Professional Documents
Culture Documents
Emrah ÖZDEMĠR
Gökhan DAĞ “Editörya”dan...
Değerli okuyucularımız, Ama bizim verdiğimiz sava-
Yeni bir sayıyla daha birlikte- şım; insanların kafalarını kal-
Bu Sayıda Yazanlar:
yiz sizlerle. dırmaya zamanlarının olmadı-
Asım US ğı, gerçeklerin sürekli gizlendiği,
Bilgin TÜRK Demokrasinin en büyük düş- kimsenin gerçek anlamda politi-
Cem O. TAMTÜRK
Cihan DURA manı suiistimaldir. Toplumun ka ile ilgilenmediği şu kurak de-
Emrah ÖZDEMĠR iyi niyetini, kitlelerin duygula- mokrasimizde ileride kökleşecek
Hakan HABĠP
Nuran TALAY rını Makyavelist bir anlayışla ağaçlar yetiştirmenin savaşımı-
Mert ATALAY
Sean SAYERS
kendi çıkarlarına göre kullan- dır.
Selvihan ÇĠĞDEM mak hangi ülkede olursa olsun,
demokrasiye büyük zarar verir. Bu kısıtlı olanaklar ile yavaş
yavaş da olsa, sürekli büyüme
Peki, bunu engellemenin yolu eğilimindeyiz. İnanıyorum ki
Kapak Tasarım: nedir? gün geçtikçe olanaklarımızda da
Emrah ÖZDEMĠR Örgütlülük, her alanda de- iyileşme olacaktır.
Web Tasarım: mokratiklik, yurttaşların bilinç Umarım beklentilerinizin kar-
düzeyinin yüksek olması diyebi- şılandığı bir sayı koyabilmişiz-
Gökhan DAĞ
Metin TINAY liriz. dir ortaya. Dikkatinizi çektiyse
Not: Bu tabloda alfa- Joseph Sobran “Demokrasi bi- internet sitemiz çok etkin çalış-
betik sıralama kullanıl-
mıştır. ze gösteriyor ki gücü elde etme- maya başladı ve orada da en az
nin en iyi yolu insanların kendi buradakiler kadar yetkin yazılar
kendilerini yönettiklerini zan- yer alıyor. Sizleri her gün PD’yi
netmelerini sağlamak. Buna izlemeye davet ediyorum.
inandıktan sonra çok uysal köle- Gerçek anlamda demokratik ve
ler oluyorlar.” der. Gerçeği söyle- özgür bir Türkiye umuduyla...
mek gerekirse, genel olarak du-
rum da böyle.
Emrah.Ozdemir@PolitikaDergisi.com
Politika Dergisi
İçindekiler
Yönetim Kurulu BaĢkanı:
Gökhan DAĞ
Plan-Proje Müdürü:
Prof. Dr. Cihan DURA
Nuran TALAY Ezberler ve gerçekler…
Editörler: Bugünün Sanayileşmiş
Selvihan ÇĠĞDEM
Sevda EĞER Ülkeleri
Serbest Rekabet Yoluyla
Kalkınmadı
Sy. 10
İçindekiler
Hakkımızda:
Selvihan ÇİĞDEM
Varlığı mı demokrasiye zarar verir,
yokluğu mu?
Siyasi Partiler Gerektiğinde
Kapatılmalı mı? (2)
Sy. 42
Politika Dergisi
İçindekiler
Nuran TALAY
Dünyanın en değerli ve en karışık
bölgesi
Ortadoğu’da Stratejik
Hesaplar ve
Değişim Rüzgarı
Sy. 48
Bilgin TÜRK
İsrail-Türkiye ilişkileri...
Gerçekten “One Minute”…
Ne Oluyoruz?
Sy. 60
Hakan HABİP
Konak Belediyesi’nin çağrısına cevap
Nasıl Bir Eğitim?
Sy. 64
Politika Dergisi
İçindekiler
kültür sanat kültür sanat kültür sanat kültür sanat kültür sanat kültür sanat kült
Der: Emrah ÖZDEMİR
P—Kitap: Seçkiler
Sy. 74
Asım US
Modern Hayat
Sy. 75
Emrah ÖZDEMİR
Schopenhauer, “K” Dergi
Hakkında Ne Düşünüyor?
Sy. 77
Mert ATALAY
Sersefilin Düşü
Sy. 78
Emrah ÖZDEMİR
P—Müzik/DVD: Nâzım Oratoryosu
(Fazıl Say)
Sy. 80
Sayfa 8 Politika Dergisi
Aydınlarımızdan Dergimize
Manevi Destek...
D
eğeli okurlarımız; Daha önceden duyurduğumuz destek olan Uludağ Üniversite-
iki hocamızı da belirtmekte yarar si’nden hocamız Yrd. Doç. Ser-
Prof. Dr. Sina v ar: Pro f. Dr. Oktay taç Serdar Hocamıza, Prof. Dr.
AKġĠN’i “sürekli” ola- SĠNANOĞLU, eski ve güncel Alkan Soyak’a, Prof. Dr. Cihan
rak yazar kadromuz- yazılarıyla kadromuza katılmıĢ- Dura’ya da teĢekkür etmeyi bir
da görmeyeceksiniz. Ancak ara- tır. Prof. Dr. M. Kerem borç biliriz. Bu metin de diğer tüm
lıklarla, değerli hocamızın yazı- DOKSAT Hocamız da dergimize aydınlarımıza açık çağrımızdır.
larını çeĢitli sayılarımızda bula- katkıda bulunmayı kabul etmiĢ- Hepsini gençlere omuz vermeye
caksınız. Kim bilir, Sina Hocamı- tir. davet ediyoruz.
zın bir röportajını da yakında
görebilirsiniz. Adı geçen çok değerli hocala- POLĠTĠKA DERGĠSĠ
rımıza ve daha önceden bize
Sayı 23 Sayfa 9
Sayfa 10 Politika Dergisi
Ezberler ve gerçekler...
N
eoliberalizmin bir aldatmaca olduğu A) Ekonomik geliĢme tarihi, tarafsız bir gözle bi-
birçok yazar tarafından ileri sürülmüĢ, limsel olarak incelenirse, bugünün sanayileĢmiĢ
kanıtlarıyla ortaya konmuĢtur. Bu yazar- ülkelerinin; geliĢmelerinin hem ilk hem de sonraki
lardan biri olan Ha-Joon Chang; Türk- aĢamalarında, sanayide, dıĢ ticarette ve finans ala-
çeye de çevrilen iki değerli eserinde [1] nında pek çok müdahaleci politikaya bel bağlayıp
Neoliberalizmin tezlerini birer birer ele almıĢ, her öncülük ettikleri, bunları fiilen de uyguladıkları görü-
birini sağlam gerekçelerle çürütmüĢtür. Ne var ki lür. Gerçekten, ABD, Ġngiltere, Almanya, Fransa,
gerek bu iĢaret ettiğim karĢı-görüĢ gerekse Japonya gibi bugünün geliĢmiĢ ülkeleri geçmiĢte
Chang’in çalıĢmaları Türkiye’de iyi bilinmemekte, yaĢadıkları iki farklı döneme göre, yakalama döne-
en azından gündeme yeterince getirilmemektedir. mi ile katılım dönemine göre iktisat politikalarını
Bu sebepten, konunun üzerinde ne kadar durulsa farklılaĢtırmıĢlardır. Basit bir tanımlamayla bunlar-
yeridir. Okuduğunuz makalede benim yapmak iste- dan yakalama dönemini “sanayileĢmiĢ bir ülke ol-
diğim de bu olacaktır. mak için çabalama dönemi”, diğerini ise “bu hedefe
fiilen ulaĢarak daha da zenginleĢmek için gayretle-
Neoliberalizmin baĢta gelen tezlerinden biri Ģu- rini sürdürme dönemi” olarak tanımlayabiliriz.
dur: Bugünün sanayileĢmiĢ ülkeleri serbest pi-
yasa politikalarını benimsedikleri, bu politikala- Gerçekten, günümüzün geliĢmiĢ ülkeleri yakala-
ra kararlı bir Ģekilde bağlı kaldıkları için büyü- ma dönemindeyken, bebek sanayilerini korudular.
yüp zenginleĢmiĢlerdir. Devlet müdahaleciliği Hemen hepsi bebek sanayi korumasına ve diğer
daima baĢarısızlığa mahkûmdur. etkin ticaret ve teknoloji politikalarına baĢvurdular.
Sayı 23 Sayfa 11
medi. Başka bir deyişle İn- A) Ġngiltere XIII-XIV. yüzyıllar feodalizm sonrası
döneme geri kalmıĢ, ilkel bir ekonomi olarak girdi.
giltere devlet eliyle, müdaha- Öyle ki teknolojisini kıta Avrupa’sından ithal ediyor-
leci politikalarla sanayileşme du. Bu gerilik XVI. yüzyıl sonuna kadar devam etti.
Ġhracatı hemen bütünüyle ham yünden, biraz da
sürecine sokuldu.
düĢük katma değerli yünlü giysiden oluĢuyordu.
Ancak bu duruma devlet el koymakta gecikmedi.
1980 sonrasının serbest piyasa dönemine kıyasla BaĢka bir deyiĢle Ġngiltere devlet eliyle, müdahaleci
çok daha baĢarılı olmuĢlardır. politikalarla sanayileĢme sürecine sokuldu. Ekono-
mik geliĢme sürecinde öncülüğü kral ve kraliçeler,
GeliĢmekte olan -bence sanayileĢmeleri engel- hükümetler, baĢka bir deyiĢle devlet üstlendi. Bu
lenmiĢ- ülkelerde ekonomik geliĢmenin tamamen iç görüĢü, 1300’lü yılların baĢlarından baĢlayarak so-
karartıcı olduğu dönem II. Dünya SavaĢı öncesiydi. mut gözlem verilerine dayandırabiliriz. Kanıtları iki
Bu dönemde geliĢmekte olan ülkeler, birçok kez kaynaktan [3] alıyorum.
serbest piyasa politikaları uygulamaya zorlanmıĢ-
lardır. Benim “MERĠT stratejisi” [2] diye adlandırdı- 1) Ġngiltere Kralı III. Edward (1327–1377) yerli
ğım bu dayatma iki Ģekilde göstermiĢtir kendini: yünlü imalatını geliĢtirmeyi hedeflemiĢ olan ilk kral-
dır. YurttaĢlarına örnek olmak amacıyla, sadece
- Bu ülkelerin sömürgeci devletler tarafından bir- Ġngiltere’de üretilen elbiseler giyiyordu [4]. Ham yün
çok kez serbest piyasa politikalarını aĢırı ölçüde ticaretini merkezîleĢtirmiĢ, yünlü giysilerin ithalatını
uygulamaya zorlanmaları, yasaklamıĢtı.
- Sözde bağımsız ülkeler olduklarında kendilerini 2) Tudor hükümdarları (1485 - 1603) III. Ed-
gümrük politikası özerkliğinden ve merkez bankası ward’ın giriĢimini daha da ileri götürdüler: Günü-
kurma hakkından yoksun bırakan antlaĢmalara müzdeki bebek sanayi koruması anlayıĢına uygun
zorlanmaları. düĢecek Ģekilde, dokuma sanayisinin geliĢmesine
destek verdiler. VII. Henry (1485-1509) Hollanda’-
Bu zorlanmaların tipik sonucu ise, ilgili ülkelerin daki yünlü imalatının sağladığı zenginlikten çok
ağır aksak büyümesi ve hatta ekonomik açıdan etkilendi. 1489’dan itibaren Ġngiliz yünlü imalatını
küçülmeleri oldu. GeliĢmekte olan ülkeler ekono- teĢvik edici önlemler uygulamaya koydu. Bu arada
mik durumlarını ancak -korumacı politikalar uygula- ham yün ihracatına giderek artan gümrük vergileri
yabildikleri- II. Dünya SavaĢı'ndan sonraki dönem- uygulandı, hattâ ham yün ihracatı tamamen yasak-
de düzeltebildiler. Örneğin Çin ve Hindistan, devle- landı.
tin ekonomik faaliyetleri etkili biçimde yönlendirme-
siyledir ki ekonomik geliĢmede baĢarılar kaydetti- 3) I. Elizabeth’in (1558-1603) döneminde Ġngilte-
ler. re, yün sanayisinde önemli baĢarılar elde etmeye
baĢladı. Bu baĢarının ardında ithal ikamesi ve baĢ-
II) KarĢı görüĢ’ün kanıtlanmasında Ģimdi özel bir ka etkenler vardı. GeliĢen Ġngiliz sanayisine yeni
duruma, Ġngiltere örneğine geçiyorum. pazarlar açmak amacıyla I.Elizabeth; Papalığa,
Sayı 23 Sayfa 13
-Bir ülkenin ekonomik kalkınması, sanayileĢmesi [1] Ha Joon Chang’in iki kitabı sırasıyla Ģunlardır: Kal-
kınma Reçetelerinin Gerçek Yüzü, ĠletiĢim Yayıncılık,
ancak müdahaleci politikalarla mümkündür. Ülke
Ġst., 2003 ve Kalkınma Yeniden: Alternatif Ġktisat Politi-
deneyimleri bunun tartıĢılmaz kanıtlarıyla doludur.
kaları Elkitabı, 1.B., Ġmge Kitabevi, Ankara, 2005
-Türkiye gibi “sanayileĢmeleri engellenmiĢ” ülke- [2] MERĠT Stratejisi hakkında bakınız: Cihan Dura,
ler bugünün kalkınmıĢ ülkelerini örnek alırken, o “Batı’nın Merit Stratejisi”, http://www.cihandura.com/
ülkelerin günümüzde ne yaptıklarına değil, hele index.php?
bilimsel kılıflar altında yaptıkları tavsiyelere hiç de- option=com_content&task=view&id=508&Itemid=60
ğil, geçmiĢte onlar bugünkü düzeylerinde iken -yani
onların yakalama dönemlerinde- ne yaptıklarına [3] Ha Joon Chang, Kalkınma Yeniden: Alternatif Ġktisat
Politikaları Elkitabı, 1.B., Ġmge Kitabevi, Ankara, 2005;
bakmalıdır. O zaman hangi politikaları uygulamıĢ-
Selçuk Trak, Ġktisat Tarihi, Bursa ĠTĠA yayını, Ġst.,1973,
larsa, bugün o aynı politikaları, yani müdahaleci ss.252-255.
politikaları uygulamaları gerekir. Ne zaman ki onları
yakalarlar, ancak o zaman serbest rekabet, serbest [4] SanayileĢmeyi hedef gösterme ve baĢlatma, kiĢisel
piyasa politikaları söz konusu olabilir. giyimiyle örnek olma,… Bizde bu tarz önderliği yapan
tek lider Atatürk olmuĢtur. Sonraki liderlerde benzer bir
-Bugün ABD gibi devletlerle AB gibi oluĢumlar az coĢkuyu görmek zordur sanırım.
geliĢmiĢ ülkelere karĢı Merit Stratejisi izlemektedir.
Bu açık bir gerçektir. Türkiye de ne yazık ki bu uy- [5] F. List Osmanlı ekonomisinin çöküĢünü baĢlatan,
ünlü Balta limanı antlaĢmasından 8 yıl sonra hayata
gulamanın kurbanlarından biridir. Söz konusu ger-
veda etmiĢ. AnlaĢılıyor ki bizim Osmanlı aydınlarının
çek politikacılara, yöneticilere, genç kuĢaklara öğ- onun fikirlerinden haberi yoktu, bu büyük olasılık… Belki
retilmeli, aĢılanmalıdır. birileri biliyorduysa, onları da dinleyen olmamıĢ. Sanki
bugün bizleri dinleyen var mı? Merakımı uyandıran bir
-Ana sonuç olarak, bugün birçok Latin Amerika husus da Ģu: Acaba List de 1838 Serbest Ticaret AnlaĢ-
ülkesinde yapıldığı gibi devletçi iktisat politikalarına ması’ndan haberdar oldu mu, bir Ģeyler yazmıĢ mıdır bu
dönmenin Ģart olduğu söylenebilir. YaĢanan ger- konuda? Gerçekten araĢtırmaya değer. Belki birileri me-
çeklerin de, temiz iktisat biliminin de gösterdiği doğ- rak eder, araĢtırır diye kaydediyorum buraya.
ru yol ancak budur.
Sayfa 16 Politika Dergisi
Marksizm ve Kapitalizmin
Krizi *
*Özgün adı: Marxism and the Crisis of Capitalism mayacak insanlardan biri olan Marx’ın düĢünceleri-
ne yeniden itibar edilmeye baĢlandı. Uzun bir dö-
nem, düĢünceleri “aksi ispatlanmış” kabul edilip
Prof. Dr. Sean SAYERS ciddiye alınmıyorduysa da, Ģimdi onlara karĢı yeni
bir ilgi uyanmıĢtı. (1) Daha önce, “kapitalizm”in do-
ğasında sabitlik olmadığını ve krizlere açık olduğu-
Daha önce, nu belirtmiĢ ve nihai bitiĢini tahmin etmiĢti. Marx’ın
kapitalizm analizi doğru çıkıyordu.
“kapitalizm”in doğa-
Fakat tam olarak Marx’ın analizinin hangi yanları
sında sabitlik olmadığı- temize çıkmıĢtı? Ġlk olarak, Marx’ın serbest piyasa
nı ve krizlere açık oldu- kritiği kabul edilmiĢti. Ekonomik ve sosyal düĢün-
ceyi son 30 yılda baskı altına alan liberal, serbest
ğunu belirtmiş ve nihai piyasa felsefesi gözden düĢmüĢtü. Amerikan Mer-
kez Bankası’nın eski baĢkanı Alan Greenspan,
bitişini tahmin etmişti. serbest piyasa felsefesinin kusurlu olduğunu kabul
etmiĢ; bankaların çıkarlarının kendi hissedarlarını
Marx’ın kapitalizm ve firmalardaki hissedarları koruyabileceğini san-
makla hata yaptım, demiĢtir. (2)
analizi doğru çıkıyordu.
ġimdiki kriz, yıkıcıydı ve serbest piyasa, serbest
piyasa yanlılarının bahsettiği gibi yumuĢak, kendi
İngilizceden çeviren: Neylan ÇEVİK kendine iĢleyen bir mekanizma değildi. Genel çıkar-
K
apitalizm, en büyük krizini 1930’lar- lara hizmet etmiyor, ekonomik büyüme
dan itibaren ve hatta daha öncesin- ve refaha yön verecek gibi görünmü-
den beri yaĢamaya baĢlamıĢtı. yordu. Diğer taraftan, Marx’ın dedi-
Bankacılık sistemi Amerika’da, ği gibi, serbest piyasa kendi için-
Ġngiltere’de ve birçok diğer ülkede devle- de baĢka hayat barındıran
tin büyük müdahaleleriyle erimeden kur- yabancı bir sistem gibi iĢli-
tarılmıĢtı. Aniden dünya borsaları düĢ- yordu. Kontrol edilemez ve
müĢtü. Uzun ve derin bir durgunluk sabit olmayan bir mekaniz-
muhtemeldi. Kapitalizm, yıkılmanın eşi- maydı. Birçok insanın iĢsiz
ğine dayanmıştı, demek yanlıĢ olmazdı. kaldığı ve değerli üretimin
çöpe atıldığı periyodik kriz or-
Çok az ekonomist ve politikacı bu geliĢ- tamlarına sebep oluyordu.
meleri önceden görebildi. Gümbürtü- Bu, kapitalist sistemin ken-
nün bu kadar uzun sürmesi ile, kapi- di dıĢında üretim gücüne
talizmin yükseliĢ döneminin de iflas hakim olamayacağını gösteri-
döneminin de sonunda bittiği düĢüncesi- yordu. Marx’ın grafik çiziminde
ne inandılar. YaĢasaydı, bu duruma ĢaĢır- dünyadaki güçleri artık büyüleriyle
Sayı 23 Sayfa 17
Daha ne? Devletler bu önlemleri aldılar. Soru, [2] `Greenspan – I was wrong about the economy. Sort
“Nasıl bir ekonomik ve finansal sistem istiyo- of,' The Guardian, 24 October 2008.
ruz?”dur. Buna verilecek cevap önem taĢımaktadır.
[3] Karl Marx and Frederick Engels, "Manifesto of the
Sosyalizmi anlamak için daha ne yapıldı? Tüm Communist Party," in The Marx-Engels Reader, ed.
çalıĢan insanların ve tüm toplumun çıkarları ön Robert C. Tucker (New York: W.W. Norton, 1978), 478.
plana alınmadı. Devletlerin ilk yaptığı bankaları [4] Ibid.
çöküĢten kurtarmak oldu. Onları özel sektöre ve
serbest piyasaya döndürmek istediler, fakat devlet [5] Timothy Garton-Ash, `The US democratic-capitalist
tarafından baĢka bir etkinlik yapılmadı. model is on trial. No schadenfreude, please', The
Guardian, 2nd October 2008.
Sosyalizm; planlı ekonomisi, toplumun her kesi-
minin çıkarlarını korumasıyla bugünden oldukça [6] Measures along these lines are being taken in China.
`Beijing to pump 4tn yuan into economy to offset fall in
farklı bir sistem. Sosyalizm, yabancı ve kontrol edi-
exports', The Guardian, 10th November 2008.
lemeyen bir el tarafından toplumun bütününün çı-
karlarını gözeten planlı Ģekilde yönetilen bir ekono- [7] Karl Marx, "Critique of the Gotha Program," in The
midir. Bu da, hastaneler, okullar, sosyal altyapı, Marx-Engels Reader, ed. Robert C. Tucker (New York:
sosyal konutlar, kamu ulaĢımı ve çevreyle ilgili ya- W.W. Norton, 1978), 531.
tırımlar demektir. (6)
Kissinger’ın söylediği
net bir cümle ile ne-
deni daha açık:
“Petrolü kontrol eder-
sen ulusları kontrol
edersin, yiyeceği
kontrol edersin.”
Norveç -
Svalbard
Küresel Tohum
Deposu
Sayfa 22 Politika Dergisi
C
giler Fakültesi Siyaset Bilimi bölümünde doktora
umhuriyet Halk Partisi‟nin şahlanışı ola- çalıĢmama devam ediyorum.
rak yorumlanan Kemal Kılıçdaroğlu‟nun
Genel Başkan seçildiği 33. Kurultay‟da Siyasete hevesim epey erken yaĢlarda baĢladı. 9
Parti Meclisi (PM)‟ne giren 1982 do- Eylül 1992 yılında, Atatürk Spor Salonu’nda, Cum-
ğumlu bir genç vardı: Ekrem Kerem OKTAY. Özel- huriyet Halk Partisi’nin yeniden açılıĢına Ģahitlik
likle geri planda kalan genç ve kadınlarımızın siya- ettiğimde daha on yaĢındaydım. O yıldan beri hiçbir
sete katılımını özendirmek isteyen dergimiz, o CHP kurultayını kaçırmadım. Örgütümüz içinde
PM‟den ilk 27 yaşındaki Ekrem OKTAY‟la röportaj aktif olarak beĢ yıldır çalıĢıyorum. Bu noktaya gel-
yapıyor… Ekrem OKTAY‟ı önceden de biraz tanı- mek için üç boyutlu hareket etmeye gayret göster-
rım. Umarım, başarılı olur ve örülen duvarlarda
arkasından gelen gençler için büyük bir gedik
açar…
***
Parti Meclisi çıktı. Merkez Yürütme Kurulu’nun ta- E.Ö: Sizin gibi genç bir siyasetçinin CHP gibi Tür-
mamına yakını değiĢti. Uzman isimler merkez yü- kiye‟nin en önemli partilerinden birisinin yönetimin-
rütme kuruluna alındı. Bu geliĢen olaylar çok cid- de yer almasına, dergimizin duruşu itibarıyla da
di, önemsenmesi gereken bir değiĢimdir. An- sevindiğimizi belirtmek isterim. Umarım, sizin bu
cak her Ģey bir günde değiĢir mi? Elbette de- yükselişiniz, edilgen kalan kadın ve gençlerimizin
ğiĢmez. Her Ģeyin bir günde değiĢmesi doğru de siyasete yoğun katılımına bir öncülük etmiş olur.
mudur? Kesinlikle doğru değildir. Söylem boyu- Bu yoğunluğunuzda zaman ayırdığınız için teşek-
tuna yansıyacak değiĢim kontrollü bir Ģekilde ger- kür eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim.
çekleĢmeli. Söylemlerimizi somut hale taĢıyacak
Emrah.Ozdemir@PolitikaDergisi.com
projelerimizi ortaya koymak için belirli bir zamana
ihtiyacımız var. iletisim@PolitikaDergisi.com
“Yeni Düzen”de
Kılıçdaroğlu’nun Yeri
nilmesi gereken bir yenilgi sayıldı. Konjonktür ba-
Emrah ÖZDEMĠR ğımlıları için herhalde Küba veya Kuzey Kore gibi
romantik küçük direnç noktaları, bir umut sayıla-
“Yeni toplum”un mühendis- mazdı.
liği ve yapımı sürecinde du- 1980’lerin ortamına girilirken, önce 24 Ocak Ka-
rumu “idare edecek” şekilde; rarları, sonra Kenan Evren’in darbesi ile Türkiye de
bu yeni duruma hazırlanmaya baĢladı. Sınıf, aydın-
zorunlu din dersleriyle, lanma, bağımsızlık gibi bilinçlerden yoksun bırakı-
yurtdışından gelen malî lan Türkiye, ekonomik anlamda neoliberalizmin ku-
cağına itilirken, toplumsal anlamda ekonomiyi ayak-
yardımlarla, hatta devletin ta tutacak biçimde ama çok daha derin ve geri dö-
tarikatlara desteğiyle dinsel- nüĢü zor bir noktaya getirildi. Eğitim sistemi parça-
landı ve sistem, bilimsellik ile bütünsellikten uzak-
lik aşılanmaya başladı. Di- laĢtı. “Yeni toplum”un mühendisliği ve yapımı sü-
ne daha uzak duran kişilere recinde durumu “idare edecek” Ģekilde; zorunlu din
dersleriyle, yurtdıĢından gelen malî yardımlarla,
de magazinsel düşünme bi- hatta devletin tarikatlara desteğiyle dinsellik aĢılan-
çimleri verilmeye başlandı. maya baĢladı. Dine daha uzak duran kiĢilere de
magazinsel düĢünme biçimleri verilmeye baĢlandı.
Bunlar “geride kalanlar” için hazırlanan planlar;
baskılara, iĢkencelere, idamlara vs. hiç girmiyorum.
“S
anki yeniymiş gibi, dünyayı Çoğumuzun bildiği bu süreç, Turgut Özal’la da
hep büyüleyerek ve şaşırtarak artarak sürdü.
ve insanoğlunun doğurganlığı-
na değil de insanların unutkan- GeliĢmiĢ demokrasilerin beĢiği Batı Avrupa’da da,
lığına tanıklık ederek, bu kadar çok ahlâk ve ülkemiz Türkiye’de de yeni bir “tasarım” söz konu-
politika sisteminin birbiri ardına bulunması,
unutulması, yeniden keşfedilmesi, kısa bir süre
sonra tekrar ortaya çıkmak üzere tekrar unutul-
ması inanılır gibi değil.” (A. de Tocqueville)
Cumhuriyetimizin temel
önadlarından biri olan
“sosyal devlet” olgusunu ye-
niden yaşama geçirmek ce-
maat egemenliğini engelle-
mek yönünde güçlü bir
adım olacaktır. Özellikle eği-
timde atılacak toplumsal
Örnekleri, verileri çoğaltabiliriz; ancak bir de nitelikli adımlar, zorunlu
Kılıçdaroğlu‟nun bu resimdeki (olası) yerini belirt- olarak ve vefa yüzünden ce-
meye ve salık vermeye başlayalım.
maate tutsak olan genç in-
Yer aldığı sosyo-ekonomik durum, bölge gibi et-
kenler değiĢse de Türkiye’de tarikat/cemaat/ağalık
sanları Cumhuriyete kazan-
sorunu önemli bir yer etmektedir. Özellikle belli bir dıracaktır.
cemaat istihbarattan basına, yargıdan kolluk güçle-
rine, iĢ dünyasından eğitime kadar birçok önemli
noktada büyük bir gücü elinde tutmaktadır. Gerçek Kurumsal açıdan ne yapılırsa yapılsın, geri olu-
bir demokrasi ve ulusun geleceği için tarikat olu- Ģumların sermaye gücüne dokunulamadığı sürece,
Ģumlarının devlet kurumlarından silinmesi zorunlu- bu oluĢumlar güçlerini -biraz geri planda kalmak
dur. Kürt yurttaĢlarımızın yakasından ağalığın zorunda olsalar da- kesmek olanaksızdır. Cumhu-
(derebeyliğin) atılması, devletin varlığı ve demokra- riyetimizin temel önadlarından biri olan “sosyal
simiz için gereklidir. Yani birinci sorun “geri yapı- devlet” olgusunu yeniden yaĢama geçirmek ce-
lanmalar” sorunudur. Bu sorun, toplumun edilgen maat egemenliğini engellemek yönünde güçlü bir
kalması sorununu da taĢımaktadır. Halkımızın, feo- adım olacaktır. Özellikle eğitimde atılacak toplum-
dal yapıdan ve/veya ümmetlikten yurttaĢlığa geç- sal nitelikli adımlar, zorunlu olarak ve vefa yüzün-
mesi için bu konu önem taĢımaktadır. den cemaate tutsak olan genç insanları Cumhuri-
yete kazandıracaktır. Kemal Kılıçdaroğlu yöneti-
mindeki CHP’nin, eğer iktidara gelirse Türk toplu-
muna kazandıracağı en büyük artı değerlerden
birisi bu olur.
Emrah.Ozdemir@PolitikaDergisi.com
gösterdiği, “takım anlayıĢına yatkın” imgelemi de
önem göstermektedir.
Sayı 23 Sayfa 33
Sayfa 34 Politika Dergisi
Tarihi Perspektiften
Şark Meselesi ve
Onun Günümüzdeki Uzantısı
Kürt Sorunu (1)
evvelden yapmıĢtı. Açılan, fakat sonra talep yeter-
sizliğinden kapanan Kürtçe kurslar, devlet eliyle
Asım US
açılan Kürtçe televizyon kanalı vb.
G
iriĢ
Konuya geri dönecek olursak, açılım paketinde, Ancak AKP en büyük kaybını, Habur sınır kapı-
anlayabildiğimiz en büyük açılım, YÖK BaĢkanı sındaki talihsiz ve istenmeyen görüntülerden son-
Yusuf Ziya Özcan’ın açıkladığı “Kürdoloji Enstitü- ra, toplumda vuku bulan infial ve olaylar ile yaĢa-
mıĢtır.
sinde güçlü bir devlet iste- Çünkü bugünkü durum da, aynen geçmiĢin uzan-
tısı durumundadır. Bahsedildiği üzere 18. yüzyıl
mez. O devletin güç kay- baĢlarında emperyalist güçler olarak Fransa, Rusya
betmesi için karışıklık çı- ve bu devletlerin ağababası olarak BirleĢik Britanya
Krallığı, yani Ġngiltere bulunmakta idi. Bugün ise,
karmaya çabalar ve bu- özellikle Soğuk SavaĢta SSCB’nin dağılmasıyla,
emperyalist istihbarat faaliyetlerine devam edeme-
nun için her türlü imka- mesi üzerine, bu tip faaliyetlerde ekseriyetle ABD
nını kullanır, bu ABD’nin göze çarpmaktadır.
ġark Meselesinin Yaratılması ve Ermeni, Bu söz bize, emperyalistlerin, çevre ülkelere ba-
Rum, Süryani Sorunu gibi Yapay Bir Kürt Soru- kıĢ açısı hakkında çok önemli ipuçları vermektedir,
nunun Ortaya Atılması çünkü Osmanlı aynı taktiği daha önce, Kanuni Sul-
tan Süleyman döneminde ġarlken - Fransuva
Kürt sorununu anlayabilmek için öncelikle, ġark arasındaki ihtilafı, Kutsal Roma-Cermen Ġmparator-
Meselesini ve azınlıkların emperyalist devletlerce luğu - Fransa arasında bir karıĢıklığa çevirerek is-
Osmanlı Devleti’ni parçalamak için nasıl ve nere- tismar etmiĢti.
lerde kullanıldığının iyi anlaĢılması elzemdir.
Sonradan, Ġngiltere de, bu tip taktikleri, diğer pek
çok ülke üzerinde olduğu gibi, Osmanlı Devleti ve
Türkiye Cumhuriyeti üzerinde de denemiĢtir.
Peki bu devletler oradaki toplulukları ne zaman [4] DoğuĢtan Günümüze Büyük Ġslam Tarihi, Cilt:12,
keĢfettiler ve ne Ģekilde kullanmaya baĢladılar? s.21-22, Çağ Yayınları, Ġstanbul, 1989.
Öncelikle, özellikle Kürt isyanlarına baktığınız va-
“S
anayasa kendinden önceki anayasaya tepki olarak
iyasi Partiler Gerektiğinde Ka-
gelmiĢtir. 61 Anayasası 24 Anayasasına karĢı tepki
patılmalı mı? (1)” adlı kaleme
aldığım konunun ardından, onun
devamı niteliğindeki ikinci yazım-
da hukuksal açıdan biraz daha geniĢ yelpazede
konuya değinmek amacını güttüm.
Parti kapatma bağlamında milletvekilleri, dokunul- geçer. Anayasa Mahkemesi ise iddianameyi red-
mazlıklarının olduğu düĢüncesiyle; kendileri yargı- detme yetkisi varmıĢ gibi Yargıtay Cumhuriyet
lanmadıkları için, partilerinin de yargılanamaz oldu- BaĢsavcısı tarafından açılan davanın kabulü ya da
ğu düĢüncesindedirler. Çünkü parti kapatmadan reddi yoluna gitmiĢtir. Siyasi Partiler Yasası hük-
kiĢilerin yargılanması aldatmacadır. Anayasaya ters münde de açık Ģekilde ortaya konulmuĢtur ki dava
olan birçok sakıncalı konu mecliste konuĢulmuĢtur, dilekçesi verildiği anda kapatma davası açılmıĢtır.
konuĢulmaktadır. Partilerin kapatılmasında bu ko- Anayasa Mahkemesi iddianameyi reddetme yolu-
nuĢmalar delil olarak kullanılacağı yerde, dokunul- na giderek büyük bir yanlıĢ yapmıĢtır. Anayasa
mazlık zırhı yüzünden hiçbir milletvekili yargılanma- Mahkemesi’nin AKP’nin kapatılması davasında
maktadır. yapılan hataları da söyleyen Yargıtay Onursal BaĢ-
savcısı Sayın Sabih Kanadoğlu Ģöyle değerlendir-
Parti kapatmaları ile ilgili söylenecek bir diğer ko-
mektedir:[2]
nu da siyasi partilerin ceza hukuku bağlamında ele
alınamayacağıdır. Bu bağlamda gündeme gelecek “Kapatma davasındaki oylamanın üç etapta
olan “Anayasa Hukuku”dur. Partinin kapatılması bir yapılması gerekirken tek oylamada birleştiril-
ceza yaptırımı değildir. Fakat “Anayasa Mahkeme- mesinden çıkan karar sağlıklı olmaz.
si”, her defasında parti kapatmayı bir ceza hukuku
davası haline getirme çabası içindedir ki bu yanlıĢ Kararda tek oylama ile, 6 üye partinin kapatıl-
bir tutumdur. Ceza hukukunda siyasi partiler incele- masına evet derken, 4 üye hazine yardımından
me altına alınamaz. Eğer bir suç iĢlemiĢlerse, ceza kısmen ya da tamamen mahrum bırakma
hukuku, o partinin sorumluları hakkında harekete uygulansını, 1 üye de davanın reddini istedi.
Oylama anayasaya uygun olmazsa işte varılan
sonuç bu olur. İlk oylamada, parti, laiklik ilkesi-
ne aykırı eylemlerin odağı olmuş mudur? Olma-
mış mıdır? Bu oylanmalıdır. Bu oylama yapıl-
dıktan sonra ikinci etaba geçilir. İkinci oylama-
da; bu oylamaya ret kararı veren kişi de katıl-
malıdır (CMK hükümlerine göre).
Maddelerinde belirtilmiĢtir.
Selvihan.Cigdem@PolitikaDergisi.com
[1] (www.anayasa.gen.tr/hukukdevleti.htm, 15 Kasım
2005).
B
irbirinden, farklı yaĢam biçimleriyle ayrı-
Yüzyıllardır süre gelen çıkar odaklarının iĢtahını
lan ve sayıları çok olan insan toplumları,
kabartan bölgede emperyalist güçler kendi ülkele-
canlı ve ön insanın yaĢadığı zamanlar-
rindeki değerleri tükettiklerinden konuĢlanmaya
dan beri var olmuĢtur dünya.
çalıĢıyor. Ülkeleri ve insanlarını kontrol altına alarak
Dünya tarihi boyunca uygar toplumun karma- kendilerine bağımlı köleler yaratmak istiyor.
Ģık yapısına ve ilk toplumun ortaya
çıktığı zamanlardan günümüze kadar,
dörtten çok birbirinden faklı uygarlık-
ların bir arada var olduğu görülmemiĢ-
tir. Amerikan yerlilerinin yaĢadığı yeni
dünyada birbirinden faklı uygarlık sayısı
üçü dahi geçmemektedir. Yeryüzünün
birbirinden iyice ayrılmıĢ bölümlerinde
neler olup bittiğini birlikte akılda tutma
çabası bazı olayları değerlendirip bazıla-
rını da es geçmemize neden olacak olsa
da kuĢbakıĢı olarak bakmamıza bilgi
edinmemize olanak verecektir.
Ortadoğu ülkelerinin sahip olduğu değerlere ge- maktadır. Turunçgiller ihracı fazladır. DıĢarıya
nel anlamda baktığımızda bölgenin stratejik önemi- uçak ve silah satmaktadır. ABD, Ġngiltere ve Al-
nin nedeni anlaĢılıyor. manya’ya ticaretinin büyük kısmı gerçekleĢir.
Suriye: Yer altı kaynakları mineral, petroldür. Lübnan: Ekonomik bakımdan Ortadoğu’nun en
AlçıtaĢı ve bazalt elde edilmektedir. Fosfat, kurĢun geliĢmiĢ ülkelerindendir. Petrol bakımından zengin
ve bakır az miktarda da olsa zift ve krom mevcuttur. olan ülkede halkın çoğu tarım ile uğraĢır. Gıda,
Ģeker, tekstil, çimento ve petrol endüstrileri mev-
Irak: Yer altı zenginliklerinden baĢlıcası petroldür. cuttur.
Verimli toprakları bulunmaktadır. Terörün yuvalan-
dığı bölgede uyuĢturucu ticareti de yoğundur. Ġran: Petrol ve diğer büyük sektörlerde devlet
iĢletmeciliği, köy tarımı bulunmaktadır.
Katar: Balıkçıllık ve inci avcılığının yanı sıra pet-
rol rezervlerinin keĢfedilmiĢtir. Dünyadaki en çok Filistin: tarım ve inĢaat sektörü ile geçimini sağ-
gaz rezervlerine sahip ülkeler arasındadır. Gübre lamaktadır. Ekonomik bağımsızlığı olmayan ülke
ve çimento sanayisi de geliĢmiĢtir. yıllardır Ġsrail’in baskısı ve dayatmaları ile zor Ģart-
larda yaĢam sürmektedir.
Kıbrıs: Turizm eğitim ve tarım, imalat sanayilerini
bünyesinde bulundurmaktadır. Suudi Arabistan: Petrol, Mekke ve Medine’yi
ziyarete gelen hacılar ve hurma satımını da ger-
Ürdün: Tekstil, çimento ve gıda sanayileri geliĢ- çekleĢtiren ülkenin temel ekonomisi petroldür. Pet-
miĢ ülkede Ġsrail’in verimli topraklarının üçte birini rol yatakları, petro-kimya sanayisi ve yapay gübre
iĢgal etmesi ile büyük ölçüde etkilenmiĢtir. Tarım sanayisi, demir-çelik sanayisi, çimento sanayisi,
ürünlerin fosfat ihraç etmektedir. Turizm geliĢmiĢtir. besin sanayisi de geliĢmektedir.
Ġsrail: Elmas iĢlemeciliği, tarım, sanayi, teknolojik BirleĢik Arap Emirlikleri: Ekonomisinin önemli
araç gereç üretimi ve turizm ile ekonomisini sağla- ölçüsü petrol ve doğalgazdır. Doğalgaz rezervleri
Sayfa 50 Politika Dergisi
açısından zengindir. Turizm, gıda, tekstil, mobilya, Afrika: Dünyanın en zengin yer altı madenlerine
çimento, alüminyum, seramik, demir-çelik ve cam sahiptir.
sektörleri geliĢmektedir.
Türkiye: Linyit, Manganez, Mermer, KurĢun, Bor,
Umman: Petrole dayanan esas ekonomisi var- GümüĢ, Cıva, Lüle TaĢı, Krom, Demir, Zımpara,
dır. Petrol, hurma, misket limonu, nar gibi ürünleri Petrol, Kükürt, Bakır, Fosfat, Kömür ve toryum ye-
ihraç eder. raltı zenginlikleri arasındadır. Dünya maden sektö-
ründe bor, toryum, linyit, mermer, manyezit ve
Kuveyt: Balıkçılık geliĢmiĢtir. Özellikle Basra zeolit, trona, barit ve feldispat ve sodyum sülfattır.
Körfezi’nde bol miktarda balık avlar, karidesler Av- Dünyada Toryum rezervlerinin % 65’i Türkiye’dedir.
rupa ve Amerika’ya satılır. Petrol üretimi ülke eko- Milyar dolarlık rezerve sahip olan servet üzerinde
Sayı 23 Sayfa 51
Nuran.Talay@PolitikaDergisi.com
SeçilmiĢ Kaynaklar:
http://www.turkcebilgi.com
http://tr.wikipedia.org
Sayfa 54 Politika Dergisi
Adnan Menderes ve
Demokrat Parti
Cumhuriyetle birlikte tam, bu gelenek tarihe karıĢ-
Cem Osman TAMTÜRK tı, derken, Adnan Menderes ve iki arkadaĢının
idamı ile huylunun huyundan vazgeçmediği, 12 Ey-
lül ardından da kolayla vazgeçmeyeceği görülmüĢ-
Öte yandan bu gelişme, tür.
tek partili bir dönemden Türkiye'de 1945 yılında yeniden çok partili döne-
me geçildikten sonra, 7 Ocak 1946 tarihinde res-
sonra, ihtilalsız, darbe- men kurulan Demokrat Parti (DP), dört yıllık baĢa-
rılı bir muhalefetten sonra, 14 Mayıs 1950'de yapı-
siz, kansız bir şekilde ser- lan seçimleri kazanarak iktidara gelmiĢtir. Bu geliĢ-
best seçimlerle iktidarın me, Atatürk döneminden beri Türkiye'de uygula-
nan ve muhalefeti bütünüyle dıĢlamayan, baĢka bir
el değiştirmesidir ki, böy- deyiĢle "potansiyel demokrasi" anlayıĢının baĢa-
rılı olduğunun bir kanıtıdır. Öte yandan bu geliĢme,
le bir değişime doğulu- tek partili bir dönemden sonra, ihtilalsız, darbesiz,
İslami toplumlarda ilk kansız bir Ģekilde serbest seçimlerle iktidarın el
değiĢtirmesidir ki, böyle bir değiĢime doğulu-Ġslami
defa rastlanmakta idi. toplumlarda ilk defa rastlanmakta idi. CHP, o döne-
me kadar tek baĢına bir iktidardı. Her ne kadar Ġkin-
ci Dünya SavaĢı sonrası birden ön plana çıkan de-
mokrasi rüzgârları dayatsa da, CHP’nin kendi için-
G
eçmiĢi bilmek bu günü değerlendirebil- den bir baĢka parti çıkararak çok partili rejime geç-
menin ön koĢuludur. Bu gün siyaset miĢ olması, kendisinin demokrasiyi ne kadar çok
sahnesinde olanlar, kendilerini önceki istediğinin bir göstergesi idi. Baskılardan Ģikâyetle,
partilerin birer devamı sayıyorlar. Ger- hürriyet nutukları eĢliğinde iktidar olan DP daha
çekten öyle midirler? Bunu ancak o partileri ve kiĢi-
leri iyi tanımakla anlayabiliriz.
Akademik BakıĢ.
Sayfa 60 Politika Dergisi
İsrail—Türkiye ilişkileri...
anki hükümetin de etkisi Bugün Ġsrail konum ve yer itibariyle bir makasın
kıskaçları arasında gibidir. Güneyinde Arap tabaka-
kuşkusuz ki çok fazla olmak- sı, kuzeyinde sorunlu Lübnan, batı tarafında Akde-
tadır. niz yer almaktadır. Bu coğrafi özellikler hele son
zamanlarda daha da önemli bir hal aldı Ġsrail açı-
sından; çünkü kuzeyinde güçlenen Hamas, Hizbul-
Ö
ncelikle uzun zaman aradan sonra siz lah ve Ġran güneyinde eskiye nazaran biraz daha
değerli Politika Dergisi okurlarıyla tekrar- birlik oluĢturmaya baĢlayan Arap emirlikleri ve bir
dan birlikte olmaktan duyduğum sevinç bataklıkta tepelendikçe batan Ġsrail’i ortaya çıkarı-
ve mutluluğu dile getirmek isterim. Siz- yor.
lerden uzunca bir süredir ayrı kaldım. Ancak bu
sürede dergimiz çok uzun ve önemli yollar aldı. Ġsrail için en kritik dönem 2005 Filistin seçimleriy-
Birçok önemli isim yazar kadromuza girerken; fikir di. 1928 yılında Müslüman KardeĢler örgütünden,
ve görüĢleriyle siz değerli okurlarımız ve sayıları-
mızda bizlerle mülakat yapan değerli bilim ve ilim
insanlarımız sayesinde hem daha büyük hem de
daha çok sesimizi yükseltebildik.
Dünya üzerinde çok az sayıda da olsa bazı dev- yonla öldürmek savaĢ nedenidir. Ancak AKP Hü-
letler, devlet politikası olarak baĢka ülkenin toprak- kümetini kutlamak gerek; az da olsa, “asarız kese-
larını ele geçirmeyi ve onların egemenlik halklarının riz”den öte uluslararası arenada hukuki yollarla
üzerinde egemenlik kurmayı hedef ve politika hali- hakkını aramamız, daha doğru ve dıĢ politikada ve
ne getiriyor. Bunlardan ikisi ne yazık ki komĢuları- bürokraside olması gerekendir. Ancak bazı sorul-
mız Yunanistan ve Ermenistan, diğer ülke ise yıllar- ması gereken sorular var. Tabii ki Ġsrail’in yaptığı
ca bizim kol kanat gerdiğimiz diyebileceğimiz kadar kabul edilir değil, ama o yardım gemisinde bulu-
yardım ettiğimiz Ġsrail’dir. Ġsrail’i ilk kurulduğunda nanlar da çok mu sütten çıkma ak kaĢıktı.
tanıyan devletlerdendik. Bugün bölgesindeki en iyi
iliĢki kurduğu devletlerden birisi gene biziz, ama 1) Ġsrail en baĢtan beri, Gazze’ye gelecek yar-
bize göre tabiî ki… Çünkü Ġsrail’in bölgede kan ve dımla ilgili uyarı yapıyordu, neden hiçbir AKP’li yet-
korkuyla büyüme düĢünceleri bu iyi iliĢkilerin çok da kili ve yardımcı örgütler bunu dinlemedi ve kulak
iyi olmadığını kanıtlar. arkası yaptı?
Artık hiçbir zaman Türk – Ġsrail iliĢkileri eskisi gibi 2) Yeni ġafak gazetesi yazarlarından Hakan
olamayacaktır. Çünkü bir devletin ticari gemisine ve Albayrak, bir ay öncesinden yazdığı yazıda bu
vatandaĢına saldırmak ve hele ki askerli bir operas- yardım gemilerin bir tanesinde 11 tane AKP’li mil-
letvekilinin yerini ayırdığını yazı-
yor. Bu milletvekilleri ne oldu da
gitmekten vazgeçtiler?
lik ettik, bu tamamen ide- Çünkü Ġsrail; Ġran, Lübnan ve içerde Hamas soru-
nuna karĢı Rusya kartını kullanarak son zamanlar-
olojik bir hareket miydi? da Yahudi halkının “Bizim Filistin‟de ne işimiz var?”
sorusunu sormaya baĢladığı ve Ġsrail Devletinin
temelini oluĢturan “Kudüs, Gazze ve Batı ġeria bi-
listesi” dedikleri bir listeye nasıl sahip olmuĢlar? zimdir” politikasına ters düĢen, bu soruyu ortadan
Bizim bildiğimiz “pasif direniĢ” ya gemi dümenini kaldırılmasında yardımcı oluyordu.
kilitlersiniz ya da kendinizi kilitlersiniz. Hangisi
Ġsrail son zamanlarda en büyük ticari ve siyasi
“pasif direniĢ” bizim bildiğimiz mi, gördüğümüz
anlaĢmalarını Pekin’le yaptı. Ġsrail son zamanlarda
mü?
yükselen güçlerden biri olarak gördüğü Pekin’le
4) Bu gemide yer alan ve ölenlerin bazılarının, iliĢkilerini sıcak tutarak hem sıkıĢtığı o kıskaçtan
biz oraya Ģehit olmaya gidiyoruz, gibi cümleler sarf hem de Orta Asya’da da söz sahibi olma isteğiyle
ettiğini haberlerden duyduk. Bu insanlar oraya yar- birlikte Ġran, Rusya, Hindistan, Çin gibi Avrasya böl-
dım için mi gitti, yoksa savaĢmaya mı gitti? gesinde güçlü devletlerin ġanghay ĠĢ Örgütünü kur-
malarıydı. Ġsrail’in AB ile ABD’yi etkileyebilecek ka-
5) Bu yardım gemilerinde bulunan kiĢiler arasın- rarlara imza atan bu örgütte de sızma isteklerini
da Fatih Camisinde Ģeriat isteyenlerden kaç kiĢi göz ardı edemeyiz.
vardı? Ġsmail Ağa cemaatine bağlı kaç kiĢi vardı?
Birtakım radikal dini örgütlere bağlı kaç kiĢi var?
Bilgin.Turk@PolitikaDergisi.com
Sayfa 64 Politika Dergisi
G
yaşama geçebilir” diye sorarsan, bu konularda, de-
iriĢ
ğerli okuyucu, sen karar vereceksin. Kararında
“Nasıl bir eğitim” sorusuna bakıĢ açım acele etme. Çünkü kararın her şeyi sorgulamana
Ģöyle: “Siyasi, askeri, ekonomik, bilimsel, sebep olacak.
sanatsal, fikirsel, kısaca etki imkanı olan
Yazdıklarım tek kelimeli bir teklif içeriyor. Bu
kiĢilerin “toplumun hizmetkârıyım” diyen, böyle his-
teklif belli varsayımlara dayanıyor.
seden ve yaĢayan bireyler olarak yeĢermesi için
nasıl bir öğrenim sistemi olmalı?” Bahsettiğim varsayım ve kavramlar 1999-2000
yıllarında bir dizi proje üstünde çalıĢırken karĢıma
Değerli okuyucu, son 10 senedir öğrenim konu-
çıktılar. Son 11 sene içinde onlarca kiĢiyle (her
sunda bazı fikirler geliĢtirdim ve farklı ölçülerde
yaĢtan, yöreden, ülkeden, öğrenim seviyesinden,
paylaĢtım. Çağrıyı bir fırsat olarak değerlendiriyo-
ekonomik durumdan) bu kavramları paylaĢtım.
rum. PaylaĢımın bu topraklar için faydalı olacağı-
Neredeyse hepsi, kavramları doğru algıladı ve de-
na inanıyorum.
ğer gördü. Fikirleri eyleme geçirip, farklı yerlerde iĢ
geliĢtirme bağlamında kullandım. Sonuçlarından
memnunum, devam ediyorum.
Sayı 23 Sayfa 65
yaĢamın sonucu feodal yapılar ve bunlar arası güç Borçlu olduğu ders: Çevre – enerji – gıda konu-
için çatıĢmalar … çatıĢtıkça anlamsızlaĢan yaĢam larını dengeleyip, neslini devam ettirebilme dersi.
… rönesans denilen fikir, paylaĢım, ve üreten bire- Dünyada yaĢam devam edecek mi? Bildiğimiz gibi
yin isyanı, hür olmak isteyen ruh, iradesiyle Ģekil bir yaşam devam edecek mi? ÇatıĢmasız ve den-
veren, üreten birey, … dünyanın keĢfi, kitap, harita geli bir yaĢam olabilecek mi? Hatta insanlık dünya-
basımı, feodal ve emperyal gücün üreten tüccar, da kurabildiği dengeli yaĢam sayesinde açlığın so-
halk ve milliyetçi duygularla köĢesine itilmesi, kutu- nu, herkese sağlık, yaĢamın uzaması, zekanın art-
sundan çıkan bu kavramı bayrak eden sahip olma ması, uzay yolculuğu gibi asırlardır hayalini kurdu-
arzusu, endüstriyel devrim sonucu değerini yitiren ğu gelecek kapılarını açabilecek mi? Yoksa, oyun
birey, üreten kurumların eline geçen güç, gücün buraya kadar mı?
çatıĢma araçları için kullanılması sonucu ortaya
çıkan dengesizlikler, petrol çağı ve geliĢmelerin “Bu borç adil değil. Yüz veya binlerce neslin hata-
ivme kazanması, suni gübre ve ucuzlayan gıda, ları sonucu” desek de boĢ. AĢılamayacak bir duva-
unutulan doğal tarım bilgileri, hızla artan nüfus, rın önünde mi, yoksa muhteĢem maceralara gebe
mobilite, teknoloji, iletiĢim, internet, hızla artan pay- bir geleceğin kapısının önünde miyiz, biz karar veri-
laĢım, yok olma yolunda özlük hakları, genetik mü- yoruz. Alınan karardan sorumluyuz. Karar önce
hendisliği, nano teknoloji, yaĢlanan nüfus, … ilaçla, bizi, sonra da geleceği Ģekillendiriyor.
inançla, milliyetçilikle, ırkla, cinsellikle, tüketimle,
“Eğitim” dediğimiz kavram bugüne kadar bizi
medyayla, futbolla güdümlenen, kahveyle uyutulan
nasıl inĢa etti? KullanılmıĢ modellerden ne öğ-
toplumlar, … dünyanın ruhundan uzaklaĢıp, onu
renebiliriz?
dinlemeyi unutan, kendine yabancılaĢan, bir taraf-
tan kendini genetikle ölümsüzleĢtirmeye çalıĢan, Yorum 2: Öğrenimin gerçekten çok kısa tarih-
bir taraftan değiĢtirdiği iklimle, geliĢtirdiği çatıĢma çesi:
araçlarıyla tüm yaĢamı yok etme tehdidi altında
tutabilen, … bir taraftan uzaya, bir taraftan denizle- Kızılderili (yerleĢik): “Bir çocuğu eğitmek için
rin altına, atomun içine uzanmaya çalıĢan, kibir ve bütün bir köy gerekli.” Ağızdan ağza, farklı bireyle-
hırsla gözü dönmüĢ ve diğer tarafta bunları farkın- rin çocuğu hazırlaması/ donatması / ihtiyacı olana
da olup ne yapacağını bilemeyen … geliri ve destek olması. Belki de “farklılıkları bir araya geti-
farkındalıkları uçurumlarla ayrılabilen … cımbız ve rerek üretelim” kavramına en yakın yaklaĢım. Ka-
aynasıyla, umursamazlığa itilmiĢ, eksi ve artısıyla: bile içinde yaygın. Yapı: dağınık. Amaç: yaĢam
Ġnsan - evrenin çocuğu: borçlu! için donanım.
Kültür kelimesinin medya, siyasetçiler, ve öğre- Tarih “adapte olanın” yaĢama Ģansının daha fazla
nim sistemi içinde kullanılan Ģekli hep “bir şey ol- olduğunu gösteriyor. Halbuki biz haberlerde ve
makla” ilgili. Mesela, “Türk olmak,” “Müslüman politikacıların ağzından “dimdik durmanın, esnek
olmak,” vs. Türk Dil Kurumu kültür kelimesini olmamanın” daha ulvi ve geçerli yol olduğunu öğre-
“birlikte yapılan/üretilen Ģeyler” olarak tanımlıyor. niyoruz. Biraz da ataerkillik eklenince neden bu
Yani eğer “bir şey olmak” anlamını seçersek, kadar kalp krizi yaĢanıyor diye tekrar düĢünelim?
“ötekini” tanımlıyoruz; “birlikte üretilen” anlamını Kalp “sertliği” ne kadar sevebilir ki?
seçersek, farklı kiĢilerle el ele veriyoruz, onlara
sarılıyoruz. Siz hangi anlamı tercih edersiniz? Tabii buna bağlı bir de baĢka yaramız daha var:
güçle elde edilen Ģeyi kutluyoruz; ama futbol ma-
Hiç düĢündünüz mü; medya, siyaset ve öğrenim çında, ama tarihe yaklaĢımımızda. Güç kelimesini
sistemi neden bu anlamları yüklüyor? Yorumum: ve güçle elde edileni yüceltmeyi bıraksak, nasıl
Çünkü herkes bu Ģekilde programlanırsa, bireylerin olur?
daha kolay tetiklenmesi ve “ucuz elde edilen/kolay
taraftar” olmaları mümkün. Her gün bu yaramız ne Bilgi; kullanılıĢ Ģekliyle, “bende var, sende yok”
kadar kaĢınıyor, farkında mıyız? Kültür kelimesi- imasını içeren bir kelime. Feodal düzenin yansıma-
ni sadece ve sadece “birlikte yapılan/üretilen” sı. Ġnternet dünyasında bilgi her geçen gün daha
anlamıyla kullansak, nasıl olur? yoğun paylaĢılıyor ve yüzlerce, binlerce bireyin etki-
leĢimi sayesinde inĢa ediliyor. Kimsenin tekelinde
Güç / güçle elde edileni yüceltmek: Sanki değil. Bilgi kelimesini kullananlar bize bir Ģeyler sat-
olumlu bir Ģey gibi piĢirilip, piĢirilip masamıza geli- maya çalıĢıyorlar. Üstünlük taslıyorlar. Samimi de-
yor bu kelime. Bir sürü anlamı varken, medyada ğiller. Bilgi olmadan da fikir olabilir. Bilgiyi öne çıka-
en çok kullanılan “mutlak nitelik” anlamı; neredey- ranlar, fikir kelimesinden ve bu kelimenin doğal ola-
se, tanrısal ve eriĢilmez olup, geçen yüzyılın, feo- rak zamanla ekonomik ve siyasi gücü topluma ya-
dal sistemlerin sonucu. Ġçinde esneklik içermiyor. yabilme becerisinden korkanlar. Bilgi kelimesi ye-
Ülkede bugün yüklenmiĢ olduğu anlamıyla iç gücü rine fikir kelimesine sahip çıkalım. Ya fikir, ya
temsil edebilecek Ġngilizcedeki “strength” kelimesi- fakir!
nin karĢılığı değil.
Yaratıcılık – insanların yüzde kaçı yaratıcıdır?
(Cevabı aklınızda tutun lütfen.) Bu kelime süreci
dıĢlayan, sonucu önemseyen bir yaklaĢımın yansı-
ması; Edison binlerce kere ampulün nasıl yapıla-
mayacağını anladıktan sonra keĢif yaptı. KeĢif için
öncelikli gereksinim “deneme ve yanılma.”
“Deneme ve yanılma” ise 6 aylık çocuğun ayağa
kalkmaya çalıĢırken kullandığı yöntem ve hepimize
nefes almak kadar yakın. Durum böyleyken neden
“az sayıda insan yaratıcıdır” kavramını taĢıyan bir
kelimeye bel bağlıyoruz? (Sahi sizin tuttuğunuz
sayı kaçtı?) Bu kelimeyi hiç kullanmayalım. Ye-
rine, süreci öne çıkaran “çözüm üretimi” kavra-
mını kullansak, nasıl olur?
Olumsuz atasözleri/deyimler:
Sayı 23 Sayfa 69
ortaya “yaĢam” çıkıyor; “yaĢam” konuĢuyor, dinliyor kurum nasıl olabilir? “Yeni okul” bünyesinde fikir,
ve öğreniyor; etkileĢim içinde öğrenirken ekiplerin, yetenek ve kaynakları öngörülebilinir prensiplerle
takımların parçası oluyor; hedef odaklı ekiplere bir araya getirebilirsek hızlı yol alabiliriz diye düĢü-
bağlılıkla değer üretiyor. nüyorum. Bu prensiplerin baĢında mesela, üretilen
değerin eĢ olarak paylaĢımı olabilir. Bu hem karĢı-
lıklı güveni, hem de motivasyonu en üst noktada
tutacaktır.
Özet ve tohum
Sayfa 72 Politika Dergisi
Hakan.Habip@gmail.com
iletisim@PolitikaDergisi.com
Sayı 23 Sayfa 73
Sayfa 74 Politika Dergisi
P—Kitap: Seçkiler
Gülsüm Tütüncü Seyla BENHABIB, Çetin YETKĠN, Vural SAVAġ, Alain TOURAINE,
ESMER, Ötekilerin Hakları Hıristiyan ve Ġslam Hukuk (!) ile Demokrasi Nedir?
Türk Siyasal YaĢamın- Siyasal DüĢüncesi Aldatmak
da Ortanın Solu
Mustafa Kemal
ATATÜRK:
“Ben
çocukken
fakirdim. İki
kuruş elime
Celal BAYAR, Metin TÜKENMEZ, Cüneyt ARCAYÜREK, Alev COġKUNĠ
ġark Raporu Toplumbilim ve Spor Bir Zamanlar Ankara Yeni Mandacılar
geçince bunun
bir kuruşunu
kitaba
verirdim. Eğer
böyle
olmasaydım,
bu
yaptıklarımın
hiçbirisini
Henry KISSINGER, Haz: Özgür ERDEM, Mahmut Esat Cüneyt ÜLSEVER,
Diplomasi Sultan Galiyev Tüm BOZKURT, Türkiye’ye Ne Ola-
yapamazdım.” Eserleri Liberalizm Masalı cak?
Hazırlayan
Emrah ÖZDEMĠR
Emrah.Ozdemir@PolitikaDergisi.com
Bu Bölüme ĠliĢkin Önerileriniz Ġçin:
kultursanat@politikadergisi.com
Sayı 23 Sayfa 75
Modern Hayat
Eğer Ģanslıysanız, hiçbir Ģey yapmadan sefahat
içinde yaĢayabilirsiniz bu ülkede. 0 lira üretimle,
Asım US
milyarlarca, hatta trilyonlarca lira tüketirsiniz. ÇalıĢ-
manıza gerek yoktur. Meslek sahibi olmaya gerek
C
umartesi, saat sabahın 6’sı. Telefonum yoktur. Okumaya gerek yoktur. Gerek yoktur ama,
çalıyor. Numaraya bakıyorum, ofis. Ama bu sınıfta yaĢayanların, sadece birbirlerine hava
konuĢmayı çok da beceremeyeceğim, atmak için okuduğunu, hocalar tutup görgü dersleri
yarı uykuluyum. aldıklarını, cumartesi günleri brunch partileri sonra-
sı evlerine giderseniz, görebilirsiniz. ġanslı toplum-
“Bugün gelmeyecek misin?” diyor telefondaki ses. sal grubun çocuklarını da, genellikle okuldan kaç-
maları, derslerden rüĢvetle geçmeleri, son model
Gelemeyeceğim, lanet olası, bugün izin günüm. arabaları ve yanlarından eksik olmayan parasız
konsomatrisler sayesinde tanıyabilirsiniz. ġanslı
Bu iĢ çok kazandırmasa da, gene de Ģükretmeli-
gruptaysanız eğer, hiçbir Ģey sizin aleyhinize çalıĢ-
yim. Daha da Ģanssız olabilirdim. En azından sigor-
maz. Adam öldürürseniz, kurbana verirler cezayı
tamı ödüyorlar, fazla mesai ücreti vermeseler de,
bu ülkede.
izin günümde, sabahın köründe arayıp uyandırsalar
da, inanın bana daha da kötü iĢleri gördüm. Bir de torpilliler sınıfı var. Burada da babanız çok
zengin olmasa da, ya bürokrattır, ya akademisyen-
Hiç çalıĢmamaktan iyidir, sürekli sizden karınız
dir, ya askerdir vs… Mutlaka bir yerlerden bir yer-
gibi fedakarlık bekleyen bir iĢyeriniz de olsa. Batıda
lere hatırı geçiyordur. Bu sınıfta doğmuĢsanız
böyle değildir belki ama, burada yaptığınız her söz-
eğer, biraz çalıĢma ile, istenen asgari kalifikasyon-
leĢme, sanki Ģirketinizle evleniyormuĢsunuz gibi.
ları kazandığınız vakit, istediğiniz yerde iĢ bulursu-
Görünürde günde 8 saat ücret alırsınız ancak, me-
nuz, tüm kapılar size açılır. Ancak sonra da ömrü-
sailere para vermezler. Cumartesi gittiğiniz olur, ya
nüz boyunca sayılmamaya, torpilli diye arkanızdan
da siz evdeyken, uykudayken ararlar. Uyku saatle-
konuĢulmasına hazır olmanız lazım. Tıpkı babası
rinizi bile Ģirketinizle geçirirsiniz.
profesör olup, saltanat usulüyle profesörlüğe de-
Tam da evlilik gibi değil aslında. ġirket sizi istedi- vam eden evlatlar gibi…
ği zaman kapı dıĢarı edebilir.
Garibanlar vardır bir de. % bilmemkaçları iĢsiz-
E-postan var!.. Klink… Klink!.. Bakarsın postaya. dir. Çoğunlukla hayatları, girdikleri bir cinnet sonu-
KovulmuĢsundur, muhasebeye çağırıyorlardır. Sa- cu intiharla sonuçlanır. Tabii buna hayat denebilir-
bah’ın köründe kalkmalar, para almadan mesaiye se. YaĢamak için okumak zorundadırlar, ancak
kalmak için zorlanman… okuyacak paraları yoktur. Bu gruptaysanız eğer,
her Ģey aleyhinize iĢler. Polis’ten siz dayak yersi-
Senin bir hakkın yoktur, ama Ģirket senin efendin- niz. Askerde ezilirsiniz. Aslında bütün ömrünüz
dir. Tabii Ģirket herkesin efendisi değildir, Ģirketin boyunca ezilirsiniz.
efendisi olanlar da var. Ama onlar büyük insanlar-
dır. Yeni kurtarıcılarımız, modern peygamberlerdir. Sanırım ben bu son gruptan değilim. ÇalıĢmaya
Ġnsanlık umudunu onların vicdanına bağlamıĢtır. ihtiyacım yok, ama çalıĢıyorum. ArkadaĢlarım ne-
den çalıĢtığımı soruyorlar bana. Onlara boĢ boĢ
Irmak.Ataberk@PolitikaDergisi.com
Türkiye’de doğduysanız, bütün toplumsal sınıfları bakıyorum. BoĢ ama acıyan gözlerle. Genelde ak-
unutun. Burjuvazi, proletarya, aristokrasi, orta sı- Ģam dıĢarı çıkmak, bir kulüpte tepinip, kızları kes-
nıf… Hepsi palavra bunların burada. Çünkü bu ül- mek için çağırılırım. Ama reddederim. Benim iğ-
kede ana olarak üç toplumsal sınıf vardır: Ģanslılar, renç bir hayatım var, ama gene de onlarınkinden
torpilliler ve garibanlar. iyidir, diye düĢünüyorum
Sayfa 76 Politika Dergisi
Bütün haftasonu sabah magazin programlarında, ArkadaĢım arıyor. Beni Çin lokantasına davet
bu ne iĢ yaptığı belli olmayan zengin adamların, edecekmiĢ. Gidiyorum, oturuyoruz. Hiçbir yemeğini
çocuklarını ya da karılarını izlersiniz. Giysileri, kok- bilmediğimden arkadaĢımın söylediğinden söylüyo-
teyller, kavgaları falan filan. rum. Noodle’mıĢ yemeğin adı, ama bence eriĢte.
Çin lokantasında, neden Noodle isimli bir yemek
Birazcık hayvan belgeseli tadı verir bana, oturup vardır? Bu Çince bir ad mı? Çinlilerin çok fakir ol-
izlerim. Doğadaki baĢka yaratıkların hayatlarını, duklarını ve üç öğün pirinç yediklerini duymuĢtum
hatta çiftleĢmelerini bile gösterirler bu magazin halbuki.
programları. Tereyağımı ekmeğe sürerken bunu
“Garson!!! Bana pirinç lapası getir!” Masadakiler
ĢaĢkın ĢaĢkın bana bakıp, benimle dalga geçiyor-
lar. Ben de onları izliyorum. Erkekler benim üzerim-
den, kızları güldürerek prim kazanma peĢindeler.
Asim.Us@PolitikaDergisi.com
Sayı 23 Sayfa 77
“P
aranoyaktı… Geceleri bir gürültü dınlanmalarına katkıda
duyduğunda yatağından fırlayıp bulunmakla kalmayıp,
tabancasıyla kılıcını eline alıyor, her aynı zamanda onuncu
gün berberine o gün usturasıyla hatta yirminci kuşağa
boğazını keseceği korkusuyla gidi- kadar gelecek nesillere
yor, … de hayrı dokunacak
olan eserler meydana
Cimriydi… Altın paralarını mürekkep hokkasının getirmiştir. Böylelikle
altına, hisse senetlerini günlüklerinin arasına saklı- bu adam insanlığa
yor… emsalsiz bir bağışta
bulunmuştur, bu
Kadın düşmanıydı…
ayaktakımı belki de
(…) bundan cesaret alarak kendilerinin onun kişili-
ğini ve davranışlarını yargılayarak, onda kimi
Hırslı olduğu kadar acımasızdı da…” kusur ve lekeleri bulup ortaya çıkaracak mevki-
de olduklarını düşünürler, çünkü kendi hiçlikle-
K dergiyi daha önce okumuĢsanız, bu satırların rinin ezici duygusuyla karşılaştırıldığında böy-
ve buna benzer onlarcasının bu dergide yer aldığını lesine büyük bir adamın karşısında duydukları
bilirsiniz. Edebiyat dergisi olarak bilinen dergi, ya- acıyı dindirmek isterler. Bu, sözgelimi Goethe‟nin
zarların daha çok özel yaĢamlarını konu ediniyor: hayatının ahlaki yönü üzerine sayısız kitap ve eleş-
eĢcinsellikleri, fobileri, uç öyküleri, yasak aĢkları, tirilerde sürdürülen bütün bu kılı kırk yaran sıkıcı,
zayıflıkları… Derginin 29. sayısında (20 Nisan usandırıcı tartışmaların gerçek kaynağıdır: Gençli-
2007) Pelin Özgür’ün kaleme aldığı yukarıdaki sa- ğinde âşık olduğu şu ya da bu kızla evlenmeli miy-
tırların öznesi büyük Alman filozofu Arthur di, evlenmemeli miydi… (…) Böylesine arsız ka-
Schopenhauer. dirbilmezlik ve kötücül çekiştiricilikle bu sokul-
gan ve işgüzar yargılar, bunların zihni ve fikri
Peki, 1860’da ölen Schopenhauer, 2007 yılında
bakımdan olduğu kadar ahlaken de düzenbaz
çıkan bu yazıya nasıl bakıyor:
olduğunu göstermektedir, ki bu çok şey söy-
“…Bir filozofun düşüncelerini incelemek yeri- ler.” (Arthur Schopenhauer, Seçkinlik ve Sıradan-
ne hayat hikayesini okuyarak, onu anlamaya lık Üzerine, Say Yayınları, Çev: Ahmet Aydoğan,
çalışanlar, bir resmin kendisini gözardı edip S.36-37)
çerçevesinin biçim ve üslubuna dikkat kesilen-
Ben hiç yorum katmıyorum: Schopenhauer’in K
lere, ahşabın iyi oyulup oyulmadığını, yaldızının
dergi ve ona benzer olarak, dâhilerin, “büyük ka-
kaça mal olduğunu tartışanlara benzerler.
fa”ların, filozofların, yazarların asıl yapıtlarını bıra-
Bütün bunlar iyi güzel de, ilgileri maddi ve şahsi kıp özel yaĢamlarıyla uğraĢanlara 150 yıl önceden
mülahazalara yönelmiş olmakla beraber daha ileri “peĢinen” verdiği yanıt bu. KeĢke
gidip bunu bütünüyle boşuna ve gereksiz bir çaba Schopenhauer’in özel yaĢamını bu kadar incele-
Irmak.Ataberk@PolitikaDergisi.com
haline getirecek bir noktaya vardıran başka bir yecekleri yerde, yazdıklarına o kadar baksaydılar.
zümre vardır. Çünkü büyük bir kafa, insanlara en Hiç olmazsa O’nun yaĢamını konu edinmeselerdi,
derin varlığının hazinelerini açmıştır ve sahip oldu- birileri bu yazıyı yazmazdı belki…
ğu kabiliyetlerin üstün çabasıyla sadece onların
Emrah.Ozdemir@PolitikaDergisi.com
Sayfa 78 Politika Dergisi
Sersefilin Düşü
çorap yırtığından bir tane beyaz 5 kırmızıda bir,
uğrunda Ģah damarına neĢter çekilebilecek.
Mert ATALAY
Öyle bir beyaz ten…
B
aĢka bir dil bu. Ġnsan beyninin parçalan- öyle bir beyazlık dökülmüĢ kaldırıma… Kırmızı-
mıĢlığına, bilgilerin kökensizce savrulu- Beyaz.
Ģuna baĢka bir dil bu, karanlığın kökleri-
ne su. Gece olsa dedikodusu eĢek öldürür, öldü diyen-
ler olur,
ĠĢte böyle baĢlıyor dedi pervasız, kolera sokakla-
rının sersefili. Bu iĢin ironisi açık seçik; fikirler ölmez!
Kaldırımları yalayan adımlara paraflar atan Ģair- KöĢede kaĢını kestirmiĢ ağır ağabeylerin tespihi
lerin ellerinden kaporta döĢüyor muktedir keĢler. ile aynı tınıyı tutturuyor Özgür ve onun külüstürü.
Daha yeni sürülmüĢ ojeli elleri öpmeli, koklamalı Yandan yandan çizik bilenen bakıĢların tam berdu-
kafa buluyor virane fiyaskolar. ĠĢte… ĠĢte dökülüyor Ģunda Ģarap ĢiĢeleri. Belde tabiî ki… Silah gibi.
bir kadının iki göğsünden bembeyaz cümleler, tuta- Söyleniyor anıra anıra, duyuluyor ancak sessizlik:
mıyoruz, kafamız boynumuza dek 359 derece dö-
nüp avucuna sert kahve doldurulmuĢ dilberden her Akustik Ģekilde, gümüĢ… tınılarıyla kulaklarda
gün bir yudum kahve içen adamın adamlığına, kıyamet kopmakta.
adama ne Ģayet ne Ģahit simitçinin simitlerinin orta-
Etine dolgun kedilere uzanamayan kasaplar
sından görünen dünya. BoĢluk değil midir Kamil?
mundar türküsü belleyip müĢteri toparlamaktaydı-
Yuvarlak değil midir görünen her Ģey bir simidin
lar. Bu efkarın gökyüzü boĢalmıĢlığına Ģahit / oğlu
ortasından…
21 yaĢında ġırnak’ta Ģehittir. / adama her gün aynı
Korna seslerinden ritim çıkaran, Alzheimer taklidi soruyu soran Ģizoid karakterlerini görmeye baĢla-
yapan berberin rengârenk düĢüydü bu; biz karası- makta alabildiğine sokak. Zooney adımını atar at-
na düĢtük; simsiyah saçları kesip ellerimize verdi. maz boynundaki soğuk ölümle yığılıyor yere, 21
Yoksa niye tanrıcılık oynamaya çalıĢıyor, dört yol yaĢında. Üstüne kitaplar, haberler yazılıyor oku-
ağzında ıĢıkları çalınan trafik lambalarında solcula-
rı öldürmekten sol botunun ucu kirlenmiĢ polis?
Nargile fokurtusu…
U
lusumuzun övünç kaynağı Fazıl Say’ın
ölümsüz Ģairimiz Nâzım Hikmet için
yaptığı eĢsiz bestelerden oluĢan Nâzım
adlı albümünü hemen hemen duyma-
yan kalmadı. Yine de Nâzım’ın ölüm yıldönümünü
bu yıl bu biçimde sayfalarımıza taĢıyalım, dedim.
Hepsini tek tek saymaya gerek duymuyorum. Klasik parçalara da kendine özgü yorumlarla ayrı
Çünkü tüm besteler birbirinden hoĢ ve etkileyici. bir hava katan Fazıl Say’ın bu fırsatla daha çok ilgi
görmesi gerektiğini bildirmek istiyorum.
“Final” Ģarkısı olan YaĢamaya Dair’i de hayran-
lıkla dinledikten sonra Türkiye’nin yetiĢtirdiği bu iki Ġyi ki varsın Fazıl Say, iyi ki vardın Nâzım...
büyük isimle aynı dili konuĢtuğunuzu, sizin Ģehirle-
rinizde bu oratoryonun gezdiğini bilerek kendinizi
Ģanslı hissedeceksiniz.
Emrah.Ozdemir@PolitikaDergisi.com
Giderse çok üzüntü duymam, diyenlere inat, seç-
kinliğini doğumdan değil, yapıtlarından kazanmıĢ
PD
www.politikadergisi.com — iletisim@politikadergisi.com
ġEHĠT ASKERLERĠMĠZĠ
SAYGIYLA, MĠNNETLE, BÜYÜK ÜZÜNTÜYLE
ANIYORUZ.
AĠLELERĠNĠN, SEVDĠKLERĠNĠN VE ULUSUMUZUN
TeĢekkür:
>Dilek ve Oktay
Sinanoğlu çiftine,