Professional Documents
Culture Documents
(GeniĢletilmiĢ Baskı)
EYLÜL 2010
BEN VE ġĠĠR’ĠN ĠNTĠKAMI:
SERKAN ENGĠN
Sakıncalı ġiir Sözlüğü
abdal'ın bağ/ı
çı çı çıçıçı çı çı çıçıçı
yuvezü marnata ça
3.gezegenden biri her perfect body
la menita schizopphrenia
la la la la palavra
eller kendi boğazında sonunda
tombe la neige
tu ne viendras pas ce soir
kar yağınca
bu gece gelmeyeceksin
inşallah! inşallah! inşallah!
bilinmedik bir dilde türkçe metin
60 mı, 70 mi o zaman?
70, yalnız ben cebimden öderim,
iyi 70 o zaman bir şiir için!
60 mı 70 mi o zaman?
ön not:
bir ideolojiyi kuramsal olarak bilmek ve kabul etmek yetmez. eğer onu
içselleştirmediyseniz pratiğe dökemezseniz. bu bağlamda, sol tandanslı
dergiler de, diğerleri gibi, gerici etik(!) değerlerin izlerinden
sıyrılamamışlardır…nedir bu gerici etik(!) değerler?..
oysa ki, kötü bir şiirin (hatta düpedüz manzumenin), şairinin imzasından
dolayı yayımlanması, bunu okuyan , yeni yeni şiir okuru olmaya başlamış
bir genç için kötü örnek oluşturması nedeniyle topluma ihanettir. oysa ki,
nitelikli bir şiirin,şairinin imzasının henüz yeterince hacim sahibi
olmamasından dolayı yayımlanmaması şiir‟e hakarettir…
son not :
bu ülkede herkes şiir! yazar. öyle "her üç kişiden beşi" değil, her 3 kişiden
99‟u şairdir! şiir yazmayana kız vermezler. şiir kitabı olmayanı
kahvehaneye bile sokmazlar, adamdan saymazlar. bir genç kızın çeyizinin
en nadide parçası yazdığı şiir kitaplarıdır. herkes için yapılması sıradan
ve "vatan borcu" şeklinde olmazsa olmaz bir görevdir şiir yazmak.
velhasıl, bu ülkede şiir yazmak en hafif meşrep iştir. hegel‟in sanat
disiplinlerinin en üstünü olduğunu iddia ettiği şiir, bu coğrafyada sanatın
orospusudur. kimse amatörce beyin ameliyatı yapmaya kalmaz ama
herkes şiir! yazar…
"poeta nascitur, non fit." diye eski bir latin deyişi vardır. yani "şair
olunmaz, doğulur." önce doğuştan gelen genetik özelliklerinizin arasında
şiir yazabilme yetisi olmalıdır. sonra bu yeteneği büyük bir emekle
işlemek gerekir. şiir külliyatını okuyup içselleştirmenin yanında, şiir
üzerine kuramsal yazıları/kitapları okumanız gerekir ki kendi özgün
biçeminizi kurmanız yolunda kafa yorabilmeniz için donanımınız olsun.
sanat tarihini incelemeniz ve şiir‟in diğer sanat disiplinleri, özellikle
resim sanatı ile arasındaki kuramsal etkileşimlerini bilmeniz gerekir.
bunlar da yetmez, şiir dışındaki sanat eserleriyle alımlayıcı özne olarak
imgeleminizi beslemeniz gerekir. daha ötesi temel olarak pozitif bilimler
ve sosyal bilimler üzerinde bilgi birikimiz olmalıdır. içselleştirilmiş bir
politik görüşünüz ve tavrınız olmalı, sanat algınızı ve üretiminizi bu
çizgide şekillendirmeniz gerekmektedir. daha da ötesi hayatın çeşitli
alanlarında şair özne olarak gelişen algıda seçiciliğiniz ile gene politik
bakış açınız üzerinden hayatın sonsuz olaylar kombinasyonları içindeki
"insan"ı gözlemeniz ve o "insan"ın şiir düzleminde dili olmanın yollarını
didaktizme kaçmadan aramanız gerekmektedir. bütün bunlar yıllara
yayılan zorlu ve acılı bir süreçtir. şiir yazmaya başladıktan sonra, önceleri
nüve olarak şiirinizde bulunan özgün biçem zamanla gelişir ve olgunlaşır.
ardından başka bir sancılı süreç başlar: şiirin asal varlık alanı olan
edebiyat dergilerinde şiirlerinizi yayımlatmak…derken uzun yıllar içinde
has şiir okurunun, edebiyat dergisi okurunun şiirini bilip tanıdığı bir
konuma gelince de şiirlerinizi matbu olarak yayımlarsınız. (gerçi bu da
ayrı bir sancılı konu…) yani şiir yazmak ömür boyu sürecek sancılı bir
maratonu koşmaya kalkmaktır (şair kendince haklı gerekçelerle şiiri
bırakmaya karar vermedikçe…)
hilmi yavuz: jürisinde olduğu şiir yarışmasında kendi oğlu ali hikmet‟e
alenen ödül verecek kadar pervasızca ulufe dağıtan şiir şeyhi. pek çok
müridi bulunmakla birlikte, tv programlarında yanında gezdirip kendine
övgüler düzdürttüğü can bahadır yüce gözdesidir. şeriatçı kadrolar
sayesinde trt‟yi iskender pala ile birlikte işgal edip divan şiiri övgüsüyle
birlikte osmanlıca‟yı hortlatma derdindedir.
ilk bakışta hüseyin alemdar‟ın yaklaşımı iyi niyetli olarak genç bir şaire
destek gibi algılanabilir ama etik açıdan iğrençtir böyle selamla kelamla,
torpille şiir yayımlatmak. ne var ki onlar için doğal ve sıradandır bu
durum. çarklar böyle işler. aslında bu, yetenek gördükleri genç bir şairi
"çarklara" dahil etmektir, "ehlileştirerek", bir şiir erkine biat etmesini
sağlayıp "köpekleştirme" çabasıdır. çokları için şiir bir erk alanındır.
makro ve mikro şiir erkleri ile donatılmıştır şiir coğrafyası. şiir şeyhleri
edindikleri müritlerle güçlerini artırmak ister sürekli. güçleri arttıkça
erklerinin geleceğini garantilemek ve erkin getirdiği rantı yemektir
amaçları. enver ercan, elinde bulundurduğu varlık ve yasak meyve
dergileriyle şiir coğrafyasındaki erk alanından aslan payını götüren
kişidir. bu sayede hemen her şiir yarışması jürisinde rahatlıkla
görebilirsiniz kendisini. köpekleşen genç şair!lerden pek çok müridi
vardır, paralarını alıp yasak meyve yayınları‟ndan kitabını bastığı. ödüller
vererek, şiirlerini kendi dergilerinde yayımlayarak "ulufe" dağıttığı bu
şair!ler sayesinde emre amade kapıkulları beslemektedir.
bir başka erk sahibi de yakın zamana kadar adam sanat dergisi‟nin
başında olan ve şimdi aynı tavrı sözcükler dergisi‟nde gösteren turgay
fişekçi‟dir. gene hüseyin alemdar‟ın aktardığına göre ahmet erhan ve
hüseyin alemdar kaç kez ilkokul çocuğu gibi elinden tutup onur caymaz‟ı
adam sanat dergisi‟ne götürmüşlerdir, "abi bu çocuğun şiirlerini bas"
diyerek…oysa ne kadar alçaltıcı bir durumdur bu kendine saygısı olan bir
insan için. ne var ki onur caymaz bu duruma "höst" demek yerine
boynunu büküp "abilerinin" vereceği ulufeyi ellerini ovuşturarak kabul
etmiş ve böyle böyle palazlandırılmıştır. tabi erke tabi, emre amade
olması şartıyla.
bir başka şiir şeyhi ise jürisinde olduğu şiir yarışmasında aleni şekilde
kendi oğlu ali hikmet‟e ödül vermekten çekinmeyecek kadar pervasızca
ulufe dağıtan hilmi yavuz‟dur. can yayınları‟nın şiir editörlüğü yaptığı
sırada can bahadır yüce‟ye kitabını basmak suretiyle ulufesini vermiş ve
himayesine almıştır. bugün kral ve soytarısı şeklinde her yerde beraber
boy göstermektedirler. televizyon programlarına can bahadır yüce‟yi de
götürüp kendine övgüler düzdürmektedir hilmi yavuz.
veysel çolak da bir başka şiir şeyhidir elinde bulundurduğu dize dergisi ve
şiir yıllıkları yayımlamasının verdiği güçle. pek çok kapıkulu
beslemektedir emre amade. k. iskender de bir başka şiir şeyhidir evinde
müritlerine uşak muamelesi yaptığı sabit kişi…bu isimlere ve dergilere
daha pek çokları örnek olarak eklenebilir şiir coğrafyasında irili ufaklı erk
sahibi…
"şeyh uçmaz mürit uçurur" diye güzel bir söz vardır. şiir şeyhlerinin
erkini besleyen işte bu kısa yoldan tanınmak, palazlanmak, dergilerde
şiirleri ve kendileri hakkında övgü dolu sözlerin yayımlanması, şiir
ödüllerine kapmak, şiir yıllıklarına girmek, tanınmış yayınevlerinde
kitaplarını bastırmak vs. gibi çıkarlar uğruna bu şiir şeyhlerine biat
ederek köpekleşen şairciklerdir. hatta şiir coğrafyamız bu yolda "metres
şairi!" bile görmüştür. çok ünlü bir yayınevinden şiir kitabını bastırmak
ve avrupa‟da şiir festivallerinde fink atmak pahasına dedesi yaşındaki
ünlü şairle ilişkisi ulusal basına kadar taşınmıştır bu şahsın.
oysa nitelikli şiir zaten geleceğe kalacak ve tarih herkesi doğru yere
koyacaktır. bırakın şiir ödülünüz olmasın, büyük yayınevleri şiir
kitabınızı basmasın, namlı dergiler size yer vermesin…günübirlik parsayı
toplamak sizi geleceğe taşımaz, sadece geçici bir süre popüler yapar.
sonra şiir tarihinin çöplüğünü boylarsınız şiiriniz nitelikli değilse ve
ancak okurun özdeşlik kurabileceği ya da okura empati kurduran şiirler
geleceğe kalır. nitelikli şiir yazamıyorsanız, okurun kalbine iki dize
çakamıyorsanız, hiçbir şiir ödülü ya da edebiyat dergisi sizi geleceğe
taşımaz. ece ayhan‟ı şiir yıllıklarına bile almazlardı mesela. bugün ise
şiirleri hakkında tezler yazılan, pek çok genç şairi etkileyen ve tartışmasız
şiir tarihimizin en özgün şiirlerini yazmış nitelikli bir şair olarak
değerlendirilerek geleceğe doğru ilerlemektedir.
metin cengiz: en iyi poetik yazı yazanlardan biri olmasına karşın vasat
hatta vasat altı şiirler yazan tacizci şair. önüne gelen kadına askıntı
olması, yatağa atmak için çırpınıp gülünç hallere düşmesi, hatta ellemeye
kalması ile ünlüdür. kendi sevgilisi yanındayken, sevgilisi yakınlarda
bulunan kadına sarktığı, hatta zorla kucağına oturtmaya çalıştığı vakidir.
aynı ortamda bulunduğu kadınları zorla kucağına oturtmaya kalmak gibi
manyakça fantezisiyle ünlüdür. kesinlikle uzak durulması gereken
tiplerin başında gelir.
molekül buketi
el kararı bir
ruhla öperken seni
nesnenin tanrıyla atıştığı
uzun gözlere ait urlarda, bilemem
rolümüzdü bilgi;
el kararı bir
ruhla öperken seni
cismin hacimle seviştiği
ani panikatak şovlarında, bilemem
neredeydi yüzümüzdeki bitkinin kökü.
öğrendim, ki veda
ve kıymettir
ergeç birbiriyle vuruşacak olan, bilirim
renkler arasında adı onun da anılsın diye.
üstünkörü!
nevzat çelik: “kaba toplumcu” şairler arasında yer alan vasat şairlerden
biri. hâlâ “şafak türküsü”nün rantını yiyen (ki ahmet kaya bu şiir
bestelemese nah bu kadar sevilir ve ünlenirdi) ve bu sayede kendine
hayranlık besleyen genç kadınları yatağa atmak derdiyle sanal ve reel
ortamlarda fink atan, şiiri kirli, küçük çıkarlarına alet eden şerefsiz şahıs.
okunamazkıyıl
...
sarılıyor ince ak kâğıda, delikanlı, yele verilecek
zeybek kız saçı der adına, zulüm der mahkum
mahpus mektup, sayılı gün der asker, günler sayılmaz
sürgün hasret der de çeker içine sılayı yakar yakmaz
dilekçe der köylü, devlet kapısı, arzuhalcinin kasketi
bir yüceden üzgün, kararmış ayaklara eğilir dağlar
çok olur ki dinlenir toprak, gencelir uykusunda
kolay değil, bin yıl kışladık göğsünde, diklenir bahar!
...
onur caymaz
yasak meyve 45. sayı
şimdi yukarıdaki metne bakalım. önce acemi okur için matah bir bok gibi
gözükmesinin tek nedeni dize örgüsünde hermetik yapı denilen bir
biçimi kullanmasıdır ki işi bilen için bu teknik oyun metindeki imgelerin
nicelik ve nitelik olarak ne kadar zayıf olduğunu gizlemeye yetmez:
...
sarılıyor ince ak kâğıda,
delikanlı, yele verilecek
zeybek kız saçı der adına,
zulüm der mahkum
mahpus mektup,
sayılı gün der asker,
günler sayılmaz
sürgün hasret der de
çeker içine sılayı yakar yakmaz
dilekçe der köylü,
devlet kapısı,
arzuhalcinin kasketi
bir yüceden üzgün,
kararmış ayaklara eğilir dağlar
çok olur ki dinlenir toprak,
gencelir uykusunda
kolay değil,
bin yıl kışladık göğsünde, diklenir bahar!
...
onur caymaz
e öğretelim o zaman...
orospu kere orospu: orospu dediğin yaptığı işi onaylamaz, ama bir de
poligamiyi ateşli şekilde savunup bilimi, tarihi çarpıtarak hatta
marksizmden uyduruk dayanak bulmaya çalışarak önüne gelenle yatmayı
ve genç erkeklerden harem kurmayı mübah sayıp savunanlar vardır ki
işte bunlara orospu kere orospu denir.
sözcük, tek başına, alımlayan her bireyde, kalıplaşmış, donuk, sabit bir
yansıma bulur. bu yüzden hiçbir sözcük tek başına, imge'nin oluşturduğu
çarpıcı çağrışım özelliğine sahip değildir. sözcüğün çift anlam yüklenmesi
amacıyla harflere bölünmesi ( b/aşka...gibi) yeni bir çağrışım
oluşturmadığı için imge'yi oluşturamaz, ancak teknik bir oyun düzeyinde
kalır.
şiir, imgelerle yazıldığı; sözcük tek başına imge olamayacağı ve her imge
en az iki sözcükten oluştuğu için şiir'in temel birimi sözcük değil
imge'dir. yani, "şiir sözcüklerle değil imgelerle yazılır". imge'yi bir atoma
benzetirsek, sözcükler, atomu oluşturan çekirdek, proton, nötron ve
elektronlardır. atomun bileşenleri, doğada, birbirlerinden bağımsız
olarak bulunamazlar ve ancak bütünsel olarak atomu oluşturarak işlevsel
bir varlığa sahip olurlar. sözcükler de ancak, imge'yi oluşturmak üzere
örgütlendiklerinde şiir'de işlevsellik kazanırlar.
şiir, doğal dilin içinde kendi dizgesini geliştiren özerk yapılı bir üst-dil
olduğuna göre, dilin temel işlevi olan bildirişim, şiir'in de ayrılmaz bir
parçasıdır. bu da şiir'in anlam'dan soyutlanamayacağı gerçeğini ortaya
koyar. dolayısıyla, şiir'in temel birimi olan imge, anlamsız olamaz.
aslında yanlış imge yoktur: anlamlı olan imge ve anlamsız olan saçma
vardır. imge ya da saçma üretimini belirleyen, şairin bilinçsel yapısındaki
ideolojik tutumdur.
(kaynak:
http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=reha%20y%C3%BCnl%C3%BCe
l%3Cbr%3E )
bunlardan bir tanesiyle yüz yüze görüşme olanağım olmuştu. sanal şiir
âleminin şahsen iyi bildiği isimlerden biridir kendisi. adını anmayacağım
bu pamuk saçlı şahıs, emekli olduktan sonra güzelce bir "entelektüel
sakalı"! bırakmış ve şiire sarkmaya başlamıştır. 60 yaşlarındaki bu rötarlı
şair! , 6 sene önce şiire başladığını ve 6.000 şiiri olduğunu gururla
söyledi bana aynı masada oturduğumuzda. ben de "peki içlerinde 6 tane
şiir var mı" dediğimde ise elbette bozuldu ve bir şeyler geveledi ancak…
yılda 1000 şiir yani güne vursanız 3 şiir eder. def-i hacet giderir gibi
günde 3 kere zırvalanmış metinler vardır ortada, ama sorsanız bu rötarlı
şair! hayat koşullarının engel olduğu müthiş yeteneğini, az kalan
zamanının baskısıyla telaş içinde ortaya koymak derdindedir. tıpkı diğer
yüzlerce benzeri gibi…
Ģiirin çakalları: reel ya da sanal her ortamda her genç kadına sarkan
şerefsiz şairciklerdir. hele şair olarak kendilerine hayranlık besleyen genç
kadınlar onlar için en kolay avdır. sikindirik şiir dinletilerinin verildiği
barlar ve facebook en uygun ortamdır bu çakallar için. hele bir de genç
kadının şiir yazmaya meyli varsa, kadını yatağa atmak düşüyle olmadık
gaz verilir, hatta dergilere aracı olunup kadının şiiri yayımlatılır, hatta
yayınevlerine tavsiye edilip şiir kitabı bastırılır. velhasıl bunlar için şiir
kadın avlama aracıdır.
şiirin konsomatrisleri
şiir ile şair arasındaki ilişki, pek çok boyutuyla irdelenebilir: özne-nesne
ilişkisi, mülkiyet ilişkisi, ontolojik bağlam ilişkisi...biz, bu yazıda, şairin
yaşam pratiği ile şiirin ilişkisi bağlamında, şiir üzerinden erk elde etmek
için çırpınan şair oligarşisini çözümlemeye çalışacağız.
bunlar, ulusal çapta tanınan şaire yağ çekerek onunla birlikte oligarşik
bir yapı oluştururlar. o şaire yaltaklanarak, onun nüfuzu üzerinden çeşitli
yayınevlerinden uyduruk kitaplarını yayımlatırlar. yerel gazetelerde şair
kimliği ile berbat köşe yazıları yazıp dandik sanat sayfaları düzenlerler.
daha da ötesi, bu oligarşik yapıdakiler, iki kadeh teklif eden heryere gidip
uyduruk şiir dinletileri verirler. bunlar rakının yanına iyi meze olurlar.
bunlar, kentte şiir adına nitelikli bir çıkış görünce hemen tedirginliğe
kapılırlar. oligarşik yapıları, yok sayma taktiği ile savunmaya geçer.
çünkü zavallı var oluşları, bu uyduruk erk üzerindendir ve maskeleri
düşünce ortaya kocaman bir hiç çıkacağını çok iyi bilirler.
üzerinde çok tartışılan imge‟ye somut bir örnek vererek şiire yeni
başlayan ve meraklısı olanlarla bilgimi paylaşmak istiyorum kısaca :
gece………………………….doğal sözcük
taya mektup
veysel çolak: bütün şiir külliyatını dahi okusanız (ki okudum) kalbinize
tek bir dize bile çakamayacak vasat şair, kötü poetik yazı yazarı, kapıkulu
şairciklerden müritleri olan şiir şeyhi.