You are on page 1of 15

1

NİYE MİLLETVEKİLİ ADAYI OLMADIM?

Prof. Dr. Ali Demirsoy, Hacettepe Üniversitesi

Çoğu insanımızın gönlünden milletvekili olma geçer. Bunun çeşitli


nedenleri olabilir.

1. Onurlu bir görevdir; yaşarken de çocukları ve torunları da bundan


gurur duyar.

2. Ülkeye hizmet etme bir tutku haline gelmiştir; bunu icra etmek ister.

3. Belirli bir konuda uzmanlaşmıştır; bunu ülkenin yönetiminde


kullanmak ister.

3. Parti teşkilatlarında özveriyle çalışmıştır; bunun karşılığını almak


ister.

4. Şu andaki siyasi kadrodan umutlu ve mutlu değildir; daha iyisini


yapmak için kolları sıvamak ister.

5. Dört yıl boyunca iyi bir aylık alacaktır; emekli olduktan sonra da bu
yüksek aylıktan emekli olmak ister.

6. Ulaşımda, iletişimde, devlet sosyal tesislerinde, birçok hizmette


indirimli yerine göre karşılıksız hizmet almak ister.

7. VIP (çok önemli kişi) statüsünde uçaktan tutun birçok yerde, ücretli ya
da yarı ücretli ya da indirimli yer tutmak ister.

8. Protokolde ön sıralarda oturmak ister.

9. Bir zamanlar elini kolunu sallayarak yalnız başına gittiği doğduğu


yere, vali, kaymakam, müdür ve bilumum bürokratın il ve ilçe
sınırında karşılamasıyla girmek ister.
2

10. Devletin çeşitli kurumlarından doğduğu il ve ilçeye kaynak


aktarılmasını sağlamak ister. İşi yarasın ya da yaramasın, çeşitli
tesislerin yapılmasını ya da açılmasını sağlamak ister.

11. Yıllarca dikkate alınmadığı hastane ve benzer onlarca devlet


dairesinin kapısında yetkililerce karşılanmak ister.

12. Devlet yönetimi üzerine fikirlerini herhangi bir kısıtlama olmadan


söylemek ister.

13. Aşiret ya da cemaat üyesi ise etkisini yükseltmek ister,

14.Geçmişte birçok melanete karışmıştır; bu melanetlerin üzerini


yandaşlarının yardımı ile örtmek ister.

15. Yasalar ve kolluk kuvvetleri kişinin işlediği irtikâp, ırza geçme,


yaralama, adam öldürme, kalpazanlık, dolandırıcılık, rüşvet ve bin bir
suçtan dolayı peşindedir; bu takipten geçici ya da bir yolunu bulup
tümüyle kurtulmak ister. Dokunulmazlık zırhını giymek ister.

16. Cumhuriyet ve laiklik düşmanıdır. Namusu üzerine yemin etse bile bir
oy bir oydur mantığı ile bu yıkıma katkıda bulunmak ister.

17. Bu ülkenin kimliğini taşısa bile, siyasi manevralara girerek ülkeyi


bölmek; bu bölme sonrasında bir yerlerden aslan payı almak ister.

18. Etnik bir kökenden geliyorsa ve bunu haklı ya da haksız dert edinmiş
ise, ait olduğu kesime biraz daha serbest bir ortam sağlamak ister.

19. Bir başka ülkenin ya da ülkelerin bu ülke üzerindeki emellerini


gerçekleştirebilmesi için gönüllü piyonu olmak ister; bu ülkelerin ve
yıkıcı güçlerin desteğini kendisinin ikbali ya da emelleri için bir şans
olarak görür.

20.Orta ölçek bir ilde yaşayanların sağlık hizmeti olarak bir yıl boyunca
harcamış oldukları kaynak kadar 500 milletvekilinden oluşan
3

parlamentoya kaynak tahsis edildiği için, herhangi bir kısıtlama


olmaksızın yurt içi ve yurt dışında sizin ve ailenizin (duruma göre yedi
sülalenizin) sağlık hizmetlerini güvenceye almak için.

21. Milletvekili olmayı bu ülkeye hizmet etmenin en önemli aracı olarak


görür.

22. Uğradığı haksızlığı yasal yolla gideremeyince, kurtuluş olarak siyasi


arenaya canını atmak ister. Çünkü yasal yollarla tutukluluk
durumundan kurtulamamıştır. Dünya parlamentoları tarihinde nadir,
belki de bir ilk olan bir uygulama ile –bu nedenle- milletvekili olmak
olanağını yakalamıştır. Çoğu insanın bir türlü inanmadığı bazı
suçlardan –siyasi bir suçlama gibi görünen ve bu nedenle-
yargılanmaktadır ve uzun süredir gözaltında karar beklemektedir,
bazı partilerce vatansever olarak görülerek tutukluluklarından
kurtulmalarını sağlamak amacıyla milletvekilliğine aday
gösterilmişlerdir. Bu yöntem çeşitli bölücü ya da etnik milliyetçi olarak
tanımlananlarca da kullanılmaktadır.

Bu sonuncu maddeye göre bazı partilerin hedefteki insanları


milletvekili göstermesinin ya da göstermekten kaçınmasının sonuçları
belli ki çok tartışılacak. Bir kısmımız bunu yasaları ve yargıyı delme
olarak niteleyecek; bir kısmımız ise Alman faşizminden benzer
yollarla kurtarılan aydın, bilim adamları ve sanatkârlarla
özdeştirecektir.

22. Yıllarınızı belirli bir konuda uzmanlaşmayla geçirdiniz, kendinizi belirli


konularda çok yetkin hissettiniz ve benim gibi yaşınız belirli bir sınıra
dayadı. Bu bilgi birikimini samimi olarak bu ülkenin hayrına
kullanmaya devam etmek istediniz ve partilerimizin karar verecek
mercileri de sizi anladılar ve değerlendirmek için aday gösterdiler
4

(olur ya).

DİYELİM Kİ ADAY OLDUNUZ, NE KONUŞACAKSINIZ?

Diyelim ki partiler bir gaflette bulundu, beni ya da benim gibileri seçim


pusulalarında seçilebilecek sıraya koydular. Doğal olarak partime oy
kazandırabilmem için sağda solda, izin verirlerse görsel basında
konuşma yapmam beklenir. En kolay yoldan söze başlamamın akıllıca
olacağı söylenecektir. Partilerin bugüne kadar değişik biçimlerde –sosyal
yardım ya da sosyal devlet söylemi ile- uyguladıkları devlet olanaklarını
peşkeş çekecek konuşma yapmam arzu edilecektir. Emeklilere bir maaş,
çalışmayan her eve en az 600 lira maaş, asgari ücreti en az bugünkünün
1-2 katına çıkarma, çalışmayan ev kadınlarına ayrıca her ay 200 lira
ücret, çocuk yardımı, mahalle yardımı, süt yardımı, ötv ve kdv
vergilerinde önemli indirim, fahiş petrol fiyatına son, eğitime büyük
yatırım, her vilayete sanayi, işsizlere kısa zamanda iş, şu anda işçi
olanlara devamlı kadro, orman arazilerinin talanına geçit, genişletilmiş
yeşil kart, olmadı hilal kart, çalışana çalışmayana emeklilik hakkı ve
benzer onlarcası. Bunların hiç birini sağlam kaynak bulmadığım sürece
yapamayacağı biliyorum. Yapsam da ekonomiyi çıkmaza
sürükleyeceğimi biliyorum; bunu defalarca yaşadık. Birilerine oy için hoş
görünmeye çalışırken, benim alın terimle kazandıklarımın heba
edilmesine göz yummak olacaktır. Gördüğüm eğitim ve anlayışım bu tip
konuşmalar yapmama izin vermeyecektir. Ya da bu yaştan sonra kimlik
değiştirmenin yolunu aramalıyım.

Diyelim ki konuşmama kimse karışmadı ve ben bu ülkenin esenliği


için doğru olduğuna inandığım görüşlerimi açıkladım ve dedim ki:
Bundan böyle çocuk sayısı sınırlanacaktır; eğitime herkesin belirli katkısı
5

olacaktır; bir kişi iş bulunması kaydıyla 65 yaşından (kadınlar için 60


olabilir) erken emekli olamayacaktır, emekli olduktan sonra çalışmaya
devam ederse, emekli maaşının ancak belirli bir kısmını alabilecektir; bir
kişinin emekliliğine esas olan değer, çalışmaya başladığı ilk günden işi
bıraktığı son güne kadar ödediği prim üzerinden hesaplanacak (onların
ortalaması alınacak), en son kadrodan emekli olma işlemi
gerçekleştirilmeyecektir; hiç kimseye karşılıksız süresiz devlet yardımı
yapılmayacaktır; milletvekilleri maaşı asgari geçime endekslenecektir;
milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığı haricinde dokunulmazlıkları
kaldırılacaktır (dışarıda ise ancak kürsüdeki konuşmalarını kısıtlayacak
tarzdaki tehditleri önleyecek tarzda koruma uygulanacaktır) , herkes gibi
emeklilikleri 65 yaştan sonra başlatılacak ve emekliliklerine esas ödeme,
milletvekili olarak çalıştığı süredeki pirim ve daha önceki ödediği pirimler
toplanarak hesaplanacaktır, yemin eden her milletvekiline ve onların
çocuklarına süresiz milletvekili emekliliği maaşı ödenmeyecektir; devletin
belirli katmanlarına atanacak yöneticilerin nitelikleri yasalarla
belirlenecek, hiç kimse buralara açıktan atama yapamayacak, sadece
merkezi sınav sisteminde belirli niteliklerini kanıtlamışların arasından
seçme hakkı üsteki yöneticilere tanınacaktır; arsalar belirli bir zamanda
konuta ya da olması gereken yapılaşmaya dönüştürülmediği sürece
gittikçe vergisi artırılacaktır; tarım arazisi beyan edilen yerlerde her yıl
ürün verimi talep edilecek, belirli bir zaman diliminde boş kalan tarım
arazilerini devlet üzerine alarak işletmeye sokabilecektir; birinci sınıf
tarım arazilerine yapılaşma çok ciddi bir şekilde önlenecek; yapılmış
olanlara da gittikçe artan oranlarda vergilendirme getirilecektir; kıyılara
ekolojik dengeyi bozmayacak yoğunlukta sadece turizm yatırımları için
izin verilecektir; genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar dikkatle
izlenecek, doğal türlerin yapısını bozmayacak biçimde sınırlı alanlarda
6

üretimine izin verilecek; doğal türlerimizin genleri (tohumları) gen


bankasında korumaya alınacak; var olan türlerin ıslahı için devlet desteği
yapılacaktır; en kısa zamanda Türkiye’nin kadastrosu tamamlanacak,
taşınmazların olabildiğince tek bir bireye tapulanması için önlemler
alınacak, mirasa bağlı ihtilafların en aza inmesi için gerekli düzenlemeler
yapılacaktır; arazi bölünmeleri yasayla yasaklanacaktır; mahkemelik kira
ve arazi kamulaştırılması davalarında mal sahibinin son beş yılda emlak
vergisine esas olarak vermiş olduğu beyan esas alınacak, evini bu
beyanın belirli bir yüzdesinden yukarı kiraya veremeyeceği gibi, daha
altında da kira gelir vergisi ödeyemeyecek, keza kamulaştırmada da bu
beyan esas alınacaktır, böylece mahkemelerin üzerindeki yük
hafifletilecektir; rant için alınıp boş tutulan ev ve yazlıkların önüne
geçilebilmesi için alındığını izleyen bir iki yıl sonunda emsaline bakılarak
kira alınıyormuş gibi vergi alınacaktır; Hacca gitme bir kereye mahsus
vergilerden arındırılacak, devamı halinde vergilendirilecektir; Diyanet
İşleri devletin dışına çıkarılacak, birçok ülkede olduğu gibi din hizmeti
almak isteyenler ya da kendi inancında eğitim almak isteyenler beyanda
bulunarak Diyanet İşlerinin ve çalışanlarının ve hangi dinden olursa olsun
hizmeti vereceklerin giderleri ve kullanacağı mekanların giderleri sadece
bu hizmeti alacaklar tarafından karşılanacaktır, hiç kimse benimsemediği
bir din ya da inanç sistemini finanse etmek zorunda kalmayacaktır;
eğitimde din dersi zorunlu olmaktan çıkarılacaktır, isteyene de kendi
dininde kurs şeklinde verilecektir; Yeşil Kart kullanan kişilerin oturdukları
evden başka mülk edinmeleri, bunların Hacca gitme, turistlik dış gezilere
katılma ve bir insan için zorunlu ve gerekli olmayan her türlü faaliyeti
izlenerek, istismar edenlerin kartları geri alınacaktır; çocuklar 18 yaşına
kadar dikkatle izlenecek, gerektiğinde süt ve destekleyici gıda ve tıbbi
yardım bedelsiz yapılacaktır; Türkiye toprakları ekolojik olarak yeniden
7

değerlendirilip nerede hangi üründen en iyi verim alınabileceği


saptanarak bu yönde organize olunacaktır; meralar kesinlikle denetim
altına alınacak, aşırı otlatma önlenecektir; gübrenin yakıt olarak
kullanılması yasaklanacak, organik maddenin tekrar toprağa dönebilmesi
için yasal düzenlemeler yapılacaktır; Topraklarımızın vilayetler (bazen
ilçeler bazında) bazında en az %5-10’u hiç kimsenin bir faaliyette
bulunamayacağı doğa koruma alanları ve genetik rezerv için korunmaya
alınacaktır; hiç kimsenin ya da kuruluşun atık suyunu arıtmadan çevreye
bırakmaması ve katı artıklarını sere serpe doğaya bırakmaması
sağlanacak, bunun için belirli bir süre gerekirse devlet desteği
sağlanacak ve vergilere önemli indirimler uygulanacaktır; her ile eğitimde
kullanılabilecek tarzda ve yeni gelişmeleri halka yansıtacak biçimde bilim
ve doğa ve bilim müzesi kurulacaktır; alt yapısı hazırlanmış uydu şehirler
kurularak, büyük şehirlerin yükü hafifletilecektir; ABD, NATO ve AB ile
ilişkilerimiz çok ciddi bir şekilde yeniden yapılandırılacaktır;
üniversitelerin diploma vermesi kaldırılmasa bile, bir üniversitenin verdiği
diplomanın devlet ve resmi işlemlerde geçerli olabilmesi için merkezi
sistem tarafından derli toplu yapılacak bir sınavda mezunların belirli bir
bilgi birikimine eriştiğini kanıtlaması istenecek, bunu belirli bir süre
yeterince yerine getiremeyen üniversitelere gerekli ihtarlar ve kısıtlamalar
yapılacaktır; üniversitelere giriş sınavları kaldırılarak, veliler üzerindeki
ağır yük hafifletilecektir; liseden mezun öğrenciler, geçmişte FKB (Fizik-
Kimya-Biyoloji) olarak bilinen üniversite birinci sınıf eğitiminden
geçirilecek, bu sınıfı başarıyla geçenler üniversite meslek eğitimine
başlayacaktır, böylece geldiği okul ne olursa olsun, üniversite
hocalarından ya da eğitmenlerden alacağı bir yıllık eğitimle herkesin aynı
çizgide koşuya başlayabilmesi sağlanacaktır, bu sınavı geçenler
arasında üniversitelerce (bağımsız olarak) yeni bir sınav yapılarak
8

mesleki kariyerine başlatılacaktır, bu aynı zamanda bugüne kadar


söylenegelen okullar arasındaki eşitsizliği de kısmen ortadan kaldıran bir
sistem oluşturulacaktır; böyle bir sistem sosyal bilimler ve diğer alanlarda
da uygulanacaktır (sosyal bilimler, güzel sanatlar, mühendislikler, temel
bilimler ve dil bilimleri); üniversite eğitimi sırasında üniversitelerce
bedelsiz olarak ya da düşük bir bedelle öğrencilere sadece okuduğu
dalda değil, mezun olduktan sonra da geçimini sağlayabilecek beceri
kursları açılacaktır (fotoğrafçılık, elektronik malzeme tamirciliği, ticaret
yapma için gerekli kuralların öğretilmesi, malzeme bilimi, oymacılık, akla
gelebilecek beceriyle ilgili çok sayıda kurs olabilir); üniversitelerin büyük
bir kısmında (bugün yabancı dille eğitim yaptığını ilan edenler belki
dışarıda tutulabilir) Türkçe eğitim zorunlu kılınacak, isteyen her öğrenciye
derslerinin dışında ciddi yabancı dil eğitimi verilecektir; dünyanın önde
gelen bilim kitapları TÜBİTAK ya da YÖK tarafından ya da özel teşebbüs
tarafından Türkçeye çevrilecektir; gerekirse bunlardan vergi ve harcı
alınmayacaktır; liselerden başarılı notlarla mezun olan birkaç bin
öğrenciye temel bilimler ve sosyal bilimlerin belirli dallarında okumak
kaydıyla, üniversitedeki eğitim masraflarının tümü ve daha sonra da
yüksek lisan ve doktoradaki giderleri devlet tarafından karşılanarak,
ülkenin parası yabancı ülkelere akıtılmadan daha kolay yoldan
üniversitelere başarılı, zeki ve becerikli öğretim elemanlarının
kazandırılması sağlanacaktır; belirli bir beceri ve bilgi birikimi isteyen
mesleklerde çalışan kişilerden belirli aralıklarla yeni bilgisini
güncellediğine ilişkin merkezi sınav sistemi tarafından belgelenen
kanıtlar istenecektir, bunun için devlet meslek içi eğitimi adı altında belirli
kursları açmayı ve yayınları yapmayı üstlenecektir; ülkenin akarsularının
biyoloji çeşitliliğini ve sürdürülebilirliğini koruma amacıyla %40’ndan
fazlasının enerji elde edilmesinde kullanılması önlenecektir; Türk dili,
9

ticaretten, bilime, reklamdan, kurum isimlerine kadar her yerde egemen


kılınacak, aksinde ısrar edenlere kültür bozma vergisi adı altında vergi
uygulanacaktır; besinlerin üretiminden pişirilmesine kadar her kademede
denetimi özenle yapılacak, doğal besinlerin üretimi için belirli bir vergi
indirimi ve destekleme yapılacaktır; televizyonlarda çocukların izlediği
saatlerde ahlak bozucu, birlik ve beraberliğimizi tahrip edici, sağlığa
zararlı ürünlerin reklamları ve programları kısıtlanacak ya da
yasaklanacaktır; bir kişiye bilinerek (ister devlet tarafından ister özel bir
kişi tarafından olsun) verilen maddi ve manevi zararın tümü en kısa
sürede ödenecektir; devletin sağılabilir bir inek olma düşüncesi ortadan
kaldırılacaktır; Türk ordusunun komutanlar düzeyinde ABD ile olan ilişkisi
sadece donanım ve askeri planlar düzeyinden öteye uzanmamasına
önem verilecektir; bugüne kadar yüzümüze gözümüze sürdüğümüz Orta
Asya ve Orta Doğu politikalarını yeniden alıp, emperyalistlerin tetikçisi
olma konumundan kurtarılıp, kendi birliğimize gidecek yollar aramaya ve
kurulmaya başlanacaktır; nükleer santral teknolojisini öğrenmiş teknik
kadro en kısa zamanda yetiştirilecektir; taşımacılık ağırlıklı olarak deniz
ve demir yollarına aktarılacaktır; daha önce yapılmış yapılara belirli bir
süre tanınıp, bu sürenin sonunda ısı yalıtımının gerçekleşmesi
zorunluluğu getirilecektir, benzer uygulama deprem riski olan
bölgelerdeki yapılara da uygulanacaktır; 1946 yılından bu yana özellikle
emperyalist ülkelerle yaptığımız anlaşmalar masaya yatırılarak, gizli
olanlar halkın bilgisine ve gerekirse onayına sunulacaktır.

Böyle bir konuşmadan sonra oy alabilir miyim? Eşimi bilmem ama –


sağ bırakırlırsam- benimki garanti görünüyor…

2011 Haziran Seçimi iki bakımdan çok önemlidir. Birincisi, yargı


takibinde olan birçok kişinin belirli partilerce korunmaya alınmasıdır. Bu,
dünya parlamentoları tarihine geçecek bir olgu olara görülebilir. İkincisi
10

bu basit bir seçim gibi görünmesine karşın, anayasanın değiştirileceği bir


meclisi oluşturacak gibi gözükmektedir. Yani bu alışılagelmiş bir meclis
değil, bir anlamda –eğer bir parti yeterli milletvekili çıkarırsa- kurucu
meclis olacaktır. Bunun böyle olacağı defalarca bir parti tarafından
açıklanmıştır. Yeni düzenleme, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş
ilkelerinin, alışılagelmiş demokrasi anlayışının, yönetim biçiminin ve
ülkenin siyasi ve idari organizasyonunun çok köklü bir şekilde
değişmesine yol açabilir.

Belki merak etmişsinizdir: Neden partiler, milletvekili olma için


sıralanan en önemli ve evrensel özelliklerden ziyada çoğu bize ya da
bizim gibi ülkelere özgü en sonda yer alması gereken –bir anlamda kişiyi
kurtarma girişimi olarak da söylenebilir- özellikleri esas almıştır? Bunun
nedeni milletvekili için gerekli kıstasların sıralamasında, tarafımdan
kasıtlı olarak oluşturulmuş çarpık dizilim mantığı yatıyor. Milletvekillerini
sıralamada en altta bulunması gerekenlerin (aslında listeye alınması bile
kabul edilemez olanların), belki her zaman değil; ancak yine de sık sık
listenin en üst sıralarına yerleştirilmesini hayret ve biraz da nefret ile
izlememizden kaynaklanıyor.

Neredeyse son yarım yüzyıldır (aslında daha önceleri de kısmen


öyleydi) milletvekili adaylarının listelenmesi demokrasinin “d”sine bile
uyulmadan yapıldı. Partilerde 3-5 kişiden oluşan bir çekirdek kadro bu
belirleme işini yapıyorsa da, esas belirleyici partinin başkanıdır. Bizim
önümüze gelen parti başkanının listesidir. Bunun dışında ağzınızla kuş
tutsanız bile sizin halkın önüne getirilmeniz söz konusu olamaz. Yeter ki
parti başkanına yakın olun. Bu nedenle adına demokrasi denen bu tip
uygulamaların yapıldığı ülkelerde, başkanın şoförü, koruması,
mahiyetinde memur olarak çalışmış mesai arkadaşları, duruma göre
gönül ilişkileri olan karşı cinsten birileri milletvekili olabiliyor. Böyle olunca
11

da aynaya bakmaktan utanması gereken birçok kişi böyle bir yolu


denemeden (milletvekili olmaya soyunmaktan) çekinmiyor. Parti
başkanının gözüne girdiniz mi gerisi çok kolay; biraz daha zorlusu
adayların saptanmasına katılan çekirdek kadroyu ikna etme. Geri
kalanların düşüncesi Yalova Kaymakamının yetkisi gibi…

Aslında halkın vekilliğinden dem vurmak biraz garip kaçıyor. Halk


milletvekili aday listelerinin düzenlenmesinde kesin belirleyici değil; adına
halk yoklaması denen göstermelik sıralamalarda oy kullanılsa da;
merkez, kontenjan kullanarak bu sıralamayı köklü bir şekilde değiştirme
yetkisini elinde bulunduruyor.

Çoğumuz, bazen halkın deyimi ile bir avuç arpa yemek için bir terek
samanı da yemek zorunda kalıyoruz. Düşünün 20 milletvekili çıkaran bir
bölgede, sevdiğiniz, inandığınız, güvendiğiniz ve her şeyine kefil
olacağınız tek bir adamı destekleyebilmek için hiç gözünüzün tutmadığı
19 kişiye de oylarınızla zorunlu destek veriyorsunuz. Demokrasi bunun
neresinde? Bir ilde ya da seçim bölgesinde beni sadece 5 vekil
parlamentoda temsil edecekse, gözümün tutuğu 5 aday farklı partilere
dağılmış ise ben neden bu insanlara ayrı ayrı vekâlet veremiyorum?
Zorunlu olarak bir listeyi onaylıyorum. Öyle olunca da bu tip
demokrasinin tanımı zoraki demokrasiye çıkıyor.

Devlet hükümetlerle idare edilir. Hükümetler partilere dayanır;


partilerin gücü ise vekillerinin yetişmişliğine, becerikliliğine, yaratıcılığına,
öngörülerine dayanır. Sonuçta parlamentoya girecek kişiler bir anlamda
çok önemli süzgeçlerden geçmiş, bilgisi, ahlakı, dünyadaki değişimlere
hâkimiyeti ve birçok özelliği kanıtlanmış kişiler arasından seçilmeli ki,
güçlü parti, güçlü hükümet ve güçlü devlet olsun. Durum öyle mi? Öyle
olsaydı, milletvekili olma amacının bir kalemde 22 çeşidini yazamazdık.
12

Burada bir hakkı da teslim etmeliyiz. Ben iyi yetişmişim bu nedenle


partililer gelip beni bulsunlar gibi bir kolaycılığın ardına da saklanamayız.
Doğal olarak adayların önemli bir kısmının öncelikle partiye çeşitli
şekillerde katkı vermiş kişiler arsından seçilmesi gerekir. Ancak belirli bir
kıstası tutturmak kaydıyla…

Cumhuriyetin her döneminde milletvekilleri seçiminde istenerek ya da


istenmeyerek haksızlıklar yapıldı. Baraj kondu, oy toplamak için
aşiretlerden, tarikatlardan, güçlü imaj vermek için askerlerden, belirli
ailelerden, parasal destek sağlayacaklardan, halka şirin görünmek için
devlet idaresi ile hiç ilgisi olmayan meslekleri icra edenlerden milletvekili
seçildi. Hiçbir dönemde hiç kimse yeterince tatmin olmamıştır. Ancak,
1980 darbesinden sonra çıkarılmış seçim yasaları nedeniyle, gerekse
zihniyetteki bulanıklıklar nedeniyle belli ki tarihin en haksız ve adaletsiz
seçimlerini yaşadık. Halkın oylarının neredeyse %30’u mecliste temsil
edilmiyor; edilenler ise istenen adayların seçimi şeklinde değil, parti
listelerinin onaylanması şeklinde olduğu için, istenen kişilerin meclisteki
bire bir vekil seçilme oranları inanılmaz düşük değerlerde kalmıştır. Bu
yürütmeye ve yasamaya güvensizliği ve demokrasiye inançsızlığı
getirmiştir.

DİYELİM Kİ SEÇİLDİNİZ, NE YAPACAKSINIZ?

Tüm bunları arkada bırakıp şu ya da bu şekilde seçilseniz acaba


inandığınız demokrasiyi yaşayabilecek misiniz, yaşatabilecek misiniz?
Esas sorun burada başlıyor. Partilerde tek bir kişi en önemli konuşmayı
yapıyor ve en son kararı veriyor. Seçtiğim vekiller açıkça toplantılarda
sadece yeterli sayıyı ve parlamento aritmetiğinde gerekli sayıları
tamamlıyor.
13

Milletvekili seçme kadar, milletvekili olacak kişilerin de belirli nitelikleri


taşımasının bir demokrasi anlayışının gereği olduğunu düşünüyorum.
Dünyanın neresinde olursa olsun suç oluşturacak eylemleri yapanların,
yüz kızartıcı suç işleyenlerin, ırkçı, dinci, bölücü insanların sınırlı sayıdaki
insandan oluşan bir parlamentoya sokulması o ülkenin yasamadaki
gücünü açıkça zayıflatacaktır. Hukuken aklanmamış insanların (şu
andaki parlamentomuzda 500 küsur milletvekilinin yasalar önünde
aklanmayı bekleyen 600 küsur suçlanma dosyası varmış) ya da
yönlendirilmiş, danışıklı ya da hülleli manevralarla adaylıkları tescil
edilenlerle bu ülke bir yere varamaz. Bu açıdan bakıldığında, kimlerden
oy alacağı daha önce tespit edilmiş onlarca bağımsız milletvekilinin
Büyük millet Meclisine girmesi, öbür yandan bu ülkenin önemli yerlerinde
bulunmuş birçok kişinin ya da belirli bir anlayışı temsil edenlerin de
çareyi bağımsız aday olmada bulması Türkiye Parlamenter sistemi için
düşündürücüdür.

Seçildikten sonra da ezilme bitmiyor; parti başkanı salona girdiğinde


ayağa kalkacaksınız –sözleri anlamlı ya da anlamsız olsa da- avuçlarınız
patlayıncaya kadar alkışlayacaksınız; söylediği her sözü kelam olarak
benimseyeceksiniz; tersine inansanız dahi başkandan gelen bir işaret ile
onun düşüncesi doğrultusunda oy kullanacaksınız; parti grup
toplantılarında sadece başkan konuşacak ve siz de emme basma
tulumba gibi baş sallayacaksınız. Bir parti disiplininden ve geleneğinden
gelenler için bu çok yadırganacak bir davranış olmayabilir. Yukarıda
saydığımız milletvekili seçilme amaçlarında, kişinin karşılaştığı ve
karşılaşacağı birçok yasal zorluktan kurtulabilmesi ya da sıyrılabilmesi
için bu yolla milletvekili yapılmış olanları kendi açılarından anlayabiliriz;
ancak geçmişinde hiçbir pürüzü görülmeyen, unvanlı, örnek
sayabileceğimiz, özgür düşünen insanların bu parkura girdikten sonra
14

suskunluklarını ve inanmaları mümkün olmayan kararlar karşısında


biatlerini ya teslim olmalarını anlamak mümkün değildir. Herhalde bu
sonuncu kesime ait insanlar, bu değirmende kişiliklerinin un ufak
edildiğini bir yerde anlıyor olmalılar. Girilen bu yüce kurumdaki görevinin
projeler üretme, eksiklikleri ve kusurları gidermenin yolunu arama, halkın
birlik ve bütünlüğünü sağlama, uygarlaşmanın yolunu açmak için el
birliğiyle gerekli düzenlemeleri yapma olmalıdır; sadece işaret üzerine
kalkan bir kola gereksinme duyulması doğrusu kabul edilebilir bir sıfat
olmamalıdır…

DOLUYA KOYUYORSUN ALMIYOR, BOŞA KOYUYORSUN


DOLMUYOR

Bütün bunları bir araya getirdiğinizde, geçtiğiniz yaşam yolunda


kazandıklarınızı, kişiliğinizi, demokrasiye bakış açınızı bir kefeye koyup,
sonuçta getirisini ve götürüsünü hesaplıyorsunuz. Bütün bunlara karşın
aşınmadan, kimliğinizden ve kişiliğinizden olmadan, yıpranmadan,
kendinizi ezdirmeden bir şeyler yapabileceğinize inanıyorsanız aday
olmayı denememenin; buna karşın sadece milletvekili olmanın gururu ve
olanakları ile yetinmeye düşünerek aday olmanın ise aptallık olduğunu
düşünüyorum…

Bütün bunları göz önüne alıp değerlendirdiğimde, doğrusu kendime


bir yer bulamadım. Bu uzak durma çeşitli nedenlerden kaynaklanmış
olabilir. Ya bu tip bir demokrasiyi anlamış değilim ya da böyle bir
düzende başarılı olamayacağımı sezinledim ya da bugünkü parti
anlayışında bana yer verilemeyeceğini düşünerek uzak durdum ya da
Türkiye tarihine kara leke olarak geçebilecek bir dönemin sorumluları
arasında adımın geçmesinden çekindim.

Belli ki 12 Haziran 2011 seçimleri ve doğuracağı sonuçlar,


15

Cumhuriyet tarihimizin hatta Ön Asya’nın en önemli nirengi, duruma göre


dönüm noktası olacak. Saygılarımla.

Prof. Dr. Ali Demirsoy

Sayın Kardeşim

Çoğumuzun gönlünden çeşitli nedenlerle milletvekili olma isteği geçebilir.


Bir kısmımız buna yeltenir, bir kısmımız da uzak durur. Bunların bilinen
ve bilinmeyen nedenlerini, getirisini ve götürüsünü; dünyada belki sadece
bizde görünen yeni uygulamaları irdelemek isterseniz okuyun derim…

Saygılarımla

You might also like