâğıt, pek çok alanda en
çok ihtiyaç duyulan ürünlerden biridir.
Eğitim, sağlık, bilgi teknolojisi, iletişim ve
sanayi gibi birçok sektörde yoğun olarak
kullanılmaktadır.
1565
• Kâğıt; kimyasal odun selülozlarından,
odun hamurundan, yıllık bitkilerden
üretilen hamur selülozlarından ve atık
kâğıt hamurundan elde edilen ara ürünlere
çeşitli işlemler uygulanarak üretilir.
• Gazete ve kitap basımında kullanılan
kâğıtlar kültürel kâğıt; sargılık kâğıtlar,
temizlik kâğıtları, kraft torba kâğıdı, oluklu
mukavva kâğıtları, kartonlar ve ince, özel
kâğıtlar endüstriyel kâğıt grubuna girer.
Kâğıt tüketiminin en fazla olduğu sektör
ambalaj sektörüdür.
1566
• Ülkemizde en çok oluklu mukavva
üretilmektedir. İç pazara yönelik bu üretim
daha çok Marmara ve Ege bölgelerinde
yapılmaktadır.
• Günümüzde doğal kaynakları koruma
ihtiyacı ve enerji maliyetlerinin yükselmesi,
atık kâğıt kullanımını cazip hâle getirmiştir.
Kullanılmış kâğıtların çöpe atılmasının
meydana getirdiği çevre kirliliği sorunu ve
doğal kaynakların tükenmesi sorunu atık
kâğıt toplanmasıyla önlenmektedir.
1567
• Kullanıldıktan sonra atılan kâğıt ve karton
ürünlerinin çöpten toplanarak geri
dönüştürülüp ham madde olarak
yararlanılması günümüz kâğıt üretim
teknolojisinde mümkündür.

1568
Metal Sektörü

1569
• Yazı yazmak için kullandığınız kalemden
oturduğunuz evlerin temel iskeletini
oluşturan demirlere, otomobillerden
uçaklara kadar her alanda metaller
kullanılmaktadır.
• Kullanım alanına bağlı olarak kullanılacak
metal türü de farklılık gösterir. Örneğin
elektrik tellerinde bakır, merdiven
tırabzanlarında alüminyum, otomobil
jantlarında ise bir metal karışımı olan
alaşımlar (Görsel) kullanılmaktadır.
1570
Eritilmiş metallerden alaşım elde edilmesi

1571
• Bir ülkenin sanayi ve ekonomi alanında
güçlü olabilmesi için metal sektöründe
gelişmesi gerekir.
• Sektörün üretim ve tüketim büyüklükleri
sanayileşmenin temel göstergeleri
arasında yer almaktadır.
• Kişi başına tüketilen çelik, alüminyum ve
bakır ürünleri miktarı ülkelerin gelişmişlik
düzeyini belirleyen önemli göstergelerden
biridir.

1572
• Ülkemizde metal üretimi için gerekli olan
ham maddeler bulunmakla beraber kalite
ve kullanılabilirlik açısından yeterli değildir.
Bu nedenle yurt içinde kullanılan demir-
çeliğin yaklaşık yarısı ithal edilmektedir.
• Metal sektörü hayatın devamlılığı ve ülke
ekonomisi için büyük öneme sahiptir. Bu
nedenle bu sektörde de sürdürülebilirliğin
sağlanması için geri dönüşüm çalışmaları
çok önemlidir. Metallerin geri dönüşümüyle
(Görsel) dışa bağımlılık azaltılıp ülke
ekonomisine olumlu katkılar sağlanır.
1573
• Geri dönüşümle kazanılan metallerden
eşya üretimi işlem sayısını azaltacağından
enerji tasarrufu da sağlayacaktır.

Geri dönüşüme hazır metal atıklar

1574
4.BÖLÜM: NANOTEKNOLOJİ

1575
• Yanmayan, ıslanmayan, kirlenmeyen,
ütüye gerek duymayan bir kumaş üretmek
mümkün müdür? Kendi kendini onarabilen
maddeler üretilebilir mi? Bu tür süper
özellikli ürünler, geleceğin teknolojisi
nanoteknolojiyle günlük hayatta yerini
alacak, insanoğlunun dünyadaki serüveni
geçmiş dönemlerde hiç olmadığı kadar
farklılaşacaktır. Bu bölümde nanoteknoloji
terimi açıklanacak, nanoteknolojinin
kullanım hedefleri ve alanları tanıtılacaktır.
1576
Nanoteknoloji ve
Nanoteknoloji Alanındaki
Gelişmeler

1577
• “Nano” bir fiziksel büyüklüğün milyarda biri
anlamına gelir. Bir nanometre, metrenin
milyarda birine eşit bir uzunluk birimidir.
İnsanın saç telinin çapının yaklaşık
100000 nanometre olduğu düşünülürse bir
nanometrenin ne kadar küçük bir birim
olduğu daha iyi anlaşılabilir.
• Bir nanometreye yan yana ancak 2-3 atom
sığabilir. Yaklaşık 100 ile 1000 arasında
atom bir araya gelerek nano ölçeklerde bir
nesneyi oluşturur.
1578
• Nanoteknolojinin, malzeme üretiminden
elektronik, manyetik, optik, mekanik ve
biyomedikal amaçlı işlemlere kadar geniş
bir uygulama alanı bulunmaktadır.
Günümüzde kullanılan mühendislik
malzemelerinin en küçük tane boyutu,
mikrometreden büyüktür. Nano
malzemeler, mikrometreden çok daha
küçük boyuttadır. Son dönemde nano
boyutlu malzeme, aygıt ve sistemlerin
üretimi artmıştır (Görsel).

1579
Nanoteknolojik materyal üretim robot

1580
Nanoteknolojiyle yapılabileceklerden
bazıları aşağıda sıralanmıştır:
• Mikroskobik boyutlarda bilgisayarlar
üretilebilir.
• İnsan beyninin kapasitesi ek nano
hafızalarla güçlendirilebilir.
• Birim ağırlık başına şu ankinden 50 kat
daha hafif ve çok daha dayanıklı
malzemeler üretilebilir.
• Günlük yaşamda kullanılacak yanmaz,
leke tutmaz tekstil ürünleri üretilebilir.
1581
• Yeni roket ve uçak tasarımlarının ortaya
çıkması mümkün olur.
• Bir milyon sinema filmi alabilen CD ve
DVD’ler üretilebilir.
• İnsan vücudundaki hastalıklı dokuyu bulup
iyileştiren, ameliyat yapan nano robotlar
yapılabilir (Görsel).

1582
Nano robotların tıp alanında
kullanılması

1583
• Günümüzde özellikle bitkisel yağların
biyoyakıtlara ve endüstriyel çözeltilere
dönüştürülmesinde ihtiyaç duyulacak nano
katalizörlerin geliştirilmesi ve tasarımı
konusunda ciddi çalışmalar yapılmaktadır.
• Bütün bu gelişmeler dünyayı yeniden
şekillendirebilecek bilimsel ve teknolojik
atılım niteliğindedir. Yeni bilim dönemi;
nanobilimi ve nanoteknoloji dönemi olarak
başlamıştır.

1584
Nanoteknolojinin Tarihçesi
• Nano boyutta bir dünya olduğunu ilk defa
ünlü Amerikalı Fizikçi Richard Feynman
(Riçırt Faymın) (1918- 1988) ileri
sürmüştür. Feynman, 1959 yılında bir
konferansta “Aşağıda Daha Çok Yer Var”
başlıklı konuşmasında ilk defa nano
boyutlardaki gizeme değinmiştir.
Maddelerin küçük boyutlarının keşfiyle
birçok yeni maddenin ortaya çıkacağını
bildirmiştir.
1585
• Nanoteknolojinin başlangıcı olarak kabul
edilen bu konuşmada nano boyutlarda
uğraşların olabilmesi için öncelikle nano
ölçekte ölçme ve üretim yöntemlerinin
geliştirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu
konuşmada ayrıca nanoteknolojinin günlük
hayatta birçok kullanım alanının olacağı
dile getirilmiştir.

1586
Nanoteknolojide Hedefler
• Günümüz dünyasında özellikle savunma
sorunları ve yatırımları ön plandadır.
Çünkü dünyadaki yer altı ve yer üstü
kaynakları azalmakta, buna karşılık insan
nüfusu hızlı bir şekilde artmaktadır. Ülkeler
sahip oldukları kaynakları daha iyi
korumak, kendilerinde olmayanları da
daha kolay elde etmek için bilimsel
gelişmelere daha çok önem
vermektedirler.
1587
• Ülkemizde son yıllarda teknolojinin önemi
fark edilmiş ve teknoloji üretimi açısından
başarılar elde edilmiştir.
• Nanoteknoloji, savunma sanayisinde
üzerinde en çok çalışılan, yatırım yapılan
teknoloji olarak ön plana çıkmaktadır.
• İnsansız uçabilecek ve muhtemel bir
arızada kendi kendini tamir edebilecek
uçaklar hedeflenen projeler arasındadır.

1588
• Çok daha hafif ve bir o kadar dayanıklı
malzemelerden üretilecek araçlar
sayesinde yakıt tüketiminin azaltılması ve
az yakıt ile daha çok performans
sağlanması hedeflenmektedir.
Nanoteknoloji sayesinde sağlık alanında
özellikle kanser tedavisinde kemoterapinin
tarihe karışmasını sağlayacak çözümler
üzerine çalışılmaktadır. Ayrıca kemik içine
uygulanabilecek nano protezler üzerinde
de yoğun çalışmalar yapılmaktadır.

1589
• Günümüzdekilerden çok daha hızlı
çalışacak bilgisayarlar, kendi kendisini
temizleme özelliğine sahip pencereler
üretilmesi gibi birçok proje
nanoteknolojinin hedefleri arasındadır.

1590
Nanoteknoloji ve Gelecek
• Nanteknoloji ile insanın yeryüzündeki
serüveni başka bir boyuta yükselecektir.
• Bilimsel alanda ortaya konulan bütün
görüşler, bu teknolojinin ortaya çıkardığı
yeni bilgilerle uyumlu hâle gelecektir.
• Biyomimetik ilmi (yaratılan canlıları taklit
etme ilmi) çok gelişecek belki de doğada
çok şey taklit edilebilecektir.

1591
• Kısaca nanoteknolojiyle şekillendirilen
dünya insanoğluna birçok yeni imkân
sağlayacaktır.

1592
Nanoteknoloji Olumsuz Yönü
• Solunum, beslenme ve deri yoluyla
vücuda alınan ve kolayca kana karışabilen
nanopartiküller; sağlık sorunlarına neden
olmaktadır (Görsel).
• Nanoteknolojik ürünler, moleküler
özelliklerinden dolayı solunum, sindirim,
santral sinir sistemi ve cilt üzerinde toksik
etki yapma potansiyeline sahiptir.

1593
Kan dolaşımına karışmış nanopartiküller

1594
• Sonuç olarak, pek çok araştırma
nanopartiküllerin canlılar üzerinde toksik
etkileri olduğunu göstermektedir. İlerleyen
yıllarda nanoteknolojinin daha da yaygın
hale gelmesi, insanların bu maddelerle
temasını ve böylece oluşabilecek riskleri
de artıracaktır.

1595
Türkiye’de Nanoteknoloji
Çalışmaları
• Ülkemizde nanoteknolojinin önemi çok
çabuk anlaşılmıştır.
• Atatürk’ün hedef gösterdiği muasır
uygarlık düzeyini geçerek gelişmiş ülke
olma yolunda önemli çalışmalar
yapılmıştır.
• Üniversiteler ve diğer devlet kurumları bu
konuda gerekli adımları ivedilikle atmıştır.
1596
• TÜBİTAK’ın 2023 programında
nanoteknoloji çalışmalarının yol haritası
belirlenmiştir. Bu alanda görülen en önemli
gelişme ise UNAM’ın (Ulusal
Nanoteknoloji Araştırma Merkezi)
kurulmasıdır. Nanoteknoloji konusunda
araştırma yapan ya da yapma hedefinde
olan herkes bu kuruluştan
yararlanabilmektedir. Türkiye Bilim
Merkezleri Vakfına ait Bilim Merkezinin bir
nanoteknoloji atölyesi bulunmaktadır.
1597
• Üniversitelerimizde nanoteknoloji ile ilgili
bölümler bulunmakta ayrıca bu bölümlerin
sayılarının artırılmasına ve gençlerin bu
alana ilgi duymasını sağlamaya dönük
çalışmalar yapılmaktadır.

1598
İLİM ATÖLYESİ

1599
FEN VE TEKNİK BERABERİNDE,
İNSANLIĞI DÜŞÜNME İLE KALP VE
VİCDAN DUYARLILIĞINI DA
GETİRMELİDİR
• Einstein, atom çekirdeğindeki saklı nükleer
enerjiyi enerji ihtiyacını karşılamada
kullanmayı düşünürken, atomu bir
canavara kaptırdığını ancak Hiroşima ve
Nagazaki’nin yerle bir olmasından sonra
anlayabilmiştir. Ağlayarak Japonyalı bilgin
dostundan özür dilemiştir.
1600
• Bu özür çok geç kalmış ve iş işten
geçtikten sonraki bir özürdür.
• Nükleer enerjinin, enerji ihtiyacımızın
giderilmesi, aydınlatma, ısıtma, çeşitli
araçların ve fabrikaların çalıştırılması vb.
yerlerde kullanılınca yararlı olacağı
malumdur. Ancak nükleer enerji; sorumsuz
ve acımasız düşünce sahibi bir kısım Batılı
elinde akıl ve vicdanın kontrolünden
çıkınca, insanlığın yararına olmamış,
zararına olmuştur.
1601
• 1945 yılında Hiroşima ve Nagazaki’ye
atılan atom bombası, büyük bir alanı
senelerce yaşanmaz hâle getirmiştir.
Japonya’da dev şehirlerin yerle bir
olmasına, 80 000’i anında olmak üzere
300 000’den fazla insanın ölümüne sebep
olmuştur. Atom bombasının zararlı
radyoaktif etkileri hâlâ devam etmektedir.
• Günümüzde de tehdit ve tedbir unsuru
olarak değişik ellerde tutulmaktadır.

1602
• İnsanın bir görevi de; maddeye
hükmetmektir, atom çekirdeğindeki
nükleer enerjinin ne için var edildiğini idrak
etmektir.
• İnsanın keşfettiği nükleer enerji; atom
çekirdeğinde saklı bulunan ve var olan bir
nükleer enerjidir.
• Çernobil faciasının; bizi nükleer enerjiden
vazgeçirmek için bir tertip olduğu, kasten
meydana getirildiği, suikast olma ihtimali
vardır. Bu yüzden, uyanık olmalıdır.
1603
• Şayia, aldatmaca ve maksatlı olan nükleer
kaza riski ile atom bombasından korkup,
nükleer enerjiden vazgeçmemelidir.
• Korkulacak konu; uyuşukluk ve tembellik
yapıp nükleer santral ve nükleer
laboratuvar kurmamaktır.
• Atılan atom bombasının tahribatı ve
Çernobil’deki nükleer kaza gibi nükleer
enerjinin bir kısım zararları, bizi nükleer
enerjiden vazgeçirmemelidir.

1604
• Çernobil, dışa sızandır. Duyurulmayan
başka sızmalar da olmuştur.
• Fayda–zarar analizi yapıldığında işin
doğrusu; insanın, nükleer enerjiyi genel
olarak ele alması ve ortaya çıkan olumsuz
durumlardan başta kendini, sonra da atom
çekirdeğinde saklı bulunan nükleer enerjiyi
suiistimal edenleri kınamasıdır.
• Bu nedenle, bilimsel çalışmalarımızı
hızlandırarak bir an önce ve zamanı
gelince toryum reaktörünü kurmalıyız.

1605
• Bu bakımdan insan unsurunun iyi
eğitilmesi gerekir.
• Akıl ve düşünce prensipleri üzerine
oturtulan fen ve teknik, insanlığı düşünme
ile kalp ve vicdan duyarlılığını da
beraberinde getirebilmelidir.

1606
TÜRK MİLLETİ URANYUM ELEMENTİ
GİBİDİR
• Uranyum, elementlerin sonuncusudur.
Türk milleti de dünyada kıyamete kadar
insanlığa hizmet edecek milletlerin
sonuncusudur. Sonuncusu olduğuna göre
eskideki durumunu tekrar kazanacak, belki
de geçecektir.
• Uranyum doğalların sonuncusudur. Türk
milleti de uranyum gibi doğaldır; samimidir,
yapmacık değildir, suniliği sevmez.
1607
• Elementler içinde uranyumun, milletler
içinde de Türk milletinin şanı yücedir.
• Uranyum gibi, Türk milleti de enerjisini
etrafına verir.
• Uranyum, bağlanma enerjisi en yüksek
olan elementlerdendir. Türk milletinin de
fertler arasındaki irtibatı ve diyaloğu
kuvvetlidir. Ancak demir kadar değildir.
Zaten bağın kuvvetliliği, biraz da
zayıflıktan kaynaklanır.

1608
• Uranyum çekirdeğinin verdiği enerjinin
nükleer reaktör veya nükleer
laboratuvardaki enerji olması için kontrol
edilmesi şartı vardır. Nötronun çekirdeğe
çarpması ve çekirdeğin kontrollü
dağılmasıyla enerji verir. Kontrolsüz olanı
atom bombasındaki enerjidir. Türk milleti
de dış etkiyle parçalanır. Parçalanması
aynı anda enerji vermek demektir.
Parçalanması zincirleme devam eder. Bu
nedenle kontrolün iyi yapılması gerekir.
Türk milleti asker millettir.
1609
• Türk milleti akıllı ve zekidir. Kalplerinden
hürmet ve merhamet çıksa, akıl ve
zekaları onları, dehşetli ve acımasız hâle
getirir ve idareleri mümkün olmaz.
• Türk milleti, Müslümanlar içinde en çok
nüfusa sahip üstün bir ırktır. Dünyanın her
tarafında olan Türkler, Müslüman’dır.
Diğer ırklar gibi Müslüman olan ve
olmayan olarak iki kısma ayrılmamıştır.
Nerede Türk topluluğu varsa
Müslüman’dır.

1610
• Bir şeyin en iyisi bozulunca en kötüsü olur;
bunun gibi Müslümanlıktan çıkan veya
Müslüman olmayan Türkler, Türklükten
dahi çıkmışlardır (Macarlar gibi). Hâlbuki
küçük ırklarda bile, hem Müslüman hem
de gayrimüslim vardır. Bu nedenle biz
Türkler, atom bombası olma riskimiz
olduğundan, özellikle çok dikkat etmeliyiz.
• Bazı Türk kabileleri eski zamanda
yanlarına bir kısım başka kabileleri
beraber alarak kaç defa Avrupa’yı
hercümerç etmişlerdir.
1611
• Fransız ihtilali ile gelişen hürriyetin
arkasından sosyalistlik doğdu. Sosyalistlik
komünistliğe inkılap etti. Komünistlik;
insani ve ahlaki kuralları dinlemediğinden,
anarşistlik meyvesini verdi. Anarşistlik
fikrinin tam yeri ise dünyanın yedi
harikasından birisi olan Çin seddinin
yapılmasına sebep olan bir kısım Moğol ve
Kırgız Türk kabileleridir.
• Bu bilgiler ışığında, Türk milletini
karalamaya girmemelidir.
1612
• Hercümerce neden olan topluluklar aslen
Türk değildirler.
• Özellikle Moğollar, Türkler ile
irtibatlandırılmıştır.
• Anadolu, memerriakdamdır; daha önceleri
çok farklı toplulukların gelip geçtiği yaşam
yeridir.
• Türk milleti, izole edilmediği takdirde;
gökten gelen şualarla, her zaman infilak
eder ve dünyanın değişik yerlerinde
kendini hissettirir.
1613
• Türk milletini izole eden unsurlar; ondaki
hak, hukuk, adalet, temkin, başkalarını
rahatsız etmeme, hürmet, merhamet,
birleşen su damlaları gibi olma vb. üstün
hasletlerdir. Uranyumun, 235U ve 238U
olmak üzere iki izotopu vardır. Nükleer
enerji 235U’ten elde edilir. Uranyum
bileşiğinde % 0,7 235U izotopu, % 99,3
oranında ise 238U izotopu bulunur. Tüm
uranyum bileşiklerinde 235U izotopunun
etrafı, 238U izotopu ile izole edilmiştir.

1614
• Günümüzde uranyumun kötüye
kullanılmasına karşı, tüm insanlığın tepkisi
vardır; bu başka meseledir. Türk milleti,
uranyum elementi gibi olduğunu
bildiğinden ötürü, başka bir deyimle
kendini tanıdığından dolayı, kuru gürültüye
pabuç bırakmamaktadır. Kalbin gayesi,
müşahededir. Müşahede; feraset, basiret,
sezgi, sezi, altıncı his, kalp gözü açıklığı,
ilhama mazhar olma gibi meziyetlerle
kendini belli eder.

1615
• Bu üstün meziyetlerin %90’ı Türk milletine
verilmiştir; %10’u ise diğer ırklara
dağıtılmıştır. Aslında herkes potansiyel
olarak buna açık var edilmiştir. Bu yolda;
peygamberler, doğruluktan şaşmayan akıl,
kusursuz kalp ve temiz duygu/düşünce
taşıyan kalp sahipleri başta olmak üzere
Türkler vardır. Bu başarı, mevhibeiilahiye
olarak verilen bir başarıdır; kendimizden
bilmemeliyiz.

1616
• Bütün dünya Türk milletinin vatanıdır. Türk
milleti, gittiği her yeri vatanı bilir. Hem
sahip olduğu güzellikleri oralara götürür
hem de gittiği yerlerden alacağını alır.
Bununla beraber ana vatan başkadır.
Vatan, çok önemlidir. Vatan sevgisi
imandandır. Vatanı olmayanın, tüm dünya
vatanı olamaz. Bu nedenle; kırmızı
çizgiler, mutlak anlamda hiçbir zaman
kalkmaz.
1617
• Bizim milliyetimiz, dinimizle et ile kemik
gibi birleşmiştir; ayrılmaları mümkün
değildir. Ayırırsak mahvoluruz.
• Türk milleti, tarihte mefahiri çok bir millettir.
Türk milletinin İslamiyet’ten önceki
övünülecek her şeyi İslamiyet defterine
geçmiştir.
• Türk milleti, büyük insaniyetin
bayraktarıdır. Dünyada en mukaddes ve
en muhterem bir mevkii kazanmışlardır.
1618
• Türk milleti fen ve sanatı, mana ile
yoğurarak ileri gittiği gibi ileride de
gidecektir. Hakiki medeniyete sarılarak
insanlığa rehber yine olacaktır. Türk
milleti, tarihinin şahadetiyle cihana bütün
güzellikleri neşretmiştir. Eski çağlarda
cihangir Asya’da kahraman Türk askerleri
ve Türk milleti 1000 sene insanlığa hizmet
etmiştir. 500 senedir yatıyoruz;
uyanmalıyız; gaflet ve uykuyu
bırakmalıyız. Ancak böylece hakiki
medeniyet inkişaf edecektir.
1619
• Vahşet ve gaflete düşmemek için birleşen
su damlaları gibi olmalıyız. Dünyayı
kirlerden temizlemeliyiz.

1620
Albert Einstein
(Elbırt Aynsstayn)’ın Hayatı
(1879–1955)
• 1905 yılında izafiyet (rölativite=görelilik)
teorisini ortaya koydu.
• 1921’de Nobel ödülü aldı.
• Yapay einsteinium elementine Albert
Einstein ismine izafeten bu ad verilmiştir.
• Einsteinium elementinin atom numarası
99’dur ve Es sembolüyle gösterilir.
1621
• Einstein atomu bir canavara kaptırdığını
ancak Hiroşima ve Nagazaki’nin yerle bir
olmasından sonra anlayabilmiştir. Nükleer
enerji, Batılıların elinde akıl ve vicdanın
kontrolünden çıktığı için Japonya’da dev
şehirlerin yerle bir olmasına, binlerce
insanın ölmesine sebep olmuştur.
• Günümüzde de atom bombası, tehdit ve
tedbir unsuru olarak değişik ellerde
tutulmaktadır.

1622
• Bu bakımdan insan unsurunun iyi
eğitilmesi gerekir. Akıl ve düşünce
prensipleri üzerine oturtulan fen ve teknik;
beraberinde, insanlığı düşünme ile kalp ve
vicdan duyarlılığını da getirebilmelidir.
• Maddenin dalga özelliği ile ilgili “süper
sicim teorisi” veya uluslar arası ismiyle
“superstring teorisi” 1915 yılında Einstein
tarafından keşfedilen bir teoridir.

1623
Albert Einstein (Elbırt
Aynsstayn)’ın Meşhur Olmuş
Sözleri
• “Dinsiz ilim kör, ilimsiz din de topaldır.”
(“İlimsiz din topal, dinsiz ilim ise kördür.”)

Albert Einstein
(Elbırt Aynsstayn)

1624
• Haşa “Allah zar atmıyor. Buna ikna
oldum."
Albert Einstein

• “Kâinatın yaratıcısına olan inanç, ilmi


araştırmanın en kuvvetli ve en asil
muharrik (tahrik eden, harekete geçiren)
gücüdür."
Albert Einstein

1625
FİSYON KONUSUNDA
DOĞRU BİLGİLERİ
İLK ORTAYA KOYAN
TÜRK BİLGİN
CABİR BİN HAYYAN’IN
HAYATI
1626
Kimyanın babası Cabir bin
Hayyan’dır.
Britannica Ansiklopedisi

1627
CABİR BİN HAYYAN (721–805)
Horasan’da doğdu. Kufe’de vefat etti.
Kimya ilminin babasıdır. Türk bilim
adamıdır. Büyük dâhidir. Dönemin en
büyük ilim merkezlerinden Harran
Üniversitesi’nin rektörüdür. Adı Latince’ye
Geber diye geçmiştir.
Cabir bin Hayyan’ın başta kimya olmak
üzere tıp, fizik, astronomi, matematik,
felsefe ve eğitim alanlarında çok hizmetleri
olmuştur.
1628
Bunların içinde şüphe yok ki en önemlisi
atomla ilgili buluşudur. Yunanlı bilginler
maddenin en küçük parçasına,
bölünemeyen en küçük parçacık anlamına
gelen atom demişlerdi. İslam bilginleri, bu
kelimeyi o zamanın bilim dili olan
Arapçaya çevirirken cüz–ü layetecezza
dediler. Cüz–ü layetecezzanın diğer adı
cüz–ü ferttir. Hem atom hem de molekül
yerine kullanılabilir.

1629
Cabir bin Hayyan ise Yunanlıların atomun
parçalanamayacağı yolundaki teorilerine
karşı çıktı. Bu konuda gerçek mahiyeti
asırlar sonra anlaşılabilecek farklı görüşü
ortaya koydu.
Günümüz dünyasında, atomla ilgili ilk
çalışmaların İngiliz kimyager John Dalton
(1766–1844) tarafından yapıldığı,
uranyumun çekirdeğinin parçalanabileceği
fikrinin de 1944 Nobel Kimya Ödülü sahibi
Alman kimyacı Otto Hahn (1879–1968)
tarafından ortaya atıldığı fikri yaygındır.
1630
Hâlbuki onlardan 1000 yıl önce yaşamış
olan Müslüman kimyacı Cabir Bin
Hayyan’ın aşağıdaki sözleri asrımızın ilim
adamlarını dahi hayrete düşürecek
mahiyettedir: “Maddenin en küçük parçası
olan cüz–ü layetecezzada yoğun bir enerji
vardır. Yunan bilginlerinin iddia ettiği gibi
bunun parçalanamayacağı söylenemez. O
da parçalanabilir. Parçalanınca da
öylesine bir enerji meydana gelir ki
Bağdat’ın altını üstüne getirebilir. Bu,
Allah’ın bir kudret nişanıdır.
1631
Cabir de simyacılar gibi kalay, kurşun,
demir ve bakırdan altın elde edilebileceğini
düşünüyordu. Ancak bunun yolunun
atomların kontrol altında parçalanıp
değerlerinin değiştirilmesiyle olacağını
belirtmekteydi.
Günümüzde nükleer laboratuvarlarda
kontrollü çekirdek reaksiyonlarıyla yeni
yapay elementler veya mevcut
elementlerin yapay izotopu elde
edilmektedir.

1632
İleride altın da elde edilebilir. Simyacılar,
fiziksel veya kimyasal yolla elementleri
altına çevirmek istedikleri için boşuna
uğraşıyorlardı. Yine kontrolsüz çekirdek
reaksiyonlarının atom bombası olduğu da
bilinmektedir. Cabir, çok eski yıllarda
bütün bunlardan söz etmişti.
Cabir, Lavoisier’den önce Lavoisier
kanununu (kütlenin korunumu kanunu)
ifade etmiştir.

1633
Cabir bin Hayyan, Lavoisier’den önce
Lavoisier kanununu (kütlenin korunumu
kanunu) ifade etmiştir. Newton’dan önce
Newton kanununu (yer çekimi kanunu)
açıklamıştır. Gay Lussac’dan önce Gay
Lussac kanunundan (gazlarda basınç–
sıcaklık ilişkisi kanunu) bahsetmiştir.
Güneş enerjisinden faydalanma çığırını
açmıştır.
Kimya ilminin hem teorik hem de pratik
alanda büyük gelişimine sebep olmuştur.
Cabir’in en bariz vasfı deneyciliğidir.
1634
Modern kimya laboratuvarını ilk kuran
kişidir. Cabir’in kimyadaki diğer
hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz:
HCl formülüyle gösterilen hidroklorik asidi
(tuz ruhu) elde etmiştir.
HNO3 formülüyle gösterilen nitrik asidi
(kezzap) elde etmiştir.
1 hacim derişik HCl ile 3 hacim derişik
HNO3 karışımından oluşan kral suyunu
keşfetmiştir. Günümüzde de bütün
dünyada kuyumculukta kullanılmaktadır.
1635
Altın, yalnız kral suyuyla kimyasal
reaksiyona girer; başka hiçbir elementle
reaksiyona girmez. Kral suyu, hem altının
saf olup olmadığının anlaşılmasında hem
de altın alaşımlarındaki altının yüzde
bileşim miktarının bulunmasında kullanılır.
Altının saflığının belirlenmesi ve
sahteciliğin önlenmesinde bugün de
kullanılan en yaygın yoldur.

1636
Üretilen asitler sayesinde, hem Cabir bin
Hayyan hem de günümüze kadar bütün
kimyacılar bazı metal bileşiklerini elde
edebildiler.
George Sarton (Corc Sörtın), “Fen Bilimleri
Tarihine Giriş” adlı önemli çalışmasında
750 ile 800 yılları arasındaki dönemin en
önemli ilim adamı olarak Cabir bin
Hayyan’ın adını vermiştir.

1637
Cabir’in elde ettiği bazı bileşikler şunlardır:
Şap (KAlSO4), nişadır (NH4Cl), gümüş
nitrat (AgNO3) vb.
Cabir kristalizasyon, süzme, eritme,
buharlaştırma, süblimleştirme, damıtma,
çözme vb. metotları geliştirdi veya kimya
ilmine kazandırdı.
Bir kısım tabirler vardır ki Cabir ve diğer
kimyacılar sayesinde Batı dillerine
geçmiştir. Bunlardan bir kısmı şunlardır:

1638
• Alcohol (Arapça aslı el kuhl)
• Alkali ( Arapça aslı el kali)
• Kimya (Arapça aslı kimie)
• Alembic (Arapça aslı el imbik)
Görülüyor ki Cabir, günümüzün modern
ilminin dayanmış olduğu gözlem ve deney
metotlarını, asırlarca önce kullanmıştır.

1639
PROF. DR. PAUL DİRAC
(1902–1984) VE UCUZ
ENERJİ ÜRETİMİ
• Prof. Dr. Paul Dirac, fizik profesörüdür.
• Prof. Dr. Paul Dirac, esir maddesinin kabul
edilmesi sonucunda ilmî görüşlerde yeni
değişiklikler olacağını ve ucuz enerji
üretiminde faydalar elde edileceğini
belirtmiştir.

1640
• Prof. Dr. Paul Dirac, her yanı kaplayan ve
hareket eden bir tanecik denizinden söz
etmiştir.
• Prof. Dr. Paul Dirac, 1933'te Schrödinger
ile beraber Nobel Fizik Ödülü almıştır.

1641
DR. FRANK M. MENO (1934–
….) VE ENERJİ

• Pittsburgh Üniversitesi'nden Dr. Frank M.


Meno adlı bilim adamının esir maddesiyle
ilgili hipotezi vardır. Dr. Meno, esir
üzerindeki çalışmalarına 1961 yılında
başlamıştır. 1990 yılında Kanada'da
"Physics Essays" isimli uluslararası bir
dergide esirle ilgili yazısı yayımlanmıştır.
1642
• Dr. Meno'nun teorisine göre; gyron
(jayron) denilen atom altı parçacık esir
maddesinin temelini teşkil eder. Gyron
küresel değildir. İki ucu sivri ve ortası dar
bir kalem şeklindedir. Kâinatta her şey bu
maddeden ve bu maddenin dinamiğinden
ibarettir. Bir adet atomda yaklaşık 1020
gyron vardır. Dolayısıyla evrenin en küçük
parçacığı gyrondur. Dr. Meno‘ya göre;
esirin uygulama alanları ileride; telepati,
düşünce akışı, iletişim, enerji kontrolü,
tıbbi tedavi gibi alanlar olacaktır.
1643
ESİRLE İLGİLİ KEŞİF VE
BULUŞLAR, ENERJİ
PROBLEMİNİN
ÇÖZÜLMESİNDE YENİLİK
GETİRECEKTİR
• Kimyacılar ve fizikçiler esir maddesine
özel bir önem vermelidirler. Esirle ilgili
keşif ve buluşlar, enerji probleminin
çözülmesinde yenilik getirecektir.
1644
• Yerlerin ve göklerin insanlık için bütün
hazinelerini açması belki de bu yolla
olacaktır.

1645
SENTETİK RADYOAKTİF
İZOTOPLARIN KULLANIMI
• Sentetik izotoplar, radyoaktiftir. Belirli bir
dozajı geçerse, kansere sebep olur.
• Radyoaktif olan Co sentetik izotopu,
60

ambalajlı gıdaların ışınlanmasında


kullanılır. Işınlamadaki radyoaktif madde
belirli bir limiti geçerse, alet otomatik
olarak durur. Bu amaçla eskiden 60Cs de
kullanılırdı, kanser riski fazla olduğundan
artık kullanılmamaktadır.
1646
• Radyoaktif olan 14C sentetik izotopu
eskiden, ağaçların ve fosillerin yaşının
tayininde kullanılırdı. Bulunan sonuçların
yanlış olduğu belirlendiğinden günümüzde
terk edilmiştir. Güvenilir bir metot olmadığı
açığa çıkmıştır.
• 99Tc, 201Tl, 67Ga, 111In, 123I sentetik
izotopları da radyoaktiftir ve sintigrafi
çekimlerinde kullanılır.
• 131I ve 60Co sentetik izotopları da
radyoaktiftir, kanser tedavisinde kullanılır.
1647
• “Sentetik izotoplar bilimde hiçbir şekilde ve
hiçbir alanda kullanılmamalıdır.” diyen ilim
adamları çoktur.
• “Kanserden öldü.” denilen hastaların çoğu
kanserden değil, kanser ilaçlarının yan
etkisinden ölmektedir.
• Sentetik izotop vb. ilaçlarla son derece
riskli olan kanser tedavi yolları
denenmektedir. Gelecekte bir kısım
antikorların üretilmesiyle kanser
tedavisinde daha başarılı olunacaktır.
1648
• Radyoaktif sentetik izotopların ve
radyoaktif ışınların kansere karşı kullanımı
önümüzdeki günlerde terk edilecektir.
Böylece hastalar günümüzün kanser
ilaçlarının ölümcül bile olabilen yan
etkisinden kurtulacak ve zarar
görmeyeceklerdir. Kanser hastalığı,
insanlığın korkulu rüyası olmaktan
çıkacaktır.

1649

You might also like