Professional Documents
Culture Documents
KAZILARA GÝDERKEN
Sözlerimize son verirken baþarýlý bir kazý döneminin bol buluntularla geçmesini
dileriz. Sizlere ek olarak Dernek baþkaný ve Prof. Dr. Fahri Iþýk'ýn 15-16 Þubat 2002 tari-
hinde Almanya Tübingen Üniversitesi'nde yapýlan Troia ile ilgili gözlemlerini içeren bir
raporu sunuyoruz.
Prof. Dr. A. Coþkun Özgünel
Arkeoloji ve Arkeologlar Derneði Genel Baþkaný
4 iDOL
Sunuþ
onun önemini azaltýyorsa, bu olgu bir Babylon için de geçerli sayýlmalýydý. ÝÖ. 13. yüzyýl-
da Troia'nýn Wiluþa Krallýðý olarak Hititler gibi bir dünya devletiyle anlaþma yaptýðý
doðruysa, kentin önemi tartýþýlamazdý. "Politika karýþtýrýlýyor" gibi bilim dýþý suçlamalar-
la eleþtirilen kazý sonuçlarýnýn bir "ön rapor" olduðunun unutulmamasý; somut tartýþ-
malar için, planlanan 20 kadar doktora çalýþmasý sonuçlarýnýn beklenmesi gerekliliði"
vurguladý. En anlaþýlmaz olaný da, eleþtiricilerin neden bugünü bekledikleriydi; çünkü
Troia VI aþaðý kentine iliþkin bu deðerlendirmeler on yýldan beri Troica'daki yayýnlarýn-
dan bilinmekteydi. Kolb'un sýkýntýsý aslýnda, Troia Vl'ya kazýsýndan önce, 1984 yýlýnda,
yayýnladýðý bir kitapta 'kent deðildir' demesinden kaynaklanmaktaydý.
Korfmann'a yöneltilen sorular genellikle bilinen karþýtlarýndan geldi ve daha
önceki suçlamalarýn yinelenmesinden öteye gitmedi. Tartýþmalar sonucunda, tüm din-
leyiciler gibi bizde de uyanan genel kaný, Korfmann'a yöneltilen eleþtirilerin çok aðýr
olduðu yönündeydi. Troia Vl'yý bir "dünya ticaret merkezi" saymak pek mümkün gözük-
müyordu; ancak "önemli olduðunu" yadsýmak da mümkün deðildi. Aþaðý kentin -tam-
tamýna gerçekmiþ izlenimi uyandýran- rekonstruksiyonunda ve onu 5000-10000 arasý
yoðunlukta bir nüfusla doldurmasýnda da abartý payý vardý. Zaten kendisi de bunlarýn
"tartýþýlabilir" olduðunu kabul etmekteydi...
Bu baðlamda Korfmann'ýn ardýndan söz alan P. Jablonka'nýn, Kolb gibi eskiçað
tarihçilerine verdiði "kazý metodolojisi dersini" de burada anmak isteriz; özellikle de,
"anlaþýlan siz aþaðý kentin tüm duvarlarý açýða çýkarýlmadan, onun varlýðýna inanmaya-
caksýnýz; biz arkeologlar için bir köþe duvarý bir ev demektir, fazlasýna gerek yoktur"
sözünü. Troia VI aþaðý kentini kazan Jablonka ayrýca; Dörfeld ve Blegen'in de -daha
kazýlmadan- aþaðý kent konusunda benzer görüþleri olduðunu, eski katmanlarýn Roma
yerleþimiyle büyük tahribata uðradýðýný, buna karþýn batý tarafta VI ve VII. yerleþimlere
iliþkin sýk dizimli bir yapýlaþmanýn, ele geçen buluntularla da kanýtlandýðýný belgeleriyle
sunmaya çalýþtý, inandýrýcýlýðý, aldýðý olumlu tepkilerden anlaþýlmaktaydý.
Kolb'ün "arkeoloji danýþmaný" olarak "Troia Kültür Savaþý"nýn "kahramanlarý"
arasýnda yerini alan D. Hertel, eleþtirilerine "kent nedir?" sorusuna Akha bey saraylarý
ile Hattuþa ve Zincirli'den örnekler vererek baþladý. Oralarýn güçlü ve süslü kapýlarý
"Troia'da yoktu". Troia VI suru kuzeydoðu burcunun rekonstrüksiyonu da buluntulara
dayalý "deðildi, yanlýþtý". Sonuçta Troia VI bir kraliyet merkezi olamazdý, aþaðý kentin
varlýðý da tartýþýlabilirdi.
Teknik içerikli iddialarýný, tartýþmacýlar arasýndaki uzmanlar doðru bulmadý. Troia
VI kapýlarý ve surlarý konusundaki görüþleri de büyük tepki aldý; çünkü onlar zamanýn en
güçlü ve görkemlileri arasýnda sayýlmaktaydý. Troia VI aþaðý kentinin varlýðý yadsýna-
mazdý; salt onun büyüklüðü tartýþýlabilirdi. Zaten Hertel'in Korfmann'a karþý yazdýðý ve
buradaki savlarýn temellendirdiði "Troia. Archâologie, Geschichte, Mythos" baþlýklý yeni
el kitabýnýn içeriði de her yönüyle çürütülebilir savlarla doluydu. Örneðin "Troia Savaþý
olmuþtu, ancak ÝÖ. 1200 dolayýnda Akhalýlar'la ticaret savaþý deðildi bu; ÝÖ. 11. ve 10.
yüzyýllarda Troias Bölgesi'nin Hellenlerce sömürgeleþtirilmesi savaþýydý". Ya da
"Wilios'un Ilion'la özdeþliði olanaksýzdý"; Ya da "Apollon gibi bir Yunan tanrýsý Appaluinas
adýyla bir Luvi topraðýnda ne arýyordu?". Ya da "Troia VI buluntularýnýn niteliði ve niceliði,
kentin sýradanlýðýnýn; ithal buluntularýn azlýðý, bir ticaret merkezi olmayýþýnýn gösterge-
6 iDOL
Sunuþ
8 iDOL
Araþtýrma
10 iDOL
Araþtýrma
paleolitiði özelliklerini taþýmaktadýr. Yine mikrolitler tarafýndan baskýn bir biçimde tem-
Avrupa yakasýnda ve Karadeniz kýyýsýndaki sil edilmiþtir. II. ünite, týpký bir alttaki seviye
Gümüþdere-Kilyos açýk hava buluntularýnýn gibi geometrik olmayan mikrolitlerin fazla
bir kýsmý epi-paleolitik döneme baðlanmýþtýr. olduðu ancak, geometrik mikrolitlerin de
Ýstanbul'un Asya yakasý, Karadeniz kýyýsýnda- çoðalmaya baþladýðý bir safhayý sergilemiþtir.
ki Domalý-Alaçalý buluntu yerlerinden, mikro G.Ö. 15.500-14.200 yýllarý arasýna yerleþti-
dilgi yapým geleneðine ait teknolojik buluntu- rilmiþ olan bu ünitenin en baskýn mikrolit türü
larla birlikte, epi-paleolitik döneme baðlanan sýrtlý dilgiciklerdir. III. ünite, ani bir yükseliþle
geometrik mikrolitler de ele geçmiþtir. geometrik mikrolitlerin baskýn olduðu bir epi-
Kazýsý son zamanlarda yeniden paleolitik buluntu topluluðu sergilemiþtir. G.Ö.
baþlamýþ olan bir diðer buluntu yeri, 13.200 ile 12.000 yýllarý arasýna yerleþen bu
Antakya'daki Üçaðýzlý Maðarasýdýr. Kazýsý ünite, yarýmaylarýn en baskýn olduðu
halen devam etmekle birlikte, epi-paleolitik seviyedir. IV. ve son evre, maðaranýn en üst
dönem katlaþýmýndan çýkan mikrogravetler katmanlarý tarafýndan temsil edilmiþ olup, ele
ve sýrtlý dilgicikler, bu seviyeleri dönemin geçen buluntularý dikkate alýndýðýnda, neoli-
erken safhasýna baðlamýþtýr. tik, geç neolitik-erken kalkolitik dönem ile epi-
Þimdiye deðin yapýlan kazý çalýþ- paleolitiðin bir karýþýmýný göstermiþtir. Bu
malarý sonucunda, Karain maðarasýnýn karýþýklýk, epi-paleolitik katlaþým sonrasýnda
kültürel katlaþýmý içinde, gerçek epi-paleolitik açýlmýþ olan mezar çukurlarý nedeniyle oluþ-
seviyeler aslen B gözünden ele geçmiþtir. Bu muþtur. Epi-paleolitik dönem yontmataþ ele-
seviyeler Öküzini epi-paleolitiði gibi çok kalýn manlarý açýsýndan, geometrik biçimli mikrolit-
bir katlaþým oluþturmamakla birlikte, strati- lerin baskýn oluþuyla nitelenen bu seviyeler,
grafik pozisyonda ele geçtiklerinden ötürü, G.Ö. 10.000 ile 7.900 arasýna yerleþtirilmiþtir.
oldukça önemli belgeleri teþkil ederler. Karain Bununla birlikte, maðaranýn en üst katman-
maðarasý B gözü epi-paleolitik seviyeleri, larýndan bulunan roma dönemi çatý kiremit
geometrik olmayan mikrolitlerin baskýn parçalarý, maðaranýn tarihsel sürecini çok
oluþuyla nitelenir. Sýrtlý dilgicikler oldukça daha yakýn dönemlere getirmiþ bulunmak-
yoðun ele geçerler. Bu görünümlerinden tadýr. Bunun benzer yapýsýný Karain
ötürü Öküzini maðarasýnýn alt seviyeleriyle maðarasýnýn en üst seviyelerinde de görmek
benzerlik içindedir. Karain maðarasýnýn epi- mümkündür.
paleolitik dönem çalýþmalarý halen devam Anadolu epi-paleolitiðini iyi anlaya-
etmektedir. bilmek, Anadolu'nun son avcý-toplayýcý göçer
Anadolu'nun Epi-paleolitik dönem kominitelerinin yaþam biçimlerini ve hareket
açýsýndan þimdiye deðin en çok araþtýrýlmýþ tarzlarýný ortaya koyacak ve bu sayede,
olan yerleþim yeri Antalya'nýn yaklaþýk 30 km. Levant ile Balkanlar arasýndaki benzeþen ve
kuzeybatýsýndaki Öküzini Maðarasýdýr. farklýlaþan özellikler daha iyi yerine oturacak-
Öküzini maðarasý buluntu topluluklarý, strati- týr kanýsýndayýz. Bununla birlikte, epi-paleoli-
grafik konumlarýndan ötürü Anadolu açýsýn- tik açýsýndan Levant ve Kafkaslar, Levant ve
dan oldukça önemlidir, çünkü Anadolu'daki ilk Toros-Zagros iliþkileri de açýða kavuþturul-
epi-paleolitik dönem kronolojik stratigrafi bu masý gereken diðer sorunlar olarak halen
maðara sayesinde yapýlabilmiþtir. gizemini korumaktadýr.
Öküzini maðarasý mikrolitleri üzerinde
yapýlan çalýþmalar, maðaranýn yontmataþ
buluntu topluluklarýnýn 4 ayrý safhada toplan- * Dr.Metin Kartal, Ankara Üniversitesi, Dil ve
Tarih-Coðrafya Fakültesi, Arkeoloji Bölümü,
abileceðini göstermiþtir. Buna göre en eski Prehistorya Anabilim Dalý, 06100-Sýhhiye,
olan I ünite, G.Ö. yaklaþýk 17.000 yýl tarih ANKARA
vermiþ olup, bütünü geometrik olmayan
12 iDOL
Araþtýrma
14 iDOL
Araþtýrma
da kesin bir þey söylemek mümkün deðildir. kazanmasýnda ilk adým bu dönemde
Ancak söylenebilecek olan, buradan hareket- atýlmýþtýr.
le I.Hattuþili'nin Orta Anadolu'da siyasal birlik Anadolu içerisinde siyasal birlik
kurma hareketini devam ettirdiði, tamam- saðlama hareketleri ve Hititler'in bir aþa-
ladýðý, hatta Batý Anadolu'ya ve Güneydoðu madan sonra Anadolu içi faaliyetleriyle birlik-
Anadolu'ya, Kuzey Suriye'ye yöneldiðidir. te güneydoðu yönünde aðýrlýk kazanan dýþ
Zamanýnda baþkentin kesinlikle politikalarýn nedenleri deðiþik açýlardan ele
Hattuþa olduðunu bildiðimiz bu kralýn alýnabilir. Onlarýn ilgilendikleri bölgenin
günümüze dek ulaþan belgelerinde, bu kentin coðrafi konumu buraya yönelmelerindeki
yeniden iskan edildiði ya da baþkent önemli etkenlerden biridir. M.Ö.II.binyýlýn
yapýldýðýna dair bir kayýt yoktur. Anitta siyasal ve kültürel açýdan güçlü uygarlýk-
Metni'nde bir düþman þehir olan Hattuþa'nýn larýnýn geliþtiði Mezopotamya, Mýsýr ve
yakýlýp yýkýldýðý, yerle bir edildiði ve oraya Anadolu arasýnda yer alýyor olmasý dolayýsýy-
herhalde kentin terk edilmiþliðini simgeleyen, la Güneydoðu Anadolu ve Kuzey Suriye,
sembolik bir anlamý olan ZA.AH.LI otu Anadolu'daki güçlerin Mezopotamya ve
ekildiðini, tekrar orayý iskan edecek olan için Mýsýr'la olan iliþkilerinde geçmek zorunda
de beddua edildiðini biliyoruz(KBo III 22 44- olduklarý, hatta güçlü olduklarý dönemlerde
51). Anlaþýlýyor ki bu kent o zaman Neþa'ya ellerinde bulundurmayý arzuladýklarý yerdi.
yani Anitta'nýn þehrine kafa tutabilecek bir Ulaþým her yerde kolaylýkla saðlanamamasý-
kentti. Çok iyi bir stratejik konuma sahip na raðmen, iliþkilerin geliþmiþ olmasý ve bu
Hattuþa'nýn yeniden iskan edilmemesi Anitta yönde gösterilen ilgi, bölgenin o zamanýn
için çok önemliydi. Buna raðmen yine bir dünyasýnda cazip özellikleri bulunduðunu, en
Hititli kralýn Hattuþili'nin baþkenti olarak azýndan Hititler'in kendilerine göre, burasý ile
karþýmýza çýkar. Bunun sebebi söz konusu ilgilenmeyi gerektirecek nedenlere sahip
kralýn tahta çýkýþý sýrasýndaki kraliyet ailesi olduklarýný gösterir.
içindeki çekiþmelere baðlanmak istendiði gibi Mezopotamya, Mýsýr ve Anadolu
(Steiner, 30-31), asýl nedenin ya da sebepler- arasýnda olan, bu üç önemli siyasal ve
den en önemlisinin Hattuþa'nýn o zamanlarda kültürel güce sahip bölgenin birbiri ile iliþkiye
bir baþkent için çok uygun olan konumu kabul geçtiði Kuzey Suriye'de bulunan devletçikler
edilmelidir. Hattuþa, Hititler'in ilk olarak ortaya ve þehirlerin Anadolu dýþýndaki diðer güçlerin
çýktýklarý ve devlet kurma hareketini baþlattýk- egemenliðinde bulunmasý, Anadolu için
larý Kýzýlýrmak kavsi içinde baþkent olmaya tehlike oluþturuyordu. Nitekim, I.Hattuþili'nin
çok uygun bir stratejik konumdadýr. Savunul- hedef aldýðýný bildiðimiz, burada siyasal birlik
maya çok müsait bir yerleþimi vardýr. Tüm gerçekleþtirebilmiþ Yamhad Krallýðý, muhte-
Hitit tarihi boyunca, Muwatalli zamanýnda melen bu güçlerin etkisinde kalmýþtýr.
baþkentin Tarhuntaþþa'ya taþýndýðý kýsa Hurriler'in güneydoðudaki yoðun varlýðý ve
dönem hariç, hep Hitit Devleti'nin baþkenti Anadolu içlerine dek etkilerini geniþlete-
olmuþtur. Bu, Hattuþili'nin baþkentinin dört bilmeleri, belgelerde Hurriler'le olan
yüzyýl daha ayný konumunu sürdürdüðü mücadeleler dikkate alýndýðýnda, Hititler'in
anlamýna gelir. onlarýn yarattýðý ve yaratacaðý tehlikeleri
Söz konusu kralýn Anadolu içinde önleme amacýnýn da buraya yönelmelerinde
yaptýðý seferlerle ele geçirdiði yerler, daha etkili olduðu fikrini verir.
sonra tüm Hitit tarihi boyunca Hitit bölgesi Yukarýda belirttiðimiz üç bölgenin
olarak gördüðümüz yerlerdir. Bugün arasýnda bulunuyor olmasý ve coðrafi
Anadolu'da Hitit izlerini yoðun olarak takip koþullarýnýn da uygunluðu dolayýsýyla Kuzey
edebildiðimiz bölgenin, Hitit bölgesi niteliðini Suriye ticaret yollarýnýn geçtiði yerdi. Bunun
ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 15
Araþtýrma
yaný sýra bölgenin sahip olduðu doðal zengin- Tawananna'ya, I.Hattuþili dönemine
liklerin ekonomik açýdan çekicilik kazandýr- ait olmak üzere üç tarihsel belgede rastlanýr.
masý, Hattuþili tarafýndan askeri hedef olarak Bunlardan birinde I.Hattuþili kendini
belirlenmesinin nedenlerden biri olarak da Tawananna ile akrabalýk baðý içinde sun-
kabul edilmektedir (Kýnal 1970, 3). Asur Tica- maya gayret eder(KBo X 2 öy. I 1-3). Tahta
ret Koloniler Dönemi'nde Mezopotamya'nýn geçiþinin meþruiyetine dair zaten bazý
Anadolu'ya olan ekonomik ilgisinin oluþtur- þüpheler bulunan Hattuþili'nin krallýðýný, bu
duðu Anadolu ile söz konusu bölge arasýnda- ifadeyi kullanarak meþru göstermeye çalýþtýðý
ki gelenek ve Anadolu'nun buralarýn izlenimi edinilir. Belgelerden birinde de
ekonomik varlýðýný tanýmýþ olmasýnýn ortaya "Tawanannalýk" kurumunun yasaklanmaya
koymuþ olabileceði istek de göz ardý çalýþýldýðý, hatta Tawananna'nýn ve çocuk-
edilmemelidir. larýnýn adýnýn dahi söylenilmesinin yasak-
Kuzey Suriye'nin zenginliði, çiviyazýlý landýðý görülüyor(KBo II 27 6-12). Yani krala
metinlerde sefer yapýlan yerin genellikle yað- raðmen Tawananna devlet içinde gücünü kul-
malandýðýnýn anlatýlýyor olmasýna dikkat lanabilmekte, kral onunla baþ etmekte zorlan-
edilirse, Hititler'in ilgisini çekmekte önemli bir maktaydý. Hattuþili'nin belgeleriyle taný-
etki yapmýþ olmalýdýr. Buradan hareketle dýðýmýz bu kurum, ayný gücünü Ýmparatorluk
güneydoðu Anadolu ve Kuzey Suriye'ye döneminde de koruyacaktýr. III.Hattuþili'nin
seferleri, her zaman dikkatli seçilmiþ, özenle eþi Puduhepa en iyi örnek olarak anýlabilir.
oluþturulmuþ ve ýsrarla sürdürülmüþ politika I.Hattuþili dönemi belgelerinde
olarak görmemek de mümkündür. Ekonomik karþýmýza çýkan bir kurum da Panku'dur.
bakýmdan bunu göz önünde bulundururken, Panku, Eski Hitit Dönemi'nin en dikkate
siyasal açýdan Güneydoðu Anadolu ve Kuzey deðer belgelerinden Telipinu Fermaný'nda
Suriye ile tüm Hitit tarihi boyunca meþgul devlet içindeki aðýrlýðýyla kendini gösterir.
olunmasý, bir zorunluluktan kaynaklanmýþ Hattuþili zamanýnda, vasiyetnameye göre
durum olarak da kabul edilebilir. danýþma meclisi niteliðindeki Panku, Telipinu
I.Hattuþili zamanýna ait belgelerde zamanýnda yargýlama yetkisine, hatta kralý
tanýdýðýmýz bazý kurumlarýn tüm Hitit tarihi bile uyarma yetkisine sahip bir meclis olarak
boyunca karþýmýza çýktýðýný görüyoruz. karþýmýza çýkar(KBo III 1 öy. II 28,47, 72).
Bunlardan biri Tawanannalýk kurumudur. Soylular meclisi diyebileceðimiz Panku'nun
Hem Eski Devlet hem de Ýmparatorluk üyelerinin sayýsý ve niteliði hakkýnda kesin bil-
dönemlerinden tanýdýðýmýz Tawananna, Hitit gimiz yoktur.
büyük kraliçelerinin unvanýdýr. Bu unvaný I.Labarna'nýn ve I.Hattuþili'nin zaman-
taþýyan kraliçeler krallarla birlikte devlet larýnýn anlatýldýðý Telipinu Fermaný'nýn giriþ
iþlerinde önemli yetkilere sahip olmuþlar ve kýsmýndaki tarihsel özette, onlarýn fetihlerde
önemli bir otoriteyi temsil etmiþlerdir. bulunduklarý, fethettikleri þehirlere çocuk-
larýný idareci olarak yolladýklarý anlatýlýr(KBo
Tawanannalar birlikte devletin baþýnda bulun-
III 1 öy. I 1-23). Hattuþili zamanýna ait belge-
duklarý kralýn ölümünden sonra da unvan-
lerde de bu kralýn çocuklarýnýn çeþitli þehir-
larýný korumuþlardýr (Bryce 1981,10).
lere idareci olarak yollandýðýnýn örnekleri
Tawanannalýk kurumunun niteliði Ýmparator-
görülür. Zalpa þehriyle iliþkilerin ele alýndýðý
luk döneminde biliniyorken, Eski Krallýk'ta net
metinde, kralýn oðlu Hakkarpili'yi Zalpa'ya
olarak ortaya konulamamaktadýr. Ancak bili-
idareci olarak göndermiþ olduðu, ancak onun
nen þey kralýn yanýnda büyük aðýrlýðý olduðu
orada babasýna isyan ettiði anlatýlýr (KBo III
ve hatta veliahdýn belirlenmesinde rolü 38 öy. 18-28; Otten 1973, 8-9). Vasiyetna-
olduðudur. mede de oðlu Huzziya'nýn Tapaþanda
16 iDOL
Araþtýrma
þehrinde isyaný konu edilir (KUB I 16 II 63-69; Suriye aracýlýðýyla girdiði kabul edilen bu
HAB 8-12). Kral oðlunu bu þehre idareci yap- yazýnýn kullanýldýðý en erken dönem olarak
mýþ, ancak o babasýna isyan etmiþtir. Görü- I.Hattuþili zamaný karþýmýza çýkar. I.Hattuþili
lüyor ki prensler ele geçirilen ve baðlý olan zamanýna ait olaylarý konu alan çok sayýda
þehirlere idareci olarak gönderilmekteydiler. tabletin bulunmasý, bu yazýnýn Hititlerce
Bu durum Telipinu Fermaný'na göre alýnýp kullanýlmaya baþlanmasýnýn söz
I.Hattuþili'den önce I.Labarna zamanýnda da konusu kral zamanýnda veya onun az
var. Ama I.Labarna'yla ilgili olarak baþka da öncesinde olduðuna iþaret eder.
kayýt yok. I.Hattuþili ile bu uygulama geniþle- Sonuç olarak kýsaca þu vurgulanabilir
yerek devam etmiþtir. Bunun sonraki dönem- ki, I.Hattuþili zamaný, Hitit Devleti'nin asýl
lerde de Hitit Devleti'nin idari politikasý olarak kurulduðu ve yýkýlýþýna kadar pek çok alanda
sürdüðünü görmekteyiz. izlenen çizginin baþlangýcý ve geliþim
Kral ailesi mensuplarý dýþýnda da üst yönünün belirlendiði dönemdir.
düzey idareciler atandýðý, bunlarýn adlarýnýn
da verildiði örneklerle bilinmektedir(KBo III 34 * Yard. Doç. Dr. Turgut Yiðit, Ankara Üniver-
no'lu saray kroniði bunun örneklerini içermek- sitesi, Dil ve Tarih-Coðrafya Fakültesi, Eski
tedir). Hatta belgelerden bazý þehirlerin Çað Tarihi Ana Bilim Dalý, 06100 Sýhhiye /
merkezi konumda olduðu ve buna baðlý Ankara
baþka þehirlerin bulunduðu, merkezi konum-
daki þehrin idarecisinin baðlý þehirlerin idare- Bibliyografya:
cisi üzerinde tasarrufu bulunduðu, ancak tüm Alp, S., "Hitit Çaðý Anadolu Coðrafyasý: Bazý Atýlýmlar
ve Yeni Umutlar," Uluslararasý I.Hititoloji
bunlarýn kralýn gözetimi ve denetimi altýnda
Kongresi Bildirleri (19-21 Temmuz 1990),
olduðu açýkça anlaþýlmaktadýr.
s.21-24.
M.Ö.II.binyýlýn ilk yarýsýnda Anadolu'-
Bryce, T.R., 1981, "Hattusili and the Problems of the
da Hitit kültürü izlerinin yoðun olarak bulun-
Royal Succession in the Hittite Kingdom,"
duðu bölgede iki ayrý çivi yazýsý karþýmýza
Anatolian Studies 31, 9-17
çýkmaktadýr. Bunlardan biri Asurlu tüccarlarca
CTH: Laroche, E., Catalogue des Textes Hittites, Paris
Anadolu'ya getirilip kullanýlan, ama
1971
Anadolu'nun yerlilerince kullanýlmayan Eski
Gurney, O.R., 1973, "Anatolia c.1750-1600 B.C." CAH
Asur yazýsýdýr. Diðeri, M.Ö.II.binyýlýn ikinci II/1, 228-255
çeyreðinden itibaren Anadolu'da Hititler'in HAB: Sommer, F.-Falkenstein, A., Die hethitisch-
kullandýðý Babil ve Suriye tarzýndaki(Alp, 23) akkadische Bilingue des Hattusili I[Labarna II],
çivi yazýsýdýr. Ýmparatorluk döneminin sonuna München 1938
dek tüm Hitit tarihi boyunca kullanýlan bu yazý Hoffmann, I., 1984, Der Erlass Telipinus, Theth 11
halka inmemiþ, devlet iþlerinde kullanýlmýþ, KBo: Keilschrifttexte aus Boghazköi
tarihi,dini nitelikte ve baþka içerikli bir çok Kýnal, F., 1970, "Hitit Devletleri Ýçin Kuzey Suriye'nin
belge bu yazýyla yazýlmýþtýr. Babil ve Suriye Önemi," Atatürk Konferanslarý IV, s.3-13
tarzýndaki yazýnýn Hititlerce kullanýlýp, neden KUB: Keilschrifturkunden aus Boghazköi
Asurlular'ýn kullandýðý yazýnýn kabul Otten, H., 1968, Die hethitischen historischen Quellen
edilmediði ilginç bir problemdir. Zira biz Asur und die altorientalische Chronologie, Mainz-
Ticaret Kolonileri devri belgeleriyle bu Wiesbaden
dönemde Hititler'in Anadolu'da var olduklarýný Otten, H., 1973, Eine althethitische Erzahlung um die
biliyoruz. Hititler'in kendi dillerini uyguladýklarý Stadt Zalpa, StboT 17
Babil çivi yazýsýnýn ne zaman Anadolu'ya Steiner, G., "The Destruction of Hattusa by 'Anitta' and
getirilerek kullanýldýðý da kesin olarak bilin- its Resettlement by Hattusili" XI.TTKong.
mez. Ancak Anadolu'ya genellikle Kuzey Bildiri Özetleri, s.30-31
ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 17
Araþtýrma
18 iDOL
Araþtýrma
sahnelerin akýþýnda tekdüze olmayan bir da gözlenen farklý sahne uzunluklarý, sah-
seyir izlenebilmektedir. nelerin birbirinden çeþitli unsurlar aracýlýðýyla
Kompozisyonda ikinci olarak gözle- ayrýlmalarý, birbirinden ayrý kompozisyon
nen husus rölyef arka zemininde görülen anlayýþlarý, rölyef arka zemini ve kompozis-
boþluk neticesinde sahnelerdeki derinlik yon arasýndaki iliþkiler gibi hususlar tapýnaðýn
kavramýnýn figürlerin bizzat kendilerinde his- yapý plastiðine her bir sayfasý farklý, resimli
sedilmesidir. Sahnelerin ve figürlerin betimle- roman hissi uyandýracak bir anlatým dili
nen alan içine ve rölyef arka zemini önünde kazandýrmaktadýr. Benzer bir anlatým dilini
yerleþtirilmeleri sýrasýnda üç farklý anlayýþýn yine Telephos frizinde bulabilmekteyiz.
hakim olduðu görülmektedir. Smintheion Kabartmalý mimari blok ve sütun tam-
yapýtlarý sahnelerin kompozisyon stili açýsýn- burlarýnda görülen figürlerin vücut oranla-
dan Pergamon Zeus altarýndan Telephos frizi malarý ve konturlarýnýn iþleniþi, giysi yüzeyi-
ile benzeþen anlayýþlar sergilemektedirler. nin ele alýnýþý, genel stilistik özellikleri tapýnak
Sahnelerin birbirinden ayrýlmasý ve yapý plastiðini MÖ 2.yüzyýlýn 3. çeyreði civarý-
bölümlendirilmesinde Apollon Smintheus na yerleþtirmemize olanak verir.6 Bu tarih-
Tapýnaðý yapý plastiðine ait bloklar ve sütun lendirme tapýnaðýn mimari özellikleri ve
tamburlarýnda mimari unsurlar ile doðaya mimari süslemeleri üzerine yapýlan çalýþ-
özgü elemanlar kullanýlmýþtýr. malar neticesinde önerilen zaman aralýðýný
Smintheion'un kabartmalý yapýtlarýn- da destekler niteliktedir.7
* Dr. Erhan Öztepe, A.Ü. Dil ve Tarih-Coðrafya Fakültesi, Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalý, 06100 Sýhhiye / Ankara
1 Troas'taki Apollon Smintheus Tapýnaðý'nýn plastik yapýtlarýnýn deðerlendirildiði bu çalýþmanýn genel bir deðer-
lendirmesi 15-16 Nisan 2002 tarihleri arasýnda Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coðrafya Fakültesindeki Arkeolojik
Araþtýrmalar Sempozyumunda sunulmuþtur. Burada anýlan çalýþmanýn çok küçük bir özeti yer almaktadýr.
2 Apollon Smintheus Tapýnaðýnda 22 sezondur kazý ve araþtýrmalarý sürdürmekte olan Prof. Dr. Coþkun
Özgünel ve ekibinin 1980-1997 yýllarý arasýnda kutsal alan içinde ve çevresinde gerçekleþtirdiði çalýþmalar yeni bir
yayýnla detaylý biçimde bilim dünyasýna sunulmuþtur. Bkz. C. Özgünel, Smintheion, Troas'ta Kutsal Bir Alan,
Ankara 2001
3 Apollon Smintheus Tapýnaðý'nýn yapý plastiði özellikle H.Weber tarafýndan 1966 yýlýnda bilim dünyasýna duyu-
rulan yapýtlarý ile tanýnmýþ ve bu eserler çeþitli araþtýrmalar içinde deðerlendirilmiþtir. bkz. H.Weber, IstMitt 16,
1966, s.108 v.d. ; U.Süssenbach, Der Frühhellenismus im griechischen Kampf-Relief, 1971, s. 82; A.Yaylalý,
IstMitt. Beiheft 15, 1976, s. 162 v.d. ; O.Bingöl, Smintheion, Dýþ Yapýsý ve Plastik Eserleri, Yayýnlanmamýþ
Doçentlik Tezi, 1982; T.Osada, Stilentwicklung hellenistischer Relieffriese, 1993, s.91 v.d.; C.Özgünel, a.g.e.,
s.101 v.d.
4 Apollon Smintheus Tapýnaðý'nýn yapý plastiðinin stilistik deðerlendirilmesi 1990'lý yýllarýn baþýnda baþlayan ve
1999 yýlýnda tamamlanan bir doktora çalýþmasý çerçevesinde ele alýnmýþtýr. Halen anýlan çalýþmanýn yayýna hazýr-
lanmasý hazýrlýklarý sürdürülmektedir. Bkz. E.Öztepe, Smintheion Heykeltýraþlýk Eserleri, Yayýnlanmamýþ Doktora
Tezi, Ankara 1999
5 Tapýnaðýn yapý plastiðini oluþturan sahnelerin ikonografik deðerlendirmeleri için bkz. C.Özgünel, a.g.e., s.101
v.d.
6 E.Öztepe, a.g.e., s.378
7 C.Özgünel, Chryse-Apollon Smintheus Tapýnaðý 1980-1981 Yýlý Kazýlarý, KSTop IV, 1983, s. 218 v.d.; O.
Bingöl, Der Oberbau des Smintheion in der Troas, Hermogenes und die hochhellenistische Architektur, 1990, s.50;
F.Rumscheid, Die Ornamentik des Apollon Smintheus-Tempels in der Troas, IstMitt 45, 1995, s.54 v.d.
ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 19
Araþtýrma
Resim 1
20 iDOL
Araþtýrma
çivi yazýlý metinlerde geçmektedir.16 Bölge, dir. Arapça'da, koca göbekli adam anlamýna
M.Ö. 15. yüzyýldan 13. yüzyýla kadar Mitanni- geliyordu ve Arapça olarak þahýslara veri-
Hanigalbat devletinin yerleþim alaný olmuþ- lebiliyordu. Abgar krallýðýnýn kökeni genellikle
tur.17 M.Ö.1200'lerde Büyük Hitit Ýmparator- Arap soyu olarak kabul görmüþtür.29 Araplar,
luðu'nun yýkýlmasýndan sonra, bölgeye günümüzde de olduðu gibi Edessa kentinin
Aramiler yerleþmiþlerdir. M.Ö. I.bine tarihle- eteklerinde ve küçük köylerde yerleþmiþ-
nen, Hitit hiyeroglif kitabeli bir kabartmanýn lerdir.
bölgede bulunmasý, Geç Hititler devrinde böl- Osroene krallýðýnda pek çok hüküm-
genin yerleþime uðradýðýný göstermektedir.18 dar tahta görülmektedir. M.S.13-50 yýllarý ara-
M.Ö. 857 yýlýnda bölgeye Asurlular, M.Ö. 610 sýnda 37 yýl tahtta kalan V. Abgar'ýn saltanatý
yýlýndan sonra Babil krallýðý, M.Ö. 539 yýlýn- Hýristiyanlýk tarihi açýsýndan büyük önem
dan sonra da Ýranlýlar egemen olmuþlardýr.19 taþýmaktadýr. Ýlk Hýristiyan kral olmasý ve Ýsa'-
Bölge, M.Ö. 331 yýlýnda Büyük Ýskender'in nýn ölümünden sonra Hýristiyanlýðý kabul
istilasýna uðramýþ, Ýskender'in ölümünden etmesi, V. Abgar'ýn, bütün Hýristiyan alemin-
sonra da Seleukoslarýn idaresine geçmiþtir.20 de meþhur olmasýna neden olmuþtur. V.
Seleukoslar zamanýnda, Yunanistan ve Abgar'ýn Hz. Ýsa ile mektuplaþmasý ve
Makedonya'dan Osroene bölgesine büyük Hýristiyanlýðý kabulü olayý, bu ününü daha da
oranda göçler olmuþtur.21 Göçler sonunda arttýrmýþtýr. Hýristiyanlýk tarihi Edessa'da üç
gelen insanlarýn yerleþtirilmesi için yeni bir önemli olayý kaydetmektedir. Bunlardan birin-
þehir kurmaya ihtiyaç duyulmuþtur. cisi, bir Hýristiyan kilisesinin Edessa'da inþa
Edessa þehri, M.Ö. 303 veya 302 edilmesi, ikincisi, bir kralýn halkýna Hýristiyan-
yýlýnda Seleukos Kralý Seleukos Nikator I lýðý serbest görmesi ve de üçüncüsü ise, ilk
tarafýndan kurulmuþtur. Seleukoslar olarak Ýncilin Yunan dilinden Süryani diline
Makedonya'nýn baþkentinin ismini bu yeni çevrilmesidir. Bunlardan en önemlisi ise; ilk
kente Edessa olarak vermiþlerdir. Çünkü defa olarak Ýncilin baþka dile çevrilmesidir. Bu
Edessa adý Makedon dilinde su kökenli bir olay Hýristiyanlýðýn geniþ bir alana yayýl-
kelimeyle baðlantýlýdýr, burada da su kay- masýný kolaylaþtýrmýþtýr.30 Parthlarla ve daha
naklarýnýn bulunmasý bu ismin verilmesine sonra Perslerle sürekli mücadele eden
neden olmuþtur.22 Yunan ve Makedonyalýlar, Romalýlar için son derece önemli bir rol oyna-
þehirlerinin isimlerini, kurduklarý koloni yer- yan Edessa, Parthlar ve Romalýlar arasýnda-
leþimlerine de verdiklerini görmekteyiz. ki mücadeleler sýrasýnda sürekli olarak el
Amphipolis,23 Anthemus,24 Europos25 ve deðiþtirmiþ, fakat çoðunlukla Romalýlara bað-
Edessa gibi þehirlerin tümü Makedonya lý bir krallýk olarak varlýðýný sürdürmüþtür. Bu
þehirlerinin isimlerini ve Makedonya koloni mücadeleler sýrasýnda, Edessa krallarý ba-
hareketlerini ifade etmektedir.26 Seleukos ðýmsýzlýklarýný elde etmek için çaba göster-
krallýðýnýn bölgedeki hakimiyeti sona erdikten miþler, bu çabalarýnda da kimi zaman baþarý-
sonra, Edessa, Parthlar tarafýndan hoþ ya ulaþmýþlardýr.31 Roma ve Parth mücade-
görülmüþ ve belli bir özgürlük kazanmýþtýr.27 leleri sýrasýnda, Edessa krallarý bazen
Bütün Ýran'a hakim olan Parthlar, Dicle Parthlarýn, bazen de Romalýlarýn yanýnda yer
nehrinin batýsýna geçmediklerinden, kuzey almýþlardýr; M.Ö. 53 yýlýnda Edessa kralý II.
Mezopotamya'nýn Dicle ile Fýrat nehirleri Abgar, Roma-Parth savaþýnda, Parthlara
arasýnda kalan bölge, kendi haline terkedil- yardým etmiþ ve bu tarihten itibaren Edessa
miþ bulunuyordu. Bu bölgede yaþa-yan Arami Parthlarýn egemenliðine girmiþtir.32 Sonraki
halký yeniden güçlenerek M.Ö. 132 yýlýnda yýllarda, Edessa kralý VII. Abgar, M.S.114'de
Edessa'da bir krallýk kurmuþlardýr. Aramiler ise, Romalýlar yanýnda Parthlara karþý yer
tarafýndan kurulan bu krallýða Osroene kral- almýþ, silah ve asker yardýmýnda bulunmuþ-
lýðý adý verilmiþtir. Fakat, bu krallýðýn sekiz tur. Fakat bundan iki yýl sonra, Romaya karþý
kralý Abgar diye anýldýðýndan, bu krallýða ayaklanmýþtýr.33 M.S.197 yýlýnda yine Romalý-
Abgarlar da denilmektedir.28 Abgar ismi, lar yanýnda yer alan VIII Abgar, Roma
Edessa hanedanlýðýnýn tipik bir ismidir ve imparatoru, Septimius Severus'un misafiri
Süryani dilinde, "Aksak" anlamýna gelmekte- olarak Roma'ya gitmiþ ve büyük bir törenle
karþýlanmýþtýr.34 M.S.230 yýlýndan sonra, Ya-
ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 21
Araþtýrma
Resim 2
Resim 3
mevcut zemin üzerinden 255 cm., batýdaki bulunuyordu. Mezar odalarýnýn duvarlarýnda,
ise 275 cm. dir. Ýki sütunun kaideleri üzerinde üst kýsýmlarý kemerli veya üçgen þeklinde üç
daha sonralarý ilaveler yapýlmýþtýr ve bu köþeden oluþan raflar bulunmaktadýr. Kaya
sütunlar dýþ yüzü hafif bombeli olan kesme mezarlarýnýn giriþ bölümü iki yöntemle kapa-
taþ sýralarýndan oluþmaktadýr. Ayrýca çýkýntýlý
olan taþlar, inþaat sýrasýnda týrmanmayý
Resim 4
kolaylaþtýrmak için düþünülmüþ olabilir
(Resim 4).40
Mezarlar: Edessa'daki mezarlar, þeh-
rin kuzey batýsý, batý ve güney batýsýnda dað
eteklerinde yer alýyordu ve M.S. 3.yy. a tarih-
lendirilmektedir. Bu mezarlara Süryani dilinde
sonsuzluk evleri adý verilmekteydi. Kaya me-
zarlarýnýn boyutlarý bir kaçý hariç genelde
ayný ölçülerdedir. Bu mezarlarda tespit edilen
ölçüler; 285 cm. kareden, 300 x 317 cm. ka-
reye kadar deðiþiyordu. Kaya mezarlarý ge-
nelde iç içe iki mezar odasýndan oluþmaktay-
dý. Bu iç ve dýþ oda adý verilen odalardan içte-
ki asýl mezar odasýdýr. Mezarýn bulunduðu
asýl odaya bir antre görevi gören dýþ veya ön
mezar odasýndan geçilmektedir. Dýþ veya ön
mezar odasý 4.70x4.00m. boyutlarýnda olma-
sýna raðmen, iç veya asýl mezar odasý 2.9m2
civarýndadýr. Kaya mezarlarýnýn çoðunda,
kaya mezarlarýna açýlan ana giriþ kapýsý
mezarýn büyüklüðüne oranla hayli dar ve
küçüktür. Ýç mezar odasýnda, duvarlarýn bitiþ-
me yerinde taþ oymacýlýðýnýn güzel örnekleri
ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 23
Araþtýrma
Resim 5
üçü burada zikredilebilir.
24 iDOL
Araþtýrma
KAYNAKÇA ve KISALTMALAR
Cary E. Cary, Dio's Roman History. London, New York.
Drijvers 1945 H.J.W. Drijvers, Bardaisan of Edessa. Leiden, 1945
Drijvers 1980 H.J.M. Drijvers, Cult of Beliefs at Edessa. Leiden, 1980
EB Encyclopedia Britannica. Volume VII, Chicago, 1969
EI The Encyclopaedia of Ýslam. Al-Ruha, Volume VIII.Ned- Sam, E. J. Brill, Leiden, 1995
Goatze A. Goatze, Kizzuwatna and the Problem of Hittite Geography. New Haven, 1940
Günaltay 1951 Þ. Günaltay, Yakýn Þark IV. I. Bölüm. Perslerden Romalýlara kadar Selevkoslar, Nabatiler,
Galatlar, Bitinya ve Bergama Krallýklarý. Türk Tarih Kurumu Basýmevi, Ankara, 1951
Harris J. R. Harris, "Cult of the Heavenly Twins" 1906
Head B. V. Head, Historia Numorum. A Manual Of Greek Numismatics, Oxford, 1911
Herzfeld, E. Herzfeld, Zeitschrif der Deutschen Morgenländischen Gesellschaft. Sonderabdruck aus
Band 68, Leipzig, 1914
Iþýltan F. Iþýltan, Urfa Bölgesi Tarihi. Ýstanbul Üniversitesi Ed. Fak. Yayýnlarý. No: 843, Ýstanbul, 1960
Jones A. H. M. Jones, The Cities of The Eastern Roma Provinces. Oxford, 1971
Kirsten 1964 E. Kirsten, Jahrbuch Für Antike Christentum. Edessa. Band VI, Bonn, 1964
Magie D. Magie, Roman Rule in Asia Minor: to the end of the Third Century a fer Christ. Princeton
University Press. New Jersey, 1950
Millar F. Millar, The Roman Near East. 31 BC- AD 337, London, 1993
Poidebard A. Peidebard, La Trace de Rome dans le Désert de Syrie. Paris, 1934
Rastgeldi 1971 S. Rastgeldi, Edessa. Stockholm, 1971
RE Paulys Real- Encyclopädieder Classischen Altertumswissenschaft. Stuttgart, 1893, 1894, 1907,
1931, 1942
Segal 1970 J. B. Segal, Edessa. "The Blessed City" Oxford, 1970
Sommer A. Dupont- Sommer, Les Araméens, Paris, 1940
Strabon Strabon, Antik Anadolu Coðrafyasý. (Geographia: XII-XIII-XIV) Çev. Adnan Pekman,
Ýstanbul, 1993
Sykes P. Sykes, History of Persia. New York, 1958
ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 25
Araþtýrma
26 iDOL
Araþtýrma
Resim 1
Arada kullanýlan harç çamurdur. Yaklaþýk 80- Ocaklardan alýnan Karacasu kili,
100 cm. kalýnlýðýndaki duvarlara açýlan düþük derecede (650-750 Co) zinterleþir.
pencereler küçük boyutludur ve ahþap Yüksek demir içerir. Küçülme oraný %8'dir.
kepeneklere sahiptir. Mekanlarýn üzerini Bu oranýn yüksekliði çömlekçilere üretim
örten ahþap hatýllarýn arasý çalý çýrpý ile sýrasýnda problem çýkarmaktadýr. Üretilen
doldurulmuþ ve üzeri kes denilen toprakla kaplar genellikle büyük boyutlu olduklarýndan
sýkýþtýrýlmýþtýr. Kes'in özelliði; çakýl þeklinde kuruma ve piþme aþamalarýnda çatlamalar
küçük taþ ve topraktan oluþmasý, iyi görülebilmektedir. Söz konusu kil ile, ipek
sýkýþtýrýlabilmesi nedeniyle yaðmur suyunu matý görünümlü seramik üretilir.4 (Kurutma ve
geçirmemesidir. Örtüyü oluþturan kes piþirme aþamalarýndaki üretim kaybýný önle-
tabakasý yaklaþýk 30 cm. kalýnlýðýndadýr mek için özellikle büyük kaplarda nadiren
(Resim1). Atölyelerin tabanlarýna nem þamot kullanýlýr. Þamot; piþirilmiþ seramik
oranýný sabit tutmak amacýyla, seramik
parçalarýnýn öðütülerek su ile karýþýmýndan
imalatýnda kullanýlan toprak serilmiþtir.
elde edilen çamurdur.)
Seramik yapýmýnda kullanýlan çamurun sak-
Özelliklerini saydýðýmýz bu toprak,
lanmasý ve çarkta biçimlendirilen ürünlerin
sergiliklerde tokuçla dövülür, kiriþten yapýlmýþ
kurutulmasý için atölye içinde özel mekanlar
oluþturulmuþtur. Burdur Ýli, Aðlasun Ýlçesi, eleklerle elenir, taþý, pisliði içinden atýlýr.
Sagalassos Antik Kenti'nde yapýlan kazýlarda Çamurluk denen yere dökülerek deðiþime
da Karacasu seramik atölyelerine benzer uðrar. Ustanýn istediði kývamda, çamur olur.
iþlikler, fýrýnlar, çamur havuzlarý, sergilikler ve Çamurun adý deðiþir Davut olur.
seramik çöplükleri bulunmuþtur. Davut dediðimiz çamur önce ayakla çiðnenir,
sonra elle yoðrulur ve imalata hazýr hale
SERAMÝK ÝMALATI getirilir. Çamurun tümü hemen kullanýlmaya-
caðý için naylonlara sarýlarak tavýný korumasý
A)Topraðýn Alýnmasý ve Hazýrlanmasý: saðlanýr.
Karacasu seramiðinin hammaddesi olan kýr- Ýmalatýn hemen baþýnda bu çamur-
mýzý toprak, hayvanlarla 1970'li yýllara kadar dan yapýlacak iþin büyüklüðüne göre parçalar
Eþekkoþçaðý mevkiinden getirilirdi. Bugün ise ayrýlýr. Bunlara künte adý verilir (Resim 2).
bu toprak ilçeye 7km. mesafedeki Yazýr Künteler bir bir alýnarak tezgahta çevrilir ve
Köyü'nden saðlanmaktadýr.3 þekillendirilir.
ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 27
Araþtýrma
28 iDOL
Araþtýrma
Ýp: Bu malzeme
bildiðimiz iptir. Bugün ip c
g f e d b a
yerine misina kullanýl-
maktadýr. Yapýlan serami-
ðin kelle üstünden kesile-
rek alýnmasýný saðlar
(Resim 7d).
Petras Tahtasý:
En önemli aletlerden
biridir. "D" harfi þeklin-
dedir. Ahþaptan veya
metalden (sacdan) yapý-
lýr. Biçimlendirmede, yü-
zeyin düzeltilmesinde kul-
lanýlýr (Resim 7h).
Bazý fýrýnlarda da baca dar olduðundan yan-
Fýrça: Üretilen seramiklerin beyaz kil dan bir kapak býrakýlarak iþlem bu kapaktan
ve sarý yaldýz ile boyamasýnda kullanýlýr yapýlýr. Kapak kýsmý, sýralamadan sonra tuðla
(Resim 7e). ve çamur yardýmýyla kapatýlarak sývanýr. Alt
Üç Parmaklý Kalem: Seramik süsle- kattaki ateþin yakýlacaðý bölümde de bir ka-
mesinde kullanýlan, üç fýrçanýn eþit aralýkla pak bulunur. Bu kapaktan içeriye odun atýla-
birleþtirilmesiyle yapýlmýþ bir alettir. Özellikle rak yanma iþi saðlanýr. Odun olarak çýralý
testi ve küp boyarken kullanýlýr (Resim 7a). çam odunu tercih edilir. Odun ateþi ile yakýlan
fýrýnlarda ýsý daha yüksek olmasýna karþýn
Makara: Seramik üzerinde yapýlan modern fýrýnlarda daha düþüktür. Ancak mo-
yivli bezemelerin eþit aralýkta biçimlenmesini dern fýrýnlarda kapalý sistem ýsýtma uygulan-
saðlayan paralel yivlerden oluþmuþ silindir, dýðý için fýrýn içindeki ýsý alt ve üstteki sera-
makara þeklinde metal bir alettir (Resim 7b-c). mikleri ayný kývamda piþirir. Antik dönemde kil
eriyiðinin (astar) içine çürümüþ bitki artýðý
Su: Çarkta yapýlmakta olan seramiðin (potasyum, soda) katýlýr, kilde beyaz küf oluþ-
ele yapýþmadan düzgün bir biçimde þekil- masýný önlemek için karýþtýrýlýr. Güneþte
lendirilmesi için, çark masasý üzerinde kap buharlaþtýrýlýnca altta koyuca bir kil kalýr, bu
içinde bulundurulan sudur. kil Siyah Figür Tekniðinde boya olarak kul-
lanýlýr. Figürlerin detay ve kontur çizgileri sivri
Fýrýn: Karacasu'da hem tüp gazlý uçlu bir aletle belirlenir. Daha sonra bu boya
veya elektrikli (modern), hem de odun yakýtlý kili kontur içine sürülür ve detay çizgileri
eski tip fýrýnlar vardýr. Eski fýrýnlar iki katlý tekrar kazýnarak belirlenir.
olup, taþtan örülmüþ, silindirik gövdeli bir Astar boya kili ile vazonun kendi kili
yapýdýr. Alt kat ile üst katý ayýran delikli bir fýrýnlamadan önce pek farklý deðildir.
tavla kýsmý vardýr. Tavla kerpiçle kemerli bir Fýrýnlama sýrasýndaki; fýrýna hava verilmesi,
þekilde örülerek oluþturulur. Tavla üzerinde fýrýna duman verilmesi ve fýrýna tekrar hava
ýsýnýn alttan üste geçmesine yarayan, yak- verilmesi iþlemleriyle astar boya kili siyah,
laþýk 10cm. çapýnda delikler yer alýr. Bu delik- vazo kili kýrmýzý olarak belirir. Fýrýna hava ve-
lerin sayýsý fýrýnýn büyüklüðüne göre deðiþir. rilmesi sýrasýnda ýsý 800 Co dir. Yanma sýra-
Fýrýnýn içi yaðsýz, açýk sarý bir kille kalýnca sýnda yeþil yapraklý çalý çýrpý yakýlarak duman
sývanýr. Delikli tavla kýsmýnýn üzerine kurutul- verilir. Bu sýrada çýkan su buharý fýrýndan
muþ seramikler düzenli olarak sýralanýr. Bu geçerken alt ve üst kapak 5-10 dakika kapa-
iþlem, üstteki baca aðzýndan yapýlarak en týlýr. Isý içeride 945 Co ye kadar çýkar. Yük-
üstü seramik parçalarýyla kapatýlýr (Resim 8). selen ýsýda karbonmonoksit, kildeki
ve ilçelere taþýnýr ve
pazarlanýrdý. Sipariþ alý-
narak istenilen formda
yapýlan seramikler, yurt
içinde pazarlandýðý gibi
yurt dýþýndan gelen
talepleri de karþýlamak-
tadýr. Pazarlamada dýþa
açýlmanýn en önemli
ilkesi; ürünün alýcýsý
tarafýndan kolay taþýna-
bileceði bir konumda
olmasýdýr.
Ýlçede 2000
yýlýnda öðrenime baþla-
yan, Adnan Menderes
Üniversitesi Meslek
Yüksek Okulu Seramik
demiroksit ve boya kilindeki oksijeni alarak Bölümünün de Karacasu seramiðinin geliþi-
manyetik demiroksite dönüþür. Bu sýrada kýr- mine, tanýtýmýna ve pazarlamasýna çok
mýzýdan siyaha geçiþ söz konusudur. Daha önemli katkýlarda bulunacaðýna inanmak-
sonra alt ve üst kapaklar tekrar açýlýr, içeriye tayým. Bundan böyle Karacasu seramiði
hava (oksijen) verilir. Oksijenle birlikte siyah akademik platformda da her zaman yerini
demiroksit tekrar kýrmýzýya dönüþür. Vazo alacaktýr.
gövdesinin gözenekli kilinde bu iþlem yavaþ Karacasu'da seramik sanatýný kuþak-
yavaþ oluþur. Buna karþýn boya kili sürülen tan kuþaða aktarmýþ ve þu anda hayatta
bölümlerde kilin içindeki mineraller yüzeyden olmayan ustalarýmýza tanrýdan rahmet, aktar-
oksijenin girmesini önleyecek þekilde maya devam eden tüm ustalarýmýza da
gözeneksiz bir tabaka oluþturur. Sonuç baþarýlar dilerim.
olarak kýrmýzý zemin ve siyah figürler ortaya
çýkar. Þayet ýsý 1050 Co ye yükseltilirse boya * Mahir Atýcý, Arkeolog, Burdur Müzesi
halindeki demiroksit tekrar okside olup kýr- Müdürlüðü.
1 Ramsey, W.M., Anadolu'nun Tarihi
mýzýya dönüþmektedir. Bu özellikle Attika Coðrafyasý, Ýstanbul, 1960, s.177
Siyah Figür seramikçilerinin geliþtirip uygu- 2 Hamdi Kiriþçi ve Süleyman Sertkaya isimli
ladýklarý güzel bir tekniktir.8 ustalarýmýzýn çabalarý önemli olmuþtur.
3 Güler, B., "Anadolu Seramik Geleneðinin
PAZARLAMA Yaþayan Uzantýsý I: Aydýn - Karacasu'da Seramik
Karacasu seramiðinin yapýldýðý kil Üretimi" Standart, Ankara, 1994, Y:33, S.388
4 Çizer, S-Yoleri, H., "Geleneksel Karacasu
geçirgen özelliðe sahip olduðundan içine
Çömlekçiliðinin Günümüz Koþullarýnda
doldurulan suyu süzer. Suyu süzmesi sebe- Deðerlendirilmesine Ýliþkin Teknik Çözüm Öneri-
biyle de soðuk tutar. Bu özelliði, Karacasu leri ve Uygulamalarý" Türkiye'de El Sanatlarý
testisini (bardak) çok istenen bir ürün haline Geleneði ve Çaðdaþ Sanatlar Ýçindeki Yeri
getirmiþtir. Evlere henüz soðutucularýn Sempozyumu Bildirileri, Anka-ra,1997, s.314-317
5 Çizer, S.- Yoleri. H., a.g.m.
girmediði dönemlerde sýcak yaz günlerinde
vi Koþay, H. Z-Ülkü, A., "Anadolu'da Ýptidai
insanlar soðuk su içmek için evlerinde
Çanak-Çömlekçilik" Türk Etnoðrafya Dergisi, V,
Karacasu testisi bulundururlardý. Hayýrsever
1963, s.89-93
vatandaþlar tarafýndan eskiden sokak duvar- 7 Prof. Dr. Marcella Frangipane'nin verdiði bil-
larýna içme suyu dolu testiler asýlýrdý. giye göre.
Ulaþýmýn da hayvanlarla saðlandýðý bu 8 Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Ders
dönemlerde testiler yük hayvanlarýyla çevre il Notlarýndan Alýnmýþtýr.
32 iDOL
Kaçakçýlýk
34 iDOL
Kaçakçýlýk
özveriyle yaklaþýlmasý bana coþku dolu bir dýrdýlar. Fakat, bunun kesinlikle gücümüzün
enerji veriyordu; böylece, bütünüyle farkýnda üstünde olduðunu kabul etmeye bir türlü
olduðum güçlüklere raðmen, bu maceraya yanaþmýyordum. Zaten alçak kabartmalar
atýlmaya karar verdim. Göndereceðim yükü Fransa'ya götürülecek bu boðalarýn Asurlular
aldýðýmda ilk dikkat ettiðim husus, tek parça
taþlarýn aðýrlýðýný tartmak oldu, çünkü bu aðýr-
lýk kullanýlacak yöntemlerin yapýsýný ve gücü-
nü belirleyecekti. Düzenli olarak dik açý biçi-
minde yontulan bir alçý taþý parçasý sayesin-
de heykellerin yapýldýðý taþýn desimetre
küpünün iki katýný elde ettim ve bundan son-
ra, karþýlaþtýrmalý bir hesap sayesinde, cana-
varlarýn her birinin 13.000 kg ve boðalarýn her
birinin ise yaklaþýk 32.000 kg geldiðini sap-
tadým. Bunlar, ülkenin bana sunduðu taþýma
araçlarý için oldukça büyük aðýrlýklardý.
Khorsabad'dan Dicle'ye ulaþmak için, çölde,
18 km yol kat etmemiz gerekiyordu, bundan
sonra, Musul ve Basra arasýnda 550 ila 600
km nehir yolculuðu yapmalýydýk ve elimizde
ne geçiþe elveriþli yol, ne araba, ne motor, ne
yeterince güçlü gemiler vardý. Bölgenin alýþtý-
ðýmýz koþullarýndan çýktýðýmýz anda, böyle
durumlarda olduðu gibi, her þeyin yeniden
oluþturulmasý gerekiyordu. Musul'da mesle-
ðin en tecrübelileri olarak ünlenen kiþilere ilk
danýþtýðýmda benzer bir iþlemin düþüncesin-
den dahi korktuklarýný söylediler ve hatta bu-
nun imkansýz olduðunu söylemeye kadar var-
ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 35
Kaçakçýlýk
Semra SALGIRLI*
ültürel varlýklarýn korunmasý; varlýðýn desidir. Heinrich Schliemann tarafýndan
K fiziksel devamlýlýðýnýn saðlanmasýnýn
yaný sýra, doðal koþullar, kentleþme, sanayi-
ülkemizden kaçýrýlan Troya eserlerinin bu
kapsama girmesi nedeniyle, 25 Þubat 1993
leþme ya da çevre faktörlerinin olumsuz yön- tarihinde Rusya Federasyonu'na nota veril-
lerinden etkilenmemesi ile yasadýþý ithal, miþ ve Dresden görüþmelerine Türkiye'nin de
ihraç ve mülkiyet deðiþtirmesi gibi oldukça katýlmasý gerektiði bildirilmiþtir. Ardýndan
geniþ bir alanda birbirinden farklý durumlarý Yunanistan da hak iddia etmiþtir. Buna rað-
kapsamaktadýr. men, 1992 yýlýnda Almanya ile Rusya
Dünya tarihinde kültürel varlýklarýn Federasyonu arasýnda gerçekleþtirilen
iadesine** iliþkin ilk antlaþmalar 17. yüzyýlda Antlaþma'nýn 15. maddesine, kültür varlýk-
gerçekleþtirilen Westphalia (1648) ve Olivia larýnýn iadesi hususu konulmuþtur.
(1660) antlaþmalarýdýr.1 II. Dünya Savaþý'nýn ardýndan, kültür
Kültür varlýklarýnýn korunmasý ile ilgili varlýklarýnýn korunmasý alanýnda daha etkin
kurallarý uluslararasý anlamda kanunlaþtýrma çabalar gösterilmiþ ve UNESCO çatýsý altýn-
çabalarýndan biri ise, 1874 tarihli Brüksel da La Haye Sözleþmesi (1954) kabul
Konferansý'dýr. Hiçbir zaman onaylanmayan edilmiþtir.
bu deklarasyon getirdiði hükümlerle, 25 yýl Avrupa ölçeðinde kültürel iþbirliðini
sonra yapýlan La Haye Konferanslarýna geliþtirme amacýný da taþýyan Avrupa
öncülük etmiþtir. Nitekim 1899 ve 1907 La Konseyi**** kapsamýnda, Avrupa Kültür
Haye Sözleþmeleri uluslararasý kodifikasyon- Sözleþmesi (1954) ile ilk adým atýlmýþtýr.
da önemli bir yer tutmuþtur. UNESCO (Birleþmiþ Milletler Eðitim,
La Haye Sözleþmeleri I. Dünya Bilim ve Kültür Örgütü) bünyesinde geniþ bir
Savaþý sýrasýnda sistematik bir þekilde ihlâl katýlýma sahip olan 1970 tarihli sözleþme,
edilmiþ ve savaþtan sonra Versailles hem ulusal hem de uluslararasý anlamda üye
Antlaþmasý (28 Haziran 1919) imzalanmýþtýr.2 devletlere yükümlülükler getirmesi nedeniyle,
I. ve II. Dünya Savaþlarý arasýndaki bu alandaki en önemli sözleþme hüviyetini
dönemde, 1923 yýlýnda Hukukçular Komis- kazanmýþ ve hýrsýzlýk, yaðma, yasadýþý nakil
yonu,*** havadan yapýlan saldýrýlara iliþkin ile mülkiyet deðiþiminin önlenmesi gibi pek
kurallar koymuþtur. Yine 1935 yýlýnda imza- çok hususu kapsamýna almýþtýr.
lanan Sanatsal ve Bilimsel Enstitüler ile Tarihi
Anýtlarýn Korunmasý Antlaþmasý (Roerich I. Uluslararasý Ýliþkiler Disiplini:
Pact) önem taþýmaktadýr.3 Siyaset Bilimi'nden ayrý olarak,
II. Dünya savaþý sýrasýnda uygulanan kendine özgü metodlaþmasýyla (konusu,
kapsamlý ve sistematik yaðma politikasý çalýþma alaný ve yönteminin belirginleþme-
sonucu; 1943 Deklarasyonu ve Bretton siyle), I. Dünya Savaþý'ndan sonra, 20. yy.
Woods Konferansý gerçekleþtirilmiþ, ittifak baþlarýnda ortaya çýkan ve II. Dünya Savaþý
devletleri, itilaf devletlerince yapýlan el koyma ile geliþen bir disiplindir.
iþlemlerini geçersiz saymýþtýr.4 "Savaþ" ve "Barýþ" temalarý üzerinde
II. Dünya Savaþý sýrasýnda götürülen oluþmuþtur.5
eserlerin iadesi amacýyla yapýlan ikili anlaþ-
malardan ülkemiz için en önemli olaný, II. Uluslararasý Ýliþkiler Hukuku:
Federal Almanya ile SSCB arasýnda imza- 17. yy.’da ulus-devletlerin ortaya çýk-
lanan 9 Kasým 1990 tarihli "Ýyi Komþuluk, masýyla birlikte, bu devletler arasýndaki iliþki-
Ortalýk ve Ýþbirliði Antlaþmasý" nýn 16. mad- leri düzenleyen devletler hukukundan sonra,
ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 37
Koruma
38 iDOL
Koruma
II. Dünya Savaþý ile olaðan ve çaðdaþ sel ve nihayet UNESCO bünyesinde gerçek-
geliþmelere paralel doðan, ancak devletler- leþtirilen uluslararasý antlaþmalarýn imza-
arasý iliþkiler yanýnda hükümetlerarasý ve landýðý bir dönem olmuþtur.
hükümetler dýþý yapýlarý da içine alan bir Kültürel varlýklarýn korunmasý, fiziksel
hukuktur. olarak iyi koþullarda muhafazasýnýn yanýsýra,
Bu yapýlara örnek olarak 1945 yýlýnda coðrafi ve sosyo-ekonomik anlamda bütün-
51 kurucu üye ile oluþan Birleþmiþ Milletler lüðüne sevgi gösterilmesi gerekliliðini de taþý-
verilebilir ki, kurulduðundan bu yana üye maktadýr.8
sayýsý 4 katý artmýþtýr. Kültürel varlýklarda “koruma” kavramý
Uluslararasý Ýliþkiler Hukuku 2 esas alýnarak;
dönemde incelenmektedir: 1-) Ulusal
1- Klâsik Dönem: I. Dünya Savaþý’nýn 2-) Uluslararasý
ortasýna kadar olan dönemdir ve taraflarý 3-) Evrensel
sadece devletlerdir. olmak üzere 3 farklý düzeyde koruma söz
2- Çaðdaþ Dönem: I. Dünya konusudur.8
Savaþý’ndan günümüze kadar olan dönemdir 1-) Ulusal Düzeyde Koruma: Devletin
ve taraflarý, devletler yanýsýra örgütlerdir.6 ülke unsuru esas alýnarak, kültür varlýðýnýn o
ülke kaynaklý olduðu ve o ülkede keþfedildiði
III. Uluslararasý Hukukta Kültürel kabul edilerek, kamu aðýrlýklý düzenlemeler
Varlýklarýn Korunmasý: yoluyla kültürel varlýðýn korunmasýdýr.
Uluslararasý Hukukta yerel nitelikteki 2-) Uluslararasý Düzeyde Koruma:
pek çok konunun ve düzenlemenin küre- Kültür varlýklarýnýn kendi coðrafyasýnda
selleþmesi sonucu, -önemli bir örnek olarak- korunmasý amacýna dayanýlarak, ait olduðu
kültürel varlýklarýn da uluslararasý düzen- düzenlemelerin amaç ve kapsamýna uygun
lemelere konu olma ihtiyacý ortaya çýkmýþtýr. biçimde korumaya yönelmektir.
Günümüzde her devletin kültürel Burada hedef; kültürel varlýðýn ulus-
mirasýnýn o devletin ulusal kimliðinin belirlen- lararasý alanda korunmasýyla ilgili tek tip bir
mesinde önemli bir etken olduðu büyük amaca ulaþmak için ulusal ölçüde ek olarak
ölçüde kabul görmektedir. Ancak, jeopolitik ortak bir ölçütü bulmaktýr.
deðiþimler, uluslararasý ve uluslarüstü tüzel 3- Evrensel Düzeyde Koruma: Kültür
kiþiliklerin yerel bilinçlenmelerle eþ zamanlý varlýðýný evrensel kabul ederek ulusal yargý
oluþumu, kültürel varlýklara iliþkin yasadýþý ve mülkiyet haklarýndan baðýmsýz olarak
pazarýn giderek geliþmesi sonucu küre- insanlýðýn ortak mirasý olarak görmekte ve o
selleþen bu oluþum içinde, kültürel varlýklarýn varlýðýn ait olduðu ortamda korunma olgusu-
uluslararasý hukukta düzenlenmesi zorunlu- na tezat teþkil etmektedir.
luðu kaçýnýlmaz olmuþtur. Bu nedenle yazýmýzda ulusal ölçüte
Sanat eserleri ve eski eserler ek koruma getiren uluslararasý düzeyde koru-
piyasasýnda süren ticaret yaþamýndaki hýrsýz- ma desteklenmiþ ve bu alandaki düzenleme-
lýk olaylarýnýn taþýdýðý uluslararasý nitelik, lere yer verilmiþtir. Çünkü, kaynak ülkede
özellikle 1960’lý yýllarýn sonunda, devletleri kültür varlýðýný korumak üzere alýnan tedbir-
ulusal mevzuatla alýnan tedbirlerin yeterli ler, eser ülke dýþýna çýktýðýnda etkisini
olmadýðý gerçeði ile karþý karþýya býrakmýþtýr. yitirmekte ve uluslararasý alanda el deðiþtiren
Ulusal seviyede hevcut insan unsuru ile mali kültür varlýðý, farklý hukuk düzenlemelerinde
kaynaklar, ulusal mevzuatla birleþse dahi çeþitli muamelelere konu olmaktadýr.9
yetersiz kalmaktadýr.7
Bu nedenle son 35 yýl, sadece hukuk IV. Uluslararasý Antlaþmalar:
alanýnda geniþ veya dar kapsamlý, iki taraflý, Uluslararasý alanda antlaþmalar
bölgesel veya dar kapsamlý, iki taraflý, bölge- fonksiyonlarýna göre ikiye ayrýlmaktadýr:
ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 39
Koruma
suçlara karþý kültür mirasýný oluþturan objeler olabilecek her türlü saldýrýlardan korun-
ve suçlar olmak üzere iki liste kapsamýnda masýdýr. (Sözleþme’ye Ek 2 No’lu Protokol’e
korumaya yönelmektir. ülkemiz taraf olmamýþtýr).
4) Avrupa Arkeolojik Mirasýn 2) Kültür Varlýklarýnýn Kanunsuz Ýthal,
Korunmasý Sözleþmesi (Gözden Geçirilmiþ) Ýhraç ve Mülkiyet Transferinin Önlenmesi ve
(Malta 1992) Yasaklanmasý Ýçin Alýnacak Tedbirlerle Ýlgili
Türkiye’nin kabul tarihi: 05.08.1999 Sözleþme (Paris - 14 Kasým 1970)
Kanun No : 4434 Türkiye’nin kabul tarihi: 25.12.1979
Resmi Gazete : 08.08.1999 / 23780 Kanun No : 2256
Yürürlük Tarihi : 30.05.2000 Resmi Gazete : 06.01.1980/16861.15
Amacý : Tarihi ve bilimsel Amacý : Devletlerin sahip
çalýþmalara konu olan taþýnýr ve taþýnmaz olduðu kültürel varlýklarýn hýrsýzlýk, kaçak
arkeolojik mirasýn korunmasý ve deðer- kazý, yasadýþý ithal, ihraç ve mülkiyet
lendirilmesidir. deðiþtirmesinin önlenmesi için ulusal ve ulus-
lararasý düzeyde saygý, sorumluluk ve bi-
B-) UNESCO BÜNYESÝNDE linçlenmeyi geliþtirmektir.
1) Silahlý Bir Çatýþma Halinde Kültür 3) Dünya Kültürel ve Doðal Mirasýnýn
Mallarýnýn Korunmasýna Dair Sözleþme. Bu Korunmasý Sözleþmesi (Paris -16 Kasým
Sözleþmenin Tatbikatýna Dair Tüzük Protokol 1972).
ve Kararlar (La Haye - 14 Mayýs 1954) Türkiye’nin kabul tarihi: 10.04.1982
Türkiye’nin kabul tarihi: 02.04.1965 Kanun No : 2658
Kanun No : 563 Resmi Gazete : 20.04.1982/17670. 16
Resmi Gazete : 10.04.1965/11976.14 Amacý : Kültürel ve Doðal
Amacý : 1889 ve 1907 tarihli Varlýklarýn geleneksel, sosyal ve ekonomik
La Haye Sözleþmeleri ile 1935 tarihli koþullarýn deðiþmesi sonucu, bozulma, tahrip
Washington Paktý’nda belirlenen prensipler olma tehditlerinden korunmasýna yöneliktir.
çerçevesinde, dünya kültürüne ait eserlerin,
*Arkeolog - AT Uzmaný Anýtlar ve Müzeler Genel Müdürlüðü.
** Ýade(Return): Kültürel varlýklarýn ihracýný yasaklayan kanunlardan önce, teknik olarak yasal bir þekilde yurt-
dýþýna çýkarýlan eserlerin kaynak ülkeye dönmesini ifade etmektedir.
Geri Verilme (Restitution): Ýhraç yasaklarýna aykýrý olarak yurtdýþýna çýkarýlan eserlerin kaynak ülkeye dön-
mesini ifade etmektedir.
*** Hukukçular Komisyonu: Ýngiltere, Fransa, Ýtalya, Japonya, Hollanda ve ABD temsilcilerinden oluþmuþtur.
**** Avrupa Konseyi: Kýta Avrupasý'nýn en çok sayýda demokratik ülkesini biraraya getiren en eski
Hükümetlerarasý bir örgüt olup, 1949 yýlýnda kurulmuþtur.
1 S. Özel, Uluslararasý Alanda Kültür Varlýklarýnýn Korunmasý, Alkým Yayýnlarý, Ýstanbul -1998
2 bkz. dipnot 1
3 bkz. dipnot 1
4 bkz. dipnot 1
5 Atilla ERALP, Uluslararasý iliþkilerin Bilimsel Anlatýmý ve Dýþ Politika ile Ulusal Savunma, Ekonomi ve Ýç Politika
Baðlantýlarý, ATAUM, Ankara-1998.
6 Füsun ARSAVA, Uluslararasý iliþkiler Hukuku, ATAUM, Ankara-1998.
7 Serap AKÝPEK, Ulusal ve Uluslararasý Hukuk Açýsýndan Kültür Mallarý, Turhan Kitabevi, Ankara-1999.
8 bkz. dipnot 1
9 bkz. dipnot 7
10 bkz. dipnot 1
11 bkz. dipnot 6
12 Mehmet AKZAMBAK, Lozan’dan Günümüze Taraf Olduðumuz Uluslararasý Sözleþmeler, Cilt IV, TBMM Kültür,
Sanat ve Yayýn Kurulu Yayýnlarý No: 80, TBMM Basýmevi, Ankara-1998.
13 bkz. dipnot 12
14 Turan KARAKAÞ, Taþýnýr ve Taþýnmaz Kültür ve Tabiat Varlýklarý Mevzuatý, Tüze Yayýncýlýk, Ankara-1997.
15 Mehmet AKZAMBAK, Lozan’dan Günümüze Taraf Olduðumuz Uluslararasý Sözleþmeler, Cilt I, TBMM Kültür,
Sanat ve Yayýn Kurulu Yayýnlarý No: 80, TBMM Basýmevi, Ankara-1998.
16 bkz. dipnot 6
42 iDOL
Yayýn Tanýtýmý
P
rof Dr. Ahmet ÜNAL, MÜNÝH uzun uzadýya tartýþýldý ve sonuçta Hititler
ÜNÝVERSÝTESÝ: “O Anadolu ki, M.Ö.1. maalesef kaybettiler. Yani baðýmsýz bir Hitit
Binyýlda iran Sarayý’na Ýstanköy’lü týbbýnýn olmadýðý anlaþýldý. Hititlerin týp ala-
Apollonides ve Knidos’lu Ktesias gibi doktor- nýndaki geri kalmýþlýðý, aslýnda Anadolu’nun
lar göndermiþ!” derin ve köklü týp bilgisi birikimine ve þifalý
Anadolu folklorunda Lokman Hekim otlardaki zenginliðine taban tabana zýttýr. O
olarak bilinen Çukurova- Kizzu-watna’da Anadolu’ki, M.Ö. 1. Binyýlda Ýran Sarayý’na
yaþamýþ olduðu sanýlan anonim bir hekimi Ýstanköylü Apollonides ve Knidos’lu Ktesias
baðlarýnda barýndýrmýþtýr.” gibi doktorlar göndermiþ, modern hekimliðin
13 Mart 2002 tarihinde Prof. Dr. babasý ve her doktorun onun ilkelerini esas
Ahmet ÜNAL, Ç.Ü. Mithat Özhan Amfisi’nde alarak yeminin ettiði gene Ýstanköy’lü
“Büyüden Tedaviye, þifalý Otlardan ilaçlara Hippokrates’i yetiþtirmiþ ve Anadolu folklo-
Hitit Týbbý ve Kizzuwatna” konulu bir konfe- runda Lokman Hekim olarak bilinen Çukuro-
rans verdi. Yaklaþýk ikiyüz kiþinin izlediði kon- va-Kizzuwatna’da yaþamýþ olduðu sanýlan
feransý, Ç.Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi anonim bir hekimi baðrýnda barýndýrmýþtýr.
Dekanlýðý ve Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölüm
Baþkaný Yrd. Doç. Dr. K. Serdar GÝRGÝNER,
Týp Fakültesi’nden Prof. Dr. Ýlter UZEL’in
yardýmlarýyla düzenlendi.
Konu hakkýnda Ç.Ü. Fen-Edebiyat
Fakültesi Dekanlýðý ve Arkeoloji ve Sanat
Tarihi Bölüm Baþkaný Yrd. Doç. Dr. K. Serdar
GÝRGÝNER þu açýklamalarý yapmýþtýr:
“Gün geçtikçe Adana ve Çevresinde
arkeoloji, Eskiçað Tarihi ve tarihsel dokuya
ilgi artmaktadýr. Artan bu ilgi bizleri mutlu
etmektedir. Bu konferans bizim 4 yýl içerisin-
de düzenlediðimiz onlarca etkinliðimizden bir
tanesidir.
Sayýn ÜNAL özetle konferansýnda þu
bilgileri verdi: Hititler’de týp var mýydý, yok
muydu, yoksa Hititler Mezopotamya ve Mýsýr
týbbýný olduðu gibi taklit mi etmiþlerdir konusu
Benim tahminlerime göre tüm Batý dil- tan ve aktaran çok deðerli bir etnolojik der-
lerindeki medicine, medicus sözcüklerin leme niteliðini taþýr. Anadolu’ya geldiklerinde
türetildiði med-”ölçmek”, ölçülü olmak, bir büyüyle ilgili hemen hemen hiç bir ön bilgilleri
þeyi (mesela ilaç vs.) ölçerek vermek” fiilinin olmayan, fakat özellikle yerli insanlarýn
kökeni, Hititçe’deki mat “katlanmak, dayan- kültürel etki alaný içine girdikten sonra Hititler
mak, direnmek” sözcüðüne geri gitmektedir. böyle batýl inançlara özel bir ilgi göstermeye
Hititçe’de týbbi anlamda bu söz, vücudun baþladýlar. Bu durum en baþta Hurriler ve
hastalýklara karþý dayanýklý olmasýný ve Kizzuwatna halký olmak üzere yerli büyü
direnç gücüne sahip olmasýný ifade eder. uzmanlarýnýn gözünden kaçmadý ve onlar
Boðazköy-Hattuþa Hitit devlet arþivinde eli- Hattuþa’ya gelip, bu yöntemleri yeni gelen
mize geçen az sayýda metinlerden, Hititlerin efendiler için uygulamaya koyuldular. idareci
týpla ilgili olarak epeyce kafa yorduklarý her zümrenin çok ilgi duyduðunu ve ayrýca bunun
türlü büyü yöntemleri dahil doðada bilinen karþýlýðýnda çok iyi ödendiðini gören yerli
þifalý bitkileri en iyi þekilde kullanarak büyü uzmanlarý, Hattuþa’ya adeta uzun
karþýlaþtýklarý saðlýk sorunlarýný kendilerince kuyruklar oluþturdular. Her gelen uzman,
ve o zamanýn þartlarýna göre çözmeye baþka bir bölgenin din ve büyü inancýný ve
çalýþtýklarý açýk seçik ortadadýr. böylece etnografik deðerleri birlikte getiriyor-
Eski Anadolu -Hitit büyücülüðünün du. Uzmanlarýn pek çoðu Kizzuwatna’dan,
etnolojik yönden büyük bir önemi vardýr, yani Çukurova’dan geliyorlardý. Týpký týpta
çünkü büyü metinleri tek bir kavmin deðil, ta olduðu gibi büyücülükte de insan yaþamýnýn
Eski Taþ Devri’nden beri birikmiþ tüm eski tüm olumsuz yönlerini, onu etkiliyen tüm
Anadolu kavimlerinin inançlarýný bize yansý- kötülükleri kapsayan hazýr bir reçeteler zinciri
46 iDOL
Haberler
oluþturuldu, bir büyü arþivi oluþturuldu adeta. Týp deyince akla ilk baþta gelen bu
Bu reçetelerden her birinde büyü uzmanýnýn sanatý veya bilimi icra eden doktorlardýr. Eski
adý ve geldiði memleketi yazýlýdýr. Hitit Devleti döneminde elimizde týbla ilgili
Büyü insan yaþamýný tehdit eden metinler olmadýðý için birþey bilmiyoruz. Yeni
durumlarýn ortaya çýktýðý anlarda, ihtisas Devlet ve Ýmparatorluk Çaðý’nda, Babil ve
sahibi, bilgili ve zeki, bazý insanlarýn yürüt- Mýsýr’daki týbbi geliþmelere ayak uydura-
tüðü ve hasta ile tanrý, cin, melek gibi yüksek mayan Hitit týbbý, hanedan mensublarýnýn
güçler arasýnda ruhi iliþkilerin kurulduðu bir tedavisini gerektiren durumlarda bu ülkeler-
takým ayinlerden oluþur. den ihtisas sahibi doktorlar getirtmiþlerdir.
Hitit büyücülüðünün pek sevdiði yön- Meslekten “doktor” olan kiþiler yanýnda daha
temlerden biri analoji büyüsüdür. Doðada bir çok insan þu veya bu þekilde doktorluk
olup biten þeylerin kesin kes gözlemine yapabiliyordu. Bunlar arasýnda kahin”, “büyü
dayanýr. Bundan dolayý bu büyü türü, doða rahibi”, “yaþlý kadýn”, “kuþ falcýsý” gibi bazýlarý
olaylarýnýn keþfinde ve doða bilimlerinin çoðu Babil kökenli uzmanlar vardý.
geliþmesinde önemli rol oynamýþtýr. Sayýn ÜNAL sözlerini þu þekilde nok-
Hititlerin Hurrilerden aldýklarý baþka talamýþtýr:
bir inanca göre ise hastalýklarýn veya hasta “Dinin aðýr bastýðý, yani rahiplerin
olmanýn tanrýlarla yakýndan iliþkisi vardýr. idarede ve toplum yaþamýnda söz sahibi
Hastalýklar yanýnda tanrýlarýn insanlara olduðu toplumlarda büyü, savaþkan toplum-
verdikleri açlýk, kýtlýk, ölüm, vs.daha bir sürü larda cerrahi ve tarýmla uðraþan toplumlarda
ceza vardýr. Bu cezalara maruz kalmamak þifalý otlarla tedavi aðýr basmaktadýr. Bu da
için her zaman ve her yerde ritüel anlamda bize, Erken Hint-Avrupalý kavimlerde týp
temiz olmasý gerekir. Temizlik kavramý uygulamasý ve mevcut tedavi yöntemlerinin,
sadece dýþ görünümle, yani fiziki temizlikle bir toplumun ana uðraþýsýyla çok yakýndan
sýnýrlý deðildir. Ýnsanýn içi de, yani ruhu da iliþkili olduðunu göstermiþtir.
temiz olmalýydý. Hititler çoðunlukla pisliðin Hitit toplumu savaþçý bir toplumdur ve
sadece manevi yönüyle uðraþmýþlar, asýl pis- teorik olarak cerrahinin önemli bir yer tutmasý
lik yaratan öðeler üzerinde gerektiði þekilde gerekmektedir. Ama metinler bu konuda hiç
bilgi vermemektedir. Bunun yaný sýra hay-
durmamýþlardýr. Temizlik, yýkanma, saðlýklý
vancýlýk ve tarýmla uðraþmýþ olmalarýndan
gýda maddeleri, temiz içme suyu, saðlýklý
dolayý týpta þifalý otlarla tedavinin yeri çok
konaklama þartlarý, tuvalet ve kanalizasyon
büyüktür.
tesisleri ile hastalýklar arasýndaki iliþkiler
Þimdiye kadar eski Anadolu insan
ihmal edilmiþtir. Hijyenik önlemler almak yeri-
iskeletleri üzerinde yaþ, beslenme, boy,
ne, pisliðin günah keçisi dediðimiz bir hay-
geliþme, diþ saðlýðý vs gibi konularý kapsayan
vana büyü yöntemleriyle yüklenmesi ve onun
týbbi ve antropolojik bir araþtýrma yapýl-
düþman ülkesinin içine kovalanmasý tercih
mamýþtýr. Böyle bir araþtýrmanýn yapýlmasý týp
edilmiþtir.
bilimine ýþýk tutacaktýr.”
ARKEOLOJÝ VE ARKEOLOGLAR DERNEÐÝ DERGÝSÝ 47
Haberler
PK. 21 Suadiye/81072 Ýstanbul Tel: (0216) 391 52 11/ (0212) 247 90 81 / el.Fax: (0216) 363 23 70
48 iDOL
Haberler
50 iDOL
Haberler
52 iDOL
Haberler
54 iDOL