You are on page 1of 2

İngilizce İdyomlar

  Guess what? = Bil bakalım ne oldu? Bak ne


Are you and Oktay related, by any chance? = anlatacağım sana, asla tahmin edemezsin.
Oktay'la ola ki bir akrabalığınız var mı? Bana sanki
öyle gibi geliyor da... He can't take a joke. = Şakadan anlamaz/
kaldırmaz/sinirlenir.
Are you out of your mind? = Deli misin sen yahu?
Aklını mı kaçırdın? He/She is my age. = Benim yaşımda.

Be careful. = Dikkatli ol. Temkinli ol. Hey, I'm on your side. = Hey, ben senin tarafındayım,
senden yanayım.
Believe it or not. = İster inan ister inanma. (İnan ki...)
Hey, slow down! = Hey, çok hızlı gidiyorsun, yavaşla
Believe you me! = İnan ki... Güven sözüme. Walla biraz yahu!
billa.
How do I look? = Nasıl görünüyorum?
Cheer up, it's not the end of the world. = Boşver
yahu! Dünyanın sonu değil ya! How much did it cost you? = Kaça aldın? Kaça
maloldu?
Come to the point, will you? = Sadede gelsene,
geveleyip durma. How much does it cost? = Fiatı nedir?

Count me in. = Ben de varım, ben de katılacağım. I didn't sleep a wink last night. = Dün gece bir damla
uyku uyumadım. ["wink" = göz kırpması].
Do l have to?. = Ayy, ne yani! Bunu yapmak zorunda
mıyım? I doubt it. = Hiç sanmam. Böyle birşey
olduğuna/olabileceğine ihtimal vermem.
Don't be so childish. = Çocukça davranmayı bırak.
Bebek misin sen yahu! (Mantıklı davranmaya davet I have something to tell you. = Sana birşey
veya bencil mızıldanmaya eleştiri) anlatacağım; sana söyleyeceğim bir şey var.

Don't be so hard on yourself. = Kendine karşı bu I have the right to know. = Bilmeye hakkim var; bana
kadar acımasız davranma.   söylemelisin.

Don't be so modest. = Başarılı olduğuna yürekten I have/had no other choice. = Başka seçeneğim
inanıyorum; bu övgüyü hak ediyorsun; alçakgönüllülük yok/yoktu.
göstermene gerek yok.
I haven't seen you (him, them) for ages. = Seni
Don't be such a moron. = Budala budala (onu, onları) uzun zamandır görmedim.
konuşma/davranma (şu anda).
I promise. = Söz veriyorum. Yemin ederim ki.
Don't count on me. = Beni hesaba katma, bu konuda
söz veremem. Hesabını bensiz yap. I punch him right in the nose. = Yumruğu tam
burnunun üstüne çaktım. 
Don't give me that! = Bırak şimdi bana kıtık atmayı!
Ufak at da civcivler de yesin. I saw it with my own eyes. = Kendi gözlerimle
gördüm.
Don't keep the truth from me. = Gerçeği saklama
benden. Söyle lütfen. I think I've got a cold coming on. = Sanıyorum soğuk
algınlığı başlangıcı.
Don't let it get you down. = Aldırma, kafayı takma.
Seni üzmesine izin verme. I think so. = Sanırım öyle. Öyle olduğunu sanıyorum.

Duty calls. = Haydi bakalım, görev başına. Görev I was all over the bed! = Durmadan sağa sola
ihmal edilemez; yapılmak zorunda. (= "Gitmek döndüm.
zorundayım." Örneğin bir sohbeti kesip bir yere
gideceğiniz zaman kullanabileceğiniz bir cümle. Hafif I wish I/we could start all over again. = Keşke
alaycı kullanmanızı tavsiye ederim. Eğer ciddi ciddi (herşeye) yeni baştan başlayabilsem/sek.
böyle laflar söylerseniz, en az "Top Gun" filminin
kasıntı yurtseverliği ölçüsünde komik duruma I'll just play it by ear. = Duruma göre hareket
düşersiniz.) edeceğim.

Forget it! = Unut gitsin, zaten senden iyilik bekleyende I'll try my best. = Elimden geleni yapmağa
kabahat! çalışacağım.

Good luck! = İyi şanslar diliyorum. I'm all for it. = Tamamen bundan yanayım; tamamen
katılıyorum ve yapılmasından yanayım.
That's a wonderful/terrific idea! = Harika bir fikir!
I'm on a diet. = Rejim yapıyorum.
The price is/was reasonable. = Fiyatı makul/dü.
I'm/We're very proud of you/him/her/it. = Gurur
duyuyorum/ruz. The show must go on. = Perdemiz -- başımıza ne
gelirse gelsin -- mutlaka açılmalı...
It could be worse. = Daha kötüsü de olabilirdi.
The way to a man's heart is through his stomach. =
It doesn't make sense. = Anlamsız/mantıksız bu; bir Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer.
anlam veremiyorum/çıkaramıyorum; çok saçma. 
Things are getting beter. = Herbirşeyler şimdi daha
It’s a long story. = Wallaaa, uzun hikâye. iyi; toparlanıyoruz diyebiliriz.

It's up to you. = Sen bilirsin; sen karar ver. Time is running out. = Zaman daralıyor/tükeniyor.

It's very thoughtful of you. = Çok naziksin, çok ince Time is up. = Süre doldu; süre bitti.
düşüncelisin.
Try again. = 1. Bir daha dene bakiim. 2. Madem
Just wait and see! = Bekle - göreceksin. (Çoğunlukla olmadı, bir daha dene.
uyarı ve tehdit; bazen de öneri)
Ugh! I'm full. = Öf, amma doydum. Amma doymuşum
Keep in touch. = Yine görüşelim; irtibatı kesmeyelim. haaa.

Keep the engine running. = Motoru çalışır vaziyette Wait a minute, you've lost me there. = Bir dakika, bu
tut. son söylediklerinden birşey anlamadım.

Keep up the good work. = Başarılı çalışmalarının Watch out! = Dikkat et! (= Yaklaşan ve apansız bir
devamını dilerim. tehlike var)

Let's not waste our time. Let's not waste any more Well it depends. = Walla, bilmem ki. Duruma göre
time. = Zamanımızı daha fazla boşa harcamayalım. değişir.

Make yourself at home. = Burası eviniz sayılır; lütfen What a pity! = Ne yazık! Vah vah!
rahatınıza bakınız. 
What do you think? = Ne dersin? Fikrin ne?
Move out of my way! = Çekil yolumdan!
What time will you be back home? = Saat kaçta
My treat. = Bu benden, ben ısmarlıyorum. döneceksin eve?

None of your business! = Sana ne be! Seni What's up? = 1. Ne haber? Ne var ne yok? 2. Bir şey
ilgilendirecek birşey yok burada! mi oldu, bir sorun mu var?

Of course. = Tabiatıyle, Pek tabii. Tabiî ki. (Yabancılar What's wrong with you? = N'oluyor be! Derdin ne
-- yani biz -- çok sık kullanmak eğilimindeyizdir. En senin?
azından İngilizler bu derece kesin konuşulmasını
sevmezler.) Who told you that? = Kim dedi bunu sana yav?!

Oh, I love this game. = Bu oyuna You asked for it! = Eeee, kaşınmıştın sen de; layığını
bayılırım/bayılıyorum. buldun işte. Arayan bulur. veya, "Al işte!" anlamına
söyleyip bi tane çakarsınız...
Oh, I'm fed up with my work! = Öf, bıktım usandım
çalıştığım işten. You can't miss it. = (Yer tarifinde) Bulamamana
imkan yok. Çok kolay.
So far so good. = Bu noktaya kadar iyi. Bundan
sonrası için haydi hayırlısı bakalım. You have a remarkable memory. = Olağanüstü bir
hafızan var.
Sorry, but I need to answer the nature's call first. =
Evet, ama üzgünüm, önce tuvalete gitmek zorundayım. You have my word (for it). = Söz veriyorum; bana
güvenebilirsin.
Stop dreaming. = Hayal kurmayı bırak; gerçekçi ol!
You look run down. = Yorgun görünüyorsun.
Take care. = Kendine iyi bak, kendine dikkat et.
Your hand feels cold. = Elin/ellerin üşümüş.
Tell me. What's your goal in life?. = Hayattaki
hedefin ne? Ne olmak/yapmak istiyorsun?

You might also like