Professional Documents
Culture Documents
Çiçek TAùLIÇUKUR
Eskiúehir–2009
NAMUS BAHANELø CøNAYETLERøN TÜRKøYE’DEKø BASINDA HABER
OLARAK YAPILANDIRILIùININ ANALøZø
Çiçek TAùLIÇUKUR
Eskiúehir
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Mart 2009
ii
Çiçek TAùLIÇUKUR
ønsanlık tarihiyle birlikte ortaya çıkmıú olan úiddet olgusu, günümüzde de hala
varlı÷ını arttırarak sürdürmektedir. ùiddetin en uç noktasını oluúturan, insanın yaúama
hakkının elinden alınması ise özellikle kadınlara yönelik olarak devam etmektedir. Son yıllar
da dünyada ve ülkemizde namus bahanesi ile iúlenen cinayetler bunun en önemli
göstergelerinden biridir.
Günümüzde kadınların bedenleri ve cinselli÷i hala erkeklerin ve erkek egemenli÷inin
kontrolü altındadır. Erkek egemenli÷i ise dil, hukuk, din, e÷itim, aile, popüler kültür ve medya
gibi kurumlar tarafından üretilmekte ve devamlılı÷ı sa÷lanmaktadır.
Namus bahanesi ile kadına yönelik úiddet olayları özellikle son yıllarda büyük bir artıú
göstermiútir. Bu durum gazete haberlerine de yansımıútır.
Araútırmanın temelini 1 Ocak 2000 tarihinden 31 Aralık 2007 tarihine kadar olan
dönemdeki Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet, Sabah ve Zaman gazeteleri örnekleminde Türk
Basını’nın namus bahanesi ile kadına yönelen úiddeti nasıl bir haber dili/söylemi ile
duyurdukları üzerine genel bir de÷erlendirme oluúturmaktadır.
Araútırma çoklu yöntem uygulanarak içerik analizi ve söylem analizi aracılı÷ıyla
yapılmıútır.
iii
ABSTRACT
Çiçek TAùLIÇUKUR
Anadolu University, Graduate School of Social Sciences,
Department of Journalism, March 2009
Advisor: Doç. Dr. øncilay CANGÖZ
Violence phenomenon, emerged together with the history of still exists currently.
Derogation of the right to live, the most serious kind of violence, still continues today and it is
especially “women oriented”. In recent years, one of the most important indicators of this
continuing violence is the murder commitment due to “chastity excuse” in the world and in
our country.
Today, female body and sexual relationships are controlled by male. Male control is
produced and going on by education, language, religion, law, family, popular culture and
media.
In recent years, violance towards female has been raising especially the cover of
honour. This case highlighted on newspapers.
The main cover of this research is a general evaluation of how kind of news language
is used in newspapers Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Sabah and Zaman, about the cover of
honour by female violance that has begun on January 1, 2000, and ended on December 31,
2007.
The research is made by using content analysis and discourse analysis.
iv
Ad-Soyadı ømza
ÖNSÖZ
Bu çalıúma sürecinde her zaman yanında olan ve deste÷ini hiç esirgemeyen danıúman
hocam Doç.Dr. øncilay CANGÖZ’e çok teúekkür ederim. Tez jürimde sundukları katkı ve
önerilerden dolay Prof. Dr. Haili øbrahim GÜRCAN ve Yard. Doç. Dr. Fatime Güneú’e
teúekkür ederim. Tezimle ilgili önerileri için Doç Dr. Erkan YÜKSEL’e teúekkür ederim.
Bütün e÷itim ve ö÷retim hayatım boyunca bana inanan, güvenen ve desteklerini hiç
esirgemeyen anne ve babama teúekkürü bir borç bilirim. Benden yaúça küçük olmalarına
ra÷men bana inceden yol gösterip, yanımda olan kardeúlerim Ayhan ve Hüseyin’e sonsuz
teúekkürlerimi sunarım. Her zaman moral kayna÷ım olan kuzenim Selda Yeliz KÜRTÜR’e,
can dostum Sibel KAYA’ya, benim için bir kardeúten farksız olan Betül CAM
HEMRAYEV’e; sadece bir evi de÷il sıkıntılarımı, üzüntülerimi her úeyimi paylaútı÷ım güzel
insan Esra TÜRKOöLU’na çok teúekkür ederim.
Eskiúehir’de bana ailem gibi evlerini açan, tezimi yazmam için her türlü teknik ve
manevi donanımı sa÷layan (internet, bilgisayar sabır, yemek, çay, Türk kahvesi…) ERTÜRK
ve YASLAù ailelerine çok teúekkür ederim.
Arkadaúlı÷ın her úeyden çok emek ve dayanıúma oldu÷unu bana hissettiren, bana karúı
hep sabırlı olan, zor günlerimde beni hiç yalnız bırakmayan canım Sema ERTÜRK’e
teúekkürlerimi sunarım. Sıcacık gülüúünü ve candan dostlu÷unu hiçbir zaman esirgemeyen
Darihan MAMUH’a sonsuz teúekkürler.
Moral desteklerini her zaman sürdüren ve beni motive etmek için ellerinden geleni
yapan sevgili arkadaúlarım Ramazan KAYA ve Ülkü KANLI’ya çok teúekkür ederim.
Bana olan inancını ve güvenin her zaman hissettiren, yo÷un çalıúma temposu içinde
her türlü anlayıúı ve sabrı gösteren, en mutsuz oldu÷um anlarda benden moral, çikolata ve tatlı
deste÷ini esirgemeyen Uzman Aysen KAVAK’a çok teúekkür ederim.
vii
ÖZGEÇMøù
Çiçek TAùLIÇUKUR
E÷itim
øú
2005-..........Anadolu Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Merkezi
Kiúisel Bilgiler
Do÷um yeri ve yılı: Ordu 8 ùubat 1981 Cinsiyet: Kadın Yabancı dil: øngilizce
viii
viii
øÇøNDEKøLER
Sayfa
ÖZ ……………………………………………………………………………………………ii
ABSTRACT ………………………………………………………………………………...iii
JÜRø VE ENSTøTÜ ONAYI………………………………………………………………..iv
ÖNSÖZ………………………………………………………………………………………..v
ÖZGEÇMøù ………………………………………………………………………………...vii
TABLOLAR LøSTESø ……………………………………………………………………...xi
1. GøRøù................................................................................................................................ 1
1.1. Problem ................................................................................................................... 1
1.1.1. ùiddet Olgusu ve ùiddet Türü Olarak Namus Cinayetleri .................... 5
1.1.1.1. ùiddet Olgusu ............................................................................. 5
1.1.1.2. Töre Kavramı ............................................................................ 8
1.1.1.3. Namus Kavramı ve øçeri÷i........................................................ 9
1.1.1.4. Toplumsal ùiddet Türü Olarak Namus Cinayetleri ............ 11
1.1.2. Feminist Açıdan Namus Kavramı .......................................................... 13
1.1.2.1. Feminist Açıdan Namus Cinayetleri ......................................... 17
1.1.3. Kültürel Çalıúmalar ................................................................................. 21
1.1.3.1. Kültürel Çalıúmaların Medyaya Bakıúı ................................ 21
1.1.3.2. Kültürel Bir Forum Olarak Medya ....................................... 31
1.1.3.3. Kültürel Bir Metin Olarak Haber ......................................... 33
1.1.4. Feminist Açıdan Haber Okunuúu........................................................... 38
1.2. Amaç ...................................................................................................................... 41
1.3. Önem ..................................................................................................................... 41
1.4. Varsayımlar .......................................................................................................... 42
1.5. Sınırlılıklar ............................................................................................................ 42
2. YÖNTEM ....................................................................................................................... 43
2.1. Araútırma Modeli ................................................................................................. 43
2.2. Evren ve Örneklem .............................................................................................. 45
2.3. Verilerin Toplanması ........................................................................................... 46
1. GøRøù
1.1. Problem
Birleúmiú Milletler Nüfus Fonu’nun tahminlerine göre her yıl dünyada 5000’den fazla
kadın “namus” nedeni ile öldürülmektedir. Bu cinayetler Bangladeú, Brezilya, Ekvator, Mısır,
Hindistan, øsrail, øtalya, Ürdün, Fas, Pakistan, øsveç, Türkiye, Uganda ve øngiltere gibi
ülkelerde daha çok görülmektedir. Ancak bu cinayetlerin yaygınlı÷ının bu ülkelerden daha
geniú bir co÷rafyayı kapsadı÷ını düúünmek mümkündür. Sayılan ülkeler namus bahaneli
cinayetlerin toplumsal bir sorun olarak görülmeye baúladı÷ı ve haber olma özelli÷i kazandı÷ı
bölgelerdir. Özellikle Ortado÷u, Kuzey Afrika, Asya kıtasındaki bazı ülkelerde kadınların
namus adına öldürülmesinin cinayet olarak görülmemesi, bu ülkelerde namus bahanesi ile
iúlenen cinayetlere ait bilgiye ulaúmayı da engellemektedir.2
1
Töre Cinayetleri Panel Bildirileri, (Ankara: Beyda Basımevi), 1999,s.3.
2
T.C. Baúbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlü÷ü, “Töre ve Namus Cinayetleri øle Kadınlara ve
Çocuklara Yönelik ùiddetin Sebeplerinin Araútırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan TBMM Araútırma Komisyonu Raporu,” (Ankara. Aralık 2006),s.109.
2
øslam dini, di÷er birçok din gibi dura÷an ve tekil bir gelene÷e sahip de÷ildir. øslam,
hayatta kalmak, yayılabilmek ve gücünü devam ettirebilmek için çeúitli zamanlarda ve
co÷rafyalarda, çeúitli sosyo-politik ve ekonomik koúullarla etkileúim halinde olmuútur. Bu
çerçevede, yalnızca do÷du÷u bölgedeki di÷er iki tek tanrılı dinin (Yahudilik ve
Hıristiyanlık’ın) uygulamalarını ve gereklerini de÷il, aynı zamanda tutunmaya; kültürel ve
siyasi bir sistem olarak güç kazanmaya çalıútı÷ı topraklardaki øslam öncesi uygulamaları ve
gelenekleri de içine alarak varlı÷ını sürdürmeye çalıúmıútır. Dolayısıyla, toplumdaki cinsel
davranıúları düzenleyen çeúitli faktörler arasında øslam’ın rolünü belirlemek son derece
güçtür.5 Ancak namus bahaneli cinayetlerin kökeni esas olarak ataerkil toplumsal yapıya
dayanmakta ve kökenleri øslamiyet öncesi döneme kadar uzanmaktadır. “Namus”
cinayetlerini oluúturan kültürel yapı, örf ve adetlere dayanmakta ve aile içindeki erkek
egemen yapının sürdürülmesine hizmet etmektedir.6
Namus kavramının içeri÷i, genelde son derece katı kurallar biçiminde beliren cinsel
davranıúa iliúkin gelenek ve göreneklerden kaynaklanır. Bu alanda ilk kural cinsel saflık ve
sakınmadır. Saflı÷ı korumak kadına düúen bir yükümlülüktür. Sakınma ise her iki cinsin
görevidir. Kadının namusu, saflı÷ını evlenmeden önce herkese karúı koruması, evlendikten
3
Pınar ølkkaracan, “Müslüman Toplumlarda Kadın ve Cinsellik”, Müslüman Toplumlarda Kadın ve
Cinsellik. Derleyen: Pınar ølkkaracan (østanbul: øletiúim Yayınları, 2003), s.13.
4
Aynı, s.14.
5
Aynı, s.16.
6
T.C. Baúbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlü÷ü, a.g.e. s.109
3
sonra cinselli÷ini yalnızca kocasına sunmasıyla sa÷lanır. Bunun dıúındaki her cinsel eylem
namussuzcadır.7
Tezcan, bir kız çocu÷u için “namuslu” görünmeyecek edimleri úöyle sıralar:
-Ailenin iste÷i dıúında birisiyle duygusal iliúkiye girmek,
-Gayri meúru bebek do÷urmak,
-Kadının kocasını terk edip baúkasına kaçması,
-Evlilik dıúı veya öncesi hamile kalmak,
-Sevdi÷i erkekle evden kaçmak,
-Kötü yola düúmek.8
Namus bahaneli cinayetlerde söz konusu olan, sert ve acımasız törelerdir. Töre,
sosyolojik bir kavram olan toplumsal “norm” içinde yer alır. Toplumsal de÷erlerden,
normlardan sapmalar genellikle sert ve acımasız yaptırımları içerir. Ataerkil toplumlarda
kadının “iffeti”, erke÷in namus ve úerefi sayılır. Kadınlar bu yapı içinde düúük bir statüye
sahiptir. Böylece kadının cinselli÷ine aúırı derecede bir de÷er atfedilmiútir.9
Namus cinayetlerinin kökenleri çok eskilere dayanmaktadır. Pek çok ataerkil toplumda
“zinanın” cezası ölümdür ve zina yaptı÷ı düúünülen insanların, hukuk kurallarında kabul
gören “úüpheli, suçu ispatlanana kadar masumdur” ilkesinden yararlanmasına izin verilmez.10
7
Do÷u Ergil, Türkiye’de Terör ve ùiddet Yapısal ve Kültürel Kaynakları (Ankara: Turhan Kitabevi
Yayınları, 1980), s.188.
8
Mahmut Tezcan, Türk Aile Antropolojisi (Anakara: ømge Kitabevi, 2000), s.241.
9
Töre Cinayetleri Panel Bildirileri, Ankara:Beyda Basımevi, 1999,s.23.
10
Shahrzad Mojab, “Namusun Tikelli÷i ve Öldürmenin Evrenselli÷i: Erken Uyarı Sinyallerinden Feminist
Pedogojiye,” Namus Adına ùiddet Kuramsal ve Siyasal Yaklaúımlar. Derleyenler: Shahrzad Mojab ve Nahla
Abdo (østanbul: østanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,2006), s.18.
4
Erkek egemenli÷i dil, hukuk, din, e÷itim, aile, popüler kültür ve medya gibi sosyal ve
politik kurumlar tarafından üretilir ve dolaúımda tutulur. Örne÷in aile kurumu
toplumsallaúmanın, rol ve davranıúların, toplumsal norm ve de÷erlerin ilk ö÷renildi÷i yerdir.
Kadına ve erke÷e farklı roller biçen toplumsal cinsiyetçi iú bölümü ve buna uygun düúen
davranıúlar aile kurumu tarafından bireylere, dünyaya gelir gelmez ö÷retilmeye baúlanır.14
11
Mojab, a.g.e. , s.49.
12
Aynı, s.3.
13
Serap Su÷ur ve di÷erleri. Toplumsal Yaúamda Kadın (Eskiúehir: Açık ö÷retim Fakültesi
Yayınları,2006).s.154–155.
14
Aynı, s.154.
15
Aynı, s.155.
5
ønsanlık tarihiyle birlikte ortaya çıkmıú olan úiddet olgusu, birçok bireysel ve
toplumsal ö÷e ile birlikte karmaúık bir yapı sergilemektedir. Bu nedenle úiddet olgusunu
tanımlamak ve ortaya çıkarmak da kolay olmamaktadır. Kendini çok farklı biçimlerde
gösterebilen úiddet, günümüzde gerek bireysel ve gerekse toplumsal boyutta sık sık karúımıza
çıkabilmektedir.16
ùiddet, belli bir kiúi veya kiúilere bedensel, duygusal ve ruhsal olarak zarar vermeye
yönelik bireysel ya da toplu saldırgan davranıúların tümüne denir. Kısacası úiddet, eylem ve
sonuçları itibariyle yapıcı de÷il yıkıcı bir davranıútır.17 ùiddetin özünde; kiúilerin kendi
ellerinde bulundurdukları gücü, zor kullanarak di÷er insanların rızaları olmaksızın kendi
iradelerine tabi kılması bulunmaktadır.
16
Faruk Kocacık, ‘ùiddet Olgusu Üzerine,’ C.Ü. øktisadi ve ødari Bilimler Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 1,
Doç.Dr. Feramuz Aydo÷an’ın Anısına, http://www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/88.pdf, (17.06.2006)
17
Serap Su÷ur ve di÷erleri, a.g.e. , s.151.
6
18
Aynı, s.151.
19
Aynı, s.151.
7
kimi toplumlarda úiddete yönelik belli davranıúların meúru ve normal kabul edildi÷ini, kimi
toplumlarda ise aynı davranıúın çok sert bir úekilde cezalandırılabilece÷ini öne sürmektedir.20
Bir toplumun yapısı, kültürel özellikleri, norm ve de÷erleri hangi tür davranıúların úiddet
olarak nitelendirilip hangi tür davranıúlarında úiddet olarak nitelendirilmedi÷inin en önemli
belirleyicilerindendir.
Ergil’e göre Türkiye örne÷ine bakıldı÷ında, úiddeti bir davranıú biçimi olarak hazırlayan
ve pekiútiren birçok kültürel özellik (sosyal de÷er ve davranıú kalıbı) tespit edilebilir:
— Kan davası. Kuúaklardan beri süregelen, baúlama nedenleri çoktan unutulmuú, ama
“belirli di÷erlerine” karúı duyulan nefret ile grup dayanıúmasını ayakta tutan kültürel bir
úiddet türüdür.
— Namus cinayetleri. Bunlar kültürel olarak onay gören, hizayı bozan aile üyelerine
özellikle kadınlara yöneltilmiú olan úiddet eylemleridir. Namus cinayetleri, davranıúlarıyla
‘farklı’ olan ve kendisinden beklenen “uysal” ve “namuslu kadın” rolünü zorlayan
kadınlara karúı veya bu rolü benimseyen kadınların, namuslarına yönelik tacizlere karúı
savunma amaçlı úiddet türüdür.
20
Su÷ur, a.g.e. , s.152.
21
Ergil, a.g.e.,s.41.
8
Toplumsal düzeni sa÷lama iúlevi üzerine kurulu olarak günümüze kadar gelebilmiú olan
töreler, toplumsal geliúimin önünde de engel oluúturabilmektedir. Özellikle geliúmekte olan
ve azgeliúmiú ülkelerde bu durum çok daha çarpıcı bir hal alabilmektedir. Bu olumsuz
durumdan ço÷u zaman en çok zararı gören de kadınlar olmaktadır. Var olan ataerkil toplumsal
yapı törelerin kadınlar üzerindeki baskısını arttırıcı bir rol üstlenmektedir.
Toplumun kendi yapısal temeli içinde yer alan erkek otoritesi (di÷er bir deyimle erkek
egemen veya ataerkil ideoloji), hem aile içinde hem de aile dıúında üretilerek kadını erke÷e
kıyasla ikincil konuma yerleútirir. Nitekim feminist bakıú açısı kadına uygulanan úiddetin
toplumdaki erkek egemen ideolojiyi aile içinde yeniden üreterek meúrulaútırdı÷ını ve yine
erkek egemen ideolojinin üretti÷i yasalar ve hukuk düzeni tarafından desteklendi÷ine
dikkatimizi çeker.24
22
Su÷ur ve di÷erleri, a.g.e. , s.154.
23
Mojab, a.g.e. , s.3–4.
24
Pınar ølkkaracan, Leyla Gülçür ve Cana Arın, Sıcak Yuva Masalı Aile øçi ùiddet ve Cinsel Taciz (østanbul:
Metis Yayınları, 1996 ) , s.22.
9
Namus, kiúilerin toplumsal cinsiyeti, yaúı, yaúamını geçirdi÷i yerleúim yeri, e÷itimi, aúiret
ve akrabalık iliúkileri gibi çeúitli faktörlerin etkisi altında algılanıp, yaúamlarının bir yerine
oturtulmaktadır. Özellikle kırsal kökenli, aúiret ve akrabalık iliúkileri güçlü, kente göç etmiú
olsalar bile çevreleri fazla de÷iúmemiú, ait oldukları aile ve toplulu÷un yaúamlarında öncelikli
bir yere sahip oldu÷u gözlenen kiúilerde namusun, insanların u÷runa öldürebilece÷i çok büyük
bir úey, yaúamın anlamı ve amacı oldu÷u görülmektedir. Öte yandan, tüm kentlerde, kiúiler
arasındaki farklı algılamalara karúın, en güçlü e÷ilimin namusu kadın, kadın bedeni, cinselli÷i
ve kadınların kontrol edilmesi biçiminde ele alıú oldu÷u söylenebilir. Bu çerçevede namus, bir
erke÷in karısı, yani “helal”idir, kız kardeúidir, annesidir, ailedeki di÷er kadınlar, hatta yakın
çevredeki kadınlardır. Erkek, bunların hepsine göz kulak olmak durumundadır. Böyle bir
anlayıú, kadınları, sadece kendi babaları, a÷abeyleri ve evli oldukları durumunda eúlerinin
de÷il, aynı zamanda yakın çevredeki erkeklerin de gözetimi altına sokmaktadır. Erkeklerin
sorumluluk alanları geniúlerken, kadınlar üzerindeki baskıda artmıú olmaktadır. Hele, aúiret ve
akrabalık ba÷larının güçlü oldu÷u koúullarda ya da toplumsal baskının daha fazla hissedildi÷i
daha dar ve yüz yüze iliúkiler içinde yaúanan çevreler de bu baskı daha da
yo÷unlaúmaktadır.26
25
Yakın Ertürk , “Uluslararası Rejimler Ba÷lamında Namus Adına Uygulana ùiddet” Namus Adına ùiddet
Kuramsal ve Siyasal Yaklaúımlar. Derleyenler: Shahrzad Mojab ve Nahla Abdo (østanbul: østanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları,2006), s.176.
26
Birleúmiú Milletler Kalkınma Programı ve Birleúmiú Milletler Nüfus Fonu, “Türkiye’deki Namus
Cinayetlerinin Dinamikleri Eylem Programı øçin Öneriler Sonuç Raporu,” (Ankara: 2005),s.62-63
10
Dünyanın her yerinde farklı bir anlama sahip olan namus kavramı, bireyin gruba
entegrasyonu açısından çok önemlidir. Bu konudaki bir baúarısızlık, kiúinin utanç duymasına
ve statü kaybetmesine neden olur. Bazı toplumlardaki erkekler için namusunu kaybetmek,
erkekli÷ini kaybetmek anlamına gelir. Namus suçları genellikle ihtiras suçları ile karúılaútırılır
fakat kadınlara yakın çevrelerindeki erkekler tarafından úiddet uygulanması anlamına gelen
ihtiras suçlarının aksine namus suçları, kolektif kimli÷in ve eylemin somutlaúmasıdır ve bu
eylem olaya karıúan herkesin kamusal alandaki úerefi konusunda sonuçlar do÷urur. Öyle ki
namus, içinde bulunulan toplulu÷un iliúkilerini belirleyen yaygın de÷erlerin ve normların
içine iúlemiútir. Namus suçlarının bu derece karmaúık ve kemikleúmiú olmasının sebebi, bu
suçların normatif özelli÷inden ve kolektif do÷asından kaynaklanmaktadır.27
Günümüz Türkiye’sinde “namus” terimi hem erkek hem de kadınlar için kullanılmaktadır.
Bu terim bir kiúinin, toplum tarafından belirlenmiú olan erillik ve diúillik standartlarına göre
yaúama kabiliyetini ifade eder. Kadınların namusu ile erkeklerin namusu arasında toplumsal
cinsiyete dayalı bir ayrım söz konusudur. Türkiye’de namussuz bir erkek demek, güvenilmez
ve gerek kendi cinselli÷i gerekse sorumlulu÷u altındaki kadınların cinselli÷i üzerinde denetim
kurma yönündeki sosyal sorumluluklarını yerine getiremeyen erkek demektir. Bunun aksine
bir kadının namusu ise yalnızca kendi cinselli÷i ile ba÷lantılıdır.28
E÷er de÷erlerimizi hiyerarúik bir sıralamaya tabi tutacak olursak, kuúkusuz yurtseverlikten
sonra ikinci olarak veya onunla eúit derecede namus de÷erinin baúlarda yer aldı÷ını görürüz.
ùu halde namus, çok önem verilen, geniú kapsamlı bir de÷er olarak karúımıza çıkıyor. Öyle ki
toplumumuzda “Namus için yaúanır, namus için ölünür” deyimi bu de÷erin önemini açıkça
ortaya koymaktadır.29 Özellikle son yıllarda “namus için öldürülür” anlayıúında artıú
gözlenmektedir. Kadınları ma÷dur duruma düúüren bu anlayıú toplumsal cinsiyete dayalı
eúitsizli÷inde etkisiyle giderek güçlenmektedir. Kadının kendi bedeni üzerindeki hâkimiyet
hakkının hiçe sayıldı÷ı bu anlayıúta, úüphesiz toplumun derinine nüfuz etmiú “namus”
kavramına bakıú açısının ve toplumsal de÷erlerin de etkisi büyüktür.
27
Ertürk, a.g.e. , s.176
28
Nükhet Sirman, “Akrabalık, Siyaset ve Sevgi: Sömürge Sonrası Koúullarda Namus – Türkiye Örne÷i” Namus
Adına ùiddet Kuramsal ve Siyasal Yaklaúımlar. Derleyenler: Shahrzad Mojab ve Nahla Abdo (østanbul:
østanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,2006), s.48–49.
29
Mahmut Tezcan, Türklerle ølgili Stereotipler (Kalıp Yargılar) ve Türk De÷erleri Üzerine Bir Deneme
(Ankara: Ankara Üniversitesi E÷itim Fakültesi Yayınları, 1974) ,s.90.
11
En yaygın namus anlayıúı, kadınların hayatına sıkı bir kontrol getirerek ve ailedeki
erkeklere onları bir mal gibi kullanma hakkını vererek kadınların ezilmesine neden
olmaktadır. Bunun sonucu olarak kadınlar okula gönderilmiyorlar, erken yaúta evlenmeye
zorlanıyorlar (ço÷unlukla tanımadıkları erkeklerle ve resmi nikah olmadan), bazen aileler
arasındaki anlaúmazlıkların çözümünde de÷iúim aracı (berdel) olarak baúka bir aileye
veriliyorlar ve kocalarının ikinci eúlerini (kuma) kabul etmek zorunda kalıyorlar.
Sosyalizasyon süreçlerinin ilk yıllarından itibaren kendi topluluklarında geçerli olan namuslu
kadın davranıúı normlarını ö÷renen kadınlar, bu kurallara uymadıkları veya biraz dıúına
çıktıkları koúullarda cezalandırılmayı hak ettikleri düúünülüyor. Namus adına öldürülmeseler
bile, yaúadıkları köy ve kasabayı terk etmeye veya kendilerine uygun olmayan kiúilerle
evlenmeye zorlanabiliyorlar. Kadınlar üzerinde a÷ır bir baskı kurulmasına yol açan namus
anlayıúı, erkeklerinde yaúamlarının oda÷ına kadınların “namus bekçileri” olma görevini
koyarak, bu görevi içinde yaúadıkları toplulu÷un beklentilerine uygun yerine getirmedikleri,
ya da getiremedikleri durumlarda a÷ır baskı altına girmekte, hatta ma÷dur konumuna
düúebilmektedirler. Namusun kadınların bedeni üzerinden kurulması ve kadın cinselli÷inin
erkekler tarafından kontrolü, özellikle kadının zina yaptı÷ının bilindi÷i durumlarda, insanların
kafasında namus cinayetlerini bir anlamda meúrulaútırmaktadır.30
Her kültürde toplumsal düzeni sa÷layan, bireylere yol gösteren, do÷ru ve yanlıúı
olumlu ve olumsuzu belirleyen kurallar, standartlar ve fikirler bulunur. Bütün bunlara norm
adı verilir. Norm yaptırımı olan kurallar sistemidir.31
Bu kurallar sistemi içerisinde yer alan en önemli olgulardan bir tanesi de töredir. Töre,
bir toplumun üyelerinin ço÷unun inandı÷ı, terbiye standartlarını sa÷lama da esas olan ahlaki
kurallarını ve davranıú biçimlerini anlatır.32
30
Birleúmiú Milletler Kalkınma Programı ve Birleúmiú Milletler Nüfus Fonu, a.g.e, (Ankara 2005),s.25.
31
Enver Özkalp, Sosyolojiye Giriú ( On dördüncü basım. Bursa : Ekin Kitapevi Yayınları , 2005 ),s.99.
32
Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlü÷ü. Çevirenler: Osman Akınhay, Derya Kömürcü ( Ankara: Bilim ve Sanat
Yayınları, 1999) , s.763.
12
Toplumun genel olarak sahiplenip, benimsedi÷i de÷erlerin ve törelerin ihlal edilmesi veya
çi÷nenmesi durumunda ço÷u zaman acımasız yaptırımları da içerebilen ceza sistemi devreye
girmektedir. Kınama, ayıplama ve dıúlama bu cezalandırma iúlemlerinden sadece birkaçıdır.
Bazı durumlarda ise öldürme olayı da uygulanan cezalar arasında yer alabilmektedir.
Kadına yönelik úiddeti en çok besleyen unsur kadının erkek egemen toplumsal yapının
normlarını zorlamasıdır denebilir. Bu normları zorladı÷ı ölçüde kadın úiddete maruz
kalabilmektedir. Örne÷in, ülkemizde namus davasına ba÷lı töre cinayetlerinin merkezinde hep
kadın vardır. Çünkü burada dava konusu olan namus erke÷in de÷il “kadının” namusudur ve
kadının namusunun hesabını kadından soranda erkektir; çünkü namus davasına konu olan
kadın, törelere (erkek egemen yapıya) aykırı bir davranıúta bulunmuútur. Bu aykırı davranıú
törelere göre cezasız kalmamalıdır. Benzer úekilde pek çok yörede töre gere÷i evlilik dıúı veya
evlilik öncesi bir iliúki (duygusal boyutla sınırlı olsa bile) kültürel normlar çerçevesinde
kesinlikle yasaklanmıútır. Bu kültürel normları ihlal eden kadınlar, erkeklere göre daha büyük
tepkilerle karúılaúmaktadırlar. Yapılan bilimsel çalıúmalar, ülkemizin kimi yörelerinde genç
kızların intihar etmelerine yol açan temel nedenin intihar eden kızların kiúisel ve ruhsal
bozukluklarının olmadı÷ını, kızları intihara sürükleyen töreler oldu÷unu göstermektedir.
Baúka bir deyiúle duygusal iliúkileri ve yaúadıkları aúk nedeniyle baskı altında kalan kimi
genç kızlar ailelerin zoruyla intihar etmeye zorlanmaktadır. Pek çok intihar vakası aslında
üstü örtük birer töre cinayeti olarak geliúmektedir. Bu da göstermektedir ki, geleneksel
iliúkilerin daha etkili oldu÷u yerlerde erkek egemen yapıların kadına uyguladı÷ı úiddetin
boyutları, ölümlere neden olabilecek düzeylere kolayca varabilmektedir. Kısaca belirtmek
gerekirse kadınlar toplumda kendilerine uygun görülen rollerin ve davranıúların dıúına
çıktıkları andan itibaren úiddetin çeúitli biçimleri ile karúılaúmaktadırlar.33
33
Su÷ur ve di÷erleri, a.g.e. , s.155.
13
Feminizm, kadın ve erke÷in (cinslerin) eúitli÷i kuramına dayanan ve kadınlara eúit haklar
isteyen bir akımdır. Bu akım, insanlı÷ın yarısını oluúturan bir demografik grubun ve uygarlık
tarihinin ço÷unda hep ikincil konumda yaúamak zorunda kalan kadınların bu durumdan
kurtuluú hareketinin ö÷retisidir. Feminizmin ilgi oda÷ı, kadınla erkek arasındaki toplumsal
farklılık; bu farklılık olgusunun anlamı, nedenleri ve sonuçlarıdır. Bu toplumsal farklılık hiç
kuúku yok ki geleneksel siyasal ideoloji tarafından yaratılmakta, pekiútirilmekte ve yeniden
üretilmektedir.34
Feminizm, teorik olarak özgül, politik olarak da özgül bir harekettir. Kadınların erkeklere
göre dezavantajlı, eúitsiz ve ikincil bir konumda oldu÷u, ezildi÷i, sömürüldü÷ü noktasından
hareket eder. Daha önceki ideolojilerden ve toplumsal hareketlerden farklı olarak, temel bir
kategori olarak “toplumsal cinsiyet hiyerarúisi”ni ortaya çıkarır. Bu hiyerarúinin, sınıf çeliúkisi
gibi toplumları biçimlendiren temel bir egemenlik/iktidar iliúkisi yarattı÷ını, erkeklerin
egemen, kadınların ba÷ımlı oldu÷u sosyal ve siyasal bir düzende yaúandı÷ını açı÷a çıkarır.
Kadınların içinde bulundukları bu durum do÷al de÷ildir, biyolojik farklılıkların de÷iúmez
sonucu olarak oluúmamıútır; de÷iúebilir, de÷iútirilmelidir ve bu duruma baú kaldırılmalıdır.35
Liberalizm bireysel özerklik, özgürlük, eúitlik, hukukun üstünlü÷ü gibi temel ilkeleriyle
bütün feminizm türlerini baúından itibaren çok etkilemiú, bugün de gündemde olan bir
34
Necla Arat, Feminizmin ABC’si (østanbul: Simavi Yayınları, 1991), s.12.
35
Serpil Çakır, “Feminizm Ataerkil øktidarın Eleútirisi,” 19.Yüzyıldan 20.Yüzyıla Modern Siyasal ødeolojiler.
Derleyen: H.Birsen Örs (østanbul: østanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2007, s.415-416.
14
ideolojidir. Liberal feminizm Mary Wollstonecraft, HarrietTaylor, John Stuart Mill, Frances
Wright, Elisabeth Cady Stanton veSarah Grimke tarafından geliútirilmiútir.36
Liberal feminist söyleme göre, kadınların eúler ve anneler olarak güya do÷al rolleri
hakkındaki saçma yargılar ve stereotipler kadınların toplumdaki eúitsiz konumunun
göstergeleridir. Özgürlük ve eúitlik ile ilgili genel liberal ilkeler kadınlar için de
uygulanmalıdır.37
Liberal feministler, toplumun var olan yapısını ciddi biçimde sorgulamaksızın, kadınlara
daha ileri haklar ve olanaklar sa÷lamak için kampanyalar yürütme gelene÷ine sahiptirler.
Liberal feminizm, kadınların cinsiyetlerinden dolayı haksızlı÷a u÷radıklarına inanır ve eúitlik,
eúit ücret, eúit insan hakları, e÷itim ve sa÷lıkta fırsat eúitli÷i ve demokratik politik sürece eúit
katılım konusundaki kampanyalar çevresinde örgütlenir. Liberal feminizm, kadınların
cinsiyetlerinden ötürü ayırıma u÷radıklarını kabul eder ama cinsler arası iliúkileri bir güç
iliúkisi olarak görmez. Bu yönden liberal feminizm, cinsel politikadaki güç iliúkileriyle
do÷rudan ilgilenen radikal ve marksist feminizmle hem teori hem de politik pratik açısından
çeliúir.38
Radikal feminizm, kadınların ezilmesine –ki bunu toplumdaki en yaygın ve en derin baskı
biçimi olarak görür- ve kadınlara uygulanan baskının nedenlerini anlamaya yönelik kavramsal
bir çerçeve sunar. Kadınların ezilmesi, baskı altına alınması sistematiktir. Erkek iktidarı,
erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenli÷ine dayanır. Bunun adı “ataerkil sistem” ya da
“erkek egemen düzen”dir. Bu düzende, toplumsal iliúki, ezen ve sömürenin erkek, ezilen ve
sömürülenin de kadın oldu÷u, iki toplumsal özne arasında cereyan eder. “Cinsel olan
politiktir” der Kate Millet, çünkü kadın/erkek iliúkisi bütün iktidar iliúkilerinin temelinde yer
alır. Ataerkil ideal, kadın erkek arasındaki biyolojik farklılı÷ı abartarak erke÷in hep birincil
olmasını sa÷lamıútır. Bu durum kadınlar tarafından bile içselleútirilmiútir. Toplumsal
cinsiyetin ilk ve önemli taúıyıcısı ailedir. Aile içindeki hiyerarúik güç iliúkileri çiftler
36
Aynı., s.438.
37
Liesbet Van Zoonen, “Medyaya Feminist Yaklaúımlar,” Medya Kültür Siyaset. Derleyen: Süleyman ørvan
(Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, 1997,s.305)
38
Caroline Ramazano÷lu, Feminizm ve Ezilmenin Çeliúkileri. Çeviren: Mefkure Bayatlı (østanbul: Pencere
Yayınları, 1998), s.28–29.
15
Radikal feminist söylemde, tüm erkeklerin tüm kadınları tahakküm altına aldı÷ını onlara
zulüm yaptı÷ını niteleyen bir kavram olan “ataerki”, kadınların toplumdaki konumunu
açıklamak için kullanılır. Ataerkinin, erkeklerin kadınları do÷uútan saldırgan bir e÷ilimle
tahakküm altına almaya çalıúmalarının sonucunda ortaya çıktı÷ı düúünülür. Kalıtımsal olarak
belirlenen bu gereksinim –son kertede- fiziksel güç kullanılarak giderilir. Radikal feministler,
kadınlara tecavüz olaylarını teúhir edenlerin ve daha önceleri kiúisel olarak nitelenen cinsel
úiddet, kadına dayak atma, zina, pornografi ve son zamanlardaki seks turizmi ve kadın ticareti
gibi sorunları siyasallaútıranların baúında gelmiúlerdir. Radikal feminist ütopyalarda erkeklere
yer olmadı÷ı gayet açıktır. Kadınlar, kendilerini tümüyle özgürleútirebilmeleri için erkeklerle
ve erkek toplumuyla tüm iliúkilerini kesmeli ve kendi topluluklarını oluúturmalıdırlar.40
39
Çakır, a.g.e.,s.448-449.
40
Zoonen, a.g.e., s.307-308.
41
Arat, a.g.e., s.64-65.
42
Zoonen, a.g.e., s.310.
16
1960–70 yılları arasındaki bu yeni feminist hareket, yaúanan dönemin toplumsal koúullar
bütününe belli bir tepkiyi dile getirmektedir. Nitelik olarak antiemperyalisttir; ulusal ve
uluslar arası ilerici hareketlerle dayanıúma içindedir.43
Sosyalist feminizm etnik farklılık, cinsel tercih, yaú ve fiziksel yetenek hatları boyunca
ortaya çıkan di÷er toplumsal parçalanmaları da birleútirmeye çalıúmıútır. Ekonomik koúulların
karúısında aile, okul, kilise ve medya gibi ideolojik aygıtların göreceli özerkli÷ini vurgulayan
Althusser’in çalıúmaları ve egemen ideolojinin nasıl sa÷duyu (hegemonya) biçimini aldı÷ını
çözümleyen Gramsci’nin çalıúmaları, sosyalist feminizm üzerinde özellikle etkili olmuútur.44
Namus; kadın, kadın ve erkek arasındaki cinsel iliúki, kızların iffeti ve bekâreti ve
evlilikteki sadakatsizlikle ba÷lantılı bir kavramdır. Kadınlar, ailenin, toplumsal normların ve
geleneklerin korunması adına erkeklerin kontrolü altında tutulurlar. Namus, toplumda,
çalıúma yaúamında ve aile içerisinde dürüst bir hayat sürmekle ba÷lantılı olan ahlaki de÷erleri
ve uygun davranıúları kapsaması gereken daha geniú bir kavramdır. Bireyler istedikleri
takdirde bu niteliklere sahip bir yaúam sürdürmeyi seçebilirler. ønsanlar bazen bunu kendileri
ve çocukları için, bazen de toplumları, milletleri, ülkeleri veya tümü için yaparlar.
Toplumumuzda genel olarak anlaúıldı÷ı biçimiyle namus yıkıcı bir kavramdır, çünkü
insanların özellikle de kadınların özgürlü÷ü onların yalnızca aile içinde de÷il, tüm toplum
içinde erkeklerin kontrolü altında olmaları sonucunda kısıtlanmaktadır.45
43
Arat, a.g.e., s.60.
44
Zoonen, a.g.e., s.310-311.
45
Birleúmiú Milletler Kalkınma Programı ve Birleúmiú Milletler Nüfus Fonu, a.g.e. s.24.
17
Nebahat Akkoç’a göre “namus” kadınları kontrol altında tutan bir kültürel normdur.
Namusun anlamı gülmemek, gezmemek, sevmemek, bir úarkı istememek, e÷itim ya da bilgi
istememek, konuúmamak, cinsel zevki tatmamak ve daha bir sürü úeydir. Namus birçok
insanın düúündü÷ü gibi sadece bekâret anlamına gelmez. Bekâret meselesi, yüzlerce úiddet
sebebinden sadece bir tanesidir. ‘Namusun’ anlamı itaat etmektir, boyun e÷mektir. Tüm bu
normların dünya çapındaki kayna÷ı ise; çok çeúitli kültürel uygulamalar yoluyla kadınları
baskı altına alan ‘ataerkil sistemdir’.46
Namus kavramının kadınlara ait olarak gösterilen iffet ve bekâretle ço÷u zaman eú
tutulması var olan ataerkil sistemin de erkek lehine yeniden üretilmesini kolaylaútırmaktadır.
Çünkü kadının erke÷in tahakkümü altına alınmasını onaylayan bir kavramdır “namus”
kavramı. Erke÷e yüklenen kadının koruyuculu÷u görevini ve bu koruyuculu÷u
gerçekleútirirken yaptı÷ı her úeyi bir anlamda meúrulaútırmaktadır.
Kadına yönelik úiddet, erkek ve kadın arasında tarihsel olarak eúitli÷e dayanmayan güç
iliúkilerinin bir göstergesidir. Erkekler iki cinsiyet arasındaki bu eúitsizlikten güç alarak
kadınlar üzerinde hâkimiyet kurmuúlar, onlara karúı ayrımcılık uygulamıúlar ve onların gerçek
anlamda ilerlemesini önlemeye çalıúmıúlardır. Kadına yönelik úiddet, kadınları erkeklere göre
daha aúa÷ı bir statüde var olamaya zorlayan en önemli sosyal mekanizmalardan bir tanesidir.
“Erkek ve kadın arasında tarihsel olarak eúitli÷e dayanmayan güç iliúkileri”, úiddeti üretir ve
úiddet tarafından yeniden üretilir. Bu eúitsiz iliúki türü, modern ve modern-öncesi yaúamın
tüm yönlerine nüfuz ederek kendi dayanaklarını oluúturmuútur. Cinsiyete dayalı iktidarın
46
Nebahat Akkoç, “Namus Adına Uygulanan ùiddetin Kültürel Dayanakları,” Namus Adına ùiddet Kuramsal
ve Siyasal Yaklaúımlar. Derleyenler: Shahrzad Mojab ve Nahla Abdo (østanbul: østanbul Bilgi Üniversitesi
Yayınları,2006),s.128.
18
eúitsiz da÷ılımı dil, sanat dalları, kültür, hukuk, sınıf, ulus, din, bilim ve tüm di÷er sosyal
yapılar tarafından üretilir ve yeniden üretilir.47
Nicole Pope’e göre namus bahaneli cinayetler, en uç ataerkil denetim biçimidir. Namus
cinayetleri hayata geçirilmeleri açısından ortaya çıktıkları kültürlere özgüdürler. Topluluk
düzeyinde, namus suçları, kadınlara yönelik di÷er ayrımcılık úekillerinden ayrı olarak ele
alınamaz. Zoraki evlilikler, berdel, küçük yaúta yapılan evlilikler ve rutin aile içi úiddet, ucu
cinayete kadar giden koúulların oluúmasında etkili olan uygulamalardır. Özünde bunların
hepsi aynı sorunun parçasıdır. Bu sorun ise kadını bir eúya olarak gören ve kadının sahiplerini
–yani erkek akrabalarını- kendisine danıúmadan bu kadın adına karar verme yetkisini elinde
tutan kimseler haline getiren zihniyettir. Bu eúyanın ahlaklı ve namuslu kalmasını sa÷lamak
görevi, toplulu÷un erkek üyelerine emanet edilmiútir. Zira ahlaklı ve namuslu olmayan bir
kadın hem kendi de÷erini hem de klanın erkek üyelerinin de÷erini düúürmektedir. E÷er
erkekler bu görevlerini gerekti÷i gibi yerine getirmezlerse úerefleri iki paralık olur ve
erkeklikleri zedelenir. Bu baskının temelinde yatan unsur ise kadın cinselli÷inden duyulan
korkudur. Kızların erkek akrabaları tarafından kontrol edilmedikleri zaman topluluk
sözleúmesinin dıúına çıkıp, yanlıú yollara sapmaları ihtimali çok mümkün görünmektedir.
Kadınların kendi baúlarına do÷ru seçim yapamayacaklarına ve kendi iffetlerini
koruyamayacaklarına inanılır.48
47
Shahrzad Mojab, a.g.e.,s.26.
48
Nicole Pope, “Namus Cinayetleri: Ataerkil Denetim Araçları,” Namus Adına ùiddet Kuramsal ve Siyasal
Yaklaúımlar. Derleyenler:Shahrzad Mojab ve Nahla Abdo (østanbul: østanbul Bilgi Üniversitesi
Yayınları,2006),s.108-109..
19
eskidir.49 Namus bahaneli cinayetlere bütün Akdeniz boyunca hem Hıristiyan olan hem de
Müslüman olan topluluklarda rastlanır ve tamamen øslam dini ile ba÷daúmaz. Genel kabul
gören görüú ise namus bahaneli cinayetlerin Kuran-ı Kerim’de de onaylandı÷ı yönündedir.
Fakat kadının iúledi÷i zina suçunun gerçek yaptırımına bakıldı÷ında, Kuran’ın gösterdi÷i
yolun yaygın inanıútan daha az úiddetli oldu÷u görülmektedir. Kuran-ı Kerim’de: “ Zina
yapan kadın veya erkek 100 kırbaç ile zina iúledi÷i gün kadar cezalandırılır ve son gün onlara
inananların úahitli÷i ile cezalarını çekmiú sayılırlar.” ibaresi yer alır.50 Buradan da anlaúıldı÷ı
üzere kadına yönelik úiddeti sadece belli etnik gruplar, ırklar ya da toplumlarla ba÷daútırmak
bu konuyu oldukça sınırlı bir hale sokmaya çalıúmaktır. Ancak kadına karúı uygulanan her
türlü úiddet ve ayrımcı muamele dünya genelinde var olan bir gerçektir.
Feminist yaklaúımlar perspektifinden kadına yönelik úiddet ile ilgili de÷erlendirmelere göz
attı÷ımızda, úiddetin nedenlerini açıklamada farklı görüúler içerisinde olduklarını
görmekteyiz. Örne÷in Liberal Feminist Yaklaúım kadın-erkek eúitsizli÷ini daha çok hukuksal
ve siyasal eúitsizliklerde gördü÷ü için úiddetin nedenini de erke÷in hukuksal ve siyasal
yönden kadına göre daha avantajlı konumda olmasıyla açıklamaktadır. Bu çerçevede hukuksal
ve siyasal açıdan güçlü olan erkek güçsüz olan kadına úiddetin belirli biçimlerini
uygulayabilme gücünü kendinde görebilmektedir.51 Namus bahanesi ile iúlenen cinayetleri
Liberal Feminist Yaklaúım çerçevesinde de÷erlendirirsek, erkek egemen düúüncenin
toplumun genelinde varlı÷ını hissettirmesi ve özellikle de önemli karar mekanizmalarında
etkili olması bu tür suçların iúlenme olasılı÷ını arttırabilmektedir. Özellikle bu tür suçların
iúlenme nedenleri ve toplumun kültürel, geleneksel özellikleri göz önüne alınarak, suçu
iúleyen kiúilerin cezalarında indirim uygulanabilmektedir. Ancak son yıllarda namus bahanesi
ile iúlenen cinayetlere iliúkin Türk Ceza Kanunu’nda birtakım düzenlemeler yapılmıútır; fakat
bunun ne kadar caydırıcı olaca÷ı ayrı bir tartıúma konusudur. Netice de erkek egemen zihniyet
yine aynı kalmaktadır.
Sosyalist Feminist Yaklaúım ise, ekonomik açıdan sömürülen erkeklerin çalıúma yaúamına
iliúkin yaúadıkları tüm stres ve sıkıntılarını kadın üzerinden gidermeye çalıútıklarını öne
49
Nahla Abdo, “Namus Cinayetleri, Ataerkillik ve Devlet: øsrail’de Kadın,” Namus Adına ùiddet Kuramsal ve
Siyasal Yaklaúımlar. Derleyen: Shahrzad Mojab ve Nahla Abdo (østanbul: østanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,
2006, s.63–64.)
50
Clementine Van Eck, Prufied By Blood: Honour Killings Amongst Turks In The Netherlands
(Amsterdam Universty, 2003) ,s.37.
51
Su÷ur ve di÷erleri, a.g.e. , s.153
20
sürmektedir. Erke÷in kadına yönelik úiddetinin temelinde erke÷in maruz kaldı÷ı sınıfsal
eúitsizlik ve sömürü iliúkisi yatmaktadır. Bu nedenle sosyalist feminist yaklaúım, ekonomik
eúitsizlik bitmedikçe erke÷in kadına yönelik uyguladı÷ı úiddetin de sona ermeyece÷ini öne
sürmektedir.52 Sosyalist feminizm açısından namus bahanesi ile iúlenen cinayetleri
de÷erlendirirsek, bu tür olayların genellikle düúük gelir seviyesine sahip, ekonomik anlamda
oldukça zor úartlarda yaúamlarını sürdüren insanlar tarafından iúlenme olasılı÷ının daha
yüksek olabilece÷i sonucuna varabiliriz.
Radikal Feminist Yaklaúım ise, erke÷in kadına yönelik úiddetini daha çok erkek egemen
yapı çerçevesinde ele almaktadır. Radikal feminist yaklaúıma göre erkek egemen toplumsal
yapı (ataerkil sistem) kadına yönelik úiddetin kayna÷ını oluúturmaktadır. Bu nedenle erke÷in
egemen oldu÷u toplumsal iliúkiler sona ermedi÷i müddetçe kadının maruz kaldı÷ı úiddet de
kolayca ortadan kalkmayacaktır.53 Namus bahanesi ile iúlenen cinayetlerde de var olan erkek
egemen düúünce yapısının, toplumsal iliúkiler ba÷lamında yeniden üretiminin (e÷itim, medya,
aile vb...) etkisi büyüktür. Çünkü belli bir zaman sonra iúlenen bu cinayetler toplum tarafından
meúru görünmeye baúlayabilmektedir. Buna sebep olanda ataerkilliktir. Erkek egemen
düúüncenin toplumun bütün kurumlarında etkisini hissettirmesi hatta önemli karar
mekanizmalarında söz sahibi olması bu tür olayların meúruiyet kazanmasını
kolaylaútırabilmektedir.
Birleúmiú Milletler’in, Kadın ve Kız Çocuklarının ønsan Hakkı Projesi’nde Urfa, Van,
Kars, Trabzon, Nevúehir ve øzmir’de yaptı÷ı araútırma neticesinde Urfa’da kadınların
%26,8’inin, erkeklerinde %30,5’inin namus bahaneli cinayetleri do÷al karúıladı÷ı sonucu
ortay çıkmıútır.54 Bu araútırma sadece 6 ili kapsamasına ra÷men ortaya çıkan sonuçlar namus
bahanesi ile iúlenen cinayetlerin do÷al karúılanması açısından önemlidir. Ataerkil kültürün ne
kadar güçlü ve içselleútirilmiú oldu÷unun bir göstergesidir. Kadınlara ve erkeklere do÷dukları
andan itibaren birtakım davranıú kalıplarının ve cinsiyetlerine ba÷lı olarak rollerin (kadınlık
ve erkeklik rolleri) ö÷retilmesinin etkisinin büyük oldu÷u görülmektedir. Toplumsal cinsiyete
ba÷lı olarak içselleútirilen erkeklik ve kadınlık rolleri, ço÷u zaman úiddetin dahi (kadınlara
yönelik úiddet) normal karúılanmasına neden olmaktadır.
52
Su÷ur ve di÷erleri, a.g.e. ,s.153.
53
Aynı, s.153–154.
54
www.bianet.org
21
Kültürel çalıúmaların alana kazandırdı÷ı iki önemli úeyden biri; kültürü toplumun
tümünden yalıtılmıú yüksek sınıflar olarak algılanmaktan kurtarıp, antropolojik bir yaklaúımla
gündelik yaúamın pratiklerine karıúmıú bir olgu olarak incelemesidir. økincisi de kültürü
Ortodoks Marksist ekonomik belirleyicilikten kurtarıp, ekonomik yaúamla ba÷lantılı olmasına
karúın, dünyayla iç içe bir kültür olgusunu kavramlaútırmasıdır. Temel konu, anlam kurma ve
temsil, anlam inúası ve temsil etme süreçleri ve sistemlerinin anlaúılmasıdır. Kadın
55
Banu Da÷taú, “Reklâmda ødeoloji Çözümlemesi.”(Yayınlanmamıú Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, 1999),s.8–9.
56
ùermin Tekinalp ve Ruhdan Uzun, øletiúim Araútırma ve Kuramları (økinci Basım. østanbul: Beta Basım,
2006), s.135–136.
57
Douglas M.Kellner ve Meenakshi Gigi Durham, “Adventures In Media And Cultural Studies: Introducing
The Key Works,” Media And Cultural Studies: Key Works. Ed.: Meenakshi Gigi Durham and Douglas
M.Kellner (United Kingdom: Blackwell Publishing, 2001,ss.16)
22
58
Tekinalp ve Uzun, a.g.e.s.138.
59
øncilay Cangöz, “Kitle øletiúim Kuramlarında Etki Sorunsalı ve Bir øzleyici Araútırması.”(Yayınlanmamıú
Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1999), s.31–32
60
Tekinalp ve Uzun, a.g.e. , s.136–137
61
Da÷taú, a.g.e., s.10-11.
23
Williams, The Long Revolution (Uzun Devrim) (1961) eserinin büyük bir bölümünü
kültürü incelemeye ayırır. Burada kültür olgusunu toplum bilimsel açıdan inceler. Kültürü en
geniú anlamda “bütün bir yaúam biçimi” olarak ele alır ve edebiyat ve sanat gibi olguları bu
genel yaúam biçimi ile iliúkisi içerisinde inceler. Burada kültürün hem üretim ve da÷ıtımını
hem de içeri÷ini dikkate alır. Kültürü tarihsel ba÷lamına yerleútirerek günümüz kapitalist
kültürünün oluúumunda sanayi devrimi, okuryazarlık ve iúçi sınıfının mücadeleleri ile Batı
tipi burjuva demokrasilerinin geliúimi ve kurumsallaúmasını tarihsel süreç içerisinde oluúan
bir olgu olarak ele alır. Toplumun düúünce ya da his yapısının oluúumunda yaúanan tarihsel
geliúmelerin etkilerini anlamaya çalıúır. Kültürü kolektif bir olgu olarak de÷erlendirir ve
sosyalleúme süreciyle edinildi÷ini belirtir. Raymond Williams 1970’li yıllarda Yeni Sol ya da
Neo-Marksist yaklaúımlara dayanarak çalıúmalarına devam eder. Althusser ve Lukasc gibi
Batılı Marksistler kültür incelemelerinde Williams’a dayanak olur.62
Sınıf farklılıklarına dayalı olarak farklı düúünce ve his yapılarını açıklamada kültürün,
ideolojinin ve sınıfsal tahakküm ve hegemonyanın önemine dikkat çeker. Ancak bu okulun
çalıúmalarının dünya çapında úöhret kazanması Stuart Hall yönetici olduktan sonra
gerçekleúmiútir. Kültürel Çalıúmalar gelene÷i özellikle medya tarafından sunulan içeri÷in
metin olarak analizini yapmıútır. Bu metinler kapitalist sınıfın hegemonyasını ve kapitalist
ideolojiyi yeniden üreten materyaller olarak görülmüútür. Bunun yanında popüler kültür
ba÷lamında iúçi sınıfının gündelik yaúamı ve düúünceleri incelenerek buradaki toplumsal
eúitsizlikler ve iktidar iliúkileri ortaya konmuútur. Bunun yanında özellikle neo-liberal
muhafazakâr ideolojiyi açı÷a çıkaran çok çeúitli çalıúmalar bu okulun çatısı altında
gerçekleútirilmiútir.63
Williams, geleneksel kültür tanımını daha da geniúleterek “belirli bir halkın ya da sosyal
grubun genel hayat tarzı” olarak tanımlamaktadır. Williams, kültürü toplumun üstünde ya da
olmaktan kurtararak gündelik yaúam pratikleri ve simgelere kadar kazınmıú bir kültür
anlayıúını benimsemektedir. Williams’a göre kültür, ‘kültürel paratik’in ve ‘kültürel üretim’in
baúka pratiklerce kurulmuú toplumsal düzenin basit bir ürünü olmayıp tersine, onun
kuruluúunda bizzat yer alan temel ö÷eler arasında yer almaktadır. Ayrıca Williams, kültürü bir
62
Levent Yaylagül, Kitle øletiúim Kuramları (Ankara: Dipnot Yayınları, 2006), s.113–114.
63
Yaylagül, a.g.e, s.113–114.
24
Hall’a göre anlamın verili olmayıp üretilmesinden çıkan sonuç, aynı olaylara farklı türden
anlamların atfedilebilece÷iydi. Nitekim bir anlamın düzenli olarak üretilebilmesi için, bu
anlama bir tür güvenilirlik, meúruluk ya da sorgulanmaksızın kabullenirlik sa÷lanması
gerekmekteydi. Bunun yolu ise, alternatif anlam inúalarının marjinalleútirilmelerinden,
önemsizleútirilmelerinden ya da meúruluklarından arındırılmalarından geçiyordu.67
Anlamlandırma toplumsal bir pratikti, çünkü medya kurumları içinde, üreticilerin bir ürün
ortaya koymak için, ellerindeki anlam üretimi araçlarını (teknik donanım) belirli bir tarzda
kullanmalarını sa÷layan özel bir toplumsal örgüt evrimleúmiúti.68
Yukarıda da de÷inildi÷i üzere anlamın toplumsal bir pratik olması ve genel olarak kitle
iletiúim araçlarının da, üretilen bu anlam ya da anlamların tekrar topluma aktarılmasında
önemli bir role sahip olması birçok tartıúma konusunu da beraberinde getirmektedir. Örne÷in
bu çalıúmanın da konusunu oluúturan “namus bahaneli cinayetler”le ilgili medya da yer alan
haberlerin söylemi, kullanılan dil, kadının temsil úekli vb. birçok soru iúareti taúıyan konular
Kültürel Çalıúmalar Okulu’nun ve özellikle de Hall’un tespitlerinden yaralanılarak
açıklanmaya çalıúılabilir. Özellikle anlamın kuruluúu, gerçe÷in inúa ediliúi, iktidar ve ideoloji,
gerçe÷in temsili gibi kavramlarla ilgili yapılan çalıúmaların yol gösterici olabilece÷i
düúünülmektedir.
64
Raymond Williams, Kültür. Çeviren: Suavi Aydın (Anakara: ømge Kitabevi, 1993). s, 11.
65
Graeme Turner. British Cultural Studies an Introduction (London: Unwin Hyman, 1990). s.16
66
Stuart Hall, “ødeolojinin Yeniden Keúfi: Medya Çalıúmalarında Baskı Altında Tutulanın Geri Dönüúü,”
Medya øktidar ødeoloji. Derleyen ve Çeviren: Mehmet Küçük (Anakara: Ark Yayınevi, 1999a), s.93
67
Aynı, s.93.
68
Aynı, s.94.
25
Kadının medyada temsili ve bununla birlikte “namus bahanesi” ile iúlenen cinayetlerin
yine medyada sunumu özellikle Hall’un da üzerinde önemle durdu÷u gerçek ve anlamın
yeniden kuruúu ile yakından ilgilidir. Çünkü Hall’a göre gerçek, gerçekli÷in belli bir tarzda
kurulmasıydı. Medya, ‘gerçekli÷i’ yalnızca yeniden üretmiyor, tanımlıyordu. Gerçeklik
tanımları, tüm bir (geniú anlamda) dilsel pratikler yoluyla desteklenip üretiliyordu ve bu dilsel
pratikler aracılı÷ıyla ‘gerçek’in seçilmiú tanımları temsil ediliyordu. Ama, temsil etme
(representation), yansıtmadan çok farklı bir nosyon. Temsil etme, aktif bir seçme ve sunma,
yapılandırma ve biçimlendirme iúini ima eder. Yalnızca zaten varolan anlamı aktarma de÷il,
ama daha aktif bir úey, úeylere anlam verme iúini ima eder. Söz konusu olan bir anlam
prati÷idir, anlam üretimidir. Daha sonraları ‘anlamlandırma prati÷i’ (signifying practice)
olarak tanımlanan iú. Medya anlam üreten kurumlardan biridir.69
Kültürel øncelemeler gelene÷i içerisinde kültür kavramı siyasal bir yaklaúımla ele alınır.
Burada kültür gündelik yaúama konu olan içerik ve pratikleri kapsar. Dolayısıyla kapitalist
toplumlarda medya içeriklerinin tüketimi gündelik yaúamın ayrılmaz bir parçasıdır. Gündelik
yaúam bir eúitsizlikler ve tahakküm alanıdır ve medya da bu eúitsizlikleri ve egemen sınıfın
hegemonyasını yeniden üretmek için çalıúır. Kültürel çalıúmaların anlayıúına göre, iktidar
hâkimiyetin rızaya dayalı olarak üretildi÷i hegemonya kavramsallaútırmasıyla açıklanır.71
72
Cangöz, a.g.e. ,s.34–35.
73
Yaylagül, a.g.e. , s.101.
27
Çalıúmalar medyanın bir partiyi, bir özel grubu meúrulaútırmasının yolu; o özel grubun
çıkarlarını ortak duyuya, hakim de÷erlere, üzerinde uzlaúılan de÷erlere referansta
bulunmasından geçti÷ini söyler. Üzerinde uzlaúılan de÷erler devlet de olabilir erkek egemen
ideoloji de ya da beyaz ırkın üstünlü÷ü. Hegemonya kavramı Gramsci tarafından sınıf’a
eklemlenen güç iliúkilerini açıklamak için kullanılırken; kültürel çalıúmalarla beraber cinsiyet,
ırk, din, etnik köken ve anlama eklemlenen güç iliúkilerini açıklamak için kullanılmaktadır. 74
Neo-Marksist gelenek içinde yer alan bir di÷er düúünür ise Louis Althusser’dir.
Althusser, yapısalcı bir kültürel Marksizm’i savunur. Kültür, ideoloji, iktidar ve toplumsal
yapı arasındaki iliúkiye vurgu yapar. Toplumsal iliúkilerde ekonominin tek belirleyici oldu÷u
yönündeki yaklaúımı reddeden Althusser, devlet ve kültürel yaúam arasındaki iliúkilere dikkat
çeker. Kapitalist devlet varolan sistemin yeniden üretimi için iki tip aygıt kullanır. Bunlardan
ilki kaba güce dayalı fiziksel úiddeti kullanan asker, polis, mahkeme ve hapishane gibi
kurumlardan oluúan Devletin Baskı Aygıtlarıdır. Bunlar her türlü eylemin bastırılması ve
denetim altına alınması için kullanılır. økincisi ise egemen görüú ve düúüncelerin topluma
74
Da÷taú, (2003), a.g.e. ,s.29–30.
75
M.Ayúe ønal, Haberi Okumak (østanbul: Temuçin Yayınları, 1996), s.62.
28
yayılmasını sa÷layan medya, e÷itim ö÷retim kurumları, kilise, aile ve siyasal partiler gibi
Devletin ødeolojik Aygıtlarından oluúur. Bu kurumların hepsi devletin örgütlenmesi içerisinde
yer alır. Devletin ødeolojik Aygıtları, insanların içinde yaúadıkları dünya ve toplum hakkında
yanlıú fikirlere sahip olmalarına neden olur.76 Louis Althusser’e göre ideoloji, toplumsal
yaúantıyı farklı biçimde fakat her zaman ve her aúamada otomatik olarak etkileyen bir
oluúumdur ve toplumsal pratik ile ideoloji iç içedir. ødeoloji tüm sisteme yayılmıú, toplumsal
var oluúun her aúamasında yer etmiútir. Althusser, ideolojiyi gerçekli÷in çarpıtılmıú,
yönlendirilmiú, dayatılmıú bir biçimi olarak tek bir öze indirgemenin yanlıú oldu÷unu, aksine
çarpıtılanın gerçeklik de÷il, insanın var oluú koúulları içinde karmaúık birçok prati÷in
bileúiminde oluúmuú yaúamın biçimi oldu÷unu savunur. ødeolojinin tarihi, yoktur; her pratik
belirli dönemlerde farklı yapılarla eúleúir ve farklı biçimler alır. Özne, ideolojini kurucusudur.
Çocu÷un özne olarak ça÷ırılması do÷umuyla aileden baúlar, aile yapısıyla belirlenir; daha
sonra toplum onu kendinden beklenen role hazırlar. Bu böyle yaúamla birlikte sürüp gider.
Althusser’in ana tezleri: a)ødeolojini tarihi yoktur; b)ødeoloji bireylerin gerçek varoluú
koúullarıyla aralarındaki hayali iliúkiyi temsil eder; c)ødeoloji bireyleri özne olarak ça÷ırır,
biçiminde özetlenebilir.77
Neo-Marksist düúünürler arasında yer alan Althusser’in medyayı devletin ødeolojik aygıtı
olarak belirtmesi ve tanımlaması; Gramsci’nin hegemonyanın medya aracılı÷ıyla kurulup
yeniden üretildi÷i görüúü kültürel çalıúmaların ve medya araútırmalarının önemli dayanak
noktalarındandır.
øngiliz Kültürel Çalıúmaları’nın önemli bir temsilcisi olan Stuart Hall da, ideolojiyi
anlamlar çerçevesinde geçen bir mücadele alanı olarak görür. Bu ba÷lamda Gramsci’nin
bireylerin kendi konumlarının bilincine vardıkları, mücadele ettikleri bir alan olarak gördü÷ü
ideoloji nosyonuna dayanır. Hall, ideolojinin kökenlerini bulmaktan ziyade somut etkilerini
tanımlamaya çalıúır.78
Hall’a göre 20.yüzyıl ileri kapitalizminde, medya nicel ve nitel olarak kültürel alanda
belirleyici ve tanımlayıcı bir yere sahiptir. Medya ekonomik, teknik, toplumsal ve kültürel
76
Yaylagül, a.g.e. s.104–105.
77
Tekinalp ve Uzun, a.g.e. , s.171.
78
Da÷taú, (2003), a.g.e. ,s.14.
29
kaynaklardan ayakta kalabilmiú daha eski ve daha geleneksel kanallardan önemli bir dilimin
yönetimini ele geçirmiú ve toplumsal bilginin üretimi ve tüketimi medyaya muhtaç duruma
gelmiútir. Böylece medya kültürel ve ideolojik alanı kolonileútirmiútir. Toplumsal gruplar ve
sınıflar üretici iliúkilerinde olmasa da toplumsal iliúkilerinde giderek parçalanan ve farklılaúan
bir yaúam sürdürürken medyada grupların ve sınıfların öbür gruplara ve sınıflara iliúkin
yaúam, anlam, pratik ve de÷er ‘imgesi’ inúa etmenin temelini sa÷lamaktadır.79 Hall’un
“Encoding-Decoding” adlı klasikleúen makalesinde geliútirdi÷i modele göre, televizyon
haberleri basitçe olan biteni anlatmamaktadır. Medya bir hammadde olan olayı, bir ürün olan
habere dönüútüren kurumsal ajandır. Neyin haber de÷eri taúıdı÷ına karar veren zımni
mekanizmalar, ideolojik ve mesleki kodlar vardır; haber ya da enformasyon her zaman bu
kodlar içinde üretilmekte ve iletilmektedir.80
ba÷lıdır. Bir iletinin oluúturulması ve aktarılmasında kullanılan kodlar bu kodu alan ve açan
grubun kullandı÷ı kodlardan farklı ise iletinin anlamı tamamen de÷iúir. Yanlıú anlama ve
iletinin aktarılmasında yaúanan kırılmalar iletiúimsel de÷iúim sürecinde iki taraf arasındaki
“denklik yoklu÷undan” kaynaklanır. Gerçeklik dilin dıúındadır, ancak dil yoluyla anlaúılır,
bildi÷imiz ve söyledi÷imiz her úey, söylem alanında ve söylem tarafından üretilir. Söylemsel
bilgi ‘gerçek’in dilde úeffaf bir temsilinin ürünü de÷il, fakat gerçek iliúkiler ve durumlarla
ilgili dilin ifadesinin bir ürünüdür. Sonuçta kodlama iúlemi olmayan anlaúılır bir söylem
yoktur. ønsanların nasıl bir eylem içerisinde olacakları eylemin ve eylem içerisinde
bulundukları durumların nasıl tanımlandı÷ı ve anlamlandırıldı÷ına ba÷lıdır. Bu yüzden bazı
belli eylem, olay ve koúullar birbirine karúıt ideolojilerin çatıútıkları durumlarda “tekrar tekrar
özel úekillerde anlamlandırılır”. Bu çatıúmada söz konusu olan ideolojik bir iktidar –olayları
belli bir yönde anlamlandırma iktidarını ele geçirme- mücadelesidir. Anlamlandırma
prati÷inin ele geçirilmesi mücadelesi ideolojiler için oldukça büyük bir önem taúır, ideolojiler
bu süreçte birçok sürece müdahale eder ve sonuçlarını etkiler. “Olayların anlamlandırılması,
u÷runa mücadeleye girilen úeyin bir parçasıdır çünkü anlamlandırma kolektif toplumsal
anlamların yaratıldıkları araçtır”. Burada önemli olan rızanın üretilmesinde etkin olarak
kullanılan bu araçların iletiúim etkinlikleri içerisinde çoklu iletiúim aygıtlarını kullanarak
toplumsal rızanın sa÷lanmasıdır. Rızanın sa÷lanmasında etkili olan devletin ideolojik aygıtları
iktidarın söylemini kullanarak özneleri úekillendirir, anlamlandırmanın iúlevlerinden birisi de
söylemin baúvurdu÷u bu öznelerin inúa edilmesidir. Bu inúadan sonraki süreç ise öznelerin
ideolojik merkezlerce örgütlenmesi ve bilinçlerinin biçimlendirilmesidir, bu da ideolojiler
arasında bir mücadelenin do÷masına neden olur.82
82
Barıú Çoban, “Söylem, ødeoloji ve Eylem: øktidar ve Muhalefet Arasındaki Mücadeleyi Çözümleme
Denemesi,” Söylem ve ødeoloji Mitoloji, Din ve ødeoloji. Derleyen: Barıú Çoban ve Zeynep Özarslan (østanbul:
Su Yayınevi, 2003, s. 250–251.
31
Medya yeni kültürel biçimlerin yaratılmasına katkıda bulunur. Ama aynı zamanda
hâlihazırda var olan kültürlerden etkilenir ve onlara tepki gösterir. Yerleúik bir kültürel
çerçeve içinde yeni bir kültürel çerçeve oluúturarak iúlev görür.84
83
Sadık Güneú, Medya ve Kültür Sessiz Yı÷ınların Kültürel øntiharı ( økinci Basım. Ankara: Vadi Yayınları,
2001), s.121.
84
Knut Lundby ve Helge Ronning, “Medya Kültür øletiúim: Medya Kültürü Aracılı÷ıyla Modernli÷in
Yorumlanıúı,” Medya Kültür Siyaset. Derleyen: Süleyman ørvan (Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları,
1997,s.13.)
85
Lundby ve Ronning, a.g.e., s.15.
32
modern endüstriyel sistemler içinde “maddi bir güç” haline geldiler, bizatihi teknolojik olanı
tanımlıyorlar; kültürel olana hükmediyorlar.86
Ayúe Durukan BøA Haber Merkezi’nde 06 Haziran 2005 tarihinde yayınlanan “Medya
Kadın Cinayetinin Teúhircisi” baúlıklı haberinde namus bahanesi ile iúlenen cinayetlerin
medyadaki sunumunun sorumsuzca ve reyting kaygısıyla yapıldı÷ını öne sürmektedir. Konu
ile ilgili olarak Birleúmiú Milletler Nüfus Fonu’nun yaptı÷ı araútırmaya da yer verilen yazıda
Fonun østanbul Barosu’nun vardı÷ı sonuç ise “Medya cinayetleri derinlemesine incelemiyor,
teúhir ediyor” úeklinde idi. Araútırmada medyanın namus bahanesi ile iúlenen cinayetlerdeki
olumsuz rolüne dikkat çekilerek, namus bahaneli cinayetlerin nedenleri ile ilgili görüúme
yapılan kiúilerin konu ile ilgili olarak medyanın rolüne iliúkin görüúlerine de yer verilmiútir.
Kendileriyle görüúme yapılan kiúilerin medyanın rolünü provokatif, ayrımcı olarak
tanımladı÷ı; medyanın konuyu derinlemesine inceleyen ve soruna çözüm önerileri getiren bir
mekanizma olmasından çok sadece teúhir edici bir araç olarak görüldü÷ü ortaya çıkmıútır.88
Haberlerde úiddete maruz kalanların öyküsü yazılırken bu kadınların kimliklerine, iúlerine vs.
gönderme yapmak yerine yine onarlın güzelli÷i, gençli÷i, eú ve anne olmaları, kadersizli÷i
vurgulanır. ùiddete maruz kalma nedenleri zaman zaman ön plana çıkarılarak úiddet
haklılaútırılır. ùiddet eyleminin aktörü erkek ve erke÷in içinde yetiúti÷i toplumun erkek
egemen de÷erleri sorgulanmaz. Medya haberleri bu olayları ev içinde yaúanabilecek küçük
tatsızlıklar úeklinde, ailenin iç iúleri olarak kavrayarak kadınların özel hayatlarının politik
oldu÷unu görmezden gelir. ùiddet aile içinde de÷ilse de bu sefer medya kadını
86
Stuart Hall, “ødeoloji ve øletiúim Kuramı,” Medya Kültür Siyaset. Derleyen: Süleyman ørvan (Ankara: Bilim
ve Sanat Yayınları, 1997,s.83–84.)
87
Hall,(1999b) a.g.e, s.233.
88
www.bianet.org
33
Haber, farklı iletiúim araçlarının ortak paydası, hepsinde yer alan bir türdür. Haber tüm
medya türleri içinde özel bir konuma sahiptir. Roman, hikâye, úiir gibi edebi türlerden haber
bir yönüyle farklıdır. “Haber” dili ve söylemi profesyonel ilkelere dayanması gereken tek
metindir.90 Haberi haber yapan kurallar (5N+1K ve ters piramit gibi) nedeniyle bizler
gündelik hayatımızda edindi÷imiz bilgileri do÷rulamak için, di÷er televizyon programlarından
daha çok ciddiye aldı÷ımız, haber programlarına yöneliriz. “Haberlerde gördüm ya da
okudum” gibi ifadeleri kullanarak haber programlarına olan inancımızı göstermiú oluruz.
Haberlerde karúısına çıkan içeriklerle, toplum bir iliúkiye girer. Kazalar, ölüm haberleri,
kavgalar, tartıúmalar, aúklar, iktidar mücadeleleri, geçim derdi vb... konulu haberler insanlara
içinde yaúadı÷ı gerçekli÷in de÷erlerini, de÷erleri tehdit edenleri, normal ve anormal olan
arasındaki ayrımı, kabul edilebilir olan ve kabul edilemez olanlar arasındaki ayrımı, kabul
edilebilir olan ile kabul edilemez olanlar arasındaki sınırları, gücün mücadele tarzlarını
göstermektedir. Bu gösterimi, toplum kendisine yapmaktadır. Toplum, kendisine kendisini
göstermektedir. Toplum/toplumsal, ne oldu÷unu haber yoluyla “bilmektedir”.
89
Mine Gencel Bek ve Mutlu Binark, Medya ve Cinsiyetçilik ( Ankara: Anakara Üniversitesi Kadın Sorunları
Araútırma ve Uygulama Merkezi, 2000), 12–13.
90
ønal,a.g.e,s.23.
34
Haber üretim pratikleri yapılandı÷ı için haberin de yapılanmıú bir bilgi türü oldu÷u
görüúü, haber kuramcılarını, üretim süreçlerinin yanı sıra, bir metin olarak haberde hangi
ö÷elerin birbiriyle ne tür iliúkilerle sürekli yapılandırıldı÷ını incelemeye yöneltmektedir. Yani
haber, yapılanmıú bir metin olarak çözümlenmeye alınmaktadır. Kültürel Çalıúmalar’da
karúılı÷ını bulan bu ilgi alanı, hayatı yaúandı÷ı gibi anlamaya yönelik bir kaygıyla, belirli
toplumsal formasyonlarda yaúanan deneyimin karmaúıklı÷ını gözeterek ve ideolojiyi dinamik
bir toplumsal pratik olarak merkezi bir yere koyarak geliúme gösterdi. Yani anlam ve ideoloji
konusu, indirgemeci olmayan bir biçimde birbiriyle ba÷lantılı kılınmaya çalıúıldı. Toplumsal
yapı denilen úeyi de, kültürün ve ideolojinin üretti÷i anlamların yeri olarak görüyordu.92
91
Çiler Dursun, “Haberde Gerçekli÷in ønúa Edilmesi Ne Demektir?,” Haber Hakikat ve øktidar øliúkisi.
Derleyen.: Çiler Dursun (Ankara:Elips Kitap, 2004, s.59.)
92
Aynı, s.45–46.
93
Aynı, s.49.
94
ønal,a.g.e .,s.91.
35
Kültürel çalıúmalar yaklaúımı iktidarı, maddi koúullardan ba÷ımsız olarak ortaya çıkabilen
söylemsel bir pratik olarak açıklamaktadır. Aynı zamanda kadının toplumsal konumunu
açıklamada maddi ve kültürel koúulları birleútirmeye çabalamaktadır.98 Özellikle kadın odaklı
95
ønal, a.g.e.,s.75
96
Stuart Hall ve di÷erleri, “Policing The Crisis,” News: A Reader. Ed.:Howard Tumber (Great Britain: Bath
Press, 1999, s.249-256.)
97
ønal,a..g.e.,s.97-98-99.
98
Zoonen, a.g.e. ,s.311.
36
olarak yapılan haberler göz önüne alındı÷ında iki önemli kavrama daha de÷inmek
gerekmektedir. Bunlar toplumsal cinsiyet ve ataerkillik kavramlarıdır.
99
Su÷ur ve di÷erleri, a.g.e. , s.2.
37
do÷ru bir biçimde anlaúılmasının erkek kadın ayrımının simgesel yönü ile kavranabilece÷ini
belirtmektedir. Böylece, biyolojik cinsiyet ile varolan birey toplumsal cinsiyetini içinde
yaúadı÷ı toplum ve kültür ile oluúturmaktadır. Toplum bireye kadınlık ve erkeklik
kavramlarının gerekliliklerini yerine getirmesi için kendi içinde oluúturdu÷u simgeleri
iletmektedir. Bireyler etkileúim içinde bulundu÷u topluma sorumlulukları nedeniyle kendileri
için uygun görülen toplumsal cinsiyetin gerekliliklerini yerine getirmektedir.100
100
Özlem Emine Ataman, “Sinemada Toplumsal Cinsiyet Rolleri: 1980–1990 Yılları Arasında Türk
Sineması’nda Toplumsal Cinsiyet Rollerinin Sunumu.” (Yayınlanmamıú Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2002), s.8–9.
101
Sevda Alankuú , “Neden Kadın Odaklı Habercilik ?” Kadın Odaklı Habercilik. Derleyen: Sevda Alankuú
(østanbul: IPS øletiúim Vakfı Yayınları,2007).s.35.
102
Aynı, s.154.
38
tanımlayan ve onu gündelik hayata bir kimlikle yerleútiren dilin (ve onun bütün anlatılarının
ve edimlerinin), erke÷in temsil etti÷i bir sözde-cinsel üstünlük dolayımıyla kadın üzerinde
kurmuú oldu÷u iktidarı anlatan eleútirel bir kavramdır.103
Kültürel araútırmalar alanında popüler kültüre ba÷lantılı olarak yapılan ilk çalıúmalar 19.
yüzyıldan kalma kategorileri kullanıp sınıfsal farklılıkları teorikleútirmeye çalıúırken,
103
Alankuú , a.g.e., s.30.
104
Asena Günal, “Irigiray’ın Beden Simgeseli Üzerinden Feminizmde Özselcilik Tartıúması,” Toplum ve Bilim,
Sayı No:75,(Kıú 1997), s.146.
105
Süheyla Kırca, “Kadın Dergileri: Popüler ve Politik Söylemin Buluútu÷u Yer,” Kurgu Dergisi, Sayı:17,
(2000), s.143.
39
seçtikleri kültürel biçimlerde kadını marjinalleútirip, buldukları sonuçların da tipik iúçi sınıfını
temsil etti÷ini ileri sürmüúlerdir. Bu çalıúmalar, 1970’lerde Birmingham Üniversitesi’nde
kurulan Ça÷daú Kültürel Çalıúmalar Merkezinin popüler kültür alanındaki araútırmalarını
biçimlendirmiútir. Feminist araútırmacılar alt-kültür ve medya alanında yapılan erken dönem
çalıúmalarını, analizlerinde kadınları ve genç kızları dıúarıda bırakıp marjinalleútirdikleri için
eleútiriyordu. Feministlerin tepki gösterdikleri di÷er bir alan ise bu araútırmaların sadece
erkeklere hitap eden popüler kültür biçimlerini, dolayısıyla, erkek izleyicileri ve okuyucuları
kapsaması oluyordu. Bu eleútiriler paralelinde yapılan çalıúmalarda kadın ve erkek
kimlikleriyle, medya, politika ve toplum arasındaki iliúkilerin altı çizilmekteydi. Ayrıca,
medya ürünlerinin üretim ve tüketiminde ‘toplumsal cinsiyet’ kavramının yapısal bir unsur
olarak kabul edilmesi ve dolayısıyla bu kavramın analitik bir kategori olarak medya
analizlerine dahil edilmesi savunuluyordu. Feminist araútırmacılar medya metinlerini
toplumsal cinsiyet, kadınlık ve ideal kadın imgelerinin tanımlanıp sunuldu÷u bir alan olarak
gördükleri için bu metinleri incelemeye aldı ve kadınlara yönelik popüler kültür biçimlerinin,
örne÷in diziler, kadın dergileri, aúk romanları, reklâmlar ve bazı film türleri gibi, önemini
vurguladı. Üniversitelerde kadın araútırma programlarının kurulmasıyla birlikte, bu alanda
yapılan çalıúmalar artan bir hız kazanırken, kültürel çalıúmalar ve medya araútırmalarında da
bu popüler kültür formları kayda de÷er çalıúma alanları olarak önem kazandı.106
Liberal feminist söylem ve bunun çevresinde geliútirilen medya analizlerinde cinsel rol
stereotipleri, cinsiyete uygun davranıú reçeteleri, dıú görünüú, ilgiler, yetenekler ve öz-
anlayıúları medya çözümlemelerinin merkezinde yer almaktadır. Çok sayıdaki nicel içerik
çözümlemesi, kadınların medya da nadiren göründü÷ünü ortaya koymuútur; medya da
göründüklerinde de ya eú, anne, kız evlat, kız arkadaú olarak; ya geleneksel kadın
mesleklerinde (sekreter, hemúire, kabul görevlisi) çalıúırken; ya da seks aracı biçiminde
106
Kırca, a.g.e. ,s. 145.
40
Medya erkek patronların ve yapımcıların elinde oldu÷u için ataerkil toplumun çıkarları
do÷rultusunda iúleyecektir. Bu konuda radikal feminist bakıú açısından yapılan çalıúmalara
bakıldı÷ında odak noktanın pornografi oldu÷u görülür. Aynı zamanda oldukça polemik içeren
bir dil kullanılır: “pornografi vardır çünkü erkekler kadınları hor görmektedirler; erkekler
kadınları hor görmektedirler çünkü pornografi vardır.” Erkeklerin kadınlara yönelik
davranıúlarını ve kadınların kendileri hakkındaki algılamalarını medyanın etkileme gücü,
radikal feminist medya çözümlemelerinde tartıúma dıúıdır. Radikal feminizmin medya
stratejileri çok açıktır: kadınlar kendi iletiúim araçlarını yaratmalıdır. Basında ve görsel
medyadaki teknolojik geliúmeler feminist kitaplar, haber mektupları, dergiler, radyo ve
televizyon programları, video ve film gruplarının ço÷almasını mümkün hale getirmiútir. Bu
geliúmeler sayesinde birçok feminist düúünce kamusal alana taúınmıútır. Radikal feminist
mantıkta hiyerarúilere yer yoktur; bunların, eril toplumun bir sapkınlı÷ı düúünülür.108
107
Zoonen, a.g.e. ,s.305–306.
108
Zoonen, a.g.e. , s.308.
41
modellere benzemektedir. Bununla birlikte, sosyalist feminizm, medya da inúa edilen diúillik
ideolojilerine daha çok ilgi gösterilmesiyle ayırt edilmektedir. Yapısalcılık ve göstergebilim
tarafından geliútirilen analitik araçlar kullanılarak yapılan ço÷u araútırma, medya metinlerinin
ideolojik çözümlemelerinden oluúmaktadır. Sosyalist feminizmin önerdi÷i çözümler liberal ya
da radikal medya stratejilerinden çok farklı de÷ildir. Genellikle ikili bir strateji
savunulmaktadır: anadamar medyada reform yapma ve ayrı feminist medya üretme.
1.2. Amaç
1.3. Önem
Türkiye’de özellikle son yıllarda büyük bir artıú gösteren “namus bahaneli cinayetler”
ile ilgili olarak çok sayıda derli-toplu bir çalıúma bulunmamaktadır. Özellikle bu konunun
hem sosyolojik hem de yaygın basın boyutu düúünüldü÷ünde, bu çalıúmanın daha sonraki
araútırmalara da kaynak olması umulmaktadır.
42
1.4. Varsayımlar
Çalıúmada úu noktalar birer varsayım olarak kabul edilmiútir:
1)øncelenen dönemler itibariyle, namus bahanesi ile iúlenen cinayetlere dair haberlerin
sayısı gazeteler arasında farklılık göstermektedir.
2)øncelenen haberlerde cinayetlerin nedenlerine dair söylemlerde farklılıklar
bulunmaktadır.
1.5. Sınırlılıklar
Çalıúmaya iliúkin sınırlılıklar úunlardır:
1) Farklı yayın politikası ve ideolojik duruúa sahip olan ve yaygın düzeyde yayın
yapan Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet, Sabah ve Zaman gazeteleri ile sınırlıdır.
2) Adı geçen gazetelerin 01.01.2000 ile 31.12.2007 tarihlerini kapsayan baskıları ile
sınırlıdır.
3) Konu ile ilgili yayınlanan haber metinleri ile sınırlıdır. Köúe yazıları inceleme
kapsamı dıúında tutulmuútur.
43
2. YÖNTEM
Gökçe, içerik analizinin temel amacının, sayıca fazla olan metin yı÷ınında, araútırma
sorusu açısından önem arz eden ortak bilgileri tespit etmek ve de÷erlendirmek oldu÷unu
belirtmektedir. Bu anlamda içerik analizi, araútıraca÷ı metinlerin içeriklerinin her yanıyla ve
tüm boyutuyla ilgilenmemekte, özellikle ve öncelikle araútırma açısından önem arz eden
112
boyutu üzerine odaklanmaktadır. Bu kapsamda içerik analizi, araútırmanın sorusu
do÷rultusunda, metinlerin içeriklerinden önem arz eden bilgileri seçmekte, sınıflandırmakta
ve yorumlamaktadır.113
109
Orhan Gökçe, øçerik Çözümlemesi (Üçüncü basım. Konya: Selçuk Üniversitesi Yayınları, 2001), s.25.
110
Orhan Gökçe, øçerik Analizi, Kuramsal ve Pratik Bilgiler (Ankara: Siyasal Kitabevi, 2006), s.20
111
Aynı, s.20.
112
Aynı, s.21.
113
Aynı, s.23.
44
Söylem tüm düúünsel üretim sürecinin dayandı÷ı temel alandır. Dil ve bilincin üretici
birlikteli÷i ba÷lamında insanın bilinçli tüm etkinliklerinin bileúenlerinden bir tanesi de,
diyalektik bir zorunluluk olarak, ba÷lamsal dilsel bir pratik olan söylemdir. Söylem, kültürel,
ideolojik alanlar dıúında ekonomik, politik alanlarla da ilintili bir alandır ve tüm alanların
kendilerini anlamlandırdıkları, yeniden-anlamlandırdıkları, ifade ettikleri ve toplumsalla
ilintilendirdikleri alandır. Söylem dilsel bileúenlerin dıúında tüm di÷er ifade etme biçimlerini
de kapsar, bunlar görsel, göstergesel, davranıúsal vb. de olabilir. Söylem eylemden ba÷ımsız
bir pratik de÷ildir, insan yaúamında tüm pratikler etkileúimsel olarak bir arada var olur, bu
ba÷lamda insani pratiklerin söylemsel ve eylemsel olanları de÷iúik ba÷lamlarda bitiúir, kesiúir,
bütünleúir. ødeolojik olan ba÷lamlarda ise söylemler arasında bir mücadele yaúanır, maddi
yansımaları da olan bu mücadelenin somutlanımı ise tam olarak eylem alanında görülür.
Toplumsal alan bu nedenle süre÷en bir devinim içerisindedir, toplumsal alan üzerindeki
söylemsel alan ve bu alanı kesen ideolojik alan ve maddi yaúamı imleyen eylemsel alan
arasındaki etkileúimler ve eklemlenimler birçok sorunsalın do÷du÷u ve çözülece÷i tarihsel
ba÷lam ve anlara gönderme yapar.115
Söylem analizi, güç/bilgi, politik ve ideolojik iliúkilere yönelip, bu iliúkilerin belli bir
söylem etrafında nasıl de÷iúim ve dönüúüme u÷radı÷ını gösterir. Söylem analizi incelemeye
aldı÷ı metinleri (yazılı/sözlü/sözsüz) cümle seviyesinde de÷il, tek tek cümlelere alan,
cümlelerin ötesinde bir metinsel yapı seviyesinde analiz etme arzusu116 gösteren bir
yöntemdir.
Söylem analizi varsayımlardan de÷il, belirsizliklerden yola çıkar. Di÷er analiz türlerinden
ayrı olarak ayrıntılarla u÷raúan söylem analizini üç ayrı boyutta tanımlamak mümkündür.
Bunlardan birincisinde, analiz dil kullanımıyla meúgul olur; dil kullanımı, dilsel bir
davranıútır; bu sebeple, dil bir eylem ve etkileúim biçimidir. økincisinde, söylem analiz dilin,
açıklama, anlama ve anlamlandırmaya iliúkin fonksiyonlarıyla ilgilenir. Üçüncüsünde ise,
114
Aynı, s.96.
115
Çoban, a.g.e.,s.245.
116
Edibe Sözen, Söylem (østanbul: Paradigma Yayınları, 1999), s.85.
45
analiz pragmatiktir, yani bu düzeyde “dili kullanan insanların dil ile ne yaptıkları” sorusuna
cevaben, bir söylemdeki linguistik özellikler onların ne yaptıklarını anlamak amacıyla
incelenir.117
Van Dijk, medya söylemini haber toplama etkinli÷inin bir ürünü olarak görmez. O’na
göre, haber üretimi, olayların yanlı ya da yansız do÷rudan bir sunumu de÷ildir fakat söylem
sürecinin bir formudur. Çünkü muhabirler olaylara nadiren tanıklık ederler ve genelde
haberlerini görgü tanıklarının ifadelerinden, basın toplantılarından, akredite kaynak
ifadelerinden, söyleúilerden, dokümanlardan, di÷er medya kuruluúu ve ajanslardan gelen bilgi
ile oluútururlar. Dolaysıyla haberin yapılanması, ço÷unlukla mevcut söylemlerin yeniden
üretilmesini içermektedir. Yani van Dijk’e göre, haberin kendine özgü söylemi
bulunmaktadır. Bu söylemde toplumdaki di÷er söylemlerle bir biçimde ilintilidir.118
Araútırmanın evreni Türkiye’de ulusal çapta yayın yapan yaygın gazetelerin tümüdür. Söz
konusu evrenden temsil gücü rastlantısal olmayan bir örneklem alınmıútır. Rastlantısal
olmayan örneklem “örnekleme unsurlarının matematiksel olarak rastlantısal bir süreçten
baúka bir úey kullanılarak seçildi÷i bir örneklemdir.”119 Örneklem úu kriterlere göre
seçilmiútir:
Zaman gazetesi Samanyolu Yayın grubu ve Feza A.ù. sahipli÷inde, øslami, muhafazakâr
yayın politikasına sahip bir gazetedir.
Sabah gazetesi Çalık Holding A.ù’ye ait, liberal bir duruúa sahiptir.
117
Aynı, s.85–86.
118
Gülcan Iúık ve Ömer Özer, “øúçi ve Memur Toplu øú Bırakma Eylemlerinin Türk Basınında Sunumu”, Selçuk
øletiúim, Cilt: 1, Sayı: 3, s.68–81
119
W. Lawrence Neuman, Toplumsal Araútırma Yöntemleri Nitel ve Nicel Yaklaúımlar, Çeviren: Sedef
Özge, østanbul: Yayın Odası, 2008, s.321
46
Namus bahanesi ile iúlenen cinayetlerin sayıca arttı÷ı ve gazetelerde sıkça yer buldu÷u
dönem inceleme kapsamında tutulmuútur.
Söylem analizi ise söz konusu haberlerin tümüne uygulanmamıútır; araútırma kapsamında
yer alan gazetelerin tamamının haber de÷eri atfetti÷i dolayısıyla tüm gazetelerde haber
yapılan olaylar de÷erlendirilmiútir. Tüm gazetelerde tek bir olay, Güldünya Tören’in erkek
kardeúleri tarafından “namus” bahanesiyle öldürülüúü ve devamındaki geliúmeler vardır.
Cumhuriyet gazetesinden 4, Hürriyet gazetesinden 5, Milliyet gazetesinden 4, Sabah
gazetesinden 4 ve Zaman gazetesinden 4 olmak üzere toplam 21 haber söylem analizi
aracılı÷ıyla çözümlenmiútir.
Söylem analizinde de van Dijk takip edilmiú, haberin makro ve mikro yapısal ö÷eleri
çözümlenmiútir. Haber baúlıkları, haber giriúleri ve ana olayın sunumu, neden-sonuç
ba÷lantısı, arka plan bilgisi, haberlerin aktörleri, haberde kullanılan alıntılar ve sözcük
seçimleri baúlıkları altında haberler çözümlenmiútir.
47
3. BULGULAR VE YORUM
Çalıúmanın bu bölümünde nicel içerik analizi ve söylem analizi aracılı÷ıyla toplanan
bulgular ve bunların de÷erlendirilmesi yapılacaktır.
Bu baúlık altında nicel içerik analizi aracılı÷ıyla toplanan veriler ele alınacaktır.
Farklı sahiplik ve ideolojik konumlanıúa sahip gazetelerin namus bahanesi ile kadına
yönelen úiddete ayırdıkları yer, bu olayın haber olarak taúıdı÷ı de÷erin göstergelerinden
biridir.
Zaman 61 10,32
1. Sayfa 3 - 6
3. Sayfa 20 19 17
4. Sayfa 3 3 2
5. Sayfa 3 2 3
6. Sayfa 9 4 8
7. Sayfa 3 - 4
8. Sayfa 3 2 4
9. Sayfa 2 1 1
10. Sayfa 1 2 1
11. Sayfa 1 - 1
20. Sayfa 2 - 2
24. Sayfa - 1 -
Toplam 50 34 49
haberlerinin ço÷una 3. sayfada ve manúetten yer vermiútir. Namus bahanesi ile iúlenen
cinayetler, kadına yönelik úiddetin bir türü olmakla beraber kökeninde toplumsal cinsiyet
eúitsizli÷i, ataerkillik, kadının ikincil statüde görülmesi gibi birçok noktayı da
barındırmaktadır. Bu ba÷lamda, bu konuyla ilgili haberlerin 3. sayfadan verilmesi namus
bahanesi ile iúlenen cinayetleri sıradan bir cinayet gibi göstermekte ve sorunun asıl
nedenlerine inilmeyi engellemektedir. Tabloda dikkat çeken bir di÷er nokta ilk 4 sayfa dıúında
konu ile ilgili haberlere oldukça fazla sayıda yer verilmesidir. Gazeteler özellikle önemli
gördükleri ve dikkat çekilmesini istedikleri konulara ilk sayfalarında yer ayırırlar. Cumhuriyet
gazetesi de namus bahaneli cinayetlerle ilgili haberlerinin büyük ço÷unlu÷una ilk 4 sayfanın
dıúında yer vermiútir. øncelenen dönem itibariyle yayınladı÷ı 133 haberden 60 tanesi 5, 6, 7, 8,
9, 10,11, 20 ve 24. sayfalarda yer almıútır. Konuya verilen önem açısından bu sayı oldukça
dikkat çekicidir. Çünkü daha önce de belirtildi÷i üzere gazeteler önem ve öncelik verdikleri
konuları genellikle ilk sayfalarda okuyucuya sunarlar.
50
1. Sayfa 6 7 11
3. Sayfa 6 2 5
4. Sayfa 5 2 5
5. Sayfa 10 3 3
6. Sayfa 9 10 4
7. Sayfa 12 2 5
16. Sayfa 1 1 -
17. Sayfa - 1 1
18. Sayfa 2 - 1
19. Sayfa 3 1 1
20. Sayfa - - 1
21. Sayfa 3 - 2
22. Sayfa - 1 -
23. Sayfa 2 1 -
24. Sayfa 1 - 4
25. Sayfa - 2 -
26. Sayfa 3 - 1
27. Sayfa - 1 1
42. Sayfa 1 - -
48. Sayfa 1 - -
Toplam 65 34 45
dıúında da namus bahaneli cinayetlerle ilgili haberlere a÷ırlıklı olarak yer vermiútir. Gazete
konu ile ilgili yayınladı÷ı 144 haberin 95’ne ilk 4 sayfanın dıúında yer vermiútir. Özellikle 5, 6
ve 7. sayfalar namus bahaneli cinayetlerle ilgili haberlerin sayıca fazla yer aldı÷ı sayfalardır.
Hürriyet gazetesi sadece 49 habere gazetenin ilk 4 sayfasında yer vermiútir.
52
1. Sayfa 2 3 6
3. Sayfa 5 2 2
4. Sayfa 4 1 4
5. Sayfa 22 4 19
6. Sayfa 1 - 1
12. Sayfa 1 - 2
13. Sayfa - - 2
14. Sayfa 2 1 1
15. Sayfa 1 - 4
16. Sayfa 4 2 2
17. Sayfa 2 - 3
18. Sayfa 1 - 4
19. Sayfa 3 1 1
20. Sayfa 1 - 2
21. Sayfa - 1
22. Sayfa 1 - 4
23. Sayfa - 1 -
24. Sayfa 1 1 -
28. Sayfa 1 - -
32. Sayfa 1 - -
Toplam 53 17 57
Milliyet gazetesi konu ile ilgili yayınladı÷ı 127 haberden sadece 11 tanesini 1. sayfa
haberi olarak yayınlarken, kalan 116 haberi farklı sayfalarda yayınlamıútır. Özellikle namus
53
bahanesi ile iúlenen cinayetlere dair haberlerin en çok yer buldu÷u sayfa 5. sayfadır.
Görüldü÷ü üzere Milliyet gazetesi de konu ile ilgili haberlerin büyük ço÷unlu÷una ilk 4
sayfanın dıúında yer vermiútir. Yayınladı÷ı 127 haberden 29 tanesi ilk 4 sayfada yer alırken
kalan 98 haber ise gazetenin di÷er sayfalarında yer almıútır.
54
1. Sayfa 1 2 7
3. Sayfa 11 9 7
4. Sayfa 1 - 4
5. Sayfa 7 - 1
6. Sayfa 4 1 3
7. Sayfa 4 2 5
10. Sayfa - 1 -
11. Sayfa 1 - -
14. Sayfa - - 1
15. Sayfa 1 - -
16. Sayfa 1 - -
18. Sayfa - 2 -
19. Sayfa 1 - -
20. Sayfa 1 1 2
21. Sayfa 3 - 1
22. Sayfa 2 1 2
23. Sayfa 6 1 2
24. Sayfa 2 1 2
25. Sayfa 1 1 2
26. Sayfa 1 - 3
27. Sayfa - - 5
28. Sayfa 4 3 2
Toplam 52 25 49
55
Sabah gazetesi konuya a÷ırlıklı olarak 3. sayfada yer vermiú ve 27 haberi 3. sayfada
yayınlamıútır. 1. sayfadan yayınladı÷ı 10 haberden sadece 1 tanesini manúetten verirken 2
habere gazetenin orta kısmında, 7 habere de alt kısımda yer vermiútir. Sabah gazetesi de
yayınladı÷ı 126 haberden 84 tanesine ilk 4sayfanın dıúında yer ayırmıútır.
1. Sayfa - - 2
2. Sayfa 1 - 1
3. Sayfa 12 4 5
4. Sayfa 3 - 1
5. Sayfa 6 - 2
6. Sayfa 1 2 -
7. Sayfa 1 1 -
11. Sayfa 1 - -
12. Sayfa - - 1
13. Sayfa - 1 -
14. Sayfa - 1 1
18. Sayfa 1 - 1
19. Sayfa 1 - 1
20. Sayfa - - 1
21. Sayfa 1 - -
23. Sayfa 1 - 1
25. Sayfa - - 1
27. Sayfa - - 2
31. Sayfa 1 - -
Toplam 30 9 22
56
Zaman gazetesi namus bahaneli cinayetlerle ilgi haberlerden sadece 2 tanesine 1. sayfa
haberi olarak gazetenin alt kısmında yer verirken di÷er gazetelerin ço÷unda oldu÷u gibi konu
ile ilgili haberleri ço÷unlukla 3. sayfada sunmuútur. Zaman gazetesi konu ile ilgili yayınladı÷ı
61 haberden 32 tanesini ilk 4 sayfanın dıúında yer vererek di÷er gazetelerin çizgisinden
gitmiútir.
Bu sayfalarda kadınların genellikle “kurban” olarak temsilleri, kadınları baúına her türlü
felaket gelen, hem anne hem de “zavallı-merhamet dilenen” olarak sunarken, aslında bir
yandan da “hak etmiú” olma durumunu öne çıkarır niteliktedir. 121 Çalıúmanın teorik kısmında
da de÷inildi÷i üzere, Hall’a göre anlam toplumsal bir üretimdir ve anlam dil yoluyla üretilir.
Bu noktadan hareketle medya da üretilen bu toplumsal anlamı egemen sınıfın çıkarlarına
hizmet edecek úekilde yeniden üretir. Üretilen bu anlam ataerkil sisteminde çıkarlarına hizmet
eder. Çünkü var olan iktidar ataerkil bir iktidardır. Kadınların medya da genellikle “kurban,
anne, zavallı ya da merhamet dilenen” kiúiler olarak sunulması ve belli rol kalıplarının dıúında
medya da yer almamaları egemen ideolojinin etkisinden ba÷ımsız düúünülemez.
120
Hülya U÷ur Tanrıöver, “Medyada Kadınları Temsil Biçimleri ve Kadın Hakları øhlalleri,” Kadın Odaklı
Habercilik, Derleyen: Sevda Alankuú, (østanbul: IPS øletiúim Vakfı Yayınları,2007).s.154.
121
ùengül ønce ve Burcu ùimúek, “ 3. Sayfaya Feminist Bir Okuma: 3. Sayfaya Cinsiyet / Toplumsal Cinsiyet
Eksenli Bakma: Suç Kadınlarda,” Galatasaray Üniversitesi øletiúim Fakültesi Medya Çalıúmaları Araútırma ve
Uygulama Merkezince düzenlenen 3. Sayfa Ulusal Konferansı’nda sunulan bildiri (østanbul. 4 Aralık 2007),s.41.
57
Namus bahanesi ile iúlenen cinayetlerle ilgili olarak çalıúma kapsamında bulunan tarihler
arasında belirlenen gazetelerde yer alan haber sayılarına Tablo 6’den bakıldı÷ında; konu ile
ilgili olarak en fazla haberin 2006 yılında yapıldı÷ı görülmektedir. En fazla haberin
yayınlandı÷ı 2006 yılında konu ile ilgili 41 haber yayınlayarak Sabah gazetesi ilk sırada yer
almaktadır.
Cumhuriyet 6 3 7 16 34 26 20 21
Hürriyet 4 4 12 10 35 22 38 19
Milliyet 6 11 12 9 29 21 21 18
Sabah 5 7 12 7 18 8 41 28
Zaman 2 1 2 4 17 12 20 3
Yukarıdaki tabloda da görüldü÷ü üzere iúlenen cinayetlerle ilgili olarak 2004, 2005, 2006
ve 2007 yıllarını kapsayan dönem di÷er dönemlere göre haber sayılarının bir hayli arttı÷ı
dönemdir. Bunda özellikle yeni Türk Ceza Kanunu’ndaki de÷iúiklikler, Avrupa Birli÷i’ne
üyelik sürecinde yaúananlar ve buna ba÷lı olarak Avrupa Birli÷i Komisyonu’nun namus
bahanesi ile iúlenen cinayetlerle ilgili olarak Türkiye’den ønsan hakları ve özellikle kadın
hakları konusunda yapılmasını istedi÷i birtakım düzenlemeler etkili olmuútur. Yine bu
dönemde sivil toplum kuruluúlarının, kadın derneklerinin ve di÷er kuruluúların yaúanan bu
olaylarla ilgili protestoları da basında bir hayli yer bulmuútur. Türkiye’de yaúanan namus
bahaneli cinayetlerin Avrupa’da da görülmesi ve yine bu cinayetlerin özellikle Türkiye’den
Avrupa’ya göç etmiú aileler arasında yaúanması ve bu duruma Avrupa medyasının geniú yer
vermesi de konu ile ilgili haberlerin sayısını arttırmıútır
58
øncelenen gazetelerin namus bahanesi ile iúlenen cinayetlere iliúkin olarak yayınladıkları
haberler de kullandıkları dil, olayları sunuú biçimleri göz önüne alınarak olumlu, olumsuz ve
nötr kategorileri oluúturulmuútur
Cumhuriyet 0 85 48
Hürriyet 0 114 30
Milliyet 0 33 94
Sabah 0 98 28
Zaman 0 20 41
Yayınlanan toplam 591 haber içerisinde 350 haberin iúlenen bu cinayetleri kadınlar
açısından olumsuz bir durum olarak gündeme getirmiú ve yansıtmıútır. Yayınlanan haberlerin
ço÷unda uzman ( sosyolog, psikolog, hukukçu vb…) görüúlerine de yer verilmiútir. Nitelik
açısından olumsuz haberlerin gazeteler bazında sıralamasına göz atıldı÷ında 114 haberle
Hürriyet gazetesinin ilk sırada yer aldı÷ı görülmektedir. Bu gazeteyi sırasıyla Sabah,
Cumhuriyet Milliyet ve Zaman gazeteleri izlemektedir.
Namus bahanesi ile kadına yönelen úiddeti herhangi bir görüú belirtmeden yansıtan
haberler ise nötr olarak nitelendirilmiútir. Nötr olan haber sayısı ise toplamda 241’dir.
Gazeteler bazında de÷erlendirildi÷inde ise Milliyet gazetesinin 94 haberle ilk sırada oldu÷u
görülmektedir. Milliyet gazetesini ise Cumhuriyet, Hürriyet, Zaman ve Sabah gazeteleri takip
etmektedir.
59
Haberi destekleyen bir unsur olarak foto÷raf kullanımı oldukça önemlidir. øncelenen
gazeteler kapsamında, konu ile ilgili olarak görsel materyaller bütün gazetelerde kullanılırken;
aralarındaki sayıca farklılıklar da dikkat çekmektedir.
Cumhuriyet 20 113
Hürriyet 104 40
Milliyet 85 42
Sabah 83 43
Zaman 16 45
Tablo 8’de görüldü÷ü üzere Hürriyet gazetesi namus bahaneli cinayetlerle ilgili olarak
yayınladı÷ı haberlerin 104 tanesinde foto÷raf kullanırken, bu gazeteyi sırasıyla Milliyet,
Sabah, Cumhuriyet ve Zaman gazeteleri izlemektedir. Haberlerde kullanılan foto÷raflara göz
atıldı÷ında daha çok kurbanların ve onların katil zanlılarına ait oldu÷u görülmektedir. Konu
ile ilgili uzman görüúlerine yer verilen haberlerde ise uzmanların vesikalık foto÷rafları
kullanılmıútır.
60
Kadınların yazılı basında temsil edilme biçimleri genellikle duygu sömürüsü odaklıdır.
Bu nedenle kadınlar genellikle çaresiz, zavallı gösterilerek “kurban” rolünde haberlerde yer
alırlar. Bu noktadan hareketle araútırma kapsamında incelenen haberlerde kadınların
erkeklerden daha fazla haberlerde yer aldı÷ı ancak ço÷unlukla “kurban” rolünde haberlerde
temsil edilmiútir. Kadın namus bahanesi ile iúlenen cinayetlerle ilgili haberlerde nesne
konumda yer almıútır.
Uzman 80 38
Kurban 344 -
Zanlı - 334
Olay Tanı÷ı 3 9
Cumhuriyet 35 91 7
Hürriyet 109 26 9
Milliyet 82 37 8
Sabah 82 21 23
Zaman 32 18 11
Kadınların erkeklerle hayatın her alanında eúit var olmadı÷ını ve kadınların gazete
haberlerinde temsil edilme biçimlerini etkileyen en önemli unsurlardan biride haber kayna÷ı
olarak ço÷unlukla erkeklerin tercih edilmesidir. Namus bahanesi ile kadına yönelen úiddetle
ilgili haberlerde de bu durum de÷iúmemiútir.
62
Cumhuriyet 15 20
Hürriyet 32 77
Milliyet 26 56
Sabah 13 69
Zaman 4 28
Toplam 90 250
Namus bahanesi ile kadına yönelen úiddeti ele alan gazetelerde, haberlerin 4 kategoride
oluúturuldu görülmüútür. Kadın katli (cinayet); konu ile ilgili Baúbakanlık açıklaması; sivil
toplum kuruluúlarının gösterileri ve konu ile ilgili olarak yapılan araútırmaların, hazırlanan
raporların sunuldu÷u ve tartıúıldı÷ı sempozyumlar olmak üzere.
Cumhuriyet 62 23 4 44
Hürriyet 76 20 47 1
Milliyet 89 14 - 24
Sabah 91 3 2 30
Zaman 19 29 6 7
Tablo 13’de de görüldü÷ü üzere kadın katlini konu alan haberlerin sayısı 337’dir. Bu
konuyu haberlerinde en çok iúleyen gazete 91 haberle Sabah gazetesidir. Bu gazeteyi sırasıyla
Milliyet, Hürriyet, Cumhuriyet ve Zaman gazeteleri takip etmektedir. Konu ile ilgili
Baúbakanlık’ın yaptı÷ı açıklamaların en fazla yer aldı÷ı gazete ise 29 haberle Zaman
gazetesidir. Bu gazeteyi sırasıyla Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet ve Sabah gazeteleri
izlemektedir. Sivil Toplum Kuruluúları’nın konu ile ilgili yaptı÷ı gösterilerin yer aldı÷ı
haberlerin sayıca en fazla oldu÷u gazete Hürriyet gazetesidir. Milliyet gazetesinde yapılan bu
gösterilerle ilgili hiçbir haber yer almamıútır. Zaman gazetesinde 6 haber, Cumhuriyet
gazetesinde 4 haber ve Sabah gazetesinde ise 2 haber yer almıútır. Namus bahanesi ile kadına
yönelik úiddetle ilgili düzenlenen sempozyumların en fazla haber yapıldı÷ı gazete Cumhuriyet
gazetesidir. Hürriyet gazetesi bu tür haberlere sadece 1 haberinde yer verirken Sabah gazetesi
30 haberini bu konuya yönelik yapmıútır. Bu gazeteyi ise sırasıyla Milliyet ve Zaman
gazeteleri izlemektedir.
64
Gazeteler, namus bahanesi ile kadına yönelik úiddetin nedenini farklı úekillerde ifade
etmiúlerdir. øncelenen 591 haberde kullanılan ifadeler 19 kategoride toplanmıútır. Oluúturulan
bu kategoriler aynı zamanda iúlenen cinayetlerin nedeni olarak da sunulmuútur.
65
T.C.K.’da Namus Bahanesi øle Cinayet øúleyenlere Dair Hüküm (A÷ır Tahrik 107
øndirimi)
Tecavüze U÷rama 23
Bakire Olmama 8
Aldatma 8
Yasak Aúk 19
øtaatsizlik 22
E÷itimsizlik 32
Dedikodu 18
Boúanma øste÷i 24
Toplam 591
66
Araútırma kapsamında incelen 591 haber de konu ile ilgili en çok kullanılan ifade
T.C.K.’daki tahrik indirimi ile ilgili hükümdür. Töre veya namus bahanesi ile cinayet
iúleyenlere a÷ır tahrik indirimi sa÷layan bu yasa, bu tür cinayetlerin fazla görülmesine
yardımcı oldu÷u gerekçesiyle eleútirilmiútir. øncelenen dönem kapsamında konu ile ilgili 591
haber içerisinde 107 haber T.C.K.’daki bu tahrik indirimine yöneliktir. 57 haberde ise
toplumsal yapıya de÷inilmiú ve feodal ve ataerkil sisteme yer verilmiútir. 52 haberde ise bu tür
cinayetlerin nedeni olarak evlilik dıúı hamilelik ele alınmıútır. 49 haberde ise ailenin
istemedi÷i biri ile evlenme ifadesi kullanılmıútır. 37 haberde eúini terk etme ifadesi
kullanılırken 32 haberde e÷itimsizlik üzerinde durulmuútur. 31 haberde aile ve aúiret baskıları
ifadeleri kullanılırken 29 haberde tecavüz sonucu hamilelik ifadesine yer verilmiútir. Kötü
yola düúme ifadesi 27 haberde kullanılırken boúanma iste÷i ifadesi 24 haberde kullanılmıútır.
22 haberde itaatsizlik ifadesi kullanılmıú, 19 haberde de yasak aúk ifadesi kullanılmıútır.
Dedikodu ifadesi 16 haberde kullanılırken, 18 haberde erkek arkadaúının olması ifadesi
kullanılmıútır. Aldatma ve bakire olmama ifadeleri ise 8’er kez kullanılmıútır.
67
Bu baúlıkta haberlerin makro yapısal ö÷eleri, haber giriúleri ve ana olayların sunumu,
neden-sonuç ba÷lantısı ve arka plan bilgileri ele alınacaktır.
123
W.Lance Bennett, Politik øllüzyon, Çeviren: Seyfi Say, (østanbul: Nehir Yaınevi, 2000), s.133–134–135.
70
“Ümit’i devlet koruyor” baúlı÷ında ilk olarak dikkat çeken Güldünya Tören’in
bebe÷inin ismidir. Di÷er gazetelerde Umut ismiyle gündeme gelen bebek Milliyet gazetesinde
Ümit ismiyle yer almıútır. Bu da haberde bir özensizlik oldu÷unu göstermektedir. Bunun
dıúında yine gerçek sorun üzerinde durulmamıú aksine kimsesiz kalan küçük bebek üzerinde
olay yine dramatize edilmeye çalıúılmıútır. Bu bebe÷in neden annesiz kaldı÷ı ve bunda nelerin
etkili oldu÷u haberde kapsam dıúı bırakılmıútır.
ølk günkü haberin alt baúlı÷ında “Töre nedeniyle önce sokakta ardından da hastane de
kurúunlanan Güldünya’yı Sabah kamerası infazdan az önce böyle görüntüledi” ifadesi ise
olayı iyice sansasyonel ve dramatik kılmaktadır.
“A÷la dünya” baúlı÷ı ise Güldünya’nın ölümünden hemen sonra yayınlanan haberin
baúlı÷ıdır. Gerçek sorunu unutturan, duygusal yönü a÷ır basan bir ifade kullanılmıútır.
Gazetelerin genellikle üçüncü sayfalarında yer alan sıradan bir cinayet haberinin dramatize
edilmiú úeklidir.
Vurdukları kız kardeúleri ölmeyince hastanede tekrar ateú ettiler (27 ùubat 2004)
Hastanede iúlenen cinayetle ilgi polise soruúturma açılmayacak (28 ùubat 2004)
Bakan Akúit: Güldünya Tören’in çocu÷una sahip çıkaca÷ız (29 ùubat 2004)
Haber giriúleri, ana olayı özetledi÷i gibi haberin ana fikrini de okuyucuya sunmaktadır.
Bu nedenle haber giriúleri haber anlatısının önemli bir parçasını oluúturmaktadır. Haber
giriúleri aynı zamanda metne giriú görevini de yürütmektedir. Baúka bir deyiúle haber giriúleri
özetleme yapar, ana olayı duyurur, en önemli bilgileri verir, metnin ana temasını yansıtır.124
ølk günkü haber giriúi úöyledir: “ Bir akrabasından çocuk do÷urması nedeniyle
kardeúleri tarafından Küçükçekmece’de öldürülen Güldünya Tören’in 3 ay önce polise
sı÷ındı÷ı ortaya çıktı.” Cumhuriyet gazetesinin haber giriúi “Polise sı÷ınmak kurtarmadı” olan
haber baúlı÷ıyla benzer içeriktedir. Haberin giriúi olayın nedeni hakkında da bilgi
vermektedir. Ancak devletin resmi bir kurumu olan Emniyet Teúkilatı’nın bu olayla ilgili
ihmaline de÷inilmemiútir. Baúlıkta oldu÷u gibi haber giriúinde de polisin sorumlulu÷u
pasifleútirilmektedir.
Cumhuriyet’te daha sonraki gün yayınlanan haberin giriúi ise úöyledir: “ Bitlis’in
Güroymak ilçesine ba÷lı Budaklı köyünde yaúayan ve østanbul’da hastane odasında töre
cinayetine kurban olan Güldünya Tören’in ailesi kızlarının cenazesini kabul etti.” Cumhuriyet
gazetesinin haber giriúi “Ölüsüne sahip çıktılar” olan haberin baúlı÷ıyla benzer içeriktedir.
Kadının kurban olarak temsil edilmesi bu haber giriúinde de görülmektedir. Konu ile ilgili bir
bilgilendirme yapılmamıú duygu sömürüsü odaklı bir anlatımla haberin giriúi yapılmıútır
Güldünya Tören ile ilgili yayınlanan bir di÷er haberin giriúi ise: “østanbul’da töre
cinayetine kurban giden Güldünya Tören’in cenazesi memleketi Bitlis’in Güroymak ilçesine
ba÷lı Budaklı köyünde törenle topra÷a verildi.” úeklindedir. Cumhuriyet gazetesinin haber
giriúi “Güldünya omuzlardaydı” olan haber baúlı÷ını tamamlar niteliktedir “Töre cinayetine
kurban giden Güldünya” ifadesi ise bir önceki haberin giriúinde oldu÷u gibi duygu sömürüsü
içeren ve olayı dramatize eden bir úekildedir.
124
Van Dijk (1988a), a.g.e.s.53
73
Cumhuriyet’in Güldünya ile ilgili son haberini giriúi ise úöyledir. “Türk kadınının,
Cumhuriyet’in kurulmasıyla kazandı÷ı yasal hak ve özgürlüklerden gerekti÷i úekilde
yararlanmadı÷ı, bu hak ve özgürlükleri ço÷u batılı ülke kadınlarından önce elde etmesine
karúın geleneksel yapı, kültür anlayıúı, töre ve din baskısının altında silik kaldı÷ı, ezildi÷i
belirtildi.” Cumhuriyet gazetesinin haber giriúi “Türk kadını töre ve din kıskacında” olan
haber baúlı÷ıyla benzer niteliktedir. Haberin giriú kısmında geleneksel yapı, kültür anlayıúı,
töre ve dinin kadınlar üzerindeki etkisinin gündeme getirilmesi açısından önemlidir.
ølk günkü haber giriúi úöyledir: “Bitlis’te yasak aúk sonu hamile kalınca østanbul’a
kaçan 22 yaúındaki Gül Dünya Tören kardeúleri tarafından önce yol ortasında, ölmeyince
kaldırıldı÷ı Bakırköy Devlet Hastanesi’nde ilk olaydan 13 saat sonra kurúun ya÷muruna
tutuldu.” Hürriyet gazetesinin haber giriúi “Töreniz batsın” olan haber baúlı÷ıyla benzer bir
içerik taúımaktadır. Giriú cümlesinde Güldünya Tören’in öldürülmesi olayı olabildi÷ince
özetlenmiú, nedeni de verilmiútir. Hem baúlıkta hem de giriúte eleútirel bir duruú var gibi
görünmektedir ancak çalıúmanın teorik kısmında da belirtildi÷i gibi var olan kültürel yapıya
eklemlenen bir anlatı kurularak “Güldünya’nın yasak bir aúk” yaúadı÷ına da iúaret
edilmektedir. Böylelikle ilk yasayı çi÷neyen kadın olarak gösterilmektedir.
Hürriyet gazetesinde Güldünya ile ilgili yayınlanan ikinci günkü haberin giriúi ise
úöyledir: “Küçükçekmece’de töreye karúı geldi÷i gerekçesiyle a÷abeyleri ørfan ve Ferit Tören
tarafından önce sokakta, sonra da tedavi gördü÷ü hastanede kurúunlanan Güldünya Tören’in
ölmeden önce, 3 aylık bebe÷ini yerini yanlarına sı÷ındı÷ı kiúilerden bile gizledi÷i bir aileye
vererek sakladı÷ı ortaya çıktı.” Gazetenin haber giriúi “Ölmeden önce bebe÷ini sakladı” olan
haber baúlı÷ıyla benzer içerik taúımaktadır. Giriú cümlesinde Güldünya’nın “töreye karúı
geldi÷i gerekçesi” ile öldürülmesi ifadesi kullanılarak genç kadının toplumun kurallarına itaat
etmedi÷ine dikkat çekilmektedir. Böylelikle toplumun genelinin kabul etti÷i düúünülen
kurallara, adetlere uymayanın genç kadının oldu÷u ve bu durumunda cezayı gerektirdi÷i
haberde ifade edilmektedir. Dolayısıyla iúlenen bu cinayet meúru bir zemine oturtulmaya
çalıúılmıútır.
74
Güldünya ile ilgili yayınlanan bir di÷er haberin giriúi ise úöyledir: “ Töre cinayetinin
son kurbanı Güldünya Tören’in katillerinin yaralanaca÷ı ceza indirimi, yeni Türk Ceza
Kanunu’nda (TCK) kaldırılıyor.” Hürriyet gazetesinin haber giriúi “ Töre katilleri artık kolay
kurtulamayacak” olan haber baúlı÷ıyla içerik olarak benzerdir. Giriú cümlesinde yer alan “töre
cinayetinin son kurbanı Güldünya Tören” úeklinde bir anlatının kurulması çalıúmanın teorik
kısmında da belirtildi÷i üzere kadınların yazılı basında da temsili açısından de÷erlendirilebilir.
Bu temsil içerisinde kullanılan dil oldukça önemlidir. Çünkü var olan ataerkil sistemde bu dil
içinde yeniden üretilir. Kadınların medyada güçsüz, pasif, kurban vb… olarak yer alması ço÷u
zamanda özne olmaktan çok nesne olarak gösterilmesi toplumdaki ikincil statüsünü meúru
kılmakta ve bu durumun devamlılı÷ını sa÷lamaktadır. Hürriyet gazetesi de buna paralel bir dil
kullanmıú ve bu haber giriúinde Güldünya Tören’i bir kurban gibi göstermiútir.
Hürriyet gazetesinin konu ile ilgili dördüncü haberinin giriúi úu úekildedir: “ Teyze
kızının kocasıyla yaúadı÷ı yasak iliúki sonucu hamile kaldı÷ı için öldürülen Güldünya
Tören’in bıraktı÷ı aileden savcının emriyle alınan 3 aylık o÷lu Umut’u bir gün boyunca yeni
anne bir polis memuru emzirdi.” Hürriyet gazetesinin haber giriúi “ Güldünya’nın o÷lu
Umut’u polis emzirdi” olan haber baúlı÷ıyla benzer bir içerik taúımaktadır. Ancak haber
giriúinde “Güldünya’nın yasak bir iliúki” yaúadı÷ına da dikkat çekilmeye çalıúılmıútır.
Toplumun kabul etti÷i de÷erleri ve normları ilk çi÷neyenin kadın olarak gösterilmesi durumu
söz konusudur. Aynı zamanda di÷er haberlerde pasif bir konumda sunulan polis bu haberin
giriú cümlesinde aktifleútirilmiú ve özne konumunda yer almıúken Güldünya nesne konumuna
getirilerek pasifleútirilmiútir.
Hürriyet gazetesinin konu ile ilgili son haberinin giriúi ise úöyledir: “Güldünya
Tören’in töre cinayetine kurban gitmesi, Türkiye’yi aya÷a kaldırırken ailesi, beklenenin
aksine cenazeye sahip çıkma kararı aldı”. Hürriyet gazetesinin haber giriúi “60 araçla
karúıladılar” olan haber baúlı÷ını tamamlar niteliktedir. Haber giriúinde di÷er gazete haberinde
de oldu÷u üzere kadının kurban olarak temsili söz konusudur. Ayrıca haber giriúinde
kullanılan “beklenenin aksine” ifadesinin kullanılması sanki normal olmayan bir úeyin
yapıldı÷ı imasını taúımaktadır. Ailenin kızlarının cenazesine sahip çıkması ola÷an olmayan bir
durummuú gibi gösterilmeye çalıúılmıútır.
75
ølk günkü haber giriúi úöyledir: “ Bitlis’te bir akrabasından hamile kalan 22 yaúındaki
Güldünya, østanbul’a kaçıp polise sı÷ındı.” Haberin giriúinde olayın nedeni özet bir úekilde
verilmiútir.
økinci günkü haber giriúi úöyledir: “Kuzeninin kocasından hamile kaldı÷ı gerekçesiyle
kardeúleri tarafından vurulan ve beyin ölümü gerçekleúen Güldünya Tören’in hayati deste÷i
dün kesildi.” Giriú cümlesinde Güldünya Tören’in öldürülmesinin nedeni verilmiútir.
Güldünya ile ilgili bir di÷er haber giriúi úöyledir: “Töre cinayetine kurban giden
Güldünya Tören’in üç aylık bebe÷i Ümit bulundu.” Milliyet gazetesinin haber giriúi “Ümit’i
devlet koruyor” olan haber baúlı÷ıyla benzer içerik taúımaktadır. Giriú cümlesinde kullanılan
“töre cinayetine kurban giden Güldünya Tören” ifadesinde Güldünya’nın kurban olarak
sunulması ve kadının çaresizli÷i üzerinden anlamın oluúturulması toplumda var olan egemen
söylemin (ataerkil söylemin) yeniden haber metni içinde kuruldu÷unun bir göstergesidir.
Milliyet gazetesinin Güldünya ile ilgili son haberinin giriúi ise úöyledir: “østanbul
Valili÷i ønsan Hakları Masası Sorumlusu Avukat Vildan Yirmibeúo÷lu’nun dava dosyalarına
bakarak yaptı÷ı incelemeye göre, namus cinayeti nedeniyle öldürülenlerle cinayeti
iúleyenlerin yarısına yakını 17 yaúın altında.” Milliyet gazetesinin haber giriúi “Kurban da
çocuk katil de” olan haber baúlı÷ıyla benzer niteliktedir.
ølk günkü haber giriúi úöyledir: “ Bitlisli Güldünya Tören, eúine az rastlanır bir töre
cinayetinin kurbanı oldu.” Giriú cümlesinde kullanılan “töre cinayetinin kurbanı oldu” ifadesi
kadını zavallı, çaresiz olarak sunmaktadır. Haberde egemen olan söylem (ataerkil söylem)
kadının çaresizli÷i üzerinden yine ve yeniden kurulmaktadır.
økinci günkü haber giriúi ise úöyledir: “ Tecavüze u÷rayıp hamile kaldı÷ı gerekçesiyle
aile kararıyla kurúunlanan ve beyin ölümü gerçekleúen Güldünya Tören’in ailesi ‘Fiúi çekin’
76
dedi.” Giriú cümlesinde kullanılan “aile kararıyla kurúunlanan” ifadesi oldukça dikkat
çekicidir. Çalıúmanın teorik kısmında da de÷inildi÷i üzere aile kurumu kültürel açıdan büyük
önem taúıyan bir kurumdur. Çünkü aile bireylerince alınan kararların geçerlili÷i yüksektir.
Ailenin belirledi÷i kuralların dıúına çıkılması ise a÷ır yaptırımları da beraberinde
getirebilmektedir.
Üçüncü günkü haber giriúi úöyledir: “ Töre cinayetine kurban giden Güldünya
Tören’in dramını konferans için gitti÷i ABD’de ö÷renen Diyanet øúleri Baúkanı Bardako÷lu,
yardımcısına telefon etti, ‘Cenazeye yetiúip namazı ben kıldıraca÷ım’ dedi.” Sabah
gazetesinin haber giriúi “Güldünya’ya devlet töreni” olan haber baúlı÷ıyla benzer içeriktedir.
Devletin resmi kurumundan birinin cenazeye katılacak olması ve bu kiúinin Diyanet øúleri’nin
Baúkanı olmasının vurgulanması açısından önemlidir. Ancak haber giriúinde kullanılan “töre
cinayetine kurban giden Güldünya Tören’in dramı” ifadesi olayı oldukça dramatize eder bir
niteliktedir. Bilgi vermekten öte duygu sömürüsü odaklıdır.
Sabah gazetesinde Güldünya ile ilgili yayınlanan son haberin giriúi ise úöyledir: “
U÷radı÷ı tecavüz sonucu hamile kalan ve dünyaya bir çocuk getirdikten sonra da kardeúleri
tarafından öldürülen Güldünya Tören’in cenazesi, memleketi olan Bitlis’in Güroymak ilçesine
ba÷lı Budaklı köyünde çevre il ve ilçelerden gelen, 5 bin kiúinin katıldı÷ı törenle topra÷a
verildi.” Sabah gazetesinin haber giriúi “Elveda Güldünya” olan haber baúlı÷ıyla benzer
niteliktedir. Haberin giriúinde Güldünya Tören’in öldürülmesi olayı olabildi÷ince özetlenmiú,
nedeni de verilmiútir.
ølk günkü haber giriúi úöyledir: “ østanbul Küçükçekmece’de, akrabası ile yasak iliúki
kurdu÷u iddia edilen genç bir kadın, kardeúleri tarafından sokak ortasında kurúunlandı.”
Zaman gazetesinin haber giriúi “Vurdukları kız kardeúleri ölmeyince hastane de tekrar ateú
ettiler” olan haber baúlı÷ıyla benzer bir içerik taúımaktadır. Giriú cümlesinde Güldünya
Tören’in öldürülmesi olayı olabildi÷ince özetlenmiú, nedeni de verilmiútir. Çalıúmanın teorik
kısmında da belirtildi÷i gibi var olan kültürel yapıya eklemlenen bir anlatı kurularak
77
“Güldünya’nın yasak bir iliúki” yaúadı÷ına da iúaret edilmektedir. Böylelikle ilk yasayı
çi÷neyen kadın olarak gösterilmektedir.
økinci günkü haber giriúi ise úöyledir: “ østanbul Kanarya’da bir kadının, kız kardeúinin
eúinden hamile kaldı÷ı gerekçesiyle kardeúleri tarafından hastanede öldürülmesi, güvenlik
konusunu tartıúmaya açtı.” Zaman gazetesinin haber giriúi “Hastanede iúlenen cinayetle ilgili
polise soruúturma açılmayacak” olan haber baúlı÷ıyla benzer bir içerik taúımaktadır.
Zaman gazetesinde konu ile ilgili üçüncü gün yayınlanan haberin giriúi ise úöyledir:
“Devlet Bakanı Güldal Akúit, østanbul’da yakınları tarafından öldürülen Güldünya Tören’in
çocu÷una sahip çıkacaklarını söyledi.”
Zaman gazetesinin konu ile ilgili son haberini giriúi ise úöyledir: “Bitlis’in Budaklı
köyünde u÷radı÷ı tecavüz sonrası kaçtı÷ı østanbul’da kardeúleri tarafından öldürülen
Güldünya Tören’in cenazesi dün topra÷a verildi.” Haberin giriúi olayın nedenini özetler
niteliktedir. Zaman gazetesini bu haber giriúinde dikkat çeken önemli bir nokta görülmektedir.
Zaman gazetesi Güldünya ile ilgili yayınladı÷ı ilk haberinde olayın nedeni olarak “yasak
iliúki”yi gösterirken, yayınladı÷ı bu son haberde Güldünya’nın öldürülme nedeni olarak
u÷radı÷ı tecavüzü göstermiútir. Bunda resmi kurumların ve o dönemki iktidarın konuyla
yakından ilgilenmesinin etkisi oldu÷u söylenebilir.
125
van Dijk, a.g.e.,s.54
78
Güldünya Tören ile ilgili, 28 ùubat 2004 tarihinde yayınlanan ilk haberde cinayetin
nedeni olarak bir akrabasından çocuk do÷urması gösterilmiútir. Evlilik dıúı çocuk dünyaya
getirdi÷i için ailesi tarafından istenmemiú ve úehir dıúına yollanmıútır. Daha sonra ise
kardeúleri tarafından bulunup hastanede öldürülmüútür.
Cumhuriyet gazetesinin 29 ùubat 2004 tarihli haberinde ise tecavüz sonucu hamile
kalıp daha sonra öldürülmemek için østanbul’a yerleúti÷ine de÷inilmiútir.
Cumhuriyet gazetesinin 1 Mart 2004 tarihinde yayınlanan bir di÷er haberinde ise di÷er
yayınladı÷ı haberlerden farklı bir durum söz konusudur. Kadınların toplum içindeki
konumlarına yer veren bu haberde, kadın haklarına de÷inilmiú ve günümüzde kadınların
neden ikincil konumda yer aldıklarına açıklık getirmeye çalıúmıútır.
Güldünya Tören ile ilgili 27 ùubat 2004 tarihinde Hürriyet gazetesinde yayınlanan ilk
haberde Güldünya’nın öldürülme nedeni olarak yaúadı÷ı yasak aúk sonucu hamile kalması
gösterilmiútir. Sonuç olarak da cinayetin töre gere÷i iúlendi÷i belirtilmiútir.
28 ùubat 2004 tarihli haberde ise Güldünya Tören’in ölmeden önce bebe÷ini neden
sakladı÷ı ve kime emanet etti÷i üzerinde durulmuútur.
28 ùubat 2004 tarihinde Hürriyet gazetesinde yayınlanan bir di÷er haberde ise
Güldünya Tören’in öldürülmesine ba÷lı olarak yeni T.C.K.’deki tahrik indirimi ile ilgili
kanundaki de÷iúikli÷e yer verilmiútir.
29 ùubat 2004 tarihinde yayınlanan haberin neden ve sonuç ba÷lamına göz atıldı÷ında
Güldünya’nın öldürülmesi sonucu bebe÷inin kimsesiz kaldı÷ı ve bunun sonucunda da devletin
bu bebe÷i koruma altına aldı÷ından söz edilmiútir.
Güldünya Tören ile ilgili 27 ùubat 2004 tarihinde Milliyet gazetesinde yayınlanan ilk
haberde neden-sonuç ba÷lamında Güldünya’nın neden öldürüldü÷üne de÷inilmiútir. Haberde
genel olarak olay anına iliúkin bilgilere yer verilmiútir.
28 ùubat 2004 tarihinde yayınlanan bir di÷er haberde ise Güldünya Tören’in
öldürülme úekli üzerinde durulmuútur.
29 ùubat 2004 tarihinde yayınlanan haber de ise Güldünya Tören’in dünyaya getirdi÷i
bebe÷e de÷inilmiútir. Güldünya’nın öldürüldü÷ü ve sonuç olarak da bebe÷inin kimsesiz
kaldı÷ı neden-sonuç ba÷lamında haberde yer almıútır.
1 Mart 2004 tarihinde Milliyet gazetesinde yer alan bir di÷er haberde ise Avukat
Vildan Yirmibeúo÷lu’nun namus bahanesi ile iúlenen cinayetlere dair araútırmasına yer
verilmiú ve bu tür cinayetlerin görünen nedenlerine de÷inilmiútir.
Milliyet gazetesi Güldünya Tören ile ilgili haberlerinde ana olaya iliúkin bilgilere ve
olayın genel sonuçlarına de÷inmiútir.
27 ùubat 2004 tarihinde Sabah gazetesinde Güldünya Tören cinayeti ile ilgili
yayınlanan ilk haberde Güldünya’nın tecavüze u÷rayıp hamile kalması ve sonucunda da
kardeúleri tarafından öldürülmesi neden sonuç ba÷lamında verilmiútir.
81
Güldünya T ören ile ilgili olarak 28 ùubat 2004tarihinde yayınlanan bir di÷er haberde
ise Güldünya’nın nasıl öldürüldü÷ü ve ölümünden sonra ailesinin tutumu de÷erlendirilmiútir.
29 ùubat 2004 tarihinde yayınlanan konu ile ilgili baúka bir haberde ise Güldünya
Tören’in cenazesinin nasıl yapılaca÷ı, Diyanet øúleri’nin bu konudaki tavrına de÷inilmiútir.
1 Mart 2004 tarihinde yayınlana haberde nedeni Güldünya’nın tecavüze u÷radı÷ı için
öldürülmesi sonucu ise bir zamanlar kovuldu÷u köyünde büyük bir kalabalı÷ın katılmasıyla
gerçekleúen cenazesine de÷inilmiútir.
Sabah gazetesi olayı dramatize edecek ifadelerle ana olay ve sonuçları üzerinde
durmuútur.
29 ùubat 2004 tarihli haberde ise Devlet Bakanı Güldal Akúit’in Güldünya Tören’in
kimsesiz kalan bebe÷i ile ilgili olarak yaptı÷ı açıklama yer almıútır.
1 Mart 2004 tarihli haberde ise Güldünya’nın cenazesine kimlerin katıldı÷ı konu
edilmiútir.
82
Zaman gazetesi Güldünya Töre ile ilgili haberlerinde di÷er gazetelerin yaptı÷ı gibi ana
olay üzerinde durmuú ve sonuçlara de÷inmiútir.
Haberlerin arka plan bilgisi gerçek olayların ve bunların ba÷lamının tarihini içerebilir.
Haberde arka plan bilgisi gerçek olayın hemen ardından verilir.126
126
Van Dijk, a.g.e.s.53.
83
Milliyet gazetesi Güldünya Tören ile ilgili yayınladı÷ı haberlerde olayın nedeni,
nerede, nasıl, kimler tarafından gerçekleútirdi÷ine denmiútir. Di÷er gazetelerin haberlerinden
farklı olarak arka plan bilgisinde iúlenen cinayetin arkasında Güldünya’nın ailesine, ihmali
oldu÷u düúünülen polislere ve “töre cinayet”lerinde tahrik indirim uygulayan T.C.K.’na da
yer vermiútir. Ancak cinayetin toplumsal boyutu yine göz ardı edilmiútir. Bu anlamda arka
plan bilgisi kısmi ve yetersizdir.
Sabah gazetesi Güldünya Tören ile ilgili haberlerinde Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet
gazetelerinde oldu÷u gibi olayın nedeni, nerede, nasıl, kimler tarafından gerçekleútirildi÷ine
de÷inmiútir. Konu ile ilgili olarak yetkililerin de görüúlerine de÷inmiútir. Fakat di÷er
gazetelerde oldu÷u gibi genç kadının öldürülmesinin altında yatan toplumsal baskı, bölgenin
feodal yapısına dair bilgiler verilmemiútir. Bu nedenle arka plan bilgisi yetersizdir.
Zaman gazetesi Güldünya Tören cinayetini sıradan bir cinayet gibi yansıtmıútır.
Olayın nedeni, nerede, nasıl, kimler tarafından gerçekleútirildi÷ine de÷inmekle beraber
yetkililerin Güldünya’nın bebe÷inin gelece÷i ile ilgili yaptı÷ı açıklamalara da yer vermiútir.
Zaman gazetesi olayı sıradan bir cinayet haberi olarak yansıttı÷ı için törelere hiç
de÷inmemiútir. Dolayısıyla arka plan bilgisi di÷er gazetelere nazaran çok daha yetersizdir.
84
Haber metni içerisinde yer alan kiúi ve kurumlar haberin aktörleridir. Van Dijk olay ve
konulara ba÷lı olarak aktörlerin niteliklerinin de÷iúiklik gösterdi÷ini; elit kiúilerin habere
eriúiminin daha ayrıcalıklı olduklarını belirtmektedir.127 Konumuz özelinde kültürel
çalıúmalara da yaslanarak haber üretimindeki bu yönelimi daha da açarak ifade edersek,
toplumsal/kültürel yapıdaki daha güçlü konumdaki kiúilerin, kurum ve kuruluúların, toplumsal
cinsiyetlerin haber söylemlerine eriúimleri daha ayrıcalıklıdır.
Cumhuriyet gazetesi yukarıda isimleri sayılan kiúilere yer vermekle beraber bazı
kiúilerin görüúlerine de haberlerinde yer verdi÷i görülmektedir. Bu kiúiler arasında alanında
127
Teun Van Dijk, News Analysis Case Studies of the International and National News in the Press,
(London: Lawrence Erlbaum Associates, 19888), s.55
85
uzman isimlerde bulunmaktadır. Haberlerin aktörleri olayın tarafları olmakla beraber belli
yetkililerinde haberler de yer aldı÷ı dikkat çekmektedir. Bu yetkililer, olayda ihmali oldu÷u
düúünülen polisler, øl Sa÷lık Müdürlü÷ü, østanbul Tabip Odası Baúkanı Prof. Dr. Gencay
Gürsoy, Devlet Bakanı Güldal Akúit, Güroymak Kaymakamı Okan Leblebiciler, Belediye
Baúkanı Burhan Yavuz, øl Müftüsü Halil Arık, ølçe Müftüsü Mehmet Uzun. Cumhuriyet
gazetesinde Güldünya Tören ile ilgili haberlerin hepsinde erkek aktörlere çok daha fazla yer
verilmiútir. Gerek zanlı gerekse aile yakınları ve resmi kurumlarda görevli olan kiúiler
erkektir. Dolayısıyla Cumhuriyet gazetesi erkek egemen söylemin hakim oldu÷u haberlere yer
vermiútir.
Milliyet gazetesinde yer alan haberlerin aktörleri: Güldünya Tören, Güldünya Tören,
Güldünya’nın kardeúleri ørfan ve Ferit Tören, Güldünya’nın babası ùerif Tören, Güldünya’nın
tecavüz sonucu dünyaya getirdi÷i bebe÷i Umut, Güldünya Töen’e tecavüz eden Servet Taú,
Güldünya Tören’in amcası Mehmet Tören, Güldünya’yı belli bir süre koruyan imam Alaattin
Ceylan, Alaattin Ceylan’ın kızı ve o÷lu Keramet ve Ahmet Ceylan, Devlet Bakanı Güldal
Akúit, Tören ailesinin yakını ùerif Çelik, øl Sosyal Hizmetler Müdürü Kahraman Ero÷lu,
Avukat Vildan Yirmibeúo÷lu.
Milliyet gazetesinin Güldünya Tören cinayeti ile ilgili olarak yer verdi÷i isimler aile
üyeleri ve yakınlardan oluúmaktadır. Resmi kurum ve kuruluúlarda görevli kiúilerinde
aralarında bulundu haberlerin aktörleri Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinde oldu÷u gibi
erkektir.
Sabah gazetesinde yer alan haberlerin aktörleri: Güldünya Tören, Güldünya Tören,
Güldünya’nın kardeúleri ørfan ve Ferit Tören, Güldünya’nın babası ùerif Tören, Güldünya’nın
annesi Altun Tören, Güldünya’nın tecavüz sonucu dünyaya getirdi÷i bebe÷i Umut, Güldünya
Töen’e tecavüz eden Servet Taú, Güldünya Tören’in amcası Mehmet Tören, Güldünya’yı belli
bir süre koruyan imam Alaattin Ceylan, Güldünya vurulurken odada olan üç hasta, Devlet
Bakanı Güldal Akúit, Diyanet øúleri Baúkanı Ali Bardako÷lu, Diyanet øúleri Baúkan Vekili
Mehmet Görmez, Güroymak Kaymakamı Okan Leblebiciler, Belediye Baúkanı Burhan
Yavuz, øl Müftüsü Halil Arık, ølçe Müftüsü Mehmet Uzun, ùego Aúiret ileri geleni ve Bitlis’in
Güroymak ølçesi øl Genel Meclisi üyesi Abdullaziz Sabaz, Güldünya Tören’in cenazesine
katılan 5 bin kiúi.
Sabah gazetesinin Güldünya Tören cinayeti ile ilgili olarak yer verdi÷i isimler aile
üyelerinin yanı sıra belli kurumların yetkilileridir. Ancak konu ile ilgili uzman kiúiler Sabah
87
gazetesinin haberlerinde yer almamıútır. Ayrıca Sabah gazetesinin konu ile ilgili haberlerinde
yer alan aktörlerde di÷er gazetelerde oldu÷u gibi erkek a÷ırlı÷ı söz konusudur.
Zaman gazetesinde yer alan haberlerin aktörleri: Güldünya Tören, Güldünya Tören,
Güldünya’nın kardeúleri ørfan ve Ferit Tören, Güldünya’nın tecavüz sonucu dünyaya getirdi÷i
bebe÷i Umut, Güldünya’yı belli bir süre koruyan imam Alaattin Ceylan, Alaattin Ceylan’ın
kızı Keramet Ceylan, Güldünya Tören’in amcası Mehmet Tören, Devlet Bakanı Güldal Akúit,
Güroymak Kaymakamı Okan Leblebiciler, Belediye Baúkanı Burhan Yavuz, øl Müftüsü Halil
Arık, ùego Aúiret ileri geleni ve Bitlis’in Güroymak ølçesi øl Genel Meclisi üyesi Abdullaziz
Sabaz.
Zaman gazetesinin Güldünya Tören cinayeti ile ilgili olarak yer verdi÷i isimler aile
üyelerinin yanı sıra belli kurumların yetkilileridir. Ancak konu ile ilgili uzman kiúiler Zaman
gazetesinin haberlerinde yer almamıútır. Haber aktörleri arasında erke egemenli÷i söz
konusudur.
128
Van Dijk (1988a), a.g.e., s.87.
88
Güldünya Tören’in babası ùerif Tören: “ Kızımızı köyümüzde bir süre imamlık yapan
Alaattin Ceylan’a verin.”
østanbul Üniversitesi Kadın Sorunları Araútırma Merkezi Baúkanı Prof. Dr. Necla
Arat: “ Töre denmesi bile çok saçma. O bölgelerin erkeklerini e÷itmek gerekiyor.”
Devlet Bakanı Güldal Akúit: “ Devlet olarak bu konuda bir mahkeme kararı çıkartarak
çocu÷u koruma altına alaca÷ız. Ölen kadının yakınları bizim bu giriúimimize karúı çıkarsa
yapacak bir úey yok. Ama çocu÷un ortada kaldı÷ı anlaúılırsa mahkeme kararına gerek
kalmadan çocu÷a sahip çıkaca÷ız.”
ùego Aúiret ileri geleni ve Bitlis’in Güroymak ølçesi øl Genel Meclisi üyesi Abdullaziz
Sabaz: “ Böyle bir aile meclisi kararı olmuú olsaydı cenazeyi de istemezlerdi. Cenazeyi
isteyerek olayın aúiretçilikle ilgili olmadı÷ını kanıtlamak istiyoruz.”
ùego Aúiret ileri geleni ve Bitlis’in Güroymak ølçesi øl Genel Meclisi üyesi Abdullaziz
Sabaz: “ Biz aúiret büyükleri olarak o niyetteydik. ùego aúireti olarak, olumsuz bir olayın
meydana gelmemesi için Servet Taú’ın, Güldünya Tören’i ikinci eú olarak alması kararını
vermiútik. Aúiret büyükleri olumsuz bir olayın meydana gelmemesi için tek çözüm yolu
olarak, kızı bu suçu iúleyen kiúiye verelim dava kapansın, diye düúünmüútü. Bu konuda 1.5 ay
önce büyük bir toplantı yapıldı. 100 kiúinin katıldı÷ı toplantıda –Servet Taú denen kiúi bu kızı
alacak ve bu köyü terk edecek- kararı, çıkmıútı.”
89
ùego Aúiret ileri geleni ve Bitlis’in Güroymak ølçesi øl Genel Meclisi üyesi Abdullaziz
Sabaz: “ E÷er aile meclisinin böyle bir kararı olsaydı aile cenazeyi yanına almayacaktı. Bu
haberler bizim dıúımızda geliúiyor. Bunu düzeltmek istiyoruz. Böyle bir aile meclisi kararı
olmuú olsaydı cenazeyi de istemezlerdi. Bu münferit bir olaydır. Biz bu olayın úokundayız.”
ùego Aúiret ileri geleni ve Bitlis’in Güroymak ølçesi øl Genel Meclisi üyesi Abdullaziz
Sabaz: “ Güldünya’nın babası bana, ( Ben evladımın ölmesini ve bu olayın yaúanmasını
istemiyordum. Yapılan úey cehalet ve çocukluktu. Böyle sonuçlanması gerekmiyordu. ),
diyor. Biz de aynı kanıdaydık.”
ùego Aúiret ileri geleni ve Bitlis’in Güroymak ølçesi øl Genel Meclisi üyesi Abdullaziz
Sabaz: “ Güroymak halkı ileri görüúlü insanlardır. Böyle bir cahillik yapmazlar. Bu tür
törelere karúıyız. Son derece üzüntülüyüz.”
Güldünya Tören’in babası ùerif Tören: “ Ben halen inanmıyorum. Ama e÷er o÷lum bu
cinayet iúlediyse onu evlatlıktan reddediyorum. Benim böyle bir o÷lum yoktur.”
Keramet Ceylan: “ Kendi umudu olmadı÷ı için bebe÷inin adını Umut koymuútu.
Hayatını kurtarmak için Umut’u bizim bile bilmedi÷imiz bir arkadaúına evlat verdi.
Üzüntüden iki gün boyunca yemek yemedi.”
Alaattin Ceylan: “ Gül benim yedinci çocu÷umdu. Biz 6 ay koruduk, devlet bir gece
koruyamadı. ”
Alaattin Ceylan: “ Amcası Mehmet Tören 6 ay önce bize getirdi. Bir hafta önce de
babası úerif tören gelerek ‘ Kızıma hiçbir zarar vermem ’ diye yemin etti. øki gün bizde kaldı
ama kızıyla görüúmeden gitti. Olay günü a÷abey ørfan Tören eve geldi. Hiç úüphelenmedik,
kahvaltı ettik. Ö÷le namazından sonra Güldünya’yı Bursa’daki halası Fecmiye’nin yanına
götürece÷ini söyledi. Ben de ‘ Otogara kadar sizinle geleyim ’ dedim. Kanarya otobüs
dura÷ında ørfan sigara alaca÷ını söyleyerek markete girdi. Yavaú yavaú yürümeye baúladık.
Bu arada biri arkadan ateú etti. Güldünya yaralanarak yere düútü. Ateú edenin peúinden
koútum. Bana ‘ Takip etme, seni de vururum ’ dedi. O sırada ørfan da ortadan kayboldu. Ateú
91
edeni tanımadım ama Gül, küçük a÷abeyi Ferit Tören oldu÷unu söyledi. Çok büyük bir günah
iúlediler. Böyle olaca÷ını bilsem hayatım pahasına korurdum. Allah’ın verdi÷i canı ancak
Allah alır.”
Tören ailesinin yakını ùerif Çelik: “ Töreyi yerine getirmelerinin sembolü olarak
kızının cenazesinin köye getirilmesini istedi÷ini, ama ailenin mensubu oldu÷u ùego Aúireti
önde gelenlerinin kabul etmedi÷ini ” söyledi.
Anne Sultan Tören ile baba ùerif Tören: “ Organ nakli falan yapılmasını istemiyoruz.
Cesedini de buraya göndermeyin. Orada bir yere gömün.” dedi.
østanbul Emniyet Müdür Celalettin Cerrah: “ Olayda polisin ihmali yoktur. Soruúturma
açılmasına da gerek yok. Genç kızın yaralı yattı÷ı yerde polis bekleyemez. Zaten orada baúka
yaralılar da yatıyor. O zaman hepsinin baúına polis dikmek lazım. Yaralı tedavi görürken
ekipler di÷er iúlemlerle ilgileniyordu. Zaten kız yaralı haldeki ifadesinde kendisini vuranın
a÷abeyi oldu÷unu saklamıú. Polis görevini yapmıútır.”
Güroymak Müftüsü Mehmet Uzun: “ Hakkınızı helal ediyor musunuz? Diye sorunca
herkes bir a÷ızdan “Ediyoruz” dedi.
ùerif Tören: “ Yazılıp çiziliyor ama, aile meclisi kararı diye bir úey yok. Ben babayım,
çocuklarıma gidin kardeúinizi öldürün der miyim? irfan ve Ferit köyde de÷ildi, østanbul’da
bulunuyorlardı. Güldünya’yı neden ve niçin öldürdüler, aklım almıyor. Belki bu olayı yapan
onlar da de÷ildir. Ben kızımı o÷ullarımın öldürdü÷üne inanmıyorum. Böyle töreye karúıyız.
92
Daha önce buna benzer olaylar bölgemizde vardı. Ama biz artık böyle olayların yaúanmasını
istemiyoruz. Ayrıca karúı taraftaki çocu÷un ailesiyle de barıúmıútık. O çocuk bir türlü kızımla
evlenmeyi kabul etmiyordu. Fakat bunu tatlıya ba÷lamaya çalıútık. Sonra bu olay oldu. Bir
baba olarak çok üzgünüm. E÷er benim o÷ullarım bu cinayet iúlemiú ise ben baba olarak bu
çocuklarımı evlatlıktan reddederim.”
Hürriyet gazetesinin konu ile ilgili olarak yaptı÷ı alıntılar ço÷unlukla Güldünya
Tören’i koruma görevini üstlenmiú olan aile üyelerine aittir. Ayrıca ailenin yakını olan kiúinin
aúiret ba÷larının ne kadar güçlü oldu÷unu vurguladı÷ı sözlerinin haberde yer alması dikkat
edilmesi gereken bir di÷er ayrıntıdır. Çünkü bölgede hakim olan feodal yapının önemli bir
göstergesidir. Ayrıca østanbul Emniyet Müdür Celalettin Cerrah’ın olayla ilgili yaptı÷ı
açıklama yetkililerin iúlenen bu cinayeti sıradan gördüklerinin bir kanıtıdır. Neticede
Güldünya Tören’in öldürülmesi sıradan bir cinayet de÷ildir. Üzerinde durulması ve
araútırılması gereken toplumsal bir olaydır. Hürriyet gazetesinin kullandı÷ı alıntılarda dikkat
çeken bir di÷er nokta alıntıların duygusal yönü a÷ır basan alıntılar olmasıdır. Özellikle
“Çocu÷u verdikten sonra iki gün a÷ladı.” ve “Üzüntüden iki gün boyunca yemek yemedi” gibi
olayı dramatize eden alıntıları kullanması genç kadının çaresizli÷inin ve zavallılı÷ının dile
getirilmesi açısından önemlidir. Güldünya’yı uzun süre koruyan kiúinin söyledi÷i “Gül benim
yedinci çocu÷umdu. Biz 6 ay koruduk, devlet bir gece koruyamadı. ” sözlerine haber metni
içerisinde ver vermesi eleútirel bir tavır gibi görünse de kullanılan di÷er alıntılarda ço÷unlukla
duygu sömürüsü odaklı anlatımı güçlendirmeye yönelik cümlelere yer verilmiútir.
Ahmet Ceylan: “ Ona hepimiz alıúmıútık. Bize sürekli ‘ Ailem sizsiniz ‘ diyordu.
Gidecek yeri olmadı÷ını, önünde sonunda öldürülece÷ini söylüyordu.”
Devlet Bakanı Güldal Akúit: “ Devlet olarak bu konuda bir mahkeme kararı çıkartarak
çocu÷u koruma altına alaca÷ız. Ama çocu÷un ortada kaldı÷ı anlaúılırsa mahkeme kararına
gerek yok. Ölen kadının yakınları giriúimimize karúı çıkarsa da yapacak bir úey yok.”
ùerif Çelik: “ Annesi be babasının olaydan haberi yoktu. Kardeúleri kendi aralarında
karar alarak cinayeti iúlemiúler.”
Milliyet gazetesinin konu ile ilgili olarak yaptı÷ı alıntılar ço÷unlukla olayda taraf ve
tanık olan kiúilere ait sözler oldu÷u görülmektedir. Konu ile ilgili uzman görüúleri
94
haberlerinde yer almamakla beraber, Güldünya’ya tecavüz etti÷i öne sürülen kiúinin sözlerine
yer vermesi açısından inceleme kapsamındaki di÷er gazetelerden farklıdır. Milliyet
gazetesinin konu ile ilgili kullandı÷ı alıntılar ço÷unlukla olay anını yansıtmaya yöneliktir.
Milliyet gazetesi kullandı÷ı alıntılarda yer yer olayı dramatize eden cümlelere de yer
vermiútir.
Sabah gazetesinde Güldünya Tören’in öldürülmesi ile ilgili olarak yayınlanan haberler
de kullanılan alıntılar:
Keramet Ceylan: “ Polisi defalarca uyardık. Biz onu altı ay koruyup sakladık. Polis bir
gece bile koruyamadı.”
Devlet Bakanı Güldal Akúit: “ Devlet olarak bu konuda bir mahkeme kararı çıkartarak
çocu÷u koruma altına alaca÷ız. Ölen kadının yakınları bizim bu giriúimimize karúı çıkarsa
yapacak bir úey yok. Ama çocu÷un ortada kaldı÷ı anlaúılırsa mahkeme kararına gerek
kalmadan çocu÷a sahip çıkaca÷ız.”
Köy halkı: “ Sadece cenaze törenini izleyebilirsiniz. Köyden görüntü almanıza hiç
kimse izin vermiyor.”
Sabah gazetesinin alıntı yaptı÷ı kiúiler Güldünya Tören’in ailesi ve yakınlarının yanı
sıra Devlet Bakanı ve Diyanet øúleri Baúkanı’dır. Alanında uzman kiúilerin görüúlerine
inceleme kapsamındaki haberlerinde yer vermemiútir. Dolayısıyla olay anına ve sonrasına
iliúkin açıklama ve yorumlara de÷inilmiútir. Yapılan alıntıların ço÷unda görüldü÷ü üzere
ailesi ve çevresi tarafından istenmeyen kiúi olarak ilan edilen Güldünya’nın kurban konumu
güçlendirilmiú, çocu÷u ile ilgili olarak Devlet Bakanı Akúit tarafından yapılan açıklamalarla
yetkililerin görevlerini eksiksiz yaptı÷ı izlenimi yaratılmaya çalıúılmıú ancak Güldünya’nın
bir hastane odasında öldürülmesinin sorumlularına dair bir söyleme yer vermemiútir.
96
Keramet Ceylan: “ Biz onu altı ay sakladık, polis bir gün saklayamadı. Kızı baúıboú
bıraktılar. Hastanede ‘ Beni yalnız bırakma diye yalvardı.’ ‘ Beni öldürecekler.’ dedi. Ama biz
durumu polise anlattık. Gül’ü yalnız bırakmamaların istedik. Keúke onun yanında kalsaydım.
Biz polise güvendik, içimiz rahattı.”
Devlet Bakanı Güldal Akúit: “ Devlet olarak bu konuda bir mahkeme kararı çıkartarak
çocu÷u koruma altına alaca÷ız. Ölen kadının yakınları bizim bu giriúimimize karúı çıkarsa
yapacak bir úey yok. Ama çocu÷un ortada kaldı÷ı anlaúılırsa mahkeme kararına gerek
kalmadan çocu÷a sahip çıkaca÷ız. Yaúanan olay çok üzücü. Devletin asli görevi böyle
durumlarda olayın ma÷duru olan insanlara sahip çıkması.”
Kadınların “töre” veya “namus bahanesiyle” öldürülmesi olayında kadın grupları hangi
sıfatla anılması gerekti÷i konusunda bir çalıúma yürütmüú ve olayın “namus cinayeti” olarak
adlandırılması için çaba sarf etmiúlerdir. Yasal süreçte “töre cinayeti” olarak
nitelendirildi÷inde, mahkeme aileler veya bireyler üzerinde törenin baskısını hafifletici neden
129
ønal (1996), a.g.e., s.123.
98
olarak kabul etmekte ve ceza indirimi uygulamaktadır. øúte bu nedenle kadınların yaúam
hakkını elinden alan bu olayların namus cinayeti olarak adlandırılması ve haber söylemlerinde
bu tanımlamanın kullanılması bu toplumsal sorunun kamusal alanda nasıl tartıúılaca÷ı
açısından da önem taúımaktadır.
Ayrıca, “töre” sözcü÷ü anlam olarak toplumca onaylanan, kabul edilen adet, gelenek ve
örflerdir. Töre bahanesi ile iúlenen bu cinayetlerde gerçekte bir uzlaúı da zaten yoktur. “töre
cinayet”i olarak nitelendirilmesi bu úiddet eylemini daha kabul edilebilir bir görünüm
kazandırabilmektedir.
“Aile meclisi” kavramı da benzer bir uzlaúıya gönderme yapmaktadır; kararların ailedeki
kiúiler ve aile büyükleri tarafından alındı÷ını dolayısıyla ailenin içinde de bir uzlaúı oldu÷unu
ima etmektedir. Oysa öldürülen kadının veya ailedeki kadınların karara bakıúı tümüyle konu
içinde ihmal edilmektedir.
“Töreniz batsın”, “töre u÷runa”, “töre cinayeti” gibi sözcük ve ifadeler ilk bakıúta eleútirel
bir tona sahipmiú gibi görünmektedir. Oysa daha önce de belirtildi÷i gibi bu sözcüklerin
seçilmesi haber söyleminin kadın odaklı bir bakıúla kurulmadı÷ını göstermektedir.
99
Sabah gazetesinin sözcük seçiminde bir farklılık ise “töreye aykırı yaúadı” ifadesine de
yer verilmesidir. Güldünya Tören’in maruz kaldı÷ı úiddetin gerekçesi örf ve adetlere veya
uzlaúılan de÷erlere aykırı yaúamak olarak ima edilmektedir.
“Aile namusu, namusunu temizlemek ” gibi ifadeler de ise herhangi bir açıklamaya yer
verilmeksizin kadının toplum içindeki konumunun namus ölçüsü olarak alındı÷ının bir
göstergesidir. Buradaki namus erke÷e göre tanımlanmıú bir namustur. Ataerkil sistemin
belirledi÷i ölçülerdeki namus anlayıúıdır. Bu anlamada Sabah gazetesinde, Güldünya Tören
ile ilgili yayınlanan haberlerde kullanılan sözcük ve ifadeler bazında egemen sistemin
de÷erlerine ters bir anlayıúı yansıtılmadı÷ı aksine bu de÷erleri yeniden üretilmektedir.
100
Zaman gazetesi sözcük seçimlerinde di÷er gazetelerin sıklıkla kullandı÷ı “töre cinayeti,
töre kurbanı” gibi ifadelere yer vermeyerek olayı dramatize etmemiútir. Ancak “yasak iliúki”
sözcü÷üyle nitelendirerek toplumsal de÷erlerin ve uzlaúını dıúına çıktı÷ı iúaret edilmektedir.
Ayrıca Zaman gazetesi de “töre” sözcü÷ünü tercih ederek, çalıúmanın teorik kısmında ve
yukarıdaki sözcük seçimleri analizinde oldu÷u gibi haber söyleminin inúasında kadın odaklı
bir duruú göstermemektedir.
Güldünya Tören cinayetini sıradan bir cinayeti olarak yansıttı÷ı görülmektedir. Ancak
yayınladı÷ı haberlerinde sıradan bir cinayet izlenimini okuyucularında oluúturabilecek bir
üslup kullanmıútır.
101
4. SONUÇ VE ÖNERøLER
Elde edilen bulgular neticesinde namus bahanesi ile kadına yönelik úiddetin yer aldı÷ı
toplam haber sayısı 591’dir. Konu ile ilgili olarak en çok haberin yer aldı÷ı gazete 144 haberle
Hürriyet gazetesidir. Hürriyet gazetesinin 133 haberle Cumhuriyet gazetesi, 127 haberle
Milliyet gazetesi, 126 haberle Sabah gazetesi ve 61 haberle Zaman gazetesi izlemektedir.
Zaman gazetesi konu ile ilgili haberlere en az yer veren gazete olmuútur.
Gazetelerin incelenen dönem içerisinde namus bahanesi ile kadına yönelen úiddeti en fazla
haberleútirdikleri yıl 2006 yılıdır. Toplam 591 haberin 140 tanesi 2006 yılı içerinde
yayınlanmıútır. Haber sayılarının 2006 yılı içerisinde daha fazla olmasında Avrupa Birli÷i
Komisyonu’nun namus bahanesi ile iúlenen cinayetlerle ilgili olarak Türkiye’den özellikle
kadın hakları konusunda yapılmasını istedi÷i birtakım düzenlemeler etkili olmuútur. Yine bu
dönemde sivil toplum kuruluúlarının, kadın derneklerinin ve di÷er kuruluúların yaúanan bu
olaylarla ilgili protestoları da basında bir hayli yer bulmuútur. Ayrıca konuya Avrupa
medyasının geniú yer vermesi de konu ile ilgili haberlerin sayısını arttırmıútır.
102
Haberlerde, haber metnin destek ö÷esi olarak kabul edilen foto÷raflar namus bahanesi ile
iúlenen cinayetlere iliúkin haberlerde de kullanılmıútır. Konu ile ilgili yayınlanan 591
haberden 308 tanesinde görsel materyal kullanımı mevcut iken 283 haberde foto÷raf
kullanılmamıútır. En fazla görsel materyalin kullanıldı÷ı gazete Hürriyet gazetesidir. Hürriyet
gazetesi 104 haberinde görsel materyal kullanmıútır. En az foto÷raf kullanan gazete ise Zaman
gazetesidir. Haberlerde kullanılan foto÷raflar ço÷unlukla kurbanlara ve zanlılara ait
foto÷raflardır. Ancak resmi kurum görevlilerinin ve konu ile ilgili araútırma yapan uzmanların
yer aldı÷ı haberlerde ise bu kiúilerin foto÷rafları da kullanılmıútır.
Namus bahanesi ile kadına yönelen úiddetin konu edildi÷i haberlerde, haberin
kaynaklarına iliúkin bulgularda erkek muhabirlerin sayıca kadın muhabirlere göre çok daha
fazla oldu÷u sonucuna ulaúılmıútır. Erkek muhabirler tarafından hazırlanan haber sayısı 250
iken kadın muhabirlerin hazırladı÷ı haber sayısı 90 tanedir. Haberin sa÷landı÷ı kaynaklarda
erkek egemenli÷i söz konudur. Dolayısıyla yayınlanan haberlerde erkek bakıú açısı ve dilinin
hakimiyeti söz konusudur. Bu durum erkek egemen söylemin haberlerde oldukça fazla
görülmesinin kanıtıdır.
103
Namus bahanesi ile kadına yönelik úiddetle ilgili olayların tanımlanıúında kullanılan
ifadeler ise aynı zamanda bu cinayetlerin iúlenmesinin nedenleri olarak da sunulmuútur.
Araútırma kapsamında 591 haberde olayla ilgili en çok kullanılan ifade T.C.K.’daki tahrik
indirimi ile ilgili hükümdür. Cinayeti iúleyenlere a÷ır tahrik altında bu cinayetleri iúledikleri
gerekçesiyle ceza indirimi öngören bu yasanın varlı÷ının cinayetlerin sayısını arttırdı÷ı
yönünde ifadeler gazete haberlerinde çokça kullanılmıútır. Haberlerde bu úekilde kullanılan
ifadelerin sayıca fazla olması indirimi öngören bu yasanın da daha sonra de÷iúmesinde etkili
olmuútur. Gazetelerin bu durumu sıkça gündeme getirmesi bu maddenin tartıúılmasını da
beraberinde getirmiútir. Özellikle Avrupa Birli÷i’ne üyelik sürecinde Avrupa Birli÷i
Komisyonu’nun kadın haklarının iyileútirilmesi ve bu konu ile ilgili ceza yasasının
de÷iútirilmesi yönündeki isteklerini dile getirmeleri gazetelerde oldukça geniú ölçüde yer
bulmuútur. Yayınlanan 57 haberde ise konu ile ilgili olarak toplumsal yapı, ataerkil ve feodal
sistem ifadeleri kullanılmıútır. Ancak bu ifadelerin kullanıldı÷ı haber sayısı genel toplam
içerisinde oldukça yetersiz kalmaktadır. Çünkü namus bahanesi ile kadına yönelen úiddetin
temelinde yatan ataerkil yapının ve di÷er etmenlerin daha çok gündeme getirilip ayrıntılarıyla
incelenmesi sorunun çözümü açısından da ayrı bir önem taúımaktadır. En azından sorunun
gerçek temellerine inilmesi açısından oldukça önemlidir. Namus bahaneli cinayetlerle ilgili
olarak yayınlanan 52 haberde ise evlilik dıúı hamilelik ifadesine yer verilmiútir. Evlilik dıúı
hamileli÷in kadın için bir sorun teúkil etti÷ine de÷inilmiú ancak kadını hamile bırakan erke÷e
haberler de herhangi bir atıfta bulunulmamıútır. Evlilik dıúı hamileli÷in tek sorumlusu
kadınmıú gibi gösterilmiútir. Yayınlanan 49 haberde ise ailenin istemedi÷i biri ile evlenme
ifadesi kullanılmıútır. Burada vurgulanan ailenin isteyip istememesidir. Kadının evlenece÷i
104
kiúiyi seçme hakkı yok sayılmıú ve ailenin istekleri üzerinden haberde anlam kurulmuútur. Bir
kadının en do÷al hakkı olan evlenece÷i kiúiyi seçme hakkına haber metinlerinde yer
verilmemiútir. 37 haberde ise kullanılan eúini terk etme ifadesidir. Ancak haberlerde kadının
eúini niçin terk etti÷ine ayrıntılarıyla de÷inilmemektedir. Kadının eúiyle birlikte yaúamak
istememesi bir suçmuú gibi ifade edilmektedir. Olaylarda kullanılan bir di÷er ifade ise
e÷itimsizlik ifadesidir 37 haberde yer verilen bu ifadeyle bu tür cinayetlerin yaúanmasında asıl
faktörün e÷itimsizlik oldu÷u vurgulanmaya çalıúılmıútır. Böyle bir ifadenin kullanılması
sorunun temellerine inilmesi açısından önemlidir. Var olan kültürel ve toplumsal yapının en
önemli ö÷elerinden biri aile ö÷esidir. Aynı zamanda üyesi olunan aúiretlerde insanların
davranıú ve düúüncelerinde oldukça etkilidir. Konu ile ilgili yayınlanan 31 haberde ise aile ve
aúiret baskısı ifadelerine yer verilmiútir. Bu durum özellikle ülkemizde belirgin olan aile ve
aúiret baskısının dile getirilmesi açısından önemlidir. Yayınlanan 29 haberde ise tecavüz
sonucu hamilelik ifadesine yer verilmiútir. Kadının ma÷duriyeti üzerinden haber kurulmuútur.
Kötü yola düúme ifadesinin yer aldı÷ı haber sayısı ise 27’dir. Boúanma iste÷i ifadesi 24
haberde kullanılırken 22 haberde itaatsizlik ifadesi kullanılmıútır. Kullanılan itaatsizlik ifadesi
bu durumu “hak etmiú” olma gibi bir izlenim yaratmaktadır. Çünkü itaat etmesi gerekenin
kadın oldu÷u vurgusundan hareket edilmiútir. øtaat edilmesi gerekende ataerkil yapının ortaya
koydu÷u kurallardır. Böylece kadın kuralları koyan konumunda de÷il uygulayan konumunda
haber içerisinde temsil edilmiútir. 19 haberde kullanılan yasak aúk ifadesi de bunu destekler
niteliktedir. Bu ifadeyle yasayı çi÷neyenin kadın oldu÷u belirtilmektedir. Böyle bir durumun
erkek açısından herhangi bir yaptırımından söz edilmemektedir. Toplumsal yapıdaki bu
eúitsizlik durumu ataerkil söyleme eklemlenmektedir. Dedikodu ifadesi 16 haberde
kullanılırken, 18 haberde erkek arkadaúının olması ifadesine yer verilmiútir. Aldatma ve
bakire olmama ifadeleri ise 8’er haberde kullanılmıútır. Özellikle kullanılan aldatma ve bakire
olmama ifadeleri kültürel yapıdaki eúit olmayan durumu erkek egemen söyleme eklemleyerek
eúitsizli÷i yeniden üretmektedir. Kadınların haberlerdeki temsillerinde kullanılan bu ifadeler
erkek bakıú açısından úekillendirilmektedir. Aldatma eylemini gerçekleútiren erkek olsaydı bu
çapkınlık olarak de÷erlendirilirken kadının böyle bir eylemde bulunması ahlak dıúı ve
namussuzca olarak de÷erlendirilir ve gerek ceza ile cezalandırılması öngörülürdü. Aynı
úekilde bir kadının evlenmeden cinsel iliúkide bulunması toplum tarafından hoú
karúılanmazken bir erke÷in evlenmeden önce cinsel iliúkide bulunmaması hoú karúılanmaz
Buda toplumsal yapıdaki eúitsizlik durumunun bir göstergesidir ve ataerkil söyleme
eklemlenmektedir.
105
Güldünya Tören ile ilgili haberlere uygulanan söylem analizi yönteminden elde edilen
bulgularda içerik analizi ile elde edilen bulguları destekler niteliktedir. Güldünya ile ilgili
haberlerde kullanılan baúlıklar, haber giriúleri, haberlerde verilen arka plan bilgisi, neden-
sonuç ba÷lamı, haberin aktörleri, kullanılan alıntılar ve sözcük seçimlerine ait bulgular
haberin söyleminde etkili olan erkek egemen dilin etkisi altındadır.
Güldünya Tören ile ilgili haberlerin baúlıkları bütün olarak incelendi÷inde öldürülem
olayına yönelik eleútirel bir tavır varmıú gibi görünse de ço÷unlukla namus bahanesi le iúlenen
bu cinayeti dramatize etmeye yönelik ifadelere yer verilmiútir. Hem kadın katli hemde
devletin ihmali görünmez kılınmıútır. Gazetecilerin yeterince eleútirel ol(a)madıkları
görülmektedir. Sansasyonel ve dramatik ö÷eler baúlıklarda sıkça kullanılmıútır. 3. sayfada yer
alan sıradan bir cinayet haberi gibi olay yansıtılmıútır. Özellikle Zaman gazetesinde
Güldünya’nın öldürülüúüne dair herhangi bir nitelemeye yer verilmemiútir. Zaman gazetesi
aynı zamanda haber baúlıklarında resmi kurumlarla iliúkili olarak olumla anlamlar inúa
etmiúitir. Bunda siyasi iktidarla olan iliúkisinin etkisi büyüktür. Çünkü Zaman gazetesi
muhafazakar çizgide olan bir yayın anlayıúına sahiptir. O dönemki siyasi iktidarda bu yönde
bir görüúe sahiptir.
Gazetelerin Güldünya’nın öldürülüúü ile ilgili yaptıkları haberlerin giriú cümlelerinde ise
eleútirel bir duruú varmıú gibi görünen ancak dahaçok duygu sömürüsü odaklı ve kültürel
yapıya eklemlenen bir anlatı kurulmuútur. Kadın bir “kurban” olarak temsil edilmiú ve
kadınının çaresizli÷i üzerinden anlam kurularak ataerkil söylem yeniden üretilmiútir. Fakat
Zaman gazetesi di÷er gazetelerden farklı olarak olayı dramatize eden haber giriúlerini
kullanmayıp o dönemki siyasi iktidarı olumlayan haber giriúlerini kullanmıútır. Daha öncede
belirtildi÷i üzere bunda sahip oldu÷u yayın anlayıúı ile iktidarın siyasi çizgisinin örtüúmesinin
payı büyüktür.
Gazetelerin tümü neden-sonuç iliúkisini haberi çerisinde kurmamıú daha çok ana olaya ve
sonuca iliúkin bilgilere yer vermiútir. Aynı zamanda Güldünya’nın öldürülüúü ile ilgili
haberlerin arka plan bilgileri de yetersizdir.
106
Namus bahanesi ile öldürülen Güldünya Tören ile ilgili haberlerde kullanılan alıntılar
erkek egemen söylemi olumlayan ve yeniden üretilmesine yardımcı olan alıntılardır.
Alıntıların yapıldı÷ı kiúileri ise ço÷unlukla erkeklerdir. Gazetelerin sözcük seçimleri de bu
cinayeti toplumca onaylanan ve bu úiddet eylemini kabul edilebilir kılan úekildedir. Özellikle
Hürriyet gazetesi 3. sayfa haberlerinde sıklıkla kullanılan sözcükleri tercih etmiútir. Sabah
gazetesi “töre” vurgusu hakim olan sözcükleri kullanmıú ve toplumsal örf ve adetleri bilinçli
ya da bilinçsiz bir úekilde hatırlatma yoluna gitmiútir. Zaman gazetesi di÷er gazetelerden
farklı olarak olayı dramatize edecek sözcükleri haberlerinde kullanmamıútır. Ancak
okuyucuda sıradan bir cinayet izlenimi uyandıracak ifadelere haberlerinde yer vermiútir.
Özetle, gazetecilerin namus bahanesi ile kadına yönelen úiddeti erkek egemen bir
söylem/dil kullanarak haberleútirdikleri sonucuna ulaúılmıútır. Kullanılan bu söylem aynı
zamanda ataerkil sistemi de yeniden üretmeye yardımcı olmaktadır. Araútırma kapsamında
uygulanan içerik analizi ve söylem analizi yöntemleri neticesinde elde edilen bulgular
birbirini destekler niteliktedir. Namus bahanesi ile kadına yönelen úiddet ile ilgili haberler
egemen kültürel yapıya eklemlenmekte ve bu yapının devamlılı÷ının sa÷lanmasına yardımcı
olmaktadır.
Bu çalıúma ile Türkiye’de namus bahanesi ile kadına yönelik úiddetin, Türk basınına nasıl
yansıdı÷ı, nasıl bir haber söylemi kullanıldı÷ı içerik analizi ve söylem analizi yöntemleri
kullanılarak çözümlenmeye çalıúılmıútır. Elde edilen bulgular neticesinde kullanılan haber
söylemlerinde ataerkil sistemin etkisinin oldu÷u saptanmıútır. Oysaki gazetelerin en önemli
iúlevlerinden biri toplumu bilgilendirmektir. Gazeteler bu bilgilendirme iúlevini yerine
getirirken aynı zamanda toplumu yönlendirme görevini de üstlenebilmektedir. Bu nedenle
haberlerinde kullandıkları dile ayrı bir önem vermeleri gerekmektedir. Çünkü oluúturulan
haber söylemi meúru olmayacak bir olayı dahi insanların gözünde meúrulaútırabilmektedir.
Tıpkı namus bahanesi ile kadına yönelik úiddet haberlerinde oldu÷u gibi. Bu nedenle
gazetecilerin haberleri hazırlarken kullandıkları dile ayrı bir önem vermeleri gerekmektedir.
Özellikle de toplumun çok hassas oldu÷u konuları haberleútirirken duyarlı ve ölçülü olmaları
gerekmektedir.
107
KAYNAKÇA
Abdo, Nahla. “Namus Cinayetleri, Ataerkillik ve Devlet: øsrail’de Kadın,” Namus Adına
ùiddet Kuramsal ve Siyasal Yaklaúımlar. Der: Shahrzad Mojab ve Nahla Abdo
østanbul: østanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006.
___________ve Mojab Shahrzad,Giriú, ,” Namus Adına ùiddet Kuramsal ve Siyasal
Yaklaúımlar. Der: Shahrzad Mojab ve Nahla Abdo østanbul: østanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, 2006.
Akkoç, Nebahat. “Namus Adına Uygulanan ùiddetin Kültürel Dayanakları,” Namus Adına
ùiddet Kuramsal ve Siyasal Yaklaúımlar. Der: Shahrzad Mojab ve Nahla Abdo
østanbul: østanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006.
Alankuú, Sevda ve di÷erleri. Kadın Odaklı Habercilik. østanbul: IPS øletiúim Vakfı
Yayınları, 2007.
Arat, Necla. Feminizmin ABC’si . østanbul: Simavi Yayınları, 1991.
Ataman, Özlem Emine. “Sinemada Toplumsal Cinsiyet Rolleri: 1980-1990 Yılları Arasında
Türk Sineması’nda Toplumsal Cinsiyet Rollerinin Sunumu”, Yayınlanmamıú Doktora
Tezi, Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2002.
Bek, Mine Gencel ve Mutlu Binark. Medya ve Cinsiyetçilik. Anakara: Ankara Üniversitesi
Kadın Sorunları Uygulama ve Araútırma Merkezi, 2000
Birleúmiú Milletler Kalkınma Programı ve Birleúmiú Milletler Nüfus Fonu, “Türkiye’deki
Namus Cinayetlerinin Dinamikleri Eylem Programı øçin Öneriler Sonuç
Raporu,” Ankara: 2005.
Cangöz, øncilay. “Kitle øletiúim Kuramlarında Etki Sorunsalı ve Bir øzleyici Araútırması”
Yayınlanmamıú Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1999.
Çakır, Serpil. “Feminizm Ataerkil øktidarın Eleútirisi,” 19.Yüzyıldan 20.Yüzyıla Modern
Siyasal ødeolojiler. Der.: H.Birsen Örs østanbul: østanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları,
2007.
Çoban, Barıú. “Söylem, ideoloji ve Eylem: øktidar ve Muhalefet Arasındaki Mücadeleyi
Çözümleme Denemesi,” Söylem ve ødeoloji Mitoloji, Din ve ødeoloji. Der: Barıú
Çoban ve Zeynep Özarslan østanbul: Su Yayınevi, 2003.
Da÷taú, Banu. “Reklamda ødeoloji Çözümlemesi”, Yayınlanmamıú Doktora Tezi, Anadolu
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1999
___________. Reklamı Okumak . Ankara: Ütopya Yayınevi, 2003.
108
ønce, ùengül ve Burcu ùimúek. “ 3. Sayfaya Feminis Bir Okuma: 3. Sayfaya Cinsiyet ve
Toplumsal Cinsiyet Eksenli Bakma: Suç Kadınlarda,” 3. Sayfa Ulusal Konferansında
Sunulan Bildiri . østanbul: Galatasaray Üniversitesi Yayınları, 2008.
Kocacık, Faruk. ‘ùiddet Olgusu Üzerine,’ C.Ü. øktisadi ve ødari Bilimler Dergisi, (Cilt: 2,
Sayı: 1) Doç.Dr. Feramuz Aydo÷an’ın Anısına,
http://www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/88.pdf, (17.06.2006)
Kellner, Douglas M. ve Meenakshi Gigi Durham, “Adventures In Media And Cultural
Studies: Introducing The Key Works,” Media And Cultural Studies: Key
Works. Ed.: Meenakshi Gigi Durham and Douglas M.Kellner United
Kingdom: Blackwell Publishing, 2001.
Kırca, Süheyla. “Kadın Dergileri: Popüler ve Politik Söylemin Buluútu÷u Yer,” Kurgu
Dergisi, Cilt: , Sayı:17, 2000.
Lundby Knut ve Helge Ronning, “Medya Kültür øletiúim: Medya Kültürü Aracılı÷ıyla
Modernli÷in Yorumlanıúı,” Medya Kültür Siyaset. Derleyen: Süleyman ørvan
Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, 1997.
Marshall Gordon. Sosyoloji Sözlü÷ü. Çev: Osman Akınhay ve Derya Kömürcü Ankara:
Bilim ve Sanat Yayınları,1999.
Mojab, Shahrzad. “Namusun Tikelli÷i ve Öldürmenin Evrenselli÷i: Erken Uyarı
Sinyallerinden Feminist Pedogojiye,” Namus Adına ùiddet Kuramsal ve siyasal
Yaklaúımlar. Der: Shahrzad Mojab ve Nahla Abdo østanbul: østanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, 2006.
Mutman, Mahmut. “Televizyonu Nasıl Sorgulamalı” Toplum ve Bilim, Sayı 67 Güz 1995.
Neuman, W. Lawrence. Toplumsal Araútırma Yöntemleri Nitel ve Nicel Yaklaúımlar,
Çeviren: Sedef Özge, østanbul: Yayın Odası, 2008.
Özkalp, Enver. Sosyolojiye Giriú . 14.Basım. Bursa : Ekin Kitapevi Yayınları, 2005
Pope, Nicole. “Namus Cinayetleri: Ataerkil Denetim Araçları,” Namus Adına ùiddet
Kuramsal ve Siyasal Yaklaúımlar. Der: Shahrzad
Mojab ve Nahla Abdo østanbul: østanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006.
Ramazano÷lu, Caroline. Feminizm ve Ezilmenin Çeliúkileri. Çev: Mefkure Bayatlı
østanbul: Pencere Yayınları, 1998.
Sirman, Nükhet. “Akrabalık, Siyaset ve Sevgi: Sömürge Sonrası Koúullarda Namus-Türkiye
Örne÷i,” Namus Adına ùiddet Kuramsal ve Siyasal Yaklaúımlar. Der: Shahrzad
Mojab ve Nahla Abdo østanbul: østanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006.
Sözen, Edibe. Söylem. østanbul: Paradigma Yayınları, 1999.
110
Turner, Graeme. British Cultural Studies an Introduction. London: Unwin Hyman, 1990.
T.C. Baúbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlü÷ü, “Töre ve Namus Cinayetleri øle
Kadınlara ve Çocuklara Yönelik ùiddetin Sebeplerinin Araútırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan TBMM Araútırma
Komisyonu Raporu,” Ankara. Aralık 2006.
Van Dijk, Teun, News As Discourse. New Jersey Hillsade, 1988a.
___________. News Analysis Case Studies of the International and National News in the
Press, London: Lawrence Erlbaum Associates, 19888b
Yaylagül, Levent. Kitle øletiúim Kuramları. Ankara: Dipnot Yayınları, 2006.
Zoonen, Liesbet Van “Medyaya Feminist Yaklaúımlar,” Medya Kültür Siyaset. Der:
Süleyman ørvan Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları, 1997.
Williams, Raymond. Kültür. Çeviren: Suavi Aydın. Ankara: ømge Kitabevi, 1993.
www.bianet.org