You are on page 1of 30

Roland Barthes:

Bir Avant-Garde Yazarı

Ayşe İnal

Roland Barthes: An Avant-Garde VVriter

Özet Abstract

Roland Barthes, yapısalcılık ve postyapısalcılık Roland Barthes is a prominant figüre in literary studies
arasında köprü oluşturan kavramları ve kuramı ile with his concepts and theory bridging structuralism
edebi çözümlemeler içinde öne çıkmıştır. Her ne kadar, and poststructuralism. Although he is knovvn by his
arasında Çağdaş Söylenler'in de yer aldığı erken early vvorks among vvhich Mythologies has a
dönem yazıları ile daha çok bilinse de, edebi distinguished place, his later vvorks that lead literary
çözümlemelere yeni araştırma konuları sunan daha studies to new resarch agendas are as important as
sonraki yapıtları da diğerleri kadar önemlidir. İdeoloji, the former. His conceptualisation ot ideology, sign and
gösterge ve metin kavramlarına ilişkin görüşleri zaman text changed in time butthese concepts had remained
içinde değişmiş ancak bu kavramlar onun temel as his primary focus. His interest in avant-garde
sorunları olarak önemini korumuştur. Barthes'ın avant- literary vvorks, and his keen analysis, intluenced his
garde edebiyat üzerine yürüttüğü ayrıntılı çalışmalar ve vvriting style. His vvorks display the discipline of a
bu konulara olan ilgisi kendisinin yazı tarzını da scientist but at the same time gives a literary taste to
etkilemiştir. Yapıtları, bir yandan, bilim insanının their readers. This article focuses on changes in the
disiplinli çalışmasını yansıtırken diğer yandan direction of his theory with a special emphasis on
okuyucusuna edebi bir tat sunar. Bu makale, certain points that remained constant in this change.
Barthes'ın kuramındaki dönüşüm ve bu dönüşüm
içinde değişmeden korunan öğeler üzerinde
durmaktadır.

iletişim : araştırmaları • © 2003 >1(1): 9-38


10 • iletişim : araştırmaları

Roland Barthes:
Bir Avant-Garde Yazarı

Roland Barthes, ortaya attığı farklı yak- ayrıntılı bir Balzac çözümlemesidir, Bir Aşk
laşımlar, kavramlar, tipleştirdiği okuma Söyleminden Parçalar aşığın sözünün gittiği
biçimleri ile yalnız edebi metinler üzerine yerleri keşfeden bir serüven, Göstergeler
yapılan çözümlemeler içinde değil, iletişim İmparatorluğu Japon Kültürü'nün bütünü-
ve medya çalışmalarının odaklandığı pek nü ayrıntılarda görmeye çalışan bir dene-
çok konuda referans olan araştırmacıların me, Roland Barthes onun kendine bakışını
en önemlileri arasında yer alır. Gerek ku- özdüşünümsel bir biçimde açığa vurduğu
ramsal ve kavramsal açıdan, gerekse yön- bir metin, Camera Lucida ise yazarın fotoğ-
tembilimsel açıdan belli bir yaklaşıma sap- rafik imgenin farklı görme biçimleri ile iliş-
lanmaksızın yeni düşüncelere ve ilgi alan- kilendirilerek tartıştığı bir çalışmadır. Doğ-
larına açık kişiliği ile iletişim üzerine çalı- rudan bu konular üzerine bir çalışması bu-
şan herkesin kendi alanlarına ilişkin Ro- lunmasa da, yazdığı metinlerde yer yer si-
land Barthes'dan öğrenecekleri vardır. İs- nemanın diline, retoriğe ilişkin gözlemler-
ter reklam metinleri üzerine, ister fotoğraf, de bulunmuş, ayrıca müzik, resim gibi
ister roman çözümlemeleri, ister televiz- farklı semiyotik yapılar üzerine de odak-
yon metinleri, ister sinema üzerine çalışı- lanmıştır. Bu geniş ilgi alanının içine gir-
yor olun, Barthes'ın kavramlarının bu meyen bir metin yok denilebilir.
alanlarla ilgili literatürün ayrılmaz bir par-
Roland Barthes'ın önemi nereden kay-
çası olduğunu görürsünüz.
naklanıyor diye sorulduğunda ilk akla ge-
Onun yazdıklarını incelediğimizde bu len onun cesaretle farklı konuları inceleme
çeşitlilik hemen dikkat çeker. Çağdaş Söy- gündemine almasıdır. Üstelik bu, akade-
lenler'de farklı kültürel metinler üzerine mik bir disiplin tarafından yönlendirilip
odaklanan Barthes, Moda Dizgesi'nde mo- belirlenen bir ilgiden çok, Barthes'ın kişisel
da fotoğrafları ve bunların anlamlandırıl- merakını yansıtır niteliklidir. Barthes, Bal-
ma süreçleri üzerinde durur, S/Z ağır ve zac' ı, Sollers'i, Sade'ı ve daha pek çok ya-
İnal• Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı • 11

zarı okumayı, fotoğraflara bakmayı, Japon hes'ın yeniliğe duyduğu ilgi hep daha ön-
kültürü içinde dolaşmayı, kendi okuma bi- ce söyledikleri ile tutarlı şeyler söyleme ve-
çimleri hakkında düşünmeyi sevmiştir. So- ya en azından onları yeniden düşündü-
rularını zaman zaman bir bilimsel paradig- ğünde bir yere oturtma ve bu yolla bir tu-
manın çizdiği sınırlar içinde formüle etse tarlık kurma çabasının zaman zaman önü-
de bu sınırları sürekli aşmış, düşüncelerini ne geçmiştir. Collage de France'da yaptığı
cesaretle değiştirmiş ve yazdıklarında bir bir konuşmada Barthes kendisi için unut-
çocuğun saf, saplantısız ve yargısız mera- ma kavramının ne kadar önemli olduğunu
kını yansıtmıştır. vurgulamıştır:

Culler, Barthes'ın projelerinin Bart- 'Ben, her canlıya ait olan o gücün için-
hes'a rağmen geliştiğini vurguluyor: "Bir de yaşam bulduğuma inanıyorum: bu
güç unutmadır' (Leçon: 45).... Bu unut-
yere ait olmayı reddediş, yanlışları düzelt-
ma eylemini, bu öğrenmemeyi anlat-
meye yönelmeyen ancak geçmişten kurtul- mak için Latince'de bilgeliği anlatan
mayı amaçlayan bu sürekli hareket hali, bir terimi uyarlamış ve tekrar tanımla-
Barthes'ın çalışmalarından birini okuyan mıştır: 'Sapientia: hiç iktidar, biraz bil-
ve yapılacak işlere ilişkin vizyonundan et- gi, biraz akıl ve olabildiğince çok tat-
landırıcı' (Leçon: 45) (aktaran Culler,
kilenen kişiler için rahatsız edici olabilir."
1990:13).
(1990:12). Culler, pek çok okurunun onda-
ki bu değişim ve hiçbir yere bağlanmama Barthes'ın bu "unutma" özelliğinin onu
arzusunu özellikle takdir ettiklerini vurgu- farklı konularla ilgilenmeye teşvik ettiği
ladıktan sonra onların Barthes'ın "yazdık- söylenebilir. Yaşadığı dönemde Fransa'ya
larını bizim anlama süreçlerimize yaptığı egemen olan akademik eleştiri tarzına kar-
katkılardan dolayı değil, bir bireysel mace- şı duruşu Barthes için itici bir güç oluştur-
ranın momentleri olarak" değerlendirdik- muştur. Barthes dönemine egemen olan
lerini belirtiyor (Culler, 1990: 13). Bart- geleneksel akademik eleştiri biçimini bir
12 • iletişim : araştırmaları

ideoloji olarak değerlendirmiştir. Culler, 1980 yılında bir trafik kazası sonrasın-
sağ duyu içinde gömülü duran ideolojinin daki ani ölümü Barthes'ın akademik çalış-
onun eleştiri oklarının bir hedefine dönüş- malarının bir soru işareti ile sonlanmasını
tüğünü belirtiyor. Döneminin eleştirel ge- beraberinde getirdi. Yazmaya devam ede-
leneğine hakim olan, bir eseri onun dışında bilseydi acaba hangi konulara yönelecekti?
olan şeylerle açıklama girişimine karşı çı- Bu sorunun yanıtını son eserleri arasında
karken Barthes, metnin okunma ve anlam- yer alan Metnin Hazzı ve Camera Lucida'da

landırılma süreçlerinin önemini vurgula- aramak mükün. Yazının ilerleyen bölümle-


rinde bu açılımları daha ayrıntılı olarak
mış ve klasik pedagojinin sorunlarından
tartışacağız.
kaynaklanan tutucu bakış açılarını eleştir-
miştir: Barthes, okurunu ideoloji sorunu, gös-
Barthes, Fransa'daki akademik eleştiri- terge kavramı, metinlerin yapılaşması, me-
nin içsel analize düşman olduğunu tinlerarasılık, metnin okunma süreçlerinin
çünkü bilgiyi nedensel ilişkileri açıkla- önemi, metnin hazzı, görsel göstergeler ve
makla ilişkilendirdiğini ve çünkü öğ- sözel dilin farklılığı hakkında, dahası Ja-
rencilerin bilgisini değerlendirmenin
pon haiku'ları, aşk, moda, müzik, sinema
onların yorumlarını değerlendirmek-
ten daha kolay olduğunu söylüyor. Ya- ve retorik hakkında düşündürmüştür. Bu
zarın hayatı ve dönemine ilişkin bilgi- konular üzerine düşünüp soru soran oku-
nin önemi üzerine kurulu bir edebiyat runun yanında olmuş, bu soruları paylaş-
kuramı sınavlara ve notlamaya daha mış, okuru kendisi ile birlikte düşünmeye
uygun bir yaklaşım oluşturur (Culler, davet etmiş, hemen hiçbir konuda katı,
1990: 63).
kestirip atıcı bir tavır takınmamıştır.
Özgeçmişine baktığımızda Barthes'ın
Ancak onun merakı edebiyat çalışma-
yerleşik akademik eleştiri geleneğinin yanı
ları ve metin çözümlemeleri ile sınırlı kal-
sıra akademinin disipline edici yönlerini
mamıştır. Siyaset bilimine ait sorunlarla
eleştirirken kendisinin de bunun içinde ko- dilbilimdeki gelişmeler arasında bir köprü
layca disipline olmadığını gözlemlemek kurarken edebi metinlerin yerleşik anlam-
mümkündür. Doktora tezinin ağır ilerledi- ları zorlayan örneklerini keşfedip sergile-
ği bir dönemde Yazının Sıfır Derecesi ve miştir. Bu yolla, geleneksel, klasik edebi
Michelet, üniversitedeki görevini kaybet- örnekler içinde ortaya çıkan kırılma nokta-
tikten sonra ise onun en bilinen yapıtların- larını, egemen anlamların yeniden üretimi-
dan biri olan Mythologies yayınlanmıştır. ni ve bu üretimin kesintiye uğramasını,
Barthes, 1965 yılma kadar Fransız entelek- toplumsal, tarihsel ve siyasal olan ile ilişki-
tüel yaşamı içinde marjinal konumunu ko- lendirerek tartıştışmıştır. Yerleşik -ege-
rumuştur (Culler, 1990). men- anlamlandırma biçimlerini kıran, bo-
İnal Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı • 13

zan farklılıkları bir okuma teorisi ile örtüş- çalışmaları arasında köprü oluşturmuştur.
türmeye çalışmıştır. Siyaset kuramı içinde "iktidar"ın farklı
kavramsallaştırılma biçimleri ideoloji kav-
Aslında Barthes'ın çalışmalarının öz-
ramının da farklı tanımlarını beraberinde
günlüğü bu ait olamamadan, sabitleneme-
getirmiştir. 20. yüzyıl siyasal düşüncesi
meden ve kendisini, belki kendi de amaç-
içinde ideolojinin ne olduğu ile birlikte na-
lamaksızın yepyeni projeler içinde bulu-
sıl işlediği sosyal bilimler içindeki tartış-
vermesinden kaynaklanıyor. Barthes'ın
maların neredeyse odağını oluşturmuştur.
Çağdaş Söylenle/de ortaya attığı tartışmala-
Lucaks'ın "şeyleşme" kavramından
rın S/Z'de değiştiği, Camera Lucida'da ise
Gramsci'ni "hegemonya" kavramına ora-
yazarın bambaşka bir yol tuttuğu söylene-
dan Althusser'in "devletin ideolojik aygıt-
bilir. Yine ideoloji sorununu daha önce tar-
larına" uzanan farklı kuramsal tartışmala-
tıştığı biçimi Metnin Hazzı'nd a neredeyse
rın açıklamaya çalıştığı sorun ideolojinin
terketmiştir. Camera Lucida'da fotoğrafları
işleyişidir.
okuma ve ele alma biçimi Çağdaş Söylen-
Wden yine oldukça farklıdır. Marksist yaklaşım içinde kalarak ide-
oloji sorununu ele alan tüm bu kuramcıla-
Tüm bu değişimlere karşın çalışmala-
rın iletişim çalışmalarını etkilediklerini gö-
rında bir tutarlığın ve sürekliğin de varol-
rüyoruz. 1960 sonrasında özellikle medya
duğu söylenebilir. Bu yazıda Barthes'ın
çalışmalarında izleri gözlenen bu tartışma-
düşüncelerindeki değişim ve dönüşüm ay-
lar kültürel çalışmaların yaklaşımı içinde
rıntılı olarak tartışılacaktır. Bu tartışmalar-
popüler kültür üzerine yapılan araştırma-
da özellikle üzerinde duracağımız sorun
larla bütünleşmiştir. Kültürel çalışmalarla
Barthes'ın belli konu ve kavramlara ilişkin
yapısalcı dilbilimin temel önermeleri ve
yaklaşımlarında dönüşümler olsa da bu
kavramları yine ideoloji tartışmaları ile kıs-
konu ve kavramları terketmeyişidir. İde-
men de olsa örtüşmüş bütünleşmiştir. An-
oloji sorunu, gösterge kavramı ve okuma lamlandırma sorunu, işaretin kavramsal-
pratiklerinin önemi onun için temel öneme laştırılma biçimleri ve ideolojinin işleme
sahip konulardır ve bazı çalışmalarında bi- biçimlerini biraraya getirerek farklı kuram-
ri öne çıkmış gibi gözükse de, aslında bu sal çerçeveler içinde bütünleştirme girişim-
üç konu içiçeliklerini hep korumuştur. leri oldukça geç bir döneme ait olmalarına
rağmen bu girişimlerin az sayıda da olsa
habercileri olduğunu söyleyebiliriz. Bu ça-
İdeoloji üzerine
baların en önemlilerinden biri Bakhtin gru-
İdeoloji kavramı iktidar ilişkilerinin bunun çalışmalarıysa bir diğeri de kuşku-
üzerinde duran siyaset kuramı ile iletişim suz Roland Barthes'ın girişimidir.
14 • iletişim : araştırmaları

1954 yılında Çağdaş Söylerıler yayınlan- tediği ideolojinin nasıl işlediği ve mitleştir-
dığında iletişim araştırmalarını özellikle me yoluyla kapitalist ekonominin içinde
medya üzerine yapılan çalışmaları güçlü ortaya çıkan ilişkilerin üstünü nasıl örttü-
bir biçimde etkileyecek olan Devletin İde- ğüdür.
olojik Aygıtları (Althusser, 1991) henüz ya-
Barthes'a göre mitler politikadan arın-
yınlanmamıştı. Saussure'un Genel Dilbilim
mış izlenimi veren sözlerdir. Diğer bir de-
Dersleri (Bally ve Sechehage, 1985) yapısal-
yişle okunduklarında veya mitleştirme yo-
cı dilbilimin temelini atmış, bu yaklaşım
lu ile kurulan belli ritüellere katılındığında
sadece kültürel anlatıların çözümlenme-
politik olan gözlerden silinir, anlamlar do-
sinde değil, kültürün doğrudan bir yapı
ğallaşır. Mitler iktidar çatışmalarından
olarak incelenmesine esin kaynağı olmuş-
kaynaklanan gerçeği, eşitsizliği gözlerden
tu. Bu çalışmaların bir uzantısı olan Çağdaş
siler. Bunu kurdukları üst dil aracılığı ile
Söylenler'de (Mythologies) Barthes, burjuva
gerçekleştirirler.
ideolojisini yarattığı mitler dolayımı ile ele
alıp inceler ve "mitlere yönelik yapısalcı Barthes, mitlerin kurulduğu üst dilin
yaklaşımla kapitalizmde tüketime sunulan karşısına üretici insanın dilini koyar. Bu dil
malların fetişleştirilmesine yönelik Mark- gerçeği dönüştürmek için kullanılan, dev-
sist eleştiriyi buluşturur" (Kearney; 1986: rimci bir dildir. Mitlere dayanmayan dev-
322). Kitap burjuva kültürüne ait bir dizi rimci dil "dünyanın siyasal yükünü ortaya
miti çözümleme girişiminden oluşmakta- çıkarmaya yönelik bir arınımsal edim ola-
dır. Çağdaş Söylenler'de yer alan kısa yazı- rak tanımlanır: dünyayı yapar ve dili, bü-
lar Barthes'ın Letters Nouvelles'de yayınla- tün dili, işlevsel olarak bu yapmaya katılır"
nan magazin makaleleridir. (Barthes, 1990a: 181). Burada akla gelebile-
cek ilk soruyu Barthes hemen kavrar ve ya-
Çağdaş Söylenler'de, ardında kapitalist
çıkarların yattığı düşünme biçimlerinin na- nıtlar:

sıl mitler haline dönüşerek doğallaştığı in- "Solda" da söylenler (mitler) bulunup
celenmektedir: "Barthes bu fikirlerin des- bulunmadığını soranlar oldu. Vardır
kuşkusuz, solun devrim olmadığı ölçü-
tekledikleri iktidar ve toplumsal değişim
de. Solun söyleni tam devrimin "sol"a
biçimlerinin yapılarını incelemekle birlik- dönüştüğü, yani kendini maskelemeyi,
te, asıl bu fikirlerin kendilerini sunuş me- adını perdelemeyi, günahsız bir üst-dil
kanizmaları üzerinde dikkatini yoğunlaştı- üretmeyi ve bozulup "Doğa" olmayı
benimsediği anda çıkar ortaya (Bart-
rır" (Ellis ve Covvard, 1985: 53). Mitleşerek
hes, 1990a: 182).
doğallaşan ve herkese ait kılınan anlam-
landırma biçimleri üzerine giriştiği bu tar- Barthes'a göre üst-dil, söylenleri kuran
tışmada Barthes'ın gözler önüne sermek is- ve onların kurulduğu dil, sağın elindedir.
İnal Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı • 15

Görüldüğü gibi Çağdaş Söylenler burjuvazi- midir? Kanımca Barthes, Çağdaş Söylen-
nin iktidarını tesis etme biçimlerinin anali- ler'de ön kapıdan içeriye aldığı ideoloji
zidir. Burada Barthes'ın, hemen bütün kavramını daha sonraları hep arka kapı-
eserlerinde neredeyse egemen olan incele- dan -bir şekilde- tartışmaya sokmuştur.
me tarzının ilk örneklerinden birini görü- Ancak odaklandığı kavramlar farklılaşıp
rüz. Önce kültürel metinler, onları oku- ilgi alanları değiştikçe ön kapıda hep yeni
mak, ardından kuramsal bir çerçeveyi kur- ve farklı bir şeyin durduğunu görürüz.
mak. Barthes için kuram önemlidir. Ancak Edebiyat metinleri üzerine yaptığı incele-
girişte de belirttiğim gibi farklı metinleri melerde metinlerin yapılaşması üzerinde
farklı bakış açıları ile okumak -okuma ey- dururken, anlamın anlatı içinde sabitlendi-
leminin bizatihi kendisi- daha da önemli- ği ve kırıldığı yerleri okuyucusuna ısrarla
dir. göstermeye çalıştığında aslında tartıştığı
sorun bir yandan da ideolojidir. Kearney
Çağdaş Söylenler sadece Marksist meta
Barthes'ın bu konuda söylediklerinin öne-
fetişizmi eleştirisini değil Freud'un rüya
mini şöyle vurguluyor:
yorumlarını da hatırlatır (Kearney,; 1986).
Sosyalist gerçekçilik modernist ve post
Bu çalışmada amaçlanan mitleri tarih ötesi
modernist yazını dikkate almamış ... ve
gerçekler olarak kavramanın yerine onları bunları burjuva nihilizminin semptom-
üretildikleri tarihsel bağlamla ilişkilendir- ları olarak görmüştür. Buna karşı ola-
mektir. Diğer bir deyişle siyasetten arınmış rak Barthes bu tür avant-garde yazını
biçim açısından devrimci olarak nite-
gibi görünenin siyasal olduğunu gözler
ler. Burjuva bilincindeki yabancılaşma
önüne sermektir: "Eleştirel semiyolog mit- ve parçalanmayı araştırırken bu çalış-
leri tarihsel bağlamlarına ilişkilendirerek malar romantik humanizmanın sonu-
'doğal' gibi görünenin gerçekte 'kurulmuş' nun habercisi olmuş, kendini "yazma
olduğunu ortaya çıkartır, evrensel bir olgu biçimlerinin çoğullaşması" ile ifade
eden "renksiz, sıfır-derecede yazma"
gibi duran şeyler aslında ideolojik bir fab-
biçimi yeni bir biçim olarak seçilmiştir
rikasyonun sonucunda ortaya çıkar" (Kear- (Kearney, 1986: 322).
ney, 1986: 326).
Barthes okumanın, metnin hazzı ve be-
Barthes daha sonraki çalışmalarında, dene ilişkin tartışmalara ön kapıyı açtığı
Çağdaş Söylenler'de öne çıkardığı ideoloji yazılarında ideoloji sorununu yine gözardı
sorununu bir tarafa mı bırakmıştır? Çağdaş etmez. Geçmiş dönemlerde üretilen edebi-
Söylenler'in odaklandığı kapitalist üretim yat metinlerine baktığında gördüğü şey şu-
ilişkilerinin sürmesi için burjuva ideolojisi- dur: "ne zaman yazan ideoloji değil de be-
nin kurulma biçimlerine yöneltilen eleştiri dense o zaman avant-garde için bir şans var-
sonraki çalışmalarında önemini yitirmiş dır" (aktaran Culler, 1990: 96). Yine, yaz-
16 • iletişim : araştırmaları

ma/okuma ilişkisini tartıştığı Metnin Haz- mak amacı ile oluşturduğu mitlerin karşı-
zı'nda egemen ideoloji kavramını sorgular. sına üretici insanın dilini koyan Barthes
"İdeoloji nedir?" diye sorar ve şöyle yanıt- daha sonra avant-garde'm dilini ve egemen
lar: "İdeoloji tam da egemen olan düşünce- ideoloji içinde sabitlenen anlamların kırıl-
lerdir: ancak egemen olan ideolojidir" dığı anlatıları keşfetmeye yönelir. Metnin
"Egemen sınıfın ideolojisinden" sözet- Hazzı'nda farklı metinlerin farklı okunma
mek doğrudur, elbette egemen olunan biçimleri üzerinde dururken jouissance
bir sınıf vardır ancak "egemen ideoloji- kavramının altını çizer. Jouissance bizi haz-
den" sözetmek tutarlı bir yaklaşım de- zın gevşemesinden çıkarır. Bazen rahatsız
ğildir çünkü tabi olan bir ideoloji yok-
da eder. Ancak egemen olana karşı bir
tur, "bağımlı" konumdakiler sözkonu-
su olduğunda hiçbir şey yoktur, ide- okumadır. Camera Lucida'da ise jouissan-
oloji yoktur -bu yabancılaşmanın son ce'm yerini Pundum alır. Punctum da jouis-
noktasıdır- ancak bağımlı konumdaki- sance gibi bizim özne konumumuzu yerin-
lerin zorlandığı ideoloji onları yöneten den söker, deler geçer. Barthes'ın ideoloji
sınıftan (anlam oluşturmak için, yaşa-
sorununu ele alırken yaptığı bu ikili ayrım-
mak için) egemen smıftan ödünç aldık-
larıdır" (Barthes, 1976: 32). larının kökeni S/Z'de geliştirdiği okunabi-
lir olan ve yazılabilir olan metinler arasın-
Barthes'a göre iktidarın koruması altın- daki bir başka ayrımdır.
da olan dil tekrara dayanır. Bu tekrar dilin
tüm resmi kurumlarında karşımıza çıkar. Bir söyleşide Barthes şöyle diyor: "Beni
Okullar, spor, reklamlar, popüler şarkılar, hayatım boyunca en çok etkileyen şey in-
haberler, kesintisiz biçimde aynı yapıyı yi- sanların kendi yaşamlarını anlaşılır kılma
nelerler. Aynı anlamlar, aynı sözcülerle ye- biçimleri olmuştur" (aktaran Culler, 1990:

niden yeniden üretilir. Bu kalıplar politik 17). İşte bu yalın ifade Barthes'ın ideoloji

bir olgudur ve ideolojinin ta kendisidir. Bu sorununu tartışma nedenini ve biçimini bi-


ze anlatıyor. İdeoloji kavramını kuramsal
kitlesel banalleşme hazzın dışında değilse
katkılarla yeniden tanımlama isteğinden
de jouissance'm dışında olandır. Banalleş-
çok, insanların dünyalarım nasıl anlamlan-
meyi kıracak dönüştürecek olan Yeni (bu-
dırdıklarına duyduğu yakın ilgi ve merak
rada özellikle büyük harf kullanır) olana
onu farklı metinlere, farklı kültürel ürünle-
yönelik dürtüdür. Bu dürtü söylemi boza-
re yöneltiyor. Çalışmalarında, egemen
cak ve kalıplaşmış ifade biçimlerinin altın-
olan ile farklı olan arasında yaptığı ikili ay-
da baskılanmış farklı haz alama biçimlerini
rım ideolojinin tammını bazen açık bazen
ortaya çıkartacaktır (Barthes, 1976).
örtük biçimde beraberinde getiriyor. Mit-
Çağdaş Soy tenle/de ideoloji sorununu ler egemen anlamlandırma biçimleri, üreti-
tartışırken burjuvazinin çıkarlarım koru- me katılanların dili ise farklı olan; okunabi-
İnal Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı • 17

lir olan metinler egemen okuma ve alışıla- gösterge kavramı hep ön plandadır ve bu
gelen tüketim biçimlerini pekiştirirken, ya- kavramın tanımı, başka bir deyişle göster-
zılabilir olan metinler üretimi ve farklılığı geyi kavramsallaştırma biçimi zaman için-
temsil ediyor; haz egemen olan okuma de kısmen de olsa farklılaşmıştır. Eğer
pratiğine ait olan, jouissance ise farklı olan, onun çalışmalarında ortak bir payda ara-
banalin tekrarını kıran ve bozan olarak ta- nırsa bunun Barthes'ın göstergeye atfettiği
nımlanıyor; studium basın fotoğraflarında önem olduğu görülür. Sadece söz ve yazı
olan, fotografik imgenin uzlaşımsal kodla- diline ilişkin göstergeler değil görüntüler,
ma biçimi, pundum ise farklı olan, bizim müzik, jestler vb. onun çözümlemelerinde

bir fotoğrafta bulduğumuz "o -çarpıcı şey" önemli bir yer tutar. Barthes, Saussure'un
habercisi olduğu göstergebilimin bir uygu-
olarak tanımlanıyor.
layıcısıdır. İdeoloji sorunu, Barthes için
"Eleştiriyi yapanlar dışında zaten eleş- hep dilbilime ilişkin tartışmalarla birlikte
tiri yoktur" derken Barthes egemen olana görünür olmuştur. Bu nedenle, gösterge
yönelik bir karşı çıkışın belli okuma biçim- kavramına ilişkin tartışmalara verdiği
lerinin oluştuğu anla ilişkili olduğunu vur- önem, bir yandan da onun, ideoloji konu-
guluyor. Bir yandan yazarı yok ederken di- sundaki düşüncelerinin ayrılmaz bir par-
ğer yandan metni okuruna yeniden yazdı- çası olarak görülebilir.
rıyor. O, kitle kültürünün içindeki insanı
Barhes'ın girişimini anlamak için onun,
ezen tekrara karşı farklı ve Yeni olanı ko-
Saussure'un "göstergeyi" gösteren ve gös-
yuyor. Kitle kültürünün yapay biçimleri
terilen olarak ikiye ayırıp, işitim imgesi ve
aslında kendi içinde bir çeşitlilik sergiliyor
kavram arasındaki nedensiz ilişki ile ta-
ve durmaksızın karşımıza yeni kitaplar,
nımlamasından yola çıktığını unutmamak
yeni programlar, yeni filmler çıkarıyor; an-
gerekir. Saussure'un yaklaşımında göster-
cak bunların hiçbiri Barthes'ın büyük harf-
ge ile gönderge arasındaki ilişki/ilişkisiz-
le yazdığı Yeni değil ama aynı anlamın
lik tamamen tartışma dışında kalmıştır. Sa-
durmaksızın tekrarlanması...
ussure, ikili karşıtlıklarla ve birbirini dışla-
yan kategorilerle düşünme süreci içinde
-ki bu onun yapısalcılığının ta kendisidir-
Göstergenin öyküsü
la langue'ı (dil dizgesi) parole'den (söz) ayı-
Barthes'ın göstergeyi kavramsallaştır- rırken bir yandan dilbilimin konusunu ta-
ma biçimi onun yazılarının çerçevesini nımlamaya çalışmış, diğer yandan dil ve
oluşturur. İdeoloji sorunu, diğer bir deyiş- anlam sorununa bir açıklama getirmiştir.
le toplumsal boyut, çalışmalarında zaman Saussure dizgenin analizine öncelik ver-
zaman arka planda kalıyor gibi görülse de, miştir. Eşsüremli analiz, dilin tarihsel deği-
18 iletişim : araştırmaları

şim ve dönüşümünün (artsüremli analiz) 1990a: 159). Mitlerde iki gösterge dizgesi
analizinin önüne geçmiştir. Dizge içinde vardır: biri nesne-dil diğeri ise üst dildir.
her göstergenin değeri diğer göstergelerle Nesne dil doğallaşmış, uzlaşımsal anlam-
ilişkisinden, farklılığından kaynaklanır. ların düzlemidir, üst dil ise idelojinin ku-
Dolayısıyla anlam/değer, tarihsel ve top- rulduğu ve işlediği düzlemdir. İlk dizge
lumsal bağlam dikkate alınmaksızın -Sa- düzanlama, ikincisi ise yananlama ilişkin-
ussure aslında bunların önemini reddet- dir. Bu yapılaşmayı örneklerken Barthes
mez- dil dizgesi (yapı) ile açıklanmıştır. Paris-Match dergisinin kapağında gördüğü
Barthes, Saussure'un dil dizgesi üzerine Fransız üniforması giymiş bir zenci askerin
odaklanan analizinin önemini vurgularken fotoğrafını çözümler.
onun anlamlandırma sorununa bir çözüm
arama çabasını şöyle özetler: Ellis ve Covvard (1985), Barthes'ın bu
iki dizge arasında, nesne dili ve mitler ara-
... dilin çoğul yapısının içinde boğul-
duktan sonra Saussure bir başlangıç sında, başka bir deyişle düzanlam ve ya-
aramanm olanaksızlığının doğurduğu nanlam arasında yaptığı ayrımın naif bir
baskıya bir son vermek için bir ipucu- ayrım olduğuna işaret ediyorlar. Barthes
nu, uygun bir ilişki (anlam ile ilgili) ya-
kalamaya ve bu ipucundan yola çıka- burada mit öncesi bir anlamlandırmanın
rak çözüm bulmaya karar verdi: ve mümkün olabileceğini ima ederken aynı
böylece dil sistemi kurulmuş oldu zamanda düzanlamsal işareti oluşturan
(Barthes: 1990a: 80).
gösteren ile gösterilen arasında doğal bir
Barthes, Saussure'un, dil dizgesini öne bağ olduğunu benimsiyor. Bu görüşü dik-
çıkartan yapısalcı yaklaşımının içinde kal- kate alacak olursak Barthes'ın burada Sa-
maya çalışırken, başka bir deyişle bir yan- ussure'un yapısalcı projesine yakın durdu-
dan onun sadık bir takipçisi olurken, diğer ğunu görebiliriz. Yukarıda da belirttiğimiz
yandan da bu yaklaşıma yeni bir bakış açı- gibi Saussure'un göstergelerin değerleri-
sı getirmiştir. Çağdaş Söylenler'de gösterge nin dizgedeki farklılıklarından kaynaklan-
kavramını işlemselleştirirken hem Saussu- dığına ilişkin vurgusu, verili bir dil kulla-
re'un izinden yürüyen bir Barthes'ı hem de nıcısını varsayarken anlamların -bir za-
Yeni olanı keşfetme arzusunu aynı anda man kesiti içinde- görece olarak sabitlendi-
görmek mümkündür. ğine ilişkin bir ön kabul taşıyordu. Bart-

Barthes Çağdaş Söylenler'de miti özel bir hes'ın mitleri çözümlemek üzere iki dizge
dizge olarak tanımlar: "bu da kendisinden arasında yaptığı ayrım ve ikincisinin doğ-
önce var olan bir göstergesel zincirden yo- rudan birincisine dayandığı yönündeki gö-
la çıkılarak kurulmasından ileri gelir"; mit- rüşü, güçlü bir biçimde düzanlamın uzla-
ler "ikincil bir göstergesel dizgedir" (Barthes, şımsallığmın altını çiziyor.
a Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı • 19

Barthes, düzanlamı verili kabul etme- Çağdaş söylenlerde yananlam ve dü-


siyle bir yandan Saussure'un yapısalcı zanlam iki ayrı düzeydir. Barthes Moda
yaklaşımına yakın dururken diğer yandan Dizgesi'nde yan anlam ve düz anlamın ay-
ideolojinin kurulma biçimlerini açıklamak rılmazlığını vurgulamıştır. Yananlamı
amacı ile yananlama yaptığı vurgu ile fark- mümkün kılan aslında düzanlamdır. Gös-
lı bir yaklaşımı birleştirme çabasını sergi- tergenin çok vurgululuğu ve anlamlandır-
ler: Saussure'un gösterge kavramı ile ma sisteminde gösterenin önceliğinin anla-
Marksist ideoloji sorununu... Yukarıda da şıması ile yananlam ve düzanlam arasında
belirttiğimiz gibi bunu yaparken kuramsal yapılan ayrım ve bunları iki farklı düzey

soyut tartışmaların yerine somut kültürel olarak ele alan yaklaşım moda incelemesi
ile birlikte dayanaklarım yitirmiştir. Metne
metinlerle uğraşmayı yeğler ve burada
dışardan bakan ve düzanlamsal göstergeyi
gösterge kavramını genişleterek sorunu
kendi gösterileni yapan analiz biçimi daha
çözmeye çalışır. Kristeva'nın da belirttiği
sonraları konuşma dilinin üretkenliğinin
gibi bir ayağı yapısalcı analiz üzerinde
vurgulanması ile savunulamaz hale gel-
dursa da diğeri ile gidebildiği kadar uzağa
miştir (Ellis ve Coward, 1985).
gitmeye çalışmıştır:
İçine düşmüş olduğu yapısalcı analiz Barthes için moda dizgesi bir anlam-
biçimine belirgin bir eğilim taşısa da landırma sürecidir, modaya ilişkin bütün
Barthes'ın projesi radikal biçimde fark- anlamlar bu dizgeye aittir. Yazılı moda bir
lıdır. Bir yapı da olsa, mit, ancak tarih-
tür edebiyattır, her ikisi de göndergesi ol-
sel bir üretim içinde anlaşılır olur; ku-
mayan bir anlamlandırma sürecidir:
ralları fonolojinin değil tarihin üzerine
kuruludur (Kristeva, 1980:103). ... moda ve edebiyat kanımca homeos-
tatic sistemlerdir, yani her ikisinin de
Barthes'ın yananlam ve düzanlama işlevi, sistem öncesinde varolan, nesnel
ilişkin yaptığı bu ayrımı -en azından bu bi- dışsal bir gösterilene ilişkin bir şey söy-
lemek değildir. Sistemler bir denge ya-
çimi ile- daha sonraları kendisinin de sür-
ratmaya, hareket halinde bir anlamlan-
dürmekte ısrarlı olmadığını görürüz. Moda dırma sürecine yönelirler: moda ne ol-
Dizgesi adlı çalışmasında moda dergilerini duğunun söylendiğinden başka bir şey
değildir ve edebi metnin ikincil anlamı,
çözümlemiştir. Bu çözümlemelerde artık
her ne kadar metin bu yönde işlemese
doğrudan moda fotoğraflarına odaklan- de, anlamın boşalmasıdır. Moda ve
maz. Barthes'a göre modanın ne olduğunu edebiyat, güçlü bir biçimde ve ustaca,
tanımlayan bu fotoğrafların yanında yer gelişmiş bir sanatın bütün karmaşıklık-
lığı içinde, hiçbirşey göstermezler, va-
alan yazılardır. Moda hakkındaki bu yazı-
roluşları anlamlandırma sürecine aittir,
lar okuru fotoğrafları nasıl anlamlandır- gösterilen şeye değil (Barthes, 1977:
ması gerektiği konusunda yönlendirir. 152).
20 • iletişim : araştırmaları

Bu çalışmada Barthes bir yandan mo- cesinin ardından ortaya çıkarır gibi gö-
daya ilişkin görsel göstergelerin moda diz- ründüğü anlam ne olursa olsun, bize
yalın, öz, ilkel bir şey: geri kalan her şe-
gesi dışında bir anlam taşımadıklarına işa-
yin (daha sonra ve onun üstüne gelen-
ret ederken, diğer yandan, modanın kendi lerin) onunla karşılaştırıldığında yazın
dışında olana değil, kendine referansta bu- olarak kabul edildiği gerçek bir şey
lunan bir dizge olduğunun altını çizer. söyler gibi değil midir?" (Barthes, 1996:
20).
"Moda" dizge içinde kurulandır. Moda ta-
rif edilendir. Barthes, Roland Barthes'da S/Z'de Barthes bir yandan yananlam ve
kendi yaşamının yazma eyleminin dışına düzanlam farklılığından vazgeçerken, di-
çıktığı yerlerde "demode" olduğuna işaret ğer yandan düzanlama getirdiği yeni ta-
ederken modanın aslında "fazladan bir 'vi- nımla onu sahiplenir. Metnin Hazzı nda
da dönüşünden" başka bir şey olmadığını haz ve jouissance kavramlarını tanımlarken
vurgular (Barthes, 1998:147). Neyin demo- yaptığı gibi çok da belirgin olmayan bir ta-
de olduğunu tanımlayan da zaten moda nımlama girişiminde bulunur. Nasıl haz
dizgesidir. Moda sadece nelerin giyileceği- ve jouissance okuma pratiklerinde ortaya
ni değil, nerelere gidileceğini, nasıl aşık çıkan belli durumlara işaret ediyorsa ve
olunacağını, demokrat olanın ne anlama nasıl jouissance hem bir tür haz ancak hem
geldiğini de tanımlar. Aslında moda, Bart- de diğer haz biçimlerinden farklı bir şey
hes için egemen ideolojinin kendisidir. ise, düzanlam da bunun gibi -belirsiz- bir
şeydir. Yananlamdır, ancak diğer yanan-
Barthes, Balzac'ın Sarazine adlı novel-
lamlardan farklı bir konumu vardır ve bu
lasını çözümlediği S/Z adlı çalışmasında
da okuma pratikleri içinde anlamların sa-
yanalam ve düzanlam tartışmasına geri
bitlenmesi ile ilgili bir durumdur.
döner. Buradaki yaklaşımı Çağdaş Söylen-
ler'deki yaklaşımından farklıdır. Önceki Barthes, Roland Barthes'da, "Dilin gerçe-
çalışmasında düzanlamı verili alan ve ği olarak düzanlam" adlı pasajda, düzanla-
yananlamı bu düzanlama dayanarak mm bilimsel bir mit olduğunu vurgular.
farklılaştıran Barthes S/Z'de düzanlamm Düzanlamı aramak Barthes'a göre dilde bir
ilk anlam olmadığım ancak "öyleymiş gi- kök arama çabasıdır. Bu kök, varolduğuna
bi yaptığım" belirtir. Barthes'a göre artık inanmak istediğimiz gerçekliktir. Bir görü-
düzanlam yananlamların sonuncusudur. şün doğruluğuna emin olmak istediğimiz-
Metni temellendirip kapatan düzanlam- de, dışsal bir yapıya göndermede bulunu-
dır. Düzanlam; ruz, o bildiriyi, bir kök arar gibi iyice kazı-
rız. Barthes bu kök arama çabasının gerçe-
".... betiğin dilin doğasına, doğa olarak
dile dönermiş gibi görünmesini sağla- ği arama olduğunu vurgular: "Gerçek(lik)e
yan üstün söylendir: bir tümcenin, söz- her inandığımda düzanlama gereksinim
İnal Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı 21

duyarım" (Barthes, 1998: 83). Aslmda bura- kaçtığı için değil, bütün sözbilimi gösteri-
daki vurgusu Çağdaş Söylenler1 le bütünüy- leni gösterenin geveze dalgaları altında
le çelişmez. Ancak, önceleri uzlaşımsal ola- 'sulandırarak' ya da biçimi içeriğin içkin
nı, apaçık olanı, uzlaşılan "düz anlamı" bölgelerine doğru 'derinleştirerek' her iki-
sorgulamaksızın verili kabul ederken, ar- sini de oransızlaştırmayı gerektirdiği için"
tık, bu kabulün epistemolojik bir sorun ta- (Barthes, 1993: 75). Haikuda ise gösteren
şıdığının bütünüyle ayırdındadır. gösterilenle denkleşir, bu bağıntıdan taşan
ve onu bir biçimde bozan hiçbir şeye rast-
Barthes, gösterge kavramına ilişkin tar-
lanmaz. Barthes'a göre haikuda zaman öz-
tışmasını farklı çalışmalarında farklı biçim-
nesizdir. Bir özne varsa eğer, bu ben, oku-
lerde sürdürür. Örneğin, Japon Kültürü'ne
manın yeridir:
ilişkin ayrıntılara odaklanan çalışması Gös-
Haikuda silinip giden bizim klasik (bin
tergeler İmparatorluğu'nda haikulara uzun-
yıllık) yazınımızın iki temel işlevidir:
ca değinir. Bu kısa şiirler Zen sanatının bir yandan betimleme (kayıkçının pi-
benzersiz örnekleridir. Benzersizlikleri sa- posu, çamın gölgesi, balık kokusu, kış
natsal açıdan önemlerinden değil, anlam- yeli betimlenmemiş, yani anlamlarla,
alınacak derslerle süslenmemiş, bir
landırma biçimlerinin özgünlüğünden gerçeğin ya da bir duygunun ortaya
kaynaklanır. Barthes'a göre haiku hiçbir konulmasında belirti olarak görevlen-
şey demek istemez, "dili kışkırtmaz". Dili dirilmemiştir: gerçeğe anlam vermeye
askıya alırken kullanılan çok az sözcükle yanaşılmamıştır; daha da iyisi: gerçek
artık gerçeğin anlamından bile yararla-
"anlamın çekimini getirir". Bu yazma tarzı namamaktadır), diğer yandan tanım;
Batı kültüründe olmayan ve Batılıların ko- tanım yazısal da olsa, deviniye aktarıl-
lay kolay anlayamayacakları bir şeydir. Ba- makla kalmamış, nesnenin temel nite-
likte olmayan -ayrıksı- bir tür çiçekle-
tılı okurun anlamı arama, zorla bir anlam
nişine doğru saptırılmıştır (Barthes,
bulma, çıkarma alışkanlığı haikuyu elden 1996: 88).
kaçırır; "çünkü haikuya yönelik okuma ça-
lışması dili kışkırtmak değil, askıda bırak- Bu kısa Japon şiirleri gösterenin üret-
maktır" (Barthes, 1996: 75). Barthes'a göre kenliğine karşı direnir. Nasıl avant-garde
haikunun dili, üst üste sıralanmış anlam metinler gösterenin üretkenliğini tamamen
tabakalarından oluşmaz. Oysa bu anlam ortaya çıkarıp sergiler ve okuma amnda da
tabakaları Batı şiirinin biçimini oluşturur. gösteren gösterilen arasında kurulacak sa-
bitlenmeleri bozmaya çalışırlarsa, haiku
Barthes Batı yazınının haikuda karşı- tersini yapar. Ama tersini yaparken de va-
mıza çıkan dil ölçüsünü beceremediğini rolan anlamlandırma biçimlerine karşı çı-
belirttikten sonra bunun nedenini şöyle kar, direnir. Zen öğretisi içinde akim bilgi-
açıklar; "fazla uzuna ya da fazla kısaya sine karşı duyulara öncelik veren yaklaşım
22 • iletişim : araştırmaları

haikuda ifadesini bulur. Barthes'ın belirtti- lı metni bütünleştirmişse, Camera Lucida'da


ği gibi aklın labirentlerinde haikuyu çö- fotoğrafların yazılı metinle ustaca bütün-
zümlemeye çalışmak, metne orada olma- leştiği bir çalışmadır.
yan anlamları zorlamaktan başka işe yara-
Aslında Camera Lucida tek bir gözlem
maz.
üzerine kuruldur. Barthes yine daha önce
Göstergeler İmparatorluğu, Yazının Sıfır yazdıklarının tümünü o üstün unutma ye-
Derecesi, Çağdaş Söylenler veya S/Z ile karşı- teneği ile unutmuş ve bu gözleminden öz-
laştırıldığında yazarın çok daha az re- düşünümsel biçimde ürettiklerini bir yön-
ferans alan bir çalışmasıdır. Büyük ölçüde tem ve kuram olarak bizlere sunmuştur.
bir gezdim-gördüm kitabı gibi algılanma- Culler'in (1990) de belirttiği gibi sadece bir
sına rağmen, Barthes burada Japon kültü- fotoğraftan, annesindeki değişimi gördüğü
rünü, Doğu'nun kültürünü, okumayı çok bir fotoğraftan yola çıkar ve tüm diğer fo-
da sevdiği Fransız klasiklerinin, Batı'nın toğrafları burada gördüklerini referans
karşısına koyar. Zen karşısında kimi eleş- alarak okur. "Benim bedenim fotoğraf hak-
tirmenlerin giriştiği ideoloji eleştirisine gir- kında ne biliyor?" sorusu ile işe başlar.
mez. Bu bambaşka anlamlandırma biçimi
Camera Lucida'da Barthes annesinin
karşısında hayranlığını dile getirir. Göster-
1898 yılında çekilmiş bir çocukluk fotoğra-
geler İmparatorluğu'nda Japon kültürünün
fına bakarken gördüklerini ve düşündük-
görüntüsel göstergelerini Zen anlatısı içine
lerini anlatır. Fotoğrafta gördüğü erkek
yerleştirir. En açık biçimi ile haikuların
kardeşi yanında duran incelikli bu kız ço-
sözceleminde ortaya çıkan bu kültürel do-
cuğunun -annesinin- duruşunda, gözlerin-
ku herşeye sızmış damgasını vurmuştur:
de onu yeniden görür ve onun diğer fotoğ-
bahçelere, resme, beden diline...
raflarına bakarken görmediği, farketmedi-
Gösterge kavramına ilişkin tartışmanın ği bambaşka yönlerini keşfeder:
doruk noktasına ulaştığı çalışması Camera Olaybilimin "sıradan" nesneler diyece-
Lucida ise, bir yandan Barthes'ın farklı an- ği bu fotoğraflar yalnızca benzeşiyor,
O'nun gerçeğinden çok kimliğini hare-
lamlandırma biçimlerine yönelik ilgisinin,
kete geçiriyorlardı; oysa Kış Bahçesi
diğer yandan da kendini bir okur olarak Fotoğrafı gerçekten öz olandı; benim
metne kattığı anlatımının en güzel örnekle- için ütopik olarak biricik varlığın ola-
rinden biridir. Nasıl Bir Aşk Söyleminden naksız bilimini başarmıştı (70).
Parçala/\ Genç Werther'den ve pek çok
farklı metinden yaptığı alıntılarla bezemiş-
Kuşkusuz bu sefer onu iki kez yitiri-
se, nasıl Göstergeler İmparatorluğu'nda yordum: son çöküşünde, ve benim için
özenle seçilmiş resim ve fotoğraflarla yazı- son olan ilk fotoğrafında; ancak her şey
İnal• Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı • 23

yine bu fotoğrafla altüst olmuş, ve ben um'un geldiği) kültür, yaratanlarla tüke-
O'nu kendinde olduğu gibi ... keşfet- tenler arasında varılan bir anlaşmadır"
miştim (Barthes, 1996: 71).
(Barthes, 1996: 35). Studium fotoğraftaki
Barthes, Camera Lucida'da fotoğrafları mitlere yönelik bir okumadır. Onlara katıl-
Çağdaş Söylenle/de uzun uzun tartıştığı masam da, diyor Barthes, bu mitlerin fo-
Fransız bayrağını selamlayan zenci askerin toğrafla toplumu barıştırdığını görürüm.
fotoğrafını okuma biçiminden bambaşka Aslında fotoğraf, Barthes'a göre tehlikeli
bir yaklaşımla okur ve gönderge sorununu bir şeydir ve toplumla barışması bu neden-
tartışmaya sokar: "Göze nasıl görünürse le çok da önemlidir. Studium ussal bir oku-
görünsün, ne türden olursa olsun, fotoğraf madır ve kültürel ortak anlamlara yaslanır.
görünmez: gördüğümüz şey aslında o de- Okuyucunun bu anlamlandırma biçimleri-
ğildir. Kısaca, gönderge ayrılmaz." (Bart- ne ille de katılması gerekmez. Okuyucu bu
hes, 1996: 19). Eğer fotoğraf temsil ettiği anlamları ya kabul eder ya da reddeder.
şeyden ayırt edilmiyorsa aslında bir şey de
temsil etmez mi demeliyiz yoksa -temsil Barthes, studium'urı karşısına punc-
ettiğine birebir tekabül eder tarzı- bir öz- tıım'u koyar. Studium bir şeyi şöylecene se-
deşlik tartışmasına mı girmeliyiz? Belki de vip sevmeme, beğenip beğenmemeyse,
Barthes'ın izinden giderek şöyle demek pundum fotoğraftan fışkıran ve okuyanı
daha doğru olur; fotoğraf bize gerçeği ol- çarpan şeydir:
duğu gibi temsil eder, kendisi yoktur, fo- İkinci öğe studium'u kırar (ya da deler).
toğrafı çekilen nesneler, insanlar durur Bu kez onu arayıp bulan (studium ala-
karşımızda. Fotoğraf bize onların, o anda, nını egemen bilincimle incelediğim gi-
bi) ben değilimdir. Bu öğe sahneden
öyle duruşlarını gösterir, tıpkı Kış Bahçesi
yükselir, bir ok gibi dışarı fırlar ve bana
fotoğrafında "annenin" o duruşu gibi... saplanır. ... O halde studium'u bozacak
olan bu ikinci öğeye pundum demeli-
Bu yaklaşımda, kültürel, tarihsel olan, yim; çünkü pundum aynı zamanda ısı-
Çağdaş Söylenle/de sıkı sıkıya altını çizdiği rık, benek, kesik, küçük deliktir -ve ay-
ideolojik olan nerede durur? Bunu yanıt- nı zamanda zarın her bir atılışıdır. Bir
larken Barthes karşımıza Yeni bir ikilik çı- fotoğrafın pundum'u beni delen (ama
aynı zamanda beni bereleyen, bana acı
kartır: studium ve pundum. Fotoğrafa iliş-
veren) o kazadır (Barthes, 1996: 34).
kin iki temadan ilki, studium, fotoğrafın
okurundan beklediği anlamlandırma biçi- Barthes basın fotoğraflarında punc-
midir. Barthes studium'u fark etmeyi, fo- tum'un olmadığını belirtir; ona göre basın
toğrafı çeken kişinin niyetleri ile karşılaş- fotoğrafları rahatsız etmezler, bağırsalar
mak, onları anlamak, ve kendi içinde tar- da yaralayamazlar. Onlara sadece bakılır
tışmak olarak tanımlıyor; "Çünkü (studi- ancak anımsanmazlar, hiçbir ayrıntıyı öne
24 • iletişim : araştırmaları

çıkarmazlar. Basın fotoğrafları gibi por- dergeleriyle nasıl olup da aynı olmadı-
nografik fotoğraflar da tekildir. Pornogra- ğını kavramalı ve mümkünse (yalın bir
şey de olsa) uygun biçimde anlatmalıy-
fik fotoğraflar seksi sunarlar, oysa erotik
dım. Ben diyorum ki "fotografik gön-
fotoğraflar farklıdır. Bu tekil fotoğraflara derge" görüntü ya da göstergenin gön-
bakarken bazen, birden bire bir ayrıntı dik- derme yaptığı, isteğe bağlı olarak ger-
katinizi çeker, işte bu ayrmtı, size yepyeni çek olan değil, ama o olmadan fotoğra-
bir şeye baktığınız duygusunu veren şey fın da olmayacağı, merceğin önüne
yerleştirilen ve zorunlu olarak gerçek
punctum'dm. Studium, kodlanmış olandır,
olan şeydir. Resim gerçeğe onu görme-
adlandırabildiğimizdir, pundum ise kod- den de öykünebilir. Söylem, gönderge-
lanmamıştır. Barthes, adlandırdığı şeyin leri olduğundan kuşku duyulmayan
kendisini delemeyeceğini belirtir; "Adlan- göstergeleri bir araya getirir; ancak bu
dıramama özürü, rahatsızlığın iyi bir belir- göndergeler birer "khimaira" olabilir,
çoğunlukla da öyledir. Bu öykünmele-
tisidir" (Barthes, 1996: 54).
rin tersine, Fotoğrafta o nesnenin ora-
Culler, Barthes'ın yazdıklarının pek ço- da bulunmuş olduğunu asla yadsıya-
mam. Burada bir üst üste çakışma var-
ğunda bir düş, bir özlem olduğunu belirti-
dır: gerçeklik ve geçmişin çakışması
yor: bu özlem "anlamın" boşalmasıdır. Bu (Barthes, 1996: 74).
düşü, Yazının Sıfır Derecesi'nden Göstergeler
İmparatorluğu'na kadar pek çok çalışmada Barthes'ın gösterge kavramını işlemsel-
görmek mümkün. Culler Barthes'ın bu leştirme biçimi içinde ortaya çıkan bu deği-
arayışının stratejik bir rolü olduğunu vur- şim, dönüşüm, onun figürasyon ve temsil
guluyor, ancak son yazılarında semioloji kavramlarını tartışmasına da yansır. Cul-
öncesi nosyonlara bir gerileyiş gözleniyor. ler'in çok da doğru olarak belirttiği gibi
Camera Lucida'da somut olanı öne çıkartı- projesi tutarlı bütüncül bir kuramı ortaya
yor; "somut olan anlama direnendir" (Cul- atmak ve bunu sürekli güncelleştirmek,
ler, 1990: 122). Edebiyat metinlerini çö- yeni yaklaşımlara referanslarda bulunarak
zümlerken giriştiği anlamı boşaltma veya uyarlamak değildir. Parçalara bakar, ba-
kültürel anlamlandırma biçimlerinin ke- karken parçalar ve kendi bedenindeki par-
sintiye uğramasını gösterme çabası, fotoğ- çalanmaları gözler. Camera Lucida Çağdaş
rafa gelince göndergeye ilişkin bir soruna Söylenler'den çok farklı bir yaklaşımı mı
dönüşüyor ve Culler'e göre Barthes, "her- yansıtır? Bu soruya verilecek yamt hem
şeyin basitçe orada durduğunu ve anlam- evet hem de hayır. Evet, çünkü Barthes Ca-
dan önce varolduğunu" söylemekle yetini- mera Lucida'da artık Saussure'un yapısalcı-
yor. lığı dışına çıkmıştır. Hayır, Çünkü Barthes,
studium'u tanımlarken tekil karakterli fo-
Herşeyden önce Fotoğrafın Göner-
toğraflara işaret etmiştir ve bu fotoğraflar
ge'sinin, öteki temsil sistemlerinin gön-
İnal• Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı • 25

kitle kültürüne aittir; yani bu kültürün tık daha çok sinemada karşımıza çıktığına
kurduğu mitleri çözümlediği metinlerin vurguluyor:
içinde yer alırlar. "... sinema, konuşmanın sesini yakın
çekimle yakalar (bu yazma eyleminde-
Barthes, eğer yaşasaydı hangi konuları
ki en küçük birimin "zerrenin" tanımı-
öne çıkartacaktı, hangi semiyotik sistem- na tekabül eder) ve bize bütün somut-
lerle, hangi anlamlandırma biçimleri ile il- luğu, duygusallığı, soluğu, dokuyu,
gilenecekti sorusu üzerine düşünüldüğün- dudaklara dokunuş, dökülüşteki taze-
de, o güne kadar yazdıklarında yer yer de- liği ile insani organların varlığını duy-
mamızı (sesi, yazıyı, hayvani duyula-
ğindiği ancak üzerine uzunca bir çalışma-
rın ortaya çıkışındaki tüm yönleri ile)
ya girişmediği sinema dili akla geliyor.
ve göstereni olabildiğince uzağa koy-
Stam, Burgoyne ve Flitterman, Nem Voca- mamızı beraberinde getirir. Kulağımı-
bularies in Film Semiotics adlı çalışmalarının za fırlatılan artık aktörün bedenidir,
sinema dilini çözümlemeye ve anlamaya parçalanır bölünür ve bize öylecene ge-
yönelik yeni yaklaşımlara değindikleri "re- lir: işte bu jouissancedır" (Barthes, 1976:
64).
alizmden metinlerarasılığa" adlı son bölü-
münde Barthes'ın pek çok kavramına ve Barthes'a göre sinema bedene ait olam,
katkısına değiniyorlar (1993:188-196). Gö- sözle söylenemeyeni, o anın kendiliği için-
rülüyor ki Metz sonrası tartışmalarda gö- den ortaya çıkanı bize sunar. Bu nedenle
rüşlerine sıkça başvurulan araştırmacılar- "sinemadaki eksiksizlikten" söz ederken
dan biri yine Barthes. Bir yandan anlatıla- Barthes, sinemada gösterenin "doğası gere-
rın yapılaşması, yazar ve author ayrımı, ği kesintisiz" olduğunu belirtiyor. Sinema
yazılabilir olan, okunabilir olan arasında izleyicisine sözle kodlanamayanı veriyor,
kurduğu karşıtlık ve yananlama ilişkin gi- bu nedenle, bir sonraki bölümde daha ay-
riştiği tartışmalar, diğer bir deyişle söz ve rıntılı olarak tartışacağımız jouissance sine-
anlatı üzerine görüşleri ile, diğer yandan manın diline daha uygun, çünkü sinemada
görsel göstergelere ilişkin tartışmaları ile sözün söyleyemediğini beden söylüyor;
Barthes sinema diline ilişkin arayışlara da ses, tonlama, vurgular söylüyor.
izini bırakmış.

Metnin Hazzı'nm son paragrafında


Metin, okuma ve haz
"yüksek sesle yazma"dan söz ederken Bart-
hes, zaman zaman bedenin nasıl öne çıktı- Roland Barthes fotoğraftan Japon kül-
ğını ve bu beden dilinin söze ilişkin anlam- türüne, müzikten reklam metinlerine he-
ları nasıl aşarak kendini ortaya koyduğu- men her tür metin hakkında birşeyler dü-
nu tartışıyor ve bunun belli şarkı söyleme şünmüştür, söylemiştir ama edebiyat ve
biçimlerinde görünür olduğunu ancak ar- özellikle Fransız romanı yazdıkları arasın-
26 • iletişim : araştırmaları

da ayrıcalıklı bir konuma sahiptir: Racine, (Culler, 1990). Culler, Barthes'ın Robbie-
Mihelet, Balzac, Sade, Fouier, Loyola, Sol- Grillet'in romanlarına ilişkin söylediklerini
lers ve daha pek çokları... Brecht'in onun şöyle özetliyor:
için her zaman ayrı ve özel bir önemi ol- Robert Grillet'in romanlarında Barthes
muştur. Kristeva, Barthes'ın modern ede- anlatısal düzenliliğe direnen metinsel
özellikler bulmuştur. Çoğu zaman bir
biyat çalışmalarının kurucusu olduğunu
hikayenin başını sonunu biraraya geti-
belirtiyor: "Barthes, yazınsal pratikleri tam rirken, 'gerçekten ne olduğuna' ve ne-
da özne ve tarihin kesiştiği noktaya yerleş- yin hatıra, neyin halüsinasyon veya an-
tirmiştir ve bu pratikleri toplumsal yapıda- latıcının eklentisi olduğuna karar ver-
ki ideolojik kırılmaların bir belirtisi olarak mekte güçlük çekilir. Bir hikayeyi bü-
tünlemeye çalışan okur anlatısal dü-
ele almış ve bu kırılmayı kontrol eden me- zenlilik için zorunlu olanların farkına
tinsel sembolik (semiotik) mekanizmaları vardırılır, ancak eğer okur böylesi -bü-
bulmaya çalışmıştır" (Kristeva, 1980: 93). tünlüklü* bir anlatı oluşturuyorsa, o za-
man anlatıyı bölen ve esasta önemli
Pek çok kişi için Roland Barthes deyin- olan özellikleri gözden kaçırıyordur
ce ilk akla gelen onun edebi metinler ve (Culler, 1990:10).
özellikle roman üzerine yaptığı çözümle-
Yukarıda Barthes'ın ideoloji sorununa
melerdir. Bu çözümlemelerde Barthes ede-
yaklaşımını ve gösterge kavramma yönelik
biyat metinlerini bir ürün olarak ele alıp
arayışlarını tartışırken belirttiğimiz gibi,
bunları eleştirmek yerine yazarın yazma
onun amacı farklı metinlerde uzlaşımsal
eylemi, pratikleri ve bu pratiklerin içinde olanı sergilemek ve bunu yaparken uzla-
anlamın üretilmesi süreci üzerinde dur- şımları bozan kırılmaları, momentleri, çar-
muştur. Herhangi bir yazarın eserlerinde pıcı görüntü ve sahneleri bulup çıkarmak-
ortak olan anlatısal özelliklerden çok, anla- tır. Bu açıdan Barthes'ı değerlendirdiği-
tının yapılaşma biçimlerini çalışmalarında mizde Kearney'in (1989) de belirttiği gibi
öne çıkarmıştır. Başka bir deyişle yazarla- avant-garde'm onun ilgi odağı olduğunu
rın metin içinde farklılaşan, metinden me- görürüz. Burjuva düşünme biçimlerindeki
tine akan, devingen stilistik özelliklerine yabancılaşma ve bütünlüğün bozulması,
yönelmiştir. Culler'in (1990) de belirttiği romantik hümanizme bir karşı duruştur.
gibi Barthes öykü ile çok fazla ilgili değil- Gösterenin belli gösterilenlere sabitlenme-
dir. Örneğin Robbie-Grillet'e olan ilgisi ya- sini bozan metinler, varolan anlamlandır-
zarın anlatıyı kırma biçimlerine yöneliktir. ma biçimlerini sorgulamaya açan metinler-
Diderot, Brecht ve Eisenstein'a olan ilgisi dir. Anlamın sözkonusu yapılaşma biçim-
yine benzer biçimde her üç yazarın da bel- ler, anlatı, öykü içinde değil anlamın ku-
li sahneleri, dramatik tabloları anlatısal ge- rulduğu anlarda, stilistik özelliklerde gö-
lişmeye yeğlemelerinden kaynaklanır rünür olur.
İnal• Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı • 27

Barthes, Eleştirel Denemeler'de (1977) sa, metinden hiçbir anlam üretemez. Bart-
Levi-Strauss'un avant-garde yazarına iliş- hes, okuyucunun davranışını normal bir
kin yaptığı bir benzetmeden söz eder. Stra- gözün işlevine benzetirken, avant-garde'm
uss'a göre avant-garde bir yazar ilkel top- bize sonsuzun -anlam sınırsızlığının- gö-
lumların büyücü doktorları gibidir. Bart- rüntüsünü verdiğini belirtir: "Normal göz,
hes'a göre ise sanatçı için avant-garde belli yalnızca sonsuza kadar gördüğü zaman
bir tarihsel çelişkinin çözüm aracı olmuş- uyum yapmaya gerek duymaz. Aynı bi-
tur. Bu anlamda avant-garde burjuvazinin çimde, eğer ben bir metni sonsuza kadar
evrensel değerlerine karşı yine burjuvazi- okuyabilseydim artık kendimde hiçbir şeyi
nin içinden gelen şiddetli bir karşı çıkış ni-
eğmeye gerek duymazdım" (Barthes, 1998:
teliğindedir. Ancak bu karşı çıkış siyasal
156).
bir karşı çıkış, yeni bir toplum projesi ile
donanmış bir karşı çıkıştan çok bir regres- Kristeva (1980), Barthes'ın çalışmaları-
yon, bir ölüm gibidir. Sanatçı için, yaratıcı- nın avant-garde hareketin bir parçası oldu-
sı için avant-garde bütünsel bir özgürleşme ğunu belirtiyor. Barthes'ın yazılarının bir
olarak deneyimlense de, böylesi bir yaratı- kısmı, edebiyatı model alan özgün "dene-
cı deneyime politik açıdan radikal bir rol meler" niteliğinde. Kristeva yazarın bu ça-
biçmek yanlış olur: lışmalarının edebiyatı kendi nesnesi yapan
Avant-garde her zaman burjuvazinin yeni bir nesnel söylem oluşturma çabasını
ölümünü kutlamanın bir biçimi olmuş- yansıttığını belirtiyor. Ancak deneme yönü
tur, kendi ölümü de yine burjuvaziye ağır basan veya bilimsel yönü ağır basan
aittir; ancak avant-garde bundan öteye
çalışmalarında bu özelliğin ortadan kalktı-
gidemez, bu cenaze törenini, kapalı bir
toplumdan açık bir topluma, bir yeni- ğını belirtiyor. Kristeva'ya göre Barthes
den doğuşa çeviremez; doğası gereği için bu özgün "deneme" biçimi, güçsüz bir
dünyaya yeni bir bakış açısı umudu ta- kuramsal söylem yerine yöntemsel bir zo-
şıyan protestoyu oluşturamaz: ölmek
runluluk niteliğinde.
ister ve herşeyin onunla birlikte ölme-
sini ister (Barthes, 1977: 69).
Barthes, "Ben ürettiğim anda, yazdığım
Avant-garde sanat varolan anlamlandır- anda, anlatma süremi elimden alan şey (iyi
ma biçimlerini bozup, metni farklı okuma- ki de alır) Metin'in ta kendisidir" (1998:14)
lara açarken uzlaşımsal olana bir başkaldı- derken kanımca kendisi için çok önemli
rı niteliğindedir. Barthes bu çabanın radi- olan -ve aslında içiçe- düşünebileceğimiz
kal bir siyasal başkaldırı olmadığını söyle- iki şeyi vurguluyor: bunlardan ilki edebi-
se de avant-garde'a hakkını verir. Bu metin- yatı model alması, ikincisi ise edebi metin-
ler okuyucusundan uyum yapmalarını ler için söylediği yazarın değil metnin ön-
beklemezler. Okuyucu, eğer uyum yapar- celiği konusunun kendi yazdıkları için de
28 • iletişim : araştırmaları

geçerli olması. Bu yazının girişinde de vur- olduğunu belirttikten sonra şöyle devam
guladığımız gibi Barthes'ın kuramsal ola- eder: "Dil, ne bir araç ne de bir taşıyıcıdır:
rak tutarlı bir konum sergilemekten kaçışı gittikçe daha fazla kuşku duyduğumuz bir
ve unutmaya (spaentia) övgüsü dikkate yapıdır. Fakat yazar, tanımı gereği, kendi
alındığında, onun edebiyat üzerine bir şey yapısını ve dilde dünyaya ilişkin olanı yiti-
söylerken herhangi bir üst dil kurma ve ren tek kişidir" (Barthes, 1977:145).
bunu otoriter biçimde diretme çabası taşı- Nasıl özne dilin sonucu, dil tarafından
madığını görürüz. kurulan ve oluşturulansa, metin de yazma
Barthes yazdıklarında ikili bir tavır eyleminin, yazma serüveninin bir sonucu.
sürdürmüştür. Yukarıda değindiğimiz Yazar, metin ve okuyucu ilişkisinde eğer
avant-garde'a ilişkin görüşlerinde olduğu biri öncelik taşıyacaksa, Barthes için bu ke-
gibi bu tavır onun söylediklerinin zaman sinlikle okuyucu olmalıdır. Sadece edebi-
zaman tutarsızlıklar taşıdığını düşündüre- yat değil farklı metinler üzerine yaptığı ça-

bilir. Ancak bu Barthes'ın bilerek, isteyerek lışmaları ve söylediklerini düşünecek olur-

seçtiği bir konumdur. Doksa'ya karşı an- sak Barthes'ın görmek istediği metnin ar-
kasındaki anlatıcı yazar (author) değil, onu
lamdan yana çıkar, doğallaşmış anlamlara
okurken yazan, 'varsayılan', çoğu zaman
karşı tarihselliği vurgular; ancak "Bilim'e
Roland Barthes olan okuyucu, başka bir
(paranoya nitelikli söylem) karşı da yıkıl-
deyişle metinle okuyucunun ilişki kurma
mış olan anlamın ütopyasını korumak, sa-
biçimi/biçimleridir. Bu kimi zaman, yaz-
vunmak gerekir" (1998:106) der.
ma serüveninin suç ortağı olan okuyucu,
Kristeva Barthes'ın yapısalcılık içinde metne karşı çıkan okuyucu, metinden ra-
dili bir olumsuzluk olarak ele alan ilk araş- hatsız olan okuyucu, okumaktan haz alan
tırmacı olduğunu vurgularken, bu olum- okuyucudur. Culler, Barthes'ın bu konu-
suzluğun felsefi bir seçenekten çok araştır- daki görüşlerini şöyle dile getiriyor:
ma amacının mantığı gereği ortaya çıktığı- Yazara odaklanan -yazarın ne demek
nı belirtir. Collage de France'da yaptığı bir istediğini ortaya çıkarmakla ilgilenen-
konuşmada Barthes, dile karşı görüşünü edebiyat eleştirisi geleneğine karşı
Barthes okurun tarafını tutar ve okura
şu sözlerle anlatmıştır: "Eğer özgürlük in-
etken ve yaratıcı bir rol veren edebiya-
sanın yalnızca iktidardan değil ancak baş- tı destekler (10).
kalarına iktidar uygulamaktan özgürleş-
mesi olarak anlaşılıyorsa o zaman özgür-
Barthes, kendisinin 'yazarın (author)
lük dilin dışındadır" (Kearney, 1989: 329).
ölümü' olarak adlandırdığı, yazarı ede-
Eleştirel Denemeler'in içinde yer alan Aut- bi çalışmaların ve eleştirel düşüncenin
hors and Writers adlı pasajda dilin iktidar merkezinden uzaklaştıran görüşü sa-
na Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı • 29

vunması ile tanınır. 1968'de şöyle yaz- olarak ele alır" (Ellis ve Coward, 1985: 88).
mıştır; 'Şimdi biliyoruz ki bir metin tek Gerçekçi metin anlamın sabitlendiği, gös-
bir "teolojik" anlamın (Tanrısal yazara
teren ve gösterilen arasında bir özdeşliğin
ait bir "mesaj") boşaldığı sözlerin sıra-
lanmasından oluşmaz, fakat hiçbiri bü- kurulduğu metinlerdir.
tünüyle özgün olmayan çeşitli yazma
S/Z'deki ayrıntılı analize ikili bir ay-
biçimlerinin birbiri ile karşılaşıp bütün-
leştiği çok boyutlu bir uzamdır' (Cul- rımla girerken Barthes, metinleri yazılabi-
ler, 1990:11). lir olanlar ve olmayanlar şeklinde sınıflar.
"Bu gün yazılması (yeniden yazılması) ola-
Barthes'a göre okurun doğumuna öde-
naklı olan: yazılabilir olan"dır (Barthes,
nen bedel yazarın ölümüdür. Okur ise yine
1996:16) der. Ona göre yazınsal çalışmanın
farklı metinler içinde kurularak belli bir
amacı okuyucusunu bir tüketici konumu-
başka -son okunan- metnin karşısına gelir.
na sokmak yerine onu metnin yeniden üre-
Başka bir deyişle söylersek okuyucu için
ticisi yapmak olmalıdır. Oysa günümüzde
farklı özne konumları geçerlidir. Kendi
"okur bir tür aylaklık, geçişsizlik, kısaca
okuma pratiklerine ilişkin deneyimlerini
ciddiyet içine dalmıştır: kendisinin oyna-
yazarken Barthes kimi zaman bir romanın
ması, gösterenin büyüleyiciliğine, yazının
belli bir yerine dokunduğunu diğer yerle-
hazzma tam olarak varması şöyle dursun,
rini ise neredeyse atlayarak okuduğunu
betiği kabul etme ya da reddetmek gibi ga-
anlatır. Ancak farklı bir okuma deneyimin-
rip bir özgürlük düşer payına: okuma yal-
de bu kez de atlanan yerler değişecektir.
nızca bir kam yoklamasıdır artık." (Bart-
Okuma, Barthes için bir yeniden yazmadır;
hes, 1996:16). Klasik olan (yazılabilir olma-
metin ve okurun buluştuğu yerde metin
yan: okunabilir olan) anlamı sabitleyen ve
yeniden yazılır -ya da yazılmaz.
dildeki özdeşliğe dayanan metinler, diğer
S/Z'de Barthes, Balzac'ın Sarrasine adlı bir deyişle gerçekçi metinlerdir. Ancak bu
novellasını satır satır, ağır ağır okur. Metni metinlerde de sınırlı bir çoğulluk, yer yer
parçalara ayırır ve bu parçalar içinde uzla- açılmalar ve kırılmalar mümkündür. Yazı-
şımsal olanı, kültürel olanı gösterir. Metni labilir ve okunabilir olanı tanımlama biçi-
farklı kültürel söylemlerin ürünü olarak mi Barthes'ı analizinin yöntemine taşır:
görür ve onun metinlerarasılığını sergile- Yazılabilir romanlaşmamış romansılık,
meye girişir. S/Z'de Barthes'ın amacı met- şiirleşmemiş şiirsellik, yazıya dökülme-
nin çoğulluğunu ve bu çoğulluğun kapan- miş deneme, biçemi olmayan yazı,
dığı yerleri bulmak, klasik bir metindeki ürünleşmemiş üretim, yapılaşmamış
yapılanmadır. Ya okunabilir betikler?
kırılmaları görebilmektir. Bu kitapta Bart-
Bunlar (üretim değil) üründürler, yazı-
hes; "dili gerçekçiliğin retorik sonucu ola- mızın kocaman kütlesini oluştururlar.
rak değil de, gerçekçiliği dilin bir sonucu Bu kütleyi nasıl yeniden farklılaştırma-
30 • iletişim : araştırmaları

lı? Bunun için ikinci bir işlem gerek- ken bu ikili ayrıma biraz da kuşkuyla yak-
mektedir, bu da ilk kezinde betikleri laşmamız gerektiğini söylüyor (Culler,
birbirinden ayrılmış olan değerlendir-
1990). Gerçekten de S/Z'yi, Barthes'ın yapı-
me işlemine uygun ve ondan daha in-
celikli olmalı ayrıca belirli bir niceliğin, salcılıktan post-yapısalcılığa sıçraması gibi
her betiğin ortaya koyabileceği az ya da okumak mümkün. Örneğin Ellis ve Co-
çokun saptanması üstüne kurulmalıdır. ward (1985) bu çalışmasında Barthes'ın
Bu yeni işlem yorumlamadır (Nietzsc- metinlerin yapısı üzerine yaptığı analizden
he'nin bu sözcüğe verdiği anlamda).
Bir betiği yorumlamak, ona (az ya da ayrılarak metnin yapılaşması ve farklılığı
çok temellendirilmiş az ya da çok öz- üzerine bir analize doğru kaydığını vurgu-
gür) bir anlam kazandırmak değildir, larken kuramsal bir sıçramaya işaret edi-
tersine onun hangi çoğuldan oluştuğu- yorlar. Culler'e göre ise Barthes, ilk çalış-
nu saptamaktır (Barthes, 1996:17).
malarından başlayarak edebi metinlerin
Okunabilir metin okurunu tembelliğe kodlarının ortak yapısal özelliklerinin yanı
iten, yazılabilir metin ise okuru harekete sıra Robbie-Grillet gibi avarıt-garde metinle-
geçiren metindir. Edinilmiş olan kültürel rin farklılığı üzerinde de durmuştur.
anlamlar dolayımı ile yeniden yazmak S/Z'nin girişinde metinlerin ortak yapısal
mümkün değildir. Yazılabilir metin okuru- özelliklerinden çok her metnin farklılığının
nu (yani yeni yazarını) yerinden eder, araştırılması gerektiği yönündeki vurgusu
onun özne konumunu bozar: "yazılabilir belki, post-yapısalcılık yönünde güçlü bir
olan metin, okuma düzenimi tümüyle de- eğilim taşıyor ve burada Barthes'ın işaret
ğiştirmek durumu dışında, güçlükle oku- ettiği farklılık artık avarıt-garde'a ait bir
duğum metindir" (139). Barthes, yazılabilir farklılıktan çok klasik içindeki farklılıkla-
olanı olumlarken aynı zamanda avant-gar- rın araştırılması yönünde bir seçimi açığa
de'ı da olumlamaktadır. Ancak onun derdi vuruyor.
hiç de okunabilir, klasik olanı bir kenara
Culler, Barthes'daki asıl önemli dönü-
atmak değildir. Tam tersine yaptığı yavaş
şümün kendisinin bir hedonist olduğunu
okuma ile metinlerdeki kırılmaları, hızlı
ilan etmesinde aranması gerektiğini vur-
-tüketici- bir okumada görünmeyeni gös-
guluyor. Metnin Hazzı adlı çalışmasında
termektir. Avarıt-garde'daki açıklığı, anlam
Barthes çok farklı bir okuma deneyimine
sınırsızlığını göstermeye zaten gerek de
işaret ediyor. Kısa pasajların biraya gelme-
yoktur ama klasik olanın farklılığını sergi-
si ile oluşan bu çalışma, yukarıda işaret et-
lemek çözümlemenin amacıdır.
tiğimiz gibi yazarın kuram ve yöntemi har-
Culler S/Z'nin bir yandan yapısalcı di- manladığı ustaca yazılmış özgün bir "de-
ğer yandan da post-yapısalcı yaklaşımın neme" niteliğinde. S/Z'de karşımıza çıkan
abartılı, aşırı bir örneği olduğunu belirtir- okunabilir olan ve yazılabilir olan ayrımı-
İnal• Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı 31

run yerine bu çalışmada haz ve jouissance Barthes'a göre hazzın metni okuyucu-
kavramları arasındaki farklılığı koyuyor. sunun düşüncelerine seslenen bir metin
Bu farklılığı ortaya atarken okuma pratik- ancak jouissance onun erotik bedenini he-
leri açısından jouissance kavramının öne- defliyor. Haz sözle ulaşacağımız ve anlata-
minin altını çiziyor: bileceğimiz bir şeyken jouissance sözle an-
Hazla yazma eylemi okuyucumun haz- latılamıyor: "Metnin hazzı, benim bedeni-
zınm bir garantisi olabilir mi? Hiç de min kendi düşüncelerinin peşine düştüğü
değil. Ben, (adeta kol gezer gibi) nerede -çünkü bedenim benim düşüncelerime sa-
olduğunu bilmediğim bu okuru ara-
hip değildir- andır" (Barthes, 1976:16). Jo-
malıyım. İşte bu yolla jouissance'ın
mevzisi oluşturulur. Benim için gerekli uissance'ı tanımlarken Barthes Lacan'a,
olan "kişi" olarak okuyucu değil bu Leclaire'e ve doğrudan Freud'a gönderme
mevzidir: önemli olan arzunun diya- yapıyor. Vurgulamak istediği jouissance'ın
lektiğinin olasılıkları, jouissance'ın ön-
konuşmada, uzlaşımsal olan içinde yasak-
görülemezliğidir: bahisler henüz yapıl-
mamıştır, hala bir oyun olabilir (Bart- lanan ve dile gelemeyen şey olması. Bu ne-
hes, 1976: 4). denle jouissance yazıya sözcüklerle geçiri-
len bir şey değil, satırların arasından oku-
Jouissance kavramı bedensel bir hazza,
nan ve doğrudan bedene seslenen bir şey,
ancak diğer haz alma biçimlerinden daha
bir mevzi... Genel geçer kültürel kodlar,
derin, vurucu, delici bir deneyime işaret
anlamlar, kalıplaşmış yargılar jouissance'ı,
ediyor. Yazılabilir olan metin, okuyucusu-
bedenin bu tür bir haz alma biçimini, kısa-
nun özne konumunu yerle bir ediyor, an-
cası bedenin kendisini baskı altında tutu-
lamlarını, kültürel kodlarım alaşağı ediyor.
yor. Bu düşüncelerini vurguladığı pasajlar-
Jouissance ise onun söz içinde, dil içinde
da Barthes joussance'ı egemen ideolojiye
kurduğu konumdan çok onun bedeninin
karşı bir şey olarak kuruyor. Dil içinde bas-
bütünlüğüne, aklının erişemediği şeye ses-
tırılan bedenin ortaya çıkması, adeta fışkır-
leniyor. Barthes'a göre hazzın metni, kül-
ması süreci bir yandan da acılı sıkıntılı bir
türün içinden geliyor, onunla bağlarını ko-
süreç; bu nedenle jouissance alışagelinen
parmaksızın okuyucu için rahat bir okuma
haz alma biçimlerinden farklı.
pratiği yaratıyor. Jouissance'ın metni ise bir
kayıp duygusu yaratıyor, rahatsız ediyor Yukarıda ideoloji konusundaki görüş-
ve bazen bir sıkıntı dahi verebiliyor ancak lerini tartışırken Barthes'ın bir yandan ege-
okuyucusunun tarihsel, kültürel ve psiko- men olanı sergilerken diğer yandan ege-
lojik varsayımlarını sarsıyor, onun değer- men olanı bozanı, ona direneni bulup çı-
lerini, hatıralarını, beğenisindeki tutarlığı karmaya çalıştığını vurgulamıştık. Avant-
bozuyor, okuyucunun dil ile olan ilişkisin- garde, bir politik proje taşımasa da direnen
de bir kriz yaratıyor (Barthes, 1976:14). bir metin, yazılabilir olan yine aynı biçim-
32 • iletişim : araştırmaları

de egemen anlamlar içinde kurulan özne okuma ve yazma yaklaşımı oluşturma giri-
konumlarını bozan bir metin, Camera Luci- şimi olarak yorumluyor. Kartezyen düşün-
da'da sözünü ettiği pundum kavramı ege- cenin etkisi altındaki Fransız akademik ge-
men okuma biçimlerinin (studium'un) öte- leneğinde self (kendilik) bilinçle özdeş ola-
sine geçen, okurunu delen geçen şey ola- rak tanımlanıyor. Barthes bu geleneğe kar-
rak tanımlanıyor, Japon kültürünün ha- şı çıkarken yaptığı formülasyanlarla be-
iku'larında batılı eleştirmenin aklıyla ara- denden gelenin daha derin, gerçek ve do-
dığı anlamlara direnen bir anlamlandırma ğal olduğunun altını çiziyor: "Dilimle her-
biçimi var, ve nihayet klasik, okunabilir şeyi yapabilirim ama bedenimle yapamam.
metinlerdeki kırılma noktaları yine bir an- Dilimle gizlediğim şeyi bedenim kendili-
lamlandırma krizine işaret ediyor. Jouis- ğinden söyleyiverir" (Aşk Söyleminden
sance kavramı ise egemen olan kültürel Parçalar,: Aktaran: Culler, 1990: 95).
kodlar ve bunun içine yerleşmiş siyasal
stereotiplere karşı bir politik duruşa işaret Metinden gelen, aklı, sözcükleri aşarak

ediyor. Jouissance, "politik olanı politika- bedeni çarpan şey, jouissance, sözlere güç-

dan arındıran ve politik olmayanı politize lükle dökülen bir deneyimdir. Sözle göste-
edene aittir -Burada politize olması gere- rilemeyeni sözle anlatmaya çalışmanın, ta-
keni politikleştirildiğini görürüz, hepsi bu" nımlamanın sıkıntısı, zorluğu Barthes'ın
(Barthes, 1976:44). Metnin Hazzı'mn ana te- sözcüklerine de yansıyor. Jouissance kavra-
masını hedonizme yönelik yerleşik eleşti- mında, ancak psikanalizin yardımı ile kav-
rel tavra karşı politik bir karşı duruş oluş- ramsal olarak işaret edebileceğimiz bir du-
turuyor: rum anlatılıyor. Barthes psikanalitik kav-
ramlarla tartışmaya girmiyor; bunun yeri-
Eski, çok eski bir gelenek: hedonizm
hemen her felsefe tarafından baskılan- ne adeta psikanaliz sürecinin kendisini ko-
mıştır, ve sadece Sade, Fourier gibi yuyor, kendini metne yansıtma biçimini
marjinal figürler tarafından savunul- açığa vuruyor, kendi okumalarını itiraf
duğunu görürüz. Nietzsche için hedo-
ediyor. Culler, Barthes'ın metni bir haz
nizm pessimizmdir. Haz, sürekli ola-
rak, Hakikat, Ölüm, Gelişme, Savaşım, nesnesi olarak gördüğünü belirtiyor:
Neşe gibi güçlü soylu değerler uğruna Önemli olan şey haz alanını eşitlemek,
kırılmış, küçük görülmüş, aşağılanmış- pratik hayatla düşünce hayatı arasın-
tır (Barthes, 1976: 57). daki sahte karşıtlığı ortadan kaldır-
maktır. Metnin hazzı tam da budur:
Belirttiğimiz gibi Barthes jouissance'ı ta-
metnin ayrılamazlığı ve erotik yatırı-
nımlarken bedende bastırılanın geri gelişi-
mın nesnelerini dili ve metinleri de içi-
ni vurguluyor. Culler, Barthes'ın bedene ne alacak biçimde genişletmeye yöne-
yönelik bu göndermesini, bir materyalist lik bir iddiadır (Culler, 1990: 92).
İnal• Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı • 33

Eğer Barthes için hazzın metni, düşün- rını şu veya bu genel girişime katkıda
ceye boyun eğmiş bir bedenin nesnesi ise bulunan çalışmalar olarak değil de
jouissance'ın metni erotik bedenin nesnesi, kendi arzularının dışa vurumu olarak
tanımlayacağını kim düşleyebilirdi?
bu nesneden alman haz ise adeta bedenin
(Culler, 1990:119).
egemen olan düşünme biçimlerine baş kal-
dırması. Beden ve düşünen zihin arasında- Culler Barthes'daki bu dönüşümü on-
ki bu egemenlik başkaldırma ilişkisi Bart- daki döngüselliğe bağlayarak açıklıyor. Bir
hes'ın çalışmalarının pek çoğunda yer yer zamanlar reddettikleri yazılarında -başka
görünür olur. Örneğin başka bir çalışma- biçimlerde de olsa- yeniden ortaya çıkıyor.
sında cinsel çekicilik ve onunla oluşan aşkı Reddetmiş olduğu kültürel geleneğe bu
bedenin düşünceye boyun eğmesi ile ilişki- geri dönüşler Barthes'a göre entelektüel
lendirir (Barthes, 1998:190). ortodoksluğa karşı bir tavır niteliğinde
(Culler, 1990, 120). Culler bu dönüşümü
Culler, Barthes'ın hedonizmden sözet-
(geri dönüşü) açıklarken şu noktalara deği-
me biçiminin gününün ortodox entelektü-
niyor: İlk olarak Barthes'ın Camera Luci-
el ortamı içinde radikal bir adım oluştur-
da'da göndergenin oradalığına ve gerçekli-
duğuna işaret ediyor. Ancak pek çok eleş-
ğine yaptığı vurgu onun semiyotik yakla-
tirmen için Barthes'ın hazza yönelik bu
şımının bütünüyle dışına çıkıyor. İkinci
yaklaşımı onun bilimsel önemini sekteye
olarak, onun belli bir sisteme karşı bu dire-
uğratmıştır. Yine pek çok eleştirmen için
nişi bir yandan da otoriteye olan karşı du-
Barthes, daha önce yazdıklarında ortaya
ruşunu yansıtıyor. Bu direniş onun tem-
attığı eleştiri biçimine ve değerlere bu yak-
belliğe olan övgüsünü yansıtıyor; "tembel-
laşımı ile karşı çıkmıştır (Culler, 1990).
liği otoriteye bir direniş olarak görmesi
Barthes'ın yazılarındaki bu dönüşüme işa-
ret ederken Culler şunları vurguluyor: adeta onu kendi öğüdünün peşinden git-
meye yöneltiyor: 'Tembel olma cesaretini
Barthes'ın yazılarında bedene ve gün-
göster!" (Culler, 1990: 121). Üçüncü olarak
lük yaşamın hazlarına bu dönüş ciddi
bir yerdeğiştirmedir. En azından, bu Camera Lucida'da uzlaşımsal anlamlara di-
yeni dönemin konuları ve yazma biçi- renişini ve anlamın boşaltılmasına yönelik
mi Barthes'ı bir zamanlar saldırdığı girişimini öyle bir noktaya kadar götürü-
burjuvazi için makbul kılmıştır
yor ki fotoğrafların doğrudan olanı yansıt-
Kendi sözleri ile 'yazarın ölümüne' ön-
cülük etmiş Roland Barthes'ı şimdi tığını, bize olguyu dolayımlamadan sergi-
College de France'da klasik Fransız ya- lediğini vurgulayabiliyor. Anlamın, o anın
zarlarının alışkanlıkları (Balzac'ın gi- gerçekliği içinde kendiliğinden varolduğu,
yinme odası, Flaubert'in defterleri,
dilin söylemin dolayımının ötesinde bir
Proust'un mantar kaplı odası) hakkın-
da ders vereceğini ve kendi çalışmala- kendiliğindenlik olduğu yönündeki bu
34 iletişim : araştırmaları

vurgu, Culler'e göre, onun daha önce söy- önceliklerini yerleştiriyor. Egemen ideolo-
lediklerinin bir yadsınması niteliğinde. jiyi, egemen anlamlandırma biçimlerini,
varolan kültürel kodları ve tüm bunların
Barthes'ın sonraki yazılarında okuma
içinde kurulmuş özneyi parçalayan mo-
pratiklerine -ve özellikle kendi deneyimle-
mentlere, okuma deneyimlerine yöneliyor.
rine- verdiği ağırlık dikkate alındığında bu
Farklı haz alma biçimlerine (jouissance'a)
dönüşüm -geri dönüş- olarak düşünülen
yaptığı vurgu bir yandan bedeni diğer
yaklaşımların aslında bir yandan da onda-
yandan da o anı -okumanın gerçekleştiği
ki düşünce gelişimini yansıttığını görebili-
anı- tartışmanın içine sokuyor. Bu özel an-
riz. İlk yazılarında yapısalcı yaklaşıma
da anlamlandırma süreci kesintiye uğru-
olan yakın duruşu ve ideoloji sorununu bu
yor ve metnin içinden okuyucusuna bir ok
yaklaşımlarla bütünleştirerek çözme çaba-
atılıyor: ok onun düşüncesini delip bedeni-
ları gerçekten de bir dönüşüme uğruyor;
ni buluyor. Bu deneyim bir yandan bir haz
ancak bu yapısalcı yaklaşımdan veya bir
yaşatırken diğer yandan da acı ve rahatsız-
sistem arayışından bütünüyle uzaklaşmak
lık duygusu doğuruyor (bazen biri bazen
anlamına da gelmiyor. Culler eleştirilerini öbürü, bazen de ikisi birden), ama düşüne-
vurgularken sürekli olarak iki metne gön- cek olursak bastırılmış olanın ortaya çık-
dermede bulunuyor bunlar: Metnin Hazzı ması böyle karmaşık bir bedensel deneyim
ve Camera Lucida. Gerçekten de bunlar değil midir? Bu açıdan düşünüldüğünde
önemli çalışmalar ve bunların arasına Metnin Hazzı, Barthes'ın post yapısalcılık
-post yapısalcı yaklaşımını biçimlendirme- içinde bir sisteme kavuşturmaksızın cesa-
si açısından öncü bir çalışma olan- S/Z'yi retli arayışlarını yansıtan bir metin olarak
ve kendi konumunu açığa vuran bir itiraf okunabilir.
ve yine de tutarlık arama çabası olan- Ro-
land Barthes' ı katabiliriz. Camera Lucida'da Barthes'ın öne sürdü-
ğü görüşler, diğer bir deyişle işaret ettiği
Culler'in özetlemeye çalıştığı ve kimisi- -kendine ait- okuma deneyimleri onun ya-
ne kendisinin de katıldığı yukarıda değin- pısalcı ve yapısalcı geleneğinin devamında
diğimiz eleştirilere karşı şunları söyleyebi- ortaya çıkan görüşleri ile ilişkili olarak dü-
liriz. Öncelikle Barthes, Metnin Hazzı'nda şünüldüğünde iki sonuç ortaya çıkar. Bi-
S/Z ile açtığı yolda ilerliyor. Bu çalışmasın- rincisi metnin içinden fırlayıp okuyucusu-
da bedeni ve bastırılmış olanı tartışmanın nu delen o ok, okumanın varolan özne ko-
içine alıyor. Bu anlamda toplumsal olanın numlarını çatlatarak, okuyucuyu bambaş-
ötesine geçerek -ya da ona dahil ederek- ka deneyimlere sürükleyen büyülü doğası
psikanalitik olana yaklaşıyor ve bu çabası bu çalışmada da Metnin Hazzı'mda olduğu
ile post-yapısalcı yaklaşımın içine kendi gibi geçerlidir. Ancak, ikinci olarak, bura-
İnal Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı 35

da farklı bir durum vardır, söz konusu Metnin Hazzı ve Camera Lucida arasın-
olan görsel göstergelerdir. Görsel gösterge- daki bu benzerlikler okunduğunda, Bart-
leri Saussure'un vadettiği göstergebilimsel hes'ın okunabilir olan ve yazılabilir olan
projenin içine dahil etme çabası Barthes'ın arasındaki ayrımının yerine haz ve jouis-
önceki çalışmalarında da görünür olmuş- sance'ı koyduğunu, diğer bir deyişle bu iki
tur (Çağdaş Söylenler) ve yine pek çok dene- kavram çifti arasında bir benzerlik kurdu-
mesinde odaklandığı konuyu oluşturmuş- ğunu iddia etmek doğru olmayacaktır. Ro-
tur (The plates of the Encyclopedia gibi). Mo- land Barthes'da öne sürdüğü şu görüşler bi-
da Dizgesi, bu görsel göstergelerin, söze, zi bu kavramlar hakkında daha ayrıntılı
söyleme, kültürel kodlara, uzlaşımsal an- olarak düşündürmeyi amaçlamaktadır:
lamlara olan bağlılığının, anlamlandırma
S/Z'de bir karşıtlık önerilmişti: Okuna-
süreçlerindeki dolayımlanmaların sergi- bilir/yazılabilir karşıtlığıydı bu. Oku-
lendiği bir metindir. Yine benzer biçimde nabilir olan metin yeniden yazamaya-
Göstergeler İmparatorluğu'nda Barthes gör- cağım metindir (Balzac gibi yazabilir
sel göstergelerin Zen anlatısına bağımlılı- miyim bugün ben?); yazılabilir olan
ğını örnekler. metin, okuma düzenimi tümüyle de-
ğiştirmek durumu dışında, güçlükle
Bu görüşleri dikkate alındığında Bart- okuduğum metindir. Şimdi ben de
hes için, görsel göstergelerin konumu söz- üçüncü bir metinsel kendilik bulundu-
ğunu düşünüyorum (bunu, bana gön-
den farklıdır ve onunla dolayımlandığı
derilen kimi metinler esinliyor): Oku-
"gerçeği" aşikardır. İşte Camera Lucida Bart-
nabilir metin ile yazılabilir metnin yanı
hes'ın görsel göstergelerin anlamlandırıl- sıra bir de alımlanabilir -olan gibi bir
ma biçimleri konusundaki görüşlerinin şey olmalı. Alımlanabilir -olan metin
içinden gelen yeni bir yaklaşımdır. Camera okunamaz niteliğini taşıyan metin ola-
Lucida dille dolayımlanmayan gerçekliği caktır; dikkati çeken, yakalayan metin,
yakıcı metin, sürekli olarak her türlü
-göndergeyi- keşfetmenin heyecanını yan-
gerçeğebenzerliğin dışında kalan bir
sıtır. Fotoğraftan fırlayan o ok okuyucusu-
ürün; işleviyse bunu da yazıcısının üst-
nu bulur ve ona yepyeni deneyimler yaşa- lendiği ortada- yazı'nın ticari baskısını
tır. Studium'un durduramadığı bu "şey" yadsımak olacaktır; yayımlanamaz
metinden çıkan ve okuyucuyu çarpan an -olana ait bir düşüncenin kılavuzlu-
bu şeydir, punctumduv. Edebi metinlerin ğunda ve onunla silahlanmış olan bu
metin, şu karşılığı gerektirecektir: Sizin
satır aralarından gelip okuyucuyu sarsan,
ürettiğiniz şeyi ne okuyabilirim, ne de
fotoğrafta görsel göstergelerin bütünü için-
yazabilirim, ama onu bir ateş gibi, bir
de herhangi bir ayrıntı olmuştur; artık sak- uyuşturucu ilaç gibi, gizemli bir düzen
lanamaz, işaret edilebilir, görünür olmuş- bozma gibi alımlarım (Barthes, 1998:
tur. 139-140).
36 • iletişim : araştırmaları

Barthes'ın "onu bir ateş gibi, bir uyuş- nin ayrıcalıklı statüsüdür (Barthes, 1976:
turucu ilaç gibi, gizemli bir düzen bozma 6). Bu özellik okuyucuyla da ilişkilidir. Yi-
gibi alımlarım" derken resmettiği bu "etki" ne aynı çalışmada okuyucuya ait farklı haz
durumu, jouissance'ı ve pundum'u tanım- alma biçimleri üzerinde dururken bir sınıf-
larken işaret ettiği okuma pratiklerini çağ- lama yapar. Her biçimde neurosis belli bir
rıştırmaktadır. İşaret etmek istediği ege- haz biçimine yönelir. Fetişist parçalara,
men okuma biçimlerine, egemen ideoloji alıntılara aşıktır, obssesive okuyucunun il-
içinde biçimlenmiş okuma ve anlamlandır- gisi üst dili yakalamaya yönelir, paranoid
ma biçimlerine karşı bir durumdur: bu ke- giz arayıcısı gibi derin anlamlara yönelir,
limenin tam anlamıyla bir "çarpılma" hali- histerik ise tüm bu mesafe koyma taktikle-
dir -kurulu özne konumunu sarsan bir çar- rini bir yana bırakır ve kendini metnin içi-
pılma, vurulma, sarsılma, bazen allak bul- ne fırlatır (Barthes, 1976: 63). Barthes, yine
lak olma, takılma, kafadan atamama vb. metnin yazarının değil, onu asıl yazan
Bu etkileşimsel moment öznenin radikal okuyucusunun peşindedir.
bir dönüşümünü beraberinde getirmez.
Ancak kendiliği içinde egemene direnen
Sonuç yerine
bir momentdir. Bu başta da belirttiğimiz
gibi, Barthes'ın ilk çalışmalarından itibaren Kristeva'nm doğru olarak saptadığı gi-
öyküden çok anlamın kurulduğu moment- bi; Barthes bir avant-garde yazarıdır. Kendi
lere ve yazarların stil özelliklerine olan il- görüşlerini sabitlemeksizin, otoriter bir bi-
gisi ile tutarlı bir yaklaşımdır. Söz konusu çimde diretmeksizin yazarken, bir tutarlı-
olan avant-garde bir metin değilse eğer öy- lık arama çabasının yerine unutmayı (sapi-
kü sonunda kapanır. Bu kapanma pek çok entia) koymuştur. Barthes için yapılacak
klasik metni egemen anlamlandırmalar içi- doğru yorum, onun hakkında kesin bir
ne yerleştirse de, metin sentagmatik boyut- yargıya ulaşmamaktır. Çalışmalarının ar-
ta paradigmatik kuruluşuna karşı direnen, kasında bir yazar (author) aramak yapıla-
onu açan bir çoğulluğu da taşır. cak en büyük haksızlık olur. Ama bundan
da kötüsü yazdıklarının arkasında bir bi-
Basın fotoğraflarında pundum'u yaka- lim insamnın "doğrü'larmı aramaktır. Böy-
lamak mümkün olmasa da edebiyat her le bir işe kalkışmak, onun meraklarını, son-
zaman Barthes için egemen ideolojiye kar- suz değişken ilgilerini, çözümlemelerini
şı olanın içine sızdığı bir metin olarak dü- yaparken incelediği metinleri keyifle oku-
şünülmüştür. Metnin Hazzı'nda " Her ya- yuşunu görmezden gelmek olur. Akade-
zarın düstürü şudur: ben deli olamam, mik yaşamı ayakta tutan da "en doğru ola-
sağlıklı olmaya tenezzül etmem, ben nev- nı söyleme" rekabetinden çok, böyle canlı
rotiğim" derken işaret ettiği yazma eylemi- bir ilgi değil midir?
İnal Roland Barthes: Bir Avant-Garde Yazarı • 37

Barthes bu gün onu eleştiren Fransız dan haz almaya yönelik bir seçimdir. Bu
basınının köşe yazarlarından da, onu bir nedenle hedonizmi aklar. Onun seçimini,
dönem dışlayan akademisyenlerden de "iç bade güzel sev, varsa aklü hayalin" tar-
çok sayıda okura ulaşmıştır. Bu yazının gi- zı bir hazcılık olarak yorumlamak büsbü-
rişinde de belirttiğim gibi, yalnız edebiyat tün yanlış olur. Barthes, dilin, egemen olan
çalışmaları ile ilgilenenler için değil, çok anlamların, öznenin içinde kurulduğu söy-
farklı metinlerin çözümlenmeleri ile uğra- lemlerin sınırlarını aşan, bedeni tekrar
şanlar için de Barthes vazgeçilmez bir kay- metne, okuma pratiklerine taşıyan anın,
naktır. Ama hepsinden önemlisi akademik metnin içinde bir ok gibi fırlayarak, bastırı-
çalışmaların bilgiyi iktidar yapan dili kar- lan bedeni vuran, satır aralarında kalmış
şısında farklı ve Yeni olanı arayanlar için olan, sözle anlamlandırılamayanın peşin-
Barthes'ı okumak gereklidir. Çünkü Bart- dedir. "İdeoloji"nin -yeniden- kurulması
hes, okurunu düşündürmek, sarsmak, sal- sorunu onun için hep başat bir öneme sa-
lamak, kendinden geçirmek ve kendine ge- hiptir ve bu sorunu sadece Çağdaş Söylen-
tirmek için yazmıştır. Barthes, edebiyatta ler'le ilişkilendirmek hatalı bir yaklaşım-
aradığı, yeğlediği, okuruna gösterdiği dır.
farklı stil özelliklerinin dışında kalarak on-
Metnin Hazzı'nda Barthes, Foucault'a
ları anlatan bir "akademik" otorite değil,
kayan bir yaklaşımla iktidarın üretildiği
kendini okuduğu metinlere katan, oku-
söylemleri -anlamların sürekli tekrarlan-
duklarından etkilenen, etkilendiği özellik-
ma biçimlerini- eleştirir. Buna karşı altım
leri kendi yazısının içine katan bir yazar-
çizdiği kendi bedeninin deneyimleridir.
dır. Avant-garde metnin ufuk açıcılığı
Okurken, kendi özne konumunu sarsan,
onun kendi metinlerinin de bir özelliğidir.
kendi bedenini, hazlarını ortaya çıkartan
Barthes'ın avant-garde metinlere, avant- metinleri, anları vurgular. Freud ve La-
garde yazarına yönelttiği eleştiriler yine can'ın dil içinde kurulan özneye ilişkin gö-
kendi yazdıkları ve kendi konumu için ge- rüşleri ve Kristeva'nın "thetic" kavramı
çerlidir. Sınırları çizili bir politik proje pe- hakkında bizleri düşündürür. Barthes için
şinde değildir, geleceğe yönelik bir hayali, "ideolojik" olana karşı çıkma, direnme, bu
tutkusu yoktur. Varolduğu koşullar içinde ideoloji içinde kurulan öznenin yine bu
sabitlenen anlamlandırma biçimlerine, dil ideoloji (dil, söz, anlamlar) içinden üretebi-
içinde oluşan konumlara karşı, egemen leceği bir şey değil; "ideolojik" olanın bas-
olana, egemen sınıfın ideolojisine karşı di- tırdığı bedenin serbestleşmesi ile ilişkilidir.
renir; ancak onun seçimi bir yokoluştan, Ancak bu tür bir haz, aynı zamanda acılı
karamsarlıktan yana bir seçim değil, o an- bir süreçtir.
38 • iletişim : araştırmaları

Kanımca Barthes, kuramsal düzeyde Kaynakça:

söylediği herşeyi çözümleme düzlemine


yerleştirmek istemiştir. İdeoloji-söz-dil-öz- Barthes, Roland, (1977). Critical Essays. US:
Northwestern university Press.
ne-beden ekseninde ortaya çıkan görüşle- Barthes, Roland, (1990a). Çağdaş Söylenler. T. Yücel
rini işlemselleştirirken gösterge kavramı- (Çev.), İstanbul: Hürriyet Vakfı Yayınları.
nın kilit bir öneme sahip olduğunu görü- Barthes, Roland, (1990b). New Critical Essays. R.
Howard. (İngilizceye Çev.), US:
rüz. İdeolojiyi gösterenin belli gösterilen- University of California Press.
lerde sabitlenmesi sorunu olarak ele alır- Barthes, Roland, (1996). Göstergeler İmparatorluğu.
T. Yücel (Çev.), İstanbul: Yapı Kredi
ken düzanlam ve yananlam ayrımını kul-
Yayınları Ltd. Şti.
lanır. "Düzanlam"ı tanımlama biçimi, an- Barthes, Roland, (1996). S/Z. S. Ö. Kasar (Çev.),
cak, bu işlemselleştirme çabası içinde anla- İstanbul: Yapı Kredi Yayınları Ltd. Şti.
Barthes, Roland, (1976). The Pleasure of the Text.
şılır olur. Bir yazar için "Gerçek(lik)e her
UK: Jonathan Cape.
inandığımda düzanlama gereksinim duya- Barthes, Roland, (1996). Camera Lucida: Fotoğraf
rımdan daha samimi bir itiraf olabilir mi? Üzerine Düşünceler. R. Akçakaya (Çev.),
İstanbul: Altıkırkbeş Yayın.
Çağımızda pek çok akademisyen "otorite"
Barthes, Roland, (1998). Roland Barthes. Sema Rifat
-farkında olmaksızın- hala çok fazla dü- (Çev.), İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat
zanlama gereksinim duyarken, ve pek ço- Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş.
Coward, R., ve Ellis, ]., (1985). Dil ve Maddecilik:
ğu yeni akım adları altında kendi anlamla-
Semiyolojideki Gelişmeler ve Özne Teorisi. E.
rını diretirken, Barthes'ı bir avant-garde Tarım (Çev.), İstanbul: İletişim Yayınları.
yazarı olarak okumak gerektiğini düşünü- Culler, Jonathan, (1990). Barthes. London: Fontana
Press.
yorum. Çünkü pek çok akademisyenden
Culler, Jonathan, (1994). On Deconstruction: Theory
çok daha fazla bir çözümleme yöntemi ve and Criticism after Structuralism. UK:
Routledge.
yöntembilimi için çaba sarfetmiştir ve pek
Kearney., Richard, (1989). Modern Movements In
çok "otorite" den daha fazla "yazar" olma European Philosophy. UK: Manchester
hakkını kazanmıştır. Çünkü Barthes anlat- University Press.
tığı, çözümlediği, ve doğru olarak eleştir- Kristeva, Julia, (1980). Desire in Language: A
Semiotic Approach to Literatüre and Art.
diği avant-garde yazarlar gibi okuyucusuna L. S. Roudiez (Ed.), T. Gora, A. Jardine ve
L. S. Roudiez (İngilizceye Çev.). ABD:
metinlerini yeniden yazdıran bir bilim in-
Columbia University Press
sanıdır. Edebiyatı akademiye taşımıştır. Stam, R., Burgoyne R., ve Flitterman, S., (1993).
New Vocablaries in Film Semiotics:
Structuralism, Post Srtucturalism and
Beyond. UK: Routledge

You might also like