You are on page 1of 38

Yıl: 1 Sayı: 4 Şubat 2010

Kurucu : Müberra ALTIN

Hazırlayan, Editör : Emre ALTIN

Yazarlar : Müberra ALTIN, Orhan AYDİLEK

Kaynaklar : Fizikist.Com

Fizikist Dergisi, Fizikist.Com sitesinin yayın organıdır. Hiçbir yazı


ve çalışma Fizikist.Com sitesi yazarlarından izin alınmaksızın
kullanılamaz.

Fizikist Bilim ve Teknoloji Dergisi

Tüm Hakları Saklıdır.

© 2010
İçindekiler
5 Işığın Gelişimi 2.bölüm

9 İşte Geleceğin Gazetesi

10 Dünya Süpernova Kurbanı Olabilir

11 Nobelli fizikçi Aage Bohr öldü

12 Nasa Hedeflerini Küçültüyor

13 Güneş ışınlarıyla sudaki hidrojeni ayrıştıracaklar

15 Arıların gözü sizi bir yerden ısırıyor!

16 Beyin dalgalarıyla iletişim deneyi

17 Fizik Niçin Öğretilmeli

20 James Clerk Maxwell

24 Limon Pili Yapılması

26 Bir Fizikçinin Günlüğü

28 Maxwellin Cini

30 Kendinize Engel Olmayın

31 Zekanı Test Et

33 Fıkralar

34 Ne Demiş Newton?

35 Hayata hazırlanmada ÜNİVERSİTE DIŞINDA gerekenler

36 Biraz da Gülelim
Işığın Gelişimi 2.Bölüm

Işıkla çıktığımız yolculuğun ikinci durağında


bilim sahnesine James Clerk Maxwell çıkıyor.

Maxwell İskoç fizikçi ve matematikçidir .Maxwell de ışığın dalga olduğuna inanıyordu.

Zaten 19. yy ışığın dalga modelini destekleyen birçok önemli gelişmeye sahne olmuştur. 1873
yılına kadar elektrik ve manyetiğin bir birleriyle ilişkisiz olduğu düşünülüyordu.Optik ise bu iki-
sinden daha da bağımsız görülüyordu.Tamda bu sırada Newton’dan sonra fizikteki en büyük
birleştirmeyi yapan Maxwell elektrik ve manyetiğin aynı şey olduğunu kendisine ait olan maxwell
denklemleriyle ispatlamıştır

Bu denklemler elektrik, manyetik ve optik Ancak ışığın bir elektromanyetik dalga


alanlarda kullanılır. Maxwell ışığı elektrik ve many- olduğunu savunan Hertz deneyler esnasında
etik alan titreşimlerinden oluşan elektromanyetik ilginç bir olayla karşılaşmıştı. Hertz zıt elektrik
dalga olarak tanımladı. Bununla birlikte elektrik yükü ile yüklü iki küre arasında elektron sıçraması
ve manyetik alanların uzayda dalga formunda esnasında açığa çıkan mor ötesi ışımanın hemen
sabit ışık hızında ilerlediğini bulmuştur. 1864 yandaki yüksüz küreden elektron koparması olayına
yılında Maxwell “A Dynamical Theory of the Elec- şahit oldu. Işık metalden elektron söküyordu ve
tromagnetic Field” (Elektromanyetik alanın dina- Hertz in ispatlamaya çalıştığı şeyin tam tersini
mik teorisi) aldı kitabını yazmıştır, kitabında ışığın destekliyordu. Tanecik modeli bütün ihtişamıyla
aslında aynı ortamda dalga hareketi yaptığına yeniden sahneye çıkmaya hazırlanıyordu.Bu olayı
ve bu da elektriksel ve manyetik bulgulardır kanıtlayan en önemli deney Einstein’e Nobel
diye ilk defa bu kitabında bahsetmiştir. Elektro- ödülünü kazandıran Fotoelektrik olayıdır.
manyetik modeli birleştirdiği çalışması fizikteki
en önemli gelişmelerden biri olarak kabul edilir. Işıkla serüvenimizin ikinci durağında dal-
ga modelini tahtından indirip yerinetanecik
Bir çok fizikçi tarafından Maxwell 19. modelini oturtuyoruz.Ve tanecik modeli kolay
yüzyılda yaşayıp 20. yüzyıl fiziğini en çok katkı kolay tahttan ineceğe benzemiyor..
sağlayan kişi olarak görülür. Maxwell’in bil-
ime katkıları Isaac Newton ve Albert Einstein’ın
katkılarıyla eş görülür.Ve sıra Hertz e gelmiştir.
alman fizikçi Rudolph Hertz Radyo dalgalarını
keşfetti. Ve bir radyo dalgasının hızının ışık hızıyla Müberra ALTIN
aynı olduğunu buldu. Işık birçok bilim adamına
göre dalgaydı ve dalgalar şeklinde yayılıyordu. Yüksek Fizik Öğretmeni
Newton ‘un ışık tanecikler şeklinde yayılır fikri-
ni savuna bilim adamları bunu destekleyen
deneyler yapılamayınca ışığın dalga olduğu ko-
nusunda fikir birliğine varmak zorunda kaldılar.
5
Foto Elektrik
Kuantum kuramıyla ilgili ikinci adımı 1905’te Einstein attı. Einstein, fotoelektrik olayı, kuan-
tum düşüncesini kullanarak açıkladı. Fotoelektrik olay,kısaca, ışığın metal yüzeyinden elek-
tron koparmasıdır. Bu olayı, Hertz keşfetmişti.

Fotoelektrik olayın pek çok özelliği klasik fizik ya da ışığın dalga modeli ile açıklanamaz. Örneğin
klasik fiziğe göre ışık şiddetine bağlı olarak metal yüzeyinden her frekansta elektron sökülmesi
gerekirken ancak belli bir eşik değerinin üzerinde elektron koparılabiliyordu. Işığın frekansı, bir
eşik frekansını aşarsa fotoelektrik olay gözleniyordu. Öte yandan yayınlanan elektronların( fo-
toelektronlar )sayısı ışık şiddetiyle orantılıydı ;ama elektronların maksimum kinetik enerjisi, ışığın
şiddetinden bağımsızdı. Klasik bakış açısına göre,elektriksel alan ışık şiddetinin kare köküyle doğru
orantılıdır ve elektronların koparılmasından ve ivmelendirilmesinden sorumlu olmalıdır.

Elektronların maksimum kinetik enerjisi,ışığın frekansı arttıkça artıyordu. Elektronlar,yüzeyden,düşük


ışık şiddetlerinde bile,hemen hemen anında (yüzeye ışık düştükten milyarda bir saniye sonra )
yayınlanır. Oysa klasik kurama göre elektronların metalden çıkmak için gerekli kinetik enerjiyi ka-
zanmadan önce,gelen ışınımı soğurmak için bir zamana gereksinim olduğu düşünülüyordu.

Işığın foton kuramına göre ise gelen enerji, küçük paketler halinde görünür ve fotonlarla elektron-
lar arasında birebir etkileşme vardır. Bir foton,bir elektron koparır. Bu, ışığın geniş bir alana düzgün
olarak dağılmış bir enerjiye sahip olduğu düşüncesiyle çelişir. Einstein, fotoelektrik konulu 1905
yılı yazısında Planck’ın önerisini ele almıştır. Planck, ışık kaynaklarının kuantlaşmış enerji değişimi
yaptıklarını varsaymıştı.

Einstein bir adım ileri giderek, ışığın kendisinin kuantlaşmış olduğunu- ışığın foton denen
parçacıklardan oluştuğunu- varsaydı. Einstein, bir ışığın ya da herhangi bir elektromanyetik
dalganın foton denen paketlerden oluştuğunu düşündü. Einstein’in fotoelektrik olaya bakışı basitçe,
bir fotonun tüm hf enerjisini metalin tek bir elektronuna verdiği şeklindedir. Buna göre kullanılan
ışığa göre elektronun enerjisi hf,2 hf, 3 hf... şeklinde,yani Planck enerji paketinin tam sayı katları
şeklinde artıyordu.

Einstein’ in 1905’teki yazısı, Planck’ın kuantumlanma kavramını elektromanyetik dalgalara


genişletti;ışık kuantumlarını tek tek gözlemleyebileceğimizi gösterdi. Çünkü yayılan her parçacık (
her elektron) metal atomuna çarpan bir ışık kuantumuna karşılık geliyordu. Bu devrimci fikir, o za-
man yerleşik olan ışığın dalga kuramına karşı bir çıkıştı bu da, birçok fizikçinin onu reddetmesi için
yeterli nedendi.

Diğer fizikçiler, Einstein’in önerisini, yalnızca foton için pek doğrudan bir kanıt sayılamayacak
olan foto elektrik etkiyi açıkladığı için reddettiler. Fakat Einstein ışık konusunda dalga-parçacık
ikili yapı kavramına sıkı sarıldı ve ışığın bu görünüşte çelişkili özelliklerini uzlaştırmaya çalıştı; ama
başaramadı.

Planck ve Einstein’in düşünceleri, doğal olguların yepyeni bir alanını gösteren deneylerin
açıklamasıydı. 19. yy’ ın sonuna kadar, maddenin çok sayıda şaşırtıcı yeni özelliği keşfedilmişti; bilim
adamları, ilk kez olarak atomik süreçlerle doğrudan ilişki kuruyorlardı.
6
Foto Elektrik Olay
Havası alınmış saydam bir kabın içinde 2 adet elektrot (katot ve anot) bulunsun. (Şekil 1) Yüzeyi
metalle kaplanan (örneğin Sezyum) katot üzerine ışık düşünce, devreden geçen bir akım amperme-
tre ile ölçülür.

Bu akım nasıl oluşur?

Elektronlar katottan, düşen ışık yardımıyla sökülürler. Daha sonra pozitif yüklenmiş anot tarafından
çekilirler. Katotta elektron salınması nedeniyle oluşan elektron eksikliği, ampermetre üzerinden
elektronların akmasına neden olur. Bunun sonucunda devreden geçen bir akım If (fotoakım) ölçülür.

Metal yüzeyinden bu şekilde elektron sökülmesine fotoelektrik olay veya ışık elektrik etkisi, sökülen
elektronlara da foto elektronlar denir.

Elektronlar, metal yüzeyinden ancak gerekli enerjiye ulaştıklarında kurtulabilirler. Bu enerjiye


bağlanma enerjisi Eb veya eşik enerjisi denir. Bu, metaller için ayırıcı (karakteristik) bir özelliktir.
(Tablo 1) Genellikle atom ve molekül fiziğinde, bu enerji elektron volt (eV) birimiyle ifade edilir.

Fotoelektrik Etkisinin Anlamı:

Işığın dalga modeliyle, fotoelektrik deneyini açıklamak mümkün değildir. Bu yüzden yeni bir
yol bulmak gerekiyordu. Bu yolu ancak 1905 yılında EİNSTEİN ( 1879-1955; Nobel ödülü 1921 )
bulmuştur:

1) Işık; fotoelektrik olayında E=h f paketleri büyüklüğünde ( kuvantlar halinde ) soğurulan bir enerji
akımıdır. Bu enerji paketleri, fotonlar veya ışık paketleri ( ışık kuvantları ) olarak nitelendirilip, elek-
tromanyetik salınımlara atfedilen mikro nesnelerdir. Enerji kuvantumlarının büyüklüğü, sadece ışığın
frekansına bağlıdır.

2) Işığın şiddeti artırıldıkça, belirli bir zaman içerisinde metal yüzeyi tarafından soğurulan enerji
kuvantumu sayısı da bu oranda artar. Yani düşük şiddetli ışıkta daha az sayıda elektron sökülür.
Buna karşın; sökülen bu elektronların maksimum hızı, şiddetli ışıkta (aynı frekansta) sökülen
elektronların maksimum hızı ile aynıdır.Ancak, ışığın dalga modelinde düşük şiddetteki ışıkta sökül-
en elektronların hızından daha düşük olması beklenir.

3) Işık, metal yüzeyinden ancak metal için karakteristik olan eşik frekansı fe ye ulaştığında elektron
sökebilir. Işığın dalga modelinde elektron sökülmesinin böyle bir başlangıç ışık frekansına bağlılığı
açıklanamaz.

Çetin BAL

7
İşte Geleceğin Gazetesi
LG Electronicsin kullanıcılarına
duyurduğu yeni e-paperı, kağıt
gazeteleri tamamen elektronik ortamla
buluşturuyor.

İnternet kullanım oranının hızla artması ve


gazetelerin internet sitelerine taşınmasıyla
patlak veren “gazeteler ölecek mi”
tartışması LG’nin geliştirdiği e-paper
isimli cihazla yeni bir boyut kazanıyor.
Gazetelerin birebir olarak elektronik or-
tama taşınmasını sağlayacak olan LG’nin
e-paper’ı normal bir gazete gibi cebe
koyulup kolayca taşınabiliyor.

LG E-paper’ın görüntü kalitesi de bir hayli yüksek. Kağıt kadar ince ve kağıt kadar hafif bir
tasarıma sahip olan bu özel ekranın 11.5 inçlik modellerinin 2010’un ilk yarısında seri üretime
geçmesi bekleniyor.

Dokunmatik bir ekrana sahip olan cihazda gazeteleri okumak için ilgili gazetenin abonelik
sisteminden faydalanılıyor ve gazeteler günbegün internet üzerinden bu e-paper’a gönderiliyor.
Ancak Türkiye’de henüz bu sistem kullanılmıyor.

E-paper nasıl çalışıyor

Gazeteleri dijital ortama aktaran e-paper, internet üzerinden bağlantı kurarak gazetelerin sayfalarını
kendi ekranına taşıyor.

OLED teknolojisinden faydalanan LG’nin e-paper’ı dışında dünyada milyonlarca adet satılan Kindle
da e-paper teknolojisine güzel bir örnek. Fiyatı modeline göre değişen ve 259 dolardan başlayan
Kindle’lar, 3G ile internete bağlanıyor, elektronik ortama aktarılan kitapları görüntüleyebiliyor,
3.500’e kadar kitabı depolayabiliyor ve 4 güne kadar prize bağlı olmaksızın çalışabiliyor. PDF
formatını da destekleyen Kindle, elbette ki LG’nin e-paper’ı gibi esnek bir yapıya sahip değil.

9
Dünya Süpernova Kurbanı Olabilir
20 trilyon kere trilyon kere trilyon
megaton şiddetinde TNT patlarsa
Dünya yok olur mu?

Amerikalı astronomlar, Dünya’dan


yaklaşık 3 bin 260 ışık yılı uzakta bu-
lunan bir yıldızın süpernova olarak
adlandırılan büyük patlamayla yok
olacağını tespit etti. Şaşırtıcı olansa,
termonükleer patlamanın etkisinini
Dünya’ya kadar ulaşacak ve Dünya’nın
ozon tabakasını ortadan kaldırabilecek
olması.

Dünyadan 3 bin 260 ışık yılı uzaklıktaki T Pyxidis adlı yıldızın ölmekte olduğu, Hubble uzay
teleskobuyla kaydedilen görüntüler incelenerek tespit edildi.

Aslında iki bitişik yıldızdan oluşan T Pyxidis’in üyelerinden biri, şu an büzüşerek bir ‘beyaz
cüce’ye dönüşmüş durumda ve sürekli gaz emerek genişlemeyi sürdürüyor.

Philadelphia Üniversitesi’nün bulgularını yorumlayan İngiliz Popüler Astronomi Derneği


Başkan Yardımcısı Robin Scagell, sürecin kesinlike bir süpernovayla sonuçlanacağını, ancak
bunun ne zaman olacağı, etkilerinin Dünya’ya kadar ulaşıp ulaşamayacağı ve ulaşırsa bu-
nun da ne zaman hissedileceği konusunda spekülasyon yapamayacaklarını belirtti.

Scagell “Korkulacak bir durum yok. Ancak bu denli büyük bir patlamanın etkileri, belki
yüzyıllar sonra, ama mutlaka hissedilecek” yorumunu yaptı.

10
Nobelli fizikçi Aage Bohr öldü
Bohr ve iki çalışma arkadaşı, atom çekirdeğinin yapısıyla ilgili kuramları geliştiren
çalışmaları nedeniyle 1975te Nobel Fizik Ödülüne layık görülmüştü.

Nobel ödüllü Danimarkalı nükleer fizik profesörü Aage Bohr, 87 yaşında hayatını kaybetti. Ailesi,
Bohr için cenaze töreninin pazartesi günü düzenleneceğini bildirdi.

Bohr 1975 yılında, babası ünlü fizikçi Niels Bohr gibi Nobel Fizik Ödülüne layık görülmüş ve bu
ödülü alan ikinci Danimarkalı olmuştu.

Albert Einstein’ın hem meslektaşı hem de yakın


arkadaşı olan Niels Bohr, Nobel Fizik Ödülünü
1922’de nükleer araştırma çalışmaları dolayısıyla
almıştı.

Aage Bohr da 1975’de, Ren Roy Mottelson (Dani-


marka) ve Leo James Rainwater (ABD) ile birlikte
“atom çekirdeğinde kolektif hareket ve parçacık
hareketi arasındaki bağlantıyı bulmalarından ve bu
bağlamda atom çekirdeğinin yapısıyla ilgili kuramları
geliştirmelerinden” dolayı Nobel Fizik Ödülüne layık
görülmüştü.

Babasının Nobel ödülünü almasından birkaç ay önce doğan Bohr, ailesinin yaşadığı, daha sonra
Niels Bohr Enstitüsü adını alan Kopenhag Kuramsal Fizik Enstitüsü’ndeki fizik uzmanlarının arasında
büyüdü. Bohr, biyografisinde de uluslararası üne sahip bazı nükleer fizikçileri de çocukluğunun birer
parçası olarak nitelemişti.

11
NASA hedeflerini küçültüyor
Bütçesi kısılan Amerikan Uzay Dairesi, bilim insanlarından daha düşük maliyetli projeler
sunmasını istedi.
ütçesi konusunda sık sık eleştiriler ortaya atılan Amerikan Uzay ve Havacılık Kurumu
(NASA) daha az maliyetli projelere yöneliyor.

Bütçesinde kısıntı yapmak zorunda kalan NASA’nın birçok bilim adamından toplam maliyeti 650
milyon doları geçmeyen projeler sunmasını istediği bildirildi.

NASA’nın açıklamasında sunulan 3 projeden


birinin 2011’de seçileceği ve bu projenin 2018’de
hayata geçirilmesinin beklendiği belirtildi.

NASA’nın şu an üzerinde durduğu 3 projeden ilki,


Colorado Üniversitesinden bir araştırmacının or-
taya attığı Venüs’e uzay aracı gönderme projesi.
Projeyle, Dünya’ya büyüklüğü açısından benzerlik
gösteren Venüs’ün Dünya’dan aslında çok farklı
olduğunu göstermek amaçlanıyor.

NASA, incelediği ikinci proje kapsamında Ay’ın güney kutbundan kaya örnekleri toplamayı
hedefliyor. Bu örneklerin bilim adamlarına Ay ve Dünya’nın evrimi konusunda fikir vereceği
umuluyor.

Üçüncü proje kapsamında da bir asteroidden 56 gramlık bir parça alınması planlanıyor.

NASA’nın bütçesi konusu, hem ABD Kongresinde hem de Beyaz Sarayda sık sık eleştiriliyor. Ay’a
2020’den önce insan göndermeyi planlayan NASA’nın bütçesi 28 milyar dolardan 44 milyar dolara
çıkarılmış, ABD Başkanı Barack Obama’nın görevlendirdiği uzmanlar buna karşı çıkmıştı.

12
Güneş ışınlarıyla sudaki hidrojeni ayrıştıracaklar
Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) ‘’Günümüzde güneş enerjisinden hidrojen üret-
Hidrojen Teknolojileri Araştırma ve Uyulama menin bir yolu, fotovoltaik güneş gözeleri
Merkezi ‘Güneş enerjisinden hidrojen sentezi artı suyun elektrolizi sistemidir. Çalışmalarına
için fotokatalitik yolla suyun ayrıştırılması’ başlanacak bu proje ile bu iki sistemin yaptığı
projesi ile enerji üretimi sağlayacak. işi tek başına yapacak, tarafımızdan üreti-
lecek fotokatalitik hücreler suyun içerisine
Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Hidrojen bırakılacak ve üzerine güneş enerjisi geldiği
Teknolojileri Araştırma ve Uyulama Merkezi sürece hidrojen üretilecek. Üretilen hidrojen, is-
(HİTEM), Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını tenirse daha sonra kullanılmak üzere özel tanklar-
azaltacak ve dünya bilimine ışık tutacak ‘’Güneş da saklanabilir ve ihtiyaç olduğunda yakıt hücre-
enerjisinden hidrojen sentezi için fotokatali- si sisteminde depolanan hidrojen kullanılabilir.’’
tik yolla suyun ayrıştırılması’’ projesi başlattı.
Sonuçta ortaya yeniden su ve elektriğin çıktığını
belirten Özek, güneş içindeki hidrojen ile sudaki
hidrojenin yer değiştiğini, su konusunda herhan-
gi bir değişiklik olmayacağını savundu. Projede
çevreye de zarar verilmediğini vurgulayan Özek,
‘’Sürdürülebilir çevre dostu, girdi olarak su artı
güneş ve çıktı ürünü olarak da su artı elektriğin
olduğu güneş enerjisi olan hidrojen teknolojisi-
ni ülkemizde oluşturmayı hedefliyoruz’’ dedi.

Söz konusu çalışmanın Türkiye’de ilk olacağını


belirten Nuri Özek, bugüne kadar çeşitli üniver-
sitelerde teorik çalışmaların yürütüldüğünü ancak
bilimsel anlamda herhangi bir deney çalışmasının
yapılmadığını kaydetti. Çeşitli ülkelerinde suda-
ki hidrojenin ayrıştırılması konusunun değişik
SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Hidrojen yöntemlerle uygulandığını ancak SDÜ olarak verimi
Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi yüksek bir hidrojen elde etmek için farklı bir metot
Müdürü Prof. Dr. Nuri Özek, AA muhabirine uyguladıklarını dile getiren Özek, ‘’Buradan çıkacak
yaptığı açıklamada, alternatif alanlarda en- sonuç dünya bilimine de ışık tutacak’’ diye konuştu.
erji üretimi çalışmaları yaptıklarını ve en
uygun konunun hidrojen olduğunu be- PROJEYE DESTEK
lirlediklerini kaydetti. Suyun hidrojen ve oksi-
jen bileşeninden oluştuğunu hatırlatan Özek, Ülke genelinde alternatif enerji kaynaklarının
güneş ışınlarının yardımıyla suyun içindeki arayışları konusunda bir çalışmanın yer aldığını
hidrojen ve oksijeni ayrıştırarak, her iki farklı ve bu doğrultuda da bir yarışma düzenlendiğini
depolama yapacaklarını ve hidrojenden en- anlatan Özek, SDÜ HİTEM olarak hazırladıkları
erji üretimini sağlamaya çalışacaklarını bildirdi. proje ile yarışmada yer aldıklarını ve desteklen-
ebilir proje olarak değerlendirildiklerini söyledi.
Sudan hidrojen üretimini,laboratuvar
ortamında üretilecek fotokatalitik Projenin bir milyon dolar bütçeli olduğunu
hücreler (reaksiyonu sağlayan levha) ile vurgulayan Özek, sözlerine şöyle devam etti:
gerçekleştireceklerini vurgulayan Özek, şunları
söyledi:

13
‘’Birleşmiş Milletler Sanayi ve Kalkınma
Örgütü (UNIDO) Uluslararası Hidrojen Enerji
Teknolojileri Merkezi (ICHET) tarafından 2009
yılında ulusal ölçekte yarışmaya açılan bir mi-
lyon dolar bütçeli ‘Suyun Fotoelektrokimyasal
veya Fotokatalitiksel yolla ayrıştırarak
hidrojen üretimi’ proje çağrısına HİTEM’in
başkanlığında Selçuk Üniversitesi ve Mers-
in Üniversitesinden oluşan konsorsiyumla
hazırlanan projeyle başvurduk. Uluslararası
bilim adamlarınca değerlendirilen projeler
için HİTEM’in başkanlığını yaptığı proje ile
İstanbul Üniversitesinin başkanlığını yaptığı
Yıldız Teknik Üniversitesi ve Şişe Cam’ın
içinde bulunduğu konsorsiyumun hazırladığı
proje desteklenebilir olarak değerlendirildi.’’

Çalışmaların hızlı şekilde ilerlemesi, ülke


lehine daha iyi sonuçların alınması ve daha
çok bilim adamının proje kapsamında
çalışabilmesi için bu iki projenin birleştirilerek
hayata geçirilmesinin kararlaştırıldığını if-
ade eden Prof. Dr. Özek, birleştirilmiş ve
UNIDO-ICHET tarafından kabul edilen
‘’Güneş enerjisinden hidrojen sentezi için
fotokatalitik yolla suyun ayrıştırılması’’
projesinin iki yıllık çalışma olacağını be-
lirtti. Özek, deneysel çalışmalarda arzu
edilen başarılara ulaşıldığında ek pro-
jeler ile çalışmanın endüstriyel boyuta
ulaşana kadar destekleneceğini bildirdi.

‘’ÜLKE İÇİN ÖNEMLİ PROJE’’

Projenin önemsendiğini ifade eden


Özek, Türkiye’nin enerjide yüzde
85’inin dışa bağımlı olduğunu vur-
gulayarak, şöyle devam etti:

‘’Hidrojeni kullanma verimliliğini yüzde


15’lere çıkararak enerjinin her alanında
kullanılmasını ve ülkenin dışa bağımlılığının
önüne geçilmesini sağlayacağız. Hidrojen
elektriğe dönüşecek, sıvı hali petrol şeklinde
kullanılabilecek, depolandığında doğal gaz
gibi de kullanılacak. Hidrojen her alanda
bir enerji kaynağı olacak. Bu da Türkiye
bugün enerji için harcadığı maliyetin üçte
ikisini tasarruf etmesini sağlamış olacak.
Ülke geleceği açısından önemli bir proje.’’

14
Arıların gözü sizi bir yerden ısırıyor!
Şekerli su ile alıştırma yaptırılan arıların insan yüzlerini tanıdığı bilgisini keşfeden bilim
adamları, arıların bunu nasıl yaptığını araştırdı. Arıların insan yüzünü, soyutlama yaparak
başka şekillerden ayırt edebildiği ortaya çıktı.

Fransa’daki Paul Sabatier Üniversitesi’nden Martin Giurfa’nın yaptığı araştırma, insanların dikey
çizgi (burun), iki nokta (gözler), bir yatay çizgi (ağız) gibi farklı unsurları birleştirerek insan yüzünü
tanıdığını, arıların da insanlar gibi beyinlerinde bir şekil oluşturmak için dikey çizgi, iki nokta ve
yatay çizgiyi bir araya getirebildiğini gösterdi.

2005’te Monash Üniversitesi’nden Adrian


Dyer ve ekibinin yaptığı araştırma şekerli
su ile “alıştırma yaptırılan” arıların in-
san yüzlerini tanıdığını ortaya koymuştu.
Giurfa, arıların bunu nasıl yaptığını
araştırdı.

Bilimadamları Giurfa ve Aurore Avargues-Weber, önce gözler için iki nokta, burun için dikey çizgi,
ağız için yatay bir çizginin bulunduğu yüz resimleri kullandı.

Arılara, bu çizgilerin doğru ve yanlış sıralandığı çeşitli resimleri ayırt etmesi için “alıştırma yaptırıldı”.
Göz, burun ve ağzın doğru sıralandığı resme konan arılar şekerli su ile ödüllendirildi. Daha sonra
arılar, daha önce karşılaşmadıkları yüze benzeyen resimleri de bulabildi, burun ve ağzın farklı yere
konduğu fotoğrafları ise “tanıyamadı”.

“Journal of Experimental Biology” dergisinde yayımlanan araştırmada, primatlarda var olan ve


yüz tanımayı sağlayan beynin “fuziform alanı”na sahip olmasa da arıların yüzleri “tanıyabildiği”
vurgulandı.

Bunun arıların, maskesi olmasa da arıcıları tanıdığı anlamına gelmediğine dikkati çeken Martin
Giurfa, muhtemelen arıların nektar alabildikleri “garip” çiçeklere konduklarını düşünüyor.

15
Beyin dalgalarıyla iletişim deneyi
İngiliz bilimciler beyin dalgalarını elektrik sinyallerine dönüştürerek iki kişinin çok basit
düzeyde iletişim kurmasını sağladı.

İngiliz bilimciler birbirinden uzak iki insanın beyin dalgalarını internetten taşıyarak birbiri-
yle iletişim kurmasını sağladı. Deneyde kullanılan teknik, beyindeki elektrik sinyallerinin
çözümlenerek ‘mesaj’ halinde alıcıya gönderilmesi esasına dayanıyor.

Southampton Üniversitesi’nde gerçekleştirilen deneyin


yöneticisi Prof. Christopher James, “Bu telepati değil,
internete alternatif olabilecek bir gelişme. Biz şimdilik iki
kişinin beynini ‘birleştirmeyi’ başardık” dedi.

Araştırmada insan beynindeki elektrik sinyallerini


alan elektrotlar ve özel yazılım yüklü bilgisayarlar
kullanıldı. İlk denekten sırayla sol ve sağ elini kaldırdığını
düşünmesi istendi. Ama kişi elini gerçekten kaldırmadı.

Cihaz o sırada ekrana, denek sol elini düşününce 0, sağ


elini düşününce 1 yazdı. Bu bilgiler internetten, kilome-
trelerce uzaktaki ikinci deneğin bilgisayarına gönderildi.
Bu kişinin bilgisayarındaki uyarı ışığı 0 geldiğinde bir kez,
1 geldiğinde iki kez yanmaya programlıydı. Uzmanlar
şimdi ikinci kişiye bu bilgilerin ne anlama geldiğini gön-
dermeye çalışacak.

16
Fizik Niçin Öğretilmeli

Fizik Nedir ?

Fizik evrenimizdeki doğal olayların anlaşılmasıyla ilgili deneysel gözlemler ve nicel


ölçümlere dayanan temel bir bilim dalıdır. Fizik doğayı anlama, doğal olayların neden ve
sonuçlarını öğrenme ve bunları matematiksel metotlarla ifade etme işidir. Burada amaç
doğaya insanlığın yararına olacak şekilde yön verebilmektir. Tüm doğa bilimlerinin kaynağı
fiziktir ve tüm mühendislik dalları fizik prensiplerini kullanır.

Fizik Eğitiminin Genel Amaçları:

1. Öğrenciye bilimsel düşünme yeteneği kazandırma.


2. Öğrenciye aklını kullanabilme yollarını gösterebilme
3. Bilim ve teknoloji arasında ilişki kurabilme.
4. Bilim ve teknolojinin toplumun ilerlemesindeki önemini kavrayabilme.
5. Yapıcı eleştirici düşünme yeteneği kazandırabilme.
6. Araştırma inceleme gözlem ve deney sonuçlarını söz yazı ve şekille gösterebilme.
7. Bilimsel sonuçlara ulaşmada ve kanunları anlamada gözlem inceleme deney ve araştırma
yöntemlerinden yararlanabilme
8. Fiziğe ilgi duyabilme , yeni gelişmeleri izleyebilme , yeni gelişmelerin önemini kavrayabilme.

Fizik bu genel amaçlar doğrultusunda öğrencilerin gelişim ve yetenek düzeyleri dikkate alınarak
uygun davranış özelliklerini kazanabilmeleri için özel hedefler belirlenir.

Fizik Dersi Alan Bir Öğrenci:

1. Fiziği bir insan etkinliği olarak takdir eder ve içinde bulunduğumuz dünyayı anlamamıza yardım
eden birkaç yoldan biri olarak anlar. 2. Fizikte kullanılan araştırma metotlarını anlar ve uygular.
3. Fizikteki kavram ve ilkeleri bilir anlar ve uygular. 4. Toplumdaki ve teknolojideki değişmeleri
değerlendirirken fizikteki bilgileri kavramları ve metotları kullanabilir. 5. Bilim ve teknolojinin tarihsel
gelişimini anlar.

Fizik Niçin Öğretilmeli:

Fizik niçin öğretilmeli sorusuna cevap olarak fizik eğitiminin özel amaçlarını sıralayabiliriz.
Fen bilimleri ona dayalı olarak üretilen teknolojinin toplumların gelişmesine sağladığı katkılar
sayılamayacak kadar çoktur. Bu nedenle fizik ve diğer fen bilimi disiplinlerinin önemi gittikçe
artmaktadır. Fen bilimleri eğitiminde en büyük gelişme ikinci dünya savaşı yıllarına dayanır. İkinci
dünya savaşında Amerika’nın atom bombası kullanması ile fiziğin önemini bir anda artmıştır. Fiziğin
gücü anlaşılmış ve buna bağlı olarak fizik eğitimine verilen önem artmış, eğitim yeni yaklaşımlar ile
çağdaş hale getirilmiştir. Fizik eğitiminin temel amaçlarından biride öğrencileri bilimsel olarak okur
yazar hale getirmektir. Bilimsel okur-yazarlık: fen bilimlerinin doğasını bilmek bilginin nasıl elde
edildiğini anlamak fen bilimlerindeki bilgilerin bilinen gerçeklere bağlı olduğunu ve yeni kanıtlar
toplandıkça değişebildiğini algılamak fen bilimlerindeki temel kavram teori ve hipotezleri bilmek ve
bilimsel kanıt ile kişisel görüş arasındaki farkı algılamak olarak tanımlanmaktadır.

17
Günlük hayatımızda karşılaştığımız ve
gözlemlediğimiz bir çok durum fizik ile ilgilidir.
Bireylerin kendi yaşantılarını etkileyen olayların
okulda öğrendikleri bilgilerle bağlantılı olduğunu
kavramaları onların bilimsel okur-yazar olmalarına
büyük ölçüde katkı sağlamaktadır. Yani fizik dersi
konularının hayatta karşılaştığı olaylar ile bağlantılı
olduğunu kavrayan öğrenci bilim ve teknolojiye olan
ilgisi artacaktır. Eğer bu ilişkiler okulda kurulmaz ise
teknolojinin egemen olduğu günümüzde bireyler
daha kolay bir yaşantı için gerekli bilgi ve becerileri
kazanamazlar.

Bilimsel okur-yazar bireylerden oluşan toplumlar hem yeniliklere kolayca uyum sağlar hem
de kendileri yeniliklere önderlik edebilirler.

Eğer öğrenciler fizikteki bilgilerin soyut olmadığını aksine kendi yaşantıları ile direkt olarak ilişkili
olduğunu algılarsa ona karşı olan tutumları artacağı için bu bilimi hissederek öğrenirler. Hatta bu
ilişkilendirme öğrenmelerini kolaylaştırır.

Ortaöğretimde fizik okutulmasının ve ilk öğretimde fen derslerinde fizik konularının yer almasının
önemli bir nedeni de öğrencilerin büyük kesiminin ya lise yada ilköğretimden sonra eğitimlerine
devam etme şansı bulamamaları yada sosyal bilimlerde eğitimlerine devam etmeleridir. Yani bilim-
sel okur-yazarlığı bütün topluma yaymak fizik kavramları onların teknoloji ve toplumla ilişkilerini
herkese kavratmaktır.

Fiziğin liselerde okutulmasının bir başka önemi ise fizik ve mühendislik dallarında lisans eğitimi
yapan öğrencilere iyi bir alt yapı sağlamaktadır. Çünkü bu dallarda eğitim gören gençlerin
daha kaliteli yetişmesi ülkenin teknolojik gelişimi acısından büyük önem taşımaktadır keza bu
gençler teknolojinin üretilmesi ve kullanımını sağlayacaklardır. Dolayısı ile lisede iyi bir temel
kazandırılmaları gerekmektedir.

Kısacası ortaöğretim bilimselliğin bilinçli bir şekilde kazanılabileceği ilk aşamadır. Fizik bu süreçte
kullanılabilecek en önemli süreçlerden biridir çünkü bu disiplinin konusu hayat ile iç içedir ve
gelişmesinde birincil kaynak bilimsel yöntemlerin kullanılmasıdır. Günümüz insanı hayatının her
safhasını etkileyen teknolojik gelişmeleri algılayıp yorumlaya bilmesi için temel fizik eğitiminden
geçmesinin gerekliliği açıkça görülmektedir.

Böylece bireyler bilimin değerini anlar ve ona karşı pozitif bir tutum geliştirir teknoloji-
nin toplumsal yaşantı üzerindeki etkisini anlar ve en önemlisi bilim teknoloji ve toplum
arasındaki ilişkiyi birbirlerini nasıl etkilediklerini anlayabilir.

Müberra ALTIN

18
Bilim Adamı

James Clerk Maxwell


Dünya tarihi bir bakıma büyük insanların tarihidir.
Bilim tarihine de öyle bakabiliriz. Galileo, New-
ton, Darwin, Einstein... “bilim” dediğimiz görkemli
yapının büyük mimarları! Adı bilim çevreleri
dışında pek duyulmayan J. C. Maxwell’in de onlar
arasında yer aldığı söylenebilir. Maxwell için 19.
yüzyılın en büyük fizikçisi denmektedir. Aslında onu
tüm çağların sayılı bilim adamlarından biri saymak
daha yerinde olur.

Maxwell kısa süren yaşamında her biri onu unutulmaz yapan önemli buluşlar ortaya koydu. Radyo,
radar, televizyon vb. icatlara yol açan elektromanyetik ve ışık alanlarındaki devrimsel atılımlarının
yanı sıra, renk bileşimleri ile Satürn gezegeninin halkaları üzerindeki açıklamaları, gazların kinetik
teorisi ile enerji korunum ilişkisi konularındaki katkıları...

Daha ondört yaşında iken, yetkin elips Öyle ki, oğlu sekiz yaşında okula başladığında,
çizme yöntemine ilişkin matematik- babasının özenle hazırladığı gösterişli giysi içinde
sel buluşu Edinburg Kraliyet Akade- bir süre okul arkadaşlarının alay konusu olmuştu.
misinde görüşülerek ödüllendirilmişti. Maxwell’in yaşam boyu süren çekingenlik
Maxwell, Faraday’ın “elektromanyetik indüksi- ve dil tutukluğunda, belki de küçük yaşında
yonu” diye bilinen buluşunu ortaya koyduğu başından geçen bu olayın etkisi olmuştur.
yıl dünyaya gelir. Bu ilginç rastlantının son- Maxwell’in başarısını üstün yetenek ve sezgi
raki gelişmelerle nasıl bir anlam kazandığını gücüne borçlu olduğu yadsınamaz; ama, bil-
göreceğiz. Seçkin bir ailenin olanakları içinde imsel ilgilerinin gelişmesinde babasının payı
büyüyen çocuk, yaşamının ilk yıllarında büyüktür. Baba üyesi olduğu Edinburg Krali-
bile kendine özgü ilgileri ve bağımsız yet Akademisinin toplantılarına oğluyla birlik-
düşünebilme yeteneğiyle dikkat çekmekteydi. te katılıyordu.
Annesi kız kardeşine yazdığı bir mektupta iki
yaşındaki oğlundan övgüyle söz eder: “Çok Bu arada çocuk gene babasının sağladığı olanak-
canlı, mutlu bir çocuk. ... En çok kapı, kilit, anahtar, la her fırsatta Edinburg Gözlemevi’ne uğrayarak
zil gibi şeyler merakını çekmekte. Ağzından hiç gezegen ve yıldızların devinimlerini izlemek-
eksik olmayan sorusu, ‘Anne, nasıl bir şeydir teydi. Bu gözlemlerin ilerde Satürn gezegeninin
bu, göster bana.’ Bir başka merakı da, kırlarda halkaları üzerindeki ödüllendirilen matematik-
dolaştığımızda suların akışını, derelerin çizdiği sel çalışmasına zemin hazırladığı söylenebilir.
yolları izlemek!” “Mutlu çocuk” yedi yaşında iken
annesini yitirmenin mutsuzluğunu yaşar; ama Bilim tarihinde 19. yüzyılın ilk yarısı özel-
öğrenme, araştırma tutkusuyla yeni ufuklara likle elektrik, manyetizma ve ışık konularındaki
açılmaktan hiç bir zaman geri kalmaz.Son derece çalışmaların ön plana çıktığı bir dönemdir. Işığın
duyarlı ve aydın bir kişiliği olan babası, giydiği dalgalar biçiminde ilerlediği görüşü yaygınlık
elbiseden oturduğu evine dek kullandığı hemen kazanmış; ayrıca, kristal aracılığıyla istenen yönde
her şeyi kendi elleriyle yapan “garip” bir insandı. kutuplaştırabileceği deneysel olarak gösterilmişti.

20
Ne var ki, elektrik, manyetizma ve ışık arasındaki Şimdi bildiğimiz gibi, radyasyon spektrumundaki
bağıntı henüz yeterince bilinmediğinden bu dalga sıralaması, bir uçta, radyo dalgalarından;
olaylar bağımsız araştırma konuları olarak öbür uçta, gama ışınlarına uzanan mikro-dalga,
ele alınmaktaydı. kızıl-altı, ışık, ultra-violet, X-ışınları gibi titreşim
frekansı giderek yükselen formları içermektedir.
Maxwell’in 1850’de bu olayların ilişkilerini Maxwell de Faraday gibi evreni dolduran son
belirlemesiyle fizikte bir bakıma Newton’unki derece ince ve esnek bir ortamı varsayıyordu.
çapında yeni bir devrimin temeli atılmış oldu. Daha sonra vazgeçilen yerleşik görüşe göre
elektromanyetik etkilerin dalgasal yayılımı an-
Newton’un gravitasyon kuramı, evreni cak “esir” denen öyle bir ortamla olasıydı.
mekanik bir modele indirgeyerek açıklıyordu. Bu
modelde, değişik büyüklükteki kütlesel nesneler- Elektromanyetik dalgaları ilk sezinleyen
in, elektrik yükleri gibi, biribirini etkilediği temel Faraday olmuştur. Ancak ışığın tüm özel-
varsayımdı. Faraday bir adım ileri giderek elek- liklerim bu dalgalarla açıklayan matema-
trik yüklerinin yalnız biribirini değil çevrelerini tiksel kuramı Maxwell’e borçluyuz.
de etkilediği görüşüne ulaşır, “elektromanye-
tik güç alanı” dediği yeni bir kavram oluşturur. Maxwell’in bu amaçla formüle ettiği “vek-
Ona göre bu alan uzayda diğer fiziksel nesnel- tör analizi” diye bilinen matematiksel teknik ile
erden bağımsız, kendine özgü bir gerçeklikti. çok sayıda olayı kapsayan ve şimdi “Maxwell
denklemleri” diye geçen dört denklem mod-
Değişen manyetik alanın bir iletkende ern elektromanyetik kuramın özünü oluşturur.
elektrik ürettiğini saptayan Faraday, bu olayı Bu denklemler, kuantum ve relativite teorile-
“elektromanyetik indüksiyon” diye nitelemişti. riyle dalga mekaniğini gerektirmeyen olgu-
Faraday’ın deneysel buluşlarıyla bir tür lar için bugün de geçerliğini sürdürmektedir.
büyülenmiş olan Maxwell, daha ileri giderek, söz Başlangıçta, Maxwell’in getirdiği kuram-
konusu etkinin yalnız iletkende değil, uzayda sal açıklamalara karşı çıkıldığını biliyoruz. Bir
da oluştuğunu; üstelik, değişen elektrik alanın kez, denklemlerine dayalı öndeyileri olgus-
da manyetizma ürettiğini gösterir. 1873’de al olarak henüz yoklanıp doğrulanmamıştı.
yayımlanan Elektrik ve Manyetizma Üzerine in- Sonra kuramı, ışığa özgü yansıma ve kırılma
celeme adlı kitabında ortaya koyduğu denklem- olaylarını açıklamada yetersiz görülüyordu.
lerden, elektrik ve manyetik etkilerin uzayda
ışık hızıyla yol aldığı sonucu da çıkmaktaydı. Ne var ki, bu yetersizlikler çok geç-
meden aşılır, elektromanyetik kuram açıklama
Işığın yapı ve niteliği bilim adamları gücü ve doğrulanan öndeyileriyle yerleşik
için sürgit bir “bilmece” konusu olmuştu. Işık bir teori, bir “paradigma” konumu kazanır.
kimine göre dalgasal nitelikteydi, kimine göre Maxwell’in başarısı ne denli vurgulansa ye-
parçacıklardan oluşmuştu. Maxwell ise ışığı uzay- ridir. Temelde kuramsal olan çalışması daha
da dalgasal ilerleyen hızlı titreşimli bir elektro- sonra yol açtığı uygulamalı gelişmelerle
manyetik alan diye niteliyordu. Her biri değişik göz kamaştırıcı bir önem kazanır.
titreşim frekansıyla ilerleyen değişik renklerin
oluşturduğu ışık, ona göre, elektromanyetik Maxwell bilim tarihinde sayılı devler
titreşimler skalasında yer alan olaylardan yalnızca arasında yer almışsa, bunu çıkar gözetmeyen
biri olmalıydı. Işığın yanı sıra başka elektromanye- katıksız entellektüel çabasıyla gerçekleştirmiştir.
tik radyasyon formlarının varlığı da araştırılmalıydı. Faraday içine doğduğu olumsuzlukları, öğrenme
merakının sağladığı direnç ve uğraşla aşarak
Maxwell’in kuramsal olarak varsaydığı bilimin öncüleri arasına katılmıştı. Maxwell
olaylar ölümünden az sonra deneysel olarak be- ise içine doğduğu varlığın çekici rehavetine
lirlenir. Hertz’in düşük frekanslı radyo dalgaları düşmeksizin, bilimin uzun ve yoğun uğraş
ile Röntgen’in yüksek frekanslı X-ışınları gerektiren çetin yolunda kendini yüceltti.
Maxwell’in öndeyişini doğrulayan bulgulardır. Maxwell denklemleri, James Clerk Max-
well’ in toparladığı dört denklemli, elektrik
ve manyetik özelliklerle bu alanların mad-
deyle etkileşimlerini açıklayan bir settir.

21
Bu dört denklem sırasıyla, elektrik alanın elektrik yükler tarafından oluşturulduğunu
(Gauss Yasası), manyetik alanın kaynağının, manyetik yükün olmadığını, yükler-
in ve değişken elektrik alanların manyetik alan ürettiğini (Ampere-Maxwell Yasası) ve
değişken manyetik alanın elektrik alan ürettiğini (Faraday’ ın İndüksiyon Yasası) gösterir.

Bu tablodaki semboller ve onlara karşılık gelen SI birimleri:

Fiziksel Anlamlar

Gauss Yasası

Bu denklemin anlamı elektrik alanın skaler kaynağının yük yoğunluğu olduğudur veya elektrik
alanın noktasal olarak yüklerde sonlandığını belirtmektedir. Aynı zamanda Gauss yasası olarak da
bilinir. Herhangi bir kapalı yüzeydeki elektrik alanın akısı o yüzeyin içindeki toplam yükle doğru
orantılıdır.

Manyetik Alan için Gauss Yasası

Bu denklemin anlamı manyetik alanın skaler kaynağının olmadığıdır(manyetik yük yoktur) veya
manyetik alanın hep kendi üzerine sonlandığıdır. Herhangi bir kapalı yüzeydeki manyetik alanın
akısı sıfırdır.

Faraday Yasası

Bu denklemin anlamı elektrik alanın vektörel kaynağının, zamanla değişen manyetik akı olduğudur.
Herhangi bir kapalı eğri üzerinde elektrik alanın sirkülasyonu(dolaşımı), eğrinin çevrelediği yüzey
üzerindeki manyetik akının negatifinin zamanla değişimine eşittir.

Amperé Yasası

Bu denklemin anlamı manyetik alanın vektörel kaynağının yük akışı ve elektrik alanın zamanla
değişimi olduğudur.

22
Fizik Deneyi
Limon Pili Yapılması
Bir kasa
limon kullanarak piknikte cep telefonu şarj
edilebilir mi?

GEREKLİ MALZEMELER :

4 Adet Limon (Eksi ve sulu olanlar tercihimizdir)

4 Ad. Çivi (Çinko yani galvenizli olanlardan)

4 parça Bakır (bakır olan her şey olabilir)

1 Ad. Led ve yeterince tel

YAPILIŞI

Önce resimde gördüğünüz gibi Limonun bir tarafına çinko diğer tarafına bakır malzemeyi
batırıyoruz, bu arada çinko çivi (-), bakır olan kısım (+) voltaj oluyor.

4 limonu birbirine resimdeki


gibi bağlıyoruz

Ve kablo uçlarına bir led takıyoruz ve “aaaa led yandııı” diyoruz


ve şaşırmış gibi yapıyoruz

SONUÇ :

Bir led’i yaktık ama neticede ve dört limondan 3,50 volt elektrik elde edildiğini gördük

EV ÖDEVİ :

1 limondan 0,875 volt elde edildiğini öğrendiniz.


250 limonla 220 volt elde edebilirmiyiz.

24
Bir Fizikçinin Günlüğü
Yüksek Hızlarda Yaşam: Işıkta Zaman
Orhan Aydilek

Maddeye Bağlı Zamanın Bükülmesi

Önceki yazıda yüksek hızlarda hareket ederken


(ışık hızına yakın) zamanın yolculuk yapan kişi
için kısaldığından bahsettik. Bu yazıda ise küt-
lenin zaman boyutuna etkisini inceleyeceğiz.

Uzayda çok ağır gökcisimleri vardır. Gezegenler,


yıldızlar, göktaşları vb. birçok cisim oluşturdukları
yörüngelerde dolanmaktadır. Bu gökcisimlerinin küt-
leleri ise çok büyük rakamlarla ifade edilebilir!

Dünyanın kütlesi yaklaşık 6.600.000.000.000 ton’dur. Bu büyüklüğün dünya üzerindeki biri için
akılda tam karşılığı bulamaması normaldir. Satürn 95 dünya kütlesine, Jüpiter 318 dünya kütlesine
sahiptir.
Dünya üzerindeki küçük kütleler zaman boyutunu pek etkileyemez; ancak dünyayı dışarıdan
bir gezegenden incelersek zaman boyutunun büküldüğünü görürüz. İşte Albert Einstein bundan
bahsetmişti.

Dört köşesinden tutturulmuş bir örtünün üzerine


bir bilye bırakırsak bu bilye örtüyü az da olsa
bulunduğu noktaya doğru büzecektir. Ama bir
futbol topu koyarsak daha da büzülecektir. İşte 3
boyuta yayılmış olan zaman boyutu da aynen böyle
kütleler tarafından büzülür.
Dünyanın çevresine fırlatılan medya
uydularından askeri uydulara kadar birçok uydu
saati ile dünya saati aynı gitmemektedir. Uydu-
lardaki saatler sürekli kendilerini dünyadan gün-
cellerler bu da Albert Einstein’in haklı olduğunun
kanıtıdır.

26
Peki evrende kütlesi en ağır olan cisim nedir?

Bu sorunun cevabına gelince evrendeki kütle


avcılarına geçmemiz gerekiyor. Kara delikler!
Kara delikler ağır metalleri çekirdeklerine
topladıkları için büyük bir çekim gücüne sa-
hiptirler. Güneşi bile yutup püskürtebilirler.(ki
güneşten kat kat büyük yıldızları yutmuşlardır)

Kara delikler zamanı en çok büken gök


cisimleridir; hatta içlerinde zamanın kayboluşu
bazı teorilerde söz konusudur. Kayboluş derken
tabi burada bahsettiğimiz günümüz zamanı
olmaması.

Önceki başlıkta zamanda ileri gitmiştik. Peki, geriye nasıl döneceğiz?

Bu noktada solucan deliği teorisi ortaya


çıkıyor. Bu teoriye göre eğer kara deliğin
içinden geçilebilirse zamanda yolculuk
yapılabilir işte buda geri dönüş bileti!

Orhan AYDİLEK
İstanbul Üniversitesi Fizik Öğrencisi

27
Maxwell’in Cini

Maxwell’in Cini (ya da Maxwell’in Şeytanı), İskoç fizikçi James Clerk Maxwell’in ikinci termodinamik
yasasının geçerliliğini sorgulamak amacıyla 1867’de ortaya attığı bir “düşünce deney”idir.
İkinci termodinamik yasasına göre, kapalı bir sistemin entropisi asla azalmayacağından, çevreler-
inden yalıtılmış olan eşit sıcaklıktaki iki cisim birbiriyle temas ettirilirse, cisimler arasında ısı akışı
olamaz. Yani cisimlerden birinin kendi ısısını kaybederek diğer cismi ısıtması mümkün değildir.

Maxwell bu yasayı sınamak için, aralarındaki kapı hariç birbirlerinden tamamen yalıtılmış olan A ve
B odaları hayal eder. Bu odaların ikisi de aynı çeşit gazla doldurulmuştur ve gazın ısısı her iki odada
da aynıdır. Termodinamiğin ikinci yasasına göre, aradaki kapıyı istediğimiz kadar açıp kapayalım,
eşit sıcaklıktaki odalar arasında bir ısı akışı olmayacaktır.
Maxwell, kapının başında duran akıllı bir “cin” hayal eder. Bu cin, her iki taraftaki gaz molekül-
lerini de gözlemleyebilmektedir. A odasından kapıya doğru ortalamadan yüksek bir hızla gelen bir
molekül gördüğünde, kapıyı açarak onun B odasına geçmesini sağlar. Benzer şekilde, B odasında
ortalamadan düşük hızla hareket eden moleküllerin de tek tek A odasına geçmesini sağlar. Böylece,
zaman içinde B odasının içindeki moleküllerin ortalama hızı artarken, A odasındakilerin ortalama
hızı azalmaktadır. Ortalama hız da sıcaklık demek olduğundan, B odasının sıcaklığı artmakta, A
odasının sıcaklığı düşmektedir ve bu da ikinci termodinamik yasasının açık bir ihlalidir.

Deneydeki muhtemel hatayı ilk defa 1929’da Leó Szilárd göstermiştir. Szilárd’a göre Maxwell’in cini,
moleküllerin hızlarını gözlemlerken, hız bilgilerini depolayıp birbiriyle karşılaştırırken ve kapıyı açıp
kapatırken entropi üretmektedir ve üretilen entropi, kaybolduğu iddia edilen entropiye en iyi ihti-
malle eşittir.
Ayrıca, Belirsizlik İlkesi’ne göre zaten moleküllerin kinetik enerjilerini ve hareket yönlerini
değiştirmeden hızlarını tespit etmenin bir yolu yoktur.

Asla aptallarla tartışmayın; sizi önce kendi seviyelerine çeker, sonra da


tecrübeleriyle yenerler.

Filozen Dilbert

28
Başarı Öyküsü
Kendinize Engel Olmayın
1950”li yıllarda kamuoyunda; doktorların araştırmalarına dayanarak “bir mil dört
dakikanın altında koşulamaz, bu insan fizyolojisi açısından mümkün değildir” yargısı vardı.
Bu görüşler atletizmle uğraşan atletleri ve atletizm otoritelerini etkilemiştir. Atletizm oto-
riteleri ve atletler bu görüşün etkisinde kalarak bir mili dört dakikanın altında koşmayı hiç
düşünmediler. Yarışmalarda bütün atletler artık rekor kırmak için değil sadece birinci olmak
için koşuyorlardı.

Roger 1954 yılında yapılacak olan yarışa bir yıl kala bir mili dört dakikanın altında koşmak için
hazırlanmaya başladı. Bu hedefine ulaşmak için tam bir yılı vardı. Bir yıl boyunca bütün fiziki
çalışmalarını yaptı; ama Roger biliyordu ki bu yarışmada hedefe ulaşmak için sadece fiziksel ant-
renmanlar yeterli değildi. O her gün zihinsel antrenmanlar da yapmayı ihmal etmedi. Zihninde artık
tek bir düşünce vardı: Hedefe ulaşmak. Hedef ise bir mili dört dakikanın altında koşmaktı. Bunun
için bütün yolları deneyecekti. O, bu yarışa hazırlanmaya “Bir mili dört dakikanın altında koşacağım”
diye başladı. Kendisine olan güveni tamdı. Zihninde hep bir yıl sonraki yarışı ve onun sonunda
kıracağı rekoru düşünüyordu. Yarış başladığında tüm yarışçılar birinci gelmeyi düşünürken Roger
rekora koşuyordu. Onun tek hedefi vardı, bir mili dört dakikanın altında koşmak.

Onu gerçekleştireceğinden şüphesi yoktu. Yarış Roger”in birinciliğiyle bitti. Onun için birinci gelmek
önemli değildi. Skor borda yöneldi. Orada yazan rakam 3,59” du.

Roger başarmıştı. Bir yıl boyunca çaba sarf ettiği hedefine ulaşmıştı. Roger zaferi bedensel gücü ile
değil, zihinsel gücü ile kazandı.

Roger”den sonra gelen birçok sporcu da zihnin gücünü keşfederek inanılması mümkün ol-
mayan rekorlara imza attılar. Bir yıl içerisinde aynı rekoru 300 atlet kırmayı başardı. Artık
sporcular inanılmazları gerçekleştirmenin formülünü %20 bedensel güç % 80 zihinsel güç
olarak özetliyorlardı.

30
Zekanı Test Et!
Bu sayfa kafanızı kurcalamak için hazırlanmıştır.

Bu sayfadakiler pratik zekalılar için çok kolay,


pratik olmayanlar için anormal zordur.

Yağmurda ıslanmadan
Çok şiddetli bir yağmur yağıyor. Gideceğimiz yere ıslanmadan ulaşmak için
koşmak iyi bir fikir mi? Yoksa yürümeli miyiz? “Süre” ve “Mesafe”, ıslanmayı nasıl
etkiler?

Pişir

Bir tava, 3 köfte var; tava 2 köfteyi aynı anda pişirebiliyor. Tavaya koyduğunuz
köfte 5 dakikada pişiyor (bir yüzü). 3 köfteyi 15 dakikada arkalı önlü pişirin.

Kutular
Elimde 6 kutu var; bunların içinde 7’şer kutu, bunların içinde 8’er kutu, bunların
içinde 9’ar kutu var. Toplam kaç kutu etti?

Kral’ın idamı
Kral birini idam edecek. Oyun oynamayı çok seviyor, idam edilecek kişiye “Sana
bir tavuk vereceğim, bu tavuğu nasıl öldürürsen seni öyle öldüreceğim!” demiş.
Adam nasıl kurtulur?

31
Sayılar
11-14-23-34-53-76-? Soru işareti yerine hangi sayı gelmelidir?

Renkler
Sarı=91011, Beyaz=1212, Yeşil=????

Oranı bul
%55+%38+%7=İletişim. Verilen 3 oran sırasıyla nelere aittir?

Harika bir söz ama kelimeleri karışmış, düzeltin:


Civcivleriniz üzerinde olur mükemmel kuluçkaya problemlerinizin yatarsanız.

Aklın 3 ilkesi: iyi düşünmek, iyi söylemek, iyi yapmak.

Demokrit

32
Fıkralar
Güldüren, güldürürken de düşündüren fıkralar...

Bir Kedi:

Öğretmen öğrencisine sormuş: “Bir kedi bir kedi daha kaç kedi eder?” “İki kedi eder öğretmenim!” “
Peki bir solucan, bir kuş, bir kedi kaç hayvan eder?” “Bir kedi öğretmenim!” “Nasıl bir kedi ediyor?”
“Kuş solucanı yer, kedi de kuşu yiyince bir kedi kalmaz mı?

100 Duvar

İki deli 100 duvarı olan hastaneden kaçmaya karar vermişler, 99 duvarı aşmışlar. Biri sormuş: “Yorul-
dun mu?” Öteki “Evet!” demiş. 99 duvarı aşıp hastaneye geri dönmüşler.

Yanlış

Anne oğlunun ödevini hayretle inceliyordu: “Bir cümlede 18 hata. “Bunu nasıl başardın?” “Bunu ben-
den değil, öğretmenden kaynaklanıyor. Devamlı yanlış arıyor!”

Savaş

Filmde Kızılderililer’in yüzlerini boyadıklarını gören Can sordu: “Baba, ne yapıyorlar bunlar böyle?”
“Savaşa hazırlanıyorlar oğlum!” Can ertesi sabah annesini makyaj yaparken gördü, koşup babasına
geldi: “Bana kötü şeyler olacak! Annem içeride savaşa hazırlanıyor!”

Kafa

Akıl hastanesinin doktoru hastalarına “Burnun nerede, gözün nerede?” diye sorular soruyormuş.
Hepsi de yanlış cevap veriyormuş. Bir hasta hepsini bilmiş. Doktor “Sen çok akıllısın artık burada dur-
mana gerek kalmadı!” demiş. Hasta da sevinçle dizini göstererek atılmış: “Buna kafa derler kafa!”

Gülmek bir güneştir, insanın yüzünden hüzün ve keder kışını defeder.

Victor Hugo

33
Ne Demiş Newton?

Newton’un söylediği sözlerden bazıları...

Aşk köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kuracakları yerde, duvar ördükleri için yalnız
kalırlar.

Tanrı her şeyi ölçüyle yaratmıştır. Ağırlık, sayı ve uzunluk.

Yıldızların hareketlerini hesaplayabilirim ancak insanların deliliklerini değil.

Dünyaya nasıl göründüğümü bilmiyorum; ama ben kendimi, henüz keşfedilmemiş


gerçeklerle dolu bir okyanusun kıyısında oynayan, düzgün bir çakıl taşı ya da güzel
bir deniz kabuğu bulduğunda sevinen bir çocuk gibi görünüyorum.

Eğer diğer insanlardan benim için bir şeyler yapmalarını bekleseydim hiç bir şey
yapmazdım.

Mutlu ya da mutsuz olmanız küçük bir şeye bağlıdır. Düşünce biçiminize.

Marcus Aurelius Antonius

34
Hayata hazırlanmada
ÜNİVERSİTE DIŞINDA gerekenler

Okul için değil, hayat için eğitim almalısınız. Analitik düşünmeyi öğrenmelisiniz. Ekip
çalışmasına uyumunuzu geliştirmelisiniz. Uzmanlığınızı ilerletmelisiniz. Yabancı dili seri
konuşabilmelisiniz. Özel ilgi alanınızı tam belirlemelisiniz.

Bilgisayar ve internet bilginizi arttırmalısınız. Dinamizm kazanmalısınız. Eyleme yönelik olmalısınız.


Yenilikçilik eğitimi almalısınız. Sonuç odaklı olmalısınız. İç ve dış müşteriye saygıyı öğrenmelisiniz.
Sürekli öğrenme ve gelişmeleri takip etmeyi alışkanlık haline getirmelisiniz. Özgüveninize tavan
yaptırmalısınız. İsabetli ve hızlı karar verme yeteneğiniz olmalı.

Esnek ve değişime uyumluluk arz etmelisiniz. Etkileme ve ikna kabiliyetiniz bulunmalı. İŞİN SIRRI:
Bütün bunlar için alanınızla ilgili marka olmuş bir şirkette çalışarak pratik yapmalısınız. Üniver-
siteler açığı kapatmak için neleri hayata geçirmeli? İşveren/işletme beklentilerini dikkate alarak
programlarını güncelleştirmeli. Bölüm programlarında iş hayatına yönelik dersler bulunmalı, bu
dersler örnek uygulamacıları tarafından verilmeli. Ödev ve projeler uygulama ihtiva etmeli. Sanayi –
üniversite işbirliği kariyer günleriyle sınırlanmamalı.

İşletmelerdeki bazı projeler okul desteğiyle öğrenciler tarafından faaliyete geçirilmeli. Kariyer
merkezleri işletmelerin staj ve part-time gibi çalışma şekillerini desteklemeli.

“Elimden gelenin en iyisini yapıyorum!” demenin anlamı yok, gerekli


olanı yaparken başarmak zorundasın!

Churchill

35
Birazda Gülelim

Fizik Dersi

Ahmet fizik dersindeydi. Hoca bütün öğrencileri tek tek kaldırıp aynı soruyu soruyordu.

-Otobüstesin, çok sıcak, ne yaparsın?

-Camı açarım.

-Söyle bakalım içeri giren havanın sürtünme katsayısını.

-Bilmiyorum hocam.

-Otur sıfır!

Bu öyle bir değil, iki değil, bütün sınıf dökülüyor… Hoca bu kez de Ahmet’i kaldırdı.

-Otobüstesin, çok sıcak, ne yaparsın?

-Ceketimi çıkarırım hocam.

-Ama oğlum çok sıcak…

-O zaman gömleğimi de çıkarırım hocam.

-Oğlum çok çok sıcak diyorum…

-Hocam ısrar etmeyin, o camı açmayacağım…

36
Diploma

Bir hanım, dışarıdan ilkokul diploması almak için sözlü sınavına girer. Bilim alanında sorulan sorulara
verdiği cevaplar şöyle:

Soru: Mide ne iş yapar?


Cevap: Sindirim yapar.

Soru: Akciğer ne iş yapar?


Cevap: Solunum yapar.

Soru: Kalp ne iş yapar?


Cevap: Dolaşım yapar.

Soru: Beyin ne iş yapar?


Cevap: Bizim apartmanda kapıcılık yapar.

Bakış açısına göre değişir.

Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir biyolog bir kafede oturmuş karşıdaki
eve bakarlarken eve 2 kişi girdiğini görürler. Bir müddet sonra evden
üç kişi çıktığını gördüklerinde olayı şu şekilde yorumlarlar:

Fizikçi: “Gözlem hatası yaptım.”

Biyolog: “İçerde ürediler.”

Matematikçi: “Eve bir kişi daha girerse içerde hiç kimse kalmayacak.”

37

You might also like