You are on page 1of 472

Osmanl› Sonras›

Arnavutluk (1912-1920)

Avlonyal› Süreyya Bey

haz›rlayan
Abdulhamit K›rm›z›
KLAS‹K
58. Kitap

BALKAN GÖZÜYLE OSMANLI 1

Osmanl› Sonras› Arnavutluk


(1912-1920)
Avlonyal› Süreyya Bey

Hat›rat ve Terâcim-i Ahvâl

Haz›rlayan
Abdulhamit K›rm›z›

Dizi Editörü
Suat Merto¤lu

Eserin Türkçe yay›n haklar›


Klasik’e aittir

ISBN 978-975-8740-XX-X

Birinci Bas›m: Ekim 2009

Yay›n Haz›rl›k Mustafa Demiray


Tasar›m Kapak Salih Pulcu

Bask›/Cilt Elma Bas›m


Halkal› Cad. No: 164 B4 Blok Sefaköy - ‹stanbul

Vefa Cad. No: 56 34134 Vefa ‹stanbul


Tel 0212. 520 66 40-41 Faks 0212. 520 74 00
klasik@klasikyayinlari.com
www.klasikyayinlari.com
TAKD‹M

Osmanl› Devleti birçok dinî ve etnik unsurun yaflad›¤› genifl


bir co¤rafyada uzun süre hüküm sürmesiyle dünya tarihin-
de önemli izler b›rakm›flt›r. Bu farkl› unsurlar› ahenkli bir
flekilde idare etmesi tarihte onun için önemli bir güç kayna-
¤› oldu¤u gibi, y›k›l›fl› da modern dönemde ulusçuluk fikri-
nin sözkonusu unsurlar aras›nda yükselmesi ve bununla
ba¤lant›l› olarak bu devletin topraklar› üzerinde hesaplar›
olan büyük güçlerin müdahaleleri sonucunda gerçekleflmifl-
tir. Bu nedenle, Osmanl› Devleti’nin da¤›lma sürecini söz
konusu farkl› unsurlar›n perspektifinden yans›tmak, bu sü-
reci ve ilgili co¤rafyada etkileri günümüze kadar ulaflan son-
raki oluflumlar› takip etmek aç›s›ndan büyük bir zenginlik
kazand›racakt›r.
Klasik Yay›nlar› Osmanl› Devleti’nin son dönemine, farkl›
dinî ve etnik unsurlardan gelen flahsiyetlerin hat›ratlar› ara-
c›l›¤› ile ›fl›k tutma çabas›na yeni bir halka daha eklemekte-
dir. Halen devam eden “Arap Gözüyle Osmanl›” dizisinden
sonra flimdi de fizikî co¤rafyas›n›n yan› s›ra beflerî co¤rafya-
s› aç›s›ndan da Osmanl› tarihinin ayr›lmaz bir parças› olan
Balkan co¤rafyas›ndan baz› flahsiyetlerin hat›rat türü metin-
lerini yay›nlamay› hedefleyen “Balkan Gözüyle Osmanl›” di-
zisi, bu hedefin somut sonucudur.
Bu dizinin ilk kitab› olan elinizdeki çal›flma, Osmanl› Devle-
ti’nin Balkan co¤rafyas›ndaki önemli bir unsuru olan Arna-
vutlardan bir ismin, Avlonyal› Süreyya Bey’in (1859-1940)
hat›ralar›n› içermektedir. Süreyya Bey Arnavutluk’un Os-
manl›’ya kat›lmas›ndan Osmanl›’n›n son günlerine kadar
üst düzey devlet kademelerinde görev yapm›fl çok say›da in-
san yetifltiren mahallî bir eflraf ailesinin mensubudur. Vali ve
Rumeli Beylerbeyi payeli Mustafa Nuri Pafla’n›n o¤lu, 1903-
1908 aras›nda sadrazaml›k yapan Avlonyal› Ferid Pafla’n›n

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 5


kardefli, II. Meflrutiyet’te Osmanl› Meclis-i Mebusan’›nda
Berat mebusu ve 1912’de ba¤›ms›zl›¤›n› ilan eden Arnavut-
luk’un ilk devlet baflkan›, ayn› zamanda ileri gelen Jön Türk-
lerden olan Avlonyal› ‹smail Kemal’in ise kuzenidir.
Avlonya’daki arazilerinin idaresi ile ilgilenen Süreyya Bey,
di¤er aile fertlerine nazaran Cemiyet-i Rüsûmiye reisli¤i gi-
bi daha mütevaz› devlet görevlerinde bulunmufl ve 1912 se-
çimlerinden sonra Osmanl› Meclis-i Mebusan›’na Berat
mebusu olarak girmiflse de k›sa k›sa süre sonra istifa etmifl-
tir. Entelektüel bir kiflili¤e sahip olan Süreyya Bey II. Abdül-
hamid döneminde Zerrât isimli bir dergi ç›karm›fl ve Mu-
aviye b. Ebî Süfyân’›n hayat›n› konu edinen Fitretü’l-‹slâm
adl› bir eser ile II. Meflrutiyet döneminde Arnavutluk ve al-
fabe tart›flmalar› üzerine çeflitli yaz›lar kaleme alm›flt›r.
Süreyya Bey’in 1920’lerde kaleme ald›¤› hat›ralar› Arnavut-
luk’un Osmanl› Devleti’nden ayr›larak ba¤›ms›zl›¤›n› ilan
etti¤i 1912’den 1920’ye kadar olan dönemi kapsamaktad›r.
Bununla birlikte Arnavutluk’taki ba¤›ms›zl›k öncesi gelifl-
meler ile Arnavutlar›n Osmanl› yönetimi ve bilhassa ‹ttihad
ve Terakki Cemiyeti ile iliflkileri ba¤lam›nda geriye dönük
çeflitli de¤erlendirmeler de içerdi¤inden Osmanl› dönemi de
hat›ralar›n önemli bir k›sm›n› oluflturur. Hat›ralar, yazar›n›n
konumu, iliflkileri ve aile çevresinden önemli birçok flahsiye-
tin bulunmas› nedeniyle söz konusu döneme ve Arnavutla-
r›n yo¤un olarak yaflad›klar› bölgelerde meydana gelen olay-
lara ›fl›k tutacak niteliktedir.
Ba¤›ms›zl›ktan sonra kaleme al›nm›fl olmas›n›n da etkisiyle,
hat›ralara Arnavut milliyetçisi ve Osmanl› aleyhtar›, bilhas-
sa ‹ttihad ve Terakki karfl›t› bir ton hâkimdir. Bununla bir-
likte hat›rat Osmanl› son dönemindeki ve ba¤›ms›zl›k son-
ras› Arnavutluk’taki birçok olaya birinci elden kaynakl›k et-
mesi aç›s›ndan önem tafl›maktad›r. Arnavutlar› ba¤›ms›zl›k
ilan›na götüren flartlar, ba¤›ms›zl›k sonras› yaflanan kargafla,
Arnavutluk’taki çeflitli kesimler aras›ndaki dâhilî sürtüflme-
ler ve bu ülke üzerinde emelleri olan çeflitli komflu devletle-
rin rekabetleri oldukça canl› bir flekilde tasvir edilmektedir.
Birçok hat›ratta oldu¤u gibi burada da Süreyya Bey, ele ald›-
¤› olaylarda kendisini merkezî bir konuma yerlefltirme çaba-

6 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


s› içindedir. Ancak kendisinin Arnavut milliyetçili¤inde ve
ba¤›ms›z Arnavutluk’un ortaya ç›k›fl› ve sonras›ndaki süreç-
te ima ve iflaret etti¤i kadar önemli bir konuma sahip olup
olmad›¤›na konunun uzmanlar› karar verecektir. Öte yan-
dan hat›ratta Arnavutlar›n ulusal talepleri ve özellikle ‹tti-
had ve Terakki Cemiyeti’nin bu talepler karfl›s›ndaki tutu-
mu, yaflanan tart›flma, rahats›zl›k ve hayal k›r›kl›klar› konu-
sunda dile getirilenlerle “Arap Gözüyle Osmanl›” dizisinden
flu ana kadar yay›nlanm›fl hat›ratlar›n kimi benzerlikleri dik-
kat çekmektedir. Paralel okumalarla o dönemde milliyetçilik
ekseninde yaflananlardan elde edilecek tecrübe birikiminin
günümüzün benzer baz› aktüel tart›flmalar›na olumlu katk›
sa¤layaca¤› düflünülebilir.
Süreyya Bey’in Arnavutluk Milli Kütüphanesi’nde Osmanl›-
ca olarak bulunan yazma halindeki hat›ralar› Türkçede ilk
defa yay›nlanmaktad›r. Yazma nüsha ihtiva etti¤i baz› eksik-
likler ve problemlerden ötürü henüz son fleklini almam›fl bir
müsvedde görünümündedir. Metinde zaman zaman kendi-
sine at›f yap›lan ve baz› belgeleri içerdi¤i bildirilen zeyl, bu
nüshada yer almad›¤› gibi kitab›n ikinci bölümüne gönder-
mede bulunan notlar› gösteren rakamlarda da ciddi kar›fl›k-
l›k, eksiklik ve atlamalar mevcuttur. Notlar› gösteren rakam-
larla notlar›n muhtevas› aras›nda tutars›zl›klar bulundu¤u
gibi, metinde notlara ait 265 rakam görülürken ikinci k›s›m-
da sadece 236 not bulunmaktad›r. Anlafl›ld›¤› kadar›yla Sü-
reyya Bey metinde notland›rmay› düflündü¤ü yerlere ra-
kamlar koymufl, ancak daha sonra bu notlar› tamamlama
f›rsat› bulamam›flt›r. Di¤er taraftan metinde dil ve imla kul-
lan›m› noktas›nda da yazara ve bölgeye ait baz› hususiyetler
bulunmaktad›r. Bu hususiyetler büyük ölçüde muhafaza
edilmekle birlikte özellikle ikinci k›s›mdaki notlara ait ra-
kamlar konusundaki kar›fl›kl›k ciddî boyutlarda oldu¤un-
dan muhtevadan hareketle bu rakamlar›n bir k›sm› taraf›-
m›zdan yeniden düzenlenmifltir. Ancak Süreyya Bey’in ne-
releri notland›rmak istedi¤i konusunda okuyucuya bir fikir
vermek için ikinci k›s›mda yer almayan notlar› gösteren ra-
kamlar da metinde aynen korunmufltur. Herhangi bir görsel
malzemesi olmayan esere çeflitli kaynaklardan temin edilen
foto¤raflar ilave edilmifl, ele al›nan kifli ve olaylar›n daha

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 7


canl› bir flekilde aktar›lmas› amaçlanm›flt›r. Ayr›ca çal›flma-
n›n bafl taraf›na eseri yay›na haz›rlayan Dr. Abdulhamit K›r-
m›z› taraf›ndan Osmanl› arfliv belgelerine de dayal› olarak
Süreyya Bey’in emek mahsulü bir biyografisi ile eserin sonu-
na metinde geçen baz› kelime ve terkiplerin Türkçe karfl›l›k-
lar›n› gösteren bir lügatçe eklenmifl, böylece okuyucular›n
yazar hakk›nda derli toplu bilgiye ulaflmas› ve eserden daha
fazla istifa edilmesi yolunda çaba sarf edilmifltir.
Bu vesile ile hat›rat›n el yazma metnine ulaflmam›z› sa¤layan
Prof. Dr. Ali Birinci’ye müteflekkir oldu¤umu ifade eder, bu
çal›flman›n ilgili literatüre katk› sa¤lamas›n› temenni ederim.

M. Suat Merto¤lu

8 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


MÜTERC‹M‹N ÖNSÖZÜ

Avlonyal› Süreyya Bey’in Hat›rat ve Terâcim-i Ahvâl bafll›kl›


adl› an› niteli¤indeki bu eseri 249 sayfa halinde Arap harfle-
riyle Türkçe olarak yaz›lm›flt›r. Asl› Arnavutluk Milli Kütüp-
hanesi’nde bulunan bu hat›rat (AQSH.F. 56, D.11:1-249), her
daim medyun-› flükran oldu¤umuz Türk Tarih Kurumu Bafl-
kan› Prof. Dr. Ali Birinci’nin himmetleriyle bize ulaflt›r›ld›.
Süreyya Bey büyük ihtimalle bu an›lar›, Arnavutluk’un ba-
¤›ms›zl›k sürecinde yapt›¤› çal›flmalar› hat›rlatarak, sonradan
iflledi¤i siyasî hatalar yüzünden u¤rad›¤› töhmetlerden kendi-
sini temize ç›karmak için yazd›. Süreyya Bey (özellikle 171 ve
179 numaral› dipnotlarda görülebilece¤i üzere) bazen
mevcud Arnavutluk hükûmetine hitap ediyor. Kaleme ald›¤›
birçok hayat öyküsü aras›nda, özellikle 1925’te devletin bafl›-
na geçen Ahmed Bey Zog’u överek anlatmas› dikkat çekiyor.
Bu kitap sadece ‹ttihad ve Terakki dönemi, Balkan Harbi ve
Dünya Harbi s›ras›nda yaflanan önemli olaylar hakk›nda bi-
rinci el tan›kl›klar›yla de¤il, kifliler hakk›nda yaz›lan hal terce-
meleriyle de, onlar› yak›ndan tan›m›fl bir flahsiyetin kalemin-
den ç›kmakla, ayr› bir öneme sahiptir. Bu “terâcim-i ahval,” ya-
ni hayat öyküleri ‹smail Kemal Bey, Esad Topdanî Pafla, Tur-
han Pafla, Binbafl› Karabeneli Bekir Efendi, Hasan Tahsin Pafla,
Faz›l Topdanî Pafla, Hoca Kadri Efendi gibi, son dönem Os-
manl› tarih sahnesinde arz-› endam etmifl kifliler ve tabiî ki Av-
lonyal› ailesinin birçok müntesibi hakk›nda esasl› bilgiler içer-
mektedir. Zaten Arnavutluk kurucu kadrolar›n›n Osmanl›
e¤itim kurumlar›nda yetifltikleri, Osmanl› ordusunda veya bü-
rokrasisinde görev yapt›klar›, meclislerde memleketlerini tem-
sil ettikleri unutulmamal›d›r. Ayr›ca bu hat›rat›n sadece Tür-
kiye ve Arnavutluk’un de¤il, özellikle Avusturya ve ‹talya gibi
Avrupa devletlerinin ve Balkanlar’›n yak›n tarihinin karanl›k
noktalar›na ›fl›k tutacak flehadetler de içerdi¤i görülecektir.

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 9


Hat›rat›n yaz›m süreci en az dört y›l sürmüfl olmal›d›r, zira
Süreyya Bey’in metnin farkl› yerlerinde bazen cümlelere tarih
atmas›ndan, baz› sat›rlar›n 1922-1925 y›llar›nda yaz›ld›¤›n›
anl›yoruz. Ana metnin sonunda yer alan 37 numaral› dipnot-
ta, “fiu sat›rlar› yazd›¤›m 1922 senesi Teflrinisanisinde” diyerek
bütçedeki maarif pay›na de¤inmifltir. 2 numaral› notunda ise,
“kemal-i teessüfle iflittim ki, hükûmetimiz âsâr-› atîka taharrîsi
ve hafriyat-› fenniye icras› içün ecnebî bir zata imtiyaz vermifl-
tir” cümlesinin arkas›na “(Sene 1923)” ibaresini eklemifltir.
219 numaral› notunda Avusturya ordular›n›n iflgal s›ras›nda
Arnavutluk’a verdikleri zarar ve ziyan›n tazminat›n› aramak
üzere hükûmete “Cemiyet-i Beynelmilel”e müracaat etmesini
1923 senesinde ihtar etti¤ini yazm›fl, 152 numaral› notta
“Bend-i Mahsus, 1 Mart 1923” bafll›¤› alt›nda maarif konusu-
na girmifltir. 191 numaral› nota gelindi¤inde, çok sevdi¤i Hoca
Kadri Efendi’nin “1924 y›l›nda hastal›¤› nüksederek rahmet-i
Rahman’a kavuflmufl” oldu¤unu ifade etmifltir. 198 numaral›
notta ise, “Korfu’da 1925 senesinin flehr-i fiubat›nda” Prens zu
Wied’e ait alt› sand›k eflyan›n sat›ld›¤›n› yazm›flt›r.
Bu kadar geç bir zamanda yaz›lm›fl olmas›na ra¤men, hat›ra-
t›n üslubu bazen Osmanl›ca kamuslara baflvurmay› gerektire-
cek derecede tumturakl›d›r. Bu yüzden kimi ifadelerin bu-
günkü Türkçe karfl›l›klar› taraf›m›zdan kitab›n sonuna ilave
edilmifltir.
Baz› yanl›fllar›n metni temize çeken katibe ait oldu¤u anlafl›l-
maktaysa da, Süreyya Bey’in Türkçesinin pürüzsüz oldu¤unu
söylemek de mümkün de¤ildir. Metinde kendisinden kaynak-
land›¤› hissedilen birçok kelime yanl›fllar›na ve cümle kurulufl
hatalar›na rastlanmaktad›r. Ayr›ca “askerî atafle militerler” gibi
galatlar,“vakt-i muayyene” veya “rüesâ-y› ruhanî”de oldu¤u gi-
bi, s›ft tamlamalar›nda müzekker-müennes uyumsuzluklar›
vard›r. Müellif, mesela “yaln›z ‹talya bayra¤› alt›nda bulunan-
lar endifleden azadesiz kal›rd›” cümlesinde azade kelimesine
olumsuzluk eki getirerek anlam› bozmufltur. Bu gibi yanl›fllar-
da köfleli parantezler içinde do¤ru harfler yerlefltirilmifl, faili
meçhul oldu¤undan dolay› anlafl›lamayan baz› cümlelere fail
eklenmifltir.
Metinde farkl› flekillerde yaz›lm›fl olan yabanc› (Alman, Fran-
s›z, ‹ngiliz, ‹talyan, Flaman) isimler bulunabildi¤ince orijinal

10 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


haliyle kullan›lm›flt›r. Mesela, Süreyya Bey k›sa bir müddet
memleketine hükümran olan Prens’in ad›n› her zaman
(“de”nin) Frans›zca okunufluyla “Prens dö Wied” yazd›¤› hal-
de, söz konusu flah›s Alman oldu¤undan transkripsiyon met-
ninde “Prens zu Wied” olarak yaz›lm›flt›r. Süreyya Bey’in kul-
land›¤› komplot, prefect, karabinyer gibi yabanc› kelimeler ita-
lik yaz›flla gösterilmifltir.
Büyük rakamlarla parantez içinde iflaret edilip metnin sonun-
da yer alan ve asl›nda metnin üçte birini oluflturan, her zaman
s›ray› takip etmeyen ve baz› rakamlar› mükerrer kullan›lan
notlar (toplam 236 adet) Süreyya Bey’in kendi notlar›d›r.
Bunlar aras›nda Süreyya Bey’in atlad›¤› notlar bulunmakta-
d›r. Y›ld›z fleklinde sayfa alt›na düflülen az say›daki dipnot da
ona aittir. Fakat metin içinde ve alt›nda köfleli parantezle gös-
terilen düzeltmeler ve dipnot numaralar› ile gösterilerek met-
nin sonuna al›nan dipnotlar haz›rlayana aittir. Bafll›klar tama-
men Süreyya Bey’indir, fakat paragraf bafllar›na metnin ak›fl›-
na göre müdahale edilmifltir. Arapça tamlamalar italik yaz›l-
m›fl, kitab›n sonuna bunlar›n ve Osmanl›ca baz› ifadelerin gü-
nümüz karfl›l›klar›n› gösteren bir lugatçe eklenmifltir.
Süreyya Bey’in hayat› hakk›nda elimizde ciddî bir araflt›rma
yoktu. An›lar›n yay›nlanmas›n› vesile k›larak Süreyya Bey’in
yaflam öyküsünü infla etmeye çal›flt›m, eserleri hakk›nda bilgi
verdim. Takip eden sayfalarda an›lardan önce bu biyografi yer
al›yor.
Haz›rlad›¤›m metni fevkalade bir dikkatle gözden geçirerek
birçok düzeltme yapan Dr. M. Suat Merto¤lu’na teflekkür
ediyorum. Elbette kalan okuma hatalar›n›n sorumlulu¤u ba-
na aittir.
Türkiye’deki tarih kitaplar›nda Arnavutluk’tan en çok II.
Meflrutiyet’in ilan›ndan Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndan kopu-
fluna kadarki k›sa dönemiyle söz konusu edilir. Balkan Harbi
ve Dünya Harbi s›ras›nda ve bu harplerden sonra Arnavut-
luk’ta neler olup bitti¤iyle ilgili pek kaynak yoktur. Bu kitab›n
tarih yaz›m›m›zda rahats›z edici bir bofllu¤u doldurmas›n› te-
menni ediyorum.

Dr. Abdulhamit K›rm›z›

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 11


‹Ç‹NDEK‹LER

j 1. K›s›m
Avlonyal› Mustafapaflazade
Mehmed Süreyya Bey 17
Abdülhamit K›rm›z›

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 19


Kökler 20
Süreyya Bey’in Gençlik Y›llar› 23
Süreyya Bey’in Avlonya Y›llar› 24
Kütüphane Bask›n› ve Süreyya Bey’in
‹stanbul’a Kaçmas› 35
Süreyya Bey Tekrar Avlonya’da 43
‹stanbul Y›llar› 48
Avlonya’ya Dönüfl 52
Dallar 56
Eserler 57
Zerrat 58
Fitretü’l-‹slâm 59
Arnavutluk ve Arnavutça Hakk›nda Yazd›klar› 62

j 2. K›s›m
Hat›rat 75
Süreyya Bey

Mukaddime 77
Bismike’l-Müte‘âl‘ 77

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 13


‹stila-y› Osmanî 83
Devr-i Tanzimat 88
Devr-i ‹ntibah 91
Devr-i Tahakküm 93
Devr-i Meflrutiyet 96
Ahd ü Misak 102
Metâlib-i Milliye 108
‹htirâsât-› Yunaniye 109
Muhakeme-i Hakikat 114
Tedârükât-› Harbiye 118
Avusturya’n›n Siyaseti 126
Müdafaa-i Kavmiye 130
‹stiklâl-› Millî 135
‹smail Kemal Bey 139
Esad Pafla Topdanî 142
‹flkodra 146
Dük de Montpensier 149
Arnavutluk’la Bab›ali 151
‹zale-i Fetret 155
‹smail Kemal Bey ve Esad Pafla 160
‹stifalar 165
Bekir Karabene 167
Muhakemeler 173
Londra Konferans› 175
Payitaht 180
Prens zu Wied 184
Heyet-i Hükûmet 189
Turhan Pafla 195
Cenûbî Arnavutluk 198
Tedârükât 203
Mebde-i K›yam 210
Hücum ve Teslim 214
Muhakeme 219
Viyana’ya Sefaretim 221
Eyyâm-› Muhasara 225

14 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Vukuat-› Harbiye 234
‹mdad 238
Mirdital›lar 240
R›hlet 250
Hac› Kamil’in Hükûmeti 253
Esad Pafla’n›n Hükûmeti 258
‹¤tisâbât 267
Harb-i Umumî 269
Muhakeme 274
‹talya ‹stilas› 277
S›rpl›lar 284
Avusturya ‹stilas› 288
Mütareke ve Konferans 297
Vaziyet-i Siyasiye 299
Mücahedât-› Milliye 304
‹talya ile Mukavelenin Mahiyeti 307
Loflna Kongresi: Ba‘sü Ba‘de’l-Mevt Devresi 313
Ac› Bir Hakikat 322
‹stihlâs-› Vatan 325
Drafloviçe 327
Müzakerât-› Sulhiye 330

j 3. K›s›m
Süreyya Bey’in Notlar› 335

Haz›rlayan›n Notlar› 447


Ekler 453
Lugatçe 461
Dizin 467

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 15


1. K›s›m

j Avlonyal› Mustafapaflazade
Mehmed Süreyya Bey

Abdülhamit K›rm›z›
Arnavutluk
Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey

Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun çöküflü, bu imparatorluktan


filizlenen ulusal devletlerin do¤uflu ve müslüman münevverle-
rin ulusal bir kimlik benimseyen seküler ayd›nlara dönüflümü,
en iyi bu süreçleri yaflayan hayat öyküleri üzerinden anlafl›labi-
lir. Bu hayat öyküleri sat›r sat›r infla edilerek meçhulden malu-
ma çevrilmeden, imparatorluklar ça¤›ndan milliyetçilikler ça-
¤›na geçifli hakk›yla anlamak mümkün olmayacakt›r.
Avlonyal› Süreyya Bey’in hayat›, imparatorluktan ulus-dev-
lete geçiflin sanc›l› dram›n› yans›tan tipik bir siyaset ve fikir
adam› portresidir. Hem Müslüman, hem Osmanl› hem de Ar-
navuttur; fakat çalkant›l› hayat› öyle bir mecrada akm›flt›r ki,
bu her üç zümrenin kendisini hain olarak gördü¤ü evreler ya-
flam›flt›r.
Avlonyal› Süreyya Bey’in hayat› flimdiye dek hakk›yla anla-
t›lmad›¤› gibi, hakk›nda birkaç sat›r yazan tarihçiler dahi yan›l-
g›ya düflmüfllerdir. Mesela, Dritan Egro Süreyya Bey’in hayat›
hakk›nda bir fley bilinmedi¤ini yazm›fl,1 George Gawrych bir
yerde onun Ferid Pafla’n›n kardefli de¤il o¤lu oldu¤unu san-
m›fl,2 Karl Süssheim ve Jan Schmidt ‹sviçre’de yaflayan bir Ar-
navut casusundan ibaret olarak betimlemifllerdir.3 Arnavutluk
hakk›ndaki Türkçe çal›flmalarda “Sicill-i Osmanî yazar›” olarak
zikredildi¤i, yani meflhur biyograf Mehmed Süreyya Bey
(1845-1909) ile kar›flt›r›ld›¤› bile görülebilmektedir.4
Halbuki Süreyya Bey’in tam bir hayat öyküsünün inflas›n›
sa¤layacak kaynaklar yok de¤ildir: Süreyya Bey’in Osmanl› ‹m-
paratorlu¤u’ndaki memuriyet hayat›n› yans›tan sicil kayd›,
Baflbakanl›k Osmanl› Arflivi’nde (BOA) bulunan di¤er birçok
evrakta Süreyya Bey ile ve onun hakk›nda devlet otoritelerinin

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 19


Avlonyal› Süreyya Bey
(1860-1940)
Kaynak: Fototeka AQSH (Arnavutluk)*

yaz›flmalar›, o¤lu Ekrem Bey’in Lebenserinnerungen (I-II,


München: Verlag R. Oldenburg, 1968-1973) adl› hat›rat›nda5
babas› hakk›nda anlatt›klar›, Biographisches Lexikon zur Gesc-
hichte Südosteuropas bafll›kl› biyografi sözlü¤ünde Hasan Kale-
fli’nin kaleme ald›¤› üç sayfaya yak›n hayat öyküsü,6 ve en
önemlisi Hat›rat ve Terâcim-i Ahvâl künyesiyle Arnavutluk
Milli Kütüphanesi’nde el yazmas› bulunan kendi sat›rlar›, yani
önünüzdeki bu kitap.

Kökler

Mehmed Süreyya Bey’in kendi zürriyetini tan›mlarken, “Av-


lonyal› Sinan Pafla hanedan›ndan ve Rumeli Beylerbeyi payelile-
rinden müteveffa Mustafa Pafla’n›n mahdumu” ifadesini kullan›-
yor.7 Hangi Sinan Pafla’d›r Avlonya hanedan›n›n dayand›¤›?
II. Bayezid’in kaptan-› deryas› ve damad›, Nisan 1503’te Av-
lonya’da flehit düflen Konyal› Güveyi/Damat Sinan Pafla’d›r bu.8
Bu asalete dayanan “Avlonyal›” hanedan›, ‹mparatorlu¤un ni-
hayetine kadar devlet için bir idareci menba› olmufltur. ‹flte bu

* Avlonyal› Süreyya Bey’in foto¤raf›n› temin eden Dritan Egro’ya müteflekkirim.

20 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Avlonyal› Mustafa Nuri Pafla
(1824-1885)

hanedan›n Osmanl›’daki son kollar›ndan biri, dört kardeflten


mürekkep “Mustafapaflazadeler”dir: Ferid Pafla (Adliye Müfet-
tifli, fiura-y› Devlet Azas›, Konya Valisi, Sadrazam), Neflet Pafla
(Yanya Emlak-› Hümayun Müdürü, fiura-y› Devlet Azas›), Sü-
reyya Bey (fiura-y› Devlet Azas›, Cemiyet-i Rusumiye Reisi,
Mebus), Nam›k Bey (Gümrük Müsteflar Muavini, S›hh›ye
Meclisi Azas›).
Avlonya’daki servet durumunu gösteren 17 Eylül 1880 ta-
rihli bir istatistikte “Sinan Pafla familyas›ndan saadetlu Musta-
fa Pafla”n›n Muradiye Mahallesinde oturdu¤u, hanesine men-
sup befl erkek nüfusun bulundu¤u ve 5990 kurufla sahip oldu-
¤u kay›tl›d›r.9 Baba Mustafa [Nuri] Pafla Ergiri, Görice ve Nar-
da kaymakaml›klar›ndan sonra, iki y›ldan fazla Midhat Pa-
fla’n›n yan›nda Tuna Vali Muavinli¤inde bulunmufl, ard›ndan
Resmo, Kandiye, Hersek, Görice ve Mentefle sancaklar›nda
mutasarr›fl›k yapm›fl bir Osmanl› idarecisidir.10
Osmanl› Arnavutluku’nda bey aileleri kendileri gibi soylu
ailelerle evlilik iliflkileri kurard›. Süreyya Bey bu yüzden Arna-

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 21


Avlonyal› Ferid Pafla (ö. 1914)

vutluk’un bütün önemli sülaleleriyle akrabad›r ve mesela, ayn›


zamanda Tepedelenli soyundand›r. Dedesinin annesi Ali Pa-
fla’n›n k›z›d›r.11 Süreyya Bey’in annesi Naile Han›m Yanya kö-
kenli Arslanpaflal› ailesindendir ve 1904 y›l›nda yetmifl alt› ya-
fl›ndayken vefat etmifltir.12 Süreyya Bey’in amcas› Selim Pafla ile
anne taraf›ndan Tiranl› meflhur Topdanî ailesiyle de akrabal›k
bafllam›flt›r. Dolay›s›yla, 1902’de ‹stanbul’da öldürülen padiflah
yaveri Gani Bey ve kardefli Esad Topdanî Pafla, Harbiye hocala-
r›ndan Topdanî Faz›l Pafla gibi Tiranl› bu ailenin üyeleri Sürey-
ya Bey’in akrabas›d›rlar.13
Süreyya Bey’in kendisinden büyük kuzeni ve hat›ratta ad›
en çok an›lan kiflilerden biri olan, Arnavutluk’un ba¤›ms›zl›¤›-
n› ilan eden ‹smail Kemal Bey (1844-1919) de asl›nda atalar›
gibi bir Osmanl› idarecisiydi. Beyrut Valisi iken, Haziran
1892’de Osman Nuri Pafla’n›n yerine Mehmed fierif Rauf Pafla
gelinceye kadar bir ay boyunca ilaveten Suriye valili¤ini deruh-
de etmifltir.14 Mustafa Nuri Pafla gibi Midhat Pafla’n›n mahmi-
lerinden olan ‹smail Kemal Bey, 1900 y›l›nda Sultan II. Abdül-
hamid taraf›ndan Trablusgarb valili¤ine atan›nca, muhalifli-
¤inden dolay› o uzak diyarda Padiflah taraf›ndan öldürülece¤i
korkusuyla Avrupa’ya kaçm›fl, Brüksel’de Faik Bey Konitza
(Koniçe) ile beraber Albania ve Salut de Albania gazetelerini

22 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


neflretmifl, 1908 ‹htilalini müteakip ‹stanbul’a mebus olarak
dönmüfl, fakat sonra Jön-Türk rejimine küserek memleketine
gitmifl ve Balkan Harbi s›ras›nda Arnavutluk’un ba¤›ms›zl›k
ilan›nda baflrol oynam›fl bir fikir ve eylem adam›d›r. Büyük
devletler aralar›nda anlaflarak Alman Prens Wilhelm zu Wied’e
Arnavutluk hükümdar› unvan›n› verdikten sonra ‹smail Kemal
Bey 22 Ocak 1914’te ba¤›ms›z Arnavutluk hükûmetinden ay-
r›lm›fl, ülkeyi terk etmifl, ve befl y›l sonra ‹talya’da ölmüfltür.15

Süreyya Bey’in Gençlik Y›llar›

Sicil kayd›na göre Süreyya Bey’in ilk devlet görevi, daha yir-
mi yafl›ndayken babas›n›n Görice mutasarr›fl›¤› s›ras›nda bu-
rada deruhde etti¤i Tahrirat, yani Yaz› ‹flleri müdürlü¤üdür (29
Haziran 1879-21 Aral›k 1879).
Bu görevinden bir y›l kadar önce, Osmanl› ‹mparatorlu-
¤u’nda Arnavutlar› kayg›land›ran önemli geliflmeler yaflanm›fl-
t›. 93 Harbi’nde Ruslar Yeflilköy’e kadar gelince, Ayastefanos
Antlaflmas›n› kabullenen Osmanl› hükûmeti Arnavutluk’un
baz› k›s›mlar›n›n Balkan devletlerine verilmesini kabul etmifl-
tir. Düvel-i muazzaman›n, yani Avrupa’daki büyük devletlerin
Ruslar› k›s›tlamay› amaçlayan müdahalesiyle Berlin Antlaflma-
s›nda durum biraz düzeltilmifl, fakat bu s›rada Arnavutlar va-
tanlar›n› savunmak üzere çoktan örgütlenmifltir. Berlin Antlafl-
mas›ndan üç gün önce, 10 Haziran 1878’de Prizren’de bir ca-
mide çeflitli flehirlerden üç yüz delege bir toplanm›fl, vatanlar›
hakk›ndaki kayg›lar› dile getirmifllerdir. On alt› madddelik bir
kararnameyi kaleme al›p ‹stanbul’a gönderen Prizren Birli¤i
devlet, millet ve vatan için gerekti¤inde kanlar›n› dökecekleri-
ne dair Arnavut yemini (besa) etmifllerdir.16 Bu s›rada daha on
dokuz yafl›nda olan Süreyya Bey, Arnavut milliyetçili¤inin bafl-
lang›c› addedilen ve kuzeylilerin düzenledikleri bu kurultaya
benzer flekilde, güneylilerin kat›laca¤› “bir cemiyet-i milliye tefl-
kil etmek ve muhafaza-i vatana karar vermek üzere” çevre flehir-

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 23


lerden eflraf› Avlonya’da toplamaya teflebbüs etti¤ini hat›rat›n-
da yaz›yor. Fakat bu davetlilerden “Ergiri ve Berat eflraf›ndan iki
zat, Yanya Valisi Mustafa As›m[’›n] tebli¤at-› müessire ve talti-
fat-› mev‘ûdesine aldanarak ictima-› millîyi men‘e k›yam etmifl
olduklar›ndan dolay›, cemiyet egerçi mün‘akid olmam›fl ise de,
bu nida-y› millî her zaman tesirât-› mucizekârîsini irâeden hâlî
kalmam›flt›r”.
Süreyya Bey hat›rat›nda ne kendisinin ne de babas›n›n sicil
kayd›nda geçen k›sa bir görevlendirmeden de bahseder: (Ber-
lin Antlaflmas›n›n bir gere¤i yerine getirilmek üzere) “1880 se-
nesinde ve 7 Temmuzda pederim Mustafa Pafla merhumun riya-
seti taht›nda olarak ‹flkodra’ya vâs›l olan Hudud Komisyonu bafl-
kitabetinde bulundum”. Karada¤ s›n›r›n›n çizilmesinde Rus
bask›s›na maruz kalan Osmanl› hükûmetinin, Ülgün gibi
önemli bir liman kentini bir-iki küçük mevkiye bedel teslim et-
mesine itiraz eden bu heyetin görevi uzun sürmemifltir: “A¤us-
tosun 23’ünde Bab›ali memuriyetimize nihayet vermifl ve pede-
rimle Dersaadet’e gidilmeyib Avlonya’da tavakkuf edilmifl”tir.

Süreyya Bey’in Avlonya Y›llar›

Avlonya Adriyatik Denizinin en dar noktas›nda, 60 kilo-


metre geniflli¤indeki Otranto Bo¤az›nda stratejik öneme sahip
bir limana sahip oldu¤undan, Osmanl› idarî bünyesine dahil
edilen ilk Arnavut liman kentidir. Osmanl›lar, buras› Arnavut-
ça’da Vlorë/Vlora ve ‹talyanca’da Valona olarak adland›r›ld›¤›
halde, Aulon ve sonra Aulona17 fleklindeki Roma ‹mparatorlu-
¤u’nun kullan›m›n› sürdürmüfllerdir.
Asl›nda liman›n›n tabiî flartlar› kötü, iklimi nankör, her ta-
raf› salg›nlar üreten batakl›klarla dolu olan Avlonya’da, ailenin
yüzlerce çiftlikten oluflan malî-iktisadî ifllerini yavafl yavafl Sü-
reyya Bey devralmaya bafllam›flt›r. O¤lu Ekrem Bey’in anlatt›-
¤›na göre, sabahtan ö¤leye kadar vaktini çal›flma odas›nda ka-
tipleriyle ve konuklar›yla geçiren Süreyya Bey’in ticarî dehas›

24 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


sayesinde Avlonya’daki aile mülkü yirmi befl y›lda alt›ya katlan-
m›fl ve yirmimilyon DM’lik bir art›fl sa¤lam›flt›r. Onun çabala-
r›yla Avlonya ve Kanine’de ilk ya¤ fabrikalar› aç›lm›fl, buharl›
de¤irmenler kurulmufl, Trieste ile ticaret hacmi geliflmifl, ma-
hallî orta s›n›f›n hayat standard› yükselmifltir.18
O¤lu Ekrem Bey Süreyya Bey’i atik ve azimli, sürekli kendi-
sine ifl ç›kar›p bofl durmayan, projeler gelifltiren bir müteflebbis
olarak tarif ediyor ve tar›m›n modernleflmesi yönündeki çaba-
lar›na örnekler veriyor. Süreyya Bey 1888’de rençberli¤i çok iyi
bilen yirmi iki Arnavut as›ll› ‹talyan ailesini getirtip kendi top-
raklar›nda bir numune çiftli¤i kurdurtuyor ki yerli köylüler de
yeni teknikler ö¤rensinler. Fakat bunu çekemeyenlerin hükû-
met makamlar›na yapt›klar› iftira dolu flikayetlerinden sonra
üç y›l bile kalamadan bunlar ‹talya’ya dönüyorlar.
Bu gayretler çerçevesinde, 1891’de Süreyya Bey bir Macar
asilzadesi olan Kont Imre Keglevich‘e dört çiftli¤ini (Frakulle,
Çevren, Feras, Zhuke) dokuz sene müddetle kiraya veriyor.19
Yedi bin hektarl›k alan içinde dayal›-döfleli bir çiftlik evinin se-
nelik 2000 Napolyon alt›n› bedelle kiraya verildi¤ini belirten
Ekrem Bey, babas›n›n amac›n›n para kazanmak de¤il, tar›m›
modernlefltirmek oldu¤unu söylüyor. Kont Macaristan’dan ta-
r›m makineleri, hayvanat ve ›rgat aileler getiriyor. Fazla geçme-
den çevredekilerin çekememezlikten kaynaklanan flikayetleri
bafll›yor. Afla¤›da belgelere yans›d›¤› flekliyle anlat›laca¤› gibi,
Kont’un bir isyan haz›rl›¤› için Avlonya’ya silah getirtti¤i söyle-
niyor. fiikayette belirtilen silahlar› bulmak için memurlar li-
mandaki kasalar› açt›klar›nda ise, içlerinden bel, kürek, su bo-
rusu, düven gibi alet-edevat ç›k›yor. Kont Keglevich devam
eden bask›lara dayanam›yor ve 1894’te hasta olarak gitti¤i Bu-
dapeflte’den geri dönmüyor, iflletme harap oluyor.20
Avlonya Osmanl› taflra teflkilatlanmas› içerisinde Yanya vi-
layetine dahil Berat sanca¤›na ba¤l› bir kazad›r. Bu dönemde
taflra idaresindeki anonimlik henüz kaymakaml›k seviyesine
tam olarak gerçekleflmemifltir. Bu yüzden Arnavut topraklar›n-
daki kazalarda, baflka kazalardan da olsa Arnavutlar›n kayma-

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 25


kam olarak görev yapt›¤› görülebilmektedir. Dahas›, bey ailele-
ri, zadegan ya da hanedan dedi¤imiz asiller kendi memleketle-
rinden de¤il de, di¤er Arnavut bey ailelerinden evlendikleri
için, kazalar›na gelen bu yöneticilerle akraba da olabilmektedir.
Avlonyal› Mustafa Pafla’n›n damad›, yani Süreyya Bey’in ablas›
Melek Han›m’la21 evli olan Avlonya kaymakam› Delvineli
Mehmed Ali Pafla böyle bir “kesiflen küme” örne¤idir.
Bu gibi durumlarda, tabiî ki idareye halel getiren olaylar da
yaflanabilmektedir. Padiflaha ve sair erkana Avlonya’dan gönde-
rilip 1 Temmuz 1885’te arz edilen alt› uzun flikayet ve feryatna-
meye22 göre, guya kaymakam Mehmed Ali Pafla ve kay›nlar›
Neflet ve Süreyya ve Nam›k Beyler silahl› adamlar›yla köyler
bas›yor, kendi arazilerine komflu yerleri satmalar› için halk›
k›rbaç ve tüfekle zorluyorlar. Bir flikayetnamede bunlar›n “isti-
mal etmifl ve etmekte olan iflleri, kable’t-Tanzimat Tepedelenli Ali
Pafla’n›n hengam›nda ifllemifl olan iflleri gibi oldu¤undan, kudret
ve tahammül etmek takat›m›z yoktur” deniyor. Mesela, iddiaya
göre bunlar belediye reisli¤ine kendi adamlar›n› getirtmek için,
ahaliyi zorla telgrafhanede toplay›p arz›hal imzalatm›fllar. Kay-
makam›n “topal ve ahali-i biçaregâna ika etmekte oldu¤u meza-
lim cihetiyle bu havalide Timurlu¤un flöhretini iktisab eden Sü-
reyya Bey23 ile bilittifak” stratejik öneme sahip Avlonya’da dev-
lete zarar verecek ifller yapt›¤›n›, bunlar›n “‹slâmiyet aleyhinde-
ki efkâr ve tasavvurat-› ihanetkârâneleri hissolun”du¤unu flika-
yet eden “ahali-i sad›ka”n›n telgrafnameleri sonucunda kay-
makam oradan al›nm›fl “ve kainbiraderleri bir dereceye kadar
kesb-i sükunet etmifl”tir. Devam eden flikayetlere göre, bu bira-
derler “valilik ve hatta prenslik” emeli peflindedirler, bu hevesle
her fleyi yapabilirler; “fiura-y› Devlet azas›ndan biraderleri Ferid
Bey’in talimat ve vasaya[s›] ile hareket etmektedirler. Ferid
Bey’in esasî-i fikr u emeli Cenab-› Hak gözlerini kör etsün ilerü-
de Arnavudlukça kargaflal›k s›ras›nda kendisinin prensli¤i inti-
hab› maddesinden ibaret oldu¤u” için dikkat edilmelidir. Bunlar
“teflebbüsat-› hiyanetkârâneleri hilaf›nda bulunanlar› mahv u
periflan edeceklerini beyan ve Yunan komitelerine hafiyyen ve bil-

26 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


vas›ta Dersaadet ahvalini ifl‘âr ile i‘tâ-y› malumatdan hâlî kal-
m›yor”. Baflka bir flikayetnameye göre de, “Mustafapaflazade Ne-
flet ve Süreyya Beyler mahza menafi-i gayr-i meflrua” ile meflgul
oluyor, “belediyeye ait bunca yerlerini harab ve mekteblerin
a(r)salar›n› zabt ile müteaddit han ve dükkan vesaire yap›yorlar.
Eski kale tafllar›n› bi-gayri-hakk›n ahz ile kendi dükkanlar›na
vaz‘ ediyor”, miriye ait zeytin vesairenin müzayedelerinde ma-
hallî talipleri tehditlerle korkutarak, bunlar› cüzî bedellerle
kendileri al›yorlar. Meflhur katil Kanineli Nureddin Hamza,
beylerin hanelerinde himaye edilmekte oldu¤u halde, memur-
lar can korkular›ndan bir fley yapam›yorlar. ‹stedikleri katilleri
sal›vermeyi kabul etmedi¤i için eski Naib Abbas Efendi’nin ha-
nesine beylerin talimat›yla gece tabanca at›lm›fl, flimdiki naib
ise “baya¤› beylerin tebaas›” gibi hareket ediyor. Son flikayet tel-
grafnamesinde, “Nereye baflvursak meyus kal›yoruz. Haydi der-
bar-› flevketkarara müracaat olunsa, kar›ndafllar› Ferid Beyefen-
di Dersaadet Mahkeme-i ‹stinaf azas›ndan de¤il mi? Bir avukat
bulur. Biz biçare adamlar›z…” deniyor. Bu telgrafnamelerin
altlar›nda ulemadan, H›ristiyan-Müslüman eflraftan ve avam-
dan çeflitli isimler var.
Süreyya Bey gibi bölgelerinde önemli hanedanlara mensup
olan nüfuzlu kifliler II. Abdülhamid devrinde her daim tarassut
alt›ndad›r. Kendisiyle ilgili olarak yaflanan her geliflme hemen
‹stanbul’a, saraya aktar›lmaktad›r. Mesela, yeni Draç Mutasar-
r›f› Muhammed Reflad’›n 20 Ocak 1888’de bildirdi¤ine göre,
“Avlonyal› Mustafapaflazadelerden Süreyya Bey, Avlonya iskele-
sinden haremiyle beraber kulunuzun bulundu¤um vapurda râkib
oldu¤undan, Draç’a kadar birlikte geldi. Mülakatta, haremi Ti-
ranl› Selim Pafla’n›n kerimesi oldu¤undan, pederiyle görüfltürmek
üzere Tiran’a götürece¤ini söyledi. Ve Draç’a muvasalatlar›n›n er-
tesi günü Tiran’a gittiler”. Draç Mutasarr›f› raporun devam›nda,
kendisiyle eski mutasarr›f Haf›z Pafla, akrabas› Gani Bey Topda-
nî gibi flah›slar hakk›nda yapt›¤› konuflmalar› aktar›yor. Muta-
sarr›f mahremane olarak Tiran kaymakam›na Süreyya Bey’in
gelece¤ini yazm›fl ve kendisiyle ilgili bir vukuat zuhurunda sa-

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 27


raya haber verece¤ini eklemifltir: “Bir gune efkâr-› muz›rra hisse-
der isem derhal flifre ile efendimize arz ederim.”24
Saray bu tarz yaz›flmalarla Avlonyal› hanedan›n› uzaktan
gözlüyor olsa da, zahirdeki iliflkilerde 1893’e kadar önemli bir
sorun yoktur. Süreyya Bey’in rütbesi resmî bir görevi olmad›¤›
halde 1891’de def‘aten terfi ettirilir; 22 Haziran 1891’de “muh-
telif hizmetlerde hükümete olan yard›mlar›ndan ötürü” haiz ol-
du¤u mütemayiz rütbesinin terfiiyle taltif edilir, 20 Eylül’de ûlâ
s›n›f-› sanisine terfi eder.
1893 y›l› Süreyya Bey’in Osmanl› saray› ve hükûmetiyle
iliflkilerinde bir dönüm noktas›d›r. Bu y›l o kadar çok bask›ya
maruz kalm›flt›r ki, hat›rat›nda Osmanl› ile ilgili olarak dile ge-
tirdi¤i olumsuz fikirler -e¤er daha önce de¤ilse- bu y›l baflla-
m›fl olacakt›r.
25 fiubat 1893’te Süreyya Bey’in yine a¤abeyiyle beraber
memurlara ve sad›k tebaya karfl› beylik taslayarak uygunsuz fi-
illerde bulunduklar›ndan flikayet eden ve bu duruma son veril-
mesini (men‘-i tahakküm ve mefsedetleri) isteyen, Avlonya’dan
Latin harfleriyle Türkçe olarak (Frans›zca hat ve Türkçe huruf
ile) yaz›lm›fl bir telgrafname Padiflah’a sunuluyor. Telgrafname-
yi Padiflah’a sunan dan›flman› Dervifl Pafla, Avlonya kazas›n›n
mevkiinden ve siyasî öneminden bahisle, burada hükûmet me-
murlar› ile kasaban›n ileri gelenleri aras›nda süren z›tl›k ve so-
¤ukluktan yabanc›lar›n faydalanmak isteyeceklerini belirtiyor,
flimdiye kadar bu tats›zl›k giderilemedi¤i için Yanya valisinin ve
kumandan›n›n bizzat oraya gidip meseleye çözüm bulmas›n›
teklif ediyor:

Ol havalinin ehemmiyet-i mevkia ve siyasiyyesi nazar-› dikkate al›n›r


ise, mezkur telgrafnameler mündericât›ndan mütefehhim oldu¤u
üzere, memurîn-i hükûmet ve müteneffizân meyan›nda hükümfer-
ma olan z›ddiyet ve burudetten bilahare ecânibin istifade etmeleri ta-
biî olmas›na ve merkez-i vilayetçe flimdiye kadar iflbu flikâyetlere bir
netice verilmemesine nazaran, Yanya Vali ve Kumandan› Pafla kullar›-
n›n bizzat Berat’a ve oradan Avlonya’ya azimetle arîz u amîk tahkikat

28 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


icra ettikten sonra, hangi taraf›n haks›z ve nâ-sezâ harekât› tebeyyün
eder ise, serian mevki‘ u icabât-› hale göre iktiza eden muamelenin
arz u istizan eylemesi hakk›nda kendisine emir i‘tâs› hususunun Ba-
b›ali’ye tebli¤ ve ferman buyrulmas›, herhalde menut-› emr u fer-
man-› melhemiyet-beyan-› hazret-i z›llullahîleridir. Ol babda ve kat›-
be-i ahvalde irade ve ferman hazret-i men lehü’l-emrindir. Li 8 fiaban
1310 ve li 13 fiubat 1308 Yaver-i Ekrem kullar› Dervifl.25

Bab›ali bu iradenin bildirilmesi üzerine Yanya Valisine ge-


rekli talimat› gönderir. Yanya Valisi -evvelce Berat Mutasarr›f›
marifetiyle tahkikat icra ettirilmifl olmakla beraber- Avlonya’ya
bizzat dahi gidece¤ini iletmifltir.26
Süreyya Bey hakk›nda sonraki aylarda yap›lan flikayetler
daha renklidir: Bir camiyi mezbeleye çevirmesi, çocuklar›na
flapka giydirmesi, resmî günlerde Osmanl› tâbiiyetine ayk›r›
hareketlerde bulunmas› gibi suçlamalar vard›r. 8 May›s 1893’te
Yanya Valisinin Berat Mutasarr›f›na gönderdi¤i yaz›da, Avlon-
ya Kaymakam› Necib Efendi’ye yak›nl›¤› olan bir iki adam›n
Avlonyal› Süreyya Bey hak›nda vukubulan baz› flikayetlerinin
araflt›r›lmas› isteniyor. Bunlar aras›nda Süreyya Bey’in “Avlon-
yada bir cami-i flerifi bozub mezbelelik haline getirdi¤i ve çocuk-
lar›na flapka giydirdi¤i ve eyyâm-› resmiyede s›fat-› tâbiiyete mü-
nafî harekatta bulunmakla beraber, varidat-› öflriyeyi müzayede
olunmaks›z›n istedi¤i gibi ald›¤› ve nüfuz-› hükûmeti ihlal eyle-
di¤i” yer al›yor. Ayr›ca Süreyya Bey’in bir çiftli¤ini kiralayan
Macarl› bir Kont’un muamelat›n›n ve hareketlerinin flüphe
çekti¤i zikr ediliyor. Vali Mutasarr›ftan bu maddeler hakk›nda
ayr›nt›l› bir tahkikat icras›yla neticenin kendisine bildirilmesi-
ni istiyor.27 Yanya Valisinin ulaflt›¤› çözüm kavgal› herkesin Av-
lonya’dan sürülmesidir: “Mu¤ayir-i fliar-› ubudiyet ve sadâkat
baz› ahval-› nâbecâlar›ndan dolay› Avlonyal› Mustafapaflazade
Neflet Pafla’n›n bir sene müddetle Yanya’ya ve biraderi Süreyya
Bey’in Dersaadet’e nakli ve malumu’l-esâmi 19 kiflinin Berat’ta
ikame edilmesi”ni ‹stanbul’a ifl‘âr etmifltir. Valinin bu mütala-
as›n› be¤enmeyen Padiflah, bir komisyon kurulmas›n› ve mese-
leyi incelemesini istemifltir.

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 29


Adliye ile Dâhiliye naz›rlar› ve müsteflarlar›ndan oluflan
komisyonun tahkikat sonucu haz›rlad›¤› üç sayfal›k rapor 30
May›s 1893’te sadrazama, 7 Haziran 1893’de saraya sunulmufl-
tur. Bu rapora göre, isnatlar›n ço¤u flahsî kinlerden kaynakla-
n›yor ve Mustafapaflazadelerin muahezesini gerektirecek bir
durum yok. Çiftlik meselesine gelince, bunlar Frakulle’deki
çiftli¤ini Avusturyal› bir konta uzun müddet ve düflük bir be-
del ile îcar ve iltizam etmeleri ahali aras›nda hofl görülmemifl
ve bu kontun silah getirip götürdü¤üne dair dedikodular ya-
y›lm›fl. Fakat yap›lan tetkiklerde Kont’un buray› sa¤l›k sorun-
lar›ndan dolay› kiralad›¤› ve silah meselesinin de söylendi¤i gi-
bi olmad›¤› anlafl›lm›flt›r.
Rapor aileye yöneltilen isnatlar› flöyle s›ralamaktad›r:
- Ailenin 1289-1307 k›fllak öflründen mirî zimmetleri var.
19.000 kuruflu emlak ve a¤nam vergilerinden ve kendi
çiftliklerinin bedelat-› askeriyesiyle temettü vergilerinden
toplam resmî borçlar› 45.000 kurufl kadard›r.
- Padiflah›n do¤um günlerinde ve cülus y›ldönümlerinde
ecnebîlerin bile ifltirak etti¤i millî törenlere (flehrayin-i
millî) bunlar›n asla ifltirak etmedi¤i, polis ve zabtiye ida-
relerinin resmî beyanat›na dayanarak ifade ediliyor. Hat-
ta bunlar bu özel günlerde meskenlerinde kandil de yak-
m›yor ve flehrayin esnas›nda hükûmet dairesinde haz›r
bulunmak ve Padiflah ad›na tebrikatta bulunmak gibi va-
zifeleri hükûmet taraf›ndan resmen davet edildikleri hal-
de yerine getirmiyorlar. Ama ecnebî devletlerin özel gün-
lerinde konsoloshanelere kofluyorlar ve onlarla haflir-ne-
flir olmaktan çekinmiyorlar.
- Zift madeni memuru Makri ile aralar›nda anlaflmazl›k
var; bu madenin gelirlerini azaltmaya yönelik teflebbüs-
leri var.
- Süreyya Bey kulland›¤› kartvizite “bir hakk-› hükûmeti ve-
ya bir hükümdar ailesinden bulundu¤unu” göstermek
için bir taç ve onun üzerine de y›ld›z ve hilal iflaretleri
bast›rm›fl.

30 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


- Çocuklar›n›n e¤itimleri için istihdam ettikleri “enstitütris-
ler” (Fr. institutrice=mürebbi) adedi, tâbiiyeti ve nereler-
den getirildikleri, hangi zamanlardan beri çal›flt›r›ld›klar›
merak ediliyor.
- Süreyya Bey “fle‘âir-i mukaddese-i ‹slâmiyeye tamamiyle
münafî ve mugayir olarak” evlad›na flapka giydirmektedir.
Komisyon vilayetten gelen mazbatalarda bu meselerle ilgili
tatmin edici cevaplar alamad›¤› için bir varaka-i sualiye tertib
ediyor ve ‹stanbul’da bulunan Süreyya Bey’den bunlar›n ceva-
b›n› istiyor.
Süreyya Bey, verdi¤i cevabnamede üzerlerinde bir akçe bile
mirî zimmet bulunmad›¤›n›, vergilerden de asla zimmetleri ol-
mad›¤›n› katiyetle ifade ettikten sonra, veladet ve cülus-› hu-
mayuna tesadüf eden günlerde “kemal-i flevk u flâdî ile icra-y›
flehrayin ve îkâd-› kanâdil eylediklerini din ve namusu üzerine
mea’l-kasem temin” ediyor. Kendileri hakk›nda iftiralarda bu-
lunan kaymakam› ziyaret etmedikleri do¤ru, ancak do¤rudan
Padiflah’a telgrafla tebrikte bulunuyorlar ve hatta kendilerine
Padiflah’tan memnuniyetini bildiren cevabî telgraflar›n gelme-
siyle iftihar ediyorlar. Avlonya’da bulunan üç konsolos aras›n-
dan Avusturya konsolos vekaletini idare eden adam Fener ida-
resinde 300 kurufl maaflla çal›flan bir memurdur; hanesine befl
senedir ayak basmad›¤› gibi, ‹talya konsoloslu¤u vekili olan
flahs›n iki odal› hanesinde “icra-y› ahenk içün de¤il oturma¤a
bile yer olmad›¤›” biliniyor. Mecidiye Niflan›na nail olan Yunan
konsolosunun özel günlerine “üç-befl sermest kimi kapudandan
ibaret olan cemiyetlerine ifltirak edecek kadar mail-i sefalet ve re-
zalet olmad›¤›” aç›kt›r. Zararl› faaliyetleri resmî muhaberatla da
sabit olan zift madeni memuru Makri ile hiçbir münasebeti
yoktur. Madenin imtiyaz› bankaya ve Hazine-i Hassa Nezare-
ti’ne ait iken kendisine isnatlar edilmesi yine Makri’nin eseri-
dir, katiyen zift madeniyle münasebeti ve alakas› yoktur. Yunan
matbaalar› mahsulü olarak Makri taraf›ndan yapt›r›lan taçl›
kartvizitin varl›¤›ndan ve kendi isminin harfleriyle alakas› ol-

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 31


mayan “tertib ve tahririnden malumat› olmad›¤› gibi, Avrupa’da
en küçük bir rütbe ve asalete malik olanlar›n ve memâlik-i mah-
ruse ahalisinden Avrupa’da gezenlerden bir tak›m›n›n istimal ey-
ledikleri böyle bir ibaretin ahkâm›ndan mesul olmas› laz›m gel-
meyece¤i ve Frans›zca bilmeyen bir halk aras›nda hiçbir vakit nü-
mayifle cüret edecek derecede sebükma¤z olmad›¤›” da flüphesiz-
dir. Bir o¤uldan ibaret olan evlad›n›n talim ve terbiyesi için
Darülmuallimin’den ayr›lm›fl Müslüman bir muallim ile alt›
ay evvel ‹sviçre’den gelen bir mürebbi vard›r.28 O¤lunun “se-
mere-i hayat›n› cehalet içinde b›rakmak veya Yunan mektebleri-
ne göndermek gibi Yanya kibar-› ahalisinin becâ gördükleri iki
tarik-i sakîmin birini ihtiyar etme”mifltir. Sekiz yafl›ndaki ço-
cu¤una flapka giydirdi¤i ise, herkesçe bilinen dindarl›¤›na ka-
tiyen ayk›r› bir iftirad›r; bundan dolay› Cenab-› Hakk’›n ada-
letine s›¤›nmaktad›r.
Süreyya Bey kendisi hakk›nda yukar›daki cahilane isnatla-
ra cüret edenleri hainlikle suçluyor, niyetlerinin “ahali-i ‹slâ-
miyeden Toskal›k k›tas›n› yavafl yavafl tecrid ve tahliyeye alet ol-
maktan baflka bir ihanete mun‘at›f olmad›¤›”n› ifade ediyor.
Mensup oldu¤u ailenin dört yüz seneden beri saltanat-› seniy-
ye u¤runda gösterdi¤i sadakat ve hamiyeti kendisi dahi iyi yol-
da kullanarak, hizmetler ederek resmen tasdik ettirme¤e mu-
vaffak oldu¤unu söylüyor ve masumiyetinin takdir edilmesini
istiyor.
Valinin tahkikat raporunu, isnatlar› ve Süreyya Bey’in ce-
vaplar›n› inceleyen heyetin layihas›na göre, Kaymakam kendi-
si hakk›nda daha evvel vuku bulan flikâyetlerin Neflet Pafla’n›n
ve Süreyya Bey’in tahriklerinden kaynaklad›¤›n› düflünmüfl, bu
yüzden onlar hakk›nda bir tak›m isnatlar›n vukuuna sebep ol-
mufltur. Vilayetin takdir ve mütalaas› da bu minvale yak›n ol-
du¤u için, Vali bir müddet konuyla ilgili bütün taraflar›n Av-
lonya’dan uzaklaflt›r›lmas› tedbirini istemifltir:

Halbuki isnâdât-› vâk›a tahakkuk etmedi¤i gibi, def‘-i münâferet için


her iki taraftan adam teb‘îdi hat›ra-i muhayyilesi dahi muvaf›k-› mas-

32 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


lahat ve rehîn-i isabet de¤ildir. Zira o havalice tesvîlat-› Yunaniyenin
eksik olmamas› ve böyle muteberân›n mahallerinden bir müddet-i
muvakkata kald›r›lmas›ndan fesede-i Yunaniye f›rsat bularak, makâ-
s›d-› fâsidelerine hâdim olacak surette efkâr ü ilkaâta yol bulabilecek-
leri melhuz oldu¤undan mâadâ, tebâ‘üdleri istenilen zevât ü eflhâs›n
Avlonya’da kalacak olan akârib ü taallukât› yekdi¤eri aleyhine âsâr-›
münâferet izhar ederek memleketçe rahats›zl›k vukuuna ve hükû-
met-i seniyyeye enva tasdîat ve flikâyât ibl⤛na o vakit sebebiyet ve-
rilmifl olaca¤› emr-i aflikârd›r.

Bu flekilde valinin önerdi¤i çözümü uygun görmeyen 30


May›s 1893 tarihli raporun alt›nda, Adliye Naz›r› Seyyid Hüse-
yin R›za Pafla’n›n, Dâhiliye Naz›r› Halil R›fat Pafla’n›n, Adliye
Müsteflar› Mustafa Haflim ve Dâhiliye Müsteflar› Ahmed Re-
fik’in mühürleri vard›r.
Sadrazam saraya gönderdi¤i raporun “netice-i meali”ni
flöyle arz ediyor: Vukubulan isnatlar tahakkuk etmemifltir. Ne-
flet Pafla ve Süreyya Bey için yap›lan isnatlar, kendileriyle Av-
lonya Kaymakam› Necib Efendi ve onun s›hriyet iliflkisi bulu-
nan eflraftan Cafer Bey ve akrabalar› aras›nda peyda olan z›tlafl-
madan kaynaklanm›flt›r. Bunlar›n oradan sürülmesi hakk›nda
Yanya Valisi taraf›ndan verilen mütalaa uygun de¤ildir. Kendi-
leri flimdiye de¤in vukua gelen olaylardan dolay› uyar›lacak ve
bundan sonra tezat ve ihtilaf› terk ile “hüsn-i muafleret ve i’tilaf
eylemeleri içün tenbihat” icra edilecektir. Uyar›lar› dikkate al-
mad›klar›nda kendileri hakk›nda gerekli muamele yap›lacakt›r.
Bu tedbir Padiflah taraf›ndan uygun görülürse, vilayete gere¤i
bildirilecektir.29
9 Temmuz 1893’te Dahiliye Naz›r› Sadrazam’a arz etti¤i bir
yaz›s›nda Süreyya Bey’e gerekli uyar›lar›n yap›ld›¤›n› bildiriyor:
“Prenslik unvan› tafl›mak gibi münasebetsiz ahvale ba‘dezîn cüret
etmemeleri ve uygunsuz hal u harekette bulunmamalar›, bunlar-
dan Dersaddette bulunan Süreyya Bey’e mea’t-tevbih ekîden ten-
bih ve beyan” edilmifltir. Yine “fenal›¤a mücaseretleri görüldü¤ü
takdirde, haklar›nda idareten fliddetli muamele olunaca¤› dahi

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 33


tebli¤ ve ifham” olunmufltur. Bunun yan›s›ra kendilerini flikayet
eden hilafgirleriyle aralar›ndaki tezat ve ihtilaflar› bertaraf et-
meleri, padiflah r›zas›na uymayacak ifllerden uzak durmalar› ve
aksi takdirde a¤›r cezaya duçar edilecekleri hususunda, Yanya
valisinin de resmen bunlara tebligatta bulunmas› emredilmifltir.
Ayr›ca, “cümlesi daima nezaret alt›nda bulundurularak, içlerin-
den en münasebetsizleri Arabistan taraflar›nda bir memuriyette
istihdam” olunacak; “bu hali icab ettirecek uygunsuzlu¤u görü-
lenlerin derhal nezarete bildirilmesi” gerekecektir.30
Bu arada, 17 Haziran 1893’te Yanya valisine yaz›lan bir tali-
mat belki daha tehlikeli töhmetler içermektedir. Buna göre, gu-
ya “Avlonyal› Süreyya Bey’in emriyle, Selim Paflazade Cafer
Bey’in k›rk-ellibin kurufl kadar zimmet-i emiriyyesi var iken, pa-
saportsuz Atina’ya ve yahud Pire’ye azimet etti¤i ve memurîn-i
hükûmetçe bunlar›n harekât›na nazar-› müsamaha ile bak›l-
makta oldu¤u mesmu‘-› âlî buyrulmufl oldu¤undan” gerçe¤in
bir an önce araflt›r›lmas› istenmifltir.31 Süreyya Bey hakk›ndaki
flikayetin tetkiki için kurulan komisyonun, meseleyi hakk›nda
hüküm vermeden mahkemeye havale etmek istemesi üzerine
Sadrazam, “Bu gibi hususât›n mehâkime düflürülmesi gayricaiz
olup, bu babda idareten muamele olunmas› münasib olaca¤›n-
dan” laz›m gelen muamelenin komisyon taraf›ndan Padiflah’a
arz edilmesini istemifltir. Bu arada Yanya Valisinden gelen ce-
vapta, tahkikat›n sonucu flöyle ç›km›flt›r: Amcao¤lu Cafer Bey,
Süreyya Bey’in k›zkardeflini (“müteveffa Mustafapaflazade keri-
mesini”), yani kuzinini ‹stanbul’a getirip yine Avlonya’ya geri
dönmüfl. Uhdesindeki 40.000 kuruflluk iltizamdan 10.000 ku-
rufl zimmeti kald›¤›ndan, tesviyesi için kendisine ihtarname
gönderilmifl, o da verece¤ini beyan etmifltir. Mustafapaflaza-
de’nin saraydaki adafl› Mabeyn Baflkatibi Süreyya Bey, büyük
ihtimal Padiflah’›n a¤z›ndan evrak›n alt›na flu notu yazm›flt›r:
“Ba‘demâ bu yolda münasebetsizli¤e cüret etmemelerinin ve ak-
si takdirde haklar›nda idareten fliddetli muamele olunaca¤›n›n
kendilerine tefhimi ve teferruat› cevaben tebli¤ olunmufldur. Li 21
Zilhicce 1310. Abd-i memluklar› Süreyya.” 32

34 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Kütüphane Bask›n› ve Süreyya Bey’in
‹stanbul’a Kaçmas›

Süreyya Bey için 1893 senesi uzad›kça uzuyor ve as›l varta 6


Eylülde aralar› iyi olmayan Yanya Valisi H›fz› Pafla’ya saraydan
bir telgraf gelmesiyle bafll›yor. “Mustafapaflazadelerden Avlon-
yada bulunan ikisi taraf›ndan” muz›r evrak neflr olundu¤u ih-
bar edilmifl, “Avlonya’daki konaklar›n›n bast›r›larak icray› ta-
harriyâta mutevakk›f omak laz›m gelece¤i” bildirilmifltir. Avuç-
lar›n› ovuflturan H›fz› Pafla bu ihbar›n tahkiki için vilayetten
bir memuru özel olarak görevlendirmifltir.
Valinin dört gün sonra gönderdi¤i telgraftan bu memurun
kim oldu¤unu ö¤reniyoruz: “Zâhiren baflka bir memuriyet ile
Avlonya’ya gönderilen merkez-i vilayet Müdeiiumum Muavini
Ömer Bey”. Onun tahkikat-› hafiyesine göre, Mustafapaflazade-
ler taraf›ndan “Scoliari nam müellifin beyan buyrulan hezeyan-
namesi tercüme ve mahallinde neflr edildi¤ine dair” delil bulu-
namam›flt›r. Fakat o kitap Süreyya Beylerin kütüphanesinde
mevcudtur; hatta burada Hazret-i Peygamber’i tasvir eden re-
simler içeren, yabanc› lisanda baflka bir kitap daha görülmüfl-
tür. Dahas›, Rumpold adl› bir ecnebîyle Paflazadeler aras›nda
cereyan eden muhabere evrak›nda, bunlar›n “devlet-i metbu-
alar› (Osmanl›) hakk›ndaki efkâr-› fâsidelerini gösterecek” ifa-
deler ve bahisler vard›r. Ayr›ca “Paflazadelerin çiftlik müste’ciri
Avusturyal› kontun (yukar›da bahsedilen Macar Kont Kegle-
vich’in), burada Avusturya memurîn-i resmiyesiyle resmî mu-
habere vukuu hal ve mevkie göre nazar-› dikkati calib”dir. Söz
konusu kitab› çevirip basmam›fllarsa da, “bunun ayn› vesair
kütüb ve evrak-› muz›rran›n kütüphanelerinde bulunmas› me-
mul idü¤ü gösterilmifltir. fiu zikr olunan iflarât ile Paflazadelerin
teferrüd ve tahakkümü gibi ahval-i mazbutalar› ve elsine-i ecne-
biyeye vukuflar›na göre bunlarda evrak-› muz›rra bulunmas›
akvâ-y› melhuzâttan”d›r.
Tahkikat› yapan görevlinin savc› muavini olmas›na ra¤-
men, isnatlar›n tamamen kanaate dayand›¤›na, “memul” ve

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 35


“melhuz” kelimelerinin kullan›ld›¤›na dikkat edilmelidir. Belli
ki savc› muavini, Paflazadelerle aras›nda sorunlar olan valiye
yak›n bir isimdir. Bu yüzden raporunda tavsiye etti¤i ifllem son
derecede afl›r›d›r: Ecnebî lisanlara vâk›f memurlardan bir-ikisi
haz›r oldu¤u halde, kütüphanenin resmen incelenmesi için ön-
celikle Süreyya Beylerin hanelerinin abluka alt›na al›nmas›; ta-
raftarlar› çok oldu¤undan bu bask›n için vilayet alaybeyinin
k›rk-elli zaptiyeyle gönderilmesi ve ihtiyaten bir müfreze asker
bulundurulmas›! Savc› Muavini Ömer Bey’e göre, Avlonya’da
sorunlar›n bitmesi için Neflet Pafla’n›n Yanya’ya, Süreyya Bey’in
‹stanbul’a, taraftarlar›n›n Berat’a kald›r›lmas› laz›md›r. Rapor
ürkütücü bir tehditle sona ermektedir: “Bir tedbir-i müessir it-
tihaz olunmaz ise, bir mukâtelenin vukuu melhuz”dur. 33
Neyse ki Sadrazam Cevad Pafla Yanya’dan gelen ve kesin de-
lillere dayanmayan bu rapor karfl›s›nda sa¤duyusunu korur ve
öncelikle bizzat Süreyya Bey’den bir aç›klama ister. Süreyya
Bey’in Sadrazam’a 29 Eylül 1893’te gönderdi¤i cevapta difle difl
savunmaya geçmifltir:
Hakpay-i Samî-i Hazret-i Sadaret-i Uzmâya,
Bir senedir Yanya Valisi Haf›z Pafla her dürlü vesâile teflebbüsle nas›l
mahv›ma çal›flm›fl, envâ azviyât-i garezkârâneyi üç-befl flahsa tertib
ettirdikten sonra onlar›n tahkiksiz olarak ne yolda tasdikine k›yam
etmifl oldu¤u, Bab›ali’ye [gönderilmifl] olan bunca evrak›yla müseb-
bet iken, ma‘delet-i mukaddese-i hazret-i hilafetpenahîleri ile masu-
miyetim taayyün etti¤i ve Avlonya’ya geldi¤imi görmesiyle, bilvas›ta
îkâ‘-› saâyât ve resmen müeyyed ihbarata meydan bularak kemterle-
rini lekedâr ve pençe-i kahr u fliddete düçar etmek istedi¤i görülüyor.
Dört gün evvel Yanya’dan gelip giden müddeî-i umumî muavininin
memuriyeti hakk-› kemterânemde vukubulan bir tezvir-i müdhiflin
tahkikinden ibaret iken, validen ald›¤› emre imtisalen halen hilaf-›
küberân›n sahlehivar-› ihtiram› bulunan Yunanl› misafiri ile Yunan
konsolosunun misafir-i in‘âm› olarak gitmifl ve fakat memlekete flayi
olan güftugûlarla çaker-i kemînelerini paymal edecek bir kemend-i
desâis kurduklar› anlafl›lm›flt›r.

Padiflah›n adaletine dayand›¤› ve sadakat›n›, kullu¤unu zer-


re kadar azaltacak bir halde bulunmad›¤› için telafl ve endifle et-

36 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


medi¤ini, fakat yine de “dehalet ve merhamet-i seniyye-i z›llul-
lahiye istidaya cüret” etti¤ini yazan Süreya Bey cevab›n› flöyle
bitiriyor:

Vallahi’l-Kerîm, billahi’l-Azîm masumum, mazlumum. Valinin ahvâ-


liyle maceram›z sorulsun. Hakk›mdaki maruzat› ta‘mîk buyrulsun da,
nas›l bir zulm-i sarih ile mahv›ma çal›flt›¤› anlafl›ls›n. Allah içün olsun,
merâhim-i flâmiletü’l-âfâk-› hazret-i velinimet-i azamînin zuhuruna
delalet, hukuk-› kemterânemin muhafazas›na inayet buyurunuz.

Sadrazam Cevad Pafla bu cevab› da ekleyerek 1 Ekimde sa-


raya gönderdi¤i yaz›da, Neflet Pafla ve Süreyya Bey kardefller
hakk›nda isnat olunan sadakate ayk›r› baz› hallerin tespiti için
evvelce kurulan komisyonun isnatlar› yersiz buldu¤unu hat›r-
latarak, Süreyya Bey’in savunmas›n›n tatmin edici oldu¤unu
iletmifltir.34
Sadrazam befl gün sonra, 6 Ekimde, konuyla ilgili olarak
Trieste flehbenderinden gelen ve Süreyya Beyleri temize ç›karan
baflka bir tamamlay›c› bilgiyi daha saraya gönderir. Buna göre,
Avlonya’da Avusturya Lloyd flirketinin acentesi iken, iflten ayr›-
l›p Trieste’ye gitmifl olan ve nezdinde Süreyya Beylerin zararl›
fikirlerini gösteren evrak bulundu¤u iddia edilen Rumpold biz-
zat Mustafapaflazadelerin flikayeti üzerine azledilmifltir:
Hâriciye’ye Trieste Baflflehbenderli¤inden 4 Teflrinievvel 93’te gelen
mahremane telgraf:
Bundan üç mah mukaddem fiura-y› Devlet azas›ndan Ferid Beyefen-
di hazretleri bendenize bir mektub irsaliyle, Avusturya vapurlar›
kumpanyas›n›n Avlonya’daki acentesi Mösyö Rumpold’un enva suis-
timalât tasaddi etti¤i cihetle, tüccar taraf›ndan merkum acente aley-
hine kumpanyaya beyan-› flikayet oldu¤unu bildirmifl ve merkumun
serian azledilmesi içün teflebbüsat-› lâzime icra etmekli¤imi rica eyle-
mifl idi. Zaten mezkur kumpanya Rumpold aleyhine dermeyan olu-
nan flikayât› cidden dikkate alarak ol vakit merkumu derhal azl et-
mifltir. Binaenaleyh Rumpold’un Mustafpaflazadelerden ahz-i sâre
(intikama) k›yam etmifl olmas› melhuzdur. Eger merkumun yedinde
mucib-i töhmet birtak›m mekatib var ise bunlar› elde edece¤imiz
derkârd›r. Merkumu celb edece¤im.35

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 37


Süreyya Bey’in yeminlerine, Sadrazam›n onu destekleyen
tavr›na ra¤men, sarayda vilayetin görüflü a¤›r bas›yor ve muz›r
kitap meselesi ciddiye al›n›yor. 8 Ekim tarihinde saraya sunu-
lan bir yaz›da, Serasker R›za Pafla Avlonya’daki Mustafapaflaza-
delerin ikisinin kütüphanelerinde muz›r eser operasyonu ve
“tarafdarân ve hilafgirân on dokuz flahs›n muvakkaten Berat’a
kald›r›lmas›” haz›rl›¤›n› anlat›yor. Alaybeyi ve emrindeki zapti-
yelerden baflka, Preveze’deki nizamiye taburunun kola¤as› Tev-
fik Efendi kumandas›yla elli neferden ibaret bir askerî müfreze
de operasyona dahil ediliyor.36
Ayn› gün, Süreyya Bey padiflah›n yaveri Dervifl Pafla’ya bir
telgraf yaz›yor. Hakk›nda tertib etti¤i iftiralardan dolay› Yanya
Valisi H›fz› Pafla’yla muhakeme olunmak ve yüzleflmek istedi-
¤ini beyan eden Süreyya Bey’in iki gün önce gelen bu yalvar›
telgraf›n› Dervifl Pafla padiflaha arz ediyor.

Velinimet-i bi-minnetimiz, halife bi’l-hakk efendimiz hazretlerinin


ailece bende-i asdaklar›ndan oldu¤umuz halde, Yanya Valisi H›fz› Pa-
fla Yunanl›lar›n ilkaat›yla temenniyât-› aleniyelerine ve cennetmekan
Sultan Abdülaziz Han’›n vak›a-i elime-i hal‘iyesinde kendisinin hane-
dan-› akdes-i saltanat›na karfl› mehâba gösterdi¤i ihanet-i meflhure-
nin tesirat-› elimesine meftuniyetle, kullar›n›n zerre kadar kusurum
yok iken, buralardan teb‘îd etmek üzere envâ müfterayât-› esifede bu-
lunmufl ve egerçi çaker-i kemîneleri her nerede olsam velinimet-i ak-
desim padiflah›m efendimiz hazretlerinin abd-i asdak› oldu¤uma ba-
karak, adalet-i flamiletü’l-âfâk-› hazret-i hilafetpenahiye istinad›m
derkar bulunmufl ise de, maazallah çâkerlerine isnat etmek istedi¤i
müfterayât›n mahiyeti ve müflarünileyhin i¤ras›yla ihanet-i mütehak-
k›kas›n› ya bir memur-› mahsusun i‘zam›yla veya baflka suretle mey-
dana ç›kar›lmad›kça dünyada ahirette rahat ve huzur edemeyece¤i-
mizden, müfterayât-› denâetkârânesine kurban edilmeyib kendisiyle
muhakeme veya muvacehe olmakl›¤›ma ve flu günlerde tertib etti¤i
muhaceme-i hanüman-sûzânesinden aile-i kemterânemizin muhafa-
za-i namusuna merhamet buyrulmak üzere, suzifl-i sad›kânemin ate-
be-i ulyâ-y› hazret-i velinimet-i azamiye arz›na delalet-i fehimanele-
rini giryan ve lerzan olarak tazarru‘a cüret eylerim.

38 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Dervifl Pafla Süreyya Bey’in bu yaz›s›na ilaveten bir telgraf-
nameyi daha arz ediyor. Bu ikincisi asl›nda bir hafta önce, 29
Eylülde mabeyn baflkitabetine gelmifltir ve Süreyya Bey ayn›
gün Sadrazama gönderdi¤i telgraftaki gibi, burada suçsuzlu¤u-
na dair yemin billah etmekte, Valinin kendisini Padiflah naza-
r›nda “lekedar ve maazallah kahr-› cihan-flikaf-› padiflahîye du-
çar etmekli¤e çal›flt›¤›”n› iddia etmektedir:

Adalet-i celile-i cihanbaniye istinad›mla beraber Allah’›n vahdaniyeti-


ne ve hazret-i Peygamber’in nübüvvetine yemin ederim ki, müddet-i
ömrümde merzî-i akdes-i hazret-i velinimet-i azamî hilaf›nda bir gu-
ne hal u harekete cür’eten daire-i naciye-i sadakatten ser-i mû (kar›n-
ca bafl› kadar) mubâadet etmemiflim. … Dünyada ve ukbâda istihsal-i
saadetim içün ed‘iye-i mefruza-i flehinflahîye müdâvemet, kâffe-i mu-
amelât-› sad›kânemle ›zhar-› levâz›m-› ubudiyet ediyorum.37

Dervifl Pafla’ya gönderdi¤i telgraftan bir gün sonra, Süreyya


Bey Sadrazam Cevad Pafla’ya da yaz›yor. Süreyya Bey bask›n
olaca¤› haberini alm›flt›r ve bari a¤abeyine dokunulmamas›n›
dileniyor ki, böylece sürüldü¤ünde kendi ailesini ve mülkünü
ona emanet edebilsin.

Huzur-› Sadaretpenahîye,
Has›m-› can›m olan Yunan konsolosu utanmadan bir hizmet-i hafi-
ye ibraz› maksad›yla flimdi nezd-i kemterîye gelip, valinin katibi Yan-
yal› Safvet Efendi’den teraflflüh eden malumat üzerine, hane-i felaket-
afliyanemiz[in] bir müfreze-i askeriye ile bas›l›b, kullar›n› ‹stanbul’a,
biraderimi Yanya’ya götürmek üzere Vali[nin] emir istihsaline, aile-
mizi külliyen periflan etme¤e çal›flt›¤›n› söylemifl ve e¤erçi bu habis
[Yunan] kemterhaneden tard olunarak haddi gösterilmifl ise de, Vali
vekaletiyle olan münasebet-i mahsusas›n› ve befl nefer masum olan
evlad›mla iyalimin pençe-i hunharaneyi? düflündü¤üm içün, a¤laya-
rak merhamet-i mukaddese-i hazret-i hilafetpenahîye iltica; ve kald›
ki Valinin hakk-› kemterânemde vukubulan müfterayât-› bedihiyesi
zevalsiz, muhakemesiz böyle bir pençe-i faciay› göstermifl ise, Allah
r›zas› içün, saye-i saltanat-› seniyyede beflyüz seneden beru buralarda
yaflayan hanuman›m›z mahv olmamak, mal›m›z› iyalimizi toplay›p

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 39


a‘dâ elinde kalmamak üzere, Valinin felaket-i hainânesinden birade-
rimin masun kalmas›na müsaade-i seniyye-i hazret-i velimeti-i aza-
mînin erzan›na delalet-i efhamîlerini istida ederim.38

Bu arada, “Avlonya’da mukaddema Avusturya konsolosu ve-


kili ve acente memuru oldu¤u halde bilinfisal Trieste’ye gitmifl
olan” Rumpold ile ilgili geliflmeler vard›r. Trieste flehbenderli-
¤inden al›nan habere göre, bu kifli Avlonyal› Mustafapaflazade-
lerle mektuplaflt›¤›n› ve elinde bunlar›n yazd›¤› muz›r mektup-
lar bulundu¤unu inkar etmifltir. Avusturya Kanununca müsaid
oldu¤u anlafl›l›rsa, Trieste polisi marifetiyle Rumpold’un hane-
sinde arama yap›lacakt›. Fakat Sadrazam’›n 11 Ekimde saraya
bildirdi¤ine göre, bu incelemeye lüzum görülmemifl ve polisin
yapt›¤› sorgulamada Mustafapaflazadelerle mektuplaflt›¤›n›,
“teatî-i mükatebat eyledi¤ini katiyen inkar etti¤i” anlafl›lm›flt›r.39
Buna ra¤men, padiflah iradesi üzerine Sadrazam›n Yanya’ya
çekti¤i telgrafnameyle 27 Ekim 1893 tarihinde operasyon bafl-
l›yor. Plana göre Süreyya Bey önce Preveze’ye getirilecek, sonra
‹zmir’e sevk olunmak üzere limanda bulunan Aynal›kavak va-
puruna bindirilecekti. Fakat Ergiri yoluyla Avlonya’ya giden
kolluk güçleri bir sürprizle karfl›laflacakt›: Süreyya ve Neflet
çoktan ‹talya’ya firar etmifllerdir!
Yanya Valisinin durumu aç›klayan 1 Kas›m tarihli yaz›s›na
göre, bunlar›n firar etmeleri ‹stanbul’daki biraderleri Ferid ve
Nam›k Beyler taraf›ndan vukubulan ihbardan kaynaklanm›fl-
t›r. ‹stanbul’daki biraderler padiflah iradesini haber al›r almaz
Avlonya’daki biraderlerine yetifltirmifllerdir. H›fz› Pafla’ya göre
olay›n böyle geliflti¤ine flüphe yoktur ve “bu babda ihanetleri te-
beyyün etmifl olmak laz›m gelen mumaileyhima Ferid ve Nam›k
Beylerin haklar›nda muktezi muamele re’y-i âliye menuttur”.
H›fz› Pafla ‹stanbul’daki biraderlerin Avlonya’dakileri uyar-
d›¤›na dair bilgiyi, kendisine Neflet ve Süreyya’n›n kaç›fl›n› tel-
grafla Avlonya’dan bildiren bir adam›na dayand›rmaktad›r.
“Aleyhdarlar›ndan Adem imzas›yla” gelen sözkonusu telgraf,
biraderleri “derebey harabeleri” olarak vasf ediyor ve sadece ‹s-

40 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


tanbul’daki biraderleri de¤il, Avlonya’da kaçmas›na göz yuman
memurlar› da suçluyor:

Bugün derbar-› flevketkarara arz k›l›nd›¤› vecih üzere, rükn-i devletin


duçar-› fesad olmas›na sâî ve hâdim olma¤› öteden beri itiyad etmifl
olan derebey harabelerinden Avlonyal› Mustafapaflazade Neflet Pafla
ve Süreyya Bey’in hakk›nda evvel ve ahir memurîn-i mahsusa mari-
fetiyle icra buyrulan tahkikat ve tedkikat-› adilane üzerine vukubulan
maruzat-› resmiyeleriyle mertebe-i tahakkuka varmas› üzerine ve is-
tihbarat-› mevsuka-i çakeraneme göre, hanelerinin bas›l›p metbu-›
mufahham u akdesimiz, zat-› hazret-i mülükânenin âmâl ü makâs›d-›
celile-i flehryarîlerine külliyen münafî bulunan kütüb ü evrak-› mu-
z›rralar›n›n mevki-i aleniyete ç›kar›laca¤›, Dersaadet’te bulunan bira-
derleri Ferid ve Nam›k Beylerin beynlerinde müretteb iflârât-› mas-
nualar› üzerine, Avlonya Karantina Katibi Veli ve Tayyib ve alelhusus
muhafaza-i asayifle memur polis komiseri efendilerin malumat› tah-
t›nda olarak, Himara’dan tedârük eyledikleri kay›¤a râkiben ve hane-
lerince taharriyat-› mukteziye icra olunsa bile maksad›n hayr-› husu-
le vusulü kabil olamamak ve bundan bir gûne serriflte elde edilecek
surette nam u eser b›rakmamak üzere, hanelerinde her ne nev kütüb
ü evrak-› muz›rra bulundu ise, kâffesini mustashaben her ikisi dahi
mah-› halin onsekizinci gecesi ‹talya’da kain Toranto’ya sav›fld›klar›-
n›n hasbe’s-sadâka arz›na ictisar eylerim.

Ne H›fz› Pafla’n›n ne de Adem’in, kendilerinden bir gün ön-


ce Süreyya Bey’in saraya gönderdi¤i telgraftan haberi vard›r.
Avlonya’dan kaçmadan önce Mabeyn’e çekti¤i son telgrafta
Süreyya Bey, haflir neflir oldu¤u Yunanl›lar› ailesine karfl› kul-
lanmak için kendisine alet etmekten çekinmeyen H›fz› Pafla’y›
flikayet etmifl ve canlar›n› kurtarmak için a¤abeyiyle beraber ‹s-
tanbul’a geleceklerini haber vermifltir:

Yanya’da tesis ve klüp nam›yla tevsim etti¤i darü’l-fesad-› Yunanînin


reis-i resmîsi H›fz› Pafla, aileme karfl› Yunanîlere tertib ettirmekden
çekinmedi¤i flehadeti sârât-› sâb›kas›na katarak ailemizin mahv›na
muvaffak olduktan sonra feryad-› istimdadkârânemizin tesirat›yla
atefl-i gazab› alevlenmifl, bir suret-i fledideyi ihzar etmifl oldu¤u görül-

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 41


mekle, tahlis-i nefs edebilmek ve saye-i emân-› hilafetpenahîye s›¤›n-
mak üzere, flimdi biraderimle beraber ‹stanbul’a müteveccihen hare-
ket ve evlad-› masumemizi ›yal-i felaketzedemizi yedullahîye ve kim-
sesiz kalan hanemizi kanun-› padiflahîye emanet eyleriz. Onlar› taki-
bat-› faciadan, Yunanîlerin tertibat-› elîmesinden kurtar›lmak üzere,
merhamet-i mukaddese-i flehryariyi istid‘aya müsaraat eyleriz.40

Kardefllerin befl metre uzunlu¤undaki küçücük bir yelken-


li tekneyle k›fl mevsiminde Adriyatik Denizini geçmeyi baflar-
malar›ndan sonra, iki gün içinde ‹talya’dan ‹stanbul’a gidip
burada Padiflah’a ulaflmalar›, baflta H›fz› Pafla olmak üzeri her-
kesi flaflk›na çeviriyor.41 Huzurda Valinin entrikalar›n› flikayet
edip görevden al›nmas›n› isteyen Neflet ve Süreyya kardefller
daha sonra afv-› flahaneye mazhar olacaklard›r. Ekrem Bey’in
yazd›¤›na göre, Avlonya’dan gelen biraderler, alt› ay kadar kar-
deflleri fiura-y› Devlet azas› Ferid Pafla ve Sirkeci Gümrük ‹s-
kelesi Müdürü Nam›k Bey’in Arnavutköy’deki evlerinde misa-
fir kal›yorlar. Ekrem Bey de muallimleriyle beraber ‹stanbul’a
babas›n› ve amcalar›n› görmeye geliyor ve bu arada ‹stan-
bul’da babas›yla gezdi¤i bir s›rada 10 Temmuz 1894 tarihli bü-
yük depreme tan›k oluyor. Demek ki ‹stanbul’da alt› aydan
fazla kalm›fl olmal›d›rlar.42
Padiflaha kendilerini hemen affettirememifl olmal›lar, zira
afla¤›da görülece¤i üzere, bu aff›n belgelerde geçti¤i ilk tarih 27
May›s 1894’tür, yani ‹stanbul’a geliflten alt› ay sonra. Bu tarih-
te Dervifl Pafla Yanya Valisi H›fz› Pafla’ya, Neflet ve Süreyya’n›n
‹stanbul’a gelip Padiflah’a ubudiyet ve sadakatlerini sunmufl ol-
duklar›n›, Padiflah’›n da memnuniyet göstermifl oldu¤u yaz›-
yor. “Bundan sonra hükûmet-i seniyyenin her emrini infaz ve hi-
demât-› sad›kâne ibraz edeceklerine dair kendilerine yemin etti-
rildikten sonra kefalet-i devletleri taht›nda olarak bâ-tahrirat-›
âliye iadeleri hususunda” H›fz› Pafla’n›n mütalaas› isteniyor. 19
Haziran 1894’te cevaben, bir sene önce flikâyet üzerine bizzat
tahkikat yapt›¤›n› ve evrak› Bab›ali’ye takdim etti¤ini yazan
H›fz› Pafla, Padiflah ikisinin Avlonya’dan uzaklaflt›r›lmalar›n›

42 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


irade edince, bunlar›n haber alarak ‹talya’ya kaç›p ‹stanbul’a
geldiklerini, fakat bu arada leh ve aleyhlerinde bulunan di¤er
yirmi kiflinin Berat’a sürüldüklerini hat›rlat›yor. Bunlar›n ço-
¤u Mustafapaflazedelerin aleyhtar› oldu¤u için H›fz› Pafla tabiî
ki bunlar›n aff›n›n uygun olaca¤›n›z söylüyor, “afv-› flahaneye
mazhar olub da memleketlerine avdetleri vuku bulursa, flimdiki
halde vilayetçe bir mahzur” görünmedi¤ini ifade ediyor.43

Süreyya Bey Tekrar Avlonya’da

Avdetten sonra Avlonyal› hanedan› bütün kollar›yla validen


intikam alman›n yollar›n› arayacakt›r. Etekleri tutuflan Yanya
Valisi H›fz› Pafla 31 May›s 1895’te Sadarete, Avlonyal›larla yafla-
nanlar› bir güzel özetleyerek bafllayan “mahremane” uzunca bir
yaz› göndermifltir. Buna göre, Mustafapaflazadelerin daha evvel
tahkikatla anlafl›lan kötü niyetli fikirleri etraf›yla Bab›âli’ye arz
olunmufl, al›nan cevap üzerine tevbîhleri, azarlanmalar› irade
buyrulmas› üzerine gere¤i yerine getirilmiflti. Sonra do¤rudan
Mabeyn-i Humayun’dan tebli¤ buyrulan irade-i seniyyede Ne-
flet Pafla ve Süreyya Bey’in padiflah nezdinde tahakkuk eden
muz›r niyetlerinden dolay› Avlonya’dan uzaklaflt›r›lmalar› fer-
man buyrulmufltur. Fakat bunlar›n derdestleriyle sürgün yerle-
rine gönderilmeleri için Avlonya’ya gitmifl olan vilayet alaybe-
yinin Yanya’dan hareketini haber ald›klar›, Avlonya iskelesin-
den geceleyin bir kay›¤a binerek ‹talya’ya, oradan da ‹stanbul’a
geçtikleri anlafl›lm›flt›r. Bir müddet sonra Padiflah’›n aff›na
mazhar olmalar›yla iki kardefl Avlonya’ya avdet ettilerse de,
“malum olan sevâb›k-› halleri cihetiyle hasbe’s-sadâka muame-
lat u harekâtlar› hemifle nazar-› itinadan dûr tutulmay›p, yine
bir gûne su-i fikr u muameleleri hiss olundu¤u gibi, keyfiyetin
derhal arz olunaca¤›n› bildiklerinden” kendisinin buradan kal-
d›r›lmas›n› istiyorlar. ‹stanbul’daki biraderleri Ferid Bey’in
“mecâlis u mehâfilde” münasebetsiz sözler söyledi¤ini ifliten ve

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 43


bu emellerini gerçeklefltirmeye yönelik hiçbir teflebbüsten geri
durmayacaklar› flüphesiz gören H›fz› Pafla buna bir örnek veri-
yor: Yanya vilayetine bir teftifl heyeti gönderilmifltir. Fakat il-
ginçtir ki, Hasan Edip Pafla baflkanl›¤›ndaki bu heyet Sela-
nik’ten Yanya’ya gelmek için önce do¤ruca Avlonya’ya ç›km›fl
ve iskeleden Mustafapaflazadelerin arabalar›na binerek konak-
lar›na inmifl, bir gün bir gece misafir kalm›flt›r. Oradan Berat’a
hareketlerinde yolda Fir nahiyesinde dahi onlar›n mensupla-
r›ndan Nedim Bey’de bir gece, ertesi gün Berat’a ulaflt›klar›n-
dan da yine onlar›n adamlar›ndan Mihal Harito adl› bir H›ris-
tiyan›n hanesinde birkaç gün misafir olmufllard›r. Sonra Yan-
ya’ya gelerek yaz›l› olarak kendisinden (Vali H›fz› Pafla’dan) ce-
vaplar istemifllerdir. Vali bütün bunlar› “mahremane” olarak
Sadrazama anlatmakla kalmam›fl, ayn›s›n› Dâhiliye Naz›r›’na
yazm›fl ve her iki merciden, kendisi hakk›nda Hasan Edib Pa-
fla’n›n haz›rlad›¤› tahkikat layihas›na iyice tedkik edilmeden
inan›lmamas›n› istemifltir.44
H›fz› Pafla kendisi hakk›nda haz›rlanan rapor bitinceye ka-
dar karfl› hamlelerine devam edecektir. Padiflah’› korkutmak
için s›k s›k baflvurulan yöntemlerden biri, herhangi bir konuda
ecnebî müdahalesi ihtimalinden bahs etmektir. H›fz› Pafla da 4
Ekim 1895’te yazd›¤› mektupta bu silah› kullan›r: Ferid Bey ‹s-
tanbul’a dönen tahkik heyeti nezdinde kulland›¤› himmetle
Yanya’da baz› memurlar›n› görevden ald›rd›¤›n› yay›yormufl.
Ferid Bey’in vilayetin icraat ve teflebbüslerini k›rmak ve hafife
ald›rmak için sarf etti¤i kötü sözler, “biraderleri Neflet Pafla ve
Süreyya Beyin ihtiyac ü ilca-y› mahallîye binaen bâ-irade-i se-
niyye icra edilen muameleden mütevellid hissiyat ve menviyât-›
zatiyeden münbais idü¤ü” aç›kt›r. Fakat böyle bir zamanda
bunlar Yunan gazetelerine düflerse ecnebîler üzerinde yapaca¤›
tesir daha da zararl› olacakt›r. Bu yüzden Ferid Bey hakk›nda
“muamele-i lazime-i müessire icras›” yoluna gidilmelidir.45 H›f-
z› Pafla bu flekilde kendisi hakk›nda rapor haz›rlayan fiura-y›
Devlet’in üyelerinden biri olan Avlonyal› Ferid Bey’i devr eden
ç›karmak istemifl, fakat baflar›l› olamam›flt›r.

44 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Yanya Valisi hakk›nda haz›rlanan sözkonusu rapor ancak
28 Kas›m 1895’te bitirilebiliyor. Raporun sonuç k›sm› H›fz›
Pafla’y› zor durumda b›rakacak ifadeler içermektedir:

Yanya Valisi Ahmed H›fz› Pafla hazretlerinin bizzat irtikab u irtiflafl›


mesmu‘ olmam›fl ise de, memurîn-i vilayetten baz›lar›n›n ilkaat u i¤-
falât›na kap›larak fluûbât-› idare-i vilayetin her cihetince suistimalât
vukuuna meydan vermifl oldu¤una ve siyaseten lüzum gördü¤ü beya-
n›yla bir tak›m köylüleri aylarca bilâ-hüküm hapis ve tevkif ettirmek
gibi kavanîn-i adliyeye mugayir muamelatta bulundu¤una ve tesis et-
ti¤i klüp ve Gureba Hastahanesi’ne iane nam›yla yolsuz birçok parala-
r›n al›n›b sarf edilmekte idü¤üne ve memurîni dahi imtidad eyledi¤ine
binaen, icra-y› icab› lüzumu gösterilmifl ve vâk›‘an vilayetin umur-›
idaresinde tahakkuk eden su-i ahval makam-› vilayetçe hüsn-i idareye
ihtimam olunmad›¤›na delalet ederek, ol babda dahi tedâbir-i lazime
ittihaz›na ihtiyac-› hakikî görülmüfl olmakla, bu cihetdeki re’y-i âlîye
taalluk› mütalaas›yla evrak›n›n takdimine ibtidar k›l›nd›.

Sadrazam Vali hakk›ndaki bu son derece olumsuz raporu


bizzat Valinin gönderdi¤i mektupla beraber saraya arz etmifltir.46
Bütün bunlara ra¤men Ahmed H›fz› Pafla Ekim 1897’ye ka-
dar görevinde kalarak, Yanya’da geçirdi¤i sekiz y›lla en uzun
süre kalan ikinci validir (Halefi Osman Feyzi Pafla kendisinde
dört ay fazla görev yapm›flt›r).
H›fz› Pafla’dan sonra gelen Yanya Valisi Osman Feyzi Pa-
fla’n›n Avlonyal›larla flahsî bir sorunu yoktur. Hatta görevi s›ra-
s›nda meydana gelen bir vakada beylerin taraf›n› tutmakla suç-
lanm›flt›r. 27 Mart 1899’da Berat Mutasarr›f›n›n kendisine gön-
derdi¤i tahrirat suretini Bab›ali’ye ileterek anlatt›¤› olay flöyle ge-
lifliyor: Mustafapaflazadeler Avlonya’ya üç çeyrek saat mesafede
bulunan Babiçe suyu üzerinde, y›k›lm›fl bir kemerli köprünün
tamirini bafllatm›fllard›r. Köprüye komflu çiftli¤in sahipleri in-
flaata gelip münazaa ç›kar›yor, ameleden birini kurflunla cerh
ediyor ve bu amele sonradan ölüyor. ‹nflaat muvakkaten dur-
duktan sonra, guya Mustafapaflazadelerin adamlar›nca çiftlikten
iki H›ristiyan k›z› esir, yüz yirmi bafl hayvan gasp ve ya¤ma edi-

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 45


liyor; çiftlik sahipleri tafl›nmak zorunda kal›yor. H›ristiyan muh-
tar ve k›zlar›n pederleri Rum Patrikhanesi’ne telgrafla durumu
flikayet ediyor, müddeî-i umumî muavinli¤i vekaletine dilekçe
veriyor; çiftlik sahipleri çeflitli makamlara telgraflar gönderiyor.
Olay›n resmiyete intikali üzerine hükûmet Berat Mutasar-
r›f›n› Avlonyaya’ya gönderiyor. Mutasarr›f, kaymakam› ve ida-
re meclisinin seçilmifl üyelerini alarak olay yerine gidiyor. Bu
heyetin raporuna göre kadîmen mevcudiyeti ispatlanan köp-
rünün iki taraf›ndaki yollar k›smen çiftlik sahibi Elmas Efendi
ve biraderlerinin arazisi dahilindedir. Köprünün tamir edilerek
yenilenmesi, Mustafapaflazadelerin tasarrufu alt›nda olan de-
¤irmene Avlonya’y› bir saat kadar yaklaflt›racakt›r; ancak ahali-
ye sa¤layaca¤› kolayl›¤›n yan›nda onlar aç›s›ndan da bir menfa-
at temin edece¤i aç›kt›r. Çözüm olarak köprünün iki yolu sap-
t›r›larak de¤ifltirilebilir, ama bu sefer de baflkalar›n›n tarlas›n-
dan geçecektir. Tahkikata göre, iddia edilen k›z kaç›rma ve hay-
van gasb›n›n ise asl› esas› yoktur. Müddeî-i umumî muavininin
tahkikat›na göre, Elmas Efendi ve biraderi Muhammed Emin
“hilaf-› hakikat iddiaya cüret” ettiklerini itiraf etmifllerdir: “El-
mas Efendi ve biraderlerinin, Neflet Pafla ve Süreyya Bey aleyhin-
de vaki flikayetlerine bir ehemmiyet-i siyasiye verdirmek maksa-
d›yla kendi rençberleri olan üç-befl H›ristiyan› dahi ber-vech-i
maruz teflrîk etmeleri” dikkat çekicidir; gere¤i yap›lmal›d›r. Ec-
nebîleri ifle kar›flt›rarak olaya siyasî bir mahiyet katmak isteyen
Elmas ve Fettah efendiler flimdilik Berat’a sürülmüfltür. ‹dare-
ten cezaland›r›lmalar› için ‹stanbul’dan durumun mütalaas›yla
emir beklenmektedir.47
Elmas Efendi bizzat fiura-y› Devlet’e gönderdi¤i bir arz›hal-
de “beylerin efkâr›n› terviç eden vali-i vilayet[in] hiçbir sebebe
mübteni ve tevkif müzekkeresine müstenid olmayarak” kendisini
tutuklad›¤›ndan, Berat’a nefyetti¤inden flikayet ediyor; “Avlon-
ya beylerinin muamelat-› ihtilalcuyânelerine muhalif bulunan
esd›kâ-y› bendegân›n dahi birer birer nefye bilâ-sebeb k›yam
edilmekte” olundu¤unu iddia ediyor. Ayn› flekilde tutuklular›n
aileleri ve taraftarlar› da birçok flikayet telgraf› gönderiyor.

46 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Bunlarda Süreyya Beyler hakk›nda ilginç ifadeler ve suçlamalar
geçmektedir:

Vesâyil-i fleytaneti itiyad ve sermaye-i yed etmifl olan Avlonyal› Neflet


Pafla ve Süreyya Bey, Yunan muharebe-i zâilesinde Loros cihetinde vu-
kubulan teflvîflât-› askeriyeyi herkesin yüzüne büyük gösterip, hele-
can-› umumiyenin hudûsüne bâdi olduklar› gibi, kendilerinin famil-
yalar›n› kald›rmakla umumî hicrete mecbur ve türlü türlü muzayaka
ve ihtirablara giriftar eyledikleri cümlece malumdur. Hatta familyala-
r›n› çiftlikata getirdikleri flöyle dursun, Avusturya ve Macaristan’a ilti-
ca eylemek üzere çiftlikatlar›na karib Vivasa nehri esnas›nda otuz befl
tonulato Bonasorta nam›yla kuyudat Fazl› Hasan nam›nda bir kapu-
dan›n taht-› kumandas›nda Dalmaçya’ya gitmek içün gemi-yi mezku-
ru bir ay kadar tuttuklar› müsebbettir. Müahharan inayet-i Bârî ve ru-
haniyet-i Peygamberî ve saye-i hazret-i hilafetpenahîleri ile asker-i
nusret-me’serin muzafferiyet ve muvaffakiyetlerini gördüklerinde
merkez-i kasabaya avdetle, guya her türlü fedakârl›kta bulunup tedâ-
bîr-i müessire[de] bulunduklar›na ve bâhusus canib-i hükûmet-i se-
niyyeden idare edilen Berat asker-i muavinesine guya kendileri
ta‘enat(?) verdiklerini, baz› bende ve emekdar ve flerlerinden ihafe olu-
nan Hristiyanlar›na tehdit ettirip, kendi desâislerini sahih nazar›yla te-
lakki ettirerek, mazhar-› telattufat olmalar›na sebep olmufl ise de, ol
zamanlarda Avlonya’ya tecemmü olunan asker-i muavinenin mikdar›
pek az ve lâ-fley hükmünde olmakla beraber, kaymak›n beher kasesi 25
kurufl rayiç bedelde iken, mezkur askere vermifl oldu¤u m›s›r›n beher
kasesini 40 kurufl kadar bahas› olmak üzere hazineye olan deynlerine
mahsubunu icra ve bu babda ticaretlerine hizmet etmifller iken, telat-
tufatlar›na medar bir hizmet[te bulunmufl] olduklar›n› makamat-› ul-
yaya arz ile, tervic-i meram etmeleri isti¤rab olunan fleylerdendir.
Bundan baflka, kasaban›n suya olan zaruretine binaen Berat Mutasar-
r›f-› sab›k› saadetlu Hac› Rauf Pafla hazretlerinin eser-i teflviki ve kay-
makam-› kazan›n himemât›yla Yunan Muharebesinde helecan-› he-
yecan›nda familyas›n› kald›rmayan, öteden beri devlet ü millete cid-
den hidemât› sebk etmifl olan Avlonyal› Adem Bey48 ve biraderleri
muavenât-› tevaliye semeresi ve umum ahalinin i‘tâ-y› ianat-sayesi
olarak bir buçuk saat buud-› mesafeden kasabaya getirilen suya men-
faat ve muavenât› dokunmamak flöyle dursun, ol babda teflkil olunan

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 47


komisyon Süreyya Bey’in riyasetinde bulundu¤u münasebetiyle
[kendili¤inden] icras›na mahal b›rakmayarak, Avrupa’dan istihzar›na
lüzum görünen su boru ba¤› solinalar›n›n celbine vas›ta olmakla, fa-
hifl fiyat göstererek 300 liradan ziyade ticaretleri oldu¤u ammenin
malumu ve tahkiki yoluna gidilse edille-i saire ile bütünü derkârd›r.
… ‹hbar eyleriz.

Vali Osman Feyzi Pafla bu flikayetnameleri Dahiliye Nezare-


ti’ne gönderirken ekledi¤i mütalaas›nda “köprü k›yam›” hak-
k›ndaki durumu flöyle özetliyor: “Beylerle Elmas ve Fettah’›n
beynlerinde kararlafld›r›lm›fl ve buna göre tamire bafllanm›fl iken,
Elmas ve Fettah hilaf-› mukavele olarak ve mahallinde hükûmet
yok zehab ü tahminine düflerek, bir cemm-i gafîr tahflîd ü teslîh
ile köprüyü tamire ibtidar eden ameleye sevk ü taslît ile fiilen ve
müsellahan mümanaat ve müdahaleye ibtidar” etmifller, k›z ve
gasp ithamlar›n› ise “meseleye siyasî renk vermek ve bilahare ec-
nebî müdahalesi nüfûz-› hükûmete tesir edebilecek netayici mu-
z›rra temin etmek fikr-i ihaneti taht›nda” yapm›fllard›r. Dolay›-
s›yla bütün bu haks›z flikayetnamelere ra¤men, tahkikat bitin-
ceye kadar sürgünlerin Avlonya’ya dönmemesi gerekmektedir.
Aksini isteyen dilekçelerin “bir mekr-i mefsedete mübteni olaca-
¤›” apaç›kt›r.49

‹stanbul Y›llar›

Kendisi taflra hayat›n›n can s›kan küçük dünyas›ndan uzak-


laflmak m› istemifltir? Yoksa, Osmanl› saray›, onun son on y›lda
yaflananlardan dolay› muhaliflere kat›laca¤›ndan endifle duya-
rak, Süreyya Bey’i dizinin dibine getirtmek mi istemifltir? Belki
de her iki sebep sâikiyle onu yirmi bir sene sonra tekrar resmî
bir devlet görevinde görüyoruz: Süreyya Bey 19 Temmuz
1901’de fiura-y› Devlet Tanzimat Dairesi azas› olmufltur.
Süreyya Bey ailesiyle ve yan›nda getirdi¤i a¤abeyi Neflet Pa-
fla ve bald›z› Zehra Han›m ile beraber, ‹stanbul’da önce Kuru-

48 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


çeflme Koyunda, o¤lunun ifadesiyle “bir Venedik saray› gibi ya-
r› yar›ya suyun içinde, pek çok odas›yla büyük bir villa olan”
bir yal›da ikamet etmifltir. Buras› Ermeni Düzyan ailesine ait
150 y›ll›k, üç katl› devasa salonlar› olan bir ahflap yal›yd›. Sü-
reyya Bey’in buradaki komflular› da Ermeniydi.50 Fakat Sürey-
ya Bey bir müddet sonra buran›n flehir merkezine uzak olma-
s›ndan -ailenin di¤er fertleri de baflka sebeplerden- flikayet ede-
rek, F›nd›kl› s›rtlar›nda mükemmel bir manzaraya sahip daha
eski, fakat iki kat daha büyük bir kona¤a tafl›nm›flt›r.
Bir buçuk sene sonra, yani a¤abeyi Ferid Pafla’n›n sadrazam
olmas›ndan k›sa bir müddet akabinde, 25 fiubat 1903’te Sürey-
ya Bey Cemiyet-i Rusumiye Reisi olarak atanm›fl ve Jön-Türk
‹htilali’ne kadar kendisini memâlikteki gümrük gelirlerinden
sorumlu k›lan bu vazifeyi sürdürmüfltür. ‹htilalden sonra bu
kurumun la¤v edilmesi üzerine, Süreyya Bey 10 A¤ustos
1908’de kadro hârici kalm›fl ve bir müddet sonra Avlonya’ya
dönmüfltür.
Süreyya Bey’in bundan sonraki hayat› aktif siyasetle iç içe-
dir. 1908 seçimlerinde adayl›¤›n› koydu¤u Yanya’da ‹ttihad ve
Terakki aleyhinde ateflli bir kampanya yürütmüfl, ama sonuçta
dokuz oyla seçimi Rum bir adaya karfl› kaybetmifltir.51 1912’de-
ki “Sopal› Seçimler”de kuzeni ‹smail Kemal Bey tekrar aday
gösterilmeyince, Süreyya Bey onun yerine aday olmak için
Ocak ay› sonunda baflvuruda bulunmufltur. ‹ttihad ve Terakki
Cemiyeti, Arnavutluk meselesi hâriç her konuda onlarla ayn›
çizgide olaca¤›na dair söz verdi¤i halde, kendisine so¤uk dav-
ranm›flsa da, Süreyya Bey Sami Bey Viryoni ile beraber Berat
mebusu seçilmifltir.52 Yanya Valisi Mehmed Ali Ayni Bey’in Sü-
reyya Bey’i seçtirmek için gayretleri olmufltur.53
Arnavutluk’ta isyan alametleri belirmesi üzerine, mecliste
Dâhiliye Naz›r› Hac› Adil Bey’in oradaki durumu güllük gülis-
tanl›k gibi göstermesine ilk itiraz eden mebus Süreyya Bey ola-
cakt›r.54 Süreyya Bey’in kürsüdeki konuflmas›nda, flikayetlere
geçmeden önce “Arnavutlar bihakk›n saltanat-› seniyyeye ve
makam-› hilafete fliddetle merbutturlar. Bu hiss-i sadakat› hiçbir

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 49


hal ve hiçbir bühtan-› mâkâl de¤ifltiremez” demesi flafl›rt›c›d›r.
Süreyya Bey konuflmas›na devamla Arnavutlar›n, merkezî hü-
kûmetten habersiz oldu¤u fliddet ve zulümden flikayetçi olduk-
lar›n› söylüyor. fiiddet ve zulüm bölgede görev yapan bir tak›m
küçük memurlar›n tesiri alt›nda oluyor. Süreyya Bey’e göre,
“ink›yad için kuvvet kâfidir. Fakat hoflnudiyet için hüsn-i idare
laz›md›r”. Süreyya Bey kötü idarelerinden dolay› artan flikayet-
ler bahsinde kiflilere de iflaret ediyor: Mesela, ‹pek Mutasarr›f›
ve Kumandan›. Hele kumandan, vaktiyle kay›npederini Arna-
vutlar›n öldürdü¤ü bir zat oldu¤undan intikam hissiyle hare-
ket etmektedir.
Süreyya Bey’e göre, Arnavut meselesini hükûmetin üç ko-
nuda ald›¤› afl›r› tedbirler alevlendirmifltir: Esliha (Müslüman
ahali elinden silah toplanmas›), lisan (okullarda Arnavutça
dersi) ve hurûf (Arnavut ayd›nlar aras›nda Latin harflerine geç-
me tart›flmalar›) meselelerinde ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti
meflrutiyete yak›flmayan politikalar gütmüfltür. Son meselede
hükûmetin fetvayla yeni “hurûfun muhill-i diyanet oldu¤u”nu
ilan etmesini gündeme getiren Süreyya Bey meclisten büyük
tepki alacakt›r. “Hükûmetin dini, diyaneti flu asr-› medeniyette
vas›ta ve mânia ittihaz etmemesi laz›m” geldi¤ini söyleyince,
fetvan›n tenkit mahallinin meclis olmad›¤› itirazlar› yükselir.
Süreyya Bey, itiraz›n›n “flu zaman-› medeniyette böyle bir fetva-
y› icad ve ›zhar edenlere” oldu¤unu, bunun siyasete muvâf›k ol-
mad›¤›n› belirtir. ‹tirazlar›n devam› üzerine tart›flman›n an-
lams›z hale geldi¤ine kanaat getiren Süreyya Bey flu sözlerle
kürsüden iner: “Arnavutluk vars›n yans›n, y›k›ls›n; sizin istedi¤i-
niz surette bir siyaset takib olunsun. Arnavutluk’un bugünkü ha-
line sebep hep siyaset-i hâz›rad›r ve bir tak›m efkâr-› sahîfedir,
baflka bir fley de¤ildir; bunu her zaman isbata haz›r›m. Art›k de-
vama da hâcet yok, Arnavutluk vars›n yans›n, y›k›ls›n.” Daha
sonra at›flmalar devam ederken, meselenin uzad›¤›n› söyleyen
bir mebusa, Süreyya Bey flöyle seslenir: “Bu meclisi Arnavutluk
meselesi iflgal etmezse, hangi mesele iflgal eder?”55

50 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Süreyya Bey “bir asr-› medeniyette fetva ile ifl görülmez” dese
de, hat›rat›nda bizzat kendisi Arnavutluk’ta ihtilal için evinde
toplad›¤› heyeti meflrulaflt›rmak için tamamen dinî ›st›lahlara
baflvurur:

Malumdur ki, fleriat-› garrâ bir milleti girdab-› fenaya sevk eden ve
mezalimi men‘e muktedir olmayan bir hükûmete karfl› isyan› tansîs
ediyor; o milletin ilk saflar›nda bulunan erbab-› kudretin de rehber-i
harekât olmas›n›, ve hayat-› milliye ve selamet-i mülkiyesini her nas›l
olsa istihlasa çal›flmas› emrediyor.
Bu fariza-i diniye ve vazife-i medeniyeyi ifa etmek maksad›yla taraf-›
acizanemden gösterilen lüzum ve edilen davet üzerine Berat Mebusu
‹smail Kemal Bey, Aziz Pafla Viryoni, Prifltineli Hasan Bey, Ergiri Me-
busu Libohoval› Müfid Bey, Draç Mebusu Esad Pafla ile hanemde
akd-i ictima ettik ve cümlemizin yed-i emaneti Kuran-› Kerim üze-
rinde olarak milletimizin, memleketimizin halâs›na, idame-i hayat ve
mevcudiyetine cansiperane ve fedakârâne çal›flaca¤›m›za ahd u misak
eyledik (48). Bu ahd u misaktan sonra serzede-i zuhur olan ihtilal, ‹t-
tihatç›lar›n iddias› gibi sandalye kavgas›ndan, üç befl kifliye reva görü-
len fliddetten ileri gelmiyordu. ‹syan›n âmil-i mutlak› muhakkaku’l-
vuku‘ gördü¤ümüz felaketin, ›slah-› idareden meyusiyetinin tesir-i
elîmi idi.

Süreyya Bey -muhalif bir tav›rla meclise girmemifl olsa da56


uzun süre mebusluk edememifl, yapt›¤› sert bir konuflmadan
sonra ald›¤› tepkiler üzerine meclisten ayr›lm›flt›r. Süreyya
Bey’in mebusluktan istifas›n›n hikayesi flöyledir: Bilindi¤i gibi,
‹ttihat ve Terakki’nin cemiyet mensubu subaylar› kay›ran poli-
tikalar›na karfl› örgütlenen muhalif subaylar Halâskâr Zabitan
Grubu’nu kurmufl, 1912’de Said Pafla hükûmetine ve meclise
karfl› harekete geçmifllerdir. Halâskâr Zabitan Manast›r’da is-
yan ç›kard›ktan sonra Said Pafla’n›n sadaretten istifas›n› sa¤la-
m›fl, hükûmeti devirmifltir. Kamil Pafla’n›n sadrazam yap›lma-
s›na ve mebus seçimlerinin yenilenmesine yönelik faaliyetlere
giriflen Halâskâr Zabitan Grubu hakk›nda mecliste de müzake-
re aç›lm›flt›r. 3 A¤ustos 1912’de, meclisin (sonuncusundan bir
önceki) 46. toplant›s›nda Halâskâr Zabitan hakk›nda gevflek

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 51


davranan Harbiye Naz›r›’ndan aç›klama isteyenlerin teklifine
Berat Mebusu Süreyya Bey fliddetle karfl› ç›km›flt›r. ‹ttihad ve
Terakki’ye muhalif bir mebus olarak Halâskâr Zabitan’a arka
ç›kan Süreyya Bey, Harbiye Naz›r›ndan aç›klama isteyen me-
buslar›n memleketi bir oyuna alet ettiklerini, yapt›klar›n›n gü-
nah ve ay›p oldu¤unu kürsüden söylemifltir. Sözlerinin meclis-
te büyük tepkilere neden olmas› üzerine Süreyya Bey k›zm›fl ve
“meclisteki alçaklarla çal›flamayaca¤›”n› söyleyerek istifa etti¤i-
ni aç›klam›flt›r. Bu a¤›r sözler üzerine s›ra kapaklar›na vurarak
protestolar›n› seslendiren mebuslar “istifas›n›n kabul edildi¤i-
ni”, “def olup gitmesini” ihtar etmifllerdir. Meclis Reisi olaya
müdahale ederek, meclise hakaret etmifl oldu¤u için Süreyya
Bey hakk›nda cezaî ifllem yap›laca¤›n› ifade etmifltir.57 Zaten
meclis de ertesi gün, 4 A¤ustos 1912’de fesh edilmifltir.

Avlonya’ya Dönüfl

Süreyya Bey’in hayat›n›n kalan k›sm›n› bu hat›rattan takip


etmek mümkündür. Buna göre, Süreyya Bey dönüfl güzergâ-
h›nda Atina’da Yunanistan Baflbakan› Eleftherios Venizelos ile
görüflüyor ve onun bir mesaj›n› Bab›ali’ye iletmekte arac›l›k
ediyor: Bab›ali Yunanl›lar›n Girit’teki hukukunu tan›rsa, onlar
da Türkiye aleyhindeki Balkan ittifak›ndan uzaklaflacaklar. Fa-
kat Osmanl› hükûmeti hain sayd›¤› Süreyya Bey’i ciddiye al›p
cevap vermiyor.
Balkan Harbi’nde Osmanl›lar Arnavut topraklar›nda Kara-
da¤ ile savaflmaya bafllay›nca, birçok Arnavut milliyetçisi gibi
Süreyya Bey de Arnavutluk’un gelece¤i hakk›ndaki fikirleri ha-
yata geçirme zaman›n›n geldi¤ine inan›yor. Süreyya Bey bir
yandan Avlonya’da Güney Arnavutluk’un eflraf›n› toplant›ya
ça¤›r›rken, Avusturya-Macaristan’a -ya ba¤›ms›zl›k ilan›na
deste¤ini ya da Arnavutluk’un protektoras›n› üstlenmesini sa¤-
lamak üzere- o¤lu Ekrem’i gönderiyor. Fakat Avusturya hükû-
metini ikna edemedi¤i gibi Avlonya’ya gelen eflraf› da kendi ni-

52 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


yetine çekemiyor. Sonras›nda Süreyya Bey Tiran ve ‹flkodra’ya
gidiyor, fakat orada da ne kay›nbiraderi Esad Pafla’y› (Süreyya
Bey onun k›zkardefli Mihri Han›m Topdanî ile evli) ne de hâlâ
Mirdita’da kendi küçük beyli¤ini düflünen Prenk Bib Doda’y›
ikna edebiliyor. Ard›ndan fiingin ve Kotor üzerinden Viyana’ya
geçiyor.
Arnavutlar, Balkan Savafllar›nda u¤rad›¤› hezimetle kendi-
siyle beraber Arnavutluk’u da yok olma tehlikesiyle karfl› karfl›-
ya b›rakan Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndan 28 Kas›m 1912’de
ilan-› hürriyetle ayr›ld›lar. Avlonya’da gerçekleflen bu eylemin
önderi, eski bir Osmanl› valisi olan ‹smail Kemal Bey, S›rplar ve
Yunanl›lar taraf›ndan yok edilme tehlikesi yaflayan Arnavutlar›n
son çare olarak ba¤›ms›zl›k ilan›na baflvurduklar›n› aç›klam›flt›.
Haziran 1913’te Avlonya’ya dönen Süreyya Bey, bu arada
Arnavutluk’un ba¤›ms›zl›¤›n› ilan etmifl olan ‹smail Kemal’i,
kendi hükûmetinde muhalif Esad Pafla’y› Dâhiliye naz›r› yap-
maya ikna ediyor. ‹ki hafta düflünme müddeti isteyen Esad Pa-
fla, bu sefer tutuyor Draç’da kendi hükûmetini ilan ediyor. Sü-
reyya Bey de sonunda Draç’a gitti¤inden, ‹smail Kemal Bey’in
çat›rdayan hükûmeti daha da zay›fl›yor.
Büyük devletlerin uzlaflmas›yla Arnavutluk hükûmdar› ilan
edilen Prens zu Wied ve sonra Esad Pafla hükûmetleri zama-
n›nda Süreyya Bey Viyana’da Arnavutluk sefiridir. Fakat Avus-
turya’yla iliflkisi zamanla bozuluyor. Bunun sebebi Avlonya ya-
k›nlar›nda Paflaliman denilen stratejik önemde bir topra¤›n›
yüksek bir mebla¤ karfl›l›¤› ‹talyanlara satmas›d›r.58 Süreyya
Bey Dünya Harbi ç›kt›¤›nda ‹sviçre’ye gidiyor; orada ‹talya için
çal›flt›¤›ndan flüphe edildi¤i için sürekli Avusturya casuslar›n›n
takibi alt›ndad›r. Halbuki Süreyya Bey ‹ngiltere’ye yak›n oldu-
¤u bilinen oradaki muhalif Türk cemaatiyle görüflmektedir.59
I. Dünya Harbi s›ras›nda Bavyera’da posta sansüründe çal›-
fl›p Arap harfleriyle yaz›lm›fl gelen-giden mektuplar› incele-
mekle görevlendirilen flarkiyatç› Karl Süssheim’›n günlük not-
lar› aras›nda Süreyya Bey’le ilgili bir rapor da ç›km›flt›r. Süss-
heim’›n bu askerî istihbarat faaliyetini kitab›nda anlatan Jan

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 53


Schmidt, Süssheim’›n raporunun kendisini yan›ltmas›na izin
vererek Süreyya Bey’in “muhtemelen Lozan’da yaflayan bir Ar-
navut casusu” oldu¤una hükm etmifltir. Çünkü Mart 1917’de
yazd›¤› rapora bak›l›rsa, Süssheim’a göre, “‹ki-üç y›l kadar önce
Viyana’da bir Arnavut ajan› olan Süreyya Bey Vlora flimdi ‹sviç-
re’de, Lozan’daki Lausanne Palace otelinde misafir kal›yor olabi-
lir. Kardefli fiura-y› Devlet Azas› Neflet Pafla burada yaflamakta-
d›r”. Süssheim sözü Süreyya Bey’in pek flüpheli uluslararas›
ba¤lant›lar›na ve görüflmelerine getirir. Tespit edebildi¤i kada-
r›yla Süreyya Bey Zürih’te Hidiv ‹smail Pafla’n›n damad› Mid-
hat Ye¤en Pafla’y› görmüfltür. Orada otele 130 frank ödemifl, her
tarafa arabayla gitmifltir. Yani belli ki masraflar› karfl›lanmakta-
d›r. Dahas› Arnavutluk’un ba¤›ms›zl›¤›n› ilan eden kuzeni ‹s-
mail Kemal Bey de o gün Zürih’tedir. Sonra Berlin’e geçmifltir.
Süreyya Bey ve orada Prens zu Wied’in efli Sophie ile görüfl-
müfltür. Waldenburg’a giden Süreyya Bey Prenses’le tekrar gö-
rüflmek için bu sefer Dresden’e gider. Prenses efliyle tekrar Ar-
navutluk’a dönebilece¤ini düflünürken, Süreyya Bey karamsar-
d›r. Zira Avusturya hükûmeti Prens zu Wied’in Arnavutluk’a
dönmesini istemiyor olmal› ki, Draç’dan kaçarken geride b›-
rakt›klar› bütün eflyas›n› getirmifltir. Süreyya Bey birkaç gün
içinde gerçekleflen bu yolculuk ve temaslardan sonra 1 Mart
1917’de Viyana’ya geçmifltir.60
12 Ekim 1918’de bir grup Arnavut siyasetçisiyle beraber ‹s-
viçre’den ‹talya’ya, Hâriciye Naz›r› Baron Sonnino’ya bir tel-
graf gönderiyor ve ‹talya’n›n Bar›fl Konferans›nda Arnavut ç›-
karlar›n› temsil etmesini ve askerlerini Arnavut topraklar›na
göndermesini istiyor. Balkanlar’daki menfaatlerini ve Adriya-
tik’teki güvenli¤ini korumak bahaneleriyle ‹talya, Dünya Sava-
fl›nda henüz saf belirlememiflken, 30 Ekim 1914’te Süreyya
Bey’in memleketi Vlora’ya girifl-ç›k›fl› kontrol eden Sazan Ada-
s›n›, 16 Aral›k’ta da Vlora’n›n kendisini iflgal etmiflti. Lon-
dra’daki gizli anlaflmalarla Nisan 1915’te müttefiklerin r›zas›n›
alan ‹talya, Sazan ve Vlora ile çevresi karfl›l›¤›nda, savafla taraf
olarak girmiflti. Arnavut siyasîlerinin yukar›da belirtilen ça¤r›-

54 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


s› üzerine, savafl›n sonuna do¤ru ‹talyanlar o s›rada Avustur-
ya’n›n iflgali alt›nda bulunan di¤er Arnavut topraklar›na da gir-
di ve böylece 1918 sonlar›nda neredeyse bütün Arnavutluk’u
ele geçirdi. 1919’da Woodrow Wilson’un ‹talya’n›n bu üstünlü-
¤üne son vermek istemesinden korkan ‹talyanlar Yunanistan’la
gizli bir anlaflma imzalad›. Buna göre, Arnavutluk’un güneyi
Yunanistan’a b›rak›l›rken, bunun karfl›l›¤›nda Yunanl›lar ‹tal-
ya’n›n Vlora ve çevresi üzerindeki egemenli¤ini ve Arnavut-
luk’un kalan k›sm›ndaki mandas›n› destekleyecekti.61 Wilson
Arnavutluk’un birli¤i konusunda ›srarl› tutumunu bozmam›fl-
t›r. Arnavutluk üzerindeki savafla 1920’de Loflna Kongresiyle
önderleri birleflen ve yabanc› güçleri ülkeden ç›kararak toprak-
lar› üzerinde kendi erklerini kurmak isteyen Arnavutlar da ka-
t›lm›flt›r. Bu mücadelede ‹talya’n›n iç siyasetindeki dengelerin
önemli katk›s› oldu. Giovanni Giolitti liderli¤indeki liberaller
savafl›n a¤›r faturas› alt›nda ezilerek halk deste¤ini kaybetti. Ko-
münist ve sosyalistler demir ve deniz yollar›nda grevler düzen-
leyerek hükûmetin Arnavutluk’taki ‹talyan askerlerine destek
göndermesini önledi. Hatta ‹talya’daki askerler bile greve kat›-
larak Bari ve Brindizi’den yola ç›kmay› reddetti. S›tman›n da
etkisiyle, sonunda ‹talyanlar May›s 1920 itibariyle Vlora hâri-
cindeki Arnavut topraklar›ndan tamamen çekildi. Süleyman
Delvina hükûmetinin uyar›lar›n› dikkate almayan ‹talyanlar-
dan Vlora’y› da kurtarmak isteyen Arnavutlar 4000 bafl›bozuk-
la ‹talyan mevkilerine sald›rd›. General Settimio Piacentini ku-
mandas› alt›nda 15.000’den fazla askerle istese Vlora’da tutu-
nabilecek olan ‹talya çekilmeyi kabul etti.
Süreyya Bey bu arada ‹sviçre’den Roma’ya gitmifl, oraya
yerleflmifltir. 1920’de, Jön-Türklerin el koydu¤u mülklerinin
hiç olmazsa bir k›sm›n› geri almak için k›sa süreli¤ine ‹stan-
bul’a geçmifltir. 1923’te tekrar Avlonya’ya dönen Süreyya Bey,
Haziran 1924’te Fan Noli hükûmete gelince, tekrar Roma’ya
kaç›yor. Ahmed Bey Zog devletin bafl›na geçince, 1925’te kesin
olarak memleketine dönüyor. Fakat vefat›na kadar herhangi
bir siyasal etkinli¤i olmuyor.62

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 55


Dallar

Süreyya Bey’in büyük o¤lu Ekrem Bey (d. 1885) Viyana’da-


ki lise e¤itiminden sonra ‹stanbul’da Mekteb-i Hukuk’ta okur-
ken Hâriciye Nezareti Hukuk Dairesinde katip olarak çal›flm›fl
ve o genç haliyle 1904 sonbahar›nda Hicaz Demiryolu’nun ilk
etab›n›n (fiam-Maan) aç›l›fl› için Turhan Pafla baflkanl›¤›nda
bölgeye gönderilen heyette nezareti temsilen yer alm›flt›r.63 Ek-
rem Bey, kendisi 27 yafl›ndayken ba¤›ms›zl›¤›n› ilan eden Arna-
vutluk’ta faal bir siyaset ve eylem adam› olmufltur; bu yüzden
ad› Süreyya Bey’in hat›rat›nda zaman zaman geçecektir.
Süreyya Bey’in üç k›z›ndan en büyü¤ü Suat Han›m fiura-y›
Devlet Reisi Said Pafla’n›n o¤lu Kürd Fuad Pafla ile, ikinci k›z›
Fazilet Libohoval› Ekrem Bey ile, üçüncü k›z› Nejat ise Liboho-
val› Ayet Bey ile evliydi.64
Dokuz yafl›ndayken menenjitten ölen o¤lu Arifi (d. 1895)65
Süreyya Bey’in ikinci o¤luydu.
Süreyya Bey’in di¤er o¤lu Sefa Bey (d. 1897)66 ‹talyan ordu-
sunda te¤men oldu¤u s›rada, Türkiye’deki millî mücadele ha-
reketine ve Mustafa Kemal’e destek vermifltir. ‹talya, Anado-
lu’daki ç›karlar› Yunanistan’›nkilerle çeliflti¤i için, millî müca-
deleye destek veriyordu. ‹ngiliz istihbarat raporlar›nda Sefa
Bey’den “‹talyan ajan Vlora” olarak bahsedilmekte ve Mustafa
Kemal’le ‹talyan hükûmeti aras›nda kuryelik yapt›¤› ima edil-
mektedir.67
23 Ekim 1920 tarihli bir ‹ngiliz istihbarat raporuna göre,
bir ‹talyan askeri heyeti Ankara’da Mustafa Kemal’i ziyaret
ediyor. Bu heyet içinde “Osmanl› Mebusan Meclisi eski üyesi
ve Viyana’da Arnavut Orta Elçisi bulunan Süreyya Bey’in o¤lu
Sefa Bey (takma ad›yla Te¤men Vlora)’n›n da bulundu¤u bil-
diriliyordu”.68 2 Aral›k 1920 tarihli bir raporda ise, bu sefer
kendisinden “Yüzbafl› Vlora” olarak bahsedilmekte ve bir ku-
zeniyle beraber (Ferid Pafla’n›n o¤lu) yeni kurulan Türk-‹tal-
yan Dostluk Derne¤i’nde faal oldu¤u ve zaten bu derne¤in ‹s-

56 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Avlonyal› Süreyya bey (ortada oturan) ve ailesi, 1938.
Sol baflta ayakta duran Süreyya Bey’in o¤lu Ekrem Bey’dir.

tanbul’daki Arnavut Kulübü arac›l›¤›yla çal›flt›¤› belirtiliyor.69


‹talya’n›n millî mücadeleye maddî destekte bulunmak ve ‹s-
tanbul hükûmetiyle aralar›n› bulmak için ‹nebolu yoluyla
Anadolu’ya gönderdi¤i Yarbay Fago’nun yan›nda yine Yüzba-
fl› Vlora vard›r.70

Eserler

Süreyya Bey ticarî, siyasî ve sosyal faaliyetleri yan›nda, o¤lu-


nun ifadesiyle “Arnavutluk’ta eflsiz bir kütüphane kurmaya ve
birçok sanat koleksiyonu biriktirmeye, Avlonya ‘saray›’n› bir kül-
tür ve medeniyet merkezi yapmaya vakit bulabilmifltir”.71 Ekrem
Bey, “ilahiyat konular›nda as›l ö¤retmenim” dedi¤i babas›n›
“büyük bir flarkiyatç›, bir ‹slâm tarihi alimi, Türk dilinin müm-
taz bir yazar›” olarak vasf eder.72 Gerçekten de eserlerine bak›l-
d›¤›nda, Süreyya Bey’in dinî ilimlere, engin bir genel kültüre ve
pek çok lisana edebiyat›yla hakim oldu¤u görülür. Fakat Sürey-
ya Bey tarihin h›zland›¤› 1910’lar›, belki en verimli olmas› ge-
reken y›llar› siyasetle geçirdi¤i için ilmiyle mütenasip fazla eser
verememifltir.

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 57


Zerrât
Süreyya Bey’in bilinen ilk neflriyat›, ‹stanbul’da 1886 ve
1887 (H.1304-1305) y›llar›nda befl cüz olarak ç›kan Zerrât ad-
l› bir “risale-i mevkute”dir. 32’fler sayfadan toplam› 160 sayfa
olan ve okudu¤u kitaplardan derledi¤i ansiklopedik bilgilerden
oluflan bu risaleleri Süreyya Bey büyük ihtimalle Avlonya’dan
‹stanbul’a göndererek neflrini sa¤lam›flt›r. Kapaklarda Sahibi ve
Nâfliri Kitapç› Arakel künyesi yer almaktad›r. Zerrât bafll›¤›n›n
hemen alt›nda “Eser-i Avlonyal› Süreyya” ve alt bafll›¤› olarak da
flu cümle yer almaktad›r: “Edebiyat, Tarih ve Fünun ile Malu-
mat-› Mütenevviay› Hâvî Ayda Bir Kere Neflrolunur Risale-i
Mevkutedir.” Yaln›z birinci cüzde “ayda bir kere” yerine “ay ba-
fl›nda” ifadesi kullan›lm›flt›r. Birinci cüz A. Mavyan fiirket-i
Mürettibe Matbaas›nda (Bab›ali Cad. No. 52), di¤er dört cüz
Cemal Efendi Matbaas›nda (Bab›ali Cad. No. 34) bas›lm›flt›r.
Birinci cüzün bafl›nda Avlonyal› Süreyya imzas›n› tafl›yan mü-
tevaz› “Bir Mukaddimecik” vard›r:
Eser neflriyle temin-i flöhretten ibaret olan bir inhimak-› mutadenin
mukteziyat›na tâbi oldu¤umdan de¤il, mücerred vakit buldukça Av-
lonya gibi bir köfle-i tenhayîde gözden geçirilen baz› kütübden iktibas
olunan âsâr›n mahv oldu¤una gönlüm raz› olmad›¤›ndan ve zaten
“Ve mâ min kâtibin illâ seyefnâ / Ve yebkâ’d-dehrü mâ ketebet yedâ-
hu”73 mazmunu pifl-i nazar-› dikkate tesadüf etti¤inden, “Zerrât” na-
m›yla onlar› flu mecmuaya derc ile neflr ediyorum. Kendi kendine
Türkçe kitabete çal›fl›p Arnavutluk’un bir taraf›nda vakit geçirdi¤im
ve sermaye-i ilmiye ve kalemiyeyi bir hitab u talime kafi görmedi¤im
cihetle, alem-i matbuatta eser ibraz›n› bihakk›n flayan-› muâhaze gö-
rüyorum. Fakat flevketlu padiflah›m›z efendimiz hazretlerinin maari-
fe takdir buyurdu¤u ehemmiyet-i azime herkese bir arzu-y› tahsil
verdi¤ine ve mesai-i terakkiperverâne-i veliyyü’n-niamînin tahdîs-i
nimeti maksad›yla mahsul-› mütalaa ve tetebbu sayd›¤›m baz› muk-
tetafât›n neflri yine faidesiz olamayaca¤› temin edildi¤ine mebni, me-
fâhir-i seniyye-i mülûkâneyi tahmîd ve vatandafllar›m›n heves-i ma-
rifetini teflvik ü teyid içün, flu eser-i “zerre”-küsteri enzâr-› umumiye-
ye vaz‘ ile erbâb-› mütalaadan istida-y› afv eylerim.

58 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Bütün cüzlerde birkaç sayfada ifllenen baz› ana bafll›klar
ve mütenevvia, garâib, letâif, hikemiyât, muktebesât, müteferri-
ka, istatistik, f›karât tarz›nda k›sa bilgiler bulunmaktad›r.
Cüz 1’de Posta Pulu, Lord Byron’un Cinayeti, Cemâhir-i
Müttefikan›n Terakkiyât-› Serîas›, Dük de Wellington; Cüz 2’de
Dük de Wellington [2], Japonya devletiyle Ahvâli, Muahedât-›
Düvel, Hristof Kolomb’un Vatan›, Itriyât, Avrupa’n›n Adât ve
Rusûmu; Cüz 3’te H›rs ve Tamâ, Wellington’un Tercüme-i Ha-
linden Mâba‘d, Japonyal›lar›n Baz› Adât ve Rusûmu, Napolyon
ve Muas›rîni, Tarih-i Sanayide: Ayna, Cam ve Çini Mamulat›;
Cüz 4’te Tevhid [Arapça fliir ve uzun meali], Hükemâ ve Huta-
bâ-y› Yunaniyeden Demosten, Korea, Selam, Tezeyyün-i Nisa,
Fransa’da Bir Asr›n Bafl Tuvaletesi, Fransa’da 1770 Senesinde
Bir Kanun, Kartdövizit, Walter Scott, Berlin fiehri; Cüz 5’te
Berlin fiehri (Mâba‘d), Tuna Lloyd Vapurlar›, Makyavelli,
Franklar›n Menflei ve Ahlâk u Adât›, Avustralya Kar›lar›, ‹talya
Arâ-y› ‹ttihadcuyânesi, Tahsisât-› Hükümdarân, Parlamentolar
bafll›klar› vard›r. Son cüzün son bafll›¤› olan ve 4. cüzden de-
vam edilen Korea yaz›s›n›n sonunda “maba‘di var” denildi¤ine
göre risalelere devam edilmesi düflünüldü¤ü halde, bu niyet
gerçekleflmemifltir.

Fitretü’l-‹slâm
Süreyya Bey ‹stanbul’dayken 1907 y›l›nda Fitretü’l-‹slâm
(Dersaadet: Matbaa-i Artin Asaduryan ve Mahdumlar›, 1325)
bafll›¤›n› tafl›yan 342 sayfal›k bir eser telif etmifltir. Emeviye ha-
nedan›n›n kurucusu Muaviye ‹bn Ebi Süfyan’›n hayat›n› anla-
tan bu eser, her sayfada tekrar bir rakam›yla bafllayan modern
bir dipnot sistemiyle yaz›lm›flt›r. Bu dipnotlara bak›ld›¤›nda,
özellikle Keflflâf, Camiü’l-beyan, Ruhu’l-beyan, Fethü’l-beyan,
Tefsir-i Kebir, Tefsirü’l-Hâzin, Kastalanî, Tarihu’l-Hulefa (Li’l-
‹mam Celalüddin es-Suyutî), E¤ânî, Kitabu’l-Fahrî, Mir’atü’l-
‹ber, el-‹stî‘âb, Fütûhu’l-buldan, Umdetü’l-Kârî fierhü’l-Buharî,

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 59


Nuru’l-ebsâr, Tarihü’l-Hamîs, Uyunu’l-Enbâ, Kamilü’l-Müber-
red, Zehrü’l-edeb, Tarihü Aynî, Tenbihü’l-mu‘tezîn, Câmiu’l-hi-
kâyât, Tarihü’l-müluk, Sânihatü’l-Arab, Üsdü’l-gabe, Mürû-
cü’z-zeheb, Nehcü’l-bela¤a, el-Kâmil fi’t-tarih, Mecmaü’l-emsâl,
‹kdü’l-ferid, el-Beyan ve’t-tebyîn, Futuhat-› Mekkiye, Tefsirü’fl-
fieyhi’l-Ekber, ‹s‘âfü’r-ra¤abeyn, ‹bn Ebi’l-Hadîd, Tacü’l-arûs
fierhü’l-Kamus, Tarihü Ebu’l-Fida gibi makbul Arapça ‹slâmî
kaynaklar›n kullan›ld›¤› görülüyor.
Fakat kitapta Muaviye’nin biyografisi makbul bir flekilde
ele al›nmam›fl ve bu yüzden kovuflturmaya u¤ram›flt›r. ‹slâm
ulemas› herhangi bir sahabeye sebbetmeyi caiz görmedi¤inden
olacak ki, kitap toplat›lm›fl ve hakk›nda “kitab› yazan da, oku-
yan da kafirdir” fetvas› ç›km›flt›r. Kitab› be¤enerek ö¤rencileri-
ne ço¤altmaya kalkan Hoca Kadri Efendi bu kitap yüzünden
Tokat’a sürülmüfltür, mesela. Süreyya Bey hat›rat›nda Fitretü’l-
‹slâm kitab›n›n bafl›na gelenleri, Hoca Kadri Efendi hakk›nda
bilgi verirken, flöyle anlat›yor:

Bir müddet sonra, telif etmifl oldu¤um Fitret-i ‹slâm’› Fatih’te bulu-
nan talebe-i ulûma istinsah ettirmekle müttehim tutulmufl; kendisi
Tokat’a iclâ ve kitab›m müsadere olunmufl idi. Y›ld›z Saray›’na müra-
caatla bizzat Padiflah’a yazd›¤›m bir arizada, kitab›n mesuliyeti mün-
has›ran bana ait ve bir tak›m zevât-› masumenin cezadîde olmalar›
adalete mu¤ayir oldu¤unu arz etmekli¤im üzerine, Hoca Kadri Efen-
di’ye 150 lira ihsan ve karîben mazhar-› afv olaca¤› bana tebli¤ ü be-
yan k›l›nm›fl idi. Fakat Rumeli Kazaskeri Mahmud Kamil Efendi na-
m›nda bir yoz “Kitab› yazan da, okuyan da kafirdir” diye fetvas›n›
Hünkâr’a gönderdi¤i içün, Hoca’n›n afv› tehir olunmufl idi.

Asl›nda kitab›n yasaklanmas›n›n daha önemli bir sebebi,


Muaviye yoluyla Padiflah II. Abdülhamid’in kötülenmek iste-
mesi olmal›d›r. Kitap dikkatlice incelendi¤inde, Süreyya Bey’in
tarihten bir halife sultan›n hayat›n› anlatarak, asl›nda mevcud
halife sultana sald›rmak istedi¤i anlafl›l›yor. Mesela, biyografi
kaynaklar›m›zda zalim meliklerin kötülüklerinin hayra yorul-
mas›n› elefltiriyor ve bu zulümler do¤rulukla yaz›lsayd› ‹slâm

60 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


aleminin bu kadar geri kalmam›fl olaca¤›n› ifade ederek kitab›-
na bafll›yor. Muaviye’nin istibdat›n kurucusu oldu¤undan bah-
setti¤i önsözde Süreyya Bey’in flu ilginç ifadeleri dikkat çek-
mektedir (s. 3-5):

Görülüyor ki, terâcim-i ahvalimizde zaleme-i mülûkun, sanâdîd-i i‘ti-


sâf›n öldürdükleri binlerce nüfus-› beflerin sebeb-i katlini mukteza-y›
hikmet-i hükûmet, gasb eyledikleri milyonlarca hukuk-› ibâd› bir lâzi-
me-i siyaset gibi tefsir ü tasvir etmifl ve nihayet dâstân-› flenâeti bir afal-
lahu anh74 cümle-i dâ‘iyanesiyle saha-i aleme at›b kesmifllerdir!
Bunun tesir-i vacibü’t-tenfîridir ki, hükümdarlar adam öldürmeyi,
can u cihan› yakma¤› kendilerinin bir hakk-› meflrû’› oldu¤unu zu‘m
eylemifl ve böyle bir iddia-y› bât›la ile bünyan-› devleti, burhan-› di-
yaneti paymal etmekten hazer eylememifllerdir. …
Müluk-› sâlifenin taadiyât-› vâk›as› halk›n avaze-i flikayât› ve su-i te-
sirat›yla beraber sahâif-i tarihiyede bir lisan-› hakikatle yaz›lsa idi, ic-
ra-y› zulme harîs olanlar havf u haflyetle makâs›d u mefâsidini tahdi-
de mecbur olur, alem-i ‹slâm’da flübhe yok ki bir baflka feyz ü terakki
görülürdü.
Lakin bunlar›n devr-i tasallutlar›nda ihtiyar olunan sükut-› miski-
nâne kendilerine vesile-i cüret olmufl ve sonra da kabul edilen mefli-
yet-i âmiyâne ile muhakemât-› muhikka-y› tarihiyeye lüzum görül-
memifltir.
Müluk-› ‹slâmiyenin birincisi ve mevzuat-› istibdadiyenin müessisi
say›lan Muaviye bin Ebu Süfyan’›n güzerân-› hayat›n›, hasenât u sey-
yiât›n› birçok müdevvenât-› tarihiyeden iktibas ile Fitretü’l-‹slâm na-
m›yla enzâr-› ulü’l-itibara vaz ediyorum. …
Maksad›m zulmü bâhir olanlar›n lisan-› tebcîl ile yad olunmaktan zi-
yade, mahiyetlerinin tayiniyle herkesin k›ymet ve meziyetlerini bil-
mesidir.
fieref-i sohbet ve hakk-› saltanat hiçbir zaman perdekefl-i isâet de¤ildir.
Masiyet her kimden sudur eder ise flayan-› nefrettir.
Binaenaleyh, müflarünileyhin zat›na ta‘n u teflni‘den ziyade ef‘âline
karflu hamerân-› hakikat oldu¤umu beyan ile…

Böylece Süreyya Bey, asl›nda mevcud padiflah› tarihte ne fle-


kilde yer almak istedi¤ini gözden geçirmesi için uyarmaktad›r.

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 61


Süreyya Bey Netice-i Muhakemat bafll›kl› sonsözde (s. 336) da-
ha da ileri gidip, ‹slâm’a göre idarenin keyfîlikten uzak bir fle-
kilde, meflrutiyet esas›na ve anayasaya dayanmas› gerekti¤ini,
aksi taktirde o hükümdara itaat zorunlulu¤unun kalkt›¤›n› ifa-
de etmekten çekinmemifltir. Ona göre Muaviye,

… Hükûmet-i ‹slâmiye’nin usul-i meflrut ve miyar-› adaletini bo-


zup, emr-i âmm› taklid edenleri ihtirâsât-› flahsiye ve hevesât-› husu-
siye ile nefledâr-› i¤tirâr edecek kaideler ihdas etmifl, mana-y› müd-
hifl-i istibdad›, bela-y› muvahhafl-› infirad› onlara ö¤retmifl, Bizans-
lar›n, Farslar›n metrukât-› seyyiesini, fuyûzât-› mahmûde-i Muham-
mediye’ye bedel olmak üzere, ‹slâm hükümdarlar›na bir hatt-› hare-
ket k›lm›flt›r!!
Halbuki flevâhid-i tarihiye ile rehîn-i rütbe-i hakikattir ki, ‹slâmiyet-
te hükûmet meflrût ve hakk-› hakimiyet bir kanun-› meflrû ile maz-
but olup, muamele-i keyfiye ve menâfi‘-i zatiyeye tâbi olan hüküm-
dar adil ve mutâ‘ olmaz.

Arnavutluk ve Arnavutça Hakk›nda Yazd›klar›

Süreyya Bey, 1911’de Dervifl Hima’n›n neflr etti¤i Shqiptari:


Musavver Arnavud adl› mecmuan›n ilk say›s›nda Türk-Arnavut
iliflkilerinin tarihini ve Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Arnavutla-
r›n rolünü anlatt›¤› “Tarih-i Osmanî’de Arnavutluk” bafll›kl›, ri-
sale mahiyetinde uzun bir yaz›n›n birinci bölümünü yay›mla-
m›flt›r.75 Dergi kapand›¤› için devam› neflr edilemeyen bu risa-
le, Dritan Egro’ya göre konu hakk›nda yaz›lan ilk metindir.76
Süreyya Bey hat›rat›nda hakk›nda henüz hiçbir fley bilme-
di¤imiz bir eserinden bahseder ki bu da bizatihi “Arnavud”
ad›n› tafl›r: “Arnavud” ünvan› taht›nda bas›lan bir eser-i millîde
toplad›¤›m sahâif-i tarihiye…” Bu eserinde Süreyya Bey galiba
Osmanl› tarihyaz›m›n› ele alm›fl, Arnavut ricalini anlatan hal
tercümelerinin ve Arnavutluk’a ait olaylar anlat›l›rken Arna-
vud-› kenûd [u] anûd ve âr-nebûd-› bed-anûd gibi müstehcen
tabirlerin nerelerde geçti¤ini göstermifltir.77

62 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


15 Ocak 1910 tarihli Yeni Gazete’de “Huruf-› Arabiye ve Ar-
navut Lisan›” bafll›kl› yaz›s›nda alfabe meselesinin dinle alaka-
s› olmad›¤›n› anlat›yor. Burada Süreyya Bey’in Arnavutça ilgisi
üzerine bir bahis açmak gerekiyor.
Süreyya Bey ilk tahsilini konaklar›nda kalan özel muallim-
lerden ald›ktan sonra, babas›n›n memuriyet icab› bulundu¤u
Mostar ve Kandiye medreselerinde Arapça ve Farsça tahsil et-
mifl, bu dillerde temel metinleri okumufltur. Sicilinde Süreyya
Bey’in bu lisanlar yan›nda Türkçe, Rumca, Frans›zca ve ‹tal-
yanca konufltu¤u ve yazd›¤›, Arnavutçay› ise sadece konufltu¤u
belirtiliyor.
Lisan meselesiyle çok u¤raflan Süreyya Bey, hat›rat›n›n da-
ha önsözünde “edvâr-› hayatiye ve tabakât-› ictimaiyemize ve
alelumum ahvâl u âdât›m›za dair lisan›m›zda yaz›lm›fl âsâr-›
mükemmele yoktur” diye hay›flan›r ve “Arnavutluk’a müteall›k
her türlü âsâr› cem ile lisan›m›za nakl u tercüme eylemek” gerek-
ti¤ini söyler. Ona göre Osmanl›lar Arnavutluk’u zaptettikten
sonra burada “lisanlar›n› tamim ve talime muvaffak” olama-
m›fllard›r. Osmanl›’n›n son döneminde Arnavut topraklar›nda
Avusturyal›lar, ‹talyanlar ve Rumlar açt›klar› mekteplerde ken-
di lisanlar›nda ö¤retim yapabilirken “Arnavutlar Latin ve hatta
Arab hurûfuyla lisanlar›n› tahsilden fliddetle men olundular.” Ar-
navutluk’ta Latin harflerinin kabulü yönünde talepler ileri sü-
rüldükçe “diyanet-i ‹slâmiyeye muhalif oldu¤u bahanesiyle
hükûmetin mesai-i mânias› artm›fl, içimizde flayan-› esef bir gay-
ret-i cahilâne uyand›r›larak Latin hurufunun adem-i kabulüne
taraftar ç›km›fl idi.”
Süreyya Bey Latin harflerinin kabulünün fliddetli bir taraf-
tar›d›r. Avusturya’n›n 1900’lerde Osmanl›’y› Rumeli’de re-
formlar yapmaya ça¤›ran notalarda “maarifin tamîmi ve Arna-
vutlar›n sühuletle okuyup yazmalar› içün Latin hurûfunun ka-
bul olunmas›n› ve o hurûf ile Arnavut lisan›nda kitaplar bas›l-
mas›n› bir suret-i hay›rhâhanede tavsiye” etti¤ini yazan Süreyya
Bey, ‹ttihad ve Terakki’nin yanl›fl politikalar›yla meflrutiyet ida-

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 63


resine küstürülen Arnavutlar›n lisanlar›yla ilgili taleplerini bu
dönemde dile getirmeye bafllad›klar›n› yazm›flt›r. Fakat “me-
murînin lisan-› mahallîye vukufu ve Arnavut lisan›n›n tedrîsine
müsaade olunmas› gibi, makul ve mutedil bir tak›m metâlib ser-
dedilmesi üzerine, Bab›ali her türlü ebvab-› mükâlemeyi sedd ile
Arnavutlar aras›nda ihtilaf ve tezad›n ibkâ›na çal›flt›”.
Jön Türk hükûmetine sunulan 12 maddelik Metâlib-i Mil-
liye aras›nda “Arnavutluk’ta lisan-› mahallîye aflina olmayan bil-
cümle memurînin istihdam olunmamas›” (4. madde) ve “Husu-
sî mektebler aç›lmas›na mümanaat olunmamas› ve mekatib-i ib-
tidaiye ve rüfldiyede lisan-› mahallî tahsiline müsaade-i resmiye
i‘tâs›” (7. madde) da vard›r.
Dinî delillerle ve medenî dayanaklarla Latin harflerinin ce-
vaz›n› ve Arnavut lisan›nda ö¤retimini gazetelerde yazd›¤› ya-
z›larda savunan Süreyya Bey, fieyhülislam Hüseyin Hüsnü im-
zas›yla ve 22 Mart 1326 tarihiyle Tiran Müftüsüne gönderilen
tahriratta “Arnavut lisan›na Latin hurûfunun adem-i kabulüyle
Arnavutluk mekâtibinde hurûf-› mezkure ile icra-y› tedrisat olu-
nursa külliyen men‘i hakk›nda Maarif Nezareti’nden vasâyâ-y›
lâzimede bulunuldu¤u beyan›yla” Arnavut taleplerine cevap ve-
rildi¤ini yazm›flt›r. Bunun üzerine Meclis-i Mebusan’a
Draç’dan, Tiran’dan flikayetnameler ulaflm›fl, fakat kimse kulak
asmam›fl, bu engellemelere itiraz etmemifltir. Süreyya Bey cesa-
retle “millî harfler”in, hurûf-› milliyenin diyanete uygun oldu-
¤unu naklî delillerle ispatlamaya devam ederek, Arnavutça ted-
risata devam olunmas›n› sa¤lam›fl ve aleyhte “en evvel fetva ve-
ren fleyhülislam› makam›nda ›skâta muvaffak olmufl”tur.
Süreyya Bey, daha evvel bu harflerin dinî ahkama ayk›r› ol-
du¤unu söyleyip, kullananlar› tekfîr eden Musa Kaz›m Efen-
di’ye de bir aç›k mektup yazarak, kendisinin mason oldu¤u fla-
yialar›n› tekzip etmedi¤i takdirde, iflgal etti¤i fleyhülislaml›k
makam›ndan çekilmesi gerekti¤ini de ihtar etmifl ve istifas›nda
rol oynam›flt›r. Sonunda, “evvelce bir mesele-i diniye fleklini al-
m›fl olan bu lazime-i terakki, art›k ikmal-i flevk u âhefl ile umu-
men kabul edilmifltir”.

64 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Süreyya Bey, Latin harflerinin kabulü yönündeki gayretler-
den dolay› küfürle, ihanetle, Protestanl›kla itham edildi¤ini,
oysa bu itham› yapanlar›n zamanla Arap harflerinin Türklerin
ilerlemesine mani oldu¤unu yazmaya bafllad›klar›n› ve kabaha-
tinin fazilete dönüfltü¤ünü ifade etmifltir: 78

Arnavutlar Latince elifbâs›n›n kabulü mecburiyetinde bulunduklar›-


n› ve bunun dine ve muamelat-› resmiyeye taalluku olmay›p, s›rf mil-
lî ve lisanî bir ihtiyac›n izalesi maksad›n› mutazamm›n oldu¤unu be-
yan s›ras›nda edille-i nakliye ile hurûfât-› Arabiye’nin mukaddes sa-
y›lmas› veya hurûfât-› Arabiye’den gayr› harflerin beyn’el-‹slâm isti-
maline mesâ¤-› fler‘î olamamas› meselelerinin s›rf ›ndî ve hayalî oldu-
¤unu neflr etti¤im birçok makalelerimle isbat ve s›n›f-› ulemay› iskâ-
ta muvaffak olmufl idim. Buna karfl› ‹pek Mebusu Haf›z ‹brahim
Efendi ile Kosoval› Arif Hikmet ve defterdar mazullerinden fievket ve
eski muhasebecilerden P[r]izrenli Bedri beyler gibi ‹ttihadiyyûn’a
merbut Arnavutlar bu ihtiyac-› millîyi redd ü inkar ederek vadi-i ta-
basbuskârîye sapm›fl, dehfletli yaygaralarla kah küfrümüze, kah iha-
netimize hüküm ile, enzâr-› enâmda bizi dinsiz göstermeye çal›flm›fl-
lard›r. Tanin ceride-i habîsesi bu neflriyata mirât-› fluhûd olmufl, Pro-
testanl›¤›m›z› ilana kadar varm›fl idi. Halbuki bir müddet sonra
Türklerin feyz ü terakkiden mahrum olmalar›, hep istimal eyledikle-
ri hurûfât-› Arabiye’nin seyyiesinden ve bunlar›n ez-her-cihet tedris ü
talime adem-i kabiliyetlerinden ileri geldi¤ini ve tarik-i tecdidi açmak
içün mutlaka o hurufât›n terkiyle Latin harflerinin kabulünden gayr›
çare olmad›¤›n› beyan etmifl, hamden sümme hamden bize azv olunan
kabahat, ayn-› fazilet suretinde tecelli etmifltir!

Yine hat›ratta anlat›ld›¤›na göre, Avusturya istilas› s›ras›nda


Arnavutça’da henüz mukabili olmayan ve resmî muamelatta
kullan›lmas› kaç›n›lmaz olan kelimelerin karfl›l›¤›n› bulmak,
dil çal›flmalar› yapmak, yaz›m usullerini tespit etmek ve millî
harfleri kesin bir flekilde tayin etmek üzere bir encümen kurul-
mufltur. Bu encümenin ilk yapt›¤› ifl yer isimlerini de¤ifltirmek
olmufl, eski isimler “bir hat›ra-i maziyyeyi ihtar etti¤i içün” za-
rarl› görülmüfl ve mesela Avlonya Vlora, Draç Durres ve Skuta-
ri fikodra yap›lm›flt›r.

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 65


Süreyya Bey Slav isimleriyle bilinen Çernovda, Nevosela,
Amuniçe, fiofliçe, fiafliçe, Lepeniçe gibi yerlerin millî lisanla ad-
land›r›lmas› lüzumunu yine hat›rat›nda Arnavutluk hükûme-
tine ihtar etmifltir. fiehir ve köy isimlerinin bu isimlerden te-
mizlenmesine hükûmetçe ve belediyece hemen teflebbüs edil-
melidir: “Vukuat-› mâziyenin bekaya-y› seyyiesinden memleke-
timizin tecridiyle, her yerin isimleri ayr› ayr› tetkik olunarak
isimlerinin tebdili lâbüd oldu¤unu itikad ve bu itikad ile icraat-›
resmiyeye intizar eylerim.”
Öte yandan ilmî ve medenî tabirlerden mahrum olan Ar-
navutça ›slah edilinceye kadar “fünûn-› âliyeyi elsine-i ecnebiye
ile tahsile mecburuz” diyen Süreyya Bey, Avrupa’ya gönderile-
cek ve gidecek talebenin bir ecnebî lisan› tahsiline muhtac ol-
du¤unu, bunlar› ilk tahsillerinden itibaren haz›rlamad›kça
beklenen faydan›n has›l olamayaca¤›n›, bu yüzden bafllang›ç
seviyesinde yabanc› dilin kendilerine gitmeden ö¤retilmesi ge-
rekti¤ini yazm›flt›r.
fiunu da belirtmek laz›md›r ki, 13 Eylül 1913’te kurulan Av-
lonya geçici hükûmeti resmî dil olarak Arnavutçay› ilan etmifl-
se de, Osmanl› idaresinde yetiflen memurlar Devlet-i Aliyye’nin
dilini hemen terk edememifltir. En az 1917’ye kadar Arnavut si-
yasî flahsiyetleri Osmanl›ca yaz›flm›flt›r. 1920’ye kadar tapu-ka-
dastro dairelerinde bütün evraklar Osmanl›ca tutulmufltur.79
Süreyya Bey’in bizatihi kendi hat›rat›n› 1920’lerde Osman-
l›ca olarak kaleme alm›fl olmas› ayr›ca dikkat çekicidir.
Ancak, Osmanl› hakimiyetini “befl yüz senelik bir devr-i is-
tila” olarak betimleyen Süreyya Bey, Avlonya’da ba¤›ms›zl›k ila-
n›ndan sonra Sazan Adas›n› iflgal eden ve Avlonya’y› ablukaya
al›p topa tutan Yunanl›lara gönderdi¤i iki naz›r›na “Arnavut-
luk’un befl yüz senelik bir mahkumiyetten sonra ihya suretiyle
ref ‘ eyledikleri rayetlerini Yunanl›lar selamlayacak yerde topa
tutmalar›na taaccüb ve teessüf ol[un]du¤u” sözlerini tebli¤ etti-
ren ‹smail Kemal Bey’den farkl› düflünmemektedir
Aç›kças›, Süreyya Bey tipik bir elit milliyetçisidir; yukar›dan
modernleflme taraftar›d›r ve kendisine adeta bir “vazife-i tem-

66 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


dîn” (mission civilisatrice) yüklemifltir. Hat›ratta Süreyya Bey’in
bu psikolojisini d›flavuran ifadelere s›kça rastlanabilmektedir.
Mutaass›p halktan bahsederken, “onlar›n dima¤› ictimaî, mülkî
ve siyasî bir tahavvül-i küllîye müsaid de¤il idi. Gerek Draç’da ve
gerek mültehakâtta söz aya¤a düflüb Epirliler ile itilaf ciheti kah-
vehanelerle lokantalarda alenen tenkid ve muâheze olunuyordu”
diyerek bu bak›fl›n› ortaya koymufltur. Onun “etraf› atefl-i isyan
ile yan›yor, halk neflr-i erâcifle nüfuz-› hükûmeti k›r›yor”.
Ona göre,

fiayan-› teessüftür ki, halk›m›z bu harekât-› mu‘viceyi tertib ü tervic


eden eflhas-› mülevveseye karflu lakayd görünüyor, bilmeyerek ve an-
lamayarak muzahir oluyordu. Zaten çok kere görülmüfl ki, evlad› va-
tan cevher-i millîsini, maye-i f›trîsini din nam›na ref‘ ü ismâ‘ olunan
yaygaralar aras›nda veya i‘tiyâdât-› kadîmelerinin muhafazas› yolun-
da kaybetmifl, bir tak›m edânînin âmâl-i hasisas›na alet olmufllard›r.
Halbuki ehâd-› nas böyle hengamelerde meftur olduklar› celadet ü
hamiyeti ›zhar etse ve böyle bir alay serserinin hubb-i câh u celali ve
temin-i mevki‘-i ikbali içün îkâ‘ etmekten gayr-i hâlî kald›klar› tesvî-
lâta firîfte olmasa, ne birkaç defa tekrar etmifl isyanlar olur ve ne de
memleketimiz böyle bir derd-i ihtiyac içinde kal›rd›. Bu sebebden do-
lay›, halk›m›z› istila eden bu illet-i müzmineyi tedavi etmek ve zay›f u
mühlik görülen flu damar›n› kesmek zaman› gelmifl oldu¤u gibi,
memleketin asayiflini ihlal edenlere her daim yar u yaver olan menfa-
atperestân›n esâmî-i mefl’ûmelerini enzâr-› umumiyeye koymak la-
z›m gelür, san›r›m!

Zaten “Arnavudluk’ta hiss-i istiklal ve ümid-i istikbal tafl›yan


kulûb-i sâfiye ekall ü kalîl idi. Avam-› nâs fevâid-i hürriyeti veya
kayd-› esareti bilmiyor, yaln›z bir ink›lab-› idarîyi temenni edi-
yordu. Fakat bunun nas›l has›l olabilece¤ini idrakten aciz, müte-
hayyir ve müteessir, bir hadiseye muntaz›r idi”. Ayr›ca “Arnavut-
luk mücerred beylerin paflalar›n sözü ve satveti sayesinde z›ya‘-›
kavmiyetten ve en do¤rusu Rum ve Islav kiliselerinin tesirat›yla
onlara kat›lmaktan masun kalm›flt›r” diyen Süreyya Bey, kendi-
sinin de dahil oldu¤u yerel hanedanlar olmasayd› halk›n›n Or-
todoksluk içinde eriyip gitmifl olaca¤›n› düflünüyor. Zira “hiç-

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 67


bir vakit beylerle paflalar gibi hayat-› milliyyeye rabt-› kalb edip
vatanlar› içün bir hizmet göstermemifllerdir”.
Memurlar beleflçidir; onlara “ulûfeciyan” ve “memurîn-i
müft-hârân” diyor.
“Zaten para mukabilinde askerlik eden bu misillu avam u he-
vamdan hiçbir vakit, hiçbir yerde hay›r görülmemifl ve daima
kendülerine gösterilen fedakârl›klar cüretlerini artt›rm›flt›r!” ifa-
delerini Kuzeyli Mirdital›lar için kullan›yor. Süreyya Bey gü-
neyli asilzadelere has bir tav›rla bunlar› küçümsemektedir:

Denilebilir ki, bunlar›n heyet-i mecmu‘alar› ölümden ziyade itaate


al›flmaktan korkuyorlard›. Vahflet ve bedavetle geçirdikleri hayat-›
telhden memnun ve neye muhtac olduklar›n› belki de idrakten aciz,
zaruret ve sefalete meftundur. Bunlar› nev‘an-mâ bir nizam u intizam
alt›na almak üzere istedikleri kadar para verilmifl, baflbu¤lar›na son
derecede iltifat u itimad gösterilmifl ise de, halet-i vahflet ve haflyetle-
rini izaleye imkan bulunamam›flt›r. Bildiklerinden flaflmaz, itiyatla-
r›ndan vazgeçmezdi.

Süreyya Bey memleketindeki olaylar› teflhis ederken “ku-


rûn-› vustâda din nam›na yap›lan barbarl›klar› and›ran bu ha-
diseler” diyerek at›f için Avrupa tarihine baflvurmufltur. Bu gi-
bi tezahürler, Süreyya Bey’i çok unsurlu imparatorluklar›n da-
¤›lma süreçlerinde ortaya ç›kan ve Bat› Avrupa’y› referans alan
zihniyet dünyas›na sahip ilk milliyetçilerin tipik bir örne¤i yap-
maktad›r.
Hayat› ve fikirleri de¤erlendirildi¤inde, Süreyya Bey’in,
Marksist Çek tarihçi Miroslav Hroch’un Orta ve Do¤u Avru-
pa’daki milliyetçilikler için kurdu¤u kuram› dile getirdi¤i kita-
b›n bafll›¤›ndaki gibi, milli hareketlerin öncü savaflç›lar›ndan
(Vorkämpfer) biri oldu¤u sonucuna var›labilir.80 Arnavutlar›n
tarihiyle, diliyle ve gelenekleriyle ilgili bilgi toplamakla baflla-
yan Arnavutluk milletini kurma süreci, ikinci evrede siyasal
de¤iflim talep eden millî bir programa dönüflmüfltür. Osmanl›
düzeninin girdi¤i kriz gerilimlere yol açm›fl, huzuru kaçan Ar-
navut halk› isyan ve örgütlenmelerle rahats›zl›¤›n› dile getir-

68 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


meye bafllam›fl ve geleneksel düzene duyulan inanç kaybedil-
mifltir. Bu sayede birinci evredeki aray›fllar millî bir program
halini alm›fl, bafllang›çtaki akademik ilgi duygusal ba¤l›l›¤a dö-
nüflmüfltür. Arnavut halk›n›n geçmiflte sahip oldu¤u ve Tanzi-
mat’tan sonraki merkezîleflme politikalar›yla giderek kaybetti-
¤i özerklik benzeri yap›, Osmanl› öncesi mahallî derebeylikle-
rin özellikle bey ailelerini cezbeden hat›ralar› ve ulus inflas›na
yarayacak, kendi edebiyat› olan modern bir dilin yarat›lmas›n›
kolaylaflt›racak Arnavut dilinin varl›¤› bu millî hareketi besle-
yen en önemli üç miras olmufltur.

Notlar
1 Dritan Egro, “Arnavutluk’ta Osmanl› Çal›flmalar›”, XIII.Türk Tarih Kongre-
si (Ankara 4-8 Ekim 1999), Kongreye Sunulan Bildiriler (Ankara: TTK,
2002) s. 352.
2 George W. Gawrych, The Crescent and the Eagle: Ottoman Rule, Islam and
the Albanians, 1874-1913 (New York: I. B. Tauris, 2006), s. 85. Daha kötüsü,
müellif kitab›n›n baflka bir yerinde kardefl olduklar›n› yazmakla (s. 23) ken-
di eserinde çeliflkiye düflmüfltür.
3 Jan Schmidt, The Joys of Philology: Studies in Ottoman Literature, History
and Orientalism, (1500-1923): Orientalists, Travellers and Merchants in the
Ottoman Empire, Political Relations between Europe and the Porte (‹stanbul:
Isis Press, 2002), s. 228.
4 Bilgin Çelik, ‹ttihatç›lar ve Arnavutlar (‹stanbul: Büke, 2004, s. 112). Yazar,
Necip Alpan’›n Arnavutlu¤un Ba¤›ms›zl›¤› ve Avlonyal› ‹smail Kemal (Anka-
ra 1982, s. 39) adl› kitab›ndan bu bilgiyi sorgulamadan nakletmifltir.
5 ‹ki cilt olan bu hat›rat›n birinci cildi Osmanl› Arnavutluk’undan An›lar
(1885-1912) bafll›¤›yla Türkçeye çevrilmifltir (çev. Atilla Dirim, ‹stanbul:
‹letiflim, 2006).
6 Biographisches Lexikon zur Geschichte Südosteuropas, Band IV (München: R.
Oldenburg Verlag, 1981), s. 433-436.
7 BOA, DH.SA‹D. 171/273.
8 “Damad-› fiehryari, Güveyi Sinan Pafla; Saray-› Hümayundan 897’de [1492]
bi’l-hurûç Gelibolu Sanca¤›yla Kapudan›derya oldu. Üç yüz pâre sefine ile Av-
lonya sevâhilini urdu. 898 [1493]’de azledildi. Ba‘dehu vilayete ç›kup 907
[1501]’de Anadolu Beylerbeyisi olup 909 [1503]’da fevt olmufltur” (Mehmed
Süreyya, Sicill-i Osmanî, ‹stanbul, 1308-1315, III/104). Sinan Pafla bir deniz
savafl›nda flehit olmufl, Kanine kalesinde kurdurdu¤u dergâh›n haziresine

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 69


defnedilmifltir, bkz. Ekrem Bey Vlora, Lebenserinnerungen, II, s. 271 (takip
eden sayfalarda aile fleceresi yer almaktad›r).
9 BOA, Y.PRK.UM 3/8, 1297 L 12.
10 BOA, DH.SA‹D. 1/198.
11 Sicill-i Osmanî’ye göre (I/152) Süreyya Bey’in büyük büyükbabas› Avlon-
ya Mutasarr›f› ‹brahim Pafla (öl. 1235/ 1819) kerimesini Tepedelenli Ve-
li(yyüddin) Pafla ile evlendirmiflti. Ekrem Bey’e göre Veli Pafla ile evlenen
‹brahim Pafla’n›n k›z› de¤il, torunu Zübeyde Han›m’d›r (a.g.e., II, s.
274).Veliyyüddin Pafla (1771-1821) Avlonya, T›rhala, Berat mutasarr›fl›¤›
yapm›fl, 26 yafl›nda vezir payesini alm›fl, babas›n›n isyan›ndan dolay› Pre-
veze’de teslim olmufl, Kütahya’da idam edilmifltir. Kellesi ‹stanbul’a getiri-
lip Silivrikap›s›’na gömülmüfltür, (Y›lmaz Öztuna, Devletler ve Hanedan-
lar, II: Türkiye, 1074-1990, Ankara: Kültür Bakanl›¤›, 1969, s. 879-880).
Öztuna’ya bak›l›rsa, Veliyüddin Pafla’n›n o¤lu vezir Selim S›rrî Pafla (1800-
1847)’n›n k›z torunlar›ndan Emine Neyyir Han›m’›n o¤ullar› Abdülhak
fiinasi Hisar (1888-1963) ve Selim Nüzhet Gerçek (1891-1945)’tir. Yine
Selim Pafla’n›n torunlar›ndan Hadiye Han›m gazeteci ve Konya milletveki-
li Ziyad Ebuzziya (1911-1994)’n›n annesidir.
12 Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 79.
13 Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 31 ve 57.
14 Max L. Gross, Ottoman Rule in the Province of Damascus 1860-1909 (Bas›l-
mam›fl Doktora Tezi, Georgetown University, 1979), s. 423.
15 Hayat› ve hat›rat› için bkz. Sommerville Story, The Memoirs of Ismail Ke-
mal Bey (London: Constable and Company, 1920).
16 Necip P. Alpan, Prizren Birli¤i ve Arnavutlar (Ankara 1978), s. 50-51.
17 Aulon eski Yunanca’da “bo¤az/dar geçit, hendek, kanal” anlamlar›na gel-
mektedir. Latinceye de geçen bu kelimenin akuzatif kullan›m› “eis Aulo-
na” (Aulon’a) oldu¤undan, zamanla Valona halini alm›flt›r, bkz. Robert
Dankoff & Robert Elsie, Evliya Çelebi in Albania and Adjacent Regions: Ko-
sovo, Montenegro, Ohrid, (Leiden: Brill, 2000), s. 135, dn. 2.
18 Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 25.
19 Osmanl› arflivindeki ruhsatname talebine göre bunlar üç çiftliktir, bkz.
“Avlonyal› Mustafapaflazade Süreyya Bey’in Berat sanca¤› dâhilinde bulu-
nan üç aded çiftli¤ini, yeni fennî usule göre ›slah etmek üzere dokuz sene
müddetle Avusturya-Macaristan devleti tebas›ndan Kont Kefloviç’e kiraya
vermesine ruhsat verilmesi”ne dair 2 Aral›k 1890 tarihli talebi, BOA,
DH.MKT 1787/62, 1308 R 19. Ruhsatname verildi¤i 15 Ocak 1891’de Yan-
ya vilayetine bildiriliyor, BOA, DH.MKT 1800/3, 1308 C 4.
20 Ekrem Bey, a.g.e., I, s. 37-39.
21 A.g.e., I, s. 42.
22 BOA, Y.PRK.AZJ 10/53, 1302 N 18.
23 Süreyya Bey’in topal oldu¤u belirtilen ya da Timurlenk’e benzetildi¤i bafl-
ka bir kaynak bulunamam›flt›r.

70 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


24 BOA, Y.PRK.UM 11/39, 1305 C 6.
25 BOA, Y.MTV. 75/41, 1310 fi 8. Alt›nda: “Mucebince icra-y› icab› Bab›ali’ye
tebli¤ edilmifltir. Li 10 fiaban 1310.”
26 “Berat Mutasarr›f› Avlonya’ya gönderilmiflti. Avdetle ol babdaki tahkikat› ha-
vi dünkü gün ald›¤›m evraktan istinbat olunan netâyic bu posta ile derdest-i
arz ise de, ber-mantuk-› emr u ferman-› hazret-i hilafetpenahî, bizzat azimet
ve infaz-› irade-i aliyyelerine müsaraat k›l›naca¤› maruzdur. Ferman li 18
fiubat 1308, Vali Ahmed H›fz›.” BOA, YA.HUS 270/81, 1310 fi 13.
27 BOA, Y.PRK.BfiK 30/82, 1310 L 21.
28 Bunlar Yusuf R›za Efendi ile Herr Feigenwinter’dir. Bunlardan evvel Ekrem
befl-alt› yafllar›ndayken ona muallimlik yapmaya bafllayan Messinal› mü-
hendis, ‹talyan Don Luigi Beccalli ile k›sa müddet din dersi veren Kanine-
li köy imam› Mehmed Efendi vard›. Konakta ayr›ca k›zlara Frans›zca der-
si veren bir genç han›m ve ‹talyan bir dikifl-nak›fl ö¤retmeni de vard›r
(Bkz. Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 15, 20 ve 29). Bu flikâyette, Süreyya
Bey’in saklad›¤› ya da fark›nda olmad›¤› bir hakl›l›k pay› da vard›r. Zira
Ekrem Bey, Don Luigi’nin daha küçük bir çocukken kendisine “Arnavut-
luk’un bir zamanlar ba¤›ms›z bir ülke oldu¤unu, sonra kötü Türkler taraf›n-
dan ele geçirildi¤ini, ülkenin beylerinin kaçmak zorunda b›rak›ld›¤›n› ya da
öldürüldü¤ünü, flimdi de Arnavutluk’un, yani ‘anavatan›’[n]›n Türk boyun-
duru¤u alt›nda inledi¤ini anlatm›flt›.” Yine Ekrem Bey’in ifadesine göre, ço-
cukken resim dersinde Don Luigi’den Arnavutluk bayra¤›n› ö¤rendikten
sonra bunlar› ka¤›tlara çizip evin her taraf›nda saçmas›, babas›n› dehflet
içinde b›rakm›flt›r (a.g.e., I, s. 33-35).
29 BOA, YA.HUS 275/87, 1310 ZA 22.
30 BOA, Y.MTV 79/154, 1310 Z 24.
31 BOA, Y.PRK.UM 27/52, 1310 Z 2.
32 BOA, Y.MTV 79/58, 1310 Z 13.
33 29 Eylül 1893 tarihli bu tahkikat raporunun alt›nda flu zeyl vard›r: “‹cab›-
n›n icras› ve asker-i flahane taraf›nan dahi muavenet olunarak behemehal te-
dibleri tebli¤ olunmufltur, li 18 Rebiülevvel 1311.” BOA, Y.PRK.UM 30/67,
1311 Ra 18.
34 BOA, YA.HUS 281/34, 1311 RA 20.
35 BOA, YA.HUS 281/75, 1311 RA 25.
36 BOA, Y.MTV 84/110, 1311 Ra 27.
37 BOA, Y.MTV 84/124, 1311 RA 28.
38 BOA, YA.HUS 281/111, 1311 RA 30.
39 Ayn› belge.
40 BOA, Y.PRK.UM 28/64, 1311 R 21.
41 Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 39-40.
42 Zaten henüz sekiz buçuk yafl›nda olan Ekrem Bey, ‹stanbul’da ikamet ve
deprem tarihlerini yanl›fl hat›rl›yor, bunlar›n 1895’te gerçekleflti¤ini yaz›-
yor, a.g.e., I, s. 40.

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 71


43 BOA, Y.PRK.UM 30/15, 1311 Z 15.
44 BOA, fiD 2099/1, 1313 fi 1.
45 BOA, fiD 2100/2, 1313 R 25.
46 BOA, fiD 2099/1, 1313 fi 1.
47 BOA, fiD 2102/11, 1316 Z 29.
48 Yukar›da baflka bir flikayette ad› geçen “aleyhdar Adem”le ayn› kiflidir.
49 BOA, fiD 2102/15, 1317 S 28.
50 Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 64-65.
51 Aykut Kansu, Politics in Post-Revolutionary Turkey, 1908-1913 (Leiden:
Brill, 2000), s. 332.
52 A.g.e., s. 353-354.
53 Ali Kemali Aksüt, Profesör Mehmed Ali Ayni, Hayat› ve Eserleri (‹stanbul,
1944), s. 78 ve 262-63.
54 Süreyya Bey hat›rat›nda bu konuflmadan flöyle bahsediyor: “Dahiliye Naz›-
r› Tatar Hac› Adil Efendi Rumeli cevelân›ndan avdetle kürsi-i Mebusan’da
irad eyledi¤i nutuk ne halk›n ihtiyâcât-› âcile ve mebruresini göstermifl, ne de
seyyiât-› idareyi itiraf eylemifltir. Dahiliye Naz›r› yaln›z Avrupa’n›n destân-›
celalini, nur-i nübüvvetten daha saf sayd›¤› sahâif-i Osman’› k›raatle iktifa
edip, netice ahvâl-i hâileye sebep vermifl ve bu suretle Rumeli’de saltanat-› se-
niyye-i Osmaniyye’nin son dellal› olmufltur”; “… Muahharan Dâhiliye Ne-
zareti’ne gelerek Arnavutlara gösterdi¤i huflunet ü ru‘ûnetten dolay› kendi-
siyle kat‘-› ülfet ü münasebet eyledim. Ehl-i ‹slâm’›n ellerinden mea-cebha-
ne on iki bin silah›n al›nmas› ve Katolik Arnavutlar› Karada¤l›lara mütemâ-
yil iken bunlar›n teslimi maddelerini Meclis-i Mebusan’da kendisinden sual
etti¤imde, ehl-i ‹slâm’dan emniyetleri olmad›¤›n› ve Katolikleri tatmin mak-
sad›yla esliha vermeye lüzum gördüklerini bilâ-hicab itirafa flitab etmifl, âti-
yen zuhur eden bunca felaketleri derpifl etmeye bile lüzum görmemifltir.”
55 MMZC ‹:28, 25 Haz 1328
56 Ali Birinci, Hürriyet ve ‹tilaf F›rkas›: ‹kinci Meflrutiyet Devrinde ‹ttihad ve
Terakki’ye Karfl› Ç›kanlar (‹stanbul: Dergâh, 1990), s. 157 dn. 271.
57 Meclis-i Mebusan Zab›t Ceridesi, 2. Devre, 1. Sene (‹stanbul 1328), s. 890;
46. Toplant› (21 Temmuz 1328 / 3 A¤ustos 1912).
58 Biographisches Lexikon, s. 435.
59 A.g.y.
60 Jan Schmidt, a.g.e., s. 228.
61 Tittoni-Venizelos anlaflmas›n›n ayr›nt›lar› için bkz. Stefanaq Polo & Arben
Puto, The History of Albania: From Its Origins to the Present Day (London:
Routledge 1981).
62 Biographisches Lexikon, s. 435. Kral Zog hakk›nda bkz. Jason Hunter To-
mes, King Zog of Albania: Europe’s Self-Made Muslim Monarch (New York:
New York University Press, 2004). Duncan Heaton-Armstrong’un Prens
zu Wied’in alt› ay süren hükümdarl›¤› hakk›ndaki hat›ralar› neflredilmifl-

72 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


tir: The Six Month Kingdom: Albania 1914 (London, I. B. Tauris, 2005).
Hat›rat›n iflledi¤i dönemleri Süreyya Bey’in vefat›na kadar ele alan bir çal›fl-
ma için bkz. Michael Schmidt-Neke, Entstehung und Ausbau der Königsdik-
tatur in Albanien (1912-1939): Regierungsbildungen, Herrschaftsweise und
Machteliten in einem jungen Balkanstaat (München: R. Oldenbourg, 1987).
63 Ekrem Bey, a.g.e., I, s. 80 ve 87.
64 A.g.e., I, s. 29 ve 91.
65 A.g.e., I, s. 30.
66 A.g.e., I, s. 42.
67 Salahi Ramazan Sonyel, Kurtulufl Savafl› Günlerinde ‹ngiliz ‹stihbarat Teflki-
lât›n›n Türkiye’deki Eylemleri, TTK Bas›mevi, Ankara 1995, s. 119.
68 A.g.e., s. 120.
69 A.g.e., s. 121.
70 A.g.e., s. 123.
71 Ekrem Bey Vlora, a.g.e., I, s. 25.
72 A.g.e., I, s. 73.
73 Ar. “Hiçbir yazar yoktur, fani olmayan./ Ellerinin yazd›¤›n› ise baki k›lar za-
man.”
74 (Ar.) “Allah onu affetsin.”
75 Biographisches Lexikon, s. 434.
76 Dritan Egro, a.g.m., s. 351.
77 Bkz. afl. s. 88.
78 Mahir ‹z’in hat›rat›nda nakletti¤ine göre, Ankara Sultanîsi’ndeki muallim-
li¤i s›ras›nda Mustafa Kemal Pafla Heyet-i Temsiliye ile okulu ziyaret etti-
¤inde konu maarife dayanm›fl ve Pafla ö¤retmenlerden tavsiyeler istemifl-
tir. Okulun müdür yard›mc›s› Ayafll› Ali R›za Bey, “Arnavutlar›n yapt›¤› gi-
bi Latin harflerini kabulden baflka bir çare olmad›¤›n› ileri sürdü”. Mahir
‹z flöyle devam ediyor: “Hatta daha evvel ‹kdam gazetesinde neflr olunan
Avlonyal› Süreyya Bey’in ‘Huruf-› Arabiyye ve Arnavut Lisan›’ bafll›kl› bir
yaz›s›n› bana vermiflti. Bunda yaz›n›n tarihçesinden bahsediliyor ve Arna-
vutlar›n Latin harflerini kabul etmelerinin dinen günah olmad›¤› müda-
faa ediliyordu.” (Y›llar›n ‹zi, ‹stanbul: Kitabevi, 2000, s. 86-87).
79 Dritan Egro, a.g.m., s. 352
80 Miroslav Hroch, Die Vorkämpfer der nationalen Bewegungen bei den klei-
nen Völkern Europas: Eine Vergleichende Analyse zur gesellschaftlichen
Schichtung der patriotischen Gruppen, Prag, 1969. Kuram›n özeti ve eleflti-
risi için bkz. Umur Özk›r›ml›, Milliyetçilik Kuramlar›: Elefltirel Bir Bak›fl [2.
Bask›] Ankara: Do¤u Bat› Yay›nlar›, 2008, s. 197-207.

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 73


74 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920
2. K›s›m

j Hat›rat

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 75


76 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920
Mukaddime

Bismike’l-Müte‘âl 1

Osmanl› ‹mparatorlu¤u’ndan iftirak ve bafll› bafl›na bir he-


yet-i hükûmet teflkiliyle manzume-i düvele iltihak eden ak-
vâm, bir kuvve-i hâmiye-i hâriciyenin, bir rehber-i medeniye-
tin sevk ü tesiriyle tanzim-i idare etmifl, kiyân?-› siyasîlerini an-
cak bu suretle iktisaba muvaffak olmufllard›r.
Arnavutluk’un nâil-i istiklal olmas› ise, düvel-i muazzama
aras›nda cârî olan rekabet-i siyasiyenin netice-i mebruresi ol-
du¤u ve hem-civar›m›z olan düvel u milelin maddî ve manevî
birçok zararlar›na u¤rad›¤› içün, bunlar›n hiçbirine rabt-›
emel-i müzaheret edemez.
Arnavutlar teflkilat-› ictimaîlerini, terakkiyât-› sahîha-i me-
deniyelerini, velhas›l kâffe-i avâmil-i saadetlerini ifrat ve tefrit-
ten tecerrüdle harekât-› âkilâne ve hayat-› sâiyânelerinden
ümid edebilirler.
Ahvâl-i malumedendir ki, yeniden teflekkül eden Balkan
hükûmetleri hüsn-i idarelerini, kavânîn-i mer‘iyelerini birden-
bire ikmal edememifl, kanun-› tekâmülün safahât-› muhtelife-
sinden geçme¤e mecbur olmufl olduklar› gibi, ibtidaî bir halde
bulunan ve o kanun-› tekâmülün ahkâm›na her ümmet gibi tâ-
bi olmas› laz›m gelen Arnavutlar dahi, bunca edvâr-› gîrûdâr›n
bargiran-› ›zd›rab›ndan kurtulur kurtulmaz tesisat-› ictimaiye

Hat›rat 77
ve siyasiyelerini derece-i ulya-y› terakkîye ›s‘âd edemezler; ref-
te refte kat‘-› tarîk-i terakki edebilme¤e muhtaçt›r. Halk›n ze-
kâvet-i f›triyesi ve memleketin mevki-i co¤rafîsi istikbalimizi
temine kâfidir. Alelhusus, Avrupa’n›n üzerimize koymufl oldu-
¤u vesayetten (1) ve memleketimizi tahammülsüz bela-y› istib-
daddan ve istiladan kurtard›ktan, bin türlü muhâtarât u müfl-
kilât› iktiham ederek yeniden Avrupa’n›n hüsn-i kabulüne
mazhar olduktan sonra, milletimiz[in] her türlü füyuz-› mede-
niye ile kesb-i refah edece¤inden emin olabiliriz.
Yaln›z bu gaye-i mühimmeye kavuflmak içün kâffe-i vesâil
ü avâmili tedkik ü taharrîye ve ulum-› ictimaiyede sahib-i ihti-
sas olanlar›n ilhâmat u ictihadât›n› tatbike muhtac›z.
Vukuf ve kemal iddias›nda de¤ilim. Sinnimin ve tecrübele-
rimin verdi¤i cüretle diyebilirim ki, nazar-› itibara alaca¤›m›z
avâmil-i medeniye meyan›nda olan mazimizin zihnimizde ve
hayat ü harekât›m›zda biriktirdi¤i i‘tiyâdat-› seyyie ve tereddi-
yât-› ›rsiyeden kurtulmak içün, o mazinin hata-âlûd idaresini
kâffe-i müessirât ve seyyiât›yla ve bilcümle vukuat›yla anlama-
ya, saniyen, hâlen ve âtiyen, idaremiz içün kanunlar icad et-
mek külfetine katlanmay›b o misillu ihtiyacât-› ictimaiyemizi
âlem-i garb›n flâyân-› kabul gördü¤ü desâtîr-i esasiyeden ikti-
bas ve istinbat etmeye ve kabiliyet-i milliyemize göre tatbik
ederek ahz-› feyz etmeye mecburuz.
Her millet zillet ü izzetini tarih-i mazisini bilmekle tevlîd
eder ve bir milletin asâlet-i ictimaiyesi mazisiyle ölçülebilir.
Daima istikbale nâz›r ve müteveccih bulunan mefkûre-i milli-
yenin nokta-i hareketi mazidir. ‹‘lâ-y› âti ihya-y› mazi ile kâbil-
dir. Kanun-› tekâmül daima maziden istikbale, nâk›sdan kami-
le ve kamilden ekmele do¤ru ilerileyerek gider.
‹tiraf etmeliyiz ki, edvâr-› hayatiye ve tabakât-› ictimaiye-
mize ve alelumum ahvâl u âdât›m›za dair lisan›m›zda yaz›lm›fl
âsâr-› mükemmele yoktur.
Arnavutluk’un âsâr-› sâlifede geçirdi¤i ink›lâbât-› siyasiye
ve hâdisât-› ictimaiyeyi ve tarihin sahâif-i erhâm›nda kalm›fl
olan vukuat-› mühimmeyi ortaya ç›karmak, birer maksad-› ta-

78 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Arnavut k›yafetleri (‹st. Ü. Nadir Eserler Kütüphanesi 91299/41)

hakküm ile hem-civarlar›m›z›n k›taat-› mülkiyemiz üzerinde-


ki müddeâyât-› gayr-› muhikkas›n› delâil-i ciddiye ve sahîha ile
redd ü cerh etmek laz›md›r.
Tabakât-› ictimaiyemizin derece-i irfan›yla tarz-› maiflet ü
muafleretlerini ve henüz temeddün edemeyen baz› kabâilin
sapland›klar› hal-i ibtidaiyeyi ö¤renmek; alelhusus, befl yüz se-
nelik tarih-i milletimizin ekser vukuat› insicam-› tabiîsiyle

Hat›rat 79
mazbut oldu¤u içün, o gibi hâdisât› ilmî bir tetebbu ile hurâfî
ananelerden kurtar›b edvâr u fusûle taksim ve tespit eylemek;
ve tarihimizi fennî bir fliraze içine almak; elsine-i garbiyede
münteflir ve bize aid müdevvenât› tetebbu eylemek; mazideki
k›yafetlerimizi istimal olunagelmifl bilcümle esâs-› beytiye ve
edevât-› zer‘iye ile âlât-› harbiyeyi alâ kadri’l-imkân toplamak;
ve Avrupa müzelerinde Arnavutluk’un manâz›r ü meâs›r›n›
irae eden tablolar›n kopyalar›n› ç›kart›b memleketimize nakl
etmek; velhas›l Arnavutluk’a müteall›k her türlü âsâr› cem ile
lisan›m›za nakl u tercüme eylemek ve bu suretle bir tarih-i mil-
lînin sebt ü tahririne me’haz tedârük etmek üzere bir Encümen-
i Tarihî intihab› ve bunlara miktar-› kâfi tahsisat i‘tâs› lâbüd ol-
du¤una kâilim (2). Bilinmelidir ki, bu tahsisat›n k›sm-› küllîsi,
her memleketin vâridât-› vakfiyesinden birer miktar-› münasib
ifraz›yla ve bir k›sm›n› Maarif bütçesine cüz’i bir fley ilavesiyle
istihsal eyleyebilir, san›r›m. Heyetin u¤rayaca¤› müflkilât› tah-
min etmekle beraber, maksada vusulden meyus de¤ilim.
Evvela her livân›n ve hatta her kaza ve kasaban›n ayr› ayr› ge-
çirdi¤i edvâr› gere¤i gibi takib ve taharrî etmeli, ehl-i kurân›n
vird-i zebân› olan millî flark›lar›, eski masallar›, durûb-› emsâli
tetebbu ederek mazimizin karanl›klar›nda kalm›fl olan sevâb›k-›
ahvâlimizi ilmî unsurlarla tahkik ve enzâr-› ibrete vaz‘ eyleme-
lidir. Sâniyen, en küçük, en de¤ersiz san›b sayd›¤›m›z vesâik-i
vakfiyemiz ile sicillât-› fler‘iye ve metrukât-› mezhebiyeyi, eslâ-
f›n bilcümle âsâr-› bâkiyesini ve hatta mezar tafllar›n›n kitabele-
rini aklâm-› vâk›fâne ile kayda geçirib z›yâ‘dan kurtarmal›d›r
(3). Sâlisen, ‹stanbul’da, Venedik’te, Korfu ve Napoli ile Ragoza
millî kütübhanelerinde ve alelhusus Viyana hazâin-i evrâk›nda
mevcud olan kuyûd-› tarihiyeyi dîde-i im‘ândan geçirerek ta-
rih-i millîmize bir vaz‘-› esas-› râsih icras›na müsâraat olunma-
l›d›r (4, 5, 6, 7). Bu suretle istifâza edilebilecek esbâb ve âsâr ih-
zar olunduktan sonra maksada vusul bulmakta suhûlet vard›r.
Binlerce âsâra, büyük bir feyz ü teceddüde malik olan yük-
sek seviyeli milletler, en adî sayd›¤›m›z hurâfât ve menkûlât›n
pesmânde-i kûfle-i nisyan olmalar›na kâil de¤ildir. Bunlar

80 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


üdebâs›na fluaras›na menba-› sünûhât olmak itibariyle pek
muazzez ve k›ymettâr say›l›r ve mazinin a‘mâk-› hafâyâs›nda
kalan hakâik ü serâiri meydana ç›kar›b haf›za-i enâmda hakk
u tesbîte vesile olur. Rumlar›n en büyük âmil-i terakki ve teâlî-
si tarih-i mazileridir; tarih-i mazilerinin en parlak sahifeleri ise
esâtîr ve hurâfât ile mâlîdir. Fakat onlara verdikleri reng-i ha-
kikat-nümûn ve âlâyifl-i gûnâgûn ile yine çerh-sâz-› uyûn ol-
maktan gayr-› hâlîdir.
Esâtîrin rumuz-› felsefiyesi erbâb-› ibtisâr›n enzâr-› tetki-
kinde hayret-âver ve fluur-› millînin inkiflâfât ü tecelliyât›na bi-
rer rehberdir. O esâtîr-i Yunaniyeden ve âsâr-› müfltehireden
bizim de ayr›ca hissemiz vard›r; ancak bunlar› tefrîk ü taharrî
laz›md›r.
Hiss-i millî ve iktidar-› ilmî ile devr-i intibah›m›z›n mukad-
dime-i güzînini yazacak, az çok tarihimize bir esas koyacak
olan erbâb-› azm ü hüner, vukuat-› câriyenin mahiyet-i asliye-
sini, revifl-i umumî-i siyasîmizin ledünniyât›n› arama¤a gayret
etmelidir. Hat›ra-i ahlâfda durûb-› emsal halinde ve k›ymetli
vecizeler tarz›nda kalmas› laz›m gelen âsâr-› eslâf›, neflâyid-i
milliyeyi lisan›m›z›n en yüksek, en saf tabirat›yla zabt etmeli-
dir. Tabir-i vâz›hla, ratb ü yâbis her türlü menkûlât› vâk›fâne ve
mûrhâne bir muhakemenin tayf-› tetkikinden geçirmelidir.
Yazd›¤›m flu sahâif-i sütûn aras›ndaki ebhâs-› hususiye ve
mütalaat-› zâtiyem, sütûr-› zâide kabilinden olsa bile, mahsul-›
hayat›m ve zâyice-i tefekkürât›m oldu¤u içün nice k›ymetdâr-
d›r. Binaenaleyh bu eser-i nacizin mütalaas› külfetini ihtiyar
buyuracak zevât, zabt-› vekâyi‘de iltizam eyledi¤im tarz-› bîta-
rafâne ve tarihe hizmet maksad›yla telfîk-i âsârdaki azm-i hâli-
sâneye bakarak, beni bundan ve hatîât-› vâk›adan ma‘füv görür
ümidindeyim.

Süreyya Vlora

Hat›rat 81
82 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920
‹stila-y› Osmanî

Sultan Murad-› Evvel’in zaman-› saltanatlar›nda ve 14. as-


r›n nihayetlerinde idi ki, Türkler Arnavutluk’a do¤ru ak›n et-
meye bafllad›lar. O esnalarda sahilde Venedikliler ve dahilde
fiark ‹mparatorlu¤u’nun bakiyye-i enkaz›ndan mütevellid zay›f
ve muhtelif hükûmetler var idi. Arnavutlar›n tarz-› idareleri,
nizamât-› cariyeleri, âdât-› kadîmeye müstenid ve kuvvet hak-
ka galib idi. Halk›n bir k›sm› ra‘y-i mevâflî ve hirasetle geçinür,
bir k›sm› hükûmât-› ecnebiyyenin hidemât-› askeriyesinde ve
akvâm-› mücavireye karfl› tertib edilen ak›nlarda kullan›l›rd›.
Osmanl›lar memleketi bi-hakk›n zabt ü idare etmek, i‘lâ-y› ke-
limetullah eylemek üzere gelmiyorlard›; gaye-i emelleri her ta-
raf› ¤âret etmekten ibaret idi. Arnavutlar bir zamanlar bunlara
mukavemet edebilmifllerse de, Kosova muhâceme-i kübrâs› sâ-
ir akvâm-› Balkaniye ile beraber Arnavutlar›n da kuvvetini kesr
etmifl, bunlar›n Türklere karfl› müdârâ cihetine gitmelerine bâ-
is olmufl idi.
Arnavutlar, ‹kinci Kosova Muharebesiyle ‹skender Bey’in
vefat›ndan sonra seciye-i milliyeleriyle, istifade-i maliyelerine
uygun gelen Osmanl› ak›nlar›na daha ziyade ifltirak ve onlarla
irtibat ü ihtilata bafllad›lar. Müslümanlara bahfl olunan imtiya-
zât u muafiyâta bakarak, ekseriyet-i azîme din-i ‹slâm’› kabul
ettiler.

Hat›rat 83
Bu ink›lab-› dînî Türklerin tenvîr ü irflad›ndan veya Arna-
vutlar›n vicdanî, fikrî bir kanaatlerinden husule gelmifl de¤ildi.
Arnavutlar itikadât-› mezhebiyelerini, itiyâdât-› kavmiyelerini
s›yanet maksad›na karfl› feda ve maddî bir ihtiyac›n netice-i in-
sicam› olmak üzere ihtida etmifllerdir. Bu hal, ilk hengâmeler-
de kimsenin hiss-i taassubunu uyand›rmam›fl kimseye bir gû-
na nefret ve husumet ilka eylememifl idi.
Osmanl›lar muharebelerde âsâr-› celadet göstermeyi, ihraz-›
zafer etmeyi pekala bildikleri halde, akvâm-› ma¤lubeyi mezc ü
tevhidde kudret ve maharet göstermiyorlard›. Ne lisanlar›n› ta-
mim ve talime muvaffak olmufl ne de kendilerini sevdirecek bir
hüsn-i idare tanzim edebilmifllerdir (8). Hükûmet kuvvetle be-
raber diyaneti mâ-biha’l-istinad say›yordu. Akvâm-› gayrimüs-
limeyi ehl-i ‹slâm’›n seviyesinde tutma¤a, ayn› hukuk ve imti-
yâzâta mazhar etmeye dinen imkan yok idi. H›ristiyanlar, ku-
yûd-› mahsusa ile bir muhit-i münferidde tutuluyor, onlara
daima bir nazar-› bigânegî ve belki dürüfltî ile bak›l›yordu. Vah-
det-i askeriye ise her kavmin mevcudiyet-i diniyesini muhafa-
za etmeye kabiliyet-i maddiye ve maneviye b›rakmazd› (9).
Devflirme suretiyle askere al›nan efrâd din-i ‹slâm’› kabul et-
mek flart›yla imtiyâzât-› mahsusaya nâil olur, müfrez ve mu-›
hassas olan bir k›ta arazinin öflr-i fler‘îsini almak hakk›n› kaza-
n›rd› (10).
Muahharan ünvan-› hilafetin izafesiyle muzaaf olan hey-
bet ve celalet, arfl-› Osmanî’nin flükûh ve flevketini artt›rm›fl;
hilim ve vakar yerine kibir ve gururu uyand›rm›fl idi. Bu hal
mutlakiyet-i idarede fliddeti ve o nisbette zulmü artt›rm›fl, hü-
kümdarl›k ef‘âl-i seyyieleri lazime-i siyaset ve mukteza-y› hik-
met-i hükûmet maskesi alt›nda irtikab olunma¤a bafllam›flt›r.
‹ctihadât-› fler‘iyye ve k›yasât-› f›khiyye bile ekseriya sultanla-
r›n keyf ü hevalar›na tâbi tutulmufl, âsâ-y› diyanet kuvâ-y› hü-
kûmetle beraber halk›n inzar ve ›zrar› yolunda istimal olun-
mufltur. Bu suretle din ü devlet birlikte icra-y› ahkâm etmifl,
daire-i ‹slâm’dan hâriç kalan tebaa-i ma¤lubiyeye bi-ec-
ma‘ihim azim bir nefret ve husumet hissi ilka eylemifltir.

84 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


H›ristiyanlar›n tesviye-i umur-› mezhebiyelerine memur ve
mezun olan heyet-i ruhbaniye ile cemaatler ve müessesât-›
hayriyyelerini idare ile mükellef meclisler, bu ahvâl-i mahsu-
sadan bilistifade an‘anât-› tarihiye ve vazâif-i ictimaiyelerini
talim ü telkine f›rsat bulmufl, refte refte hüküm ve nüfuzlar›n›
yürütmeye bafllam›fllard›r. Art›k zaman-› f›rsat ve zemin-i cü-
ret elverdikçe Türk hakimiyetinden kurtulmak üzere, mez-
hebdafllar›n› teflvik ü i¤râ ve kable’l-feth malik olduklar› hükû-
mât-› kavmiyeyi ihya merâm›yla H›ristiyanl›¤› idâme ve takvi-
yeye teflmîr-i sâ‘id-i itina eylemifllerdir (11).
Arnavut unsuruna mensub olan H›ristiyanlar egerçi bu ta-
assub-› dinînin taht-› tesirinde de¤il idi, fakat Rumeli’nin ak-
sâm-› sâiresinde meskûn olan ahali-i Nasraniye gere¤i gibi il-
kaât-› vâk›aya tâbi ve kendileri Müslüman olmaktan ve kilise-
leri mesâcid ü cevâmi‘e tahavvülden hâfli‘? olduklar› içün
Türklere karfl› harb u cidali lâzime-i diyanet sayar, eyyâm-› f›r-
sat arard›. Bu sebebden dolay› Rumeli k›tas› bafltan bafla bir
ateflgede-i fesad ü cidal kesilmifl, ceste ceste ravâb›t-› vataniye
ve münasebât-i ›rkiye unudulmufl idi. Ayn› vatanda yaflayan ve
ayn› asl u nesle mensub olan Müslüman ve H›ristiyan yekdi¤e-
rine hasm-› can olmufl, birbirinin can›na susam›fl idi.
Bu edvâr-› gîrûdâr aras›nda ve bu cevflen-i rehacuyane s›ra-
s›nda beynelmüslimîn zuhur eden erbâb-› nüfuz u iktidar ve ta-
bir-i âherle beyler ve paflalar, kuvâ-y› mahalliye ve menâat-›
mevkiiyelerine güvenerek ve devletin tarz-› idaresiyle merkez-i
saltanat›n zaaf-› mütezâyidinden istifade ederek Arnavutluk’ta
mehmâ-emken bir idare-i mahsusa tesisine ve lisan ile kavmi-
yeti s›yanete kalkm›fl ve Arnavutlarca kadîmen düsturu’l-amel
tutulan bir tak›m esâsât ü âdât-› mevruse ile memlekette tem-
fliyet-i umûra devam eylemifllerdi (12).
Bu ümerâ, bir taraftan devleti imha ve bir yandan Bizans
‹mparatorlu¤u’nu ihyadan baflka bir düflüncesi olmayan, bil-
cümle memâlik-i Osmaniyye’de dinî ve ictimaî bir kuvvet ve
nüfuza malik olan Rum Patrikhanesi’yle de savaflma¤a mecbur
olmufllard›r (13).

Hat›rat 85
O paflalarla beylerin mesai-i masrufesi flübhe yok ki flahsî
ihtiraslar, nefsanî gayeler dahi ihtiva ediyordu; fakat Tuna ve
Makedonya k›taât›nda sakin ve k›smen anâs›r-› ma¤lubeye
mensub Müslümanlar gibi Arnavutlar›n da Türk olmalar›na ve
Yunanda kalan Arnavut H›ristiyanlar›n kabul ettikleri kavmi-
yet-i Yunaniyyenin Arnavutluk’ta inbisat ü tevsî‘ine meydan
vermemifl olduklar› muhakkakt›r. Mütefekkirîn ve müverri-
hînce müttefekun-aleyhdir ki, Avrupa-y› Osmanî’de muhtelif
ve yekdi¤erine mütehâs›m anâs›rdan mürekkeb otuz milyon-
luk bir halk› bir unsur olagelinceye kadar kitle-i vâhide ve bir
küll-i ¤ayr-i mütecezzî gibi taht-› idaresinde tutan Devlet-i Os-
maniyye’nin bafl›nda azimkâr ve dûrbîn ve zî-iktidar ricâl olay-
d›, tek bir gaye-i siyasiyeye tâbi ve hâdim bir mecmua-i milliye
teflkiline imkan var idi. Akvâm-› muhtelifenin herbirini ayr›
ayr› muâdât ve muhasamâta sevk ü i‘zam eden devletten anâ-
s›r-› sâire gibi Arnavutlar da bir as›rdan beri ayr›lm›fl olsayd›lar,
bugün umumiyetle ya Rum, ya Islav alemleri içinde kaynafl-
maktan kurtulamayacakt›lar. Arnavutluk mücerred beylerin
paflalar›n sözü ve satveti sayesinde z›yâ‘-› kavmiyetten ve en
do¤rusu Rum ve Islav kiliselerinin tesirat›yla onlara kat›lmak-
tan masun kalm›flt›r.
Arnavutluk vâk›a Devlet-i Osmaniyye’nin bir k›t‘as› idi. fiu
kadar ki, Tanzimat’›n ilan edildi¤i tarihe kadar kavânîn-i dev-
let oralarda hiçbir kabiliyet-i tatbikiye göstermemifl ve Arna-
vutluk elviye ve eyalât› ekseriya pederden evlada intikal etmek
flart›yla bir vahdet-i milliyeyi, bir idare-i muhtareyi muhafaza-
ya muvaffak olmufltur.
Tepedelenli Ali Pafla bütün hatas›yla beraber bu vahdet ve
mevcudiyeti tevsî‘e çal›flt›. Yunanl›lar›n Avrupaca hâiz olduklar›
teveccühü nazar-› dikkate alarak, onlar› yine H›ristiyan Arna-
vutlar›n tavsîtiyle elde eylemeye u¤raflt›. Fakat o pîr-i herem-re-
sîdenin azm u rezmi nisbetinde fazilet ü kiyaseti olub da Sultan
Mahmud’un rehber-i harekât ve taaddiyât› olan haline karfl› ha-
zâin-i birr u ihsan›n› açm›fl (13, mükerrer), Fenerlilerden evvel
onu, yani merkez-i saltanat› her türlü fedakârl›kla elde etmifl ol-

86 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


sayd›, bâli¤an mâ-bela¤ maksad›na vusûl bulur, Rumeli’de koca
bir Arnavut devletini vücuda getirmeye muvaffak olurdu.
Ali Pafla’n›n düçar-› izmihlal ve ¤îleten ¤alîta-i hâk-i zeval
olmas› Devlet-i Osmaniyye’ye de kat‘an yaramam›fl, bilakis Ar-
navut Buçaris, Bubulis, Kanaris, Cavella gibi sanâdîd-i H›risti-
yaniyyenin izafe-i kuvvet ü cüretleriyle bu Yunan hükûmetini
ihyaya sebeb olmufltur.
Ayn› vaziyet ü miknette bulunan ‹flkodral› Buflatî-zadeler
dahi bir as›r kadar Arnavut unsurunun idame-i mevcudiyetine
çal›flm›fl, ecânibin ve alelhusus Islavlar›n nüfuzundan o havali-
yi kurtarm›fllard›. Onlar›n sukut u istihlak› Karada¤l›lar›n ve
bilcümle Islav unsurunun inkiflaf-› âmâline ve satvet-i Osma-
niyyenin Rumeli’de zevaline hâdim olmufltur (15).2
Bununla beraber bu zâdegân›n âvân-› idaresinde Arnavut-
luk’ta yaflayan ahali umumiyetle hürriyet-i vicdaniyeye ve hu-
kuk-› mütesâviyeye malik ve istedi¤i mezheb ü meflrebe sâlik
idi. ‹htirasât-› mezhebiye ile meflhun ve ihtisasât-› ecnebiyeye
meftun kalan H›ristiyan Arnavutlar ise, bilakis Slavlar›n ve Yu-
nanîlerin pes ü pîflinde Yunan olarak hemflehrilerinin bütün
mukaddesat›n› heba etmeye çal›flm›fl; son asr›n yadigârlar›ndan
olan Srapalar, Zo¤rafoslar gibi mütehavvilân servet ve kuvvetle-
rini Arnavut cinsinin imhas›na, Yunanîlerin istihsal-i mezâyâs›-
na tahsis eylemifllerdir. Bunlar ve bunlar gibi Arnavut Orto-
dokslar son zamanlara kadar hiçbir vakit Arnavut milletinin
idame-i mevcudiyeti içün nefsen ve nakden bir gûna müzahe-
rette bulunmam›fl, hiçbir vakit beylerle paflalar gibi hayat-› mil-
liyyeye rabt-› kalb edib vatanlar› içün bir hizmet göstermemifl-
lerdir (16, 17).
Egerçi beylerle paflalar›n aralar›nda idarî bir ittifak olmad›-
¤› ve aleddevam nifak u flikak ile yekdi¤erinin aleyhinde bulun-
duklar› içün müttehiden bir hükûmet teflkiliyle Arnavutluk’u
kimse temsile muvaffak olamam›fl ise de, bunlar maddî ve ma-
nevî idare-i Osmaniyye’ye karfl› istimal-i nüfuza yol bulmufl ve
bu suretle tûl müddet Osmanl›lar›n kuvve-i kâhirelerinden
memleketi masun tutmufl, Arnavutluk’u ciddî bir itaatle râm

Hat›rat 87
ettirmeye meydan vermemifllerdir! Daima Arnavutlar hissiyat-›
kavmiyelerini ve hatta müddeayât-› mütefevvikalar›n› ibraz-
dan hâlî kalmam›fl, neflâyid-i milliyelerini bile bu vadide tan-
zim etmekten çekinmeyib, mele-i nâsta te¤annîden hazer et-
memifllerdir!
Osmanl›lar da, bilmukabele teflehhür eden ricâl-i kavmiye-
mizin terâcim-i ahvâlini ve Arnavutluk’a aid vukuat› yazd›kla-
r› s›rada, Arnavud-› kenûd [u] anûd ve âr-nebûd-› bed-anûd3
gibi tabirat-› müstehcene ile Arnavutlar› tavsîf ve kendilerin-
den münfekk bir cüz-i mahsus oldu¤umuzu zikr ü tarif eyle-
mifllerdir. “Arnavud” ünvan› taht›nda bas›lan bir eser-i millîde
toplad›¤›m sahâif-i tarihiye bu hakikati kemâ-yenba¤î ispat
eder san›r›m (18).

Devr-i Tanzimat

Tepedelenli Ali Pafla’n›n izale-i vücudundan, i¤tisâb-› ser-


vet ü nükûdundan sonra, devlet Arnavutluk’u nazar-› dikkate
alma¤a bafllad›. O güne kadar merkez-i saltanat tevcihat-› res-
miyeden ve ehemmiyetsiz baz› hadisâttan gayr› Arnavutluk’un
ahvâl-i âmmiyesiyle alakadar olmaz, Arnavutluk’un ›slah-›
idaresini düflünmezdi. Arnavutluk yaln›z Rumeli’de nüfuz-›
devleti tahkim ve muhafaza içün hâiz-i ehemmiyet olub, tâbi‘
ile metbu‘un ravâb›t-› hakikiyesi nigâh-› itibardan sak›t olmufl
idi (19).
Selim-i Evvel ve Murad-› Râbi‘ kadar hunhar ve fakat on-
lardan pek çok aciz ve bî-iktidar olan Sultan Mahmud-› Sa-
nî’nin seyf-i i‘tisaf›yla ve yekdi¤erine k›rd›rmak flart›yla hakl›
haks›z birçok eflrâf u ayan tenkîl olunduktan sonra Arnavut-
luk’a gelen vulât-› mansûbe her türlü hukuk u hududu tecavü-
ze bafllam›fl, birer bahane ile mütehavvilân›n servetini ¤aret ve
enva‘ taaddiyâta cüret eylemifllerdir (20).
3 Teflrinisanî 1839 senesinde ilan olunan Gülhane Hatt-›
Hümayunu egerçi emniyet-i mal ü can› ve bir dereceye kadar

88 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


hüsn-i idareyi tekeffül etti¤i görülmüfl ise de, i‘tisafa al›flm›fl
olan ricâlin eliyle, bunun tatbikat ve icraat›ndan kimse emin
de¤il idi. Alelhusus zemin u zamana ve an‘anât ü âdâta uyma-
yan kavanîn adl u hakka makrun olsa bile, bunlar›n def‘aten
infaz-› ahkâm›na imkan olmad›¤›na itikad edenler Tanzimat’›n
akametine hükm etmekte tereddüd etmezlerdi. Bu suretle ida-
re-i münhas›ra aleyhinde nümayifller bafllam›fl, Rumeli k›tas›
bafltan bafla bir umman-› mukavemet ve fetret olmufl idi (21).
Bu harekât-› isyaniyenin izalesi ve efkâr-› âmmenin teskin
ve temini içün ak›t›lan kanlar bütün bütün masum olmasa bi-
le, keyfiyet-i irâka halk›n nazar›nda bir maksad-› hayr u adale-
te makrun say›lm›yordu. Arnavutlar umumiyetle ‹stanbul’un
nizâmât-› müdevvenesini kendileri içün vâcibü’r-ri‘âye görme-
dikleri gibi, ashab-› kemal olanlar dahi bunlar› memleketin ›s-
lah-› ahvâline kâfi ve muvaf›k bulmazd›. Erbâb-› itidale göre
herhalde Tanzimat ve Islahat daha hakîmâne icra ve tatbik
olunsayd›, ne devletin Rumeli’deki satveti zail olur ve ne de et-
raf›m›zda bulunan husemâ-y› müfltereke zemin-i f›rsat bulur-
du. fiu ahvâl-i mebsûta ve bu hâlât-› ruhiye ile merkez-i salta-
nat Müslüman Arnavutlardan müflteki, onlar da ‹stanbul’un
mukarrerât›ndan nâ-hoflnud idi; arada ketmi gayr-› kabil bir
gayz-› ¤alîz var idi.
Mezâhib-i sâireye mensub olan Arnavutlara gelince, ta Kar-
lofça Muahedesinden beri Katolik Kilisesi ve dolay›s›yla ce-
maati, Avusturya’n›n zîr-i cenah-› himayetine girmifl idi (22).
Mürettebât-› emîriye ve teklîfât-› askeriyeden cibâl halk›
nev‘an-mâ muaf idi. Hükûmât-› mahalliye ile bunlar›n irti-
bat-› resmîleri pek cüz’î idi. Papaslar›n kiliselerde okunmak
üzere tertib eyledikleri millî menk›beler ve neflideler, beyne’l-
ahali hiss-i millîyi uyand›r›yor, bunlar›n aras›nda dahi Arna-
vutluk’un mevcudiyeti matmah-› nazar ve gaye-i emel say›l›-
yordu. ‹tiraf etmek laz›m gelir ki, bu zamandan sonra Arna-
vutluk’ta fikr-i millînin inkiflaf ü tevsî‘i emrinde Katolik pa-
paslar›n›n himem-i âliyesi her tahmin ü tasavvurun ve bil-
cümle mesai-i sâirenin fevkinde idi. Cenubî Arnavutluk Orto-

Hat›rat 89
dokslar› birçok zaman münferiden Patrikhane’nin nüfuz-› ru-
hanîsi ve daha sonra Yunan propagandas›n›n tesir-i iktisadîsi
alt›nda bulunurdu; bunlar idare-i devletten müteneffir idi. Fa-
kat necat ü selametleri[nin] Arnavutluk’un ihyas›yla de¤il,
Rumlara iltihak edebilmeleriyle kaim olaca¤›na mutekid idi-
ler! Bütün müktesebât-› ilmiye ve terakkiyât-› fikriyeleri o iki
muhitin ilhâmât ü telkinât›yla has›l oldu¤u gibi, Atina’da,
Bükrefl’de ve çâr cihât-› cihanda münteflir olan birçok vatan-
dafllar› dahi Arnavutluk’un ve Arnavutlar›n sert ve haflin olan
hâlet ü f›triyetine rabt-› ümid etmeyib, umumiyetle Yunanl›la-
r›n firifte-i mekr u âli olmufllard›.
Bu suretle Yunanistan’› teflkil eden kuvâ-y› kâhirenin k›sm-›
küllîsi hep bunlardan, yani H›ristiyan Arnavutlardan oldu¤u gi-
bi, Ortodoksluk ile Yunanîli¤in yekdi¤erine hem cahilâne hem
s›fatperdazâne kar›flt›r›lmas›ndan mütevellid ve ciddî bir esasa
gayr-› müstenid müddeayât ile merkumîn Cenubî Arnavutluk’a
karfl› düflmanlar›m›z›n ihtirasât›n› tahrik etmifllerdir (23).
Bu suretle Ortodoks Arnavutlar›n Yunanîli¤e meclubiyetle-
ri artt›kça ve Devlet-i Yunaniyye terakkiyât-› maddiye ve ma-
neviyesine devam ile kuvvet u miknet iktisab ettikçe, Toskal›k4
Müslümanlar›, idare-i Osmaniyye’den hoflnud olmamakla be-
raber, Arnavutluk’un flimalinde ve cenubunda flekl-i ictimaî ve
fikr-i millînin halelden vikayesi u¤runda kadîmen meflhud
olan hüsn-i tahaffuzu gözetmeye ve çâr u nâçâr Yunanîlik teh-
like-i azîmesine karfl› Osmanl›l›k dairesinde kalma¤› tercih et-
meye mecbur olmufllard›r.
Müslüman Arnavutlar eski zamanlarda serhaddâta muvaz-
zafen gitmeye al›flm›fl, sonra buna lüzum kalmad›¤› içün her
nevi hidemât-› Osmaniyyeye ve siyyemâ zabtiye ve jandarma
ve polis gibi s›fatlara girmeye muztar kalm›fllard›r. Bunlar vâk›-
a atalete mahkum ve bir dereceye kadar sermaye ve marifetten
bî-nasib kalm›fllarsa da, kendileri vatanî kaygusuyla mütehassis
kalm›fl, daima vatanlar›na olan irtibatlar›n› muhafaza edebil-
mifllerdir. Müslümanlar›n eflrâf u ayan› ise usul-i merkezînin
takarrur u tevsî‘i üzerine memâlik-i Osmaniyyenin her taraf›n-

90 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


da büyük memuriyetlere geçmifl, o devirde pek mühim ve ha-
kim bir mevki ihraz etmifl ve onlar da alelumum vatan[-]› hu-
suslar›na olan rab›tay› idame eylemifllerdir (24).

Devr-i ‹ntibah

Ayastefanos Muahedesi (25) Arnavutluk’un taksimini ka-


rarlaflt›rm›fl iken, Berlin Muahedesi (26) o karar› ta‘dilen yaln›z
Rumeli vilayât›nda ›slahat ve teflekkülât›n icras› lüzumunu ka-
bul eylemifl olmak ile beraber, Arnavutluk’un tamamiyet-i
mülkiyesini yine ihlal etmifl; onun üzerine ashab-› hamiyet ga-
leyana gelmifl, ötede beride ve bâhusus Preveze’de (27), Priz-
ren’de (28) mün‘akid ictimalarda selamet-i ümmet ü memle-
keti temine lüzum görmüfl idi (29).
Bu hamiyetmendân do¤rudan do¤ruya Avrupa kabineleri-
ne müracaata ve murahhas olarak Beratl› Viryon[i] Mehmed
Ali Pafla ile Fraflarl› Abdül Bey’i göndermeye karar verdi. Bâdî-
i emirde bu teflebbüs devletce muz›r görülmedikten baflka, sü-
ferâ-y› Osmaniyye’den bir ikisi bunlar›n tervîc-i metâlibine
gayret eyledi. Fakat hükûmât-› mücavire Bab›ali’yi i¤falden ge-
ri kalmayub, baflta Lofçal› Dervifl Pafla oldu¤u halde Osmanl›
ricâlinden pek ço¤u Arnavutlar›n muhafaza-i kavmiyetleri dev-
letten infikaklar›yla netice-pezîr olaca¤›na hükm etmifl, muka-
bele ve mukâtelelerine lüzum göstermifl idi. Devletin fliddet-i
harekât›, Avrupal›lar›n haks›z muamelat›, H›ristiyanlar›n bir
k›sm› dahil olmak flart›yla, Arnavutlar›n feryad-› hakcuyânele-
rini semeresiz b›rakt›. Egerçi Teselya’n›n Yunana ilhak[›na]
mukabil Çaml›k’› ihtiva eden bir hudud ile, Yanya sanca¤› Nar-
da kazas›n›n bir k›sm› müstesna olmak üzere kurtar›lm›fl ve
Gosina ve Plave’ye bedel Karada¤’a terk edilen ‹flkodra Cibal-i
Hamsesi devlete kalm›fl ise de, ol gün Bazoranya, Podgoriçe gi-
bi Arnavutluk’un eczâ-y› asliyesinden olan yerler Islavlar›n
pençe-i kahr›na geçmifl ve binaenaleyh, Arnavutlar› memâlik-i
âtiyeye karfl› bir lerzifl ü sûzifl kaplam›flt›r (30).

Hat›rat 91
Bu hadisât ve vukuat Arnavutlar›n hiss-i millîsini ve nazar-›
intibah›n› bir kat daha uyand›rd›¤› kadar, düflmanlar›m›z›n da-
hi tesvîlât ve ifsâdât›n› tezyîde sebeb oldu. ‹stanbul Patrikhane-
si, Yunan matbuat› ve Islav ricâl-i siyasiyesi var kuvvetleriyle
Devlet-i Osmaniyye’yi Arnavutlardan teberrîye çal›flt›. Bir hal-
de ki, ‹slâm ve H›ristiyan bilcümle Arnavutlar›n kavmiyetini
kuyûd-› resmiyeden tayy etmek ve Müslümanlar Türk,
H›ristiyanlar Rum, Latin nam›yla tescil olunmak üzere karar
verildi (31). En do¤rusu, umumiyetle akvâm-› gayrimüslime
Rum tabir-i resmîsi taht›nda kayd olundu¤u içün, Rumlar en-
sâl-i sâireye adeden ve mevkien galebe etmeye muvaffak oldu
ve o zamandan itibaren makamât-› resmîce art›k bunlara Ar-
navut demek baya¤› bir cinayet gibi memnu say›ld›!!
Avusturyal›lar iki milyon tahsisat-› seneviye ile ‹flkodra’da
ve ‹talyanlar birçok fedakârl›klarla ötede beride açt›klar› mek-
teblerde ‹talyanca (32) ve Rumlar her tarafta ve hatta Rumlar-
dan hâlî olan Elbasan gibi yerlerde bile resmen ihdas›na mezun
olduklar› mekteblerde Rumca tedrisata müdavim iken, Arna-
vutlar Latin ve hatta Arab hurûfuyla lisanlar›n› tahsilden flid-
detle men olundular. Bu mümânaata ra¤men emr-i tahsilde
gösterilen cehd-i millî ve meyelân-› umumî yüzlerce masumî-
nin nefy ü iclâ ve suver-i âhere ile dûçâr-› azar u ceza olmalar›-
na bâdî oluyordu (33).
‹flkodra Katolik rüesâ-y› ruhaniyesinden birçok zevât-› ha-
miyet-s›fat bu inkiflaf-› medeniyete, bu usul-i talime pîflva ol-
dular. Yazd›klar› âsâr-› k›ymetdâr› bilâperva efrâd-› milletin
enzâr-› ibtisar›na koydular (34). Bunlar›n bu kûflifl-i milletper-
verâneleri tezâ‘uf ettikçe diyanet-i ‹slâmiyyeye muhalif oldu¤u
bahanesiyle hükûmetin mesai-i mânias› artm›fl, içimizde flâ-
yân-› esef bir gayret-i cahilâne uyand›r›larak Latin hurûfunun
adem-i kabulüne tarafdar ç›km›fl idi (35).
‹flte bunlar gibi baz› müft-hârân ve su-i idarelerini setre ça-
l›flan zimâmdârân merkez-i saltanat› i¤fal içün Arnavutlar›n
huflûnetini, ihanetini ortaya sürerek birkaç kere Prizren’e,
‹pek’e, ‹flkodra’ya ordular göndermeye sebeb oldular.

92 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


‹zzet-i nefs-i millîyi cerîhadar eden bu sevkiyat-› askeriye
tekerrür ettikçe hükûmet-i Osmaniyye’ye karfl› Arnavutlar›n
emniyeti münselib oluyor, bir gayz-› galîz ile refte refte h›rs-›
intikam› uyand›r›yordu. fiâyân-› hayrettir ki, Arnavutlar as›r-
lardan beri hükûmet-i Osmaniyye’nin sebebli sebebsiz açt›¤›
kaffe-i ma‘ârik u me¤âzîde devletin en büyük müdafii ve dahil-
deki en faal ve samimi bir hâdimi iken, hükûmet bütün kuvve-
tiyle Arnavutlar›n riflte-i irtibat u ittihad›n› kesmekten baflka
bir fley düflünmüyor. Hiçbir vakit Arnavutluk’ta ciddî ›slahat
icras›yla ecnebî ifsadât›na nihayet vermeyi ve Arnavutlar›n
kavmiyetini tanayarak onlara da sâir akvâma bahfleyledi¤i mü-
saadât› erzân etmeyi mülahaza etmiyordu.

Devr-i Tahakküm

Sultan Abdülhamid-i Sanî ibtida-y› cülûsundan itibaren


refte refte Arnavutlar›n k›ymet ve ehemmiyetini takdire baflla-
m›fl idi. Saray-› hümayunun emr-i muhafazas›n› bunlara tevdi
etti¤i içün kendisine karfl› Arnavutlar›n sadakatlerini temin ey-
lemeyi arzu ederdi. Fakat valilerden bed’ ile jandarma neferine
kadar istihdam olunan memurîn, ahalinin hukuk u menafi‘ini
s›yanetten ziyade yaln›z kendilerinin idame-i memuriyet ü
menfaatlerine çal›fl›yorlard›. Bunlar efkâr-› âmmeyi, âmâl-i mil-
liyyeyi ke-en-lem-yekün hükmünde tutuyor, ikide birde mezâ-
hib-i selase efrâd›n› yekdi¤erine tutuflturuyordu. Merkez-i sal-
tanatta tedevvün olunan kavanîn, fliddetli ve muz›r bir merke-
ziyet usulüne tevfîk edilmekte olub, onlar hakk›nda kable’t-tat-
bik hiçbir vakit vilayetlerin rey ve mütalaalar› sorulmazd›.
‹stanbul mahallât›nda bile kabiliyet-i tatbikiyeleri olmayan
kavanîn-i mezbure, Arnavutluk’un en hücra yerlerinde nâfi-
zü’l-ahkâm tutulmak isteniyordu.
Bu usul-i merkeziyet mülk-i Osmanî’yi bafltan bafla bir
tarzda idare etmek, anâs›r-› muhtelifenin terâkümât-› ›rsiye ve
ihtiyacât-› mahalliyelerindeki ravâb›t›n mahiyet-i asliyesini ta-

Hat›rat 93
n›ma[ma]k demek idi. Akvâm-› Osmaniyye’nin temin-i ahenk
ve vifak edebilmeleri ise, onlar›n an‘anât-› kavmiyelerini müm-
kün mertebe nazar-› dikkate almakla mümkün idi. Yap›lan bil-
cümle nizâmât ne halk›n emzice ve âdât› ve ne de memleketin
istidat ve kabiliyeti üzerine müesses de¤il idi.
Bunlar› tenfiz ve tatbike muktedir olmayan memurîn, acz-
lerinden veya o kavânînin mevzuundaki sekâmetten bahs et-
meyib, hep kabahati halk›n ehemmiyetsizli¤ine, sadakatsizli¤i-
ne haml ü isnad ile, ilkâ-y› münâferete sebeb oluyorlard›.
Cebren veya hiss-i diyanete tebaan muhafaza olunabilmifl
nüfuz-› hükûmet yaln›z flehirlerde ve baz› yerlede cârî olub, ci-
bal ve kurâ halk› aras›nda idareden teflkilattan eser bile görül-
mezdi. Oralarda hiçbir emir ve nizam mutâ‘ say›lmazd›. Valiler
ise seyyiât-› idarelerinden hemen hemen gayr-› mesul olub,
zulm u taaddîde salahiyetleri vâsi‘ ve idare-i vilayete aid mu-
amelat içün merkeze tâbi idiler.
Devâir-i adliye adalete de¤il, tervîc-i i‘tisafa hâdim idi. Me-
hâkim-i ibtidaiyeye intihab olunan Müslüman ve H›ristiyan
azalar›, ekseriya kavânîn-i mevzûay› idrakten ve hatta lisan-›
Osmanîyi tekellümden aciz idi. Vicdan ve insafa vabeste kalan
mukarrerât-› ibtidaiyeyi temyiz ve istinaf etmek içün halk›n se-
viye-i irfan ü sâmân› kafi de¤il idi. Tabir-i vâz›hla, mehâkim-i
ibtidaiye kazân›n merkez-i dâd u sitâd› oluyordu. Mücrimler
alelekser ceza görmez, halk›n hukuku s›yanet olunmazd›. Efrâ-
d›n mehâkime ve hükûmete karfl› emniyetleri münselib ve her-
kes hodbehod hakk›n› arama¤a ve alma¤a mükib idi. Bu suret-
le kan davalar› bir silsile-i cerâim teflkil ediyor, hükûmetin ta-
mam›yla zaaf›n› ve asayiflin inhilalini mucib oluyordu.
Devâir-i belediye varidat› valilerle mutasarr›flar›n ve kay-
makamlar›n bir ihtiyat sand›¤› mesabesinde idi. Bunlar keyf ü
hevalar›n› belediye akças›ndan uydurur, halka karfl› her türlü
cerimeleri reva görürlerdi.
Her kazan›n veya vilayetin varidat› birer birer hesab olu-
nursa görülür ki, tahsil-i emvâl ile mükellef olan memurîn-i
idareye verilen maafltan gayr› menâfi‘-i mahalliyeye hizmet

94 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


edebilecek bir masraf yok idi. Manast›r’la (35, mükerrer) Üs-
küb ve Yanya cihetlerinde biraz yol yap›lm›fl ise de, ‹flkodra’da
yoldan eser bile görülmezdi. Yollar içün (36) her sene istîfa olu-
nan binlerce liralar fluna buna me’kel oluyorlard›.
Ötede beride aç›lan mekâtib-i rüfldiye gayr-› kâfi bir maaflla
tavzîf olunan muallimlerin hâbgâh-› ataleti idi. Kurâda mekteb
nam›yla bir müessese yok idi. Son zamanlarda aç›lan baz› me-
kâtibin muallimlerine flehrî yedi mecidî maafl ve bu da gayr-›
muntazam verildi¤i içün, merkumîn tedrîsten ziyade züll-i
suâli ö¤retirlerdi. Ahali-i ‹slâmiye vâcibât-› diniyelerini bilmez,
H›ristiyanlar hükûmete ve hükûmetin flu türlü mekteblerine
yanaflmazd› (37).
Hükûmet dahi ne ‹slâm’›n teflri‘ eyledi¤i esasât-› âliyeye ne
de Avrupaca günden güne inkiflaf eden avâmil-i ilmiyeye bir
nigâh-› ibret u intibah atfederdi (38). 1900 senesinden sonra
emniyet-i dâhiliyenin f›kdân›ndan, ahali-i gayrimüslimenin
u¤rad›¤› taarruzâttan bahisle, baflta Avusturya devleti oldu¤u
halde, düvel-i mücavire flikâyâta bafllad› ve ›slahat-› âcile icras›
içün Bab›ali’ye tebli¤at-› fledîde icra eyledi. Avusturya hükû-
meti bi-eyyi vechin kân Arnavutluk’un ›slah-› haliyle cidden bir
refah ve asayiflin istikmali lüzumunu ihtar eyledi¤i gibi, ahali-i
gayrimüslime hakk›nda vukua gelen tasallutât-› müellime ve
mütevâliyenin devam› halinde müdahalât-› düveliyenin vuku-
u muhakkak oldu¤unu dahi bildiriyordu. Maarifin tamîmi ve
Arnavutlar›n sühuletle okuyub yazmalar› içün Latin hurûfu-
nun kabul olunmas›n› ve o hurûf ile Arnavut lisan›nda kitab-
lar bas›lmas›n› bir suret-i hay›rhâhanede tavsiye eyledi (39).
Kezâlik, Balkanlarca istatükonun muhafazas› maksad›yla Ar-
navutluk’ta bir hüsn-i idarenin tesisi ve Arnavutlar›n temin-i re-
fah u huzuru lâbüd olmakla, devlete terettüb eden vazife-i mü-
himmenin bilâ-ifâte-i vakt icras› ehem oldu¤unu anlatt›. Rusya
devleti aleddevam Arnavutluk’ta cereyan eden ihtilalât ve taad-
diyâta nihayet verilmesi ve anâs›r-› H›ristiyaniyenin s›yaneti es-
bâb›n›n istikmalini mus›rrane taleb eyledi¤i gibi, ‹talya hükû-
meti dahi vilâyât-› erbaa varidât›n›n bir k›sm-› küllîsi umur-›

Hat›rat 95
nafia ve tesisât-› ilmiye vü medeniye gibi ihtiyacât-› mahalliye-
ye sarf u tahsisi elzem oldu¤unu bildirdi. S›rpl›lar yaln›z hem-
cins ve hemmezheb sayd›klar› efrâd-› H›ristiyaniyenin temin-i
refah› maddesine hasr-› teminat etmifl, ez-her-cihet bunlar hak-
k›nda tevâlî eden taaddiyât›n men‘iyle asayiflin istikrar›n› ara-
m›flt›r. Baflta Sadr-› esbak [Küçük] Said Pafla oldu¤u halde, hü-
kûmet-i Osmaniyye Arnavut elifbâs›n›n Latin hurûfuyla olma-
s› menfaat-i devlete münafî oldu¤unu iddia ile buna fledîden
muhalefet etmifl (40) ve asayiflin temini maksad›yla vukubulan
sevkiyat-› askeriye ahali-i müslimeyi ve bir aral›k Katolikleri
rencide etmekten baflka bir ifle yaramam›flt›r; ›slah-› idareye ve
hayat-› memlekete aid tedâbir-i hasene ittihaz olunmam›flt›r.

Devr-i Meflrutiyet

1908 senesi Arnavutluk’un en mefl’um, en hatarnâk bir


devresi idi. Rum, Bulgar komiteleri 1902 senesinden beri Ru-
meli’yi bafltan bafla y›k›b yakmakta idi. Anâs›r-› muhtelife bir-
birine düflman idi. Feci bir sefalet ve büyük bir istibdat hüküm-
fermâ idi. Herkes hükûmete karfl› bir tevahhufl ve infial besler-
di; kimse hal ü âtîsinden emin de¤il idi. ‹ki yüz tabura bali¤
olan kuvve-i cünûdiye idame-i asayifl edemiyordu. Ecnebî za-
bitlerin kumandas› alt›nda bulunan Vilayât-› Selâse5 heyet-i
zab›tas› bu keflmekefle çaresâz olam›yordu. Müfettifl-i Umumî
Hüseyin Hilmi Pafla ciddî bir kanuna tâbi olmayub idrâkât-›
keyfiyesiyle idare-i maslahat ve avampesendâne safsatalarla Ba-
b›ali ve saray-› hümayunu i¤fale müdavemet eylerdi. Ajan-si-
villerin, maliye müflavirlerinin celb-i teveccühü içün ›slahat-›
matlubenin akametini Bab›ali’ye isnad ile yaln›z flahs›n› kur-
tarmak istiyordu.
Rusya ve Avusturya devletlerinin evvelce vukubulan tefleb-
büsât-› ›slahatcuyâneleri egerçi suret-i zahirede Makedonya i¤-
tiflaflat›na bir nihayet vermeye matuf ve masruf idi; fakat bu ›s-
lahat›n zemin-i tatbiki refte refte Bulgar, S›rp, Rum ve Arnavut

96 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


mesâil-i milliye ve mülkiyesini ve bi’n-nisbe devletlerin iki bu-
çuk as›rdan beri hayli u¤raflt›klar› fiark mesele-i mühimmesini
tevlîd edece¤i takdir ediliyordu.
Heyet-i devlet tayin-i vazâif ve teksîr-i tekâlife aid mevâdd-›
âdiyeye ve maliyeye fazla atf-› nazar-› dikkat eder, mütevass›t-
lar›n gaye-i siyasiyelerini, aran›lan ›slahat›n mahiyet ve hikme-
tini keflf ile kendili¤inden katî bir fedakârl›¤a karar vermezdi.
Edirne ve Yanya ile ‹flkodra vilayetlerini Makedonya’da tat-
bik edilmek istenilen tarz-› idareden hâriç b›rakma¤› Bab›ali
azîm bir muvaffakiyet sayarak, bu tecrid ve taksimin illet-i ha-
kikiyesini araflt›rma¤a bile lüzum görmezdi.
Hükümdarân aras›nda vukubulan Reval mülakat› maskeyi
kald›rm›fl, Makedonya ›slahat program› herkesi uyand›rm›flt›r.
Avrupa’da bulunan Genç Osmanl›lar›n tahrikat›yla idare-i
Hamidiye aleyhinde Manast›r’da teflekkül eden ‹ttihad ve Te-
rakki Cemiyeti’nin harekât-› ihtilalkârânesi, ecnebî zab›tas›n›n
mübâlats›zl›¤› sayesinde enzâr-› tecessüsden azade cereyan
ediyordu.
Arnavutluk’ta efrâd-› Cemiyet günden güne ço¤al›yor, ida-
re-i mülkiye ve askeriye rüesâs› kendilerine vesile-i töhmet ol-
mamak içün saray-› hümayuna karfl› efrâd-› mezbûrenin ›skat-›
ehemmiyetine çal›fl›yor ve Müfettifl-i Umumî ajan-sivillerin el-
lerine serriflte-i ta‘rîz vermemek üzere anlardan dahi bu cemi-
yetin setrine lüzum görüyordu. Bu suretle remâd-› sükûnet al-
t›nda tutulan bu flule-i cevvale-i ihtilal birdenbire flirarebâfl-› ifl-
ti‘âl olmufl, binlerce Arnavutlar›n k›yam ve ifltiraki Y›ld›z’›n
rehb u hiras›n› mucib olub, hükûmeti meflrutiyet-i idareyi ila-
na icbar eylemifltir. Pîflvâ-y› ehl-i k›yam olan Arnavutlar›n
maksad› cidden hulus-› niyete, yani vatan-› umumînin istihla-
s›na mebni idi.
Memâlik-i Osmaniyye’yi her halde ink›sam ve izmihlalden
ve anâs›r-› muhtelife[yi] as›rlardan beru ribka-i esaret alt›nda
bulunduran istibdad›n seyyiât›ndan kurtar›b, müsavat-› kâmi-
leye ve hüsn-i idareye mazhar etmek isterlerdi. Lakin ricâl kü-
tahbîn ve Türklükte mutaass›b olduklar› içün, husul-i maksa-

Hat›rat 97
da meflrutiyetin tatbik-i halisânesini de¤il, yaln›z camia-i
‹slâmiyeyi zeria tutmufl ve bu hatalar›yla Ermenileri, Rumlar›
ve milel-i sâire-i H›ristiyaniyeyi ürkütüb tekrar hiss-i taassub-
lar›n› tahrik eylemifltir. Ortaya tecdîden at›lan müddeayât› adl
u insaf ile bertaraf etmek laz›m gelirken, sanadîd-i cemiyet de-
ruhde-i mesuliyet etmeksizin evvelemirde hükûmete icra-y›
nüfuza k›yam etmifller, bilahare cüretlerini artt›r›b idare-i dev-
leti bütün bütün yed-i istibdadlar›na alm›fllard›r. Bu maksada
vusul bulunca, sanâdîd-i merkume cahilane bir nahvet ile ciha-
na salâ-han-› mehabet olma¤a bafllam›fl ve Masonizm gibi es-
rarengiz isimlerle cemiyete girmeyenleri ve fikr ü emellerine
kör körüne hâdim olmayanlar› saadet-i hürriyetten ve siyasî
sa‘y u gayretten ve hatta hakk-› hayattan mahrum etmeye ça-
l›flm›fllard›r. Art›k istibdattan e[fl]na‘ örfî ve keyfî bir idarenin
netâyic-i hâz›ras›yla teflne-i adl u müsâvât olan anâs›r› ac› bir
inkisâr-› hayale u¤ratm›fllar ve herkesi fikr u hevas›na yeniden
sevk ile Memâlik-i Osmaniyyeyi bafltan bafla kan ile atefl içinde
b›rakm›fllard›r. Halbuki Meflrutiyet’in gayesi, usul-i merkeziye-
ti bozmaktan ve mazinin hatalar›n› tashih eylemekten ibaret
oldu¤unu düflünmemifllerdir. Fazla olarak, ne gibi gaye istihdaf
ettiklerini bilahare ihtirâsât-› sefîlelerinin netâyic-i fecias›yla if-
fla eden Cemiyet’in rüesâs› akvâm-› muhtelifenin mevcudiyeti-
ni dahi mahv etmek ve mütecaviz ümemi baya¤› bir halîta-i
milliye gibi birbirine katmak istediklerini göstermifllerdir.
Bu saltanat-› esâfilin cüretyâb oldu¤u flu hareket ve flenaât,
devlete bi’t-tab‘ zerre kadar bir menfaat etme[di]kten baflka,
mülkün her taraf›nda bâis oldu¤u flûrifller, k›yamlarla ümem-i
Osmaniyye’yi yekdi¤erine hasm-› can etmifllerdir.
‹stanbul’da Otuzbir Mart Hadisesi bu yanl›fl ve daha do¤ru-
su cinayetkâr hesab u zehablar›n netice-i elîmesi olub, o hare-
ketin ve Meflrutiyet’i temin etmek üzere Selanik’ten ‹stanbul’a
gelen ordunun bafl›nda hep Arnavutlar var idi. Her iki taraf bir
fikr-i halis ile devleti kurtarmak, zulme nihayet vermek ve va-
tan-› umumîye bir hizmet-i mebrûrede bulunmak gibi bir
maksad-› âlîye alet olmufl idi. Fakat ‹ttihadc›lar yine iz‘ans›z,

98 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


insafs›z davranmaktan hazer etmediler. ‹stanbul’da bulunmufl
olan binden ziyade Arnavut askerini haks›z ve muhakemesiz
mahva karar verdiler. Bunlar›, bir daha avdet etmemek ve git-
tikleri yerde mutlaka telef olmak üzere, tak›m tak›m Anado-
lu’ya sevk ettiler. Arnavutluk’taki halka karfl› da taburlar, alay-
lar gönderib, Cavid ve sonra Turgud fievket [fievket Turgut]
paflalar gibi celladlar taslît eylediler. Bunlar›n vahfliyane ve bî-
rahmane yapd›klar› cinâyât› kafi görmediler. Mihver-i harekât
olan Mahmud fievket Pafla bizzat sell-i seyf-i celâdetle Arna-
vutlar› tamam›yla ezmeye, kendisine fleref-cism-i nebahet olan
o efrâd-› hamiyet-itiyad› ortadan kald›rma¤a kofltu.
Hat›r-niflan-› acizanemdir ki, Sadrazam [‹brahim] Hakk›
Pafla’ya Cercle d’Orient’da rast geldim. fien ü flat›r olarak Arna-
vutlar› tedibe giden Mahmud fievket Pafla’y› teflyî‘den avdet et-
ti¤ini bi’l-beyan, adl u ihsan de¤il kahr u udvan politikas›n› flid-
detle tatbike karar verdiklerini söyledi (41). Teessürât-› azîme-
mi beyandan sonra,
“Devletin bütçesinde onsekizmilyondan ziyade bir aç›k
varken, Balkanlar’daki bütün düflmanlar[›]m›za karfl› duran üç
yüz bini mütecaviz bir kuvveti cevr ü eza ve ceng ü gaza ile dai-
ma ezmekten ise ›slaha çal›flmak evlâd›r. Bunlar devletin hâri-
cen müdafii ve dahilen hâdimidirler” dedim. Telafl›n› ketm et-
meyerek aram›zda bir zemin-i mübahase teflkil eden o mukar-
rerât-› elîmenin sekamet-i fecîas›n› itiraf ile men‘e muktedir
olamad›¤›n› anlatt›.
Müflarünileyhin bu acz-i mu‘terefi, Mahmud fievket Pafla’y›
malum olan Irakiyane hasletinden, o hiss-i huflunetinden men
etmemifl, Kosova valileri çifte Mazharlar gibi6 azg›n türedileri
yeni yeni darbeler, nâflenîde fezahatlerle flurifl-i dahilîyi tezyid
etmekten geri b›rakmam›flt›r.
Hükûmet Arnavutluk’ta ara s›ra vukubulan harekât-› isya-
niyeyi vesile-i tedib say›yordu. Ve Arnavutlar›n sadakat ve ha-
miyetinden emin olmak istemiyordu. Fakat bu isyanlar›n es-
bâb-› zuhurunu hiçbir vakit hakk›yla sorub anlamam›fl ve Ar-
navutlar›n avaze-i flikayetine kulak vermemifltir. Her zaman bir

Hat›rat 99
tak›m esâfilin Arnavutlar aleyhinde yazd›klar› ittihâmât ve
müftereyât› ayn-› hakikat saym›fl ve mazlum ve masum birçok
efrâd› yak›b y›kmakta devam eylemifltir.
Berlin Muahedesinden sonra Arnavutluk’ta vukua gelen ih-
tilâlât›n sâiki, hep mezâlimin ref‘i ve düflmanlar›m›z›n ifsâdâ-
t›n› men‘en baz› metâlib-i milliye ve muhikkan›n kabul ettiril-
mek istenilmesidir. Bu vukuat›n bafllu[ca]lar›ndan olub 1296
ve 1297 senelerinde zuhur eden ve Müflir Dervifl ve Süvari Fe-
riki ‹brahim paflalar taraf›ndan bast›r›lm›fl olan harekât-› isya-
niye hakikatte devletin idame-i hayat› teminine müstenid idi. 6
Eylül 1878 senesinde Yakova’da vuku bulan ve Berlinli Yahudi
dönmesi Mehmed Ali Pafla’n›n7 katliyle hitam bulan k›yam da-
hi Karada¤’a, S›rbistan’a devletçe terk edilmek istenilen arazi-
nin muhafazas› arzusuna mebni idi. (9 Ramazan 1290, 25
A¤ustos 1878).
1319 senesinde ise, Müflir Rüfldî Pafla’n›n teskîne memur
oldu¤u ‹pek, Yakova ve Luma k›yamlar› bir tak›m ihtiyâcât-›
milliyenin tatmini emeline münhas›r bulunmufl idi. 1321 sene-
sinde Prizren’de ve 1322 senesinde tekrar ‹pek civar›nda vuku-
a gelen ve Mirliva Cavid Pafla’n›n mezalimiyle hitam bulan ih-
tilaller hep i‘tisâfattan zuhur etmifl idi. 1324 senesinde ink›lab›
vücuda getiren Arnavutlar mezalimden bîzâr olarak ref‘-i livâ-
y› ihtilal etmifller idi. Cavid Pafla yine bunlara karfl› istimal-i
flid[det]e memur olmufl ve 1326 senesinde vukua gelen k›ya-
m›n teskînine Turgud Pafla memur olub, bir tavr-› Hülagûyâne
ile itmâm-› maslahat eylemifltir.
1327 senesinde Sultan Mehmed Han-› Hamis’e Kosova’da
Sultan Murad-› Evvel’in meflhedi ziyaret ettirilmifl ve Arnavut-
lar›n celb-i kulûbuna ra¤bet lüzumu gösterilmifl ise de, Kato-
lik Malisörleri bafltan bafla teslîh ve Arnavut Müslümanlar› es-
lihadan tecrid edilmifltir. Halbuki böyle bir siyasetle a‘sâr-›
medîdeden beri bir vedad-› halis ile yaflayan bu vatandafllar
aras›nda tohum-› flikak u nifak ilka edildi ve Balkan Harbinde
‹flkodra Malisörleri Karada¤l›lara iltihak ederek, ehl-i ‹slâm’›n
hane ve me’vâlar›n› i¤râk ve a¤nam u mevâflîlerini nehb u isti-

100 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


rak hususunda bunlar Da¤l›lardan ziyade müsâraat gösterdi.
fiâyân-› hayrettir ki, 1327 Haziran›n›n 10’unda ve Kosova sah-
ras›nda ve Sultan Murad-› Evvel’in meflhedinde müctemi‘
olan Arnavut kitlesinin nümayifl-i sadakatkârânesine karfl›
zat-› flahane nam›na Hakk› Pafla’n›n k›raat eyledi¤i hutbede
onlar›n sadakat ve samimiyeti takdir olundu¤u halde, hâdisât-›
zâile baz› müfsidlerin eser-i teflviki oldu¤undan bahisle bela-
zedeleri müstahakk-› i‘tisaf görmüfl, muhtac olduklar› idare-i
sâlime ile refah ve huzurun istikmal edilebilece¤inden ümid
bile vermemifltir.
Pafla-y› müflarünileyh, hitabesinde Arnavutlar›n cahil ol-
duklar›n› ve kim ne söylerse kand›klar›n› söyledikten sonra,
izale-i gaflet ve cehaletleri içün hükûmete terettüb eden vazife-
yi vaad etmekten bile çekinmifl ve bu kitle-i masumîni ›slaha-
tattan ziyade sözle ikna ve tatmine imkan oldu¤unu böylelikle
Hakk› Pafla fiilen ispat etmek isteyib, Bab›ali’nin zalimane olan
hareket ü siyasetini intâk-› hak kabilinden olarak alâ melei’n-
nâs itiraf etmifltir. Dâhiliye Naz›r› Tatar Hac› Adil Efendi Ru-
meli cevelan›ndan avdetle kürsî-i Mebusan’da irad eyledi¤i nu-
tuk ne halk›n ihtiyâcât-› âcile vü mebruresini göstermifl, ne de
seyyiât-› idareyi itiraf eylemifltir. Dâhiliye Naz›r› yaln›z Avru-
pa’n›n destân-› celalini, nur-i nübüvvetten daha saf sayd›¤› sa-
hâif-i Osmanî[yi] k›raatle iktifa edib nice ahvâl-i hâileye sebeb
vermifl ve bu suretle Rumeli’de saltanat-› seniyye-i Osmaniyye-
nin son dellal› olmufltur (42).
Görülüyordu ki, ‹stanbul’da ve Arnavutluk’ta zimâm-› ida-
reyi yed-i bî-iktidarlar›na alan yadigârlar, yaln›z kendilerinden
ibaret sayd›klar› hükûmeti tezkiyeye sarf-› makderet ediyor,
gayr-› kabil-i izale bir mübayenet ve münaferetle Arnavutlar›
hiss-i sadakatten ve ellerindeki âlât-› mukavemetten tecrîde
hasr-› mesai ediyorlard›. Tabir-i hakikatle tefsir-i macera edilir-
se denilebilir ki, merkez-i saltanattan bed’ ile en küçük bir ‹tti-
hadc›ya kadar hüviyet-i aslîmizi, mevcudiyet-i kavmiyemizi
ortadan kald›rmaktan baflka birfley düflünülmez, bu gayeye vu-
sul içün herfleyi yapmaktan hazer edilmezdi. Bunlar alelumum

Hat›rat 101
sat›h-bînâne bir nazar›n tesiriyle milletimizi kaybetmek isterler
ve o davada bulunmamak içün Arnavutlar›n Rum, Bulgar ve
S›rp olmalar›na bile raz› olurlard›.
Bu suretle müheyyâ-› hücum olan a‘dâm›za ebvâb-› ümid ü
fütuhat› açma¤a ve befl yüz bu kadar seneden beri bekledikleri
dem-i f›rsat› tacil ile Kosova melhamelerinin intikam›n› alma¤a
sevk etmifller ve kendileri dahi devletin inkiraz-› karîbine kani
olduklar› içün ân-› vâbestesini intizara koyulmufllard›r (43).

Ahd ü Misak

‹pek Mebusu ‹brahim ve Elbasan Mebusu Hac› Ali Efendi-


lerden gayr› (44) Arnavut mebuslar› ve eflrâf u ricâli, bir kere
Reflid Akif Pafla’n›n ve bir kere Ergirili Halil Pafla’n›n konakla-
r›nda ve pek çok defa da hanemde akd-i ictima ettiler. Arna-
vutluk’ta cereyan eden ahvâl-i vahîmeyi ve hükûmetin takib
eyledi¤i siyaset-i elîmeyi mevzu-i bahs ü müzakere eylediler.
Evvel be-evvel tatil-i harekâta ve tadil-i taaddiyata karar veril-
mek ve ceste ceste tedâbîr-i sâlime ile bir idare-i âdile tesis edil-
mek üzere Bab›ali’ye müracaat edildi.
Metâlib ü flikâyât ›s¤â olunmad›ktan baflka, mebuslara ve
bütün Arnavutlara mühin ü haflin bir nazarla bak›ld›. Muahha-
ran, mürettebat-› mîriyenin zemin ü zamana göre tarh u ciba-
yeti ve Balkanlar’daki i¤tiflâflât devam ettikçe esliha toplanma-
y›b birer makbuz mukabilinde her kasabada ayr› ayr› der-an-
bar edilmesi ve memurînin lisan-› mahallîye vukufu ve Arna-
vut lisan›n›n tedrîsine müsaade olunmas› gibi, makul ve mute-
dil bir tak›m metâlib serdedilmesi üzerine Bab›ali her türlü eb-
vâb-› mükâlemeyi sedd ile Arnavutlar aras›nda ihtilaf ve teza-
d›n ibkâ‘›na çal›flt›. Arnavutlar›n bazu-y› himmet ü hamiyetiy-
le istihsal olunan Meflrutiyet’i ‹ttihadc›lar terzîl eyledikleri hal-
de, her derde deva sayd›klar› içün baflkaca ›slahat arama¤› ayn-
› ihanet ve kavmiyet nam›na ortaya konulacak bütün müdde-

102 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Hat›rat
103
‹pek mebusu Haf›z ‹brahim (sar›kl› olan) ‹ttihad ve Terakki Cemiyeti ileri gelenleriyle, 1908
ayât› inkisam ü infirada vesile addiyle pek büyük bir h›yanet
sayd›klar›n› cümlemize anlatt›lar (45).
Halbuki herkesçe aran›lan Meflrutiyet kuru bir davadan iba-
ret de¤il idi. Usul-i merkeziyeti y›kmak, her kavmin, her yerin
ihtiyac› nisbetinde bir idare-i mahalliye esas›n› koymak laz›m
gelirdi. Arnavutluk’ta devam eden su-i idare ile mezalim-i mü-
teaddidenin tevlîd etmekte oldu¤u muhatara-i uzmây› onlar da
bizim ile beraber gördükleri halde, pâyâns›z ve cahilane bir gu-
rur ile bedahete karfl› durma¤a ve mücerred kendi fikr ü emel-
lerini tervîc etmeye hasr-› mesai ediyorlard›. Cemiyet’in efrâd›
bile emin idi ki, bu taaddiyâttan dolay› bütün akvâm-› Osma-
niyye müfltekî ve devletin selametinden, halk›n huzur u raha-
t›ndan herkesin ümidi munkat›‘ idi. Selanik avdet[î]leri gölge-
lerinden lerzân olurken, Manast›r’da Selanik’de tab‘ u neflr et-
tikleri palasparelerin üzerlerine koyduklar› korkunç ünvanlar
ile alemi ürkütmek ve ayn› zamanda milleti, hamiyeti ve bütün
manas›yla cemiyeti kendileri temsil etmek istiyorlard›.
Said Paflalar, Hakk› Paflalar, Cavid Beyler gibi demagoglar›n
laklaka-i bîsûduyle kendilerini ve idare-i seyyielerini hal ü is-
tikbalin mâ-bihi’l-k›vâm› gibi halka göstermek, her türlü me-
hâlikin önünün ald›klar›na ve alacaklar›na inand›rmak daiye-
sini beslerlerdi.
Kimsenin feryad ü flikayette bulunmas›na, kimsenin zülf-i
yare dokunmas›na müsaade edemeyeceklerini anlat›yorlard›.
Bunlar isterdi ki, ordu-y› Osmanî’nin bafltan bafla bir manzu-
me-i kahr u kuvvet oldu¤una, dünyay› yerinden oynat›r satvet-i
mücessemeden ibaret bulundu¤una alem inans›n ve memleke-
tin müdahalât-› ecnebiye ve flikayât-› dâhiliyeden tamam›yla
azade bir halde kald›¤›na herkes kâil olsun; devr-i dilârâ-y›
Meflrutiyet dedikleri o mefl’um eyyâm-› fetret ü gaflet Fatihle-
rin, Selimlerin ahd-i saltanatlar›ndan daha kahhar oldu¤una
iman getirsin (!!) ve bu suretle kendileri keyfe mâ yeflâ’ hükm ü
hükûmet sürsün. Bilinmez ve bilmek istemezlerdi ki, bir devle-
tin vücud-i feyzi adl ile kâimdir ve zulme sapan devletler ne ka-
dar kavi olsalar inhitata ve akibet inkiraza mahkumdur. O ca-

104 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


hiller bilmezlerdi ki, bir enmûzec-i ümem ü milel halinde olan
saltanat-› Osmaniyye ancak her kavmin hakk-› hayat-› millîsi-
ni tan›mak, ona göre muhtac oldu¤u bir idare-i sâlimeyi ver-
mekle daim olabilir. Onlar ö¤renmek istemezlerdi ki, bir mille-
ti ezmeye imkan varsa da bir milletin hiss-i mevcudiyetini,
fikr-i hodperestîsini nez‘ etmek ihtimali yoktur ve cebr u taz-
yîk ancak nefreti, tefr[i]kay› tevlîd edebilir.
Rüesâ-y› Cemiyet aram›zda bulunan baz› zevât›n kendileri-
ne gösterdikleri mudârâya ve cümlece flâyân-› kabul olarak teb-
li¤ k›l›nan mahsul-i flûrâya nazar-› iz‘an ile bakmam›fl, Arna-
vutlara matuf olan huflunet u ru‘ûnetleri herkese ve her ifle kar-
fl› rûnüma olmufl idi.
Cemiyetçiler, mebusan›m›zdan fleyhü’l-ahrâr say›lmas› la-
z›m gelen ‹smail Kemal ve efkâr-› münevvere ashab›ndan Mü-
fid ve Hasan beyleri mühinâne tenkil ve muhaflfli[yâ]ne tahkir
eylemifllerdi. Meclis-i Mebusan’da yaygaralar› taarruzat-› nâ-
revâlar› ile kimseye f›rsat-› kelam vermiyorlard›.
‹stanbul’da idare-i örfiyeleriyle, gizli ve aflikâr suikastleriyle
erbâb-› hamiyetin flikayetlerini kesiyorlard›. Halbuki ortadan
kald›rmak kolay olabilirse de, onun f›kdân›yla bâb-› muhalefet
seddedilmifl olmaz. Hüner odur ki, ifnâs› de¤il hatas› aran›la ve
ispat edile. Herkese alâ kadr-i ukûlihim hak ve hakikat gösteri-
le. Silsile-i fezâyihle ba¤lan›lan ukdeler her zaman çözülür ve
çözüldükçe cism-i devleti gayyâ-y› inhitat ü izmihlale götürür.
Cemiyetin Arnavutluk’ta ordular›, cellad-› bî-emanlar› efl-
râf-› mahalliyeyi as›b kesiyorlar, erbâb-› hamiyeti muzika çald›-
rarak alâ melei’n-nâs darb ü tezlîl ediyorlard› (46). Herkesin
harîm-i ismeti bas›l›yor, masumîn süngülerle telef ediliyor, iz-
zet-i nefs-i millî görülmemifl bir vahflet-i caniyane ile ayaklar
alt›na al›n›yordu. Bununla beraber, enzâr-› âmmede hep Arna-
vutlar müsalemet-i umumiyece muz›r, huflunet-i f›triyelerinde
muz›r bir mahluk gibi gösteriliyordu. Bulgarlar, S›rplar, Rum-
lar ve hatta ekall-i kalîl olan Ulahlar Rumeli’de mevcudiyet-i
kavmiyelerini muhafaza meram›yla ke’l-evvel râyetkefl-i ihtilal
olmufl; atefl-i kin ü intikam alev-rîz olma¤a bafllam›fl idi (47).

Hat›rat 105
Prifltineli Hasan Bey
(1873-1933)

Rumeli’yi tehdit eden bu hal-i hatarnâke ve halk›n hâlet-i


ruhiyesine göre bir ink›lab-› idareye ihtiyac-› azim var idi. Di-
yaneti kavmiyete tercih eden erbâb-› dânifl dahi her türlü vesâ-
it-i dad-hâhâne ile zimamdârân-› ‹ttihad’› intibaha davet et-
mifl, ‹ttihadc›lar›n muhalefet-i ümid-flikenânesiyle onlar da
hüzn ü ye’se düçar olmufl idi.
Zavâb›t-› akliye ve ravâb›t-› nakliyeden tamam›yla vareste
olan bir idare-i keyfiye, art›k adl ü hikmetle de¤il, batfl u fliddet-
le icra-y› nüfuz etmek isterdi. Umumumuza iki tarîk kalm›fl
idi: Ya Rumeli’de mahkum-› zeval say›lan flevket-i Osmaniy-
ye’nin tarraka-i izmihlaliyle ân-› k›tali beklemek, birlikte can
vermek, veyahud kavmiyeti esas matlab sayarak ortaya at›l›b da
yang›ndan mal kaç›r›rcas›na kendimizi kurtarmak!
Malumdur ki, fleriat-› garrâ bir milleti girdab-› fenaya sevk
eden ve mezalimi men‘e muktedir olmayan bir hükûmete kar-
fl› isyan› tansîs ediyor; o milletin ilk saflar›nda bulunan erbâb-
› kudretin de rehber-i harekât olmas›n› ve hayat-› milliye ve se-
lamet-i mülkiyesini her nas›l olsa istihlasa çal›flmas›[n›] emre-
diyor.

106 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Ergiri mebusu Libahoval› Müfid Bey (soldaki)
Berat mebusu Aziz Viryoni Pafla (sa¤daki)

Bu fariza-i diniye ve vazife-i medeniyeyi ifa etmek maksa-


d›yla taraf-› acizanemden gösterilen lüzum ve edilen davet üze-
rine Berat mebusu ‹smail Kemal Bey, Aziz Pafla Viryoni, Priflti-
neli Hasan Bey, Ergiri mebusu Libohoval› Müfid Bey, Draç
mebusu Esad Pafla ile hanemde akd-i ictima ettik ve cümlemi-
zin yed-i emaneti Kuran-› Kerim üzerinde olarak milletimizin,
memleketimizin halâs›na, idame-i hayat ve mevcudiyetine
cansiperane ve fedakârane çal›flaca¤›m›za ahd u misak eyledik
(48). Bu ahd u misaktan sonra serzede-i zuhur olan ihtilal, ‹t-
tihadc›lar›n iddias› gibi sandalye kavgas›ndan, üç befl kifliye re-
va görülen fliddetten ileri gelmiyordu. ‹syan›n âmil-i mutlak›
muhakkaku’l-vuku‘ gördü¤ümüz felaketin, ›slah-› idareden
meyusiyetinin tesir-i elîmi idi. (49)
Bab›ali pister-i gaflete yatm›fl, paras›zl›k saras›na tutulmufl
ve h›rs u tezad ile Rumeli’ni elden ç›karmaya karar vermifl idi.
En basit bir nazar-› siyasîye malik olanlar›n gözüyle görülen
Balkan ittifaklar›n›, haz›rl›klar›n› görmüyor, görmek istemiyor,
vatan›m›z› baya¤› düflmana peflkefl çekmeye çal›fl›yordu.

Hat›rat 107
Metâlib-i Milliye

1328 senesinin Temmuzunun 9’unda [23 Temmuz 1912],


[Ahmed] Muhtar Pafla Kabinesi Said Pafla Kabinesi’ni istihlaf
etmifl (50), Meclis-i Mebusan’› 23’ünde fesh eylemifl idi. Kabi-
nenin teflkilini müteakiben Sadrazam beni, Arnavut mebusla-
r›n› Bab›ali’ye davetle müzakerâta giriflmiflti. Rüfekâ-y› kirâ-
m›m meclisin in‘ikâd› müddetince bizi grup riyasetine intihab
ettikleri içün Prifltine’den, Üsküb’den, ‹pek’den çekilen telgraf-
nameler bize geliyor, metâlib-i kavmiyenin neden ibaret oldu-
¤u malum oluyordu. Med‘uvvîn meyan›nda merhum Reflid
Akif Pafla dahi var idi. Müflarünileyh Bab›ali’yi hoflnud etmek
emeliyle metâlib-i kavmiyeyi mümkün mertebe tadil eylemek
istedi. Halbuki kabine[nin] bizden ziyade Pri[fl]tine’de ictima
eden rüesây› ikna etmek[li¤i] laz›m gelirdi. Onlar ise Meclis’in
feshinden sonra dahi metâlib-i mesrûdenin tak›m›yla kabulü-
nü musirrâne arayorlard› (51).
Binaenaleyh, Bab›ali’nin bizimle tadilat pazarl›klar›na girifl-
mesi izâa-i vakitten baflka bir fley de¤il idi. Said Pafla dahi mev-
ki-i iktidardan sukut etmezden bir gün evvel beni ve Çaml›k
mebusu fiahin Bey’le Esad Pafla’y› Bab›ali’ye davet etmifl; metâ-
libin tadilini istemifl olmas› üzerine, bunun gayr-› kabil oldu¤u
cevab›n› vermifl idik. Müflarünileyh ›srar›m›za karfl› metâlibin
derdest-i kabul oldu¤undan bahisle, Prifltine’ye telgraf keflide
etmekli¤imizi teklif etmifl ise de, bilmukabele kendisinden bu-
nu müekkid arad›¤›m›z bir tezkereyi vermekte tereddüd etme-
si üzerine flahid-i zûr makam›nda bizleri tutmak ve metâlibi
sonradan reddetmek istedi¤ini anlam›flt›k. Muhtar Pafla’n›n ar-
zusuna dahi mümâflâta imkan görmedi¤imiz gibi, mesuliyet
deruhde edecek bir vaziyette bulunmad›¤›m›z da aflikâr idi. Bir
iki defa Harbiye Naz›r› Naz›m Pafla ile fieyhülislam Cemaleddin
Efendi merhum ayr› ayr› Meclis’ten ç›km›fl, bizi ikna‘a çal›flm›fl
ise de, ›s¤â etmedi¤imizden ve Meclis’e döndükten sonra dahi
vaki olan ›srara karfl› ›srar gösterdi¤imizden, Bab›ali metâlib-i
kavmiyemizi tamam›yla kabule mecbur olmufltur (52).

108 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Keyfiyet-i kabul gerek Bab›ali’den Heyet-i Tahkikiye reisi
‹brahim Pafla’ya ve gerekse taraf›m›zdan rüesâ-y› erbâb-› k›ya-
ma yaz›lm›fl idi (53). Binaenaleyh, 20 A¤ustos tarihiyle müfla-
rünileyh ‹brahim Pafla’dan gelen cevabda, Arnavutluk k›yam›-
na o günden itibaren hitam bulmufl nazar›yla bak›laca¤› bildi-
rilmifl, herkese ümid-i sükun vermiflti (54).
Latin hurûfunun red veya kabulü yolunda bir müddetten
beri matbuatta cereyan eden mübâhasât ü müflâcerâta hâtime
çekmek üzere Arnavut metâlibinin kabulü günün ferdas› dev-
letçe tedrisat-› lisaniyemizin kamilen serbest b›rak›lm›fl oldu-
¤una dair bir makale tahrir ve bu s›rada fleriat-› mutahharan›n
müsaid oldu¤unu müeyyid evvel ve ahir cerâid-i yevmiyede
ilan etti¤im delâil-i diniye ve berâhin-i medeniyeyi telhisen tas-
tîr etmeyi bir vazife-i vataniye saym›fl, tenvîr-i müddeâya lü-
zum görmüfl idim (55).
Zaten bu hurûfun ahkam-› diniyeye münafî oldu¤unu söy-
leyib, kullananlar› tekfîr cüretinde bulunan Musa Kaz›m Efen-
di’ye evvelce bir aç›k mektub yazarak, kendisinin Farmason ol-
du¤u flayialar›n› tekzib eylemedi¤i takdirde iflgal eyledi¤i ma-
kam-› bâlâdan çekilmesi lüzumunu ihtar eylemifl idim. Kendi-
si taât u ibadât›ndan ve hilaf-› fler‘-i flerif hiçbir mesle¤e dahil
olmad›¤›ndan bahisle tezkiye-i nefs etmek istedi¤i halde, be-
yan-› hakikat ve itiraf-› kusur u kabahat eylemifl olmakla, isti-
faya mecbur olmufl idi. Latin hurûfu aleyhine olarak Cemi-
yet’in tezvirât ve tesvilât›n› iltizam edenler ba‘de-mâ sükuna
muztar kalm›fl, evvelce bir mesele-i diniye fleklini alm›fl olan bu
lazime-i terakki, art›k ikmal-i flevk u [h]âhifl? ile umumen ka-
bul edilmifltir.

‹htirasât-› Yunaniye

Arnavutluk ahvâlinde meflhud olan sükun üzerine art›k ‹s-


tanbul’da temdîd-i ikamete lüzum görmedim. Alelâde banyo-
lara gitmek üzere A¤ustosun 30’unda ‹stanbul’dan hareket ile

Hat›rat 109
Yunanistan’da Ezipso kasabas›na gittim. Eylülün 30’u idi; her-
kesde azim bir telafl ve heyecan var idi. Yunan umumî seferber-
lik ilan ediyord›. Otel sahibi gelib, hemen gitmezsem vapurlar-
da, flimendüferlerde yer bulmakl›¤›m gayr-i mümkün olaca¤›-
n› anlatt›.
O gün vapur ile Halkida’ya vâs›l oldum. Mükellefîn-i aske-
riye[nin] üç gün zarf›nda toplanmak üzere davet edildiklerini
anlad›m. Ve fi’l-hakika, o küçük kasabada etraftan gelmifl alt›-
yedi bin efrâd topland›¤›n› gördüm. fiimendüferler askerlerin
eline geçmifl idi; furgonlarda bile yer bulmak muhal idi. Tana-
d›¤›m baz› zevât›n delaletiyle müteheyyî-i azimet olan iki me-
busu tavsît ettik. Bin türlü müflkilattan sonra tahsis olunan bir
kompartmana bizi de kabule muv[a]fakat olundu. Bunlar Bafl-
vekil Venizelos’un tarafdarân›ndan idiler. Yolda Yunanîlerin
adeti vechile siyasiyattan birçok bahisler açd›lar.
Harbin gayr-› kabil-i ictinab oldu¤unu anlatt›lar. Venize-
los’u tan›yub tanamad›¤›m› sordular. Evvelce bir kere kendi-
siyle mülakat eylemifl oldu¤umu söyledim. Atina’ya vusûlü-
müzü müteakib, bunlardan biri gelib Baflvekilin bizim ile gö-
rüflmek istedi¤ini söyledi. Müflarünileyhin eski Kaliro’da deniz
kenar›nda ve tenha bir yerde bana muntaz›r olaca¤›n› anlatt›.
Bir araba ile mahall-i muayyene gittim. Müflarünileyh mebu-
sandan Negroponti ile birlikte gelmifl idi. Negroponti benim
ile tan›flt›ktan sonra bizden ayr›ld›; ben Venizelos’la sahilde
yaln›z kal›b konuflma¤a bafllad›m. Müflarünileyh Jön-Türkle-
rin idaresini fledid bir lisan ile tenkide bafllad›. Selanik’de Ha-
malbafl› Kerim A¤a’dan bed’ ile Bab›ali ricâline var›ncaya ka-
dar, bütün Türkiya’n›n Yunanîlere yapt›¤› muamelât-› nâ-reva
ve tahammül-fersâdan, imtiyazât-› mezhebiyeyi la¤v ile anâ-
s›r-› muhtelifeyi Türklefltirmeye kalk›flmas›ndan, bunlar›n her
türlü âsâr-› milliyelerini, an‘anât-› tarihiyelerini mahv etmek
istemesinden, baykot [boykot] mücadelelerinden bahis ile fli-
kayetlerde bulundu. Art›k düflmanlar› olan Bulgarlarla hem-
dest-i vifak u ittifak olacak derecede Yunanl›lar›n tazyîk ve
tehdid edildiklerini söyledi.

110 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


-“Türklerin siyaset-i hâz›ralar› kabil-i ›slah u tadildir. Lakin
Bulgarlarla yap›lan ittifak›n tevlîd edebilece¤i netice-i elîme
Yunan› lâbüd ezer. Binaenaleyh, Türklerle çare-i tesviye bul-
ma¤a çal›flmak, Bulgarlar ve S›rpl›larla birleflmek cihetini ara-
maktan eslemdir” dedim.
Bu zemin üzerine aç›lan mübahase neticesinde Venizelos,
-“Bulgarlarla müttefikan Devlet-i Osmaniyye’ye karfl› hare-
kât-› hasmanede bulunmaktan ise, Türklerle uyuflma¤› ben de
ez-her-cihet tercih ederim. fiu kadar ki, Girid’in idaresince ara-
n›lan suret-i tesviyeyi bulmak ve Rumeli’de Rum unsurunun
duçar olmakta oldu¤u tazyîkât-› fledidenin terkiyle bir idare-i
sâlime taht›nda hukuk-› milliyeyi temin eylemek imkan› olsa,
bugün dahi müzakerâta giriflmeye haz›r›m” cevab›n› verdi.
-“Bu teklifi Bab›ali’ye yazmak üzere bana üç-dört günlük
bir müsaade verebilirse, iki hükûmetin te’lif-i beynine tavassut
ile bahtiyar olurum” dedim.
Buna muvafakat ettikten sonra, Arnavutluk meselesine ve
vukuat-› hâz›raya nakl-i kelam etti. Venizelos, Arnavutlar›n ek-
seriyetini teflkil eyledikleri yerlerde sahib ç›kma¤a haklar› ol-
duklar›n› ve Yunan hükûmeti her halde bir Arnavutluk’un te-
flekkülü arzusunda bulundu¤unu beyan ile, Arnavutluk’un hu-
dudunu alâ vechi’t-tahmîn tayin etmek istemifl, Himara’y› ta-
mamen, Ergiri, Görice sancaklar›n› k›smen Yunana terk edecek
bir hatt-› mevhum ile hudud-› mebhûsun-‘anhây› tarif etmifl
idi. Buna itiraz ettim ve bu yerlerde Yunanîlerin vaziyet ve cin-
siyet itibariyle bir hakka malik olmay›b, temayülât-› amme da-
hi Arnavutlar›n lehinde oldu¤unu ve mezheb veya mabed ü
mektebe istinaden bu yerler üzerine iddia-y› hukuk edilirse,
Arnavutlarla hiçbir zaman uyuflmak imkan› olmad›¤›n› izah
eyledim. Müflarünileyh muns›fâne (!!) davranarak,
-“Himaral›lardan yüzlerce adam bugün Yunanda bulunur-
lar, bunlar›n meflru flikayetlerinden emin olsam, Himara’n›n
hâric kalmas›ndan müteessir olmam. Ergiri ve Görice’ye gelin-
ce, bu yerler hukuk-› kavmiye ve delâil-i tarihiyeye göre Yu-
nana aiddir. Mamafih, adilane ve mutedilane tashih-i hudud

Hat›rat 111
etmek içün ahalinin reyine müracaat etmeye de kâil oluruz”
dedi. Ve o s›rada Yunanîlerin meflhud olan tezahürat-› vatan-
perverânelerini sena ile, muvaffakiyet ü muzafferiyetten tama-
m›yla emin oldu¤unu söyledi. Yanya’da Türklerin 2.600 nefer
mevcud[u] bulundu¤unu (56), Rumeli halk›n›n hükûmete
karfl› perverde etti¤i hiss-i nefrete binaen, tahflîdât-› serîaya im-
kan görmedi¤ini, Türklerin muhakkak addeyledi¤i izmihlalle-
rine Bulgarlarla çal›flmak mecburiyetinde bulundu¤undan do-
lay› azim teessüfler etti¤ini anlatt›. Venizelos’un yan›ndan ayr›l-
d›¤›m gibi otele gelib, makam-› sadarette bulunan Gazi Ahmed
Muhtar Pafla’ya hitaben bir mektub tastîr ettim.
Sadrazama hem Yunan Baflvekili ile olan mükalememi hem
Yunanl›lar›n iki yüz yirmi bin kiflilik bir ordular›, Yanya’da ve
hudut üzerinde mevcut yedi sekiz tabura karfl› müheyyâ-i hü-
cum oldu¤unu tafsîlen beyan eyledim. Bulgarlar iki yüz elli
bin, S›rpl›lar yüz elli bin ve Karada¤l›lar k›rk bin asker ihzar ey-
lemeyi taahhüd ettiklerini (57) ve terhîsât-› askeriyemizden
sonra Rumeli’nin bafltan bafla hâlî kald›¤›n› ve halihâz›ra göre
halk pek ziyade müteneffir olub, her ne kadar azm u cehd edil-
se, sürat-› matlube ikmal-i tedârükâta ve tashih-i hissiyâta im-
kan olmad›¤›n› ve harbin akibeti, muhakkak olarak Devlet-i
Aliyye’nin Rumeli’de zevali gibi bir musibet-i uzmâ olaca¤›n›
izah ettim. Her ne türlü fedakârl›kla olursa olsun, harbden ic-
tinab edilerek evvela Yunanîlerle ve ba‘dehû Islavlarla bir itilaf
ciheti aramak ve bulmak lâbüd oldu¤unu anlatma¤a çal›flt›m.
Arîzam› suret-i sâlimede îsal ve münderecât›na kendi dahi
kesb-i ittilâ etmek üzere, mekflûfen sefire götürdüm. Sefir
Muhtar Bey (58), Müsteflar Halilî Cemil Bey, Ataflemiliter Mi-
ralay Laz Zeki Bey ve Evrak müdürü Yusuf ve Katib Fuadpafla-
zade Esad beyler haz›r oldu¤u halde odaya girdi. Muhtar Bey
mektuba nazar-endâz-› istihfâf olarak,
-“Beyefendi, sizden sadakat ve hamiyet beklerdik. Bugün
devleti harbden al›koymak, itilaf cihetini aramak içün düfl-
manlar›m›z›n kuvvetini i‘zam etmek caiz de¤ildir” der demez
kan bafl›ma s›çrad›. Mektubu elinden ald›m.

112 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


-“Hakikati yazmak nazar›n›zda hamiyetsizlik ise, ben bu-
nunla iftihar ederim. Devletin vaziyet-i siyasiye ve askeriyesini,
memleketin ahvâl-i ruhiyesini bilmeyerek harbi tervîc edenler
kadar nazar›mda muhtî kimse yoktur” dedim (59).
Kendini bugüne kadar tanamad›¤›m ve bir daha görmedi-
¤im Müsteflar Cemil Bey bir metanet-i kamile ile sözümü tas-
dik ettikten sonra sefarethaneden ç›kt›m. Avusturya sefareti va-
s›tas›yla mektubumu ‹stanbul’da damad›m Libohoval› Âyet
Bey’e gönderib, Sadrazam Muhtar Pafla’ya bizzat takdim etme-
sini yazd›m (60). Bu mektub Teflrinievvelin 4. günü vüsul bu-
lub, Meclis-i Hâss-› Vükela mün‘akid iken k›raat olundu¤u za-
man, vükeladan birço¤u serbeceyb-i tefekkür olduklar›n› mu-
ahharan birinden haber ald›m. Hayfâ ki, Bab›ali’nin hav[a]li-
sinde bir alay avare-serin yapt›klar› nümayifl-i cengcuyâneye
mukavemet ede[me]mifl ve harbi mülahaza ve tedârüksüz ola-
rak ceffe’l-kalem ilan cüretinde bulunan Muhtar Pafla ile rüfekâ-
s›n› devletin muhafaza-i istikbali vecibesinden nükûl ve hiçbir
mesuliyeti olmayan o flirzime-i kalîlenin alayifl-i hamiyetini bü-
tün ümmet-i Osmaniyye’nin arzu-y› harbcuyâneleri tarz›nda
kabul etmifl, ilan-› cihada karar vermifltir (61).
fiâyân-› dikkattir ki, Rusya Seferinde Anadolu cebhesi ser-
dar› olan Gazi Muhtar Pafla devletin nevâk›s-› külliyesinden,
ümerân›n iktidars›zl›¤›ndan ve efrâd›n itaatsizli¤inden dolay›
u¤rad›¤› hezimetler üzerine temenni-i mevt edecek derecede
ye’s ü hayrete düçar oldu¤unu yaz›yordu. Muhtar Pafla’n›n tec-
rübesi ve ilm-i askerîsi, yine ayn› ahvâle maruz olaca¤›n› ken-
disine takdir ve tahmin ettirmeye kafi idi. Alelhusus, harbi ilan-
dan evvel Harbiye Dairesi’ndeki müstahzarat›, devletin vazi-
yet-i maliyesini, halk›n hâlet-i ruhiyesini bilmesi laz›m idi.
‹stanbul, f›rka ihtirâsât›yla bir ateflgede-i fetret ve Rumeli
ahalisi düçar-› bîm u hayret idi. A‘dân›n befl yüz bin (62) kifli-
lik ordular›na karfl› devletin toplayabilece¤i efrâd›n miktar›n›,
suret-i sevkini ba‘de’t-tahkîk harb karar›n› vermeye mecbur
idi. Sadrazam [Ahmed] Muhtar Pafla’ya halisane olarak verdi-
¤im malumat s›ras›nda Preveze’de otuz nefer topçudan ve

Hat›rat 113
mevcudu noksan olmak flart›yla Yanya’da sekiz, ‹flkodra’da Ar-
navutlar› tedîb ü tenkîle giden yedi taburdan baflka bir kuvvet
olmad›¤›n›; Malisörlerin Karada¤l›lara iltica ve iltihak ettikleri-
ni; Kosova’da, Manast›r’da terhîs olunan yüz k›rk befl taburun,
yani yüz yirmi bin muallem askerin yerine âher bir kuvvet ih-
zar edilmedi¤ini ve gönderilmek üzere zaman ve mekan
müsaid olmad›¤› delâil-i muknia ile izah etmifl idim. Malumat-
› sahîhaya müstenid olan (63) bu maruzat›n, Sadrazam›n cüz’î
bir teemmül ile nazar-› dikkate [almas›] ve lemhatü’l-basarda
donanmalar vücuda getirib Anadolu’dan Rumeli’ye bahren
sevkiyat-› askeriye icras›n›n mümkünsüz bulundu¤unu kendi-
siyle Bahriye Naz›r› bulunan mahdumu Mahmud [Muhtar]
Pafla’n›n bilmesi laz›m idi. Buralar›n› bilmediler ve bilmek iste-
mediler. Harbi ilan ile Rumeli k›t‘a-y› mübarekesini serteser bir
dârü’l-fecâyi‘e çevirdiler ve bi’n-netice zayi ettiler.

Muhakeme-i Hakikat

Mahmud Muhtar Pafla kendisinin dahil oldu¤u babas›n›n


kabinesini tezkiye maksad›yla Ruzname-i Hürriyet’te8 diyor ki:
“Her kang› bir devlete hâriçten vuku bulacak bir müdahale ve-
ya tecavüze karfl› Heyet-i Vükelân›n yapaca¤› fley, mesul olan
makâmât-› askeriyeden devletin kudret-i askeriyesine dair istî-
zâhatta bulunmak, siyaset-i hâriciyesini ve hall-i meseleyi ala-
ca¤› cevaba tâbi k›lmakt›r.” ‹flte Muhtar Pafla dahi ol vechile ha-
reket ederek heyet-i erkân› toplad› ve vaziyet-i askeriye hak-
k›nda malumat istedi. Ald›¤› cevab ise, seferberli¤in 20. günü
kabiliyet-i tedafüiyenin elde edilece¤i ve 25. günü dahi kabili-
yet-i taarruziye has›l olaca¤› merkezinde idi. Muhtass u mesul
olan bir heyetin bir ilam›na karfl› herhangi [bir] kabinece yap›-
lacak fley, ancak harbi mehmâ-emken tehir edecek surette dav-
ranarak, laz›m gelen yirmi günü kazanmaktan ibaret idi. Nite-
kim böyle yapt›!? Fakat insaf ile tedkik olunursa, flu makdaret
kabinenin beraatine de¤il, mesuliyetine delalet eder. Zira Dev-

114 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


let-i Osmaniyye harbe karar vermezden akdem, düflman›n
sevk ü i‘zam edebilece¤i kuvvete göre tedafüî ve tecavüzî tedâ-
rükât›n› görmeye mecbur idi.
Dört hükûmetin câmi‘ oldu¤u on milyon nüfustan yüzde
on nisbetinde asker al›nabilece¤i kaziyesine göre, karfl›sunda
min haysü’l-mecmu‘ bir milyon asker bulunabilece¤ini tahmin
etmeli idi. Ve ona göre hal-i tedâfü‘î kabiliyetini kazanmak
içün kaideten bunun n›sf›n› tehyie etmeli idi. Rumeli’de terhis
olunan yüz k›rk taburdan sonra, bilcümle mevâki-i askeriye-
de elli-altm›fl bin kifli kalm›fl idi. Bu miktar› haddi nisab›na ib-
la¤ etmek içün daha dört yüz elli bin efrâda ihtiyac var idi. Ef-
râd-› merkume Rumeli halk›ndan olmak flart›yla ala’l-farz›
ve’t-takdîr cem‘ ü sevk olunmak ihtimali olsa bile, tedafü-
î bir vaziyetin temini içün yirmi ve yirmi befl gün kafi de¤il idi.
Tecavüzî harekât düflman adedinin iki misli raddesinde bir
kuvvete malik olma¤a mevkuf idü¤ü malum idi. Binaenaleyh,
Rumeli k›tas›ndan daha bir buçuk milyon askerin ihzar›na ne
nüfus-› umumiye nisbetle imkan-› maddî tasavvur olunabili-
yordu ne de ahvâl-i mevkiiye buna müsaid idi. Bunlar› iste-
medikleri bir cenge sevk içün hükûmetin nüfuzu kafi de¤il
idi. Vatanlar›n› müdafaa içün hududa sevk olunacak ahali-i
‹slâmiyenin arkas›nda kalacak haydutlar›n h›yanet u flenaatle-
rini dahi düflünmek laz›m idi. Anadolu’dan gelecek askerin
yirmi ve yirmi befl günde cem ile menât›k-› harbiyeye sevki
her ihtimalden baîd idi. Vesâit-i berriye mefkud ve Adalar De-
nizine hakim olan Yunan›n kuvâ-y› bahriyesine karfl› koyacak
bir kuvvet nâbûd idi. Bunu en basit malumata sahib bir köy
muhtar› dahi biliyordu. Alelhusus Mahmud Muhtar Pafla Bah-
riye Naz›r› s›fat›yla bu hale herkesten ziyade vak›f idi.
Bir de, yirmi ve yirmi befl günde toplanacak bir asker ne ile
teslîh ve nas›l idare olunacakt›? Hat›r-niflân›md›r ki, Kamil Pa-
fla’n›n sukutundan sonra Viyana sefaretiyle paylaflm›fl olan
Hüseyin Hilmi Pafla’y› Viyana’da görmüfltüm.9 Biraderim Fe-
rid Pafla merhum[un] Ayan Reisi s›fat›yla Hilal-i Ahmer’in
idare ve muamelât›nda mervî veya mer‘î olan suistimalâttan

Hat›rat 115
bahisle yazd›¤› bir ihtarname, Hilmi Pafla’n›n arkadafllar› olan
Bab›ali rehzenleri taraf›ndan kendisine gönderilmifl, reisi ol-
du¤u cemiyetin müdafaa edilmesi kendisinden taleb olunmufl
idi. Merhum biraderin itiraz-› muhikkini nâbecâ görerek i¤bi-
rar u teessürünü beyan sadedinde, kendisinin açt›¤› harbi ze-
min-i mükaleme tutmufl ve bu sebeble devletin befl yüz yirmi
bin küçük ve yüz bin büyük çapda mavzerle, Henri Marti-
ni’den yüz bin de ifle yaramaz tüfengi oldu¤unu söyleyib, tas-
dik-i müddeâ içün kasas›ndan ç›kard›¤› bir de pusulay› ortaya
koymufl idi. Hüseyin Hilmi Pafla’n›n bize gösterdi¤i bu hesab-
› nâ-savâb elbette rüfekâs›n›n dahi manzûru olmufl idi. Birbi-
rine benzemifl ve cebhaneleri karmakar›fl›k ve muhtelif olan ve
‹flkodra’dan bed’ ile Yemen ve Necid sahralar›na kadar da¤›t›l-
m›fl bulunan o eslihan›n k›ymeti vükelâ-y› devletce elbette bir
lahza olsun düflünül[me]miflti (64).
Kezâlik, devletin bunca nevâk›s›na karfl› harbin idamesi içün
muhtac olaca¤› paray› heyet-i askeriye de¤il, Heyet-i Vükelâ he-
sab ve tedârüke mecbur idi. Hazine-i devlet aceze maaflât›n› ve
en adî rûzmerre mübremât›n› tedârükten aciz idi. Vakt-i harb-
de hâriçten istikraz etmek imkan› da yok idi. Zira Avrupa hü-
kûmetleri bîtaraf kalacaklar›n›; yani maddî olsun, manevî ol-
sun, devlete müzaherette bulunamayacaklar›n› tebli¤ etmifller-
dir. Dahilde masârif-i harbiyeye tekabül edebilecek servet ü
mürüvvetin adem-i vücudu ise, Gazi Muhtar Pafla ile o¤lu Mah-
mud Pafla’n›n ianeten bir para vermemeleriyle sabit idi (65).
Muhâs›m devletlerin dördü dahi Rumeli ile hem-hudud
idi. ‹stedikleri yerlerden kolay kolay tecavüz ve tehâtî edebili-
yorlard›. Bunlar›n vesâit-i nakliyeleri Devlet-i Osmaniyye’ye
nisbeten mükemmel idi. Tabur ve alay merkezlerinde efrâd›n
kayd› yok; mekkârelerin hesablar›n›, cedvellerini bulmak mu-
hal. Umum taburlar›n hîn-i mefly ü hareketinde çekilen zah-
metleri, erbâb› tayin ve beyan edebilir san›r›m. Edviye ve et›b-
bâ ihtiyaca kifayet etmekten pek baîd idi. Taburlarda, alay mer-
kezlerinde muâlecât›n ismi bile yad olunmazd› ve hatta suret-i
tedârükünden bile kimse bahse lüzum görmezdi. Alelumum

116 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


ümerâ ve zâbitân[›n] emrâz u ilel-i siyasiye ile malül, her türlü
intizam ü itaatten dûr oldu¤u malum idi. Hiçbir yerde ordula-
r›n erzak u mühimmat› sevk olunmam›fl, sevk u cem‘i bile dü-
flünülmemifl. En do¤rusu, askerin iafle ve idaresi ne Heyet-i Vü-
kelâca ne de devâir-i askeriyece nazar-› teemmüle bile al›nma-
m›flt›. O halde tedafüî ve tecavüzî tedârükât›n berren ve bahren
yirmi veya yirmi befl günde istikmal edilece¤ini iddia eden her
kang› daire olsa, Heyet-i Vükelâ o daire-i ma¤fluflenin safsata-i
bî-meâline istinad etmeyib, bedîhiyat derecesinde malum olan
ahvâl ile devletin hayat ü memât mesele-i mühimmesini halle-
der ve böyle Toptafl› sükkân›n›n dahi yutamayaca¤› lokma-i
zehr-âlûdu ortaya koyanlar› dahi tak›m›yla ya t›marhaneye ve-
yahud dara¤ac›na sevk eylerdi! Fakat Muhtar Pafla ile refiki Ka-
mil Pafla hadd-i tis‘îne varm›fl, aksâ-y› merâtîbe yetmifl olduk-
lar› halde, h›rs-› pîrî ile mevki-i iktidardan vazgeçmeyib
Hakk’a ve halka karfl› deruhde ettikleri vazife ve mesuliyeti dü-
flünmemifl, iflten keff-i yed etmeye bile lüzum görmemifllerdir.
Alekî-sîret ve abîd-i servet olan Midillili Hüseyin [Hilmi] Pafla
bu iki pir-i hâifü’z-zamîri tertib eyledi¤i bir çapk›n alay›yla teh-
dit ederek (66) halka karar verdirmifl ve bu suretle Yunanl›lara
arz-› hizmetle devleti, bunca ümmet-i Muhammed’i gayyâ-y›
musibete sürükleyib götürmüfltür.
Eski zamanlarda Adalar muhtedilerinden olub silk-i me-
muriyette bulunanlar›n menâs›b-› refîalarda irtikâlar› memnu
idi. Onlar nazar-› devlette mefl’ûmü’l-k›dem ve meflkûkü’l-h›-
dem eflhâs-› ihanet-ihtisastan madud idi. Hilmi Pafla Midillili-
dir. Edîb-i meflhur [Nam›k] Kemal Bey’in zîr-i terbiyesinde bu-
lunmufl, yafl›n› bafl›n› ald›ktan sonradan devlete mal olmufl, bir
sür‘at-› azîme ile kat‘-› merâtib ve ihraz-› menâk›b ederek Ada-
na valili¤ine irtikâ etmifl idi. Orada devletin bafl›na bir bela-y›
siyasî ç›karm›fl, müteakiben kendi bafl›na sar›k sararak Yemen
valili¤ine gitmifl, oralar› altüst etmifl; Rumeli’de yedi sene süren
müfettiflli¤i zaman›nda hiçbir hüsn-i hizmet ü niyeti görülme-
yib, envâ‘-› fezây›hla vaktini geçirmifl; Otuzbir Mart Hadise-
si’nde mesned-i sadarette bulunmufl ve her yerde âsâr-› fleâmet

Hat›rat 117
ü ihaneti görülmüfltür! Cemiyet’in nâflir-i efkâr› olan Neyyir-i
Hakikat gazetesi, hakk›nda “Sultan Hamid’in en halis bendesi ve
ehl-i ‹slâm’›n en büyük düflman›d›r” demiflti!! (67) Sultan Ab-
dülhamid’e bende olmas›n› bildi¤i gibi, bütün sanâdîd-i ‹tti-
had’a dahi ayr› ayr› rabt-› puyifl-i ubudiyet etmifl, Harb-i Umu-
mî’ye devletin ifltirakini tervic ile milyonlarca servet ü sâmân
kazanm›flt›r.
Rumeli’nin kahhâr-› bî-emân› oldu¤una kail oldu¤um içün
kendisine yazm›fl oldu¤um birçok hitabelerden iki parçay› tari-
he bir hizmet maksad›yla zeyl-i kitab›ma derc eylemeye lüzum
gördüm. Numero 3, Sahife 344 ila 350.

Tedârükât-› Harbiye

Teflrinievvelin 5’inde [18 Ekim 1912] Avlonya’ya geldim.


On gün evvelce kaymakaml›¤a ve redif dairesine gelmifl olan
telgraflarla efrâd-› redife ve ihtiyatiyenin hemen cem‘i emro-
lundu¤una muttali oldum. Halbuki Redif Alay› Kumandan›
fiakir Bey efrâd›n sekiz gün zarf›nda toplanmas› içün âdiyen ve
imhâlen Zaptiye Dairesi’ne pusulalar tevdi etmifl, ahali de¤il
devâir-i resmiye dahi harbin muhakkaku’l-vukû‘ oldu¤unu an-
lamam›flt›r! Binaenaleyh yedi-sekiz gün içinde düvel-i erbaa-
n›n harbe giriflece¤ini anlatma¤a, karîbu’z-zuhûr olan bir hâi-
le-i müdhifle üzerine herkesin dikkatini celbetmeye çal›flt›m.
Ve derhal memleketin eflrâf›n›, muteberân-› kurây› davetle iza-
hat-› mümkine verdim (68). Bir samimiyet-i kâmile ile cümlesi
›zhar-› lâzime-i hizmete haz›r idi. Köylere koflub efrâd› cem‘ ü
sevk etmek ve bizzat harbe gitmek isterlerdi. Fakat silaha davet
olunan efrâd›n kendilerini bulmaktan sarf›nazar, daire-i aske-
riye arad›¤› askerin mecmu‘unu bile ber-vech-i s›hhat tayin et-
mekten aciz idi. Tensikat-› cedide-i askeriye mucebince Avlon-
ya Alay›’na iltihak olunan Malakastra efrâd›n›n rab›ta-i mülki-
yesi Berat’a ve Avlonya’n›n alt›-yedi pare büyük köyünün irti-
bat-› askeriyesi Delvina’ya kalm›fl idi. Bunlardan al›nacak, gön-

118 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Arnavutluk’ta Osmanl› askerleri

derilecek efrâd› bilmek kabil olmad›¤› gibi, hükûmet-i mülki-


ye bunlara îsâl-› malumat dahi edemezdi. Heyet-i askeriye,
Kaymakam fiakir Bey’den, Yüzbafl› Emin ve Rag›b efendilerle
bir mülaz›mdan ibaret idi. Bunlar ne künyeleri bulma¤a ve ne
de efrâd› toplama¤a kadir idi. Bin türlü müflkilat ile ve birçok
erbâb-› gayretin muavenetiyle lalettayin esnân dahilindeki ke-
sândan befl yüz nefer topland›. Ellerine verilecek eslihay›, elbi-
seyi tevzî‘e imkan bulunam›yordu. Avlonya kasabas›nda bulu-
nan askerî? ve bu yerde ecnâs-› muhtelifeye aid bir tak›m
ehemmiyetsiz fleyler kalm›fl ve eflya-y› mühimme-i askeriye
k›smen Kanine’ye, k›smen Babiçe ve Armen köylerine götürü-
lüb da¤›t›lm›fl idi. Bunlar›n tayin-i keyfiyet ve kemmiyeti
mümkünsüz oldu¤u içün, tevzîâta kimse yanaflmad›¤› gibi,
muamelat-› resmiyeye halk›n kar›flt›¤›n› ümerâ ve zâbitân ka-
bul etmek istemezlerdi.
Avlonya’da bin kadar mavzer tüfengi bulundu¤u malum idi.
Alay›n mürettebat› bunun dört misli idi. Meazâlik, Avlonya Ala-
y›’n›n mensub oldu¤u Elbasan F›rkas›, bi-eyyi vechin kân mav-
zerlerin kâmilen oraya gönderilmesini emrediyordu! Yanya Ku-

Hat›rat 119
mandan› Yanyal› Esad Pafla ise, Yanya’n›n azîm bir tehlike karfl›-
sunda bulundu¤undan, vecâib-i diyanet ü hamiyetten kemal-i
suziflle bahsederek, bir an evvel askerin Yanya’ya gönderilmesi-
ni hükûmetten ve bizden rica eyliyordu. Cem‘ ü sevk olunmak
üzere tehyie edilen efrâd-› askeriye, tarîkte tesadüf edecekleri
H›ristiyan köylerinde mütehaflflid Rumlardan bihakk›n müte-
hâflî olduklar› içün, oralardan mutlak müsellahan geçmelerini
isterlerdi. Birçok muhabereden sonra, nihayet her alt› yüz kifli-
lik postalardan n›sf› müsellah olmak ve n›sf-› âhar› Yanya’da
teslîh olunmak üzere Yanya Kumandan› Esad Pafla emir vermifl
ise de, eslihan›n tevzî u taksiminde zâbitân azîm bir tereddüd
gösteriyorlard›. Zira f›rka ne bu evâmirden ve ne de askerin su-
ret-i sevkinden haberdar de¤ildi. Bu keflmekefller aras›nda bir
çare-i halas bulmak üzere, mevcud olan bin kadar Martini tü-
fenginin dahi tevzî‘i emri al›nm›fl ise de, bunlar›n cebhanesi si-
nîn-i vefîreden beru kadîm bir Yahudi havras› derununda tutul-
du¤u içün, rutubetten bozulmufl kurflunlar›n kuvvetsiz, sadas›z
ve hatta tesirsiz yüz metrelik mesafeye kadar varabildikleri bit-
tecrübe sabit olmufltur!! Efrâd›n altm›fl para yevmiye hesab›yla
Yanya’ya kadar varabilmeleri içün min haysü’l-mecmu‘ ellerine
onar buçuk kurufl veriliyordu.
Bu efrâd, ahmâl-i askeriyeden mâadâ on iki k›yye ekme¤i
üzerlerinde tafl›ma¤a mecbur tutuluyordu. Yolsuz bir memle-
kette seyr-i serî ile gitmek mecburiyetinde bulunan bir neferin
bu sikletle yürümesi mümkünsüz idi. Yollarda halk›n ellerin-
den bi’r-r›za ekmek almak ve her ne suretle olursa olsun sühu-
letle yiyecek tedârük etmek muhal idi! Taburlar›n sevkiyat›
içün ahalinin ellerinden al›n›b tedârük olunabilen mekkârele-
rin tahsisat› yok idi. Kimse mal sandu¤undan para alma¤a ver-
meye cesaret edemezdi. Bu bargirler günlerce aç kalarak avare-
ser gezer, yer yer telef olurlard›! Sevk olunan efrâd›n bafl›nda
bir zabitin gitmesi içün ›srar etti¤im halde, defter tutmak, yev-
miye vermek, esliha ve elbise tevzî etmek gibi mesuliyetler der-
meyan olarak kimse gitmek istemezdi. Bu mazeretler hakl› ol-
mak ile beraber, ekseriyetle askerlik etmemifl ve vakt-i hâz›rda

120 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


talim ü terbiye görmemifl efrâd›n sevkini, intizam›n› muhafaza
ve deruhde edecek bir adam›n beraberlerinde bulunmas› vü-
cubu dahi derkâr idi.
Bu hal yaln›z Avlonya’da cârî de¤il idi. Her taraftaki sevki-
yat ve tertibat buna makîs veya bundan bedter idi. Almanya
usulünce beher taburun m›nt›kas› k›rk kilometreden ibaret bir
mesafe buudunda olmas› laz›m idi. Yolsuz, idaresiz bir memle-
kette Almanya gibi külliyetli hutût-› hadîde, telefonlar, otomo-
biller, tayyareler gibi vesâit-i muhabere ve münâkaleye malik
olan bir devletin tensikat-› askeriyesini tatbik ve kabul etmek-
teki isabetin veya mesuliyetin tayinini erbâb-› istihkaka terk et-
mekle beraber, bir hakikat-i tarihiye olmak üzere beyana mec-
burum ki, Rumeli’nin z›yâ‘› hep zemin ü zamana uymayan ter-
tibat›n netice-i elîmesidir (69).
Devol Taburu’nun eslihas› vaktiyle gönderilmiflti. Tertibat-›
mezkureye göre bu taburun merkezi Tomoriçe’de vaki Baba-
hani denilen mevki olmal› idi. Orada ise oturacak evler, esliha-
y› koyacak yerler yok idi. Binlerce liraya mal olan mühimmat
y›¤›nlar› dere kenarlar›na at›lm›fl kalm›fl idi. Ashab-› hayrattan
birisi bi‘t-tesadüf oradan geçerken, bu hazâin-i devletin böyle-
ce mahv u [h]eba oldu¤unu görmekle, hasbeten-lillah mühim-
mât-› müterâkime üzerine çitten çamurdan bir sakaf yapt›r-
m›flt›. Lakin fliddet-i berf ü baran bunu periflan etmifl idi. Tabu-
run zâbitân› bir kere olsun oraya gidib bu hali temaflaya bile lü-
zum görmemifl idi. Aileleri içün mesken olmad›¤›n›, daire-i as-
keriye bulunmad›¤›n› serriflte-i mazeret tutarak emr-i ahîre in-
tiza[r] ediyorlard›.
Bu taburu toplamak, efrâd›n künyelerini ç›karmak laz›m
idi. Ortada ne defter var idi ve ne de bir yed-i mesul görülüyor-
du. Zaten alay merkezlerinde zâbitân kadrosu nam›yla üç zâbit
bulunursa, tabur mevkilerinde ya bir bölük eminine veyahud
bir mülaz›ma tesadüf olunurdu. Küçük zâbitân denilen çavufl
ile sâirenin kayd u niflan› bulunmuyordu. Ve kimse bunlar› in-
tihaba cesaret edemiyordu. Böyle bir acz-i mutlakla temfliyet-i
umûr mümkünsüz idi. Eskiden kalm›fl olan kuyûd-› askeriye-

Hat›rat 121
de vefeyât ve mevlûdât gibi tashihât yap›lmam›flt›. Bunlar me-
nât›k-› cedîdeye devr u nakil olunmam›flt›. Kimse ne oldu¤un-
dan ve ne aran›ld›¤›ndan haberdar de¤il idi. Hatta taburlar›n,
alaylar›n âmir-i hakikisi kim oldu¤u bile malum olam›yordu!
Kalkandelen ile her türlü irtibat-› askerî kesildi¤i ve belki
müttefiklerin zîr-i pâ-y› istilas›na girdi¤i bir s›rada Avlonya
daire-i askeriyesine gelen bir telgrafnamede, Kalkandelen ta-
buruna aid olub sehven Avlonya’ya vâs›l olan bir tak›m eflya-y›
hasise-i askeriyenin hemen oraya sevk ü iadesi emrolunuyor-
du (70)!!
Bu ahvâli makine bafl›nda hamiyet ve kifayeti müsellem
olan Yanya Kumandan› Esad Pafla ile biraderi Vehib Bey’e (flim-
di ferik) izah etti¤im gün kendileri kemal-i ehemmiyetle Yan-
ya’ya bir miktar zahire yetifltirmekli¤imi rica ediyorlard›. Sekiz-
dokuz yüz mekkâre tedârüküyle Yanya’ya erzak sevki Avlonya-
ca mümkün idi. Fakat yolsuzluktan bu mekkâreler k›rk-elli ok-
kal›k bir yük yüklenebiliyordu.
Yollarda ne neferler ne mekkâreler içün yiyecek var idi.
Fazla olarak Ergiri’den sonra yollar eflk›ya-y› H›ristiyaniyeden
emin de¤il idi. Yanya dârü’l-harekât oldu¤u, mühim bir mev-
ki-i askerî say›ld›¤› halde, on günlük zehâir bile iddihar oluna-
mam›flt›. Etrafta erzak ve me’kulât yok idi; tedârük edilmesi de
müflkil idi. Ahali bundan dolay› muzdarib ve ümerâ-y› askeri-
ye mütehayyir idi.
Yanya Valisi Hasan Tahsin Pafla[’n›n] (71) jandarmadan ye-
tiflti¤i Gazi Muhtar Pafla’n›n malumu iken, kendisini Hudud-›
Yunaniye Umum Kumandanl›¤›na tayin ediyordu. Bizi makine
bafl›na davetle Yanya’dan müfarakatini ibla¤ ve veda ederken,
böyle bir bargirân› ne içün kabul etti¤ini sordum. Birçok itizâ-
rât ile reddetti¤ini ve fakat Gazi Pafla’n›n ›srar-› fevkaladesine
binaen kabule mecbur oldu¤unu anlatm›flt›.
Yanya’da Nevzad Efendi nam›nda bir kad› harbin nihayeti-
ne kadar vali vekili kalm›fl idi. Hükûmet-i mülkiye vilayetin
hiçbir yerinde nâfizü’l-emr de¤il idi. Hükûmet-i askeriye ise
tafsilat-› mebsûte dairesinde idi.

122 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Bu ahvâl-i müellime Yanya Rumlar›n›n nazar-› ›tt›la‘›ndan
dûr kalm›yordu. Günü gününe ordunun ve bilcümle mevâki‘in
vaziyet-i askeriyesi üzerine Yunana malumat veriliyordu! Ergi-
ri’den Yanya’ya kadar olan kurâ halk› hal-i galeyanda ve dakika
be-dakika Yunan askerinin vürûduna muntaz›r bir vaziyette
idiler (72). Ergiri’den bed’ ile Avlonya, Berat, Delvina alaylar›-
n›n mahzeni? olan bu yerlerde efrâd›n silahs›z, zâbitsiz, ikmal-
siz olarak sevk ü imrarlar› emrolunuyordu (73). ‹nkisar-› hami-
yete ve tezyid-i heyecana bâis olan bu evâmirin tesirât-› elîme-
sini kimse düflünmüyor, Yunan ordular› tak›m tak›m Yanya’ya
ve havalisine tecavüze bafll›yordu. Ne giden asker nereye gittik-
lerini biliyordu, ne bunlar› imdad olarak arayanlar nas›l idare ve
teslîh edebileceklerini tayin ediyordu. Bununla beraber, ahali-i
‹slâmiyye zerreten hamiyetlerine, salabetlerine nakîsa gelme-
mek flart›yla büyük bir faaliyet ve cesaret gösteriyordu!
Esasen Devlet-i Osmaniyye ne tecavüzî ne tedafüî bir harbe
haz›r idi. Mevâki-i müstahkeme her türlü esbâb-› mukavemet-
ten muarrâ ve pek fena idi. Hudud düflman istilas›na aç›k ve
S›rp ve Bulgar hudutlar› istihkâmâttan tamam›yla hâlî idi. Arz
olundu¤u üzere, Rumeli’de bulunan yüz k›rk taburu Büyük
Kabine denilen heyet-i ma‘tûhe terhis etmifl idi. Her taraf as-
kerden bofl idi. S›rf ahalinin himmet ü hamiyetiyle toplan›lan
iki yüz bin kiflilik bir kuvvet silahs›z, zâbitsiz, her nevi idareden
mahrum olarak meydan-› harbe flitâbân olmufl idi.
Garb Ordusu Kumandanl›¤›’ndan tamîm olunan fî 8 Teflri-
nievvel 1328 [21 Ekim 1912] tarihli telgrafnamede, flübheli efl-
hâs›n bilâ-tereddüd habsedilmeleri ve rüesâ-y› mahalliye ve
marûfenin icab-› haline nazaran rehin makam›nda tevkifleri ve
flayet o havalide bir su-i hareket görülürse, rüesâ-y› merhûne
haklar›nda muamele-i fledide-i kanuniye(!!) icras› muhakkak
oldu¤unun ilan› ve ordunun serbestî-i harekât›na mani olan ve
her türlü fenal›¤a [karfl›], muz›r say›lan köyler ahalisi hakk›nda
(!!) en fledid cezalar›n tatbiki mukarrer oldu¤unun tefhimi be-
yan olunuyordu. Muamelât-› mütehayyirane ve mütehakkima-
neyi irâe eden bu ifl‘ârât memurîn-i tâliyenin i‘tisâfât›na dahi
bâdî oldu¤u derkâr idi.

Hat›rat 123
Fazla olarak, kuvâ-y› askeriye bu misillû tedâbîr-i fledideyi
icraya gayr-› kafi idi. Bu suretle ahali-i H›ristiyaniye ister iste-
mez k›yama haz›r ve isyana mâil idi (74).
Ahali-i ‹slâmiye hukuk-› devleti ›rz u canlar›n› ve mal ü
iyallerini muhafaza etmek üzere, hükûmetin kâffe-i evâmirine
münkâd idi. Hayfâ ki, düflmanlar›n süngülerine mukavemet
edebilecek silahlar›, silahlar›n› istimal edecek cebhaneleri yok
idi. Gözleri önünde pâymâl olan her türlü mukaddesat› müda-
faa ve muhafazadan aciz idi! Dört devlete bir günde ilan-› harb
eden gafiller, ecdad›m›z›n mefâhir-i mâziyesinden, askerin sa-
labet-i cihangiranesinden bahisle, güya herkesi galeyana getir-
mek, intibaha davet etmek isterlerdi. Bunlar, askerin flu nevâ-
k›s-› ayniyesini, Rumeli’nin ahvâl-i müessifesini kat‘an nazar-›
dikkate almazlard›.
Sekiz sene tevaliyen müfettifllikle Rumeli’ye bir afet-i
mefl‘ûme kesilen Midillili Hüseyin Hilmi Pafla, herkesten ziya-
de bunlar› bilmek, rüfekâs›na anlatma¤la mükellef idi. S›rpl›lar
Prifltine’ye hücum ederken on üç bin Arnavut fedaisi silah ar›-
yorlard›. Bu biçareler, fedakârâne bir hamiyetle silahs›z bile top-
lar›n üzerlerine hücum edib, yüzlerce flehit vermifllerdir (75).
Kumanova Facias› koptu. Art›k inhilal ve izmihlalin âsâr-›
hâilesi görüldü. O ne ric‘at, ne hezimet idi. Asker bozuluyor,
düflman ilerliyordu. Lakin esbâb›n› kimse bilmek istemiyordu.
Anlafl›l›yordu ki, bu hezimet, bu ric‘at askerin intizams›zl›¤›n-
dan, toplar›n, mühimmat›n ve hatta erzak›n f›kdân-› küllîsin-
den, zâbitân›n idaresizli¤inden ileri geliyordu (76).
K›taat-› askeriye bozula bozula Manast›r’a takarrub ediyor-
du. S›rpl›lar dahi Cerfe Deresini geçiyordu. Manast›r’da müd-
dehar iki yüz bin çuval unu, birçok erzak ve mühimmât› kur-
tarmak veya yakmak üzere son bir müdafaaya mübafleret olu-
nuyordu. Efrâd›n ellerindeki fiflenkler kafi de¤ildir. Manas-
t›r’dan fiflenk arad›lar; harb fiflengine bedel manevra fiflenkleri
göndermifllerdir (77).
Asker son derecede mukavemete karar vermiflti. Fakat bu
fiflenkler bir oyuncaktan baflka bir fley de¤il idi. Bu tedbirsizlik

124 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Vardar üzerinde bir köprü, 1863

birinci defa vuku bulmuyordu. Leskovaç’dan Prifltine üzerine


yürüyen S›rp f›rkalar›na karfl› silahs›z, topsuz bulunan Arnavut
k›taat-› askeriyesi mahv u münhedim olduklar› zaman, Üs-
küb’de, Vardar boyunda ‹stanbul’dan, Selanik’ten gelen at›yla,
arabas›yla istimal olunmaks›z›n amade duran seksen pare top
S›rpl›lar›n eline geçdi (78)!
Ordular baya¤› mukavemetsiz ve harpsiz periflan oluyordu.
Düflman k›blegâh-› ümmeti bas›yor, hayat ve namusumuzu
heder ediyordu. Her taraf numûne-nümâ-y› yevmi’l-arasât,
bütün saha-i vatan bir ateflgede-i âfât ü beliyyât idi.
Bu elim ve hazin haberler sâika gibi her taraftan tevâlî edi-
yordu. Ve yine her taraftan imdad ve istimdad avazeleri geliyor-
du. Gittikce ümid-i halas ve çare-i necat u müdafaa azal›yordu.
Art›k vatan-› hususîmizin s›yaneti vazifesini düflünecek zaman
hulûl etmifl ve bu dakikadan itibaren, Müslüman Arnavutlar ve
münevver fikirli adamlar münferiden teflebbüsât-› milliyede
bulunma¤a lüzum görmüfllerdir (79).

Hat›rat 125
Avusturya’n›n Siyaseti

1912 senesi Teflrinievvelinin 7’sinde [20 Ekim 1912] Av-


lonya’dan hareketle, 11’inde Viyana’ya vâs›l oldum. Draç’dan
geçece¤imi iki gün evvel Abdi Bey Topdanî’ye telgrafla bildir-
mifltim (80). Kendisi Avlonya’ya müteheyyî-i hareket oldu-
¤u[nu], vapura gelemeyece¤ini beyan ile Don Kacori’nin10 ve
Kruyal› Mustafa Efendi’nin vapura gelib beni görmelerini
mumaileyhimâdan iltimas eylemifl idi. Don Kacori ve Musta-
fa Efendi ile beraber müdafaa-i milliyenin teflkilinde mesai-i
hamiyetkârânelerini ›zhar etmelerini rica ettim. Ve ez-her-ci-
het buna gayret edecekleri cevab›n› ald›m. fiingin’e muvasala-
t›mda, fiingin ile Ülgün aras›ndaki mesafe üzerine Karada¤l›-
lar›n elektrik reflektörleri görülüyor, Tivar’da birçok halk›n
nümayifl-i cenkcuyânelerinden Karada¤’›n ilan-› harb etti¤i
anlafl›l›yordu.
Viyana’ya geldi¤im gibi Hâriciye Nezareti erkan›ndan Mös-
yö Rappaport’a11 mülaki oldum. Viyana’ya sebeb-i vürûdumu
izah ettim. Ertesi günü Kont Berchtold12 taraf›ndan kabul edil-
dim. Müflarünileyh ne maksatla geldi¤imi bildi¤i halde benden
izahat istedi. Türkiya harbe bafllar bafllamaz inhizama u¤raya-
ca¤›ndan emin oldu¤umu ve binaenaleyh Avusturya’n›n Arna-
vutluk’a karfl› alaca¤› vaziyeti suale ictisar eyledi¤imi söyledim
ve tafsilat-› lazimeyi manzum getirdi¤im bir varakay› eline ver-
dim. Varaka Rumeli’nin ahvâlini halk›n hâlet-i ruhiyesiyle ku-
vâ-y› mevcudeyi hâki ve birçok mütalaât-› mahsusay› muta-
zamm›n olub, Avusturya’n›n müzaheretinden ümidvar olan
Arnavutlar›n teflkiline karar verdikleri müdafaa-i milliyeden
bâhis idi. Onu meflmul-nigâh-› dikkati etmifl ve el’an nezdim-
de mahfuz olan o varakaya kalemiyle baz› iflârât vaz‘ ettikten
sonra, Türkiya’n›n ma¤lub olmak ihtimalini kabul etmedi¤i
içün, o esasa ibtinâen fikr ü nazar edemeyece¤ini ve yaln›z flah-
s›ma emn ü itimad›ndan dolay› müzakere-i hususiyede bulu-
nabilece¤ini söyledi (81). Bulgarlarla S›rpl›lara karfl› Osmanl›
askeri der-ceng-i evvel münhezim olsa bile, birkaç gün sonra

126 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


kuvâ-y› müctemea-i Osmaniyyenin her ikisine galib gelebile-
ce¤inden emin oldu¤unu anlatt› (82). Kont Berchtold tahmi-
ninde musîb olub da, Devlet-i Aliyye’nin galebe-i katias› takdi-
rinde Arnavutluk’un ciddî bir muhtariyet-i idare istihsaline, ve
devletin ma¤lubiyeti halinde istiklaline bezl-i makdaret edib
etmeyece¤ini sordum. Evvelce kendisi Makedonya akvâm›n›n
taksimat-› araziyesini ve ayr› ayr› bir idare-i muhtareye nâil ol-
malar› esasât›n› tayin etmifl oldu¤u içün, Arnavutlara bu esasa
göre hukuk-› kavmiyelerini iktisaba muktedir olabileceklerini
beyan ile iktifa eyledi! Makedonya ile Arnavutluk’un hadd-i fâ-
s›l›n› sual eyledim. Kendisi evvelce yapt›¤› taksimat s›ras›nda
göstermifl ve flimdi benim de o babda fikrimi anlamak arzu-
sunda bulunmufl oldu¤unu söyledi. Verdi¤im layihada Arna-
vutluk hududunu gösterdi¤im içün, lütfen ona imale-i nazar
buyurmalar›n› söyledim. Erkan-› nezaretten Kont Çapari’yi,13
Kont Nemes’i14 ve Mösyö Rappaport’u ve iki konsolosu yan›na
celb ile layiha-i maruzay› müzakereye bafllad›. Arnavutluk hu-
dudunca ifrat› iltizam etti¤imi beyan ettikten sonra, Metrovi-
çe’den Kaçanik Bo¤az›na kadar mümted olan flimendüfer hat-
t›n›n Makedonya k›tas›ndan tefrîki ve Arnavutluk’a terk ü ilha-
k› halinde, Avusturya ile Makedonya’n›n tarîk-i muvasalas›
munkat› olaca¤›n› ve buna imkan-› kabul göremeyece¤ini söy-
ledi. Her hale karfl› fiimilina Bo¤az›na ve silsile-i cibaline kadar
hududumuzun çekilmesi zarurî oldu¤unu anlatt›. Birçok mü-
bâhasâttan sonra, flimalen Gora Da¤lar›’ndan bed’ ile Adriyatik
Denizine munsab sular›n taksim-i miyah› boyunca ve cenuben
Salahora Körfeziyle Adalar Denizi aras›ndaki taksim-i miyah
hatt›n› takib ederek Çaml›k’ta vaki Fener Burunu’na müntehî
k›tan›n Arnavutluk’a kalmas› flart›yla bir hududun vaz‘ u tayi-
nini ve bu suretle bir Arnavutluk’un teflkili içün Avusturya’n›n
›zhar-› muavenet edece¤ini söyledi.
Makâs›d-› milliyemizin temin-i müdafaas› içün, layihada
arad›¤›m eslihan›n suret-i i‘tâ ve sevkince Erkan-› Harbiye Re-
is-i Umumîsi Kont Konrad’›15 görmekli¤im iktifa etti¤ini söy-
ledi. Buna arz-› flükran ettim ve kendisi[nin] telefonla derhal

Hat›rat 127
generale haber verdi¤ini gördüm. Ö¤len taam›ndan sonra ge-
neralin nezdine gitmeye karar verdim. ‹kamet etti¤im Sacher
Oteli’ne geldim. Yemekte iken Miralay fi›payh [Speich?] ve
Konrad’›n yaveri bir yüzbafl› bizi alma¤a geldiler. Saat üçte mü-
flarünileyh General Konrad’a mülaki oldum. Baron Konrad da-
hi Osmanl› ordular›n›n galebesinden mutmain idi. Arnavut-
luk’un muhafaza-i hukuku içün her türlü muavenete haz›r idi.
Fakat Harbiye Nezareti do¤rudan do¤ruya silah veremeyece¤i-
ni beyan ile adî bir al›flverifl tarz›nda olarak Avusturya Oriental
fiirketi Direktörüne bir tezkere-i hususiye gönderece¤ini ve be-
nim de kendisi ile mülakat›m› tensib etti¤ini söyledi. Teflekkü-
rât-› mahsusam› beyan ile yan›ndan ayr›ld›m.
Ertesi günü saat onda direktörü gördüm. Müflarünileyh bi-
zi otomobiline alarak, beraberce Viyana civar›nda vaki Steyr
Fabrikas›’na16 gittik. Romanya hükûmetinin kabul etmifl oldu-
¤u Mannlicher-Schönauer modelinde on befl bin tüfenk he-
men Arnavutluk içün amade olaca¤›n› anlad›k (83). Bu ciheti
teminden sonra Avusturya erkân›n›n ve efkâr-› ammenin celbi
maksad›yla bir konferans tertib edilib Nafia Müsteflar› Mösyö
Riedl, Ser-yaver Kont Yar, Arflidük Ferdinand’›n Saray Naz›r›
Miralay Baron Bolfras ile Baron Chlumecky’nin17 zîr-i idare-
sinde olarak, Doyçe Hering [Deutsche Heeren?] Kulübü’nde
bilcümle erkân-› memurîn ve müessesât-› maliye rüesâs›yla
müntesibîn-i matbuata ve sâir laz›m gelen zevâta davetnameler
tevzi edildi.
O gece iki-üç saat kadar hükümât-› erbaan›n açt›klar› har-
bin netâyicine, Arnavutluk’un tarihcesiyle vaziyet-i hâz›ras›na
beyanatta bulunduktan sonra, Belgrad ile Çetine’nin, Sofya ile
Atina’n›n mukârenet-i vâk›as› herhalde Avusturya’y› tehdid
maksad›na müntehi ve binaenaleyh Avusturya’n›n husul-i it-
minan› içün bu hükûmât›n aras›nda bir hadd-› fâs›l olmak
üzere Arnavutluk’un ihya ve ikamesi lüzumu bedihî oldu¤unu
izah eyledim (84). Ertesi günü bilcümle Viyana matbuat›, bu
konferanstan bahisle Balkanlar’›n temin-i muvazeneti içün Ar-
navutluk’un muhafaza-i mevcudiyeti lâbüd oldu¤una dair hay-

128 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


li makalât ile dolmufl, aleyhimizde bulunan Macar efkâr-› am-
mesi üzerine bunlar›n neflriyat› azîm tesirât› mucib olarak, ef-
kâr-› mezbure refte refte itidal bulma¤a bafllam›flt›r.
Ertesi gün Baron Konrad’› gördü¤ümde, Avusturya Orien-
tal fiirketi vas›tas›yla al›nacak tüfenklerin Pola kurbünde vaki
Fezano iskelesinden ufak bir römorkörle Arnavutluk’a gönde-
rilmesi takarrur etti¤ini ve fakat Arnavutluk’ta ihzar eyledi¤i-
miz müdafaa-i kavmiye heyeti icra-y› faaliyete bafllad›ktan son-
ra bunlar›n ve Arnavutluk’ta kuvâ-y› askeriye teflkili içün lisan-
aflina otuz kadar zâbitin sevki münasib olaca¤›n› anlatt› (85).
Kendisine tekrar arz-› teflekkürâta müsâraattan sonra, Nafia
Müsteflar› Mösyö Riedl ile Belvedere Saray›’na gittik. Orada
Ser-yaver Miralay von Bolfras’›18 gördük. Kendisiyle biraz mu-
sahabetten sonra Veliahd Arflidük Ferdinand’›n huzuruna ka-
bul olundum. Viyana’ya sebeb-i vürûdumu ve ne yolda temi-
nat-› mu‘âvenetkarâne alarak ne derece memnun u mübâhî ol-
du¤umu beyandan sonra, mevcudiyet-i kavmiyemizin emr-i
muhafazasi içün kendilerinin dahi müzaheretine muhtac oldu-
¤umuzu arz eyledim. Müflarünileyh Viyana’da yegâne olmak
üzere, Türkiya’n›n muzmahil ve Balkanlar’da azim bir ink›lab
has›l olaca¤›na kâil oldu¤unu söyledi.
-“Arnavutluk’a gelince, hakk-› hayata ez-her-cihet malik
olan bir kavmin muhafaza-i mevcudiyeti hem Avusturya’n›n
siyasetine muvaf›k ve hem de muvâzenet-i umumiyenin s›ya-
neti nokta-i nazar›nca lâbüddür” dedi. Sonra ilaveten,
-“Büyük bir an hulul ediyor; yaln›z Arnavutluk’un mukad-
derât›n› de¤il, Avusturya’n›n istikbaline aid safahât› tayin ede-
cektir. Bir buçuk sene evvel kaybetti¤imiz bir f›rsat› -‹talya dev-
letine karfl› bir telmîh etti- bugün belki tekrar elde edinebiliriz
ve Balkanlar’›n muvazene-i umumiyesini temin içün bizim ve
sizin hakim olabilece¤imiz bir zaman geldi¤ini görürüz. Fakat
bu defa dahi f›rsat elden giderse, tali‘ bir daha tecelli etmez, sa-
n›r›m” cümlelerini kemal-i vakar ve ciddiyetle îrad etti ve Ar-
navutluk’un saadet-i müstakbelesi teminat›n› tekrar ederek
mevâid-i münasibede bulundu. Arflidük hazretleriyle bahs ü

Hat›rat 129
mükâleme s›ras›nda refika-i muhteremeleri Düfles dö Hohen-
berg19 dahi hâz›r idi.
Kemal-i ihtiramla selam[la]yarak yanlar›ndan ayr›ld›m. Er-
tesi günü Trieste’ye müteveccihen hareket eyledim. Trieste’ye
vürûdumda Kumanova Felaketi[nin] kopmufl ve S›rpl›lar[›n]
ilerilemifl olduklar›n› haber ald›m. Otele vürûdumda General
Konrad cenablar› bizi telefona davetle, bedbînâne olarak verdi-
¤im izahat›n tamam›yla nefsü’l-emre muvaf›k ç›kt›¤›n› ve me-
a’t-teessüf kendileri ataflemiliterlerin iknaât›na firifte olduklar›-
n› beyan etmifl, Arnavutluk’ta teflekkül edecek müdafaa-i kav-
miye heyetinin hemen icra-y› faaliyete bafllamas› lüzumunu
söylemifl ve Arnavutluk’un husul-i istikbali yolunda sebk eden
kavâidini teyit ederek makine bafl›ndan ayr›lm›flt›r.

Müdafaa-i Kavmiye

Avlonya’ya muvasalat›mdan ve o¤lum Ekrem’i Avustur-


ya’n›n Arnavutluk’a aid niyet ve siyasetini anlamak üzere Viya-
na’ya gönderdikten sonra, hemfikrim olan birçok vatandaflla-
r›mla teâtî-i ârâya bafllad›m. Bir müddetten beri ‹smail Kemal
Bey taraftarlar›yla bir mevki-i muhalefette kalan Adem Bey Ri-
sili ve Elmas Efendi Cafer gibi bir tak›m eflrâf› dahi davet eyle-
dim. Vatan›m›z›n geçirmekte oldu¤u buhran›, buhran-› hatar-
nâk› gayet sarih bir lisan ile anlatt›m. Arada bir samimiyet-i
mütekabile temini içün hissiyât-› flahsiyenin nisyan› lâbüd ol-
du¤unu ve böyle bir niyet-i halisa ile serbest olarak cümlenin
beyan-› fikr ü mütalaa eylemelerini rica ettim. Birçok mübâha-
se ve müzakereden sonra yegâne çare-i halas olmak üzere bir
müdafaa-i kavmiye heyetinin hemen teflkili içün Arnavutluk’ta
kabil-i davet olan bilcümle erbâb-› re’y ü tedbirin haberdar
edilmesi lâbüd oldu¤unu anlatt›m. Bunu cümlesi kanaat ve
muvafakat göstermekle, müsvedde suretinde karalad›¤›m tel-
grafnamede Rumeli’nin hal-i ihtizarda bulundu¤unu ve devlet-
lerce taksime karar verildi¤ini beyan ile beraber vatan›m›z›n te-

130 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Berat'ta bir grup ileri gelen: Sa¤dan dördüncü Berat Prefekti Feyzi Alizoti.
Sa¤›ndakiler General de Veer ve Aziz Viryoni Pafla, 1913-1914.

min-i mevcudiyeti içün bir cemiyet-i kavmiyenin ictima› lüzu-


muna dair yazd›¤›m f›kray›, Elmas Efendi baflta olarak muha-
liflerin bir k›sm› fliddetli ve hükûmet-i Osmaniyye’ye karfl›
cümlemiz içün endiflenâk bulma¤la, az›c›k baz› tabirât› tadil
eyledim. Ve bu suretle zîrdeki telgraf› imzam ile ve metni hatt-
› destimle telgrafhaneye verdim (86).

Berat, Ergiri, Elbasan, Lorica, Tiran, Kavaye, Permedi, Leskovik, Del-


vina, Tepedelen, Setarova, Loflna, Yegin, Kruya, Kolonya, ‹skrapar efl-
rafina ve bilcümle ulema ve meflâyih-i zevi’l-ihtirâma:
Bugün yar›n dört devlet-i mücavire Devlet-i Aliyye’ye ilan-› harb edi-
yor. Bu sebeble vatan›m›z›n vaziyet-i hâz›ras› pek buhranl› görülüyor.
Netâyic-i harbiye egerçi mefliyet-i ilahiyeye merbuttur, fakat tedâ-
rükât-› askeriyece görilen nevâk›sa göre, Rumeli’nin hal-i ihtizarda
bulundu¤una flübhe b›rakm›yor. Elbirli¤i ile hükûmete bir an evvel
istihzârât-› harbiyeyi ikmal içün her türlü müzahereti ibraz etmekle
beraber, vatan›m›z›n emr-i müdafaas›n›, mevcudiyet-i kavmiyemizin
suret-i muhafazas›n› düflünmek, halas›m›za çare bulmak üzere mille-
tin itimad›n› hâiz zevât›n bir yerde ictima›yla bir müdafaa-i kavmiye
heyetin[in] teflkili elzemdir. Avlonya sahilde bulundu¤u ve intihab u

Hat›rat 131
i‘zâm olunacak zevât-› kirâm›n gelib gitmesi kolay oldu¤u içün cemi-
yetin Avlonya’da bulunmas› münasibdir, san›r›z. Binaenaleyh, dakika
fevt etmeyerek, cümlenin vüsûk u itimad›n› hâiz münasib zevât›n bir
an akdem Avlonya’ya gönderilmesi lüzumunu kemal-i ehemmiyetle
arz eder, cevab-› bâ-savâb›n›za intizar eyleriz. Avlonya, 27 Eylül 1912.

Avlonya’da hükûmet-i Osmaniyye kâim ve nafiz idi. Tel-


grafhane memurîn-i müstahdemesinin elinde idi. Memur Faik
Efendi Karaflipani ibraz-› haclet ü cesaretle bu telgrafnameleri
bir bir keflide etmifl, hiçbir hadisenin vukuuna meydan verme-
mifltir. Fakat Berat’da Aziz Pafla nas›lsa bu telgrafname münde-
recât›n› halk› beyhude yere galeyana getürmek, tekrar mebus
intihab olunmakl›¤›m›z içün propaganda yapmak içün bir
maksad-› flahsîye haml ile kesb-i mahiyet ve ehemmiyetlerine
sâî oldu¤u, Berat eflrâf›ndan iki zat taraf›ndan halisane ihtar
olunmufl olmakla, bi’l-mecburiye ikinci bir telgraf ile, yaln›z
ulema-y› kirâm ve meflâyih-i zevi’l-ihtirâm ile di¤er eflrâf u
muteberân›n celb-i nazar u dikkatine lüzum gördüm. Ve ikin-
ci telgraf›mda dedim ki,

Her taraftan gelen ahbâr-› muvahhifle (87) vatan›m›z›n parça parça


düflmanlar›m›z›n zîr-i pâ-y› istilas›na düflmekte oldu¤unu ve tehlike
günden güne dehflet-i azîmesini tezyid etti¤ini gösteriyor. Vatan›m›-
z›n emr-i muhafazas› ve müdafaas› cümlemize terettüb eden bir vazi-
fe-i mukaddesedir. A¤râz-› flahsiye ve menâfi-i zatiye düflünecek za-
man de¤ildir. Elbirli¤iyle ve kemal-i cesaret ü hamiyetle vatan›m›z›
kurtarma¤a çal›flmak zaman›d›r. Tehlike her tahmin ve tasavvurun
fevkindedir. Da¤›lan ve bozulan ordular›n efrâd-› münhezimesi etra-
f›m›z› ihata etmeden ve muhatara bizi flafl›rtmadan evvel bu dâhiyeye
karfl› tedâbir ittihaz› elzemdir. Binaenaleyh, evvelce arz olundu¤u
vechile, Avlonya’da toplanacak ve her tarafdan gelecek zevât-› kirâm
meyan›nda Berat’tan dahi vüsûk-› umumîyi hâiz olanlar›n bir an ev-
vel Avlonya’ya sevki vücûbunu kemal-i ehemmiyetle arz u tekrar ve
cevab-› bâ-savâb-› âliyelerine intizar eyleriz.

Bu telgrafnameden mâadâ baz› zevâta ve ezcümle Libohova


eflrâf›ndan Müfid ve Berat eflrâf›ndan Vukopola Mustafa beyle-

132 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


re ayruca mektublar da gönderdim ve Rumeli’nin hal-i ihtizar-
da bulundu¤unu ve devletlerce taksime karar verildi¤ini pek
sarih ve sahih bir lisan ile beyan ederek, cümlenin bir an evvel
Avlonya’da ictima ile bir müdafaa-i kavmiye heyetinin beheme-
hal teflkili ve bu suretle umum âleme karfl› mevcudiyet-i kavmi-
yemizi gösterib, hukuk-› mülkiyemizin s›yanetine çare aran›l-
mas› elzem ve lâbüd oldu¤unu anlatt›m. Baz› tarafdan muvaf›k
cevaplar al›[n›]yordu (88). Fakat tevâlî eden harb haberleri an-
be-an tefldîd-i dehflet ediyordu (89).
‹flkodra’da bulunan Esad Pafla Kefelik’den gelecek zevât›
men ve tehdit edebilecek bir mevkide idi. Hem buna meydan
vermemek ve hem de ‹flkodral›lar›n ve kendisinin muvafakat u
mürafakat›n› istihsal eylemek laz›m geliyordu. Avlonya’dan tel-
grafla bu emel-i kavîyi temin ü icraya imkan görmedi¤imden,
fiingin’e gidib iki günde gelmek ve oradan telgraf makinesi ba-
fl›nda muhabere etmek üzere harekete karar verdim (90).
Viyana’dan avdet eden o¤lum Ekrem, Teflrinievvelin
26’s›nda Avlonya’ya vusul buldu¤u içün, Avusturya’n›n vazi-
yet-i siyasiyesi ve müzaheret-i katias› üzerine teminat-› lâzime
vermiflti. fiingin’e muvasalat›mla beraber makine bafl›nda Vali
Hasan R›za Pafla ve Esad Pafla gelib safahât-› harbiye üzerine
malumat›m› sordular. Gayet bedbînâne olan tafsilat verdim.
‹flkodra’da bir gece kalmak üzere yollar›n emin olub olmad›¤›-
n› sordu¤umda, “fiimdilik bir fley yoktur; korkmaz isem gider
gelirim” dediler. El’an Avlonya’da vapur acentesi bulunan
Mösyö Matkovic delaletiyle o gün Avusturya konsolatosuna
aid bir araban›n üzerinde Avusturya kavas› oldu¤u halde, ‹fl-
kodra’ya müteveccihen hareket eyledim. Lefl’ten biraz öteye
gi[t]ti¤imde, Tiran taburunun ‹flkodra’ya gitmekte oldu¤unu
gördüm. Barbalofl’a takarrub etti¤imizde, sol taraf tepelerinde
üç yüz kadar bafl›bozuk[un] tüfenk endaht etmekte olduklar›-
n› müflahade ettim. Mamafih kemal-i süratle bi’l-mürûr ak-
flam ‹flkodra’ya vâs›l oldum. O gece Esad Pafla ve Hasan R›za-
larla ahvâl-i mevkiiye ve harbiye üzerine birçok bahislerde bu-
lundum. ‹flkodra’n›n erzak u mühimmat›na dair malumat al-
d›ktan sonra, etrafta on bin Malisörden baflka on befl bin Ka-

Hat›rat 133
rada¤l› mevcud oldu¤unu ve bir S›rp f›rkas› dahi mütekarri-
bü’l-vürûd oldu¤unu haber virdiler. Ertesi Cuma günü ‹flkod-
ra eflrâf›ndan baz› zevât, ikamet etti¤im Esad Pafla’n›n kona¤›-
na gelib, bi’l-münasebe görüfltük. Avlonya’da takarrur eden ic-
timadan bahsettim ise de, bunlar Rumeli’de cereyan eden vu-
kuat-› fecîadan külliyen bîhaber olduklar› gibi, bir tak›m flâyi-
âta inanarak baya¤› Belgrad’›n, Sofya’n›n sukut eylemek üzere
bulundu¤una ve düflman ma¤lub oldu¤una bile kâil idiler.
Harb esnas›nda bunlar› teheyyüç etmek, her hakikati anlat-
maktaki mehâzîri derpîfl etti¤imden kat-› nazar, Draç’dan hîn-
i murûrumda vapura gelmifl bir tak›m erkân-› livâya izah etti-
¤im bir nebze hakikat üzerine, mutasarr›f bir telgrafname ke-
flîdesiyle vilayetten istiksâ-y› keyfiyet etmifl oldu¤undan dola-
y›, bir hadise karfl›s›nda bulunmamak içün sözü k›sa kesmeye
mecbur oldum. Ertesi akflam› valinin davetine gittim. Müfla-
rünileyh, o gün Avusturya konsolosunun kendisine tevdi eyle-
di¤i cerâid-i ecnebiyeden ald›¤› malumat[›n] verdi¤imiz tafsi-
lat› müeyyid oldu¤unu beyan ile, bir zemin-i müzakere açt›.
Merhum-› müflarünileyh, Esad Pafla’n›n haris-i câh u ikbal ol-
du¤unu bildi¤i içün, samimi bir hiss-i tevazu‘la umum ku-
manday› kendisine tevdi ve erkân-› harbiye [ünvan›]yla hiz-
mete devam etmek üzere bir teklifte bulundu. Esad Pafla buna
karfl› red ile cevab vermifl ve ertesi günü bizim hareketimiz ta-
karrur etmifl idi (91). Halbuki Barbolofl’a karîb bir yere vard›-
¤›m›zda Karada¤l›lar yolu seddetmifl, gere¤i gibi harbe baflla-
m›fl olduklar› içün, yüzlerce yolcu[nun] orada tevakkufa mec-
bur olduklar› görülmüfltü (92).
Çâr u nâçâr ‹flkodra’ya avdet ettik. Fakat nas›l olsa Avlon-
ya’ya gitmekli¤im bence matlub olmakla, her gün elem ü inti-
zar ile muzdarib oldu¤um halde, ‹flkodra’ya vusulümün on
dördüncü günü vali-i müflarünileyhin gayret-i mücahidânesiy-
le fiingin yolu[nun] mümkün mertebe kesb-i emniyet etti¤i ha-
ber verilmifl ve hareket ü mürûrumuzun temini içün Ali Fehmi
nam›nda bir kaymakam›n kumandas›yla Devol ve Elbasan Re-
dif Taburlar› terfîk olunarak, sekiz-on saatte fiingin’e muvasalat
edilmifltir (93).

134 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


fiingin’de vapur yok idi. fiiddetli bir rüzgar esiyordu. Tekrar
Mösyö Matkoviç’e misafir oldum. ‹kinci günü Lloyd vapuru
gelib onunla hareket eyledim. Draç’a muvasalat›mda Avlonya
liman›n›n Yunanîler taraf›ndan abluka alt›na al›nm›fl oldu¤unu
üç günden beri vapurlar›n yanaflmas›na müsaade edilmedi¤ini
iflitti¤im gibi, ‹smail Kemal Bey’in birkaç refikiyle üç gün ak-
dem Draç’a ç›kt›¤›n› ve Kavaye tarikiyle Avlonya’ya hareket et-
ti¤ini söylediler. Tiran’dan ve havali halk›ndan Avlonya’ya da-
vet etmifl oldu¤um eflrâf Avlonya’ya gitmifl; daha birçok zevâ-
t›n orada toplanm›fl olduklar›n› dahi haber verdiler. Binaena-
leyh, fliddetle ya¤an ya¤murlara ve romatizmadan pek ziyade
muzdarib oldu¤uma ra¤men, Draç’a ç›k›b karadan harekete
karar verdim. ‹skeleye takrîbimde vapur kaptan›ndan ald›¤›
malumat üzerine, bana mülaki olmak üzere Avusturya konso-
losunun bir sandala binib kay›¤›m›za yanaflt›¤›n› gördüm. ‹s-
mail Kemal Bey ile rüfekâs›n›n derdesti içün Berat’tan Loflna’ya
bir müfreze gönderildi¤ini ve onlar›n tutulub tutulmad›¤› he-
nüz anlafl›lamad›¤›n› beyan ile Draç’a ç›kt›¤›m takdirde takiba-
ta u¤ramakl›¤›m muhtemel oldu¤unu haber verdi. Izd›rabât-›
bedeniye ve kalbiyemi taz‘îf eden bu ifadât üzerine vapura av-
dete mecbur oldum. On dakika sonra vapur hareket etmifl,
fiingin’e do¤ru yol alm›fl idi. O gün, yani Teflrinisanînin 29’un-
da, benim fiingin’den hareketimden yar›m saat sonra Karada¤
ve S›rp askeri oras›n› iflgal etmifl (94), ‹flkodra yolu[nun] tama-
m›yla kapanm›fl oldu¤unu vapura gelen Mösyö Matkoviç ha-
ber vermifltir (95).

‹stiklâl-› Millî

Draç’dan Loflna tarikiyle Avlonya’ya gelen ‹smail Kemal


Bey’in takib ve tevkifi içün Yanya’dan Berat’a emir verilmifl, yol-
lara bir müfreze gönderilmifl idi. Müflarünileyh rehgüzar›nda
bunlara tesadüf etmeden, mea-rüfekâ salimen Avlonya’ya dahil
olmufl, kasaba-i mezkureye her tarafdan davetimizle gelmifl

Hat›rat 135
olan eflrâf ve ayan› haz›r bulmufl idi. Fir’de, Berat’da bulunan
binlerce Osmanl› efrâd-› askeriyesini nazar-› dikkate almaks›-
z›n, Teflrinisanînin 28’inde Arnavut bayra¤›n›n keflidesi ve istik-
lal-i kavmîmizin ilan› cümlenin muvafakat›yla takarrur etti.
O gün sancak tedârüküne imkan bulunmam›fl ise de, 1908
senesinden beri o¤lum Ekrem’in muhafaza-i tebcîlinde bulun-
mufl olan livâ-i millî (96) evimizden al›narak, halk›n nümayifl
ve alayifliyle livâ-y› istiklal keflide-flüûn-› iclal k›l›nd› ve derhal
bir hükûmetin teflkiline karar verildi:

Hâriciye Nezareti inz›mam›yla riyasete ‹smail Kemal Bey,


Riyaset-i sanîli¤e Draçl› Monsenyör Don Kacori,
Dâhiliye nezaretine Libohoval› Müfid Bey,
Posta ve Telgraf nezaretine Elbasanl› Lef Nosi,
Maliye nezaretine Tiranl› Abdi Bey Topdanî,
Adliye nezaretine Ergirili Poga Efendi,
Maarif nezaretine Luici Guragoki Efendi,
Ziraat ve [Tica]ret nezaretine Göriceli Pandeli Çali Efendi,
Nafia nezaretine Fraflarl› Midhat Bey,
Harbiye nezaretine Kalkandelenli Mehmed Pafla Dralla.

Ve kezâlik on sekiz kifliden mürekkeb olmak üzere fiura-y›


Devlet fleklinde yap›lan Heyet-i Ayan riyaset-i ûlâs›na Debre
Müftüsü Vehbi Efendi, riyaset-i sanîli¤e Avlonyal› Ekrem Bey
Vlora intihab olundu.
Fakat ‹smail Kemal Bey’in Avlonya’ya vürûdundan yirmi
gün akdem Himara’ya Binbafl› Espromilo’nun kumandas›yla
iki tabur Girid jandarmalar› denilen haydutlar ç›km›fl, bunlar›
ahali hüsn-i kabul etmifl idi. Bu haberin fluyûu üzerine Avlon-
ya halk› büyük bir heyecanda idi. Hal ve mevki ziyadesiyle en-
difle-nâk idi. Daire-i hükûmette tecemmu eden eflrâf, Ekrem’in
toplayabilece¤i efrâd›yla eflk›yan›n tevsî-i daire-i istilalar›na
mani olmak üzere Himara hududuna gitmesini tensîb eylemifl
idi. Ekrem ‹smoktine ve Velce’de ikifler gün kalm›fl, birkaç yüz
kifli toplam›flt›. Kuç’a geldi¤i gün kendisine Kurvelefl ahalisin-

136 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


den iki yüz nefer ve bir binbafl›n›n kumandas›yla Ergiri’den
gönderilen daha iki yüz kadar jandarma iltihak etmifl idi. Yerli
H›ristiyanlar›n birleflmesiyle tezayüd eden düflman kuvveti ca-
lib-i endifle idi. Meazâlik efrâd-› müctemian›n gösterdi¤i gayret
ve flecaat sayesinde Himara hududu hâricinde bir hatve etme-
¤e f›rsatyâb olamam›fl, baz› musâdemât ile tarafeyn muhafaza-
i mevki eylemifl idi (97). Bu s›rada ‹smail Kemal Bey’den Ek-
rem’e gelen ve zîrde aynen dercolunan bir mektubda (98), Av-
lonya’da müteflekkil hükûmet-i muvakkate Londra’da
mün‘akid konferans›n karar›na intizaren, Balkan devletleriyle
muhâsamâta giriflmekten müctenib oldu¤u ve binaenaleyh as-
ker ile gönüllülerin tedafüî bir vaziyette durmas› icab eyledi¤i
bildiriliyordu. Halbuki ‹smail Kemal Bey’in dedi¤i gibi bini
mütecaviz gönüllülerin müddet-i medîde hal-i tedafüîde tutul-
malar› müflkil idi. Alelhusus, teennî ile hareketi flifahen dahi
Ekrem’e tavsiye memuriyetiyle Avlonya’dan ordugâha gönderi-
len dört kiflinin ifâdât›, büsbütün su-i telakki edilerek mücte-
miîn da¤›t›lm›fl ve ancak mevâki-i menîay› az çok müdafaa
edebilecek bir kuvvet kalm›flt›r.
Avlonya liman› medhalindeki Sazan Adas› daha harbin evâ-
ilinde Yunanl›lar taraf›ndan iflgal edilmifl oldu¤u hasebiyle,
oralarda bir tak›m Yunan gemileri dolaflmakta ve Yunanîlere
rabt-› ümid eden H›ristiyanlar›n galeyan› günden güne art-
makta idi. Bu gemiler birkaç defa Avlonya liman›na girib iske-
le bafl›ndaki devâire ve kasabaya top att›lar. Bunlar›n endaht›
büyük bir zarar› mucib olmam›fl ise de, halkca telafl› bâis olmufl
idi. Bu gemiler yine bir gün Avlonya liman›na gelib taarruzât-›
sâb›kalar›n› tekrar edecekleri s›rada, ‹smail Bey nuzzârdan Gu-
ragoki Efendi[’yi], eflrâftan Sami Bey Viryoni[’yi] beyaz bir
bayrak ile kumandan gemisine gönderib, Avlonya’n›n ilan-› is-
tiklal etmifl olan Arnavut devletinin payitaht› oldu¤unu ve Ar-
navutluk’un Balkan devletleriyle hal-i harpte bulunmad›¤›n› ve
Arnavutluk’un befl yüz senelik bir mahkumiyetten sonra ihya
suretiyle ref‘ eyledikleri rayetlerini Yunanl›lar selamlayacak
yerde topa tutmalar›na taaccüb ve teessüf ol[un]du¤unu tebli¤

Hat›rat 137
Avlonya flehir merkezinden limana giden yol.
Tepede Bektafli Kuzu Baba Tekkesi’nin kal›nt›lar›, 1913-1914.

ettirmifltir. Süfün-i Yunanî kumandan›, Guragoki Efendi ile Sa-


mi Bey’i hüsn-i kabul etmifl ve ifadelerini hükûmetine telgraf
ile bildirib, alaca¤› evâmir-i cedîdeye göre hareket edece¤ini
söylemifltir. Yunan hükûmeti Avlonya’ya bir daha top at›lma-
mas›n› emretmifl olmal›d›r ki, gemiler taarruzlar›n› ondan son-
ra tekrar eylemediler. Yunan›n tadîl-i harekât›na ‹talya’dan ih-
tiraz›n da tesiri olsa gerektir! Yanya mevki-i müstahkemesinde
bulunan Arnavut efrâd›n malum olan firarlar›, dâi-yi telafl [ve]
pek elîm bir raddeye vard›¤› s›rada, ashab-› fikr u hamiyetin
tazyik-i manevîleriyle nuzzârdan Fraflarl› Midhat Beyefendi’yi
hükûmet askere nasihat vazifesiyle Permedi ve Ergiri tarikiyle
Yanya’ya i‘zam etmifl ise de, hükûmet-i muvakkatenin Yanya’y›
kurtarmak hususunda mesai-i külliyesi görülmek flöyle dur-
sun, ‹smail Kemal Bey’in o meselede gayret ve ›srar gösterme-
di¤i malum oldu¤undan, Midhat Bey firarîleri k›talar›na iade
ve henüz Yanya’dan kaçmam›fl olan efrâd-› sâireyi sebat ve mu-
kavemete ikna‘a muvaffak olamam›flt›.
Firarîlerin bir k›sm› ve mesela Çaml›k ahalisinden olanlar›n
ekserisi, eflk›ya-y› Yunaniye ve Rumiye’nin oralara tecavüzle-

138 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


rinden dolay› aile gailesine kap›lm›fl; k›sm-› âheri Yanya’da har-
bin muzafferiyetle reside-i hitam olmas›ndan yeis getirib, ava-
m›n hâl ü istikbalini emin gördü¤ü yeni Arnavutluk’a rabt-›
ümid eylemifl, Avlonya’dan pek mübala¤al› olarak gelen tebflî-
re kap›lm›flt›. Arnavut efrâd›n›n Yanya’dan firar suretinde birer
birer kaçmalar› kolorduca ve havasça herhalde Avlonya’n›n il-
kaat-› muz›rras›na hamledilmiflti.

‹smail Kemal Bey

‹smail Kemal Bey’in simas›nda ciddiyet, etvâr›nda zarafet


var idi. Kendine karfl› en lakayd olmak isteyenleri dahi hüsn-i
hürmete mecbur eder, herkesin riayet-i hat›r›na itina eylerdi.
Her hâl ü kâlden azade-ser görünür, daima itidal-i demini mu-
hafaza edebilirdi. Rehgüzâr-› ömründe pek çok sademâta u¤ra-
m›fl ve fakat fütûr getirmemiflti. Mesud ve müsta¤ni de¤il idi,
lakin bundan dolay› eser-i yeis ve teessür göstermezdi. Kesb-i
yesâra de¤il, sarf u ibzâra mâil idi. Bu suretle hemîfle bir müza-
yaka-i fledîdede bulunurdu. Meflrebi flûhâne, muamelat› kibâ-
râne idi. ‹sraf› sevmekle beraber, tab‘›nda hodgâm idi. Kuvve-i
haf›zas› mükemmel, amma cerbeze-i nutkiyesi noksan idi. Ef-
kâr-› âmmeye hakim olmak ister iken, bir ekalliyetin mahkum-›
h›rs u nüfuzu olurdu! Nadi-i müzakeratta müflâcereden müc-
tenib idi (99). Mecburiyet-i katia hissetmedikçe sükunetini ih-
lal etmez, baflkalar›n›n bahis ve münazaras›na kar›flmak iste-
mezdi. Malumat ve mütalaat›nda de¤il, hissiyat›nda mus›r idi.
Nadiren hiddet etti¤i halde, kin ve garaz›ndan geçmezdi. Kim-
seye samimi dost olmam›fl, daima hem-bezm-i ülfeti olan ze-
vâta karfl› menfaat-i flahsiyesini göstermifl ve daima onlar› ken-
disine bend etmek istemifltir. Vatan›n›, vatandafllar›n› sever gi-
bi görünüyordu. S›rpl›lar›n, Bulgarlar›n, muzafferiyât-› müte-
vâliyesinden sonra ‹stanbul’u terk ile Viyana’ya u¤ram›fl, Avus-
turya’n›n müzaheretinden emin olarak Avlonya’ya mütevecci-
hen hareket etmifltir. fiu kadar ki, Arnavutluk’tan bir t›fl-›

Hat›rat 139
‹smail Kemal Bey

çend-sâl olarak ç›km›fl, pîr-i herem-resîde avdet eylemifl idi.


Çocuklu¤undan beri haf›zas›nda menkûfl olan hâlat ile Arna-
vutluk’a avdetinde gördü¤ü fark-› azîm kendisini inkisâr-› ha-
yâle u¤ratm›fl, bütün müdrekât-› siyasiye ve ictihadât-› ilmiye-
sinden bi-hakk›n istifade olunamam›flt›r.
Denilebilir ki, hatîât-› idariyesi, bulundu¤u muhiti ›slahtan
ziyade onu hoflgörmeyi mutad etti¤inden ileri gelmifl, nazari-
yâtta lücce-i irfan iken tatbikatta bir katre oldu¤unu göstermifl-
tir! Efkâr-› âmme muvâcehesinde kanton usulünü tatbike kâil
ve hükûmet-i avam›n mehâsinine mâil görünüyordu (100).
Halbuki vahdet-i mülkiyesi kesb-i katiyet etmeyen ve iki-üç
devletin matmah-› nazar› olan bir memleketin kanton suretin-
de taksimat-› idariyesini aramak ne kadar hatarnâk oldu¤unu
bilmesi ve içimizde henüz idare-i kavmiyeye kesb-i kanaat et-
meyen aksâm›n âmâl-i hafiyesini dahi nazar-› dikkate almas›
lâbüd idi. Hükûmet-i avam temeddün etmifl bir memlekette
azîm bir terakkiyi, büyük bir vahdet-i milliyeyi tekeffül etti¤i
içün flâyân-› takdis ve kabul say›labilir. Fakat lisan›, medeniye-

140 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


ti tekemmül etmemifl bir halk aras›nda def‘aten kabil-i tatbik
olamayaca¤›n› kendisi herkesten ziyade takdire muktedir idi.
Hât›ra hutûr edebilir ki, ‹smail Bey’in bu tasavvurât›na
Esad Pafla âgâh olmufl, “Vasatî Arnavutluk” nam›yla ikinci bir
hükûmetin teflkili halinde mîr-i müflarünileyhin müteessir ola-
mayaca¤›ndan cesaret alm›fl, iftirak ve inkisâma pek fena bir
kap› açm›fl olsun. Herhalde ‹smail Kemal Bey bu emânî-i mah-
susas›n› pek nâ-be-mevsim olarak ›zhar eyleyib, memleketimi-
zin fliddetle muhtac oldu¤u kavâid-i siyasiyeyi telfîk ve tertib
etmekte, hayat-› ictimâiyemize yarayacak desâtîri meydana
koymakta ihmal etmifltir.
‹smail Kemal Bey Osmanl› Kanun-› Esasîsi’nin tanziminde
en çok gayret gösterenlerden biri idi. Midhat Pafla’n›n devr-i
ikbalinden beri temeyyüz etmifl, hürriyete meftûn ve istibdada
düflman olarak tan›lm›flt›r. Fart-› zeka ve irfan›ndan, vukûf-›
bî-pâyân›ndan memleket faideler bekler, büyük büyük ümid-
ler beslerdi. On dört-on befl ayl›k idaresi hep kîl ü kâl aras›n-
da geçmifl, ahlâf›na ciddî bir rehber-i feyz ü saadet b›rakma-
m›flt›r. Tabir-i vâz›hla, ‹smail Kemal Bey muhâkemât ve ictihâ-
dât›n› nazariyâttan fiiliyâta nakl ve tatbik edememifl, daima fii-
li ile kavli aras›nda bir tezat göstermifltir. ‹dare-i hükûmete
pek lakayd davranm›fl, baflkalar›n›n a¤râz u âmâline pek çok
ruhsat-› cereyan vermifltir.
Kendisi ser-i mû müstefid olmamak flart›yla, bir tak›m
muhterislere i¤maz-› ayn etmifl, hazin bir ak›bete düçar olmufl-
tur. Bir halde ki, ‹stanbul’dan hareketle Arnavutluk’u zîr ü ze-
ber etmeye gelen Meran vapurunun tehlikeli yolcular›na dair
olan muhabereyi ve onlar›n maksad-› r›hletlerini teshîl etmifl,
bi’n-netice kendisi a¤›r ithâmâta hedef olmufltur (101).
Müflarünileyhin flahsiyetini tahlil etmek laz›m gelirse; diye-
bilirim ki, ‹smail Kemal Bey hiçbir vakit bir maksad-› siyasîyi
cidden takib etmemifl, meslekini, siyasetini, dostunu, ailesini
düflünmekten ziyade yaln›z kendisini düflünmüfltür. Daima bir
mücadele-i maifletle u¤raflm›fl ve hayat›n en büyük lezzetini he-
vesât-› zatiyesini tatmin etmekte bulmufltur. Meazâlik, her ha-

Hat›rat 141
kikatin künhünü aramak ve ona göre bir muhakeme-i muhik-
ka yürütmek isteyenlere terk-i saha-i beyânât ettikten sonra,
hatime-i mütalaât›m olmak üzere derim ki, ‹smail Kemal Bey
Arnavutluk’un ilan-› istiklal hizmet-i mebruresini eda etmifl
oldu¤u içün, tarih-i milletimizin sütûr-› mefâhirinde ibka-y›
nâma hak kazanm›fl, fliraze-bend-i mecmûa-i ebrâr olmufltur.
Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsi‘aten.20

Esad Pafla Topdanî

Esad Pafla Topdanî 1898 senesi muharebesinden evvelce


Y›ld›z’da tüfengiyân-› flehriyârîden ve erbâb-› nüfuzdan Krani-
yal› Halil Bey’in delaletiyle Yanya Jandarma Kumandan› oldu.
Kumcazas’ta vukubulan muharebede sebk eden hüsn-i hizmet
ve gayreti yine mîr-i mumaileyhin vesatat›yla taraf-› fiahane-
den takdir edilerek, lival›kla meslek-i askeriyeye girdi ve sonra-
da ferikli¤e irtifa eyledi. Yanya Valisi Tatar Osman Pafla’y› sâika-
i gayz ile bir fahiflenin evinde bast›r›b darb u terzîl etmesinden
dolay› ‹flkodra Jandarma kumandanl›¤›na naklolundu. O me-
muriyette iken Meflrutiyet-i Osmaniyye ilan olunmakla, mev-
ki-i memuriyetinden bilistifade kendisini Draç Mebuslu¤una
intihab ettirdi (102).
Otuzbir Mart Hadisesini müteakib Sultan Abdülhamid
Han-› Sanî’nin karar-› hal‘i[ni] tebli¤e memur olan ve Y›ld›z’a
giden Ayan’dan Arif Hikmet Pafla ile Âram [ve] Selanikli Kara-
su Efendilere refakat etmifl, karar-› millîyi mütecellidâne bir ta-
v›r ile bilâ-perva Hakan-› müflarünileyhe inba eylemifl olma-
s›ndan dolay› ‹ttihadc›lar nazar›nda bir mevki-i mahsus kazan-
m›fl idi. Tasfiye-i rüteb-i askeriyede binlerce ümerâ adî zabitli-
¤e tenzil edildi¤i halde, kendisi lival›¤›n› muhafazaya yol buldu.
Meclis-i Mebusân’›n ikinci devre-i intihabiyesinde be-tekrar
Draç mebusu oldu.
Balkan hükûmât-› erbaas›n›n tehyiât-› harbcuyânelerine
karfl›, ulema-y› ümerâ-y› askeriyeden ma‘dûd olan Gazi [Ah-

142 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


med] Muhtar Pafla Esad Pafla’n›n iddia etti¤i kemalât-› askeri-
yesine inanarak(!), ‹flkodra’da tahaflflüd edecek olan Kuvâ-y›
Muavene ve Redif kumandanl›¤›yla Esad Pafla’y› ‹flkodra’ya
gönderdi. Karada¤l›lar, S›rpl›lar›n ve Malisörlerin delalet ve
müzaheretiyle 1912 senesi Teflrinievvelinin 14. günü Tuz’u zabt
etmifl, 24’ünde Tarabufl ve fiiruka istihkam›n› muhasara alt›na
alm›fllar, 27’sinde birinci gülleyi ‹flkodra kasabas›nda endaht
etmifllerdi.
Vali ve Kumandan Hasan R›za Pafla’n›n ziyafet-i flebânesin-
den hanesine avdet eden R›za Pafla, bir dest-i ihanetle suikasta
u¤ram›fl ve o vücud-› muhterem ortadan kald›r›lm›flt›r (103).
Bunun flehadetini müteakib Esad Pafla hâiz oldu¤u rütbe hase-
biyle umum kumanday› deruhde etmifltir. Halk bu vaka-i kat-
le karfl› bigâne kalm›yordu. Esad Pafla’n›n Viyanal› Yahudi “Bet-
lehem” eliyle (104) Karada¤ hükûmetinden ald›¤› alt›-yedi bin
liraya mukabil bu cinayeti irtikab etti¤ine dair ortal›kta rivayet-
ler deverân ediyordu. Esad Pafla yaln›z kumanday› elde edin-
mekle de¤il, sebat ve metaneti ile de flöhretini tezyîd eylemifl,
Arnavutluk’un safahât-› vukuat›nda ve Harb-i Umumî hâdisa-
t›nda feci ve flenî hat›ralar b›rakm›flt›r.
Esad Pafla nev‘i flahs›na has olan adamlardand›r. Tarih bu-
nun nâm›n› yad etmekten hâlî kalamaz! Ef‘âl ü a‘mâlinin neti-
ce-i muhakemesi itibariyle fevâz›l› fezâiline galib idi. Mamafih,
azminde bî-fütûr ve faaliyeti gayr-› mahsûr idi. Gayret ü cesare-
ti ve efrâd-› askeriyeye karfl› gösterdi¤i evzâ-› sâdegîsiyle âsâr-›
semahati avam›n celb-i kulûbuna bâdi olmufl, az çok bir tak›m
taraftarlar peyda edebilmiflti. [Bunlar,] Osmanl› ‹mparatorlu¤u
Rumeli’de sukut etmifl, ‹flkodra’da kalan efrâd-› Osmaniyye ir-
tibat›n kesildi¤ini hisseylemifl iken, hamaset-i merdânelerine
halel getirmemifllerdir. Egerçi bunlar›n hamiyet ve diyanetleri
bu metanetin sâika-i tabiîsi idi. Fakat Esad Pafla’n›n dahi buna
himmet ve flecaati tesir etmifl, askere hezimeti ve hatta R›za Pa-
fla’n›n emr-i flehadetini bile unutturmufltu.
Esad Pafla f›traten zeki, fakat ümmî idi. Muhabbet-i vatani-
yeyi takdirden, hiss-i millîyi ihatadan aciz idi. Her ifle yed-i

Hat›rat 143
müdahalesini cesurâne uzatmasayd›, zekas› cehlini setr edebi-
lirdi. ‹htirasat-› gayr-i mahdudas›na ma¤lub ve menfaat-i flah-
siyesi u¤runda her zemîmeyi kabule istidat göstermekle
ma‘yûb idi.
Ahlâk›, a‘mâli tahkîk edildikte, kendinden gayri kimseye
kalben merbût olmad›¤› görülür. A‘mâl-i flahsiyesinin istihsali
içün dostlar›n› ve hatta memleketini feda etmekte tereddüt et-
mez, azm ü ikbaline hâil olabilecek her türlü esbâb ü eflhâs› iza-
leden çekinmezdi. Yaln›z ihtirasat›n›, hevesat›n› besleyebilecek
bir Arnavutluk görmek, yaln›z kendisine hizmet edebilen yâra-
n› isterdi. Onun nazar›nda vatan› kendisinden ve kâm u nâ-
m›ndan ibaret idi. Harekât ve teflebbüsât›n› vaktinden evvel iz-
har ve izbar etmiyor, kimseye emniyet etmedi¤i her halinden
nümayan oluyordu. Umur-› mühimme ve müflkilede ihtiyat ve
teennî eder, heyecan ve telafl göstermezdi. En müflkil ve tehlike-
li zamanlarda bile itidalini b›rakmazd›. Nüfuz ve tahakkümü-
nü icra edebilecek vesâiti istihzâr hakk›nda isticlâb-› hiss-i hür-
mete kâdir idi. H›rs-› menfaat ve cüstcu-y› flöhretten azade ka-
l›b da veche-i âmâli s›rf memleketin menâfi‘i noktas›na müte-
vecih olsayd›, eline geçen müteaddit f›rsatlardan memleket bü-
yük büyük faideler görür, kendisi dahi baflkaca müstefîd ü mü-
tefeyyiz olurdu. Takib etmekten hâlî kalmad›¤› âmâl-i hodga-
mânesine vusul içün daima oldu¤undan ziyade kendisini gös-
termeye çal›fl›yordu. Müflkilat› iktihamdan meyus olmaz, her
türlü fedakârl›ktan çekinmezdi.
Ruhu zulm u intikam ve fikri mekr u ihtiyal ile meflbu idi.
Kölnische Zeitung gazetesi, hakk›nda neflr etti¤i bir makalede,
“Esad Pafla harîs-i flan, gayur ve metin bir f›trata maliktir. Mak-
sad›n› temin içün insan naafllar› üzerinden bile atlamaktan ha-
zer etmez” demiflti. Almanyal› General Immhof ’un Balkan
Harbine dair neflr etti¤i bir ruznamede ve fî 4 Mart tarihli f›k-
ras›nda diyor ki,

Esad Pafla’n›n fiimalî Arnavutluk’ta pek çok taraftar› vard›r. Karada¤


ve H›ristiyandan endiflesi yoktur. Bilakis kendisine muavenet edebile-
ceklerdir. Cenubî Arnavutluk’ta taraftar› yoktur. ‹smail Kemal Bey ile

144 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


tahsil görmüfl Arnavutlar serfüru etmezler. Fakat hal-i haz›rda kuvvet
Esad Pafla’n›n elindedir. Arnavutluk’ta hakim kalma¤a devam edecek
olursa, bunlar vatanlar›n› alelumum terke mecbur kalacaklard›r. Esad
Pafla ‹flkodra’y› Edirne’den, Yanya’dan ziyade müdafaa etmifl oldu¤u
içün, müdekkikîn-i askeriyece kabahatten berîdir.

Yine General Immhof Pafla diyor ki,


Osmanl› sanca¤›n›n flerefini muhafazada en çok sebat eden bu gene-
ral teslim olmayub mukavemete sebat eyledi¤i takdirde, nam› tarih-i
Osmanîde bir mevki-i ebedî tutmufl olaca¤› iddia olunmakla beraber,
hakikat yine böyle oldu¤unu teslim etmek laz›md›r.

Ahvâl-i mahalliyeyi daha yak›ndan tedkik edenler ise, ‹fl-


kodra’n›n vaziyet-i askeriyesi ve ahvâl-i ammesi daha bir müd-
det müdafaaya salih oldu¤u[nu] iddia etmekte ve ber-vech-i âtî
muhakemât-› mahsusalar›n› yürütmektedirler.
Avusturya’n›n ›srar-› fevkaladesiyle düvel-i muazzama Ka-
rada¤l›lar› ve S›rpl›lar› bir hafta zarf›nda ‹flkodra muhasaras›n-
dan keff-i yed eylemeye mecbur etmek üzere bir karar verecek-
lerdi. Karada¤l›lar bunu bildikleri içün, her çe bâd âbâd ‹flkod-
ra’y› zabt etmek ve Avrupa’y› bir emrivaki karfl›s›nda bulun-
durmak isterlerdi. Bir kere daha tâli‘-i harblerini tecrübeye ka-
rar verib, mühâcemât-› mütevâliye ile pek çok telefât vermifl-
lerse de, mahsûrînin sebat-› fedakârânesine galebe etmekten
meyus kalm›fllard›. Binaenaleyh, yeis ve teessürle vesâit-i sâire-
ye müracaata mecbur olmufllard›. ‹stanbul sefiri iken Esad Pa-
fla ile münasebât-› vedadkârânede bulunmufl olan Mösyö
Plambaç [Pallavicini], Pafla’ya hafiyyen îsâl-i haber etmifl, S›rp-
l›lar taraf›ndan hanesinde ve çiftliklerinde îkâ olunan ve ken-
dince 1.000.000 frank tahmin k›l›nan ziyan›n hemen tediye ve
tazmînini taahhüd eylemifl idi. Esad Pafla bu teklife râm olmufl,
Mösyö Plambaç’›n [Pallavicini] murahhaslar meyan›nda bu-
lunmas›n› flart-› a‘zam koymufl idi. Bu suretle bafllayan müza-
kerat üzerine 1913 senesi Nisan›n›n 21. pazarertesi akflam›
Esad Pafla ile General Vukoviç ve Mösyö Plambaç [Pallavicini]
aras›nda teati olunan bir mukaveleye binaen, ‹flkodra istihkâ-

Hat›rat 145
mât› Karada¤ Veliahd› Prens Danilo’ya21 terk ve teslim edilme-
ye karar verilmifltir.
‹flkodra’n›n bu bâdire-i elîmeye u¤ramas› muntazar idi.
Daha tûl müddet mukavemet edebilmesine imkan yok idi.
Muhâkemât-› mebsuta-i ecnebiyeden sarf›nazarla, ‹flkod-
ra’da deveran eden rivâyâta ve hakikat-› ahvâle göre, Esad Pa-
fla’n›n alâ külli hâl birkaç gün daha ‹flkodra’da durabilmesi
mümkün idi. Keyfiyet-i teslim hakk›nda edilecek mükalemât
ve taahüdât› Esad Pafla usulen ümerâ-y› askerî ile müzakereye
ve erzak u mühimmat›n miktar› üzerine hesab yapma¤a mec-
bur idi. Halbuki ümerâdan hiç kimseyi müzakerâta teflrîk et-
meyib vehleten flerâiti kararlaflt›rm›fl, ahaliden kimseye bir fley
sezdirmemifltir.
Pafla’n›n kâffe-i ahvâl ü ef‘âlinde arad›¤› menâfi-i mütenev-
viay› tecessüs edenler, müflarünileyhin ‹flkodra’dan ç›kt›¤› gün
hakk›nda hükümdârâna mahsus bir resm-i teflyî‘e mazhar ol-
mas›ndan ve Tiran’da bulundu¤u s›rada Karada¤ Veliahd›’yla
muhabere-i dâimede bulunmas›ndan dolay› kendisini maznûn
saymaktad›rlar. Esad Pafla on befl bin kiflilik ordusu ve kâffe-i
mühimmât›yla ‹flkodra’dan ç›k›b Lefl’e gelir gelmez sermest-i
câm-› ikbal olmufl, yüz bir pare top endaht›yla hükümdarl›¤›n›
ilana cesaret eylemifltir. Bu suretle Karada¤l›lar kendisini ald›k-
lar› muahedenameye istinad edebilmek üzere Esad Pafla’n›n ta-
k›nd›¤› s›fat-› hükümdarîyi çar köfle-i aleme ilan etmifl, mu-
ahede-i mezkure ile kazand›klar› hukuku son dakikaya kadar
muhafazaya çal›flm›fllard›r.

‹flkodra

‹flkodra’dan hareketle Viyana’ya vürûdumda Veliahd’›n


müflavir-i hass› Baron Chlumecky’i gördüm. ‹flkodra’dan gel-
di¤imi ve Baron Konrad de Hötzendorf ve Kont Berchtold’u
görmek istedi¤imi beyan ve ‹flkodra hakk›ndaki malumat›m›
telhîsen ityan eyledim.

146 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


‹flkodra’dan genel bir görünüm
(‹st. Ü. Nadir Eserler Kütüphanesi 90766/50)

O gün evvela General Konrad’› gördüm. O¤lum Ekrem’in


verdi¤i malumat ve izahat› ifrata hamlettiklerinden ve Balkan
Harbinin önünü alma¤a cidden gayret eylemedi¤inden dolay›
beyan-› teessüf eyledi. Müflarünileyh Arnavutluk’un en büyük
muhiblerinden olub, ‹flkodra sukût etti¤i takdirde Islavlara
terk edilmemesi ve Arnavutluk’a kalmas› Avusturya’n›n cüm-
le-i menâfiinden oldu¤unu beyan sadedindeki mütalaat›ma
karfl›, müflarünileyh bir tavr-› hamasetle son derece buna gay-
ret edece¤ini vaad u temin eyledi.
O gün Kont Berchtold’u da gördüm. Yenipazar’›n terk
olunmamas›na ve iki Slav hükûmetlerinin birleflmelerine mani

Hat›rat 147
olmalar›na selefi Baron Ährenthal’e22 verdi¤im layihan›n na-
zar-› dikkate al›nmad›¤›ndan ve o¤lum Ekrem Bey’in ihtârât›
dahi ›s¤â olunmad›¤›ndan dolay› müteessir oldu¤unu beyan ile
‹flkodra hakk›ndaki meflhudât ve malumat›m› sual etti. ‹flkod-
ra, bir hadise-i fevkalade zuhur etmedi¤i takdirde nihayetü’n-
nihaye dört ay mukavemet edebilecek kadar mühimmat ve
me’kûlâta malik olub, ondan sonra sukût etmesi tabiî oldu¤u-
nu söyledim ve mevcut zehâir ve mühimmat› mütezamm›n bir
pusula verdim. Müflarünileyh ‹flkodra general-konsolosunun
ifl‘arât› daha ziyade ümid-i mukavemet verdi¤ini söyledi. Fik-
rimde, malumat›mda ›srar eyledim ve ‹flkodra düflmeden ve is-
tila olunmadan evvel bir çare-i halas bulunmas› lüzumunu
izah ettim. Bu cümle üzerine müflarünileyh tevakkuf ve tered-
düd eyledi ve dedi ki,
-“‹flkodra ahalisi Arnavut de¤ildir!! Bunlar tamam›yla
Slavd›r!! Meazâlik bu keyfiyet Avusturya’n›n nokta-i nazar›n›
tebdile sebeb olmaz. Avusturya Arnavutlara bu hususda müza-
heret-i katiada bulunaca¤›ndan emin olabilirsiniz!”
Temin-i müzâherete aid ifâdât› üzerine, arz-› flükran et-
mekle beraber, tenvîr-i fikr ü hakikate medâr olmak üzere ‹fl-
kodra hakk›ndaki malumat›n›n aksini iddia ve nüfus-› mevcu-
desine dair malumat-› sahîha i‘tâ eyledim. Ertesi günü Baron
Konrad’› gördü¤ümde, Kont Berchtold’un ‹flkodra hakk›ndaki
noksan tahkikat›[n›] haber verdim. Tesirini ketm etmemekle
beraber, geçen sene Nisana do¤ru Karada¤ hududunun tahtît
ve tahdîdi içün giden heyet meyan›nda bulunan Avusturya
murahhas› …23[n›n] ‹flkodra’ya dair yazd›¤› bir k›ta rapor[un]
Hâriciye Nezareti’ne gönderilmifl oldu¤unu beyan ve bunu
Hâriciye naz›r›na ihtar edece¤im s›rada gayetle ihtiyatkârâne
hareket etmekli¤imi rica etti. O gün Kont Berchtold nezdine
bizi davet etmifl, ‹flkodra’ya ait baz› istizahatta bulunmufl olma-
s› üzerine, ‹flkodra’da ald›¤›m malumat-› hususiyeyi tekrar ile
Avusturya delegesinin raporunu ma‘raz-i bahs ü makâl eyle-
dim. Kont Berchtold erkân-› nezaretten ve Arnavutluk’a evvel
ve âhir etmifl oldu¤u hidemât-› memduha ile vâcibü’l-ihtiram
zevâttan olan Mösyö Rappaport’u celb ile bu raporu arad›. Ra-

148 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


porun münderecât› verdi¤im malumat ve mekâdîre tamam›y-
la mutab›k olmak üzere, flehr-i mezkurda on dört bin Müslü-
man, on iki bin Katolik ve seksen kadar aileden ibaret olarak
yedi-sekiz yüz Ortodoks Arnavut ve iki bin befl yüz raddesinde
muhacirîn-i Müslimîn sakin oldu¤unu ve cibâl halk›yla nevâ-
hîde Islav unsuruna mensub hiçbir ferdin bulunmad›¤›n› gös-
teriyordu. Naz›r o anda nezaretin erkân-› mühimmesinden Ba-
ron Macchio’u,24 Kont Szápáry’yi ve Kont Nemes ile Mösyö
Rappaport’u ve ismini der-hat›r edemedi¤im di¤er bir zat› -hâ-
z›r oldu¤um halde- nezdine davetle, ‹flkodra hakk›nda verdi-
¤im malumat› ve raporun münderecât›n› nakl ü izah eyledi. ‹fl-
kodra’n›n bir Arnavut memleketi oldu¤undan emin kald›¤›n›
anlatt›. Tahminime göre bu zevât-› âliyenin baz›s› ‹flkodra hak-
k›nda baflka bir fikir ve siyaset perverde eder, malumat-› makû-
seye binaen maslahat eylerdi. Kont Berchtold nezdinden ç›kar
ç›kmaz, zevât-› müflarünileyhimi birer birer ziyaret ve ‹flkod-
ra[’ya] müteferri temenniyat›m› tekrara müsâraat eyledim.
Kont Berchtold ikamet etti¤im Otel Sacher’e gelib iade-i zi-
yaret etmifl ve Budapeflte’ye hareket edece¤ini söylemifltir.
Ertesi günü Kont Nemes bizi davetle Kont Berchtold’un
‹mparator hazretlerinden ald›¤› emir üzerine ‹flkodra’n›n her
nas›l olur ise olsun, katiyen Arnavutluk’a kalaca¤›n› temin ve
tebflîr eyledi (105).
Li-ecli’l-vedâ o gün Baron Konrad’› görüb netice-i muvaf-
fakiyetimi beyan ve flükran-› bî-pâyân›m› der-meyan ederek
‹stanbul’a müteveccihen hareket eyledim (106).

Dük de Montpensier25

Avlonya’da hükûmet-i muvakkate henüz kehvare-zîb-i vü-


cud olmufl bir t›fl-› nev-resîde idi. Dahilde her türlü intizam ve
idareden mahrum oldu¤u gibi, etrafta S›rpl›lar›n, Bulgarlar›n,
Rumlarla Karada¤l›lar›n tarraka-i satvetleri sâmia-hirafl-› deh-
flet oluyordu. Osmanl› ordular› girîzân ü periflan ötede beride

Hat›rat 149
ve pek yak›n yerlerde dolafl›yor, Yanya ve ‹flkodra kaleleri henüz
mukavemet ediyordu. Londra’da cereyan eden müzâkerât-› si-
yasiye aras›nda mevcudiyet-i kavmiyemizi inkar eden Rus dip-
lomatlar›n›n avaze-i fliddeti duyuluyor, Fransa ve ‹ngiltere’nin
Rumlara, S›rplara peflkefl çekmek istedikleri k›taat›m›z›n enîn-i
ifltikâs› iflitiliyordu. Yaln›z ‹talya ve Avusturya’n›n açt›¤› cenah-›
himayetkârâne[nin] liyakat ve istidad›m›za göre saye-sâz-› mü-
zaheret olabilece¤i biliniyordu!
Böyle bir ân-› hatarnâkta Avlonya’da bir mudhike veya fa-
cia oynatmak isteniliyordu. Eski Fransa hanedan-› hükümdarî-
sine mensub Dük de Montpensier (107) abluka taht›nda bulu-
nan Avlonya liman›na flahs›na aid “Mekonk” nam›ndaki yat›y-
la giriyordu. Bunu getirenlerin kimler oldu¤u meçhul ve se-
beb-i ziyaret mahrem tutuldu¤u halde, ihtiyar olunan tertibat-›
ihtiramiyeye göre Arnavutluk’un hükümdar› olarak Avlon-
ya’ya geldi¤ine hükm olunabilirdi. ‹smail Kemal Bey hürmetle
kabul etmifl ise de, esahh-› rivâyâta göre kendisinin Arnavutluk
tac u taht›na nâil olabilece¤ine dair bir ümid vermiyordu. Nuz-
zâr-› sâirenin nokta-i nazar› tamam›yla meçhul olmakla bera-
ber, hiç kimse bundan haberdar oldu¤unu göstermiyordu.
Cüstcû-yi hakikat edenlerin tahminiyle hükm olunmak laz›m
gelirse, Prens servetine, asâletine güvenerek Arnavutluk prens-
li¤ini yakalamak üzere gelmifl veya getirilmifl idi! Bunu tertib
edenlere ‹smail Bey eser-i zaaf u tereddüt göstermifl olmal›d›r
ki, bunlar Avrupa’ya ve alelhusus iki devlete edece¤i tesiri dü-
flünmeden herkes[i] güya bir emrivaki karfl›s›nda bulundur-
ma¤› düflünmüfllerdir!
Prens’i ‹smail Kemal Bey kabul edece¤i gün o¤lum Ek-
rem’in yirmi befl kadar refikiyle Fir’e gitmesini, Fir’de müte-
haflflid Osmanl› askerinin müdahalesiyle bu ümniyenin husu-
lünü men‘e çal›flmak istemesi gibi, hat›r u hayale gelmeyen bir
vâhiyeye vücut verdikleri veyahud el-Hâinü hâifün26 s›rr›na
mazhar olduklar› içün, o heyula birdenbire gözden nihan olub
gitmifl ve beraberinde bulunan Alber Kiga’n›n nam› da bir da-
ha duyulmam›flt›r.

150 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


‹smail Kemal Bey’in Prens ile beraber Brindizi’ye azimet et-
mesi, dava-y› ismet etti¤i halde, baz› îhamât›n fluyûuna sebebi-
yet vermiflti. Halbuki Avlonya liman› abluka taht›nda bulundu-
¤u ve Avrupa’da ‹smail Kemal Bey’in vücuduna ihtiyac görül-
müfl oldu¤u içün, müflarünileyhin bu vapurla Brindizi’ye git-
mesinden istifade etmek istedi¤ine dair olan müdafaas› teskîn-
i ezhân eylemifl idi.
Olabilir ki, ‹smail Kemal Bey Prens’in intihab› meselesini
Roma ve Viyana kabinelerinden istifsâr etmek üzere beraberce
gitmifl ve onlar red ile cevab verdikten sonra Prens’in namzet-
li¤i tasavvurat› metruk kalm›fl olsun (108).

Arnavutluk’la Bab›ali

Viyana’dan hareketimin ikinci günü Köstence tarikiyle ‹s-


tanbul’a vusul buldum. Do¤ruca vapurdan Bab›ali’ye gidib
öteden beri tanad›¤›m ve liyakat ve fazl›n› pek ziyade takdir et-
ti¤im Dâhiliye Naz›r› Reflid Bey’i gördüm. ‹flkodra’dan geldi¤i-
mi beyan ile bafllayan zemin-i mükâlememizde bir muavenet-i
maneviye kabilinden olarak, Arnavutluk denilen vilâyât-› er-
baaya bir idare-i mümtâze i‘tâs› ve bunu müeyyid bir k›ta fer-
man ›sdâr› halinde belki Malisörler Karada¤l›lardan fekk-i mü-
nasebet ve onlara karfl› ihtiyar-› husumet eder mütalaas›n› der-
meyan eyledim (109). Müflarünileyh fliddetle buna muhalif
bulunmufl, Podgoriçeli Salihpaflazade Mülkiye Müfettifli Hay-
dar Bey’in (110) ifadât›na istinad ile ‹flkodra’n›n sukut etmek
ihtimali olmad›¤›n› iddia eylemifltir.
-“‹flkodra nihayetü’n-nihaye üç-dört ay mukavemet edebi-
lir. Dedi¤im ferman Arnavutluk’a son bir fatiha ithaf› kabilin-
den olarak devletçe ehemmiyetten ârî bir ihsand›r. ‹ttihadc›la-
r›n en k›z›llar›ndan olan Haydar Bey’e inan›b da bize emniyet
gösterilmedi¤inden dolay› teessüf ederim” dedim ve yan›ndan
ayr›lub Sadrazam Kamil Pafla’y› gördüm. Müflarünileyh,

Hat›rat 151
-“Büyük bir Arnavutluk yapma¤a çal›fl›yoruz” cevab›yla gü-
ya bize ümid vermek istemifl ise de,
-“Büyük Arnavutluk elinizde iken iradesizlikle bu hale, bu
hal-i izmihlâle gelmifltir. Malisörler flu s›rada Karada¤ Kra-
l›’ndan evvelce ald›klar› baz› teminata mu¤ayir harekâta ma-
ruz kald›klar›ndan dolay› Karada¤l›lara mu¤berdir (111). ‹fl-
kodra’ya böyle bir ferman gönderilirse pek ziyade hüsn-i tesi-
ri olmak ihtimali vard›r. Farz-› muhal olarak ‹flkodra’n›n tûl
müddet mukavemeti kabul olunsa dahi, vukuat-› harbiye ve
vaziyet-i siyasiyeye göre ba‘dema Devlet-i Aliyye’nin Arnavut-
luk’a maddeten bir müzaheretine ve Arnavutluk’la ke’l-evvel
idame-i irtibat›na imkan yoktur. Arnavutluk’un mukadderât-›
siyasiyesini Avrupa ve düvel-i muazzamas› ellerine alm›fllar-
d›r. Manevî bir muavenet olarak Arnavutluk’a böyle bir lutf-›
mahsus ›zhar› belki bir faideyi mucib olur ve Malisörler ara-
s›nda ihtilâfât vukuuna sebebiyet verilir. Bunu[n] hiçbir mas-
raf kabul etmemek flart›yla ben îsâlini deruhde ederim” dedim
ve cevab›na muntaz›r oldum (112).
Müflarünileyh birçok teemmülden sonra Reflid Bey’i istedi.
O da hâz›r iken bahis ve müzakere tekrar etti. Mir-i müflarüni-
leyh Haydar Bey’in verdi¤i malumat› her türlü izahat ve müta-
laât›n fevkinde addetti¤i içün, temdîd-i mübâhaseye lüzum
görmeyib Sadrazam’›n dedi¤i gibi Heyet-i Vükelaca verilecek
karara intizâren yanlar›ndan ayr›ld›m (113). Halbuki araya ey-
yâm-› ‘iyd-i adhâ girmifl, cereyan eden mübâhasât ve müzâke-
râttan bana kimse malumat vermemifl oldu¤u içün Avusturya
Sefaretine ihbar-› keyfiyetle iktifaya mecburiyet gördüm.
10 Kanun›sanîde Bab›ali Bask›n›yla Kamil Pafla kabinesi su-
kut etmekte oldu¤u dakikada tesadüfen oradan geçiyordum.
Birçok bayraklarla seksen veya yüz kiflinin Ca¤alo¤lu yokuflu-
na ç›kan kap›n›n havlusunda topland›¤›n› gördüm.
Rumeli’nin sûziflli vekâyiinden dolay› bir nümayifl-i dâdhâ-
ne icra edildi¤i[ni] tahmin ile yoluma devam ettim. Arkamdan
Fransa Sefareti bafltercüman› Mösyö Ledrak’›n araba ile geldi-

152 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


¤ini ve bana hitab etti¤ini gördüm. Arabam› tevkîf ile onun
arabas›na bindim. Yolda vuku-› hâli hikaye etti.
Bu darbe[nin] Cemiyet’i iktidara getirece¤ine kimse flübhe
etmiyordu. ‹stanbul’da bulunan Arnavutlar›n k›sm-› küllîsi
bunlara istinad ediyordu. Baflta Ergirili Halil Pafla, Prifltineli
Fuad Paflalar gibi ekâbir-i ricâl Arnavutluk’u himaye-i Osma-
niyye alt›nda tutmak, hukuk-› diniye üzerine tesis-i mutalebe
etmek isteyorlard›. Maksatlar› mukaddes ve belki de ekseriyet-
le ahali-i müslimenin arzusuna muvaf›k idi. Fakat zemin ve za-
mana göre böyle bir rab›ta-i dâimeyi muhafaza etmekte imkan
yok idi.
Eski ehl-i salîbin bakaya-y› dalâleti ve kurûn-› vustân›n mi-
ras-› taassubuyla meydan-› rezme at›lan seffak ü bîbak (114)
Balkan hükümdarlar› yaln›z din kardafllar›n› kurtarmak, üm-
met-i Muhammed’i ise ortadan kald›rmak üzere ahd ü misak
ediyordu. Hilal salîbe karfl› ma¤lub ve bî-mecâl olmufl, bir sey-
labe-i hûn-âlûda dönen Rumeli vadilerinden birer [birer] Os-
manl› ordular› ç›km›flt›.
Rumeli’nin k›taat-› sâire-i devletle irtibat› maddeten ink›ta
etmifl, düflmanlar›m›z›n muamelat-› flâkkas› bi’t-tamam teza-
hür eylemifl idi.
Ele geçen biçare Müslümanlar caniyane, vahfliyane kesili-
yor, yüzbinlerce masumîn-i millet, muhadderât-› ümmet telef
oluyor, kimse bunlar›n enîn-i cangüzârânelerine merhamet et-
miyor; Avrupa efkâr-› âmmesi bu mezâlim-i cihan-sûz› alk›flla-
yordu (115).
Bab›ali kendi derd-i nâ-pezîrine ilaç bile [bulam›yor],
Enos[Enez]-Midye hatt›yla Arnavutluk’u bir üstühân-pâre gibi
düflmanlar›m›z›n dendân-› azû-âzâr›na itiyordu. Tek bir ümi-
dimiz, ümid-i halâs›m›z kalm›flt›, o da vatandafllar›m›zla tev-
hid-i a‘mâl, teflrîk-i âmâl etmekten ibaret idi. Bunun içün ravâ-
b›t-› diniyeye istinad de¤il, hukuk-› müfltereke-i kavmiyeye te-
vessül etmek, elbirli¤iyle mevcudiyetimizi, hakk-› hayat›m›z›
kurtarmak laz›m gelirdi.

Hat›rat 153
O s›rada bu abd-i râk›mü’l-hurûf birinci defa olarak Neue
Freie Presse gazetesine imzam taht›nda götürdü¤üm bir varaka
ile bu hakikat-i siyasiyeyi Avrupa’n›n enzâr-› ibretine vaz‘ eyle-
dim. Protestan bir hükümdar›n ve umur-› maliye ve zab›taca
Avrupa’n›n muamelat-› fiiliyesinin taraf›m›zdan kabulünden
sonra Arnavutluk istiklalinin tasdik edilmesini taleb etmekli¤i-
miz lüzumunu ifl‘âr ve izah ettim. Neue Freie Presse nüshalar›n-
dan iktibas-› malumat eden Türkçe gazeteleri bizi kemal-i flid-
detle hedef-i tîr-i tarîz ediyordu. Birçok erbâb-› taassub îcâbât-›
mevkiiyeyi düflünmeden nâ-hak yere bizi levm ü itham etmek
isteyordu (116).
Sadrazam Mahmud fievket Pafla bu cerâidin neflriyat› üze-
rine beni Bab›ali’ye davet etmifl idi. Nezdine gitti¤im dakikada
birçok gazeteleri elin[d]e tutuyordu. Hüsn-i kabul ve Neue
Freie Presse’deki imzam›n s›hhatini sual ettikten sonra, memâ-
lik-i Osmaniyye’den bir yeri, bir k›tay› tefrîk ve düflmanlar›n
eline terk edilmesini teshîl edenler hakk›ndaki hükm-i kanunu
sordu!!
-“‹damd›r” cevab›n› verdim.
-“Öyle ise ne cesaretle bendi tastîr ve imzan›z› vaz‘ ettiniz”
dedi!
-“Rumeli k›tas›n› Midye ve Enos hatt›yla tefrîk ve vatan›m›-
z› tamam›yla a‘dâm›za terk ve temlîk ettikten sonra, devlet na-
m›na bu sual bana teveccüh etmez; evvel-be-evvel Bab›ali bu-
na muhatab olmak iktiza eder” dedim. Kendisi ilk hitab ve i‘tâ-
b›nda fliddetli davranmak istemiflti. Yavafl yavafl itidal ve sükun
peyda ediyordu. Nihayet,
-“Allah mu‘îniniz olsun, hakk›n›z vard›r. Yang›ndan mal
kaç›r›rcas›na vatan›n›z nam›na ne kurtar›rsan›z Allah size ba-
¤›fllasun” cümleleriyle, bir tavr-› nevâziflkarâne ile beni teflyî et-
mekle müflarünileyhin yan›ndan ayr›ld›m. Mamafih, befl gün
sonra ‹stanbul Muhaf›z› beni davet ve ‹stanbul’dan mübaadet
etmekli¤imi ihtar eylemifl olmas› üzerine, pasaportumu taleb
ve Nisan’›n 18. günü Romanya tarikiyle ‹stanbul’dan müfara-
kat eyledim (117).

154 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


‹zale-i Fetret

Viyana’ya vusûlümün ertesi günü Kont Berchtold’u gördü-


¤ümde, ‹flkodra’ya dair malumat› olmad›¤›n› söyledi. Ertesi Sa-
l› günü top gibi etraf›na dehflet veren bir telgraf ‹flkodra’n›n su-
kutunu ihbar ediyordu.
Ballplatz’da27 azîm bir teessür ve telafl› dâî olan bu haber
Sal› gecesi vârid olmufltu. Naz›r-› müflarünileyh Çarflamba gü-
nü saat 3’de beni kabul edece¤ini sabahtan telefonla bildirmifl
idi. Nezdine gitti¤imde, ‹flkodra general-konsolosu Hanbaver
[Hahnbauer?]’den ald›¤› telgrafnamelerden has›l etti¤i malu-
mat› beyan eyledi ve Esad Pafla’n›n müttefiklere istinaden tesis-i
hükûmet etmek üzere onlarla bir mukavele-i hususiye akd et-
mifl oldu¤una dair olan ifl‘ârât› da anlatt›. Bunun üzerine mü-
talaat›m› sual etmekle beraber, rivâyât-› vâk›an›n s›hhati halin-
de ‹flkodra’n›n Arnavutluk’a terk ü temini maddesi pek ziyade
müflkilât peyda edece¤ini ilave eyledi. Esad Pafla[’n›n] hadd-i
zat›nda harîs-i flöhret ve meftûn-› menfaat oldu¤unu bildi¤im
içün, ‹flkodra’n›n teslimi s›ras›nda yaln›z menâfi-i hususiyesine
hasr-› efkâr ve her türlü fenal›¤› bu maksadla ihtiyar edebilece-
¤ini düflünerek endifle-nâk oldum. Maamafih, Draç’a gidib
Esad Pafla’n›n fikr ü emelini ve böyle bir mukavele-i hususiye-
nin mevcut olub olmad›¤›n› anlamad›kça mülâhazât›m› der-
meyân edemeyece¤imi ve herhalde Esad Pafla’y› men‘ ü tahzîre
dahi imkan gördü¤ümü beyan eyledim.
‹talya’n›n Viyana sefirini görüb, onun dahi muvafakat›n› is-
tihsalden sonra Pola’da haz›r bulunacak bir z›rhl› ile Draç’a
derhal hareket etmekli¤imi Berchtold teklif eyledi. Muvafakat
ettim ve oradan ‹talya sefiri Don Avarna’ya gittim. Müflarüni-
leyh Arnavutlara ve Arnavutluk’a pek de müteveccih olmayan
diplomatlardan idi. Meazâlik, devletinin siyasetini takibe mec-
bur idi. Esad Pafla’ya aid bahsi ve benim Draç’a seyahatimin
maddesini kemal-i dikkatle istimâ ettikten sonra hemen tel-
grafla hükûmetine malumat verece¤inden, cevaba intizar et-
mekli¤imi rica etmifltir.

Hat›rat 155
Ertesi günü Don Avarna ikamet etti¤im Sacher Oteli’ne gel-
di. Draç’a gitmeye muvafakat etti¤imden dolay› hükûmeti na-
m›na beyan-› teflekkürat ile, Esad Pafla’n›n Islavlara alet-i fesad
olub da onlar›n nüfuzu taht›nda tesis-i hükûmet etmesine dev-
letinin müsaade ve muvafakat edemeyece¤ini anlatt› ve Avus-
turya Hâriciye Nezareti’ne bu cevab› tebli¤ eyledi¤ini dahi ila-
ve etti. O gün saat 11’de Ballplatz’a gittim, Baron Macchio’yu
görüb hem bu cevab› hem de harekete müheyyâ oldu¤umu be-
yan eyledim. Müflarünileyh Zenta z›rhl›s›n›n Pola’da rukûbu-
ma amade oldu¤unu tebli¤ eyledi. Draç’da henüz S›rpl›lar bu-
lundu¤u içün, bir su-i telakkiyi mucib olmamak üzere z›rhl› ile
Kastel Nova’ya gidib oradan bir küçük torpido ile Draç’a var-
mak arzusunda oldu¤umu söyledim. Laz›m gelen evâmirin i‘tâ
olunaca¤› cevab›n› verdi. Yan›ndan ayr›ld›m. O akflam Viya-
na’dan hareket ve Cuma sabah› erkenden Pola’ya vusul ettim.
Zenta z›rhl›s› bizi otuz saatte Kastel Nova’ya getirdi. Küçük bir
torpido ile üç saatte Draç’a geldik (118). ‹talya konsolosu Mös-
yö Dolfini ve Avusturya konsolosu Mösyö Rudnay limanda ve
bir kay›k derununda vürûduma muntaz›r idiler. Her ikisi vapu-
ra geldiler. Esad Pafla ile beraber bulunan Osmanl› ordusu ken-
disine mutî ve hay›rhâh (119) ve Arnavut askerinin k›sm-› kül-
lîsi âmâline hâdim olduklar› içün, müflarünileyh[in] pek ziya-
de ümidvâr-› istiklal oldu¤unu haber verdiler.
Draç’a geldi¤im anda Esad Pafla’ya bir telgrafname ile vürû-
dumu ihbar eyledim. Fakat her iki konsolosun ›srar›na binaen
Tiran’a gitmeye karar verdim. Yolda Valçavufl Çiftli¤i civar›nda
iken Esad Pafla ile birçok maiyetine rast geldim. Her ikimiz ara-
baya binib tekrar Draç’a avdet ettik. Yolda iken Esad Pafla’ya ne
suretle ‹flkodra’dan ç›kt›¤›n› sordum.
-“fien ve flat›r olarak, akdeyledi¤i[m] bir mukavele üzerine,
maiyeti[m]deki askeri kâffe-i mühimmât›yla me‘an al›b kaleden
ç›kt›m” dedi. Kendisine hususî olarak ne gibi menfaat temin et-
ti¤ine dair olan sualime güldü; menfî ve kat‘î bir cevab verdi.
Birçok mübâhaseden sonra, Devlet-i Aliyye’nin Rumeli’de-
ki musibet u akibetini ve alelhusus bir kuvve-i imdâdiyenin

156 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Bir pazar yeri, muhtemelen Tiran, 1914

sevki muhal oldu¤unu bilirken ve umur-› askeriyeyi fünûn-›


hâz›ra dairesinde idareden aciz ve ‹flkodra vaziyetini ve askeriy-
le mühimmât ü erzâk›n›n k›lletini ayan olarak görürken, Ha-
san Pafla’y› hodbehod ne maksadla istihlâf etti¤ini anlamak is-
tedim. Telafl›n› ketm etmeyerek, bu babda bir malumat›m olub
olmad›¤›n› istîzah eyledi.
-“Tahmînât ve zanniyât›m var ise de, malumat›m yoktur”
dedim. Cevab olarak efrâd-› askeriyenin ›srar›na ve kendisin-
den büyük rütbede baflka bir zat›n adem-i vücuduna binaen
kumanday› deruhde etti¤ini söyledi.
-“Lefl’de ilan-› hükûmet etmifl oldu¤unuza dair olan rivâyât
muvâf›k-› hakikat midir?” dedim. Meyelân-› umumîye tâbi ol-
du¤unu beyan etti. Avlonya’da teflekkül eden heyet-i idare ile
muhaberede olub olmad›¤›n› sual eyledim.
-“Böyle bir heyetin vücudundan bile haberdar de¤ilim” de-
di. O halde ne yapmak fikrinde oldu¤unu sordu¤umda,
-“Osmanl› askeri Tiran’da bulundukça bir karar-› kat‘î ver-
mek müflkildir” dedi ve müttefiklerin müzaharetiyle kendisi bir
hükûmet tesis etti¤i takdirde, Avusturya ve ‹talya’n›n mazhar-›

Hat›rat 157
muavenetini [a]lmak üzere teflebbüsâtta bulunaca¤›n› anlatt›.
Her iki hükûmet nam›na olarak böyle bir teflebbüsü akîm kala-
ca¤›n› ve Arnavutluk’un mevcudiyetini dahi dûçar-› muhâtara
edece¤ini izah eyledim. Draç’a geldi¤imizde, Avusturya ve ‹tal-
ya hükûmetlerinin nokta-i nazar›n› beyana benim memur ol-
du¤umu kendisine konsoloslar söylemifl ve ihtarât›m› kabul et-
mesi lüzumunu tavsiye eylemifllerdir. Esad Pafla tesis-i hükû-
metten fera¤atle devleteyn-i müflarünileyh[im]an›n arzusuna
mutavaat ve aksi takdirde bunlar›n kahr u tenkîline u¤ramas›
mukarrer oldu¤unu müeyyid olan beyânât u tehdidât›m› ke-
mal-i sükûn ile istimâdan sonra, iki devletin karar›na tevfîk-i
hareket edece¤ini birçok yeminlerle temin ve fakat Türk efrâd-
› askeriyesini bir an evvel sevk etmek üzere dört-befl k›ta nakliy-
le vapurunun Draç’a gönderilmesi içün tavassutumuzu rica ey-
ledi. Bu ciheti Viyana’ya vusûlümle beraber temine çal›flaca¤›m›
söyledim ve o akflam Avlonya’ya müteveccihen hareket eyledim.
Pazarertesi alessabah Avlonya’dan müfârakatle Kastel No-
va’ya ve Zenta z›rhl›s›yla Pola’ya döndüm.
Viyana’ya avdetimde derhal Kont Berchtold’u görüb, seya-
hatimin netâyicini izah eyledim. Fakat Esad Pafla’n›n Karada¤
Prensi’yle muhabere-i dâimede bulundu¤unu bildi¤imden ve
onlara devr etmifl oldu¤u hukuk-› mülkiyeye bir flekl-i resmî
vermek ve bi’n-netice Avrupa’y› bir emrivaki karfl›s›nda bulun-
durmak üzere Balkanl›lar kendisine tesis-i hükûmete ziyade-
siyle yard›m edebilmeleri ihtimalini derpîfl etti¤imden, evvela
Arnavut efrâd-› müctemias›n›n bir an evvel da¤›lmas› içün
Osmanl› askerinin Draç iskelesinden sevki maddesinin temini
ve sâniyen konsoloslar›n huzurunda bana verdi¤i teminat› se-
ned makam›nda telakki ettiklerinden bahis ile, kendisine mu-
maileyhima vesâtatiyle tebli¤ât-› katia ve fledîde icras› lâbüd
oldu¤unu söyledim. Ve ez-her-cihet Esad Pafla’ya emniyet caiz
olmad›¤›n› ve daima nazar-› takibden dûr tutmamalar›n› rica
eyledim.
Üç gün sonra ‹talya sefiri hâz›r oldu¤u halde Kont Berch-
told’un nezdine davet olundum. ‹htarât›m dairesinde Esad Pa-

158 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


fla’ya tebli¤ olunmak üzere konsoloslara talimat verilmifl ve
nakliye vapurlar›n›n Draç’a yanaflmalar› içün Yunan hükûme-
tinin muvafakat› istihsal olunmufl oldu¤unu beyan etmeleriyle
derecesiz memnun oldum. Ve netayic-i hâz›radan cesaret ala-
rak ‹flkodra’n›n Arnavutluk’a terk ve temini hususunda her iki
hükûmetin müzaheret-i katia ve fiiliyede bulunmalar› temen-
nisini tekrar ettim.
‹flkodra düflmalar›m›z›n zîr-i pâ-y› istilas›na düflmüfl ve
Draç’la havalisi S›rpl›lar›n ellerinden henüz ç›kmam›flt›. Sâir
devletlerin hatt-› hareketi ve binaenaleyh Arnavutluk’un hu-
dud u enhâs› meçhul idi. Londra müzâkerât-› sulhiyesi Arna-
vutluk’un teflekkülünü temin etmifl ise de, teflekkül-i idareyi ve
hükümdar›n flahs›n› henüz tayin eylememifl idi. Balkanl›lar
Esad Pafla ile akdettikleri mukavelenin kendilerine bahfleyledi-
¤i hukuk u müsaadata istinad ediyorlard›. Esad Pafla’ya bir s›-
fat-› hükümdârî verib de, onu resmen sahib-i hükm ü nüfuz
göstermek istiyorlard›. Esad Pafla bir kemik parças› kabîlinden
olarak düvel-i müttefikan›n verdi¤i küçük Arnavutluk’ta hü-
kümran olma¤› cana minet biliyordu. Camia-i kavmiyeyi teflkil
eden Avlonya Hükûmeti buna karfl› manen ve maddeten zay›f
idi. Binaenaleyh, Esad Pafla’n›n sukûtu Arnavutluk’un teflkilat-›
mülkiye ve hukuk-› kavmiyesini kâfil idi.
‹flkodras›z Arnavutluk olamayaca¤› keyfiyetine Avusturya
ile ‹talya’y› tamam›yla kand›rmak, Esad Pafla’y› ilan etmifl oldu-
¤u hükûmetten vazgeçirmek bir muvaffakiyet idi. Bu muvaffa-
kiyetin sermaye-i mefhareti bu abd-i acize ve faide-i hakikisi
vatan›ma aiddir.
Muharrirîn-i askeriyeden General Immhof 1913 senesi
Mart›nda, yani vukuat›n cereyan›ndan evvelce, bu babdaki
mütalaat›nda diyor ki:

Esad Pafla’n›n istikbali ümidsiz de¤ildir. fiimâlî Arnavutluk’ta azîm


miktarda taraftar› vard›r. Karada¤ ve S›rbistan Esad Pafla’ya zahîrdir.
(Henüz ‹flkodra sukut etmemiflti!) Bunlardan endifle yoktur. Yuna-
nistan’›n ittihaz edece¤i hatt-› hareket üzerine beyan-› mütalaa ede-
cek bir mevkide de¤ilim. ‹smail Kemal Bey ile tahsil görmüfl Arnavut-

Hat›rat 159
lar›n Esad Pafla’ya muhalif kalacaklar› derkâr ise de, bunlar taraf›ndan
bir mukavemet-i müsellaha tertibi içün ahvâl-i hâz›ra gayr-i müsaid
olsa gerektir. Bu gibi ifllerde halk›n rey ve fikri gayet mühimdir. Halk
ise Esad Pafla’y› bir reis-i hakiki görerek onun etraf›na toplanmaktan
istinkaf etmezler. Herhalde Esad Pafla Arnavutluk’ta hakim kalma¤a
devam edecek olursa, ‹smail Bey ile rüfekâs› orada kalamaz! fiübhe
yok ki, Arnavutluk Prensi Avrupa düvel-i muazzamas› taraf›ndan in-
tihab olunacakt›r. Fakat bunlar bir emrivaki karfl›s›nda bulunurlarsa,
Arnavutluk’un umur-› dâhiliyesi içün harb etmekten çekinirler. Yal-
n›z ‹talya ve Avusturya rey ve karar›nda ›srar edebilirlerse de, Esad Pa-
fla’n›n tûl müddet mukavemeti takdirinde bu meselenin fasl u hallo-
lunabilece¤ini zaman gösterecektir. Osmanl› hükûmeti Arnavutluk’u
kaybetmifl oldu¤u içün, ihtilal ve niza ne kadar temâdî ederse o dere-
ce hoflnud ve müsaid olabilecektir.

‹smail Kemal Bey ve Esad Pafla

Esad Pafla’n›n gerek âmâl-i harîsânesi ve gerek dem-i f›rsat


ittihaz›nda bulundu¤u malum idi.
‹smail Kemal Bey’in hükûmeti ez-her-cihet zay›f idi ve Esad
Pafla’n›n bulundu¤u havalide icra-y› nüfuza gayr-i kâdir idi. ‹s-
mail Beyefendi bunu takdire mea-ziyade muktedir idi. Âtîyi ve
âtînin vehametini görürdü, fakat Esad Pafla hakk›ndaki hissiya-
t›na veyahud hemniflînlerinin iltifatatlar›na kat›larak müflarü-
nileyhe ehemmiyet vermek istemedi¤i görüldü. Kendisine bir-
kaç kere bunu ihtar etti¤im gibi, Dâhiliye Nezareti’nde bulu-
nan Müfid Bey’e de söylemifl iken, ‹smail Bey’in bir türlü itira-
f›na raz› olmad›¤›n› anlam›flt›m.
‹smail Bey Avrupa’da bulundu¤u bir s›rada, Müfid Bey
Esad Pafla ile telif-i beyne tavassut etmekli¤imi rica etti. Muva-
fakat eyledim, Tiran’a gidib bu maksad› Pafla’ya söyledim.
Orada Mat eflrâf›ndan Ahmed Bey’le (120) Mat ayân›ndan on
befl kadar zat Esad Pafla’ya misafir idi. Pafla bu zevât›n güya
mâni-i itilaf olduklar›n› beyan etmesiyle, Ahmed Bey’i görüb

160 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


ikna‘a çal›flt›m. Mir-i müflarünileyh baya¤› Esad Pafla’n›n ha-
yat›n› tehlikede görecek kadar ve ‹smail Bey’den ve hükûme-
tinden mü[te]neffir oldu¤u içün Esad Pafla’n›n Avlonya’ya git-
mesini tensib etmiyordu. Birkaç gün imtidad eden müzakerât
üzerine nihayet yan›mda bulunmufl olan o¤lum[u] Esad Pa-
fla’n›n k›l›na zarar gelmemek flart›yla terhîn etmek derecesin-
de fedakârl›klarla naz ve isti¤nas›na hitam verdik ve kendisiy-
le Draç’a gittik. Draç’a geldi¤imizde ‹smail Kemal Bey’in Av-
lonya’ya avdet etti¤ini haber ald›m. Bir taraftan mir-i müflarü-
nileyh Esad Pafla’y› bizzat davet etmek üzere ikna‘a çal›fl›yor-
duk, di¤er yandan ‹flkodra’da bulunan Bib Dod[a] Pafla ile
muhabere ederek, onun muvafakat ve murafakat›yla hep bir-
likte Avlonya’ya gitmekli¤imize gayret ediyorduk. ‹smail Bey
birçok tereddütlerden sonra, benim ile birlikte olarak Draç’a
giden ve Esad Pafla’n›n li-ecli’l-i’tilaf Avlonya’ya azimeti husu-
sunda ibzâl-i mesai eden merhum Aziz Pafla Viryoni ile Abdi
Bey Topdanî’ye geldi¤i28 bir telgrafnamede Esad Pafla’y› davet
etti¤ini yazm›flt›r. Esad Pafla yine temerrüd etmifl ve bilmem ne
lüzuma binaen Mat cihetlerinde teflkilat-› mülkiye yap›lma-
mas› ve o havalinin idare-i umumiyeden hâric b›rak›lmas› gi-
bi bir tak›m flerâit-i garîbeyi ortaya sürmüfl ise de, Doda Pa-
fla’n›n birlikte gelmek üzere yola ç›kt›¤›n› mutazamm›n bana
gelen telgrafnamenin tesiri ve müflarünileyhima Aziz Pafla ile
Abdi Bey’in inz›mam-› muavenetleriyle Esad Pafla Avlonya’ya
gelmeye muvafakat etmifl ve ertesi günü bir ‹talyan torpido-
suyla hareket olunmufltur (121).
Vapurda Doda Pafla var idi. Avlonya’ya muvasalat›m›zda
üçümüz birlikte iskelede vaki karantinahanede ‹smail Bey’i zi-
yaret eyledik. Müflarünileyh abus bir çehre ile cümlemizi kabul
ettikten sonra râk›mü’l-hurûf, Esad Pafla ve Doda Paflalar› ora-
da terk ile kendilerinden ayr›ld›m. Akflam Esad Pafla nezdime
ç›k›b ‹smail Bey’in kendisine Dâhiliye nezaretini teklif eyledi-
¤ini ve kabulden istinkaf eyledi¤ini söyledi. Muvafakat etmesi
ve art›k flu iftiraka nihayet vermesini mus›rrâne rica eyledim.
Üç gün sonra Esad Pafla’n›n Dâhiliye nezaretini kabul eyledi¤i-

Hat›rat 161
ni ve Avrupa kabinelerine (!!) gidib Arnavutluk mesâili (!!)
üzerine bahs ü müracaatta bulunmak içün ‹smail Bey taraf›n-
dan memur edildi¤ini haber ald›m.
Filhakika, Esad Pafla bir ‹talyan torpidosu ile hareket etmifl,
bir müddet Avrupa’da dolaflt›ktan sonra avdet ve ‹smail Bey’in
kabinesinde birkaç gün eda-y› vazâif-i (!!) nezaret eylemifl ise
de, mir-i müflarünileyhin müsaadesiyle yine mezunen Tiran’a
azimet etmifltir (121, mükerrer).
O s›rada Napoli’de idim. ‹smail Bey’in Esad Pafla ile ara-
s›[n›n] günden güne aç›ld›¤›n› haber al›yor, her tarafda azim
bir i¤tiflafl›n hükümferma oldu¤unu iflitiyordum. Bir aral›k Ro-
ma’ya gitti¤imde, Marki dö San Guiliano’yu29 gördüm. Müfla-
rünileyh kemal-i teessürle, bu iki zat›n aras›[n›n] pek fena aç›l-
d›¤›n› ve böyle devam ederse Arnavutluk’ta tesis-i sükûnet ve
hükûmet müflkil olaca¤›n› söylemifl, ez-her-cihet telif-i beynine
tekrar delalet etmekli¤imi rica etmifltir. Vatan›m›n tesis-i sela-
meti içün, böyle bir racül-i hükûmetin ve bâhusus bir mütte-
kâ-y› siyasetin ihtârât›na tebaiyet etmeyi vazife sayd›¤›mdan,
Avlonya’da bulunan Kontrol30 memuruna ve konsolosa bu yol-
da talimat verilmesini temenni ile Avlonya’ya hareket ve ihtarâ-
t› vechile izale-i fetrete gayret edece¤imi söyledim.
Avlonya’ya geldi¤im anda Esad Pafla’ya bir mektub tastîr ile
Avlonya’ya ve nezareti bafl›na gelmesini rica ettim. Verdi¤i ce-
vapta ‹smail Bey’in ve idaresinin aleyhinde bulundu¤unu ale-
nen ›zhar ediyordu.
Evvela Avusturya delegesi Mösyö Petroviç ile görüfltüm.
Esad Pafla’n›n Arnavutluk’tan tebâüdü ve bir daha avdet etme-
mek flart›yla emlak ve arazisinin dokuz sene müddetle ve sene-
vî 80.000 kuron [krone] ile Avusturya hükûmetinin inz›mam-
› re’y ü tensibiyle bir Avusturya bankas› taraf›ndan iltizam edil-
mesi münasib olaca¤›n› ve flu suretle bu adam›n ihtirasât ve
müflkilât›na nihayet verilmesi reyinde oldu¤umu söyledim.
Mösyö Petroviç birçok tafsilat ald›ktan sonra, bir telgrafname
çekti ve nezaretten sordu. ‹ki gün zarf›nda bir telgrafname al-
d›. Meali, “Avusturya hükûmeti Esad Pafla’ya cizyegüzâr ola-

162 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


maz” cümlesiyle hülasa olunabilirdi. Bu cihetten meyus ol-
dum. Baflka suretle Esad Pafla’n›n Avlonya’ya gelmesi çaresini
arad›m. Fakat müflarünileyh ‹smail Bey’e ultimatom fleklinde
çekti¤i bir telgrafnamede baz› metâlib dermeyan ve bunlar› ka-
bul etmedi¤i takdirde “Vasatî Arnavutluk” nam›yla bir hükû-
met teflkil edece¤ini beyan etti¤ini ve ‹smail Bey bunun ifl‘ârâ-
t›n› ceffe’l-kalem reddeyledi¤ini haber ald›m. Esad Pafla’ya yaz-
d›¤›m bir mektubda, böyle bir hareket ‹smail Bey’e hakaret de-
¤il, vatan›m›za büyük bir ihanet olaca¤›n› ve kendisi umum na-
zar›nda menfur ve mel‘un say›laca¤›n› bildirdim. Esad Pafla,
verdi¤i cevapta kendisi bunu takdir eyledi¤ini ve fakat ‹smail
Bey’in Avlonya’da etraf›n› alan bir tak›m eflhâs›n re’y ü tedbi-
riyle idare-i umur etmesi mümkünsüz olub, o muhitten tebâ-
üd etmek ve kendisi dahi hükûmete mutâvaat eylemek üzere
Berat’a veya Elbasan’a nakl-i merkez eylemesini flart-› gayr-i
münfekk olarak göstermifl ve bu da kabul edilmezse bütün me-
suliyet-i maddiye ve maneviye ‹smail Kemal Bey’e aid olmak
üzere Vasatî Arnavutluk hükûmetini ilan edece¤ini suret-i ka-
tiada bildirmifltir.
Bu mektubu al›b akflam ‹smail Bey’e gittim. Yan›nda Hasan
Bey, Çako Efendi, Guragoki Efendi ile merhum ‹sa A¤a Boletin
ve daha birçok zevât var idi. ‹smail’in Bey’in yan›na oturarak,
Esad Pafla’n›n teklifi üzerine selamet-i umumiye nam›na birkaç
gün Berat’a fledd-i rahl etmesini rica ettim. ‹smail Bey mutadâ-
ne bir tav›r ile Esad Pafla’n›n teklifini derhal reddeyledi.
Arnavutluk mühlik bir devre-i fetrete girmifl ve hâricî düfl-
manlar›m›z ise mahv›m›za çoktan haz›rlanm›flt›. Böyle bir ifti-
rak u flikak›n vukuu Arnavutluk’un hatime-i hayat› olaca¤›n›
beyan ile ikna‘a çal›flt›¤›m halde, müflarünileyh redd ü inad›n-
da ›srar göstermifltir.
‹ki saat mücâvebe ve müflâcereden sonra,
-“Esad Pafla Berat’a gelirse her türlü kuvvetten azade kal›r.
Halbuki kendisi Avlonya’daki ayn› mevki-i ikbal ve kudreti
muhafaza edebilir. Esad Pafla Tiran’da bulundukça taarruzdan
masûndur; Berat’a gelirse en adî bir hareket ve cüretinden do-

Hat›rat 163
‹sa Boletin, Haziran 1914

lay› taht-› muhakemeye al›n›r, her türlü mücâzâta duçar olur.


Esad Pafla yar›n ilan-› hükûmet etti¤i takdirde, ‹smail Bey bu-
nu men‘e kâdir de¤ildir. Hakîmâne ve mutedilâne hareket olu-
nursa, ortada engel ve müflkil kalmaz” dedim. Ve hâz›rûna tev-
cih-i kelam ile,
-“‹smail Bey Arnavutluk’un selametini de¤il, yaln›z menfa-
at ve istirahat-› flahsiyesini düflünüyor. Esad Pafla’ya ve baya¤›
memleketimizin bir hasm-› bî-emân›na saha-i icra[a]t› aç›yor.
Art›k ben ne desem bofltur. Kendisi ve muhâs›m›n› Allah’a ve
tarih-i millîmizin muhakemesine havale b›rak›yorum” cümle-
leriyle kalkt›m gittim.
Esad Pafla ertesi günü redd-i metâlibini mutazamm›n oldu-
¤u telgrafname üzerine ilan-› hükûmet etmifl ve Vasatî Arna-
vutluk Hükûmeti nam›yla Arnavutluk’u iki k›sma ay›rm›flt›r.
Vahdet-i milliye esas›na karfl› bu ink›sâm ve iftirâk›n îrâs etti¤i
hasar-› maddî ve manevînin tesirât-› muz›rras›, Arnavutluk’u
yeni bafltan girive-i zeval ü melale duçar eylemifltir. Bunun me-
suliyet-i maddiyesi Esad Pafla’ya ait oldu¤unda flübhe yok ise
de, her türlü kuvâ-y› tenkiliye tedârükünden aciz oldu¤u hal-

164 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


de, onu bulundu¤u muhit ve nüfuzundan hârice ç›karma¤a ça-
re aramamas› ve idare-i maslahat edememesi meselesinden do-
lay› ‹smail Kemal Bey dahi flâyân-› tenkittir.

‹stifalar

‹smail Kemal Bey Esad Pafla’n›n bu karar›ndan müteessir


görünmemifltir. Kendisi Arnavutluk’ta kanton usulünün tatbi-
kini iltizam ediyordu. Avlonya’da muhafaza-i mevki edebilme-
sinden baflka bir maksada hizmet etmiyordu. Binaenaleyh, El-
basan’da, Görice’de ve sâir mevâkide dahi böyle birer hükûmet
tesis ederse bu usulün kendi kendine has›l olaca¤›ndan mem-
nun olabilece¤ine ihtimal var idi. Kantonlar bir vahdet-i siyasi-
ye ve askeriye ile ‹sviçre gibi pek medenî ve müterakkî bir
memlekette kâbil-i devam olabilirse de, Arnavutluk’un hudud
u enhâs› henüz suret-i katiada takarrur etmedi¤i gibi, halk›n
cehalet ü bedavetiyle böyle bir iftirak üzerine a‘dâm›z›n alaca-
¤› vaziyetin ne netice-i mühlike verece¤i de meçhul de¤il idi.
Bunu ahaliye telkin etmeyi düflünmek bile caiz olamazd› (122).
Fakat müflarünileyh Avlonya’n›n ehemmiyet-i mevkiesini tak-
dir ve nas›l olsa bir tak›m flerâit-i mahsusa taht›nda bu k›tan›n
idare edilebilece¤ini tahmin etti¤i içün, bunu tervîce sâî görü-
nüyor ve k›taat-› sâirenin tarz-› idaresine bigâne kal›yordu.
Halbuki ahvâl günden güne kesb-i ehemmiyet ediyor, Elba-
san’da ‹smail Bey’in hükûmeti gayr-i muta‘ ve Esad Pafla onlar-
ca vâcibü’l-imtinâ‘ oldu¤u müflahade olunuyordu. ‹flkodra
Avusturya’n›n mücahede-i siyasiyesiyle ve silah alt›na ald›¤›
bir milyonu mütecaviz askerin tesir-i satvetiyle kurtulmufl ve
fakat düvel-i sittenin nezareti alt›nda olmak üzere ‹ngiliz Mira-
lay› Mösyö Filips [Philips?]’in eline tevdi olunmufl idi. ‹smail
Bey’in hükûmeti nev‘an-mâ Berat’a mahsus idi ise de, orada
de¤il, Avlonya’n›n kurâs›nda bile emniyet ve asayifl yok idi!!
Birçok naz›rlar, müsteflarlar ve memurlar müstahdem idi.
Fakat bunlar hükûmetin temin-i hüsn-i idaresine muvaffak

Hat›rat 165
olam›yordu. ‹smail Bey f›traten zulme mâil de¤il idi. Yaln›z fazl
u irfan› nisbetinde faaliyeti yok idi. ‹dare-i umumiyeye ait
olub fliddetle muhtac oldu¤umuz kavaid-i esasiye ve fevaid-i
siyasiyeyi tanzim ü telfik gibi mehâmm-› umuru kendisinden
intizara hakk›m›z oldu¤u aflikâr ve teflkilat-› ciddiye lüzumu
derkâr idi. Halbuki müflarünileyh, mesalihte cüstcu-y› haki-
katdan ziyade etraf›n› alan baz› zevât›n husul-i hevesât›n› arzu
ederdi. Kendi nüfuz ve ikbalini ve hatta beka-y› hükûmetini
onlar›n yard›m›ndan bilmifl, lüzumundan fazla kendilerine
ehemmiyet vermifltir. Bu suretle bilerek veya bilmeyerek âmâl
ve itirazlar›n› tervic ediyor, bunlara karfl› büyük bir eser-i zaaf
gösteriyordu (123).
Hollanda zâbitân› bir jandarma heyeti teflkil etmifllerse,
kendisinin ayr›ca bir zab›tas› var idi. Bu zab›tan›n tarz-› teflki-
li asayifli de¤il flûrifli idameye yarar idi. Çakranl› Kahramana-
¤azadelerin bir adam›[n›n] bir katile câ-y› kabul göstermifl ol-
du¤u bahanesiyle evleri bafltan bafla ve bir pazarlar› bir anda
ihrak bi’n-nâr edilmifl, 20.000 lira k›ymetinde mallar› nehb ü
telef olmufl idi. Bu mücazat ve muamelat›n suret-i cereyan›n-
dan nuzzâr›n ve memurîn-i mes’ûlenin malumat› yok idi.
Müflarünileyh, nuzzâr›n mesuliyeti taht›nda bulunan umur
üzerine ekseriya onlar›n reyi olmaks›z›n emirler verir, istiflare
etmeksizin ve belki de hiç sormaks›z›n, hod-be-hod icraata k›-
yam eylerdi. Bundan dolay› nuzzârdan Müfid Bey ve daha
sonra Hüsnü Bey gibi erkan-› mühimme kabineden çekilmifl,
mâbihi’l-k›vâm› olan ‹sa A¤a Boletin dahi rüfekâs›yla beraber
Draç’a gitmifl idi.
Art›k tefessüh etmifl olan heyetin müddet-i medide bekas›
mümkün de¤il idi. Avlonya hükûmetinin sukûtu ve Esad Pa-
fla’n›n def‘i Arnavutluk’un yegâne çare-i halâs› ve selameti ol-
du¤una kimse flübhe etmezdi. ‹talya konsolosu Mösyö de Fa-
çenti bu suret-i tesviyeyi ‹smail Bey’e teklif etti¤i zaman, mü-
flarünileyh bîtaraf bir zata terk-i hükûmet etmeye raz› oldu¤u-
nu beyan etmifltir (124). Kontrol Komisyonu Viryon[i] Ömer
Pafla’n›n hem bîtaraf hem de hamiyet u nasfeti müsellem oldu-

166 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


¤una kâil idiler. Teklif ve kabulü içün vesâtet etmekli¤imi rica
ettilerse de, itizârda bulunmak mecburiyetinde idim. Fakat on-
lar bi-ecma‘ihim ›srar gösterdiklerinden ve vatan›m›z›n sela-
meti dahi bunu icab etti¤inden, evvela Esad Pafla’ya yaz›b isti-
fas›n› alma¤a, sonra Ömer Pafla’ya teklif-i hükûmet etmeye ka-
rar verdik. Esad Pafla bilâ-müflkilât istifaname gönderdi. Mös-
yö de Façenti bunu elden ‹smail Kemal Bey’e gösterdi. Ömer
Pafla’ya gidildi. Bu pîr-i muhterem birçok ricâlar›ma ›srarlar›-
ma karfl› red ile cevab veriyor, kabul-i bâr-› hükûmet etmek is-
temiyordu. Sabah gidece¤im dakikada mus›rrâne tekrar eden
niyazlar›ma cevaben yar› a¤›zla ve azim bir tereddüd ü teessür-
le kabulünü ima etmifltir. Avlonya’ya avdetimle Kontrol azas›-
na tebli¤-i keyfiyet etti¤imde, ‹smail Kemal Bey’e beyan-› hal
etmeye karar verdiler. Halbuki müflarünileyh istifa etmekten
bilahare istinkaf eylemifl ve evvelce gösterdi¤i muvafakat bir
tecrübe ve mülahazaya mebni oldu¤unu beyan etmifltir. ‹sma-
il Bey bir müddet daha muhafaza-i mevki edebilmifl ise de, ar-
t›k icra-y› hükûmetten ziyade tervic-i a¤râza alet olmufl ve ka-
bul-i hükûmet etti¤inden Ömer Pafla’ya münkesirü’l-mehât›r
olarak baz› muamelat-› [nâ]dürüstâne ile müflarünileyhi bîzâr
etmeye çal›flm›flt›r (125).

Bekir Karabene

Balkan Harbinden sonra ‹ttihad ve Terakki F›rkas›, Arna-


vutluk’u üssü’l-harekât ittihaz›yla Rumeli’de bir i¤tiflafl ihdâs›-
na karar vermifl idi. F›rkan›n bu karar›n› evvela hükûmet-i
muvakkate Dâhiliye Nezareti’nde ve sonra Kontrol Heyeti aza-
l›¤›nda bulunmufl olan Müfid Bey’e (126) ve kim bilir daha
kimlere ‹stanbul’da mahremâne yazm›fllard›. Müfid Bey’e
mektubun vusûl buldu¤u gün Avlonya’da idim. Viyana Sefare-
ti vas›tas›yla istihsal eyledi¤im (127) müsaade-i resmiyeye isti-
naden hususât-› zâtiyem içün ‹stanbul’a gitmek üzere idim.
Müfid Bey bu mektubu ve Binbafl› Karabeneli Bekir Efendi ile

Hat›rat 167
rüfekâs›na yazd›¤› cevabnâmeyi bana tevdi eyledi. Teflriniev-
velin 14’ünde ‹stanbul’a vusûlümle beraber Meserret Ote-
li’nde mumaileyh Bekir Efendi ile rüfekâs›ndan Sadaret Yave-
ri Mehmed Ali Bey’i ve di¤er iki zabiti gördüm. Bir Osmanl›
prensinin saltanat› ve Devlet-i Osmaniyye’nin himayeti alt›n-
da Arnavutluk’un teflkiline devletçe karar verildi¤ini ve alelhu-
sus Avlonya’y› dârü’l-harekât ittihaz etmek istediklerini ve befl
bin fedai ile laz›m gelen esliha ve cebhanenin ve 60.000 lira
raddesinde bir paran›n müheyya oldu¤unu mumaileyhim
söylediler ve bu babda cümlemizin muvafakat ve müzahereti-
ni iltimas eylediler.
Bab›ali Arnavutluk’u bir palaspare-i sefalet gibi hükûmât-›
erbaa-i Balkaniyenin piflgâh-› ihtiras›na att›ktan sonra Arna-
vutlar düvel-i muazzaman›n karar›na rabt-› mehâmm-› umur
ettikleri içün, kendileri düvel-i sittenin mukarrerât› dahilinde
istikballerini teminden gayr› bir gayeye hizmet etmek ihtimali
olmad›¤›n› ve Londra Konferans›nda Prens Wilhelm zu Wi-
ed’in31 hükümdarl›¤› takarrur etmifl ve Avrupa Heyet-i Mura-
kabesi Avlonya’ya gelib ifle bafllam›fl ve Hollandal› zabitlerin
kumandas›nda bir kuvve-i zab›ta teflekkül etmifl oldu¤u içün,
Arnavutlar›n baflka bir hatt-› hareket ittihaz ve ihtilalcuyâne te-
flebbüsâta mümâflât veya ifltirak etmeleri mümkünsüz oldu¤u-
nu söyledim. Bunlar ›srar ve hatta tehdid etmek istediler. Ceva-
ben her ne deseler bence ve hemfikrim olan Müfid Bey vesâire-
ce muvafakat olunamayaca¤› gibi, bu harekât›n müstelzim ola-
ca¤› mehazîr ü mehâliki nazar-› dikkate alarak men‘e her vec-
hile çal›flaca¤›m› dahi gayet sarih bir lisan ile anlatt›m.
Meserret Oteli’nden do¤ruca evime gelib, biri Neu Wied’de
bulunan Prens zu Wied’e ve di¤eri Kont Berchtold’a hitaben iki
k›ta mektub yazd›m ve bunlarla Avusturya Sefarethanesine git-
tim. Sefire vuku-› hâli tamam›yla beyan eyledim. Kont Pallavi-
cini,32 sefaret baflmüsteflar› olub muahharen Draç sefaretine ta-
yin olunan Baron Löwenthal33 ve müsteflar rütbesini hâiz ve
muvakkaten Korfu general-konsolatosunu idareye memur Bafl-
tercüman Barap’› yan›na celb ile bir taraftan yazd›¤›m mektub-

168 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


lar› tercüme ve di¤er yandan Hâriciye Nezareti’ne bir telgraf-
name ile teflebbüsât-› vâk›ay› hikaye etmek üzere emirler verdi.
Pallavicini her nedense Arnavutlar›n idare-i hükûmete gayr-i
muktedir olduklar›na kanaat getirmifl olan diplomatlardan ol-
du¤u içün, kalben kendisinden emin de¤il idim. Sefarethane-
den ç›kar ç›kmaz Frankfurt Gazetesi muhbiri ve Almanya sefa-
retinin mihver-i umuru olan Mösyö [Paul] Weitz’› gördüm.
Ona da maceradan malumat verdi¤im gibi, Sefir Baron Wan-
genheim’›34 da haberdar etmesini rica ettim.
Mösyö Weitz iki saat sonra yan›ma geldi. Almanya sefirinin
mutlaka beni görmek istedi¤ini söyledi. O gün sefir-i müflarü-
nileyhi görüb kendisine izahat-› lazimeyi verdim ve her türlü
teflebbüsât-› muhalefetkârânede bulunaca¤›n› sefir bana temin
ile, memnun oldum. Halbuki Binbafl› Bekir Efendi benden al-
d›¤› cevabdan iki-üç gün sonra yedi-sekiz refikiyle evvela
Draç’a ve sonra Avlonya’ya gitmek üzere Dersaadet’den hare-
ket ettiklerini haber ald›m. Binaenaleyh, her türlü tehlikeyi gö-
ze alarak, Teflrinievvelin evâhirine do¤ru Frans›zca, Türkçe ve
Rumca olarak ‹stanbul’da münteflir cerâide bir beyanname
tevdiiyle Arnavutluk’un istiklalini tehlikeye duçar edecek ve
Avrupa’n›n mukarrerât›na muhalif olacak kâffe-i teflebbüsât›
Arnavutlar›n men‘e karar verdiklerini ve hükûmet-i meflruala-
r›na itaatten ve hükümdarlar› Prens zu Wied hazretlerinin
evâmirine mütâbe‘attan baflka bir siyaseti tervic edemeyecek-
lerini beyan ve serseriyâne bir tak›m âmâlin tahakkuku halin-
de müteflebbislerinin Arnavutluk’ta fledîden tenkîl edilecekle-
rini izah ettim.
O gün Beyo¤lu mutasarr›f› bizi nezdine davet ve Emniyet-i
Umumiye Müdiriyeti’ne gitmekli¤imi tebli¤ eyledi. Terfîk ey-
ledi¤i bir polis hafiyesiyle akflam Ca¤alo¤lu’nda kâin Emniyet-
i Umumiye Dairesi’ne götürüldüm. Baz› memurîn üzerimde-
ki evrak› ald›ktan sonra, Müdür-i Umumî Bedri Bey’in yan›-
na îsâl olundum (128). Mumaileyh bir tavr-› küstahâne ile
elinde tuttu¤u gazetelerin neflriyat› kendi mütalaât›m olub ol-
mad›¤›n› sordu. Tamam›yla itiraf ettim. O gece dairede kala-

Hat›rat 169
ca¤›m› ve ertesi günü vapurla ‹stanbul’dan tekrar tebâüd et-
mekli¤im lâbüd oldu¤unu söyledi. Ve mektubcunun odas›na
götürülmekli¤imi polislere emreyledi. Gece yar›s› Emniyet-i
Umumiye Müdürü ile müdiriyetin flube-i siyasiye reisi oldu-
¤unu söyleyen bir zat bizi celb ve cebimden ald›¤› evrak› redd
ü iade ettikten sonra Dâhiliye Naz›r› Talat Bey’in Romanyal›-
larla akd-i ittifak etmek üzere Bükrefl’e gitmifl oldu¤undan
bahis ile, bu babdaki mütalaam› (!!) sordular. Hal ve zemine
göre bu sualin tazammun etti¤i garabet hayretimi dâî oldu.
Hande-rîz-i istihza oldu¤um halde, ne s›fatla bizi muhatab et-
tiklerini sordu¤umda,
-“Arnavutluk hükûmetinin baflvekaleti uhde[n]ize tevdi
olundu¤una dair gazetelerde birçok telgraflar vard›r. Binaena-
leyh, bir baflvekil s›fat›yla soruyoruz” dediler (129).
-“Bir baflvekilin, velev ki vehm ü hayalde dahi olsa, polis da-
iresinde mevkuf iken siyasiyâttan bahs etmesi münasebetsiz-
dir” cevab›yla mukabele ettim. Ve pek rahats›z oldu¤umu der-
meyan ile sükut eyledim. O gece bir ›zd›rab-› azîm ile geçiril-
dikten sonra, ertesi Cuma günü müteheyyî-i hareket olan
Lloyd vapuruna yine bir polis refakatiyle îsâl olundum. Do¤ru-
ca Trieste ve oradan Viyana’ya vâs›l oldu¤um gibi Hâriciye Ne-
zareti erkân›yla ve bizzat Kont Berchtold ile görüfltüm. ‹stan-
bul’daki tehyiât ve mükâlemâttan bahisle, o teflebbüsât›n fledî-
den men‘i lâbüd oldu¤unu ve Bekir ile hempâlar› Arnavutluk’a
gelirlerse art›k memleketin asayifli muhtel ve tesis-i hükûmet
edilmesi muhal olaca¤›n› beyan eyledim.
Oradan Roma tarikiyle Avlonya’ya gelece¤im s›rada, ‹talya
Hâriciye Naz›r› Marki San Guiliano’yu gördüm. Müflarünileyh
Arnavutluk’un müessislerinden oldu¤unu ve bilcümle Arna-
vutlar›n kendisine karfl› flükürgüzâr olmalar› laz›m geldi¤ini
burada ihtardan sonra, San Guiliano’nun bu hadise üzerine
pek ziyade telafl ve Türklerin hareket-i merviyelerini men‘e ça-
l›flaca¤›n› dahi ilave etti¤ini ve suret-i mahsusada ‹smail Bey ve
Esad Pafla ile görüflerek bir hüsn-i mukârenete delalet etmekli-
¤imi ikinci defa olarak tavsiye eyledi¤ini zikr ü kayd eylerim.

170 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


1913 senesi Kanun›evvelinin 10. günü, yani Avlonya’ya geldi-
¤imden iki gün sonra, Binbafl› Bekir Efendi yan›ma geldi. ‹stan-
bul’da ve yolda bulundu¤um s›rada yedi-sekiz refikiyle ve
Trieste tarikiyle ‹stanbul’dan Draç’a geldiklerini ve fakat Esad
Pafla kendilerini Draç’da b›rakmay›b oradan ihraç eyledi¤ini
söylemifl (130) ve yirmi befl günden beri Avlonya’da bulundu¤u-
nu anlatm›flt›r.
Bekir Efendi kemal-i cüretle Arnavutluk’u merkez-i hare-
kât ittihaz ve her taraf› hercümerc etmek üzere Bulgarlarla
müttefik olduklar›n› beyan etmifltir. Bu sözüne pek de ehem-
miyet vermemekle beraber, odada ve belki hanemde yaln›z ve
silahs›z bulundu¤um içün dûr [u] d›râz mukabeleden ihtiraz
e[t]dim. Azminde fedakâr olan bu adam teflebbüsât›ndan pek
ziyade emin idi. Avlonya’ya gelmifl olan sâir zâbitân ile Bulgar
rüesâ-y› ihtilaliyesinden iki-üç kifli bu ifadât›n› teyid etti¤i gibi
hükûmet-i muvakkatenin bunlara karfl› ihtiyâr-› sükut etti¤i
dahi câlib-i flübhe ve endifle idi. Ertesi günü Bulgar general-
konsolosu olub Avlonya’ya gelmifl olan Mösyö Bavlof [Pav-
lov?]’a iade-i ziyaret etmek üzere gitti¤imde Bulgarlarla Jön
Türklerin müttefiken Makedonya ve Arnavutluk’ta bir hare-
ket-i ihtilaliye tertib ettiklerini ilan etmekten çekinmediklerini
bi’l-münasebe mumaileyhe söyledim. Ve böyle bir tak›m hare-
kât ile Arnavutluk’un mevcudiyet-i siyasiyesini ihlal etmek is-
teyenlere karfl› umum Arnavutlar›n yekvücut olduklar›n› an-
latt›m. O gün bir münasebetle ‹talya, Avusturya ve ‹ngiltere
Kontrol azalar›na dahi malumat verdim.
Birkaç gün sonra Mahkeme-i ‹stinafiye teflkili içün ‹stan-
bul’dan davet olunan Nepraviflteli Mazhar ve biraderi Behcet
efendiler, Kontrol azal›¤›nda bulunan Müfid Bey’e gidib, hîn-i
hareketlerinde Dâhiliye Naz›r› Talat ve fieyhülislam Hayri bey-
ler taraf›ndan davet olunduklar›n› ve Arnavutluk’ta müflarüni-
leyhimân›n yap›lmakta olan tertibat-› malumeden bahis ile,
Arnavutluk taht›na Osmanl› prensi iclâs›na karar verdiklerini
ve Arnavutluk’ta himaye-i Osmaniyye’yi ilan ve bir ink›lab ih-
zâr ederek, Avrupa’y› emrivaki karfl›s›nda bulunduracaklar›n›
söylemifl olduklar›n› hikaye etmifltir.

Hat›rat 171
Müflarünileyh Müfid Bey derhal bu kara haberi Kontrol
Heyetine tebli¤ eylemifltir. Heyet-i mezkureden iki zat ‹smail
Kemal Bey’i hadiseden haberdar etmek ve bu babda kendisiyle
müzakerede bulunmak üzere ikametgâh›na gittiklerinden bir-
kaç saat sonra, Binbafl› Bekir Efendi beni ve Müfid Bey’i gör-
mek üzere evlerimize gelmifl ve hamden lillah her ikimizi göre-
medi¤inden, Müfid Bey’e yaz›b b›rakt›¤› bir mektubunda, Jön-
Türklerin ve Bulgarlar›n tertibat ve tasavvurât›ndan ‹smail Ke-
mal Bey tamam›yla âgâh oldu¤unu müeyyiden beyan eyledi¤i
gibi, Müfid Bey’i gördü¤ünde yar›nki vapurla Brindizi’ye ‹s-
tanbul’dan bir-iki yüz fedai gelece¤ini ve iflin flu suretle fluyu-
undan sonra bunlar›n Arnavutluk’a gelmelerini tehir etmek
üzere Brindizi’ye müteheyyî-i hareket oldu¤unu söylemifltir!
Fi’l-hakika, Bekir Efendi ertesi günü avdet etmek üzere
Brindizi’ye azimet etmifl ve bilcümle eflya ve evrak›n› Avlon-
ya’da ikamet etti¤i handa terk ile gitmifl ise de, bu hareket-i
müsta‘celesi gelenlerin Avlonya’ya vusûllerini men içün de¤il,
onlar›n kontroller taraf›ndan men-i vurûd u hurûçlar›nca bir
tedbir ittihaz olunmamak ve kendisi dahi tevkif edilmemek
üzere müretteb bir manevra idi. Zira o gün ‹stanbul Almanya
Sefaretinden Almanya kontrolü Mösyö Winckel[’den] gelen bir
telgrafname de (132), ‹stanbul’dan esliha-i kesîre ve mühim-
mat-› lâzime ile dört yüz kadar fedainin Avlonya iskelesine ç›k-
mak üzere hareket ettiklerini ihbar ediyordu. Bunlar›n Meran
vapuruyla akflam saat yedide vürûd edecekleri hesab olunmas›
üzerine, Kontrol Heyeti bi’l-ictima‘ ‹smail Kemal Bey’e karfl›
azim bir emniyetsizlikle hükmettikten sonra, kendisine haber
vermeksizin, Hollandal› zâbitân›n kumandas› alt›nda olarak
umum jandarmalar› ve dört k›ta mitralyözü iskeleye gönderib
bir hatt-› harb teflkil etmifllerdir.
‹smail Kemal Bey bunlar› gördü¤ü dakikada telafl eyledi
(133). Fakat men ve müdahaleye teflebbüs edemedi. Avusturya
ve ‹talya delegeleri, her iki devletin Avlonya liman›nda bulun-
durduklar› kruvazörler kumandanlar›na Meran vapuruyla gele-
cek olanlar›n karaya ç›kar›lmamas› içün evâmir-i katia verdi. Ve

172 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


telgrafhanede teati edilmifl olan telgrafnamelerin kopyalar›
al›nd›. Bu tertibat ikmal olundu¤u s›rada Meran vapuru elek-
trik ziyalar›na kuvvet vererek limana geliyordu. Derhal vapur
derûnuna giden Avusturya ve ‹talya bahriye zâbitân› kimsenin
karaya ç›kma[y]a mezun olmad›¤›n› tebli¤ eyledi¤i anda, va-
purda bir gulgule-i azîme kopmufl ve bir saat sonra mezkur Me-
ran vapuru Avusturya kruvazörünün refakatiyle ve hiçbir yere
u¤ramamak üzere Trieste’ye müteveccihen hareket ettirilmiflti.

Muhakemeler

Azade-i flekk ü tereddüttür ki, Avusturya Sefareti -flifahen


ve tahriren verdi¤im malumattan sonra- tertibat-› vâk›ay› bili-
yordu. Hâriciye Nezareti dahi, gerek ifl‘ârât›mdan ve gerekse
Prens zu Wied’e hitaben yaz›b müflarünileyh taraf›ndan yine
Kont Berchtold’e vukubulan tebli¤attan, ifle tamam›yla vâk›f
idi. Her türlü eslihas›yla dört yüz kiflilik bir kafilenin yolcu gi-
bi kabul edilmelerine ne vapurun zavâbit ve kavâidi müsaid idi
ve ne de bunlar› bilmeyerek alm›fl olduklar›na ihtimal var idi.
Sadaretle Bekir Efendi aras›nda teati olunan ve k›smen halle-
dilmifl olan flifreli telgrafnamelerin münderecât›, her hafta ‹s-
tanbul’dan hareket edecek olan Lloyd vapurlar›n›n alabildikle-
ri kadar efrâd›n Avlonya’ya ve Brindizi’ye gönderilmesi mukar-
rer oldu¤unu gösteriyordu. Bu suretle, bunlar›n geldiklerinden
ve gelecek olanlardan Avusturya Sefaretinin malumat-› tâm-
mesi var idi. Avusturya hükûmeti S›rpl›larla Yunanl›lar›n Ma-
kedonyaca vuku bulan inkiflaf ve tevessü‘lerine bir türlü ta-
hammül edemiyordu. Balkan ittifak›n› ve harbin suret-i cere-
yan›n› kemal-i gafletle temafla etmifl ise de, neticeyi âmâl-i si-
yasiyesine, menâfi‘-i müstakbelesine karfl› pek muz›r ve müh-
lik görüyordu. Bunu bi-eyyi vechin kân tamir ve telafi etmek
üzere hadiseler ihzâr›na karar vermek isteyordu. 16 Nisan 1913
tarihinde ve Londra Muahede-i kat‘iyesinin akdinden evvelce
Avusturya devleti ‹talya ile Arnavutluk’un teflkilat-› esasiyesine

Hat›rat 173
dair bir itilafname akdeylemifl, Zat-› fiahane’nin metbûiyet-i
maneviyesi aralar›nda takarrur etmifl idi. Avusturya devleti ne
dereceye kadar bu itilaf›n kâbil-i devam u tatbik olaca¤›n› pîfl-i
nazar-› dikkate almaks›z›n, bunu bir cemile-i mahsusa olmak
üzere, bir taraftan Bab›ali’ye irâe ile sevkiyat ve tertibata sevk u
i¤râ eyledi. Di¤er taraftan flimalî Arnavutlar›n hissiyât-› diniye-
sini bir kat daha galeyana getirib isyan ve ihtilale teflvik eyle-
mek istedi. Bu suretle Avlonya’ya gelecek olan bu kuvvet, hü-
kûmet-i muvakkatenin zaaf›ndan veya ihmalinden bilistifade
istikrar eder etmez ‹stanbul’da müheyyâ-y› hareket olan dört-
befl bin kadar fedaiyi Lloyd vapurlar› yolcu gibi al›b Avlonya’ya
getürecek ve Avlonya üssü’l-harekât ittihaz edilecekti! Halbuki
mesele fluyû bulduktan sonra (134) bütün bu tertibat muhtel
oldu¤u içün, Avusturya kruvazörü nâçâr gelenleri al›b
Trieste’ye götürmüfl ve böylece devletin menvi-i zamîrini ihfa
ve Devlet-i Osmaniyye’ye son hizmetini ifa etmifl oldu¤unu
tahmine zemin müsaiddir, san›r›m!
Bir de ‹smail Kemal Bey’in istiklalimizin akîb-i ilan›nda o¤-
lum Ekrem’e yazd›¤› mektubda, Balkan hükûmetlerinin aske-
rine karfl› icra-y› husumetten müctenib olmak laz›m geldi¤ini
ve tedafüî bir vaziyete karar verildi¤ini yaz›yordu. Kamil Pafla
ile makine bafl›nda vukubulan muhâverelerinde dahi aralar›n-
da mukaddema kabul edilen (!!) muhtariyeti terk ile istiklali
ilan etmesi, ilcâ-y› siyasetten ileri geldi¤ini söylüyordu. Bina-
enaleyh, ‹smail Bey hodbehod ne bu mukarrerât› bozacak ve
istedi¤i gibi idare-i umuru eline alacak bir vaziyette idi ve ne de
Jön Türklerin kendi hakk›nda pek bî-emân olan husumet ve
nefretlerini feramufl ile onlardan gönderilmifl olan k›taat-› mü-
sellahaya bi’r-r›za teslim-i zimâm-› hükûmet edebilecek bir ce-
sareti hâiz idi. Hallolunan flifreli telgrafnamelerin mealine gö-
re, ‹smail Kemal Bey’le me‘an Bekir Efendi Meran vapurunun
vürûdundan akdem Brindizi’ye gidecek ve Erkân-› Harbiye
Reisi Nasliçli ‹zzet Pafla ile görüflecek idi.*

* ‹zzet Pafla’n›n zeyl-i kitapta … numerolu sahifede tercüme-i hâli vard›r.

174 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


‹smail Bey’i bu mülakata sevk eden esbâb ne olabilirdi? ‹s-
tanbul hükûmetini ellerine alan ‹ttihadc›lar›n mevâidi mîr-i
müflarünileyhi katiyen aldatamaz, kendisi onlara emniyet ede-
mezdi. Muhâberât-› vâk›adan ve Bekir Efendi’nin ifâdât-› maz-
butas›ndan anlafl›l›yor ki, Avlonya Makedonya içün tehyie
olunmak istenilen sevkiyat-› askeriyenin üssü’l-harekât› ola-
cakt› (135). Evrak-› mezkure münderecât›na göre, Avlonya’ya
komiteci Sandanski’nin ve iki Bulgar zabitiyle bir Bulgar rahi-
binin geldikleri ve müfltereken icra-y› faaliyet etmek üzere ka-
rar verdikleri muhakkak olub, bu ise Arnavutluk’un hal-i bîta-
rafîsini muhil ve pek zay›f olan hükûmet-i muvakkatenin su-
kutuna bile sebeb-i müstakil olabilirdi. Binaenaleyh, ‹smail
Bey bi’r-r›za buna mutavaat edemezdi.
A¤râz ve ihtirâsât›na ma¤lub olabilmesi ihtimali dahi bun-
da vârid olamazd›. Zira posta yollar›ndan befl-alt› yüz bin fran-
k› alenen kazanm›fl olanlara karfl› sükût ettikten ve Berat’da vâ-
ki mîrî çiftliklerinden iki k›tas›n› kendisine tahsis etmek üzere
ârâ-y› âmmeye müsteniden teklif edenlere red ile cevab verdik-
ten sonra, müflarünileyh s›rf ‹ttihadc›lar›n mevâid-i mevhu-
mesiyle hal ve mevkiini tehlikeye koyma¤› kabul edemezdi. ‹s-
mail Bey herhalde bunu vaatlerden daha kuvvetli, daha mües-
sir bir sâike maruz olmufl olmal›d›r ki, o da Avusturya’n›n ter-
vîc-i âmâlinden ibaret olabilirdi. Meahâzâ, ‹smail Bey zaten?
vuku‘u itibariyle yine bu zehab›ndan tebriye-i nefs edemeyece-
¤i gibi, Arnavutluk’u ihya eden Avusturya ricâl-i siyasiyesi da-
hi Arnavutluk’u tekrar bir bâziçe-i ihtiras olarak muhatara-i
azîmeye ilka etmek istemelerinden dolay› muâtebe-i milliye-
mizden kurtulamaz itikad›nday›m.

Londra Konferans›

Balkan Harbine nihayet verilmek üzere 17 Kanun›evvel


1912’den 15 Temmuz 1914’e kadar devam etmifl olan Londra
Sulh Mutemerinde, düvel-i müttefika-y› erbaan›n red ve ›sra-

Hat›rat 175
r›na ra¤men Arnavutluk meselesi mevki-i müzakereye konul-
mufltur.
Halbuki gerek Balkan muhârebât› esnas›nda ve gerek onu
müteakib sulh müzâkerât›nda Karada¤ hükûmeti, yed-i zabt›-
na geçmifl ‹flkodra ile beraber hududunu Drin’e kadar tevsî‘ et-
mek istiyordu. S›rbistan, ihtiyâcât-› iktisadiyesinden bahis ile,
Adriyatik sahilinde bir liman taleb etti¤inden, hududunun
Draç’a müntehi olmas›n› arayordu!
Bulgaristan Makedonya’n›n bir k›sm›n› ald›ktan sonra Oh-
ri Gölüne kadar iniyordu.
Yunanistan Simani Nehrine kadar Cenûbî Arnavutluk’u ifl-
gale haris görünüyordu.
Devlet-i Osmaniyye 20 May›s 1913’de imza etti¤i bir mu-
ahede ile Eynos[Enez]-Midye hatt› hâricinde kalan Rumili k›-
taat›yla beraber Arnavutluk’u ve ona müteferri bilcümle me-
sâili ‹ngiltere, Fransa, Rusya, ‹talya ve Avusturya ile Almanya
devletlerinin hükm ü karar›na terk ü tevdi ediyordu. Bu s›rada
Rus diplomatlar› Arnavutluk’un ve Arnavutlar›n mevcudiyeti-
ne bile kâil de¤il idi. Kabâil-i muhtelifeye münkasim ve bir
flekl-i hükûmete munkalib olmak istidâd›ndan mahrum bir
mecmua-i milliye oldu¤umuzu iddia eyliyordu.
Fransa Yunanistan ile S›rbistan aras›nda kâbil-i taksim olan
bir halka vücud verib de yeniden bir tak›m müflkilat-› mühim-
me ç›karmak istemezdi.
‹ngiltere öteden beri mesâil-i flarkiyede bir bünyâd-› men-
faate müstenid olarak tatbik eyledi¤i siyasetten ayr›lmad›¤› içün,
henüz derece-i nef‘ ü zarar› malum olmayan bir nevzad-› kav-
mîyi okflamaktan ise politikas›n› tervic ve bu suretle cihât-›
muhtelifede besledi¤i âmâl-i mahsusay› temin eylemeyi tercih
ediyordu. Almanya, Avusturya’n›n maksad›n› takib etmekle be-
raber, Rusya’ya sermaye-i flikayet vermekten tehaflflî eyliyordu.
‹talya Arnavutluk’un cenubunda ve Avusturya flimalinde
bir mevki-i müstesna kazand›klar›n› zu‘m ettikleri içün, Dev-
let-i Osmaniyye’nin Rumeli’nde sukut u inhilalini görür gör-

176 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Elbasan’da bir grup yetkili. Oturanlar soldan itibaren 1. Dervifl Hima,
2. Lef Nosi, 3. Elbasanl› Ali Agâh Bey, 4. ?, 5. Elbasanl› Akif Pafla Biçakçu,
6. General De Veer. Ayaktakiler soldan itibaren: 1. ?, 2. Emin Matraxhiu,
3. ?, 4. ?, 5. ?, 6. Andon Beça, 7. ?, 8. ?, 9. Filip Noga.
24 Aral›k 1913

mez aralar›nda ihtilafât u münâzaât›n önünü almak üzere, Ar-


navutluk’un muhafaza-i mevcudiyetine karar vermifl, bunu
kendileri içün bir mesele-i hayatiye ve Balkanlar içün bir mu-
vazene-i siyasiye fleklinde konferansa teklif eylemifllerdi.
Arnavutluk’u bu konferansda temsil edecek, hukuk-› kav-
miyesini arayacak kimse yok idi. ‹smail Kemal Bey Avlonya’da
kurdu¤u sedir-i hükûmeti rahnedar eyleyebilmesi ihtimaliyle,
arz-› müddeayât ve flikâyâttan muhteriz idi. Müzakerât›n en
hâr bir devresinde, Arnavutluk nam›na Prevezeli Rasih Bey Di-
no ve Mehmed Bey Koniçe ile ‹flkodral› Filip Efendi Noga, is-
bat-› vücud etmek istemifllerse de, o s›rada Viyana’da bulun-
mufl olan Faik Bey Koniçe, Faz›l Pafla Topdanî ve Zoti Dervifl
Hima ile daha baz› zevât Mösyö Pekmezi’nin hanesinde bi’l-ic-
tima, bu heyetin Arnavutluk’u temsile salahiyetdar olmad›¤›n-
dan bahis ile, konferans azalar›na hitaben fledîdü’l-meâl bir tel-
grafname tahrir ve keflide etmifl, bu heyetin ehemmiyet-i ma-

Hat›rat 177
ruzas›n› izaleye çal›flm›fl olduklar› içün, Arnavutlar›n lehinde
söz söylemek hakk› yaln›z Avusturya ve ‹talya delegelerine
[mü]tefavviz kalm›fl idi. Bunlar Arnavutluk’un tamamiyet-i
mülkiyesinden ziyade, aralar›ndaki mühâsedeye bir sedd-i hâ-
il koymak ve Adriyatik Denizine do¤ru Balkan hükûmetlerinin
tevessü‘üne mani olmak arzusunu besliyordu. Bundan dolay›,
Londra Konferans›n›n netice-i müzâkerât› olarak ortaya ç›kan
nevzad›n (1.-3. madde) aza-y› bedeni noksan ve seciye-i istik-
laliyesi pek periflan görünüyordu. Devlet-i Osmaniyye ile her
türlü rab›ta-i devlet ve rab›ta-i tâbiiyet ü metbûiyet kesi-
li[yor]rdu. Ona mukabil, Arnavutluk on sene müddetle bir he-
yet-i beynelmil[el]in murakabesi alt›na konuluyordu (4.-5.
madde). On senenin temdîd ve tahdîd edilmesi hakk› dahi yal-
n›z düvel-i muazzaman›n takdirine b›rak›l›yordu. Hükümda-
r›n tayinine, idare-i kavmiyenin teessüsüne intizaren, Heyet-i
Murakabe idare-i umumiyeyi muhtevi bir layiha-i kanuniye
tanzim ve tedvine memur idi. Bunu tertib ve tezekkür s›ras›n-
da Arnavutluk nam›na münferiden Müfid Bey’in reyi munzam
idi. Reis-i hükûmetin malumat ü mütalaât› asla sorulmam›fl ve
‹smail Kemal Bey de bigâneli¤ini muhafaza ederek tarz-› tensi-
kine kar›flmam›flt›r.
Bu layiha-i kanuniye Prens zu Wied’in Draç’a vürûdundan
sonra (10 Nisan 1914) hükûmete arz u takdim olundu¤u za-
man, bütün fluûbât-› idare[nin] Heyet-i Murakabenin eyâdî-i
kudretinde kald›¤› görülmüfl, hakk-› hükûmet bir meta-› âriyet
gibi Prens’in düfl-i inhâs›na at›lm›fl idi!! Arnavutluk’un kuvâ-y›
askeriyesi yok idi. Jandarmas› ‹sveç’in adem-i kabulü üzerine,
Hollanda’dan al›nan on zabitin kumandas›na tevdi ediliyordu
(8.-9.madde, Protokol, 29 Temmuz 1913).
Hükümdar›n›n intihab›na Arnavut kavminin veya o kavmi
temsil eden hükûmet-i muvakkatenin reyi bile sorulma¤a te-
nezzül edilmeyib, do¤rudan do¤ruya konferans taraf›ndan inti-
hab u ihtiyar olunuyordu. Bunun üzerine cereyan eden müzâ-
kerâtta Fransa murahhas› Mösyö Cambon35 Heyet-i Muraka-
benin fevkinde ve vali-i umumî makam›nda olarak bir müfet-

178 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


tifl-i âlînin tayiniyle iktifa olunmas›n› teklif ediyordu. Ballplatz
bu teklifi murahhas-› müflarünileyhe ‹smail Kemal Bey ilham
ve telkin eylemifl oldu¤unu iddia ederek fliddetle reddetmifl ve
‹smail Kemal Bey’e bundan dolay› ›zhar-› i¤birar eylemifl idi.
Müstakil Arnavut devleti saltanat-› meflruta olmak ve nev-
bet-i hükümdârî her inhilal vukuunda ekber-i evlada gelmek
üzere teflkil ediliyordu (1. Madde). Heyet-i Murakabede Arna-
vutluk nam›na yaln›zca bir murahhas›n reyi var idi. Ne kadar
kavi ve musib olsa, yine ekseriyetin bâr-› tazyîki alt›nda ezilib
kalaca¤› malum idi. Alelhusus, menâfi-i mütezâdde aras›nda
bir sebil-i selametin tayini ve hukuk-› milliyemizin temini mu-
hal idi.
Komisyon, alt› devletin teflkil eyledi¤i iki kitle-i siyasiyenin
meydan-› musâraas› kesilmifl idi.
Fransa, ‹ngiltere ve Rusya, mütereddit bulunan Almanya ve
Avusturya ile ‹talya’ya karfl› muhalif, ve ekser-i mesâil ü müzâ-
kerâtta ‹talya ve Avusturya delegeleri dahi birbirine muar›z idi.
Hükümdar›n intihab edilmesi hakk› ve zab›tan›n emr-i ida-
resi ecnebîler taraf›ndan deruhde edildi¤i gibi, memleketin
mihver-i umuru dahi bu ecnebîlerin eline muhavvel idi. Tabir-i
esahh ile, istiklal-i idareden ve her türlü hakimiyetten mahrum
b›rak›ld›¤›m›z meflhud idi.
Arnavutluk’un arazisi, kâbil-i taksim ü tecezzi olmamak ve
düvel-i muazzaman›n damân u taahhüdü alt›nda bulunmak
üzere, bîtaraf say›l›yordu. Fakat tahdid-i hudud içün Floran-
sa’da toplanm›fl olan heyet 17 Kanun›evvel 1913 protokolüyle
tayin eyledi¤i huduttan Üsküb, Prifltine, Yanya, Ohri ile sâir ha-
validen baflka Arnavutluk’un k›blegâh-› kavmîsi olan ve eczâ-
y› asliyesinden oldu¤una flübhe edilmeyen P[r]izren, ‹pek, Ya-
kova ve Çaml›k cihetleri hâriç b›rak›l›yordu. Floransa’da ne Ar-
navutluk nam›na bir adam›n bulundurulmas›na muvafakat
olunmufl ve ne de hükûmet-i muvakkateden malumat-› sathi-
ye kabîlinden olsun izahat alma¤a bile lüzum görülmemifltir.
Arnavutluk, hürriyet-i idareden mahrum b›rak›ld›¤› gibi, emr-i
müdafaas›n› deruhde edebilecek salahiyetten de mücerred tu-

Hat›rat 179
tuluyordu. Daha garib olmak üzere, s›fat-› resmiyeleri mefkud
ve mahiyet-i kavmiyeleri meflkuk iki flahs-› leîmin (Karapanos
ve Zo¤rafos) kuru bir davas›yla alt› düvel-i muazzaman›n alt›
murahhas› 17 May›s 1914 Korfu’da akd u imza ettikleri bir mu-
kavele mucebince Ergiri ve Görice livâlar›n› mâder vatandan
ay›rarak, küçük ve zay›f Arnavutluk’a bir bela olmak üzere, o
sancaklara müstesna ve muhtar bir idare veriyor. Bütün Avru-
pa flu iki flahsa serfüru-bürde-i itaat oluyor. Arnavutluk bir
mehlike-i uzmâya at›l›yordu!
Londra Konferans› Balkanlar’da bir muvazene-i siyasiye te-
min edebilmek ve Avusturya ile ‹talya aras›nda mevcud ve
meflhud olan rekabete bir sed çekmek içün Arnavutlar›n hakk-›
hayat›[n›] tanam›fl ise de, hikmet-i hükûmet ve hakk-› hakimi-
yet nazar›ndan mukarrerât-› vâk›a tedkik olunursa, görülüyor
ki düvel-i muazzama Arnavutlar›n muhafaza-i mevcudiyet
edebileceklerinden emin de¤il idi. ‹leride vuku‘unu tahmin et-
tikleri müflkilât› izaleden ziyade, Arnavutluk’u ne suretle tak-
sim edeceklerini tedkik ve teshil içün fliddetli bir murakabe
koymufllar, daimî bir tazyik ile zimâm-› idareyi ellerinde tut-
mak istemifllerdir.
Düvel-i muazzama bunca kuyud u flurut ile ezdikleri bu
küçük Arnavutluk’un feyz ü inkiflaf›na yarayacak hiçbir vaad ü
taahhüd kabul etmemifl, hiçbir devlet cüz’î ve küllî bir muave-
net-i nakdiye ile memleketin is[t]ikmâl-i nevâk›s› içün bir gû-
nâ kay›d alt›na girmek istememifltir. Bin türlü naz u niyaz ile,
Avusturya ve ‹talya devletlerinin muahharan verdikleri onmil-
yon raddesindeki deyn-i mahudu daha tamam›yla teslim et-
meden aralar›nda taksim ve istirdada yol bulmufl, Arnavutluk
hükûmetinin en hatarnâk bir devresinde birbirinden çekine-
rek bakiye-i mebla¤-i mev‘udu tesviyeden imtina eylemifllerdir.

Payitaht

‹smail Kemal Bey tehiyyât-› vâk›a-i acizanem üzerine Av-


lonya’da istiklal-i millîmizi ilan eyledikten sonra, düvel-i mu-

180 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


azzaman›n intihab edece¤i hükümdar›n Avlonya’da istikbali ve
bir müddet oras›n›n payitaht ittihaz› münasib idi.
Bu lüzum-› hakikî mir-i müflarünileyhe ihtar olundukça,
kâh mutad› olan tavr-› lakaydî ile Kanine’de vâki Arflî Efendi
Selfo’nun hanesini al›b, gelecek hükümdar›n ikametine tahsis
edece¤ini söyler ve kâh iskelede kendisinün ârâmgâh› olan ka-
rantinahanenin hükümdar-› müstakbele kafi olaca¤›n› iddia
eylerdi. Halbuki, Kanine’ye gidebilmek içün o zaman ne yol var
idi ve ne de bu iki hanede mevcut befl-alt› hücrecikte bir hü-
kümdar›n îvâs› mümkün olabilirdi.
Mizah ve istihzadan baflka bir manay› mutazamm›n olma-
yan bu sözler Avlonya’da hükümdar›n gelmesi, merkez-i hükû-
metin orada tesis edilmesi arzusunda olmad›¤›n› gösteriyordu.
‹smail Bey’in bundaki maksad›na gelince, ya oldur ki Avlon-
ya’y› daima kendi hükm ü nüfuzu taht›nda bulundurmak, hâ-
len ve âtiyen huzur-› âtîsini temin etmek emelini beslerdi veya-
hud baz› mukarreblerin ifflaat›na göre, merkez-i hükûmetin
Avlonya’da tesisi halinde bizim gibi muhalif sayd›¤› baz› zevâta
bahfl edebilece¤i menâfi-i maddiyeyi mülahaza ile an-kasdin
buna mani olmak isterdi. Alâ kile’t-takdîreyn, müflarünileyh
hükümdar›n Avlonya’da iskan u kabulü içün hiçbir tertib ü te-
flebbüsde bulunmam›fl ve bu babda kimse ile cidden bahs ü
müzakere etmeyi bile düflünmemifltir! Prens zu Wied’in vuku-›
intihab›n› müteakib, Arnavutluk’un kang› yerinde ikamet et-
mesi münasib olaca¤› meselesi Viyana’da mevzu-i bahis olmufl
ve Avusturya Hâriciye Nezareti bilvas›ta bu babda fikr-i aciza-
nemi de sormufltur.
Ailece mutasarr›f oldu¤umuz kona¤› müfltemilat›yla bera-
ber terke haz›r oldu¤umuzu beyan ile, flayet Avlonya’n›n mer-
kez-i hükûmet ittihaz›nda mahzur var ise, ‹flkodra’n›n tercihen
payitaht intihab› takdirinde, evvelen ahalinin tatyîb-i hât›r› ve
temin-i idaresi cihetiyle fevâid-i azimeyi câmi ve sâniyen mev-
cut olan daire-i hükûmetin ihtiflam u intizam› her türlü ihtiyâ-
cât› dâfi‘ olaca¤›n› ilave eyledim.

Hat›rat 181
Draç’da mutasarr›fl›k, 1913

Bu mülâhazât ve mütâlaât›mdan haberdar olan Heyet-i


Murakabede[n] Avusturya delegesi Mösyö Petroviç yan›ma ge-
lib bu fikrimde ›srar etmemekli¤imi rica eyledi ve Draç’›n mer-
kez-i hükûmet olmak üzere kabulü daha münasib olaca¤›n›
söyledi (136). Draç’›n payitaht ittihaz› içün hiçbir münasebet
olmad›¤› ve bu havali Esad Pafla’n›n nüfuzu alt›nda bulundu¤u
içün hâlen ve âtiyen mehâzîr ü müflkilata masdar olabilece¤ini
beyan ile buna muhalif bulundum. Hesâbât u zanniyât›mda
yan›lmazsam, Avusturyal›lar Katoliklerin himayesi içün Dev-
let-i Osmaniyye’den evvel ve âhir ihrâz eylediklerini iddia et-
tikleri bir hakk› ilelebed muhafaza etmek üzere ve bu suretle
Arnavutluk halk› üzerinde lâ-yenkat›‘ vaz‘-› engüflt-i müdaha-
le eylemek isterlerdi! Bu sebebden dolay›, ‹flkodra’da merkez-i
hükûmet tesis ederse, bu hakk-› himaye vehleten olmasa bile
refte refte sukût edece¤ini tahmin ediyor, ez-her-cihet ‹flkod-
ra’n›n payitaht ittihaz olunmas›na mani oluyorlard›. Avusturya
buna muvaffak olduktan ve ‹smail Kemal Bey de Avlonya’y› pa-
yitaht olmak hakk u imtiyaz›ndan tecrid eyledikten sonra,
Draç’›n merkez-i hükûmet ittihaz› o zamana kadar belki zaru-

182 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


rî idi. Bu babda Esad Pafla’n›n fikr ü emelini yoklamak ve Draç
hükûmet kona¤›n›n suret-i tamirini keflf eylemek üzere hü-
kümdar-› cedid nam›na iki mühendis ile ‹flkodral› Filip Efendi
Noga ve Hristo Meksi Draç’a vâs›l olmufllard›. Bunlar min kül-
li’l-vücûh Esad Pafla’n›n tatyîb-i hât›r›n› iltizam ettikleri gibi,
Draç’›n payitaht ittihaz›ndaki teflebbüsü ikmale çal›flm›fllard›r.
‹stitrad tarikiyle burac›kta beyana cüret eylerim ki, payitah-
t›n intihab› hususunda hükûmetimiz ‹ngiltere’de ve bahusus
‹sviçre’de bu misillu mufassalât-› umur içün elyevm cârî olan
usule tatbiken, efrâd-› milletin ârâ-y› umumiyesine müracaat
etmeye ve ekseriyet-i ârây› kazanacak flehri merkez-i hükûmet
olmak üzere kabul etmeye karar verirse, payitaht›n intihab›n-
dan tevellüd etmesi melhuz olan tereddüdât› ve flikâyât› izale
etmifl ve bu karar›n bir daha ta¤yirine meydan b›rakmam›fl
olur, itikad›nday›m.
Arnavutluk 36.000 kilometro murabba araziyi ve 180 mil
sahili flamil bir k›tad›r. Memleketimiz bütün cihât-› muhtelife-
ye mürtebit ve flâhrâh-› terakkide feyizyâb olmak içün flimen-
düferlere ve yollara muhtaçt›r. Turuk-› muvâsalan›n mevcudi-
yeti itibariyle, içinde bir nokta-i mütevass›ta arama¤a, payitaht
ile medâyin-i sâiremizin kurbiyet ve bu‘diyetini nazar-› dikka-
te alma¤a lüzum kalmaz. Yeni bir devletin bidayet-i teflkilat›n-
da bulundu¤umuz içün Görice, Avlonya, ‹flkodra ne ise, Tiran
ve Elbasan ile Berat odur! Tarihî bir payitahta zemin ararsak
Kruya’y› ve siyasî bir mevkii nazar-› itibare al›rsak Avlonya’y›
müsaid buluruz. Fakat Kruya medenî ve asrî bir payitaht ola-
bilmekten pek baîd oldu¤u içün, esbâb-› siyasiyeyi erbâb-› ib-
tisâr›n pifl-i enzâr-› muhakemesine vaz‘ ile Avlonya’n›n tercih
edilmesini arzu ederim.
Payitaht›n taarruzdan masun olabilecek bir mevkide [bu-
lunmas›] meselesi kat‘an mevzu-i bahis olamaz. Zira Arnavut-
luk’un vaziyet-i hâz›ras›nca muhas›m olmas› mefruz olan dev-
letlerin kuvâ-y› münferide veya müflterekesine karfl› müdafa-
am›z› s›rf sevret ve satvetimizden ümid ü intizar etmekten ise,
düvel-i muazzaman›n Arnavutluk’u bîtaraf bir memleket ol-

Hat›rat 183
mak üzere tanamalar›na devam etmelerine gayret etmekli¤i-
miz laz›m gelir, san›r›m. Belçika hükûmeti Brüksel’i de¤il,
Brüksel’den pek uzak olan mevâki-i menîay› tahkim etmifl ve
yaln›z bîtaraf bir memleket say›ld›¤› içün mevcudiyetini muha-
fazaya muvaffak olmufltur. ‹timad-› düvelîyi idameye muvaffa-
kiyet ise, her zaman hükûmetimizin idareten ve siyaseten gös-
terebilece¤i liyakat ve kifayete vâbeste bir keyfiyet olsa gerektir.
Bizce as›l aran›lacak nokta, payitaht›m›z›n asrî ve medenî bir
flehir olabilmesi ve idarî ve iktisadî menâfi‘imizi temin edecek
bir mevkide bulunmas›d›r.

Prens zu Wied

Arnavutluk tac ü taht›na namzed görünen birçok asilzade-


gân meyan›nda Dük Durah [D’Urach]36 (137) ile Prens zu Wi-
ed en ziyade intihab edilmeleri muhtemel olanlardan idi. Dük
D’Urach Katolik olmas›ndan dolay› ‹talya hükûmeti taraf›n-
dan reddolunmufl idi.
Prens Wilhelm zu Wied’in intihab› iki devletin tensib ve
teklifiyle di¤er devletlerin dahi hüsn-i kabulüne makrun oldu.
Müflarünileyh 1876 Mart›n›n 26’s›nda Neu Wied kasaba-
s›nda tevellüd ve 1906[’da] Waldenburg-Schönburg[lu] Pren-
ses Sophie ile teehhül eylemifltir. Potsdam’da Ulan37 alaylar›n-
dan birinde binbafl› idi. Romanya Kraliçesi Elizabeth halas› ve
Württemberg ile Hollanda hanedan-› hükümdarîleri azas› ya-
k›n akrabas›d›r. Prens Sophie’nin büyükvalidesi, Romanyal›
Prens Kantakuzen’in kerimesidir.
‹smail Kemal Bey ile Esad Pafla’n›n rekabet ve muhâsedesi
hükûmetin inkisâm›n› ve maddî ve manevî birçok müflkilat›
mucib olmufl idi. Her ikisinin idare-i hükûmetten keff-i yed et-
mesi zaruret-i katias› tebeyyün etmifl ve Heyet-i Murakabe bu
babda pek ziyade gayret göstermiflti. 22 Kanun›sanî 1914’de
heyet-i mezkure ‹smail Kemal Bey’in nezdine giderek, mus›r-
rane bir tekliften ve hidemât-› vâk›as›n› takdir tarz›nda yazd›k-

184 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Prens Wilhelm zu Wied ve Prenses Sophie, 1913-1914

lar› bir vesikay› kendisine verdikten sonra, müflarünileyh istifa-


s›n› vermiflti. Binaenaleyh, Arnavutluk’u Kontrol Komisyo-
nunda temsil eden Müfid Beyefendi heyet nam›na Draç’a azi-
met ederek, Esad Pafla Prens zu Wied’in daveti içün Arnavut-
luk’tan gidecek heyetin bafl›nda bulunmak ve Draç merkez-i
hükûmet olmak flart›yla Vasatî Arnavutluk hükûmetini Kon-
trol Heyetine muvakkaten, yani Prens’in vürûduna kadar dev-
reylemeye ikna eylemifl ve Pafla-y› müflarünileyh 24 Kanun›sa-
nîde riyasetten istifa etmekle Kontrol Komisyonu Draç hükû-
metine vaz‘-› yed etmifltir (138). Bu suretle, 1914 senesi 21 fiu-
bat›nda Esad Pafla’n›n riyaseti taht›nda on yedi kifliden mürek-
keb bir heyet (139), Neu Wied’e muvasalat ve Arnavutluk tah-
t›n› resmen Prens zu Wied’e teklif ile, müflarünileyhin vukubu-
lan kabulü üzerine arz-› biat eyledi (140).
‹smail Kemal Bey’le Esad Pafla’n›n hükûmetleri sukût etmifl
ve idare-i dâhiliye Kontrol Heyetine intikal etmiflti. Arnavut-
luk’u temsil edecek bir hükûmet yok idi. Ve bu on yedi kiflinin
tarz-› intihab› bir kanuna tâbi de¤il idi. Mecâlis-i idare ve he-
yet-i belediye taraf›ndan intihab olunduklar›na ve Prens’in
Draç’a vusulüyle beraber Arnavutluk’un cihât-› muhtelifesin-

Hat›rat 185
den gelmifl olan halk›n nümayifl-i ihtiramkârânede bulunduk-
lar›na bak›l›rsa, biat›n suret-i mutlakada vukubulmufl oldu¤u
tebeyyün eder (141).
Neu Wied saray›n[d]a merasim-i mahsusa ile resm-i biat
icra ve Esad Pafla muvâcehe-i âmmede her türlü eymân-› mu-
¤allata ile temin-i sadakat ettikten sonra, Prens fiubat›n 24’ün-
de Viyana’dan bed’ ile Romanya, Paris’e, Londra ile Peters-
burg’a, Berlin’e gitmifl ve her yerde hüsn-i kabul görmüfltü. Yal-
n›z Paris’te Epirotlar›n tesir-i galeyan›yla matbuat›n neflriyat-›
bâridesine u¤ram›flt›.
Bu s›rada idi ki, Avusturya delegesi Mösyö Petroviç bir ge-
ce Avlonya’daki haneme gelib beni görmek istedi. Viyana’dan
ald›¤› bir telgrafname üzerine Baflvekaleti kabul ve kabineyi
teflkile muvafakat edib etmeyece¤imi sordu (142).
-“Esad Pafla heyete dahil olmamak ve hatta Arnavutluk’a
gelmemek flart›yla her hizmet ve memuriyeti ifaya çal›fl›r›m”
dedim.
Aradan üç gün geçmiflti, mumaileyh yine ziyaretimize gel-
di. Turhan Pafla’y› tanay›b tanamad›¤›m› sual eyledi.
-“Öteden beri dostumdur, kendisi afîf ve hamiyetkârd›r.
Diplomasi meslekinde hâiz-i kasabü’s-sebk-i ikbal olmufl, ekser
Avrupa ricâl-i siyasiyesinin teveccüh ü itimad›n› kazanm›flt›r.
Fakat çoktan beri Arnavutluk’u terk etmifltir” cevab›n› verdim.
Onun riyaseti alt›nda teflekkül edecek bir kabinede Dâhili-
ye veya Maliye Nezareti’ni kabul edib etmeyece¤imi sordu.
Ke’l-evvel, Esad Pafla dahil olmamak ve Arnavutluk’a avdet et-
memek flart›yla, her hizmete ibraz-› mesaiden geri kalmayaca-
¤›m› söyledim. Bu cevabdan sonra bana o yolda bir daha bir
sual vuku bulmam›fl ve 1914 senesi Mart›n›n 7. günü Prens zu
Wied ile refika-i muhteremeleri[nin] kemal-i debdebe ile
Draç’a vâs›l olaca¤› haberi al›nm›fl idi.
Memleketin her yerinden fevc fevc Draç’a giden müstakbi-
lîn meyan›nda bu ac[i]z dahi var idi. Esad Pafla ile rüfekâs›,
Prens’in vürûdundan birkaç gün evvel Draç’a avdet eylemifller-
di. Avusturya yatlar›ndan Taurus, Prens ile maiyetini hâmil idi.

186 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Prens zu Wied’i karfl›lama merasimi, Draç, 7 Mart 1914

‹ngiltere, ‹talya, Avusturya ve Almanya devletlerinin büyük-


küçük otuz sekiz k›ta sefine-i harbiyeleri aras›nda Taurus yat›
Draç liman›na lenger-endaz olur olmaz, Esad Pafla Draç Bele-
diye Reisini ve o¤lum Ekrem’i alarak yata yanaflt› ve kendilerin-
den gayr› vapura kimsenin gidemeyece¤i sözü ç›kt›. Bunu kim
kararlaflt›rm›fl, Esad Pafla’ya yaln›zca bu hak ve vazifeyi kim
vermifl oldu¤unu anlayamad›¤›m gibi, merasim-i istikbaliyeyi
tertib edenleri dahi sormad›m. Esad Pafla vapura sivil elbise ile
gitmifl idi. Yar›m saat sonra vapurdan ç›kt›kta, bafl›nda flahane
bir serpûfl, s›rt›nda ferik üniformas› oldu¤u görüldü. Müteaki-
ben Prens at›lan toplar›n velvele-i azimesi ve mürettebat-› bah-
riye ve efrâd-› milliyenin alk›fl tufan› aras›nda karaya ayak bas-
t›. Prens’in sa¤›nda refika-i muhteremeleri ve solunda Esad Pa-
fla ile arkas›nda Kontrol Heyeti bulunuyordu. Pafla-y› müflarü-
nileyhin kabinede alaca¤› mevki-i mümtaz› bu suretle tahmin
etmekte müflkilat çekmedi¤im içün, Draç’a temdid-i ikameti
arzu etmeyib, huzur-› hükümdarîye kabulümü müteakiben
Avlonya’ya avdet eyledim (143).
Bir hafta sonra Turhan Pafla Draç’a vâs›l oldu. O gün kendi-
sinden ald›¤›m bir telgrafnamede Draç’a gitmekli¤imi yaz›yor-

Hat›rat 187
du. Müflarünileyhe borçlu oldu¤um hürmeti eda etmek ve bü-
tün bütün bigâne kalmamak üzere Draç’a gittim. Turhan Pafla
kabineyi teflkiline memur olmakla nuzzâr›n listesi bafl›nda bu
acizi Maliye nezaretine kaydetmifl idi. Nuzzâr-› sâire meyan›n-
da Esad Pafla Harbiye ve Dâhiliye Naz›r› olarak gösteriliyordu.
Arnavutluk’un tarz-› idaresi hakk›nda üç statü yap›lm›fl
idi: Biri do¤rudan do¤ruya Avusturya ve ‹talya aras›nda tan-
zim olunmufl ve di¤eri 29 Haziran 1913 tarihinde yine bu iki
devlet taraf›ndan Londra Konferans›na tevdi olunmak üzere
tertib ü tedvin k›l›nm›fl idi. Üçüncü statüyü Avlonya’da müc-
temi Kontrol Heyeti tanzim etmifl, flekl-i idareyi vaz›h bir su-
rette tayin etmifl idi. Her üçünde Harbiye Nezareti nam›yla bir
idarenin teflkiline lüzum gösterilmedi¤i içün, böyle bir nezare-
tin ihdas›n› kendimce vesile-i ta‘riz ü i‘tizar add ile heyete gir-
mekten istinkaf eyledim. Esad Pafla’n›n flahs›na mahsus bir
imtiyaz olarak böyle bir nezaretin icad›, halen ve âtiyen calib-
i müflkilat-› azime olaca¤›n› dahi izah eyledim. Turhan Pafla,
beyanat-› mebsuteyi nazar-› dikkate almakla beraber, nezareti
kabul etmekli¤im içün ›srar ve hatta ›srar›n› azar derecesinde
tekrar eyledi¤inden, dahilde memuriyet kabul etmemeye az-
mim oldu¤unu ve fakat calib-i serzenifl olmamak üzere hâriç-
te bir küçük flehbenderli¤i bile kabule haz›r oldu¤umu beyan
eyledim.
Mart›n 17’sinde heyet-i hükûmet bervech-i zîr teflkil etti:

Hâriciye nezareti inz›mam›yla baflvekalete Turhan Pafla,


Harbiye ve Dâhiliye nezaretine Esad Pafla,
Adliye ve Mezahib nezaretine Müfid Bey,
Nafia nezareti[ni] Prenk Doda Pafla kabul etmedi¤inden nezaret-i
mezkure dahi mir-i müflarünileyhe tevdi olundu.
Ticaret ve Ziraat nezaretine Aziz Pafla Viryoni,
Maarif nezaretine Doktor Turtulli Bey,
Maliye nezaretine Doktor Adamizi Efendi,
Posta ve Telgraf nezaretine Prifltineli Hasan Bey,
Baflvekalet müsteflarl›¤›na Ekrem Bey Vlora.

188 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Heyetin teflekkülünden iki gün sonra, Draç’da iki ay kadar
kal›b arz-› hizmet ü muavenet etmek flart›yla, Viyana sefaretinin
uhdeme tefvizi hükümdar hazretlerince tensib edilmifl ve keyfi-
yet-i kabulüm alelusul Avusturya hükûmetinden istimzac edil-
mifl oldu¤unu Baflvekil Turhan Pafla bize tebli¤ eyledi (145).
Avusturya hükûmeti muvafakat cevab›n› vermekle, memuriye-
tim kesb-i resmiyet eyledi. O s›rada saray hükümdar› ve erkân›
tayin olunmufl ve her biri ifa-y› vazâife bafllam›flt›r (146).

Heyet-i Hükûmet

Heyet-i Nuzzâr Esad Pafla’n›n selaml›¤›nda ve nerdiban ba-


fl›nda ictimaa bafllam›fl idi. Muamelat-› resmiye ve müzakerat-›
siyasiye hep orada cereyan ediyordu. Esad Pafla kah gezinerek
ve kah bir lahza oturarak müzakerâta ifltirak eyliyordu. Meazâ-
lik, Esad Pafla’n›n tak›nd›¤› tavra ve kendisine verilen ehemmi-
yet-i azimeye göre her ifl onun elinde bulunur, her fleyi kendi-
sinden ibaret bilirdi. Esad Pafla, Hollanda zabitân›n›n kuman-
dan› General de Veer ile rüfekas›n› Harbiye Naz›r› olmak sala-
hiyetiyle emri alt›nda tutmak isterdi. Bundan dolay› bunlarla
has›l etti¤i ihtilaf-› efkâr hasebiyle Hollandal›lara memlekette ifl
görebilecek kadar hükm ü nüfuzu b›rakmam›flt›. Pafla düvel-i
muazzama kontrollerinin Dâhiliye’ye merbut ve binaenaleyh
emrine dahil olduklar›n› pek cahilane olarak iddia eylerdi.
Bunlar›n suret-i memuriyet ve keyfiyet-i intihablar› muahede-i
malumeye müstenid oldu¤unu bilmek istemez, bunu kendisi-
ne kimse anlatma¤a muktedir olamazd› (147). Bu iddia-y› ga-
ribe karfl›, Kontrol memurlar› azas› vazife-i asliyeleri olan emr-
i teftifli gere¤i gibi ifa edemeyib büsbütün at›l u bat›l kalmak da
istemediklerinden, memleket ve hükûmet aleyhinde olarak
tesvilata koyulmufllard› (148).
‹talya sefiri Baron Aliotti, Levantin denilen tatl› su Frengi
çet[e]sine mensub bir fettan ve Avusturya sefiri Baron Lö-
wenthal ise hakây›k-› ahvâli idraktan aciz bir merd-i vakâhat-

Hat›rat 189
Kontrol Komisyonunun baz› üyeleri: Soldan itibaren: 1. August Ritter von
Kral (Avusturya-Macaristan), 2. Sir Harry Harling Lamb (‹ngiltere), 3. Leoni
(‹talya), 4. General De Veer, 5. ?, 6. Petrayev (Rusya), 7. Colonel Thomson,
8. Von Winckel (Almanya), 9. Müfid Bey Libohova-Arslanpaflal›
(Arnavutluk), 20 Aral›k 1912’den itibaren D›fliflleri bakan› ve 17 Mart
1914’ten itibaren Adalet ve Evkaf bakan›, 10. muhtemelen Filip Noga
(1868-1917), 3 May›s 1914’ten itibaren Maliye bakan›. 1913-1914.

niflan idi (149). ‹lk günlerde bunlar bir tarz-› ihtiramkârâne ile
heyet-i hükûmete gelib giderlerdi. Sonra erkan-› devletle la-
übali olmufl, tarafeyn muhafaza-i haysiyetten ziyade yekdi¤eri-
ni hoflnud etmek emeline düflmüfl idi. Bu suretle merasim-i
mutade ve teflrifat-› resmiye ortadan kald›r›larak, kah bir zab-
tiye neferi gider süferây› müttehiden veya münferiden davet
eder ve kah bir kavas gelir, vükelân›n veya vükelâdan birinin
sefarethaneye gitmesini söylerdi. Herkesden ziyade merasim-i
süferâya vâk›f olan Turhan Pafla bu ahvâle karfl› sükut eylerdi.
Avusturya ve ‹talya sefirlerinin ihtirasât› ise pâyâns›z ve tekâpû
dahi o nisbette manas›z idi. Bunlar her türlü umur-› dâhiliye
vaz‘-› engüflt-i müdahale eder, her fleyi bilmek ister, halk›n, hü-
kûmetin umumiyetle merci-i yegânesi olmak arzusunu göste-
rirlerdi. Bir raddedeki, sarayda (150) bulundurduklar› memur-
› mahsus ile hükümdar› taht-› nüfuzlar›nda tutmak, ona karfl›

190 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


kulland›klar› lisan-› mürâiyâne ile her hakikati tabir etmek is-
ter ve bu tavr-› garibi lazime-i siyaset addederlerdi.
Heyet-i hükûmetin k›sm-› küllîsi de memleketin ahvâl-i
ruhiyesini, halk›n arad›¤› gayeyi henüz bilmezdi. Etrafta hü-
kümfermâ olan müdhifl rekabetlerden, siyasî ihtirasâttan ta-
mam›yla bîhaber idi. Befl yüz senelik bir devr-i istilan›n tesirâ-
t›yla kimi Osmanl›lar›n itiyadât›, Greklerin ihtiyalât› ve kimi de
Jezüvit [Cizvit]lerin ifsadât›yla me’luf olmufl, ef‘âl u akvâlinde
samimiyet kalmam›fl idi. Halk hükûmet-i cedideye ›s›nmak
içün adaletin sürat-i intiflar›na ve nüfuz-› hükûmetin teessüsü-
ne intizar ederdi. Halbuki teflekkül eden hükûmet tesis-i adalet
edebilmekten pek uzak idi. Muamelat-› idarede görülen ahvâl,
hükûmetin acz-i mutlak›na dâll idi.
Esad Pafla istibdad›n› setr ü ihfa içün erbâb-› taassubun his-
siyat-› diniyesini tahrike sebeb arar, az çok münevverü’l-fikr
olan zevât› birer vesile ile ezmeye gayret eylerdi. Onlar da bil-
mukabele hükûmetin sukutunu ve erbâb-› taassubun bertaraf
edilmesini temenni ederdi.
Memuriyet arayanlar›n hadd u hesab› yok idi. Nuzzâr›n da-
ireleri baya¤› derebeylerinin veya sergerdelerin kervansarayla-
r›na benzerdi. Menfle-i memurîn olabilecek mekâtib henüz te-
essüs edecek kadar zaman geçmedi¤i ve memurînin tarz-› inti-
hab› ve hatta suret-i istihdam› ayr› ayr› kanunlara rabt edilme-
di¤i içün, umumiyetle memurîn nuzzâr›n keyf ü hevas›na göre
nasb olunurdu. Nuzzâr, k›dem ü h›dem gibi istihkakât-› zatiye
ve müktesebe arama¤a mecbu[r] de¤il idi. Memurînin k›sm-›
küllîsi idare-i Osmaniyyenin enkaz›ndan ibaret idi. Muârefe-i
sâb›ka ve kuvve-i nât›ka bir memura hakk-› rüchan bahfl ü te-
min edebiliyordu. Amerika’da müteflekkil “Vatra” cemiyet-i
kavmiye ve hayriyesine iddia-y› nisbet eylemek ve hüdayî nâbit
yetiflmifl olmak dahi istihsal-i memuriyet içün esbâb-› nâiliyet-
ten madud idi. Ehliyet ve liyakat aran›lmazd›. Talibler nuzzâra
derece-i nisbetince nâil-i emel olabilirdi. Memurînin s›n›f ve
mertebesi yok idi. Bir zâbit her memuriyete iddia-y› istihkak
edebildi¤i gibi, bir meyfürufl dahi çera¤-› hükûmeti tedvire ehil

Hat›rat 191
say›l›rd›. Maafl memuriyete göre muayyen de¤il idi; o memuri-
yeti arayan flahs›n derece-i ehemmiyetine tâbi idi. Ayn› suretle
memuriyetler ihtiyac nisbetince de¤il, taliblerin adedine göre
icad ve ihdas edilirdi!!
Devletin muvazene-i maliyesini kimse hesab etmezdi. Veya
en do¤rusu, kimse anlamak istemezdi. Günlerce u¤rafla u¤rafla
tahmin ve tertib olunan bütçenin mecmu-› varidat› 250.000 li-
ray› tecavüz etmedi¤i halde, masarif k›sm›nda maaflât fasl›
400.000 liray› bulurdu. Ergiri ve Görice sancaklar› Yunanîlerin
zîr-i pâ-y› istilas›nda bulundu¤u gibi, ‹flkodra livâs›ndan dahi
bir fley al›nam›yordu. Mecmu-› varidat Berat, Avlonya, Draç,
Elbasan livâlar›ndan tahsil olunabilecek olan paraya münhas›r
kal›yordu. Bir hükûmetin mebâdi-i teflekkülünde muvazene-i
maliyesini temin etmekteki vücubu kimse idrak etmemifl; Tür-
kiya’da cârî usule tevfikan, bütçe a盤›na ilave suretiyle her tür-
lü medfuât ve maaflât masarif k›sm›na kayd u idhal edilmekle
bafllanm›fl idi.
Bir maliye mütehass›s›n›n celbiyle esasât-› maliyenin vaz‘›
sureti baz› taraftan ihtar olunmufl ise de, tababetten ve gazete
muharrirli¤inden Maliye nezaretine getirilen zevât›n süllem-i
tereffu‘u münhedim olmamak içün, kimse o vasâyâya kulak
asmam›fl idi. Her naz›r›n nezaretine muhassas bütçesi mümki-
nü’t-tahsîl olan varidata min haysü’l-mecmû‘ tekabül edebilir-
di (151).
Her nezaretin memurîne ait kadrosu olmad›¤› gibi, henüz
teessüs etmifl bir vazife ve bunu idrak eden kimse yok idi. Hal-
buki her ifl muayyen olmaz ve ehline tefviz olunmazsa, laletta-
yin talibîn u muhtacîne mebzul tutulursa, bir memnuna muka-
bil binlerce halk›n kesr-i kulûbuna bâis olduktan baflka, böyle
küçük bir hükûmetin kuvve-i maliyesinde tevazün arama¤a da
imkan kalmayaca¤› hesab olunmazd›. Halk›m›z maifletini hü-
kûmetin hazâin-i servetinde de¤il, mesai-yi zatiyesinde arama-
l›d›r. Memleketimizin ümran ü irfan› umumiyetle teflebbüsât-›
flahsiyeye mütevakk›f oldu¤unu herkes bilmelidir. Tekemmü-
lât-› medeniye[nin] bu suretle has›l olabilece¤ine kanaat getir-
melidir. Bu hakây›ka vâk›f olmas› lâbüd olan nuzzâr ne o za-

192 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


man ne de bugün gere¤i gibi buna vukuf göstermemifl, usul-i
idareye karfl› pek bigâne durmufllard›r (152).
‹ki naz›rdan gayr› Arnavutça k›raat ve imla eden yok idi
(153). Muhaberat›n Arnavutça cereyan› ise matlub idi. Merci
olmas› itibariyle elviyeden Dâhiliye’ye gelen mühim telgrafna-
meler günlerce aç›lm[a]dan Esad Pafla’n›n ceybinde kal›rd›.
Mülhakattan sorulan ve vâcibü’l-i‘tinâ olan muamelata kimse
bakmaz, bu suretle merkezden hâriç yerlerde cereyan eden ah-
vâlden kimse do¤ru malumat alamazd›. Esad Pafla alt› ay müd-
detle muhaberat›n Türkçe cereyan›na müsaade vermifl ise de,
bunun muamelat› ne dereceye kadar teshil ve temin edebilece-
¤i meçhul idi.
Nuzzâr, aralar›nda müttehiden kabul ettikleri mukarrerât›n
aleyhinde münferiden idare-i kelam ve yekdi¤erini itham eder-
lerdi. Bu sebeble hükümdar her iflte mütereddid kal›yor ve ki-
min sözüne itimad edebilece¤ini tayin edemiyordu. Nuzzâr
aralar›nda Türkçe muhabere eder ve teflrifat-› Osmaniyye’ye
gere¤i gibi mürâat eylerdi. Bir naz›r di¤er bir naz›ra yazd›¤› tak-
rirde “Nezaret-i Aliyye” deyib de “Nezaret-i Celile” cümlesini
terk etti¤inden dolay› aralar› aç›lm›fl, günlerce birbirinin aley-
hinde bulunmufltur!
‹ki hükûmetin, yani Avusturya ve ‹talya’n›n kefaletiyle al›-
nan onmilyon frank›n tahvilât› Esad Pafla’ya tevdi olunmufltu.
Baflvekil ile Maliye Naz›r› Doktor Adamizi Efendi bu tahvilat›
nerdiban bafl›nda ve tahta puflun üzerinde imza ettikçe, Esad
Pafla bir taraftan kasas›na atar ve di¤er yandan mümzîlere bir
nazar-› istihfaf ile bakard›.
Her tarafdan fevc fevc vürûd eden ve hükümdar› görmek
sevdas›nda bulunan zevât›n suret-i kabulü keyfî idi. Herkes
huzurda istedi¤i yolda idare-i kelam edebilirdi. Kah bir Katolik
papaz› kendi kendine girib telkin-i ayin edercesine vasaya-y›
mahsusada bulunur ve kah bir sar›kl›n›n mütalaât-› mesrudesi
zemin-i müzakere tutulurdu. Bunlar›n ekserisi hissiyat-› hali-
sane perverde etmekle beraber, bir tak›m eflhâs›n deruhde ey-
ledikleri hizmet ve maksad› dahi keflf ü izaha imkan yok idi.

Hat›rat 193
Yüzbafl› Kastoldi’nin ve acemi bir Avusturya memuru olan
Buchberger’in enzâr-› murakabe ve tecessüsü alt›nda muztar
kalan saray zaten vesvese ve tereddüd içinde bulundu¤u halde,
huzurda cereyan eden kîl ü kâlin tesirât› bütün muamelat› alt
üst eder; hükümdar›n fleref ü izzetini sektedâr ettikten baflka,
hükûmeti dahi tamam›yla nüfuz u kuvvetten ›skat eylerdi. Bu
iki memur-› ecnebînin hatt-› hareketi, saraya karfl› nüfuz u ta-
hakkümlerini teyid etmek ve yekdi¤erinin muvaffakiyetini
akim b›rakmaktan ibaret idi. Bu sebeble, hükümdar›n nüfuz-›
nazar›na hâil olmak ve onu vekâyi‘in suret-i cereyan›ndan bi-
gâne tutmak isterlerdi.
‹stiklal-i millîye, hukuk-› hükümdarîye külliyen ve katiyen
mu¤ayir olan bu bid‘at-i garîbe ve seyyieyi ve bu vesayet-i mer-
düm-firîbi kim tansîs u kabul etmifl, ne suretle bunlar saray-›
hükümdarîye al›nm›fl olmufl meselesi flâyân-› tedkiktir. Benim
anlad›¤›ma göre, beynelmilel Kontrol Heyetinin kabulü, Lond-
ra Konferans›n›n cümle-i mukarrerât›ndan oldu¤u içün, kabil-
i redd ü inkar de¤il idi. Fakat bu iki memuru evvelen Ballplatz
teklif etmifl ve müteakiben konsoleta tensib eylemifl olmas› üze-
rine hükümdar sükut u gaflet göstermifl ve flahs›n› bunlar›n te-
cessüsü alt›nda b›rakm›fl idi. Bir halde ki, muamelat-› umumi-
ye bunlar›n inz›mam-› malumat ve istifsar-› mütalaât›yla tem-
fliyet edilmeye bafllanm›fl ve teflekkül eden heyet-i hükûmet da-
hi bunlar›n ›skât-› nüfuzuna de¤il, bir s›fat-› resmiye ile kendi-
lerini tanama¤a gayret eylemifl idi.
Baflvekil Turhan Pafla, huzur-› hükümdarîye girecek olanlar
hakk›nda Avrupa hükümdarlar›n›n saraylar›nda cârî usule tev-
fikan, esbâb-› ziyareti ve flahsen ve mevkien flâyân-› kabul olub
olmad›klar› keyfiyetini Baflvekil taraf›ndan anlafl›lmad›kça hü-
kümdar›n huzuruna kabul edilmemesinde ›srar etmifl ise de,
bu ihtar-› hay›rhâ[hâ]nesi ›s¤â edilmemifl, müracaat edenlerin
k›yafetlerince ve merasim-i ihtiramiyenin suret-i icras›nca bir
kaide vaz‘›na bile müsaade olunmam›flt›.
Bir aral›k Harbiye Nezareti’ne bir e¤lence veya bir sermaye
tertib etmek üzere Esad Pafla esliha mübâyaas›na lüzum göster-
mifl idi. ‹ki sefir, dâmen-dermiyân-› gayret olarak, bunlar› ve-

194 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


sâtetleriyle alma¤› teklif etmifl idi. Her biri tefevvük-i nüfuz ile
meydanda at oynatmak, kendisini merci‘ u mutâ‘ ve sefareti
merkez-i dâd ü sit[â]d etmek isterdi. Devletlerinin bin müflki-
lat ile kurduklar› bina-y› istiklali bir mel‘abe-i siyaset saymak,
her biri Arnavutluk’u vasal fleklinde tutmak hevesinde idi. Dur
u d›raz birçok münakaflalardan sonra, irzâ-y› tarafe[yne] lü-
zum görülmüfl, befl bin eski tüfenk ‹talya’dan ve alt› k›ta top ile
baz› mühimmat Avusturya’dan mübâyaa olunmak üzere her
iki sefirin simsarl›¤› kabul edilmifl idi (154).

Turhan Pafla

Turhan Pafla saltanat-› seniyye-i Osmaniyye’ye kemal-i iffet


ü hamiyetle k›rk bu kadar sene hizmet s›ras›nda, devletin merâ-
tib-i âliye ve menâs›b-› refîas›na vusul ile nâil-i hürmet ve flöh-
ret olmufl, son memuriyeti olan Petrosburg sefaretinden ba‘de’l-
infisal hükûmet-i cedidemizin baflvekaletini kabule muv[a]fakat
ve bu suretle yar›m as›rdan beri görmedi¤i vatan-› aslîsine avdet
eylemifltir. Muafleret-i garbiyenin bütün incelikleriyle me’lûf ve
mülâyemet-i efkâr ve nezâhet-i güftâr›yla maruzdur. Meazâlik,
ahyânen has›l etti¤i hiddet-i serîü’l-cereyan›na ma¤lubdur.
Altm›fl sene süren hayat-› siyasiyesinde ihtisâsât-› flahsiyesi-
ne biatten ziyade, hal ü zamana göre idare-i maslahat etmeyi
itiyad edinmifl bir kimseye mahz-› lütuf olsun diye bir ifli ilti-
zam ve iltimastan çekinmifl ve bundan dolay› hacmî odaya ma-
lik olamam›fl ise de, gayz u husumetten muhteriz oldu¤u içün
kendisine zarar îkâ edebilecek husemâ dahi peyda etmemifltir!!
Muamelat-› resmiyede istiklal-i re’yden mahrum ve ekseriya
evhâma tâbi‘dir. Arnavutlara has olan bir flive-i lisan› senelerce
konufltu¤u elsine-i sâire[de] dahi muhafaza etmifl, f›trî olan
tavr-› levendânesinden geçmemifltir. Kamet-i mevzun ve nâs›-
ye-i nezaket-nümûnu daima enzâr-› dikkat ü hürmeti câlib ve
kendisine karfl› kin ü garaz› sâlibdir.

Hat›rat 195
Soldan Sa¤a: Melek Fraflari, General De Veer,
Turhan Pafla Permeti, Edhem Vlora

Elli-altm›fl seneden beru Avrupa’da temeyyüz etmifl olan ri-


câl-i siyasiyenin ekserisiyle hembezm-i ülfet olarak meveddet-i
mahsusalar›n› kazanm›fl, pek çok hükümdarân-› cihan›n iti-
mad ü teveccühüne mazhar ve her türlü vesâim ü merasimle
muvakkar olmufltur. O ricâle ve mütenevvi vekâyi‘ u ahvâle da-
ir sahâif-i hat›rat›nda mazbut olan f›karât u sathiyât› bir tarz-›
dilniflînde hikaye eder, bezm u ülfete revnak verir. Müflarüni-
leyh kad›nlara müncezib, münâzaradan müctenibdir.
Kendisi Arnavutluk’ta do¤mufl ve fakat senelerce hâriçte
kalm›fl, Arnavutlarla pek az temas ve ünsiyet etmifl oldu¤u
içün, halk›n ve memleketin hâlet-i ruhiyesini, zemin ü zama-
n›n icabât› mahsusas›n› gere¤i gibi ihata edememifl, bundan
dolay› Draç’da bir idare-i sâlime teflkiline muvaffak olamam›fl-
t›r. Turhan Pafla, me’lûf oldu¤u nezaket ü mülayemeti her yer-
de ve herkese karfl› mebzulen istimal etmek istemifl, lüzumun-
dan ziyade muhît u muhât›na itimad göstermifl ve bu zehâb›n-
da aldanarak, memleketimiz zarar›n› çekmifltir.
Heyet-i hükûmet aras›nda matlub olan tesanüd ü itimad
mefkud idi. Her naz›r, rüfekâs›na tefevvuk etmek, re’y ü emeli
mutâ‘ olmak isterdi. Bu sebebden dolay› Turhan Pafla hüsn-i

196 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Esad Pafla Topdanî, Turhan Pafla Permeti, Kontes Villebrosa ya da
Prenses Sophie ve General De Veer

niyetle her ifli arkadafllar›n›n re’y ü tensibine tefviz ve ahvâl-i


mahalliyeden kendisi bî-vukûf oldu¤unu itiraf eyledi¤i halde,
bunlar ifllerin hüsn-i temfliyeti içün muavenet-i hakikiyede bu-
lunmaz, müflarünileyhe samimiyet göstermezdi. Draç’da atefl-i
ihtilal alev-rîz oldukta, müflarünileyh Avrupa kabinelerinden
istimdad etmek, Arnavutluk’u hâriçten gelecek bir muavenet-i
halisa ile o [v]artadan kurtarmak içün payitahtlar› birer birer
ziyarete gitti¤i halde, bir gûna müzaheret görmemifl, meyus ve
muzdarib Draç’a avdet eylemifltir. Halbuki o atefl-i i¤tiflafl etra-
f› sarm›fl, itfâs›na imkan kalmam›fl oldu¤u içün, hükümdar›n
süvâr oldu¤u sefineye râkiben Draç’› terk etmifl, esna-y› Harb-
i Umumî’de ‹sviçre’de ve bir zaruret-i tahammül-fersâ içinde
eyyâm-güzâr olmufltur.
‹tiraf etmek laz›m gelür ki, Turhan Pafla’n›n kâffe-i niyyât u
harekât› menâfi-i hasîse ve a¤râz-› flahsiyeden ârî idi. ‹stikame-
ti ve vatan›na olan muhabbeti her tahmin u tasavvurdan âlîdir.
Mütarekeyi müteakib Draç’da teflekkül eden heyula-y› hükû-
mete reis olmufl, Arnavutluk’un selameti u¤runda ve Paris
Konferans› nezdinde u¤raflm›flt›r.

Hat›rat 197
Esad Pafla müttefiklerin bâziçe-i siyaset ü ihtiraslar› iken,
onu hükm ü kuvvetten ve Arnavutluk’u temsil hakk›ndan ›skat
ederek kendisinin riyaset eyledi¤i heyet-i kavmiyemizin metâ-
lib u flikayât›n› ismâa ve alâ kadri’l-imkân istiklalimizin muha-
fazas›na muvaffak olmufltur. Zimâmdârân-› cihan aras›nda hâ-
iz oldu¤u mevki-i zâtîden memleketimizi müstefid etmeye ça-
l›flm›flt›r. Londra Konferans›nda ise, pek yetîm ü bîkes kald›¤›
içün, eczâ-y› asliyesinin k›sm-› küllîsinden mahrum ve azîm ü
elîm zararlara maruz olmufl, ol vakit ki hükûmet-i muvakkate
emr-i müdafaada ihmal ü terâhî göstermiflti.
Her ne kadar ki ‹talya devleti Arnavutluk’taki hükûmet na-
m›na bir heyetin teflekkülüne himmet ve Paris’e giden murah-
haslar[›]m›za delalet etmifl ise de, o lekîta-i siyasetin hodbehod
ortada isbat-› vücud etmesi ve mutlaku’l-‘inân olarak hareket
eylemesini hiçbir vakit istemez ve bunu hal u mevkî‘ine ve ta-
kib eyledi¤i âmâl ü menâfiine muvâf›k bulmazd›.
Turhan Pafla etvâr-› mülâyimânesiyle ‹talyanlar›n her türlü
itiraz u ihtiraz›n› bertaraf etmifltir. Kendisinin ‹talya siyasetine
fazla mümâflât› oldu¤unu iddia edenlerin dedi¤i sahih olsa bi-
le, yine netice itibariyle müflarünileyh idare-i maslahat ve vata-
n›m›z içün temin-i menfaat edebilmifltir. Binaenaleyh, kendisi
tebcîle lay›k, nam-› muhteremi hât›ra-i millette takdire müste-
hakt›r, san›r›m.

Cenûbî Arnavutluk

fiimâlî Epir nam›yla Yunanîlerin yad ettikleri Görice ve Er-


giri sancaklar› Arnavutluk’un eczâ ve aksâm-› tabîiyesindendir.
Her iki livâ Londra Muahedesiyle Arnavutluk’a terk olunmufl,
13 Kanun›evvel 1913 senesinde düvel-i sitte murahhaslar›n›n
Floransa’da icra eyledikleri tedkikat-› mûflikâfâne ile, Arnavut-
luk’un oralarda müstekar olan hukuk-› tarihiye ve mevkiiyesi
kabul u tasdik edilmifl idi. Buna binaen Yunanîler[in] Mart›n
31’inde bu yerlerden askerlerini çekmeleri ve bafltan bafla tah-
liye etmeleri takarrur etmifl idi. Hükümdar Draç’a vâs›l olur

198 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


olmaz, Hollandal› Kaymakam Thomson’u Cenûbî Arnavut-
luk’a Fevkalade Komiser tayin eyledi. Bundaki maksat ise, Yu-
nan askerinin çekilmesinden dolay› zuhuru melhuz olan flika-
yât u i¤tiflâflât›na mahal vermemek üzere muhitin ve tarz-› ida-
renin istihzâr›ndan ibaret idi.
Bu suretle has›l olacak olan hüsn-i tesir, Yunan taraftarlar›-
n›n mukavemetine iras-› halel edecek ve Avrupa’n›n itimad›n›
câlib olabilecek idi. Halbuki Kaymakam Thomson son derece-
de hay›rhâh olmak ile beraber, Prens taraf›ndan kendisine tev-
di olunan bu vazifenin mahiyetini tamam›yla idrak edememifl,
ahvâl-i mahalliyeyi de tahminde gaflet etmifl idi.
Tertibat-› lâzimeyi ihzâra bafllam›fl olan rüesâ-y› ihtilal ile
nâ-be-mevsim olarak mükalemâta giriflmifl ve fazlaca bu iki
sanca¤a bir flekl-i muhtariyet verilmesi içün delalette buluna-
ca¤›na dair bir tak›m vaadler vermiflti. Bu mevâid meyan›nda,
Mösyö Zo¤rafos’un Ergiri prefektli¤ine38 tayini maddesi ve jan-
darmal›¤a Rum unsurundan efrâd intihab u istihdam› da vârid
idi. Halbuki mumaileyh[in] bu son mesele üzerine i‘tâ-y› re’ye
salahiyetdar oldu¤u farz olunsa bile, mevâid-i sâirece hiçbir
ruhsat ve memuriyeti yok idi. Bu babda takdim etti¤i rapor bi-
hakk›n hükûmetin i¤birâr›n› câlib olmufl ve kendisi Draç’a da-
vet olunarak komiserli¤ine hitam verilmiflti.
Görice mutasarr›fl›¤›na Pandali Vangeli Efendi ve muavin-
li¤ine Abdul Bey Opi [Ypi] ve Ergiri mutasarr›fl›¤›na ise Göri-
celi Yorgi Yatro Efendi nasbedilmifl idi. Fakat bu aral›k Yunan
hükûmeti suver-i muhtelife ile bu iki livâ dahiline birçok esli-
ha ve mühimmat sevk ü îsâl ediyor, efrâd-› askeriyesi guya firar
suretinde tak›m tak›m oralara gidiyordu.*
* [Süreyya Bey’in ekledi¤i Frans›zca telgraf metninin Türkçe çevirisi:]
Dahiliye ve Harbiye Naz›r›na, Draç
‹ki saatir atefl kesildi. Ancak Florina ve Bihliflte’den k›l›k de¤ifltirmifl dikkate
de¤er miktarda bir isyanc› kuvvet Görice’ye girmek üzeredir.? Ekselanslar›-
n›n dikkatini çeker ve bize acilen yeterli miktarda mühimmat göndermesi-
ni rica ederim.
30 Mart 1330 Abdul Ypi
[Frans›zca metnin çevirisinde yard›mc› olan Erdal Y›lmaz’a müteflekkirim
-editör-].

Hat›rat 199
Yunan hükûmeti suret-i zâhirede bunlar›n girmelerine ve
gönüllülerin gelmelerine mani olmak üzere Seranda iskelesini
dahi abluka alt›nda al›yordu. Nefsü’l-emrde ise, Yunan hükû-
meti serbestî-i harekât›n› muhafaza etmek ve teflkilat-› askeri-
yeyi Kontrolden masun tutmak istiyordu. Mart›n 24’ünde ilk
defa olarak Arnavut jandarmalar›yla bu eflk›ya çeteleri aras›n-
da musâdemât bafllam›fl ve Korfu Prefesi Mösyö Vartas selleme-
hü’s-selam mükâlemâta zemin bulmak üzere Draç’a gelmifl idi.
Fransa, ‹ngiltere, Rusya ve ‹talya devletleri Epir ‹htilali bafllar
bafllamaz Epirlileri suret-i zâhirede temsil edenlerle Kontrol
Heyetinin temasta bulunmas›na ve bir tarik-i itilaf bulunmas›-
na mâil idi. Tarafeynce ittihaz olunacak mukarrerât üzerine, o
havaliyi iflgal edecek olan Arnavut askerinin beynelmilel bir
mahiyeti hâiz olabilece¤ini kâil idi. Avusturya devleti Arnavut-
luk’un hakimiyet-i mutlakas›n› takyîd edecek ve müdâhelât-›
ecnebiyeye vesile olacak olan o tedbire muhalif ve onu son ça-
re olmak üzere ileride kabul eylemeye müsaid idi.
Mart›n 27’sinde Yunan askeri Ergiri’den ç›km›fl ise de, Yer-
goçati’ye vâs›l olur olmaz müretteb bir hücum ile eflk›ya asâkir-
i muntazaman›n ellerinden guya bir batarya top almalar› üze-
rine, Yunan hükûmeti 30 Mart tarihinde devletlere müracaat
ederek uydurma bir ihtilali bahane edinerek Mart›n 31’inde ic-
ras› mukarrer olan tahliyenin tehirini taleb etmifl idi. Fakat dü-
vel-i sitte, Epir’in hemen tahliyesi lâbüd oldu¤unu beyan ile,
Yunanistan’a bir nota vermifltir. Hükûmet-i mezbure bunu ›s-
¤â etmedikten baflka, eski Osmanl› mebuslar›ndan Serfice Me-
busu Boflo Efendi’nin Florina taraf›nda tertib eyledi¤i eflirrâ
Görice’ye hücum etmifl ve fakat Arnavut jandarmalar›yla feda-
kârân-› millet taraf›ndan tenkil olunmufllard›r. Yunan hükû-
meti bu meselenin ald›¤› flekl-i ihtilali vesile addiyle askerini
bulundu¤u mevakide b›rakm›flt›r.
Mösyö Vartas ile vukubulan müzakerât ise hususî ve gayr-›
resmî bir mahiyette devam etmifl ve hiçbir netice vermemifl ol-
du¤u içün, mumaileyh Korfu’ya avdet ile müzakerât dahi ink›-
ta eylemifltir. Ahvâl kesb-i vehamet etmifl idi. Hükûmet on bin

200 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


kiflinin silaha davet edilmelerini düflünüyor ve meazalik Kor-
fu’dan tekrar Draç’a gelen Vartas ile, her gûna mahiyet-i resmi-
yeden azade olmak flart›yla müzakerât bafll›yordu. Kontrol He-
yeti Epirlilerle Arnavutlar aras›nda muvakkat bir mütarekenin
akdine teflebbüsle, bîtaraf bir m›nt›ka tayin ve tefrik edilmesini
teklif etmifl ve buna muvaffak olmufl idi. Fakat ifle suret-i kati-
yede bir nihayet vermek üzere, Epirlilerin mümessili say›lan ve
May›s›n 3’ünde Ergiri’de bir hükûmet-i muvakkate teflkil ve
ilan eden Mösyö Zo¤rafos ve Hâriciye Naz›r› s›fat›n› tak›nan
Mösyö Karapanos ile müzakerâta lüzum göstermiflti. Bu babda
Arnavutluk hükûmetinin istihsal-i muvafakat› içün 5 May›s
1914 tarihiyle Kontrol Komisyonu bir takrir vermifl ve bu ta-
vassuta müheyyâ oldu¤unu beyan eylemifl idi. Hükûmet bey-
nelmilel komisyonun teklifini kabul etmekle, murahhas›m›z
Mehdi Bey Fraflari dahil oldu¤u halde, murak›blar›n cümlesi
May›s›n 8’inde Korfu’da San Jorj [Georg] Oteli’nde Epir mü-
messilleri Zo¤rafos ve Karapanos ile ictima ederek, May›s›n
18’ine kadar müzakerâta devam eylemifllerdi. Yunan Hâriciye
naz›r-› esbak› Yorgi Zo¤rafos ile Aleksander Karapanos’un der-
meyan eyledikleri metâlib ez-her-cihet flâyân-› kabul de¤il idi.
Onlar baya¤›, Ergiri ve Görice’yi Arnavutluk’tan tefrik ile bir
idare-i mümtaze haline koymak istiyorlard›. Netice-i müzake-
râtta Kontrol Heyeti ile muvaf›k kald›klar› maddeleri bir proto-
kole geçirmeye ve Arnavut hükûmetinin nazar-› tasvib u kabu-
lüne karar vermifllerdi. Mevâdd-› mezkureye gelince, mekâtib-i
mevcude dahilinde tedrisat›n Rumca devam›yla beraber, mu-
amelat-› resmiyede dahi bu lisan›n kabulü, Rum Ortodoks ce-
maatlerinin teflkilat›na iliflmeyib haliyle ibkas›, Ortodoks kili-
selerinin Devlet-i Osmaniyye idaresinde hâiz olduklar› müsa-
adât›n tasdiki ve bu k›tada devam etmifl olan harekât-i ihtilali-
yede zî-medhal olanlar›n ve hâriçten gelib kalanlar›n afv› (!!),
jandarmalar›n yerli ahalinin adedi nisbetince intihab u istihda-
m› gibi esasâttan ibaret idi (155).
Bunlar›n tatbik ve kabulü içün düvel-i sittenin damân ve
taahhüdü aran›l›yor, Arnavutluk’un hükûmetine bir darbe-i

Hat›rat 201
fledide vurulmak istenil[iy]ordu. Bu miyanede Himaral›lar›n
vekili s›fat›yla komisyona müracaat eden “Epiro Milo”, imtiya-
zât-› kadîmesi iddias›yla her türlü tekâlif-i emiriye mukabilin-
de kemâ fi’s-sâb›k bir mebla¤-› maktu i‘tâs›n› taleb etmifl, mu-
maileyhin de flu iddias› nazar-› itibare al›nm›fl idi.
Binaenaleyh, heyet Draç’a gelür gelmez hükûmet mevâdd-›
mezkureyi kemal-i ehemmiyetle tedkike bafllad›. Fakat Göri-
ce’de nasyonalistlerden gelen ve Draç’da umumiyet suretinde
telakki olunan fliddetli protestolar herkese hayret veriyor, kim-
seye f›rsat-› kelam b›rakm›yordu.
Turhan Pafla nam›na bir gün telgrafhaneye gitmifl idim.
Yüzlerce nasyonalist Görice telgrafhanesinde toplanm›fl idi.
Bunlar, Korfu mukarrerât›n›n kabulü ayn-› hiyanet oldu¤unu
söyler, flikayet ederlerdi. Cemaat-i mezkureye mümkün merte-
be itidal ve teennî tavsiye etmekle beraber, temenniyât-› mesru-
deleri hükûmetçe nazar-› im‘âna al›naca¤›n› temin eylemifl
idim. Befl-alt› gün sonra mevâdd-› erbaan›n tamam›yla reddo-
lunaca¤›ndan bahisler geçiyordu. Her tarafta akseden bu güftü-
gûlar bizimkilere heyecan veriyor ve Yunanîlere bâis-i taarruz
oluyordu. Görice ve Ergiri Arnavutlar› esliha ve mühimmattan
gayr› kuvve-i imdadiye arama¤a bafllad›. Halbuki Draç’dan
gönderilecek asker pek cüz’î olabilirdi. Esliha henüz tamam›y-
la gelmemifl idi. Ekserisi Cenubî Arnavutluk’tan olub Ameri-
ka’dan Draç’a gelmifl olan ve nasyonalistlere iltihak eden birçok
kesân, mukarrerât-› vâk›an›n aleyhinde idare-i kelam etmekte,
hürriyet-i fikriye ve ihtisasât-› kavmiye esasât›na müstenid ola-
rak alenen hükûmeti tenkid eylemekte idi. Bu nâire-i ihtilaf›n
ifltidâd›na sebeb olanlar meyan›nda nuzzârdan Doktor Turtul-
li’nin ismi yad olunuyordu ve hemflehrileriyle hem-avaz-› itiraz
oldu¤u iflitiliyordu. Adliye Naz›r› Müfid Bey evvel ve âhir itilaf
cihetini iltizam ve her yerde ol suretle idare-i kelam etti¤i hal-
de, o da en sonra Ergiri ahali-i ‹slâmiyesinin galeyan-› efkâr›na
kap›lma¤a mecbur olmufl, Draç’da nasyonalistlerin tertib et-
mek istedi¤i bir nümayifle mani olmas› flöyle dursun, hemen ic-
ra edilmesi yolunda beyan-› fikr ü emel etmifl idi. Esad Pafla ise

202 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


bâdî-i emirde re’yini sual edenlere karfl› itilaf›n reddi taraftar›
oldu¤unu ve nümayiflin icras›n› pek muvaf›k buldu¤unu anlat-
m›flt›. Bu sebebden dolay› herkes büyük bir flevk ü inbisâtla es-
vâka dökülerek saray-› hükümdarî piflgâh›ndan bed’ ile sefaret-
haneler ve resmî daireler önünde itilaf›n aleyhinde, yani harbi
temenni yolunda nümayifller yapm›fllard›r.
Esad Pafla bu tertibat› müteakib çiftli¤ine çekildi, fakat gece
ba¤teten avdet eyledi. Tahmine göre, müflarünileyh Kontrol
Heyetinin ve iki sefirin nümayifli takbih eylediklerini haber al›r
almaz Draç’a gelmeyi isticâl etmifl ve derhal,
-“Harb isteyenler hudud bafl›na gitmek üzere hükûmet da-
iresine gelib silahlar›n alsunlar” avazesiyle, nümayifle ifltirak
edenleri birer birer tutturub habse ilka eylemifl ve kimse buna
bir fley dememiflti! Halbuki onun her muamele-i müfritas›nda
gösterdi¤i televvüne serfurû eyledikce hükûmetin aczi tezahür
ediyordu. Bu suretle bunun su-i tesiri görülmüfl ve heyet-i hü-
kûmet bir akibet-i elîmeye duçar olmufltur!

Tedârükât

Nuzzâr›n nerdiban bafl›nda cereyan eden müzakereleri s›ra-


s›nda beni de birçok kere aram›fllard›. Gece saat sekiz-dokuz
raddelerinde müzakere dehlizine geldim. Turhan ve Aziz pafla-
larla Hasan ve Müfid beyler ve Maliye nezaretine tayin edilmifl
olan ‹flkodral› Noga Efendi haz›r idi. Görice’ye, Ergiri’ye gön-
derilmek üzere asker tertib olunu[yo]rdu. Esad Pafla bunlar›
esna-y› müzakerede b›rak›b, kendisince daha mühim say›lan
mesâlih ile iflti¤al etmek üzere çiftli¤ine gitmifl idi. Esad Pafla
otuz bin nefer cem‘ ü sevk edebilece¤ini taahhüd etmifl oldu¤u
gibi, Aziz Pafla alt› bin ve Hasan Bey fiimâlî Arnavutluk halk›n-
dan üç bin nefer tedârük edeceklerini ifade ve reyimi sual etti-
ler (156). Askerin cem‘ ü sevkinde ve alelhusus hüsn-i idaresin-
deki müflkilat› derpîfl ederek, birdenbire buna karar vermeme-
lerini ve bir kere daha Kontrol Heyetinin tavassutuyla flerâit-i

Hat›rat 203
Kuzey Arnavutluk’tan savaflç›lar, Draç 1914

mesrudenin tadiline gayret eylemelerini teklif ettim. ‹tirazât-›


vâk›a üzerine, bu kadar askerin hasbî olarak toplanmas› müm-
künsüz ve böyle bafl›bozuklar›n cem‘i herhalde mehâlik-i azi-
meyi müstevcib olaca¤› flübhesiz oldu¤unu beyan ile, müteen-
niyâne hareket etmeleri lüzumunu anlatt›m.
-“Kendi reyim olmak üzere, taahhüd edilen miktar›n birer
s›f›r› tarh olunarak ve muvakkaten toplanacak bu askere mun-
tazam maafl verilerek jandarma yaz›l›r, mevcud jandarmalarla
beraber Kontrol Heyetinin nezaret-i muvakkatesi ve Hollanda-
l› zâbitlerin idaresi alt›nda muhafaza-i sü¤ûra sevk olunursa,
Grekler bütün Avrupa ile harb etmek gibi bir cinnet ü cürette
bulunmak ihtimali olmad›¤›ndan, mesele Korfu mukarrerât›-
n›n ya tadiliyle veyahud bütün bütün reddiyle hitam bulaca¤›-
n› ümid ederim” dedim.
Bu babda vukubulan münâzara neticesinde en evvel Mali-
ye naz›r› Noga Efendi evvelce ifltirak eyledi¤i re’yden nükûl ey-
ledi. Aziz Pafla’dan gayr› di¤er nuzzâr re’y-i acizaneme temayül
göstermifltir. Nihayet Turhan Pafla karara intizar eden hüküm-
dara keyfiyeti arz etmek üzere saraya kofltu. Biz de avdetini
beklemek içün Müfid Bey’in kona¤›na gittik. Bir-iki saat sonra
Turhan Pafla flen ve flat›r gelib, hükümdar›n reyimizi tamam›y-

204 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


la kabul etti¤ini söyledi. Ertesi sabah Esad Pafla çiftli¤inden av-
det etmifl idi. Kendisini görmek, mukarrerât› kabul ile mânia-
lar ihdas etmemesini rica etmek emeliyle evine gidiyordum.
Yolda Fransa delegesi Mösyö Krayewski’ye rastgeldim. Neye
karar verildi¤ini sorub izahat-› lâzime verdim ve Esad Pafla’ya
gitmekteki sebebi söyledim. Kemal-i hâhiflle refakat eyledi.
Esad Pafla’n›n hâlet-i ruhiyesi bana endifle ve telafl veriyor-
du. Her zaman kendisinden emin olmad›¤›mdan, idaresine
gayret ederdim. Fakat bu eyyâmda flahs›na verilen ehemmiyet
kendisinin ru‘ûnetini artt›rm›fl, maliye veznesindeki mevcud
paraya göz dikmiflti. Mamafih, ihtar›ma kasemlerle, yeminlerle
mukabele ederek, reyim vechile hâdise-i askeriye ç›karmamak,
ifli Kontrol Heyetiyle Hollandal› zâbitlere b›rakmak arzusunda
oldu¤unu söyledi. Ve o gün huzur-› hükümdarîye kabul oluna-
ca¤›ndan, bu yolda maruzatta bulunaca¤›n› ve da¤da¤as›z ola-
rak iflin tesviyesine sâi olaca¤›n› temin eyledi (157). Yan›ndan
ayr›ld›m. Merhum Faz›l Pafla Topdanî’nin ikamet etti¤i haneye
gittim. Orada saatlerce kalm›fl idim. Halbuki bizi birçok yerler-
de aram›fl, bulamam›fl oldu¤unu söyleyen bir zâbit, mutlak
hal-i ictimada bulunan heyet-i nuzzâr nezdine gitmekli¤imi
tebli¤ eyledi. Heyetin topland›¤› Esad Pafla’n›n hanesine u¤ra-
d›m. Orada olmayub hastanede ictima eylediklerini söylediler.
Yolda giderken heyet-i nuzzâra tesadüf eyledim. Turhan Pafla
kemal-i beflâfletle bilcümle eli silah tutan Arnavutlar› silaha da-
vet içün her tarafa telgrafnameler çektiklerini ve Greklerle har-
be karar verdiklerini beyan etti. Dünkü müzakerât ve mukar-
rerât›n aksi olan bu beyanât› evvela latifeye haml ettim ise de,
bir hakikat-i elîme oldu¤unu anlar anlamaz pek ziyade müte-
ellim oldum ve memleketimizin musibete ve istiklalimizin iz-
mihlale do¤ru yuvarland›¤›na hükm etmek istedim. Vâk›a,
Korfu mukarrerât› haliyle kalsa vahdet-i idareyi haleldar edebi-
lece¤inden dolay› flâyân-› endifle ve teemmül idi. Ve ekseriyetle
halk, bunlar›n adem-i kabulüne mâil idi. Fakat bunlar›n tadili-
ne imkan gördü¤üm gibi, harbin ihtiyar›ndan ise, mecmuu-
nun kabulü takdirinde dahi hal ve istikbalde teessüs etmesi

Hat›rat 205
matlub olan bir hüsn-i idare sayesinde, Epirlilerin vatan-› müfl-
tereke temin-i ravâb›t› ve merkumûnun husul-i intibah›yla im-
tiyazât› yavafl yavafl terke muvafakat edebileceklerini muhal
görmez idim. Halbuki Balkan Harbiyle ink›sam u teflettüte du-
çar olan Arnavutluk’ta defaten k›rk-elli bin kiflilik bir ordunun
cem‘ ü sevki mümkünsüz ve bundan tevellüd edecek muhâta-
rât-› azîme pâyâns›z idi. Hükûmet emr ü hükmünü her yerde
infaz etmekten aciz idi. Hizmet-i askeriye ile halk› mükellef tu-
tacak, cebren sevk ü cem‘ edebilecek bir hal-i kemalde de¤il idi.
‹talya’dan gelen üç-dört bin tüfenkle birkaç topun cebha-
nesi bir harbe de¤il, bir talime bile gayr-i kafi idi.
Epirotlulara karfl› gönderilecek askerin miktar›ndan kat
kat ziyade Yunan asâkir-i muntazamas› tebdil-i câme ile usâta
iltihak edece¤i malum idi. Yunanl›larla S›rpl›lar›n müttefiken
hareket edeceklerini dahi tahmin etmek laz›m idi. Müttefik bir
hücuma mukavemet ise imkan hâricinde idi. Ekseriyetle ekal-
liyetin nokta-i nazarlar› dahi ayr›l›yordu. Ahali-i müslime be-
liyyât-› harbiyeden bîzâr olmufl, H›ristiyanlar hizmet-i askeri-
yede bulunma¤a al›flmam›fl olduklar› içün, bu s›rada bunlar›n
mezc ü cem‘ine imkan olsa bile, hüsn-i idare edilmeleri muhal
idi. Zâbitân ve vesâit-i nakliye noksan idi (159). Devletin sarf
edebilece¤i haz›r para ancak iki devletin bakiyye-i ikrâzât›n-
dan ibaret idi. Binaenaleyh, ordunun def‘aten bir hal-i intiza-
ma vaz‘›, zemin ü zaman itibariyle gayr-› kabil idi. Bafl›bozuk-
lar›n yüzünden devlete terettüb edecek mesuliyet zimamda-
rân-› hükûmetçe meçhul de¤il idi. Alelhusus, bu askerin îrâs
edece¤i hasarât u telefât, H›ristiyanlar› tamamen ayakland›r-
ma¤a sebebiyet verece¤inden, baflka tesirât-› elîmesi kolay ko-
lay zâil olmaz ve has›l olacak adavet ve nefret iki millet beynin-
de unutulmazd›!
Bu ahvâle nazaran, heyet-i hükûmetin geceleyin verdi¤i ka-
rardan nükûl ile Esad Pafla’n›n re’yini kabul eylemifl olmas›,
mücerred onun iktidar ve taahhüdüne istinad etmifl oldu¤una
delalet eylerdi. Halbuki iki kere ilan-› hükûmetle nefledâr-› ik-
bal olan bir mütegallibe bu f›rsat ve kuvveti vermek en büyük

206 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


bir hata idi. Esad Pafla’n›n f›trat›, mazisi böyle bir mübâlâts›zl›-
¤a, böyle bir itimada gayr-› lay›k idi. Bin mânialara ra¤men, alt-
m›fl bin kiflilik bir orduyu ihzâr etmeye kâdir oldu¤una kanaat
getiren heyet-i hükûmet, ileride görülecek acz-i mutlak›yla na-
s›l paydar olabilecek idi? fiu karar-› makûsu verdiren hal ve nü-
fuzu bertaraf etmeli ve buna muvaffak olamad›¤› takdirde isti-
fas›n› vermeli idi. Nuzzâr›n iki fl›ktan birini ihtiyar ile fleref-i
zatîlerini muhafaza etmeleri lâbüd idi.
Meselenin flu safhalar›n› endiflelerle düflünerek ikametgâh›-
ma avdet ediyordum. Yolda ve hücra bir köflede Esad Pafla ile
Voilla (160) nam›nda bir Ulah›n bafl bafla gizli gizli konuflmak-
ta olduklar›n› gördüm. Bu halleri câlib-i flübhe ve endifle idi.
Yan›ndan geçerken oynad›¤› facia bir ihanete müncer olaca¤›-
n› beyan ile ›zhar-› nefret eyledim. Kendisi asker yazmak, tedâ-
rükât-› harbiyeye bafllamak üzere sahte ve nâpâk bir meflguliyet
gösteriyordu. Eline geçirdi¤i üç-dört milyon frank› kontrolsüz
olarak bahfl-i kalenderî gibi istedi¤ine da¤›t›yordu (161). Vüke-
lâdan iki-üç zat bu arslan›, bu ‹skender Bey varisini ve Termo-
pillerin (!!) fatih-i müstakbelini bir alk›fl tufan›na bo¤uyordu.
Esad Pafla bu alk›fllara lay›k olmad›¤›n› biliyordu. Fakat oyna-
makta oldu¤u facian›n flekl-i aslîsini arayacak ortada kimsenin
mevcut olmad›¤›n› gördükçe ve anlayanlar dahi fedakârâne bir
cüretten mahrum olduklar›n› anlad›kça, cesareti art›yor, takib
etti¤i maksad›n arkas›na kofluyordu!
Draç art›k bana cehennem kesildi. Memuriyetime ait evra-
k› al›b gitmekli¤im laz›m idi. Turhan Pafla’ya müracaat ettim ve
hükümdara arz etti. Sal› akflam› yeme¤e davet olundum. Vir-
yoni Ömer Pafla ve Galib Pafla ile Romanya sefiri ve saray erka-
n› haz›r idi. Ba‘det-ta‘am hükümdar suret-i hususiyede beni
kabul buyurdu. Müflarünileyhin irâdât›n› telakki ettikten son-
ra kendisini dâiren-mâ-dâr saran muhâtarât üzerine nazar-›
dikkatini celbetmek istedim. Katiyen buna ihtimal vermeyib,
her fleyin hüsn-i suretle temfliyet edildi¤ine kâni oldu¤unu an-
lad›m. Binaenaleyh, daha ziyade keflf-i hakîk[at]le Cumartesi
ve nihayet Pazar günü Draç’›n muhasara edilmesi muhtemel

Hat›rat 207
idü¤ünü dermeyan etti¤imde telafl gösterdi. Muhasaran›n kim-
ler taraf›ndan ve ne suretle olabilece¤ini sordu.
-“Malumat›m bundan ibaret olub, icra-y› tahkikat-› lâzime
ve ittihaz-› tedâbir-i mânia hükûmete aittir” dedim.
Böyle buhranl› zamanlarda dakika fevt edilemez. Cüret ve
harekât pek kat‘î olmal›d›r. Karars›z durmak, her fleye nazar-›
müsamaha ile bakmak belay› davet etmektir. Bunun içün sa-
raydan ç›kt›¤›m gibi Avusturya sefiri Baron Löwenthal’› ve er-
bâb-› liyakat ü kiyasetten olan Müsteflar Baron [Egon] Bergen’i
gördüm. Onlara da tehlikenin karîbü’l-vuku‘ oldu¤unu beyan
ile beraber Esad Pafla’n›n birkaç kurufl mukabilinde teb‘îdine
müsaade olunmad›¤›ndan dolay› teessürât›m› anlatt›m (162).
Löwenthal bu muhabereye muttali idi. Senevî 100.000 kron ve-
rilmek flart›yla Esad Pafla’n›n gitmesine delaletimi arad›. Pek
geç kalan bu meseleyi açmak, Esad Pafla’y› ikna etmek bence
flimdi mümkünsüz idi.
O gün Avlonya’ya hareket edecektim. Turhan Pafla’y› ziya-
retimde do¤rudan do¤ruya flahs›ma ve aileme ait bir meseleyi
ikmal etmedikçe itimatnamemi veremeyece¤ini söyledi. Latife
suretinde telakki etti¤im bu teklif-i anîfin ciddiyetini anlar an-
lamaz itimatnameden de, sefaretten de vazgeçerek derhal ya-
n›ndan ayr›lmak istedim. Turhan Pafla bir hiss-i hay›rhâhî ile
buna mütevass›t oldu¤unu beyan ile itizar etmek istedi ise de,
gitmek üzere kay›¤a kadar vard›¤›m› görür görmez itimatna-
meyi al›b elime verdi. Yine kabulden istinkaf eyledim ve bu ah-
vâl üzerine nas›l ifa-y› vazife edebilece¤imi düflündüm!
Fakat Avusturya hükûmetinden cevab-› muvafakat gelmifl,
hükümdara veda edilmifl olduktan sonra bir mesele-i hususi-
yeyi vesile tutub da gitmedi¤im halde has›l olacak kîl ü kâli ve-
ya su-i tesiri nazar-› teemmüle alma¤a, en do¤rusu fleref-i hü-
kûmete karfl› izzet-i nefsimi k›rma¤a mecbur oldum.
Çarflamba akflam› vapur hareket etti, fakat dehfletli bir fur-
tunaya tutularak gece tekrar Draç’a avdet eyledi. Alessabah
Esad Pafla vapura geldi. Muamele-i vâk›a veya bârideden ha-
berdar oldu¤unu beyan ile teessürât-› mahsusas›n› îrâd s›ras›n-

208 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Avlonya’da askerî karargâh, 1913-1914

da heyeti ve heyetin siyasetini tenkit etmifl, kendisi dahi bu ah-


vâl-i müellimeye karfl› Draç’dan gitmeye karar verdi¤ini me‘a’l-
kasem temin eylemifltir. Bu sözleri azim bir ihtiyat ile bi’t-telak-
ki kendisini teflyi eyledim. Vapurumuz da biraz sonra hareket
eyledi.
Cumartesi günü Kanine karyesinde en aziz dostlar›mdan
Abbas A¤a’n›n vefat› vukuundan dolay› aile-i kederdîdesini ta-
ziyeye gitmifl idim. Pazar günü pek erken olarak Göriceli Sabri
Bey Koteza’dan bir telgrafname ald›m. Esad Pafla’n›n meske-
ni[nin] topa tutuldu¤unu ve kendisi pençe-i kanuna teslim ol-
mak üzere bulundu¤unu yaz›yordu. Bu habere hayretten ziya-
de, kanunî olarak hareket eyledi¤ini tahmin etti¤im hükûme-
tin muvaffakiyetini takdir ettim ve netâyici anlamak üzere Av-
lonya’ya indim. Kasabaya girdi¤im s›rada Esad Pafla’n›n ve do-
lay›s›yla beylerin aleyhinde çoluk çocuktan mürekkeb ü mü-
retteb bir kafilenin nümayifllerde bulundu¤unu gördüm. Bunu
tertib edenler ise, beylere halef olmak hevesinde bulunan üç-
befl kifli idi. Bunlar meyan›nda biraz sonra erbâb-› k›yama ya-
ranmak üzere Arnavut bayra¤›n› mülevves ayaklar› alt›na al-
m›fl, onun yerine ayy›ld›zl› sancak keflide etmifl, müteakiben

Hat›rat 209
Arnavutluk’a hakim olan Esad Pafla’ya biat ederek memuriyet
u¤runda müflarünileyhe bende olmufl olanlar› var idi!! ‹tal-
ya’n›n istilas› esnas›nda ise üç renkli bayra¤›n saye-i haflmetin-
de Arnavutluk’un nas›l kamran olabildi¤ini flairane ve alâ me-
lei’n-nâs tasvirden haya etmeyenler aras›nda dahi o beylere ha-
lef olmak isteyenler meflhud idi!!

Mebde-i K›yam

Esad Pafla Karada¤l›larla anlafl›l›b ‹flkodra’dan ç›kt›ktan,


taht-› k›yadetinde bulunan Arnavut ve Osmanl› askerine isti-
naden Draç sanca¤›nca teyid-i nüfuz eyledikten, ‹smail Kemal
Bey’in riyaset etmekte oldu¤u Avlonya hükûmetini darbe-i re-
kabetle sarst›ktan sonra, kendi muhitinin, yani Gegal›¤›n
H›ristiyan bir hükümdara pek de müsaid olamayaca¤›na bir
kat daha kanm›fl, ihtirasât-› flahsiyesine vüs‘at vermiflti. Peyda
eyledi¤i nüfuz u serveti ve bulundu¤u câh-› rif‘at› kendisince
gayr-› kafi görüb daha yüksek bir zirve-i ikbale suûda katiyen
azm eylemifl, Arnavutluk’un saltanat›n› fikrinde kurmufl idi.
Esad Pafla flu emeline hizmet etmekte iken, ‹ttihad ve Te-
rakki Cemiyeti Arnavutluk’ta Müslüman hükümdar› propa-
gandas›na bafllam›fl idi. Cemiyetin ‹stanbul’dan ‹flkodra’ya
gönderdi¤i Prifltineli Fuad ve defterdar mazullerinden fievket
ve ‹pekli Zeynel beyler Arnavutluk’ta bu mekrin tervicine alet
olmufl, Sultan Abdülhamid Han’›n flehzadelerinden Burhaned-
din Efendi’yi namzed gösterib, az çok tarafdar dahi bulmufllar-
d›. Beratl› Kolkolea ile sâir bir tak›m kesân bu telkinâttan önce
M›s›rl› Prens Fuad’›n ismini ortaya sürmüfl, onlar da ötede be-
ride ve baz› matbuata bu fikr ü heveslerini tervice çal›flm›fllar-
d›. El-yevm Melik-i M›s›r olub, aslen Arnavut olan hanedan-›
Hidivînin bir uzvu olmaktan baflka bir nam u flöhreti olmayan
ve günün birinde erike-i ferâ‘ineye cülüs u irtikâ edece¤ini has-
be’l-verâse tahayyül bile edemeyen müflarünileyh, vaktiyle Kral
Üçüncü Viktor Emanuel ile hem-s›n›f olarak ‹talya’da ikmal-i

210 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


tahsil eyledi¤i içün, nev‘an-mâ konsolatan›n mültezimi idi. Fa-
kat Avusturya ve Macaristan’a karfl› Katolik ve Balkan devletle-
rinden dolay› Ortodoks bir hükümdar›n intihab›na raz› olma-
yan ‹talya hükûmeti, Avusturya’n›n itirazât›na, Balkan hükû-
metlerinin fliddetli flikayât›na mahal vermemek içün bu emeli
resmen ve alenen tervice lüzum görmeyib, etrafta yap›lan pro-
pagandalarla iktifa eylemifl idi.
Binaenaleyh, bir sultan-› müslimi Arnavutluk’a getirmek
fikri, ekseriyeti ‹slâm olan aksam›nda ve alelhusus ‹flkodra’da
ve Vasatî Arnavutluk’ta iyiden iyiye yerleflmiflti. Lakin Arnavut-
luk’ta Murakabe Komisyonu gönderildikten ve Avusturya’n›n
muhalefet-i katias›na flübhe kalmad›ktan, Toskal›¤›n serfurû
etmeyece¤ini anlad›ktan sonra, Esad Pafla bu emeli takib dâiye-
sinden vazgeçib, zemin-i saltanat› Prens Wilhelm zu Wied’e ih-
zâra muvafakat ve bunun içün birmilyon frank câize-i müza-
heret ahziyle kanaat eylemifltir (163).
Halbuki evvela kendisinin ve ba‘dehu Cemiyet’in Arnavut-
luk’ta ekmifl olduklar› tohum bitib büyümüfl, ifl iflten geçmiflti.
Bundan dolay› Prens zu Wied’in keyfiyet-i cülusunu Vasatî Ar-
navutluk’un kitle-i kesîfe-i müslimesi kalben kabul etmemifltir.
Yaln›z H›ristiyan hükümdar›n vücudu lâbüd oldu¤una kâni
olan beyler ve temyiz-i ahvâle muktedir olan münevverler s›dk
u ihlas ile biat eylemifl idi. Vasatî Arnavutluk’a hanedan-› Os-
manî’den bir flehzade vaad eyledikten sonra müflarünileyh
Prens zu Wied’i Almanya’ya gidib alan Esad Pafla, kendisi içün
halen ve istikbalen bir kale-i âhenîn zann u tahmin eyledi¤i
Draç sanca¤›nda dahi hükm ü kuvveti zevâhirden ibaret kalm›fl
idi. Vasatî Arnavutluk’un Pafla-y› müflarünileyhe karfl› sadakat
u merbutiyeti esbâb-› mebsûtadan dolay› ta¤ayyür etti¤i bir s›-
rada Epir vekâyi‘i hudûs etti.
Binaenaleyh, Yunan istilas› alt›nda bulunan Ergiri ve Göri-
ce sancaklar› hududunda tahaflflüdât-› askeriyeye Meclis-i
Nuzzâr karar vermekle rediflerin cem‘ ve Hollandal› zâbitlerin
talim ü tensik eyledikleri jandarmalarla beraber sevk edilmele-
rine Harbiye Naz›r› Esad Pafla bafllam›fl ve ihtimaldir ki, muzaf-

Hat›rat 211
fer bir ordunun bafl›nda olarak ihrâz-› flan u fleref eylemeyi
müflarünileyh dahi o s›rada heves eylemiflti.
Yunan›n Draç’da mümessil-i siyasîsi olub elçili¤i henüz
kesb-i resmiyet etmeyen Kostantin Vartas ile Tiranl› bir Ulah
olan ve Yunan›n hidemât-› hafiyesinde kulland›¤› iddia k›l›n›b
o hengâmede M›s›r’dan ve Atina’dan Draç’a gelmifl Qehal Teo-
har Voilla tahaflflüdât-› askeriyeyi Esad Pafla’ya mümkün mer-
tebe tehir ettirmeye ve bi’n-netice Arnavut hükûmetini Epirli-
lere imtiyazât-› vâsia bahfl eylemeye hafiyyen iknâ‘ u itmâ‘ ede-
bildikleri de maznun idi. Esad Pafla, hükümdara ve rüfekâs›
olan nuzzâra karfl› taahhüd eylemifl oldu¤u yirmi befl bin kifli-
lik orduyu cem‘ ü sevke hükm ü kudreti kifayet etmedi¤ini
gördü¤ünden ve itiraf-› acz ü fütûra benli¤i mani oldu¤undan,
tedârükât-› askeriyeye devam etmekle beraber, bir itilaf-› mü-
zakerât› dahi iltizam u tavsiye eylemekten geri durmazd›. Kon-
trol Komisyonundan Rusya mümessili Petrayev, rivayet olun-
du¤una göre, Toskal›k’da 100.000 frank sarf›yla Ortodokslar›
ve bir k›s›m Müslümanlar› i¤fal ediyor; Arnavutluk düvel-i sit-
tece bîtaraf bir memleket olarak tesis edildi¤inden, tedârükât-›
askeriye ve harbiye gibi mesârife ve fedakârl›klara ihtiyac› ol-
mad›¤›n› ve Arnavutluk’un Londra ve Floransa’da tayin edilen
hudut dahilinde behemehal teflekkül edece¤ini iflâa eyliyordu.
Bu i¤falât-› hâs›mânenin netâyicinden olarak, Fir havalisinde-
ki H›ristiyanlar aras›nda hizmet-i bedeniye-i askeriyeye karfl›
önü al›nan bir vaz‘-› muhalefet görüldü. Vasatî Arnavutluk
Müslümanlar› ise, vecâib-i diniyeye ve an‘anât-› ‹slâmiyeye ria-
yetkâr olmayan ve H›ristiyan bir hükümdara flevk ü müsâraat-
la tâbi olan Toskalar›n Yunan boyunduru¤undan tahlîsi u¤u-
runda kanlar›n›, canlar›n› feda etmeyeceklerini ve hükümdar
olarak bir flehzade getirildi¤i takdirde, fleyh ü flâb umum halk›n
gazaya flitab edeceklerini aç›ktan a盤a söylüyorlard›. Ekseriyet-
le Türkiya’dan kovulub nasyonalizm ve hamiyet-i vataniye
maskesi alt›nda Draç’da toplanan ulufeciyân, yani baz› memu-
rîn-i müft-hârân Esad Pafla’n›n zevâl-i nüfuzuna kâil olmayub,
Vasatî Arnavutluk askerinin ayak sürtmelerini ve Toskalar aley-

212 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


hinde idare-i kelam eylemelerini Pafla’n›n mekr ü talimine
hamlediyorlard›.
Esad Pafla dahi, hamiyet-i vataniyeyi inhisar alt›na almak
suretiyle, idare-i memlekete vaz‘-› yed etmek isteyen bu s›n›f-›
memurîne ve tabaka-i mütefekkirîne karfl› nâkâbil-i teskîn bir
gayz-› nefret beslerdi. Nasyonalizm iddias›nda bulunanlar
avam-› nâs› teshîr maksad›yla beylerin, paflalar›n derebeylik
devrini iadeye çal›flt›klar›n› iddia ediyorlard›. Halbuki Avrupa-
l› bir hükümdara mâlik ve Murakabe Komisyonuna tâbi yeni
bir Arnavutluk’ta, Tanzimat-› Hayriye’den beri tarihe geçmifl
bir devrin ihyas›n› hat›r›ndan geçiren bile olmad›¤› malum idi.
Fazla olarak, nasyonalistler Esad Pafla ile yârân›n›n hamiyet-i
vataniyeden mahrum, hodbin ve menâfi-i umumiyeye karfl› la-
kayd olduklar›n› ileriye sürüyorlard›. Mülhakâtta ise birçok
erbâb-› taassubun menba-› fitne ve fesad›ndan akan seylâbe-i
efkâr›n teflkil eyledi¤i girdab-› musibet her taraf› tehdit ediyor-
du. Bir k›s›m halk[›n] dahi, fevâid-i zâtiyesi u¤runda Esad Pa-
fla’n›n hevesine tebaiyet eyledi¤i görülüyordu. Erbâb-› taassub
flekl-i hükûmeti ve serbestî-i idareyi, yani usul-i garbiyeyi esâ-
sât-› ‹slâmiyenin zevaline ve hayat-› ictimaiyenin tebeddül-i
küllîsine bâis olabilece¤inden mütehaflfli görünerek, dinî ve
asabî bir ihtiras ile kavlen ve fiilen k›yam-› umumîyi istihzar
ediyordu. Onlar›n dima¤› ictimaî, mülkî ve siyasî bir tahavvül-i
küllîye müsaid de¤il idi. Gerek Draç’da ve gerek mülhakâtta
söz aya¤a düflüb Epirliler ile itilaf ciheti kahvehanelerle lokan-
talarda alenen tenkit ve muâheze olunuyordu. Bu muâhezenin
tesirât›yla itilaf› kabul eden nuzzâr reylerinden nükûl etmifl ve
bir hata-y› siyasî ve idarîde bulunduklar›n› itiraf eylemifl ol-
duklar› içün nasyonalistlerin cüreti artm›fl, heyet-i hükûmete
ve zimamdârân-› devlete baya¤› talim-i siyaset ve süferâ ile
kesb-i münasebet etmeye bafllam›fllard›. Bu suretle mülhakâtta
hiss-i diyanetin ve merkezde fikr-i kavmiyetin galeyan›yla her
iki taraf çarp›flma¤a karar vermifl, ilk hatve-i tecavüzkârâneyi
nasyonalistler atm›fllard›r.

Hat›rat 213
Hücum ve Teslim

Alafranga May›s›n 17. günü idi. Merkezî fiayak’ta olan usât


günden güne tezyid-i cemiyet etmekte ve Draç’daki jandarma-
lardan Gega olanlar birkaç günden beri tak›m tak›m firar›yla
asilere iltihak etmekte idi. Bunun üzerine, gerek saray ve gerek
hükûmet telafl etmifl, Draç Merkez Kumandan› Hollandal›
Binbafl› Schlus payitaht›n temin edilmesi esbâb›na tevessül ey-
lemifl idi. Bu cümleden olarak Draç kasabas› kurbundaki Day-
lan Köprüsü’yle gölün öte taraf›na vâki Porta Romana mevkii-
ne sadakaten sabit kalm›fl olan jandarmalardan bir müfereze
i‘zâm olunmufl, Binbafl› Schlus’un maiyetinde bulunan kuvvet
pek çok azalm›fl idi. Di¤er tarafdan dahil-i kasabada bulunan
sefarethanelerle flehbenderhanelerin her ihtimale karfl› hüsn-i
muhafazas› içün, genç münevverlerden olub befl-on günden
beru merkez kumandan›na arz-› hizmet etmifl olan elli kadar
efrâd›, May›s›n 18. akflam› Schlus mefl‘alede cem‘etti. Bu elli
münevver efrâda âhâd-› nâstan ve esnaftan daha yüz elli kifli il-
tihak eyledi¤inden, Binbafl› Schlus’un maiyetindeki gönüllüle-
rin adedi iki yüze kadar ç›kt›. Bunlardan k›rk kiflilik bir müf-
reze Draçl› Paftali’nin refakatinde olarak Porta Romana’n›n
takviyesine ve daha o kadar bir kuvvet ‹flkodral› Guragoki’nin
maiyetiyle Dalyan Köprüsü’nün müdafaas›na gönderildiler.
Gönüllülerden kasabada kalm›fl olanlar yevm-i mezkurun ak-
flam› müfrezelere taksim olunub sefarethanelerle flehbender-
hanelerin muhafazas›na memur oldular. Ve yirmi-otuz kiflilik
bir müfreze, saray›n muhafazas›nda bulunanlarla birlefltiler.
Bunlara iki cebel topu verildi. Sabah›n birine do¤ru toplar sa-
ray›n önündeki ba¤çenin biraz ötesinde vâki bir arsan›n içine
yerlefltirilib Esad Pafla’n›n mukim oldu¤u haneye tevcih edildi.
Bu emniyet tertibat›, sözde hâriçteki usât›n hücum-› muhte-
mellerine karfl› ittihaz olunmakta idi.
O günlerde Avusturya’dan gelmifl olan toplarla mermileri
ve iki yüz kadar top bargirleriyle esterlerini teslime memur
Yüzbafl› Kliksborn, maiyetindeki Avusturya ve Macaristan ne-

214 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Soldan itibaren: Prens zu Wied, ‹sa Boletin, Esad Pafla Topdanî
ve Colonel Thomson, Draç, 13 Haziran 1914

ferât›ndan befl-alt› Boflnak ile, alesseher saraya girib inde’l-hâce


istimal etmek üzere toplar›n bafl›na geçdi. May›s›n 18. günü
ikindi üstü, Kral Adliye Naz›r› Müfid Beyefendi’yi nezdine celb
ile, Dâhiliye ve Harbiye Naz›r› Esad Pafla, Merkez Kumandan›
Binbafl› Schlus ile bir-iki gün evvel aralar›nda cereyan eden bir
müflâcereden dolay› nezaretten mus›rrâne istifa eyledi¤inden
ve art›k müflarünileyhin hükûmetten çekilmesini kendisi tecviz
eylemedi¤inden, Schlus’un kumanday› Hollandal› Yüzbafl›
Brofselme’ye terk ü devr ile k›flladan ç›kmas›n› emr ü tensib ey-
ledi¤ini Müfid Bey’e beyan ile bu karar› Schlus’a tebli¤e ve
Esad Pafla’y› istifadan sarf›nazar etmeye mîr-i müflarünileyhi
memur eyledi. Müfid Bey, teb[el]lü¤ etmifl oldu¤u irade-i hü-
kümdârîye imtisâlen, hemen k›fllaya azimet ile Schlus’a tebli¤-i
keyfiyet etti ve Brofselme kumanday› deruhde edib, irade-i hü-
kümdârî icra olunduktan sonra Esad Pafla’n›n nezdine gitti.
Pafla, hayli naz ü isti¤nadan sonra, isyan teskin edilinceye kadar
nezarette kalma¤a raz› oldu. Müfid Bey k›fllaya gidib Binbafl›
Schlus’tan kumanday› nez‘ eyledi¤i s›rada, Avusturya sefiri Ba-
ron Löwenthal, maiyetinde birkaç kifli ile k›fllan›n önünde ge-
zinmekte ve mumaileyh binbafl›n›n ittihaz etmekte oldu¤u ter-
tibat-› harbiyeyi temafla etmekte idi (164).

Hat›rat 215
Kumandan›n Brofselme’ye intikal etmesi üzerine, Esad Pa-
fla’n›n temâdi-i nezaretini kesdiren Baron Löwenthal, bilahare
tezahür etti¤i vechile, telafl edib derhal sefarethaneye dönmüfl
ve o gece Esad Pafla’n›n hanesine hücum edilmesini tehyie ey-
lemeye koyulmufltur (165).
Avusturyal›lar Esad Pafla’n›n ‹talyanlara temayül etmekte
olduklar›n› hükm eylemifllerdi. Bu sebebden dolay› kendisin-
den emn ü itimad›n› kald›rm›fllard›. Koniçeli Faik ve Topdanî-
zade Murad beylerle Profesör Pekmezi’nin ve Göriceli Sabri
Bey Koteza’n›n telkinat›yla, sarayca Esad Pafla adem-i sadakat-
le müttehem idi. Binaenaleyh, sefirin müflarünileyh aleyhinde
ibzâr eyledi¤i gayret kolayl›kla makrûn-› müsaade olmufl ve
hatta rivayet-i sahihaya göre hükümdar›n refika-i muhtereme-
leri bu emr-i tenkiline pîflvâ olarak Pafla’n›n def‘-i sikleti arzu-
sunu kemal-i hâhiflle göstermiflti. N›sfü’l-leylden evvel k›flladan
hareket eden nasyonalistler Esad Pafla’n›n meskenine do¤ru yü-
rüyordu. Yavafl yavafl hanenin her taraf›n› taht-› tarassud ve
muhasaraya al›yordu. Bu s›rada refikas›yla beraber hâbgâh›nda
yatan Esad Pafla cereyan-› halden tamam›yla bîhaber idi.
Alesseher kemal-i fliddetle “dakk” edilen kapunun flamatât› ken-
disini uyand›rm›fl, “Teslim ol!” avazeleri aras›nda pencereye
koflma¤a mecbur olmufl idi. Kime teslim olaca¤›n› sorub da,
daha birkaç gün evvel kendisiyle nahofl bir mükâlemede bulu-
nan Schlus’u görür görmez, befl-alt› neferden ibaret olan ma-
iyetine hitaben,
-“Ben bu köpe¤e itimad etmem, teslim olmay›n›z” dedi. Ve
onlar taraf›ndan at›lan üç-befl el revolver üzerine, nasyonalist-
ler Esad Pafla’n›n bulundu¤u pencereye do¤ru tüfenk atma¤a
bafllad›. Esad Pafla muhâs›rînin miktar›n› takdir edemedi¤i gi-
bi, onun maiyetinde bulunanlar› dahi kimse bilmiyordu.
Tüfenk sadalar› herkesi uyand›rm›fl, Draç bir velvele ve he-
yecan içinde kalm›fl idi. Bu s›rada toplar fliddetle faaliyete baflla-
d›. ‹lk mermi Esad Pafla’n›n henüz terk etmifl oldu¤u yata¤a isa-
bet etmifl idi. Befl-alt› mermi birbirini müteakib kona¤›n üzeri-
ne düflmüfl idi. Esad Pafla’n›n telafl› dakikadan dakikaya art›yor-

216 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Draç’›n savunmas›nda kullan›lan baz› toplar

du. Ve nasyonalistlere ve bâhusus Binbafl› Schlus’a teslim-i nefs


etme¤e ihtimali olmad›¤›n› beyan ile ‹talya askerinin gelmesini
teklif ediyordu. O anda ‹talya sefaretine malumat verilerek, ‹tal-
ya ve Avusturya tercümanlar›yla birer müfreze-i askeriye Esad
Pafla’n›n hanesine vurûd eylemifllerdir. Kendisi ve haremi bun-
lara teslim olmufl ve maiyetini Binbafl› Schlus al›b götürmüfltür.
Esad Pafla ve refikas›n› tercümanlar ve iki zâbit araya alm›fl ve
bahriye tüfenk-endâz neferât› etraflar›n› ihata ederek iskeleye
do¤ru revan olma¤a bafllam›fllard›r. ‹skelede muntaz›r bulunan
bir Avusturya sandal›na ve “Sigetvar” torpidine îsâl olunmufl-
lard›r. Vapurda otuz saat kadar tevakkuf eyledi. Hükümdara hi-
taben iki sefirin huzurunda yazd›¤› bir flehadetnâmede,

Haflmetlu hükümdar hazretlerinin imzas›yla mümzâ ve müsaade-i


tahririyesini muhtevi emir olmad›kça Arnavutluk’a gelmemek flart›y-
la, flu anda Arnavutluk’tan tebâüd etmek üzere namus-› askerîm üze-
rine yemin ve muhafaza-i taahhüd edece¤imi kasem-i billah ile temin
eylerim. 20 May›s 1914, Esad Topdanî.

cümlelerini mutazamm›n idi. Esad Pafla’n›n duçar oldu¤u mu-


amele-i fledide flâyân-› muhakemedir! Zira Esad Pafla geceleyin
evinde ve hareminin yan›nda derdest edilmekten ve birçok hal-

Hat›rat 217
k› mehlikeye koymaktan ise, gündüz dairesinde ve münferit bir
halde iken tevkif edilebilirdi. Fakat tevkifi içün elde bir sebeb-i
kanunî yok idi; veyahud o sebebin elde edilmesi içün laz›m ge-
len basiret ve liyakat kimseden ›zhar olunamam›flt›. Alelhusus,
heyet-i vükelân›n ne müttehiden ve ne de münferiden malu-
mat› olmad›¤› derkâr idi.
Arnavutluk Hat›rat› nam›yla Prens neflr etti¤i eserinde di-
yor ki:

Esad Pafla’n›n evrâk-› mazbutas› meyan›nda kendisinin erbâb-› k›-


yam ile bir münasebette bulundu¤unu müeyyid bir vesika bulma-
d›m. Olabilir ki, ümmî oldu¤u içün onlarla bir muhabereye giriflme-
mifl olsun. Binaenaleyh, mahiyet ü hakikati flekk ü flübheden ve hiss-
i bîtarafîden azade olmayan ve flunun bunun taraf›ndan ismâ‘ olunan
ithamât› esas tutarak kendisini muhakemeye almaktan hissiyât-› hak-
flinasânem beni men eylemifltir.

Bu izahata göre, Esad Pafla’ya karfl› vukua gelen harekât›n


âmir ve mürettibini suret-i sahihada tayin etmekte mütereddid
oldu¤um gibi, elde bir delil-i kâfi olmad›kça, gösterilen fliddet-
ten dolay› heyet-i nuzzâr›n nas›l ihrâz-› beraet edebilece¤inden
de mütehayyirim! Bu babda ta‘mîk-i nazar edenlerce, bütün bu
tehiyyât u hâdisât iki sefirin iyan u nihan nüfuz u tesiriyle ol-
du¤unda flübhe yoktur. Löwenthal Esad Pafla’dan müteneffir ve
izale-i mevki ü ehemmiyeti içün f›rsata muntaz›r idi. ‹talya’n›n
alet-i siyaseti olarak onu görür, kâffe-i muamelat› o menbadan
teraflfluh eden bir cereyana tâbi bilirdi. Mülhakâttaki k›yam›
Esad Pafla’n›n teflvikine ve binaenaleyh Baron Aliotti’nin39
hükm ü iktidar›na atf ederdi. Nasyonalistlerin aras›nda Avus-
turya tercümanlar›n›n bulunmas›, Esad Pafla’ya karfl› kullan›-
lan topa Avusturyal› bir zâbitin kumanda eylemesi, Sefir Lö-
wenthal’in o iflte oynad›¤› rolü gayr-› kabil-i inkar bir surette
izah eder.
Mösyö Aliotti’ye gelince, rivayetler muhteliftir: Ki[m]i er-
bâb-› k›yam, do¤rudan do¤ruya kendisinin emriyle hareket et-
tiklerini hikaye ediyor, kimi “Draç’da suret-i mütenevvi‘ada

218 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


tertib etti¤i vesâit ile onlara iflaretler etti¤ini görenler vard›r”
diyor. Draç Körfezinin müntehâs›nda ve karaya yak›n ve usâta
nâz›r bir mevkide lenger-endâz olan bir küçük ‹talya torpidi
gecelerde ifl‘âl etti¤i lemaât ile iflârât-› mahsusa verdi¤ini müfla-
hade edenlerin hadd ü hesab› yoktur! Bu iflârât, Colonel Mori-
kiyu ile Profesor Kinifos’un ikametgâh›nda dahi tekerrür etti-
¤ini iddia edenler çoktur. Fakat odalar›n›n pencerelerinde usâ-
t›n mevakii görülmedi¤i ve evrak-› mazbutalar› meyan›nda
böyle bir münasebete delalet edecek bir eser bulunmad›¤› içün,
buna ihtimal vermeyenlerin muhakemesi daha do¤rudur
(166). Mamafih, hadisât-› isyaniyede Baron Aliotti’nin alaka-
dar oldu¤unu her türlü flekk ü tereddütten azade tutanlara kar-
fl› bir fley denemez, san›r›m. Halk›n gaflet ü taassubundan ve
hükûmetin zaaf-› idaresinden gere¤i gibi istifade etmeyi bilmifl
ve her istedi¤ini yapm›fl ve yapt›rm›flt›r (167). Hükûmet ise,
tahkikat-› lâzime icras›yla hemen Esad Pafla’ya yap›lan mu-
amelenin mürettibini meydana ç›karmak ve müflarünileyh
müttehem ise ecânibin eline teslim etmeyib, pençe-i kanuna
atmak laz›m idi. Esad Pafla’ya icra olunan hücumdan heyet-i
hükûmet bütün manas›yla bîvukûf oldu¤unu iddia etmek ile
beraber, Esad Pafla’ya karfl› velev g›yaben bir hükm ü karar ver-
memifl, pek bîgâne davranm›fl olmas›ndan dolay›, yakas›n›
zann u flübheden kurtaramam›flt›r (168).

Muhakeme

Bîtarafâne olarak tedkik-i macera etmek laz›m gelirse,


hükm olunur ki, ahvâlin birden bire bu raddede geldi¤inden
dolay› en ziyade endifle-nâk görünen Esad Pafla idi. Binaena-
leyh, fiayak’ta ve Tiran ile havalisinde görülen alâim-i irticaiye
üzerine, kendisi ba¤teten Tiran’a azimet eyledi. Pafla suret-i zâ-
hirede rüesâ-y› k›yam› teskin ve istihzârât-› harbiyeye karfl› on-
lar› imtinâ ve tatmin etmek üzere gidiyordu. Fakat hakikatte
mürtecilerin habl-i ittifak›n› bozmak, aralar›nda bir tefr[i]ka

Hat›rat 219
düflürmek istiyordu. Halbuki kitle-i bâ¤iyenin bafl›nda Musa
Kaz›m geçmifl idi. Bu müfti-i mâcin evvelce ‹ttihad ve Terakki
Cemiyeti’ne istinad ederek Esad Pafla’ya karfl› Draç mebusu ol-
mak ve Esad Pafla’ya bi-eyyi vechin kân muhalif bir vaziyette
bulunmak üzere meydana ç›km›fl idi. Bu kere dahi hâdisât-› câ-
riyeden bilistifade Esad Pafla’n›n her türlü âmâl ü ikbaline
muar›z görünüyordu.
Esad Pafla bir kuflifl-i hâlisâne ile bunlar› istedi¤i yola sevke
muktedir olmad›ktan baflka, Tiran’da pek tehlikeli bir mevkide
bulunmufl idi. Rivayet-i sahihaya göre, müfti ile yârân› taraf›n-
dan Esad Pafla’n›n ref‘-i vücuduna karar verilmifl, yolda bir pu-
su kurulmufltu. Topdanzade Fuad Bey Esad Pafla’y› bundan ha-
berdar etmifl, [o da] geceleyin acele acele hareket ve Draç’a av-
dete mecbur olmufl idi. Hat›rniflan›md›r ki, Draç’a geldi¤inde
kendisini görmüfl ve bu hareket-i isyaniye üzerine ac› ac› bir-
çok sözler söylemifl idim. Kemal-i teessürle Pafla-y› mumaileyh
katiyen ihtilal ile alakadar olmad›¤›n› ve teskini yolundaki ihti-
mam› ciddî oldu¤unu beyan eylemifl, tertib olunan suikasd›
anlatm›flt›r. ‹lk evvelce bu ifadât›na itimad etmedim ise de,
sonra tezahür eden hakikatler s›ras›nda bunun s›hhati anlafl›l-
m›fl ve hatta pusu tertibat›ndan Topdanzadelerden üç zat›n zî-
medhal olduklar› dahi müeyyeden rivayet olunmufl idi.
Vukuat›n tarz-› cereyan›na göre öyle tahmin olunur ki,
Esad Pafla tenkil olundu¤u dakikaya kadar Prens zu Wied’e
karfl› alenen muhalif bir vaziyet almam›fl, hengâme-i ihtilali
bizzat tertib etmemifltir. Müflarünileyhin mübâadetini mütea-
kib, en büyük muhaliflerinden ve fakat en çok lütf u ihsan›n›
görenlerden Kruyal› Mustafa Efendi’yi Prens zu Wied[’in] üç
yüz kifli ile Draç’a celb ü davet etti¤ini gören asiler nazar›nda,
Esad Pafla’n›n masumiyeti bir kat daha kesb-i vuzuh etmifltir.
Ahkâm-› diniyeye ve ehl-i ‹slâm’a verdi¤i mevâid-i malu-
meyi muhafaza yolunda kendisi[nin] kurban olmufl oldu¤una
hükmedilmifl idi.
Kruyal›lar Bektaflî tarîkine sâlik ve erbâb-› taassuba göre,
bunlar esâsât-› fler‘iyeyi târik olduklar› içün, hasseten hüküm-

220 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


dar›n bunlardan istiâne etmesi[nin] fleriata bir darbe vurmak
istemesinden ileri geldi¤i iddia olunmufl idi. Kruyal›lardan yüz
kifli, nüfuz-› hükûmeti takviye edebilmek üzere fiayak’da b›ra-
k›lm›fl ve küsuru Draç derununda ik‘âd edilmifl idi. Hollanda-
l› iki zâbit yüz kadar nasyonalist ile jandarmalar› ve Kruyal›lar›
kumandas› alt›na almak üzere fiayak’a gönderildi. Fakat fia-
yak’a vâs›l olmazdan evvelce usât bunlar› sarm›fl ve teslim ol-
malar›n› ihtar etmifllerdir. Yar›m saat kadar hal-i müdafaada
bulunduktan sonra, bi-esrihim asilere teslim olmufllard›r. Bun-
lar›n beraberinde bir top ve birçok cebhane var idi. Teslim olan
efrâda karfl› serkeflân r›fk ile muamele etmifllerse de, nasyona-
listlere nefret ü hakaret göstermifl ve bütün hücum u savletleri
bunlara münhas›r olmufltur!

Viyana’ya Sefaretim

May›s›n 19’unda Avlonya’dan hareket ettim. Trieste tarikiy-


le ve Draç’a ç›kmamak flart›yla 24’ünde Viyana’ya muvâsalat
eyledim. Delegasyonlar Budapeflte’de müctemi ve ‹mparator
ile süferâ ve vükelâ orada haz›r olduklar› içün, Hâriciye’de
Kont Berchtold’e vekalet eden Baron Rasini’nin ve sâir erkân-›
nezaretin ihtar› üzerine derhal Budapeflte’ye gittim. Muvâsala-
t›mla beraber Kont Berchtold’u ve müteakiben ‹talya sefiri
Don Avarna’y› Otel Hungarya’da gördüm. Her ikisi pek büyük
serzenifllerle Draç’daki vukuattan dolay› beyan-› teessüf ettiler.
Esad Pafla suçlu ise muhakeme alt›na al›nmak ve sonra tecziye
edilmek laz›m geldi¤i söylediler. Hele Don Avarna daha fliddet-
li ve ac› bir lisan ile flikayet eyledi ve baya¤› istiklal istidad›m›-
z›n henüz nâ-puhte oldu¤unu beyan etmeye kadar vard›. Kont
Berchtold’e alelusul itimadname suretini terk ile ayr›ld›m. On-
lar da, ikamet etti¤im Bristol Oteli’ne birbirini müteakib iade-i
ziyaret s›ras›nda, Esad Pafla’n›n vicâhen mümkün de¤il ise g›ya-
ben muhakeme edilmesini ve cürmünün ilan olunmas›n› tavsi-
ye eylediler. Draç’a keflide eyledi¤im telgrafnamemde bunu sa-

Hat›rat 221
rîhan beyan eyledim ise de, Esad Pafla’n›n su-i niyet ve sebeb-i
töhmetini hükûmet ortaya koymaktan tehâflî etmifl, yap›lan
muameleyi bir hükm-i kanunîye iktiran ettirmekten çekinmifl-
tir. Diyorlar ki, Baron Aliotti’nin ›srar u telkiniyle bizzat hü-
kümdar buna lüzum görmemifltir! Yahud ki Esad Pafla’n›n ev-
râk-› mazbutas› meyan›nda cürmünü ispat edebilecek bir ema-
re olmad›¤›ndan dolay› hükümdar muhakemesinden ihtiraz
buyurmufltur! Halbuki hükûmet ciddî bir faaliyetle tahkikat›n
icras›nda ›srar u sebat etseydi, birçok eflhâs›n ifadât u flehadât›
birçok hakikati meydana koyaca¤›nda flübhe yok idi.
‹mparator[’un] Budapeflte’den Viyana’ya gelib, [Bad]
Ischl’e gitmezden evvel beni kabul edece¤ini Hâriciye Nezare-
ti’nden haber verdiler. Haziran›n dördüncü günü alelkaide Sa-
ray-› ‹mparatorî Teflrifat Naz›r› Prens Monte Nova’dan ald›-
¤›m bir tezkire üzerine, saat 11’de Schönbrunn Saray›’na git-
tim. Merasim-i mutade ile istikbal olunduktan sonra ‹mpara-
tor’un huzuruna ç›kt›m. Müflarünileyh henüz hastal›ktan ifâ-
katyâb olmak ile beraber pek zinde bir halde idi. Büyük bir sa-
lonun ortas›nda ve ayakta idi. Askerî üniformas›yla Tuazon-
dor [Çifte Kartal] ve Leopold ile Sen Etyen [St. Etienne] ni-
flanlar›n› hâmil idi. Merasim-i teflrifat üzerine arz-› ihtiram et-
tim. Kendileri iki ayaklar›n› birbirine temas ettirib askerce
mukabele buyurdu. Alelkaide sefaretle Viyana’ya geldi¤imden
dolay› beyan-› memnuniyet eyledi. Taraf›m›zdan da usulen
mukabele olundu. O¤lum Ekrem’i, ismini yad ederek sordu.
Kendisini s›f›r sinninden beri tanad›¤›n› beyan ile, Draç’›n es-
na-y› muhasaras›na gösterdi¤i âsâr-› vatanperverâne ber-âver-
de-i zebân-› takdir buyurdu. Sonra Karada¤l›larla hudut bo-
yundaki ihtilafât ve münazaâttan bahseyledi. Bir gün evvel
Draç’dan buna dair ald›¤›m bir telgrafname üzerine, Hâriciye
Nezareti’ne müracaat ve müdahalât-› vak›adan flikayet eyledi-
¤imi arz ettim.
-“Karada¤l›lar her zaman yaln›z almakla de¤il, aramakla da
lezzet-yâb olurlard›. Fakat bundan sonra arama¤a ve alma¤a
f›rsat bulamazlar ümidindeyim” dedi.

222 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Arz-› flükran eyledim. Kendileri kemal-i nezaketle mukabe-
le buyurduktan sonra, Arnavutluk’un teâlî-i flân› ve bir an ev-
vel husul-i terakki ve ümran› temenniyat›nda bulunduktan
sonra elini verdi. Ve der-ân üç hatve geri çekildi. Huzurdan ç›k-
t›m. Usul-i teflrifatla orta elçilere ‹mparator’un el vermesi bü-
yük bir iltifata delalet ediyordu. Bu suretle hakk-› acizanemde
böylece iltifat etmeleri memleketim ve flahs›m nam›na flâyân-›
flükran idi.
Müteakiben büyük süferây› birer birer ziyaret ettim ve on-
lar›n ziyaretlerini kabul eyledim. Osmanl› sefiri Hüseyin Hilmi
Pafla, Arnavutluk hükûmet-i müstakillesini devleti[nin] henüz
tasdik etmedi¤inden bahis ile, bize flahsî olarak iade-i ziyaret
edebilece¤ini haber vermekle, bi’t-tab‘ münasebât›m›z› kat‘a ve
bu ziyareti kabul etmemeye lüzum gördüm. Halbuki bu Midil-
li Paflas› Yunan sefiri Mösyö Gariparis’i ziyaretten imtina etme-
mifl, Arnavutluk hükûmet-i müstakillesini bütün âlem tasdik
ve kabul etti¤i halde, kendisi ve kendisi gibi Bab›ali ricâli tan›-
maktan mücânebet eylemifltir.
Fransa ve Japonya sefirinin Arnavutluk’a ve ‹talya ile Avus-
turya aras›nda cereyan eden muhâsede ve rekabete dair pek
çok sualler îrad etmeleri ayruca nazar-› dikkatimi celb eylemifl
idi (169). Draç’›n eyyâm-› muhasaras›nda Viyana’da mahkû-
kât-› nefîsede hâiz-i kemal-i flöhret olan ‹htiyat Yüzbafl›s› Mös-
yö Gufler [Goscher?] Arnavutluk’a karfl› besledi¤i bir hiss-i te-
veccühle bize müracaat eyledi. Almanya’da ve alelhusus Ham-
burg’da befl bin kadar gönüllü[nün] Arnavutluk’a müheyya-y›
hareket olduklar›n› ve bunlar› Draç’a îsâl etmek üzere iki va-
purla flimendüfer navlolar›n›n ihzâr› kafi oldu¤unu söyledi.
Bizzat 5 Temmuz 1914 [günü] Berlin’e gidib, iflde alakadar
olan ümera-y› askeriyeden baz›s›yla Adlon Otel’[d]e müzakere
ettikten ve muvaffakiyet husulüne kanaat-› kâmile getirdikten
sonra keyfiyeti Draç’a, reis-i vükelâya ihbar eyledim (170). Ve
tahkikat neticesinde 150.000 frank tahsisat verildi¤i takdirde
bu efrâd›n i‘zâm› mümkün olaca¤›n› anlayarak, ona göre ayru-
ca malumat verdim. Wiener Bankas›’nda hükûmetimizin hesa-

Hat›rat 223
b›na terk olunan 540.000 tahvilat ve 45.000 frank altun akçe-
den miktar-› mezkurun al›nmas›n› yazm›fl, havalesini vermifl
idi. Halbuki banka bu paray› Hâriciye Nezareti’nden kable’l-is-
tizan veremeyece¤ini ifade etmesiyle nezarete müracaat eyle-
dim. Nezaret, Arnavutluk’a iki vapurla gönüllü gönderece¤imi
Lloyd flirketiyle ve flimendüfer direktörleriyle vukubulan mu-
haberemden ö¤renmifl olaca¤›ndan, ‹talya bankalar›na b›rak›l-
m›fl paralardan dahi bir miktar alabildi¤im takdirde, Avustur-
ya hükûmeti mani olamayaca¤› cevab›n› verdi.
Derhal Roma sefiri Müfid Beyefendi’ye ve Reis-i Nuzzâr
Turhan Pafla’ya yazd›m. Müfid Bey’den gelen cevapta ‹talya
Bankas›, Wiener Bank Frei [Wiener Freie Bank] ne kadar para
verirse, onlar da o kadar para derhal teslim edecekleri cevab›n›
vermifl ise de, muhaberat-› mütevaliyeden sonra iki hükûmet
suret-i katiada paran›n adem-i tesviyesi yolunda bankalara
emirler verdikleri anlafl›lm›flt›r (171). Bu sevkiyattan meyus ol-
du¤um gibi, Harbiye Nezareti’ne ve hassaten General Konrad’a
müracaatla iki batarya top i‘tâs›n› rica eyledim. Müflarünileyh
laz›m gelenlerle ba‘de’l-muhabere, hem arad›¤›m toplar› mec-
canen vermeye ve hem de bir beylik vapuruyla Draç’a gönder-
meye muvafakat eyledi (172). En son sistem olarak toplar tef-
rik ve Pola’dan Draç’a vapurla sevk olunmufl ve yaln›z beylik
vapurunun iyâb u zehâb› kayd-› resmî alt›na girmemek içün
kömür pahas› nam›yla 1.710 kron taraf›mdan Harbiye Dairesi
veznesine teslim k›l›nm›flt›r. Fakat Alman gönüllüler hiçbir
masraf aramamak ve iki vapur kendilerine tahsis olunmak üze-
re yeni bir teklifte bulunduklar› içün, bankaya müracaatla na-
m›ma 40.000 kron iktiraz etmelerini rica eyledim ve muvafakat
cevab›n› ald›m. Fakat paray› teslim edecekleri dakikada yine
Hâriciye’den ald›klar› emir üzerine, ta‘vîk-i tediyata mecbur
olduklar›n› anlad›m. Avusturya hükûmeti Almanyal› gönüllü-
lerin Arnavutluk’a azimetini[n] ‹talya’ya vesile-i flikayet olabi-
lece¤inden endiflenâk idi. Bu sebebden dolay› bankaya pek s›k›
emirlerle tediyat› men‘e lüzum görmüfl idi. Halbuki Harb-i
Umumî’den biraz evvelce bunlar Draç’a vâs›l olsalard›, Hac›

224 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Kamil’in ve Esad Pafla’n›n aileleri kolay kolay Arnavutluk’u alt
üst etmezdi.*
Draç’a göndermifl oldu¤um toplar haylice ifle yaram›fl ve
bâd-› heva hükûmetin eline geçmifl ise de, usât›n musâdemât›-
na mukabeleden ›zhar-› acz eden toplar› da her fleyi de 3 Eylül
1914’de terk ederek Draç’dan fekk-i t›nâb-› ârâm etmifl, hü-
kümdar dahi Korfu’ya fledd-i rihal etmeye mecbur olmufltur.

Eyyâm-› Muhasara

May›s›n 19’unda ve vakt-i zevalde Kavaya’da müctemi usât


taarruza bafllad› ve fiayak yolu üzerinde bulunan bir karakolun
efrâd›yla bir müsâdeme etti. Fakat efrâd-› merkûme ekall-i ka-
lîl olduklar› içün, müdafaadan ziyade nefislerini kurtarma¤a
mecbur olmufl, kofla kofla ve kemal-i telafl ile Draç’a gelib bu
hareket-i isyaniyeyi haber vermifllerdir. Hükûmet o güne kadar
fiayak’da ve sâir havalide dört-befl bin mürteci‘in ictima ettik-
lerini biliyordu. fiu kadar ki, bunlar›n sebeb-i flikayetleri henüz

* Viyana’ya muvâsalat›mdan birkaç gün sonra Avusturya Yüzbafl›s› Mösyö Le-


on di Gilardi Draç’a avdet etmek, hükûmetin hizmet ü müzaheretinde bu-
lunmak üzere bir pasaport arad›. Draç tamam›yla mahsur ve erbab-› hami-
yet meyus ve meftur oldu¤u bir zamanda, bir Avusturya yüzbafl›s›n›n ben-
den pasaport alarak Draç’a gitmek istemesine mana veremedi¤im ve bunun
emri müracaat›nda bir hulûs-› hay›rhâhâne [mütalaa] etmedi¤im içün, red
ile cevap vermekten ise, Harbiye Nezareti’nden mezuniyet aramas›n› ihtar
eyledim. ‹ki gün sonra Arnavut tâbiiyetini kabul etti¤ini ve Arnavut tebas›
olmak üzere pasaport arad›¤›n› beyan etmesi üzerine, hükûmetin ve bahu-
sus Harbiye Nezareti’nin müsaadesi olmad›kça pasaport veremeyece¤imi ve
kendisünün müracaat etmesi lüzumunu beyan eyledim. Do¤rudan do¤ruya
sormakl›¤›m› ve delalet-i hasenede bulunmakl›¤›m› rica etmekle, Ballplatz’a
gidip maceray› anlatt›m. Muamele[nin] Harbiye Nezareti’ne aid oldu¤u ce-
vab›n› ald›m. Nezaret-i müflarünileyhâda bildiklerimden iki zata [meseleyi]
gayr›resmî açt›m. Ald›¤›m cevab[›n] muvaf›k [olmas›] üzerine resmen mü-
racaat eyledim. Ve Gilardi[’ye] Arnavut tabiiyetini temin eden pasaportun
verilebilece¤ine dair müsbet bir cevab ald›m. Bu suretle Gilardi Draç’a gidip
usâta karfl› pek çok yararl›klar göstermifl, Harb-i Umumî …[cümlenin de-
vam› yok -haz.-].

Hat›rat 225
münkeflif olmad›¤› gibi, silah-be-dest olarak Draç’a taarruz
edebileceklerini dahi tahmin etmezdi.
Harekât-› harbiyeye bafllar bafllamaz, hükûmet beht ü hay-
rete ve halk azim bir havf ü haflyete düçar oldu. ‹ctima eden
nuzzâr, bi-eyyi vechin kân mukavemete karar verdi. Evvelce bir-
çok fedakârl›klarla Mirdita’dan ve ‹flkodra Malisiyas›’ndan ge-
tirebildi¤i efrâd› usâta karfl› sevk etti. Avusturya’dan mübayaa
olunan toplardan dört k›tas›n› fiayak yoluna hakim ve naz›r
olan bir tepe üzerine tayin eyledi. Ahali de umumiyetle silaha
sar›ld›. Ve nasyonalistlerin birço¤u jandarmalara iltihak eyledi.
Fakat nizam u intizamdan berî olduklar› içün, emr-i müdafaa-
da muvaffak olmalar› meflkuk idi. Alelhusus, Malisörler safha-i
harbiyeye girmekten imtina ve kasabaya avdet etmeye flurû et-
tikleri içün, hükûmet pusulay› flafl›rm›fl, istinad edebilecek bir
kuvveti olmad›¤›ndan acz ü hayret aras›nda muztar kald›.
Ecnebî sefarethaneleri kap›lar›n› sedde ibtidar ve bayrakla-
r›n› i‘lâ eder etmez, Avusturya ve ‹talya harb gemilerinden bi-
rer müfreze-i askeriye karaya ç›k›b hükümdar› ve saray› muha-
fazaya koyulmufllard›r. ‹talyal› Italo Soliotti’nin vukuata dair
neflr etti¤i bir eserde diyor ki, bu hengâme-i havf u reca aras›n-
da Avusturya Sefarethanesinde azim bir telafl u haflyet ve aksi
olarak ‹talya Sefarethanesinde büyük bir huzur u rahat hü-
kümferma idi. Saat üç raddelerinde dört Hollandal› zâbitle
maiyetleri ve beraberlerinde bulunmufl olan mitralyözleri eflki-
yan›n eline düflmüfl, saat dört buçukta ahvâl daha ziyade kesb-i
vehamet eylemifltir. Dakikadan dakikaya kasaban›n sukutuna
intizar olunuyor. Usât her taraf› sar›b kasabaya takarrub edi-
yordu. Bu s›rada, Kalkandelenli Mehmed Pafla Dralla gibi flü-
c‘ân, ibraz-› cesaret-i bî-pâyan ile müdafaaya gayret ve kulûb-›
hâifeye bahfl-› kuvvet eylemifl ise de, tak›m tak›m ecnebî gemi-
lerine iltica eden çoluk çocu¤un manzara-i fecîas› alelumum
halk›n ye’s ü teessürünü dû-tâ etmekte, Draç kasabas›[n›n] bir
merkez-i ceng ü sitîz olmaktan ziyade bir saha-i hacret ü hicret
oldu¤u[nu] göstermekte idi. Saray›n etraf›n› ihata eden efrâd-›
bahriyenin kasabay› dahi muhafazaya memur edilmeleri te-

226 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


mennisi dermeyan olunmufl ise de, Baron Aliotti’nin emr u tel-
kiniyle ‹talya Amirali Terikari yaln›z saray› ve hükümdar› s›ya-
net edebileceklerini bi’l-beyan, kendilerinin harbe ifltirak etme-
leri vaz‘-› bîtarafîye muhil ve vazife-i askeriyelerinden hâriç ol-
du¤unu söylemifltir! Bu eyyam aras›nda ‹talyanlar “Liiride” ve
“Norpizani” [ve] sâir süfün-i harbiyede kabul ü îvâ eyledikleri
s›byan u nisvana hüsn-i muamele etmelerinden baflka bir ha-
reket-i müstahsene göstermemifllerdir.
Saat befl buçuk raddelerinde iki Katolik rahibinin k›yade-
tiyle harbe sevk olunan Malisörler, der-ceng-i evvel münhezim
ve periflan ve derun-› flehre ric‘ata flitâbân oldular. Buna bina-
en Prens zu Wied’in re‘y ü tensibiyle Mehmed Pafla Dralla usât
ile mükalemeye memur oldu. Fakat Baron Aliotti, herkesin
göstermekten hâlî kalmad›¤› telafl u endifleden bilistifade, Kra-
l’› ve ailesini -halas edebilmek bahanesiyle- bir ‹talya z›rhl›s›na
irkâba muztar b›rakm›fl ve bu suretle gaye-i mühimmesinin ilk
hatvesini kazanm›flt›r (174). Nas›yelerinden ye’s ü teessürleri
nümayan olan Kral ile refika-i muhteremesi ‹talya sefiri Aliot-
ti ve ‹talya Amirali Terikari ile ‹talya bahriyesi taraf›ndan teflyî
olunduklar› halde, iskeleye aheste aheste inmifl bir ‹talya beylik
mûfl›yla? Misurata vapuruna binmifllerdir. Küçük prens ile
hemfliresi bundan yar›m saat evvelce ayn› vapura irkâb olun-
mufllard›r. Kral[’›n] o dakikaya kadar sebat u metanetini [ve]
dahi a‘dâs›na karfl› hüsn-i niyetini muhafaza edebildi¤ini gören
Baron Aliotti bir türlü rahat edemiyor, hükümdar› halk naza-
r›nda küçültmek, her türlü ikdar u itibardan düflürmek üzere
sarf-› yârâ-y› makdaret ediyordu.
Zahirde hükûmete müzaheret ve çâre-cû-yi selamet olmak
üzere, ikide birde ihzar eyledi¤i vesilelerle, do¤rudan do¤ruya
eflk›ya ile peyda-y› münasebet eyliyor ve hükûmetin kesr-i nü-
fuzuna sebebler arayordu. Prens zu Wied hat›rat›nda diyor ki,

Esad’›n tevkif ü iclâs›ndan sonra erbâb-› k›yam›n bafl›nda kimse gö-


rülmüyordu. Yaln›z ‹talya Sefarethanesine aid otomobil fiayak’a gidib
geliyordu. Rivayete göre, eflk›ya bu suretle hatt-› hareketlerine dair ta-
limat-› hafiye al›yordu. Esad Pafla’ya ait bu komplota karfl› müdafaa

Hat›rat 227
vesâitini anlatmak içün hikaye-i âtiyeyi bir misal tarz›nda zikr ü îrâ-
da lüzum gördüm:
Draç’daki jandarma efrâd›yla sâireden (?) mâadâ kendi hükümdarla-
r›n› muhafaza etmek içün ayruca yüz kadar Malisör Draç’a gelmifl,
ikametgâh›m›n etraf›n› ihata eylemifllerdi. Halbuki daha evvelce sara-
y› muhafaza içün Avusturya ve ‹talya bahriye neferât›ndan birer müf-
reze karaya ç›km›fl idi. Bu suretle Draç’da üç yüz kadar gönüllü ve iki
yüz jandarma ve birkaç mitralyöz ile alt› k›ta sahra topu var idi. Fakat
bunlar› istimal edecek efrâd pek cüz’î ve talimden bî-behre idi. Benim
muhafazam içün gelen Malisörleri evlerine iade etmek üzere Aliot-
ti[’nin] pek ›srar eyledi¤i hayretle görülmüfl ve bu fikr ü arzusunu ter-
vic etmezsem, ‹talya bahriye neferât›n› geri çekece¤ini kemal-i telafl
ile söylemifl oldu¤u gibi, Katolikler taraf›ndan s›yanet olunmakl›¤›m
maddesi erbâb-› k›yama girân geldi¤ini ila[ve]-i mâkâl eylemifl idi
(175). Meazalik, vapura binmezsem hayat›m› kurtarmak imkan› ol-
mad›¤›n› ve ‹talya süfün-i harbiyesi taraf›ndan usâta karfl› top endaht
edilemeyece¤ini tebli¤ etmifl idi. Ben de buna cevaben, “‹flkodra’da
bulunan efrâd-› beynelmilelden bir miktar gönderildi¤i takdirde Ka-
tolikleri iadeye haz›r›m” dedim. Aliotti, rüfekâs›n›n re‘yini sual et-
meksizin ceffe’l-kalem bunun mümkünsüz oldu¤unu söylemifl ve
müteakiben sekiz-on bin asinin Draç’a takarrub ettiklerini ve Rafl-
pol’da bulunmufl olan elli nefer jandarma ile sâireyi Hollandal› zâbi-
tân ile beraber esir eylediklerini haber vermifltir. Birkaç dakikadan
sonra yan›ma gelen Kaymakam Thomson bu vukuat› tasdik eylemifl-
tir. Aliotti’nin teflvikiyle saraya gelen bütün süferâ ile Heyet-i Nuzzâr
dahi ayn› lisan ile beni tehdit ve ailemle me‘an bir vapura gitmezsem
muhatara-i azimede bulundu¤umuz meselesini teyid eylemifllerdir.
Avusturya sefiri Löwenthal dahi bu ihbar› tasdik etmek ile beraber,
‹talyanlar ile ihtilalciler aras›nda verilmifl bir karar üzerine duçar-› ta-
arruz u hakaret olaca¤›m› beyan etmifl ve vapura râkib olmaktan bafl-
ka çare kalmad›¤›n› itiraf eylemifltir. Malisörlerin iadesi lüzumu der-
kâr idi. Fakat beni b›rak›b bir yere gitmeyeceklerini haber verdikleri
içün, yaln›zca gitmeleri düflvar idi.
Bu ahvâle ve kraliçenin gösterdi¤i ›srara karfl› Draç’da kalmakta im-
kan yok idi. Çâr ü nâçâr May›s’›n 23. günü saat üçde ikametgâh›m-
dan müfarakat eyledim ve Misurata vapuruna bindim. Vapurda ken-
dimi esir fleklinde gördüm. Avusturya sefiri dahi bir Avusturya vapu-

228 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


runa râkib oldu¤u s›rada, Avusturya’n›n en yak›n bir kasabas›na git-
mekli¤imi ihtar etmifl ise de, ›s¤â etmedim. ‹flte 23 May›s Hadisesi na-
m›yla matbuata aks eden mübala¤akârâne vukuat bundan ve haki-
kat-i hal tafsilat-› mebsutadan ibarettir (176).

Bîtarafâne tedkik-i hakikat olunursa, hükümdar›n bu iyâb


u zehâb› zarurî ve mecburî oldu¤u görülüyor. Yan›na her kim
gelmifl ise, ahvâlin vehametinden hiçbir ümid kalmad›¤›n› te-
yid etmekten baflka bir söz söylememifl, fetret ve felaketi mu-
hakkaku’l-vukû‘ olarak göstermiflti. Bu ân-› hatarnâk› geçir-
mek ve cemiyet hât›r› (?) ile bir re’y-i musîb vermek laz›m idi.
Saat yedi buçuk raddelerinde Baron Aliotti ve Avusturya Sefa-
reti Müsteflar› Bergen, Romanya, Fransa, ‹ngiltere ve Almanya
sefirleri ‹talya Sefarethanesinde topland›lar. Askerî atafle-mili-
terlerini beraberlerine ald›lar. Sekiz buçukta süferâ avdet ve
birkaç saat evvelce usât taraf›ndan esir edilen Hollandal› bir zâ-
bit dahi kendilerine refakat ediyordu.
Bu zâbit avdet edece¤ini namus-› askerîsi üzerine yemin ile
teminden sonra silahs›z üç kiflinin mürafakat›yla ve beyaz bay-
rak keflidesiyle hükümdara baz› teklifâtta bulunmak içün gön-
deriliyordu. Baron Aliotti zâbitin suret-i memuriyetinden ha-
berdar olur olmaz, derhal otomobiline alm›fl, avdetinde yine
beraberce getirmifltir.
Usât›n teklifi bir idi; o da yirmi dört saat top ve tüfenk ate-
fline hitam vermek ve atefle devam edilirse esir edilen Hollan-
dal› zâbitlerle sair üserây› idam edeceklerini bildirmekten iba-
ret idi. Bunun üzerine Mülâz›m Pini Andrioni Hükümdar’a bu
haberi îsâl etmek üzere vapura gönderildi. Müflarünileyh laz›m
gelen evâmiri ve bunun cevab›n› vermek içün derhal karaya
ç›kt›. Yar›m saat sonra kraliçe de saray›na avdet eyledi. Saray›n
etraf›n› muhafazaya memur olan yüz elli Malisör bir hadiseye
sebebiyet vermemek içün Avusturya harb gemisine irkâb edil-
mifl, mütareke suret-i ciddiyede kabul olunmufltur.
‹talyal› Mösyö Soliotti ruznamesinde diyor ki: “Sokaklarda
‹talyanlardan mâadâ kimse görülmüyor, her tarafta ‹talya’n›n

Hat›rat 229
hakk-› himayesi hissolunuyor ve yaln›z ‹talya bayra¤› temevvüc
ediyordu!”
Bu itirafâta ve tevâli eden hâdisâta göre hükm olunmak la-
z›m gelürse, isyan›n menba› ‹talya Sefarethanesinin ve isyan›n
kumandan› Aliotti’nin oldu¤u [aflikâr] idi. Bu suretle onlar›n
taarruz[un]dan yaln›z ‹talyanlar masun olabilir, yaln›z ‹talya
bayra¤› alt›nda bulunanlar endifleden azadesiz kal›rd›. Meaza-
lik, usât›n teklifât-› vak›alar› reddedilir ve mütareke müddeti
hitam bulur korkusuyla herkes telafl ve endifle gösteriyordu.
May›s›n 23. günü Romanya atafle-militeri Prens Sturca ile
Hollandal› Yüzbafl› Sar avdetlerini yine namus-› askerîleriyle
ba‘de’t-temin usât›n bir mektubunu hâmilen alessabah geldik-
leri görülmüfl ve bundan dolay› halk ile beraber heyet-i hükû-
met ye’s ü hayrete düflmüfltür. Zira mektub Hükümdar’a yaz›l-
d›¤› halde, usât müzakerât-› sulhiye ve katiada bulunmak içün
yaln›z Avrupa devletlerini, yani Kontrol Heyetini muhatab ta-
nad›¤› yaz›yor, Hükümdar’› ve hükûmeti ›skât ediyorlard›. Er-
tesi günü saat on raddelerinde hükümdar Saray Naz›r›n› ve
seryaveri Libohoval› Ekrem Bey’i beraber alarak kasabay› ve
k›taat-› askeriyeyi devr ü seyre ç›km›fl, toplar›n tabya edildik-
leri yere ve Draç Köprüsü’ne kadar gidib efrâd-› askeriyeye
bezl-i iltifat ettikten sonra on birde saray›na mu‘âvedet eyle-
mifltir. Hükümdar›n merdâne ve dilîrâne cevelân› halka pek
ziyade hüsn-i tesir ederek, fliddetli alk›fllara bâis olmufltur. O
gün ‹talyal› Topçu Miralay› Murichio ve Yüzbafl› Molteda, Ali-
otti taraf›ndan Salîb-i Ahmer [K›z›l Haç] nam›na mecruhîne
icra-y› müdâvât ve muhtacîne tevzî-i iânât etmek üzere ehl-i
k›yam cânibine sevk olunmufllarsa da, saat on bir buçukta bu
iki zat avdet etmifl ve kendilerinin ifadesine göre usât adem-i
ihtiyaclar›n› beyan ile ianelerini almaktan isti¤na ve istinkaf
eylemifllerdir. Meazalik, biraz sonra Baron Aliotti Mülaz›m
Descia ile General-konsolos ve Kontrol Heyetinde ‹talya’n›n
murahhas› olan Mösyö Gali’yi eflk›yaya göndermekten ihtiraz
etmemifltir (177).

230 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Saat üç buçukta eflk›ya taraf›ndan muavenetleri reddedildi-
¤i rivayet olunan Miralay Murichio ile Yüzbafl› Molteda tekrar
ehl-i k›yama gönderildi. Müteakiben, Baron Aliotti baflta oldu-
¤u halde, ehl-i k›yam ile müzakerede bulunmak üzere kafile-i
süferâ ve Kontrol Heyetinde bulunan bilcümle aza fiayak’a git-
ti! Usât, üzerlerine at›lan telef ettikleri nüfus-› ma‘sume(!!)den
dolay› Prens’in mesuliyetini ortaya koyarak Avrupa’n›n müda-
halesini taleb, ve buna müsaade olunmazsa, Türkiya’n›n avde-
tini temenni ve tehiyye edeceklerini beyan ettiler ve Esad Pa-
fla’n›n beyhude yerde itham edilib, kendisinin emr-i dini mu-
hafazadan gayr› bir fikri olmad›¤› iddias›n› ortaya sürdüler. Bu
ser ü bûnü olmayan türrehâttan sonra üserây› zevât-› muma-
ileyhimân›n ellerine verdiler ve bu taraftan maktul olub da yol-
larda kalan emvât›n defnine müsaade gösterdiler. Saat dörtte
Avusturya kuvâ-y› bahriyesine mensub San Jorj [Sankt Georg]
z›rhl›s› gelib bir k›s›m Malisörleri alm›fl, fiingin’e götürmüfltür.
May›s›n 28’inde ve saat üç raddelerinde Turhan Pafla
Trieste’de râkib oldu¤u bir vapurla Avrupa’dan avdet etti. Tur-
han Pafla fetret ü felaket bafllar bafllamaz, memleketçe halâs u
müdafaa imkan› göremedi¤i ve hükûmetin her türlü kuvvet ü
satvetini ân-› tenkiline kadar Esad Pafla’n›n flahs›ndan ümid ü
intizar eyledi¤i içün, Romanya’dan bir kuvve-i askeriye sevk
edilmesini temin maksad›yla Avrupa kabinelerinin delaletini
temenniye ve bu vesileyle ihtiyar-› sefere lüzum göstermiflti.
Halbuki her müracaat eyledi¤i yerde ve bahusus Almanya
Hâriciye Nezareti’nde bir suret-i bâride ile cevab-› menfî alm›fl
idi. Turhan Pafla müteessir ve mütehayyir olarak Viyana’ya ge-
lir gelmez Prens’den istizan-› avdet ve ald›¤› cevab üzerine
Draç’a müteveccihen hareket eyledi. Draç iskelesine ç›kt›¤› za-
man kimse[nin] karfl›lama¤a gelmedi¤ini gördü. Bu so¤uk
muameleden, sukut edece¤ini anlad›. Saray-› hükümdarîye git-
mezden evvel Adliye Naz›r› ve Hâriciye Naz›r› Vekili Müfid
Bey’in ikametgâh›na u¤rad›.
Halbuki Müfid Bey Hâriciye Nezareti’nde bulundu¤u s›ra-
da bir bâdire-i garibeye hedef olmufl, vekaletten de nezaretten

Hat›rat 231
de istifa ederek, heyet-i hükûmetten ayr›lma¤a mecbur olmufl
idi: Hükümdar bir aral›k süferân›n davetle ahvâl-i câriye üzeri-
ne reylerini sormak hevesini gösterdi. Müfid Bey’e bu arzusu-
nu anlatarak, süferân›n saray›nda toplama¤a memur eyledi.
Müflarünileyh nîm-resmî olarak bir vakt-i muayyenede bil-
cümle süferân›n sarayda haz›r bulunmalar›n› rica ve onlar da
muvafakat etti. Bu suretle süferâ tayin olunan saatte saraya gel-
dikçe Müfid Bey istikbal ediyor ve Prens’e malumat veriyordu.
Süferâ tamamen geldikden sonra, Prens bunlar›n bulundular›
odaya gelib hücre-i mahsusas›na davet ve onlar da kemal-i
hürmet ile icabet eyledi. Prens süferân›n oda kapusundan s›ra-
s›yla geçmelerine bizzat intizar ettikten sonra s›ra Müfid Bey’e
gelir gelmez yüzüne karfl› kap›y› seddetmifl, müflarünileyhi hâ-
riçte b›rakm›fl idi. Bu muamele-i bâride üzerine müflarünileyh
istifas›n› yaz›b derhal Hükümdar’a yollam›fl ve saraydan ç›kub
gitmifltir. Prens müflarünileyhin nezaretten keff-i yed etti¤ine
bir fley dememiflti. Halbuki bu kere kendisini davet etmifl, ka-
bineyi teflkiline memur eylemifl ise de, Müfid Bey bu bârgirân›
kabulden istinkaf etmifltir. Buna binaen Turhan Pafla ye’s ü
hayretle yaln›zca saraya gitti.
Kap›da Esad Pafla’dan müntek›l otomobilin üzerine bir be-
yaz bayrakla ‹talya ve Avusturya sefirlerine mahsus sancaklar
keflide olundu¤unu gördü. Müteakiben Mösyö Aliotti ile Lö-
wenthal göründü. Bu tehiyyât›n esbâb-› mucibesini sordu.
Usât ile müzâkerâta giriflmek üzere fiayak’a gideceklerini söy-
lediler. Turhan Pafla, erbâb-› k›yam›n mevcudiyet-i siyasiyele-
ri olmayub, bunlarla süferân›n müzakere etmeleri hükûmet ve
mevcudiyetlerini tanamak demek olaca¤›ndan bahis ile,
men‘e kalk›flt›. Halbuki Mösyö Aliotti bu tavassuttan münba-
sit u müteflekkir ve Löwenthal hal ü âtîden mütehayyir görü-
nüyordu. ‹htar-› vâk›‘› ›s¤âya lüzum görmeyen süferâ fiayak’a
ve Turhan Pafla saraya do¤ru gitti. Müflarünileyh Prens’i gör-
dü¤ünde bu iyâb u zehâb›n mahiyeti itibariyle zarardan baflka
bir faideyi mucib olamayaca¤›n› anlatm›fl, Prens’i mehâzîr-i

232 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Filip Noga
(1868-1917)

âtiyeden korkutmak istemiflti. Fakat Prens, süferâca verilen


karar neticesi oldu¤unu beyan ile mümânaat edemeyece¤ini
söyledi ve heyet-i hükûmetin tebeddülü ve Turhan Pafla’n›n
istifa etmesi zarurî oldu¤unu ima ve iflrab eyledi. Turhan Pafla
buna muvafakat eyledi¤i halde, bir lahza geçer geçmez tekrar
kabineyi teflkiline memur buyurdu. Buna sebeb ise, Müfid
Bey’i saraya davet ve kendisine heyeti teflkiline i‘tâ-y› mezuni-
yet eylemifl iken, müflarünileyh mükerreren ve katiyen reddet-
tikten baflka, heyete girmeyi dahi kabul etmemifl ve Draç’da
kalmak arzusunda bulunmad›¤›n› beyan eylemifl. Turhan Pa-
fla nuzzâr meyan›nda Doktor Turtulli’yi dâhil etmek flart›yla
kabineyi teflkil eylemesi emrini alm›fl ve kendisi ke’l-evvel
Hâriciye nezareti inz›mam›yla baflvekaleti deruhde eylemifltir.
Elbasanl› Akif Pafla Dâhiliye’ye, Turtulli Bey Maarif ’e, Midhat
Bey Fraflari Nafia’ya, Abdi Bey Topdanî Ticaret’e, Ergirili Poga
Efendi Adliye’ye, ‹flkodral› Filip Efendi Noga Maliye’ye geç-
mifl, Müfid Bey Doktor Adamidi’nin yerine Roma sefaretine
tayin olunmufltur (178).

Hat›rat 233
Vukuat-› Harbiye

Bu tevcihat memleketin huzur u sükununu temine kâfi de-


¤il idi. Bilakis, ahvâl günden güne kesb-i vehamet ediyordu (15
Haziran 1914).
Malisörlerde itaat derhal, hükûmette tedbir ve gayret kal-
mam›flt›. Hollandal› Kaymakam Thomson ile rüfekâs› kuflifl-i
müflkilperendâzâne ile Malisörlerin ve Mirdital›lar›n harekât›-
n› tanzime çal›flm›fl ve köprüye kadar sevk edebilmifllerse de,
Thomson son saff-› harbe kadar ilerilemifl ve at üzerinde iken
gö¤sünden vurularak der-ân arka üstü düflmüfl idi.40 Zavall›
Thomson yan›nda bulunmufl olan bir Rus zâbitine üzerlerine
gelen kurflunlardan s›yanet-i nefs etmesini ihtar eyledi¤i halde,
telef olmufl idi. Bu saatte, yani alt›-yedi raddelerinde, Kral ser-
yaveri Ekrem Bey[’le] beraber ve her ikisi süvar olduklar› hal-
de sunûf-› askeriyeyi ziyaret ve mücahidîne telkin-i sebat ve
metanet eylemifl ise de, Thomson’un z›yâ‘› usât›n tezâuf-› sav-
letlerine bâis olmufl, Malisörler çekilmifl ve eflk›ya köprüyü geç-
mifltir. Saat ona kadar sarf olunan fiflenklerin miktar› doksan
bini mütecaviz idi. Bunlar›n yerine baflka cebhane gelmedi¤ini
bilenler ak›beti son derecede vahim görüyordu. Malisörler
muttas›l havaya kurflun at›yor, asilerin mermileri ise hedefe isa-
bet ediyordu. Yaln›z dört k›ta topun saçt›¤› atefller ¤ulât ü bu-
¤ât aras›nda azim bir kargaflal›k veriyordu; az çok ileri hareket-
lerine mani oluyordu. Fakat usât kükremifl develer gibi kasaba-
ya hücum ettikçe ümid-i mukavemet kesiliyordu. Bunun üze-
rine Avusturya ve ‹talya neferât-› bahriyesi saray›n etraf›na ba-
rîka[t]lar yapma¤a bafllam›fl ve sefarethaneler kuvvetli müfre-
zelerle taht-› muhafazaya al›nm›flt›r. Akflama karîb, asiler fart-›
cüretle k›taat-› askeriyeye tekrar hücum etmifl, baya¤› Draç ka-
sabas›na girmifllerdir. Toplar fliddetle ibraz-› faaliyet ve efrâd-›
mutîa fedakârâne mukavemet etmekte idi. Akflam saat yedide
harbe nihayet verilmifltir. On befl saat devam eden bu harb-i
hâil yüz kiflinin hayat›na hâtime çekmifl, herkesi ¤arîk-i hayret
ü teessür etmifltir.

234 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


La Tribuna Illustrata’n›n
Colonel Thomson’un
vuruluflunu gösteren
28 Haziran 1914 tarihli
kapa¤›

Saat yedi buçukta Miralay Thomson’un cenazesi saray-›


hükümdarî havalisine îsâl olunmufl, bizzat Hükümdar tabut
üzerine “Arnavutluk’un Kartal›” nam›yla ihdas etti¤i niflan›n
büyük kordonunu asm›flt›r (179).
Bu dakikalarda sarayda Kontrol Heyeti akd-i ictima ediyor
ve kasaba derununda büyük bir sükut ve matem hükümferma
oluyordu. Gece saat on birden sonra “Vetorbizani” z›rhl›s›na
yerli ve ecnebî birçok ahalinin nakline müsaade olunmufl, ka-
file kafile halk deniz kenar›na dökülmüfltür. Halbuki bu hare-
ket-i leyliye ehl-i k›yam›n nazar-› dikkatini celbetmifl, tedâ-
rükât-› mütecavizkârâneye mübafleret[e] sebebiyet olmufltur.
Z›rhl› vapurlar›n projektörlerinden etrafa münteflir efli‘a-i vâsi-
a aras›nda usât›n öteye beriye mefly ü hareketleri görülüyordu.
Halk umumiyetle heyecana gelmifl, Malisörler ve jandarmalar
havaya tüfenk endaht etmeye bafllam›fllard›r. Draç yine sukut
etmek üzere idi. Saat bir buçukta fiingin’den gelen bir vapurla
üç yüz Malisör Draç’a vâs›l oldu. Bunlar muharebelere imdad
edece¤i yerde kuvve-i maneviyelerini bozmufl, herkesi bir havf

Hat›rat 235
u helecan aras›nda b›rakm›flt›r. fiühedân›n miktar› otuza ve
mecruhîn iki yüze bâli¤ idi. Usât›n telefât› dahi belki bu mik-
tardan dûn de¤il idi. Fakat her iki taraf galebe-i katiadan nâ-
ümid idi. Rüesâ-y› usât ecânibin müdahale-i fledidesini davet
etmekten korkmufl ve bu sebeble hod-be-hod geceleyin terk-i
mevki eyleyerek fiayak yolunu tutmufllard›r. Alessabah, ‹sa A¤a
Boletin’in ve Margakoni’nin kumandas› alt›na verilen yedi yüz
kadar Malisörü iki tak›ma ay›rmak ve ileriye sevk etmek iste-
mifllerse de, bunlar birbirinden ayr›lma¤a raz› olmad›klar›n-
dan, müctemian Draç Köprüsü’ne müntehi olan yolu tuttular
ve kemal-i emniyet ve suhuletle köprüden bed’ ile üç-dört yüz
metre ileriledilerse de, fiayak’a nâz›r olan tepede mütehaflflid
olan usât fliddetli bir atefl alt›na alm›fl, bunlar› telefât-› külliye-
ye u¤ratm›fl olduklar› içün Hollandal› Binbafl› Roon ileri hare-
ketlerine mani oldu. Saat sekizden sonra harb bir kat daha
kesb-i dehflet eyledi. Toplar hal-i faaliyette idi. Malisörler Rafl-
pol tepelerinde iken, hem kumluktan hem o tepelerin mukabi-
linde bulunan mevâkiden üflüflen usât tazyik ve muhasara ey-
ledikleri içün, hal ve mevkileri pek hatarnâk oldu. Malisörler
ric‘ate bafllad›. Fakat intizamlar›n› muhafaza edemediklerin-
den, pek çok telefâta u¤rad›.
Art›k bir hezimet ü felakete karfl› herkes hükümdar› ve hat-
ta hükûmetle vatan› düflünmekten ziyade, bafl›n›n çaresini ara-
ma¤a, nefsine bir melce bulma¤a mecburiyet gördü!
Malisörler muttas›l kaç›yor, çil yavrusu gibi öteye beriye da-
¤›l›yordu. Köprüde vâki küçük istihkamâtta olsun müdafaa
edebilmelerine bile imkan yok idi. Ne sergerdelerinin emrine
münkâd oluyor ve ne de muhatara-i âtiyeyi düflünüyordu; hi-
râsân ve girîzân kasabaya giriyordu. Usât köprüyü ve onda b›-
rak›lm›fl olan bir topu zabt etmifl, ümid-i mukavemet kesilmifl-
tir. Toplar dahi sükut ve tavakkuf etmifl, usât›n karfl›s›nda ferd-i
âferîde kalmam›flt›r. Onlar›n hay u huylar›ndan ve att›klar›
mermilerin tanîn-i bedbûylar›ndan gayr› ses sada iflitilmiyor-
du. Bu s›rada merâkib-i bahriye bütün efrâd-› ihtiyatiyelerini
karaya ç›karm›fl, toplar› saray›n sahas›na ve kasabaya do¤ru

236 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


tevcih eylemifltir. Saat ikide ahvâl daha ziyade vehamet peyda
eyledi. ‹ki gün evvel kasaban›n sukutu mukarrer ve mucize ka-
bîlinden olarak halâs› muntazar oldu¤u gibi, bu kere dahi bir
harikan›n tecelli edebilmesinden avam ümidvar idi. Usât kük-
remifl ve kudurmufl, zevk ve zaferle sermest, gurur ve hiss-i in-
tikam ile mesrur olmufl olduklar› içün maneviyat›n tesirinden
azade ve maddiyata dildâde idi.
Malisörler sûrah-› tahassunlar›ndan ç›km›yor, harbe ifltirak
etmiyor, yaln›z hükümdar› muhafaza ile mükellef olduklar›n›
beyan ile mücadeleden ictinab ediyordu. Hayat›n› hiçe sayan ve
bihakk›n flecaatle lay›k-› takdir olan ‹sa A¤a Boletin bunlar›n ik-
na‘›ndan ve harbe sevk u i¤râ edilmelerinden vazgeçiyor, kesret-
li bir düflmana karfl› tertibsiz ve cebhanesiz sevk olunduklar›n-
dan dolay› (!!) hükûmete karfl› bess-i flekvâ ediyordu. Fakat ge-
ce, usât Kontrol Heyetiyle müzakerede bulunmak üzere iki kifli
göndermifl ve masum sayd›klar› ecânibin telefiyle maceraya mu-
hil kalmamak içün Draç’a girmekten fera¤at ettiklerini ve Hü-
kümdar’›n azimetine intizaren Draç’›n muhasaras›na devam
edeceklerini tebli¤ eylemifltir. Bu tebli¤ bir nevi mütareke idi.
Draç hücum ve taarruzdan art›k masun idi. Fakat hükûmet
idame-i mevcudiyetten ve ibraz-› kuvvetten aciz idi. Zira ayl›k-
l› Mirdital›lar hakikat-i halde hiç idi. Bunlar›n idare ve iafleleri
günden güne kesb-i su‘ubet etmekte, ayr›ca bir gaile teflkil et-
mekte idi. Bunlar ayl›klar›n› günü gününe almazlarsa, mücte-
mian veya münferiden eflk›yaya iltihak etmeleri ihtimali var
idi. Avusturya ve ‹talya’dan evvelce al›nm›fl olan onmilyon
frank suyunu çekmifl, mülhakâttan para gelmesi muhal haline
girmifl idi. Birkaç gün Malisörler iskat ve idare olundularsa da,
kâidlerinin metâmi‘i, efrâd›n[›n] metâlibi bitmez tükenmez bir
dert idi. Romanya’dan prense müzaheret maksad›yla gelen bir-
iki yüz gönüllünün dahi idaresi kesb-i su‘ubet etmifl idi. Bun-
lar da az çok alacaklar›n› aramaktan, Hükümdar’› tazyikten
hâlî de¤il idi.
Her iflte ve her fleyde müflkilat meflhud idi. Harb-i Umumî
bafllad›ktan sonra hükûmetle Hükümdar ac›nacak bir halde

Hat›rat 237
idi. Draç ondan evvel gizli gizli tertib olunan entrikalar›n saf-
has› idi. fiimdi Avusturya ve ‹talya delegeleri maskelerini kal-
d›rm›fl, iki pehlivan gibi musâraaya bafllam›fl idi. Sâir süferâ ile
Kontrol azas› dahi aflikâr olarak birbirinin aleyhinde idare-i ke-
lam ve merama yol açm›fl idi. Böyle bir hengâme-i bela ve fet-
rette, Prens’in asl u nesli ve Avusturya’n›n intihab›yla gelmifl ol-
mas› maddesi cidâl ve nizâ› dû-tâ ediyordu. Draç bir saha-i si-
yasetten ç›km›fl, bir meydan-› münakafla kesilmiflti.
Bu meydan[da] hedef olan Arnavutluk’un mevcudiyeti ve
Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesi idi. Londra Konferans›-
n›n mukarrerât-› müttehazesi Arnavutluk içün ne derece bî-
eman oldu¤u malum idi. Hay›rhâhl›k iddias›nda bulunanlar›n
takib etmek istedikleri gaye tamam›yla anlafl›lm›fl, merkez-i
hükûmeti insafs›zcas›na tazyik eden mürteciler ise bu belâyâ-y›
azimeden, bu taksimât-› elimeden bîpâk u bîperva kalm›fl idi.
Taife-i merkume kâh Saltanat-› Osmaniyyeye kesb-i irtibat et-
mek üzere ayy›ld›zl› bayraklar›n sâyesi alt›nda Arnavutluk’un
alem-i zî-celâlini, Arnavutluk’un niflane-i istiklalini murdar
ayaklar›yla bas›yor ve kâh hamiyet-i câhiliye ile birbirinin kan›-
na susam›fl olarak Draç, Berat ve Avlonya sancaklar›n› seylâbe-
i istilalar›yla bir buhayre-i hûn-âlûda çeviriyordu! Maksadlar›
millî bir gayeyi istihdaftan uzak ve s›rf menfaat-i flahsiyeye
ma‘tuf idi. Bu evbâfllar fezâyih-i vahfliyâneleriyle aleme karfl›
milletin hakk-› hayata ve istiklal ü saadete müstaid olmad›¤›
fikrini vermifl, düflmanlar›m›z›n arad›klar›n› bulma¤a sebebi-
yet olmufltur. Bu suretle ilk önce ‹talyanlar Avlonya’ya asker ç›-
karm›fl ve sonra Greklerle pazarl›klara giriflmifl, Arnavutluk’un
mevcudiyet-i kavmiyesine hâtime çekmeyi kurmufllard›r!!

‹mdad

Mülhakât ile merkez-i hükûmetin berren muhabere ve


muvasalas› munkat›‘ idi. Muhasara ise mütareke tarz›nda ber-
devam idi. Hükûmet bu eyyâm aras›nda yol yol nefes almaya

238 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Osum Nehri üzerinde Görice Köprüsü, Berat, 1913-1914

ve çare-i selamet arama¤a bafllam›fl idi. Asayifl-i mahalliyenin


muhafazas›, kuvâ-y› muavenenin cem ve sevki içün Berat’ta,
Elbasan’da ve alelhusus Avlonya’da jandarma efrâd›n›n ve gö-
nüllülerden mürekkeb bir kuvvetin tahflîdine emirler
ver[il]mifl, Dâhiliye Nezareti’nde Umur-› ‹dare Müdürü Feyzi
Bey 4.000 altun tevdî olunarak Avlonya’ya gönderilmifltir (15
Haziran).
fiu kadar ki, Avlonya idaresinin zimâm-› idaresini ellerine
alanlar kin ve garezle âlûde ve Draç hükûmetinden de az çok
rencide olduklar› gibi, umumiyetle ahali-i müslime Himara ve
Koç cihetlerini yak›b y›kan Yunan eflk›yas›n›n savletinden
korkmufl idi. Bu esbâbdan dolay› mürtecilerin arkas›n› alabile-
cek miktar-› kâfi asker cem‘ine imkan yok idi. Berat ahalisi da-
hi muavenet-i külliyede bulunmaktan sarf›nazar, baya¤› bîtaraf
bir vaziyette kalma¤a karar vemifl idi.
Evvelce Aziz Pafla Viryoni ve Bektafl Efendi Çakran Cenubî
Arnavutluk’a sevk olunmak üzere yedi-sekiz bin efrâd-› askeri-
yeyi cem‘ ü sevk etmeyi taahhüd eylemifl. Draç’daki nukûd-›
mevcudeden bunlar da befl-alt› bin altun alm›fl ise de, bin tür-
lü müflkilat ile Pafla-y› müflarünileyh befl-alt› yüz kifliyi toplay›b
önüne katm›fl, Loflna cihetini tutub fie-i bâ¤iyenin arkas›n›

Hat›rat 239
tehdit etmek istemiflti. Fakat efrâd-› merkume aras›nda at›lan
tohum-› nifak u fesad›n tesiriyle bilâ-mûcib hezimete u¤ram›fl
idi. Bu asker periflan u girîzan yollara dökülmüfl ve Aziz Pafla
yaln›zca Fir’e gelmeye mecbur olmufl idi. Efrâd-› merkume flu
suretle bozulduktan sonra, sözde kuvvetü’z-zâhir olmak üzere
Avlonya’dan bir-iki yüz kifli sevk olunarak ve Bektafl Efendi
Çakranî ile Hüsnü A¤a Toska, alt›-yedi yüz neferlerle Prostar
Çiftli¤i piflgah›na kadar firarîleri takib eden usâta karfl› durub
ric‘ate mecbur eylemifl idi. O gün Avlonya’dan ye¤enim Nured-
din Bey’in k›yadetiyle ve Feyzi Bey’in refakatiyle daha üç yüz
kifli gelmifl ve Bektafl Efendi Çorofl dahi Malaskastra-i Bâlâ’dan
toplayabildi¤i dört yüz neferle yetiflmifl oldu¤undan, Loflna’ya
do¤ru hareket olunarak Karabu¤ar’a toplay›b s›rtlar›na vara-
bildiler. Bektafl Efendi Çakranî Loflna’n›n sol ve Hüsnü A¤a
Toska sa¤ cenah[›n]da ve Avlonyal›lar Malakastra-i Bâlâ Tak›-
m› Kola¤as› Ziya Bey Molla’n›n tertibiyle cebhede mevki tuttu-
lar. Haflerat-› bâ¤iye ‹skomifl Deresini geçerek ve Loflna’n›n fli-
malinde vâki kara halk›n› önlerine katarak, Haziran›n 18’inde
Karabu¤ar’a tepesinden hücuma bafllad›lar. ‹lk önce Kanine fe-
daileri gere¤i gibi muharebe ve mukabele etmifl ve bunlar›n ba-
fl›nda bulunan Kanineli Said Kemal Efendi iki kolundan mec-
ruh olmufl, ikindiye kadar Avlonyal›lar yaln›zca muhâcimîne
mukavemet edebilmifllerdir. ‹kindi üstü Bektafl Efendi Çorofl
bunlar›n imdad›na geldi ise de, bu gönüllü f›rkas› yavafl yavafl
meydan-› harbden tebâüde bafllam›fl ve gece hulûl eder etmez
k›taat-› askeriye bozulub Fir’e do¤ru firar eylemifllerdir. Yaln›z
Bektafl Efendi Çakranî tak›m› ve [!] müsaid bir mevki tuttuk-
lar› içün birkaç saat daha harbe devam ettikten sonra onlar da
firara bafllam›fllard›r (180).
Bu muharebede haz›r bulunanlar›n rivayetine göre, esbâb-›
hezimetin birincisi Hüsnü A¤a Toska’n›n efrâd› yevmiyelerini
tamam›yla alamam›fl olduklar›n› bahane edinerek saff-› harb-
den ç›km›fl olmalar› maddesi idi. Bununla beraber, mâl-› gani-
metle efrâd›n k›sm-› küllîsi hanelerine avdet eylemifl, kuman-
danlar biribirine muhalif emirler verib efrâd› flafl›rtm›fl, Kanine-

240 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


li Elmas Efendi Cafer’in eviddâs›ndan Kanineli, Yahoval› ric‘ati
tesrî yolunda efrâda propaganda yapm›fl, Karabu¤ar Ovas›nda
bulunmufl olan doksan kifli müctemian hareket etmeyib üç par-
tiye ayr›lm›flt›r. Fakat nazar-› dikkatten dûr tutulmamak laz›m
gelirse, gerek harb esnas›nda ve gerek asker firar ettikleri s›rada,
müttehid ve müttefik de¤il idi. Ez-her-cihet itt›rads›z ve inti-
zams›z idi. Bir de ‹skrabar’›n her taraf›n› Tepedelen kazas›yla
Kurvelefl cihetlerini istila eden Yunanîlerin etrafa saçt›klar› to-
hum-› fesada ve da¤›tt›klar› nukûd-› bî-flumâra firifte ve dilbes-
te olanlar›n ilkaât-› hafiyesi dahi bu hezimetin esbab-› hakikiye-
sini teflkil etti¤i sâmia-i hirâfl-› teessür olmufltur.
Bu ahvâl üzerine efrâd-› münhezime umumiyetle bir havf ü
tereddüde ma¤lub olarak ellerinde bulunan esliha ve cebhane-
yi yollarda at›yor, kimsenin emrine münkâd olmuyorlard›.
Hollandal› Yüzbafl› de Yung [de Jung?] ile maiyeti dereyi geçer-
ken toplar› dahi birlikte götürmek üzere firarîlerin muavenet-i
fiiliyesine arz-› ihtiyac etmifl, kimse kulak asmam›fl, toplar bin-
lerce efrâd›n gözü önünde terk olunmufltur. Askerin bu hezi-
met ü ric‘atlerini intâc eden muhâcemât Gegalardan de¤il idi.
Do¤rudan do¤ruya Müzakiyeliler bunlar› takib ve tenkil edi-
yordu. Zira evvelce Loflna’ya kadar geçmifl ve bozulub ric‘at et-
mifl olan Malakastral›lar, Avlonya fedailerinin güzergâhlar›na
tesadüf eden köylerde bulabildikleri emvâl ü mevâflîyi alm›fl,
köyleri pek ziyade rencide ve zarardîde etmifl olduklar› içün,
k›taat-› askeriyenin flu hezimetleri esnas›nda Müzâkiyelilerden
birkaç bin kifli bulabildikleri esliha ile takiblerine koyulmufl,
son derecede cür’et ü savlet göstermifllerdi.
Kemal-i suubetle Brostar çiftli¤inde dereyi firarîler geçer
geçmez Bektafl Efendi Çakranî ile Hüsnü A¤a Toska birlik ola-
rak Müzakiyelileri durdurmak ve hiss-i intikamlar›n› teskin et-
mek üzere emvâl-i ma¤sûbenin iadesi flart›yla müzakerâta gi-
riflmifllerdir. Müzakiyeliler egerçi bir dereceye kadar tatmin
olunmufllarsa da, taarruzlar›ndan kimse emin de¤il idi. Esasen
tahakkuk etmifl idi ki, Loflna’dan bed’ ile dereye kadar olan yer-
ler hep bunlar›n ellerinde idi. Gegalar Loflna’da tevakkuf etmifl

Hat›rat 241
ve Müzakiyelileri önlerine katm›fllard›r. Binaenaleyh Fir ile ci-
var›nda ve belki Avlonya ile Malakastralarda endifle ve telafl pek
ziyade idi. Bektafl Efendi Avlonyal›lardan üç-dört yüz kiflinin
sevki ricas›yla mektublar göndermifl, iflin ehemmiyet-i azime-
sini izah eylemifl idi. Buna binaen Avlonyal›lar belediye daire-
sinde bi’l-ictima Kanine’den Viyosa’ya kadar olan kara halk›
Viyosa Deresi üzerinde tahaflflüd etmek, Dukatl›lar Lu¤ura’y›
tutmak, Rreza ile Shullëri köyleri Koç’a yürümek üzere karar
vermifllerse de, ashab-› re’y ü flûrâ meyan›nda bulunan Velçeli
Ali Efendi Bekir bir kere de ‹smail Kemal Bey’in re’yine müra-
caat olunmas›n› teklif etmifltir. Müflarünileyh Viyosa’n›n mu-
hafazas›n› tensib etmek ile beraber, cihât-› sâire üzerine kuv-
vetler sevk edilmesinden tehâflî eylemifl idi (181). Meazalik,
Loflna’dan Müzakiye’den tecemmu eden k›taat› askeriye meh-
mâ-emken kendilerine çeki düzen verib, yine Nureddin Bey’in
kumandas›yla Avlonyal›lardan dört yüz kifli Berat’a mütevecci-
hen hareket eylemifllerdir. Hasan Bey Köprüsü birkaç gün ev-
vel jandarma yüzbafl›l›¤›yla istihdam olunan Lepeniçeli Ahmed
A¤a taraf›ndan iflgal edilmifl ve Avusturyal› Yüzbafl› Gilardi
(182) bir cebel topu ve bir de mitralyöz ile bunlara muavenete
gelmifl idi. Avlonyal›lar Beratl›lar›n imdad›na geldikleri zaman
asiler Seman Deresini Koç Köprüsünden geçmifl, Berat’› arka
taraftan muhasara etmeye bafllam›fllard›.
Beratl›lar›n temerrüd ve tereddüdü ve usât›n kesretle vürû-
du sebebiyle Berat pek fena bir vaziyette idi. Küçük bir musâ-
demeden sonra kasaba asilerin eline geçmifl ve Avlonyal›lar
oralarda duramay›b Sina tarikiyle avdete flitâbân olmufltur (10
A¤ustos 1914).
Bu ahvâl-i elîmeye karfl› merkez-i hükûmet hâlâ Avlonya’dan
imdad ve muavenete muntaz›r idi. Hükümdar, herkese bâis-i it-
minân olmak üzere refika-i muhteremesiyle bahren Avlonya’ya
geldi ve hanemizde misafir olub, halk›n himmet ve hamiyetine
müracaat eyledi. Fakat kaza halk› her gün gelmekte olan kavâ-
fil-i muhacirînin verdikleri korkulu haberlerden ürktükleri ve
muteberân-› kaza dahi taraftarl›k beliyesiyle ve teferrüd ü tahak-

242 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Muradiye Camii önünden geçen birlikler Avlonya, 1914

küm dâiyesiyle birbirinin aleyhinde i‘mâl-i fikr u nazar etmek-


ten gayr-› hâlî kald›klar› içün, matlub olan müzaheretin tedârü-
küne imkan bulunamam›flt›r. Halk›n itaati ve hükûmetin nüfu-
zu tamam›yla sars›lm›fl, mal sand›¤›nda para kalmam›flt›r.
Hükümdar Avlonya’da birkaç saat meks ü ârâmdan sonra,
meyus ve mütehayyir Draç’a avdet eylemifltir. Bu esnada Yunan
eflk›yas› Ergiri ve Görice sancaklar›n› tamam›yla istila etmifl,
halka karfl› vahfletin, barbarl›¤›n en müthifl âsâr-› tahribiyesini
göstermifllerdir.
Büyût-i müslimîni yerle yeksân eylediler, bulabildikleri ço-
luk çocuklar› kestiler. Yüz elli bini mütecaviz biçaregân can he-
vesiyle yollara dökülmüfl, kafile kafile Avlonya’ya iltica eylemifl-
lerdir. Bu haydutlar›n pifl-i savletine konacak bir kuvvet yok
idi. Hamiyetmendândan Abdurrahman A¤a fiaksa cem‘ edebil-
di¤i bir-iki yüz kifli ile Tepedelen’e gidib mevki tutmufl ise de,
bir tak›m eflhâs-› sefîlenin ilkaât-› hafiyesiyle bu efrâd dahi mü-
dafaa-i vatandan tebâüd eylemifllerdir.
9 A¤ustos 1914. Gilave Tekkesi’nde ve Bektaflî Dergâh› post-
niflîni Muhyiddin Baba’n›n kumandas› alt›nda tecemmu‘ eden

Hat›rat 243
bir miktar ahali-i ‹slâmiye, usâttan birkaç kifliyi esir ve Avlon-
ya’ya sevk ve tesyîr etmifl ise de, Ergiri Sanca¤› halk›ndan olub
bâbercâ-y› muhaceret olanlardan iki bin kifli çâr ü nâçâr silah-›
hamiyete sar›l›b, Berat’›n tahlisine gitmifllerdir. Bunlardan Sina
tarikiyle giden f›rka usât› ile çarp›flarak on befl kadar flehid ver-
dikten sonra Berat’›n istilas›na muvaffak olmufllard›r. Fakat o s›-
rada Berat hükûmetinin re’sikâr›nda muktedir bir adam yok idi.
Kazan›lan bu muvaffakiyet üzerine halk›n endifle ve tereddüdü-
nü izale ve nüfuz-› hükûmeti az çok muhafaza etmek mümkün
iken, Praviflteli Behcet Efendi Arslan’›n zaaf-› fikr u idaresi, gös-
terdi¤i telafl ve teseyyübü vak‘-› hükûmeti ihlal etmifl, sözü aya-
¤a ve emr-i hükûmeti esâfilin eline düflürmüfltür. Alelhusus, iki
Bektaflî baban›n fart-› tehâlük ve taassubuyla ve Beratl› Ferid
Numan Efendi ile Neflet Bey Viryoni’nin ifrat derecede göster-
di¤i milliyetperverli¤iyle fieyh Hasan’›n Tekkesi (183) ve Rama-
zan A¤a Kadofl’un hanesi ihrak ve fleyhin ve Ramazan A¤a’n›n
iki masum çocu¤u katl u ihnâk edildi¤i gibi fieyh fiefik Efendi
darb u katl edilmifl ve efrâd-› askeriyeden ve muhacirînden bir
tak›m eflhâs çarfl›y› nehb ü gârete bafllam›fl oldu¤u içün, ahali-i
mahalliye galeyana gelerek alenen usâta iltihak etmifllerdir.
Bu suretle hükûmete zahîr olmak üzere gelen bu kuvvetli
asiler, Berat’tan tekrar def‘ ü tenkil ve tuttuklar›n› itlaf ü tezlil
etmifllerdir. Mürteciîn-i merkume ‹slâm Bey Viryoni ve Mus-
tafa Bey Vokopola gibi hamiyet-i milliye ve f›trat-› zekiye erbâ-
b›n›n piflvalar›ndan olan zevât›n hanesini ve Ergirili Baki Efen-
di’nin meskenini yak›b y›km›fllard›r (19 A¤ustos 1914).
Berat’ta cereyan eden ve kurûn-› vustâda din nam›na yap›-
lan barbarl›klar› and›ran bu hadiseler hükûmet-i merkeziyeyi
flafl›rt›yor, taaddiyât-› vâk›a taassub ve cehaletin tesiriyle yap›l-
d›¤› içün, her iki taraf bir mücadele-i siyasiyeden ziyade, baya-
¤› Ehl-i Sünnet ile Bektaflîler aras›nda bafllam›fl bir tarikat kav-
gas›[na] sar›l›yordu. Halen ve âtiyen bu rev[î]fl Arnavutluk
içün en büyük bir fetret ve felaket nazar›yla bak›lmas› laz›m
geldi¤i gibi, Yunan eflk›yas›n›n tecavüzât› dahi usât› tedhifl et-
miyordu (184).

244 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


General De Veer bir grup jandarma ile Avlonya’da, yaklafl›k 1914

Hollanda kumandas› alt›ndaki Arnavut birlikler,


muhtemelen Avlonya, 1913-1914

Hat›rat 245
Bu s›rada, Avlonya’da bulunan esliha ve cebhaneyi hükû-
met Draç’a sevk etmeye bafllad›. Büyük bir havf ve helecâna bâ-
is olan bu hal üzerine halk tak›m tak›m Brindizi’ye hicret eyle-
meye karar verdi. ‹smail Kemal Bey, refakatinde birkaç kifli
al›b, bir heyet-i mahsusa fleklinde Avrupa’ya gitmek ve müza-
heret aramak üzere bir teklif dermeyan eylemifl ise de, kimse
refakat etmek istememifl ve bir vekaletname ile umum halk›n
temenniyât›n› ve mezâlim-i vâk›an›n derecât›n› Avrupa kabi-
nelerine arz ve tebli¤e vesâtat eylemek arzusunda bulundu¤u
halde, sözü nazar-› itibare al›nmam›flt›r!! Halk› istila etmifl olan
haflyet ü dehflet her tahmin ve tasavvurun fevkinde idi.
‹smail Kemal Bey yaln›zca Brindizi’ye gidib Arnavutluk’a
bir daha u¤ramam›fl ve ba‘de’l-vefat cenazesi Avlonya’da Kani-
ne Tekkesi’nin haziresinde defn-i hâk-i gufran olmak üzere ge-
tirilmifltir.
Bu muhacirînden ve Avrupa’da bulunan müttefiklerinden
kimse [fl]akk-i [fl]efe-i flikayet etmemifl, kimse Arnavutluk’un
bulundu¤u hal-i hevl-nâk› enzâr-› âmmeye koymam›flt›r. O¤-
lum Ekrem Brindizi’ye sürüldü¤ü zaman Viyana cerâid-i res-
miyesini bu taaddiyât›n tafsilat›yla doldurmufl, abd-i aciz dahi
Viyana’da her türlü teflebbüsât-› siyasiyeye tevessül ederek bir
çare-i necat arama¤a çal›flm›flt›r. Zemin ü zamana göre bu nefl-
riyat ve teflebbüsât dahi Arnavutluk’u kurtarma¤a muvaffak
olamam›flt›r.

Mirdital›lar

Avlonya’dan, Berat’tan sevkolunmufl olan kuvâ-y› imdadiye


Loflna vadilerinde duçar-› inhizam olduktan sonra, hükûmetin
emr-i müdafaaca istinad edecek kuvveti Mirdita ve Kthjella
Katoliklerinden müctemi olub, Draç’da Mirdital› Markako-
ni’nin idaresi taht›nda bulunan bin befl yüz ve Prenk Doda Pa-
fla’n›n Lefl ve Zadrima ile Mirdital›lardan mürekkeb Lefl’te top-
lad›¤› üç bin kadar bafl›bozuk nefere inhisar ediyordu.

246 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Prenk Doda’n›n toplad›¤› kuvvetler: Sa¤dan itibaren: Yüzbafl› Edhem Vlora,
Prenk Bib Doda (beyaz ceketli), General De Veer, bir ‹talyan Katolik
papaz›, Te¤men Melek Fraflari. 5 Aral›k 1913

Usât harekât-› taarruzkârâneye bafllar bafllamaz, bunlar


sevk ü avdet olunmufl ise de, bir k›sm› yollarda dökülüb kal-
m›fl ve bir k›sm› gelürken etraf› nehb ü gâret ederek çald›klar›,
ald›klar› emvâl ve mevâflî ile köylerine avdet eylemifllerdir.
Bunlar›n muayyenât ve maaflât› müflkilat-› azime ile tesviye ve
tedârük olundu¤u halde, kemmiyet-i sahihalar› defterlerde
mukayyed miktar›n n›sf›ndan ziyade noksan idi. ‹flim’e [Ish-
mi] geldikleri zaman, Draç’da ahvâl kesb-i vehamet eder et-
mez Lefl’te bulunan efrâd› al›b Draç’da gelmesi Prenk Pafla’ya
yaz›lm›fl ve o dahi bafllar›nda bulundu¤u halde ‹flim’e gelmifl
idi. ‹flim’e geldikleri anda Malisörler çarfl›n›n bir k›sm›n› ihrak
ve bulabildikleri eflya ve hayvanât› garet ve istirak etmeleri
üzerine, ahali-i mahalliye usâta iltihak ederek bunlara hücum
etmifl, telefât-› külliyeye u¤ratm›fllard›. Buna binaen, efrâd-›
merkume ileriye do¤ru hareketten ictinab ederek ‹flim’in etra-
f›nda tevakkuf eylemifllerdir. Merkezin tertibat-› harbiyesi ar-
t›k her tarafta akim kalm›fl, eflk›yaya karfl› koyacak kuvveti kal-
mam›flt›. Halbuki yap›lan harekât hakk›yla tertib ve tatbik
olunsayd›, bir hüsn-i netice vermesi muhakkak idi. Zira,

Hat›rat 247
Draç’a âmâde-i hücum olan asilerin cüreti mehmâ-emken
def‘edildi¤i ve az çok bir f›rsat kazan›ld›¤› içün, flimalden
Prenk Doda Pafla’n›n ve cenubdan Aziz Pafla ile Feyzi ve Nu-
reddin beylerin ve Bektafl Efendi Çakranî ile Bektafl Efendi
Çorofl’un ve alelhusus Kruya kasabas›na kadar ilerileyen ve bin
befl yüz kifliden mütecaviz olan Ahmed Bey Zog’un kuvvetleri
müttefikan Berat’a hareket etseydi, miktar› günden güne tenâ-
kus eden usâta galebe etmeleri ve onlar› her taraftan sarub pe-
riflan eylemeleri mümkün idi.* Fakat merkez flahsiyet ve
ehemmiyetini kaybetti¤i ve Mirdital›lar kimseye râm olmak ve
harb etmek istemedikleri içün, bunlardan bir gûna faide gör-
mek imkan› yok idi. Efrâd-› merkume esasen bir hiss-i hami-
yetle ve hükûmete cidden muavenet etmek hevesiyle [de¤il],
ayl›k almak ve râh-› rastlar›n[d]a kolayca bulabildiklerini çal-
mak maksad›yla gelmifllerdir. Bu cihetle, ‹flim’de duçar-› taar-
ruz olur olmaz, ileriye gitmekten ictinab etmifl, k›smen köyle-
rine avdet etmeye flitâbân ve kendilerine tecavüz etmeyecekle-
rini müeyyed-i usât-teminat? olan bir k›sm› dahi harekâta ifl-
tirak etmekten rûgerdan olmufllar, en do¤rusu tevhid-i hare-
kâta mümânaat etmifllerdir.
Zaten para mukabilinde askerlik eden bu misillu avam u
hevamdan hiçbir vakit, hiçbir yerde hay›r görülmemifl ve dai-
ma kendilerine gösterilen fedakârl›klar cüretlerini artt›rm›flt›r!
Bunlar›n cebhaneleri, üzerlerinde tafl›d›klar› birkaç fiflenge
münhas›r idi ve bununla beraber bu fiflenkleri beyhude yere
heba etmeye al›flm›flt›. Hiçbirisi att›¤› mermiyi isabet ettirmez,
niflan almas›n› bilmezdi. Havaya tüfenk atar, bol bol fiflenk ya-
kar, ac› ac› ve pek vahfli nalelerle kendi mevcudiyetlerini düfl-

* Ahmed Bey Zog Mezra Tepesine vâs›l oldu¤u anda, üç bin kifliden ziyade sa-
y›lan Prenk Doda Pafla’n›n maiyeti ‹flim’de rast geldiklerini çal›b çarbm›fl ve
yak›p y›km›fl oldu¤unu ve bunun üzerine ‹flimlilerin ehl-i k›yama iltihak et-
tiklerini haber ald›. Kruya’ya çekildi; fakat bunun, Pafla’n›n Mata Deresine
do¤ru pek fena bir halde ric‘at etdi¤ini haber almak ile, çaresiz maiyetiyle
beraber Mata havalisine avdet eyledi. Bu iki kuvvet müttehiden ve muntaza-
man hareket etselerdi, usât mahv u periflan olurdu. Bilakis, asiler bunlar›n
ric‘atlerinden cüretyâb olarak Tiran’a girmifl, her tarafa hakim olmufltur.

248 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Mirdita’da bir grup Arnavut, 1916

mana anlad›rlard›. ‹çlerinden biri vurulur veya mecruh olursa,


onu kurtarmak veya tafl›mak bahanesiyle hemen ekserisi mec-
ruhun veya maktulün bafl›na toplanur, harbden kaç›n›rd›.
Denilebilir ki, bunlar›n heyet-i mecmualar› ölümden ziya-
de itaate al›flmaktan korkuyorlard›. Vahflet ve bedavetle geçir-
dikleri hayat-› telhden memnun ve neye muhtac olduklar›n›
belki de idrakten aciz, zaruret ve sefalete meftundur. Bunlar›
nev‘an-ma bir nizam ve intizam alt›na almak üzere istedikleri
kadar para verilmifl, baflbu¤lar›na son derecede iltifat ve itimad
gösterilmifl ise de, hâlet-i vahflet ve haflyetlerini izaleye imkan
bulunamam›flt›r. Bildiklerinden flaflmaz, itiyadlar›ndan vazgeç-
mezdi. Bu suretle ald›klar› 20.000 altunun hiçbir hayr› görül-
memifl ve Prenk Pafla’n›n kûflifl ve vezifli(?) bir ifle yaramam›flt›r
(186). Meazalik, ‹flim’de kalan Prenk Pafla’n›n hatt u hareketi ve
muavenete ihtiyac› olub olmad›¤› merkezce meçhul idi. ‹flkod-
ra’da bile bunlar›n halinden haber al›nam›yordu. Hatta idare-i
beytülmal bafl›nda bulunan Colonel Philips, bir Avusturya
kruvazörü vas›tas›yla Draç’da Turhan Pafla’ya 21 Haziran 1914
tarihiyle ve 755 rakam›yla çekti¤i bir telgrafnamede, “Prenk
Pafla’n›n imdada ihtiyac› varsa, ehl-i ‹slâm’dan mürekkeb bir
kuvvet Katoliklerle me‘an sevk ve tertib olunmak içün cevab
intizar ve Draç’da ne miktar esliha mevcut olub, bunlardan ne

Hat›rat 249
kadar›n›n tevzîi mümkün olabilece¤inin beyan›” rica olundu-
¤u halde, Turhan Pafla,
-“Telgrafnamenizi ald›m. Haflmetlu hükümdar ahali-i
‹slâmiyenin gösterdikleri vatanperverâneden dolay› memnun
ve müteflekkirdir. Bib Doda Pafla henüz bir muavenete arz-› ih-
tiyac etmemifl ve buna lüzum gösterdi¤i anda kendilerine mü-
racaat edilmesi mukarrer bulunmufl oldu¤unu beyan ile bera-
ber keyfiyetin ahaliye tebli¤e vesâtatlar› temenni olunur” ibare-
siyle cevab verdi¤ine bak›l›rsa, cereyan-› halden kimsenin ma-
lumat-› sahihas› olmad›¤› derkâr idi.

R›hlet

Eylül 1914’de hükûmetin vaziyeti son derecede elim idi; her


fleyden aciz ve türlü muavenetten mahrum idi. Etraf› atefl-i is-
yan ile yan›yor, halk neflr-i erâcifle nüfuz-› hükûmeti k›r›yor,
payitaht›n her hali müthifl bir boflluk gösteriyordu. Zorbalar›n
aralar›nda has›l olan ihtilafâttan kimse malumat alam›yordu.
Alanlar da hükümete ve dahi hükümdara bile haber vermiyor-
du. Heyet-i hükûmet yekdi¤erine z›dd u muhalif ve Hollanda-
l› zâbitler ricâl-i hükûmet ile bi’l-ittifak hizmet etmekten müs-
tenkif idi.*

* fiayak’ta müctemi olan dalalet-pîflegân bu s›rada Draç hükûmetine bir mek-


tub irsaliyle, düvel-i muazzama nam›na ‹flkodra valili¤ini deruhde eden ‹n-
giliz Coloneli Philips’in ve Draç müfettifliyle Metropolid Yakov’un ve Draç
Belediye Reisi Braskoviç’in li-ecli’l-mülâka fiayak’a gönderilmeleri arzusunu
beyan ettiler. Prens bu talebe karfl› muvafakat göstermifl ve bunlar fiayak’a
gitmifl idi. Halbuki ‹ngiliz Coloneli hilaf-› me’mul olarak erbab-› k›yam› ale-
nen sebat u mukavemete sevk u i¤ra etti¤i ve Draç hükûmetiyle Prens zu Wi-
ed’i ›skat ve iclâ edilmedikçe da¤›lmamalar› içün ihtarât u teflvikâtta bulun-
du¤u sabit olmufltur. Draç’a avdetinde dahi bunlara bir mektub yazm›fl ve fli-
fahen verdi¤i izahat› ve icra eyledi¤i teflvikât› tekrar eylemifl idi. Mektubu gö-
türen adam tutulmufl ve üzeri taharri edilerek, mektub elinden al›narak
Prens zu Wied’e takdim k›l›nm›fl idi! Prens mektubu seryaveri Binbafl› Ek-
rem Bey’e Frans›zca tercüme ettirdikten ve münderecât›na kesb-i ›tt›la ettik-
ten sonra Colonel’i davet etmifl, eflk›ya ile muhaberesi olup olmad›¤›n› sor-
mufl, Colonel muhaberede bulundu¤unu derhât›r (!!) etmedi¤i cevab›- ✒

250 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Draç’da saray›n muhafazas› hizmetinde bulunan Malisör-
ler, usât›n bir iflaret ve müsaadesine muntaz›r ve bir an evvel
onlara iltihaka haz›r idi. Bir k›sm› da Draç s›tmalar›yla müte-
essir idi. Bir ‹talyan z›rhl›s›ndan hârice ç›kar›lan elli kadar ef-
râd-› bahriye[nin] yaln›z Hükümdar’› ve ailesini s›yanetle mü-
kellef tutuldu¤u ilan olunuyor, taife-i bâ¤iyenin karakollar›
Draç kasabas›n›n bir köflesinde müstekar bulunuyordu.
Lede’l-hâce ecnebî vapurlardan ç›kacak askerin vürûdu ya-
r›m saate mütevakk›f ve halbuki eflk›ya ne zaman istese befl-on
dakikada Draç’› ve hatta saray-› hükümdarîyi iflgal ve istilaya
muktedir idi. Eylülün birinci günü asiler süferâya son teklifleri-
ni dermeyan etmifllerdir. Kabul ve mümâflât olunur, Hükümdar
hemen gitmeye raz› olursa, sefk-i dimâ’ edilmeksizin maksatla-
r› hitam bulur; fakat redd ile cevab verilirse, serkefller her çe bâd
âbâd Draç’a hücum ederek Hükümdar’› kaç›rma¤a ve muhalif-
lerini ezmeye kâdir görülürdü. Hükûmet art›k bir kuvve-i aske-
riye cem ve tertib edemez, bir çare-i necat ve selamet bulamaz-
d›. Paras›z ve iktidars›z olduktan baflka, para bulsa da efrâd-›
mutîa tedârük edib de usâta karfl› koymakta ihtimal yok idi.
Meçhulü’l-ahvâl ve mütehavvelü’l-âmâl olarak toplayabildi¤i ef-
râd›n bir hayr›n› görmemifl, belki onlar tezyîd-i muhataraya se-
beb olmufltur. Jandarmalar itaat etmiyor, kimse kimseyi tana-
m›yordu. ‹flkodra’dan gelmeleri mev‘ûd olan efrâd-› müslime-
nin sevk ve tensiki vakte muhtaçt›r. ‹dareyi Kontrol Heyetine
terk ve tevdî ile Hükümdar’›n r›hletinden baflka kimse tedbir
bulam›yordu. Avlonya’da bulunmufl olan ‹smail Kemal Bey bafl-

n› vermiflti. Tercümesiyle beraber mektubu getirmek üzere emir verdi. Ek-


rem Bey mektubu getirdi ve Frans›zca tercümesini okudu. Colonel Philips
sükut ve teennî ile dinledikten sonra imzas›n› inkar etmemifl ve yaln›z mek-
tubu iyice görmek istedi¤ini söylemifl idi. Prens Ekrem Bey’e verdi¤i emir
üzerine mektubu eline verdi. Colonel Prens ile mükalemeye devam etmek ile
beraber, mektubu parça parça y›rtt›. Mektup ortadan kaybolur olmaz aya¤a
kalkt›. Müstehziyâne bir tav›r ile, bu ehemmiyetsiz ve istîzâha de¤ersiz mek-
tubdan baflka söyleyecek baflka bir fley olub olmad›¤›n› Prens’ten sordu. Mü-
flarünileyh beht ve hayretle Kolonel’e bir nazar att›ktan sonra oldu¤u yerde
aya¤a kalkm›fl ve ‹ngiliz Coloneli bilâ-hayâ odadan ç›km›flt›r !!

Hat›rat 251
ta oldu¤u halde bu fikri tervic ve kabul edenler çok idi. Vehle-
ten bir hüsn-i netice vermesi ve manen ve maddeten usât üze-
rinde hoflça bir tesir yapmas› tabiî olan bu tedbir, Arnavutluk’u
fetret ve felaketten kurtarma¤a kafi de¤il idi. Ekseriyetle ahali
meyyâl-i i¤tiflafl ve duçar-› telafl u irtiâfl olduklar› içün, teskîn-i
ezhâna meydan yok idi. Kontrol Heyeti ile ricâl-i idare tenfiz-i
idare ve temin-i asayifl edebilmek içün bir gûna kuvveti hâiz gö-
rülmüyordu. Asiler ke’l-evvel istedikleri gibi hareket ve icra-y›
hükm ü hükûmet edecek ve ‹smail Kemal Bey ile yârân› ve Ar-
navutluk’un sâir müteneffizân› bu halden bilistifade ötede beri-
de birer hükûmet kuracaklard›r. Bunlar›n muhalifleri ya zorba-
larla birleflecek veya rukebâs›n› ezib hükûmeti keyfe mâ yeflâ’
deruhde edeceklerdir. Alâ külli’t-takdîr vahdet-i idareyi ve hu-
zur-› umumîyi muhafazaya imkan bulunmuyordu. Kontrol He-
yeti meyan›nda hâriçten bir kuvve-i munzamme getirilmesi fik-
rini dermeyan eden olmufl ise de, azalar aras›nda zaten tesânüd
ve tevafuk kalmad›¤› içün, bu re’y-i münferidi kabul ve icraya
de¤il, hatta müzakereye bile lüzum görülmemifltir. Ahvâli cere-
yan-› tabî‘inde b›rakmak ve Hükümdar Prens zu Wied’i terk-i
mevki etmekten baflka çare kalmam›fl idi.
Buna binaen Kontrol azas› ve düvel-i muazzama süferâs›,
heyet-i hükûmetle beraber sarayda birçok defalar toplanm›fl ve
Hükümdar’›n r›hletine karar vermifllerdir.
Çare-i selamet mefkud ve mehlike-i hayat meflhud oldu¤u-
na kanaat getiren müflarünileyh, kaffe-i esâs-› beytiyesini ve
k›ymetli eflya-y› nefîsesini, hatta elbise-i zâtiyesini tamam›yla
sarayda terk etmek ve Arnavut kavmine bir vedia olmak üzere,
idareyi heyet-i merkumeye tevdî ve Eylülün üçüncü günü saat
on bir raddelerinde ‹talya bahriyesine mensub Misurata yaht›-
na41 râkiben ve Venedik’e müteveccihen hareket eylemifltir. Re-
fika-i muhteremesi, o¤luyla kerimesi beraberinde ve seryaveri
Ekrem Bey ile sâir maiyeti yan›nda idi. Turhan Pafla, Akif Pafla,
Sami Bey Viryoni, Vasapaflazade Selim Bey ve ‹flkodral› Mual-
lim Kraya dahi beraberinde idi. Prens o gün beyanname-i âtîyi
neflr ü ilan eylemifltir:

252 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Arnavutlar!
Arnavutluk tac ü taht›n› bana teklif etmek üzere murahhaslar yan›ma
geldikleri gün, âlîcenâb bir kavm-i necîbin davetine icabet ve mevcu-
diyet-i kavmiye ve saadet-i umumiyenize hizmet etmeye niyet eyle-
dim. Vatanperverâne maksad›n›za birlikte ve kemal-i hâhiflle çal›flma-
¤a geldim. Dem-i muvasalat›mdan itibaren bütün kuvvetimle mem-
leketinizde bir hüsn-i idarenin teminine gayret ettim. Fakat tâli‘-i nâ-
sâz›m›z›n tesir-i elîmidir ki, beraber bafllad›¤›m›z bu emr-i hayr›n
hayyiz-ârâ-y› husul olmas›nda manialar zuhur eyledi. Çeflm-i basiret-
leri giflâve-i taassub ve gafletle kapanm›fl ve Arnavutluk’un düflman-
lar› taraf›ndan vukubulan ilkâât ve i¤vââta firifte olmufl olanlar bu
hüsn-i niyeti anlamam›fl ve muhtac olduklar› ›slahat ve tanzimat›n
tatbikine yanaflmam›fl, en do¤rusu, hükûmet-i cedîdeye arz-› itimad
etmek istemememifllerdir. Bunlar kendi memleketleri aleyhinde har-
be k›yam ettiler. Avrupa’da bafllam›fl olan bir Harb-i Umumî mevcu-
diyetimizi daha ziyade vahim bir hale koydu¤unu anlamad›lar. Vatan-
dafllar aras›nda sefk-i dimâ’a mani olmak ve bütün mevcudiyet ve ha-
yat›m› vakf etti¤im ve sizinle beraber ikmal etmek istedi¤im bir emr-i
hayr› akîm b›rakmak içün, bir müddetçik Arnavutluk’tan uzak kalma-
¤a lüzum gördüm. Fakat biliniz ki, karîb ve baîd her nerede bulun-
sam, vatan›m›z›n menâfiine hasr-› enfâs ü mesai edece¤im. fiu mu-
vakkat mübâadetim esnas›nda Avrupa düvel-i muazzamas›n›n me-
mur ettikleri Beynelmilel Kontrol Heyeti Arnavutluk’un idaresini de-
ruhde edecektir.
3 Eylül 1914, Draç
Birinci Wilhelm

Hac› Kamil’in Hükûmeti

Arnavutluk’ta hiss-i istiklal ve ümid-i istikbal tafl›yan ku-


lûb-i sâfiye ekall ü kalîl42 idi. Avam-› nâs fevâid-i hürriyeti ve-
ya kayd-› esareti bilmiyor, yaln›z bir ink›lab-› idarîyi temenni
ediyordu. Fakat bunun nas›l hâs›l olabilece¤ini idrakten aciz,
mütehayyir ve müteessir, bir hadiseye muntaz›r idi. Muhabbet-i
kavmiyeyi bir masiyet-i diniye suretinde telkin etmek isteyen

Hat›rat 253
erbâb-› taassub, halk›n bu gaflet ü hayretinden bilistifade hü-
kümdar›n mezhebini, an‘anât-› diniyenin sukutunu vesile-i i¤-
fal ve ihtiyal saym›fl, bir hamiyet-i câhiliye ile bir hükûmet-i
‹slâmiye’nin ihyas› veya irtibat-› Osmaniyye’nin ibkâs› emelini
ortaya sürmüfllerdir.
Bu ümniyenin hayyiz-ârâ-y› husul olmas›nda imkan olma-
d›¤› malum idi. Arnavutluk mezâhib-i selase ehlini tevhid ve
telif edebilecek bir idare-i kavmiye tesis etmedikçe, yaflamama-
¤a mahkum idi. Henüz hudud-› mukarreresiyle kesb-i irtibat
etmemifl, Katoliklerle Ortodokslar bu tezebzüb-i idareden bî-
zâr olarak, ekseriyetle meyl-i millîlerini göstermemifltir. Arna-
vutluk enzâr-› ecânibde kabâil-i muhtelifeden mürekkeb bir
flekil ve surette tecelli ediyordu. Enkaz-› ink›razdan baflka mey-
danda bir fley görülmüyordu. Halbuki, sevda-y› irtica ile her ta-
raf› zîr ü zeber eden zorbalar›n sanâdîdi bu tehlikeleri bilmek
veya en do¤rusu ikrar etmek istemezlerdi. Sade ellerinde dinî
bir davay› alet-i menfaat ve sütre-i ihanet olarak kullanmak ve
bu suretle ihtisasât-› kavmiyeyi bi’l-imha, ihtirasât-› flahsiyele-
rine destres olmak hevesinde idi. Bu dalalet-pîflegân muvaffa-
kiyetlerinden emin ve zemin ü zaman kendilerine müsaid idi.
Yaln›z, flahsiyet ve mahiyetleri halkça meçhul oldu¤u içün, biz-
zat harekât› deruhde etmekten müctenib ve bir sahib-i zuhu-
run ortaya at›lmas›na müterakkib idi.
Tiranl› Refik Bey’in hizmetkâr› Hac› Kamil bütün manas›y-
la vahfleti flahs›nda tecessüm ettirmifl, terbiye-i ictimaiyeye
düflman ve hissiyat-› kavmiyeden bigâne oldu¤unu göstermifl
bir t›marhane kaçk›n› idi. Herkesçe bunun cinnet ve cinayeti
malum idi. Bunu saklamadan ve çekinmeden baflbu¤lu¤a ka-
bul etmifl, pîfl ü pesende koflturmufllard›r. Binaenaleyh, Prens
zu Wied, heyet-i hükûmetle beraber ortadan kayboldu¤u anda,
Draç havalisinde müctemi olan kavâfil-i bu¤ât kasabaya gir-
mifl, saray-› hükümdar› ve bütün devâir-i hükûmeti yed-i zabt-
lar›na alm›fllard›r. Bunlar belli bafll› bir hükûmet teflkiline lü-
zum görmemifl, rüesân›n her biri tak›m›yla birer tarafa da¤›l›b,
tarik-i istilalar›na tesadüf eden yerleri yak›b y›km›fllard›r.

254 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Hac› Kamil, Faz›l Pafla Topdanî’nin (187) Tiran’daki hane-
sinden i¤tisâb eyledi¤i bir liva üniformas›n› lâbis ve pek mas-
kara bir heyete mülâbis olarak meydana ç›kt›¤› gün, Tiran ve
Kavaya ile fiebak ahalisi hâh u nâhâh kendisine arz-› biat ve te-
baiyet etmifltir. Esad Pafla’n›n, Fuad Bey’in hanelerini ihrak
bi’n-nâr ve bir tak›m erbâb-› namusun hanümân›n› tarümar
eder iken, çoluk çocuk davullar çalarak ›zhar-› fladmânî eyle-
mifl idi. Bu meczub-› câmi‘u’l-‘uyûb› alk›fllayanlar, hal-i ¤afly ü
cinnetini keramete makrun sayanlar›n hadd u pâyân› yok idi.
Binlerce kütahbînler bunun Mehdi-i zaman oldu¤una kanaat
getirmifl, baflta meflayih ve ulema olarak, herkes her türlü zillet
ve rezaletine katlanm›fllard›r. Havariyyunundan madud olan
Tiran Müftüsü Musa Kaz›m Berat’a ve Mustafa Ndroki Avlon-
ya havalisine rûberâh-› azimet olmufllard›r. Berat’ta Mekteb-i
Mülkiye’den mezun ve erbâb-› hamiyetten madud Hayreddin
Efendi Kratari, Tabur katibi Ergirili Baki Efendi’yi ve Beratl›
Doktor Kayana’y› ve Kloslu ‹smail A¤a’y› salb ü idam ettiklerin-
de, koca Berat halk› bir avuç celladlara karfl› serfüru-bürde-i ita-
at olduklar› flöyle dursun, bu manzara-i vahfl[et]i kemal-i sü-
kunetle seyr ü temafla ettiler. Aziz Pafla’n›n hanümân›n› tezlil
ettikleri gün, kimse a¤z›n› açma¤a cesaret etmemifl, yüzlerce
lütf u didegân› faciay[a] lâkaydâne bir nazarla bakm›flt›r. Hac›
Demirler, fieyh Kerimler gibi ziyy-i ulemada bulunan güruh ise
bunlara iltihak etmifl, ekseriyetle ahali bu zebanilere peyrev ol-
maktan bile çekinmemifltir.
Sukut-› ahlâka ve terbiye-i ictimaiyeden mahrumiyete dela-
let eden bu hâlet ve zillet esâfil-nâm›n bir kat daha gulüv u gu-
lûlüne illet olmufl, cerâd-› münteflire gibi bunlar her tarafa da-
¤›lm›flt›r. Avlonya gönüllüleri Berat’ta münhezim ve Avlonya’ya
müteveccihen âzim olduktan sonra, Mustafa Ndroki’nin ve
Osman Bali’nin idaresi alt›nda üç-dört yüz kifliden mürekkeb
bir müfreze-i menhuse Viyosa Deresine gelib dayand›lar. Av-
lonya’da halk iki f›rkaya münkas›m idi: Bir tak›m› mukabele ve
mücadele etmek, ve di¤er taraf sulhen Avlonya’ya gelmelerine
muvafakat eylemek isterdi. Birçok kîl ü kalden sonra, sulh ci-

Hat›rat 255
hetini iltizam edenler galebe çald›. Ergirili Behcet Efendi fiaba-
ti, Kamil Bey Risili, Ali Efendi Bekir, Avlonyal› ‹brahim Efendi
Abdullah, Kocollu Abdurrahman fiaflka, Avlonyal› Hüseyin
Efendi Hac›[’dan] mürekkeb bir heyet erbâb-› k›yam rüesâs›y-
la görüflmek ve flurût-› münasibe ile bilâ-harb Avlonya’ya gir-
mek üzere tevkil olundu. Halbuki bu s›rada Draç’da ve muha-
sarada bulunan Hükümdar[’›n] heyet-i hükûmetle beraber
Draç’› terk ettikleri haberi vârid olmufl, halk›n ye’s u heyecan›-
n› ve sanâdîd-i eflk›ya ile bir an evvel uyuflmalar› lüzumunu
taz‘îf eylemifltir (3 Eylül 1914).
Heyet-i mezkure ile baflbu¤lar aras›nda Çakran köyünde
mün‘akid mukavele, evvela Arnavut bayra¤› emâkin-i resmiye-
den tenzil edilmeyib haliyle b›rak›lmak ve saniyen ahalinin el-
lerinde cebhane ve eslihalar› almamak ve salisen yaln›z befl yüz
(188) kifli müsaferet tarikiyle Avlonya’ya gelib iki gün sonra
gitmek ve rabian Draç’a ahaliden mükellefiyet-i askeriye baha-
nesiyle kimse sevk olunmamak ve hamisen Avlonya halk›ndan
ve Avlonya’da sâkin yabanc›lardan kimse tecziye edilmemek gi-
bi esasât› flamil idi.
Mustafa Ndroki ile Osman Bali evvel o¤lum Ekrem’i iste-
mifllerse de, Ekrem müdafaa taraftar› oldu¤u içün Draç’dan av-
det eder etmez bir gemiye binmifl idi. Gemi hareket etmek üze-
re iken Avlonya liman›na lengerendâz olan bir ‹talya z›rhl›s›n›n
kapudan› gelib, hemen gemi ile hareket etmesini suret-i katia-
da beyan ve flayed teahhür ederse muamele-i fledidede buluna-
caklar›n› ihtar ve ityan etmifllerdir. Müteakiben on neferle bir
zâbit gemiye gelib evvela Ekrem’in evrak›n› zabt ettiler ve sani-
yen kendisini göz hapsine ald›lar. Avusturya vis-konsolosu43
Ekrem’i görmek üzere gemiye yanaflm›fl oldu¤u halde, efrâd-›
merkume mülakata müsaadeden imtina eylediler. Birkaç saat
sonra bir torpid gemiyi arkas›na rabt ve Brindizi’ye îsâl etmifl,
Ekrem’i iki polisin taht-› nezaretinde olarak Brindizi’de b›rak-
m›flt›r. Halbuki bunun sebeb-i hakikisi, ihtilalciler Ekrem’e
teklif-i riyaset etmeleri ihtimalinden mütevellid bir telafl idi. Bu
da, erbâb-› ihtilali ‹talyanlar hükm ü nüfuzu alt›nda tutmak ve

256 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


saniyen Avlonya’y› istila s›ras›nda kimse kendilerine bir mefl¤a-
le ç›karma¤a meydan b›rakmamak istediklerine dâll idi.
Avlonya’da anarfli kemal-i fliddetle hükümfermâ idi. Kimse
kimseyi dinlemez, nüfuz-› hükûmet yürümezdi. Mustafa
Ndroki, Osman Efendi Hac›’n›n önünde ve melei’n-nasda en
evvel livâ-y› millîyi hark u telvis etmifl, halka verdi¤i teminata
mu¤ayir olarak icra-y› a¤râza bafllam›flt›r. Bu cüret-i küstahâ-
nenin avaze-i tahsîni dest-küfla-y› tazarru‘ olan halk›n iddia-y›
muvaffakiyetcuyâneleriyle beraber onlarca a‘lâ-i ‘illiyyîne ve
hakikatte esfel-i sâfilîne îsâl ediliyor, Hac› Kamil’in nam›na
resm-i biat icra olunuyordu. Mustafa Ndroki Osman Efendi
Hac›’y› Avlonya mutasarr›fl›¤› makam›na ik‘âd ve kemal-i tan-
tana ile Osman Efendi’nin bâlâ-y› bâm›nda küflad eyledikten
sonra Tiran’a avdet ediyordu (189).
O günden itibaren feci bir inhitat aras›nda idare-i milliyeye
hâtime çekiliyor, hükûmet esâfil-i ferman-fermâ-y› rezâil olu-
yor, devre-i fetret ve musibet yeniden bafll›yordu. Halbuki Er-
giri’de, Görice ile havalisinde Yunanl›lar yerlefliyor, S›rpl›lar
hudud boyunda birçok istihzarât ile mevcudiyet-i mülkiye ve
milliyemizi tehdid ediyordu. Bu havene-i hâine bundan asla
müteezzî olmad›ktan baflka, Yunanl›lar›n müzaheretine bile is-
tinad eyliyor, onlar›n âmâl-i mefsedetkârânelerini tervicden
çekinmiyordu. Denilebilir ki, bu güruh-› mekruh Arnavut-
luk’un tamamiyet ve selametini ihlal etmek, pek küçük ve zay›f
bir muhit içinde hükm ü hükûmet sürmek istiyorlard›. Art›k
hiçbir yerde hukuk-› milliyemizi s›yanet edebilecek kuvvet,
erbâb-› hamiyete ümid verecek bir merkez ve hükûmet kalma-
m›flt›. Zalâm-› zulm aras›nda her taraf bunal›yor ve kimse ça-
resâz olma¤a muktedir olam›yordu.
fiâyân-› teessüftür ki, halk›m›z bu harekât-› muavveceyi ter-
tib ve tervic eden eflhâs-› mülevveseye karfl› lakayd görünüyor,
bilmeyerek ve anlamayarak muzâhir oluyordu. Zaten çok kere
görülmüfl ki, evlad-› vatan cevher-i millîsini, maye-i f›trîsini din
nam›na ref‘ ü ismâ olunan yaygaralar aras›nda veya itiyadât-›
kadîmelerinin muhafazas› yolunda kaybetmifl, bir tak›m edânî-

Hat›rat 257
nin âmâl-i hasîsas›na alet olmufllard›r. Halbuki âhâd-› nas böy-
le hengâmelerde meftur olduklar› celadet ve hamiyeti ›zhar etse
ve böyle bir alay serserinin hubb-i câh u celali ve temin-i mev-
ki-i ikbali içün îkâ etmekten gayr-i hâlî kald›klar› tesvîlâta firif-
te olmasa, ne birkaç defa tekrar etmifl isyanlar olur ve ne de
memleketimiz böyle bir derd-i ihtiyac içinde kal›rd›. Bu sebeb-
den dolay›, halk›m›z› istila eden bu illet-i müzmineyi tedavi et-
mek ve zay›f ve mühlik görülen flu damar›n› kesmek zaman›
gelmifl oldu¤u gibi, memleketin asayiflini ihlal edenlere her da-
im yâr u yaver olan menfaatperestân›n esâmî-i mefl’ûmelerini
enzâr-› umumiyeye koymak laz›m gelir, san›r›m!

Esad Pafla’n›n Hükûmeti

Prens zu Wied’in azimetini müteakib Esad Pafla ‹talya’dan


Atina’ya ve sonra Selanik’e geçti. Orada S›rpl›larla bir itilaf ci-
hetini bulmak üzere* S›rp hükümdar›yla heyet-i hükûmetin
bulunduklar› Nifl kasabas›na gitti. Bunlar evvelemirde hüsn-i
kabul göstermemifl ise de, muahharan Pafla’n›n teklifât-› mes-
rudesine atf-› nazar itibar›yla temin-i münasebete lüzum gör-
dükleri içün, Debre’ye gitmesine ve kuvve-i askeriye cem ve
tertib etmesine muvafakat etmifllerdir.
Esad Pafla Debre’de Mat ve Debre halk›ndan olmak üzere
dört bin alt› yüz nefer bafl›bozuk toplad› ve yine S›rpl›lar›n her
türlü müzaheretiyle bunlar›n bilcümle malzemelerini ikmal ve
tensik ettikten sonra 22 Eylülde bafllar›na geçerek Tiran’a ve
oradan Draç’a rûberâh-› azimet oldu. S›rpl›larla Pafla’n›n akd
etmifl oldu¤u itilaf›n müstenid olmas› laz›m gelen flerâit ve mü-
saadât suret-i sahihada malum de¤il ise de, o zamana göre bir
devlet-i ecnebiye bilâ-sebeb bir hareket-i askeriyeyi icraya ruh-

* Esad Pafla’n›n tûl müddet Hâriciye Naz›r› s›fat›yla nezdinde bulunmufl olan
Terka Efendi’nin beyanat-› hususiyesine göre, Esad Pafla A¤ustosun 18’inde
Napoli’den hareket ve Korfu’ya muvasalat eyledi; Korfu’da pek k›sa bir müd-
det ikametten sonra Atina’ya [geçti].

258 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


sat-› cevelan vermek ihtimali olmad›¤›na bak›l›rsa, Arnavut-
luk’ta halen ve âtiyen bir menfaat-i maddiye temin etmifl ol-
duklar›na hükm etmekte tereddüt olunamaz! Pafla egerçi Ti-
ran’da ve Draç’da bir mukavemete u¤ramam›fl ve kemal-i su-
huletle Teflrinievvelin 15’inde Draç’da tesis-i hükûmet edebil-
miflse de, kendisinin avdetini ‹talya devleti teshîl ve toplayabil-
di¤i efrâd›n idaresini S›rpl›lar tehyie ve temin ettikleri halkça
mütevatir oldu¤u içün, müfti-i mâcin Musa Kaz›m’›n riyaset
etti¤i parti kendisini baridâne kabul etmifl idi. Bunlar Prens
Burhaneddin Efendi’yi davet ve serîr-i hükümdarîye iclasa mü-
sâraat etmek isterlerdi. Bir k›s›m halk dahi, Arnavutluk’un du-
çar oldu¤u fetreti nazar-› insafa alarak, Avrupa düvel-i muaz-
zamas› taraf›ndan intihab olunan Prens zu Wied’in avdeti sela-
met-i vataniyeyi istikmal edebilece¤ine kâil idi.
Osman Bali ve Ömer fiayak gibi baflbu¤lar Esad Pafla’n›n sa-
mimî taraftarlar› olduklar› içün, ondan baflka kimsenin hükm u
nüfuzuna râm olma¤a hâhiflger de¤il idi. Musa Kaz›m bu kefl-
mekefle karfl› ilk önce Esad Pafla’dan ürkmüfl ise de, refte refte
cesaretini artt›rarak halk aras›nda tohum-› nifak atma¤a baflla-
m›fl ve bu suretle Tiran ahalisi isyan fikrini beslemeye ve her ta-
rafta Pafla’n›n aleyhinde olmak üzere birçok kîl ü kâller dönme-
ye bafllam›fl idi. Musa Kaz›m birkaç gün sonra bir kat daha tev-
sî‘-i daire-i isyan edebilmek ve Pafla’n›n da pençe-i taarruzun-
dan masun kalmak üzere Tiran’a gidib halka nasâyih-i müsale-
metkârânede bulunma¤a lüzum gösterdi. Esad Pafla öteden be-
ri bu misillu ilkaâta firifte olmaz, bedbînâne veya dûr-endiflâne
vazgeçmez iken, bu kere Müftü’nün giriftâr-› dâm-› ihtiyali ol-
du ve Tiran’a gitmesine ruhsat verdi. Müftü Tiran’a var›r var-
maz taraftarlar›n›n bafl›na geçti ve Esad Pafla’ya karfl› fiayak ile
sâir nevâhi halk›n› k›yama davet eyledi. Kruya’da Esad Pafla’n›n
Debrelilerden müteflekkil bir müfreze-i askeriyesi oldu¤u içün,
yaln›z Kruyalular bir müddet sadakatlerini ve itaatlerini muha-
fazaya mecbur oldu. Fakat etrafta bulunan halk fevc fevc isyan
etmeye ve Draç’›n üzerine yürümeye bafllad›. Esad Pafla ayn›yla
Prens zu Wied’in muhât oldu¤u müflkilat ve muhatarat ile

Hat›rat 259
Draç’da mahsur kald›. Pafla bir müddet müdafaa ile u¤raflm›fl,
muhacimlerle uyuflma¤a yol aram›fl ise de, etrafta nüfuz ve kuv-
vetinin sukut etmifl oldu¤unu gören husamâs› pek fliddetli dav-
ranm›fl, Pafla’ya nefes alacak imkan ve meydan b›rakmam›fl idi.
Draç iskelesinde ihzâr edebildi¤i bir küçük vapura râkiben fiin-
gin iskelesine ç›kub Kruya’ya gitmeye muztar olmufltur. Kruya-
lular bu kere galeyan-› umumîden tehâflî etmekle, Pafla’n›n arzu
eyledi¤i müzaheret ve mutava‘attan imtina eylediler ve müflarü-
nileyhe katiyen harbe ifltirak etmeyeceklerini söylediler. Pafla yi-
ne bahren Draç’a avdet eylemifl ve do¤rudan do¤ruya S›rpl›la-
r›n muavenet ve müdahalelerini aram›flt›r. S›rp hükûmeti zaten
Pafla ile akdeyledi¤i mukavele üzerine bu istihzar ve dehalete
muntaz›r idi. Elbasan tarikiyle iki alay asker ve miktar-› kafi top
gönderdiler. Elbasan’da bir müfreze-i askeriye b›rakt›ktan son-
ra, Tiran’a müteveccihen mezkur alaylar yürüdüler. Kâffe
Kërraba’da Pafla’n›n aleyhinde i‘lâm-› k›yam edenlerle birkaç
saat musademe ettiler. Bu kuvve-i ecnebiyeye karfl› ebnâ-y› cin-
simiz f›trat-› zekiyyelerine has›l olan bir cesaret ve flecaatle mu-
kabele etmifl, pek çok âsâr-› fedakârî göstermifllerse de, baflla-
r›nda millet ve hükûmet nam›na hareket edenler olmad›¤› ve
bir alay evbâfl›n hay u huy-› ihtiraslar› alt›nda bulunduklar› içün
S›rpl›lara ma¤lub olmufl; S›rp askeri Tiran üzerine yürümüfltür.
Tiran ahalisi k›smen mukavemet etmek istedi. Fakat tevâlî-i
mezâhimden bîtâb ve bîzâr olan bir k›s›m ahalinin gösterdikle-
ri ye’s u fütûra binaen S›rpl›lar bilâharb Tiran’a girdi. Tiran’da
zâhiren Esad Pafla nam›na icra-y› hükûmet ve faaliyete bafllam›fl
ve fakat devâir-i resmiye üzerine S›rp bayra¤›n› küflad etmifl ol-
duklar› gibi, birkaç gün sonra S›rp hükûmetinin idaresi taht›n-
da bulunduklar›n› halka tefhim ile, her türlü harekât-› muhale-
fetkârâneden ictinab etmeleri lüzumunu anlam›fllard›r.
Meazâlik, S›rpl›lar orada Esad Pafla’n›n hüküm ve nüfuzu-
nu idameye hizmet etmifl ve Pafla bunlar›n izafeten müzaheret-
leriyle veya bâr-› istilaya duçar olmaktan mütehaflfli olan eflhâ-
s›n mutava‘at›yla Draç ve Berat ile Avlonya livâlar›nda ve k›s-
men Elbasan ve Mat cihetlerinde tesis-i hükûmet etmeye mu-

260 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


vaffak olmufltur. Görice ve Ergiri sancaklar›n›n k›sm-› küllîsi
Epirotlar›n elinde idi. ‹flkodra henüz mahallî bir komisyonun
zîr-i idaresinde idi. Malisiya ve Mirdita cihetleri beyne’l-havfi
ve’r-recâ bir hal-i infirâdda kalm›fl idi.
Esad Pafla evvel be evvel Mirdita ile Katyela ve Poga cihetle-
rine sevk-i ketîbe eylemifl ve ahalinin fliddetli bir mukavemeti-
ne u¤ram›flt›r. Her iki taraf birçok telefât vermifltir. Fakat S›rp-
l›lar imdad›na yetiflüb cibâl-i mezku[r]e halk›n› taht-› itaata
koymufltur. Pafla derhal ahalinin eslihas›n› toplama¤a emirler
vermifl ve istikrar-› nüfuzuna çal›flm›flt›r. fiu kadar ki, kendisi-
ne itaat etmifl ve istiklal-i millîyi muhafazaya çal›flan ‹flkodra
üzerine Karada¤ Kral› General Vefloviç kumandas›yla f›rka-i
askeriye göndermifl, 1915 senesinin Temmuzunda ‹flkodra ka-
sabas›n› zabt u istila eylemifltir.
Egerçi Harb-i Umumînin netâyic-i elimesinden olarak ‹fl-
kodra’n›n sukut etmesi tabiî idi. Fakat o güne kadar devletlerin
damân-› müfltereki taht›nda bulunan bîtaraf bir k›ta üzerine
Karada¤ hükûmeti harekât-› askeriye icras›na cüret edüb et-
meyece¤i meselesi cây-i bahs u tereddüt idi. Binaenaleyh, zâhi-
ren Esad Pafla buna sebeb oldu¤unu zann u tahmin etmek
mümkündür. Her ne hal ise, bir taraftan Karada¤l›lar›n ‹flkod-
ra’y› zabt eylemelerinden (190) ve di¤er yandan S›rpl›lar dahi
keyfe mâ yeflâ Elbasan ve Tiran zîr-i pây-› nuhustlar›na alm›fl
olduklar›ndan, halk endifle ve yeis içinde bunalm›fl ve Esad Pa-
fla dahi istedi¤i gibi serbestçe tesis-i hükûmete imkan bulmufl-
tur. Pafla’n›n ilk ifli, Musa Kaz›m ile Hac› Kamil’i hayyen ve
meyyiten elde etmek üzere emirler vermesi idi. Musa Kaz›m Ti-
ran’da ihtifa etmifl, bir müddet ötede beride bar›nabilmifl ise
de, bilahare Tiran kazas›na muzaf Batora karyesinde bulunan
bir dostunun hanesine iltica etmifl idi. Köylü Esad Pafla’dan
havf ü ihtiraz ederek ihbar-› keyfiyet ve Pafla flikâr-› dilâzâr›n›
derdest eylemeye kesb-i muvaffakiyet eylemifltir!
Musa Kaz›m Esad Pafla’n›n aleyhinde bulunanlar›n en cerî
ve cesuru idi. Harb nutkuyla ahaliyi kald›racak, sebükma¤zân›
kand›racak bir iktidar› hâiz idi. Fakat Esad Pafla’ya husumeti

Hat›rat 261
nisbetinde Arnavutluk’a dahi nefreti var idi. Riyakârâne evzâ-
›yla milleti imha ve diyanet perdesi alt›nda tâbiiyet-i Osmaniy-
yeyi ifa etmek, kâffe-i hukuk-› meflrûumuzu kökünden kopar-
mak isterdi. Bunun ve bunun gibilerin ifnâs› memleketin hu-
sul-i refah› nam›na bir büyük hizmet idi. Esad Pafla a¤râz-› flah-
siyesinin tervici maksad›yla yapmayub da bir fikr-i hâlis-i va-
tanperverîye tâbi olsayd›, keffe-i hasenât›nda kayd olma¤a lay›k
bir hareket say›l›rd›. Fakat flahs›nca cüzî ve küllî tehlikeler say-
d›¤› adamlar› bilâ-tefrik ortadan kald›rmak istedi¤i içün, buna
ve hempâlar›na reva gördü¤ü fliddete karfl› Pafla[’n›n] ma¤lub-›
garez ve heva oldu¤unda flübhe yoktur. Müftü siyasetgâha gö-
türülürken Esad Pafla’ya hitaben,
-“Yapt›¤›n ifle bir fley diyemem; sen de benim elime geçmifl
olsayd›n, böylece asacakt›m” demifl idi. Refik-i müdhifli Hac›
Kamil idi. Esad Pafla’n›n baflbu¤lar›ndan Osman Bali’nin yed-
i bî-rahm›na bir ormanda sakl› iken düflmüfl ve o da Tiran’da44
as›lm›flt›r.
Esad Pafla husemâs›n› birer birer yakalad›kça öldürüyor ve
istikrar-› nüfuzuna hasr-› mesai ediyordu. Bu s›rada Libohova-
l› Avukat Necati Efendi, Draç mutasarr›f› idi. Mirdital›larla uz-
laflmak, Lefl havalisini teskine çal›flmak üzere kendisini o tarafa
göndermifl idi.
Necati Efendi Esad Pafla’ya itaat etti¤ine piflman ve ondan
da h›râsân idi. ‹flkodra’da bulunan Hasan Bey’e gayet mahre-
mane bir mektub tesyîriyle, Esad Pafla’n›n îkâ etti¤i mezâlim ve
mehâliki ber-tafsil yazm›fl, müflarünileyhin aleyhinde müttefi-
kan hareket eylemesini istemifl idi! Bizzat Esad Pafla’n›n hikaye
etti¤ine göre, bir süvariye teslim olunan bu mektub-› mektû-
mu mürselün-ileyhi olan Hasan Bey’e götürece¤ine Esad Pa-
fla’ya îsâl etmifl ve bu suretle Pafla münderecât›na vâk›f ve ve
mektuba sahib olmufl idi (191). Esad Pafla vakit kaybetmeksi-
zin Necati Efendi’yi Draç’a istedi. Halinden haberdar olmayan
mîr-i mumaileyh kalkm›fl Draç’a gelib Pafla’n›n huzuruna ç›k-
m›fl ve kemal-i nezaketle Pafla kabul eylemiflti. Esna-y› mükâle-
mede bir lisan-› leyyin ile,

262 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


-“Hükûmet aleyhinde harekât-› isyaniyede bulunmak iste-
yenler hakk›nda kanunen ne yap›lur?” sualini irad etti. Necati
Efendi hedef-i maksad›n› bilmedi¤i içün,
-“Tabiî idam olunur” cevab›n› verdi. Müteakiben kendisin-
den ne içün hoflnud olmad›¤›n› sordu. Necati Efendi hürmet
ve emniyet ile merbutiyetini iddia eyledi. Pafla mütebessimâne
olarak cebinden mektubu ç›kar›b irâe etti. Necati Efendi bafl›-
na gelecek felaketin fark›na vararak giryan ü lerzân dâmen-i
ukûbuna sar›ld› ve bu mektubu sâika-i cinnetle yazm›fl oldu-
¤u[nu] temine çal›flt›. Esad Pafla asla âsâr-› nefret ve i¤birar
göstermeksizin, Berat’a, Ergiri’ye gitmek üzere muhtar oldu-
¤unu beyan eyledi. Necati Efendi kemal-i flükran ile Berat’a git-
mesi müsaadesini arad›. Befl-alt› ehremene terfîkan sevk olun-
du. Bunlar Draç hâricine ç›kt›klar›nda Necati Efendi’nin âh u
zâr›na ve hal-i masumiyetine ac›yarak sebilini tahliye ettiler ve
Draç’a avdetle Pafla’y› gördüler. Pafla bunlar›n bafl›nda bulun-
mufl olan flah›stan Necati’yi ne yapt›klar›n› sordu. Berat’a git-
mek üzere Kavaya yoluna kadar sevk etmifl olduklar›n› söyler
söylemez, verdi¤i talimata (!!) mu¤ayir ber-hareket olduklar›n-
dan dolay› atefle gelerek hemen bulub iflini itmâm etmedikleri
takdirde cümlesini öldürece¤ini söyledi ve Necati Efendi’nin
üzerinde tafl›d›¤› 500 altunu kendilerine bahfl eyledi¤ini dahi
ilave eyledi. Bunlar Necati Efendi’y[e] Kavaya kasabas›na karib
bir yerde yetifltiler; Pafla’n›n emrine tebaan ve paras›na da ta-
ma‘an üzerine hücum ettiler. Hevl-i can ile biçare fluraya bura-
ya koflar. Ve nihayet bir çitten at›larak eline aya¤›na sar›ld›lar.
Her uzvunu çeke çeke ve gayet feci olarak pare pare ettiler. Pa-
fla’ya gelib hünerlerinin müjdesini deliliyle beraber verdiler!!
(Bu feciay› Pafla’n›n a¤z›ndan iflitti¤im gibi yazd›m).
Esad Pafla’n›n ö¤rendi¤i nazariyeye göre, bu misillu cina-
yetler, fezahatler lazime-i siyaset ve mukteza-y› hikmet-i hükû-
met idi!! Meazâlik, kendisinin iltizam eyledi¤i fliddet ne kadar
flâyân-› nefret ise, peyk-i müzaheret gibi etraf›nda toplanan
erbâb-› nüfuzun gösterdikleri mutâvaat dahi o dereceye câlib-i
hayret idi. Ayr› ayr› her birinin hâiz oldu¤u vak‘ u itibar ile

Hat›rat 263
Esad Pafla’y› i‘tisâfât-› me’lûfesinden tamam›yla men etmese
bile, tadile muktedir idi. Nas›l ki Berat halk›ndan birçok masu-
mînin tevkif ve tecziyesini, Berat mutasarr›fl›¤›n› deruhde et-
mifl olan Sami Bey Viryon[i]’ye teklif etti¤i zaman, müflarüni-
leyh cesurâne ve mütecellidâne red ile cevab vermifl, emrini ge-
ri alma¤a mecbur edüb bunlar› kurtarm›flt›r.
Esad Pafla S›rp askerine, S›rp akçesine güvenerek Arnavut-
luk’a girdi¤i içün, aleyhinde bulunanlar›n lehindekilerden kat
kat fazla oldu¤unu bilirdi. Bundan dolay› endifleden hâlî de¤il
idi. “Hâin olan hâif olur” kavl-i meflhurunca, kendisi küçük bir
muhalefete u¤ramaktan ihtiraz eder, yan›ndakiler ne kadar ta-
basbus etseler yine onlar› tatmine gayret ederdi. Hiss-i hamiyet-
le muttas›f olan vatanperverler zaten ve zamanen kendisinden
tebaud etmek, her vesile ile halk› ondan tebrîde çal›flmak laz›m
idi. Bu lüzumu bizzat takdir ve halk nazar›nda mevki-i manevî-
sini tahmin etti¤i içün, yan›nda bulunanlar›n fedakârl›k ettikle-
rine kâni idi. Cenova’da kendisini gördü¤üm zaman, mezâlim-i
vâk›as› ve salb etti¤i baz› zevât hakk›ndaki hükm ü karar› üze-
rine vukubulan sualime karfl›, bir âh-› sert çekerek ›zhar› neda-
met ettikten sonra, baz› eflhâsa baya¤› alet-i i¤râz oldu¤unu bi-
le itiraftan çekinmemifl, azim bir ye’s ü teessür göstermiflti.
Zaman›n nevâib ü garâibine nazar-› ibretle bak›lmal› ki,
Aziz Pafla Viryoni her türlü taaddiyattan müctenib ve kemal-i
mülayemetle muttas›f oldu¤u, adeta kimsenin rencide edilme-
sine raz› olmad›¤› halde, cereyan-› umumîye tâbi olmaktan,
Esad Pafla’n›n baflvekaletini kabul etmekten kurtulamam›fl ve
hatta rivayet sahih ise, baz› maslubînin evrak-› tahkikiyesi al-
t›nda yazd›¤› telhislerde, “Arz-› atebe-i ulyâ k›l›nur, ferman”
ibaresini ilave edecek derecede âsâr-› za‘f u hirâs göstermifl idi.
Halbuki bu cümle ve cemile yaln›z padiflahlara mahsus ve ma-
ruz olmakta istimal olundu¤unu biliyordu. Bu müdârâd›r ki,
Esad Pafla’n›n ru‘ûnet ü savletini ve gurur-› bâ¤iyânesini artt›r-
m›fl, her istedi¤ini yapma¤a kâdir oldu¤una kanaat getirmifl
idi. Esad Pafla hükmü alt›n[d]a bulunan yerleri idare edebil-
mek içün bir usul-i muttaride aramazd›. Her türlü ihtimale

264 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


karfl› ‹smail Bey’in Avlonya’da nüfuzunu k›rmak maksad›n›
ketm etmemekle beraber, taraftarlar›n› elde edinmek ve bu su-
retle râk›mu’l-hurûfa bir müddetten beri peyda eyledi¤i husu-
meti ›zhar etmek istemifl, eviddâm›z› pek fena ürkütmüfl idi.
Avlonya’da vâki emlak ü emvâlimizin zabt u müsaderesine
emirler vermifl, o¤lum Ekrem’in, bu abd-i acizin Arnavutluk’a
duhulümüzü bi-eyyi vechin kân mümânaat edilmesi lâbüd ol-
du¤unu tamimen yazm›fl idi.
Avlonya mutasarr›fl›¤›nda Osman Efendi Hac›’y› ibka et-
tikten sonra, idare müdiriyetine Fir Kaymakam› Ali Efendi
Arslani ve livâ muhasebecili¤ine Kanineli Said Kemal Efen-
di’yi, polis komiserli¤ine ‹smoftineli fierif A¤a A¤uli, mahke-
me riyasetine Ergirili Aziz Efendi Peflkoyi’yi (192), müddeî-i
umumîli¤e Avlonyal› Hakk› Mahmud Bey’i, müstant›kl›¤a Ka-
nineli Gani Efendi Tafli ve mahkeme azal›¤[›na] da Hüsnü
Efendi Cindi’yi ve Mehmed Efendi Razma ile Kozesli Ahmed
Efendi Aliko’yu ve rusumat müdiriyetine Trakasl› Mustafa
Efendi’yi tayin eylemifltir (193). Esad Pafla bu icraat› müteakib
Avlonya’n›n temfliyet-i umuru ve taraftarlar›n›n teksîri içün
ayr›ca bir heyet-i idare tayin ederek bunda Velçeli Ali Efendi
Bekir, Kanineli Elmas Efendi Caferi, Avlonyal› ‹brahim Efendi
Abdullahi, Trebeloval› Abdurrahman A¤a fiaflka’y›, Trakasl›
Alim A¤a Mehmed’i, Ergirili Avukat Behcet Efendi’yi ve Kamil
Bey Risili’yi memur etmifltir. Müteahhiren Elmas ve Behçet
efendiler nezdine komiser olarak gittikleri içün yerlerine Ka-
nineli ‹brahim Efendi Cindi ve Karabunarl› Ahmed A¤a Dur-
mifli[’yi] intihab eylemifltir. Muhalif ve muvaf›k olarak meyda-
na getirdi¤i bu halita-i idareden sonra Kanineli Zihni Efendi
Hamzara’y›, Mahmud Efendi Müftü’yü ve sâir bir tak›m zevât-›
masumeyi taraftar›m›z olmalar› bahanesiyle öteye beriye nefy
etmifltir.
Bu s›rada birader-i büzürgvâr›m Ferid Pafla San Remo’da
vefat eylemiflti. ‹talya hükûmeti cenazeyi Avlonya’ya nakle mu-
vafakat ve delalet göstermiflti. Halbuki Esad Pafla cenazenin îsâ-
line ve evladlar›n›n Avlonya’ya gelmelerine mani olmufl idi.

Hat›rat 265
Birçok müflkilat ve temenniyâttan sonra, yaln›z üç gün kalmak
ve taht-› tarassudda bulundurulmak flart›yla biraderzâdeleri-
min cenazeyi getirmelerine müsaade etmifl; üç günün ink›zâ-
s›nda, on befl sene hizmetimizde bulunmufl olan fierif A¤a
Emin’in a¤z›yla hemen Avlonya’y› terk etmeleri lâbüd oldu¤u-
nu tebli¤ ettirmiflti!! ‹nsaniyet ve adaletle kâbil-i telif olmayan
bu muamele-i bâride hayret-i umumiyeyi dâi olmak ile bera-
ber kimse flakk-› flefe etmemifl, evâmir-i vârideyi harfiyen icra
ve infaz içün memurîn birbirine müsabakat eylemifl idi.
[Esad Pafla] Draç’da Musa Kaz›m’›n dest-i bî-emân›ndan
masun kalan saray-› hükümdarîyi bas›yor, milletin, memleke-
tin namus ve haysiyetine vedia olmak üzere Prens zu Wied’in
Draç’da terk eyledi¤i eflya-y› semîne ve hasîseyi tamam›yla gasb
u gâret ediyor; biat ve mutâvaata ahd u peyman edenler bile
buna karfl› itirazda bulunmuyor, avam-› nâs ile beraberlerinde
Pafla’n›n cüret ve hareketlerini alk›fllayordu. Meazâlik, menfaa-
ti u¤urunda Esad Pafla tedâbir-i lâzime ittihaz›ndan geri dur-
muyordu!
Viyana’da bulundu¤um s›rada ve sevâhilimiz abluka alt›na
al›nmazdan evvelce Feyoma’ya göndermifl oldu¤u yapa¤› ve
deri yüklü iki sefineyi Avusturya hükûmeti müsadere etmifl ve
bu eflyay› satma¤a memur olan Co Morteka’y› dahi derdest
ederek Viyana civar›nda vâki bir merkez-i üserâda tevkif eyle-
mifl idi. Co Murteka masumiyetinden ve hal-i mevkufiyetin-
den bahis ile yazd›¤› bir mektub üzerine, Hâriciye Nezareti’ne
gidib habsi esbab›n› istîzâh ve tahliyesini rica etmifl idim. Dos-
yas›n› buldular. Esad Pafla’n›n adam› oldu¤unu ve pek tehlike-
li bir flah›s idü¤ü[nü] beyan ile, ihlâ-y› sebili flöyle dursun,
münasebette bulunmamakl›¤›m lüzumunu cevaben alm›fl
idim. Bir eyyâm sonra bu adam Viyana’ya gelib beni ziyaret
eyledi ve hakk›ndaki delaletimden dolay› flükranelerde bulun-
du. Halbuki bana verilen cevab menfi idi. Nefsü’l-emrde dela-
letim müsmir olamad›¤› içün halâs›na bir çare bulamam›flt›m.
Tahkik-i keyfiyet eyledi¤imde, Esad Pafla ‹mparator’un yevm-i
mahsusunda olan A¤ustosun 19’unda Avusturya niflan›n› hâ-

266 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


mil ve ferik üniformas›n› lâbis olarak li-ecli’t-tehniye Avustur-
ya konsolosunu ziyaret etti¤i içün Konsolos Mösyö Lahanç
bervech-i mutad teflekküre gelmifl, Esad Pafla Viyana’da mah-
pus bulunan adam› k›rk sekiz saat zarf›nda tahliye olundu¤u
haberi gelmezse (!!) daire-i hükûmetten sa¤ u salim ç›kmas›
mümkünsüz olaca¤›n› kemal-i nezaketle ve fart-› mülayemet-
le söylemifl, Mösyö Lahanç dahi Pafla’n›n müsaadesiyle bu ka-
ra haberi flifre bir telgrafname ile Ballplatz’a bildirmiflti. Saat-i
muayyenede Pafla’n›n adam› tahliye olundu¤u[nu] ve arzusu
vechile Zürih’e gitmesine ve Feyoma’da mevkuf bulunan ge-
milerin hamuleleriyle beraber avdetlerine müsaade olundu¤u-
nu anlad›m. Esad Pafla, Aziz Pafla’n›n taht-› riyasetinde olarak
bir Heyet-i Nuzzar ile ve on befl kifliden mürekkeb bir Meclis-i
Ayan ile (Mustafa Ndroki reis-i sanî idi) tedvir-i çarh-i idare
etmifl ve Avusturya ordular›n›n Draç’a gittiklerinden bir gece
evvel Draç’dan müfarakat etmifl idi. Bu müddet zarf›nda ‹ngil-
tere, Fransa, ‹talya, S›rp ve Yunan devletleri, hükûmetini tas-
dik ve kabul etmifl, Draç’da bulunmufl olan süferâ Esad Pa-
fla’n›n nam›na itimadnamelerini tecdid ederek son gününe ka-
dar Draç’da kalm›fllard›r!!

‹¤tisâbât

Draç’da ve Prens zu Wied’in ikametgâh›nda vukubulan i¤-


tisâbât üzerine (194) resmen sefaretimizden aran›lan ve Wal-
denburg’dan al›n›b Viyana’da ‹talya Sefaretine tevdi k›l›nan bir
defterin elimizde kalan müfredata nazaran eflya-y› ma¤sûbenin
k›ymet-i mecmûas› ikimilyon marktan, yani 125.000 altundan
dûn de¤ildir. Bunlardan Esad Pafla’n›n al›b el-hâletü hâzihi ha-
reminin elinde kalm›fl oldu¤unu tahmin etti¤im k›sma gelince:

K›rk sekiz kiflilik simden mamul sofra tak›m›,


Altun kaplamal› yirmi dört kiflilik çerez tak›m›,
Simden yirmi dört kiflilik çay tak›m›,

Hat›rat 267
Zer ü simden mamul gayet k›ymetli bir dikifl tak›m›,
Simden mamul kaz fleklinde ve bisküvi vaz‘›na mahsus dört adet vazo,
Ahcâr-› semeniye ile murassa zer ü simden mamul yirmi kadar vuhûfl
ve tuyûr heykelleri,
Murassa iki adet büyük b›çak (195),
Saksonya mamulat›ndan büyük bir grup (196),
Saksonya ve Sevr mamulat›yla müzeyyen sekiz adet pandül ve onlar
gibi sekiz çift flamdan,
Alt› parça sim ü zerle müveflflah esliha-i atika (197),
Yirmi befl parça esliha-i cedide,
K›rk parça büyük-küçük tunçtan mefru¤ u mamul heyâkil,
Dört-befl yüz parça ketenden peçete ve sofra örtüleri,
Üç yüz kadar ketenden yast›k ve çarflaf ile yatak örtüleri,
On kadar ifllemeli, yüklü ve ipekli yatak örtüleri,
‹fllemeli Avrupakârî antika yirmi adet masa örtüleri,
Romanyakârî birçok örtülerle yast›klar,
‹ki adet k›ymetdar valide flal›,
‹ki binden ziyade porselen sofra tabaklar›,
Enva‘ meflrubata mahsus evâni-i nefise ve züccaciye,
Simden ve y›ld›zl› tunçtan ve Sevr mamülat›ndan olan müzeyyen
çekmeceler,
Saks[›] ve sâire mamülat›ndan yirmi kadar enfes flukufedân,
Pek k›ymetli olarak yirmi kadar minyatür,
Elli kadar k›ymetdar levhalar,
K›rk kadar bavul ve sand›k,
Birçok elbise-i zatiye ve nisaiye.

Esad Pafla’n›n ald›¤› bu eflya-y› nefisenin birço¤unu haremi


Napoli’ye gelib birkaç gün ârâm etti¤i s›rada beraberce getirmifl
ve guya caddesinde vâki Marg›liçli bir antikac›y› davetle birer
birer k›ymet takdir ederek ‹sviçre’ye geçirmiflti. Muahharan ha-
n›m ‹stanbul’a geldi¤inde bu sand›klar›n bir k›sm›n› hanesinde
h›fz ve bir k›s›m eflyay› Prens’in arma ve nam›yla müveflflah ol-
duklar› halde verdi¤i müdebdeb ziyafetlerde istimal eylemifl idi.
Esad Pafla Cenova’da bulundu¤u müddetçe bütün bu nevâ-
diri teflhirden hazer etmezdi ve her soranlara Prens zu Wied’in
haks›z olarak kendisini tenkil ve 40.000 altun kadar ›zrar etti¤i-

268 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


ne mukabil ald›¤›na beyandan çekinmezdi! Vefat›nda han›m›n
ikametgâh›nda mesdûd kalan sand›klar› damad› Hakk› Bey ve-
rese-i ga[ibe] nam›na kassâma temhîr ettirmifl ise de, han›m ta-
raf ve takribîni bulub açm›fl ve cümlesine sahib ç›km›flt›r!
Tafl›mas› güç ve a¤›r eflyan›n ve hal›lar›n k›sm-› küllîsini
Esad Pafla Korfu’da ve bir hane derununda vaz‘ edüb, el-yevm
hükûmet-i mahalliyenin taht-› nezaretinde olarak orada mev-
cud ve mahfuzdur (198). Levâyih-i nefiseden ve i¤tisâb olunan
karakalemle alt› aded stampa, Prens zu Wied’in aile-i asliyesi-
nin metrukat-› kadîmesinden idi. Ve bunlar 90.000 mark k›y-
metinde idi. Esad Pafla böyle ka¤›t parçalar›ndan ve bunlar›n
k›ymetlerinden anlamad›¤› içün, bunlar› ve tarihî iki adet tü-
fengi Mösyö Aliotti’ye hizmetine mükafat olarak verildi¤in[i]
iflittim. Döfl[e]meye ait ve stil üzerine yap›l›b pek k›ymetli sa-
y›lan ba[n]yolar, aynalar ve dolaplarla camekânlar, sandalye ve
kanepeler flunun bunun eline düflüb heder olmufltur. Gayet
cins bir binek at›n› Esad Pafla Karada¤ Kral›’na hediyeten gön-
dermifl ve eyer ve araba tak›mlar›n›, otomobilini ve arabalar›n›,
bargirlerini kendisi al›koymufl idi. Bunlardan mâadâ, matbah-
da ve kavlarda ve saray›n cihât-› muhtelifesinde 200.000 frank-
l›k meflrubat-› mütenevvia ve eflya-y› sâire var idi.

Harb-i Umumî

Harb-i Umumî bafllam›fl idi. Herkes endifle-i akibetle bir


keflmekefl-i efkâra dalm›flt›. Hayretli ve muzlim günlerde yafla-
ma¤a mahkum idik. Arnavutluk[’un] bafltan bafla müdhifl bir
harbin sahas› olmak ihtimali var idi. Sekene-i memleket bir fet-
ret ü felakete maruz idi. Payitaht›n muhasaras› esnas›nda hal-
k›n ve hükûmetin göstermifl olduklar› acz ü tereddüd Prens zu
Wied’in a‘mak-› ruhuna tesir etmek ile da¤dâr idi. Arnavut-
luk’ta sükûn u huzur devresinin kariben avdet edebilece¤inden
ve Harb-i Umumînin tevlid edece¤i mesâibden masûn kalaca-
¤›ndan nevmîd idi. [Prens] Draç’dan hareketle li-ecli’l-ikâme

Hat›rat 269
Lugano’ya gelir gelmez, râk›mü’l-hurûfa bir telgrafname ile
flehr-i mezkur[a] azimetimi emr eyledi. Hasbe’l-usûl hem veda
etmek hem de yolda duçar-› müflkilat olmamak içün, süferâya
mahsus bir seyahat varakas› almak üzere Hâriciye Nezareti’ne
gittim. Kont Berchtold ziyaretimden haberdar olur olmaz yan›-
na davet etti. Almanya ordular›n›n muzafferiyât› tevâli etti¤in-
den ve Prens zu Wied Almanya ordusu ümerâs›ndan olub, fle-
ref-i zaferden hissedar oldu¤u takdirde âtiyen kendisi müstefid
olaca¤›ndan bahisle, hizmet-i askeriyeye rücu etmesi[nin] mü-
nasib olaca¤›n› anlatt› ve suret-i hususiyede bu mütalaay›
Prens’e arz etmekli¤imi ihtar eyledi.
Lugano’ya vusulümle beraber Hükümdar’›n ne suretle
Draç’› terk etmifl oldu¤unu anlad›¤›m gibi, Kont Berchtold’un
vasâya-y› mahsusas›n› hiçbir mütalaa beyan etmeksizin arza
müsâraat eyledim (199). Müflarünileyh o s›rada bîtaraf bir
memlekette kalmak arzusunda idi. Binaenaleyh, hizmet-i aske-
riyeye girib de harbe ifltirak etmek istemezdi. Fakat biraz sonra
Almanya ordular›n›n Rusya ve Fransa üzerine kazand›klar›
muvaffakiyat tevâli ettikçe fikr ü azminden nükûl etti. Viya-
na’ya avdetimden birkaç hafta sonra Almanya’ya gidib bir vazi-
fe-i askeriyenin bafl›nda bulunmak istedi. Müflarünileyhin
bundaki maksad-› aslîsi, S›rbistan’da ve Arnavutluk’un etraf u
civar›nda Avusturya ordular›n›n icra etmekte olduklar› hare-
kât-› askeriyede Arnavutluk hükümdar› s›fat›yla bir k›ta-i aske-
riyenin bafl›nda bulunmak üzere Avusturya’n›n muvafakat›n›
istihsale mün‘at›f idi. Bu suretle hem kendisinin mevki-i bülen-
dini muhafaza edebilecek ve hem de Arnavutlar›n üzerinde ic-
ra-y› nüfuz ile daimî bir temasta bulunacakt›. Bu sureti bir kat
daha tervic edebilmek içün, seryaveri Ekrem Bey’i ve refakatin-
de bulunmufl olan Avusturyal› Mösyö Buhir [Bucher?]’i Viya-
na’ya göndermifl; birlikte olarak Hâriciye Nezareti’ne müracaat
etmekli¤imizi emreylemifl idi. Halbuki Hâriciye Nezareti,
Avusturya ordular›n›n harekât-› umumiyelerinin do¤rudan
do¤ruya Erkân-› Harbiye-i Umumiye’ye merbut olub, ecnebî
bir zat›n nam›na veya onun kumandas› alt›nda hareket etmek

270 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


ihtimali olamayaca¤›n› ve ancak Almanya devleti bir k›ta-i as-
keriyeyi Prens zu Wied’in kumandas›yla sevk eyledi¤i takdirde
memnunen buna müzaheret edilece¤ini beyan eyledi (200).
Prens buna muvaffak olamam›fl ve Avusturya ordular› S›rbistan
hududunda ma¤lub ve galib olarak harekâta devam eylemifltir.
Bu müzakerât›n cereyan› s›ras›nda ‹talya hükûmeti bir hadise-
i âdiyeyi vesile tutarak Avlonya’ya asker ç›karm›fl, flehri ve hava-
lisini idaresi alt›na alm›fl idi. Romanya Kral› ve Avusturya’n›n
pek samimi dostu olan fiarl dahi bu esnada vefat eylemifl idi.
Her iki devlete karfl› Avusturya’n›n göstermifl oldu¤u mü-
saadât-› mahsusa Harb-i Âlemflumule girmelerini men edeme-
mifl, evvelen ‹talya ve müteakiben Romanya devleti ifltirak et-
mifl oldu¤u içün, Prens zu Wied’in mevkii tamam›yla de¤iflmifl,
s›rf Avusturya’n›n veya bi’n-nisbe Almanya’n›n temin-i emn ü
itimad›ndan baflka bir ümid ve melce’ kalmam›flt›. Binaena-
leyh, ister istemez Almanya hizmet-i askeriyesine rücu‘ etmek-
te muztar idi. Bu vazife-i askeriyesini deruhde ettikten sonra,
bir aral›k ikinci defa olarak Viyana’ya mütenekkiren geldi
(201). O günlerde Avusturya ordular› ‹flkodra’y› ve bi’t-tedric
Tiran’› ve Draç’› zabt eylemifl (202, 203), Bulgaristan Kral› da-
hi Viyana’ya gelmifl ve Arnavutluk üzerine müzakerât-› mü-
himme cereyan etmeye bafllam›flt›. Malumat-› sahiha ve mev-
sukama göre, Bulgarlar evvelce S›rplar›n Arnavutluk’ta zabt u
istila ettikleri bilcümle havaliyi mülklerine ilhak etmek istedik-
leri gibi, Karada¤’a geçen yerleri dahi arayorlard›. Viyana’da bu
metâlib-i mufritay› tadil etmek üzere Harbiye Nezareti u¤rafl›-
yor, P[r]izren’e kadar Bulgarlar›n gelmesi ve ‹pek ile Yako-
va’n›n ve havalisinin Arnavutluk’a takarrur ediyor [olmas›] ve
bu suretle Avusturya ve Almanya’n›n bol keseden Yunanistan’a
vaat etmifl olduklar› Ergiri ve Görice’ye mukabil, havali-i mez-
kure ile telafi-i mâ-fât edilmek isteniliyordu.
O s›rada Baron Burian45 Hâriciye naz›r› idi. Bu zat Arnavut-
luk’un tevessü‘üne de¤il, hatta muhafaza-i mevcudiyet etmesi-
ne bile muhalif ve muar›z idi. ‹stanbul’da ve Sofya’da geçirdi¤i
eyyâm ile guya fiark’›n ahvâl-i umumiyesine kesb-i vukuf etmifl

Hat›rat 271
olmas›yla müfltehir idi. Halbuki k›r›k dökük baz› Türkçe tabi-
rat-› âmiyâneyi ezberlemekten baflka bir meziyeti yok idi. Bal-
kanlar’da sâkin olan akvâm›n âmâl ü ahvâlini bilmez ve alelhu-
sus Avusturya’ya bunlardan hangisinin yâr u yaver olaca¤›n› hiç
anlamazd›. Tedâbir-i siyasiyece bir mekteb-i ibtidaî muallimi
derecesinde nüfuz-› nazara malik ve cesaret-i medeniyeden bü-
tün bütün bî-nasib idi. Mevki-i iktidara gelmesiyle Avusturya
siyaseti mihverini de¤ifltirmifl, Burian’›n nazar›nda Arnavutluk
bir emr-i mevhum gibi kalm›fl idi. Baflta Marflal Konrad oldu¤u
halde, heyet-i askeriye Arnavutluk’un emr-i muhafazas›n› ve
suret-i tevessü‘ünü iltizam ediyordu. Prens zu Wied iki kere Bu-
rian’› ziyaret etmek istemifl ise de, birincisinde Bulgar Kral› Vi-
yana’da bulundu¤u ve Arnavutluk hududu hakk›nda müzakerât
cereyan etti¤i içün bir su-i tefsire mahal kalmamas› bahanesiyle
kabulden istinkaf etmifl ve ikincisinde baflka bir günde ta‘lik-i
mülakat edilmesi mazeretiyle cevab vermiflti. Daire-i askeriye-
nin ›srar ve talebiyle Arnavutluk’un tarz-› idaresine dair müta-
laat-› zatiyemi Hâriciye Nezareti sual eylemifl ve bu babda tara-
f›mdan bir layiha tanzim olunarak nezarete tevdi k›l›nm›fl idi.
Layiha-i mezkure, mebsut olan usul-i idare-i memleketin
ahvâl-i dâhiliye ve mülkiyesine karfl› istiklal-› millîmizin mu-
hafazas› ve Prens zu Wied’in nam›na icra-y› hükm ü hükûmet
edilmesi esas›na müstenid idi. Nezarete kable’l-i‘tâ, Himburg
fiatosu’nda bulunan hükümdar-› müflarünileyhe arz u takdim
ve kendi kalemiyle tercümenin baz› cihetlerini tashih etmek ile
yeniden tebyiz ettirerek nezarete teslim eyledim. O gün neza-
ret nam›na beyan-› flükran edilmifl ise de, ertesi gün alessabah
erkân-› nezaretten Mösyö Rappaport telefonla bizi davet eyle-
di. Mülakat eder etmez layihan›n idareye ait olan aksâm› flâ-
yân-› kabul ise de, Avusturya devletinin kuvâ-y› askeriyesi ta-
raf›ndan idare edilmesi tabiî olan bir k›ta-i müstevliye üzerin-
de bir hükümdar-› ecnebînin (!!) nam›na icra-y› hükûmet
edilmesi mümkünsüz oldu¤undan bu cihetin tayy ü tadili ne-
zaretçe matlub oldu¤unu anlatt›. Halbuki arad›klar› layihay›
kemal-i itina ile yaz›b vermekteki maksad-› aslî o ciheti temin-

272 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


den ibaret oldu¤u ve bizce Avusturya ordular› dahi istiklal-i
millîmizi muhafaza flart›yla ve taahhüdüyle memleketimize
sellemehu’s-selam girdikleri içün buna muvafakat etmekte ma-
zur oldu¤umu söyledim. Mösyö Rappaport derhal laz›m ge-
lenlere malumat vermekle, müsteflar-› nezaret makam›nda
olub o s›rada azim bir hükm ü nüfuza malik olan Kont For-
gach46 beni yan›na davet eyledi. F›kra-i mezkurenin tayyi lâ-
büd oldu¤unu beyan ile beraber,
-“Avusturya ordular› Prens zu Wied’e jandarma hizmeti ifa
edemez” dedi.
-“Bence tervic ü kabul edilmesi matlub olan idare[nin]
mutlak istiklalimizi temin ü ihtiva etmesi lâbüd olub, bu fikr ü
emele mu¤ayir bir tarz›n tervicine mecburiyetim yoktur” de-
dim. Forgach heyecanl› bir tav›r ile,
-“Avusturya Hâriciye Nezareti’nin arflivlerinde böyle bir va-
rakan›n bulunmas› ve nezaretin buna nazar-› i¤maz u müsa-
maha ile bakmas› mümkünsüzdür. Binaenaleyh bunu al›b tadil
etmekli¤im elzemdir” cevab›n› verdi ve gayet a¤›r bir tav›r ile
ka¤›d› bana uzatt›.
Naz›r Burian’›n Arnavutluk üzerine besledi¤i fikr-i menhu-
su ve makusu tamam›yla bildi¤im ve bu ›srar[›n] dahi onun si-
yasetinden ileri geldi¤ini anlad›¤›m içün, Forgach’›n inad ü te-
merrüdüne karfl› sükuttan ve daha a¤›r bir tecavüze maruz kal-
mamak içün varakay› almaktan gayr› çare olmad›¤›n› gördüm.
Ve bir daha buna dair bahs ü münazarada bulunmak isteme-
dim. Ertesi günü Prens zu Wied’i gördü¤ümde, layihan›n mec-
mu‘-› muhteviyat› tensib edilmifl ve yaln›z bir f›kras›na iliflilmifl
oldu¤unu söyler söylemez, iliflilen f›kray› anlayarak müteessir
oldu. O günden itibaren Avusturyal›lar›n istiklal-› millîmize
nihayet vermek ve Arnavutluk’ta bulundukça bizi mahkumen
idare etmek istediklerini anlad›m. Ahvâl-i âtiye bu hakikati bi-
ze pek ac› göstermifl, Avusturyal›lar›n bi-eyyi vechin kân istik-
lalimizden bahs etmeyi bile zâid görmüfl ve meazâlik Arnavut-
luk’ta bu muamele-i ahd-flikenâneye karfl› kimse lüzumu dere-
cesinde ehemmiyet vermemifltir!!

Hat›rat 273
Muhakeme

Âlemin bunca vukuat-› mühimmesi s›ras›nda Prens zu Wi-


ed’in eyyâm-› saltanat› ehemmiyetten ari bir hadise-i adiyeden
madud olabilirse de, o eyyâm sabahü’l-hayr-i istiklalimizin
dem-i inflirak› ve ayn› zamanda savâik-i isyaniyenin mebde-i
infilak› olmak itibariyle, tarih-i millîmizin en mutena sahaifini
iflgale ve muhakemât-› dûrâdûr ile ta‘mik-i ahvâle lüzum var-
d›r, san›r›m (204).
Prens’in Prusya hizmet-i askeriyesine rücu etmesinden do-
lay› hukuk-› mülkdârîsi[nin] haleldâr ve Arnavutluk[’un] dû-
çar-› mazâr oldu¤u iddia edenler vard›r. Bunlar›n fikrince mü-
flarünileyh bîtaraf bir memlekette kalma¤a devam ve orada su-
ret-i zâhirede bir heyet-i hükûmet teflkiline k›yam etseydi, ken-
disi hâlen ve âtiyen hakk-› saltanat›n› muhafaza etmifl ve Arna-
vutluk tamamiyet-i mülkiyesini s›yanet edebilecek bir vaziyette
kalm›fl olacakt›. ‹talya beylik vapuruyla seyahatine müsaade
olunmas›ndan ve ‹talya topra¤›nda mazhar-› tekrîmât oldu-
¤undan bahisle teflekkürü havi Ancona’dan Prens’in ‹talya Kra-
l›’na çekti¤i bir telgrafnameye, [Kral’›n] dost bir hükümdara
yaz›lacak bir tarz-› nazikane ile Venedik’e vusulünde cevab ver-
mifl oldu¤unu dahi delil tutmaktad›rlar!! ‹tikad›mca bu iddia
vâhîdir. Zira Prens zu Wied’in ›skât› ve Esad Pafla’n›n takviye-i
nüfuzu içün Aliotti ile Kastoldi’nin icra etmifl olduklar› entri-
kalardan sonra, Prens’in hal ü istikbalde ‹talya’ya istinad etme-
sinde imkan kalmam›fl idi. Cihât-flumul olan Harb-i Umumî
esnas›nda Almanlara karfl› gösterilen nefret-i âmme ise her tah-
min ü tasavvurun fevkinde idi. Prens zu Wied[’in] dahi ondan
reha kalmas› muhal-ender-muhal idi. Birbirini vely ü teâkub
eden vukuat gösteriyor ki, muharibler[in] Arnavutluk’u bîtaraf
bir memleket olarak tanamalar› ve mesâib-i harbiyeden masun
tutmalar› mümkünsüzdü. ‹talya daha harbe girmezden ve
Prens Almanya hizmet-i askeriyesini kabul etmezden evvel,
Londra Konferans›n›n mukarrerât-› sâb›kas›na bedel Londra
Muahede-i Hafiyesinin muhteviyat-› mefl’umesi ikame etmifl,

274 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


hükûmetin siyaset-i âtiyesine zemin-i âher haz›rlam›flt›r. Bu va-
ziyeti ne Kral’›n çekti¤i telgrafnamedeki tabirat-› nezaket-âyât
ve ne de Prens’in hizmet-i askeriyeye girib girmemesi meselesi
tebdil edebilirdi. ‹talya Esad Pafla’ya yarayabilecek bir hükû-
met-i ‹slâmiye ile ve küçük bir Arnavutluk’la iktifa ediyor, Ar-
navutluk’un tamamiyet-i mülkiyesini, hukuk-› hükümdarîsini
art›k nazar-› itibara alm›yordu. Londra Muahedesinde “Hükû-
met-i ‹slâmiye” nam›yla yad ettikleri bir k›ta-i mümtazenin
re’sikâr›nda Protestan ve Alman bir prensin vücudunu ve hakk-›
hükûmetini ne kendisi ve ne de müttefikleri tanayabilirdi.
Avusturya devletine gelince, bey‘u men yezîd suretinde Ar-
navutluk’un eczâ-y› asliye ve kavmiyesini ‹talya’ya, Yunana ve
Bulgarlara terk etmekten hazer etmemifl, Londra Konferans›n-
da kabul etti¤i hudud u mevcudiyeti en evvel fesh ü neshe mec-
bur olmufl idi! Malumdur ki, 16 May›s 1915 tarihiyle ‹talya’ya
verdi¤i son notada, hudutça tashihata ve hâriçte her türlü mü-
saadata müheyya oldu¤unu bildirdi¤i gibi, ‹talya devleti bîtaraf
kal›rsa Avlonya üzerinde hakimiyetini dahi tanad›¤› ve Arna-
vutluk’tan suret-i katiada kat‘-› taalluk (dezentrese)47 etti¤ini
bildiriyordu. Avusturya rekabet-i siyasiyesi art›k ortadan kalk-
m›fl, herfleyin flekl-i aslîsi de¤iflmifl idi.
‹talya devleti Adriyatik havzas›n›n muvazenesini ve kendi-
sinin hakimiyet-i bahriyesini temin etmek üzere Arnavut-
luk’un tamamiyet-i mülkiyesini s›yanet, yani dûr-endiflâne ha-
reket edece¤i yerde zay›f ve ünsiyette sakîm ü sehîf bir reye (Ba-
ron Sonino’ya) tebaiyetle, dem-i vabestesinde bulunan S›rbis-
tan ile ve henüz hal ü hareketi ve ne tarafa meyl ü ra¤beti taay-
yün etmeyen Yunanistan ile, Arnavutluk’u paylaflma¤a karar
vermifl idi. Bu seyyienin ‹talya’ya kaça mal oldu¤unu veya ne
kazand›¤›n› bilemezsem de, yâd-› hazîni ilelebed Arnavutlar›n
kulûbunda payidar oldu¤unu kimse ketme lüzum görmez sa-
n›r›m! (205)
Düvel-i müttefikan›n davet-i ittifakcuyânelerine icabet ve
aheng-i cenk ile memleketini duçar-› felaket eden Karada¤
Kral› Avrupa’n›n ma‘deletine, ‹talya’n›n meveddet ü samimiye-

Hat›rat 275
tine istinad etmifl, son dakikaya kadar ‹talya’dan fekk-i rab›ta-i
münasebet etmemifl oldu¤u halde, kendisi tac ü taht›ndan ve
ahalisi her türlü hukuk-› hürriyet ü idareden mahrum kalm›fl,
müttefikler nazar›nda nîk nam›n› bile kaybeylemifltir!
Arnavutluk Hükümdar› dahi Draç’dan gider iken bilcümle
esâs-› beytiyesini, eflya-y› semeniyesini Kontrol Heyetinin, yani
Avrupa düvel-i muazzama mümessillerinin yed-i emanetinde
vedia b›rakm›fl iken, göz göze gasb olunmufl ve bunlardan bir
k›sm› Brindizi gümrü¤ünden imrar oldu¤u s›rada tutulmufl,
kimse ibraz-› ma‘deletle redd ü iadeye himmet ü delalet eyle-
memifltir! ‹talya Kral›’na müracaat›n neticesi olarak Esad Pa-
fla’n›n elinden Mösyö Aliotti’nin gûya kurtar›b da Almanya’ya
götürdü¤ü yedi-sekiz sandu¤un içinden yaln›z destelerle pap-
ye48 flifonlar ve matbahda boflanm›fl teneke kutular ç›km›fl, bil-
cümle eflya-y› k›ymetdar iki gâretgerin dest-i bî-eman›nda kal-
m›flt›r! Bu derece hak-flikenâne ve dürüstâne bir muameleye
hedef olan bir hükümdar ecânibin nigah-› re’feti sayesinde tac
u taht›n› muhafaza edebilece¤ini düflünmekli¤imiz bile hata ol-
du¤una kanaat-› kâmilem vard›r. ‹talyanlar›n Harb-i Umumîye
ifltirak veya adem-i ifltiraki gibi bir hayat ü memat meselesi kar-
fl›s›nda bulunduklar› hengâmda baz› ricâl-i Osmaniyyenin ‹tal-
ya hükûmetinin mukarrerât-› müstakbele-i karibesi hakk›nda
ne derece bîhaber olduklar›na dair bir fikir peyda edilebilmesi
içün âtideki bir mükalemeyi burada tesbit eyliyorum:
‹talya’n›n Harb-i Umumîye ifltirakinden birkaç gün mu-
kaddem bir maslahat-› hususiyem içün Roma’ya gitmifl idim.
Grand Otel’in dehlizlerine girer girmez, karfl›ma Selanik Me-
busu Karasu Efendi ile Mebus Midhat Bey ç›kt›lar. Karasu
Efendi’ye,
-“Hayrola, yollar›n kapanaca¤› bir s›rada burada ne gezersi-
niz?” der demez, iki mebus bizi bir kenarda istîzâh ederek, ‹tal-
ya düvel-i mü’telifenin grubuyla harbe girib girmeyece¤indeki
int›baat u istitla‘at›m› sual eylediler. Ben de cevaben,
-“‹talya harbe haz›rlanmam›fl oldu¤u içün, bir seneden zi-
yade vakit kazanm›fl ve iyi-fena tehiyyât›n› istikmal eylemifltir.

276 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Müstemlekât›n› ve dâhildeki galeyan› ve alelhusus kömürden
bed’ ile en küçük mevadd-› ibtidaiyesini hâriçten celbe mecbu-
riyeti ve harb limanlar›nda bugüne kadar bir guna haz›rl›kta
bulunmam›fl olmas› keyfiyeti nazar-› dikkate al›n›rsa, ‹tilaf
grubuyla harbe girmeye karar vermifl oldu¤una flübhem yok-
tur” dedim. Karasu Efendi itminan-› tam ile,
-“Monfler, bir saat evvel ‹talya’n›n fikr ü arzusu harbe ifltirak
etmek idi. Fakat verdi¤imiz teminat ve ald›¤›m›z malumat üze-
rine, ‹talya art›k harbden vazgeçmifl, külliyen bîtaraf kalma¤a
karar vermifltir. Bunun aksine hareket edecek olan bir hüküm-
dar ve bir heyet-i hükûmet as›l›r. Masonlar›n en büyük reisi ve
mahfel-i kebiri ‹talya’n›n harbe girmeyece¤ini dedikten sonra,
‹talya’da bir kuvvet yoktur ki ‹talya’y› harbe teflrik eylesün” dedi!
Bu teminata ra¤men ‹talya harbe girmifl, Masonizm kuvve-
ti de bir müddet sonra mahv olmufltur. Devlet-i Osmaniyye
nam›na roller çevirmeye memur olan Karasu ise mütareke ey-
yâm›nda Roma’ya gelib Palas Oteli’ne onyedimilyon ‹talya lira-
s›na müflteri ç›km›fl ve bu suretle nam u flan kazanmak istemifl
ve bir hayal-i bât›l gibi, Devlet-i Osmaniyye’nin tahminat› ter-
sine dönmüfltür.

‹talya ‹stilas›

Ergiri ve Görice sancaklar›n› istila eden eflk›ya-y› Yunaniye,


önlerine rastgelen sa¤ir ü kebir, inas u zükur bilcümle ehl-i
‹slâm’› öldürüyor, alabildikleri eflya-y› menkuleyi nehb ü gâret-
ten sonra her taraf› atefller içinde b›rak›yorlard›.
Ahali-i ‹slâmiye her türlü esbab-› mukavemetten mücerred
olduklar› halde, kimi hükm-i kadere serdade-i itaat ve kimi
mehd-i istiklal-› millî olmas› itibariyle taarruzdan masun ol-
du¤unu tahmin eyledikleri Avlonya’ya ilticaya müsâraat edi-
yordu. Bu suretle, çoluk çocuktan mürekkeb binlerce kafileler
Avlonya’ya geliyor, kasaban›n dâhil ve civar› günden güne pek

Hat›rat 277
feci bir manzara ile meydan-› haflr ü neflri and›r›yordu. Aç ve
bî-ilaç enva mehâlike ve fliddet-i burudete maruz ve muhtac
kalan bu felaketzedeler zeytin a¤açlar›n›n alt›nda ve çitten ya-
p›lm›fl barakalar içinde bar›nma¤a çal›fl›yor, yüzlerce masu-
mîn[e] bu mesâkin-i sahîfe medfen oluyordu. Draç hükûmeti
muhâsamât-› dâhiliye ile ve temin-i mevcudiyeti ile u¤raflt›¤›
içün, imdad etmeyi hat›ra bile getirmedi¤i gibi, Avlonyal›lar›n
›zhar eyledikleri muavenet-i fedakârâne dahi muhacirînin sefa-
letine karfl› çaresâz olam›yordu.
Muhacirîn-i merkumenin hergün ref‘ u ismâ eyledikleri sa-
dâ-y› infial ve enîn-i melâl Avlonyal›lar› son derecede ürküt-
müfl, hududu tehdit eden Yunanîlerin etrafa saçt›klar› ahbar-›
muvahhifle herkesi ra‘fledâr-› dehflet etmifl idi. Ruesâ-y› ruhanî-
den bir cemm-i ¤afir evvela Avusturya konsolosuna müracaat-
la Yunanl›lardan s›yanete delalet etmesini rica etmifl ve fakat
konsolos ‹talya ile bir mesele hudûsüne sebebiyet vermemek
içün bunlar› tak›m›yla ‹talya konsolosuna sevke mecburiyet
görmüfl idi. ‹talya konsolosu alelkaide devletine malumat i‘tâ
edece¤i cevab›yla bunlar› savm›fl, bir guna ümid-i halâs u necat
vermemiflti. fiayiat-› vâk›aya göre, ‹talya konsolosu müracaat
eden bu zevâta tahriren davet ü niyazlar›n› icra etmelerini tek-
lif etmifl ve onlar da birçok münakafla ve münazaradan sonra
Temenniyat-› Umumiye nam›yla ve kendi imzalar›yla bir vara-
ka vermifller imifl.
Ahali bafltan bafla ye’s ü hüsran içinde kalm›fl iken, 1914 se-
nesi Kanun›evvelinin 25’inde ‹talya devleti evvela iki beylik va-
purunun mürettebat›ndan üç yüz nefer ve sonra Colonel Mos-
ka kumandas›yla bir alay “bersalyer”[i] Avlonya’ya ç›kard›.
Konsolosla kumandan taraf›ndan vukubulan ilana göre, bu
tertibat ‹talya tebaas›yla mahmilerini s›yanet etmek ve mülte-
cileri îvâ ve iafle eylemek gibi pek adî bir maksada müstenid idi.
Halbuki tebaa denilen üç-befl arabac› ve kundurac›n›n muha-
faza-i hayat› içün bu ihracata lüzum olmad›¤› derkâr idi. On-
lar› hemen al›b bir vapura irkab etmek mümkün idi. Mahmi
nam›yla yad etmek istedikleri Avukat Ergirili Yorgi Çako Efen-
di, hayat›n› hiçe sayan ve ‹talyanlara birkaç gün evvel yanaflan

278 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


bir ser-i azade idi. Bunun himayesini vesile-i iflgal saymakda
imkan tasavvur olunmad›¤› gibi, kendisi dahi böyle bir müra-
catta bulundu¤u farz olunsa bile, her fleye muhtemil bir merd-
i deryadilin s›yanet-i nefsi içün bir memleketin zabt›n› tervic ü
tesri‘ eden bir hak ve kanun yoktur (206).
Mültecilere gelince, bunlar›n mübtela olduklar› ilel-i müte-
nevvia ve mesâib-i fledide üzerine, hasbe’l-insaniye her türlü
muavenetin icras› sevab olmakla beraber, koca bir devlet nam›-
na bunlara tevzi olunan bir miktar edviye ve birkaç parça elbi-
se-i hasîse vesile-i istila olamazd›. ‹talya asker ç›kard›¤›n›n er-
tesi günü, Sazan Adas›nda vaki San Nikola sahilinde bir batar-
ya top tayin etmifl ve 14 Teflrinievvel 1914’de Sazan’› zabt eden
Yunanîleri hemen aday› terk etmelerine davet etmifl olmas›
üzerine, ada ‹talya devleti nam›na istila olunmufl, adan›n mü-
teflekkil oldu¤u iki tepeden birine “Viktor Emanuel” ve di¤eri-
ne “Elena” tepesi ünvan› verilmifl, ihtifalât-› diniye ve askeriye
ile livâ-y› muzafferiyetleri çekilmifltir.
‹talya muharrirîn-i siyasiyesinden Amade Tocani’nin iffla-
at›na inan›lmak laz›m gelirse, ‹talya’y› Arnavutluk’a ayak atma-
s›na, Avlonya’y› zabt etmesine sevk ü icbar eden hâlet Arnavut-
luk’ta hükümfermâ olan fetret idi. S›rpl›lar›n, Karada¤l›lar›n ve
Yunanl›lar›n müddeayât›na nihayet vermek içün bu sevkiyat-›
askeriyeye lüzum görmüfl ve hatta Londra mukavele-i mahude
ve menhusesinin Arnavutluk’a ait mevadd›[n›] kabule bile
muztar kalm›fl imifl.*
Muharririn bu babdaki maksad› ‹talya’y› tebriye ve Arna-
vutluk’u himaye etmeyi, yoksa ‹talya menâfi-i hususiyesini te-
mine mecbur oldu¤unu göstermek midir, anlafl›lam›yor. Zira
Londra Muahedesiyle Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesi
ortadan kalkm›fl, ‹talya kendi eliyle ayn› düflmanlara taksim ü
tevzi etmifl oldu¤u gibi, feyz u hayat› olamayan ve ne zaman ol-

* Avlonya’n›n istila olunup olunmamas› keyfiyeti[nin] “Kotsi du Korn”da


müzakere s›ras›nda Baflvekil-i sab›k Mösyö Giolitti pek fliddetli bir lisan ile
istila aleyhinde bulundu¤u ve ‹talya’da bilcümle erbab-› ukûl bu fikr-i sava-
b›n lehinde kald›¤› muahharan neflr olunan vesaikten anlafl›lm›flt›r.

Hat›rat 279
sa bir menfaat-i münferideye mukabil taviz suretiyle terki tabiî
olan bir k›ta-i müfreze halinde b›rakm›fl idi. Bu suretle, ‹talya
Arnavutluk üzerinde ne Avlonya’y› istila etmek ile ve ne de
Londra Muahedesiyle bir guna hüsn-i niyet göstermemifl, o
hengâmelerde Arnavutluk’u kurtarmaktan vazgeçmiflti. Bilakis
Avlonya’y› kendi hesab›na zabt etmekle istatükoyu bozmufl,
Arnavutluk’a hatime çekmek istemifl idi!
Kabil-i inkar de¤ildir ki, Arnavutluk teflekkül etti¤i günden
itibaren ‹talya memurîn-i siyasiyesi bin türlü tezvirat ile her
hükûmeti berbat, üç-befl muhterisi alet-i fesad ettikleri içün,
Arnavutluk’ta takib ve tatbik etmek istedikleri siyaset bi’t-tab‘
zabt u istilaya müncer bir keyfiyet olaca¤› belli idi!
Sahibsiz bir memleket gibi Avlonya’ya sellemehü’s-selâm ç›-
kan asker yerleflür yerleflmez ‹talya hükûmeti nam›na zabta ka-
rar verdiklerini ilan etmifl, zay›f bir kavme karfl› bî-muhâbâ kifl-
ver-küflâl›k icras›yla ‹talya millet-i necibesini bâr-› flinâr alt›n-
da ezmifllerdir!
‹hracat-› askeriye içün hükûmet-i müflarünileyhan›n bir li-
san-› resmî ile dermeyan eyledi¤i esbab-› selaseyi hodbehod
gayr-› kâfi gördü¤ü içün, muteberân-› kazâdan yetmifl kiflinin
imzas›yla mümzâ ve karaya asker ç›kar›lmas›n› müsted‘î bir va-
rakan›n ellerinde mevcut oldu¤undan dahi bahse lüzum gör-
müfllerdir. ‹ddia-y› vâk›aya göre, galebe-i havf ü hayretle kon-
solataya müracaat eden eflhâs temenniyât-› mebsutalar›n› tah-
riren i‘tâya davet olunduklar› s›rada, bu varakay› imza ve i‘tâya
cüretyâb olduklar› ve Roma’n›n emriyle ondan sonra asker ka-
raya ç›kt›¤› anlafl›l›yor. Bunun s›hhati oldu¤una malumat-› ya-
kîniyem veya kanaat-i tâmme-i vicdaniyem yoktur. Ümid ede-
rim ki, halk›m›z böyle bir flenî‘adan pak u münezzehtir. Fakat
hal ve âtîde, eyâdî-i husamâda bir vesika-i mutebere suretinde
telakki edilmesi muhtemel olan böyle bir varakpârenin mahi-
yeti hakk›nda tahkikat-› amîka ve resmiye icras›na lüzum-›
kat‘î oldu¤una eminim. Zira memleket flunun bunun hiss ü hi-
ras›na veya arzu ve iltimas›na tâbi de¤ildir. ‹hanet perde-i mes-
turiyette kalmamas› laz›md›r. Bu yetmifl kifli meyan›nda bugün

280 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


vatanperverli¤i hassaten zat›na hasr etmek isteyenler de vard›r,
denilebilir. Bu suretle memleketi düflmanlara teslim gibi bir h›-
yanetten sonra gösterilen mücahedelerin hükm ü kuvveti zail
olur. “Beyler memleketi sat›yorlar” denilmiflti; bu beylerden
kimsenin imzas› olmad›¤›na yakînim vard›r. Binaenaleyh, ha-
inleri meydana ç›karmak ve enzâr-› umumiyenin pîfl-i muha-
kemesinde koymak iktiza eder. ‹talyanlar› memleketten ç›kar-
ma¤a gayret edenlerin nam› hürmetle yad olundu¤u s›rada,
memleketi zabt› vesile verenlerin de ismi tel‘în edilmelidir. Sa-
haif-i tarihiyemizde bunlar birer birer bilinmelidir. Meazâlik,
bu imza ve r›za meselesi ‹talya devlet-i muazzamas› gibi, hu-
kuk-› milele riayetkâr olmas› laz›m gelen bir hükûmet içün
ciddî bir hakk u hüccet olamaz.
Birkaç havene-i hâinenin taleb ve daveti, bir milletin hu-
kuk-› sarîhas›n› ihlal edemez! Kald› ki, ‹talya devleti Harb-i
Umumîye ifltirak etmek içün düvel-i selaseden Avlonya’y›
›vaz-› harb olarak istemifl ve 1915 senesi Teflrinievvelinde ak-
dolunan Londra Muahede-i Hafiyesi ise ‹talya devletinin bu
maksad›n› tamam›yla temin etmifl, öteden beri Avlonya’y› taht-
› istilas›na almak üzere custcû-y› f›rsattan gayr-› hâlî kald›¤›[n›]
göstermiflti (207).
‹talyanlar Avlonya ile havalisinde ne istiklal-› millîyi temin
edebilecek bir idare-i sâlime tesis etmifller ve ne de düsturu’l-
amel tutmak istedikleri kavanin-i Osmaniyye’yi bihakk›n tat-
bik edebilmifllerdir. Karmakar›fl›k ve fakat pek bulafl›k bir tarz-
da idare-i umur ederek gitmifllerdir! 1917 senesinde ve 3 Hazi-
randa Ergiri’de Kumandan-› Umumî General Giacinto Ferrero
‹talya Kral› haflmetlu Üçüncü Viktor Emanuel hazretlerinin
nam›na ilan eyledi¤i beyanat-› resmiye ile Arnavutluk’un mu-
hafaza-i istiklalini tekeffül etmifl ve Arnavutlara her türlü hu-
kuk-› idareyi ve serbestî-i hareketi temine karar verdi¤ini aha-
liye anlatm›fl ise de, Marki San Guiliano’nun Roma’daki ahlâf›,
Arnavutlar› istiklale gayr-› lay›k görmüfl idi! Müflarünileyh bü-
yük bir vukuf u ihata ile büyük bir fikr u nazara malik idi. Ar-
navutlar›n emr-i istiklali ‹talya devleti içün laz›m-› gayr-› mu-

Hat›rat 281
far›k oldu¤una kani idi. Caizdir ki, bu ictihad-› siyasîsi Avus-
turya’n›n tefevvuk-› nüfuzunu istirkabdan ve Avlonya’n›n isti-
las› dahi o rekabete mani olmak gibi bir tedbirden ileri gelsin!
Fakat halefleri herhalde Arnavutluk’un hakk-› hayata bile müs-
ta‘id olmad›¤›n› hükmediyordu. Avusturya’ya bi’se’l-halef ola-
rak ortaya ç›kan akvâm-› selase mecmûas›n›n teflkilat-› mülki-
yesi henüz mukarrer de¤il iken, onlar›n inkiflaf u tevessü‘lerine
ve Arnavutluk üzerinde iddia-y› hukuk etmelerine meydan ve-
riyordu. Kendileri lüzum hissettikçe bir palaspâre-i sefalet gibi
parça parça ay›rd›klar› Arnavutluk’u hakk-› sükut olarak bun-
lara bahfl eder, gördükleri bütün müflkilata karfl› mezat mal› gi-
bi aza-y› hayat›m›z› tazminat makam›nda düflmanlar›m›z›n
pîfl-i ifltihas›na atard›. Sonra yine piflman olur, Arnavutlara
mu‘în u zâhir görünürlerdi (208).
Fikr-i flahsîye ve ilca-y› zamana tâbi tutulan bu siyaset-i
müzebzebe ‹talya gibi bir millet-i necibenin mahsul-i re’y u ta-
lebi de¤il idi. ‹talya matbuat› ve ‹talya efkâr-› münevver asha-
b›n›n temenniyat› Adriyatik’te muvazene-i siyasiyeyi muhafaza
hikmetine ve her milletin s›yanet-i hakk-› hürriyetine müste-
nid olan bir ictihada hâdim idi. Milletimizi mahkum-› zeval et-
mek isteyen kütahbînler, karl› havada avlamak hevesinde bulu-
nanlar idi. Bunlar›n reva gördükleri muamelat-› bârideye karfl›
hakk›n tecelli etmesi tabiî idi. Baflta jandarma yüzbafl›l›¤›ndan
munkalib Kastoldi (209) oldu¤u halde, alelumum memurîn-i
mülkiye memleketimizi bafltan bafla bir müsta‘mere-i vahfliye
gibi keyfe mâ yeflâ’ idare etmek istiyor, halk› umumiyetle hor u
hakir görüyorlard›. Arnavutluk’ta efkâr-› umumiyenin mevcu-
diyetine kimse kail olmuyor, Arnavutlar› min külli’l-vücûh hür-
riyete bile lay›k görmüyorlard›. Memleketlerinde hükümfermâ
olan desâtir-i medeniyeyi bunlar tatbike de¤il, hat›rlar›na bile
getirmiyorlard›. Kendileri tamam›yla mesuliyetten vareste idi.
Mesuliyet korkusu girmedi¤i yerlerde ise adalet münselibdir.
Memurîn-i mülkiye kanuna tâbi olmay›b fikr ü insaflar›na
göre hüküm sürüyorlard›. Suretâ kavanin-i Osmaniyye mer‘iy-
yü’l-icra idi. Halbuki bir ‹talyal› hakimin re’y-i hodu bütün ka-

282 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


vaid ü nizamat›n fevkinde idi. Onun verdi¤i karar kabil-i isti-
naf u temyiz de¤il idi. Bir livâda sakin olan nüfus-› masumenin
›rz›, can›, mal› hep onun hükmüne mufavvaz ve musahhar idi.
Onun karar› lâ-yete¤ayyer tutulur, kimseye velev ki ‹talya me-
hâkiminde dahi hakk-› istinaf u temyiz verilmiyordu. Afrika
çöllerinde câ-y› kabul bulmayan bu istibdad-› bîdâd, Arnavut-
lar›n izzet-i nefs-i millîlerini ne derece rencide etti¤ini kimse
hesab etmiyordu (210).
Hükûmet-i mülkiye ve devâir-i belediye (211) vesayet-i
mutlaka taht›nda idi. Hiçbir memur ‹talya komiserlerinden
emir almad›kça ifa-y› vazifeye mezun de¤il idi.
‹stihdam olunan memurlar yaln›z kendilerine verilen evâ-
miri harfiyen icra ile mükellef idi. Bunlar ahalinin hukukunu
de¤il, hatta izzet-i nefslerini dahi s›yanete muktedir de¤il idi.
Kullan›lan birçok hafiyeler can yakmakta, hanüman y›kmakta
maharet peyda etmifllerdi. Bunlar efrâd-› milleti birbiriyle at›fl-
t›rub tutuflturma¤a ve bu vesile ile ‹talyanlara sermaye-i teces-
süs haz›rlama¤a sâî idi. ‹talyanlar esasât[t]a de¤il, en adî mu-
amelatta dahi, zevâhir ü füruatta bile memleketin tarz-› idare-
sinde halk›n tafl›d›¤› bir ruh-› millîden bigâne ve bihaber ol-
duklar›n› gösteriyor, hep kuvâ-y› bîgeran-› askerîlerine ma¤rur
ve müstenid olarak yerlileri rencide etmeye devam ediyorlard›.
Ahali ve hükûmet aras›nda emn ü itimad yok idi. Meftun-›
adalet ü hürriyet olan ‹talyanlara dahi pek a¤›r gelen bu hâlât u
muamelat üzerine, onlar da bu memurlara karfl› ›zhar-› nefret
ediyorlard›. Bunlar samimi görüfltükleri zevâta teessürlerini
söyler, baya¤› halk›n ihtisasât-› milliyesini bir kat daha inkiflafa
davet ile flikayâta meydan vermek, efkâr-› umumiyeyi bu vadi-
ye sevk eylemek isterlerdi. Onlar›n muhakeme-i muhikkas›na
göre, ‹talya’n›n Arnavutluk’ta bir yâd-› mâzisi, bir menfaat-i
maddiyesi olmad›¤›ndan, ahalinin hissiyât-› milliyesine, efkâr-›
hamiyetkârânesine kimsenin dokunmaya hakk› yok idi. Heyet-
i askeriye, son eyyâm-› muhasara müstesna olmak flart›yla, ale-
lumum halk› rencide etmekten hazer eder, hiss-i millîyi fezâ-
yihten de¤il, en k›ymetdar fezâilden addeylerdi. Fakat idare-i

Hat›rat 283
mülkiyeye karfl› pek ziyade bigâne kalmas› onlar›n tezyid-i sav-
letlerine sebebiyet veriyordu. Zahirde bunlara kumandan-›
umumînin bir hakk-› nezareti var idi. Fakat hakikatte Dâhiliye
ve Hâriciye Nezareti’ne mensub u merbut olduklar› içün, isti-
nadgâhlar› pek kavi ve flükr ü flikayetleri müsmir idi! Yüzbafl›
Kastoldi’nin idare etti¤i bu çetenin ta¤lit-i ezhân ve tecrid-i ha-
miyetmendân içün ihzar eyledi¤i esbab pâyans›z idi. Roma’ya
gönderdikleri raporlarla her istediklerini yapma¤a kâdir, ahvâl-i
umumiyeyi, hissiyât-› milliyeyi arzular› vechile tasvir ü tefsire
mahir idiler. Bunlar›n bu suretle hükümfermâ olan teferrüd ü
tahakkümleri halk üzerinde büyük bir kin ü nefreti dâî oluyor,
umumiyetle ahalinin vedad u itimad›n› selb ediyordu. Binaena-
leyh Arnavutlar›n yegâne ümidleri milletin hamiyet ü flecaatine
münhas›r kal›yordu.

S›rpl›lar

Avusturya ordular›n›n galebe-i katias›yla S›rp askeri kâmi-


len münhezim ve periflan olmufl idi. Avusturyal›lar bunlar› ta-
kib ettikçe efrâd top ve tüfenklerini yollarda b›rakarak ve açl›k
canlar›na tak etmifl olarak Arnavutluk hududuna sürüklenüb
geliyorlard›. ‹ltica edecek baflka yerleri, imdadlar›na gelecek bir
kuvvetleri yok idi. Balkan Harbinde vahfliyane ve bî-rahmane
öldürdükleri binlerce Arnavutun hayal-i intikamlar›na u¤ra-
makla umumu lerzedâr-› dehflet oluyor, keyfe mâ yeflâ’ hududu
aflub da Arnavutluk’a girebilmeye cesaret edemiyorlard›! K›fl›n
fliddeti, her türlü levâz›m u erzak›n f›kdan› ise bafltan bafla bu
belazedeleri hayatlar›ndan nevmîd etmifl, kraldan bed’ ile son
neferine var›ncaya, kimsede ümid-i halâs kalmam›fl idi. Böyle
bir hengâme-i belada Esad Pafla’ya müracaat ve onun flahsî nü-
fuzundan istizhâra müsâraat eylediler. Cenova’da iken Esad
Pafla’ya buna dair vukubulan bir sualime karfl› vermifl oldu¤u
cevaba göre, S›rpl›lar yollar› tamir vesilesiyle kendisine 30.000
altun gönderdikleri ve böylece hakk-› mururlar›n› temin ettik-

284 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


leri sahih olub, S›rpl›lar›n hal-i izmihlallerini tahmin edemedi-
¤ini ve binaenaleyh Arnavutluk hududuna girmekten bunlar›
men‘e muktedir olamayaca¤›n› bildi¤i içün, verilen paray› ka-
bul etmekte tereddüt etmemifl ve S›rpl›lar›n emniyet-i mal ü
canlar› içün her türlü vesâile tevessül ile rüesâ-y› cibali ikna
ederek S›rpl›lar› taarruzlar›ndan vikaye edebilmifltir (212).
S›rpl›lar Arnavutluk cibal flahikas›n› pek çok metâib-i elî-
me ile geçmifl, Draç’a gelmifllerdi. Oradan bir k›sm› Avlon-
ya’ya ve bir k›sm› Korfu’ya sevk ü îsâl edilerek muahharan ta-
haflflüd eden ve harbin hitam›na kadar S›rp Ordusu nam›yla
Bulgarlarla çarp›flan kuvâ-y› askeriyeyi teflkil eylemifllerdi. Bu
kuvvet, müttefiklerine karfl› S›rpl›lar›n varl›¤›n› göstermifl,
S›rp hükûmetinin muhafaza-i mevcudiyetine yard›m etmifl
idi. S›rp Veliahd› ve Naib-i Saltanat› Aleksander, bir resm-i ka-
bul s›ras›nda Esad Pafla’n›n bu hizmet-i meflkuresini (!!)
ilelebed S›rplar›n derhat›r etmeye mecbur olduklar›n› beyan
ile, müflarünileyhe ibraz-› minnet ü mahmedet etmifl ve Pafla
dahi Paris Konferans›nda verdi¤i muht›rada dahi bu mesai-i
memduhas›n› yad ederek, kendisi içün haz›rlad›klar› o Küçük
Arnavutluk’un tac ü taht›n› mükafâten arama¤a vesile tutmufl
idi. Egerçi konferansta müflarünileyh bir mevki-i kabul bul-
mam›fl ve sözüne kimse kulak vermemifl ise de, S›rpl›lar ken-
disini hami ve mahmi suretinde tanam›fl ve itikad›mca Esad
Pafla’n›n Arnavutluk’a yapt›¤› en büyük fenal›k bu halden isti-
fade edememesi olmufl idi. Esad Pafla[’n›n] S›rpl›lara müzahe-
retle egerçi Arnavutluk’u müttefiklerin kitle-i müttehidesine
idhal etmekle Arnavutluk’un âtîsini temin edebilmifl oldu¤u
iddia olunabilirse de, müflarünileyh bunu flahs›na ait âmâl-i
vahiyeye ve 30.000 altuna mukabil ihtiyar etmifl, Arnavut-
luk’un menafi-i maddiyesini kat‘an nazar-› teemmüle alma-
m›fl; tabir-i esahh ile Arnavutluk’un yaln›z idame-i nam›na
hizmet edebilmifltir. P[r]izren’i, Yakova’y›, ‹pek’i ve Ohri ile
Debre’yi Arnavutluk’a ilhâken Kral Petro’nun elinden bir mu-
ahede ile rabt etseydi, hem Arnavutluk’a karfl› hüsn-i niyetini
ve hem de hakikî bir teflebbüsle vatan›na merbutiyetini isbat

Hat›rat 285
etmifl olurdu. Esad Pafla bunu düflünmemifl ve hatta düflün-
meye bile lüzum görmemifl oldu¤u gibi, hemsâz-› hükûmeti
olan zevât›n sükutu dahi o menfaate ifltirakten ziyade mevki u
memuriyetlerini muhafaza etmek istem[e]lerinden ileri gel-
mifl idi. Bu suretle cümlesi vatanlar›na borçlu olduklar› bir va-
zife-i mukaddeseyi bu f›rsattan bilistifade ârâ etmemifl ve va-
tan nam›na bir fley arama¤a lüzum bile görmemifllerdi. Her bi-
ri hasîs bir maksad-› zâtîye hizmet etmifl ve bundan dolay› ta-
rih-i millîmizin bi-hakk›n levm ü teflnî‘ine ve efrâd-› milletin
ta‘n u nefretine hedef olmufllard›r.
Kral Petro bir kilimin içinde ve dört soldat›n49 omzunda tit-
reye titreye Esad Pafla’n›n evine iltica etmifl, yirmi gün kadar
mihmân-› hâss› olmufl idi. S›rpl›lar içün bu yerler ellerinden
ç›km›fl, kendilerini kurtarmaktan gayr› kimsede bir gaye ve
ümniye kalmam›fl idi. Fidye-i necat suretinde bu yerleri terk et-
mekte hiçbir S›rpl› tereddüd etmez, hükûmet Esad Pafla’n›n
her teklifini kabul etmekten çekinmezdi. O zaman Draç’da
Fransa ve ‹talya ile S›rp mümessilleri bulunuyordu. Böyle bir
vesika nakfl-ber-âb kabilinden say›lsa bile, bu süferân›n gözü
önünde akd u kabul edilmesi itibariyle, Arnavutluk içün bir
hakk-› meflruu tazammun eder, Londra Muahedesinin alâ kad-
ri’l-imkân ›skat-› muhteviyat›na vesile olurdu. Esad Pafla Lon-
dra Muahedesinin tahdid etti¤i hududu bilirdi. Böyle küçük
bir Arnavutluk’un dahi tûl müddet hakk-› hayata malik olama-
yaca¤›n› anlard›. Fakat flahs›na has olarak bir malikane sayd›¤›
içün, o yerlerin idaresini kolay görür, kendi haya[t›]nca kafi ve
münasib bulurdu. Bu babda Cenova’da îrad etti¤im bir suale
cevaben demifl idi ki,

S›rpl›lar›n bu raddede periflan olduklar›n› tahmin etmemifl idim.


Hal-i sûzinâklerini gördükten ve her türlü metalibimizi kabule mec-
bur u muztar olacaklar›n› anlad›ktan sonra tahvil-i lisan u muamele
etmeyi ve üzerlerine zebukeflâne davranma¤› nefsimce girân görmüfl-
tüm. Meazalik, ‹talya sefiri Baron Aliotti’nin i¤falât›na kap›lm›fl oldu-
¤umu dahi ketm edemem. O adam bana S›rpl›lara edilecek müzahe-
retle Arnavutluk’a ‹tilaf Devletleri aras›nda büyük bir mevki kazan-

286 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


d›raca¤›m› söyler ve aksi olarak bunlar en küçük bir taarruza u¤rar-
sa, Arnavutluk’un mahv olabilece¤ini iddia eylerdi. Bu hissiyat u be-
yanat› kendim muhakeme edebilecek bir hal ü mevkide de¤il idim.
Zira her taraf›m ‹tilaf Devletlerinin memurîn-i siyasiyesiyle muhat
idi. Bana hakây›k› kemâ hiye hakkuha izah edecek, Avrupa’n›n ve alel-
husus Avusturya ile S›rbistan’›n bulunduklar› vaziyeti anlatacak ya-
n›mda muktedir adamlar yok idi. Hepinize (!!) müracaat ettim. Ayr›
ayr› birçok zevât-› muktedirenin Draç’a gelib birlikte çal›flmakl›¤›m›-
z› rica ve teklif eyledim. fiahin Bey Dino’dan gayr› davetime icabet
eden olmad›. Her nas›l olsa, bu hal-i vebalden derece derece hepinizi
mesul görüyorum (213).

Esad Pafla’n›n bu ifadât›nda flemme-i hakikat var ise de hu-


lus-› niyet yoktur, san›r›m. Zira müflarünileyh[in] bütün mu-
amelat›n› menfaat-i flahsiyesiyle telif etmifl oldu¤u malum idi.
Bunu isbat içün müflarünileyhin 16 Nisan 1919 tarihiyle ve Ar-
navutluk Reis-i Hükûmeti imzas›yla Paris Konferans›na tevdi
eyledi¤i muht›ra-i malumede, ol zaman aras› aç›lm›fl olan ‹tal-
ya’n›n hakk-› himayesinden flikayet etmifl ve S›rpl›lara, Yunanî-
lere bahfl olunan müsaadât-› vâsiaya karfl› flakk-i flefe etmeyib,
kemal-i ihtiyat ile idare-i maslahat etmek istemiflti.
Hatta bu müsaadât› 1913 senesinde kabul olunan hududa
makîs tutmufl, nev‘an-mâ meflruiyetine bile kail oldu¤unu gös-
termifl idi!! Esad Pafla ast›¤›, kesti¤i veya vesait-i müteaddide ile
elde edindi¤i adamlar sayesinde idaresinde kalm›fl olan Tiran,
Kavaya ile Draç ve fiayak havalisini bir zaman eline avucuna al-
m›fl ve bu aral›k Arnavutluk[’un] kendisinden ibaret oldu¤unu
isbata çal›flm›flt›r. fiâyân-› teessüftür ki, Harb-i Umumî zama-
n›nda idare-i umura ve muamelat-› siyasiyeye vak›f olan dânifl-
verân ve dûrbinân Esad Pafla’n›n dedi¤i gibi ortadan kaybolub,
kimi memâlik-i garbiyeye gitmek mecburiyetinde bulunmufl
ve bir k›sm› da Esad Pafla’n›n pençe-i gadrinden kurtulmak
üzere bir tarafa savuflub saklanma¤a ve kendisine iltica edenler
hâh u nâhâh beraberce her zillet ve rezaleti irtikaba katlanm›fl
olduklar› içün, Arnavutluk hakikatte müflarünileyhten ibaret
kalm›fl idi.

Hat›rat 287
Yedi-sekiz ay akdem Osmanl› hükûmetine iltihak etmek,
babalar›na, yani zat-› hazret-i padiflahîye kavuflmak isteyen Mu-
sa Kaz›m ile Mustafa Ndroki ve hempâlar›na karfl›, Esad Pafla
devlet-i müflarünileyhaya ve do¤rudan do¤ruya makam-› em-
ced-i Hilafet’e resmen ilan-› harb etti¤i halde (214) kimse i¤raz
u itirazda bulunmam›fl, kimse a¤z›n› açma¤a cesaret etmemifl-
tir! Bu suretle Esad Pafla ‹ngiltere, Fransa ve ‹talya’n›n (215)
müttefiki olmufl, harbin devam› müddetince on befl bin asker
silah alt›nda bulundurmak flart›yla, birincisinden flehrî 60.000
‹ngiliz liras› ve ikincisinden 150.000 frank ve üçüncüsünden
500.000 lireta istîfa etmek üzere mevâid-i resmiye alm›fl idi. Fa-
kat Avusturyal›lar Draç havalisini istiladan birkaç saat evvelce,
Esad Pafla ahmâl ü eskâliyle bir ‹talyan vapuruna binerek
Draç’dan ferceyâb-› firar olmufl, ordu nam›yla yad etti¤i bir-iki
yüz merdi müflteri gibi evvelen Korfu’da ve sonra Selanik’te top-
lam›fl ise de, Balkan cihetlerinde vukubulan musâdemâtta, id-
dias› gibi ehemmiyetli bir rol oynamam›flt›. Paris Konferan-
s›nda S›rp ve Yunan delegelerine ve baz› Frans›z ricâline istina-
den Arnavutluk’u temsil etmek, Arnavutluk tac ü taht› üzerine
iddia eyledi¤i hukuk-› vâhiyeye vücud vermek istemifl ise de,
kimse bunu ›s¤â etmemifl, hiçbir heyet-i resmiye huzurunda bir
s›fat-› mümtaze ile kabul olunmam›flt› (216, 217).

Avusturya ‹stilas›

Avusturya zimamdâran-› siyaseti Balkan Harbinden evvel


Bulgarlardan mu¤ber ve S›rpl›lara son derece dilgîr idi. Bulgar-
lar›n az çok bir kûflmâle u¤ramalar›n› ve S›rpl›lar›n külliyen
ma¤lub ve periflan olmalar›n› ez can u dil arzu ediyorlard›. Dev-
let-i Osmaniyye’nin kuvve-i askeriyesini bu maksad›n husulü
içün kafi görüyor ve düvel-i erbaay› nas›l olsa ezebilece¤ine ka-
ni oluyorlard›! Avusturya bir at›flta iki vurmak hevesinde ve
hiçbir fedakârl›k ihtiyar›na lüzum görmeksizin, Balkanlar’da
tefevvuk-› nüfuz ile hâkim-i küll olmak hülyas›nda idi.

288 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Evdeki hesab ise çarfluya uymad›!! Devlet-i Osmaniy-
ye[’nin] Arnavutlar› silahlar›ndan tecrid ve Jön Türkler[in]
idare-i zalimaneleriyle devletten tenfir ü tebrid ettiklerini; [Os-
manl›lar›n] ahvâl-i dâhiliye ve maliyesinin bir milyon düflma-
na galebe de¤il, mukabele edebilecek ordular sevk u ihzara
müsaid olmad›¤›n› düflünmemifllerdi. Ricâl-i merkume flu gaf-
letleriyle ve bir malumat-› sathiyeye müstenid olan hayalâta te-
baatleriyle hakikati meçhule feda ve Arnavutluk’u göz göre
[göre] müttefiklere terk ü ihda etmifl, devletleri içün bir meh-
like haz›rlam›fllard›r. Halbuki Avusturya devleti müttefiklere
küçük bir müdahale ve itirazda bulunmufl olsayd›, ya harbi ve
belki ittifaklar›n› men‘ ü tehir eder veyahud hâl ü âtîde Arna-
vutluk’un hudud-› mülkiye ve mevcudiyet-i milliyesini muha-
faza flart›yla bîtaraf kalmak üzere düvel-i erbaan›n muvafakat-
lar›n› istihsal eylerdi.
Avusturya Rumeli’de mevcudiyet-i Osmaniyye[’nin] yaln›z
Arnavutluk’un bekas›yla kaim olabilece¤ini düflünmemifl, bun-
ca senelerden beri Rumeli’de muhafazas›yla u¤raflt›klar› “statü-
ko”yu en evvel kendileri bozub, çorab sökü¤ü gibi (218) her fle-
yin hal-i aslîsinden ç›kma[s›n]a sebeb olmufllard›. Bu suretle
Arnavutluk’un inkisam u sukutuyla Devlet-i Osmaniyye’nin
nokta-i zevalini ve bi’n-nisbe Avusturya’n›n dahi mebde-i iz-
mihlalini haz›rlam›fllard›r. Arnavutluk iki Islav hükûmetinin
birleflmesine, Islav unsurunun ötede beride Avusturya’n›n aley-
hinde perverde eyledikleri âmâl-i harîsânenin inkiflaf ü teves-
sü‘üne mani idi. Arnavutluk’un mevcudiyeti Devlet-i Osma-
niyye’den ziyade Avusturya’n›n menâfiine hâdim ve ona laz›m
idi. Avusturya Balkan Harbini men etmemifl, men etmek iste-
memifl, ciddî bir faaliyetle dahi harbi göze almakla, Arnavut-
luk’u kurtarma¤a mecbur oldu¤unu teyakkun edememifltir!
S›rpl›lar der ceng-i evvel Makedonya’n›n cenubunu ve Ar-
navutluk’un k›sm-› küllîsini istila ettikten ve Islav âleminde ka-
zand›klar› mevki-i bülend ile alelumum temayülât-› milliyeyi
celbe muvaffak olduktan sonra [Avusturyal›lar›n] ak›llar› bafl›-
na gelmifl, S›rpl›lara bir kat daha tefldid-i husumetle bir harbe

Hat›rat 289
giriflmek ve bu suretle mazideki hatalar›n› tashih etmek iste-
miflti. Fakat bu hakikati pek geç idrak ettikleri ve Avrupa efkâr-›
umumiyesi S›rpl›lara müteveccih oldu¤u içün, onlara açt›klar›
ebvab-› muhasaman›n önünde Rusya ve Fransa ile ‹ngiltere’yi
bulmufllard›. Halbuki Balkan Harbinden sonra evvelki hal ü
mevkiye rücu etmek imkan› yok idi. Devlet-i Osmaniyye Arna-
vutluk ile alaka-i maddiyesini kesmifl ve Arnavutluk dahi cirmi
nisbetinde bir mevcudiyet gösterebilecek bir flekle girmiflti.
Fazla olarak Islav unsuruna mensub birçok akvâm-› tâbian›n
hayat-› milliyesi tamam›yla uyanm›fl, Avusturyal›lar›n aleyhin-
de vukubulan ilkaât u mevâide ba¤lanm›fllard›.
Mareflal Konrad evvel ü âhir bu akvâm-› tâbian›n galeyan-›
milliyet ü hamiyetlerinden ürkerek, Macaristan gibi umum Is-
lavlar›n dahi serbestî-i idareleri ve üç hükûmetten mürekkeb
olmak üzere imparatorlu¤un tarz-› idaresi[nin] tertib ü tanzi-
mi fikrinde bulunmufl ve bir aral›k veliahd-› maktul ile beraber
pek çok ricâl-i siyasiye ve askeriye re’y-i mezkuru tervic etme-
ye karar vermifl ise de, ifl bafl›nda bulunanlar ‹mparator’a arz u
kabulden ve Macarlar›n tamam›yla buna muhalif olduklar›n-
dan tehâflî ettikleri içün, Avusturya’n›n zîr-i tâbiiyetinde bulu-
nan Islavlar›n dûr-endîfl ricâl-i muktediresi Habsburglardan
bizzarur[e] kat‘-› ümid eylemifl ve ister istemez Karagorgeviç-
lerin cenah-› hamiyetine s›¤›narak vahdet-i mülkiye ve hürri-
yet-i milliyelerinin husulüne dâmen-dermiyan olmufllard›r.
Bosna Saray’da, Prag’da ve sâir bilad-› cesimede gösterilen
tezahürat hep bu meyelan-› umumiyenin neticesi oldu¤u gibi,
Rusya ordular›na karfl› sevk olunan ketâib-i muhtelife meya-
n›nda bulunan Prag Alay›[n›n] ilk müsademede bayraklar›yla,
zabitân›yla Ruslara iltihak etmeleri dahi onun tesiri idi. Bu su-
retle Islavlar›n Avusturya’ya karfl› metanet-i hâlisalar› zeval
bulmufl ve Avusturya ve Macar heyet-i askeriyesinin dahi bun-
lar hakk›nda itimadlar› kalmam›flt›r. Kitle-i askeriye bafltan ba-
fla ikiye ayr›lm›fl ve Avusturya’n›n zevalpezîr olaca¤› fikri
ta‘ammüm eylemifltir. Erkan-› Harbiye Dairesi Islavlar› Rusya
cebhesinden ald›r›b ‹talya’ya ve Arnavutluk’a sevke mecbur ol-

290 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


du¤u gibi, emn ü itimattan berî kalan Islav efrâd› dahi âmâl-i
milliyelerini ve buna mani olanlar hakk›nda husumet-i sahiha-
lar›n› her yerde göstermeye bafllam›fllard›r. Binaenaleyh, Arna-
vutluk’a gelen Islav zâbitân›yla efrâd› umumiyetle Arnavutlar›
Islav aleyhinde bulunan bir unsur s›fat›yla telakki etmifl, hafî ve
celî Arnavutlar› tazyike gayret eylemifllerdir. Bu hal ü hareket-
lerini ve maksad-› aslîlerini ketm içün Avusturyal›lara karfl›
olan Arnavutlar›n tesbit-i idareden aciz ve her türlü fesadâta
müstaid olduklar›n› vesile tutmufl ve sâniyen, Avusturya’ya ha-
s›m olan akvâma alet-i setr ü tecessüs olabilmeleri ihtimalin-
den bahs etmifllerdir. Bu efkâr-› sahîfenin ilk kurbanlar› ahali-i
‹slâmiye idi. Bu cihetle, tak›m tak›m ehl-i ‹slâm duçar-› bela-y›
i¤tinam oluyordu. Avusturya iflgal-i askeriyesi baflkumandan›
Tm.Lm.P. Trollmann50 bu tesirat ve ilkaattan azade kalmam›fl
oldu¤u içün, bervech-i âtî 18 Kanun›sanî 1917 tarihiyle Avus-
turya devleti nam›na bir beyanname neflr eylemifltir:

Memleketinizi feth u istila maksad›yla gelmiyoruz. Hasm›m›z olan ve


as›rlardan beri Arnavutlar›n dahi düflman-› cân› say›lan S›rpl›lar› ta-
kib ü tenkil mecburiyetiyle Arnavutluk hududunu geçiyoruz. Avus-
turya hükûmeti Arnavutlar›n vahdet-i milliye ve mevcudiyet-i mül-
kiyesini51 muhafaza etmek üzere her zaman ›zhar-› sa‘y-› feravan ey-
lemifltir. Halbuki vürûdumuzdan akdem hasm-› müflterekimiz bilâ-
sebeb mülkünüzü istila etmifl, âmâl-i milliyenizin imhas›na çal›flm›fl-
t›r. Husamâ-y› müflterekimize her tarafdar olanlar, flübhe yoktur ki
kendilerini satm›fl, do¤rudan do¤ruya vatan›n›za h›yanet eylemifl bir
ekall-i kalîldir. Fedakâr ve hamiyetfliâr olan bütün Arnavut kavm-i
necibini millete memlekete bir samimiyet-i kamile ile merbut oldu-
¤unu isbat edecek ve vatan›n› kurtarmak isteyen bizlere karfl› ümid-
vâr-› selamet olacaklard›r. Avusturya ordular›[n›n] her halde nâcî-i
hürriyetiniz oldu¤unu ve pek halis bir hiss-i meveddetle geldiklerini
bilen binlerce Arnavutlar bizim ile beraber bulunacak ve biz de aled-
devam dininize, lisan›n›za, milliyetinizle hukukunuza ve an‘anât-›
kavmiyenize riayet-i kamilede bulunaca¤›m›z› anlayacaklard›r!
Memleketinizde bulunaca¤›m›z müddetçe mal›n›z, can›n›z, ›rz ve na-
musunuzu ez-her-cihet vikaye etmek üzere kanunlar tanzim ile bera-
ber, bir idare-i adile temin ve harbden dolay› yap›lmas› zarurî olan

Hat›rat 291
her türlü zarar u ziyanlar›n›z› bi’t-tamam tazmin edece¤imizden
emin olunuz. Bu teminata ve bundan sonra terbiye-i medeniyenizi is-
tikmal edecek olan kâffe-i icraata itimat ediniz (219). Ve bu suretle
bugüne kadar me’lûf oldu¤unuz bir itiyad ile irtikab etti¤iniz tavr-›
burudeti terk ü men‘ ile kendinizi idare edebilecek bir hakk u istida-
d› ihrâza çal›fl›n›z. Bu hakk› tamam›yla kazand›¤›n›za ve mevki-i tat-
bike vaz‘ edebilece¤inize kanaat ve her türlü esasât-› idareyi kendiniz
derk ü tedvir edece¤inize emniyet has›l ettikten sonra, Avusturya hü-
kûmeti kaffe-i hukukunuzu redd ü iade etmekle beraber, daima hi-
maye ve müzaheretini dirî¤ etmeyece¤inden mutmain olunuz.
Bütün Avusturya ordular›n›n kumandan-› âlîsi[nin] ayn› zamanda
Arnavutlar›n hukuk-› mülkiye ve menâfi-i kavmiyelerinin en büyük
hamisi oldu¤una Arnavutlar›n kani olmalar›n› arzu eyledi¤ini ve
Avusturya hükûmetinin ve kuvâ-y› askeriyesinin Arnavutluk’u mu-
hafaza ile istiklal ü istikbalini ve makâs›d-› milliyesini zâmin ve min
külli’l-vücûh bu esbâb› ihzâra hahiflgîr oldu¤unu biliniz. Kendi hayat-
› ictimaiye ve menfaat-i kavmiyeniz Avusturya’n›n flan u zaferine mer-
but ve herhalde gayr-i münfekk oldu¤una katiyen emniyet ediniz.

Bu beyanname ile bir taraftan irâe-i rûy-i istimalet ve tel-


kin-i lâzime-i mutavaat olunuyordu ve di¤er yandan Arnavut-
lar›n idare-i hükûmet hususunda henüz nâ-puhte olduklar›n›
tasrih ve isbat-› rüfld ü sedad ettikten sonra icra-y› vesayetten
fera¤at olaca¤› tavzih olunuyordu (220). Halbuki akîb-i istila-
da bu teminat› mütenak›z ve Arnavutlar›n her türlü hukuk-›
kavmiyelerini muar›z olarak, Islav unsuruna mensub efrâd u
ümerâ Arnavutlar› bî-rahmâne olarak rencide etmifl, sebebli
sebebsiz mal ve canlar›n› tehdit etmekten halî kalmam›flt›r!!
Ordu ‹flkodra[’ya] girer girmez ‹slâm ve H›ristiyan evlerini
iflgal ettiler. Efkâr-› umumiye bundan dolay› heyecana geldi ve
onun üzerine askerin iflgal edebilece¤i mesâkîni aralar›nda tah-
sis ü tefrik etmek üzere Plaka? Cami-i flerifinde ictima eyledi.
Heyet-i askeriye buna baflka manalar verüb cami-i flerifi asâkir-i
külliye ile ihata etmifl ve hemen dokuz yüz kifli[yi] taht-› tevki-
fe alm›flt›r. Bu fliddet kafi görülmeyerek, örfî ve siyasî bahane-
leriyle tevkifata ibtidar eylemifl, ötekine berikine ve alelhusus

292 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


ehl-i ‹slâm’a birçok cezalar tertib eylemifllerdir. ‹flkodra eflrâ-
f›ndan Sülçe Bey’in bulduklar› zinete dair kâr-› kadîm eslihay›
zabt u müsadere etmifl, bütün buyût u mesâkinde vaki evâni-i
nuhâsiyeyi, eflya-y› madeniyeyi belediye vas›tas›yla toplatm›fl-
lard›r. Suretâ bak›rlar›n beher k›yesine 2-3 kron takdir etmifl-
lerse de, o zamandaki k›ymet-i hakikiyelerine nisbeten beflte
birini vermifllerdir.
fiu ahbâr tahdîfl-i ezhân› mucib oluyor; Esad Pafla’n›n,
S›rpl›larla ‹talyanlar›n efkâr-› umumiyede takviye-i nüfuz u
tahakkümlerine vesile veriyordu. Hâriciye Nezareti’ne müra-
caatla tadil-i fliddet edilmesini rica ettim. Nezaret mezâlim-i
vak›ay› nev‘an-mâ itiraf etmek ile beraber idare-i askeriyeye
karfl› müdahale edemeyeceklerini beyan eylediler. Halbuki
idare-i askeriye dedikleri heyetin k›sm-› küllîsi Islav unsuruna
mensub ve Arnavutlara düflman idi. Birkaç gün sonra egerçi
mevkufîni tahliye etmifllerse de, halk›n evinde ve elinde bulu-
nan meskûkât› ve madene müteall›k evanîyi zabt u müsadere-
ye devam ediyor; a¤nam u mevâflîlerini, erzak-› mevcudeleri-
ni yok pahas›na cebren ve müsadereten almak gibi tedabir it-
tihaz olunuyordu.
Birkaç gün zarf›nda bir tak›m erbâb-› ihtikâr ‹flkodra ve ha-
valisinden 40-50 krona mübayaa eyledikleri binlerce koyunlar›
Viyana’ya kadar getirib 400 ve hatta 450 krona satt›klar›ndan
dolay› flikayât›m› tekrar eyledim. Ve payitaht›n bu misillu sev-
kiyata ihtiyac› varsa erbâb-› ihtikâra de¤il, ashab-› mala vesait-i
nakliye i‘tâs›yla ve teshilat-› lâzime iraesiyle celbi daha kolay ve
ez-her-cihet daha muvaf›k-› nasfet olaca¤›n› anlatt›m. Fakat bu
s›rada ‹flkodra ve havalisinde cebren asker toplama¤a teflebbüs
olundu¤u[nu] da haber ald›m. Derhal tekrîr-i müracaatla bu
halin îrâs edebilece¤i su-i tesir ile Esad Pafla’n›n müstefid ve Ar-
navutluk[’un] serâpâ mutazarr›r olaca¤›n› beyan ile nazar-› iti-
barlar›n› davete çal›flt›m.
Arnavutluk’un muhafaza-i hukuku maksad›yla halk›n hiz-
met-i askeriyede bulunma¤a mecbur olduklar› cevab›yla iskât
olunmakl›¤›m arzu olunmufl ise de, istiklal-› millî ilan olun-

Hat›rat 293
mad›kça ve Arnavutluk bir hükûmet-i müttefika suretinde te-
lakki ve kabul edilmedikçe Belçika ve Karada¤ gibi memalik-i
müstevliyede tatbik olunmayan bir usulün Arnavutluk’ta icra
edilmesi hukuk-› milele mu¤ayir ve Arnavutlar›n fleref ü hay-
siyetlerine münafî oldu¤unu beyan eyledim. Bu müzakerât
üzerine Arnavutlardan muhtac-› iane olanlardan maafll› ola-
rak gönüllü cem edilmesi mümkün ve bu suret[in] siyasetleri-
ne muvaf›k olaca¤›n› söyledim. ‹flkodra hükûmet-i askeriyesi
buna muvafakat etmifl ise de, etmek tevziat›n› efrâd›n hizmet-i
askeriyeyi kabul etmelerine mevkuf tutmalar›n› ve bu ise bin-
lerce avâil-i muhtace erkeklerinin hâh ü nâhâh askere al›nma-
lar›n› intac etmekle, itirazda bulundum (221). Bu flikayât u te-
essürâttan müteezzî olan Hâriciye Nezareti nihayet hükûmet-
i askeriyeyi refte refte tadil-i fliddete icbar etmifl ve bu suretle
bir emrivaki karfl›s›nda bulundurmak istedikleri bir istibdad-›
askeriyeyi terke lüzum görülerek flükran-› umumîyi istihsale
karar vermifllerdir.
Umur-› fler‘iyeyi Debreli Vehbi Efendi’nin riyaseti taht›nda
Libohoval› Veysel ve Göriceli Haf›z Ali Efendi’den mürekkeb
bir heyetin yed-i emanetine tevdi eylemifl, umur-› adliyeyi
Nepraviflteli Mazhar Efendi’ye ve onun vefat› vuku bulmakla
Ergirili Avni Efendi Dayola’ya ve mesâlih-i maliyeyi Feyzi Bey
Alizoti ve maarif-i umumiyenin emr-i teftifl ü idaresi ‹flkodral›
Luigi Guragoki’ye tefviz etmifllerdir. Profesör Pekmezi’nin ri-
yaseti taht›nda teflekkül eden bir Encümen-i Dânifl dahi Pedro
Fiflta, ‹flkodral› Miyeda, Elbasanl› Aleksander Covani [Giovan-
ni], Pedro Amrosi’den mürekkeb olmak üzere, Arnavutçada
henüz mukabili olmayan ve muamelat-› resmiyede ve ahvâl-i
medeniyede istimali lâbüd olan kelimât›n mürâdifini bulma¤a
ve lisan üzerine ta‘mîkât-› fenniye icras›yla ihlâs›na ve usul-i
kitabeti ve hurufât-› milliyeyi ber-suret-i katiada tayin ü tevhi-
de memur edilmifl idi.
Arnavutluk’ta vâki birçok bilad ü mevâki‘[in], mazinin bir
su-i itiyad›na u¤rayarak ecnebî bir flive ile veya ecnebî bir nam
ile yad olundu¤unu ve bunlar›n bir hat›ra-i maziyeyi ihtar etti-

294 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


¤i içün mazarrat› dâî oldu¤unu idrak eden erbâb-› ukûl (222?),
derhal Avlonya’y› Vlorë, Draç’› Durres ve Skutari’yi fikodra’ya
tahvil ve bu suretle yad edilmesi lüzumu emr u ta‘mim olun-
mufl idi (223).
Bu mehâsin-i idare s›ras›nda, zikr u senâya flayan olmak
üzere, fiingin ve Draç iskelelerine M›s›r bu¤day›yla yüklü iki
vapur göndermifl, zahireyi halka da¤›tm›fl, açl›k beliyesini teh-
vîn eylemifl olduklar› gibi, S›rpl›lar›n geçtikleri yerlerde b›rak-
t›klar› tifüs ve kolera hastal›klar›n› dahi def‘ ü izale etmeye mu-
vaffak olmufllard›r.
Avusturyal› mütefennin zâbitân›n idaresinde bulunan polis
ve jandarma teflkilat›n› dahi ›slah etmifl, idare-i umumiyesi or-
duya mensub olmak üzere teflkil ü tertib eyledikleri yerli tabur-
lar›n›n ekser-i zâbitân›n› yerlilerden intihab eylemifl, taburlar-
da imam ve papas istihdam›na emirler vermifllerdi.
Tiran’›, Draç’›, ‹flkodra’y› telefonla rabt etmifl, mülhakât›
dahi hem merkeze ve hem de flehirlere ba¤lam›fllard›. Yollar›
muntazam bir suretle infla ve tamir etmifl, emr-i muhabereyi
her tarafta temin edebilmifllerdi. Bu suretle ceste ceste hâs›l olan
bir itimad-› umumî üzerine, 1917 senesi evâhirine do¤ru, ‹fl-
kodra Kumandan› General Trollmann’›n refakatiyle bir heyet-i
mahsusa Arnavutluk’tan Viyana’ya gelmifl, bizzat ‹mparator’a
ve hükûmete arz-› teflekkürat etmek üzere intihab edilmifl idi.
Heyet umumiyetle vâcibü’r-riâye zevâttan mürekkeb idi.
Hasbe’s-sefare bunlarla temasta bulunmak istedim ise de, Hâri-
ciye Nezareti merasim-i ihtiramkârâne ile bunlar› bir nevi ne-
zaret alt›nda bulundurdu¤u içün, General Trollmann maiyeti
suret-i katiada kimse ile görüflmelerine imkan b›rakm›yorlar
ve mevki ü s›fat›m›zla bir rab›ta-i mahsusalar›na bulunmalar›-
na meydan vermiyorlard›.
[Beni] Arnavutluk eflrâf›ndan olarak ve s›fat-› sefaretten te-
cerrüd ederek, bunlarla beraber ‹mparator’un huzurunda ve
kâffe-i merasimde haz›r bulundurmak istiyorlard›. Bunu ke-
mal-i fliddetle reddetti¤im gibi, kendim sefir s›fat›yla ve gelen-
ler Arnavut tebaas› suretiyle merasim-i mezkurede ifltirak ede-

Hat›rat 295
bilece¤imi beyandan çekinmedim. Bu cevab›m ve haz›r bulun-
maktan ictinab›m Viyana’ya gelen zevât-› muhteremeye bir te-
fevvuk dâiyesinden ileri gelmiyordu. Heyetin efrâd› ayr› ayr›
bence flâyân-› tebcil idi. Fakat hükûmetin tevdi eyledi¤i bir s›-
fat› muhafaza etmek ve millî bir prensipten vazgeçmek isteme-
mekli¤im tabiî idi. S›fat-› sefaret istiklal-i millîye alamet idi.
fiahs›mca ondan tecerrüd etmek milletimin istiklalini feda ey-
lemek demek idi. Esasen Viyana’da hâiz oldu¤um mevki-i
mahsus üzerine, ‹flkodra’n›n ve Draç’›n zabt› s›ras›nda teflekkül
eden bir hükûmet-i mahalliyenin re’sikâr›na getirilmekli¤im
matlub idi. Bundan maddeten temin edece¤im menâfi‘ az de-
¤ildi. Fakat fevâid-i hususiyeden ziyade, s›fat-› resmiyemi, yani
alamet-i istiklaliye-i milliyemi nez‘ etmeyi emanete ihanet say-
m›fl, zarureti her türlü menfaate tercih eylemifl idim (223, mü-
kerrer). Bu düflünceler, caizdir ki avamfirib ve âlâyiflperver
olanlarca ehemmiyetsiz say›ls›n. fiu kadar ki, hiss-i millî ve fikr-i
medenînin hadd-i kemale vâs›l oldu¤u bir anda, bunun ne de-
receye kadar flâyân-› takdir bir k›ymet-i maneviyeyi hâiz oldu-
¤u tahmin olunur ümidindeyim.
Avusturyal›lar›n tarz-› idareleri iki flekle münkasimdir: Bi-
ri, do¤rudan do¤ruya Islavlar›n menâfi-i milliyelerini temin
maksad›yla an kasdin icra eyledikleri taaddiyât u i‘tisâfât› ve di-
¤eri, Avusturyal›lar›n cidden memleketi müstefid edecek, hal-
k›n teveccüh ü itimad›n› kazanacak bir sureti mütezamm›n idi.
Islavlar›n o mezalimini ve ondan has›l olan nefret-i âmmeyi
pek ac› bir tecrübeden sonra anlam›fl, ›slah-› ahvâle ve temin-i
adalete lüzum göstermifllerdi. Binaenaleyh, Viyana’ya îsâl eyle-
dikleri heyet-i mahsusa mutaddan ziyade merasim-i ihtiram-
kârâneye mazhar olmufl; baya¤› büyük, sefaretten yüksek bir
fleref ü imtiyaz ile istikbal olunmufl idi!
‹mparator ve imparatoriçe en muhteflem elbiselerini lâbis
olduklar› halde Hoffburg Saray›’nda kabul etmifl, imparatori-
çe cümlesine elini öptürmüfl, imparator ayr› ayr› cümlenin ha-
t›r›n› sorub kemal-i iltifat ile musahabet-i mahsusada bulun-
mufl idi. Müteakiben biraderi Arflidük Maks dahi (224) res-

296 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


men bunlar› huzuruna kabul etmifl ve kendisi grupta dahil ol-
du¤u halde foto¤raflar›n ald›rm›flt›. Geceli gündüzlü namlar›-
na ziyafetler, flereflerine resm-i kabuller tertib olunmufl, her
yerde gezdirilmifl ve Avusturya’n›n azamet ü flevketini irae
eden bütün safhalar gösterilmifl idi. Fakat kendileriyle beraber
gelen General Trollmann bunlar›n arkas›n› b›rakmayub, kâffe-i
merasim-i mahsusada haz›r bulunmak mecbur[iyetinde] ol-
du¤u bahanesiyle daimî bir takayyüd ü tecerrüdde bulundur-
mufltu. ‹mparator’un heyete hitaben irad eyledi¤i nutk-› res-
miyede, Viyana’ya geldiklerinden dolay› beyan-› hoflnudî ve te-
flekkür ettikten sonra, Arnavutlar idare-i hükûmete tamam›y-
la kesb-i istidad ve ›zhar-› reflad etmedikçe Avusturya himaye-i
âdilânesinden vazgeçmeyib, bir idare-i mümtaze ile Arnavut-
lar› tarik-i feyz ü terakkîye sevke çal›flaca¤›n› ve bu himayenin
tayin-i müddeti zamana ve istidad-› millîye vâbeste oldu¤unu
beyan etmifl, bu suretle, Arnavutlar›n istiklali bir hâlet-i
mev‘ûd[e]ye rücû ederek, kimse bundan dolay› eser-i telafl ü
teessür göstermemiflti!!

Mütareke ve Konferans

3 Eylül 1914’de Prens zu Wied’in Draç’dan infikak›n› mü-


teakib Arnavutluk vahdet-i mülkiyesini kaybetmifl alt› nevi
idareye safha-i fecia olmufl idi:
Esad Pafla Vasatî Arnavutluk’ta hükûmet sürüyordu. ‹flkod-
ra ve havalisi Müslümanlardan ve Katoliklerden mürekkeb bir
heyet-i ayan taraf›ndan idare olunuyordu. Prenk Doda Pafla
baflta oldu¤u halde Mirdital›lar teflkilat-› atikalar›n› muhafaza-
ya çal›fl›yorlard›. Malisörler itiyadât-› kadîmelerine rücu ile
kimseye serfüru etmek istemiyordu! Cenubî Arnavutluk’u Yu-
nanl›lar iflgal etmifl ve Avlonya[’y›], Hac› Kamil’in ve Esad Pa-
fla’n›n mansûbu olan Osman Efendi’nin mutasarr›fl›¤› hengâ-
m›nda, ‹talya devleti karaya asker ihraç ederek istila eylemifl
idi. Amiral Patrici Sazan Adas›nda vâki San Nikola Körfezinde

Hat›rat 297
bir bahriye bölü¤ü ve bir batarya top ç›karm›fl ve birkaç gün
sonra Seranda’ya bin iki yüz Yunan askeri vâs›l olmufl idi. Ergi-
ri ve Permedi kazalar›n›n Yunan askeri taraf›ndan iflgal olun-
du¤u s›rada Mösyö Venizelos Meclis-i Mebusan’da verdi¤i iza-
hatta, vaziyet-i hâz›ra-i beynelmilel devam eyledikçe bi’l-icab
cenubî Epir[’in] Yunanistan’›n iflgal-i askerîsi taht›nda kalaca-
¤›n› beyan etmifl idi. Bu suretle Arnavutluk bafltan bafla bir
devre-i fetret ü felakete u¤ram›fl ve bu hal-i hâil suver-i muhte-
lifede ve Harb-i Umumî esnas›nda devam eylemifl idi.
Mütareke ilan olunur olunmaz, ‹talya askeri düvel-i mütte-
fika nam›na Arnavutluk’un k›sm-› küllîsini iflgal etmifl ve bu-
nun hâricinde kalan ve harb zaman›nda Frans›zlar taraf›ndan
idare edilen Görice havalisiyle flimalde hatt-› mütareke olarak
fiark Kuvâ-y› Umumiyesi Baflkumandan› General Franchet
d’Esperet’nin tahdid eyledi¤i m›nt›ka-i askeriye hafif bir tadil
ile S›rpl›lar›n taht-› iflgalinde b›rak›lm›flt› (225). Bunun netice-
si olarak S›rpl›lar Yunan nehrini takib ederek bir taraftan ‹fl-
kodra Gölüne müntehî oluyordu. ‹flkodra sevâhilini geçtikten
sonra Liceni Hotit sahilinden bed’ ile Arnavutluk arazisinde
müttehid olub Eleçiko Da¤›na mülaki oluyordu. Okoli karye-
sinin ve daha ötesine kadar flimalî flarkîye do¤ru devam ediyor-
du. Arnavutluk hududunun 175 rak›ml› tepeye vâs›l olub Dri-
na Nehrinin üzerinde Spas köyünün afla¤›s›na kadar cenuba
teveccüh eyliyordu. Ba‘dehu Duesti’ye kadar Karadrin’i takib
ile Kokavia’ya kadar Zeta Deresine var›yordu. Bali Sultan Tek-
kesi’yle Blaze Geçidinin biraz flark›ndan ve silsile-i cibalin zir-
velerinden geçerek Perivali Da¤›yla Koflazeza’dan murur ile
2312 rak›ml› Arnavutluk hududuna kesb-i iltisak ediyordu.
Ba‘dehu hudud[u] takib ederek Lin’e ç›kub küçük bir flibh-i
cezîre gibi o vadileri iflgal ediyordu. Biraz daha flark cihetlerin-
den ve Ohri Gölünden bafllayarak yüksek olan tepelere münte-
hî oluyordu. Bu noktadan itibaren Yunanistan iflgal-i askerîsi
bafllayordu ve hududu kat‘ eden Görice yolunu buluyordu. Bu
hat Bihliflte kurbuna kadar imtidad edüb, bundan Kapeflbesta-
nek (226) Deresinden geçiyordu. Ondan Devul mecras›n› Se-

298 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


na’ya kadar takib ile cenuba dönerek hudutta mülaki oluyordu.
Kospika ve Konspol kurbunda dahi Yunanîler hududu tecavüz
ediyordu.

Vaziyet-i Siyasiye

1918 senesinde akd olunan mütareke-i umumiye ile Cihan


Cengine nihayet veriliyor, esasât-› sulhiyeyi tayin etmek üzere
Paris’te toplan›l›yordu.
Bu esasât[›n] Avrupa muvazene-i umumiyesini alt üst ede-
ce¤i görülüyordu. Galib ve ma¤lubun harita-i mevcudiyetleri
üzerine büyük büyük tahavvülât ü ink›labât›n vuku‘u muhak-
kak say›l›yordu. Balkan devletlerinin hudud u enhâs› bütün
bütün de¤iflece¤inde, vaziyet-i mülkiye ve siyasiyelerince azim
bir tebeddül vuku bulaca¤›nda kimse flübhe etmiyordu.
S›rpl›lar›n esna-y› harbde gösterdikleri sebat ü gayretleri ve
Mösyö Venizelos’un ihtirasât-› gayr-i mahdudesiyle Yunanîle-
rin harbe müflâreketleri, ‹tilaf Devletlerinin bunlar hakk›nda
vâsi bir mikyasta müzaheret ü teveccühlerini temin etmifl, mü-
tarekeyi müteakib bunlara tahdid olunan hudud dahi bu se-
mahatin derecesini göstermiflti. Her iki devlet hem-hudud ol-
duklar› k›taat üzerine büyük ümidler besliyor. Büyük S›rbistan,
Büyük Yunanistan içün as›rlardan beri hayal içinde beslenilen
âmâl mevki-i zuhura geliyordu.
Avusturya ile ‹talya aras›nda Arnavutluk’a faide-bahfl olan
rekabet-i siyasiye kalmam›fl idi. Avrupa düvel-i gâlibesince Ar-
navutlar›n bir mevki-i resmîsi yok idi; muhafaza-i mevcudiyet-
leri meselesi bile kâl ü kaleme al›nm›yordu. Mösyö Wilson’un
bütün âlem-i medeniyete karfl› koymak istedi¤i millî prensiple-
re istinaden, Arnavutlar› bulunduklar› girdab-› felaketten ç›-
karmak ve o prensiplerin hakk›m›zda tatbikini aramak içün
meydanda ne bir hükûmetimiz var idi ve ne de flunun bunun
taht-› istilas›nda kalan memleketimizde mevcut erbâb-› hami-
yet nam›na ref‘-i sada-y› istimdada cesaret edebiliyordu.

Hat›rat 299
Avrupa’n›n bilad ü sevad›nda da¤›lm›fl olanlar›n bir nokta-
da ictima› ve toplu olarak kabinelere müracaatla Arnavut-
luk’un temsili imkan hâricinde idi. Herkes düçar-› veleh ü hay-
ret ve âmâl-i milliye mütevârî-i perde-i meyusiyet idi! Ne tara-
fa bak›lsa bir düflman görülüyor, ne yap›lmak istenilse mani-
alara tesadüf olunuyordu.
Cenova’da bulunmufl olan Göriceli Doktor Adamidi
1913/1914 senesinde tahtît edilen Arnavutluk’ta ve sâir havali-i
müstevliyede Arnavutlar›n hukuk-› sarihas›n› edille-i tarihiye-
ye, meâsir-i milliyeye müstenid olarak isbat› mütezamm›n
Mösyö Wilson’a bir k›ta layiha göndermifl idi. Müflarünileyhin
katib-i hususîsi bunun kemal-i ehemmiyetle nazar-› dikkate
al›nd›¤›n› cevaben yazm›fl idi. Fakat buna mukabil maziden ve
milliyet nokta-i nazar[›n]dan bahisle, elsine-i müteaddidede
birçok Yunan erbâb-› ulûmu neflr ü tertib eyledikleri levâyih ü
resâil ile Shkumbini Deresine kadar imtidad eden k›tay› hakk-›
meflrular› gibi iddia etmifl, Avrupa efkâr-› umumiyesini ve he-
le hey’ât-› düvelin eâz›m-› erkân›n› ta¤lit u i¤fale muvaffak ol-
mufllard›. S›rpl›lar dahi yine Mösyö Wilson’un prensiplerine
istinaden hudutlar›n› Mat Deresine tevsîe yol bulmufl, S›rbis-
tan’da kalan yüzbinlerce hemcinsimizi ortadan kald›rmak, ses-
lerini duyurmamak içün insafs›zca ve merhametsizce katliama
bafllam›fllard›. Londra Muahede-i Hafiyyesi bunlara Arnavut-
luk üzerinde hukuk-› kesîre bahfl eyledi¤i gibi, malikane flek-
linde b›rak›lan bir küçük Arnavutluk’a sahib ç›kan Esad Pafla
dahi hem bu karara karfl› flikayette bulunmuyor ve hem de esa-
sât-› milliyenin tespiti s›ras›nda Arnavutluk nam›na kimsenin
söz söylemesine meydan vermek istemiyordu. Esad Pafla ‹tilaf
Devletlerinin müttefiki ve Arnavutlar›n yegâne mümessili ta-
n›[n›]larak, Fransa hükûmeti Arnavutluk nam›na Paris’te bafl-
ka bir heyetin gelmesine raz› görünmüyordu (227). Fazla ola-
rak Frans›zlar Görice’de rekz etmifl olduklar› livâ-y› millîmizi
indirmifl, ez-her-cihet hakk›m›zda bir i¤birar-› küllî göstermifl-
lerdi. Daha sonra Frans›z müfrezeleri[nin] Görice’den bütün
bütün çekildi¤i ve ‹flkodra’n›n hâlî b›rak›ld›¤› dahi iflitilmiflti.

300 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Yunan, S›rp ordular› sermest-i rehîn-i zafer olduklar› halde
alabildiklerine yürümek istiyorlard› (228). Bu yerler içün hiçbir
ümid-i halâs yok idi. Umumiyetle mülkümüz bir büyük tehdit
alt›nda adeta muzmahil olmak tehlikesinde bulunuyordu. Ha-
kikati itiraf etmek laz›m gelirse, 1913-1914’de kurulan bina-y›
istiklalimiz esas›ndan y›k›lm›fl, ortada bir tabir-i co¤rafîden
baflka bir fley kalmam›fl idi. Hukuk-› milel bir bâziçe-i düvel ol-
mufl, büyük devletler âtiyen menfaat bekledikleri küçük devlet-
lere zahîr olmak istedikleri tahakkuk eylemifl idi (229).
‹flte böyle bir inhidâm-› tâm hengâm›nda ‹talya’dan gayr›
istimdat edecek yerimiz kalmam›flt›! ‹sviçre’de bulunan Arna-
vutlardan birço¤umuz Cenova’da topland›k. Arnavutluk’ta
müttefiklerin askeri taraf›ndan tahliye edilecek yerleri S›rpl›-
larla Yunanl›lar zabt u istila etmezden evvel, Arnavutluk nam›-
na iflgal etmek üzere Roma’ya arz-› ricaya ve konsolatan›n dela-
leti niyaz olunarak, ‹ngiltere, Fransa ile Amerika ve Japonya
düvel-i muazzamas›n›n ma‘deletini istid‘âya karar verdik.
Ekseriyetle kabul olunan müsveddede, her türlü hukuk-›
sariham›z› dermeyan ediyorduk ve Ergiri’de General Ferre-
ro’nun ‹talya Kral› nam›na Arnavutluk’un tamamiyet-i mülki-
yesini temin etmek flart›yla vukubulan beyanat-› aleniyesini ve
Hâriciye Naz›r› Baron Sonnino’nun ‹talya parlamentosunda
istiklalimizi müeyyid olan izahat› ve alelhusus 1913 senesinde
Londra’da mün‘akid muahedenin tahtît eyledi¤i hudud u hu-
kukumuzun muhafaza edilmesi esasât› üzerine temenniyat›-
m›z› inba eyliyorduk. Göriceli Pandali Çali ile Klisoral› Meh-
med Bey müracaat›m›z lüzumunu ve tahliye olunan yerlerin
zabt› keyfiyetini kabul eyledikleri halde, Sonnino’nun beyanat-
› mebsutesini, ‹talya’n›n bir nevi himayesini müfl‘ir oldu¤unu
beyan ile imzadan istinkaf etmifl ve Doktor Turtulli dahi ken-
disini intizar etmeksizin müzakereye flürû olundu¤undan flika-
yetle imzas›n› koymak istememiflti!!
Zoti Çali ile Mehmed Bey’in itiraz› haks›z de¤il idi. Sonni-
no bir kere parlamentoda Arnavutluk’un tamamiyet-i mülki-
yesinden bahisle hukuk-› sariham›z› tesbit etmifl ve bir kere

Hat›rat 301
“Adriyatik havzas›n›n temin-i emr-i muvazenesi içün karfl› ya-
kada (!!) ‹talya menâfiinin s›yaneti lâbüd” oldu¤unu dermeyan
eylemifl idi. Binaenaleyh, çekilecek telgrafnamede bu cihetten
bahis olundu¤u takdirde, ikinci surete nev‘an-mâ r›zam›z›n
munzam oldu¤unu itiraf etmek demek olaca¤›ndan, flâyân-›
teemmül idi.* Muahharan bu reyi Fraflarl› Midhat Bey dahi te-
yid ü kabul etmifl ve hatta telgrafnameye vaz‘-› imza edenlerin
baya¤› ihanetini ima edecek baz› beyanat ile ihtilaf-› efkâr› tefl-
did eylemifl ise de, tarihe mal olan bu telgrafnamenin (230)
meal-i hakikîsi ve mazmun-› sarihi istiklal-› millîmizi ve tama-
miyet-i mülkiyemizi kâfil olub, ihanet ü h›yanet ve bir guna
su-i niyet gibi flâibelerden berî idi. ‹talya’n›n her türlü nokta-i
nazar›na muhalif bir telgrafnamenin konselatada pifl-i nigâh-›
itibara al›nmayaca¤› ve hele böyle bir telgrafnameyi düvel-i sâi-
reye tebli¤e vesatat etmeyece¤i bedihî idi. Binaenaleyh, birçok
müzakerelerden ve tereddüdlerden sonra bunun böylece kabul
u imza edilmesine mecburiyet-i katia var idi.
12 Teflrinievvel 1918 tarihiyle çekilen bu telgrafnamemiz
fi’l-vâki‘ ümidimiz vechile nazar-› itibara al›nd› ve Arnavut-
luk’un tamamiyet-i mülkiyesini muhafaza hususunda ‹tal-
ya’n›n her türlü müzaherette bulunaca¤› bilvas›ta cümlemize
tebli¤ ü tebflir olundu.
Yunanistan’›n, S›rbistan’›n ileri hareketine mani olabilecek
tebli¤at-› lâzime ve teflebbüsât-› siyasiye ifa olundu¤u anlafl›ld›.
O s›rada Arnavutluk’ta idare-i milliyeyi deruhde edecek bir
hükûmet olmad›¤› gibi, hâriçte dahi Arnavutluk’un mevcudi-
yetini gösterecek mümessillerimiz yok idi. Bu müracaat›m›z
üzerine ‹talya devleti hem Arnavutluk idare-i dâhiliyesine vü-
cut verecek ve hem de Frans›zlar›n iddias› vechile, Arnavut-
luk[’un] Esad Pafla’dan ibaret olmad›¤›n› göstermek içün
Draç’da bir heyet-i hükûmet teflkiline ve o heyetten müfrez ve
müntehab Paris’te bir delegasyonun gitmesine muvafakat eyle-
yecekti. Lozan’da bulunan Turhan Pafla ve Montrö’de kalan

* Meclis Mebusan’da Sonnino hazretleri aç›kl›yordu ki: ‹talya’n›n, Arnavutluk


konusunda [bir iste¤i yok. Bu ibare ‹talyanca asl›ndan çevrilmifltir -editör-].

302 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Doktor Turtulli Bey Roma’ya telgrafla davet olundular. Turtul-
li Bey münferiden ça¤r›ld›¤›na zâhib olarak evvela azimete mu-
vafakat etmifl ise de, bilahare Turhan Pafla’n›n dahi celb edildi-
¤ini anlar anlamaz hareketten imtina eyledi! Meazâlik, daha
sonra müflarünileyhimâ Roma’da birleflmifl ve Mehmed Bey
Koniçe ve Midhat Bey Fraflari dahi Roma’ya getirilmifltir (231).
Bunlardan Turhan Pafla Roma’da kalarak di¤erleri bi-ec-
ma‘ihim Draç’a müteveccihen hareket ettiler. Draç’da Elbasan,
Draç ve Berat ile Görice ve Ergiri’den alenen intihab u i‘zâm
olunan ve Avlonya’da suret-i hafiyede gönderilüb isbat-› vücud
eden zevâttan mürekkeb bir fiura-y› Millî teflekkül etmifl ve ek-
seriyet-i ârâ ile Draç’da bir heyet-i hükûmet (232) teflkil ve Pa-
ris Mu’temer-i Umumîsinde Arnavutluk’u temsil edecek bir
delegasyon tayin olunmufltur (233).
‹talya nam›na Draç’da bulunmufl olan ricâl-i mülkiye ve as-
keriye bu heyet-i hükûmete “Ahâlinin Vekilleri” nam›n› ver-
mek iste[me]mifl ise de, Müfid Bey buna flediden itiraz etmifl ve
“Draç Hükûmet-i Muvakkatesi” nam›yla nuzzâr›n s›fat u me-
muriyetleri tavsif ü tansîf edilmifl idi (234).
fiübhe yoktur ki, Draç hükûmeti ‹talya’n›n tesir-i nüfuzuy-
la ve inz›mam-› müsaadesiyle teflekkül etmifl oldu¤u içün,
onun tahakkümü taht›nda bulunmas› tabiî oldu¤u gibi, Pa-
ris’te bulunmufl olan delegasyonun maaflât ve muhassasât› da-
hi ‹talya’n›n iane-i nakdiyesiyle tesviye olunurdu. Zaten ‹talya
devleti Avlonya varidat-› umumiyesini cibayet etti¤i gibi, Ergi-
ri sanca¤›n›n bilcümle mürettebat› ‹talya taraf›ndan ahz ü is-
tihsal olunuyordu.
‹flkodra’da enternasyonal hükûmeti olmak üzere teflekkül
eden bir heyet varidat› tahsil ediyor ve Görice’de Frans›zlar›n
tesis ettikleri bir idare-i mahalliye ve milliye teklifât-› umumi-
yeyi al›yordu. Draç ile Elbasan ve Berat varidat› Draç hükûme-
tine kal›yordu. Delegasyon nam›na Paris’te 24 fiubat 1919 tari-
hiyle verilen bir layiha Turhan Pafla taraf›ndan imza olunmufl
ve Arnavutluk’un hukuk-› umumiye ve tamamiyet-i mülkiye-
sini temin edebilecek bir suretle yaz›lm›fl idi. Delegasyon azas›

Hat›rat 303
meyan›nda has›l olan ihtilafât-› flahsiye flâyân-› teessür safhalar
geçirmemifl ve azan›n tesanüdü nazar-› itibare al›n›b da, her bi-
ri ayr› ayr› fikr ü mesle¤e düflmemifl olsalard› daha nâfiz ü nâ-
fi‘ neticeler istihsal olunabilirdi. Mamafih, bu mesai-i flahsiye-
den ziyade zaman u zemin memleketimizin husul-i istiklaline
yard›m etmifl ve hüdayî nâbit tarz›nda birçok meâsir-i mebru-
re görülmüfltür.

Mücahedât-› Milliye

‹talya heyet-i askeriyesi halk›n ellerinde bulunmufl olan es-


lihay› toplad›ktan ve bin kifli[yi] tutub birer birer öteye beriye
nefy ü icla ettikten sonra, herkesi bir nazar-› istihkar ile görme-
ye bafllad›. Millette eser-i hayat kalmad›¤›na, ye’s ü hacretle bü-
tün âmâl-i milliyenin mahv oldu¤una kanaat getirdi. Halk na-
zarlar›nda feyz ü istiklalden mahrum, cebr u zulme mahkum
olduklar›na kail oldu. ‹yd-i millîde, yani 28 Teflrinisanîde bile
her sene oldu¤u gibi ahali taraf›ndan tertib olunan flenlikler ke-
mal-i fliddetle men olunmufl, livâ-y› millî halk›n eyâdî-i taazzu-
mundan al›narak bir köpe¤in kuyru¤una ba¤lanm›fl, ekserisi
yerli hizmet[li]lerden mürekkeb ü müretteb bir alay-› vekâhat
ile sokaklarda dolaflt›r›lm›flt›r. ‹zzetinefs-i millîyi tahrifl eden bu
maskaral›klarla bu nazarlar refte refte ahalinin izdiyad-› galeyan
u nefretine bâdî oluyordu. Hakir ü zelil gördükleri bu ahali es-
bab-› müdafaadan hâlî olduklar› halde bu hakaret ü zilletin te-
sir-i cangüzarânesinden dilhûn ve sevda-y› hürriyetle kalbleri
meflhun idi. Vatanlar›n› kurtarabilmekten ziyade vatanlar› u¤-
runda ölmek istiyorlard›. Ve böyle bir azm ü ictihad ile erbâb-›
gayret geceleri toplan›yor, yekdi¤eriyle dertlefliyor; ne yolda ha-
reket edebileceklerini düflünüyorlard›. Ahvâl-i malumedendir
ki, bir milletin istirdad-› hukuka kalk›flmas› içün büyük ink›-
lablara, ehemmiyetli hadiselere lüzum yoktur! Bazen en adî bir
bahane, en küçük bir vesile halk›n hiss-i hürriyetcuyânesini
tehyîc ve bir k›yam-› millîyi tehyie ve tervîce sebeb olur!

304 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


‹ki Arnavut savaflç›

1918 senesinde Draç’da teflekkül eden hükûmet-i muvak-


kate, hakimiyet-i milliyeyi tespit edebilecek bir mahiyet[te] gö-
rülmüyordu. Bu heyetin mükellef oldu¤u vazaif-i umumiye bir
kanuna merbut de¤il idi. Halkça ‹talya’n›n meflîme-i tahakkü-
münden sâk›t olmufl bir cenîn-i siyaset veya ismi var, cismi yok
bir heyula-y› hükûmet gibi telakki olunuyordu.
Bu zehâb-› umumî haks›z ve sebebsiz olmad›¤› gibi, ‹tal-
ya’n›n Arnavutluk’a karfl› tuttu¤u tavr-› siyasetinde dahi bir it-
t›râd u sebat yok idi; her gün bir cereyana tâbi idi. Arnavutluk

Hat›rat 305
delegasyonuna memur baz› zevât› Paris’e götürmek üzere Fran-
s›zlarla u¤rafl›yor; heyeti mahfel-i âlîde Arnavutluk nam›na ka-
bul ettirmek, bütün âmâl-i milliyeyi tervîc edebilmek içün Ba-
ron Sonnino kemal-i ciddiyetle çal›fl›yordu. Sonra birdenbire
heyeti Arnavutluk’un ve Arnavutlar›n mümessili saymaktan zi-
yade, ‹talya’n›n bir bâziçe-i siyaseti menzilesine indirmek isti-
yordu. Heyetin etraf›n› alan Colonel Kastoldi ile rüfekâs›, heye-
tin ref‘ ü istima‘ etmek istedi¤i sada-y› hakcuyâneyi nefh etti¤i
safir-i siyasetten ç›kmamak, tahdit eyledikleri daire-i fikr ü
emel dahilinde icra-y› faaliyete mecbur tutmak hevesinde bulu-
nuyordu. Bununla beraber, heyet metalib-i milliyemizi bast u
ilan etti¤i gün, bütün alem-i medeniyete ve iflbu memurlar›n
yüzüne karfl› Avlonya’n›n istilas› meselesini fliddetle protesto et-
tikleri halde, kimse bir fley demeye cesaret edemiyordu. Doktor
Turtulli ‹talya aleyhinde bulundu¤unu göstermek içün S›rbis-
tan Baflvekili Mösyö Pasiç ile hodbehod görüflüyor, ona da ser-
furû ediliyordu. ‹stanbul’dan gelen zevât (235) ‹talya siyasetine
alenen salâ-hân, memurîn-i mahudeden rûgerdan iken, yine
bunlara tekâpû olunuyordu. Draç heyeti bazen öyle bir girdab-›
azab içinde idi ki, muamelat-› dâhiliyede serbest olmalar› flöyle
dursun, hürriyet-i flahsiyelerine bile malik de¤il idi (236). En
büyük amirden bed’ ile bir karabinyer52 neferine kadar, bunlara
ayr› ayr› tahakküm etmek istiyorlard›. Sonra ba¤teten erkan-›
askeriye vü mülkiyesine bunlar münferiden ve müctemian
meydan okur, istiklal-i re’y ü idareden bahisle her arzular›na
[karfl›] dururken tesir-i nüfuza muktedir olam›yor ve bu tu¤-
yan-› hareketi bir nazar-› bî-kaydî ile görüyorlard›. Has›l›, dâhi-
len ve hâricen ‹talyanlar›n gösterdikleri etvâr ü efkâr günü gü-
nüne uymuyordu!!
Draç’da vuku bulan ve her iki heyetin intihab›yla hitam bu-
lan ictimada Avlonya’dan kimsenin bulunmamas›na gayret et-
mifllerdi. Bununla beraber, Avlonya nam›na intihab olunan Ka-
z›m Efendi Koçuli, ‹spiro Koleka, Kaz›m Efendi Kokofl ile Ömer
Efendi Raz›ma ve Kanineli Mükerrem A¤a Hamzaray hafiyen
Draç’a gidebilmifllerdi. Bunlar› ictimada bulundurmamak, her

306 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


türlü müzakerattan hâriç b›rakmak üzere son derecede itina et-
mifl olduklar› içün, Avlonya livâs›n› havali-i sâirede[n] tecrid et-
mek istediklerini alenen göstermifllerdi. Draç hükûmet-i mu-
vakkatesi, üzerlerine konulan bu bask›y› ortadan kald›rmak,
milletin temenniyât›, memleketin ihtiyacât› üzerine ebvab-› dü-
vele müracaat edebilmek üzere yol arad›. ‹talya’n›n tehdid-i as-
kerîsinden hâriç ve hür bir dairede kalmak emelinde bulundu.
Buna binaen, Dâhiliye Naz›r› Müfid Bey Maliye Naz›r› Feyzi
Bey’i Roma’ya murahhas olarak göndermeye karar verdi. Mü-
zakerât-› dûradûrdan sonra, ‹talya devleti Marki dö Duraço’yu
[de Durazzo] ve Colonel Viçenso’yu [Vincenzo] bunlarla mü-
kâlemeye memur eyledi. Bu s›rada, yani 1919 Eylülde, ‹talya’da
Mösyö Nitti Hâriciye Naz›r› idi. Tittoni Paris’te Nitti muhalifle-
riyle bo¤az bo¤aza u¤raflmakta idi. ‹talya k›tas› bafltan bafla bir
buhran-› giran içinde bulunuyordu! Sosyalistler hükûmeti ele
almak içün zimamdârân-› devletin bütün ef‘âl ü harekât›n› bir
tavr-› bî-aman ile tenkid ediyor, halka tehdidâmiz nümayifller
yapt›r›yor, dehfletli grevler tertib ediyordu. Hükûmet en küçük
bir gaileden, bir komünist ink›lab›ndan titriyordu! Binaena-
leyh, hâriçte emn ü itimad ve dahilde sükun u sebat laz›m idi.

‹talya ile Mukavelenin Mahiyeti

Konsulatada bir taraftan Arnavutluk murahhaslar›yla mü-


kâlemâta devam olundu¤u halde, di¤er yandan Tittoni Venize-
los’a Himara sahilini bafltan bafla peflkefl çekiyor idi. Ergiri san-
ca¤›n›n k›sm-› küllîsini Yunana terk ediyordu. Görülüyordu ki,
‹talya devleti Arnavutluk hükûmetini ve beka-y› mevcudiyetini
art›k nazar-› itibara almaktan ziyade, her türlü keflmekefle ken-
di hesab›nca bir nihayet vermek istiyordu. Korfu Adas›yla Arna-
vutluk sahili aras›ndaki bo¤az bîtaraf bir m›nt›ka suretinde her
türlü tehdidâttan azade bir halde kal›rsa, ‹talya Adriyatik havza-
s›n›n muvazenesini ve kendi menâfi‘ini temin etmifl olacakt›.
Arnavutluk’ta Avlonya’n›n idare-i mülkiyesi ‹talyal› bir komise-

Hat›rat 307
rin vesatat›yla do¤rudan do¤ruya ‹talya askerî kumandan›n›n
taht-› murakabesinde kalmak flart›yla, iflgal etti¤i havalinin ida-
re-i dahilîsi[ni] hükûmet-i muvakkateye terk eyledi¤i takdirde
dahi Arnavutlar› irzâ ve iskât eylemifl olaca¤›n› tahmin ediyor-
du. Halbuki Müfid ve Feyzi beyler Avlonya umur-› mülkiyesi-
nin dahi sâir cihetlerde câri olacak usul ile do¤rudan do¤ruya
hükûmet-i muvakkateye merbut olmas›n› ve idare-i askeriyeye
taalluk edecek ifller içün ‹talyal› bir komiserin tavassut edebil-
mesini flart-› gayr-i münfek olarak ortaya koymufllard›. Bunla-
r›n maksad›, hükûmet bir flekl-i meflruiyete munkalib ve ‹talya
iflgal-i askerîsi yaln›z Avlonya’ya munhas›r olursa, serbestî-i ha-
reketle dahilen ve hâricen efkâr-› umumiyeyi ‹talya aleyhinde
ihzar u i¤râya ve bu suretle vahdet-i milliye ve idare-i dâhiliye-
yi temine meydan bulmalar› ümidine müstenid idi.
Avlonya yirmi-otuz bin kiflinin zîr-i pâ-y› istilas›nda bu-
lundukça ‹talya ordular›na, ‹talya donanmas›na karfl› duracak
bir kuvvet tasavvur edemezlerdi. Binaenaleyh, kemal-i ihtiyat
ile Avlonya hakk›nda kabul edebilecekleri o flart› ve mukavele-
nin ahkam-› sâiresini çaresiz bulmufllard›. Her iki taraf nokta-i
nazarlar›nda ›srar ettikleri içün, re’y-i münferitleri alt›nda im-
za vaz‘›yla 1910 senesinin 11 A¤ustosunda müzakerâta hitam
vermifllerdi.
‹talyanlar, tatbiki içün Avlonya’da bulunan Kumandan-›
Umumî General Piacentini’ye tebli¤ eylediler. Müflarünileyhi-
mâ [müflarünileyh?] dahi Draç’da ve Paris’teki arkadafllar›n›n
pîfl-i enzâr-› tetebbu‘lar›na vaz‘ u îsâl ettiler.
Bu s›rada yedi senelik bir i¤tirab u ›zd›rabdan sonra Arna-
vutluk’a u¤rayarak ‹stanbul’a geçmek üzere üzere ‹sviçre’den
Roma’ya gelmifl idim. Müflarünileyh Feyzi Bey ve Arnavutluk
hükûmetinin Roma’da mümessili Ekrem Bey beraber oldukla-
r› halde Hâriciye Nezareti’ne u¤ram›fl idim.
Mukavele-i mezkure mevzu-i bahis oldu. Suret-i hususiye-
de mütalaam soruldu. Münderecât›ndan tamam›yla kesb-i itti-
la‘ ettikten sonra,

308 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


-“Draç hükûmeti henüz meflru bir mahiyeti hâiz de¤ildir.
Bütün Arnavutlar› temsile salahiyeti yoktur. ‹talya devlet-i mu-
azzamas› cebr ü tazyik alt›nda bulunan bir heyetle böyle bir
mukavele akd eylemekten faide göremez. Avlonya’n›n her ne
suretle olursa olsun, idare-i umumiyeden istisna ve tefrik ol-
mas› meselesi ‹talya hükûmetinin ilan etmifl oldu¤u istiklal-i
millîmizin esas›na muhalif ve perverde etmesi laz›m gelen fikr-
i müsâlemete mu¤ayirdir! Bunun îrâs edebilece¤i su-i tesiri pek
vahim görüyorum” cevab›n› verdim.
Bu cevab›m fliddetli olmak ile beraber, muhatab›m›n fikri
mukavelename aleyhinde oldu¤unu ve itiraz›m› muvâf›k-› ha-
kikat gördü¤ünü anlad›m.*
Esasen ‹talya’da sosyalistlerle beraber alelumum efkâr-›
münevvere ashab›, Arnavutlar›n temin edilmifl olan hakk-› is-
tiklallerine dokunmak ve bir idare-i askeriye ile Arnavutlar›n
izzetinefs-i millîlerini rahnedâr etmek istemezlerdi. Bunlar›n
fikrince, idare-i askeriye muhafaza-i inz›bat etse bile, halk›n re-
fah u eman›n› kazanamaz, bu cihetle menâat-› mevkiiye ve fle-
caat-i f›triyelerine istinad eden Arnavutlar›n muhiti idare-i as-
keriyeye ve batfl u fliddete mütehammil olmad›¤› içün, Arna-
vutluk’ta konsolatan›n takib eyledi¤i politika muvâf›k-› hal ü
mahal de¤il idi.
Avlonya’ya vürûdumda Roma’da cereyan etmifl olan müza-
kerât-› siyasiyenin mahiyet-i sahihas›ndan kimsenin malumat›
yok idi. Fakat ez-her-cihet halk hal-i galeyanda ve Draç hükû-
met-i muvakkatesinin sukutu temennisinde idi. Avlonyal› ‹b-
rahim, Abdullah ve Ömer Efendi Raz›ma efendilerle sâir birçok
zevât müctemian nezdime gelib, ahvâl-i umumiye ve mahalli-
ye üzerine malumat u mütalaat›m› sordular. Roma müzakerâ-
t›n› izah ve bunun mevki-i tatbike vaz‘ olunmazdan evvel bir

* fiayan-› ibret olmak üzere zikr ü kayda lüzum görürüm ki, bu s›rada erkân-›
nezaretten biri, “Alt› aydan beri Baflvekilin pîfl-i enzâr›na koydu¤umuz evra-
k› (yani Arnavutluk’a ait dosyay›) mütalaa etmeye ancak flimdi vakit bula-
bilmifltir. Binaenaleyh, kemal-› teennî ile harekete mecburuz” demifl, bu su-
retle a¤z›ndan bir do¤ru söz kaç›rm›flt›r!!

Hat›rat 309
cemaat-i milliye teflkiliyle muamelat-› nâs›n bununla hall ü fasl
edilmesi ve ‹talya idare-i mülkiye ve adliyesi aleyhinde bulun-
du¤umuzun ›zhar olunmas› lâbüd oldu¤unu beyan eyledim.
-“‹talya’daki intihabat-› cedide neticesi, sosyalistlere pek
müsaid oldu¤undan, er geç Arnavutluk’ta ‹talya’n›n imperya-
lizm fikrinden vazgeçmeye ve memleketimizi tahliye etmeye
mecbur u muztar olacakt›r. Hal-i haz›rda ahalinin niyyât u te-
menniyat›na ve tehyie olunmak istenilen bir k›yama gelince,
bunu bütün mevcudiyetimle takdis ederim. Fakat bu yafl›mda
ön ayak olub da neticesi meflkuk olan bir emre karfl› binlerce
efrâd-› masumeyi i¤râ etmeye ve her türlü tehlikeyi gözüme
al›b da memleketi y›kub yakma¤a cesaretim yoktur. ‹ctihad u
ikdâm›n›z›n muvaffakiyetle hitam bulmas›n› dua ile iktifa ede-
rim” dedim.*
fiu kadar ki, Avlonya’y› ‹talya devleti do¤rudan do¤ruya
idaresi alt›nda tutmak azminde bulundu¤u maddesi a¤›zdan
a¤›za flâyi olur olmaz, halk üzerinde -biliyorum ki- bir tesir-i
elim has›l etmifl, mâder vatandan iftirak etmek üzere tak›m ta-
k›m ahali ahd-i misâka flitâbân olmufl idi.
Arnavutluk’ta ‹talya’n›n bir kar›fl yer almas›na raz› olma-
yub her çe bâd âbâd hürriyet-i milliye ve vahdet-i mülkiyenin
muhafazas› yolunda her fedakârl›¤a katlanmak arzusu var idi.
General Piacentini’yi gördü¤ümde, iflbu müzakerat s›ras›nda
fikr ü mütalaas› sorulmaks›z›n Roma’da cereyan etmifl ise de,
bi-eyyi vechin kân tatbikine imkan olmad›¤›n› yazm›fl ve ›srar
olundu¤u takdirde istifas›n›n kabulünü rica etmifl oldu¤unu
anlatm›flt›.
Roma Piacentini’nin istifas›n› kabul etmemifl ise de, idare-i
mülkiyenin hemen hükûmet-i muvakkateye devr ü terk olun-
mamas›n› dahi emretmemiflti. Bu tereddüd ü teehhür Draç hü-
kûmetinin emr ü itimad›n› kald›rd› ve idare-i askeriye ile arala-
r›nda pek büyük bir münâfereti mucib oldu. Piacentini bunu

* Bu babdaki mütalaa-i hakîrânem tamam›yla hakikate iktiran etmifl ve bir-


kaç gün sonra intihabât›n neticesi görülmüfl[tür].

310 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


izale etmek ve zab›ta-i mülkiyenin temin-i devam› lüzumunu
anlatmak üzere Ergiri’de bulunan Müfid Bey ile sâir eflrâf ile
görüflmek içün Ergiri’ye gitti. Fakat Müfid Bey’in ve bi’n-nisbe
umumun hakaretengîz muamele-i fledidesine maruz kalm›fl ve
idare-i mülkiye tamam›yla Arnavutluk hükûmet-i muvakkate-
sine terk olunmad›kça itilafa imkan olamayaca¤› cevab-› katîsi-
ni alarak General Avlonya’ya avdet etmifl idi.
Henüz Avlonya’dan gitmemifl idim. Müflarünileyh Ergi-
ri’den gelir gelmez nezdime geldi. Arnavutlara karfl› perverde
etti¤i ihlas u teveccühden ve Arnavutluk’un hukuk-› mülkiyesi-
ni muhafaza maksad›yla Tittoni’nin Venizelos ile yapt›¤› itilaf›n
‹talya menâfiini temin edemeyece¤ine dair Roma’ya yazd›¤› tel-
graflardan bahseyledi ve Müfid Bey ile aralar›ndaki su-i tefeh-
hümü anlatt›. Yunanl›lar›n istihzarât-› askeriyesini ve Ergiri
H›ristiyanlar›n›n ahali-i ‹slâmiyeden mütehâfli olub istimdad ü
müracaat etmifl olmalar›n› serriflte ittihaz ederek, teskin-i ezhân
içün muvakkaten Ergiri zab›tas›n›n Arnavutluk hizmetine gir-
mek flart›yla ‹talyal› bir zâbitin idaresi alt›nda bulundurma¤a
muvafakat etmek üzere Müfid Bey’e tavassutumu rica etti. Av-
lonya’n›n idare-i mülkiyesi bir hal-i istisna ve infirâdda kald›k-
ça Arnavutluk’ta ne yap›lsa huzur-› umumînin temini müm-
künsüz oldu¤unu beyan ile, Roma’da cereyan etmifl olan müza-
kerât›n ke-en-lem-yekün hükmünde tutulmas›yla, Avlonya da-
hil oldu¤u halde bütün Arnavutluk’un bir idare-i milliyeye tâbi
tutulmas› lâbüd oldu¤unu anlatt›m. Ve bunun Romaca kabulü
delaletinde bulunursa mea’l-memnuniye ben de her türlü mu-
halasatla arzusuna mümâflât edece¤imi söyledim. Esasen müfla-
rünileyh Roma Mukavelenamesinin tatbiki aleyhinde idi. Bu ci-
hetle, mesai-i mahsusas›n› tekid edece¤ini ve zaten ve zamanen
Arnavutluk’un hakimiyet-i milliye ve tamamiyet-i mülkiyesini
haleldâr etmemek içün idare-i dâhiliyesini tamam›yla Arnavut-
luk hükûmet-i muvakkatesine terk etmek ve Tittoni’nin hod-
behod Yunanîlerle yapt›¤› itilaf›n ›skat-› ahkâm›yla onlar›n Ar-
navutluk’a karfl› vukuu melhuz olan tecâvüzât›n› men edebil-
mesi içün yaln›z üç mevkide askerini cem‘ ü tahflid eylemek

Hat›rat 311
üzere Roma’ya mükerreren ve müeyyeden beyan-› mütalaata
ibtidar eyledi¤ini temin etmekle Ergiri ve Libohova’ya gittim.
Ergiri’de efkâr-› umumiye son derecede endiflenâk idi.
H›ristiyanlar bir büyük havf ü dehfletle hükûmete ve ahali-i
‹slâmiyeye karfl› itimads›zl›k gösteriyordu. 1913 senesindeki
hâdisât ve H›ristiyanlar›n öteden beri besledikleri temâyülât,
kulûb-› vatanperverânede pek derin tesirât b›rakm›fl idi.
Ümid-i halâs ve hiss-i intikam ile bir taraf düflmanlar›n gelib
kendilerini kurtarabilmelerinden ümidvâr ve di¤er taraf dahi
yak›b y›kmak ve vurub kesmek ile vatanlar›n› müdafaa gayre-
tinde paydar idi.
Ergiri’den Libohova’ya gitti¤im gün Paris’te bulunan Süley-
man Selim Bey’den biraderi Nam›k Bey’e 28 Kanun›evvel 1919
tarihiyle bir uzun mektub gelmifl ve Ergiri ile havalisinin Yuna-
nistan’a terk olunmak üzere karar verildi¤i malum olmufl idi.
Avlonya’dan Ergiri’ye gelen birçok eflrâf ahali-i ‹slâmiyesiyle
görüfltükten sonra herkesi bir ye’s ü teessür kaplad›. ‹talya hü-
kûmetinin müzaheret-i katias›na ve General Piacentini’nin de-
laletine ihtiyac-› azim var idi. Müflarünileyhin dermeyan eyle-
di¤i flart ile muvakkaten zab›tan›n bir ‹talyal› zâbitin idaresin-
de bulundurulmas› ve bu suretle ezhâna biraz sükunet gelmesi
çaresiz idi. Fakat Ergiri eflrâf›yla Müfid Bey katiyen buna ya-
naflmam›fl, bütün mehâlike katlanarak vatanlar›n› velev ki elle-
riyle yak›b y›kmak mecburiyet-i elimesinde dahi kalsalar yine
müdafaaya karar vermifllerdi.
Ergiri’den Delvina’ya u¤rayarak Avlonya’ya avdet ettim ve
kemal-i tehalük ile cevab›m› intizar eden Piacentini’ye Ergiri
halk›n›n ye’s ü fütûrunu ve idare-i mülkiyede katiyen ‹tal-
ya’n›n vaz‘-› yed-i müdahale etmesine dahi raz› olmad›klar›n›
anlatt›m.
General Arnavutlar›n telafl u i¤birardan mutahass›l tesirât›
tahmin etmifl idi. Ve bütün havali-i müstevliyenin idare-i mül-
kiyesini[n] Arnavut hükûmet-i muvakkatesine terk edilmesine
kani olmufl idi!! Ekser ümerâ-y› askeriye dahi ‹talya’n›n emr-i
müdahalesine muhalif ve Arnavutlar›n takib etmek istedikleri

312 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


gaye-i milliyeye vâk›f idi. Görülüyordu ki, konsulata ile ordu-
nun aras›nda gerek Roma müzakerat-› malumesinden ve gerek
Tittoni ile Venizelos’un akd ettikleri itilaftan dolay› büyük bir
z›ddiyet var idi. Binaenaleyh, Roma müzakerât›n›n ihtiva etti¤i
‹talya nokta-i nazar›n› Draç hükûmetine kabul ettirmekten
meyus kalan Hâriciye Nezareti generalin fikr ü emeline mu¤a-
yir olarak öteden beri efkâr-› umumiyece arzu olunan bir kon-
grenin tutulmas›na müsamaha suretini göstermifl ve o kuvvet-
le meflruan hükûmet-i muvakkateyi ›skat etmeyi düflünmüfl
idi. Yaln›z, toplanacak mebuslar›n k›sm-› küllîsini elde etmek
ve ‹talya’ya karfl› mümâflâtkârâne bir kabine teflkiline çal›flmak
üzere Hâriciye Nezareti’nde Arnavutluk flubesi müdürü Colo-
nel Vincenso’yu general-konsoloslu¤u payesiyle Arnavutluk
hükûmetinin nezdine komiser tayin eyledi. Fakat evdeki hesab
çarfl›da uymad›.

Loflna Kongresi: Ba‘sü Ba‘de’l-Mevt 53 Devresi

Draç hükûmeti efkâr-› umumiye nazar›nda ‹talya’n›n te-


sir-i nüfuzuyla teflekkül etmifl, onun tahakkümü taht›nda kal-
m›fl oldu¤u içün, eflhâstan ziyade flekl-i hükûmetin tebdili ve
milleti temsil edebilecek, icra-y› hükme muktedir olacak bir
heyetin vücuda gelmesi matlub idi. Bu gaye-i milliyeyi istik-
mal etmek isteyen erbâb-› hamiyet eksik de¤ildi.
1919 senesi Eylülünde, baflta Hasan Bey Prifltina, Eflref Bey
Fraflari ile Abdül Bey Upi olduklar› halde, âmâl-i milliyeyi ta-
yin ve temin edebilmek ve Draç hükûmetine kaim olacak bir
heyet vücuda getirmek üzere münasib bir mahalde bir ictima-
›n akdi lüzumunu ortaya koymufl, Matl› Ahmed Beyefendi
Zog, Elbasanl› Akif Pafla ile Tiranl› Abdi Bey Topdanî gibi mü-
te[ne]ffizân› bu fikr ü emele imâle ve teflrik etmeye muvaffak
olmufllard›. Hasan Bey Dâhiliye Naz›r› Vekili Sami Bey Viryo-
ni’ye dahi müracaat ve matlub-› umumî olan kongrenin in‘ikâ-
d› içün hükûmetin delalet ü muavenetini rica eyledi (237).

Hat›rat 313
Soldan itibaren: 1. General De Veer, 2. ‹brahim Biçakçu on yafl›nda iken
(1944’te Arnavutluk baflbakan› olacakt›r), 3. Elbasanl› Akif Pafla Biçakçu
(‹brahim Biçakçu’nun babas›), 4. Elbasanl› Ali Agâh Bey

Sami Bey kongrenin toplanmas›na mani olamayaca¤›n› be-


yan ile beraber, katî bir cevab verebilmek üzere rüfekas›yla mü-
zakere etmeye mecbur oldu¤unu söyledi. Bunun üzerine Ha-
san Bey kongrenin mukaddemât›n› haz›rlamak içün Tiran’a
gidib daire-i belediyede bir ictima akdiyle bu fikr ü emelini or-
taya koymak istedi. Fakat hükûmet Draç mutasarr›f› Receb Bey
fiala’y› Tiran’a i‘zam ederek ictima› men etmifl ve yaln›z devâ-
ir-i belediye rüesâs›ndan mürekkeb bir komisyonun toplanma-
s›na müsaade edece¤ini beyan eylemifltir. Halbuki rüesâ-y›
merkûme intihab ile de¤il tayin ile müstahdem olduklar› içün,
efkâr-› milliyeyi temsil edemeyeceklerinden bahisle buna kim-
se mümâflât etmemifltir. Hükûmet muhitin icabât›n›, efkâr-›
umumiyenin temenniyât›n› tahminde gaflet ediyordu. Görülü-
yordu ki, hükûmet[in] emr-i mümânaatta gösterdi¤i ikdam ü
tehalük nisbetinde halk›n arzusu[nun] tezâuf etti¤ine dikkat
etmiyordu. Esad Pafla taraftarlar› paflalar›n› bi-eyyi vechin kân
mevki-i iktidara getirmekten baflka bir fley düflünmüyor, bu
yolda her fedakârl›¤› ihtiyardan çekinmiyorlard›.

314 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


‹talya heyet-i askeriyesiyle uzlaflma¤a, Esad Pafla’y› ‹talyan-
larla bar›flt›rma¤a yol bulmufllard›. Ve bu suretle, maksadlar›n›
cebren istihsal etmekten ise, bir ictima-› millînin sevk-i tabi-
îsiyle Pafla’n›n avdet edebilece¤ine kanaat getirmifllerdi. Kongre
bunlar içün lâz›m-› gayr-i mufar›k idi ve kongreyi arzu edenler
de bunlara istinad ediyorlard›. Yaln›z nasyonalistlerin erkân›yla
aralar›nda cereyan eden müzakerât [ile] kendilerine tamam›y-
la itminan bahfl olam›yordu ve Esad Pafla’n›n aleyhindeki cere-
yan dahi bunlar› meyus eyliyordu.
Hükûmet-i muvakkate bu ahvâl-i muhakkakaya karfl› müf-
rit bir nîkbînlikle muhakemât ve mukarrerât›n› yürütüyordu.
Kongrenin suret-i ictima›[n›], muhalif flah›slar taraf›ndan ter-
tib olunmufl bir flebeke-i ihtiyal ü siyaset ve kendilerini ›skâta
alet olmak üzere telakki ediyor, ‹talya’n›n müzaheretiyle bunu
men edebileceklerini ümid eyliyordu. Halbuki Roma Mukave-
lenamesinin tatbik-i ahkam›na raz› olmayan General Piacenti-
ni ile Reis Vekili Müfid Bey’in aras› aç›k idi. Heyet-i mülkiye ile
de her zaman münakafla ve mu‘ârazadan gayr-i hâlî idi. Bunlar
umumiyetle hükûmet-i muvakkateyi ›skat etmek, kendilerine
mâil bir hükûmet vücuda getirmeye hâhiflger idiler.
Colonel Vinçenci [Vincenso] Roma’dan Avlonya’ya u¤ray›b
General Piacentini’yi gördükten sonra, bu abd-i râk›mu’l-hu-
rufu dahi ziyaret etmifl idi. Esna-y› musâhabede Loflna Kongre-
sinin ictima›yla bir kitle-i umumiyenin ârâ-y› müttehidesinden
mütevellid bir heyeti tesbit etmeye raz› olduklar›n› ketm etme-
mifl idi. Ve hatta Müfid Bey’le rüfekâs›n› kendi nokta-i nazar-
lar›na celb ü imâle etmekten ise, icra-y› hükm ü nüfuza kâdir
olan Esad Pafla ile uzlaflma¤› tercih ettiklerini dahi ima etmek-
ten çekinmemiflti. Bu hissiyat u beyanat› o gün Ergiri’den Av-
lonya’ya gelen Müfid Bey’e anlatt›¤›m halde, müflarünileyh yi-
ne Loflna’daki cemaat-› milliye erkan›yla telif-i beyn etmesinde
mütereddid idi!
Halbuki hükûmet min külli’l-vücûh i‘mâl-i nüfuzdan ve is-
ti‘mâl-i kuvvetten aciz idi. Ayan beyan belli idi ki, Esadistler al-
d›klar› talimata istinaden ve herkesi bir emrivaki karfl›s›nda

Hat›rat 315
bulundurmak fikrine istinaden Kruya’da bir nümayifl icras›yla
pazar› sedde ve jandarma ve polis heyetlerini ve bilcümle me-
murîn-i hükûmeti terk-i vazâife icbar eylemifllerdi.
Esadistlerin bafl›nda ve kuvâ-y› maddiyelerini teflkil edenler
meyan›nda Osman Bali Nel Hoca ve fiayakl› Bayram Gözeli
bulunuyordu. Mihver-i idare fiayak beyleriyle Topdanî beyle-
rinden bir ikisinin elinde oldu¤u rivayet olunuyordu. Bunlar
her tarafta ilka-y› ru‘b u hirâs edebildikleri içün, Kruya havali-
sinde külliyen ve cihât-› sâirede k›smen hükûmet-i muvakka-
tenin hükm ü nüfuzu sâk›t olmufl idi. Draç ile ‹flkodra yolunda
vaki Krin Geçidi tamam›yla kapanm›fl, eflk›ya tarz›nda her yer-
de birçok usât zuhur eylemifl idi.
Erkan-› hükûmetten Mustafa Efendi Kruya, toplayabildi¤i
bafl›bozuklarla Kruya’n›n üzerine gidib, onun cesareti ve hükû-
met-i merkeziyenin sebat›yla egerçi asilerin bafl›nda bulunan
Mane Sinan derdest edilerek baz› rüfekâs›yla beraber bilmuha-
keme idam olunmufl ve Esad Pafla’n›n avdeti Arnavutluk içün
bir bela-y› mübrem oldu¤u halka tefhim ü telkin edilmifl ise de,
flerâre-i isyan birden bire feveran ederek Kaflyela ve Mirdita
bayrakdarlar› dahi usâta iltihak etmifl, cemiyet-i isyaniye bütün
fliddetiyle etraf› titretmifl idi.
Hükûmet gerek Esad Pafla taraftarlar›n›n harekât›n› ve ge-
rekse Loflna ictima› temenniyât›n› mevcudiyet-i milliyenin bâ-
is-i zevali oldu¤unu ilana çal›flm›fl ve her çe bâd âbâd Esadistle-
ri tenkîle karar vermek istemifl ise de, ‹talyanlar birden bire or-
taya at›larak bir hareket-i fledideye de¤il, adî bir teflebbüs-i mü-
manaatkâraneye [dahi] müsaade edemeyeceklerini heyete an-
latm›fllard›r.
Hükûmet-i muvakkate istila olunan bir yerde ictimaât›n
memnu ve mevcudiyet-i milliye içün pek vahim oldu¤unu bir
taraftan ilan etti ve di¤er yandan Loflna’ya karib Ardeniça Ma-
nast›r›’na civar Kolonya köyüne iki yüz elli kifliden mürekkeb
bir milis müfrezesi gönderdi. Halbuki efrâd-› merkume[nin]
en küçük bir hareketin vuku‘u dakikas›nda öbür tarafa geçme-
leri muhtemel ve Loflna’da toplanm›fl olanlara karfl› bunlar›n

316 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


îkâ‘-› hirâs etmeyecekleri malum idi. Yaln›z Loflna’da bulun-
mufl olan bir müfreze kumandan› kongrenin ictima›n› ‹tal-
ya’n›n aleyhinde bir mukaddeme-i isyaniye ve men‘-i akdini
bir lâzime-i siyasiye oldu¤unu keflf ü ifl‘âr eylemifl ve Karabin-
yerler kumandan› Yüzbafl› Meloni dahi bu fikr ü mütalaay› te-
yid ü tasdik eylemifl oldu¤u içün, heyet-i askeriye içinde birin-
ci defa olarak telafl ü endifle gösterilmifl idi. fiu kadar ki, Draç
kumandan› General Raymondi, Topdanzade Abdi ve Hâmid
beylerden ald›¤› teminata itimad ederek, kongrenin behemehal
‹talya lehinde hitam bulaca¤›nda kanaat göstermifl idi.
Bu kanaat, flübhe yok ki, yaln›z o iki zat›n verdi¤i teminat
ile husul bulmuyordu. ‹talyanlar memleketin vaziyet-i dâhili-
yesinden gafil ve hissiyat-› milliye ve efkâr-› umumiyenin gale-
yanda bulunmas› ihtimaline gayr-i kâil idi. Binaenaleyh, gerek
Draç kumandan› General Raymondi ve gerek Loflna’ya gönde-
rilen di¤er bir general, kanaat-› kâmile ile merkez-i umumînin
hâlâ bîtaraf kalmas›na gayret ediyordu.
Bu s›rada Loflna Kongresinin en büyük mürettib ve mürev-
viclerinden olan ve Draç mutasarr›fl›¤› vekaletinde bulunan
Abdül Bey Upi[’nin], Draç kasabas›nda polis karakoluyla bir
mektebin aras›nda vâki yoldan akflamdan sonra geçerken, na-
gehan at›lan üç kurflun ile gîleten telef olmas› herkese büyük bir
telafl vermifl idi (238). Bir halde ki, Abdi Bey Topdanî Osman
Bali’ye ve maiyetine güvenerek Loflna’ya gitmeye mecbur olmufl
(239), Elbasanl› fievket Bey Virlaçi Draç heyet-i hükûmeti Lofl-
na’ya gelib ef‘âl ü âmâli üzerine kongreye izahat vermedikçe
Loflna’ya gidemeyece¤ini anlatm›flt›r (240). Meazâlik, birçok ze-
vât yine Loflna’ya gidiyor, birbirini teflvik ü teflcî‘ ediyordu.
Avlonya her yerden ziyade ve hükûmet-i muvakkatenin te-
sir-i nüfuzundan azade olarak ‹talya’n›n tazyîki alt›nda bulun-
du¤u halde Avlonya’y› kongreye temsil etmek üzere Kaz›m
Efendi Koçuli, ‹spiro Koleka ile Mükerrem A¤a Hamzaray Lofl-
na’da isbat-› vücud eyledi (241).
Bunlar›n bu suretle Loflna’ya gitmeleri Loflna’da bulunan
‹talya generalinin teessür ü intibah›n› dâî oldu. Colonel Vin-

Hat›rat 317
çensi [Vincenso] dahi ümidi vechile kongrenin ‹talya menâfii-
ne de¤il Arnavutlar›n kesb-i cüret etmelerine ve ‹talya aleyhin-
de bulunmalar›na hâdim olaca¤›n› derk ederek hastal›¤›n› ba-
hane addiyle Draç’dan Roma’ya avdet etmifl ve fakat bu s›rada
bir nümayifl-i askerî icras›na da lüzum göstermifltir. Kuman-
dan-› Umumî General Piacentini ise evvelce verdi¤i karar› teb-
dilden ve müctemi‘în üzerine sevkiyat-› askeriyeden imtinâ ey-
lemifldir! Piacentini Arnavutlar›n ya dava-y› istiklalcuyâneleri-
ni muhik buluyordu veyahud Arnavutluk’un umur-› dâhiliye-
sine müdahale etti¤i takdirde sosyalistlerin hükûmete ve ken-
disine hücum edeceklerini tahmin etmek ile vaziyeti pek hatar-
nâk görüyordu. Ala külli’t-takdîreyn, müflarünileyh Loflna
Kongresini da¤›tma¤a emir vermemifl, bîtaraf bir halde ordu-
nun durmas›na sebeb olmufltur (242).
Bu eyyâm-› ehemmiyet-encâm aras›nda hükûmet-i mu-
vakkate erkân›ndan Dâhiliye Naz›r› ve Reis Vekili Müfid Bey
Libohova, Ergiri’de âvângüzâr oluyordu. Sami Bey Viryoni Be-
rat’ta kal›yordu. Draç’da hükûmet nam›na yaln›z Maliye Naz›-
r› Feyzi Bey Alizoti ve Adliye Naz›r› Poga Efendi bulunuyordu.
Büyük bir tereddüdden sonra Müfid Bey bu ahvâl-i müflkileye
çaresâz-› selamet olmak üzere Libohova’da fekk-i t›nâb-› ika-
met ve Avlonya’ya u¤rayarak Draç’a avdet eyledi. Draç’da laz›m
gelenlerle müzakereden sonra Avlonya’ya geldi. Avlonyal› Os-
man Efendi Hac› ve ‹spiro Efendi Koleka ile bi’l-müflâfehe Lofl-
na Kongresinin ciddiyetini anlamak ve ona göre bir karar-›
kat‘î vermek üzere her ikisinin Loflna’ya gitmelerini rica eyledi.
Ve bunlar›n avdetine kadar Fir’de intizar etmek üzere oraya
gitti. ‹ki yüz elli nefere bâli¤ olan milis müfrezesi Ardanista’n›n
civar›nda bulunduklar›ndan ve nasyonalistler ise bunlara karfl›
her fedakârl›¤› gözlerine ald›klar›ndan, Loflna’da toplanm›fl
olanlarla hükûmet-i muvakkate aras›nda itilaf kap›s› kapanm›fl
idi. Osman ve Koleka efendiler Loflna’da bulunan zubbât-› as-
keriyeden vesâireden der-ceng-i evvel pek fena muamelelerde
maruz kalm›fl ve her ikisi hemen tevkif veya iade olunmak is-
tenilmifl idi. Bin türlü müflkilat ile naib-i hükûmet makam›nda

318 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


bulunan Akif Pafla’y› ve ekseriyet-i ârâ ile baflvekalete intihab
olunub vâs›l olmayan Süleyman Selim Bey’e vekalet eden Eflref
Bey Fraflari’yi gördüler. Müfid ve Sami beylerin kendileriyle
anlaflmak istediklerini söylediler. Akif Pafla badî-i emrde ‹mefl-
ta’ya gidib, ‹mefltal› Adem Bey’in hanesinde müflarünileyhimâ
ile görüflmeye muvafakat eylemifl ise de, Eflref Bey hükûmet-i
sâk›ta ricâliyle mülakata mani olmufl ve zevât-› sâire dahi buna
de¤il, hatta mumaileyhimân›n Loflna’da kalmalar›na bile raz›
ve kâil olmay›b, hemen avdet etmelerini istemifltir. Osman ve
Koleka efendiler Fir’e geldiler. Sami Bey’i görüb maceray› an-
latt›lar. Her üçü Avlonya’ya gelmifl, Müfid Bey’in yine Ergiri’ye
gitti¤ini anlam›fllard›r. Tekrar birlikte Ergiri’ye gittiler, Müfid
Bey’i Avlonya’ya gelmeye ikna ettiler. Fakat Müfid ve Sami bey-
ler idare-i hükûmetten keff-i yed etmekten imtina ettikleri
içün, Loflna ricâli Draç’da kalan heyet-i hükûmetin bakiyesini
tehdide bafllad›lar. Feyzi Bey, Hasan Efendi Sino’yu Avlonya’ya
gönderib Ahmed Bey Zog’un bir kuvve-i kâfiye ile Draç’a ta-
karrub etmekte oldu¤unu bildirmifl ve arkadafllar›ndan talimat
aram›flt›r. Halbuki ‹talyanlar hükûmet-i muvakkateyi sevkiyat-›
askeriyeden men‘ü tahzir etmifl, en do¤rusu elini aya¤›n› ba¤-
lam›fl iken, Ahmed Bey Zog’a ruhsat-› cevelan vermiflti. Hükû-
met-i muvakkate bu tecavüze karfl› koyacak kuvveti olmad›k-
tan baflka, zemin ü zaman dahi buna art›k imkan b›rakmam›fl
idi. ‹ster istemez icma-› ümmet ve selamet-i memleketi nazar-›
itibare alma¤a ve zimâm-› idareyi Loflna ricâline b›rakma¤a
mecbur idi. Bu suretle kongre 20 Kanun›sanî 1920 tarihinden
itibaren suret-i resmiyede ictimaa bafllam›fl ve müzakerât-› ale-
niyeye devam eylemifltir.
Kongre ilk müzakerede Draç hükûmet-i muvakkatesini ›s-
kât eyledi ve sonra ortaya konulan Kanun-› Esasî’yi kabul ede-
rek hükûmetin bünyan-› meflru‘unu koydu. Elbasanl› Akif Pa-
fla (243), Göriceli Doktor Turtulli Bey, Tiranl› Abdi Bey Topda-
nî, ‹flkodral› Mösyö Pomçi’den mürekkeb bir heyet-i niyabet ve
Delvinal› Süleyman Selim Bey’in (244) riyaseti taht›nda olarak
bir heyet-i hükûmet teflkil etmifl, her livâ nam›na dörder aza-
dan ibaret bir de Heyet-i Ayan intihab eylemifltir (245).

Hat›rat 319
Bu kanunun tarz-› tertib ü tedvini, ibtidaî ve ihtiyacât-›
umumiyemizi temine ve bir idare-i mülkiyenin kâffe-i fluubâ-
t›n› ihata ederek tamam›yla tanzime gayr-› kafi idi. Fakat Prens
zu Wied’in r›hletinden sonra o güne kadar emvâc-› istila ara-
s›nda bir mecmua-i enkaz olarak müteflettit ü müteferrik kalan
nevâhî-i milliyemizin camia-i istiklaliyesini ve bir millet-i hâ-
kimenin hâiz olmas› laz›m gelen hakk-› hakimiyetini alâ kad-
ri’l-imkân ihtiva ve ihzar etmesi itibariyle flâyân-› takdir idi. Ar-
navutluk bu kanun ile hakk-› hayat›n› kazan›yor, hükûmet
mehmâ-emken bir kuvvet ve ahali emniyet buluyordu.
Alelhusus müdahale-i ecnebiyeden azade olarak bir kanun
yapabilecek bir f›rsat› intihaz etti¤ine flahit oldu¤u içün pek zi-
yade mucib-i memnuniyet oluyordu. Heyet-i hükûmet her tür-
lü müdahaleden kurtuldu¤unu göstermek içün Tiran’a nakl-i
mekan eyledi. Fakat Tiran’da dahi her tarafta meydan okuyabi-
lecek, her müflkile galebe edecek bir kuvveti hâiz de¤il idi.
‹talya’n›n kuvve-i iflgaliyesi nam›na Draç’da bulunan Colo-
nel Vinçençi [Vincenzo’nun] Loflna mukarrerât›ndan hoflnud
olmad›¤› malum idi. O cihetten hükûmet-i cedideye karfl› bir
eser-i itimad ü teveccüh ibraz› ihtimali yok idi. Binaenaleyh,
müsaid bir f›rsat›n intihaz›na ve ahvâlin inkiflaf›n› intizara
mecburiyet var idi.
Mütareke kabîlinden olarak, Esadistlerle itilaf tarikini ara-
ma¤a hükûmet lüzum görmüfl idi. ‹ki taraftan müntehab bir
heyetin Paris’e gitmesi[ni] ve Esad Pafla ile müzakerâta girifl-
mesini teklif eylemifltir. Pafla’n›n taraftarlar› bunu memnunen
kabul etmekle, Fuad Bey Topdanî ve Ömer Bey fiayako ile Ko-
lonyal› Bayram Feyzi Bey ve Mösyö Kolaçi Paris’e mütevecci-
hen hareket etmifltir. On befl gün sonra bunlar avdet ederek,
her türlü flerâit ile Pafla[’n›n] kabul-i riyaset-i hükûmete haz›r
oldu¤u cevab›n› getirdi. Halbuki ‹talyanlar da Pafla’y› elde
edinmek üzere teflebbüsât ü müzakerâtta bulunduklar› ve Pa-
fla’y› bir emrivaki gibi Draç’a getirmek istedikleri gizliden giz-
liye haber al›nm›fl idi.

320 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Bayram Curri
(1862-1925)

Pafla ‹talyanlarla birleflerek mevki-i iktidara geldi¤i takdir-


de kimseye f›rsat-› kelam ü meram vermeyece¤i malum olub,
flahsî ve umumî muhatarât› dâî olan bu haberler azim bir endi-
fleyi mucib oluyordu. Hükûmet her çe bâd âbâd Esadistlerle
fekk-i mukavele ederek toplayabildi¤i bir kuvvet ile onlara hü-
cum etmeye karar verdi. Fakat evvel-be-evvel Kruya’da müte-
heyyî-i hareket olan befl yüz kifliyi bîtaraf bir vaziyette tutmak
üzere, Kruyal› Mustafa Efendi’yi Kruya’ya gönderdi. Mustafa
Efendi buna muvaffak olduktan sonra Bayram Bey Curri mev-
cut maiyetiyle Osman Bali’nin üzerine yürüdü ve onu kâmilen
periflan ederek, Rogojina taraflar›nda tahaflflüd eden Esadistle-
ri dahi bozdu. Oradan fiayak’a gelib küçük bir musademe ile
fiayak beylerini derdest eyledi ve Draç[’a] da bir müfreze gön-
derib Hâmid Bey Topdanî’yi taht-› tevkife ald›. Bayram Bey
Preza’ya gelib Preza ve Hammalle’de tahassun etmifl olan Nel
Hoca’n›n askeriyle iki-üç gün çarp›flt›ktan sonra harekât u mu-
sâdemâta hitam verdi.

Hat›rat 321
Ac› Bir Hakikat

Havass-› vükelâca tahakkuk etmifl idi ki, bu gaile ve haile-


ler muvakkaten mündefi‘ olsa dahi, âtiyen tevâli edecek ve
esasl› bir tedbir ittihaz olunmad›kça memleketi kemiren flîr-
pençenin tesirât-› elimesi berdevam olacakt›r! Fakat bu teda-
vinin mesuliyet-i azimesini kimse münferiden üzerine almak
istemezdi.
Ricâl-i hükûmet aras›nda mezâyâ ve secâyâca bir fark-›
azim oldu¤u gibi, içlerinde Esad Pafla’n›n teyzezadeleri, pek
yak›n akrabas› da bulunuyordu. Bunlar›n fikr ü emelleri meç-
hul ve beynlerinde emn ü itimad mefkud idi! Her biri vukua-
t›n cereyan›na tâbi veya yekdi¤erinin tasavvurât u teflebbüsat›-
na mani olmalar› ihtimali var idi. Binaenaleyh, verilecek kara-
r› müttefiken kabulden sonra icra edilmesi lüzumu derkâr idi.
Nuzzârdan üç zat aralar›nda bu suretle karar verildikten son-
ra onlar›n davetiyle rejanlar, bilcümle naz›rlar haz›r olduklar›
halde, keyfiyet ve mukteza-y› maslahat arîz ü amîk düflünül-
müfl, Esad Pafla’n›n izale-i vücudu içün hasm u h›s›m› ittifak
eylemifltir (246)!!
Bu karar›n fluyu‘undan evvel maksad›n itmâm›, bir vas›ta-i
icraiyenin elde edinmesine mütevakk›f idi. Bu vas›ta[n›n] mefl-
ru veya memnu olmas› meselesi onlarca mevzuibahis olamaz-
d›. fiâyiâta inan›lmak laz›m gelirse, Kolonyal› Bayram Feyzi
Bey’le Klisoral› Ali Celal Bey hükûmete bu babda rehnümâl›k
etmifl, Libohoval› Avni Rüstem’i ikna ve i¤râ ederek, o vazife-i
müflkileyi deruhde ettirmeye muvaffak olmufllard›r!
Avni Rüstem fikrinde müfrit ve ahdinde mürtebit idi. Hü-
kûmet bu iki zat›n verdikleri teminat üzerine ona keflf-i râz et-
mifl, eline bir diplomat paflaportuyla miktar-› kafi harc›rah ve-
rib Paris’e sevk eylemifltir! Avni Rüstem Esad Pafla’y› flahsen
pek iyi tanamazd›. Esad Pafla’n›n katibine müracaatla, Pafla’dan
iane-i nakdiye taleb etmek mecburiyetinde bulundu¤un[u]
söylemifl, o suretle Pafla’y› teflhise muvaffak olmufl ve iki gün

322 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Avni Rüstem
(1895-1924)

sonra Continental Oteli’nin kap›s› önünde iki revolver kurflu-


nuyla müflarünileyhi yerlere sermifltir (13 Haziran 1920).
Avni Rüstem derhal halk›n hücum u tecavüzüne u¤rad›.
Polisler yetiflti, muhacimlerin elinden yaral› bereli olarak kur-
tard›, karakola götürdü. Alt› ay kadar istintak ve muhakeme ile
geçirdikten sonra Fransa mahkemesi bu katili tebriye ve tahli-
ye karar›yla kurtard›!
Bunun böylece halâs› içün “Vatra” cemiyet-i malumesi nak-
den pek çok fedakârl›klar ihtiyar eyledi¤i gibi, Fraflarl› Midhat
Bey dahi Avni’nin lehinde ve Pafla’n›n aleyhinde gayet ateflli bir
lisan ile eda-y› flehadet etmifl, emr-i tahliyesinde büyük bir gay-
ret göstermifltir!

Hat›rat 323
Esad Pafla’n›n flahsiyeti pek az akrabas›nca ve pek çok evid-
dâs›nca k›ymetli idi! Bunlar netâyic-i siyasiyeden kat‘-› nazarla
vefat›n› bir z›yâ‘-› elîm saym›flt›. Fakat mukarrerât-› mün‘aki-
desini Arnavutluk’un vaziyet-i hâz›ras›na karfl› mühlik gören-
ler, müflarünileyhin vücudunu pek ziyade muhataral› bulur,
baya¤› sa¤ kald›kça veya hiç olmazsa dava-y› hükûmet ve riya-
setten fera¤ etmedikçe Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiye ve
mevcudiyet-i müstakbelesini muhafaza edebilmesini muhal
görürdü!
Kabil-i inkar de¤ildi ki, Esad Pafla Londra Muahede-i Mah-
susas›n›n tahtît ü kabul eyledi¤i bir küçük Arnavutluk’u idaresi
taht›nda bulundurmak içün S›rpl›larla, Yunanl›larla uyuflmufl, o
mukavele-i mefl’ûmenin ahkam-› münderecesine serfurû etmifl
idi! Son günlerde ‹talyanlarla dahi uzlaflt›¤› flayias›n› ve alelhu-
sus bu flayia ‹talyanlar›n Avlonya ve havalisi üzerine idame et-
mek istedikleri hakk-› istilalar›n› takviye ve kabul mahiyetini
ihtiva etti¤ini herkes duymufl idi. Bu hükûmetler ise, mukarre-
rât-› vâk›an›n kesb-i meflruiyet etmesi içün Esad Pafla’n›n te-
min-i riyaset etmesini ve bu suretle hakk-› i¤tisâblar›n› bir em-
rivaki karfl›s›nda göstermelerini arzu ediyordu! Menafi-i devlet
ve mukteza-y› maslahat› düflünerek Esad Pafla[’n›n] bizzat ken-
disini ›skat etmek icab ederdi. Fakat h›rs u hevâs›na ma¤luben
Paris’e giden heyet-i meb‘ûseye karfl› bunu reddetmifl, mus›rrâ-
ne olarak ser-i kârda kalaca¤›n› anlatm›fl idi!! Kaziye-i muhke-
me suretinde tecelli eden hakây›k-› tarihiyedendir ki, büyük va-
kalar ihdas edenler ekseriya o vakalar›n tevlid eyledikleri mehâ-
lik ve avâmilden tahlis-i nefs edemezler.
Esad Pafla Arnavutluk’un mevcudiyeti üzerine pek çok
oyunlar oynam›fl, pek çok da can yakm›fl oldu¤u içün, efkâr-›
umumiye, aleyhinde olarak ber-heyecan idi. Bu tehyîcin neti-
cesi olmak üzere bir Avni Rüstem ç›km›fl, kendisini nâ-ma¤lub
sayan Pafla’y› Avrupa’n›n en medenî, en kalabal›kl› bir mevki-
inde ani olarak yerlere sermifltir!
Avni Rüstem bu cüreti menfaat-i flahsiyesi içün irtikab et-
medi. S›rf tan›d›¤› bir hayalin ulviyetine meftun olmufl, kendi-

324 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


sinden beklenilmeyen bir cesaretle bu emr-i müflkili itmâm
eylemifltir.
Efkâr-› umumiye ve belki muhakeme-i tarihiyece Avni va-
tan› u¤runda feda-y› nefsi göze alm›fl bir mücahid say›labilir.
Fakat flâyân-› ibrettir ki, o da iki kurflun ile terk-i hayat etmifl,
“Beflfliri’l-kâtil bi’l-katl”54 s›rr›na mazhar olmufltur.
‹nsan daima fezâil ü fevâz›l› nisbetince akibetyâb olur. S›rr-›
kader mukteza-y› fiil-i befler say›l›r. Her mücrim eza-y› mane-
vîsini çeker ve yine ceza-y› zahirîsine de er geç erer. Bu cezan›n
ân-› zuhuru gayr-i muayyendir. ‹mhal olunur, fakat ihmal mu-
tasavver de¤ildir. Behreyâb-› kemal olan merdân Hüda’dan
çaflni-i sebh-i meraret ve hedef-i teber-i nefret olmamak içün
her zaman a‘mâl ü ef‘âlini ve hatta meydan-› husule gelmeyen
âmâlini akl-› selim ve mizan-› müstakîm ile ölçer, bu suretle ta-
rik-i hakk› bulur ve tevfik-i ‹lâhî her yerde ve her vakitte ken-
dilerinin melce’ ü penâh› olur. “Men amile sâlihan fe-li-nefsihi
ve men esâe fe-aleyhâ”.55

‹stihlâs-› Vatan

Avlonya sanca¤› nam›na Loflna’ya giden ve bilcümle müza-


kerâtta haz›r bulunmufl olan zevât muahharan hükûmetin Ti-
ran’da teflekkül etmifl olmas› üzerine, oraya gitmifl, rüfekâ-y›
sâireleriyle beraber muamelat-› resmiyede ifltirake bafllam›fllar-
d›. May›s›n 20’sinde Avlonya’dan Tiran’a azimet eden Osman
Efendi Hac› ve Kaz›m Efendi Kokofl ile Velçeli Ali Efendi Bekir
Avlonya’da bir k›yam›n vukuunda hükûmetin ne gibi müzahe-
rette bulunabilece¤ini suale memur idi. O s›rada Esad Pafla ta-
raftarlar› hükûmet-i cedide aleyhinde harekât-› fledideye baflla-
m›fl, üç-befl yüz kifli Tiran’›n etraf›n› ihata etmifl idi.
Hükûmet henüz kesb-i kuvvet etmemifl, halka nüfuz u va-
ziyetini tanatmam›fl oldu¤u içün, Avlonya’ya ›zhar-› muavenet-
ten ve hatta muhafaza-i mevcudiyetten aciz idi.

Hat›rat 325
‹talya memurîn-i siyasiyesi Esad Pafla’n›n taraftarlar›na za-
hîr ve hükûmete karfl› bunlar›n îkâ edebildikleri tazyîkât-› fle-
dide hadd u i‘sâdan vefîrdi (247).
Bu sebebden dolay› hükûmet bir guna muavenette buluna-
mayaca¤› cevab›n› vermek mecburiyetinde bulunmufl idi. Fakat
Avlonyal›lar›n flu iyâb u zehâb›ndan endiflenâk olan ‹talyanlar,
Avlonya’da birçok zevât›n tevkifine karar vermifl, halka bir flid-
det göstermek istemifllerdi. Ekrem Bey Vlora buna kesb-i vukuf
eder etmez, Mülkiye Komiseri Kont Capialbi’nin ve rüfekâs›n›n
muaraza ve muhalefetlerine ra¤men, General Piacentini’yi gö-
rüb bir münasebetle bu tevkifât u tehdidât›n önünü alma¤a
muvaffak olmufl idi. Fakat Avlonyal› Bekir A¤a Sulu, Kanineli
Mükerrem A¤a Hamzaray ve Hamza Efendi ‹sa derdest edilme-
lerinden tehafli etmekle fiafliça cihetlerine ferceyâb-› firar ol-
makla, Avlonyal› Hasan ve Mustafa A¤a fiara ile Katolik rahibi
Don Marko tutulub bir beylik vapuru derununda tevkif edil-
mifllerdi (248). fiafliça’ya gidenler Alim A¤a Mehmed’e (Trakas-
l›) haber îsâliyle birlefltikten sonra, Razimeli Ömer Efendi ve
Alim A¤a imzalar›yla bütün muteberân-› kurâya haberler gön-
dermifl, May›s›n 26’s›nda Trakas Da¤›nda vâki Barçala mevkiin-
de ictimâ etmelerini tebli¤ eylemifllerdir.
May›s›n 29’uncu günü dört yüz kifli topland›. Orada ref‘-i
a‘lâm-› k›yam etmek üzere cümlesi yeniden akd-i misak-› itti-
fak eylemifl, aralar›nda on iki zat› idare-i umur eylemek üzere
intihab eylemifl ve bu meclis-i millînin emr ü karar›na tevfik-i
hatt-› hareket etmeye herkesi mecbur tuttuktan sonra, komis-
yon Binbafl› Lepeniçeli Ahmed A¤a’y› harekât-› askeriyeyi ida-
reye memur etmifltir.
Müctemi‘în Barçala’da bir gün meks ü ârâm ederek Kozes
Da¤›nda (Beuna) tekrar akd-i ictima etmek üzere da¤›lm›fl ve
heyet-i müntahabe otuz kifli ile beraber orada kalm›fllard›r
(249). Bunlar henüz mahall-i ictimaa gelmeyen baz› zevâta
(250) haber îsâliyle, Beuna’da toplanmak üzere Gomtica’ya
gelmeleri[nin] münasib olaca¤›n› bildirdi.

326 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Haziran›n 4’ünde Beuna’da toplananlar sekiz yüz kifli idi.
Bunlardan iki yüzü silahs›z ve kusurlu esliha-i mütenevvia ile
mücehhez idi! Komisyon General Piacentini’ye ‹talyanca ola-
rak bir mektub tastîr ü tesyîr ile, idare-i mülkiye yirmi dört sa-
at zarf›nda kendilerine terk ü tevdi edilmedi¤i takdirde hare-
ket-i harbiyeye mübâfleret edeceklerini bildiriyorlard›!* Gene-
ral buna cevab vermemifl ve yirmi dört saat inkizâ etmifl ol-
makla Kuta (251), Konem (252), Logora (253), Drafloviçe
(254), Tepedelen (255) mevaki-i askeriyesine hücum vuku‘
bulmufl idi. Neye u¤rad›klar›n› bilmeyen efrâd-› askeriye
müdhifl bir telafl ile kimi bir tarafa mecbur-› firar ve kimi dest-
i esarete giriftar olmufl, ordunun kuvâ-y› maneviyesi kökün-
den kuruyarak, mehâbet-efzâ-y› enzâr olan o heyula-y› iktidar
mütevârî-i perde-i istitâr olmufl idi.
Bu mevâki sukut ettikten sonra komisyonla beraber kuvâ-
y› müctemia-i milliye Drafloviçe karyesine geldi.

Drafloviçe

Drafloviçe denilen köyce¤iz, fuyuzât-› kudretle mâli olan


manzara-i bedias›yla de¤il, muvaffakiyât-› milliyemizin mehd-i
zuhuru olmas›yla nazar›m›zda bir tecelligâh-› meymenet, ezeli
bir Kabe-i hürriyetimizdir. Bu nâm-› hayr-encâm, tarih-i mil-
lîmizin izz u flehameti ve sernâme-i ferr ü celadetidir. Orada
cereyan eden vakalar istiklal-i millîmizi i‘dâd ve bizi hakikî es-
fel-i raiyetten evc-i a‘lâ-y› hürriyete ›s‘âd etmifl, milletin berat-
› emân› orada al›nm›flt›r.
Bunun yâd ü flâd›yla Arnavutlar daima kesb-i mübâhât
edecek, o küçük feza-y› feyzâfeyzden geçtikçe teflayüd-i mefha-
retle lisan ü cenanlar› lebrîz-i flevk ü iftihar olacakt›r.

* Müsellah denilen efrâd›n cephanesi yoklama olundukta, azamî olarak üçten


befl fiflenge sahip olanlar var idi.

Hat›rat 327
Bir müddet üzerinde tafl›d›¤› bargiran-› a¤yâr›n ¤ubâr u fli-
nâr›yla ve Haziran›n teeyyüs-i ateflbâr›yla bu mevsimde hazaret
her dem bahar›ndan mahrum idi. Eflcâr-› zeyâtînin z›ll-i kas-
vet-nümudundan gayr› bar›nacak ve s›¤›nacak bir sayeban› yok
idi. Hâr bir güneflin haflîn ü âteflîn efli‘a-i suzinâkiyle her taraf
kavrulmufl, fioflica Deresinin âb-› tâb› bile fliddet-i hararetten
içilmez bir hale gelmifl idi.
Komisyon ‹talyanlar›n infla edib de terke mecbur olduklar›
bir bina-y› cesîmin içinde toplanm›fl, efrâd-› müctemia leven-
dâne ve serbülendâne etraf› tarassuda koyulmufltu.
Komisyon tekrar Piacentini’ye haber îsâliyle, yirmi dört sa-
at zarf›nda idare-i mülkiye Müdafaa-i Milliye Komisyonu’na
terk ü tevdi olunmad›¤› takdirde Avlonya’ya hücum edecekle-
rini ve bunun mesuliyet-i maddiye ve maneviyesi General’e ait
olaca¤›n› bildiriyorlard›! General ke’l-evvel buna cevab verme-
mifl oldu¤undan, Avlonya’ya karfl› tehditkârâne bir nümayifl ol-
mak üzere Kafakoçi üzerine taarruza karar verildi. Fakat Lepe-
niçeli Ahmed A¤a buna cesaret edemedi¤inden dolay› kuman-
danl›ktan istifa etmifl, komisyonun intihab›yla bir gün evvel as-
kere iltihak eden Kaz›m Efendi Koçuli yerine geçmifltir (256).
Bu s›rada, kasaba ahali-i müslimesi[nin] arkalar›ndan tü-
fenk atm›fl oldu¤unu bahane ederek, ‹talyanlar befl yüz kifli
toplay›b Sazan’a teb‘îd ü iclâ eylediler. Egerçi esna-y› musâde-
mâtta bir iki tüfenk at›ld›¤› malum olmufl ise de, bir memleket
halk›n›n bu suretle tecziyesi kavâid-i insaniyet ve medeniyete
münâfî idi. Alelhusus bunlar hakk›nda gösterdikleri fliddet her
tahmin ve tasavvurun fevkinde idi. Belediye Reisi Ali Efendi is-
kele bafl›nda ve birçok zevât-› masume muhadderât-› müslime
huzurunda darb u tahkir olundu¤u gibi, buyût-i müslimeye bî-
muhâbâ efrâd-› askeriye girib yaln›z emvâl-i müslimîni nehb ü
gâret (257) eylemifllerdi. Sonra ehl-i ‹slâm’a ait dükkanlar›n
kap›lar›n› kepenklerini k›r›b kâffe-i eflyay› alm›fllard›. Sazan’a
sevk edilen zevât› bi-ecma‘ihim aç b›rakt›ktan, envâ iflkencele-
re tâb[i?] ettikten sonra beylik vapurlar›n anbarlar›na istif ede-
rek Sazan’a götürmüfllerdi. Sazan’da verdikleri müteaffin bir

328 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


dilim peksimattan gayr› yiyecek tevzi etmiyorlard›. ‹talyal› bir
tak›m sat›c›lar›n taht-› ihtikar›nda tutulan dâd u fliddete, bir
parça ekme¤i ve bir sigaray› 10 franka satmak gibi insafs›z ah-
vâle maruz kald›lar. Herkesin üzerinde bulunan nukûdu ve efl-
ya-y› semeniyeyi bir vesile ile çarparak tahammülgüzar bir se-
faletle hayatlar›ndan bîzâr ettiler. Bir halde ki, bunlar tahliye
olunub da Avlonya’ya geldikleri zaman ölüm derecesinde has-
ta-i nâtuvân idiler!!*
Bu fecayi ve mezâlimi icra edenlerin tahkik-i ahvâli ‹talya
erbâb-› fazilet ü insaniyetine ait olmak ile beraber, bunu icad ü
icab eden hal[in] arzu-y› istiklal oldu¤unda flübhe yoktur. Hal-
buki ‹talya mehd-i medeniyet ve maflrik-i hürriyet say›ld›¤›
içün, vatanlar› u¤runda îsâr-› nakdîne-i hayat eden bir fie-i ka-
lîleye karfl› hükûmetin gösterdi¤i fliddet efrâd-› askeriyeye bile
îrâs-› keder ü nefret ediyordu!!
On befl bin kifliden dûn olmayan ordu içinde harbi arzu
edenler ekall-i kalîl idi!
Avlonya Körfezinde lenger-endâz-› mehâbet olan otuz k›ta
süfün-i cesîme-i harbiye gece gündüz att›klar› mermilerle etra-
fa velvele veriyor, k›rk kadar tayyare cerâd-› münteflire gibi ha-
vada tayeran ederek düzahî atefller at›yordu. Meazâlik, bu savâ-
ik-i irti‘âb mücahidîni dehfletyâb edemiyor, ‹talyanlar›n tertib
eyledikleri harekât-› askeriye kimsenin azm ü sebat›na fütur
vermiyordu!
Haziran›n 6’s›nda küçük küçük müfrezelere inkisam eden
fedailer ‹talya mevâki‘-i askeriyesine hücum etti. Atefl-i harb ü
cidâl[in] en ziyade alev-rîz-i iflti‘âl oldu¤u yerler Kafakoçi ve
Baflçardak, Gorukadrit, Mesovon ve Petrova cihetleri idi (258).

* fiayan-› kayd u dikkattir ki, gerek Sazan’a sürülen zevât meyan›nda ve gerek
Drafloviçe’de toplanm›fl olan efrâd aras›nda kaza dahilinde sakin on bin ka-
dar nüfus-› Hristiyaniyeden Hristo Karbokari, Profesör Yani Meniga ve Lu-
ka Karafil (Mekteb muallimi) ve Zoti Harilakolaa’dan mâadâ kimse yok idi.
Ve kasabada ‹talyanlar›n icra eyledikleri garet, yaln›z sekene-i müslimeye
mahsus ve ‹talyanlara rehberlik ve piflval›k hizmetinde bulunanlar Hristiyan
vatandafllar›m›zdan ibaret idi!

Hat›rat 329
‹talyanlar her tarafta periflan u girizan olmufl, ordunun inti-
zam-› umumîsi tamam›yla bozulmufl idi. Sahilde ve kasaba ke-
nar›nda tahkim ettikleri hutût-› müdafaaya tak›m›yla çekildi.
Erbâb-› k›yam dahi tak›m tak›m Kiflbazta, Çaparat, Relisili, La-
hakton s›rtlar›nda ahz-i mevki eyledi. Bunun intikam›n› almak,
halka bir havf ü dehflet vermek maksad›yla ‹talyanlar Avlon-
ya’da vâki Osman Efendi Hac›’n›n kona¤›n› ve Kaz›m Efendi
Kokofl ile biraderlerinin mutasarr›f olduklar› haneyi ve So¤uk-
su’da Koleka Efendi’nin evini atefle verdiler. Kanine ve Trakas
köylerini top mermileriyle ve el bombalar›yla yakt›lar, y›kt›lar.
Üç yüz haneyi müfltemil olan ve mamur u abadan görülen Ka-
nine karyesinde ancak otuz hane kalm›fl, cevâmi‘ u tekâyâ bu
atefl-i taaddîden kurtulmam›fl, Trakas’ta Alim A¤a’n›n hanesi ve
köyün buyût-i sâiresi birçok mermilere hedef olmufltur.
Bu fecâyi-i elîme îkâ olundu¤u s›rada Arnavutlar bütün
kuvvetleriyle ‹talyanlara hücum etmeye devam ediyor, kimse
muvaffakiyet-i nihâyîden ümidini kesmiyordu.

Müzakerât-› Sulhiye

Bunun üzerine ‹talya hükûmeti Baron Aliotti’yi mükaleme-


ye memur etmifl, evvela erbâb-› k›yam›n rüesâs›yla ve sonra Ti-
ran hükûmetiyle müzâkerâta giriflmifltir. Aliotti bâlâpervâzâne
bir tav›rla Sazan Adas›n› Kanine Kalesi’yle (!!) Porto Nova’y› ve
So¤uksu cihetlerini baze naval56 olabilecek bir k›ta-i araziyi ara-
d›! fiediden bu metâlib reddedildi ve Alim ve Mükerrem a¤alar
Tiran’a giderek cereyan-› halden hükûmeti haberdar ettikten
sonra, yeniden harekât-› harbiyeye devam olunmas›na karar ve-
rildi. Halbuki Bari’den, Taranto [Toronto]’dan, Trieste ile sâir
limanlardan Avlonya’ya sevk olunmak istenilen efrâd-› askeriye
azimetinden imtinâ ve bunun içün muhalefet-i fiiliye ibraz ü
îkâ etmifl, sevkiyat-› askeriye aleyhinde Ankona’da binlerce halk
hükûmete karfl› durarak Avlonya’y› hemen terk etmek ve Arna-
vutluk’tan külliyen ç›kmak üzere hükûmeti icbar suretinde nü-

330 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


mayifller icra eylemifl, ‹talya’n›n emsar-› umumiyesinde bu mi-
sillû harekât-› isyaniye ile sosyalistler hükûmeti titretmifl olduk-
lar› gibi, erbâb-› k›yam›n ellerinde bulunan bin bu kadar esirin
hayat› tehlikede bulundu¤una dair sosyalistler taraf›ndan iflâa
olunan haberler ‹talya’da efkâr-› umumiye üzerinde büyük bir
tesir b›rakm›fl, Tiran’a giden Aliotti (259) Roma’ya celb olun-
mufl, yerine Hâriciye Nezareti’nin eâz›m-› erkân›ndan ve ihti-
yatkâr ricâlinden Kont Mançoni [Manzoni] mezuniyet-i fevka-
lade ile Tiran’a gönderilmifl idi (260).
Müzakerât›n kesb-i ink›tâ etmekte oldu¤undan haberdar
olan erbâb-› k›yam, ikinci defa olarak Haziran›n 11’inde bü-
tün mevaki‘-i askeriyeye ve bi’t-tahsis Avlonya kasabas›na hü-
cum etmifl, ‹talya istihkâmât›n›n k›sm-› küllîsini zabt eylemifl
ise de, Avlonya’da kalan aceze-i nisvâna ve emâkin ü emvâle
baflkaca bir zarar gelmemek içün kasabaya girmekten sarf›na-
zar etmifllerdi.
Haziran›n 11’inde ve gece saat (alaturka) üçte bafllayan
harb, on iki saatten ziyade devam etmek flart›yla ertesi gün
vakt-i zevale kadar sürdü.
Vapurlar›n att›klar› müdhifl gülleler ve tayyarelerin saçt›kla-
r› bombalar Arnavutlar›n harekât›na mani olmak ile beraber
(261) saff-› harbde bulunan dört bin kadar ‹talya askerinin
mukavemeti dahi pek zay›f idi (262).
Arnavutlar Risili’de üç ve Trevellazer’de iki büyük top ahz ü
i¤tinam eyledikleri gibi, bir tayyare Cuherina ve di¤eri Keflbar-
za ve üçüncüsü fiafliça’da vâki fiunud mevkiinde ve dördüncü-
sü Drafloviçe üzerinde kurflun isabet ederek adamlar›yla bera-
ber esir düflmüfllerdir.
Kota’da al›nan toplardan iki adedi[ni] Mülaz›m Aziz Efen-
di Çami ile Virmikli Abdurrahman Efendi, fiafliça’n›n bir tara-
f›nda tabya ederek vapurlar üzerine atefl atm›fl ve iddialar›na
inan›lmak laz›m gelirse, bir posta vapurunun bacas›n› al›b is-
kele bafl›nda bulunan kaptan› dahi telef eylemifllerdi! Panaya’da
befl yüz ve Kota’da alt› yüz sand›k cebhane al›narak ikmal-i
noksan edilmifl, mevâki-i müteaddidede al›nan ‹talya tüfekle-

Hat›rat 331
riyle bütün efrâd-› milliye teslih edilmifl ve her tarafta kazan›-
lan muzafferiyetlerle ‹talyanlar havf ü telafla düflmüfllerdir. Bu-
na binaen Kont Mançoni, Aliotti’nin serdetmifl oldu¤u tekâlîf-i
flâkkadan sarf›nazarla ‹talya askerinin Avlonya’dan bir ay zar-
f›nda çekilmesi ve ‹talya esirlerinin hemen teslim olunmas› ve
hasârât-› vâk›an›n tazmin edilmesi esasât›yla 2 A¤ustos 1920’de
müzakerâta hitam verilmifl ve bu suretle ‹talya hükûmetinin
re’s-i kâr›nda bulunan Mösyö Culyetti [Guliotti] bir gaile tefl-
kil eden devr-i istilaya hâtime çekerek, siyaset-i müsâlemetper-
verâne ile memleketine hizmet eylemifltir!
Müflarünileyh Kont Mançoni’ye verdi¤i talimat üzere 15
Temmuz 1920[’de] Senato’da vukubulan istîzâhâta karfl› verdi-
¤i cevabda Arnavutluk üzerinde ‹talya’n›n hakk-› himayesin-
den bahsolunmufl idi:

Arnavutluk ise daima istiklalini muhafaza etmek sevdas›ndad›r. Bi-


zim himayemizi suret-i katiada arzu etmedi¤i gibi, bizim de bir
hakk-› himayeyi cebren kabul ettirmeye salahiyetimiz yoktur. Biz
herhalde Arnavutluk’un istiklal-i tâmm›n› temine çal›flmakl›¤›m›z
laz›md›r. Zira Arnavutluk’un istiklali Adriyatik havzas›n›n muvaze-
ne-i siyasiyesini muhafaza edebilmek içün en büyük damânlardan
biridir. Adriyatik karfl›yakas›nda dost bir devletin mevcudiyeti bizim
menafiimizin temin ü istikmaline hâdimdir,

demifl idi. Bu ifflaat-› aleniye ile ‹talya Baflvekili sulhun takarru-


rundan, muahedenin akdinden bir ay evvel gaye-i maksad›n›
temhîd ediyor ve Arnavutluk’ta ‹talyanlar›n muhafaza-i mevki
etmek içün her türlü fedakârl›¤› ihtiyardan ictinab eyledikleri-
ni gösteriyordu.
Hakây›k-› tarihiye s›ras›nda flâyân-› kayd ü tezyildir ki, bu
ifflaat ü izahat ‹talya mehâfil-i siyasiyesinde cereyan ederken,
Drafloviçe Komisyonu müttefiken ve reis-i hükûmet Süleyman
Selim Bey’e hitaben bir mektub yaz›b gönderiyordu! Ve cebha-
ne ve erzak tedârükünce günden güne tezayüd eden müflkilat
efrâd-› milliyenin kuvve-i maneviyelerini k›rmakta ve muhare-
benin devam›na imkan b›rakmamakta oldu¤undan bahisle,

332 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


her ne suretle olursa olsun her ne fedakârl›k ediliyorsa edilsin,
bir an akdem akd-i musalaha edilmesi elzem oldu¤unu bildiri-
yordu. Mektubun münderecât› bafltan bafla ye’s-âlûd idi. Har-
be devam etmek ihtimali olmad›¤›n› bildiriyor, her fedakârl›¤a
karfl› sulhün akdi lâbüd oldu¤unu gösteriyordu.
Tiran hükûmeti bu hâlet ü mecburiyete mukabil bir guna
müzaheret-i maddiye ibraz edemez, sulhten baflka çare-i halâs
bulamazd›. Halbuki sulhün hemen akdini aramak, kuvâ-y›
milliyenin acz-i küllîsini anlatmak ve ‹talyanlar›n matma‘-› na-
zar› olan Kanine Kalesi, Porto Nova mevkii ve base navalle ol-
mak içün So¤uksu cihetleri üzerine tecdid-i mutâlebeye bir ka-
p› açmak demek idi. ‹talya hükûmeti bir devr-i teshîrin netice-
i elîmesi olarak fuzulen zabt eyledi¤i Avlonya’y› flimdi ahden
taht-› tahakkümüne alma¤a yol bulacak ve belki bu hal Ergiri
ve Görice sancaklar›n›n ve fiimalî Arnavutluk’ta baz› aksâm›n
Yunanl›larla S›rpl›lar taraf›ndan zabt edilmelerine vesile-i imti-
sal olacakt›. Binaenaleyh, hükûmetin gösterece¤i en küçük bir
ye’s ü telafl en büyük felaketi intac edebilirdi!
Delvinal› Süleyman Selim Bey’in riyaseti taht›nda bulunan
heyet-i hükûmet bu babda her tedbirin fevkinde olarak, evvela
bu acz ü ye’si Kont Mançoni’ye hissettirmemifl ve saniyen sul-
hün akdinde merdâne ve halisâne davranarak ›zhar-› hamiyet
eylemifltir.
Sulhün üssü’l-esas›, bilâ-flart u kayd ‹talyanlar Arnavutluk
hududundan kâmilen ç›kmak ve Arnavutluk’un tamamiyet-i
mülkiyesini ve hakk-› istiklalini tanamaktan ibaret idi.
Yaln›z mükalemât-› sulhiyeyi deruhde edenlerin zühulü ve
muamelât-› siyasiyede adem-i vukûflar› [sebebiyle, bunlar]
muahedenin tarz-› tahririnde hata etmifl, büyük bir yanl›fll›¤a
sebebiyet vermifllerdir! ‹talya askeri Avlonya’y› bir ay zarf›nda
terk etmeye mecbur ve askerin Sazan Adas›na nakledilmesi
meflrut idi!! ‹talyanlar bu ibarenin tazammun etti¤i mana-y›
aslîye de¤il, tarz-› tahririne istinad ederek Sazan Adas›n›n bu
suretle kendilerine terk edilmifl oldu¤unu iddia ve sonuna ka-
dar bunda sebat eylemifllerdir!

Hat›rat 333
Bir de hasârât-› vâk›aya mukabil ‹talya devleti Arnavutlara
tazminat-› kâfiye vermeye mecbur tutulmufl idi. Hasârâttan
maksad, flübhe yok ki, k›yam-› hâz›rda ‹talyanlar›n bi’l-iltizâm
yak›b y›kt›klar› evleri, çal›b çarpt›klar› fleylerin k›ymeti [olma-
s›] laz›m gelirdi. Halbuki ‹talya siyasiyyûnu bunu Harb-i Umu-
mî’de vukua gelen zararlara hassaten teflmil etmifl, maksûdun
bihâ olan hasârât›n tazminat›ndan kendilerini vâreste tutmufl-
lard›r! Harb-i Umumî zararlar›n› ise, ‹talyanlar devr-i istilala-
r›nda istedikleri gibi tesbit etmifl, kemiyet ü keyfiyetini ve tedi-
yât suretini keyiflerince takyîd etmifl olduklar› içün, evvel ve
âhir îkâ ettikleri hasârât bedelini ceffe’l-kalem vermekten mü-
cânebet eylemifllerdir (263)! fierâit-i tahliyeyi müzakereye me-
mur olan ve ‹talya Baflkumandan› taraf›ndan intihab olunan
heyetiyle beraber Arnavutluk nam›na memur olanlar ‹spiro
Koleka Efendi, Ali Bey Klisora, Aziz Efendi Çami, Doktor Sezai
Efendi ile Göriceli Ferid Bey, Elbasanl› Kas›m Sidifl, Libohova-
l› ‹smail ve Draçl› Mühendis Paftali Efendi idi (264).
Bunlar flerâit-i müzakereyi ve m›nt›kalar›n hududunu tah-
dit ederek, ceste ceste ‹talyanlar Avlonya topra¤›ndan çekilmifl
ve nihayet muayyen olan zamanda kâmilen memleketi tahliye
ederek k›smen Sazan Adas›na nakledilmifllerdir (265). Bunun
üzerine evvela cemiyet-i milliye azas› ve müteakiben üç bin ki-
fliden mürekkeb olan Arnavutluk ordusu kasabaya girmifl, El-
basan ve Görice askerî muzikalar› terennümsâz-› flevk ü me-
sâr, bilcümle ahali mesrur u bahtiyar olarak emr-i harbe hitam
vermifllerdir.

334 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


3. K›s›m

j Süreyya Bey’in
Notlar›

Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey 335


336 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920
1. 1913 senesinde Londra’da mün‘akid muahedede münderic flerâite
göre, Arnavutluk murahhas›yla beraber düvel-i sittenin intihab
edecekleri birer azadan mürekkeb Kontrol Heyeti bugün hamden
lillah Arnavutluk’ta mevcud de¤ildir.
2. Bu suretle dâhilen ve hâricen toplanacak âsâr-› millîyi vaz‘ u teflhir
etmek üzere hükûmet asrî bir müzehâne inflas›na teflebbüs etmeli-
dir. Malum-› âlemdir ki, memleketimiz kurûn-› ûlâda bafltan bafla
bir cihan-› medeniyet idi. Birçok yerlerimiz edvâr-› mâziyenin ba-
kâyâ-y› nefîsesiyle mâlâmâldir. Tarihimizin en mühim bir me’haz›-
n› teflkil etmesi tabiî olan bu bedâyi‘-i atîka içün fennî taharriyât ve
hafriyat icra edilmelidir. Vaktiyle bu mevâki-i müfltehirede bulu-
nan âsâr hedef-i dest-i hasar olmufl, hatta tafl ihrac› kasd›yla Poya-
ni’de, fitulas’ta, Draç’da azim tahribat yap›lm›flt›r.
Hükûmetimiz evvel be evvel Avrupa’dan muktedir mütefennin bir
sahib-i vukufu celb etmelidir ve onun idaresi taht›nda olarak bir
müzehâne tesis eylemelidir. Müzehâneler her milletin mir’ât-› feyz
ü ikbali ve rehber-i hal ü istikbalidir. Nefâyisin feyz ü nazar› ruha
g›da ve bir millete bâis-i fleref ü i‘tilâd›r. Bu babda ihtiyar olunacak
masraf ne kadar çok olsa, yine fedakârl›ktan çekinmemelidir. Bu-
gün gözümüzde kem-pâye sayd›¤›m›z k›r›k dökük parçalar›n bile
bir k›ymet-i tarihiyeleri vard›r. Bunlar› cem‘ u tasnif etmek laz›m-
d›r. Ecânibin eline geçmekten ve bunlar›n tefrikine arz-› iftikar et-
mekten sak›nmal›d›r. Do¤rudan do¤ruya milletin ve memleketin
mal› olan bu nefâyis-i kadîmeyi muhafaza edebilmek üzere hemen
bir kanun-› mahsus tanzim ü tedvin olunmal›d›r. Yâd-› mazisi ol-
mayan milletler mahkûm-› zevaldir. Hat›rat-› kadîmeyi ihya ede-
rek medeniyet-i hâz›raya takarrub etmek laz›md›r. Bütün milletle-
rin mefahiri âsâr-› kadîmesiyle sabittir. Bu hakikati herkes idrak et-
mek ve ona göre eskilerin nigehbân› olmak iktiza eder. Hal böyle
iken, kemal-i teessüfle iflittim ki, hükûmetimiz âsâr-› atîka taharrî-

Süreyya Bey’in Notlar› 337


si ve hafriyat-› fenniye icras› içün ecnebî bir zata imtiyaz vermifltir
(Sene 1923).
Bu babda her ne türlü flerâit-i makbule ve makule dermeyan olun-
du¤unu farz etsem bile, böyle bir imtiyaz› milletin hazâin-i serve-
tine tecavüz suretinde ve pek büyük bir kadir[nâ]flinasl›k tarz›nda
kabul etmekte tereddüt etmem. Vaktiyle hükûmet-i Osmaniyye
Mösyö Schlieman nam›nda bir Almana tev’em olarak bulaca¤› âsâ-
r›n birini almak ve di¤erleri içün hakk-› neflri müteharrîye ait ol-
mak üzere bir imtiyaz vermifl idi. Schlieman buldu¤u âsâr-› nâdire
ile Atina Müzehânesi’ni imla ve tezyin etmifl, azim bir servet ka-
zanm›fl idi. Hükûmet-i Osmaniyye ise, k›ymet-i tarihiye ve mezi-
yet-i s›naiyesi olmayan y›¤›nlarca sikk[e] paralar alm›flt›r. Esasen,
âsâr-› kadîmede müflabehet-i tâmmesi olan tev’em heykeller yok-
tur. ‹mtiyaz alanlar›n maksad› istifade-i zatiyelerine müsteniddir.
Böyle flerâit ile hazâin-i millet fluna buna kayd›r›l›yor ve bu nefâyi-
sin hârice sevk olunmas›na meydan veriliyorsa, enzâr-› ecânibi celb
edebilecek nefayis ü sanayimiz yoktur. Âsâr-› kadîmemizi ziyaret
maksad›yla ecânibin iyâb u zehâb›n› teksir ü temin etmek laz›md›r.
Onlar› da elden ç›kar›rsak maarifimizi ne kadar nâ-ehillere tevdi
etti¤imizi göstermifl, emn ü terakki yollar›n› seddetmifl oldu¤umu-
zu kendi kendimize itiraf etmifl oluruz.
3. Bizde âsâr-› eslâfa hürmet ve bunlar› cem‘e gayret etmek zaman›
henüz hulul etmemifltir, san›r›m. Senelerden beri keflmekefl-i ci-
handan destkefl-i fera¤at ve ¤unude-i hâk-i ma¤firet olan binlerce
müslimînin remad-› izâm› kabirlerden kald›r›lm›fl, luhûd u kubûr
mahv u [n]âbud edilmifl, seng-i nâm-âverleri akraban›n eyâdî-i
hubb u tekrîmlerine verilmek istenilmemifltir. Bu miyanede bira-
derim Neflet Pafla’n›n binlerce altun sarf›yla infla ettikleri cami-i fle-
rifin haziresinde bulunan ve yine binlerce altun ile yap›l›b deru-
nunda veled-i münferidi ve harem-i muhteremi yatan türbe-i mü-
barekeyi dahi Avlonya Prefesi57 bulunmufl olan Bayram Feyzi Efen-
di hedm etmek istemifl idi. Halbuki birader-i felaketzedemin Kabe-i
hirman u emân› ve ma‘kes-i âh u figan› olan bu buk‘a-i flerife güç
bin bela ile tahrib ü ifnâdan kurtar›lm›flt›r. Bununla beraber, merâ-
kid-i müslimîn her yerde hedef-i ezfâr-› mütearr›zîn olurken kim-
se ref‘-i flikayet etmemifl, kimse âsâr-› eslâfa vukubulan taarruza
karfl› a¤›z açmam›flt›r. fiahid-i hakikat olmak üzere Frans›z Hafri-

338 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


yat Müdürü Profesör Le Lüen Rey’in Arnavutluk’ta toplad›¤› me-
zartafllar›yla sâir âsâr›n foto¤raf koleksiyonuna müracaat buyrul-
mas›n› ihtar ile iktifa eyleriz.
4. Avrupa kütübhanelerinde gördü¤üm ve mevcudiyetinden haber-
dar oldu¤um âsâr›n esâmisiyle tafsilat-› lâzimesi zeyl-i kitab›mda
bir numara ile mukayyed bend-i mahsusta derc ü tezyîl olunmufl-
tur. Sahife…
5. 13 A¤ustos 1912 senesinden 1913 senesi Teflrinisanîsine kadar s›rf
Arnavutluk’a ait olmak üzere Viyana Arflivlerinde yedi yüz elli dos-
ya mevcuttur ki, her biri mesâil-i müstakilleye mahsus ve birçok
evrak-› mühimmeyi flamildir.
6. Arnavutluk tac ü taht›n›n veraseti cinnetine mübtela olanlardan ‹s-
panyal› müteveffa Aladro Kastriyoti s›rf Arnavutluk’tan bâhis olarak
iki bin kadar mücelledât-› tarihiye vesâire cem etmifl idi. Bunlar›n
katalo¤u mal›na varis olan ve el-yevm Paris’te bulunan zevât›n elle-
rinde kalm›flt›r. Celb ve istinsah› ve imkan varsa kitablar›n ahz veya
mübayaas› içün hükûmet ya bir memur-› mahsusu göndermek ve-
yahud Paris’te bulunan heyet-i sefarete yazmak laz›md›r, san›r›m.
7. Korfu Kütübhane-i fiehrîsi meyan›nda Tepedelenli Ali Pafla’ya ait
olan evrak› bizzat tetebbu ve birço¤unun suretlerini istinsah eyle-
dim. Bunlar›n mecmu‘unu tedkik etmek, tarihimize taalluk eden-
lerin kopyelerini almak herhalde elzemdir, itikad›nday›m.
8. Osmanl›lar bir millet de¤il, bir milliyet de¤il, fakat bir sürü huse-
mâ-y› akvâm›n ortas›nda çad›r kurmufl askerler, fatihlerdir. Os-
manl›lar bir devlet de¤il, bir ordu teflkil ederler ki, o da ancak fütu-
hat olunca ifle yarar; sükuna mecbur olur olmaz inhilale yüz tutar!!
(Müverrihîn-i Garb’in hülasa-i muhakemât›).
9. Bizansl›lar dahi Ortodokslu¤u kabul etmeyenleri her türlü imtiya-
zât-› resmiyeden mahrum b›rakt›klar› gibi, ayn› suretle Osmanl›lar
din-i ‹slâm’a girmeyenleri müsaadât-› askeriyeden müstesna tut-
mufllard›r.
10. Arazide hakk-› istimlak› müfessir olan bend-i mahsus, zeyl-i ki-
tabda 2 numara ile münderiçtir. Sahife…
11. Mehmed-i Sâni’nin bir berat›, patri¤i Rum cemaatinin yahud mil-
letinin bir reis-i cismanîsi tayin ediyordu. Bu cemaat ise sade
Rumlardan de¤il, S›rp, Bulgar, Arnavut bütün Ortodokslardan
mürekkeb idi (Müverrih Ankelar).

Süreyya Bey’in Notlar› 339


12. Müellifîn-i hukuktan Reno diyor ki: “Osmanl›lar ma¤lublar› mil-
liyet ve kavmiyetlerine temsîl etmeye hiç cehd eylemediler; galib
ile ma¤lubun aralar›na bir fâs›la-i katiyet vaz‘ ettiler. Bu fas›laya
ilâ-nihâye idame eylediler!!“
13. Rumlar din ü lisanca ve âdât u edebiyatça millet-i hakimeden ay-
r› olduklar› cihetle, Memâlik-i Osmaniyyede kendilerine mahsus
bir âlemde yaflarlard› (Tarih-i Cevdet, Cilt 11).
13 (Mükerrer). Ali Pafla Hâlet Efendi’ye bermutad birçok hediyeler yol-
lard›. Fakat bunlara kanaat getirmeyen bu dahiye-i vehba? ber-
vech-i maktu senevî bin kese istemifl. Ali Pafla vergi tarz›nda aran›-
lan bu paray› vermekten imtina eylemifltir (Asr-› Hâz›r Tari-
hi’nden).
15. Ali Pafla Devlet-i Aliyye’nin Rumeli’de idame-i hükm ü kuvvet
edebilece¤inden kat‘-› ümid etmifl, herhalde azim bir ink›lab›n
vukubulaca¤›na kâni olmufl idi. Korfu Ceziresi ‹ngiltere zir-i ida-
resine geçti¤i günden itibaren valilerle muhabere-i dâimede bulu-
nuyordu. Bu babda teati etmifl oldu¤u mekâtîb ü vesâik Korfu
Kütübhane-i Ayan›’nda mevcut olub, istinsah eyledi¤im rumiy-
yü’l-ibare muharrerât›n münderecât›na göre, Ali Pafla ez-her-cihet
‹ngiltere’nin müzaheretini temine çal›flm›fl ve bu suretle Rume-
li’de Devlet-i Osmaniyye’yi istihlaf edebilece¤ini ümid eylemifl
idi. Fakat Grekler daha tetik davranarak ‹ngiltere’yi elde etmifl, Ali
Pafla’dan tebrîd ü teb‘îde muvaffak olmufllard›.
16. Bu muhakemât-› tarihiye ezmine-i sâlifeye ait olub son senelerde
Görice halk›ndan ve “Vatra” Cemiyet-i hayriyesine merbut vatan-
dafllar›m›zdan birço¤unun ibraz etmifl olduklar› âsâr-› hamiyet,
daima lisan-› flükran ile umumumuzun vird-i zebân-› muhalasa-
t› olan mefâhir-i milliyeden ve bunlar ayr› ayr› milletin takdir ü
tebcîline mecbur oldu¤u vatanperver ricâlden maduddur.
17. ‹flkodral› Mustafa Pafla Hadisesi üzerine S›rp Baflknezi Milofl’un
Bab›ali’ye yazd›¤› mektubunda, Arnavut, Boflnak taraflar›na bir
bayrak gösterilecek olursa mukteza-y› cebanetleri üzere (!!) cüm-
lesinin periflan olacaklar›n› ima etmifl ve Rusya Sefareti bafltercü-
man› Frenkiyan’› ‹flkodral›n›n kesr-i sevreti içün devleti tedâbîr-i
fledide ittihaz›na sevk ü i¤râ eylemifl idi.
‹ngiltere Sefareti bafltercüman› fiaber dahi bir tavr-› hay›rhâhâne
ile Arnavutlar›n lây›k› vechile tedib ü terbiyeleri irade buyruldu¤u

340 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


halde, S›rp Baflknezi Milofl Devlet-i Aliyye’nin sad›k bendesi (!!) ve
S›rp milleti muti‘ u fermanberi oldu¤undan, Mustafa Pafla aley-
hinde icra-y› memuriyeti mütalaas›n› ihtar ve bu babda Rusya se-
firiyle müzakerâta sevk-i ibtidar eylemifl idi. Halbuki Mustafa Pa-
fla devlete karfl› esdak ve her türlü emn ü itimada elyak iken, Ru-
meli valili¤i inz›mam›yla mesned-i sadarette bulunan Mehmed
Reflid Pafla Rumeli’de icra eyledi¤i taaddiyat-› tahammülfersâ ile
bütün ayan› ve Mustafa Pafla’y› tenfîr etmifl, yaln›z onun aleyhinde
olmak üzere bunlar k›yam u flikayete mecbur olmufl idi. Bu flikayet
ise S›rpl›lar› üzerine taslît edecek derecede su-i telakki edilmifl ve
böylece gitgide S›rpl›lar›n arad›klar› olmufltur (Tarih-i Lutfî).
18. 1242 senesinde neflr olunan bir ‹htisab A¤al›¤› Kanunu’nda deni-
yor ki:
Arnavut taifesinden ehâd ü esâfil makulelerinin ‹stanbul’da te-
kessür ü tavattunu mücaz de¤ilse de, flimdiki halde mevcut olan
Arnavutlar külliyen tard u def‘ olunmayub, Yedikule hâricinde
olan salhanelerde bulunan Arnavutlar Kasabbafl› A¤a taraf›ndan
defter[e] al›narak tezayüd bulmamas›na ve ekmekçi ve simitçi ve
paçac› dükkanlar›nda ve imaretlerde olan Arnavutlar dahi olduk-
lar› f›r›n ve dükkanlar› mehma-emken idareye elverecek miktar-
dan ziyade bulunmamas›na ve bunlarda dahi silaha müteall›k hafi
ve celi bir fley bulunmamas›na kemal-i dikkat olunmas› (Tarih-i
Osmanî Encümeni Mecmuas›).
19. Tepedelen’in hazinesinde bugünkü k›ymetle otuzmilyon franka
bali¤ olmak üzere otuzmilyon kurufl bulmufllard›r. Servet-i sahi-
has›n›n k›sm-› mütebâkîsi eyâdî-i gâretkerâna düflmüfl, heba olub
gitmifltir. Halbuki ibtida-y› muhasaradan nihayetine kadar Yanya
ordusu içün Reflid Pafla’ya doksanmilyon kurufl, yani bugünkü
para ile dörtmilyon lira gönderilmifl idi. […]
20. O esnada Rumeli valisi her kim olursa olsun Arnavutluk’la u¤rafl-
ma¤› vesile-i imtidad ü ikbal edenlerden Zekeriya Pafla Rumeli va-
lisi olur olmaz bu Arnavutluk gailesini ortaya sürerek Bab›ali’nin
gözünü büyütmeye bafllad›¤› s›rada, bir kuvve-i mükemmelenin
sevki lâbüd oldu¤una dair gönderdi¤i kâime üzerine Sultan Mah-
mud, “Bu Arnavutluk halk›n›n egerçi kuvve-i cebriye ile taht-› ni-
zama idhalleri farz mesabesinde ise de, henüz s›ralar› gelmedi”
demifl idi (Tarih-i Lutfî). Sevkiyat-› askeriye icras›na dair arz olu-

Süreyya Bey’in Notlar› 341


nan bir kâimeye cevaben di¤er bir hatt-› hümayunda, “Kald› ki,
bu Arnavutluk hüsn-i tedbir ile bir yolu bulunub da s›ras›na gir-
mesi benim dahi emelimdir. Ancak fettan adamlar oldu¤undan
flu aral›k gaile ihdâs›na sebeb olmasun deyu a¤›rca davrand›¤›m
buna mebni idi.” (Tarih-i Lutfî).
21. Bu s›rada Toskal›k cihetlerinde Tanzimat’›n tatbiki aleyhinde ola-
rak Koçlu Koleka’n›n baflbu¤lu¤unda bir cemiyet-i milliye-i ihti-
laliye tertib olunmufl ve bunlar baz› yerlerde k›taat-› askeriye-i
Osmaniyye ile musâdemâtta bulunmufl ise de, ekall-i kalîl olduk-
lar› ve as›l mürettibleri say›lanlardan Avlonyal› pederim Mustafa
Pafla ile ammim Selim Pafla ve Mahmud ve Muhammed beylerle
Elbasanl› Dervifl ve Hasan beyler, Delvinal› Abdül Bey Koka, Del-
vinal› Süleyman A¤a Kalapozi, Tahir ve Halim A¤a Çapari, Çelo
Piçari ve Visvasyari Rapo ve Hamid A¤a Hekali, fiaban A¤a fiita-
ni, fiaban A¤a Koyzeli, Tahir Abbaszadeler Haris ve Osman a¤alar-
la ahiretli¤i mühtedi Süleyman A¤a, Tafil A¤a Bozi ve Prevezeli
Ahmed A¤a Dino ve Filatl› Alizot A¤a ve Mar¤›liçli Tahir A¤a Ça-
pari58 gibi müteneffizân-› eflrâf tutulub bahren ‹stanbul’a ve ora-
dan Konya’ya nefy ü iclâ ve dört yüz kadar efrâd-› Arnavudiye
Manast›r tarikiyle ‹stanbul’da ‹plikhane’de tevkif olunduklar›
içün, cemiyetleri da¤›t›lm›fl ve Tanzimat Arnavutluk’ta pek fena
bir tarzda mevki-i tatbike konulmufltur. Zevât-› müflar ü muma-
ileyhim üç sene kadar nefiyde kald›ktan sonra Yanya valili¤in[e]
tayin olunan Tepedelenli ‹smail Rahmi Pafla’n›n delaletiyle afv o-
lunmufltur (1264 Hicrî-1858 Miladî).
22. 1840 senesinden sonra Avusturya Sefareti Katolik rüesâ-y› ruhanî-
sine ait evâmir-i âliyeyi Bab›ali’den bizzat istihsal ve îsâl ederdi.
1890 senesine do¤ru Bab›ali’nin bir takririne istinaden, Osmanl›
tebas›ndan olan Latin ruhban›n›n muhakemelerinde Avusturya
konsoloslar›n›n himayesi kabul olunmufl ve resmen kiliselerin ve
müessesât-› mezhebiyenin himayesi salahiyeti dahi Avusturya’ya
bahfl olundu¤u iddia edilmifl idi.
23. 1878 sene-i miladiyesinde ve Yunan lehine olarak hududun tashi-
hi Berlince takarrur eyledi¤i bir s›rada, Ortodoks Arnavutlardan
olub Korfu’da mikn[et]dâr olan Kiriçiler, Lekarlar ve Stefanolar
Delvina beylerinden birini ve Koç ve Golem köyleri serâmedân›n-
dan daha iki kifliyi bi’l-i¤fal onlar›n müsamahalar›n› temin ettik-

342 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


ten sonra, Yunan hükûmetinin muavenât-› mütenevvi‘as›yla
dört-befl yüz kiflilik bir eflk›ya çetesini Korfu’dan bizim yakaya im-
rar ile Serandoz civar›nda vaki Likoris köyünü ve kalesini zabt ey-
lemeye cüret eylemifllerdi.
Bunlar›n maksad› Serandoz’u merkez-i harekât ittihaz edib bü-
tün Ergiri ve Yanya H›ristiyanlar›n› k›yam u isyana davet etmek ve
Yunan lehine tashih-i hudud meselesinde Bab›ali’yi bir emrivaki
karfl›s›nda bulundurmak idi. Filhakika, eflk›ya-y› müstevliyeye dâ-
hildeki H›ristiyanlardan da birkaç yüz kifli iltihak etmifl ve etrafa
iflâa edilen velveledâr bir tak›m ahbâr birden bire efkâr-› âmmeyi
buland›rm›fl, emr-i müdafaay› baya¤› iflkâl eylemifl idi. Pederim
merhum Mustafa Pafla bir-iki gün zarf›nda Avlonya kazas›ndan
birkaç yüz kifli toplam›fl, bunlar›n sevk ü iafleleri masraf›n› kise-i
fütüvvetinden i‘tâ ederek biraderim Neflet Pafla’n›n sergerdeli¤iy-
le Serandoz’a sevk ü i‘zâm eylemifl idi. Neflet Pafla reh-i rast›nda
bulunub Serandoz vukuat›n›n tevsîline intizaren k›yama kesb-i
istidad eden Himara kazas› ahalisini teskin ü tatmin maksad›yla
evvela orada sevk-i semend-i nusret etmifl ve ahali-i mezkureye
icra eyledi¤i nasihat ve ibraz eyledi¤i kuvvet üzerine oralarda asa-
yiflin ke’l-evvel devam›na hizmet ve ondan sonra müflarünileyh
Serandoz cihetlerine azimet ile o havalinin de levs-i eflk›yadan tat-
hirine gayret eylemifltir.
24. 1275 senesinden 1315 senesine kadar yaln›z Yanya vilayeti halk›n-
dan olub ricâl-i devlet s›ras›na terfi olunan yüz on dört zat›n ter-
cüme-i halleriyle baz› mülahazât-› tarihiyeyi câmi eserim zeyl-i
kitab›mda münderiçtir.
25. Yaln›z 15. maddesinde baz› ›slahattan bahsolunmaktad›r.
26. Tarihte pek büyük flöhret alan ve Balkan Harbinin mâbihi’l-istina-
d› say›lan 21. maddesi Avrupa-y› Osmanî’nin teflkilat-› hususiyesi-
ni flamildir. Buna binaen 1880 senesi 23 A¤ustosunda ‹stanbul’da
teflekkül eden ve düvel-i sitte murahhaslar›yla hükûmet-i Osma-
niyyenin iki vekilinden mürekkeb olan heyet-i muhtelitan›n tan-
zim eyledi¤i layiha ve nizamname ile Rumeli vilayât-› Osmaniyye-
sinin ›slahat› tayin ü kabul olunmufl ise de, hiçbir vakit mevki-i
tatbike vaz‘ olunmam›flt›r. Muahharan Balkan Harbinin ilan›ndan
birkaç gün evvel Avusturya’n›n ihtar› üzerine Bab›ali tadil-i efkâr
maksad›yla bu layihan›n kabulüne muvafakat eylemifl idi. Fakat

Süreyya Bey’in Notlar› 343


Balkan hükûmetleri bunu dahi gayr-› kafi görmüfl ve ‹stanbul’da
‹ttihadc›lar taraf›ndan tertib olunan bir nümayifl-i cenkcû üzerine
devletçe buna da imkan-› kabul kalmam›flt›r.
27. 1879 senesine do¤ru Tahdid-i Hudud-› Yunaniye Komisyonu Pre-
veze’ye gelmifl, orada umum Toskal›k eflrâf›ndan mürekkeb bir ce-
miyet toplanm›fl idi. Avlonyal› Mustafa Pafla, Prevezeli Abidin ve
biraderi Veysel paflalar, Beratl› Viryoni Ömer ve Mehmed Ali pafla-
lar, Delvinal› Mehmed Ali Pafla Selim, Fraflarl› Abdül Bey, Koniçe-
li Kaz›m Bey, Ergirili fievki Efendi müctemi‘în meyan›nda idiler.
28. 1878 senesi 17 Haziran›nda P[r]izren’de ilk ictima-› millî vukubul-
mufl idi. 1878 senesi Eylülünün alt›s›nda S›rp ve Karada¤ hudud-
lar›[n›] tahdide memur Müflir Mehmed Ali Pafla Yakova’da idam
olunmufl idi. Mehmed Ali Pafla Macar nam›yla maruf ise de, aslen
ve neslen Berlinli bir Yahudinin o¤lu idi. 18 yafl›nda iken ‹stanbul’a
gelmifl, zekavet ü taraveti nisbetinde birçok hâmiler bulmufl ve bu
suretle ordulara kumanda edecek bir mevki-i âli’l-âle gelmifltir!!
29. Bu s›rada bu abd-i râk›mu’l-hurûf Avlonya’da vaki Mesapelik nam
mevkide bir cemiyet-i milliye teflkil etmek ve muhafaza-i vatana
karar vermek üzere Delvina, Marg›liç, Aydonat, Filat, Ergiri, Kur-
velefl, Preveze, Permedi, ‹skrabar, Tepelen, Berat, Timoriçe eflrâf›na
haberler îsâliyle ve mektublar îsâliyle cümlesini davet etmifl idim.
Prevezeli Veysel Pafla Dino ile bütün Çaml›k eflrâf› derhal icabet et-
mifl ve toplan›lacak efrâd-› vatana tevzi olunmak üzere Yanya’da,
Preveze’de mevcut on iki bin Henri Martini tüfengini zabt etmeyi
deruhde eylemifllerse de, Ergiri ve Berat eflrâf›ndan iki zat Yanya
Valisi Mustafa As›m[’›n] tebli¤at-› müessire ve taltifat-› mev‘ûdesi-
ne aldanarak ictima-› millîyi men‘e k›yam etmifl olduklar›ndan
dolay›, cemiyet egerçi mün‘akid olmam›fl ise de, bu nida-y› millî
her zaman tesirât-› mucizekârîsini irâeden hâlî kalmam›flt›r!
30. 1880 senesinde ve 3 Temmuzda pederim Mustafa Pafla merhumun
riyaseti taht›nda olarak ‹flkodra’ya vâs›l olan Hudud Komisyonu
baflkitabetinde bulundum. O zaman Cibal-i Hamse’nin ve alelhu-
sus Matoz, Hot, Gruda da¤lar›n›n Karada¤’a verilmesi ‹flkod-
ra’n›n istikbalini tamam›yla tehdid edece¤inden bahisle, bu da¤-
lar›n mübadelesinden behemehal fera¤at olunmas› lâbüd oldu¤u
bildirilmifl; birçok muhabereden sonra Bab›ali buna muvafakat
etmifl olmas› üzerine Karada¤ Prensi Nikola ile bi’l-muhabere, ‹fl-

344 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


kodra civar›nda vaki Morik ve Kraynanik[’in] bir taraf› Karada¤-
l›ya b›rak›lmak ve bu suretle emr-i mübadeleye hitam verilmek
üzere kararlaflt›r›lm›fl idi. Fakat Rusya Sefareti ifle müdahale ede-
rek, bu yerlere bedel Ülgün’ün terk ü teslimi 14 A¤ustos 1880 ta-
rihli bir k›ta telgrafname ile Bab›ali komisyona ve vilayete emret-
mifl ve ona da heyetçe kat‘an muvafakat olunmay›b, Necibpaflaza-
de ‹zzet Pafla valilikten azl ve heyet tekdîr olunmufl idi. Bunun
üzerine heyet ifa-y› memuriyetten imtina etmifl ve bi’l-isti’zan av-
detimize müsaade edilmifl olmakla, A¤ustosun 18’inde erkan-›
harbiye livalar›ndan Veli R›za Pafla ‹flkodra’ya memur olmufl idi.
Bunun vürûdundan evvelce valili¤e tayin olunmufl olan Mirliva
Osman Pafla derhal Ülgün’ü iki tabur askerle iflgale karar verdi¤i
gece, ‹flkodra hamiyetmendân› ve bâhusus ulemadan Maarif mü-
dürü Davud Efendi ile Müftü Efendi ve Hodo Pafla’n›n biraderi
‹brahim Bey gibi müteneffizân› keyfiyetten bizzat haberdar eyle-
mifl idim. Bu suretle teravih namaz›n› eda etmelerini müteakib al-
t› yüz kifli Ülgün’e sevk ve taburlar›n vusulünden evvel Ülgün ka-
sabas›yla havalisi iflgal olunmufl idi.
Veli Pafla geldi¤i zaman Ülgün’ü zabt ve Da¤l›’ya tesliminden ›z-
har-› acz etmek ile sekiz tabur ile Lofçal› Dervifl Pafla ‹flkodra’da
memur olmufl idi. Müflarünileyh dahi müddet-i medide eda-y›
hizmet-i mefl‘ûme edememifl, ancak Ülgün’ün piflgâh›nda düvel-i
sitte donanmalar›n›n nümayifl-i bahriyesiyle Teflrinisanînin 23’ün-
de kasaba ve havalisinin emr-i mübadelesi hitam bulmufl idi.
fiübhe yok ki, netice itibariyle bu hâdisât Arnavutlar›n lehinde de-
¤il idi. Fakat Avrupa enzâr-› âmmesinde mevcudiyet-i milliyemi-
zi isbata en çok hizmet eylemifl idi.
A¤utosun 23’ünde Bab›ali memuriyetimize nihayet vermifl ve pe-
derimle Dersaadet’e gidilmeyib Avlonya’da tevakkuf edilmifl ise
de, Dervifl Pafla istiklal-i millî fikrini uyand›rm›fl olduklar›ndan
bahisle, gösterdi¤i lüzuma binaen pederimi birçok zevât-› muhte-
reme ile zecren Çanakkale’de üç buçuk sene ikamete mecbur et-
mifl ve müflarünileyhi bu suretle nazar-› devletten ›skat eylemifl idi.
Pederimle nefyolunan zevât Beratl› Kahramanpaflazade Ömer Pa-
fla, Yanyal› Ahmedpaflazade Mustafa Pafla, Yanyal› Mustafa Pafla
Coço, Koniçeli Nureddina¤azade Kaz›m Bey.
Yanya Valisi Mustafa As›m Pafla’n›n Biga mutasarr›fl›¤›na [ve pe-
derime] tebli¤ eyledi¤i emrin sureti:

Süreyya Bey’in Notlar› 345


Avlonya hanedan›ndan saadetlu Mustafa Pafla hazretleriyle Pre-
veze mutasarr›f› izzetlu Kaz›m Bey’in ve Yanyal› Ahmedpaflazade
izzetlu Mustafa Bey’le Beratl› Kahramanpaflazade izzetlu Ömer
Bey’in oralarca (!!) istihdam buyrulacaklar›ndan Çanakkale’ye
i¤rablar› hususunun mukteza-y› irade-i seniyyeden oldu¤u Dâhi-
liye Nezaret-i celilesinden flerefsâd›r olan 29 Nisan 1297 tarihli
telgrafnamede irade buyrulmufl ve zevât-› müflar ü mumaileyhim
bermuceb-i irade-i seniyye o tarafa azimet etmifl olmakla, beyan-›
hal siyak›nda.
Vali-yi Vilayet-i Yanya Mustafa As›m

Saadetlu Mustafa Pafla hazretlerine


fiifahen dahi tebli¤ ve ifade k›l›nd›¤› vechile, oralarca memuriyet-
lerde istihdam buyrulmak üzere Çanakkale’ye azimetiniz mukte-
za-y› irade-i seniyyeden oldu¤u Dâhiliye Nezaret-i celilesinden fle-
refsâd›r olan 29 Nisan 1297 tarihli telgrafnamede irade ve ifl‘ar
buyrulmufl olmakla, suret-i hal malum-› sâmîleri olmak ve hemen
Çanakkale’ye azimetle flerefsudur edecek emr u ferman-› hazret-i
padiflahîye de¤in orada tevakkuf u ârâm buyrulmak üzere terkîm-
i tezkire-i acizîye ibtidar k›l›nd›, ol babda. 17 May›s 1297.
Vilayet-i Yanya Valisi Mustafa As›m

Pederim Mustafa Pafla ile rüfekâ-y› kiram›n›n afv u ›tlaklar›na da-


ir olan telgrafname:
Avlonyal› Mustafa Pafla hazretlerine,
Afvlar›yla vatana avdet-i aliyyeleri hakk›nda müsaade-i seniyye-i
padiflahî flimdi fleref-taalluk eyledi¤i arz u tebflir eylerim. 29
A¤ustos 1300. Katib-i fiehriyarî R›za.

31. Bu karara göre akvâm-› gayrimüslime aras›nda ekseriyeti teflkil


eden Ortodokslar, Rum tabiriyle kuyûd-› resmiyeye geçmeye bafl-
lanm›fl ve Arnavut denilmemek içün Rum nam›yla yad olunma-
lar›na devletçe müsaade edilmifltir. 1913 senesinde ve Londra
Konferans›nda Mösyö Venizelos iflte bu kuyûd-› resmiyeye istinad
ederek gaye-i milliyesini tervice yol bulmufltur!!
32. Avusturya devleti garib bir siyasete tâbi olarak açt›¤› mekteblerde
‹talyanca tedrisat ile senelerce ‹talya’ya propaganda ediyordu. Bu
flefaat-› siyasiyeyi en evvel râk›mü’l-hurûf Ballplatz’da Mekâtib-i
fiarkiye Müdiriyeti’nde bulunmufl olan Aleksander Baron Musoli-

346 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


ni’ye ihtar etmifl ve ‹talyancaya bedel Arnavutça tedris içün her ta-
rafa emirler verilmifl ise de, bu ihtar ve karar pek geç kalm›fl idi.
33. Mekteb-i Mülkiye’de ikmal-i tahsil etmekte olan Nüzhet Bey Vir-
yon[i], hanesinde Arnavutça kitablar bulundu¤undan dolay› pe-
deri Hasan Bey’le beraber bir sene hapisten sonra Sivas’a nefy
olunmufl ve Hasan Bey menfâs›nda vefat etmifltir.
Kanine eflrâf›ndan Abbas A¤a Hamzaray ile biraderi Reflid ve Veh-
bi efendiler hanelerinde saklad›klar› Arnavutça elifbâlar tutularak
üçü birden Yanya Kalesi’nde ve en büyük caniler tarz›nda tevkif
olunmufl, üç seneden sonra biraderim Ferid Pafla merhumun za-
man-› sadaretinde ›tlak›na yol bulunmufl idi. Biçare Abbas A¤a
merhum kale derununda hastalanarak, bir müddet sonra bu has-
tal›k vefat›na sebeb olmufltur.
34. Bu s›rada Ergiri’de Pogon nahiyesinde Nivani karyesinde bir Ar-
navut mektebinin küflad›na ve Latin hurûfuyla tedrisata müsaade
olundu¤una dair Mihail Haristo Efendi fiura-y› Devlet’in karar›y-
la bir emr-i âlî istihsal etmifl ve mektebi açm›fl ise de, Rumlar bir
azim telafl ile buna mani olmak üzere birçok fedakârl›klar ihtiyar
ederek Yanya Valisi Ahmed H›fz› Pafla’y› tavsît ü taslît etmifl ve
mektebi sedde muvaffak olmufllard›r.
35. Kosova ahalisi halk›ndan Arif Hikmet nam biri S›rpl›lara istinad
ederek bu Latin hurûfunun kabulü ‹slâmiyet’in zevâli demek ol-
du¤unu iddia ile halk›n hissiyat-› taassubkârânesini ol kadar teh-
yic etmifl, o derece fliddetli propagandalar yapm›fl ki, Prens zu Wi-
ed’in zaman›nda zuhur eden k›yam›n esbab-› müfleddidesinden
biri de bu adam olmufl idi.
35 [Mükerrer]. Rumeli vilâyât›n›n 1318 senesi varidat›yla masarif-i
mahalliyesi:

Vilâyât Vâridât Muhassasât-› Jandarma Cebhane ve


Mülkiye ve Mücrimîn
Adliye vesâiresi Sevki Masraf›
‹flkodra 38.815 21.344 11.347 4.636
Yanya 268.476 26.961 15.629 9.231
Manast›r 488.262 52.026 25.270 19.687
Kosova 514.478 68.853 48.582 14.602

Süreyya Bey’in Notlar› 347


36. Bir kere Yanya Valisi Tatar Osman Pafla’ya Serandoz yolunun infla-
s›ndan ve tamirinden bahs etmifl idim. Cevaben, “Bu yollar› tamir
edelim de Avusturya’n›n kolay kolay gelmelerini mi temin ede-
lim?” demifl idi.
F›karât-› tarihiyeden olarak menkuldür ki, Rusya sefir-i fevkala-
desi Prens Mençikof Sultan Mecid’e “Turuk u me‘âbir düflmanla-
r›n›z›n hücumuna teshîle yarar” demesi üzerine, Sultan-› müflarü-
nileyh tarz-› istihzada “Öyledir, yollar yapt›raca¤›ma Çin devleti
gibi bir sur-i azim ile memâlikimi ihata etmek arzusunday›m” de-
mifl idi.
37. fiu sat›rlar› yazd›¤›m 1922 senesi Teflrinisanîsinde hükûmetimizin
bütçesinde neflr-i maarife mahsus olan miktar 2.500.460 altun
frankt›r.
Görice’de bir lise, Elbasan’da bir Darülmuallimîn, ‹flkodra’da bir
Jimnas [Gymnasium?] vard›r.

Zükûra mahsus ‹nâsa mahsus


Rüfldi 10 2
Ecole premiér elémentaire
22 4
(5 s›n›f üzerine)
Kurâda mekâtib-i s›byaniye 472 22

Cem‘an 538 mekteb derununda 17.491 zükûr ve 5.198 inâs talebe


ve 720 muallim ile 94 muallime vard›r.
Meazâlik, memleketin ihtiyac›na göre bunlar da gayr-› kafi oldu-
¤u gibi ebniyenin darl›¤›, muallimlerin intihab ü istihdamlar›nca
ehliyet ve intizam aran›lmamas›, kütüb ü resâilin tedârük ü îsâlin-
de teehhürât-› azime vukuu ve esasen sunûfun tedrisat-› tâliyesi-
ne devam ve irtikâ içün laz›m gelen kütüb ü resâilin noksân› bü-
yük büyük flikayetlere bâdî olmakta, mekteblerde intizar olunan
fevâid akîm kalmaktad›r.
38. Arnavutlar Latince elifbâs›n›n kabulü mecburiyetinde bulunduk-
lar›n› ve bunun dine ve muamelat-› resmiyeye taalluku olmay›b,
s›rf millî ve lisanî bir ihtiyac›n izalesi maksad›n› mutazamm›n ol-
du¤unu beyan s›ras›nda edille-i nakliye ile hurûfât-› Arabiyenin
mukaddes say›lmas› veya hurûfât-› Arabiyeden gayr› harflerin bey-
ne’l-‹slâm istimaline mesâ¤-› fler‘î olamamas› meselelerinin s›rf in-

348 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


dî ve hayalî oldu¤unu, neflr etti¤im birçok makalelerimle isbat ve
s›n›f-› ulemay› iskâta muvaffak olmufl idim. Buna karfl› ‹pek me-
busu Haf›z ‹brahim Efendi ile Kosoval› Arif Hikmet ve defterdar
mazullerinden fievket ve eski muhasebecilerden P[r]izrenli Bedri
beyler gibi ‹ttihadiyyûna merbut Arnavutlar bu ihtiyac-› millîyi
redd ü inkar ederek vadi-i tabasbuskârîye sapm›fl, dehfletli yayga-
ralarla kah küfrümüze kah ihanetimize hüküm ile, enzâr-› enâm-
da bizi dinsiz göstermeye çal›flm›fllard›r. Tanin ceride-i habîsesi bu
neflriyata mir’ât-› fluhûd olmufl, Protestanl›¤›m›z› ilana kadar var-
m›fl idi. Halbuki bir müddet sonra Türklerin feyz ü terakkiden
mahrum olmalar›, hep istimal eyledikleri hurûfât-› Arabiyenin
seyyiesinden ve bunlar›n ez-her-cihet tedris ü talime adem-i kabi-
liyetlerinden ileri geldi¤ini ve tarik-i teceddüdü açmak içün mut-
laka o hurufât›n terkiyle Latin harflerinin kabulünden gayr› çare
olmad›¤›n› beyan etmifl, hamden sümme hamden bize azv olunan
kabahat, ayn-› fazilet suretinde tecelli eylemifltir!
39. 1900 senesinde ‹stanbul’da Avusturya sefiri bulunmufl olan Kont
Kaliç vesatat›yla bu tebli¤at ifa olunmufl idi. 1902 senesinde Hâri-
ciye Naz›r› bulunmufl olan Kont Golokowski taraf›ndan bu tebli-
¤at tertib olunmufl idi.
40. Müflarünileyhin fikr ü iddias›nca Arnavutluk’un muhafaza-i beka
ve mevcudiyeti münhas›ran Devlet-i Aliyye’nin sayesinde oldu¤u
içün, Arnavutlar bi-eyyi vechin kân hiss-i millîden, kendi lisanla-
r›n› talim ü taallümden mahrumiyetleri halinde halîta-i Osma-
niyye aras›nda kaybolmakta mahzur yok idi (Said Pafla Hat›rat›,
cilt 1, sahife 415).
Avusturya sefiri Baron dö Kaliç Arnavutlar›n okuyub yazmalar›
içün Latin hurûfunun kabul edilmesini ve o hurûfla kitablar ba-
s›lmas›n› ihtar ve ›srar etmesine mukabil, Said Pafla “Arnavut elif-
bâs›n›n Latin hurûfuyla olmas›n› hükûmet-i metbûam›n menfa-
atine katiyen muhalif görülmekte oldu¤u” cevab›n› vermifl idi
(Hât›rât, cilt 2, sahife 219).
41. fiâyân-› hayrettir ki, Arnavutlara karfl› gösterilen fliddet öyle bir lü-
zum-› mübreme isnad ediliyordu ki, Reflid Akif Pafla gibi Arna-
vutluk’un en asil zadegân› ve ‹stanbul’da bulunan Arnavutlar›n
k›sm-› küllîsi bile bu tecrîm ve tecziyenin hakka makrun oldu¤u-
na kanaat getirmifllerdir. Bunlar›n nazar›nda Baflkimci nam-› mü-

Süreyya Bey’in Notlar› 349


zeyyifânesiyle tavsif olunan milletperverân adeta asi, ba¤i, din ü
devlet düflman› say›l›yordu!
42. Adil Efendi Prifltineli Hoca Kadri Efendi ile Mekteb-i Hukuk’ta ik-
mal-i tahsil etmifl, birlikte flehadetname alm›fl idi. Eser-i hâme-i
acizanem olan Fitretü’l-‹slâm’› tebyiz etti¤im s›rada, hüsn-i hat-
t›[n›] sena ile nezdime îsâl ederek hakk›[n]da müzaheretimi te-
menni eylemifl idi. Ol zaman Adil Efendi ‹stanbul Dâhiliye Güm-
rü¤ü’nde 170 kurufl maafl ile Muayene katibi idi. Bunu def‘aten
550 kurufl maafl ile ‹stanbul Yolcu Salonu müdürü tayin ve ceste
ceste maafl›n› 950 kurufla ibla¤ eyledim ve bir müddet sonra 2200
kurufl maaflla Selanik Muhasebe baflkitabetiyle Selanik’e gönder-
dim. Daha sonra Selanik Ecnebiye Gümrü¤ü müdürü intihab et-
tim. Bir eyyâm güzar›ndan sonra ‹skenderun nezaretine intihab
eyledim. Fakat mazbata-i intihabiyede Ba¤dad nezaretine intihab
eyledi¤imiz Hasan Efendi nam›nda bir zat› ‹ntihab-› Memurîn
Komisyonu kabul etmemekle Rusumatça yap›lan tertib geri gön-
derilmifl ve Meflrutiyet’in ilan›n› müteakib Galata Ecnebiye neza-
retinden Cemal Bey’in azline ve Selanik Naz›r› Behçet Bey’in ta-
yinine dair tanzim olunan mazbata üzerine Adil Efendi’yi de Se-
lanik nezaretine intihab eyledim. Bu suretle bu zat gümrükçe mü-
zaheret-i münferidânemle kesb-i terakki etmifl oldu¤u halde, mu-
ahharan Dâhiliye Nezareti’ne gelerek Arnavutlara gösterdi¤i hu-
flunet ve ru‘ûnetten dolay› kendisiyle kat‘-› ülfet ü münasebet ey-
ledim. Ehl-i ‹slâm’›n ellerinden mea-cebhane on iki bin silah›n
al›nmas› ve Katolik Arnavutlar› Karada¤l›lara mütemâyil iken
bunlar›n teslimi maddelerini Meclis-i Mebusan’da kendisinden
sual etti¤imde, ehl-i ‹slâm’dan emniyetleri olmad›¤›n› ve Katolik-
leri tatmin maksad›yla esliha vermeye lüzum gördüklerini bilâ-
hicab itirafa flitâb etmifl, âtiyen zuhur eden bunca felaketleri der-
pifl etmeye bile lüzum görmemifltir. Muvakkaten ‹stanbul’da bu-
lundu¤um bir s›rada Hâriciye Nezareti’nde bulunmufl olan Said
Halim Pafla bu Hac› Adil Efendi’den bahsederken,
-“Bafl›m›za siz bela ettiniz” demifl ve taraf-› acizanemden,
-“Bunu gümrükçü olmak üzere ileri sürdük, atabek-i devlet siz
yapt›n›zsa ben mesul de¤ilim” cevab›n› alm›fl idi.
43. “Tarih vukuat›n tekrar›ndan ibarettir” diyenler ne kadar hakl›d›r-
lar! Vaktiyle Rumeli Valisi Hurflid Pafla Rum k›yam›n›n ald›¤› va-

350 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


ziyet ve ehemmiyete ve edilen istimdada karfl› Rum reayas›n›n
ednâ mertebe su-i hareketleri zuhura gelirse her bir tafla bir adam
bedel olarak berk-i hât›f gibi asâkir-i bîflomar gönderece¤ini yaz-
m›fl, Mora Ceziresi Rumlar›n› sille-i tokat ile serfurû eder eski
reaya zannetmifl iken, Trapliça’da usât›n eline düflen haremini
kurtarmak içün ‹ngiltere konsolosunun flefaatine, delaletine
muhtac kalm›fl, Rumlara 2400 kese altun fidye-i necat vermeye
mecbur olmufl idi. Bu suretle kar›s›n› onlar›n ellerinden kurtara-
bilmifl ise de, ne Mora’y› ve ne de yüz bin Müslüman› Rumlar›n
pençe-i zulm ü helakinden istihlas edebilmifltir. ‹flte bütün Ru-
meli’yi atefl-i cidal içinde b›rakan kütahbînler yaln›z mevkilerini
kurtarma¤a, kendilerini tebriye etmeye çal›flm›fl, ibâdullah›n se-
lametini nazar-› mülahazaya bile alma¤a lüzum görmemifllerdir!
Muahharan hiçbir lüzum olmad›¤› halde girdikleri Harb-i Umu-
mîdeki ihanet ve su-i hareketlerinden dolay› efrâd-› milletin pen-
çe-i mücâzât›ndan tahlis-i nefs etmekten baflka bir fley düflünme-
mifl ve bununla beraber Talat, Mahmud fievket, Enver, Cemal, Sa-
id Halim paflalar gibi sanâdîd-i ‹ttihad caniler gibi öldürülmüfl,
sokaklarda teslim-i ruh eylemifllerdir!!
44. ‹brahim Efendi Talat Bey’in (Pafla) yâr-› vefadâr› ve bilcümle me-
hâfil ü mecaliste Cemiyet’in mürevvic-i efkâr› idi. Ali Efendi s›rf
hiss-i taassubla Baflkimciler denilen milliyetperverlerin fliddetle
aleyhlerinde idi. Hele Latin hurûfunu kabul etmek, nazar›nda din
ü imandan müntezî‘ olmak demek idi. Muhakeme-i fikriyeden
mahrum, acz ü meskenetle maruf bir suhte-i iz‘ân-flikeste idi.
45. Muharrirîn-i siyasiye-i Osmaniyye’den Lütfi Simavi Bey Saray’da
Gördüklerim nam›yla neflr eyledi¤i eserde diyor ki: “Devlet-i Os-
maniyye’nin metin bir karakolu addolunan Arnavutlar›n canla-
r›ndan ziyade sevdikleri silahlar› topland›. Akilâne bir siyasetle
hîn-i hâcette düflmanlara karfl› istimal olunacak o silahlar, izzeti-
nefs ve sürat-i infiali malum olan Arnavutlardan zevcelerinin,
analar›n›n ve k›zlar›n›n muvacehesinde dayakla ve hakaretle al›n-
d›. Gerek Müslüman gerek bir müddet sonra isyan eden Malisiya
Katolik Arnavutlar›n›n ›slah-› hal, terakki ve teâlîsi içün hükûmet
hiçbir fley yapmad›¤› halde, ka¤›t üzerinde meflrutiyet gelmesini
yazmakla olmufl bitmifl gibi onlar› tekâlif-i gûnâgûna maruz k›l-
mak kadar mecnunâne bir siyaset tasavvur olunamaz!!

Süreyya Bey’in Notlar› 351


46. P[r]izren Belediye Reisi Hac› R›fat A¤a Baflkimci nam›yla yad olu-
nan, hurûfât-› milliye tarafdar› oldu¤undan dolay› duçar-› habs ü
eza ve on sene kürek cezas›yla mahkum olmufl idi. 11 A¤ustos
1910’da fievket Turgut Pafla Tiran’a vâs›l olmufl idi. Tiran’da idare-i
örfiye ilan›na hacet olmad›¤›n› halka karfl› söyledi¤i ve asayifl-i hal-
den, mutâvaat-› âmmeden de beyan-› flükran eyledi¤i halde, ‹tti-
had ve Terakki Kulübü’nde mukayyed bulunan Musa Kaz›m gibi
baz› esâfilin tavsiyesi üzerine iki saat sonra kasabay› kordon alt›na
alm›fl, halk›n flehirden ç›kmas›n› emreylemifltir. Hurûf-› milliyeye
tarafdar olduklar› bahanesiyle Kulübün verdi¤i listede esâmisi
münderic yirmi dört zat› hemen tevkif etmifl, mavzer dipçikleriy-
le ve falakalarla alâ melei’n-nâs darb u tahkir eylemifltir. Debre’de
Yüzbafl› Osman Efendi (Manast›rl›) nam›nda bir zâbit Hasan Bla-
tiçe nam›nda bir genci silah mutalebesiyle terzîl ettikten sonra, ka-
fir hurûfunu bir daha kâle almamak üzere yemin ver[dir]mifltir!!
Baflkim Kulübü Reisi R›za Bey sekiz saat ayakta tutulmak flart›yla
ta‘zîb ü tecziye edildikten sonra, Baflkim Kulübü’nü ‹ttihad ve Te-
rakki Kulübü’ne devr ü terk etmekle namusunu ve hayat›n› kur-
tarm›flt›r! Baflkim Kulübü’ne girdikleri saat “‹talyanca ve Nemçece
hurûf ile okumak m› istiyorsunuz?” diye kime rastgelmifllerse
kamç›lam›fl, Tütüncü Aziz Efendi’ye Haccacâne59 iflkenceler yap-
m›fl, feryad ü figan› duyulmamak içün muzika çald›rm›fllard›r!!
Elbasanl› fieyhmahmudefendizade ‹brahim Efendi Fakekoki Bafl-
kimci olmas›ndan dolay› o derece darb edilmifltir ki, iki ay yüzü-
koyun yatmak zorunda kalm›flt›r. Her yerde hurûf-› milliye taraf-
tarlar› bahanesiyle yüzlerce erbâb-› namus tezlîl olunmufl, binler-
ce masumîn enva iflkencelerle tecziye ve tecrim k›l›nm›flt›r! Bun-
lar›n yegâne cürmü Arnavut olmalar›ndan, hiss-i milliyetle hu-
rûf-› milliyeyi kabul ettiklerinden ibaret idi. Yirminci asr-› mede-
nîde bir milletin imha-y› hiss-i millîsine kalk›flmak ve bunun içün
ac›kl› cerîme ve iflkenceler tertib ü icad etmek bir hükûmeti esa-
s›ndan y›kan esbabdan oldu¤una ve iflkence gören bir kavimden
ise s›dk u ihlas beklenilmeyece¤ine flübhe yoktur.
23 A¤ustos 1328 senesinde her yerden tevârüd eden birçok muhar-
rerâttan hülasa edilen bu cinâyât üzerine tafsilat aran›l›rsa, Viya-
na’da Carl Tromm Matbaas›’nda o¤lum Ekrem’in bast›rm›fl oldu¤u
Die Wahr[h]eit über das Vorgehen der Jungtürken in Albanien nam
kitab›na müracaat etmesini ihtar ederim. Eser-i mezkur tarih-i

352 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


millîmize me’haz-i sahih olabilecek bir mahiyeti hâiz ve pek ziyade
nazar-› dikkati calibdir! (Wien, 1911, von E[krem].B[ey].V[lora].)
47. [1]325, 9 Teflrinisanî tarihinde Ergiri Mebusu Müfid Beyefendi
vermifl oldu¤u takririnde, “Balkanlar’›n Slav devletleri akd-i itti-
fak etmifl olub, bunun husulü halinde fiark’ta muvazene-i kuvâ-
n›n muhtel olmas› muhtemel olmakla, devletimizin ihtimal-i
mezkura karfl› flimdiden ittihaz-› tedâbir etmifl olub olmad›¤›n›n
Hâriciye Naz›r›ndan istîzâh edilmesini” teklif ediyordu. Birçok
münakaflâttan sonra istîzâh›n kabulü takarrur (!!) etmifl ve onun
üzerine 14 Teflrinisanî [1]325 ictima›nda izahat-› lâzime vermek
üzere Hâriciye Naz›r› R›fat Pafla mecliste isbat-› vücut eylemifl
olub, verdi¤i izahat[ta]
-“Balkan ittihad› birçok defalar mevzu-i bahis oldu¤u gibi bu s›-
rada dahi bu bahis tekrar etmifl ise de, vatan›n hal ü istikbaline te-
mas edilecek karib ü ba‘îd her tarafta müteyakk›zâne ve müdeb-
birâne hareket etmekte olan hükûmet nazar›nda bu rivayât› mü-
eyyid emarât-› sahiha mefkuddur. Tabir-i amiyâne ile fol yok, yu-
murta yok. Mevhuma karfl› ittihaz-› tedabire hâcet olmad›¤› ise
bedîhîdir” demifl idi!! Müfid Bey buna karfl›,
-“S›rbistan Hâriciye Naz›r› Milanoviç Avrupa’da seyahatle Balkan
ittifak› aras›nda bir münasebet var m› ve Yenipazar sanca¤›na da-
ir Milanoviç’in devletler nezdinde teflebbüsatta bulundu¤u sahih
mi?” sualleriyle izahat-› vâk›aya adem-i itimad beyan etti¤i halde,
koca Osmanl› Parlamentosu müttefikan “Bunlar baflka mesele”
(!!) sadalar›yla Müfid Bey’in avaze-i istimdad›na nihayet vermifl
ve Hâriciye Naz›r› dahi tekrar ittifak›n karib ü ba‘îd vukuu ihti-
mali olmad›¤›n› ve hükûmet[in] bu babda her türlü tedâbir-i mâ-
niaya teflebbüs etti¤ini temin eylemifl idi.
Yine ayn› bahis ve müzakere cereyan etti¤i s›rada, Hâriciye Naz›-
r› bulunmufl olan As›m Bey devletin meslek-i siyasetindeki ›tt›-
râd-› tâmm› kendi iman› kadar metin ü kavi oldu¤unu beyan et-
mifl ve bu adam›n ne kadar imans›z ve iz‘ans›z oldu¤unu herkes
bildi¤i halde, ortaya koydu¤u mukayese-i garibeyi alk›fllarla ka-
bul eylemifltir!
Bu As›m Bey bir zaman sonra Tahran sefiri olmufl, Harb-i Umu-
mî bafllar bafllamaz Ruslar›n müfrezeleri Tahran’› sarm›fl oldu¤u-
nu bildi¤i halde, Tahran’dan suhulet ü emniyetle gidemeyece¤ini

Süreyya Bey’in Notlar› 353


tahmin ile, av bahanesiyle Tahran’›n etraf u eknâf›nda gefltügüzar
ederek Ruslar›n eline kendisini teslim etmifl, sebükma¤z, serseri-
meflreb bir merd-i bî-mezhebdir.
R›fat Pafla’ya gelince, Rus olan refikas›n›n nâkil-i sadas› oldu¤unu
bilenler, siyasetteki mebâhiste onun telkinat›na tercüman oldu¤u-
nu hükmederler. fiâyân-› ibrettir ki, R›fat Pafla “fol yok, yumurta
yok” dedi¤i ve ittifak›n vukuunu muhal sayd›¤› halde, iki sene
sonra S›rp ve Bulgar ittifak›ndan haberdar olmufl, Paris’ten Bab›a-
li’ye malumat vermifltir! Bu müddet zarf›nda ise, müttefikler ara-
lar›nda teyid-i vedd ü musâfâta ve ikmal-i tedârükâta vakit bul-
mufltur. Halbuki Müfid Bey ittifak›n vücudundan bahis ve istîzâh
etti¤i zaman, Devlet-i Osmaniyye muahharan gösterdi¤i cüretin
bir k›sm›n› bunlara irâe etse veyahud birini ay›rmak üzere bir su-
ret-i itilaf arasa idi, Rumeli elden ç›kmam›fl, Osmanl› hükûmeti
bu elîm ak›bete duçar olmam›fl olurdu! Bu s›rada Meclis-i Mebu-
san’da teflekkül eden bir f›rka-i muhalife hemen hemen ekseriyet
derecesini bulmakta idi. Hergün bir vesile ile ‹ttihad ve Terakki ta-
rafdarân›na taarruzat ve hükûmete fliddetli fliddetli intikâdât ya-
p›yordu. Sadrazam Said Pafla vadi-i tezvire saparak istinad etmek
istedi¤i bir madde ile meclisi fesh eder etmez, bunu herkes Mefl-
rutiyet’e bir ikinci darbe suretinde telakki etmifl idi. Ol vakte ka-
dar zîr-i tâbiiyet-i Osmaniyye’de yaflayan akvâm gibi Arnavutlar
dahi idare-i meflrutadan hâlâ ümidvar-› selamet olmak istiyorlar-
d›. ‹stiklale de¤il, henüz muhtariyete bile nefsülemirde istidad
göstermeyen halk›m›za karfl› idare-i meflrutay› tutmak, ondan bir
hüsn-i idare ümid ü intizar etmek zarurî idi. Binaenaleyh, bu
ümidi temine medâr olmak üzere evvelen intihabât›n bir suret-i
sâlimede icras› ve cemiyetin men-i müdâhalât› laz›m idi. Müzake-
rât-› vâk›a s›ras›nda cümlemizce bu cihet mevzu-i bahis olmufl ise
de, buna imkan-› kabul görülmemifl idi.
48. Cemiyet-i fâsidenin muhaliflerinden olan birader-i büzürgvâr›m
Ferid Pafla merhum, cümlemizin re’y ü karar›yla süferâdan iki za-
t›n mütalaas›n› istifsâr etmek üzere tavsît edilmifl ve lede’l-icab
hukuk-› men¤ubemizin istirdad› ve bir idare-i muvakkate teflkili
takdirinde müzaheretleri sureti temin edilmek istenilmifltir.
49. Kosova’n›n zimamdârân-› memleketi taraf›ndan bize gönderilib
bir vesika-i tarihiye olmak üzere derc-i sahife-i beyana lüzum
gördü¤üm beyanname, bu babdaki makâs›d u flikayât› câmi‘dir.

354 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Beyanname
Arnavutlar›n istihsal-i meflrutiyette yapt›klar› hizmet, gösterdikle-
ri sadakat bütün âlem-i medeniyetin ve bilhassa efkâr-› umumi-
ye-i Osmaniyye’nin malumudur. Arnavutlar Hilafete, Osmanl›l›¤a
bir habl-i metin ile ilelebed merbut kalacaklard›r. Hiçbir kuvvet
Arnavutlar›n bu babdaki hissiyat›n› zerre kadar düçar-› tezellül
edemez, edemeyecektir.
Arnavutlar›n livâ-y› ihtilali kald›rmalar› yaln›z Arnavutluk mu-
kadderat›n› derpifl ettiklerinden de¤il, Osmanl›l›¤› dahi düfltü¤ü
varta-i hevlnâkten kurtarmak maksad›na binaen oldu¤una efkâr-›
umumiye-i Osmaniyye flübhe etmemelidir. Arnavutlar Jön Türk
hükûmetinin takib etti¤i ve bütün âlem-i medeniyetin nefret ü la-
netini müstevcib oldu¤u siyaset-i sakîmenin er geç hâk-i pâk-› va-
tan› pâ-y› a‘dâ ile çi¤netece¤inden, befl-on Narodnikin u¤runa alt›
yüz senelik koskocaman Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun ink›raz›na
do¤ru bir sürat-› berkiye ile yuvarland›¤›n› gördüklerinden, man-
t›¤›n hükümran olmad›¤› yerlerde mant›k ile istihsal-i hukukun
kâbil olamayaca¤›na kani olduklar›ndan ve ihtiyacat-› mahalliye
ile mütenasib bir tak›m kavanîne fliddet-i lüzumlar›ndan dolay› si-
lahlar›na müracaata mecbur kalm›fllard›r. Hükûmet-i hâz›ran›n
Kanun-› Esasî’nin ahkam-› münifesini ayaklar› alt›na alarak mille-
tin en mukaddes bir hakk› olan intihab-› meb‘ûsâna müdahale et-
mesi, bu babda hat›r ve hayale gelmedik birçok gayr-› kanunî icra-
atta bulunmas› ve elyevm mevcut mebuslar›n k›sm-› küllîsinin
milletin bir misal-i müflahhas› de¤il, hükûmetin gayr-› meflru evâ-
mirini infaz etmek vazifesiyle mükellef bir hükûmet-i memurîn-
den baflka bir mahiyeti hâiz olmad›klar› da vâk›f-› hakây›k-› ahvâl
olanlarca malumdur. Dört seneden beri meflrutiyet-i mübeccele-
mize karfl› hükûmet-i hâz›ran›n vukubulan taarruzu hukuk-› sari-
ha-i milliyete bir darbe, irtica‘a do¤ru bir hatve telakki etti¤imiz-
den ve hükûmetin öteden beri her hususta takib etti¤i siyaset-i sa-
kîmesinin er geç bu zavall› memleketin ink›raza do¤ru sürükleye-
ce¤ini gördü¤ümüzden nâfli, umum Osmanl›l›¤›n muhafaza-i hu-
kuku nam›na, hakikî bir meflrutiyetin temini maksad›na binaen
vukubulan meflru hareketimizin baflka suretle telakki edilmemesi-
ni rica eder, beyanat›m›z›n hilaf› olarak vukubulan neflriyat u iflââ-
t› kemal-i fliddetle reddeyleriz.

Süreyya Bey’in Notlar› 355


P[r]izrenli fieyhzâde Musa, Prifltineli Ebubekir, Vulçitrenli Zeynul-
lah, Yakoval› Ahmed Hamdi Murteza, P[r]izrenli Yahya, Yakoval›
Bayram Curri, Vulçitrenli Hasan, Yakoval› R›za, Prifltineli Sami,
Vulçitrenli Muharrem Hasan, Vulçitrenli Haf›z Ramazan ve Vulçit-
renli R›fat, P[r]izrenli Aziz, Prifltineli Ahmed Adem, Boletinli ‹sa,
P[r]izrenli fiânî…

50. Meclis-i Mebusan’da Said Pafla irad eyledi¤i bir nutk-› beli¤ ile
devletin siyaset-i dâhiliye ve hâriciyesini izah ettikten sonra tayin-i
esâmi ile itimad reyi aram›fl idi. Halbuki meclisin azas› milletin
intihab›yla de¤il, baya¤› Cemiyet’in emr ü tayiniyle toplanm›fl efl-
hâstan ibaret oldu¤u içün 194 muvaf›ka karfl› ancak 36 muhalif
var idi. O gün muhalefette arkadafllar›m olanlardan ise yaln›z
dört-befl zat isbat-› vücud etmifl idi. Binaenaleyh, reyler toplana-
ca¤› s›rada Said Pafla ile heyet-i vükelâ müctemi‘an meclisten ç›k-
m›fl idi. fieyhülislam Libohoval› merhum Nesib Efendi Sadrazam
ile beraber oldu¤u halde yan›mdan geçtikde latife ve taltif suretiy-
le itimad reyi verece¤im ümidinde bulundu¤unu beyan ettikde,
her ikisine hitaben,
- “Memleketimi al kanlara garkeden bir kabineye tabiîdir ki, k›r-
m›z› ka¤›ttan baflka bir fley veremem” demifltim. Muahharan bir
ekseriyet-i mutlaka ile itimad reyi alan heyet huzurunda sadr-›
müflarünileyh bizi davet ile,
- “Kendilerinden diri¤ etti¤im reyime mukabil millet 190 rey ile
vusuk u itimad›n› göstermifl” demesi üzerine, üç-befl dakika evvel
bize tevdi olunan, Arnavutluk’un cihât-› muhtelifesinden gelen
telgraflar›n mealine kesb-i ›tt›la etmifl oldu¤unu bildi¤im içün,
- “Her nas›l olsa yine istifa eder, çekilir ve bu suretle isbat-› hami-
yet buyurursunuz. Zira burada toplananlar itimad reyine dahi
Prifltine’de, Üsküb’de vesâir havalide müctemi yüzbinlerce efrâd-›
millet suret-i katiada sukutunuzu istiyor” demekli¤im üzerine,
Said Pafla ac› bir iflmizaz ile infialini göstermifl ve fi’l-hakika o ge-
ce istifas›n› verib çekilmifltir.
51. Hasan Bey ‹stanbul’dan Arnavutluk’a azimet ve gördü¤ü lüzum
üzerine Prifltine halk› vesâir havali ahalisini ref‘-i sada-y› flikayete
davet etmifl ve binâen alâ zâlik masârif-i mübremesine medâr ol-
mak üzere ‹stanbul’da hafiyen iane cem‘ine teflebbüs k›l›nm›fl idi.
Râk›mu’l-hurûf def‘aten 200 Osmanl› altunu ve biraderim Sadr-›

356 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


esbak Ferid Pafla, Aziz Pafla, Müfid Bey, Esad Pafla yüzer lira ver-
mifl idiler. Muahharan Hasan Beyefendi’den ald›¤›m malumattan
anlad›m ki, Esad Pafla deruhde eyledi¤i 100 altunu tekrar istirdad
edib göndermemifl idi!!
52. Metâlib-i milliye 12 maddeden ibaret idi:

1. Kavanîn-i Osmaniyye’nin hükümfermâ olmayan yerlere, yani


cibal halk›yla sâireye mahsus olarak mevcut ve mer‘î olan niza-
mat-› mahalliyenin tasdik ve kabulü,
2. Zaman-› sulhta Arnavut askerinin Rumeli’de istihdam ve talimi,
3. Afv-› umumî ilan› ve kimsenin silah›na dokunulmay›b ashab›-
n›n eline terk olunmas›,
4. Arnavutluk’ta lisan-› mahallîye aflina olmayan bilcümle me-
murînin istihdam olunmamas›,
5. Kosova ve Manast›r ve Yanya idadî mekteblerinin sultanîye tah-
vili ve ziraat mektebleri[nin] elviye merkezlerinde müceddeden
küflad›,
6. Varidât-› vakfiyenin hüsn-i idare ve cibayetiyle mekatib-i ilmi-
yenin temin-i devam› ve yeniden bu misillu mekteblerin tesis
ve küflad›,
7. Hususî mektebler aç›lmas›na mümanaat olunmamas› ve mekâ-
tib-i ibtidaiye ve rüfldiyede lisan-› mahallî tahsiline müsaade-i
resmiye i‘tâs›,
8. Turuk u meâbirin ve flimendüfer hutûtunun bir an evvel inflas›,
9. Nevâhi teflkilat›n›n hemen tensik ve icras›,
10. Âdât-› ‹slâmiye ve an‘anât-› kavmiyenin hüsn-i muhafazas›na
itina olunmas›,
11. Yanm›fl y›k›lm›fl olan büyûtun yeniden inflas› suretinin temin
edilmesi,
12. Meclis-i Mebusan’›n da¤›t›lmas›yla intihabat-› cedidenin mü-
dahalesiz icras› maddesinin taht-› temine al›nmas›.

Esliha-i cedide-i kâfiyenin Arnavutluk’u teflkil eden vilayat-› er-


baan›n merâkiz-i münasibesinde iddihâr› ve lede’l-icab ahaliye
tevzî‘ u tevdî‘i sureti on üçüncü metalib-i milliye olmak üzere or-
taya konulmufl ise de, ‹stanbul’da bu cihet meskût b›rak›lm›flt›r.
53. Heyet-i Tahkikiye evvela Reflid Akif Pafla’n›n riyaseti taht›nda ola-
rak teflekkül etmifl ve müflarünileyh bu memuriyeti kabul eylemifl

Süreyya Bey’in Notlar› 357


iken, bilahare Cemiyet’ten havfen sarf-› nazar eylemifl idi. Buna
binaen yaln›z Kolonyal› âyandan Süleyman Pafla ile Prifltineli Ali
Danifl Bey Arnavutluk’a gittiler. Manast›rl› Müflir ‹brahim Pafla
Arnavutluk’a daha evvel gitmifl idi.
54. Arnavutlar› bi-eyyi vechin kân kahr u tenkil etmek üzere Giritli
‹smail Faz›l Pafla seksen kadar tabur askerle memur olmufl idi.
Fakat bu askerden bir k›sm› Arnavutlara karfl› istimal-i silah et-
mek istememifl ve bir k›sm› da Arnavutlar›n taraf›na geçmifl ol-
du¤unu müflarünileyh der-i devlete arz etmesi üzerine, en evvel
Mahmud fievket Pafla büyük bir telafla duçar olarak Harbiye Ne-
zareti’nden istifas›n› vermifl ve bu suretle Said Pafla kabinesi su-
kut eylemifl idi!!
55. fieyhülislam Hüseyin Hüsnü imzas›yla ve 22 Mart 1326 tarihiyle
Tiran Müftüsüne yaz›lan tahriratta “Arnavut lisan›na Latin hurû-
funun adem-i kabulüyle Arnavutluk mekâtibinde hurûf-› mezku-
re ile icra-y› tedrisat olunursa külliyen men‘i hakk›nda Maarif
Nezareti’nden vasâyâ-y› lâzimede bulunuldu¤u beyan›yla flukka-i
cevabiye tahrir olundu” ibareleri münderiç idi. Bunun üzerine
Meclis-i Mebusan’a Draç’dan, Tiran’dan flikayetnameler vârid ol-
mufl ise de, kimse kulak asmam›fl, bu manialara karfl› durmam›fl
idi. Tiran Müftüsü maslub Musa Kaz›m bu vesile ile erbâb-› taas-
subun galeyan›n› ihzar ü tehyîc etmeye yol bulmufl, her taraf bu
mesele ile meflgul olma¤a bafllam›flt›r. Bu abd-i aciz kemal-i cesa-
retle hurûf-› milliyenin muvaf›k-› diyanet oldu¤unu delâil-i nak-
liye ile bi‘l-isbat tedrisata devam olunmas›n› iltizam etmifl ve hu-
rûf-› milliyemizin aleyhinde en evvel fetva veren fleyhülislam› ma-
kam›ndan ›skâta muvaffak olmufl idim.
56. F›r›nc›lar›n yevmiye verdikleri muayyenât-› askeriyeden miktar-›
mevcudu bilirdi. Yanya’da ne askerî f›r›n› var idi ve ne de ‹slâm’-
dan f›r›nc› bulunurdu.
57. fiâyân-› hayrettir ki, Osmanl› ricâl-i askeriye ve mülkiyesi umumi-
yetle Balkan hükûmetlerinin kuvâ-y› askeriyelerini (!!) üç yüz bin
raddesinde tahmin eder, bunun fevkinde bir yekun gösterenlere
hain-i vatan nazar›yla bakarlard›. Bir gün Meclis-i Mebusan’da
dördüncü flubede idik. Mahmud fievket Pafla ile Talat Bey gelmifl-
lerdi. Pafla-y› müflarünileyh Balkan ittifak›ndan bahsolundu¤u s›-
rada kemal-i ciddiyetle,

358 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Prifltineli Ali Danifl

- “Bunlar›n ordular›nda hiçbir k›ymet-i askeriye yoktur. Her ha-


le karfl› Devlet-i Aliyye bunlar› tedibe muktedirdir” dedi. Onun
üzerine,
- “Öyle olmas›n› temenni etmekle beraber, Hak Teala hazretle-
ri[nin] bu tecrübeye meydan vermemesine dua edelim” dedim.
“Çünkü malumat-› sahihama göre, Bulgarlar›n tensikat-› cedide-
si dört yüz yirmi dört bin askeri pek mükemmel olmak üzere bir
hafta zarf›nda amade-i cenk edebilecek bir mahiyettedir. Di¤er üç
devletin de kuvâ-y› mecmûalar› bundan dûn de¤ildir. Halbuki
Rusya devletiyle bunca senelerden beri etti¤imiz muharebât-›
müteaddide s›ras›nda hiçbir vakit Rusya bu miktar› dolduracak
kadar asker sevk etmemifl ve devlet dahi hiçbir muharebede gale-
be-i katia ihraz›na muvaffak olamam›flt›r” dedi¤im anda flubede
k›yamet koptu! Baya¤› bir Bulgar casusu görmüfl kadar herkes ba-
na ac› ac› bakt›. Talat Pafla ise tecavüz-i hadd-i edeb ederek do¤-

Süreyya Bey’in Notlar› 359


rudan do¤ruya hamiyetsizli¤ime hükmetti¤ini söyledi. Onun
üzerine,
- “Bir sene akdem damad›m Libohoval› Ekrem Bey[’in] ecnebî
devletlerinin bir atafle-militerlerinden alabilmifl oldu¤u bir layi-
han›n suret-i mütercemesi Harbiye Nezareti’nin Erkan-› Harbiye
dosyalar›ndad›r. Bulgar ordular›n›n tensikat› tafsilat›yla gösteril-
mifl, dört yüz yirmi dört bin askerin mensub olduklar› k›taat ve
nakliye vesâir tertibat› izah olunmufltur. Öyle bir vesika-i resmiye
ve sahiha söz ile de¤il, hatta ceng ü cidal ile dahi redd ü cerh edi-
lemez” cevab›n› verdim. Vesika-i mebsutay› bulub meclise getir-
mek ve ne kadar bedbin oldu¤um isbat edilmek içün darg›n dar-
g›n söze hitam vermifllerdir. Vesikay› onlar getirmemifl ise de, her
zaman isbat-› müdde‘a edilmek içün nezdimde mahfuz kalm›fl ve
netâyic-i harbiye ve sevkiyat-› askeriye mea’t-teessüf tasdik-i key-
fiyet eylemifltir.
Almanya ümerâs›ndan olub hizmet-i askeriyede bulunmufl olan
General Imerhof [Immhoff?] Pafla ruzname-i askerîsinde diyor
ki: “Bulgaristan’›n harekete getirebilece¤i asâkir yüz otuzdan (!) yüz
otuz befl bin (!!) ve S›rbistan askeri yüz seksen bin ve Yunanistan or-
dusu ancak yetmifl veya yetmifl befl bin raddesindedir.”
58. Bu Muhtar Bey bir aral›k biraderim Sadr-› esbak Ferid Pafla mer-
humun mühürdarl›¤›nda bulunmufl ve hiffet-i etvâr ve su-i mifl-
vâr›ndan dolay› Ferid Pafla kendisini yan›ndan def‘ eylemifl idi.
Muahharan ‹ttihadc›lara çatarak irtika ve paye-i sefarete kadar
i‘tila etmifl ise de, vakahat-› müfritas› ‹ttihadc›lar›n nezdinde ma-
lum ve bir aral›k Bern’de mübadele-i üserâ içün ‹ngilizlerle mü-
zakerâta memur olarak baz› guna suistimalât› mervi olmufl idi.
Meazalik, akrabaya karfl› fart-› müdaras› olmakla, sülme-i nimet-
ten mahrum b›rak›lmam›fl üzere, Bern’de sefaretle ve ibka-y›
nam-› fazahatle eyyâm-güzar olmakta bulunmufltur!
59. Mektub hülasas›. [Süreyya Bey bu notun alt›na sonradan tamam-
lamak üzere yar›m sayfa boflluk b›rakm›fl -haz.-].
60. Harbin vücûbunu ve mukaddesiyetini ilan eden yaygarac›lar zevk ü
sefahetle eyyâm-güzar olmufl, harbin enva mezâhimiyle harab u tü-
rab olan ve ‹stanbul’a bi’l-mecburiye iltica eden bedbahtân› iflken-
celerle geldikleri yerlere iade etmekten çekinmemifllerdir. Tanin ce-
ride-i mefl’umesi “Rumeli canm›zd›r, son damla kan›m›z› feda et-

360 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


medikçe b›rakmay›z” dedi¤i halde, muahharan “Devlet-i Osmaniy-
ye’nin bafl›nda bir bela idi. z›yâ‘›, selamet-i devlet nam›na mahz-›
isabet” oldu¤unu beyandan utanmam›fl, biçare Rumeli halk›n› en-
va f›karayat ile âlude-dâmen göstermekten hazer etmemifl idi.
61. Pederim merhum Mustafa Pafla’ya, müflarünileyh Muhtar Pafla
Erzurum vadilerinden yazd›¤› bir mektub el’ân nezdimde mahfuz
olub, müflkilat-› azime-i harbiyeyi ta‘dâd ve ma¤lubiyetinden do-
lay› ye’s-i küllîsini irad ederek bütün kabahatleri Kürtlere atf ü is-
nad etmektedir.
62. Bab-› Seraskerî Bulgarlar›n iki yüz [bin], S›rpl›lar›n yüz bin, Yu-
nanl›lar›n yüz elli bin, Karada¤l›lar›n otuz bin asker ç›karabilece-
¤ini tahmin ediyordu!!
63. Dâhiliye Naz›r› Ali Dânifl Bey ifflaat u hikayat› s›ras›nda ol zaman
demifl idi ki:
- “‹ngiltere hükûmeti e¤er Bulgarlar› bir hafta daha oyalayamaz da
bugün-yar›n ilan-› harb ederlerse, bilâ-mukavemet Çatalca ve ‹s-
tanbul’a geleceklerdir” diye Bab›ali’ye tebli¤atta bulunmufl ve hal-
buki bu ifflaat-› mühimmeden daha sonra birkaç gün geçmifl ve yi-
ne laz›m gelen tedârükât›n ikmal edilmesi de¤il, baya¤› nazar-› iti-
bara al›nmas› içün zaman kafi olmad›¤› tahakkuk etmifltir.
64. Gazi Ahmed Muhtar Pafla kabinesinin muvafakat›yla ‹ttihad ve
Terakki F›rkasu Sultanahmed Meydan›’nda büyük bir miting ter-
tib ederek tezahürat-› vatanperverânede bulunmufltur!! (Lütfi Si-
mavi Bey).
65. Müflarünileyh Mahmud Muhtar Pafla Bahriye Nezareti’ni deruh-
de eyledi¤i gün ‹stanbul’da vâki Cercle d’Orient’a gelmifl idi.
Doktor Cemil Pafla, ayandan Dilber Efendi ve ricâlden Yanko
Bey’le ben haz›r oldu¤umuz halde Mahmud Pafla bahriye ahvâlin-
den bahisle,
- “Mevcut donanmam›zdan bir hay›r yoktur. Kariben Avusturya
ve ‹talya donanmalar›na muadil bir kuvve-i bahriyeyi ihzar ede-
bilece¤imizden eminim” demifl idi!!
- “Halbuki böyle bir kuvvetin tedârükü evvela ikimilyar franka,
büyük havuzlar inflas›na, mürettebat-› kâfiye yetifltirmeye ve sani-
yen senevî yirmimilyon liraya karib tahsisata tevakkuf eder” ceva-
b›n› vermifl idim!

Süreyya Bey’in Notlar› 361


Sermest-i câm-› ikbal olan müflarünileyh her fleyi tertib ü ikmal
edebilece¤ini öyle bir tavr u kanaat ile dermeyan etti ki, kendisini
baya¤› memleketin hiçbir haline vâk›f olmayan bir Amerikânî
zanneylemifl idim!!
66. Hüseyin Hilmi Pafla desisekâr bir ruha mâlik, sakîm ü müstakîm
her tarîke sâlik, son derecede hodpesend ve nüfuz-› nazardan
mahrum bir merd-i pür-gezenddir!.. F›rsat u f›trattan istifade et-
meyi bilir, müraiyâne etvar ile muhatab›n› iknaa çal›fl›r, faaliyeti
füruata münhas›r, daima fenal›¤a mâil ü kâdir, hayrat ü hasenat-
tan müctenib, muvaffakiyetten bî-nasib, yüzü gülmez, ahdi tut-
maz, bu¤zu çok, vefas› yok bir adamd›r..
Harb-i Umumî s›ras›nda iflgal eyledi¤i Viyana sefaretinden bilisti-
fade Avusturyal›lardan ald›¤› 180 vagonu kilosu 2 kron 40 santim
fiyatla mübayaa etti¤i flekerle imla etmifl, ‹stanbul’a göndermifl ve
bu 1.800.000 kilo flekerden tamam yar›m milyon Lira raddesinde
bir istifade temin eylemifl idi!! Fakat bu açgözlü adal›[n›n] bu-
nunla kanaat etmeyib tekrar fleker göndermeye teflebbüs ü ›srar
etmifl olmas› üzerine Ballplatz ‹stanbul Sefareti vas›tasyla Bab›a-
li’den istimzac etmeye mecbur olmufl, Hüseyin Hilmi bundan ha-
berdar olur olmaz Devlet-i Osmaniyye’yi sulh-i münferide sevk ü
i¤râ edece¤ini ima ile Avusturya Hâriciye Nezareti’ni tehdit etmifl,
bu suretle sükut u tahammüle ve is‘âf-› matluba icbar etmifltir!
Muharrirîn-i siyasiyeden Baflmabeynci Lütfi Simavi Bey’in ahîren
neflr eyledi¤i bir eserinde müflarünileyh hakk›nda diyor ki: “Hü-
seyin Hilmi Pafla mebuslar›n adeta esiri idi. Yaz› ile ve teferruat ile
lüzumundan fazla iflti¤al ederdi. Türkçede kalemi kuvvetli ise de,
tahsili noksan idi. Umur-› dâhiliyede sahib-i tecrübe olmak ile be-
raber kabine reisi olarak sefine-i devleti idare edecek evsâf u ikti-
dar› hâiz de¤il idi!”
Kamil Pafla’ya muar›z oldu¤unu ifliten Said Pafla,“Kifli haddini bil-
mek gerektir. Hüseyin Hilmi Pafla Kamil Pafla’ya muar›z ve müsa-
vi de¤il, hatta mühürdar› bile olamaz” demifl, bunun mizan-› eh-
liyetini tayin eylemifltir!!
67. Yüzlerce zevât›n hat›rniflan› olsa gerektir ki, memurîn-i Osmaniy-
ye haz›r olduklar› halde verdi¤im bu izahatta pek sarih bir lisan ile
harbin müstevcib olaca¤› felaketleri ve her türlü avâk›b› keflfede-
rek anlatt›m. Ve bu harb hengâm›nda her fleyden akdem vatan›-

362 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


m›z› düflünmek laz›m geldi¤ini söyledim. Osmanl› ordular› peri-
flan olmazdan evvel vatan-› hususîmizin selamet-i âtiyesini dü-
flünmeye mecbur oldu¤umuzu telkin eyledim.
68. Hat›rniflan›md›r ki, ‹stanbul’da Kamil Pafla’n›n sukutundan sonra
Gazi Muhtar Pafla’ya rastgeldim. Müflarünileyh huzzâr ile beraber
harbin netâyic-i elîmesinden bahis ve kendisinin istifas›na sebeb
olanlara ve heyet-i hâz›raya ta‘n ediyordu. Yan›na yanaflt›m. Ken-
disine harbden on gün evvel Rumeli’nin vaziyetine, halk›n hâlet-i
ruhiyesine ve tertibat nam›na hiçbir fleyin mevcut olmad›¤›na da-
ir yazd›¤›m malumat-› sahihay› nazar-› dikkate almad›¤›ndan ve
harbi bizzat ilan etti¤inden flikayet ettim.
- “Baban›n ruhaniyetine hürmeten bana o mektubdan bahs etme
ve bunu kimseye açma. Benim içün bir da¤-› derun olarak ara-
m›zda mektubu[n] kals›n kimse bilmesin” dedi. Ve filhakika mek-
tub-› mebhusede flu nevâk›s› ayn›yla ve tamam›yla yazm›fl oldu-
¤um gibi, Rumeli’deki kuvâ-y› Osmaniyyeyi ve müttefiklerin ta-
ahhüd etmifl olduklar› askerin miktar›n› ve nereden tecavüz ede-
bileceklerini pek vâz›h bir lisan ile anlatm›flt›m. Türkiya’da mesu-
liyet kelimesinin câ-y› tatbiki aran›lsayd›, bunca noksanlar›, Ru-
meli’nin ahvâl-i umumiyesini görmeyib harbi ilan eden o koca
gazinin ne suretle mahkum ve müttehem tutulaca¤›n› görür idik.
Fakat ne kendi ve ne de rüfekâs› böyle bir sual ü itâba sezâ görül-
müfl; devletin zevalini ihzar ettikleri halde, ayr› ayr› her biri dem-
i vâpesîlerine kadar devletin en büyük adamlar›ndan, en halis ha-
y›rhahlar›ndan say›lm›flt›r!!
“Kat›rc›o¤lu” Muhtar Pafla’n›n iddias›na göre, mesned-i sadaret
k›rk seneden beri hakk-› sarihi iken mahrum tutulmufl ve bundan
dolay› devlet büyük zararlar görmüfltür!! Halbuki bu hakk-› mu¤-
tesab›, bu meziyet-i mevhumeyi ihraz ve ibraz edebilmek içün en
evvel ‹ttihadc›lar›n harbi[ye] reisi s›fat›yla râk›mü’l hurûfa iltica
etmifl, Sultan Reflad’›n gafletinden istifade eylemifl, müteakiben
‹ttihadc›lar› hoflnud etmek içün dört devlete ilan-› harb etmekten
çekinmemifltir. Refakatinde bulunmufl olan ümerây› keyfe mâ ye-
flâ’ tahkir eder, e‘âz›m› tenkit eylerdi. Son derecede hodpesend ve
fevkalade mütekebbir idi.
Herkesten infisal etmifl, Korfu’da ‹stanbul vapuruna binmek içün
Avlonya’dan geçmifl idi. Tesadüfi olarak ben de Korfu’ya gidiyor-

Süreyya Bey’in Notlar› 363


dum. Vapurda görüfltük. Maiyetinde bulunanlar›n hiçbiri Rumca
bilmedi¤i içün muavenetimizi istemifl idi. En a‘lâ bir otele götür-
düm. Beraberinde Erkan-› Harbiye Miralay› Akif Bey, Binbafl› R›-
za Bey ve akrabas›ndan yaveri Binbafl› Osman Bey var idi.
‹lk gün bu beyler taâm sofras›nda bulunmay›b yiyeceklerini hâriç-
te tedârük eyledikleri içün, otel sahibi yan›ma gelib kemal-i tees-
sürle haber verdi. Ertesi gün bunlar› kand›r›b tabldota geldiler.
Bunlar›n sofrada oturduklar›n› görür görmez Pafla’n›n çehresi bo-
zuldu. Taâm›n sonunu beklemeksizin kalkt›. Bunlar›n da k›yam›-
n› emretti. Fumoirda öyle bir fliddetli ve müstekreh tav›rla bunlara
karfl› kulland›¤› müstehcenât [aras›nda] “edebsiz” tabiri en munis
bir sebb ü destnam say›l›yordu. Üçü de bu hakaretleri yuttu.
Ahmed Muhtar Pafla dört sene sonra Üçüncü Ordu Müfliri ve
Manast›r Valisi bulunuyordu. Rak›mü’l-hurûf da Görice Tahrirat
Müdürü ve bir eyyâm Görice Mutasarr›f Vekili idi. Merkez-i vi-
layetçe yap›lan müzayede ile emaneten idare olunan aflardan bil-
cümle bu¤daylar› bir Avusturyal› alm›fl idi. Bunlar›n bir k›sm›
teslim olunmufl, küsurunu teslim etmek üzere Görice’ye gönde-
rilmifl idi. Halbuki Görice zehâir-i öflriyesini taahhüdçülere ver-
mifl idi. Bundan dolay› Avusturyal› ald›¤› zehâirin bedelini ver-
miyor, zehâirin bakiyesini arayordu. Bunun fark› ise 60.000 liray›
geçiyordu. Buna dair bir hafta zarf›nda vilayetin verdi¤i emirler
üzerine, Avusturyal› zab›taca kah tevkif olunuyor ve kah sal›veri-
liyordu. En nihayet herif vilayeti protesto etmifl, 60.000 lira zarar
istemifl, Muhtar Pafla protestoyu bize göndermifl ve hatt-› destiy-
le bizi müttehem tutmufl idi. Protestonun arkas›nda ve Pafla’n›n
yaz›s› alt›nda yap›lan bilcümle muamelat vilayetin evâmirine
müstenid ve binaenaleyh, protestonun bir hükm-i kanunîsi var
ise âmire ait olmakla, evrak tak›m›yla iade olunur. Muhtar Pafla
bu cevab üzerine bizi telgraf bafl›na davet etmifl, ist›ntak ederce-
sine hiddetli fliddetli k›v›rma¤a bafllam›fl idi. Derhal birbirini
mütenâk›z verdi¤i emirlerin suretlerini telgrafla verdim. Tahki-
kata lüzum gördü. ‹flin içyüzünü anlad›. Kemal-i mülâyemetle
bizden çare arad›. “Bunun çaresi, hazinenin zarar›n› tazmin et-
mek, Avusturyal›y› susturmakt›[r]” cevab›yla muhavereye niha-
yet verdim. Avusturyal› ald›¤› zehairin bedeli olan 30.000 küsur
liray› al›b gitmifl ve müflir-i flehîr-i müflarünileyh dahi daha evvel

364 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


vakitten beri hasretkefl-i sadaret ve nâlezen-i flikayet iken, devle-
tin ruhu makam›nda olan Manast›r Vilayetini, Üçüncü Ordusu
Müfliriyeti[ni] kendisi içün pek küçük görmüfl idi. Binaenaleyh,
muamelât ile u¤raflma¤› zül sayard›. Raif Bey nam›nda pek mür-
tekib mektubcuya huzurunda mührünü verir, evrak› temhir
eder, okumaz [ve] dahi bakmazd›.
Devr-i Hamidî’de Baflmabeynci Hac› Ali Pafla’n›n odas›nda rast-
geldikçe aram›zda cereyan eden muhabereyi hakaret sayarak flika-
yet ederdi. Nihayet bir gün,
- “Mührünü âherin eline teslim eden böylece kazaya u¤rar” dedim.
69. Zâbitân kadrolar› ne lafzen ve ne de cismen mevcud de¤il idi. Tefl-
kilat-› askeriyeden bahsolundu¤u halde hakikatte hiçbir fley yok
idi. Hatta ekseriyetle eskiden beri noksan say›lan bir inz›bat ve in-
tizamdan bile eser kalmam›fl oldu¤u görülüyordu. Ekser yerlerde
tasfiye-i rüteb-i askeriye ile mâfevkte bulunan zâbitân ve ümerâ
mâdûnlar›n›n emri alt›na girmifl, birinciler eski mevkilerine su‘ûd
etmek, ikinciler tefevvuklar›n› muhafaza eylemek hevesine düfl-
müfl olduklar› içün, kim kime emredebilece¤i meçhul kalm›fl idi.
70. Yedi adet mekkâre semeri!!
71. Hasan Tahsin Pafla
Leskovik kazas›nda vâki Mesara köyünde mütemeyyiz bir aileye
mensub idi. Merhum-› müflarünileyh ¤îleten ve ihaneten Selanik’i
Rumlara teslim etmek ile hükûmet-i Osmaniyye nazar›nda maz-
nun idi. Bu maznuniyetin en büyük sebebi Arnavut olmas› idi.
Yoksa ma¤lub olmufl, nice k›lâ‘ u bikâ‘› düflmanlara bî-muhâbâ
teslim etmifl Türk kumandanlar›n›n seyyiât-› azimeleri alenen ta-
hakkuk eylemifl iken, bunlar›n hiçbirine itâb u sual bile teveccüh
etmemifl idi. Halbuki Hasan Tahsin Pafla kumandas› taht›nda bin
bela ile toplam›fl oldu¤u yirmi befl bin kadar bafl›bozuk biçimin-
deki ordusunun nevâk›s-› lâ-tuhsâs›ndan gayr› mektebli ve Arna-
vutun gayr› ümerâ kendisinin emrine itaat etmediklerinden ve et-
raf›n› seksen bin Yunan, yirmi-otuz bin de Bulgar askeri sarm›fl
oldu¤undan Selanik’in sukutu tabiî ve kendisinin ez-her-cihet
masumiyeti bedihî idi.
Hasan Tahsin Pafla’n›n maiyetinde bulunmufl olan kumandanlar
(Vefal› Galib Pafla’dan gayr›) zabt u rabta kâdir ve emr ü nehye
muktedir olmayan ve bir f›rkay› yaln›z nizam-› harbde de¤il, flek-

Süreyya Bey’in Notlar› 365


len bile görmemifl, o tarihe kadar bir nefere bile kumanda etme-
mifl kimselerden ibaret idiler. Bir f›rkay› ilk defa hal-i ictimada ve
kendi kumandas› alt›nda gören ve top seslerini eyyâm-› resmiye ve
mer‘iyede iflitmifl olan bu zevât tarraka-i ceng ü cidale karfl› pusu-
lay› flafl›rm›fllard›. F›rkalar›n› düflman ile hal-i harbde b›rakarak,
cebhane yetifltirmek bahanesiyle top güllelerinin de¤il, seslerinin
bile vâs›l olamad›¤› mesafelere kadar geriye kaçm›fl kumandanlar
eksik de¤il idi. Kumandas›z ve kumandans›z kalan f›rkalar ise ce-
bel borusu gibi da¤›lm›fl, Selanik mahallât›n› doldurmufl idi!!
Hasan Tahsin Pafla Selanik’e kaçan efrâd u zâbitâna en büyük flid-
det-i kanuniyeyi tatbik etmek suretiyle hatt-› harbe iadelerini Se-
lanik Merkez Kumandan› fiefik Pafla’ya emrediyor ve hatta flu ce-
vab› al›yordu:
- “Zabitan› kerhane ve meyhanelerden, efrâd› han ve camilerden
toplay›b saff-› harbe gönderebilmek imkan› maddeten gayr-›
mevcud oldu¤u maruzdur.”
Di¤er taraftan umum f›rka kumandanlar›na Vardar’›n sa¤ sahilin-
de müdafaa tertibat› alarak düflman›n dereyi ubûr etmesine mani
olmalar› hakk›nda verdi¤i emre cevaben ald›¤› raporlarda, f›rka
mevcutlar›n›n ancak bir-iki bölük derekesine indi¤inden ve bu
mevcudun dahi ilk top atefli karfl›s›nda da¤›laca¤›ndan muharebe-
ye devam kudretinin zail oldu¤unu bildiriyordu. Hasan Tahsin
Pafla’n›n kumandas› alt›na girmek üzere Cumaibâlâ’da emir alan
Mirliva Ali Nadir Pafla kendisinin erkan-› harbiyeden neflet etme-
sine ra¤men alaydan yetiflme Hasan Tahsin Pafla’n›n maiyetine ve-
rilmesini baflkumandanl›k vekaletine karfl› protesto (!!) ederek ha-
reketi ta‘vîk ediyordu. ‹flârât u ifltifl‘ârât ile geçen dört günlük bir
zaman ise, Yunanl›lara en büyük hizmeti ifa etti¤ini hesaba katm›-
yordu. Pek güçlükle harekete koyulan Ali Nadir Pafla büyük a¤›r-
l›klar›n› ve hafif ü kesif cebhane kollar›n› Strumca üzerinden sevk
ediyor ve kolordusunu Karasne Bo¤az›n› takiben Hac›beyle ve
oradan flimendüferle Selanik’e götürüyordu. Karasne köprüsü ve
Struma üzerindeki di¤er köprüyü ve onun yan›nda kurulan köp-
rüyü ve hatta Demirhisar Tüneli’ni tahrib etmeksizin, Bulgarlara
rehgüzer-i zafer olmak üzere terk ile yoluna devam eyliyordu. Ko-
lordu hatt-› harbe geldi¤i vakit büyük a¤›rl›klar›ndan ve cebhane
kollar›ndan haber yok idi! ‹flte, cebhanesiz ve mühimmats›z gelen

366 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


bu kolordunun da Hasan Tahsin Pafla’ya hayr› olmam›fl, bilakis
herkesin kuvve-i maneviyesini harcam›fl idi. Maiyet kumandanla-
r›n›n bütün bu cinayetleri müflarünileyhin omzuna yüklendi ve
bilhassa f›rka kumandanlar› aras›nda ‹ttihad ve Terakki merkez-i
umumîsinin gözbebe¤i mesabesinde bulunan fatih, ahz-› asker re-
is-i malumu, Erkan-› Harbiye Miralay› ‹smail Hakk› Bey’in ilkâât
ü telkinât› bîçare Hasan Tahsin Pafla’y› müttehem vaziyette b›rak-
t›. Dört-befl ‹ttihadc› f›rka kumandan›n› kurtarmak içün ihtiyar
bir Arnavut kumandan›n› feda etmek isteyenler egerçi maksadla-
r›na bâli¤an mâ bela¤ vusul bulmufllarsa da, Rumeli k›tas› bunla-
r›n ve bu gibilerin ihanetiyle bir Kerbela-y› musibete dönmüfl,
Devlet-i Osmaniyye’nin oralardaki hakk-› hükûmetine hâtime
vermifllerdir.
Hasan Tahsin Pafla bî-günah idi. Bütün cinayetler, ihanetler onu
müttehem tutmak isteyenlere râci‘ ve bir hakikat-› bârize aran›l›r-
sa, mesuliyet tedârüksüz olarak dört devlete karfl› harbi ilan eden-
lerle seferberlik plan›n› haz›rlamayan ve her türlü vezaifinde ih-
mal eden Erkan-› Harbiye-i Umumiyeye ait idi. Hasan Tahsin Pa-
fla yaln›z uhdesinden gelemeyece¤i bir vazifeyi kabul etti¤inden ve
kabulden sonra da maiyetine emr ü hüküm edemedi¤i halde ku-
mandanl›¤a devam eyledi¤inden dolay› mesul olabilir!
Bulgar Ordusu Kumandan› General Teodorof Selanik’in zabt›
hakk›nda yazd›¤› raporda, “Selanik’ten 17 kilometre mesafede Yu-
nanîler düflmanla, yani Osmanl› ordusuyla, ziyy-i flerâit dahilinde
müzakerâta giriflmifllerdi. Düflman bizim silah›m›z›n kuvvetiyle
Yunanîlerin dermeyan ettikleri müsaid flerâiti görerek müttefikle-
re teslim oldu” diyor. O halde Hasan Tahsin Pafla’n›n kabahati
Bulgarlara teslim olub da her fleyi kaybetmek istememesinden
ibaret kal›yor!
Yunanîler flerâit-i mukavelenin a¤›rl›¤›n› sonradan anlam›fl ve
onun üzerine bin türlü tezvirat ile nakz-› ahd etmifllerdir ki, Ha-
san Tahsin Pafla’n›n bunda dahl ü hatas› yok idi. Hasan Pafla’y› it-
ham eden maiyeti, ümerâs› bütün kin ve garezlerini dökerek Pa-
fla’y› ‹stanbul’a gitmekten men etmifllerdir!
Yunan Umum Kumandanl›¤›’ndan alay kumandanlar›na tebli¤
olunan bir emirde, “Osmanl› ordusu meyan›nda bulunan Rum ef-
râd›n›n ifadelerinden anlafl›l›yor ki, düflman askeri aras›nda büyük

Süreyya Bey’in Notlar› 367


bir inz›bats›zl›k vard›r. Zâbitân›n bir k›sm› hareketsiz kalmamak
istedikleri halde, k›sm-› di¤eri bunlar›n aleyhinde bulunmakta ve
taarruz etmemekte katiyen karar vermektedir” diyordu. ‹sviçre’de
birçok zaman Tahsin Pafla ile beraber bulunmufl idim. Azim bir
muzayaka içinde bulundu¤unu görmüfl idim. Bu müfterayât› dü-
flüne düflüne ve derd-i ihtiyac› kemal-i dehfletle çeke çeke tecen-
nün etmifl, âh u enîn içinde ruh-› masumunu teslim eylemifltir.
72. Halk›n galeyan-› efkâr›n› ve hükûmetin acz-i mutlak›n› gösteren
vesâikten bir numune olmak üzere, âtîdeki telgrafnameyi derc
ediyorum.

Yanya 33266/100, Kurvelefl’te Himara Kaymakaml›¤›’na,


Saat Yedi fieb.
Kurvelefl ahalisi imzas›yla al›nan bir k›ta telgrafnamede silah ve
cebhane verilmedi¤inden ve ahalinin eyâdî-i eflk›yadan tahaffuzu
düflünülmedi¤inden flikayet ediliyor (!). Ahalinin kahramanl›¤›
ve flecaat ü sebat› cihetiyle, bu gibi feryadlar›n menba-› celadet
olan Kurvelefl’ten yükselece¤ine ihtimal verilemez. Esliha ve ceb-
hane bahsine gelince, merkez-i livâya üç defada gönderilen esli-
hadan ora ahalisine de tevzi edildi¤i flübhesizdir. Mamafih, bu ke-
re de oraya tevzi edilmek üzere mea-cebhane iki yüz elli Martin[i]
Ergiri’ye sevk edilmekte oldu¤unu Himara’ya karfl› Delvina ve
Avlonya’dan mühimce kuvvetler sevk edildi¤ini ahaliye tefhim
ediniz. 12 Teflrinisanî 1328. Yanya Vali Vekili Nevzad.

Bu telgrafnamede gönderilece¤i beyan olunan iki yüz Martini


Kurvelefl’e gelmemifl, gelse de bir ifle yaramayaca¤› ve cebhaneleri
bozulmufl oldu¤u sabit ve evvelce gönderildi¤i bildirilen esliha da
efrâd-› müctemia-i askeriyenin ancak yüzde onunu teslihe kifayet
etmedi¤i malum idi. Nevzad Efendi idare-i askeriyeden alaca¤›
malumat-› sahihaya göre halk› tatmin etmesi laz›m gelirken, his-
siyât ve itt›lâât›na kap›larak, ahaliye cevab vermifl ve Kurvelefllileri
son dakikaya kadar silahs›z b›rakm›flt›r. Bu suretle menba-› hama-
set dedi¤i o k›ta-i mübareke bir avuç silahl› Himaral›lara zebun
kalm›fl, bafltan bafla yan›b y›k›lm›flt›r!!
73. fiu harb-i mefl’um esnas›nda Arnavutluk’ta cereyan etmifl vukuat-
› elîmenin hadd u pâyân› yoktur. Arnavutlar bir azm-i dinî ile her
türlü âsâr-› hamiyet ü gayreti göstermifl iken, idare-i askeriye ve

368 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


mülkiyenin nevâk›s› gayr-› mahdud idi. Bu sebebden dolay› fela-
ket mukarrer idi. ‹stanbul’un kap›s› mesabesinde bulunan Lüle-
burgaz’da harb etmifl olan Abuk Pafla Ordusu dört gün yaln›z er-
zak de¤il, cebhane bile alamam›fl idi. Bu kolordunun üç f›rkas›n›n
birinde beher top bafl›na ancak elli at›m cebhane var idi. Üç çey-
rek muharebeden sonra tabya edilmifl olan alt› bataryan›n befli ta-
mam›yla sükute mecbur olmufl, endaht edecek mermisi kalma-
m›fl idi. Halbuki bu noksan di¤er f›rkalarda ve ordularda daha
mühlik ü muvahhafl bir halde idi (Maten [Le Matin] Baflmuharri-
ri ‹stefan Lozan).
74. Merhum ‹sa A¤a Boletin bana bir gün diyordu ki, “Metroviça’ya
gelmezden iki gün evvel, ilan-› harb edildi¤ini iflittim. Halbuki bu
livâda iki günden beri S›rp askeriyle Kosoval›lar harbediyorlard›.
Yan›mda üç bin adam tecemmu etmifl idi. Bunlardan ancak yüz
elli neferi müsellah idi. Ve bu silahlar› bin türlü müflkilat ile Os-
manl› depolar›ndan alabilmifltik. Kosoval›lar mütehayyir, mütees-
sir birbirinin yüzüne bak›yor, ne yapacaklar›n› bilmiyorlard›!!”
75. Kumanova hezimetini Türkler Arnavutlar›n ihanetine hamledi-
yorlar ve bunlar› hamiyetsizlikle, sadakatsizlikle jengdâr-i flenaat
etmek istiyorlar. Halbuki Kumanova Facias› 23-24 Teflrinievvelde
vukua geliyordu. K›rkkilise hadise-i elimesi bundan iki gün evvel
oluyordu (21 Teflrinievvel). Orada Arnavut askeri yok idi. M›s›rl›
Prens Aziz Pafla’n›n bir hatas› iki Türk alay›n›n gafletle birbirine
karfl› leylen silah istimal etmelerine, bir orduyu yerinden oynat-
ma¤a sebeb oldu. Feci bir kargaflal›kla birbirini çi¤ne[ye]n asker-
ler, kumandanlar çil yavrusu gibi da¤›lm›fl, trenler bile birbirine
girmifl, itaatten, intizamdan zerreten-mâ eser kalmam›fl, azim bir
korku ile binlerce efrâd Tekfurda¤›’na can atm›fl idi. Mahmud
Muhtar Pafla ruzname-i harbinde itiraf ediyor ki, “Ric‘atin man-
zara-i fecia ve elimesini tasvir etmek, ancak bir Zola’n›n (!!) kale-
mine muhtaçt›r.” Bu ric‘at-i kahkariyenin hiçbir ma¤lubiyet neti-
cesi olmad›¤› ve hiçbir düflman›n (!!) taht-› tazyik u takibinde vu-
kubulmad›¤› düflünülünce, büsbütün müteellim ve nâ-ümid ol-
mamak kabil de¤ildir! Yine müflarünileyh ruznamesinde diyor ki,
“Tarih-i askerîde bu mikyasta bilâmucib bir ric‘ate, bir firara tesa-
düf edilemez. Bulgarlar bilâmuharebe pek büyük bir muzafferiyet
kazanm›fllard›r. Türkler de hiçbir tazyik görmeksizin, yaln›z ya¤-

Süreyya Bey’in Notlar› 369


mur ve çamur âr›zas›yla malzeme-i harbiyelerinin belki sülüsünü
terk etmifller ve flu suretle duçar-› hezimet olmufllard›r.”
Bulgarlar K›rkkilise’ye geldikleri zaman Türk askeri[nin] henüz
orada bulundu¤unu zannederek, pifldârlar› bile top-tüfenk men-
ziline yanaflma¤a cesaret edemiyorlard›. Kad›nlar, çocuklar elle-
rinde çiçeklerle istikbale ç›kt›klar› anda Türk ordusunun firar›n›
anlam›fllard›r.
Lüleburgaz’da yine Arnavut askeri mevcut de¤ildi. Yüz yirmi bin
Bulgar askerine mukabil yüz yetmifl bin Türk askeri var idi. 48 sa-
at musademeden sonra Teflrinievvelin 31’inde fiark Ordular› Bafl-
kumandan› Laz Abdullah Pafla* askerin kademe nizam›nda a¤›r
a¤›r ric‘at eylemesine dair verdi¤i bir emir üzerine o koca ordu
müdhifl bir hezimete u¤rad›. Efrâd tüfeklerini atarak bir seylabe-i
befler gibi Çatalca’ya döküldü. Maten [Le Matin] Baflmuharriri ve
Harb muhbiri ‹stefan Lozan bu hezimeti tarif ederek diyor ki:
“Topçular toplar›n›, cebhane sand›klar›n› terk ediyorlar, mekkareci-
ler mekkarelerini b›rak›yorlar veyahut biraz et yemek içün kendi
hayvanlar›n› öldürüyorlar, piyadeler tüfenklerini at›yorlard›. Bunun-
la beraber hiçbir tecavüz eseri görülmüyordu. Bulgarlar nefesleri ke-
silmifl bîtab bir halde idi. Bu yorgun orduyu takib edemiyorlard›.”
Yine ayn› muhbir, “Osmanl› ordusu her tarafa da¤›lm›fl ve meazâ-
lik bu kitle-i askeriye ordu mu idi, ne idi, bilmiyorum? Bu insan
bargir, ester, top, çad›r, araba, denk y›¤›n› bir pazar m›d›r, bir or-
dugâh m›d›r? Bir kârbanlar mecma‘› yahud müstamereler kervan›
m›d›r? Anlayam›yorum” diyordu. Asker aç kal›yor, mühimmat
gönderilmiyor. Türklük mani-i töhmet ve bâdî-i mesuliyet say›l›-
yordu. Ayn› mahiyette bulunan, ayn› ahvâl ü ehvâle maruz olan
Kumanova ahalisi Arnavut olmalar› itibariyle efrâd[›n] adem-i se-
bat›na azv ediliyor. Rumeli’nin mahv›na amil-i mutlak olan cahil
ü râcil ve pek ziyade cebîn ve vehham kumandanlar, siyasîler birer
dahi-i zaman ve merd-i kârdân say›larak mesânid-i muallaya irti-
kâ eyliyor. Halbuki bir milletin izzetinefsi, hiss-i hamiyeti yaln›z
bir dalalet-i fikriye veya esbab-› vâhiye ve muhayyele ile rencide
ediliyor. Her iki cihetin menâfi-i müstakbelesi daima nazar-› dik-

* Abdullah Pafla müflir oldu¤u gün Y›ld›z’da ve Gazi Osman Pafla merhu-
mun odas›nda idim. Gazi Pafla bunun hakk›ndaki tevcihât› duyar duy-
maz, müflir yapanlar utanmam›fl (!!) ise… [devam› yok].

370 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


katten dûr tutularak Arnavutlara atf etmedik iftiralar, yapmad›k
fenal›klar b›rakm›yorlard›. Kimse hakikat-› vukuat› tedkik ve mu-
hakeme etmeksizin, kec-bînâne mütalaalar yürütüyorlard›. Arna-
vutlar›n an’anât-› mâziyelerinde, secâyâ-y› f›triyelerinde korku
yoktur. Her ne zaman bir hezimete u¤ram›fllarsa ya bir kumanda-
n›n seyyiât u hatîat›na kurban olmufllar veyahud ekall-i kalîl ol-
duklar› içün terk-i mevki’e mecbur kalm›fllard›r. Arnavutlar S›rp-
l›lardan ne ümid ederlerdi ki, bu ihaneti irtikab etsinler? Dimâ-›
müslimîni heder etmek, Arnavutlar› mahv eylemek üzere ilan-›
harb ettiklerini herkes biliyordu. Arnavutlar ne onlara istinad ede-
bilirdi ve ne de harb esnas›nda temayülât-› milliyelerine ma¤lub
olub da düflman-› müfltereklerine f›rsat-› zafer verirdi.
Osmanl›lar›n 500 senelik sahâif-i mefâhirinde görülüyor ki,
Türklerin velvele-i kûs-› satveti eriflmeden Arnavutlar›n kavâfil-i
necdeti her yerde yetiflir, bir hal-i askeriye ve siyasiyesi en buhran-
l› hengâmelerde devlete meded-res oluyordu!
76. Muharrirîn-i askeriyeden Major finib eserinden hülasa edilmifltir.
77. Türklerin vakâyi-i harbiyeye karfl› ne derecede lakayd olduklar›n›
ve o dalaldeki hâlet-i ruhiyelerini anlatmak, tarihe bir sahife-i ib-
retnümâ ilave etmek içün, f›kra-i âtiyeyi kaydetmekten kendimi
alam›yorum: ‹stanbul’da bulunuyordum. Manast›r’›n sukutuna
dair ‹ngiltere sefaretine gidib Sefir-i Kebir Marki Garoni’yi gör-
düm. Bu haberi müeyyid bir telgrafname al›b almad›klar›n› sor-
dum. Sukutun sahih oldu¤unu birçok tafsilat ile beraber söyledi.
O akflam ehibbâdan bir zat›n evinde topland›k; herkes flen ü flat›r
idi, ben meyus u muzdarib bulunuyordum. ‹stifsâr-› hat›r edenle-
re derd-i derunumu açmak istemedim. O bizim ülfete gelen Ma-
beyn-i Hümayun Baflkatibi Ali Fuad Bey’in yüzüne bakt›m. Vec-
hinde merâret de¤il, bilakis beflâflet meflhud idi. Müflarünileyh
kah Fuad Pafla Aflç›’n›n vaktiyle piflirdi¤i güzel yemeklerden, kah
Hüsrev Pafla ile Reflid Pafla maceralar›ndan bahisler açarak mecli-
se bâis-i flevk ü flatâret oluyordu! Saatlerce devam eden bu musa-
habet bana kelâl verdi. Ali Fuad Bey’i muhatab tutarak,
- “Bu sathiyyât-› bînihaye a‘lâ amma, vukuat-› harbiye pek fena-
d›r” dedim ve bilmünasebe Manast›r hadisesini açt›m. Fuad Bey,
birkaç saat evvel sadrazam›n verdi¤i malumat ve saraya gelen bir-
çok telgrafnamelerdeki beyanat üzerine bunun do¤ru olmad›¤›n›
ve bilakis iyi haberler al›nd›¤›n› anlatt› ve

Süreyya Bey’in Notlar› 371


-“Bi’t-tab‘ hadise yaland›r” dedi. Bunun üzerine herkes “Yaland›r,
yaland›r” avazeleriyle o bî ser ü bûn sohbetlerine devam ettiler.
Anlad›m ki, helva sohbetlerine, dolma hikayelerine halel gelme-
mek, flevk ü flâdîlerine nihayet vermemek içün lakayd görünmeyi
itiyad eden bu ricâl-i devletle münazara olmaz ve bunlar hiçbir fe-
laketten müteessir kalmaz.
78. Avlonya’ya gelir gelmez, Avusturya’n›n nokta-i nazar›n› anlamak
içün o¤lum Ekrem’i Viyana’ya yollad›m, onun yazd›¤› rapor ay-
nen münderiçtir.
79. Tiran eflrâf›na çekti¤im telgrafname üzerine müdafaa-i milliye he-
yetinde ifltirak etmek içün baz› zevât icabet ve hareket ettiklerini
yazm›fllard›.
80. Gazi Muhtar Pafla’ya gönderdi¤im mektubun ayn›yla, terdîfen ila-
ve eyledi¤im malumat-› sâireyi ve Arnavutluk’un ahvâl-i umumî-
sini nât›k bir layiha-i mufassala idi.
81. 14 A¤ustos 1912 tarihiyle Kont Berchtold’un Bab›ali’ye bilvas›ta
tebli¤ eyledi¤i notada, Rumeli’nin idaresince adem-i merkeziyet
usulünün kabulüyle bir hüsn-i idarenin tesis edilmesini tavsiye
ediyor, düvel-i erbaaya da teennî ve itidal ile hareket etmeleri içün
düvel-i sâire-i muazzaman›n delalet ü muvafakat›n› arayordu. Fa-
kat bu tebli¤at›n tarafeynce bir semeresi görülmemifl; Avustur-
ya’n›n ümidi Devlet-i Osmaniyye’nin muvaffakiyet-i askeriyesine
kalm›fl idi.
82. Avusturya devleti S›rpl›lar›n ve az çok Bulgarlar›n bir sille-i tedi-
be u¤ramalar›n› isterdi. Von der Goltz Pafla ile rüfekâs› Osmanl›
ordusunun tensikat›, esliha ve mühimmat› bu silleyi bâli¤an mâ
bela¤ vermeye kâdir oldu¤una kani idi. Avusturya atefle-militeri
General Bambonkofski Almanlardan ald›¤› bu malumata istinad
ile has›l etti¤i kanaati Ballplatz erkan›na telkin etmifl, onlar da
mutmain olmufl idi.
Hakây›k-› malumedendir ki, Balkan Harbini men etmek üzere
düvel-i muazzamadan hiçbiri ciddî bir gayret ü delalette bulun-
mam›fl, her biri ayr› ayr› makâs›d-› müstakbele-i siyasiyesine rabt-›
ümid ile iktifa eylemifl idi. Zahirde bunlar ihtilâtât u ihtilâfâttan
mütehaflfli ve en do¤rusu bir harb-i umumînin vukuundan endi-
flenâk idi. Fazla olarak Avusturya ricâl-i siyasiye ve askeriyesi o ze-
hâb-› bât›l ile hükûmet-i Osmaniyye’nin lehinde olarak harbin

372 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


neticepezîr-i muvaffakiyet olaca¤›ndan da emin idi. Bu suretle
S›rpl›lara ve Bulgarlara irhâ-y› inân-› siyaset etmifl, onlar› harekât-›
askeriyelerinde dahi serbest b›rakm›flt›r. Zaten Avusturya, Devlet-i
Osmaniyye’nin ahvâl-i dâhiliyesi katiyen kesb-i salah etmedikçe
ve kuvve-i kâhire ile muhafaza-i sü¤ûr u hududa muktedir olabi-
lece¤inden emin olmad›kça Yenipazar sanca¤›n› terk etmemek, iki
Slav hükûmetinin birleflmesine meydan vermemek laz›m gelirdi.
Bu hatay› irtikab ettikten sonra Balkan flibh-i ceziresinin istatiko-
sunu s›yaneten harbi men etmek içün hükumât-› erbaaya karfl›
azimkârâne imal-i nüfuz edecekti. Avusturya’n›n flu teflebbüs-i
müsâlemetkarânesi üzerine hükûmât-› erbaa harbe de¤il birbiriy-
le ittifaka bile cesaretyâb olamaz, Rumeli Devlet-i Osmaniyye’nin
elinden ç›kmaz, S›rpl›lar›n Harb-i Umumîyi intac eden fliddet-i
ihtiraslar›na ve ahz-› intikam fikirlerine mahal kalmazd›.
Avusturya devlet-i muazzamas› bu hata-y› fâhiflinin netice-i eli-
mesini görmüfl ve Arnavutluk Fransa ve ‹ngiltere’nin ve bâhusus
Rusya’n›n mümânaat›na ra¤men Avusturya’n›n ve onu takiben
‹talya’n›n müzaheretiyle teflekkül eylemifl ise de, birçok ecza-y› as-
liyesini düflmanlar›n›n zîr-i pâ-y› istilas›na b›rakmak gibi bir mu-
sibet-i feciaya u¤ram›fl; tabir-i evzah ile, flekli nâk›s olarak alem-i
fluhuda gelmifltir!
83. ‹flbu tüfenklerin ahzi ve teflkilat-› kavmiyenin icras› lüzumunu,
hükûmet-i muvakkateyi yaln›z ilan etti¤inden dolay› hâiz-i mü-
bâhat olma¤a hak kazanan ‹smail Kemal Bey’e o¤lum Ekrem ev-
vel ü âhir arz eylemifl ise de, ›s¤â etmedi¤inden ve kendi kendine
Viyana’ya buna dair bir fley yazma¤a cesaret edemedi¤inden, Ka-
nun›evvelin evâhirine do¤ru Miralay fi›payh rüfekas›yla yedi zâ-
bit Avlonya’ya geldiler, evimize misafir oldular. O s›rada S›rpl›lar
Ohri’yi geçib Elbasan’a iniyordu. Osmanl› askeri dahi periflan bir
halde Berat havalisinde bulunuyordu. Avusturya zâbitleri mecca-
nen verilen eslihan›n bir an evvel al›nmas› ve di¤er zâbitân›n da
celb edilmelerini mus›rrâne taleb ediyordu. Fakat ‹smail Bey ve-
sâtatimizle gelecek böyle bir muavenet-i külliye velev Arnavut-
luk’un saadet-i mutlakas›n› istikmal etse dahi, ondan istinkaf et-
mesi tabiî idi. Libohoval› Müfid, Yakoval› R›za Beylerle ‹sa A¤a
Boletin vesâir rüesây› [o¤lum] Ekrem hanemize davet ve hikaye-i
keyfiyet eyledi. ‹smail Bey bu ictimadan haberdar olur olmaz, bin

Süreyya Bey’in Notlar› 373


türlü vesile ile izale-i tesirât›na çal›flm›fl ve zâbitân› davet ederek
biraz intizarda bulunmalar›n› ihtar eylemifltir. Halbuki bu intizar
ilâ yevmi’t-tenâd sürmüfl ve bir türlü eslihay› ve zâbitân› celbe
muvafakat etmemifltir. Bu esliha ve zâbitân elde edilmifl ve bun-
lar ile Osmanl› ordusunda bulunub da arz-› hizmete flitâbân olan
Arnavut zâbitleri tensikat-› mümkine-i askeriyeye memur edil-
mifl, temin-i asayifl onlar›n uhde-i hamiyetlerine tevdi edilmifl ol-
sayd›, Avusturya’n›n müzaheret-i fiiliyesini görüb ‹talya devleti
dahi tereddütsüzce Arnavutluk’un temin-i hudud ve vücudu yo-
lunda ayn› siyaset ve hareketi ihtiyar, maddî ve manevî bir kuvve-
te istinat eden Arnavutluk Londra Konferans›nda bir baflka su-
retle tecelli eyleyecek ve belki ‹talya devleti âtiyen bir vesile-i mü-
dahale bulamay›b, memleketimizi asude b›rakma¤a mecbur ola-
cakt›! Hele Esad Pafla’n›n baziçeleriyle kolay kolay rehin-i indirâs
olmaz, Arnavutluk bir tak›m erbâb-› cehl ü taassubun ayaklar› al-
t›nda çi¤nenmezdi. Harb-i Umumî s›ras›nda mevcudiyet-i müs-
takillesini muhafazaya muktedir olur, Balkanlar’da S›rpl›lar gibi
ma¤lub bir milletin karfl›s›nda tamam›yla hukuk-› kavmiye ve
metâlib-i mülkiyesini is‘âf u kabul ettirecek bir vaziyette bulu-
nurdu. On befl bin tüfenk ise ilâ yevminâ hâzâ bad-i hava olarak
elimizde kal›rd›. Fakat ‹smail Kemal Bey etraf›n› el’ân bir flirzi-
menin ilkaât›na ve kendi hissiyat›na tebean on dört ay zarf›nda
Avlonya’da bile asayifli muhafazaya muvaffak olamam›fl, Londra
Konferans›nda cereyan eden müzakerâta tamam›yla bigâne kala-
rak hukuk-› kavmiyemizi kemâ hiye hakkuhâ temin edecek ciddî
bir tedbir ittihaz edememifltir!
84. ‹flbu konferans bütün tafsilat›yla bilcümle Viyana gazetelerine
sermaye-i makâl olmufl idi. Hükûmet-i Osmaniyye bütün kudret
ü satvetiyle henüz Avlonya’da kaim idi. Kendim Avlonya’da idim,
ailemin efrâd-› umumiyesi ‹stanbul’da bulunuyordu. Binaena-
leyh, omuzlar›na bir tüfenk alm›fl olanlar yaln›z kendi flah›slar›n›
hedef-i taarruz ettikleri halde hamiyet ve gayreti kendilerine has-
rediyorlar; halbuki, mal›m›z›, can›m›z›, ailemizi vatan›m›z›n te-
min-i mevcudiyetine karfl› feda suretinde ihtiyar olunan bu cesa-
ret[in] nazar-› itibardan sâk›t olmamas› ve hiç olmazsa Arnavut-
luk içün sa‘y ü himmet edilmedi¤i yolundaki safsatalara nihayet
verilmesi ümidini muhafaza ile bahtiyar olurum!

374 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


85. Bizi ataletle itham eden hilafgîrân, ‹smail Bey’in daire-i mahremi-
yetinden sonra Esad Pafla’n›n hükûmetinde ve daha sonra erbâb-›
k›yam›n nezdinde ahz-› mevki etmifl olduklar› halde, bizler ‹tal-
ya’n›n pençe-i kahr›nda zebun olarak, onlar ‹talya bayra¤›n›n sâ-
yesi alt›nda mesut olduklar›n› ilan ediyorlard›.
86. Adam-› mahsusla Tiran eflrâf-› kiram›na gönderdi¤im mektub:
Vatan›m›z›n mehâlik-i hâz›ras›n› izaha hacet görmedi¤im gibi,
cümlemizin yekdil ve yekcihet olarak muhafaza-i asayifle ve ›z-
har-› kabiliyet-i idareye sa‘y etmekteki farizam›z› temhîde lü-
zum hissetmem. Bendeniz alâ kadri’l-imkân Arnavutluk’un
muhafaza-i mevcudiyetine çal›flt›¤›m gibi, bu babda cümlenizle
müttehiden ifa-y› hizmet etmek üzere oraya da gelece¤im. fiim-
diki halde Avrupa’n›n bizden arad›¤› müttehiden toplanmak,
taassubdan vazgeçmek, asayifli muhafaza etmek ve ibretbîn ol-
maktan ibarettir! Allah içün vatan›m›z›n ink›sama u¤rad›¤› flu
hengâme-i felakette bu dakikalar› herkese telkine itina ederek
enzâr-› dikkati celbetmek laz›m gelir. Saltanat-› seniyye-i Osma-
niyye ile irtibat›m›z› idame etmek istersek de, en evvel mevcu-
diyet-i milliyemizi muhafaza eylemek, memleketimizi mukase-
meden kurtarmak elzemdir. Bu da evvel-emirde ittihad ile bir
yerde toplanmak ve Avrupa’ya ref‘-i avaze-i istimdad u flikayet
eylemekle mümkün olabilir. Elbasan eflrâf-› kiram›na yazd›¤›m
arizay› görüb o suretle de tevsî-i malumata tenezzül buyurma-
lar›n› rica eylerim.
Bugün her birimize terettüb eden vazifeyi derk ederek her türlü
ihtirasâttan tecerrüd etmek, vatana hizmet eylemek laz›md›r.
Kimse kimseye arz-› malumat etmesinden dolay› itham etme-
mek, do¤ru yolu aramak ehemdir, efendilerim hazerât›.
2 Teflrinisanî 1328, Avlonyal› Süreyya.

Elbasan Eflrâf-› Kirâm›ndan Akif Pafla ve fievket ve Hasan Beyler


Hazretleriyle Bilcümle Ulema ve Ayan-› Kirâm›na,
Efendilerim Hazerât›!
Vatan›m›z›n duçar oldu¤u mehalik-i azime ne kadar büyük ise,
vatan›m›z› kurtarmak üzere cümlemize terettüb eden vazife-i
mukaddese dahi ol kadar azimdir. Bugün saltanat-› seniyye-i Os-

Süreyya Bey’in Notlar› 375


maniyye ve hilafet-i mukaddese-i ‹slâmiye meatteessüf Rume-
li’nin aksâm-› umumiyesinden fekk-i irtibat etmifltir. Biz[im]
buna karfl› mevcudiyet-i milliyemizi ve hakimiyet-i siyasiyemizi
muhafaza etmek üzere elbirli¤iyle çal›flmakl›¤›m›z laz›m gelir.
Hayalât-› bât›la ve birçok hissiyat-› taassubkârâneden tecrid-i
nefs ile medeniyet-i hâz›ran›n ve bütün alem-i siyasetin taleb ey-
ledi¤i bir istidat ü kabiliyeti ›zhar ile kendimizi bir idare-i meflrû-
ta-i müstakilleye lay›k ü müstaid oldu¤umuzu ispat etmek iktiza
eder. Saltanat-› seniyye-i Osmaniyye’nin rab›ta-i hakimiyetini bi-
mennihî teâlâ idameye muktedir olursak, onun himaye-i mukad-
desesiyle temin-i idare-i muhtâre etmek ve maâzallah o rab›tan›n
fekki halinde kendimizi kurtarmak icab eyler.
Efendilerim! Cümlenize hafî de¤ildir ki, saltanat-› seniyye-i Os-
maniyye’nin rab›ta-i hakimiyetini idame etmek ne bizim eli-
mizde ve hatta ne de devletin yed-i kudretindedir. Bu hakimiyet
art›k Avrupa’n›n muavenetiyle müstakar olaca¤›ndan onlara
karfl› bir medeniyet-i salime ve kabiliyet-i idare ispat etmek biz-
ce bir farizad›r. Bendeniz alâ kadri’l-imkân her tarafta bir mev-
cudiyet-i milliye göstermeye çal›flt›¤›m gibi, Avrupa’n›n nazar-›
teveccühünü kazanma¤a sarf-› yâra-y› iktidar eylerim. fiimdi
bizce yap›lacak bir fley var ise, o da umum eflrâf u muteberân›n
mezheb ü mesleke bakmaks›z›n ictima› ve saniyen bunlar, yekâ-
vâz-› flikayet olarak Avrupa’ya ref‘-i sadâ istima[l] ile [bunla-
r›n]maksad›m›z› takib etmesi[ni temin] gibi mevadd-› siyasiye-
den ibarettir. fiimdiki halde Avrupa’n›n takdir ü teveccühünü
kazanmak içün elden geldi¤i kadar inz›bat u asayifli muhafaza
etmek ve bir hükûmet-i muvakkate teflkil eylemek laz›md›r. Av-
rupa bugün bizden ittihad ve bir idare-i haseneye istidat arayor
ve asayifli temin suretini bekliyor. Sonra Hakk’›n inayetiyle her
fley yoluna girer. Hamiyet ve k›yaset-i sâmiyeleri bu dekâiki kefl-
fe muktedir olmakla, hülasa-i ist›tlâât›m olarak flu maruzat›m›
pîfl-i enzâr-› dikkatinize arz eder, cümlenize ta‘zimât-› kâmile ile
takdim-i uhuvvet u hürmet eylerim, efendilerim hazerât›.
2 Teflrinisanî 1328, Avlonyal› Süreyya.

87. Kumanova ve K›rkkilise hezimet ü felaketleri vukubulmufl, Os-


manl› ordular›n›n vaziyet-i askerîsi pek periflan olmufl idi!
88. Ergiri’den ve Tiran’dan murahhaslar intihab u i‘zâm etmek üzere
bulunduklar›na dair cevablar ald›¤›m gibi, Permedi kazas› nam›-

376 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


na abd-i râk›mu’l-hurûfu murahhas intihab eylediklerini bir k›ta
telgrafname ile birçok eflrâf u muteberân taraf›ndan beyan buy-
rulmufltur. Elbasan’dan bu s›rada o¤lum Ekrem’e gelen bir mek-
tub bervech-i zîr aynen tezyîl olunur:

Elbasan, 27 Teflrîn-i evvel 1912


fierefli vatansever(imiz) Ekrem Bey Vlora,
(Hâlen) Orada bulundu¤unuz ve bugünkü ifllerin Türkiye devle-
tinde Arnavut milletinin hangi tav›rda bulunaca¤› konusunu
müzakere etmek üzere bir Arnavutlar Toplant›s› tertib etmeye
u¤rafl verdi¤iniz malumumuzdur.
Yazm›fl oldu¤unuz yaz›n›za ra¤men Elbasan’a henüz cevab veril-
memifl iken toplant›ya kat›lmaya haz›r›z, yeter ki ifl yap›ls›n ve de
toplant› mutlaka yap›lmal›d›r. Beyefendinizin; Arnavutluk’un
haklar›n› muhafaza edecek bu esere tüm varl›¤›n›z› ve ruhunuzu
adayaca¤›n›z› çokça ümid ediyoruz.
Karanl›kta (belirsizlikte) bulundu¤umuzdan; ifllere nas›l bakt›¤›-
n›z ve yurd içinde ve d›fl›nda ne tür faaliyetler yürüttü¤ünüz ko-
nusunda uzun uzad›ya bize yazman›z› özellikle rica ediyoruz.
Bunu getiren ile; ‹talyanca, Frans›zca, Yunanca ve ‹ngilizce, eski
ve yeni olsun birkaç gazete göndermenizi rica ediyoruz, çünkü
savafl›n bafllamas›ndan itibaren, yani Manast›r Postas›’n›n tatil
edilmesiyle, gözümüz gazete görmemifltir.
Sahib oldu¤umuz haberlere göre düflmanlar›m›z, Manast›r ve
Debre’ye yaklaflmak üzeredirler.
Vefal› kalarak:
(Lef Nosi D.V.) (G.M. Cilka D.V.)*

Avlonya’da Süreyya Bey Hazretlerine,


Avlonya’da ictima›na lüzum gösterilen ve tensib buyrulan cemi-
yet-i milliyede zat-› sâmilerinin Permedi nam›na intihab olundu-
¤unuzu arz ederim.
Hilmi Mehmed Klisora, Veli Klisora (daha birçok imzalar).

* [Mütercimin notu: ‹mza yerine geçen D.V. fleklindeki k›saltmalar›n Ar-


navutça okunuflu ‘Dora Vetë’, Türkçe anlam› ‘Tâ Kendisi”, ‹ngilizce an-
lam› ise ‘His Very Self ’ fleklindedir. Arnavutça metni tercüme eden Dr.
Mithat Hoxha’ya müteflekkiriz -Editör-].

Süreyya Bey’in Notlar› 377


89. ‹flkodra saha-i harbiyesinin ald›¤› flekl ü suret büyük bir tehlike
içinde oldu¤unu gösteriyordu. ‹stimdâd› mutazamm›n Vali Ha-
san R›za Pafla ile me‘an Esad Pafla’n›n bize çektikleri telgraflar sa-
rahaten bulunduklar› muhataray› izah ediyordu:
Avlonya’da Süreyya Beyefendi Hazretlerine,
Karada¤l›lar Boyana’y› geçtiler. Tekmil Malisörler beraberdir. Rak-
ka’ya kadar umum Müslüman köyleri yanm›flt›r. Harb oldukça
fliddetli bafllad›. Belki bugün ‹flkodra-Silmiye yolu kapan›r. Bura-
y›, devlet ve milletin namusunu kurtaracak tarafdar-› memleket,
oldu¤u kadar fazla kuvvet cem‘ ile ‹flkodra’y› kurtarma¤a yetiflme-
niz laz›md›r.
29 Eylül 1328,
Vali ve Kumandan Vekili R›za, Kuvve-i Müttehide Kumandan› Esad.

Avlonya’da Süreyya Bey Hazretlerine,


Karada¤l›lar umum Malisörlerle birlikte ‹flkodra’y› muhasara etti-
ler. Tekmil ‹slâm köylerini yakt›lar. Devlet ve millet namusu içün,
ancak sizi[n] yekvücud u müttehid olarak bir kuvve-i azime ile
dakika fevt etmeyerek buraya yetiflmen[iz]le kurtar›lacakt›r. Tev-
fik Cenab-› Hak’tand›r.
Vali ve Kumandan Vekili R›za, Kuvve-i Müttehide Kumandan› Esad.

Halbuki Müfid Bey’den gelen telgrafname de Seranda içün istim-


dad› mutazamm›n idi.
Avlonya’da Süreyya Beyefendi Hazretlerine, an Libohova.
Yunana ilan-› harb edilmifl olmakla Seranda’da mülakat kâbil
olamayaca¤›ndan, burada emirname-i sâmilerini beklerim ve ora
gönüllülerinin Seranda sahilinin muhafazas›na gönderilmelerini
istirham eylerim, ferman. Müfid.

90. Amerika’da New England eyaletinde mukim Arnavut H›ristiyan-


lar› Boston’da bir müsamere akdederek ‹stanbul’da do¤rudan
do¤ruya Zat-› fiahane’ye çektikleri bir telgrafnamede hissiyat-›
samime-i sadakatkâranelerini ve Arnavutluk’un hükûmet-i se-
niyye ile yekvücud olmalar› lüzumunu tavsiye eylediklerini yaz-
m›fl, bu mukarrerât›n Arnavutluk’ta neflr edilmesini rica eylemifl
olduklar›n› Washington Sefareti Hâriciye Nezareti’ne bildirmiflti
(20 Eylül 1328).

378 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


91. Vali ahalinin ‹flkodra’dan ç›kmalar›n› evvelce men etmifl idi. Mu-
ahharan harekât-› askeriyeye göre azimet etmek isteyenlere mü-
saade vermifl idi. Bu suretle Barbolofl’ta toplanm›fl olan yüzlerce
çoluk çocu¤un aras›nda, esbsüvâr genç sar›fl›n sakall› bir Katolik
papas›n›n halka karfl› ileri hareketin pek muhataral› oldu¤unu ba-
¤›ra ba¤›ra anlatmakta oldu¤unu gördük. Râkib oldu¤um araba
Avusturya postas›n› ve Avusturya bayra¤›n› hâmil idi. Yan›mda
Viyanal› genç bir Avusturya muhabiri var idi. Her ikimiz bayra¤a
i¤tiraren yolumuza devam etmek isterdik. Fakat arabac› arabadan
inib halk aras›na kar›flt›ktan sonra yan›ma geldi. Kim oldu¤umu
bilmeyen Podgoriçeli Yusuf nam›nda olan bu arabac›, Malisörler
yolculara geçit vermek ihtimali olmad›¤›n› ve valinin rütbesi fev-
kinde bir zat› tarassud ile esir etmek istediklerini söyledi. Bâdî-i
emirde sözüne ehemmiyet vermek istemedim ise de, Barbolofl’ta-
ki hanc› dahi ayn› ifadeyi teyid etmesi üzerine avdete mecbur ol-
dum. Fi’l-hakika Viyanal› muhbir geçerken tevkif ve esir edildi¤i-
ni ve Süreyya Bey oldu¤u zann›yla pek çok zahmetler çekti¤ini iki
gün sonra nezdime gelen Avusturya General-konsolosu Mösyö
Bader hikaye etmifl idi. Tahakkuk ediyordu ki, Malisörlerin ve
bi’l-münasebe Karada¤l›lar›n ‹flkodra dahilinde her fleyi günü gü-
nüne haber verenleri var idi.
92. Bunun sa¤ cihetine isabet eden Kakarik köyü kâmilen yan›yordu.
Arabam› o cihete sevk ederek müslim Malisörlerin hane-be-hane
köyü yakmakta olduklar›n› ve içlerinde bulduklar› eflya ve mefru-
flat› öteye beriye att›klar›n› gördüm. Bir Malisörden niçin evlerini
yakt›klar›n› sordum. Cevaben,
-“Katolikler evlerimizi yakt›, mevâflîmizi al›b gitti, biz de mukabe-
leten intikam›m›z› al›yoruz” dedi!
Bir zamanlar bu iki mezheb Arnavutlar kardefl gibi geçiniyordu.
Kâffe-i harekât u muamelatta muhafaza-i vedâd ü muâhât ediyor-
du. Müslimle gayrimüslimler isimlerinden belli oluyor ve hatta
yekdi¤eri[ne] k›z al›b veriyordu!
Son zamanlarda ‹ttihadc›lar›n ekdikleri tohum-› nifak ve hâriçten
gelen baz› Katolik papaslar›n›n ilka eyledikleri maye-i taassub u
flikak bu netice-i elimeyi intac etmifl; iki s›n›f hemflehrî meyan›n-
da sönmez tükenmez bir atefl-i kin ve âz b›rakm›flt›r!
93. Mir-i mumaileyh bir aral›k jandarma kumandanl›¤›na tayin olun-
mufl ve sonra tekaüd edilmifltir.

Süreyya Bey’in Notlar› 379


94. General Yankoviç ordusundan Birinci fioma F›rkas› Lefl ile civar›-
n› iflgal etmifl, ‹kinci Drina F›rkas› ‹flkodra’n›n muhasaras›nda
bulunmufltur.
95. Osmanl› ordular› S›rp hududunda, Üsküb ve Manast›r’da bozula
bozula Debre, ‹starova, Elbasan ile havalisine dökülmüfl; pek feci
bir sefalet ile Müzakiye ovalar›na gelebilmifl idi. Askerin üzerle-
rinde kalan palasparelerden, omuzlar›nda kalan silahtan gayr› bir
fley yok idi. Cümlesinin kuvve-i maneviyeleri muhtel ve umumi-
yetle hükm-i kadere mütevekkil idi. Tarih-i kainatta emsali görül-
meyen bir teslimiyet ve itaatla avâk›b-› elimelerine müterakkib
idiler. Açl›ktan, sefaletten yollarda pek dilhirâs olarak terk-i hayat
ediyorlard›. Fakat kimsenin mal›na, can›na taarruz etmiyorlard›.
Bu ittikâlar› zaaf u hirâstan de¤il, mukteza-y› diyanetlerinden idi.
‹slâm’›n flerefi ve devletin hukuku içün harb etmifller; kendileri-
nin art›k alakalar› kalmayan bir k›tay› kurtarmak üzere can ü ci-
hanlar›n› feda eylemifllerdi. Halbuki yirmi binden ziyade efrâd-›
masume enva mihen ü meflâkk›n ve en do¤rusu fliddet-i cû’un
kurban› olmufl, kimse bunlar›n imdad›na yetiflmek istememifltir.
Açl›kla bunlardan yollarda ölenlerin harharas›, bunlar› soymak
içün üzerlerine üflüflenlerin yaygaras› insan› veleh ve teessürle a¤-
lat›yordu. Enîn-i ihtizâ ile nam-› ilahîyi bile anacak kadar kendi-
lerinde kuvvet bulam›yorlard›. Müzakiye ovalar› bir Kerbela mey-
dan›n› and›racak derecede menâz›r-› cangüzar ile mâli idi. Ordu-
nun erkan›, devletin e‘âz›m› bu musibet-i müdhifleden dolay›
Hakk’›n ve halk›n nazar›nda mesuldür.
Ellerine emanetullah olarak bu mücahidîn-i muhteremeyi alan bir
sürü paflalar,* ‹stanbul’dan telgrafname ile havale getirmeye, halk-
tan para ile olsun zehâir tedârük etmeye muktedir idiler. Askerin
iaflesi yevmiye k›rk paral›k ekmek verilmesi içün devlet aciz de¤il
idi. ‹flkodra’dan ç›kan orduyu nakl etmek, Türk askerini böyle se-
filâne can vermekten kurtarmak üzere ‹talya ve Avusturya’n›n mü-
zaheret ü muvafakat›n› istihsal edib de abluka alt›nda bulunan

* Garp Ordusu Kumandan-› Umumîsi Müflir-i mefl’umü’l-k›dem Sadr-›


esbak Ali R›za Pafla Arnavutlar›n cellad-› bî-eman› Cavid Pafla, Galib
Pafla, Zeki Pafla ve Arnavutluk hizmetine girip sonra Ferid Pafla Kabine-
si’nde Bahriye Naz›r› olan Kara Said Pafla bu zevât meyan›nda idiler. Bu
Ali R›za Pafla’n›n muamelat-› siyasiyedeki…[devam› yok].

380 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Draç’a vapurlar göndertmek gibi acizane olarak yapt›¤›m hizmet
mâdâme’l-hayat bana sermaye-i mefharet ü tesliyet olsa gerektir.
96. Bu livâ-y› garrâ 1905 senesinden beri evimizde ve Ekrem’in yed-i
emanetinde mahfuz iken, her nas›lsa o s›rada ortadan kaybolub
gitmifltir.60 ‹lk defa 1908 senesinde ve ikametgâh›m›zda Ekrem’in
vaz‘-› sahne-i ibret etti¤i Pirus dram›nda ç›kar›lm›fl, bütün erkan-›
hükûmet-i Osmaniyye mevcut iken, alk›fllarla sahneye revnak-
bahfl-› iclal olmufl ve birinci defa olarak Arnavutluk’ta bir numa-
yifl-i millî icras›na sebeb tutulmufl idi.
97. Avlonya ile Himara hududunda vaki Lo¤ora kâffesindeki kuvâ-y›
mütehaflflide Trakasl› Alim A¤a Behçet kumandas›nda olarak Hi-
maral› H›ristiyanlar ve Girid jandarmalar› ile gayet ateflli ve kanl›
bir musademe vaki oldu. ‹flbu musademede Trakasl› Mustafa Ba-
raroka ile Dukatl› Selim A¤a düflmana karfl› epey telefât verdikten
sonra kendileri zümre-i flühedâya at›ld›lar.
Bu hengâmda Dukat karyesi ahalisinde Sadako nam›nda bir ha-
tun dahi erkekler aras›na girerek büyük fedakârl›klar yaparak
muhariblere ziyade-i muavenette bulunmufl ve hatta kendisi er-
kekler kadar düflmana karfl› silah endaht etmifl oldu¤u kemal-i
mefharetle zikri flayand›r.
98. O¤lum Ekrem Beyefendi! Arnavutluk Kongresi Perflembe günü
in‘ikad etti. Arnavutluk’un istiklali ittifak-› ârâ ile ilan olundu. Hü-
kûmet-i muvakkate teflkil edilerek riyaset uhde-i senâverîye tevdi
olundu. Düvel-i muazzama ve Balkan hükûmetlerine beyanname
tebli¤ k›l›nd›. ‹stiklalimiz karîn-i tasdik olub taht-› istilada bulu-
nan yerlerimizin istirdad›na devletlerce karar verilinceye kadar Ar-
navut topra¤›nda bulunan Yunan vesâir Balkan hükûmetlerinin
askerine karfl› icra-y› husumetten müctenib olub tedafüî bir vazi-
yette bulunmas› kongrenin mukarrerât›ndan bulundu¤undan, bu
cihet Kurvelefl[’de], Lo¤ora’da, Kide’de bulunan asâkir kumandan-
lar›na vas›ta-i mahsusa ile haber verilmifl iken, Cemil Bey’e gelen
telgrafnamenizde musâdemât›n fliddetle bafllad›¤› yaz›lm›fl ve bu
suret teflebbüsât u tasavvurât-› siyasiyeyi ihlal etmek mahzuru
meydanda bulunmas›na mebni flâyân-› teessüf görülmüfltür. O ci-
hetteki Arnavut askerine Arnavut bayra¤› rekz ettirilerek, ba‘demâ
taarruz vuku bulmay›nca silah istimal olunmamas› ve her halde
hal-i tedafüîde kalmas› lüzumu askere bir lisan-› münasible tefhi-

Süreyya Bey’in Notlar› 381


mi ve zat›n›z›n Avlonya nam›na kongre murahhasl›¤›na intihab
olunmas›na binaen kongrede dirayet ü malumat›n›zdan istifade
etmek emeliyle sürat-i avdetleri mütemennâd›r, o¤lum.
28 Teflrinisanî 1328.
Arnavutluk Hükûmet-i Muvakkate Reisi ‹smail Kemal

99. Arnavutluk’un tayin-i hududu s›ras›nda Fransa’n›n celb-i müza-


hereti maksad›yla Mösyö Poincaré’e61 çekilmesi lüzum görülen
bir telgrafnamenin suret-i tastîrini heyet-i vükelas›yla müzakere
ederken yan›na varmaktan ictinab etmeyen bir alay ümmîler bah-
se kar›flm›fl, ‹smail Kemal Bey kat‘an eser-i teessür ü infial göster-
meyib onlar›n türrehât-› bî-mealini dinleye dinleye telgrafname-
yi tertib ü tastîr etmifl idi.
100. ‹smail Bey Avlonya’da bir eyyâm Hasan A¤a fiara’n›n ve sonra
Cemil Bey Vlora’n›n hanesinde kalm›fl ve en sonunda iskelede
vaki karantinahaneyi mesken tutmufl idi. Daima bir sedir üze-
rinde oturur, orada yatar, orada yeme¤ini yer ve herkesi kabul
ederdi. Avam-pesendâne bir hayat› tercih etti¤ini göstermek
içün icbar-› nefs eylerdi. Meazâlik bu hal-i sefalet-ifltimâli ecâni-
bin ikrâh›n› mucib olurdu.
101. Tarih-i millîmize fliddet-i taalluku hasebiyle bu evrak›n muhake-
mesi esnas›nda, gerek flahidler taraf›ndan dermeyan olunan ifâdât
ve gerekse ol babda yürütülen muhakemât› mutazamm›n olub
baz› zevât›n nezdinde kalan evrak›n taharrîsi ve hakk u bât›l›n or-
taya vaz’› içün evrak›n tarihe mâl edilmesi laz›md›r, san›r›m.
102. 26 Haziran tarihiyle bu abd-i acize Dersaadet’te gönderdi¤i mek-
tubunda, “Serseri ve haydut biçiminde baz› eflhâs da¤a ç›km›fl, bir
tak›m metâlib-i garîbe (!) [ile] saltanat› tehdit etmekte bulunmufl
olduklar›n› iflitiyordum. Befl tabur askerle bana mezuniyet ve me-
muriyet verilirse, cümlesini mahv u periflan etmeye haz›r›m” di-
yordu. Bu mektub Meflrutiyet’in ilan›ndan iki gün akdem elime
vâs›l olmufl, nezdimde h›fz ile ser-i mû kimseye iffla olunmam›fl
idi. Meflrutiyet’i müteakib toplanm›fl olan Meclis-i Mebusan tas-
fiye-i rüteb-i askeriyeye karar vermifl ve Esad Pafla ümmî olduk-
tan baflka askerlik dahi etmedi¤i içün rütbesinin ref‘i tabiî görül-
müfl idi. Fakat umur-› askeriye flubesine memur Tafll›ca Mebusu
Kaymakam Vasfi Bey[’e] yol harc› ve muahharan Harb-i Umu-
mîde gayr-› meflru kazançlarla yapt›¤› Bulgur Palas’la bir kat da-

382 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


ha ifltihar eden ‹zmid Mebusu Kola¤as› Habib Efendi’ye dü¤ün
hediyesi nam›yla verdi¤i 500 altun sayesinde lival›¤› muhafazaya
muvaffak olmufl idi!!
103. Müflarünileyhin ruhaniyetine hürmeten bana tevdi etti¤i bir s›rr›
ilana lüzum görmem. Fakat bu merd-i âlî-himmetin kemalât-›
zatiye ve meziyyât-› askeriyesinden gayr› Arnavutlar›n da son de-
recede hay›rhâh› oldu¤unu beyana mecburum. Eslâf›ndan hiçbi-
ri bunun idaresine varmam›fl, hiçbiri onun b›rakt›¤› âsâr-› nâfia-
y›, istihkâmât-› münifeyi yapma¤› hat›r›na bile getirmemifltir.
Diyorlar ki, vakti müsaid olub da Tarabofl istihkamât›n› itmam
etmek isteseydi, âsâr›n›n mükemmeliyetine göre ‹flkodra gayr-›
kabil-i teshir idi. Nâehil ellerin idaresinde bile her yerden ziyade
mukavemet edebilmesi bu müddeâya delildir. Rumeli’nin ak›-
bet-i fecias›ndan sonra R›za Pafla’n›n ‹flkodra’y› cansiperane bir
gayretle müdafaa ve maiyetindeki askere metanet-i fevkalade tel-
kin etmesi, bunlar›n dahi son dakikaya kadar muhafaza-i sebat u
itaat etmelerine sebeb olmas› unutulmaz hamasetlerden madud-
dur. Her gün istihkamat› dolafl›r, her noksan› bizzat görür, efrâ-
d› teflcî‘ ü taltif eder, erzak u mühimmat›n tevziinde dahi ara s›-
ra kendisi takayyüdatta bulunurdu. Arnavutlar nam-› vacibü’l-
ihtiram›na ilelebed dua-han olsa gerektir. Rahmetullahi aleyhi
rahmeten vâsi’a.
104. Karada¤ Kral›’n›n en büyük eviddâ-y› iktisadiyesinden olan Vi-
yanal› Baron Raycer’in vekili s›fat›yla bu adam Balkan Muhare-
besini müteakib Paris’te büyük bir mikyasta borsa oyunu oyna-
m›fl, Harb-i Umumî s›ras›nda ‹sviçre’de vâki Lozan’da, Zürih’te
Almanya casusu s›fat›yla takibat-› fledideye u¤ram›fl, Paris’te ce-
reyan eden Bolo Pafla’n›n ve Hüber’in muhakemat›nda nam u
mal› sermaye-i kîl ü kâl olmufl idi. Derler ki, Karada¤ Kral›’n›n
müttefiklerinden befl gün evvel ilan-› harb etmifl olmas› heb bu
iki zat›n telkinat›ndan ileri gelmifltir!! Betlehem ‹flkodra’ya R›za
Pafla’n›n katlinden üç gün evvel gelmifl ve laz›m gelenleri görüb
yine sürülmüfltür!!
105. ‹flkodra meselesi suret-i katiada hallolundu¤unu müteakib ve
1913 senesi A¤ustosunda birinci rütbeden Fransuva Jozef [Franz
Josef] niflan›yla Avusturya devleti bizi taltif ve ‹flkodra hakk›nda
gösterdi¤im müessir gayreti takdir etmifl ise de, as›l mükafat-›

Süreyya Bey’in Notlar› 383


hakikiyem vatan›ma olan hizmet-i halisânemin makrûn-› kabul
ü muvaffakiyet olmas›ndan ibarettir. ‹flkodra’n›n ehemmiyet-i
mevkiiyyesini, mahiyet-i mülkiyesini ifflaat› hükûmetimiz dahi
nazar-› dikkate alarak, devletimizin makarr-› hükûmeti ittihaz
etmekle mâdâme’l-âlem Arnavutluk’un eczâ-y› sâiresiyle bera-
ber mamur u abadan olur.
106. Hükûmetin mürevvic-i efkâr› olan ve nîm-resmî say›lan Frem-
den-Blatt gazetesi 11 fiubat 1913 tarihli nüshas›nda ‹flkodra Kara-
da¤l›lar taraf›ndan zabt olunsa bile, Avusturya hükûmeti flehr-i
mezkurun Karada¤’a terk olunmas›na muvafakat göstermek ih-
timali olmad›¤›n› yazm›fl ve Avusturya ‹talya’n›n bu babdaki
nokta-i nazar›na vâk›f olan Karada¤’›n beyhude sefk-i dimâya
meydan vermemesi enseb olaca¤›n› beyan eylemifl idi. Neue Freie
Presse gazetesinin siyasî muharriri Doktor Münz cenablar› gerek
‹flkodra’n›n Arnavutluk’a kalmas› maddesinde ve gerek Arnavut-
luk’un suret-i tesisiyle muhafaza-i hukuku emrinde yazd›¤› ma-
kalelerle ve alelhusus S›rpl›lar›n Arnavutlara karfl› göstermifl ol-
duklar› vahflet ve cinayetleri bütün alem-i medeniyete ilan etme-
siyle, Arnavutlara karfl› ibraz eyledi¤i fart-› teveccüh ü meveddet-
ten dolay› nam-› vacibü’l-ihtiram›n› burada minnet ve flükran ile
yad etmeyi bir vecibe-i mahsusa sayar›m.
107. Ferdinand Fransuva Dük de Montpensier Fransa Kral› Lui Fi-
lip’in hafidi Kont dü Pari’nin [Comte de Paris] ikinci mahdumu
olub 1884 senesinde dünyaya gelmifltir. ‹spanya bahriyesinde zâ-
bit ve ikimilyon frank kadar varidat-› seneviyeye sahibdir!
108. Cekri Kiga Romanya’da prenslik etmifl ve hanedan› Romanya’da
kalm›flt›r. Alber Kiga bu aileye mensub olmak üzere bir aral›k Ar-
navutluk tac ü taht›n›n hevesiyle her tarafa bafl urmufltur. Meazâ-
lik, tedkik-i hakikat ü mahiyet edilirse görülür ki, bu adam flahsî
bir maksad› takib etmekle beraber, hükümet-i Osmaniyye hü-
kümran oldu¤u eyyâmda cibal ahalisine gidib ziyaret ve birçok
fedakârl›klarla bunlara millî ve kavmî duygular›n› ilham u telki-
ne gayret etti¤i ve alelhusus Romanya’da bulunan Arnavutlarla
her zaman temasta bulunub iyilikten baflka, kimseye bir fenal›k
etmedi¤i içün, nam›n› hay›r ile yad etmekte tereddüt etmem.
109. Karada¤ Kral› Malisörleri elde etmek üzere imtiyazat-› kavmiye-
lerini, istiklal-i dâhiliyelerini tanayaca¤›n› mea’l-kasem temin ve

384 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


taahhüd etmifl idi. S›rp kuvâ-y› askeriyesinin geldi¤ini ve Os-
manl› ordular›n›n her tarafta bozuldu¤unu görür görmez taah-
hüdât›n› redd ü inkar etmifl, Malisörleri pek fena bir surette
mu¤ber ve müteneffir etmifl idi. Bu hâlât ü hâdisâttan istifade et-
mek üzere Bab›ali’ye teklifatta bulunduksa da, hayal içinde bazi-
çe-sâz-› iclâl olan Bab›ali ricâli her zaman oldu¤u gibi bilerek Ar-
navutlara kemlik etmekten hâlî kalmam›flt›r.
110. Bu zat muahharan Diyarbekir’e vali olub Ermeni k›talleri aras›n-
da göstermifl oldu¤u fliddet-i fevkaladeden dolay› ‹ngilizler bunu
nefy ü terhîb eylemifltir.
111. Karada¤ Kral› bir müddetten beri Malisör rüesâs›yla münasebet-i
vedadiye tesisine çal›fl›yordu. Osmanl› ordular› ikide birde Mali-
sörleri ve bütün Arnavutlar› rencide ettikçe, bunu vesile edine-
rek bu münasebât› temine sa‘y ediyordu. Harbin ilan›yla beraber
Malisörlere istedikleri imtiyazat› verece¤ini temin etmek üzere
rüesâ-y› cibali davet etmifl, bir ayin-i mahsus tertibiyle yeminler
ederek taahhüdatta bulunmufl idi. Muahharan S›rp askeri imda-
d›na geldi¤ini ve Osmanl› ordular›n›n bozuldu¤unu görür gör-
mez tebdil-i efkâr ve her türlü mevâidi inkar ü nisyan etmifl, rüe-
sâ-y› merkumeyi pek ziyade dilgîr ve kendisine muavenet ettik-
lerinden dolay› pefliman eylemifl idi!!
112. 16 Nisan 1913 senesi tarihiyle Londra Mukavelesinin akdinden ev-
velce ‹talya ve Avusturya devletleri aras›nda Arnavutluk’un suret-i
tesisince yap›lan bir itilafnamede Arnavutluk’un bir hükûmet-i
müstakille olmas›na ve fakat zat-› padiflahînin tâbiiyet-i manevi-
yesi alt›nda (!!) bulunmas›na karar vermifllerdi. Öyle tahmin edi-
yorum ki, Avusturya Sefareti bu esasa mebni olarak Karabeneli
Bekir Efendi ile maiyetinin Avlonya’ya azimetlerine yol vermifl ve
bu suretle Londra müzakerat› suretinde düvel-i sâireyi dahi bir
emrivaki karfl›s›nda bulundurmak istemifl, ‹smail Kemal Bey buna
evvel ve âhir peyda-y› vukûf ve irae-i reviyy ü muvafakat etmiflti.
113. Muahharan iflittim ki, ‹smail Kemal Bey Avlonya’da ilan-› istiklal
etti¤ini müteakib, Kamil Pafla kendisini telgrafhanede makine
bafl›na davet etmifl idi. Kamil Pafla,
- “Aram›zdaki müzakerata göre Arnavutluk içün muhtariyet-i
idare ilan edecek idiniz. Halbuki Avrupa gazetelerinde görüyo-
ruz ki, istiklal bayra¤›n› keflide ettiniz! Bu ise verdi¤iniz söze mu-
haliftir” dedi. ‹smail Bey,

Süreyya Bey’in Notlar› 385


- “‹ktiza-y› siyasetle buna mecburiyet görülmüfltür” cevab›n›
verdi. Yine Kamil Pafla,
- “Arnavutluk içün bir büyük felakete sebebiyet veriyorsunuz.
Buna teessüf olunur” dedi. ‹smail Bey,
- “Hal ve zaman bunu icab ediyor” cevab›n› veribs her ikisi dar-
g›n olarak makine bafl›ndan ayr›lm›flt›r!
114. Rumeli’nin musibet-i fecias›n› ihzar eden Balkan hükümdarlar›
birer ak›bet-i elimeye duçar olarak terk-i hayat etmifl, hiçbiri
kâmrân olamam›flt›r.
Yunan Kral› I. Jorj muharebenin hitam› s›ras›nda Selanik’te bir
Rumun kurflunuyla telef olmufl.62 Veliaht Kostantin iki defa tac ü
taht›ndan mahrum edildikten sonra Palermo’da nâlezen-i ye’s ü
teessür oldu¤u halde, âlem-i mücazâta gitmifl.63 Birinci defas›n-
da kendisini istihlaf eden ikinci o¤lu Aleksander bir maymunun
dendân-› zehr-âluduyla ölmüfl.64 Büyük o¤lunun o¤lu II. Jorj
hal‘ u def ’ edilmifl.65
Karada¤ Kral› Nikola ailece tac ü taht›ndan, hakk-› saltanat›ndan
dûr olarak diyar-› ecnebiyede terk-i hayat etmifl,66 o¤lu Mirko
Viyana’da Löwen Hastahanesi’nde ve hal-i esarette dünyadan
göçmüfl. S›rp Kral› Petro Arnavutluk’un flevâhik-i cibaline iltica
ettikleri günlerde ald›¤› hastal›¤›n tesiriyle senelerce yatm›fl,67
mülkü naib-i saltanat elinde kalm›fl, ötede beride ifnâ-y› ömür
eylemifltir. Garibdir ki, Mirko Viyana’da ve hastahanede yatar
iken, Arnavut Sefiri s›fat›yla beni bir adam›yla üç defa yan›na da-
vet etmifl idi. Ballplatz’dan gidib gitmemekli¤imi istizâna mec-
buriyet gördüm. Kemal-i fliddetle men etmifl ve bir aral›k arkam-
da iki hafiye koflturularak ziyaretime imkan b›rakmam›fllard›r.
115. 1912, 22 Teflrinievvelde S›rpl›lar Buyanovaç’da ilk defa olarak
harbe bafllam›fllard›r.
1912, 24 Teflrinievvelde Üsküb’e dâhil oluyorlar!
1912, 17 Teflrinisanîde Birinci S›rp Ordusu ve bir Bulgar f›rkas›
Üsküb’den geçmeden Manast›r’a gidiyorlar.
1912, 22 Teflrinisanîde Debre’yi S›rpl›lar al›yorlar.
1912, 28 Teflrinisanîde Elbasan’› zabt ediyorlar.
1912, 3 Teflrinisanîde Yunanîler Preveze’yi istila eyliyor.
1912, 16 Teflrinisanîde Yanya-Loros yolu üzerinde vaki befl pey-
kar istihkamat›n› Yunanl›lar al›yorlar.

386 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


1912, 4 Teflrinisanîde Yunanl›lar bahren Avlonya’y› bombarde
ediyorlar ve ertesi günü Sazan Adas›n› al›yorlar.
1912, 19 Teflrinisanîde Görice’yi istila ediyorlar.
1912, 28 Teflrinisanîde Avlonya’da Arnavutluk istiklal bayra¤› Ce-
mil Bey’in selaml›¤›nda ‹smail Kemal Bey eliyle küflad olunuyor.
1912, 9 Kanun›evvelde Draç’da Arnavutluk bayra¤› keflide edili-
yor.
1912, 25 Kanun›evvelde Avusturya devleti befl kolordusunu silah
alt›na al›yor.
1912, 21 Kanun›evvelde Londra Konferans› birinci defa olarak
Sir Edward Grey’in taht-› riyasetinde akd-i ictima ediyor.
1912, 27 Kanun›evvelde Konferans ikinci ictima›nda Arnavut-
luk’un kavmiyet esas› üzerine istiklali kabul olunuyor.
1913, 23 Nisanda Avusturya baflta olarak, Karada¤’a ‹flkodra’y›
terk ü tahliye etmek üzere devletler taraf›ndan teklif vuku buluyor.
1913, 15 May›sta Karada¤ bayra¤› ‹flkodra k›lâ‘ u istihkamat›n-
dan indiriliyor ve düvel-i sitte sancaklar› rekz ü küflad olunuyor.
1913, 16 Teflrinievvelde Avusturya ve Macaristan delegasyon
meclisi berriye ve bahriye içün yüzseksenmilyon kron tahsisat-›
munzamme kabul ediyor. Halbuki Balkan Harbinde bîtarafl›¤›-
n› muhafaza edece¤ini ilan etmekle beraber, bir müsâlemet-i sa-
hihan›n idamesi muvazene-i umumiyenin muhafazas› içün tes-
limat ü techizata lüzum gösteriyor.
116. Tanin ceride-i habîsesi Protestan oldu¤umuza dair bir f›kra-i kâ-
zibe ile ta¤lît-i ezhân etmek istemifl ise de, el-minnetü [li]llah si-
yasiyâttaki hürriyet-i fikriyemi, cesaret-i medeniyemi muhafaza-
dan geri kalmamakla beraber, dünya ve mâfîhâdan e‘azz u akdes
sayd›¤›m akide-i salime-i ‹slâmiyemi o alçaklardan a‘lâ s›yanet
etmeyi bilir, din ü iman›mla mâdâme’l-hayat iftihar edebilirim.
117. fiâyân-› hayrettir ki, Bab›ali koca Rumeli k›ta-i mübarekesini ve
orada sakin bilcümle akvâm-› müslimenin hukukunu feda et-
meye katlanm›fl iken, Selanik’te vaki ve ‹ttihad ve Terakki Cemi-
yeti’ne ait emlaki zay‘ etmeyi bir türlü hamiyetine yedirememifl,
o sâik ile boykotlara ve enva tehditlere tevessül ile Yunanîleri bî-
zâr etmifl ve ak›betü’l-emr emlak-› mezbureyi kurtarmak ile
memnun u mübahî olmufltur!

Süreyya Bey’in Notlar› 387


118. Draç’a vâs›l oldu¤um Pazar günü (Nisan 26), sekiz-dokuz bin ki-
fli raddesinde tahmin olunan S›rp ordusu fiayak’tan, Kavaya’dan
çekilib Draç’da müheyyâ-y› hareket idi. On k›ta nakliye vapuru
bütün ahmâl ü eskâliyle bu askeri al›b Draç’dan gidece¤i s›rada
vapurumuz Draç liman›na vâs›l oluyor, nakliyeleri bizi selamla-
yarak önümüzden geçiyordu.
119. Esad Pafla ‹flkodra’dan ç›kt›¤› s›rada mal sand›¤›nda mevcut
10.000 lira raddesinde ve tabur sand›klar›yla mîrîye ait olub me-
râkiz-i resmiyede bulunmufl olan yirmi ve küsur bin liray› bera-
berce al›b götürmüfl oldu¤u içün, Osmanl› askerinin keyfiyet-i
iaflesiyle Türkiya’ya temin-i avdeti müflarünileyhin himmet ü se-
mâhatine vâbeste kalm›fl oldu¤unu hep Türk zâbitleri bilirdi!!
120. Ahmed Bey Zog
Mevki ü nüfu[z] babadan evlada intikal etmek flart›yla, iki-üç
yüz seneden beri Mat’la havalisinde temerküz eden bir haneda-
n›n fer‘-i güzîni olan Ahmed Bey’i on sekiz yafl›nda ve bir on befl
kadar Mat’la havalisi âyân›n[›n] bafl›nda olarak ilk defa Tiran’da
gördüm. Gayetle nazik ve mütevazi görünüyor, ince ve uzun bo-
yuyla sar›fl›n saçl› Avusturyal› bir zâdegâna benziyordu.
Esad Pafla’n›n Avlonya’ya girib hükûmet-i müstakilleye itaat et-
mesi üzerine müzakere ve mübahaseye bafllad›m. ‹tiraf ederim
ki, sinni itibariyle mebâhis-i kavmiye ve müzakerât-› siyasiyede
tecrübe ve vukûfu noksan oldu¤unu tahmin ederek muhâtaba
ve mücâvebede pederâne bir tav›r almak istedim. Fakat yavafl ya-
vafl tahminimde yan›ld›¤›m› anlad›m.
Ahmed Bey’in desâseti ve zekâveti nice pîrân u destbân› mat
edecek, nice mesâil-i mu‘d›lay› istedi¤i gibi halledebilecek bir
mertebe-i kemalde idi. Sözü tatl› ve gayetle katî ve kuvvetli idi.
Muhterizâne ve inceden ince müstehziyâne olarak Esad Pafla’n›n
s›yanet-i hayat› içün Avlonya’ya gitmemesinde ›srar ediyor ve bu
miyanede Mat ile havalisinin ehemmiyet-i mahsusas›n› serriflte
ederek teflkilat-› cedidenin âtîye terk ve oralarda bir hal-i infirâ-
d›n lâbüd oldu¤unu söylüyordu.
fiübhe yok ki, Ahmed Bey’in böyle bir sebeb-i mevhûmu öne
sürmek istemesi ilk defa Avlonya’ya gitti¤inde görmüfl oldu¤u
suret-i idarenin hatarnâk ve esass›z oldu¤unu anlamas› üzerine
Avlonya’da temdid-i ikamet etmeyib ve Esad Pafla’ya alet olmak

388 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


istemedi¤inden ileri gelmifltir. Herhalde nokta-i emeli, Arnavut-
luk’u temsil eden bir heyetin bafl›nda bulunmak istemeyib ve
hükm ü nüfuzu taht›nda bulunan Mat havalisini her ikisinin zîr-i
idaresinde b›rakma¤a arzu etmiyordu.
‹smail Kemal Bey o güne kadar Mat’ta teflkilata lüzum olub ol-
mad›¤›n› hayalinden geçirmedi¤i halde, ceffe’l-kalem bu teklifi
reddediyor ve Esad Pafla teklifte mündemiç olan gayeyi düflün-
meksizin, ala’l-amyâ kabul-i tebli¤de vesâtat eyliyordu. Nihayet
Esad Pafla muvaf›k cevab almadan Avlonya’ya gitmifl, ‹smail Ke-
mal Bey’ le birkaç gün içün uzlaflm›fl idi. Fakat genç ve ehemmi-
yetsiz tanatmak istedi¤i Ahmed Bey’i hükûmeti ve mevcudiyeti
içün pek büyük bir tehlike teflkil etti¤ini anlam›fl, Tiran’a avdet
eder etmez müflarünileyhin kesr-i nüfuzu maksad›yla her türlü
hiyel ü teflebbüsâta müsâraat eylemifltir.
Prens zu Wied’in vürûdunu müteakib her yerden Draç’a gelen
eflrâf u âyân gibi, Ahmed Bey dahi berâ-y› tehnîb68 Draç’a gelmifl
idi. Prens’i gördükten sonra Harbiye ve Dâhiliye Naz›r› Esad Pa-
fla’y› da ziyaret etmifl idi. Ahmed Bey Pafla’n›n yan›ndan ç›kar
ç›kmaz Esad Pafla düflüne düflüne odada gezinmeye bafllad›. O¤-
lum Ekrem ve katibi Stavro Stavrizi Efendi haz›r olduklar› halde,
bu s›rada Esad Pafla’n›n dermeyan etmifl oldu¤u sözlerden anla-
fl›ld›¤›na göre, Ahmed Bey’i kendisi içün tehlikeli buluyor ve bir-
gün meydan bulursa herkese teveffuk u tahakküm edece¤ini ifl-
râb ediyordu!
Avusturyal›lar Arnavutluk’a geldikleri zaman Ahmed Bey’in
mevki-i mümtâz›n› tanam›fl, Colonel rütbesiyle kendisini takrîb
etmek istemifl ve buna binaen ‹talyanlar›n su-i nazarlar›na u¤ra-
m›fl idi. Onlar›n tesir-i nüfuzuyla teflekkül eden Draç hükûme-
tinde Ahmed Bey mevki almam›fl, tarafeyn bir hal-i tarassutta
bulunmufl idi.
Bu heyula-y› hükûmeti y›kmak ve millî bir heyet teflkil etmek
üzere Loflna’da tecemmu‘ eden fiura-y› Ümmet’in mukarrerât›-
na zemin ü zamana göre en ziyade sahib-i nüfuz say›lan sâldîde
eflrâf, Zo¤o¤lunu alet-i âmâl edinebilecekleri zu‘muyla Dâhiliye
Nezareti’ne sevk ü intihab etmifl; Ahmed Bey fetanet ü zekaveti
sayesinde hepsine üst gelmifl, bunlar› ve daha birço¤unu hâh ü
nâhâh âmâl ü ef‘âline alet-i tervic ittihaz eylemifl, harekât-›

Süreyya Bey’in Notlar› 389


umumiyesi enzâr-› millette pirayedâr-› hüsn-i kabul olmufltur.
Esad Pafla’ya gelince, Arnavutluk’a gelmek üzere Paris’te müte-
heyyî-i hareket oldu¤u bir s›rada hedefdâne-i kaza ve rehrev-i
semt-i fena olmufltur.
Ahmed Bey besîm ü beflûfl olmak ile beraber çok gülmez, çok
söylemez, mizah› sevmez, ciddiyetten ayr›lmaz, oyundan hazzet-
mez, içki kullanmaz. Daima mütefekkir, küçük büyük her hadi-
seye karfl› mütebass›r, sevdi¤ine ve sevmedi¤ine vefakâr, cesaret-
âver ve faaliyete perestiflkâr. ‹flten usanmaz, muhataradan y›l-
maz. Herkesin mahiyetince idare-i kelamda mahareti, her fleyde
nüfuz-› nazar› vard›r. ‹flinde kayd u bendden azade ve âmâl ü
ef ’âlinde sebat› fevkaladedir. Müflarünileyhin husemâs› veya en
do¤rusu rukebâs›, kendisi[nin] fledîdü’l-idare oldu¤unu iddia
ediyor ve Ahmed Bey’in bu meylini bir hükûmet-i meflruta içün
pek muhataral› görüyor.
Hakku’l-insaf itiraf etmeli ki, idare-i Osmaniyyeyi, istila-y› ecâ-
nibi müteakib Arnavutluk’un tilal ü cibalinde ve bilcümle halk›-
m›z aras›nda bütün kavânîn-i medeniyeyi hakk›yla tatbik etmek
imkan› yoktur. Alelhusus, bir racül-i hükûmet herkesin metâ-
m›‘›na karfl› herkesi hoflnud etmekte ihtimal bulunamaz. Avam-
firîb, zay›f bir hükûmet Arnavutluk’ta ifl göremez. ‹cra-y› hükm
ü nüfuz edebilecek, asayifli temin eyleyecek bir hükûmet-i kaviy-
ye ancak ahkam-› kanuniyeyi tatbikte fliddet göstermeye mec-
burdur. Ahmed Bey mevki-i iktidarda bulundukça bu lüzum-›
mübremi kabulde muztar kalm›fl, nüfuz-› hükûmeti takviye et-
meyi aksâ-y› emel saym›fl, pek çok tarafdar kazanm›fl ve pek az
erbâb-› h›rs u hasedi memnun edebilmifltir. Ahmed Bey’in istik-
balini keflf etmek güçtür. Yaln›z bir hakikat var ki, [o da] müfla-
rünileyh[in] “Yüksel ki, yerin bu yer de¤ildir” teranesiyle demsâz
oldu¤udur. Maksad›na vusul içün dem-i f›rsat› fevt etmez, imhal
ü ihmal etmeyi bilmez.
fiâyân-› kayd u dikkattir ki, Loflna ictima›na karar verildi¤i za-
man Draç hükûmeti bu ictima›n aleyhinde ve ‹talya’n›n kuvve-
tine dayanmakta idi. Esadistler millî bir hükûmete de¤il, Esad
Pafla gibi ümmî bir muhterisin keyf ü hevâs›na uygun bir emâ-
rete tarafdar idi. Halk›n temâyülât-› sahihas› bütün bütün meç-
hul ve bu suretle vaziyet-i umumiye calib-i endifle ve fütûr idi.

390 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Ezici ve k›r›c› olmak flart›yla müheyyâ-y› hareket olan bu üç kuv-
vete karfl› Loflna’da toplanm›fl olanlar›n yegâne istinad› Ahmed
Bey’in flahs› ve flahs›na merbut olan üç-befl yüz kifliden mürek-
keb kuvveti idi. Ahmed Bey her türlü mehâliki istihkâr ederek
Loflna ictima›na zahîr olmufl, onun merdâne sebat› sayesinde
Loflna mukarrerât› millî bir tarz-› mübeccel ile mevki-i icra ve
kabule konulmufltur. Bundan dolay› Arnavutluk kendisine med-
yûn-› flükran olsa gerektir.
Ahmed zekas›yla hal ve istikbalin mahiyetini takdir etmifl, daima
birinci olma¤› gaye saym›fl, her türlü nüfuz u iktidar›n› ve mu-
hit-i idareyi menfaatine göre tanzim etmifl, büyük küçük f›rsat-
lardan istifade etmeyi bilmifltir.
121. Esad Pafla’n›n yegâne flart-› itilaf olmak üzere ortaya koydu¤u
madde Mat havalisinin idare-i mülkiyeden istisna ve mümkün
olmad›¤› takdirde, hiç olmazsa yirmi gün bunun tehir edilmesi
keyfiyeti idi. Bu babda müsaade olunmas› içün Avlonya hükû-
metine mültezimâne ifl‘âr olunmufl ve zîrdeki telgrafname ceva-
ben al›nm›flt›r!
Tiran’da Süreyya Bey, Aziz Pafla, Abdi Bey hazerât›na
Havali-i mezkurede derhal teflkilat icras›na zaten teflebbüs edile-
meyecektir. Binaenaleyh, bu cihetin teminiyle itilaf husulüne lutf
u gayret buyrulmas› müsterhamd›r.
15 Haziran 1329, Dâhiliye Naz›r› Müfid.

Bundan bir gün sonra, yani 16 Haziran 1329’da Avlonya’ya vâs›l


olan ‹smail Bey do¤rudan do¤ruya Esad Pafla’ya çekti¤i telgraf-
namede,
Hüsn-i niyet-i devletlerinden emin oldu¤umdan, o yolda temi-
nata hacet görmem. Ancak Arnavutluk’un mukâsemesini arzu
edenler yaln›z aram›za tefrika düflürüb idare-i milliyemizin akîm
kald›¤›n› temenni ederler ve bunun içün her fleye teflebbüs eyler-
ler. Zat-› sâmileri bu kadar muvaffakiyet ü muzafferiyetten sonra,
tamam-› selamet-i vatana sa‘y edece¤iniz bir zamanda bir tak›m
erbâb-› a¤râz flahs›n›z› bir mânia ve vaziyet ve hareketinizi bir ala-
met-i teflettüt olmak üzere göstermeye yeltendiler. E¤er bu su-i
flâyiâta hatime çekmek ve Arnavutlar idare-i müstakilleye salih
olmad›klar›na dair olan davalar›n› bat›l göstermek isterseniz, yir-

Süreyya Bey’in Notlar› 391


mi gün de¤il (!!) bir dakika bile teflebbüsât-› ›slahiyenin tehirini
ne tecvîz ve ne de taleb buyurursunuz (!!)”

diyordu. Hiçbir suretle o havalinin idare-i mülkiyeden hâriç b›-


rak›lmas›n› kabul etmek istemiyordu. Halbuki ‹smail Bey Arna-
vutluk’un bilcümle havalisinde de¤il, nefs-i Avlonya kasabas›nda
bile ›slahata benzer hiçbir teflebbüste bulunmad›¤› ve Mat gibi
hücra ve idaresi bir kuvvete muhtac olan bir yerin idare-i mülki-
yesini deruhde etmeyece¤ini ve etmek arzusunda bile bulunma-
d›¤› derkâr idi. Olsa olsa bu ›srar›yla Esad Pafla’n›n itilaf›n› red-
detmek ve kendisinin gaye-i emeli olan kanton usulüne tevfiken
Gegal›k ile Toskal›k’›n ayr›lmas›yla vahdet-i idarenin husulüne
mani olmak gibi bir fikr-i garibe mail oldu¤una hükmolunabi-
lirdi! Binaenaleyh, Esad Pafla ‹smail Bey’e verdi¤i cevabda teflki-
lat-› mebsutan›n behemehal yirmi gün kadar teminini vaad ü te-
min edilmezse Avlonya’ya gelmekte ve teflrik-i mesai etmekte
mazur oldu¤unu gösteriyordu! Bu suretle Aziz Pafla ve Abdi
Bey’le müfltereken keflide etti¤imiz bir telgrafnamede teflkilat›n
yirmi gün kadar tehiri ve bu müddet zarf›nda halihaz›r›n ibkâs›
içün cevab-› katî verilmesi lâbüd idü¤ü beyan olunmufl ve ‹sma-
il Bey yirmi [gün] ve hatta yirmi senede bile teflkilat-› idariye ya-
pamayaca¤›ndan emin oldu¤u halde, fikrinde sebat etmifl idi.
Meazâlik, Esad Pafla’n›n tadil-i fikrine gayret edilmifl, bir guna
vaad al›nmaks›z›n Avlonya’ya gelmeye ikna olunmufltur.
121 (Mükerrer). Esad Pafla’n›n arad›¤› bu idi. Bir s›fat-› resmiye tak›-
narak icra-y› nüfuz etmek, Avlonya hükûmetinin bu suretle vak‘
u itibar›n› kesr ile istedi¤i gibi hükm ü hükûmet sürmek idi. ‹s-
mail Bey Esad’›n bu maksad›n› temin etmifl ve halbuki Pafla’y›
hükmüne râm etmek veya bilmuhakeme ceza vermek elinde
iken, serbest b›rakm›flt›r.
122. Hat›r›mdad›r ki, bir gün eflrâftan Malik A¤a merhum yan›ma
geldi ve ne içün kanton usulüne muhalif oldu¤umu sordu. Ma-
lik A¤a ümmî olmak ile beraber, pek ziyade zeki ve gayetle hay›r-
hâh idi. Sualindeki halisiyet üzerine, bu fikri kim[in] ilka ve tel-
kin etti¤ini sual eyledim. Bana dedi ki,
-“‹smail Bey’in yan›ndan geliyorum. Müflarünileyh, Avlonya’n›n
varidat-› miriyesi 60.000 liray› tecavüz ediyor. Halbuki ‹flkodra
ve Mat ile Debre havalisinin bütün geliri 20.000 liray› bâli¤ ol-

392 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


muyor. Binaenaleyh, param›z› Gegalara (!!) yedirmekten ise,
60.000 lira ile her sene kazam›z› imara çal›flmak ve kendi kendi-
mizi idare etmek evlâ oldu¤unu söylüyor.”
123. Bu gîrûdâr ibtila s›ras›nda pek feci ve fecaati nisbetinde hazin ü
flenî bir vaka-i müellime oldu! Resneli Kola¤as› Niyazi Bey mün-
hezim olmufl olan Osmanl› ordusuyla Fir’e gelmifl idi. Bu arslan
yürekli kahraman hasta ve bî-derman idi. ‹stanbul’a gitmek, ba-
fl›n›n çaresini kendi sefa ve devas›n› aramak üzere Avlonya’dan
geçmeye mecbur idi. K›vrana k›vrana iskeleye indirildi. Y›¤›nlar-
la istif edilen peksimet çuvallar›n›n arkas›na dayanarak âh u enîn
ile vapurun vürûduna muntaz›r oldu. Arkas›ndan nâmerdane
at›lan iki kurflun bu merd-i âlî-himmetin hayat›na hâtime verdi.
Kurflunlar› ç›kan [s›kan] eller ‹sa A¤a Boletin’in biraderzadesi
Yunus Boletin ile rüfekâs›ndan Bayram idi.
Niyazi Bey Resne Da¤lar›’na ç›kt›¤› zaman, yaln›z Devlet-i Os-
maniyye’yi de¤il, bir Arnavut hissiyle vatan›n›, vatandafllar›n›
dahi zulümden, zeval-i izmihlalden kurtarmak sevdas›nda idi.
Arnavutluk o hengâmede devletten ziyade tehlikede idi. Bu ha-
miyetli ve pek k›ymetli Arnavut galeyan-› hamiyetle da¤a ç›km›fl,
bir avuç arkadafl›yla Sultan Abdülhamid’e ve onun satvet ü kud-
retine karfl› durmufl, büyük bir hamaset ü flecaat göstermiflti.
H›rs-› câhtan azade ve meflrebi pek sade idi. Arkadafllar› alelu-
mum sermest-i rehîk-i ikbal olmufl iken, kendisi da¤a kola¤as›
ç›km›fl, bunca muvaffakiyetler ve ulviyetlerle beraber yine kola-
¤as› olarak terk-i hayat eylemifltir. Halbuki Niyazi Bey’in mevkii
ol kadar yüksek idi ki, en büyük rütbe ve mevkide bulunan ‹tti-
hadc›lar elini ete¤ini öpmek ile iftihar ederlerdi. Hükûmet-i mu-
vakkate buna karfl› lâkayd davranm›fl, en adî bir adam›n hakk›
olan himaye-i kanuniyeden bile mahrum tutulmufl ve beyhude
yerde telef edildi¤i halde, cânîye kimse bir fley dememifl; zavall›
Niyazi Bey sakl› sakl› defîn-i hâk-i gufrân olmufltur (Rahmetul-
lahi aleyhi rahmeten vâsi‘a[ten]).
124. Müflarünileyh mahrem-i râz edindi¤i yarân›n›n ilkaat›na kap›la-
rak en ziyade ürktü¤ü adam bu abd-i aciz idi. Halbuki ben ra-
kib-i hükûmet ve talib-i riyaset de¤il idim. Teflekkül eden hükû-
metlerin hiçbirine dahil olma¤a ve bir vazife-i resmiye deruhde
etmeye cesaret etmemifl, iktidar›m› gayr-› kâfi görmüfl idim. Bu

Süreyya Bey’in Notlar› 393


Resneli Niyazi Bey

suretle beni rakib görmemesini ve herhalde beni Arnavutluk’un


en halis bir hâdimi olarak tanamas›n› rica eylemifl idim.
125. Muvaffakiyât-› istiklalcuyânesi abd-i acizin cümle-i müstahzarâ-
t›ndan oldu¤unu takdir ü ikrar azmiyle çekti¤i telgrafname:
Süreyya Beyefendi’ye,
‹ltifat ve inayet-i devletlerine teflekkür ederim. ‹smail Kemal.

126. Kontrol azas› 1913 senesi Temmuzunda Avlonya’ya muvâsalat ve


Arnavutluk hükûmeti nam›na azal›¤a intihab olunan Libohova-
l› Müfid Bey ile beraber ifa-y› vazifeye mübafleret etmifllerdi. Fa-
kat ne ‹smail Bey bunlara bir guna müzaherette bulunmufl ve ne
de bunlar ‹smail Bey’e ›zhar-› emniyet eylemifllerdir.
‹smail Bey idare-i mülkiyeyi teftifl ü murâkabeden azade tut-
mak ve alelhusus umur-› maliyeyi bir kayd u nazara u¤ratma-

394 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


mak isterdi. Halbuki Heyet-i Murakabe bu hale karfl› lâkayd gö-
ründü¤ü halde, ‹smail Bey’den emn u itimad›n› kald›rm›fl; tara-
feyn birbirine muhâs›m kesilmifl ve bu suretle her fley 盤›r›n-
dan ç›km›flt›r!
127. Napoli’de Otel Royal’de Süreyya Bey’e,
24 A¤ustos 1329, 149 Numara.
19 A¤ustos 1914 [22 A¤ustos 1913]69 tarihli tahrirat›n›za cevap-
t›r. On befl gün zarf›nda umur u hususât›n›z› ba‘de’t-tesviye avdet
etmek üzere Dersaadet’e azimetinize müsaade ve keyfiyet polis
müdiriyetine tebli¤ olunmufl olmakla, azimette muhtar bulundu-
¤unuzu beyan eylerim, efendim.
‹stanbul Muhaf›z› Miralay Ahmed Cemal

[Telgraf›n orijinali sondaki Ekler k›sm›nda yer almaktad›r.]


128. Kap›ya girdi¤im dakikada, yetmifl yafl›nda oldu¤unu tahmin et-
ti¤im sakall› ve keten? elbiseli bir bîçarenin yerlerde bîtâb olarak
sürüklendi¤ini ve bir az su aray›b dâr-› hâna feryad etti¤ini gö-
rüb, dehfletyâb oldum. O s›rada Arnavutlar ‹stanbul’dan sürülü-
yor, pek elim bir suretle birçok halk ta‘zîb olunuyordu. Sürülen-
ler meyan›nda biraderim Neflet Pafla ile damad›m Ayet Bey vesâir
birçok akraba ve eviddâm›z vard›.
129. Fi’l-hakika, ol günlerde Viyana’dan, Bükrefl’ten ve Atina’dan ge-
len ajanslar bu abd-i acizin baflvekaletle kabineyi teflkile memur
oldu¤umu yaz›yor, ‹stanbul’daki mevki-i vaziyetimi pek ziyade
iflkâl ediyordu!
130. 25 Kanun›evvel 1329 tarihiyle Esad Pafla’n›n yazd›¤› bir mektub-
da, “Avlonya’da vukua gelen Bekir meselesi hakikaten mucib-i
hayrettir. ‹smail Bey müsebbib-i hakiki oldu¤una Kontrol Heyeti
hâlâ flübhe ediyorsa, heyhât” cümleleri münderiçtir. Esad Pafla
her zaman bu meselede iddia-y› beraat ediyor, vukuat dahi böy-
le gösteriyordu!
132.70 Almanya Sefiri Baron Wangenheim bize verdi¤i teminat-› mu-
hâsenetkârâneyi flu suretle eda etmifl oldu¤undan, zikr-i cemili
berâverde-i zeban-› flükran etmekten vazgeçmem.
133. ‹smail Kemal Bey taraf›ndan intihab ve istihdam olunan zabtiye
efrâd›n›n kumandan› Trakasl› Alim A¤a Mehmed’in vukuattan
pek çok zaman sonra verdi¤i malumata göre, mir-i müflarüni-

Süreyya Bey’in Notlar› 395


leyh Hollandal› zâbitin kumanda etti¤i jandarmalar›n iskeleye
gelib etraf› sarm›fl olduklar›n› görür görmez pek çok telafl göster-
mifl ve Alim A¤a’n›n maiyetinde ne kadar adam oldu¤unu sor-
mufl idi. Alim A¤a, yüz kadar zabtiye[nin] emrine müheyyâ ol-
du¤unu söylemifl, bunlar›n hemen celb edilmesini emreylemifl
ise de, mir-i müflarünileyh muahharan her ne maksada mebni
ise, bundan feragat ederek mahzun u meftur oldu¤u halde yal-
n›zca kalm›flt›r.
Öyle hissolunur ki, ‹smail Bey bâdî-i emirde taht-› tevkife al›n-
maktan korkmufl ve bir tedbir-i ihtiyatî olmak üzere kendi zab-
tiyelerini celb etmek istemifl idi!
134. ‹htimaldir ki, Almanya sefirinin bu babda müracaat› üzerine
Avusturya hükûmeti tebdil-i niyet ve men-i harekete karar ver-
mifl olsun!
‹stanbul’da Avusturya sefir-i kebiri bulunan Kont Pallavicini
devletin Arnavutluk’a ait siyasetini takibe mecbur olmak ile be-
raber kendisi bu siyaseti fliddetle tenkit ediyordu ve Arnavutlar›n
teflkil-i hükûmet ve muhafaza-i mevcudiyet edemeyeceklerini
beyan ile, Arnavutlara karfl› bir hoflnudsuzluk ve emniyetsizlik
gösteriyordu. Binaenaleyh, Arnavutluk’u himaye-i Osmaniy-
ye’ye koymak fikrini en ziyade tervic edenlerden biri oldu¤una
ve hep bu teflebbüsât u sevkiyat› teshil ü tervic edenlerin bafl›n-
da bulundu¤una kâniyim.
135. Bu tertibat› Bekir Efendi zaten bana tamam›yla ‹stanbul’da iffla
etmifl, ona binaen bütün tafsilat›yla sefarete ve Prens’e malumat-›
sahiha verilmifl idi.
136. Sual-i vâk›a cevaben Prens zu Wied’e yazd›m ki: “‹flkodra el-hâle-
tü hâzihi düvel-i sittenin idaresinde bulundu¤unu ve havalisi ise
bu idareden istisna edildi¤i halde Mirdita’da, Malisiya’da henüz
hükûmet-i merkeziyenin hükm ü tesiri mahsus olmad›¤› içün,
vahdet-i idareyi temine medâr olmak ve ‹flkodra kasabas› idare-i
ecnebiyeden kurtulmak üzere oras› payitaht olmas› elzemdir.”
137. Arnavutluk tac ü taht›na suret-i sahihada namzed gösterilen üç
zat meyan›nda Dük D’Urach ikinci ve ‹sveç Kral›’n›n ikinci
mahdumu Prens fiarl üçüncü olarak say›l›rd›. Malumat-› sahiha
ve ist›tla‘ât-› vâk›ama göre, Avusturya Veliahd› Arflidük Ferdi-
nand’›n hemfliresini almak flart›yla Dük D’Urach’›n Arnavutluk

396 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


taht›na ›s‘âd›na Veliahd-› müflarünileyh pek ziyade arzu göster-
mifl ve Almanya ‹mparatoru’nun bu hususta müzaheretini iste-
mifl idi. Binaenaleyh, Arflidüfles’in validesi Marya Tereze’nin
[Maria Theresa] inz›mam-› malumat›yla bir aral›k Dük D’Urach
Viyana’ya gelmifl ve flehr-i mezkurda bulunmufl olan Arnavut
rüesâs›yla görüflmüfl idi. Faz›l Pafla Topdanî ve Dervifl Efendi Hi-
ma ile sâir baz› zevâttan mürekkeb bir cemaat Dük D’Urach’› ik-
na ederek Kataro’ya birlikte al›b götürmüfllerdir. Maksatlar› Ka-
taro’dan Arnavutluk’a an-cemaatin geçib, Dük D’Urach’›n hü-
kümdarl›¤›n› ilan etmek ve Avrupa’y› bir emrivaki karfl›s›nda
bulundurmaktan ibaret idi. Dük D’Urach bu yolda birçok zah-
metler ve masraflar ihtiyar eyledi¤i halde, böyle bir teflebbüs-i
cesurâne Arnavutluk’un muhalefetine ve ‹talya hükûmetinin iti-
raz›na maruz kalaca¤›n› derk ü teyakkun etmifl ve Kataro’dan Vi-
yana’ya avdet eylemifl idi. Viyana’da A[r]flidüfles Marya Tere-
ze’nin tavsît eyledi¤i Mösyö Sibers [Siebert] nam›nda bir zat te-
flebbüsatta ve Arnavutlarla münasebatta bulunmufl ise de, ‹talya
devleti Katolik mezhebinden bulunan bir prensin Arnavutluk’a
hükümdar olmas›n› hiçbir vechile istemezdi. Bu muhalefet-i ka-
tiay› tahmin etmek istemifl Belvedere tak›m›yla Ballplatz ricâli
aras›na, yani en do¤rusu Veliaht Arflidük Ferdinand ile Kont
Berchtold meyan›na bundan dolay› pek bariz bir burudet gir-
miflti. ‹kinci defa olarak Dük D’Urach Viyana’ya götürülmüfl ve
Mösyö Sibers’in hanesinde mütenekkiren iki gün kalm›fl idi. O
s›rada kendisiyle mülakat›m›z› tertib eden Mösyö Sibers bizi al›b
Viyana hâricinde bulunan hanesine götürmüfl, müflarünileyh ile
görüfltürmüfltü. ‹tirafa mecburum ki, müflarünileyhin liyakat u
faziletine ve alelhusus Arnavutluk’un ahvâl-i âmmesi hakk›nda
peyda eyledi¤i vukuf u malumata hayran kald›m, kendisinin
mezhebine ‹talya’n›n i‘râz u itiraz eyledi¤ini bildi¤i halde takib-i
maksattan vazgeçmek istememifl ve hatta Protestan olma¤a bile
raz› oldu¤unu ‹talya Hâriciye Nezareti’ne bilvas›ta bildirmifl ise
de, ‹talya hükûmeti bu teminata kanaat getirmemifl ve Veliaht’›n
icbâr›yla Hâriciye Nezareti’nin Roma’ya tekrar eyledi¤i müraca-
at dahi tesir-i matlubu icra etmemifltir.
Müteveffa-y› müflarünileyh Dük D’Urach alt› evlat babas› ve o
zaman senevî 200.000 mark raddesinde varidat sahibi idi. Nâil-i

Süreyya Bey’in Notlar› 397


emel olmak üzere sarf olunan paralar hep Veliahd-› müflarüni-
leyhin hazine-i hassas›ndan tediye olundu¤una kâniyim. Birkaç
gün sonra Viyana’dan Roma’ya geldim. Marki dö San Guiliano
ile mülaki oldu¤umda, lalettayin Katolik olmamak flart›yla Ar-
navutlar herkesi prensli¤e intihab ederlerse, ‹talya devleti[nin]
muhalefet etmeyece¤ini beyan eylemifl ve ‹sveçli Prens fiarl’›n
dahi namzedli¤inden resmen fera¤at eyledi¤ini söylemifl idi. Bu
vesile ile ben ‹ngiltere hanedan-› hükümranîsine mensub bir
prensin intihab› münasib olaca¤›n› arz etti¤imde,
- “Londra’da dört-befl sene bulundum, bilcümle efrâd-› haneda-
n› tanad›m. Arnavutluk’un idaresini deruhde edebilecek mukte-
dir bir zat›n onlar meyan›nda bulunaca¤›n› tahmin etmem” ce-
vab›n› vermifl idi. Bu suretle Prens zu Wied’in namzedli¤i reka-
betten azade kalm›fl ve Romanya hanedan-› hükümranîsi nam›-
na Viyana’ya gelen Romanya veliaht›n›n büyük biraderi fiarl dü
Hohenzoller’in [Karl von Hohenzollern] tavassutu üzerine
Avusturya devleti taraf›ndan müflarünileyh düvel-i sâireye teklif
olunarak mazhar-› hüsn-i kabul olmufl idi.
138. Murakabe Komisyonu ‹smail Kemal Bey’e terk-i umur ile Arna-
vutluk hâricine ç›kt›¤› s›rada, kayd-› hayat flart›yla mahiyâne 50
napolyon maafl tahsis eylemifl, ancak memleketten dilgîr olarak
ç›k›b giden mir-i müflarünileyh bu maafl› bidayeten kabul etme-
mek istemifl ise de, bilahare duçar oldu¤u muzayaka-i fledideden
dolay› maafl-› muhassas istid‘â etmekle, Arnavutluk hükûmeti
kral›n memleketten azimeti gününe de¤in ‹smail Bey’e 50 na-
polyonu muntazaman i‘tâ eylemifl idi. Kral›n azimetinden sonra
memleket, malum oldu¤u üzere, bir müddet-i kalîle eflk›ya ve
usât›n ellerine geçmifl, onu müteakib Esad Pafla Arnavutluk’a ge-
lib hükûmeti zabt etmifl idi.
‹talya henüz harbe ifltirak etmedi¤i bir zamanda ‹smail Bey ‹tal-
ya’da bulundu¤u içün, Esad Pafla’n›n ›srar› ve Baron Aliotti’nin
ifl‘âr› üzerine ‹talya memâlikinden ihraç edilerek Viyana’ya gel-
mifl idi. Viyana’da ‹smail Bey hürmet ü müzaheret gördü¤ü hal-
de, ‹talya sefirinin talebiyle veya ona vesile-i flikayet vermemek
maksad›yla Viyana’dan azimeti tesrî olunmufl ve Harb-i Umu-
mînin devam› müddetince müflarünileyh Paris’te kal›b pek çok
zaruret ü zahmetler çekmiflti. Harbin nihayetlerine do¤ru, Ame-

398 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


rika’daki Arnavutlar›n bir f›rkas› taraf›ndan davet edilmekle dün-
ya-y› cedîde geçmek üzere ‹spanya’ya vard›¤›nda menzil-i mak-
suduna gidebilmesini yine ‹talya devleti iflkâl etmifl ve müflarüni-
leyh âk›betü’l-emr Roma hükûmeti taraf›ndan dermeyan olunan
daveti kabule ve ‹talya’ya tekrar gitmeye muztar kalm›flt›r.
139. Esad Pafla reis-i heyet, Görice sanca¤› nam›na Doktor Turtulli ve
Abdül Efendi Upi, Draç sanca¤› nam›na Ekrem Bey Vlora ve
Miltisazi fialvari, Ergiri sanca¤› nam›na Ekrem Bey Libohova,
Berat sanca¤› nam›na ‹lyas Bey Viryoni ve Co Murtaka, Tiran ile
havalisi nam›na Sami Bey Viryoni, Elbasan sanca¤› nam›na fiev-
ket Bey Verlaci ve Lef Nosi, Avlonya sanca¤› nam›na Doktor
Apaminondo Koleka ile Yusuf Hamzaray Efendiler, Poka ve ha-
valisi nam›na Hüseyin Bey Viryoni ile Hasan Bey Prifltina, ‹fl-
kodra sanca¤› nam›na Torti Çoba.
140. Esad Pafla’n›n Prens’e suret-i sadakat gösterece¤ini müeyyiden
bir vesika 3 numaral› ve … sahifede zeylen münderiçtir.
141. Bu vesile ile Prens zu Wied’in Arnavutluk murahhaslar›na hita-
ben irad eyledi¤i nutuk hatt-› destiyle yaz›lm›fl bir surette aynen
dercedilmifltir: [Kitapta bu metnin nutku bulunmamaktad›r.]
142. En evvel Prens zu Wied baflvekaleti biraderim Ferid Pafla merhu-
ma teklif etmifl ve müflarünileyh hastal›¤›ndan bahis ile i‘tizar
eylemifl idi.
143. Prens’in muvasalat›yla beraber ahaliye neflr eyledi¤i beyanname-
nin ayn› olmak üzere bervech-i zîr derc-i sahife olunur:
Arnavutlar›n Kral› Ekselanslar› Taraf›ndan Ça¤r›
Arnavutlar!
Bugün talihimizin tecellisi sona eriyor ve hür ve ba¤›ms›z Arna-
vutluk yeni tarihine girmek üzeredir. Vatan›m›z›n kaderi bundan
böyle Kral’›n eline, Hükümetin insaf›na ve vatanseverlerin fazi-
letlerine b›rak›lm›flt›r.
Önümüzdeki yolumuz uzun ve engellerle ekilmifl vaziyette, fakat
eski tarihinin ünlü miraslar›na sahib bir millete hiçbir engel afl›l-
maz de¤ildir, hele sizin gibi kendi terakkisi için çal›flmaya metin
bir iradeye sahib bir millete.
Bizim ve neslimizin görevi daima; tüm gücümüzle milletimizin
bahtiyarl›¤›n› aramak olacakt›r.

Süreyya Bey’in Notlar› 399


‹flte bu duygularla esinlenmifl olarak bizler, sizin ellerinizden Ar-
navutluk’un tac›n› kabul ettik.
Arnavutlar!
Bu tahta ç›kma zaman›m›zda istisnas›z olarak sizlerden; Kral›-
n›z›n etraf›nda birleflmifl olarak millî emel ve hedeflerimizi ger-
çeklefltirmeye kendileriyle iflbirli¤i beklemekteyiz.
Birinci Wilhelm

[Arnavutça metni tercüme eden Dr. Mithat Hoxha’ya müteflek-


kiriz -editör-].
145.71 Belgrad sefaretine Tiranl› Faz›l Pafla Topdanî ve Sofya sefare-
tine Koniçeli Mehmed Bey tayin olunmufl ve Faz›l Pafla Belgrad’a
gitmek üzere Viyana’ya geldi¤i günlerde Harb-i Umumî ilan
edilmifl idi. Mehmed Bey dahi Kontrol Heyetinde bulunmufl olan
Fraflarl› Mehdi Bey’in yerine memur olmufl idi.
146. Saray heyeti bervech-i âtî teflekkül etti: Baflmabeynci Sami Bey
Viryoni, Seryaver Ekrem Bey Libohova, Emir Zâbiti Vasapaflaza-
de Selim Bey, Saray Naz›r› Almanyal› von Trona, Katib-i Hususî
‹ngiliz Yüzbafl›s› Armstrong,72 Dam Dönor73 Almanyal› von
Witmann, Madam von Pfuel, Ekrem Bey Libohova’n›n haremi
Fazilet Han›m. Muahharan erbâb-› k›yam›n galeyan› s›ras›nda
Hristo Meksi Müflavir-i Has ünvan›yla saraya intisab eylemifl idi.
Zat-› âlî-i hükümdarîye senevî 500.000 frank tahsisat i‘tâs› Mec-
lis-i Hass-› Vükelâca taht-› karara al›nm›fl ve bilcümle naz›rlara
70’er ve Turhan Pafla’ya 120 altun maafl tahsis olunmufltur. Hal-
buki vüs‘at ü nüfusça ol zaman Arnavutluk’tan pek de fark› ol-
mayan Karada¤ hükûmeti yaln›z dört naz›rdan ibaret olan He-
yet-i Vükelâs›n›n mecmu’una 100 altun maafl bile vermedi¤i na-
zar-› dikkate al›n›rsa, bu maaflât›n tahsisi emrindeki semâhat flâ-
yân-› tenkit olsa gerektir!
147. Alelhusus Kontrol Heyetinin tanzim ü telfik eyledi¤i Nizamna-
me-i Esasiye’de Harbiye Nezareti nam›yla Arnavutluk’ta bir ida-
renin mevcudiyeti yok idi.
Londra Konferans›n›n mukarrerât›na tevfikan, yaln›z bir kuvve-i
zâb›ta olacak ve bu kuvvet Hollandal› zâbitân›n kumandas› al-
t›nda bulunacakt›.
148. Kontrol Heyeti Avusturya nam›na evvela Konsül-General Mösyö
Petroviç ve sonra Konsül-General Mösyö Kral, ‹talya nam›na ev-

400 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


vela Mösyö Leoni ve sonra Konsül-General Mösyö Gali, Fransa
nam›na Konsül Mösyö Krajewski, ‹ngiltere nam›na Maslahatgü-
zar Mösyö Lembi [Harry Harling Lamb], Rusya nam›na Masla-
hatgüzar Mösyö Petrayev, Almanya nam›na evvela Konsül-Ge-
neral Mösyö Winckel, ba‘dehu Nadolni, Arnavutluk nam›na ev-
vela Müfid Bey, sonra Mehdi Beyefendi ve daha sonra Mehmed
Bey Koniçe.
149. Avusturya ve ‹talya’dan sonra di¤er devletler dahi birer birer se-
firlerini göndermeye bafllad›lar: Fransa sefiri Vikont dö Kontini,
Romanya sefiri Mösyö Yorgala, Almanya maslahatgüzar› Mösyö
von Loçbus, S›rp sefiri Mösyö Gabriyeloviç, ‹ngiltere maslahat-
güzar› delege Mösyö Lamb, Rusya maslahatgüzar› Mösyö Petra-
yev (delege), Yunan sefiri sab›k Korfu Prefesi Mösyö Kostantin
Vartas, Bulgar sefiri Mösyö Pavlof.
150. Zat-› Hükümdarînin Katibi ünvan›yla Avusturya devleti nam›na
Mösyö Buchberger sarayda bulunuyordu.
151. Mirdita’da bin kadar (!!) etfâlin talim ü iafle ve idarelerini tanzim
etmek üzere bir mektebin küflad›n› tensib eden Maarif Naz›r›
masarif-i umumiyesini, muallimlerin suret-i intihab u tedârü-
künü ve tedris edilecek kütüb ü resaîlin nas›l ihzâr ü tertib edi-
leceklerini, halk›n kabiliyetini ve ne raddeye kadar buna muva-
fakat edecekleri maddesini mülahaza etmeksizin binas›n›n he-
men inflas› içün Avusturyal›larla pazarl›¤a giriflti¤ini gördük.
Halbuki yaln›z bu mektebin temin-i idaresi içün birbuçukmil-
yon franka ihtiyac oldu¤unu kimse düflünmez, varidat-› hükû-
meti kimse mukayese etmeye bile lüzum görmezdi.
152. Bend-i Mahsus, 1 Mart 1923.
‹stitrad tarikiyle izaha mecburum ki, bugün dahi maarifimizin
tarz-› neflr ü taliminde bir ›tt›rad u intizam yoktur. Egerçi birçok
mektebler aç›lm›fl, birçok talebe Avrupa’ya gitmifl ve gönderilmifl
ise de, mekteblerde tedris olunan kütüb ü resâil el’ân noksan ol-
du¤u gibi, Avrupa’ya giden talebe dahi bulunduklar› yerlerde bir
teftifl ü murakabe alt›nda de¤ildir.
Fikr-i kâs›rânemce, maarif-i kavmiyemizde en ziyade nazar-›
dikkate al›nacak mesele tedrisât-› tâliyedir. Tahsil-i âlîye sevk
olunacak flakirdân›n tahsil-i ibtidaîyi ve bir ecnebî lisan›yla bera-
ber tahsil-i tâlîyi ikmal etmesi lâbüddür. fiakirdân› tahsil-i âlî ve

Süreyya Bey’in Notlar› 401


tâlîye sevk etmek içün tahsil-i ibtidaîlerini ikmal etmeleri lâbüd-
dür. Bu rab›ta temin olmad›kça ihtiyar edilecek fedakârl›ktan bir
faide yoktur.
Halbuki gerek ibtidaî ve gerek tâlî tahsil içün mevcud mektebler
ihtiyac-› hâz›ram›za kâfi de¤ildir. Hele muallimlerin k›sm› küllî-
si[nin] ne tahsil-i ibtidaîyi ve ne de tahsil-i tâlîyi ikmal ettirecek
iktidarlar› yoktur.
Mekatib-i ibtidaiye ve tâliyede görülen muallimlerin birço¤u ba-
ya¤› bir mektebin mubass›rl›¤›n› veya bevvâbl›¤›n› bile idareden
acizdir. Bunlar›n intihab u istihdamlar›nda tutulan usulü lay›-
k›yla anlayamazsam da, gördü¤üm âsâra göre adam kay›rmak-
tan ibaret oldu¤una kâilim. Kimseye ta‘rîz etmeyi düflünmeksi-
zin diyebilirm ki, tahsilin derecât-› muhtelifesini temin içün, tefl-
kilat-› cedîdeye ve alelhusus asrî bir Darülmuallimîn tesisine ih-
tiyac›m›z vard›r.
Mekâtib-i ibtidaiyeden yetiflen flakirdân içün henüz vücudu ol-
mayan tedrisat-› tâliye mekteblerini açmal›, mekâtib-i ibtidaiye-
den daha a‘lâ, daha kesretli flakirdân yetifltikçe, mekâtib-i tâliye
tezyîd olunmal›d›r. Bu mektebleri ecnebî mütehass›slar›n idare-i
münferide ve mutlakas›na tevdi eylemeli ve bu suretle terakki-
yât-› medeniyeden istifade edebilece¤imize ümidvar olmal›y›z.
Mekteblerde okunacak kütüb ü resâili tefrik ve müelliflerine câ-
izeler ve mükafatlar tahsis etmelidir. Evkaf-› mahalliyeyi bir ida-
re-i salime alt›na alarak, mekteblerin ihtiyacât-› mübremesini ik-
mal içün varidât-› vakfiyeden bir hisse-i azime ifraz olunmal›d›r.
Evkaf› çok olan Avlonya’da, Berat’ta, Tiran’da, Draç’da birer lise
küflad› içün hükûmetin tahsis edebilece¤i mebâli¤e mahall-i
mezkure evkaf varidât›n›n k›smen ilavesiyle maksad›n teminine
çal›flmal›y›z. Evkaf-› mezkurenin k›sm-› küllîsi maarif ü mekâti-
be meflrût ve binaenaleyh, mâ-vuzi‘a-leh’ine masruf oldu¤u
içün, kimsenin tereddüd ü flikayetine mahal yoktur. Zaten ve za-
manen mekâtibin temin-i idaresinden, ebnâ-y› vatan›n selamet-i
âtiyesinden akdes ne olabilir ki, bu evkaf bu surete hasr olunma-
y›b da flunun bunun yed-i gasb u ibzâr›na terk olunma¤› caiz gö-
rülebilsin? ‹htiyacât-› ilmiyemiz içün sarf olunacak paralar bizce
pek ziyade k›ymetli ve ehemmiyetlidir.
Bütün milletin gaye-i mühimmesi, istikbalimizin ümidi, flüb-
bân-› vatan›n müktesebât-› ilmiye ve fenniyelerine muallakt›r.

402 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Bunda ne kadar fedakârl›k ihtiyar olunursa, o derece husul-i
maksada hizmet edilmifl olur. Yoksa kâselîsân-› evkaf›n imla-y›
batn-› flerifi içün o kadar varidât› terk ü hibe edersek yaln›z hü-
kûmetin verece¤i tahsisat ihtiyacat›m›za kafi olamaz ve efrâd-›
millet bu derd-i elîm-i bedavet ü cehaletten kurtulamaz. Milleti
üç-befl imam›n bereket ve duas› ihya etmez; millet yaln›z mek-
teblerle ve âsâr-› medeniyeyi elde edinmekle daim ve mesud
olur. Ükelâ-y› suhtun ref‘ edece¤i dualar›n zaman› geçmifltir;
flimdi mekteblerin ›slah›, medâris-i ilmiye ve âsâr-› nâfiam›z›n
istikmali gibi ifllerle herkes teva¤¤ul etmelidir.
Hükûmetimizi nâ-ehiller eline b›rakmamak, kaht-› ricâl beliye-
sine bir deva-y› acil bulmak içün elsine-i ecnebiye ile beraber
tedrisât-› tâliyeyi ikmale lüzum vard›r.
Müdevvenât-› medeniye ve tabirât-› fenniye ve ilmiyeden mah-
rum olan lisan›m›z› ›slah edinceye kadar fünûn-› âliyeyi elsine-i
ecnebiye ile tahsile mecburuz.
Avrupa’ya gönderilecek ve gidecek talebe behemehal bir lisan-›
ecnebî tahsiline muhtaçt›r. Bunlar› mebâdî-i tahsillerinden iti-
baren ihzar etmedikçe muntaz›r oldu¤umuz faide has›l olamaz.
Bu talebe, gidecekleri mekâtibde mecburiyyü’t-tahsil olan lisan-›
aslîye evvelce kesb-i vukuf etmifl olmal›d›r. Dâhil olacaklar› me-
kâtibin lisan›n› önce ö¤renmezlerse, elifbâdan bafllama¤a muz-
tar olurlar. Böyle sinleri geçmifl talebe, dört-befl yafl›ndaki s›byan
aras›na kar›flt›¤› anda, ya gayret-i nefsleri mecruh olur veya hüzn
ü teessürlerinin sâika-i tabiyesiyle bir rah-› nâ-refteye süluka
muztar kal›r.
Hükûmetin tahsisat›yla giden talebeye gelince, bunlar keyfe mâ
yeflâ’ intihab olunduklar› içün rakiblerine karfl› haks›zl›k yap›l-
d›ktan baflka, tahsil-i ibtidaîleri ve tâlîleri noksan olan bu talebe
hiçbir lisan-› ecnebî ile mütekellim de¤ildir. Bu cihetle kendile-
rinden beklenen menfaat heba olub gider. Halbuki bi’l-imtihan
evleviyet ve ehliyetleri sabit olanlardan intihab ve bir [lisan-›] ec-
nebî tahsiline sevk ü icbar olunsalar, zeka ve irfanlar›n›n müka-
fat-› sahihas›n› ve hükûmet müzaheretini görüb müstefid olurlar.
Alelumum Avrupa mekteblerine giden talebenin bir murakabe-i
ciddiye ile tahsilleri ve etvâr u terbiyeleri takib edilmekteki mu-
hassenât› izaha bile lüzum görmem.

Süreyya Bey’in Notlar› 403


Milletin gaye-i mühimmesi ve istikbalimizin ümid-i münferide-
si olan bu talebenin muhafaza-i edeb ü terbiyeleri ve temin-i
tahsil ü talimleri emrinde ne kadar ihtimam olunsa yeri vard›r.
Arnavutlar irtica beliyesinden kurtulmak, bir nokta-i kemale
do¤ru yükselmek içün ilmî ve edebî, ictimaî ve s›naî iflti¤alâta
vakf-› vücud etmeye, yani secâyâ-y› bedaveti mezâyâ-y› medeni-
yete kalbeylemeye muhtaçt›r. Binaenaleyh, pek büyük tetkikat ve
müzakerâta, pek mühim mesai ile azim bir vukuf ve malumata
muhtac olan bu meseleye karar vermek üzere, fazl u irfan ile te-
meyyüz eden mebusândan ve ilm ü kemal ile temeyyüz eylemifl
zevâttan mürekkeb bir Encümen-i Dânifl’in tesisi ve öyle herke-
sin custcû-y› menfaat ü hevesi[nden], devam-› nezaretle ma-
kamlar›n› baziçe-i siyaset ittihaz eden nuzzâr›n re’y-i hodundan
bu mesâilin kurtar›lmas› zaman› gelmifltir, san›r›m.
Hükûmete ait olan bu vezâif-i mühimmeyi alâ kadri’l-imkân
enzâr-› dikkate koyduktan sonra, fluras›n› dahi izaha mecburum
ki, bizde tenevvür etmek isteyen gençlerimiz hep devlet memu-
riyetiyle bekâm olma¤› emel ediyorlar.
Vâk›a, cahil bir tak›m eflhâs›n ellerinden mihver-i idareyi kurtar-
ma¤› ve seviye-i fikriyesi yüksek olan flübbân-› vatan›n uhde-i ir-
fan›na tevdi etmeyi hepimiz temenni ederiz. Fakat muh[i]timi-
zin memurdan ziyade müteflebbis erbâb-› iktidara ihtiyac-› kül-
lîsi vard›r. Ehliyetli memur görmeyi mütehalikâne arzu etmek ile
beraber, muhtac oldu¤umuz birçok müessesât-› s›nâiye ve ikti-
sadiyenin bafl›nda dahi muktedir ve münevver gençlerimizin bu-
lunmas›n› fliddetle dileriz. Herhalde emrâz-› kavmiye ve ictima-
iyemizin mahiyetini anlama¤a, bir tak›m hayalât u hurafâta
iman getirib de vadi-i h›zlâna gitmeye zaman›m›z müsaid de¤il-
dir. Bunu efrâd-› ümmete suret-i vâz›hada anlatmak, âtiyen te-
nevvür edecek gençlerimize ait bir vazife-i mühimmedir.
Bizim necat u selametimiz, servet ü saadetimiz, velhas›l her tür-
lü sefalet-i hâz›ram›zdan halâs›m›z, hep yetiflecek gençlerimizin
irfan›na ba¤l›d›r. Terakkiyât-› medeniyede mahall-i tatbik ara-
ma¤a mecbur olan bizler, mütefennin talebemizi yaln›z memu-
riyetlerde ve iki-üçyüz frank›n arkas›nda görmek hevesinde de-
¤iliz. Bütün servet-i milliyeyi hüsn-i idareleri alt›na alabilecek
müessesât›n bafl›nda bu talebeyi görmeyi arzu ederiz.

404 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


153. Okumas› yazmas› olmayan ve hiçbir idarede tecrübesi sebk et-
meyen eflhâs› küçük büyük her türlü menâsibe ehil görmek, lü-
zumlu lüzumsuz memuriyetler ihdas etmek usulünü en evvel ‹s-
mail Kemal Bey icad etmifl, kendisini istihlaf eden heyetler de bu
bid‘ate devam eylemifllerdir. Halbuki henüz kavânîn ü kavâide
merbut ve müktesebât-› ilmiye ve evsaf-› sâiresi mazbut olmayan
memurîn ço¤ald›kça, çarh-› idarenin mihverinden ç›kmas› ve
memleketin feyz ü terakkisi yollar›n›n kesilmesi tabiîdir. Muah-
haran hükûmetimiz meflrutî bir flekilde tesis edib, mebusân-› ki-
ram dahi buna bir çare düflünmek, ehliyetli memurlar›n hukuk-›
müktesebelerini bir kaide-i muttaride taht›na almak laz›m gelir
iken, hevesdâr-› nezaret olanlar nâz›m-› manzume-i devlet ol-
duklar›na kanaat getirerek, hiçbir nezarette kendilerinin iddia
ettikleri kemalât u meziyyât› göstermemifl, mütehass›slar celbiy-
le umuru erbâb-› liyakata tevdi ve idare-i devleti ciddî bir kanu-
na rabt etmek istememifllerdir! Halbuki memurînin hâiz olma-
lar› lâbüd olan evsâf[›] tayin etmedikçe, tarz-› intihablar› bir ka-
rar-› katîye merbut olmad›kça nezaretlere hâriçten yanaflma su-
retiyle gelen ve getirilenlerin arkas› kesilemez ve kimse hakk-›
müktesebinden hal ü âtîde emin olamaz. Memurlar nâz›rlara de-
¤il, nezaretlere mâl olmak ve feyz ü terakkilerini yaln›z kendile-
rinin meziyet ü hizmetinden beklemek laz›m gelir, san›r›m.
154. Bunlar›n suret-i celbi ve fiyatlar›n›n tayin-i kemmiyeti pek ziya-
de flâyân-› tetkiktir. Evrak-› müsebbetesini hükûmet-i hâz›ra
meydana ç›karma¤a himmet ederse, bir devlet-i muazzamay›
temsil edenlerin mahiyet-i sahihas›n› meydana koymufl, bir nu-
mune-i ibret gösterilmifl olur, san›r›m.
155. Evrak-› mevcudede mevâdd-› seb‘a nam› verilen müsaadât-› mah-
susa ve matlubeden üçü jandarmalar›n tensikat›na, memurîn-i
müstahdemîn meyan›nda H›ristiyanlar›n kabulüne dair fleyler
vard›r. Halbuki Arnavutluk hükûmeti esasen din ü mezhebi de¤il,
memurînin ehliyet ü kifayetini arama¤a karar verdi¤i içün, me-
vadd-› mezkureyi zikre bile lüzum yok idi. Bu mukarrerât›n zîrin-
de Arnavutluk murahhas› s›fat›yla Mehdi Beyefendi’nin imzas›
vard›r. Aynen zeyl-i kitabda … sahifede münderiçtir.
156. Askerin cem‘ini taahhüd edenler flâyân-› hayret bir ifrat› iltizam
ve kabul etmifllerdir (Müellif Naboci, Cild 2). Maamafih, bu ta-

Süreyya Bey’in Notlar› 405


ahhüdât›n masârif-i ibtidâiyeleri nâm›yla 74.000 altun ân-› vâ-
hidde tevzi olundu¤u cihetle, maksad›n neden ibaret oldu¤u te-
zahür etmifl idi. Memleketi sertâbepâ mehlike-i azimeye ilka
edenler hakk›nda bugün dahi heyet-i milliye-i umumiyemizi
temsil eden mebuslar bu hesab ü kitab› arama¤a ve herkesin ni-
kâb›n› kald›rma¤a mecburdur, san›r›m!
157. Nuzzâr haftada bir gün s›ras›yla hükümdar› görür, icraat-› vâk›a ve
mütalaat-› mahsusalar›n› arz eylerdi. Esad Pafla her Cumartesi
kabul olunuyordu.
15974. Muahharan vuku bulan ist›tlâât-› sahihama göre, Yunanîlere
karfl› sevk olunacak askere muktezi zâbitân kadrosunu Avustur-
ya ve ‹talya’dan gelecek zâbitân ile ikmal etmek fikr ü ümidi var
idi. Fakat bu iki hükûmetin aras›nda bedihî olarak görülen bir
rekabet, her tahmin ü hesab›n fevkinde oldu¤u içün, noksan›n
ikmal olunaca¤› farz olunsa bile Avusturya ve ‹talya zâbit[i]nin
bir muvafakat-› sahiha ile yekvücut olarak Arnavutluk’ta hizmet
eylemeleri gayr-› mümkün idi.
160. Aslen Tiranl› bu adam, rivayet-i sahihaya göre, Yunanîlerin vas›ta-
i fesad u muhaberesi idi. Ayda bir-iki defa Korfu’ya gider gelirdi.
161. 1.440.000 frank›n suret-i sarf›na ve kimlere ne miktar verildi¤ine
dair evrak u hesabât›n elyevm mevcud ve lede’t-taharrî meydana
ç›kmak ihtimali meflhud oldu¤unu iddia edenler vard›r!!
162. Esad Pafla Vasatî [Arnavutluk] Hükûmeti riyasetinden istifa etti-
¤i s›rada bana yazm›fl oldu¤u bir mektuba müsteniden, müflarü-
nileyhin emlak u arazisi senevî 80.000 kron icare ile bir Avustur-
ya bankas› taraf›ndan istîcâr olunursa, kendisi[nin] Arnavutluk’u
terk ile hâriçte imrâr-› hayat edece¤ini Kont Berchtold’a bilvas›ta
telgrafla bildirmifl idim. Müflarünileyh cevabnamesinde, “Avus-
turya devleti Esad Pafla’ya haraçgüzâr olamaz” demifl idi.
163. Viyana’da bulundu¤um s›rada bizzat Filip Efendi Noga’dan mes-
mû‘um olmufltur ki, bu 50.000 altunu Romanya Kraliçesi ve hü-
kümdar›n teyzesi Kraliçe Elizabeth vermifl ve bu babda Esad Pa-
fla ile teati-i müzâkerât eden Hristo Meksi’ye yüz ve mumaileyh
Filip Efendi’ye yüzellibin frank, Esad Pafla ald›¤› paradan tevzi‘ ü
i‘tâya muvafakat eylemifltir!!
164. Muharebe-i Âlem-flumulün mebâdîsinde Löwental süvari mü-
laz›m› rütbesiyle askere gitmifl, Lemburg civar›ndaki mevkiye

406 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


sevk olunmufl idi. O s›rada fliddetli bir Draç ›stmas›yla hastaha-
nede yatt›. Fakat ailesinden iftirak âlâm›na munzam olan fledâ-
id-i seferiyeden dolay› bîhâb u bîhuzur oldu¤unu gören tabib,
teskin-i a‘sâb› maksad›yla afyon ruhu vermeye mecbur oldu.
Yazd›¤› reçeteye afyonun miktar›n› s›f›r bir [01] suretinde yaz-
mas› laz›m iken, eser-i zühûl olarak bir ve s›f›r [10], yani on tar-
z›nda tahrir etmifl. Eczac› bu hata-y› fâhifli gördü¤ü halde, hâri-
cen istimal olunabilece¤i ihtimaliyle ilac› tertib ve vaz’ eyledi¤i
fliflenin üzerine “Hâriçten istimal olunacakt›r” cümlesini tespit
ederek, ilac› gönderdi. Zavall› Baron, hekimin tavsiye-i sâb›kas›
üzerine deva yerine içti¤i mayi’le ilelebed hâbgâh-› fenaya yat-
m›fl, pek ziyade k›skand›¤› genç haremini rakibinin dest-i h›rs›
ve tahassürüne b›rakm›flt›r!
165. Esad Pafla’n›n hanesine hücum edilmesi hususunu en ziyade tefl-
vik ve Kral ile Kraliçe’yi i¤fal ü teflvîk edenler [aras›nda], Tiran-
l› Murad Bey Topdanî’nin ismi zikr olunuyordu. Avusturya Se-
fareti memurlar›ndan olub Kral[’a] ve Kraliçe’y[e] Arnavutça
tedris eden Profesör Pekmezi dahi Esad Pafla aleyhinde müflarü-
nileyhimây› tebrîde muvaffak olanlardan say›l›yordu. Hücu-
mun vukû‘u gecesinde, bunlar[›n] birkaç defa saraya gidib gel-
dikleri görülmüfl ve bu iki zat nasyonalistlerin hevesine ve Avus-
turya Sefareti’nin merzîsine tercüman olmufl olduklar› rivayeti
kesb-i kuvvet eylemifl idi. Murad Bey Harb-i Umumî s›ras›nda
Avusturya ordusuna iltihak ve hizmet etmifl ve bu s›fatla Avus-
turya ordusu Tiran’da iken gelib sekte-i kalbiye ile attan düflüb
vefat etmifltir.
166. Bu babda tahkikât-› lâzime icras› iktiza etmek ile bir komisyon te-
flekkül etmifl ve Arnavutluk hükûmeti nam›na Umur-› Dâhiliye
Müdürü Feyzi Bey Alizoti ve Baflvekalet Müsteflar› Ekrem Bey
Vlora ve erkândan Luici Guragoki, ‹talya hükûmeti nam›na Sefa-
ret Baflkatibi Marki dö Duraço ile Sefaret Ateflemiliteri Erkan-›
Harb yüzbafl›lar›ndan Kont Andreoli ve Konsolato Tercüman›
Daniska memur olmufllard›. Yap›lan tahkikatta Morikyo ile Kini-
gos’un eflk›ya ile teati-i iflârât ettiklerini müeyyid delâile destres
olunamad›¤›ndan, bunlar›n tevkifi haks›z ve sefarete beyan-› te-
essüf olunmas› çaresiz görülerek ifle netice verilmifl idi!
167. Aliotti’nin me’luf oldu¤u bir meslek-i menfaatcuyâneye göre,
Esad Pafla’n›n takviye-i mevkii ve Prens zu Wied’in izale-i hükû-

Süreyya Bey’in Notlar› 407


meti içün göstermifl oldu¤u tehâlük devletin arzusundan belki
de fazla oldu¤u hükmedilirse de, bu vukuat› müteakib Avlon-
ya’ya ‹talya asker ihraç etmifl oldu¤unu gördükten sonra flahsî ve
hususî bir ihtirastan ziyade, cebrî ve siyasî bir maksad› takib ey-
lemifl oldu¤unda tereddüt edilemez.
168. K›fllan›n piflgâh›nda müctemi münevverlerin bafl›nda Libohova-
l› Ayet Bey var idi. Esad Pafla’n›n hanesini muhasaraya giden
müfreze ile beraber bulunmufl ve kap›y› dak[keden] ve eve du-
hul eden kendisi idi. Esad Pafla Ayet Bey’i görür görmez,
- “Bu ne haldir?” diye sordu. Mir-i mumaileyh,
- “Hükümdar›n emriyle sizi al›b memleket hâricine sevke me-
mur olduk”lar›n› söyledi. “Etraf tamam›yla sar›lm›fl ve toplar›n
istimaline emirler verilmifltir. Kendinizi beyhude yerde heder et-
mekte ve fazla telafl gösterib de silaha sar›lmakta mana yoktur.
Tesliminizi çaresiz görüyorum” dedi ve onun üzerine ‹talya Sefa-
reti’nden adamlar arad›.
Ayet Bey hükûmetin infaz-› iradesine hâlisâne çal›flt›¤› derecede
bir hadisenin vukuuna meydan vermemeye ve ez-her-cihet
memleketin temin-i sükununa gayret eylemifltir. Esad Pafla bun-
dan dolay› Ayet Bey’e büyük bir kin ü garaz ba¤lam›fl, son günü-
ne kadar âsâr-› i¤birâr›n› göstermekten hâlî kalmam›flt›r!
169. Prens zu Wied’in Arnavutluk taht›na cülusunu mu‘lin yaz›lmas›
kaideden olan mekâtib her hükümdara gönderildi¤i s›rada, ga-
yet tazimkârâne tabirât ve vedad-âmiz beyanat ile Sultan Meh-
med-i Hâmis’e dahi bir mektub yaz›lm›fl idi. Her hükûmetin hü-
kümdar›, hatta aksâ-y› flarkta Japonya ‹mparatoru beyan-› tebri-
kât ve tesis-i münasebât etti¤i halde, ‹stanbul’dan hiçbir cevab
gelmemifltir ve yaln›z bir tak›m propagandac›lar ‹flkodra’ya ve
öteye beriye da¤›larak halk›m›z› idlâle çal›flm›flt›r!
170. Almanya Dâhiliye Nezareti’nden bir memur gelib, gönderilecek
eflhâs›n asker fleklinde i‘zâm›na müsaade olunmayaca¤›n› ve
amele tarz›nda giderlerse bir fley denilemeyece¤ini tebli¤ eyledi!
171. Malumdur ki, Arnavutluk hükûmeti bu iki devletin kefalet-i
munzammesiyle onmilyon frank istikraz eylemifl idi. ‹talya ve
Viyana bankalar›ndaki mevcut, bu paran›n bakiyesi idi. Hükû-
met[in] bunlar›n tediyesince ne derece mecbur oldu¤unu bile-
mezsem de, hat›r›mda kald›¤›na göre Avusturya bankalar› hîn-i

408 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


hesapta tediyat› krona ve ‹talyanlar liretaya tahvil eylemifllerdi.
Binaenaleyh, hükûmetimiz bu borcu vermekte mecbur ise, kro-
nan›n ve liretan›n bugünkü te[ne]zzülünden istifade ederek he-
sab›n› kesmesi münasibdir, san›r›m. Bir de Draç Hükûmet Ko-
na¤›’n›n saraya tahvili s›ras›nda inflaat u mefruflattan Viyana’da
bir flirketin ikimilyon kron aras›nda? bir matlubu oldu¤unu, se-
farete birçok müracaatlar›ndan biliyorum. Bu hesab›n nazar-›
dikkatten dûr tutulmamas› ve evrak›n buldurulmas›yla cümlesi-
nin tetkiki becâ oldu¤una kâilim!
172. O¤lum Ekrem Viyana seyahat› ve Avusturya ricâli mülakat› üze-
rine yazd›¤› muht›rada diyor ki:
Baron Chlumecky ile Erkan-› Harbiye Reis-i Umumîsi Baron
Konrad ile yemekte idik. Müflarünileyh Türkiya hakk›ndaki te-
veccüh-i hay›rhâhânesini ›zhar etti¤i s›rada, Balkan hükûmetleri-
ne karfl› ma¤lub olmak ihtimali olmad›¤›n› dahi serdediyordu.
Müflarünileyhin fikrince,
- “‹talya Trablusgarb’› iflgale tasaddî etti¤i anda, Balkanlar’da sta-
tükonun muhafazas› esas›yla yap›lan uhûd u mevâsîke istinaden,
‹talya’y› son derece tazyik etmesi ve bu suretle kâffe-i mesâil-i
muallakay› ve alelhusus Arnavutluk’a ait olan bütün tasavvurât-›
siyasiyesini hall ü fasl etmesi laz›m idi. Arnavutluk’un en büyük
düflman› ‹talya oldu¤unu bildi¤i içün, halen ve âtiyen ‹talya’n›n
ihtirasât u metâmi‘ine nihayet vermesi ve hal ü zamandan bilisti-
fade kendisinin nokta-i nazar›nca Adriyatik’te nüfuz u tefev-
vukunu temin eylemesi iktiza ederdi. Halbuki o f›rsat› fevt ettik-
ten sonra, elyevm Balkan hükûmetlerinin açt›klar› ebvâb-› mu-
hâsamaya Avusturya müdahaleye kalk›flsa, karfl›s›nda Rusya’y›
bulaca¤›nda ve bir harb-i umumîye vesile verece¤inde flübhe yok-
tur (!)” dedi.

Ekrem,

- “Harb-i Umumî’nin sadamât›ndan Avusturya ne kadar müte-


zelzil ve mutazarr›r olmak ihtimali varsa, hükumât-› erbaan›n
mübâfleret eyledikleri muharebenin netâyicinden de ol kadar ha-
tarnâk bir mevkide kal›r. Türkiya Rumeli’den fekk-i rab›ta etti¤i
anda, di¤er bir devletin dahi bu tarrâka-i izmihlal [ile] sahife-i
hestîden silinmesi pek tabiî görülür” cevab›n› verdi.

Süreyya Bey’in Notlar› 409


Konrad bir iflmizaz u teessürle bu kehanete mukabil

- “ O devlet Avusturya devleti olsa gerektir!” dedi ve Arnavutlar›n


ittihad-› millîsine delalet ü müsâraat etmekli¤imize ihtiyac-›
azim oldu¤u ve Avusturya devleti her türlü müzahereti ibrâza
âmâde olub, Arnavutluk’un teflkil-i hükûmet ve temin-i mevcu-
diyetine sâî olaca¤›n› söyledi. Müflarünileyhin Türkiya hakk›nda
gösterdi¤i nikbinlikte Kont Berchtold ile beraber bütün Avustur-
ya ricâl-i siyasiyesi (Muamelat-› fiarkiye Müdürü Mösyö Rappa-
port’tan mâadâ) ve hatta Avusturya efkâr-› umumiyesi dahi müfl-
terek idi. Onlarca Türkiya ihrâz-› kemal-i zafer ve hükûmât-› er-
baay› esas›ndan zîr ü zeber edece¤ine kâni idiler.
fiu kadar ki, harbin mukaddemât› bu ümidin hilaf›nda oldu¤u
görüldükten sonra, Kont Berchtold,
- “Bu harb Arnavutluk içün bir felakettir. Zira Arnavutlar henüz
haz›rlanmam›fl ve düflmanlar›na mukabele edecek kuvvet ve istik-
lale kabiliyet peyda etmemifltir. Bu harb Arnavutlar içün on sene
sonra olmal› idi. Arnavutlar hukuku-› kavmiyelerini tamam›yla
kaybetmese bile, k›smen zayiata u¤rayacaklard›r. Bunun içün bir
irade-i milliye teflekkül etmeye muvaffak olurlarsa, Avusturya ken-
dilerine yar u yaver olacakt›r” diyordu. Ve bunun üzerine, “Avlon-
ya’da bir cemiyet-i kavmiyenin celb ü davet olunmas› laz›md›r. Bu
mevcudiyet-i milliyeyi bir an evvel ibraza muvaffak olmazsak ve
düvel-i muazzaman›n enzâr-› dikkatini celb u davet edecek bir
mehâbet ü liyakat göstermezsek, Arnavutlar sahife-i alemden
mahv u nâbûd olurlar” fikr ü emelini dermeyan ediyordu.

‹flte bu vasâyâ-y› malume üzerine, abd-i râk›mu’l-hurûf Avlon-


ya’da bir cemiyet-i milliye teflkiline müsâraat ve bilcümle erbâb-›
basiret ü kudreti davet ederek, bina-i istiklal-i millîmizin ilk te-
mel tafl›n› koymufl olmakla müftehir ve yaln›z esbab-› mâniadan
dolay› ikmal-i maslahata ve ref‘-i livâ-y› hürriyete muvaffak ola-
mad›¤›m içün mâdâme’l-hayat müteessirim. Mevlâ-y› Müte‘âl
bu binay› masûnü’l-indirâs, mâdâme’l-âlem pâyidâr ve kâffe-i ef-
râd-› milliyemizi cem‘ ü tevhid ile bir câmia-i sahiha-i milliye
teflkiliyle cümlemizi bahtiyar buyursun.
17475. Aile-i hükümdârîye ait ve 5000 napolyon ile birçok zî-k›ymet
mücevherat› muhtevî olan bir çanta bu s›rada ortadan nihan ol-

410 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


mufltur! Pek çok taharriyât u tahkikat icra olunmufl ise de izi bu-
lunamam›fl, jandarma müstehâsesinin bunda dahi parma¤› ol-
du¤u zebân-zed-i s›¤âr u kibâr olmufltur. Meazâlik, Allahu a‘le-
mu bi’s-savâb.76
175. Devlet-i Osmaniyye’den müntekil bir hakk-› ahdi ile Avustur-
ya’n›n Katolikleri himaye iddias›nda bulundu¤unu ‹talya hükû-
meti biliyordu. Bu sebebden dolay› onlar da mütekâbilen ehl-i
‹slâm’› okflamak, her türlü vesâil ile bunlara temin-i meveddet et-
mek isterdi. Heyet-i sefaret Esad Pafla’y› kendilerince halis ü
muhlis ve Avusturyal›lara karfl› muhas›m u muar›z sayd›klar›
içün, unsur-› müslimin mihveri olmak üzere ellerine alma¤a lü-
zum görmüfl, Avusturya’n›n mültezimi s›fat›yla belledikleri Prens
zu Wied’in aleyhinde sevk ü i¤râya çal›flm›fllard›r. Esad Pafla’n›n
tenkili meselesini ayn› suretle ehl-i ‹slâm’a bir tecavüz ve Avus-
turyal›lardan müretteb olmak üzere ortaya sürmüfl vesâit-i müte-
addide ile avam u hevâmm›n ikna‘›na gayret eylemifllerdir. Esad
Pafla’n›n ifline el veren bu rekabet ve siyaset, alelhusus Müslimler-
le Katoliklerin hakk-› himayesi gibi bir keyfiyeti temin maksad›-
na alet olaca¤›n› tahmin etmifl, Frans›zlar›n ve bi’n-nisbe S›rpl›la-
r›n kuca¤›na düflünceye kadar bu tarikten ayr›lmam›flt›r!
176. Hükümdar vapura râkib olur olmaz, herkes telafl ü endifleye düfl-
müfl, sefarethanelere mensub ve memur olanlar da iskeleye
ko[fl]mufl idi. Yaln›z k›fllan›n üzerinde vaki bir tepecikte tabya
olunan toplardan hal-i faaliyette bulunan ikisi o¤lum Ekrem
Bey’in taht-› idaresinde bulunuyor, kemal-i fliddetle usâta karfl›
istimal olunuyordu. Avusturya sefaret heyeti ve Ekrem’in akraba
ve eviddâs› terk-i mevki ile vapurlardan birine iltica etmesini ih-
tar ettikleri halde, Ekrem ›s¤â etmemifl, mevkiini ve toplar›n su-
ret-i idaresini b›rakmam›flt›r. Avusturya ‹mparatoru’nun, huzu-
runa kabulüm s›ras›nda,
- “Ekrem Bey’in vatan›na karfl› icra eyledi¤i fedakârâne hizmet-
ten dolay› beyan-› takdirat u tebrikat eylerim” demesi bu vakay›
ihtar ve ima maksad›n› mutazamm›n idi.
177. Topçu Miralay› Morikiyo ‹talyal› Albanezdir. Debre ve havalisine
fukarâ-y› ahaliye elbise ve edviye ve h›yâm ve et‘›me tevzi‘ etmek
üzere Esad Pafla’n›n Draç’da kurdu¤u hükûmet zaman›nda ‹tal-
ya devleti göndermifl idi. Daha evvelce San Martino Skiro’yu Sa-

Süreyya Bey’in Notlar› 411


lîb-i Ahmer [K›z›l Haç] nam›na Vasatî Arnavutluk’ta sevk ve me-
mur eylemifl idi.
Halk hakikaten ianeye muhtac ve her türlü esbab-› maifletten
mahrum, aç ve bî-ilaç idi. Bunlar birçok muhtacîne ianeler îsâl ü
tevzi eylemifllerse de, Arnavutlar ‹talyanlar›n serbest olarak
memleketleri dahilinde geflt ü güzar etmelerini hofl görmezdi.
Bundan dolay› Prens zu Wied’in hükûmeti tesis eder etmez,
bunlar› flahsen her muhataradan kurtarmak ve ezhân-› umumi-
yeyi teskin ile cevelanlar›na nihayet vermek laz›m idi. Bu mümâ-
naat cidden bir hüsn-i niyete ve siyasî bir mecburiyete müstenid
oldu¤u halde, jandarma yüzbafl›s› Kastoldi ile Baron Aliotti, bu
muameleyi ‹talya’ya karfl› nümayifl-i bedhâhâne tarz›nda telakki
etmifl, Prens zu Wied’in aleyhinde bulunmak üzere esbab-› mü-
fleddededen addeylemifllerdir.
Miralay Morikiyo sefarethanede kalm›fl ve evvel ve âhir beyan
olundu¤u vechile mekik gibi usât aras›na gidib gelmifltir. Muah-
haran bunlara iflaretler etti¤i meselesiyle itham olunarak, Hol-
landal› bir zâbitin refakat›yla sevk olunan jandarmalar taraf›n-
dan tevkif olunmufl ve art›k Kastoldi ile Aliotti küplere binmifl-
tir. Miralay sefarethanede bulundukça, bir memur-› siyasî oldu-
¤una flübhe olmad›¤› evâmiri infaz ve icraya mecbur idi. Bu su-
retle usâta rehnümâ-y› flekavet olabilmesinde ihtimal var idi.
Meazâlik, nas›l olsa sefaret en küçük vesâile atf-› ehemmiyet ede-
rek mutlaka Prens zu Wied’in hükûmetine hâtime çekmeyi ve
Arnavutluk’ta baflka bir siyaset takib etmeyi isterdi. Alelhusus
Kastoldi[’nin] jandarma yüzbafl›l›¤›ndan sefarete kadar irtika et-
mesi, hep bu misillu cüz’iyyât› lüzumundan ziyade i‘zam edebil-
mesinden ileri gelmifl; entrikalarla terakkisini aram›flt›r.
178. Ergirili Rasim Efendi Hoca’n›n verdi¤i malumata göre, Akif Pa-
fla Dâhiliye Naz›r› olur olmaz Rusumat Kolcusu Hac› Kortofl’u
bir münasebetle gulâta göndermifl, onlarla bir mükâleme kap›s›
açmak ve bu suretle bunlar› telif ü teskin etmek istemifl ise de,
meczub u hayyâl ve mürettib-i ihtilal olan rüesâ-y› bed-faal mü-
zakerata yanaflmaktan ibâ eylemifltir.
179. Viyana’da idim. Thomson’un haber-i irtihali vâs›l olur olmaz, ta-
ziyet içün Hollanda Sefaretine gittim. Sefir kim bilir ne suretle al-
d›¤› bir malumata ibtinâen Thomson’u Esad Pafla’n›n bir fedai-

412 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


si[nin] arkadan vurmufl oldu¤unu beyan ile katmerli teessüfler
göstermifl idi. Halbuki Miralay arkadan de¤il, merdâne ve dilîrâ-
ne olarak gö¤sünden vurulmufl idi. Tashih-i fikrine çal›flt›m ise
de, fart-› eleminden dolay› bir türlü kanaatyâb olamam›fl ve Esad
Pafla’ya karfl› son derecede nefret beslemifl idi. Vazifesi u¤urunda
ve Arnavutluk’un hizmetinde olarak terk-i hayat etmifl olan bu
kahraman yürekli Thomson’un ailesine medyûn-› flükran olmas›
laz›m gelen hükûmetimize müretteb olan bir vecibe-i hakflinâsâ-
neyi edaya davet maksad›yla bu f›kray› derce lüzum gördüm.
180. Kuvâ-y› imdadiyenin tertibat-› harbiyesini Ergirili Besim Efendi
Koka nam›nda bir binbafl› tertib etmifl idi. Birçok hâz›rînin riva-
yet-i sahihalar›na göre, bu adam›n ehliyet-i askeriyesi noksan ve
f›traten cebân idi. Yan›nda bulunmufl olan iki cebel topunun
cebhanesi kafi derecede iken, telafl›ndan bunlar› isti‘male bile
emir vermemifl ve askerin bafl›nda bulunanlar her ne kadar ken-
disine müracaatla bunlardan istifade olunmas›n› teklif eylemifl
ise de, bir türlü ikna edememifllerdir!!
181. Bu gönüllüler meyan›nda on dört yafl›nda bulunmufl olan o¤lum
Safa dahi dâhil idi. Muhabbet-i vataniye ile cûfl u hurûfla gelen bu
çocu¤u ne validesinin ibrâm u bükâs› ve ne de dostlar›m›z›n ›srar
u ricas› hareketinden al›koymufl idi. Omuzuna ald›¤› bir tüfenk ile
kofla kofla Sina tarikiyle Berat’a vâs›l olub hemflehrilerine iltihak
etmifl ve yine arkadafllar›yla beraber Avlonya’ya avdet eylemifltir.
182. ‹smail Kemal Bey Yunanîlerle çarp›flmak ve hiç olmazsa buna se-
bebiyet vermek istemezdi. Efvâh-› umumiyede deverân eden ri-
vayâta göre, Yunanîlerle uzlaflm›fl ve onlar›n tahattîlerinden emin
olmufl idi. Fakat bu halin s›hhati varsa, zehâb› yanl›fl idi. Yunan-
lular kendileriyle bir itilaf akd etmifl veya bir guna tecavüz[d]e
bulunamayacaklar›n› temin etmifl olduklar› farz olunsa bile, Ar-
navutluk’un cenub cihetlerini tamam›yla hâk ile yeksân etmifl,
hiçbir vaad u ahitlerini tutmam›fllard›. Yunan Kral› I. Jorj [Geor-
gios]’un Selanik’te bir suret-i feciada terk-i hayat etmesi77 üzeri-
ne Kral Kostantin ve Reis-i Vükelâ Mösyö Venizelos’a çekti¤i iki
k›ta telgrafnamenin bir-iki tabiri, itilaf› müeyyid oldu¤u rivayeti-
ni tevlîd etmifl ve ol zaman birçok güftugûya sebebiyet vermifl idi.
Tarih-i millîmize mal olmak maksad›yla müflarünileyhin çekti¤i
mezkur telgrafnamelerin asl› mahfuz ve suretleri zeyl-i kitabda 5
numara taht›nda mukayyed ü mesturdur. Sahife…

Süreyya Bey’in Notlar› 413


183. Bu hârik-i hâilin mahv u nâbûd eyledi¤i âsâr-› nâdire meyan›n-
da ve fieyh Hasan Tekkesi’nde vaki kütübhanede, ceddim Avlon-
yal› merhum ‹brahim Pafla’n›n terk ü vakf etmifl oldu¤u kütüb-i
kemtere ve mutebere ve tekke derûnunda birçok elviye-i seme-
niye var idi.
184. Muhacirîn-i merkumeye muavenet eden ve Arnavutlar›n lehin-
de birçok neflriyat-› hay›rhâhâne ile Avrupa’n›n meyl ü teveccü-
hünü ve nazar-› insaf u dikkatini celbe muvaffak olan Münihli
Barones Goden’in nam-› vâcibü’l-ihtirâm›n› flurac›kta zikr ü yâd
etmeyi bir vazife-i kadirflinasâne sayar›m.
Mumaileyhâ fart-› cûfliflle 1300 altun toplam›fl, bizzat muhacirî-
ne tevzi etmifl ve hastagâna bakm›flt›r. Avlonya’ya vürûd etti¤i
gün, Prens zu Wied dahi muhacirlere 1000 altun ihsan eylemifl-
tir. Taraf›m›zdan da üç yüz kâse bu¤day ile bir miktar para veril-
mifltir. Fakat ‹talyanlar Avlonya’y› istila eder etmez, husemâm›z
gerek taraf›m›zdan ve gerekse Barones Goden’den verilen bu ia-
neleri, Avusturyal›lardan al›nm›fl ve ‹talyanlar›n aleyhinde bu-
lundurmak [üzere] muhacirîne verilmifl bir iane oldu¤unu azv u
iftira ve ‹talyal›lar› aleyhimizde bir kat daha tahrik ü i¤vâ etmifl,
tefldid-i cezam›za yol bulmufllard›r!!
78
186 . Prenk Doda Pafla
Prenk Doda Pafla Mirdital›lar›n rükn-i rekîni, asîl ve kadîm bir
ailenin fer’-i güzînidir. Da¤îlere has olan kamet-i bülend ve leh-
çe-i dilpesend ile her yerde kendisini tanat›r, fetanet-i fikriyesiy-
le bulundu¤u mevkiyi flenlendirir, zat›n› lay›k› vechile sayd›r›rd›.
Edebiyat-› garbiye ve muafleret-i medeniyeye oldukça vâk›f ve
ahvâl-i alemi müdrik ü arif idi. Müdaheneyi sevmez, kimseye iti-
mad etmezdi. Ciddiyâttan ziyade flathiyât› sever, Türkçe ve Fran-
s›zca ve ‹talyancay› okur, söylerdi. Daima flen ü flat›r ve bahs ü
münazaraya kâdir idi. Ekseriya latife tarz›nda irad etti¤i nükteler
ol kadar müessir idi ki, bin türlü tenkidât ve tafsilat o manay› if-
ham etmeye kafi de¤il idi. ‹smail Kemal Bey ile aras› hofl oldu¤u
gibi, Esad Pafla’ya dahi muar›z görünmezdi. Fakat her ikisini sev-
mez, Arnavutluk içün muz›r gördü¤ünü ketm etmezdi. Prens zu
Wied’in sofras›nda üçü hâz›r iken, Prens’e hitaben söyledi¤i ba-
z› flathiyât meyan›nda,
- “Arnavutluk’u ›slah ve idare etmek azminde isek, f›rsattan bi-
listifade üçümüzün (yani ‹smail Kemal Bey’le Esad Pafla’n›n ve

414 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


kendisinin) vücudunu kald›r. Çünkü üçümüzden kang›m›z sa¤
kalsa, sana ve Arnavutluk’a rahat vermez” demifl idi. Müflarüni-
leyhimâ bu latifeden hoflnud olmad›klar› halde sükûta mecbur
olmufllard›.
Fransa muharrirlerinden Jak Burkark ahîren neflr etti¤i bir ese-
rinde diyor ki,
Prenk Doda Pafla kavi bir vücuda malik ve keskin bir zekaya sa-
hib, Urufl rahibinin nüfuzuna ma¤lub ve büyük bir rol çevirmek-
ten aciz idi! ‹smail Kemal servet-i flahsiyeden muarrâ olmakla be-
raber, zahirde bir nüfuzu hâiz, muktedir bir diplomat, irfan u ke-
mali zahir ve Avrupa siyasetine pek ziyade vâk›f ve bir idare-i gar-
biye tesisine ra¤›b idi. Fakat ‹stanbul’da ald›¤› itiyâdât-› seyyienin
taht-› tesirinde idi. Esad Pafla’ya gelince, bünyesi sa¤lam ve göste-
riflli ve faal ve gayetle zeki idi. fiu kadar ki, malumat-› garbiyece
cahil, israf ve sefahate mâil, sahib-i servet ve harîs-i flöhret, fezâ-
yihe düflkün, rahm u insaf› olmayan bir feodal idi. ‹flkodra muha-
saras› ve onun Karada¤l›lara terk ü teslimi meselesi kendisine Ar-
navutluk’ta birçok husemâ peyda ettirmifl idi. Meslek-i siyasîde
gayetle mülevven ve Harb-i Umumîde itilaf grubuna dahil idi.
Bununla beraber, memleketin teflettüt ü inkisâm›na r›za vermifl
ve yaln›z Vasatî Arnavutluk idaresini kendi flahs›nda cem‘ ü temi-
ne hasr-› nazar etmifl ve Londra Muahedesiyle ve Tittoni ile Veni-
zelos aras›nda mün‘akid mukavele ile bu k›tay› zîr-i hükmünde
tutmakla iktifa etmifltir.

Prenk Pafla Kastamonu’da menfiyyen bulunmufl, birçok sene


âlâm-› gurbet çekmifltir. Fakat hiçbir vakit mezâhim-i hayattan
flikayet etmemifltir. Devlet-i Osmaniyye’den nâil oldu¤u merâtibi
kendisine fleref sayar, bafl›nda daima k›rm›z› fesini muhafaza
ederdi. ‹flkodra’da ve Harb-i Umumî s›ras›nda ziyaretine giden
bir Avusturyal› miralay ile bir Macar binbafl›s› k›yafet-i Osmaniy-
yesine iliflmek istemifl idi. O da bi’l-münasebe harbin safahat-›
müstakbelesinden bahis açm›fl ve Binbafl›’ya hitaben,
- “Macarlar›n ne maksatla harbe ifltirak ettiklerini anlayamam!
Almanyal›lar kazan›rlarsa Avusturyal›lar Macarlar› ezecek ve Al-
manlar ma¤lub olurlarsa Macarlar mevcudiyet-i milliye ve mül-
kiyelerini muhafazadan aciz kalacakt›r” demifl idi.

Süreyya Bey’in Notlar› 415


Memleketimizin hüsn-i istikbalinden ve mezâhib-i selâse ricâli-
nin tevhid-i âmâlinden emin de¤il idi. Bu sebebden dolay› Arna-
vutluk’ta bir memuriyet-i mühimme kabul etmekten mütered-
did ve h›rs u ikbalden mütebâid idi. Ba’de’l-mütareke vatandafl-
lar›n›n dane-i ihanetiyle ¤îleten terk-i hayat eden müflarünileyh,
egerçi Arnavutluk’a de¤erli bir hizmette bulunmam›fl ise de, fikr
ü emeli hayra mâil, âkil ve kamil bir hay›rhâh-› bî-muadil idi.
Kastamonu’dan halâs›na ve ‹stanbul’a geldi¤i zaman maaflât-›
müterâkimesini tesviye etmeye delaletimden dolay› abd-i acize
minnettar, sevdi¤ine cidden fedakâr, Arnavut yürekli bir merd-i
vefa-fliar idi.
187. Faz›l Pafla Topdanî
Faz›l Pafla bir flecere-i asîlenin a¤sân›ndan, bu zamanede Arna-
vutluk’un erkân›ndand›r. Mekteb-i Harbiye’de yirmi seneden zi-
yade edebiyat muallimli¤i etmifl, Divan-› Harb-i Askerî’de sene-
lerce müddeî-i umumî muavinli¤inde bulunmufltur. Bu hengâ-
melerde nefyolunan talebe devr-i Meflrutiyet’te avdet etmifl ol-
malar›yla beraber kendisine taarruzda bulunmufl, meratib ü me-
nakibinden tecridine flahit olmufllard›r.
Arnavutluk’ta sitân-› lisan›yla rahmdar olanlar çok idi. Fakat
Esad Pafla’dan gayr› say›l› bir hasm-i eleddi?79 yok idi. ‹ki kere
mebus olmak istedi. ‹kisinde dahi Esad Pafla muar›z ç›kt›. Fart-›
fetanetiyle ve kemal-i talâkatiyle beraber, etvâr›nda ›tt›rads›z idi.
Mehâfil-i ehibbâda kah müfrit bir mülayemetle latifegû idi ve
kah bilâ-sebeb arbedecû idi. Muzayakas›ndan bahis ile daima
melûl ve taharrî-i esbab-› yasa‘la79 meflgul görünüyordu. Bu su-
retle ekseriya izzetinefsini haleldar eder, birçok zillet ü meflakkat
çekerdi. Dakâik-i siyasiyeyi müdrik ve aleddevam baziçe-i evra-
ka münhemik idi. fiathiyat› ciddiyata tercih eder, âmâl ü akvâli-
ni daima o vadide takib eylerdi.
Faz›l Pafla Viyana’da idi. Birçok Arnavut gurbetzedelerle Viya-
na’da vaki Vayserhan80 nam›nda bir otelin taamhanesinde her
gece ictima ederlerdi. Mutad› vechile Faz›l Pafla her fleyden aç›k-
ça bahseder, her türlü hadisattan bir tavr-› lâkaydî ile bir hisse-i
flahsiye ifraz etmek istiyordu. Dük D’Urach’›n intihab›ndan me-
yus olanlar meyan›nda Faz›l Pafla da mevcud idi ve yine ikinci bir
namzedi arayanlar aras›nda idi. Romanya Sefareti Ataflemiliteri

416 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Le Major [Binbafl›] George Eremie, Faz›l Pafla ve rüfekâs›yla ek-
seriya birleflir, o da bunlar›n sohbetlerine kar›fl›rd›. Arnavutluk
tac ü taht› henüz münhal idi.81 Faz›l Pafla mumaileyhe bir cemi-
le göstermek üzere, Arnavutluk hükümdarl›¤› içün bir Romanya
prensinin intihab› takarrur ederse, Arnavutlar[›n] kemal-i flevk
ü flâdi ile bunu kabul edeceklerini söyledi. Ataflemiliter bu bahsi
dikkatle dinledi ve lâ ve neam bir cevab vermedi. Viyana’da Ro-
manya Sefareti Baflkatibi olub Romanya Baflvekili Karl’›n mah-
dumu Mösyö Aleksander Jan Karp’e kîl ü kâli hikaye etmifl ol-
mal› ki, o da ertesi gün ataflemiliter ile beraber otelin restoran›-
na geldi ve Arnavutlar›n sohbetine kar›flt›. Faz›l Pafla yine Arna-
vutluk hükümdarl›¤› meselesini mevzuibahis etmifl, bir Roman-
ya prensinin intihab› arzusunu göstermifltir. Mösyö Karp Faz›l
Pafla’y› ve yan›ndaki zevât› birer birer istizah etmifl ve cümlesinin
onunla [hemfikir] olub olmad›¤›n› sormufltur. Cevab-› muvaf›k
ald›ktan sonra, Mösyö Karp veda etmifltir, gitmifltir. Bir-iki defa
Faz›l Pafla ile görüfltükten ve bu bahis üzerine istedi¤i izahat› al-
d›ktan sonra, Mösyö Karp hülasa-i mükâlemât› bilvas›ta Bükrefl
saray-› hükümdarîsine arz eylemifl ve ald›¤› emir üzerine Arna-
vutlarla daha ciddî bir suretle müzakerâta giriflmifltir.
Birçok defa teati olunan mükalemât›n neticesinde, sinn-i rüfld ü
bülu¤a ermifl Veliahd Prens Ferdinand’dan gayr› Romanya hane-
dan-› hükümranîsi meyan›nda sezavar-› tac ü taht bir prens ol-
mad›¤›ndan ve Romanya devleti Balkanlar’›n en mühim ve mu-
tena bir mevkiinde bulunan Arnavutluk k›tas› üzerinde tesis-i
münasebât etmek arzusunda bulundu¤undan, Kraliçe Eliza-
beth’in ye¤eni olub müflarünileyha taraf›ndan intihab› iltizam
olunan Prens zu Wied’in namzetli¤i ortaya ç›kar›lm›fl ve Ro-
manya’da Avusturya sefiri olub pek büyük bir nüfuza malik olan
Kont Cernin’e evvela kraliçenin ve sonra hükûmetin bu temen-
nisi dermeyan olunarak, müflarünileyhin dahi buna muvafakat›
munzam olmakla, keyfiyet Viyana’ya bildirilmifl idi. Fakat bu
müzakerât-› siyasiyeye bir taraftan devam olundu¤u s›rada, Kra-
liçe Elizabeth’in talimat›yla ataflemiliterle Mösyö Karp Faz›l Pa-
fla’y› ve baz› yârân›n› al›b Sinaia’da vaki Kasr-› S›fuya’ya82 gelmifl-
lerdir. Sarayda Kral fiarl’›n huzuruna ç›kt›lar ve o gece flerefleri-
ne verilen bir ziyafetle saray erkan› bunlar hakk›nda birçok ihti-

Süreyya Bey’in Notlar› 417


ramatta bulundular. Ba‘de’t-ta‘am suret-i hususiyede Mirliva Fa-
z›l Pafla Kral’›n huzuruna kabul olundular. Ve bu suretle Prens zu
Wied’in namzet olarak Avusturya’ya teklif olunmas›na karar
verdiler. Fakat Faz›l Pafla saraydan ayr›ld›¤› ve Viyana’ya müte-
heyyî-i azimet oldu¤u bir saatte kendisiyle arkadafllar› nam›na
40.000 frank harc›rah istemifl ve Kral fiarl ise bu pazarl›¤a yanafl-
maktan ictinab etmifl. Kraliçe Elizabeth derhal taleb-i vakiden
haberdar edilmifl ve bu heyet-i vârideye Viyana’da verilen 25.000
franka zamimeten daha ol kadar para verilmesine emr ü i‘tâ ey-
lemifltir. Bükrefl’ten Kont Cernin‘in ifl‘ârât› ve Viyana Sefiri Mös-
yö Mavrokordato’nun tebli¤at› üzerine Ballplatz Prens zu Wi-
ed’in namzedli¤ini kabul etmifl ve birkaç gün sonra Romanya
Veliahd› Prens Ferdinand’›n büyük biraderi Wilhelm de Hohen-
zollern’den Viyana’ya muvasalat ve ikmal-i maslahat eylemekle
Ballplatz Prens zu Wied’i Arnavutluk taht›na namzed olarak
Londra Konferans›na teklif etmifltir.
O s›rada Viyana’da Krayh otelinde idim. Bir gün otelin kap›s›n›
ihata eden camekanda bulunuyordum. Saat befl raddelerinde sa-
ray-› imparatorî arabalar›ndan biri otel kap›s›n›n önünde tevak-
kuf eyledi. Dikkatle bakt›m; ‹mparator’un çehre-i herem-reside-
sini tanad›m. Arabadan genç bir yaver ç›kt› ve bir ziyaret varaka-
s›n› otelin kap›c›s›na verib, araba otelden ayr›ld›. Kap›c›ya sor-
dum. Otelde misafir olan Prens Wilhelm du Hohenzollern’e biz-
zat ‹mparator hazretlerinin kart b›rakm›fl oldu¤u cevab›n› al-
d›m. Akflam saray-› hükümdarîde verilen ziyafette bulunmak
üzere, Prens elbise-i resmiyesini lâbis olarak önümden geçti.
Ertesi sabah Hâriciye Nezareti erkan›ndan Mösyö Rappaport’a
mülaki oldu¤umda, isim tayin etmeksizin kariben Arnavutluk
Prensi’ne takdim olunaca¤› söyledi. Halbuki o gün veliaht›n
üveyi validesi Arflidüfles Marya Tereza beni ö¤leyin yeme¤e davet
etmifl ve yine Dük D’Urach’›n intihab›ndan bahis ile Stuttgart’a
gidib görüflmekli¤imi rica eylemifl idi. Bu davet ü niyetten ne su-
retle haberdar oldu¤unu bilemedi¤im Kont Berchtold akflam üs-
tü beni telefonla ça¤›rm›fl ve Stuttgart’a azimetten fera¤atimi te-
menni etmek ile beraber, müdahale-i vâk›as›ndan Arflidüfles’e
malumat vermemekli¤imi hassaten ihtar u temenni eyledi. Arfli-
düfles’in hat›r›na mürâât›m halinde flahsî bir hiss-i hürmete

418 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


ma¤lub olaca¤›m› ve Hâriciye Naz›r›n›n infaz-› emeli ise, mem-
leketçe calib-i fevâid olaca¤›n› düflünerek Stuttgart’a gitmekten
sarf-› nazar eyledim. Üç gün sonra müflarünileyha tekrar beni
davet eyledi ve adem-i hareketin müstenid oldu¤u mecburiyete
âgâh oldu¤unu anlatt›. Viyana’ya gelen ve mütenekkiren Mösyö
Siemens’in hanesinde misafir bulunan Dük D’Urach ile görüfl-
mekli¤imi rica etmek ile gidib müflarünileyhi gördüm.
Faz›l Pafla bihakk›n nüktedan ve sahib-i zeka ve irfan idi. Her
cümlenin mana-y› hakikîsini anlar, cevab-› savab›n› haz›rlard›.
‹talya henüz Harb-i Âlemflumule ifltirak etmezden birkaç gün
evvel ‹smail Kemal Bey ‹talya’dan ç›kar›lm›fl, Viyana’ya gelmifl
idi. Bi’t-tab‘, Faz›l Pafla ile yârân› müflarünileyhin daire-i ülfetin-
de yer tutmufltu. Ballplatz ‹talya’ya bir sermaye-i flikayet verme-
mek zu‘muyla ‹smail Kemal Bey’in Viyana’da temdid-i ikameti-
ne raz› de¤il idi. Bir gün Kont Berchtold beni istedi ve bir müna-
sebetle ‹smail Bey’in tesrî‘-i azimeti yolunda bir çare taharrîsini
rica eyledi. Müflarünileyhe karfl› borçlu oldu¤um bir hürmeti
nakisedar etmemek içün bu tavassuttan istinkaf etmek istedim
ise de, Kont teklifinde ›srar etti. O gün ‹smail Bey otele gelib be-
ni ziyaret ve Faz›l Pafla dahi kendisine refakat eyledi. Havaî bir
musâhabeden sonra ‹smail Bey kalkt›. Veda edece¤i s›rada ne va-
kit hareket edece¤ini mütecâhilâne bir tav›r ile sual eder etmez,
Faz›l Pafla sualimin nüktesini anlad›. “Vay bizi kovuyorlar” diye
flemâtet-engiz ve müflatemet-hayyiz naralarla ‹smail Bey’e de
dehflet verdi. Müflarünileyh biraz telafl etmekle beraber biraz
sonra beni görmek arzusunda oldu¤unu söyledi. Viyana’daki he-
saplar›n› tesviye etmek ve Fransa’ya gidebilmek üzere 30.000
krona muhtac oldu¤unu beyan ile delaletimi arad›. Matlubu o
gün is‘af olunarak, ertesi günü müflarünileyh hareket eyledi. Fa-
z›l Pafla bu hal ve sualin kendisine taalluku olmad›¤›n› bildi¤i
halde, f›rsattan bilistifade Mösyö Rappaport’a yazd›¤› fliddetli bir
tehditname üzerine, o da külliyetli bir harc›rah alarak ‹sviçre’ye
rehberâh-› azimet oldu.
Oralarda mütenevvi idbar u ikbal devreleri aras›nda eyyâmgüzâr
iken, 1917 senesinde sekte-i kalbiye ile Trefua’da? terk-i hayat ey-
ledi. ‹leride Arnavutluk’a naklolunmak üzere tabutu umuma ait
mezaristan›n bir mahall-i münasibinde b›rak›ld›. Fakat ald›¤›m

Süreyya Bey’in Notlar› 419


malumata göre biraderi Fuad Bey cenazeyi vakt ü zaman›yla ala-
bilmeye muvaffak olamad›¤›ndan sanduk ortadan nihan ve mü-
flarünileyhin ruh-› berfütûhu mütevârî-i cây-› gufran olub gitti
(Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsi’aten).
188. Uyuflmak cihetini iltizam edenler bu h[t]âife-i bâ¤iyeyi binlerce
fedaiden mürekkeb bir ordu fleklinde tasvir ü i‘zâm etmifllerdi!
189. Osman Efendi Hac› h›rs-› ifltihar ile her hadiseye piflva, temyiz-i
nik ve beden-i bîperva, baht› kavi, hilye-i irfandan tehî, etvâr-›
avamfirîbânesiyle köylü makulesi adamlar› ikna ve itmâa muk-
tedir bir adamd›r. ‹tiyad›na ma¤lub olarak kabul eyledi¤i bu va-
zifeden dolay› kendisini tenkit edenler vard›r. Fakat hakku’l-insaf
muhakeme olunursa ve her hal keffe-i tedkikten geçirilirse, bu-
nun mevki-i mutasarr›fîyi iflgal etmesi memlekete az çok faidesi
olmufl ve fenal›k yaln›z flahsî olarak eflk›yaya tebaiyet zilletini ka-
bul etmesi noktas›na inhisar etmifl olur, san›r›m!
190. Karada¤l›lar Avusturyal›lar›n ‹flkodra’ya pây-endaz-› istila ol-
duklar› günden bir gün evvel fiingin’e inmifl ve fakat ‹flkodra’da
zalimane bir idare ile pek fena hat›ralar b›rakm›fllard›r. Esad Pa-
fla’n›n ihtar u ›srar›yla ‹flkodra’da bulunmufl olan Elbasanl› Akif
Pafla’y›, Ergirili Feyzi Bey Alizoti ve daha on befl kadar zevât›
Podgoriçe’ye nefy ü iclâ etmifl, bunlara hassaten pek çok eziyet-
ler çektirmifllerdir. Avusturyal›lar Podgoriçe’ye girer iken kral›n
emriyle silah tafl›ma¤a mezun olan bu menfîler meyan›nda bu-
lunan ‹sa A¤a Boletin ile rüfekâs›n›n silahlar›n› Karada¤l›lar ceb-
ren alma¤a k›yam etmifllerdi. Bu biçareler[in] zaman ve mekan
itibariyle pek tehlikeli gördükleri bu teklif-i anîfe itaat etmedik-
lerini vesile sayarak, Karada¤l›lar alçakças›na bunlar›n üzerine
atefl etmifl; düflman-› canlar› olan Avusturyal›lar› unutub bu za-
vall›lar›n hayat›na kasdeylemifllerdir. ‹sa A¤a Boletin pek çok ha-
disatta isbat-› hamiyet ve ›zhar-› lâzime-i kavmiyet etmifl, alelhu-
sus ‹smail Kemal Bey Avlonya’da alem-i millîyi küflad eyledi¤i
gün bunun ve rüfekâs›n›n besaletine güvenmifl, kahraman yü-
rekli ciddî bir vatanperver idi. Sahîfe-i mefâhirimizde nik nâm›
yad olunma¤a lay›k ve gufrân-› ilahîye müstehak bir vefa-fliar idi.
(Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsi‘aten).
191. Suret-i mahsusada vukubulan tahkikat›ma göre, Hasan Bey bu
mektubu al›r almaz mündericat›ndan bahisle ifli Prifltineli Hoca

420 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Prifltineli Hoca Kadri

Kadri Efendi’ye açm›fl ve o da tarz-› ifl‘âr› anlamak ve ona göre


rey vermek üzere mektubu aynen görmeye lüzum göstermifl idi.
Hasan Bey mektubu cebinden ç›kard›, verdi. Kadri Efendi bir ta-
rassuta mahal kalmamak fikriyle mektubu cebine koydu. Bunun
üzerine biraderi bu mektubu hafiyyen afl›rm›fl, Esad Pafla’ya gön-
dermifltir!! Kadri Efendi bunu anlad›¤› anda biraderine lanethân
olmufl, bâr-i flinar ile ezilib kalm›fl idi.
Kadri evimde dört seneden ziyade eyyâmgüzâr olmufl idi. Ahlâk-›
fâz›lânesine ve f›trat-› zekiyesine flahidim. Medrese tahsilini ik-
mal ve Hukuk Mektebi’nden birinci derece diploma istihsal et-
meye muvaffak olmufl erbâb-› irfan u kemalden idi. ‹stanbul’da
bulundu¤u s›rada zavall› verem-i azme mübtela idi. ‹stanbul’un
meflâhir-i et›bbâs›n› defaatle toplad›m, muayene ettirdim. Bir
kere ameliyat yapt›rd›m ise de, flifayâb olamad›¤›ndan müttefi-
kan et›bbâ aya¤›n›n kesilmesine lüzum göstermifllerdi. R›zas›n›
ald›ktan sonra en mahir operatörler eliyle bu ameliyat-› elîme
yapt›r›lm›fl, hayat› kurtar›lm›flt›. Müflarünileyh bundan müteez-
zî idi. Fakat faaliyet-i dima¤iyesini, tefekkürat-› ilmiyesini kati-
yen nakisedar etmemekle müteselli idi.
Bir müddet sonra telif etmifl oldu¤um Fitret-i ‹slâm [Fitretü’l-
‹slâm]’› Fatih’te bulunan talebe-i uluma istinsah ettirmekle

Süreyya Bey’in Notlar› 421


müttehem tutulmufl; kendisi Tokat’a iclâ ve kitab›m müsadere
olunmufl idi. Y›ld›z Saray›’na müracaatla bizzat padiflaha yazd›-
¤›m bir arizada, kitab›n mesuliyeti münhas›ran bana ait ve bir
tak›m zevât-› masumenin cezadîde olmalar› adalete mu¤ayir ol-
du¤unu arz etmekli¤im üzerine Hoca Kadri Efendi’ye 150 lira
ihsan ve karîben mazhar-› afv olaca¤› bana tebli¤ ü beyan k›l›n-
m›fl idi. Fakat Rumeli Kazaskeri Mahmud Kamil Efendi nam›n-
da bir yoz “Kitab› yazan da, okuyan da kafirdir” diye fetvas›n›
Hünkâr’a gönderdi¤i içün Hoca’n›n afv› tehir olunmufl idi. Bu-
na binaen Reji merkez-i idaresine evvelen 1500 ve sonra 2000
kurufl maaflla [T]okat Reji Müdiriyetine dava vekili tayin ettir-
dim. Devr-i Meflrutiyet’te ayn› maaflla Samsun’a nakl olunmufl,
refah-› hal ile geçinmifl iken Arnavutluk’a avdete hevesnâk ol-
mufl idi. Muharebe-i Umumiye s›ras›nda ‹flkodra’da pek elîm
bir zaruret çekmifl ve dava vekaletiyle kifaf-› nefse çal›flm›fl idi.
Bilahare Debre mebuslu¤uyla âlem-i siyasete girmifl, iki kere
Adliye Nezareti’ni ihraz etmifl, fezâil ü kemalat›yla müflârün bi’l-
benân olmufl idi.
1924 senesinde hastal›¤› nüksederek rahmet-i Rahman’a kavufl-
mufl, ailesini derd-i ihtiyac içinde ve hükûmetimizin zîr-i hima-
yesinde b›rakm›flt›r. Ulum-› flettada yekta, takrir ve inflada bî-
hemta idi. ‹çtihad-› siyasiyesinde ifratperver, havali-i müstevliye
üzerinde bast-› yed-i satvet etmekli¤imize mus›r idi. Hoca’n›n
nazariyesince Kosova istirdad olunmad›kça Arnavutluk’un yafla-
mas› mümkünsüz idi. Ya Kosova’y› almal› veyahut bu yolda yok
olmal›. Bu sebebden dolay› muhafazakârân›n itirazat u flikayat›-
na maruz ve onlar nazar›nda fikr ü mesle¤inde mütelevvin ol-
makla medhul idi (Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsi’aten).
192. Tafsilat-› mütemmime ile bu babda Avusturya konsolosunun yaz-
d›¤› mektub-› mahsus zeyl-i kitabda 1 rakam›yla mündericdir!
Avlonya mutasarr›fl›¤›nda bulunmufl olan Osman Efendi’nin
ahîren vukubulan ifflaat›na göre, Esad Pafla[’n›n] vusul ü duhulü-
nü telgrafla men eyledi¤i eflhâs meyan›nda o¤lum Ekrem ve bü-
yük kerimem ile râk›mul-hurûf dahil idi! Ekrem[’in], leylen ha-
nesine at›lm›fl olan toplar›n bafl›nda bulunmufl oldu¤unu her ha-
kikate [muhalif] olarak zu‘m etti¤i içün [Esad Pafla’n›n] hedef-i
husumeti oldu¤unu biliyordum. Fakat k›z›m›n neden dolay› bu

422 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


cezaya seza görüldü¤ünü anlayamam›flt›m. Muahharan sordum
ve anlad›m ki, Pafla Draç’dan matruden Napoli’ye geldi¤i s›rada,
ilmü’l-keffe az çok vukufu bulunan kerimeme bir gün elini uzat-
m›fl, bafl›na gelecek vakalar› sormufl idi. K›z›m birçok ratb u yabis
fleyler söyledikten sonra tevakkuf eyledi ve sözünü kesti. Pafla ›s-
rar ile ne gördü¤ünü sordu. K›z da büyük büyük ikballere maz-
hariyetinden sonra iki kurflun ile telef olaca¤›n› söylemifl; azim
bir telehhüf ile Pafla elini çekmifl idi. Bu fal-› fler, anlafl›lan Pafla’ya
pek ziyade su-i tesir etmifl; k›za garez ba¤lam›fl, o emri vermifl idi.
Meazâlik, ibretbahfl-› ukûldür ki, Paris’te Continental Oteli’nin
kap›s›nda iki kurflun ile vurulmufl, kehanet hakikat suretinde te-
celli etmifl, cerâ mâ cerâ ve ceffe’l-kalem83 s›rr› hüveyda olmufltur.
193. Bu icraat 8 Kanun›evvel 1914’de cereyan ediyordu. Kâbil-i inkar
de¤ildir ki, Esad Pafla memurlar tayin eyledi¤i zaman milletin sa-
adetini, memleketin selametini temin edebilecek zekalar ashab›-
n› aramazd›! Kendisine hassaten hizmet edecek, her türlü meza-
limine alet olacak adamlar intihab eylerdi. Halbuki bu zevât-›
müntahabenin ekserisi Pafla’n›n aleyhinde hayk›ranlardan iken,
ser-i kârda bulunmak hevesine ve birkaç kuruflluk ulufenin cazi-
be-i dilgirine dayanamam›fl, hükûmet-i milliyeyi deviren kuvâ-
y› ecnebiye ile teflkil-i hükm ü nüfuz eden bir mütegallibin hiz-
metkâr› olmaktan çekinmemifllerdir. Bellidir ki, tefessüh etmifl
bir muhit içinde milleti taht-› inhisarlar›na almak daiyesinde bu-
lunan bu zevât daima tali‘in cereyan›na teslim-i nefs ü emel et-
mifl ve her yapt›klar›n› mahz-› hamiyet saym›fllard›r!
Tereddiyat-› ahlâka bir numune-i ibret olmak üzere bast u tem-
hide lüzum gördüm ki, bu fiero Emin A¤a niâm-› nâmütenahi
ile senelerce evlerimizde bulunmufl, bu sayede servet ü yesar›n›
kat kat artt›rm›fl iken, evvela usâta sonra Esad Pafla’ya ve daha
sonra ‹talyan polisi heyetine yanaflarak bizleri, dostlar›m›z› mü-
teellim edecek flikayetler ve iftiralar tertibiyle kimimizin iclâs›-
na, kimimizin tevkif u ezas›na sebeb-i müstakil olmufl idi. O¤lu
A¤o’yu sekiz-on yafl›nda iken o¤lum Ekrem maarif-i umumiye-
sini deruhde etmek flart›yla Viyana’ya göndermifl, evvelen Alba-
ni[s]ches Convict84 ve sonra Kremsmünster Ziraat Mektebi’ne
koymufl, adam etmeye çal›flm›fl iken, babas›na peyrev olan bu
genç dahi vadi-i h›sâma saparak malen ve kemalen kendilerine

Süreyya Bey’in Notlar› 423


edilen bunca iyiliklere küfran-› nimet ile mukabele etmifllerdir.
“Velâ yelidü minhüm illâ fâciran keffâra”85 sözü bunlar hakk›n-
da tecelli eylemifltir!!
194. Hayret ve nefret edilecek bir fley var ise, o da Esad Pafla’n›n bu i¤-
tisâbâta cüreti de¤il, kendisine ve harekât-› flekavetkârânesine
muin ü müflterik olmakta olan ‹talyan sefiri Baron Aliotti’nin
hükûmetini ikna ile koca bir Hâriciye Nezareti’ni ve naz›r›n› va-
s›ta-i zulm u i¤tisâb edebilmifltir. Bunun delili zîrde muharr[er]
[‹talyanca] telgrafnamelerin suretidir:

Roma 20/1/1915 No. 1338:58:8:25.


Müfid Bey Libohova, via Caracciolo 11, Napoli. 300.
E¤er 570 .000 frank tutar›ndaki mebla¤ al›nmazsa, bu ay›n 21’in-
de Esad Pafla’n›n, Prens Wied’in mobilyas›n›n kendisine ait oldu-
¤unu düflünece¤ini kardefliniz Ekrem Bey hazretlerine söyleme-
nizi rica ediyorum. Esad Pafla’dan yeniden bir uzatma alabilme-
miz mümkün görünmüyor.
‹mza: Sonnino*

Müfid Bey’in Cevab›:

Napoli 21/1/1915 No. 3181:78:7:15


D›fliflleri Bakan› Sonnino Hazretlerine-Roma
Hazretlerinizin telgraf› al›nd›. Kardeflim Prens Yaveri Binbafl› Ek-
rem Libohova flu anda Neu Wied’de Ekselans’la beraber. Önü-
müzdeki yirmi dört saat telgrafla bile olsa Ekselans Prens’le yaz›-
flamayaca¤›m. Telgrafta sözü edilen Esad Pafla’n›n taleb etti¤i taz-
minat›n ondan al›nabilece¤ini kabul edebilir.
‹mza: Müfid Libohova

195. Korfu’da mahkeme taraf›ndan aç›l›b muhteviyat› sat›lan alt› san-


d›k eflya meyan›nda bir adet zer ü sim ile müzeyyen küçük b›çak
taraf›m›zdan mübayaa olunmufl, el’ân yan›mda kalm›flt›r.
196. Bu b›çaklar› 57.000 Osmanl› altunuyla ve 1.700.000 dinarl›k tah-
vilat ile beraber Dersaadet’te vaki Credit Lyonnaise bankas›nda

* ‹talyanca metinlerin çevirisini yapan Dr. Ahmet Michelangelo Guida’ya mü-


teflekkirim -editör-.

424 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


mahfuz idi. Fransa Sefaretinin himem-i âdilânesiyle Esad Pa-
fla’n›n katlini müteakib verese nam›na bunlar üzerine mühür ko-
nulmufl ise de, verese vaktinde dava etmediklerinden ve damad›
Hakk› Bey’in arad›¤› vekaletname dahi gönderilmedi¤inden
Esad Pafla’n›n haremi taraf›ndan vukubulan ›srara ve nam›na
mukayyed olduklar›n› ispat etmifl oldu¤una binaen bir müddet
sonra kasa aç›l›b eflya ve nükûd han›m›n eline geçmifltir!
197. Cenova’da Esad Pafla muhamminler celbiyle bunun ve sâir baz›
eflyan›n k›ymetini tahkik ettikte, 15.000 franktan dûn olmad›¤›
cevab›n› vermifl ve sâir eflyaya dahi tahmininden pek ziyade bir
k›ymet takdir etmifl olduklar› içün pek ziyade memnun u mün-
basit olmufl ve bu eflyan›n mecmû‘u han›m taraf›ndan al›nm›flt›r.
198. Korfu’da 1925 senesinin flehr-i fiubat›nda mevcut olan eflya k›rk
sekiz sanduktan ibaret idi. Eflyan›n mevzu olduklar› hane kiras›-
n›, avukat harc›n› vermek üzere mahkeme-i mahalliyenin kara-
r›yla alt› sanduk eflya Prens zu Wied’in mal› nam u ünvan›yla sa-
t›lm›flt›r. Di¤er parçalar› alelusul ahz ü kabz etmek üzere yine
mahkemenin bir ilam›yla Avukat Mösyö Kasizakisi taraf›ndan
bilcümle vereseye haber verilmifl ve verese-i merkume dahi on-
lar› almak laz›m gelen teflebbüsatta bulunmufltur. Sat›lm›fl olan
eflya meyan›nda gümüflten mamul on iki büyük tabak dahi var
idi. Bunlar[›n] 48.000 drahmiye sat›lm›fl ve di¤er eflya[n›n] dahi
yok pahas›na verilmifl oldu¤unu gördüm. Hükûmet vereseyi ir-
zâ tarikiyle veya kendilerinin necabet-i f›triye ve semahat-› zati-
yeleri iktizas›nca teberru suretiyle bu eflya bi’t-tamam sahib-i âlî-
sine devr olunsa muvaf›k-› adalet ve mukteza-y› fliyem-i millet
bir hareket olmufl olur, san›r›m. Zira satanlar ve alanlar nezdin-
de bunlar›n kime ait olduklar› malum ve hükûmetle beraber bir
hanedan-› asâletin buna sükut etmesi maddesi mefl’um oldu¤u
içün, Korfu’da ve mele-i nâsta vaz‘-› mevki-i mezad edilmemele-
rinin çaresi taharri olunmas› münasib oldu¤una kâilim.
199. Bu vasâyâda mündemiç olan fikir ve maksad zü’l-vecheyn olmak
ihtimali var idi. Avusturya[’n›n] ‹talya’n›n her türlü flübhelerini
izale etmek ve hükûmet-i müflarünileyhân›n husul-i emn ü iti-
mad›[n›] kazanmak içün Prens zu Wied’in hükümdar[l›¤]›na
nihayet vermek istemesi muhtemel idi. Ve bunu do¤rudan do¤-
ruya teklif etmekten ise kavl-i leyyin ile ikmal-i maksada yol var

Süreyya Bey’in Notlar› 425


idi. Veyahud bir hüsn-i niyete tebe‘an Prens zu Wied’in Avustur-
ya ordular›n›n biriyle irtibat etmesini isterdi!
200. Almanya ‹mparatoru ‹kinci Wilhelm ba‘de’l-hal‘ neflr etmifl ol-
du¤u hat›ratta Prens zu Wied hakk›nda müteveccih olmad›ktan
baflka, Arnavutluk’a gelmesini[e] muhalif oldu¤unu gösteriyor.
Arnavutluk gibi idaresi müflkil bir k›tan›n re’sikâr›nda bulunabi-
lecek meziyet ü liyakatten mahrum oldu¤unu iddia ediyor. Hat-
ta bu bârgirân› kabulden ictinab eylemesi kendisince daha mü-
nasib olaca¤› bir lisan-› gayr-› resmî ile hükûmeti taraf›ndan ih-
tar olundu¤unu beyandan sonra adem-i ›s¤âs›[n›n], s›rf Prenses
Sophie’nin ›srar u tehalükünden ileri geldi¤ini de söylüyor!!
Almanya ‹mparatoru’nun bu babdaki hat›rat› aynen tercüme
olunmufl, zeylde vesâik k›sm›nda ... numara ile mukayyeddir.
201. ‹ki hanedan aras›nda karabet ve münasebete binaen nam-› hü-
kümdarîye Bükrefl’e gidib merasim-i tedfiniyede bulunmakl›¤›-
m› emretmekle, Bükrefl’e gittim. Alelusul vazife-i mevdûam›
bi’l-îfa Viyana’ya avdet ettim.
202. Bu s›rada Viyana’da vâki ikamet etti¤im Otel Imperyal’in flehni-
flininde merkuz olan Arnavut bayra¤›n› selamlamak ve Arnavut-
lar›n lehinde bir nümayiflte bulunmak üzere yirmi binden ziya-
de halk gelmifl, birçok nutuklar irad ve Arnavutlarla temenni-i
müvâlât› mutazamm›n arzular ibraz olunmufl; taraf›m›zdan da
alelkaide alenen beyan-› flükre mecburiyet görülmüfl idi!
203. Vaka-i âtiyeyi bir hat›ra-i tarihiye olmak üzere yaz›yorum!
Harb-i Umumînin ve S›rbistan’a verilen son ültimatomun ila-
n›ndan on gün evvel, Üsküb mebus-› sâb›k› Hoca Said Efendi li-
ecli’t-tedavi Viyana’ya gelmifl idi. Kendisini gören et›bbâ birkaç
gün içün Simmering’e gidib tebdil-i hava etmesini tavsiye etmifl
ve o da oraya gitmifl idi. Simmering’den bana yazd›¤› dört sahi-
felik bir mektubda yavafl yavafl kesb-i ifakat etti¤ini beyandan
sonra sahne-i âlemdeki hadisattan ve alelhusus Avusturya ile
S›rpl›lar aras›nda has›l olan burûdetten bahis ile benden hava-
dis[i] soruyor, Avusturya S›rb’a ilan-› harb etti¤i takdirde, Arna-
vutlar›n intikam›n› alm›fl, S›rpl›lar›n müstahak olduklar› bir ce-
za-y› fledidi vermifl olaca¤›n› beyan ediyordu. Mektubun mün-
dericat› serâpâ Avusturyal›lar›n lehinde ve S›rpl›lar›n fliddetle
aleyhinde idi. Bir-iki kere okuduktan sonra cebime koydum.

426 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Aradan bir hafta geçmifl, Harb-i Umumî bafllam›fl idi. Otel Im-
peryal’›n sofas›nda oturuyordum. Pek fena giyinmifl bir adam
kap›c›dan beni soruyordu. Hapishane gardiyan› oldu¤unu söyle-
yen bu adam, kap›c› refakat ederek yan›ma getirdikte, ihtiyat ve
teenni ile cebinden bir ka¤›t ç›kar›b elime verdi. Hoca Said Efen-
di casuslara mahsus hapishanede bir haftadan beri mevkuf oldu-
¤unu yaz›yor, ani olarak çare-i halâs› arayordu.
Casuslara tatbik olunan muamele-i fledide meçhulüm de¤il idi.
Binaenaleyh, kemal-i hevl ü heyecan ile derhal Ballplatz’a kofl-
tum. Said Efendi’nin sebeb-i tevkifini sordum. Müracaat etti¤im
zat[›n] Hâriciye’nin tevkiften haberdar olmad›¤›n› beyan ile be-
ni savmak istedi¤ini anlad›m ise de, iflin ehemmiyetini bildi¤im
içün, mutlak daire-i âidesinden sual etmelerine ›srar eyledim.
Telefonla sordular. Al›nan ve bize tebli¤ olunan cevab pek müd-
hifl idi!! Said Efendi ziyy-i ulemada bir mebus-› Osmanî oldu¤u
halde S›rp pasaportuyla Viyana’ya geldi¤i ve su-i zann› calib ba-
z› eflhâs ile görüfltü¤ü içün hakk›nda muamele-i lazimenin he-
men icras› mukarrer oldu¤unu söylediler!! Kendisi vaktiyle
Avusturya86 Parlamentosu’nda mebus bulunmufl ise de, ba‘de’l-
harb Üsküblü oldu¤u içün S›rp paflaportundan gayr› bir vesika
ile seyahat edemeyece¤ini anlad›ktan sonra Simmering’den yaz-
d›¤› mektub zarf› derununda ve postahanenin mührü üzerinde
oldu¤u halde cebimden ç›kar›b kendilerine verdim. Mektubun
tercümesi vakte muhtac idi. Bunlar[›n] nas›l olsa bizi bir cevab-›
kat‘î vermeden savmak istedikleri belli idi. Bu cihetçe Said Efen-
di’nin masumiyeti tahakkuk etmedikçe ve öyle kurfluna dizil-
mek gibi bir muhatara bertaraf olmad›kça nezaretten ç›kamaya-
ca¤›m› ve tercümenin hitam›n› bekleyece¤imi söyledim. Ve o s›-
rada Avlonya Konsoloslu¤unda bulunmufl olan Mösyö Rod-
nan’a rast gelib ifli anlat›r anlatmaz takib-i maslahata müsâraat
edece¤ini ve nezaretten cevab-› kat‘î almad›kça gitmemekli¤imi
ihtar eyledi. Onun tavsiyesiyle terâcim-i ahvâl biçiminde nezare-
tin daire-i mahsusas›nda mevcud olan bir mecmua-i azimeye
atf-› nazar olunmas›n› rica eyledim.
Bu kamusü’l-esâmîde Arnavutluk’ta temeyyüz etmifl, az çok
nam ü flan kazanm›fl ne kadar adam varsa, elifbâ tertibiyle isim-
leri münderic idi. Said Efendi’nin nam›n› buldular. Su-i zann›

Süreyya Bey’in Notlar› 427


dâ-› bir kayd› olmad›ktan baflka Avusturya’ya hay›rhâh say›lan
s›n›f-› mahsus meyan›nda oldu¤unu gördüler. O vakte göre ter-
cüme hitam buldu¤u içün, birçok müzakerattan sonra Harbiye
Nezareti’ne telefonla tehir-i mücazat olunmas›n› bildirdiler ve
derhal laz›m gelen kuyud u izahat› da yazd›lar. Bu suretle Said
Efendi her gün arsenal denilen mevkide kurfluna dizilenler me-
yan›nda bulunmaktan kurtulub, arzusu üzerine ‹stanbul’a git-
mek üzere pasaport verdiler. Ve bize de halâs ve tahliyesini bil-
dirdiler!!
204. 2 Mart 1916 tarihinde Viyana’ya gelen Prens zu Wied Krayh ote-
linde “Baron Branberg” nam-› müstear›n› tafl›yordu. Sonra gel-
dikte teyzesinin Viyana civar›nda ve Himburg’da bulunan flato-
sunda ihtiyar-› ikamet edib Viyana’ya ahyânen gelirdi ve giderdi.
Yazd›¤› bir mektub … numara ile … sahifede münderiçtir.
205. Harbden ve mütarekeden sonra ‹talya Baflvekili Mösyö Guliotti
parlamentoda harbin aleyhinde bulunmas› esbab›n› tadad s›ra-
s›nda Balkanlar’daki sevkiyat ü harekat›n ‹talya’ya yedimilyarse-
kizyüz bu kadar milyon lirete mal oldu¤unu iffla eylemifl idi. Ar-
navutluk’ta telef olan efrad-› askeriyenin ›zâm›n› toplamak üze-
re ‹talya hükûmeti ahîren bir heyet-i mahsusa memur etmifl ve
bunlar ötede beride medfun befl bin kadar nefer ve zabitin ke-
miklerini toplay›b Avlonya sahilinde yapt›klar› muntazam u
muhteflem bir mezarl›¤a defneylemifllerdir. Daha iki bin bu ka-
dar telefat varsa da, mevki ve medfenlerini bulamam›fllard›r. Is›t-
malardan [s›tmadan] ve ald›klar› yaralardan ‹talya’da vefat eden-
lerin miktar›n› bir Allah bilir!!
206. Yorgi Çako’nun himayesi keyfiyeti[nin] ‹talya’n›n Avlonya’y› is-
tila etmesine sebebiyet vermifl oldu¤unu iddia edenler vard›r.
Meselenin ehemmiyet-i azimesi itibariyle Çako’nun flahsiyeti ve
bu iddian›n mahiyeti üzerine ta‘mik-i tahkikata ve beyan-› mü-
talaata lüzum vard›r, san›r›m. Çako Balkan Harbinin hitam›na
kadar ‹stanbul’da Anadolu fiimendüfer fiirketi’nin hukuk mü-
flaviri idi. ‹ttihadc›lar difllilerinden Arif Bey’in yerine getirilme-
si matlub oldu¤u içün, Çako Arnavutlarla kesret-i ihtilattan
müttehem tutularak ‹stanbul’dan ç›kar›ld›, do¤ruca Napoli’ye
geldi ve Esad Pafla’ya yanaflmak arzusuyla bizden tavsiye bile
arad›. Muahharan bundan nâdim ve Avlonya’ya âzim oldu. Mu-

428 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


vasalat› ‹smail Bey’in devr-i inhitat›na ve ekser rüfekâs› taraf›n-
dan terk edildi¤i bir zamana tesadüf etmekle, Aziz Pafla’n›n isti-
fas› üzerine Çako Maliye nezaretiyle kabineye girdi. Fakat öte-
den beri her ikisi birbirine z›dd u muhalif olduklar› içün Çako
‹smail Bey’e ›s›namad›¤› gibi, müflarünileyh dahi ona i¤birar›n›
göstermekten geri durmad›. Bu suretle Çako f›rsattan bilistifade
Hollandal› General De Veer’in riyaseti taht›nda olarak ‹smail
Bey’in aleyhinde teflekkül eden bir heyet-i tahkikiye huzurunda
pek yaman bir lisan ile müflarünileyhin itham› yolunda eda-y›
flehadet etmifl, senelerden beri besledi¤i kin ü garaz› ortaya
koy[mufl]tu! fiu kadar ki Çako öyle kuru bir flehadetle huzur u
sükun peyda etmedi¤i içün nasyonalist maskesiyle ortal›¤› vel-
veledar eden gençler güruhuna iltihak ederek rehnüma-y› avam
ve piflva-y› ehl-i k›yam olmak hevesine kalk›flm›flt›r. Evvela mi-
safir oldu¤u hanemizi terk etmifl ve ‹talyal› Luici Bakali’nin fa-
kirhanesine nakl-i buriya-y› ikamete lüzum görmüfl ve sonra
k›rk seneden beri tan›d›¤› beylerin oca¤›na incir dikmek ve bey
nam›yla kimseyi yaflatmamak üzere kâzibâne bir azm u rezm ile
bayrak kald›rm›fl, müdhifl bir jakobin, belal› bir hatîb-i laf-zen
kesilmiflti!
Bu s›rada ‹talya konsolosunun teklif eyledi¤i mütercimli¤i
memnunen kabule muvafakat ve konsolatoya kesb-i merbutiyet
eyledi. Bir gün Ortodoks kilisesinden geçerken bir silah sesi ifli-
tildi. Çako kendisine suikast edildi¤ini iddia etmek istedi. Hal-
buki Avlonyal›lardan kimi katiyen revolver at›lmad›¤›n› ve kimi
Çako’nun pek akrab› gibi yan›nda koflan Velçeli Ali Efendi Be-
kir’le bir-iki arkadafl› taraf›ndan an-kasdin pistol endaht edildi-
¤ini söylemifl ve meazâlik kimse bu hadiseye bir büyük ehemmi-
yet atf etmemifl idi. ‹talyanlar Avlonya’ya ç›kt›ktan sonra Ça-
ko’nun lehinde ve aleyhinde bulunanlar bilittifak kendisini isti-
lan›n bâdi-i azlemi olmak üzere ortaya sürmüfl, efkâr-› umumi-
yeyi iknaa çal›flm›fllard›.
Malumdur ki, bir devlet-i medeniye ve meflrutan›n siyaset-i hâ-
riciyesi, idare-i dâhiliyesi öyle bir tak›m avar›z-› âdiye ve esbab-›
vâhiyeye istinad edemez. Murakabe-i daime taht›nda bulunan
hükûmetlerin de‘âim-i esasiyesi muktezas›nca hâriçte icra ede-
ce¤i bir hareketin esbab-› mucibesi üzerine hesab vermeye, ef-

Süreyya Bey’in Notlar› 429


kâr-› umumiye nazar›nda karar›n› meflru göstermeye mecbur-
dur. Çako’nun k›ymet ü ehemmiyeti ne kadar büyük farz olun-
sa, bir devlet-i muazzama içün bir k›ta-i ecnebiyenin istilas›na
sebeb teflkil edemez. ‹talya çoktan beri Avlonya’y› hükm ü nüfu-
zu alt›nda bulundurma¤› aksa-y› emel saym›fl, yaln›z Avustur-
ya’n›n rekabet ü mehabeti buna mani olmufl idi. Avusturya meh-
like-i harbiyeye ve Galiçya’da Rusya ordular›n›n sadamât-› canfli-
kâf›na duçar olduktan sonra hâil zâil ve ‹talya gaye-i mühimme-
sine nâil oldu. Her türlü tedârükât-› iflgaliyeyi istikmal ve muva-
fakat-i düveliyeyi istihsal ederek Avlonya’ya askerini ç›kard›.
Çako’ya gelince, umur-› tabiiyedendir ki, her isâet ve bahusus va-
tana ihanet gibi bir cinayet bir menfaat mukabilinde irtikab olu-
nabilir. Çako akîb-i istilada nas›l ki duçar-› zaruret idi ise, ‹talya
taraf›ndan iclâ ve ba‘de’l-mütareke ihlâ olunduktan sonra dahi
enva sefaletlerde eyyamgüzar olmufl, Atina’da, Yanya’da dostlar›-
n›n ianesiyle ve en do¤rusu flunun bunun sadakas›yla geçinmifl-
tir. Arnavutluk’a rücû edib de bir aral›k Kavaya’da mecbur-› ârâm
oldu¤u ve ‹skrapar [Skrapar]’a cezaen sürülmek istenildi¤i za-
man baya¤› açl›ktan kuvve-i mümeyyizesini kaybetmifl gibi idi.
Çako[’nun] bütün fezâyihin mecma‘› oldu¤unu farz etsek, yine
kimse bunun diremperest oldu¤unu söyleyemez. Hele setr-i ser-
vet ve an-kasdin iltizam-› sefalet edebilen ihtiyatkârândan olma-
d›¤›na kimse flübhe etmez. Çako Atina Darülfünûnu’nda ikmal-i
tahsil etmifl, birçok tetebbuat-› ilmiye ile tevsî‘-i malumat eyle-
mifltir. Elsine-i flettâya aflina, gavamiz-i hukukiyede sahib-i yed-i
tul[â]d›r. Ne zevk-i ikbal ile sermest-i gurur u sürur ve ne de tel-
hî-i eyyam ile mahzun u mefturdur. Fikri itikadat-› diniyeden ve
sohbeti bir netice-i müsmireye iktiran edebilmekten berîdir.
Meflrebinde mübâlât ve kalbinde müvâlât yoktur. Bir günlük dos-
tuna ne kadar halis ise, k›rk senelik bir sevdi¤ine de ol kadar
mürtebittir! Suret-i mutlakada iyili¤i ferâmufl ve yaln›z zevk-i in-
tikam kendisini bîhofl eder. Bugüne kadar ilm ü irfan›ndan kim-
se müstefid olmad›¤› gibi, memleket dahi faide-mend olmam›fl,
televvün-i mizac ve adem-i imtizac ile flöhretyâb olmufltur!!
207. ‹talya devleti 1883 senesinden beri merkezî devletleriyle mütte-
fik olmufl idi. Fakat hiçbir vakit ‹ngiltere ve Fransa’y› tebrîd et-
mek istememifl, daima bir rab›ta-i muhadenetle münasebât-›

430 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


kadîmesini muhafazaya çal›flm›flt›. Bu suretle düvel-i merkeziye
daima ‹talya’n›n ittifakta berdeva olaca¤›ndan emin de¤il idi.
‹tilaf devletleri er geç ‹talya’n›n daire-i ittifaklar›na girece¤inden
ümidvar idi. Zira Avusturya’n›n beka-y› mevcudiyetine ve ida-
me-i flevketine yard›m edebilmek ihtimali olmad›¤›na hep kani
idiler! Di¤er yandan Avusturya Veliahd› Fransuva Ferdinand ile
Baron Konrad gibi e‘âz›m-› ricâl dahi ‹talya’n›n ittifak ve mukâ-
renetinden emin de¤il idi. Ve bunun içün ‹talya’ya karfl› olan hu-
dud bir ehemmiyet-i fevkalade ile tahkim olunmufl, gayr-› kabil-i
teshir bir hale konulmufl idi. Harb-i Umumî bafllar bafllamaz ve
‹talya ‹tilaf grubuna mütemayil oldu¤unu ifham flart›yla bîtaraf
kalaca¤›n› ilan eder etmez, ‹talya’n›n en büyük düflman› say›lan
müflarünileyh Baron Konrad vehamet-i ak›beti derpifl ederek
devlet-i müflarünileyhâya karfl› her türlü fedakârl›k ihtiyar›yla
hemen irzâ ve iskât› lâbüd oldu¤unu ve ‹talya düflmanlara ilti-
hak etti¤i anda Avusturya’n›n zeval ü izmihlaline muhakkak na-
zar›yla bak›lmak laz›m geldi¤ini beyan eylemiflti. Baflta Kont
Berchtold ile Kont Teppa olduklar› halde ekser ricâl-i siyasiye bu
hakikati idrak ü itiraf etmemifl veyahut hükümdar-› sâlhurde-
nin perverde eyledi¤i husumet-i intikamcuyâneyi tadile ve ‹tal-
ya’n›n metâlibini tamam›yla kabulüne ikna edebilmek cesareti-
ni gösterememifllerdi. Bu suretle ‹talya’n›n dermeyan eyledi¤i
metâlibin esasat-› asliyesini de¤il, furûat› âdiyesini müzakereye
devam etmifl ve ‹talya’ya istihzarat-› askeriyesini istikmal f›rsat›-
n› vermifllerdi. Baron Konrad bu hal-i bîkarardan müteessiren
hudut bafl›nda bulunan istihkamat-› menîan›n bir kat daha tez-
yid-i kuvvetiyle beraber üz yüz bin kiflilik bir ordu ile hemen ha-
rekat-› tecavüzkârâneye müsâraat olunmas› içün ›srarda bulun-
mufl ve buna da muvaffak olamay›b netayic-i malume meydan-›
zuhura gelmifltir!
Hat›rniflan›md›r ki, ‹talya harbe ifltirak etmezden yirmi gün ev-
vel bir maslahat-› hususiyem içün Odin kasabas›na gelmifl idim.
Odin’in flark cihetlerine, yani Avusturya’ya karfl› birçok istihka-
mat-› turâbiye ve hududiye yap›lmakta oldu¤unu görmüfl idim.
Viyana’ya avdetimde ve Kont Berchtold’u gördü¤ümde müflahe-
dat›m› söylemifl idim. Müflarünileyh gayetle metinâne ve sakinâ-
ne olarak dinledi¤i ifadat›ma cevaben,

Süreyya Bey’in Notlar› 431


- “‹talya ne kadar haz›rlansa, harbe girmekten ihtiraz ve tehâflî
etmeye mecburdur” dedi.
O gün en aziz dostum olan General Konrad’a bilvas›ta bu müfla-
hedat›m› ve Kont’un cevab›n› îsâl etmifl idim. Ne yolda telakki et-
ti¤ini bilemezsem de, Konrad herhalde ‹talya ile uzlaflmak taraf-
dar› oldu¤unu ve buna imkan bulunamazsa her çe bâd âbâd bü-
yük bir kuvvetle ‹talya’y› ezmeye ve dahildeki sosyalistlere vesile-i
tariz ü taarruz vermeye mâil bulundu¤unu yakinen biliyordum.
Draç’dan geldikten ve ‹mparator taraf›ndan kabul olundu¤um-
dan sonra, alelade büyük küçük süferây› ziyaret etmifltim. Fran-
sa sefiri pek müdekkikâne olarak Arnavutluk’a ait safahat-› siya-
siyeyi açt› ve ahvâlin ne suretle cereyan etti¤ini sordu. Avusturya
ve ‹talya’n›n Draç saray-› hükümdarîsinde ve her türlü muame-
latta gösterdikleri muhâsede ve istirkab›n su-i tesiriyle Arnavut-
luk’ta bir hükûmet-i sahiha-i miliyenin teflekkül etmesi müflkil
oldu¤unu beyan ile beraber, bu iki hükûmetin hiçbir yerde ve
meselede ciddî bir suretle ittifak ü itilaf etmelerine imkan olma-
d›¤›n› söyledim. Bu bahis üzerine sefir yerinden k›yam ile yan›-
ma geldi ve baya¤› bir müstant›k gibi bu bahsi tekrar istizah et-
mekle kanaat etmeyib, ertesi gün iade-i ziyaret s›ras›nda dahi bu
babda tafsilat aram›fl ve Japonya sefiri dahi ayn› bahs ü münaza-
ra ile haylice müteva¤¤il oldu¤u görülmüfl idi.
208. 1913 senesinde ‹talya devleti alâ külli hâl bir Arnavutluk’un ih-
yas›na ve bu milletin kesb-i feyz eylemesine tarafdar idi.
1914 senesinde Draç’da bulunmufl olan mümessillerinin hevas›-
na uyarak hükûmet-i meflruam›z› ›skâta gayret etmifl ve bafl›m›-
za Esad Pafla’n›n belas›n› ç›karm›flt›r.
1915 senesinde Londra Muahede-i Hafiyesiyle Arnavutluk’un
mukasemesine muvafakat göstermifltir!
1916 senesi Kanun›evvelinde Frans›z Miralay› ‹flkovan [Descoin]
Görice’de Arnavut bayra¤›yla ve Arnavut meskukât›yla bir hü-
kûmet-i muvakkate ilan etmifl ve 1917 senesi Mart›n›n üçüncü
gününde Avusturyal›lar[›n] Arnavutluk’ta bir muhtariyet-i idare
vaad eylemifl olmas› üzerine, Orlando Kabinesi re’sikârda iken
General Ferrero 1917 senesi Haziran›nda ve Ergiri kalesindeKral
hazretlerinin nam›na Arnavutluk’un istiklaliyle tamamiyet-i
mülkiyesi ni ilan etmifl idi.

432 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


1918 senesi evâhirinde Muharebe-i Âlemflumulün hitam›yla be-
raber Draç’da bir hükûmet-i muvakkatenin ictima›na ve nev’an-
mâ bir muhtariyet-i idare ile bu hükûmetin icra-y› faaliyetine
müsaade eylemifl idi.
1920 senesinde ve 20 Kanun›sanîde bu hükûmeti ›skât eden Lofl-
na ictima›na karfl› destbeste-i hayret olmufl ve sonra birden bire
bu ictima› men etmek istemifl ise de, meyelan-› umumîye ve ga-
leyan-› millîye mukabeleden vazgeçmifl idi.
1920 senesi Kanun›sanîsinde ve Paris Konferans›nda Arnavut-
luk’un hayat ve memat› üzerine bahisler cereyan edece¤i ümid ü
intizar olundu¤u bir zamanda Mösyö Tittoni ile Mösyö Venizelos
Cenubî Arnavutluk’un Yunanistan’a terk edildi¤ini müeyyid u
musadd›k bir mukaveleye imzazen-i r›za ve muvafakat olmufl idi!!
209. Furtunato Kastoldi
Bulundu¤u muhite aidiyeti tabiî olan terceme-i halinden bahs
etmek emelinde de¤ilim. fiahsiyat üzerine ›tnâb-› makâl etmek
de istemem. Fakat zat u s›fat› memleketimize dair hadisata mas-
dar ve birçok taaddiyat u seyyiat›n zuhuruna rehber olmas› iti-
bariyle, tarih-i millîmizin safahat u vukuat› s›ras›nda yâd-› elîm
ile tahzîr-i hâmeden vazgeçemem.
Devr-i Hamidî’de jandarmalar›n tensikat› içün Makedonya’ya
gelen ‹talya zâbitân› meyan›nda yüzbafl› idi. O mekteb-i edebde
(!!) sebk eden memuriyeti sayesinde devrin bütün mezâyâ ve ha-
fâyâs›n› kendisi derk ü telkin etti¤ini kendisi iddia etmektedir!
‹sbat-› ehliyet ve idame-i memuriyeti içün pîfl-i azminde vücud-
pezîr olan mesâile lüzumundan ziyade fazla bahfl-› ehemmiyet
ve her türlü âmâl ü evhâm›na göre tayin-i mahiyet etmekte ma-
hareti oldu¤u da rivayet olunmaktad›r.
Prens zu Wied’in hükümdarl›¤› tahakkuk etti¤ini müteakib
Avusturya ve ‹talya hükûmetleri aras›nda verilen karar üzerine,
Prens’in nezdine birer müflavir-i has terfiki laz›m gelmifl, bu su-
retle Prens daha Berlin’de iken ‹talya devleti taraf›ndan Prens’in
etraf›n› alma¤a memur olmufl idi. Prens’e ilham etti¤i ârâ-y›
mahsusay› tayin ve tahminden acizim. Yaln›z Prens zu Wied ile
beraber gelir gelmez ‹talya ve Avusturya sefaretleri Arnavutluk’u
ma‘raz-› mübareze saymalar›na, Prens’in bir an evvel Draç’› terk
etmesine sebebiyet verenlerin bafl›nda oldu¤unu kimse unutma-

Süreyya Bey’in Notlar› 433


d›¤›na kâniim. Alelhusus mürtecilerin pençe-i kin ü taassubla-
r›ndan kurtulmak üzere Arnavutluk’tan ‹talya’ya iltica mecburi-
yetinde bulunmufl olan birçok erbâb-› hamiyetin sefaletine, gide-
cek yerleri olmad›¤›na bakmayarak, bunlar› ‹talya’dan tard etme-
si maddesi ‹talya’da cârî olan kavanin-i medeniye ve kavaid-i in-
saniyetkârâne ile kâbil-i tevfik olmad›¤› içün bu babda gösterdi¤i
kudret el-hak kendisine mucib-i fleref ü mefharet olsa gerektir,
san›r›m. Bunlar hakk›nda celb-i merhametine çal›flan bir zata,
-“‹talya aleyhinde nümayifller yapan bu nasyonalistlerin gidecek
yerleri olmad›¤›n› ben de biliyorum. Fakat kendileri bir melce
bulamazsa denize bo¤ulsunlar” cevab›yla fart-› ma‘deletini isbat
etti¤ini derhât›r edenleri biliyorum.
Esad Pafla’y› cenah-› himayetinde tutan Baron Aliotti’ye min kül-
li’l-vücûh yar u yaver ve hele Prens’in i¤tisâb-› emvali s›ras›nda
ez-her-cihet müflarünileyhe rehber-i zafer olmufl idi! ‹talya’dan
tard etti¤i nasyonalistleri Arnavutluk’ta dahi rahat b›rakmam›fl,
Esad Pafla’n›n idame-i hükûmeti maksad›yla vuhuflân›n› tak›m
tak›m habs ü tevkif ettirmifl idi! Arnavutluk’ta tensib etti¤i ida-
reyi ve miras-› zihn-i idraki olmak üzere ‹talya memurîn-i mül-
kiyesine b›rakt›¤› kavaid-i mahsusay› yegân yegân flerh ü beyan
etmekten ise baz› misallerini zikr etmekle iktifa eylerim.
‹flgal-i askeriyeyi müteakib Avlonya’da en mühim tedbiri, taraf-
dar[a]n›m nam›yla birçok erbâb-› hamiyet ü haysiyeti derdest et-
mesi idi. Bunlara atf olunan kusur sade idi. ‹talya aleyhinde bir
komplot tertib etmek istediklerini ortaya koymak kafi idi. Bunlar
içün tayin olunacak ceza dahi yirmi sene kalebendlikten veya harb
esnas›nda kurfluna dizilmekten az de¤il idi! Roma’dan gelen mu-
hakk›k avukat Cerao ve hükûmet-i askeriyeden memur Mösyö
Cervasoti böyle bir komplotun külliyen vücudu olmad›¤›na bütün
delail-i bâhiresiyle hükm etmifl, bilcümle mevkufînin beraatlar›na
suret-i katiada hükm ü karar vermifllerse de, Halim ve Kamil bey-
lerle Mahmud ve Hüdayi efendileri ve sâir bir tak›m zevât› kendi-
sinin dest-i kahhârânesinden kurtarma¤a kimse muktedir olama-
m›flt›r. Bunlar senelerce ‹talya’da sualsiz sebebsiz son derecede
elîm bir muzayaka ile tutulmufl, Avlonya’da gösterdi¤i bu fliddetle
herkesi ürkütmeye de¤il, bilakis tenfire hizmet etmifltir!!
Mülkiye Komiseri nam›yla Avlonya’da hayli zaman bulunmufl
idi. Bu müddet zarf›nda bütün mekâtib-i milliyeyi ve Avlonya’da

434 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


mevcut yedi cami-i fleriften dördünü kapatm›fl idi. Kaziye-i
muhkeme suretinde kabul etti¤i nazariyece, Arnavutlar[›n] ef-
kâr-› umumiyeden ârî ve her türlü cebr ü fliddete müstahak ol-
malar› maddesi idi. Kendisince en büyük cürm ü musibet dava-
y› milliyet idi. Daima re’y-i münferide tâbi idi. Daire-i belediye-
yi, idare-i mülkiyeyi bir vesayet alt›nda koymufl idi. Kendisine
muti‘ u mütehallik olanlar› okflar ve fakat re’y-i hoduna zerre-i
mâ karfl› duranlar› bir anda çarpard›. Avlonya batakl›klar›n› tey-
bîs ü tathîre verilen karar› efkâr-› umumiyenin galeyan›ndan do-
lay› tasdikten imtina eden ve o güne kadar kendisinin eviddâ-y›
hâlisas›ndan say›lan yerli prefe Osman Efendi’yi alenen darb u
tahkirden, azl ü tenkilden çekinmemifltir!
O¤lum Ekrem ile bana Draç’dan beri kecbînâne bir nazar› var
idi. ‹talya Sefaretinin takibat›na, Prens zu Wied’in nezdinde su-i
telakkiyât›na hedef olmufl idik. Ekrem ile hemfliresi mürtecilerin
eyyam-› tahakkümlerinde ve Esad Pafla’n›n esna-y› hükûmetin-
de Korfu’ya iltica eylemifllerdi. S›rpl›lar›n ve bi’n-nisbe Esad Pa-
fla’n›n Korfu’ya vürûdu s›ras›nda ‹sviçre’ye geçmek mecburiye-
tinde bulunmufllard›.
‹talya’n›n Atina Sefaretine müracaat ve istihsal-i mezuniyet ettik-
ten sonra Roma’ya u¤ram›fllard›. ‹talya hükümdar-› zîflân› nam›-
na verilen bu müsaade-i resmiyeyi bir flebeke-i i¤fal sayma¤a,
keyfe mâ yeflâ’ bunlar› tutturub nefy ü ta¤rîb etmeye yol bulmufl
idi. Üç buçuk sene âlâm-› gurbet çekti¤i halde, üserâ-y› harbiye
ihlâ olunduktan, mütareke eyyam›ndan sonra dahi o¤lum Ekrem
kurtulamam›fl, Bern sefiri Marki Karluçi [Karl Luigi?]’nin delale-
tiyle tahliye olunmufltur. Kerimem fliddet-i teessüründen ‹sviç-
re’ye ölüm derecesinde hasta gelmifl, o¤lum Ekrem üç buçuk se-
ne mütemadiyen Sardinya Adas›nda yerden yere sürüklene sü-
rüklene ihtilattan memnu ve her türlü huzurdan mahrum olarak
geçirdi¤i bir hayat-› telh-kâm ile enva‘ mihen ü emrâza mübtela
olmufl idi. Viyana’da bulundu¤um içün bana müflt-zen-i taarruz
olam›yordu. Evlad u iyalimin muhaberesinden, harçl›k celbinden
mahrumiyet elemiyle bizar oluyordum.
Kendisi ‹sviçre’de bulunan Arnavutlar› aras›ra yoklama¤a geli-
yordu. Biraderim ile k›z›m› görmek üzere ben de Viyana’dan Lo-
zan’a vâs›l olmufl idim. Otelde bir gün tesadüfen gördü¤ümde,

Süreyya Bey’in Notlar› 435


yan›ma takarrub ederek ve bir münasebet getirerek, ‹talya’ya ge-
lirsem çekti¤im muzayakadan kurtulaca¤›m›, ailemin takibattan
halâs olacaklar›n› söylemifl idi. Her üçümüz birlikte bulunmak
mecburiyetinde oldu¤umuz içün, ‹talya’n›n dâhildeki emsâr›n-
dan birinde ikamet etmek ve Avlonya’daki varidat›m›zdan veya
istikraz suretiyle bir bankadan flehrî 1500 frank alabilmek flart›y-
la muvafakat›m› söylemifl idim. Merkum Ekrem’e bir hüsn-i de-
lalette bulunmam›flt›r. Fakat bu cevab›m› ‹talya hükûmetinden
iane istemifl oldu¤um suretinde iflâa etmifl, beni lekedar-› flenâat
etmek istemifl idi. ‹talya memurîn-i siyasiyesinden biri bunu ba-
na haber verdi¤i zaman can bafl›ma s›çram›fl ve bu suretle âlâm-›
kalbiyemi ›zt›rabât-› maddiyemi tefldid etmifl, beni dahi ukubet-i
canh›râfl›ndan hissedar-› elem eylemifl idi.
Meazâlik, bütün bu muamelat ile beraber, Arnavutlar kendisine
mâ dâme’l-âlem flükürgüzar ve minnetdar olma¤a mecburdur-
lar! Zira bela-y› istilay› esbab-› mevhumeye ibnâ [binâ?] ederek
bafl›m›za sarm›fl oldu¤u gibi, berat-› halâs u necat›m›z› dahi kur-
mufl oldu¤u idare-i müstebidde ve mudhikenin tesir-i taham-
mülsûzuyla tanzim ü ikmal eylemifltir!! Halka îras eyledi¤i ye’is
ü nefret ve fikr-i husumetle bir devlet-i fahmiye, bir kuvve-i azi-
meye karfl› bir avuç bahad›rân-› ümmet her çe bâd âbad diyerek
hücuma ve mevcudiyet-i mülkiye ve hayat-› milliyelerini kurtar-
ma¤a cesaretyâb olmufllard›r. Kendisi taleb-i sulh u silm içün
‹talya’dan gelen ve flu fie-i nâciye ve kâlile ile müzakerata girifl-
mifl, kafileye piflrev olmufl idi!!
Mevâdd-› sulhiyenin tadad›na lüzum görmeksizin, netice itiba-
riyle muahede memleketimizi bafltan bafla bir silsile-i istiladan
kurtarm›fl, Mösyö Kastoldi[’nin] dahi bunca seyyiât› hasenat ye-
rine geçerek, jandarma yüzbafl›l›¤›ndan sefarete kadar suud et-
mifl oldu¤unu yâd ile iktifa eylerim. Bununla beraber Kastoldi,
hükûmetinin nezdinde kazand›¤› bu fleref-i mahsus ile kanaat
etmek istemiyordu. Arnavutlar nazar›nda dahi hatîât u seyyi-
ât›ndan tebrie-i nefs etmeye ve bu vesile ile Draç sefaretini yaka-
lama¤a çal›fl›yordu. Reis-i hükûmet Delvinal› Süleyman Fehmi
Beyefendi’ye gelmifl, netice-i hâs›la[n›n] o¤lum Ekrem’in Ku-
mandan-› Umumî Piacentini’ye verdi¤i nasâyihin semeresi ol-
du¤unu haber vermifl idi! Ekrem’in üç buçuk sene münhas›ran

436 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


kendisinin delaletiyle, siayetiyle Sardinya Adas›nda kald›¤›n›, ha-
lis ve namuslu Arnavut oldu¤unu unutuyordu. Vatan› tahlis ede-
bilmek üzere verebilece¤i nasihat[›n] elbette vatan›n menfaati
hesab›na ait olmas› tabiî olmak ile Ekrem’e bâdî-i töhmet de¤il,
sermaye-i mefharet oldu¤unu düflünmüyordu! Velhas›l, Kastoldi
bu müddet zarf›nda dahi meslek-i cedid-i siyasîsinden ziyade
jandarma hizmetinde iken peyda eyledi¤i itiyada meyl ü rükûn
ediyordu. Müflarünileyh Süleyman Beyefendi’den ald›¤› malu-
mat-› flifahiye üzerine, Ekrem Kastoldi’ye namuslu bir adam gi-
bi bir mektub yazarak izahat aram›fl ve cevab vermemifl olmas›
üzerine cereyan-› hali ol zaman Hâriciye Nezareti’nde bulunan
Kont Sforca’ya bildirmifl ve fakat müflarünileyh dahi Kastol-
di’nin süllem-i ikbalini y›kamam›flt›r!!
210. Belediye riyasetine Ali Efendi Arslan[’›] ve azal›¤a Kaz›m Efendi
Kokofl’u ‹talyanlar nasb u istihdam etmifllerdi.
211. Bu mahkeme-i nâflenîdenin aza-y› sâmiti Kanineli ‹brahim Efen-
di Cündi, Avlonyal› Hakk› Bey ve Avlonyal› Yusuf Efendi Gezi
idi. Avlonya prefeli¤ine Osman Efendi Hac›’y› tûl müddet istih-
dam etmifl, sonra aralar› aç›larak evvela Leskovikli Fehim Bey’e
teklif etmifl ise de, adem-i kabulünden dolay› devâir-i hükûmet-
te müstahdem Kanineli Said Efendi Kemal prefe olmufl ve bu
memuriyeti son gününe kadar muhafaza edib ‹talyanlar›n pek
ziyade hürmet ü itimad›n› kazanm›fl idi.
212. Esad Pafla’n›n bu vekâyi‘e dair verdi¤i izahat s›ras›nda bana de-
mifl idi ki,
S›rpl›lar yollarda ve Arnavutluk da¤lar›nda bütün ahmâl ü eskâli-
ni b›rakm›fl geliyorlard›. O hengâmelerde Kral Petro’nun akraba-
s›ndan olub ismini derhât›r edemedi¤im bir prensesin çantas›yla
eflyas›n› hâmil bir bargir yollarda kalm›fl idi. Prenses bizzat bana
müracaat ile bu çantan›n buldurulmas›na delalet etmekli¤imi ri-
ca eylemifl idi. Ben de derhal birçok bayraktarlara haber îsâliyle
çantan›n behemehal bulunmas›n› ihtar ettim. 25.000 altun de¤e-
rinde olan bu mahfaza-i giran-k›ymet bulunmufl ve bana getiril-
mifl idi. Ben de elim ile prensese teslim ettim. Prenses kemal-i flevk
ü mesâr›ndan 1000 dinar mûs›l›na vermek istemifl ise de, buna
mani oldum ve cebimden malisöre bir revolverle 20 altun verdim.
El-uhdetü ala’r-râvî.87

Süreyya Bey’in Notlar› 437


213. Selanik’te bulunduklar› s›rada fiahin Bey Dino Pafla’n›n bir heves-
i hevâperestânesine manialar ihdas etmek istemesiyle siayet olun-
mufl, Pafla taraf›ndan idama mahkum olmufl; güç bin bela ile ‹tal-
ya konsolosu elinden kurtar›b Midilli’ye nefy ü teb‘îd ile iktifa et-
mifl idi. Midilli’de Yunanîler biçareyi katil gibi bir kem nazarla
bakm›fl, pek çok sefalet çektirmifl ve nihayet ‹talyanlar›n tavsîtiyle
‹talya’ya can atma¤a, hayat›n› kurtarma¤a muvaffak olmufl idi!!
214. ‹stanbul’da makam-› fetvan›n fetvas›yla Esad Pafla mahkum-›
idam olmufl ve irade-i seniyye-i padiflahîye iktiran ederek iflbu
karar ilan olunmufl olmas› üzerine Esad Pafla dahi mukabelede
bulunmufl idi.
215. Bu s›rada Esad Pafla’ya hidemât-› meflkuresine binaen ‹talya San
Moris ve Lazar niflan›n›n büyük kordonunu vermifl ve Fransa
hükûmeti nam›na Mösyö Burian (Hâriciye Naz›r›) dahi Lejyon
Donör niflan›n› sinesine talik eylemifl idi. S›rp Kral› Petro hü-
kûmdara has olan Karayorgoviç niflan›n› eliyle müflarünileyhe
tevcih ü ita etmifl idi.
Esad Pafla’ya verilmesi takarrur etmifl olan mebâli¤in miktar›
kendi ifade-i flifahiyesi üzerine yaz›lm›flt›r. Hatta rivayet-i husu-
siyesine göre, ‹ngiltere sefirinden ald›¤› 60.000 liradan 30.000
‹ngiliz altununu ald›¤› gün haremine hediye etmifl ve her zaman
han›m›n sand›¤›nda mahfuz kalm›flt›r!
Lord Balfour Avam Kamaras›nda vukubulan bir istizaha cevab
olmak üzere bu tediyat› iffla etmifl ve fakat Esad Pafla gibi bir hay-
dut ile ‹ngiltere’nin ittifaka devam etmesi mucib-i flübhe oldu-
¤unu beyan ile, bir kere verilen 60.000 liradan baflka para tediye
edilmedi¤ini dahi itiraf eylemifltir.
Hakikat-› hale gelince, Esad Pafla deruhde eyledi¤i on befl bin as-
kerin vücuduna delalet edecek bir eser görülmedi¤i içün, sefaret
vazifesini deruhde eden Mösyö Lembi [Lamb]’nin ifl‘ar›yla bu
keyfiyet tahakkuk etmifl ve bir daha verilmesine lüzum görülme-
mifltir. Fransa hükûmeti Esad Pafla’n›n katlolundu¤u güne kadar
tediyâta devam etmifltir. Doktor Adamidi’nin ifade-i flifahiyesine
ve muahharan Esad Pafla’n›n Hâriciye Naz›r› ünvan›yla istihdam
e[tt]i¤i Zoti Mihail Terka’n›n teyiden beyan›na göre, Esad Pa-
fla[’n›n] Fransa hükûmetinden flehrî 142.000 frank ald›¤› Ada-
midi[’nin] bizzat Cenova’da ve Credit Lyon bankas›nda bilmü-

438 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


nasebe icra eyledi¤i tahkikatta anlafl›lm›flt›. ‹talya’ya gelince,
Draç’da sefir bulunmufl olan Baron Aliotti’nin uydurdu¤u pa-
zarl›kla Esad Pafla flehrî 500.000 liret alm›fl ve bu me’hûzât alt› ay
kadar devam etmifl idi. Avusturya askeri iflgalden sonra Pafla
Korfu’da, Selanik’te bulundu¤u s›rada tamam›yla Frans›zlara ve
bi’n-nisbe S›rpl›lara mail ü müncezib olarak ‹talyanlarla pek fe-
na bozuflmufl idi. Fransa’da Pafla’y› Mösyö Burian pek ziyade tu-
tuyordu. Müflarünileyh Selanik Kumandan-› Umumîsi General
Saral’a verdi¤i emir üzerine Esad Pafla’n›n Selanik’e vürûdunda
bir hükümdar gibi istikbal olunmufl ve o eyyamda hükümdarâ-
ne orada imrar-› hayat eylemifl idi. Burian’› istihlaf eden kabine-
lerden ve alelhusus General Franchet d’Esperet’den ol kadar yüz
bulamam›fl, eski mevki ve nüfuzunu kaybetmifl ise de, ‹talya ile
aras› aç›ld›¤› ve S›rpl›lar kendisine karfl› muhafaza-i vedad ettik-
leri içün Pafla ve haremi Selanik’ten Paris’e gelib gittikçe mazhar-
› hürmet olmufl, sanduklar› muayene edilmeksizin hududu geçe-
rek bu suretle imrar eyledi¤i tahvilat-› nakdiye ve platin gibi efl-
ya-y› semeniyeden külliyetli istifadeler eylemifl idi!!
216. Draç’a iltica etmifl olan S›rpl›lar›n Draç’da sarf u tahvile mecbur
olduklar› üç-dörtmilyon dinar›n yüzbini elli-altm›fl kurufla Esad
Pafla mübayaa etmifl; bu suretle ikimilyona karîb frank kazan-
m›flt›. Kendisinin ifflaat›na inan›lmak laz›m gelirse, S›rpl›lara
mübadeleten verdi¤i paray› Baron Aliotti tesviye eylemifl ve mü-
nasafeten bu al›flverifli yapma¤a karar verilmifl iken, kendisi mu-
ahharan Aliotti’ye bir fley vermedi¤inden dolay› aralar› aç›lm›fl;
Aliotti[’nin] Esad Pafla’y› ‹talya’dan geçti¤i anda taht-› tevkife al-
mak üzere bir emir ›stâr›na sebeb olmufl idi!! Yine müflarüniley-
hin beyanat›na göre, Baron Aliotti’nin bu dad u fliddete ve flika-
yet ü azara dair yazd›¤› bir mektubu Cenova ve Paris’te birçok
zevâta irâe etmifl, bu suretle Aliotti’den ahz-› intikam etmek is-
temifl ise de, Pafla’n›n ifflaat-› vâk›as›n› kemal-i ihtiyat ile kayd ve
yaln›z tarihin muhakemesine terk ile iktifa ederim.
217. ‹bret
1920 senesi Haziran›n›n 13. gününde Esad Pafla Paris’te vâki
Continental Oteli’nin kap›s›ndan ç›karken Libohoval› Avni Rüs-
tem nam›nda bir fedai eliyle ve iki kurflun ile ani olarak terk-i ha-
yat eylemifltir. Selanik’te peyda eyledi¤i bir itiyad ile içkiye müb-

Süreyya Bey’in Notlar› 439


tela olmufl, leyl ü nehar alem-i sefahate dalm›fl idi. fiathiyat-› siya-
siyeden art›k keff-i nefs etmek ve eyyam-› ahîresinde dildade ol-
du¤u bir Frans›z dilberinin feyz ü aflk›yla bekâm olmak istemifl
ise de, eceli mani-i emeli olmufl, hakl› haks›z yüklendi¤i a‘mâl ü
eskâliyle alem-i fenâya [bekâya] gitmifltir. Herkes[in] ameliyle
haflr ü neflir olmak laz›m geldi¤ine iman edenler, Pafla’n›n bu vu-
kuat-› fecias›na daima ihtimal verir ve hatta kendisi dahi her va-
kit müteyakk›z bulunurdu. Caizdir ki, bu ufûl-i nagehanisi hay-
retten ziyade calib-i ibret ve milletin serikâr›nda bulunanlar›n
enzâr-› intibah›n› gere¤i gibi açma¤a illet olsun. Fakat pek feci ve
fecaati nisbetinde elim ü fleni‘ olan bir garîbe vard›r ki, senelerce
perestifl eyledi¤i haremi, katlinden dört gün sonra Paris’e muva-
salat›nda Esad Pafla’n›n felaketi üzerine, “Buna güleyim mi, a¤la-
yay›m m›?” diye ›zhar-› bîgânegî etmifl, kocas›n›n cenazesini bile
görmek istememifl oldu¤u halde, bin türlü zillet ü rezaletle Pa-
fla’n›n onmilyon frank›na, ibla¤ eyledi¤i nukûdât-› metrûkesini
ve Prens zu Wied’in ikametgâh›ndan ald›¤› k›rk iki sanduk evâ-
ni-i semeniye ve eflya-y› nefîseyi yed-i gasb u tasarrufuna alarak
benât-› meflruas›n› miras-› [p]ederden mahrum b›rakm›flt›r. Bu-
nunla beraber, Esad Pafla’n›n morgda kalan meyyitini kald›rmak
üzere üç-dört frank vermekten de ibâ etmifl ve hakikatli olan St-
avro Efendi’nin akçesiyle Pafla’n›n cenazesi ortadan kald›r›lm›flt›r!
Bu han›m Üsküdar’da vaki Toptafl›’nda sakin Mustafa Efendi
nam›nda bir binbafl›n›n kerimesidir. Esad Pafla bir yerde gör-
müfl, be¤enmifl ve cihaz›n› en adî bez parçalar›na var›nca kendi
mübayaa ettikten sonra taht-› nikah›na alm›fl ve vefat›na kadar
bilcümle ailesini geçindirmifl, han›ma 100.000 lira k›ymetinde
mücevherat ve akarat ve birçok da nukûdât bahfleylemifl idi. S›h-
hatine veya adem-i s›hhatine kâil olmamak flart›yla, bir rivayete
göre han›m bunlara ve bütün metrukata kanaat etmeyib Pa-
fla’n›n katlini mütakib Belgrad’a azimetle, kayd-› hayat olarak
flehrî 125 altun maafl alma¤a muvaffak olmufl ve fazla olarak
25.000 frank da ihsana müstehak görülmüfl imifl! (Pafla’n›n Hâ-
riciye Naz›r› s›fat›yla beraberinde bulundurdu¤u Terka Efen-
di’nin ifade-i flifahiyesine müstenid olan bu hakây›k› muahha-
ran icra eyledi¤im tahkikat ile bir kat daha teyid ederek bu su-
retle pifl-i enzâra koydum).

440 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Zavall› Esad Pafla bir keflmekefl-i bî-direnk, bir ceng-i pür-âvenk,
her türlü mukaddesat› çi¤neyerek ve her türlü ar u flinar› düfl-i
bîhofluna alarak kazand›¤› paras›yla flimdi kimlerin flad ü hür-
rem oldu¤unu gelse de görse, bulundu¤u tengnay-› ›zd›rabdan
ziyade ruhu azab çeker, dünyada nîk nâmdan gayr› hiçbir saade-
tin paydar olamad›¤›na iman eylerdi.
Han›m›n bir gözü flehla-nige idi. Cenova’da yaln›zca bulundu¤u
eyyamda bu ar›za-i tabiiyeyi izale kaygusuna düflmüfl, gözüne
ameliyat yapt›rm›fl idi. Pafla Paris’den avdetinde hareminin dide-i
remed-didesini görmüfl, alamet-i fleamet saym›fl ve
- “Eyvah, tali‘imin çeflm-i saadeti bozuldu. Bundan sonra felake-
tim mukarrerdir” avazesiyle han›m›n› azarlam›fl idi. fiâyân-› ta-
accübdür ki, bir müddet geçtikte dedi¤i gibi felaket çökmüfl ve
“El-belâü müvekkelün bi’l-mant›k”88 s›rr› zahir olmufltur!!
Esad Pafla’n›n evrak-› resmiyesi ba‘de’l-katl Fransa hükûmetinin
hazine-i evrak›nda ve bir çuval derununda h›fzolunmufltur. Ta-
rih-i millîmize fliddet-i taalluku itibar›yla flu vesâikin bir zaman-›
münasibde elde edinmesi f›rsat›n› hükûmetimiz kaybetmemek
maksad›yla flurac›kta temhid-i hakây›ka lüzum gördüm.
Ahîran Belgrad’da münteflir cerâid-i yevmiyenin ifl‘ârat›na göre,
Belgrad’›n en maruf ve en zengin S›rp tacirlerinden dört zat hü-
kûmete müracaatla, Esad Pafla’n›n S›rp kavmine ibraz eyledi¤i
hidemat-› fevkaladesine karfl› bir niflane-i flükran olmak üzere
Paris’ten Belgrad’a nakl-i izâm›na ve bir ihtifal-i azim ile Bel-
grad’›n münasib bir mahallinde defnine müsaade istemifl ve fla-
yet Arnavutluk hükûmeti ileride bunlar› almak arzusunu göste-
rirse verilebilece¤inin tebli¤ini rica etmifl, hükûmet-i mahalliye
Arnavutluk hükûmetinin cevab›n› almad›kça bir fley diyemeye-
ce¤ini bunlara anlatm›flt›r!!
218. Bosna ve Hersek’in ilhak› ve Yenipazar’›n Devlet-i Osmaniyye’ye
terki s›ras›nda bilmünasebe Viyana Hâriciye Nezareti’ne verdi-
¤im muht›rada Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesi tespit
olunmad›kça ve suret-i sahihada bir vahdet-i idare alt›nda al›n-
mad›kça Yenipazar’›n tahliyesi muvaf›k-› ihtiyat olmad›¤›n› ve o
k›tan›n böyle âvan-› teheyyüçte zay›f ellerle muhafazas› halinde
iki Islav hükûmetinin enzâr-› ihtiras›n› cazib ve Arnavutluk’un
vaziyetince azim bir tehlikeyi câlib olaca¤›n› beyan ile beraber

Süreyya Bey’in Notlar› 441


S›rpl›larla Karada¤l›lar›n birleflmesine meydan vermemek içün
Arnavutluk’un bir an evvel temin-i hukuku ve tayin-i hududu
lâbüd oldu¤unu izah etmifl idim. Fakat Bosna ve Hersek’in ilhâ-
k› neflesiyle sermest-i gurur olan Baron Ährenthal bu mülaha-
zat-› sahihay› nazar-› dikkate almam›fl, Balkan ittifak›n›n husu-
lüne en büyük bir vesile vermifl idi. Muahharan Viyana’ya geldi-
¤imde, bu keflf ü istihrac› erkan-› nezaret takdirlerle derhât›r et-
mifl ve fakat ifl iflten geçmiflti!!
219. Bu beyannamenin flu yolda mündericat ve teminat›n› esas tuta-
rak Avusturya ordular›n›n memleketimizde icra eyledikleri hasa-
rât-i azimenin zarar u ziyan›n› aramak üzere hükûmetimiz[in]
cemiyet-i beynelmilele müracaat ve her türlü esbaba tevessül
ederek hukukumuzu muhafaza etmesi[ni] 1923 senesinde ihtar
eyledim ise de, bu ihtar›m›z anlafl›lan nazar-› im‘âna al›nma¤a
lay›k görülmemifl, mesele böylece kalm›flt›r.
220. Hükûmet-i mülkiyenin Prens zu Wied nam›na icra-y› ahkam et-
mesi münasib olaca¤›na dair olan layiham› reddeden heyet el-
bette halk› dahi lay›k-› istiklal ü hürriyet görmez. Bereket versin
ki, Harb-i Umumînin neticesi memleketimizi bu idarelerden ve
flu suizanlardan kurtar›b istiklalimizi temin eylemifltir.
221. Kosova cihetlerinde halk› asker almak üzere pek ziyade zorlad›-
lar. Bunlar S›rpl›lardan müteneffir olduklar› içün memnunen si-
lah-› mukavemete sar›lmak, hakk u istiklalleri u¤runda can ver-
meye haz›r idi. Fakat encâm› düflünerek ve S›rpl›lar[›n] yeniden
avdet edebileceklerini derpifl ederek tereddüd ü itiraz ediyordu.
Bu muh›k tereddüd halka karfl› flu fliddetli muamelat u i‘tisafata
sebeb olmufl, baya¤› Avusturya heyet-i askeriyesinin reva gördü-
¤ü mezalim ile S›rpl›lara Islavlara hizmet istediklerini göstermifl
idi! Berat’ta zürrâ‘›n çift öküzlerini alma¤a k›yam olundu¤un-
dan dolay› arz›hal ve taleb-i ma‘delet etmek üzere Avusturya ku-
mandan›na müracaat eden yüzlerce halka karfl› mumaileyh[in]
bu musadereyi pek muhik ve tabiî bulmas› üzerine, zürrâ‘ bir
a¤›zdan arazileri muattal ve çoluk çocuklar› aç kalaca¤›n› beyan
ettiklerinde,
-“Ne olursa olsun, hayvanat al›nacakt›r. Ahali aç kal›rsa birbirini
yesinler” cevab›yla bunlar› savm›fl ve hakikaten her türlü taaddiyat
ve musadarât ile kumandan bu fliddeti tetvîc ve tekmîl eylemifltir!!

442 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


222. Mat nam›na Ahmed Bey Zog, Yusuf A¤a Elez, Berat nam›na Sa-
mi Bey Viryon[i], Müftü Mehmed Efendi Hasbi, Kahraman Bey
Viryon[i], Zimitri Lavda, Ahmed Bey Resul, Emin Bey Vukopo-
la, Tiran nam›na Celal Bey Topdanî, Musa Efendi Hac›, Elbasan
nam›na Ohrili ‹rfan Bey, Lef Nosi, Debre nam›na Hasan Bey
Prifltina, Hüsnü Bey Çori, Kastrat nam›na Bayrakdar Keles ve
fiala Bayrakdar› Abdi Kula, Lefl nam›na Mane Bey, ‹flkodra nam›-
na Musa Efendi Yuka, Kul Evika, Akçahisar nam›na Muharrem
Efendi Pengili, Draç nam›na ‹zzeddin Efendi Beflir, Kavaya na-
m›na fiehzüvar Bey Altuni, Elbasanl› Kaz›m Bey, Mirdita nam›-
na Makro Koni ve biraderi Toç Koni.
223. Islav kelimat›yla mütearif olan Çernovda, Nevosela, Amuniçe,
fiofliçe, fiafliçe, Lepeniçe gibi isimleri lisan-› millîmize tahvil et-
meye lüzum-› kat‘î vard›r. Bilad u kurâ ve enhâr›n bu misillu
isimlerden tathiri içün hükûmetçe ve belediyelerce hemen bir te-
flebbüsün icras› ve vukuat-› maziyenin bekaya-y› seyyiesinden
memleketimizin tecridiyle her yerin isimleri ayr› ayr› tetkik olu-
narak isimlerinin tebdili lâbüd oldu¤unu itikad ve bu itikad ile
icraat-› resmiyeye intizar eylerim.
223 (Mükerrer). Zaruretim pek tabiî idi. Zira Jön Türkler ‹stan-
bul’daki emlak›mdan bir pul, bir akça göndermeye müsaade et-
medikleri gibi, ‹talyanlar dahi Avlonya’dan Viyana’ya mektub ve
para irsaline ez-her-cihet mümanaat etmifllerdi!
224. Arflidük Maksi [Maximilian] Arflidük Otto’nun ikinci o¤lu ve
‹mparator Birinci fiarl’›n öz biraderidir. Esna-y› harbde Arna-
vutluk’a gelmifl, merasim-i fevkalade ile istikbal olunmufl idi. Ar-
navutluk’un mümtaz bir eyalet suretinde Avusturya’ya merbut
kald›¤› takdirde kendisi bu hükûmet-i tâbian›n hükümdar› ol-
mak üzere namzed idi!!
225. Tan [Le Temps] gazetesinin 3 A¤ustos 1913 tarihindeki nüshas›n-
da B.S. imzas›yla yaz›lan bir makalede Arnavutlar içün “gayr-›
mevcut bir kavim” oldu¤u deniliyordu.
226. Frans›zlar muahharan bu mevâkii terk etmifl olduklar›ndan, ih-
tilafat› men içün Yunanîlerle Arnavutlar aras›nda Görice M›nt›-
kas› nam›yla bir itilaf akdeylemifllerdi ve bu da 15 May›s 1920
Kapifltiça (Kapshtica) ‹tilafnamesi diye maruf olmufl idi.
227. Frans›z muharrirlerinden Jak Bukar’›n ahîren neflr eyledi¤i bir
eserde diyor ki:

Süreyya Bey’in Notlar› 443


Fransa Arnavutluk’u müttefiklerine karfl› feda etmifl oldu¤undan
dolay› Arnavutlar nazar›nda müttehem say›l›yor. Bunun ne dere-
ceye kadar do¤ru oldu¤unu hükm etmek içün, bir zaman sonra
neflr ü ifflas› tabiî olan vesâik-i tarihiyeyi görmek laz›m gelir. Me-
azalik, zevahire göre hükmolunmak icab ederse, Arnavutlar pek
de haks›z de¤ildir.

228. 5 Kanun›evvel 1914 senesinde harbe ifltirak etmek flart›yla Yuna-


nistan’a Cenubî Arnavutluk teklif olunmufl idi. Bu teklif Londra
Mukavele-i ma‘hûdesi müzakerat›ndan daha evvel vuku bulmufl
idi. 17 Kanun›evvel 1917’de Süvitlerin [‹sveçlilerin] ifflaat› üzeri-
ne Nova Europa gazetesinde bu hakikat ilan olunmufl idi.
229. “Tarih bir tekerrürden ibarettir” diyenlerin sözü mahz-› hakikat-
tir. Berlin Muahedesinin müzakerat› esnas›nda Prens Bismarck,
“Arnavut kavmi yoktur” diye ba¤›rm›fl oldu¤u gibi, Muharebe-i
Umumiye s›ras›nda Almanya devleti Arnavutluk’u Yunanistan’a,
Bulgaristan’a parça parça ilhak etmeye çal›flm›fl ve Frans›z hükû-
meti yine Berlin Muahedesi müzakere olunurken yaln›z Mirdita
Katoliklerinin hakk-› himayesinden bahisle iktifa eylemifl idi.
Harb-i Umumîde dahi ayn› siyasete tebe‘an Arnavutluk üzerin-
de S›rpl›lara, Yunanl›lara bol bol ümidler vermifl, en küçük bir
menfaat ve emeline mukabil bütün Arnavutluk’u feda etmekten
çekinmemifl idi!!
230. Telgrafname zeyl-i kitabda aynen ve harfiyen ... numara taht›nda
mukayyettir. Sahife…
231. Bu abd-i râk›mu’l-hurûf Lozan’da, Cenova’da bu müzakerat›n
bafl›nda idim. ‹talya’n›n tesir-i nüfuzuyla teflekkül eden bu he-
yetler meyan›nda bulunmakl›¤›m flöyle dursun, Fransa’ya geç-
mek veya Draç’da bir Arnavut s›fat›yla haz›r bulunmak üzere pa-
flaport arad›¤›m halde verilmemifl, azimetime katiyen müsaade
olunmam›flt›r. Mütarekeden bir sene sonra ancak ‹talya’ya git-
mekli¤ime ruhsat verilmifl ve Roma’da yaln›z dört gün ikamet
edebilmeye müsaade al›nm›flt›r. Roma’da temdid-i ikametime
çare bulamad›¤›m gibi, Avlonya’ya gitmekli¤ime müsaade edile-
meyece¤ini de anlad›m (20 A¤ustos 1919). Tekrar ‹sviçre’ye
döndüm. Muahharan Bern sefiri Marki Lucioli Roma’ya azime-
time izin alm›fl ve bu suretle Kanun›sanîye do¤ru Roma’ya ve
birçok müflkilattan sonra Avlonya’ya gitmeye muvaffakiyet has›l

444 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


olmufltur. Halbuki bîtaraf ve milliyetperver olduklar›n› iddia
eden birçok zevât bilâ-müflkil ‹talya’dan mazhar-› müsaadât ol-
mufl ve hatta harc›rahlar›n› dahi istihsal ederek cepleri dolu ola-
rak Arnavutluk’a, istedikleri yerlere gidib gelmifllerdir!
232. Draç heyeti: Turhan Pafla Reis-i hükûmet, Prenk Doda Pafla Reis-i
sanî, Mehdi Bey Fraflari Dâhiliye naz›r›, Mehmed Bey Koniçe Hâ-
riciye naz›r›, Feyzi Bey Alizoti Maliye naz›r›, Poga Efendi Maliye
naz›r›, Mustafa Efendi Kruya Posta ve Telgraf naz›r›, Luici Gura-
goki Maarif naz›r›, Müfid Bey Meclis-i Vükela’ya memur.
233. Delegasyon Heyeti: Reis Turhan Pafla, Monsenyör Bumchi, Mid-
hat Bey Fraflari, Doktor Turtulli Bey, Luici Guragoki ve Mehmed
Koniçe.
Bilahare aralar›nda has›l olan tezad-› efkâra binaen delegasyon
heyeti tebeddülata u¤ram›fl ve Monsenyör Bumchi reis-i heyet
olmufl, Hâriciye Nezareti uhdesinde olmak üzere Mehdi Bey
Fraflari, Guragoki, Mustafa Efendi Kruya, Lef Nosi, Pader Fiflta
ile heyet teflekkül etmifltir. Bu tebeddülat s›ras›nda Müfid Bey
dahi Mehdi Bey’in yerine Dâhiliye nezaretine geçmifltir. As›l câ-
y› dikkat olan nokta-i mühimme bu intihabât ve tebeddülât ken-
di kendine husul bulmay›b bir taraf›n veya bir kimsenin tesir-i
nüfuzuyla icra olundu¤u meselesidir ki, bu tayin mahiyetini ala-
kadârân halleder, san›r›m.
234. Müfid Bey Libohova’ya yazd›¤›m bir mektuba cevaben ald›¤›m
tahrirat flâyân-› dikkat ve ehemmiyet tafsilat› câmi bulunmakla
zeyl-i kitabda … sahifede münderiçtir.
235. Ergirili Timurpaflazade Halil Pafla Alizoti, Delvinal› Selimbeyza-
de Süleyman Bey ve Debreli Fuad ‹smail Bey ile terzi esnaf›ndan
ve pek ciddî milliyetperverândan fiânî Efendi bu heyeti teflkil
ediyordu. Heyet ‹stanbul’daki Arnavutlar nam›na Paris’te isbat-›
vücud etmek üzere gelmifl ve getirilmifl iken, kendilerini Arna-
vutluk’un yegâne mümessili s›fat›yla tanatma¤a çal›flm›fl ve bu
suretle Draç hükûmet-i muvakkatesinin gönderdi¤i delegasyonu
pek müflkil bir mevkide b›rakm›flt›r!
236. Maliye Naz›r› Feyzi Bey baz› umur içün Avlonya’ya gitmek üzere
Draç iskelesinden vapura binece¤i s›rada ‹talya karabinyerleri ta-
raf›ndan men olunmufl ve kendisinin hâiz oldu¤u s›fat-› resmiye
kat‘an nazar-› itibara al›nmaks›z›n muamelat-› dürüfltâneye ma-
ruz kalm›fl idi!

Süreyya Bey’in Notlar› 445


446 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920
Haz›rlayan›n Notlar›

1 [Ar. “Senin Yüce Ad›nla” -haz.-].


2 [Müellif 14. notu atlam›flt›r -haz.-].
3 [Kenûd=Nankör; Anûd=‹natç›; Ar-nebûd=Utanmas› olmayan; Bed-anûd=
Kötü inad› olan -haz.-].
4 [Gegal›k kabile ba¤lar›n›n güçlü oldu¤u Kuzey Arnavutluk, Toskal›k daha
medenî olan Güney Arnavutluk için kullan›l›r -haz.-].
5 [Selanik, Manast›r ve Kosova Aral›k 1902’den itibaren alt› y›l boyunca Ru-
meli Vilâyât› Umum Müfettifli Hüseyin Hilmi Pafla’n›n valileri aflan yetkesi
alt›nda yönetilmifl, 29 vilayet aras›nda yer alan bu üçüne vilâyât-› selâse (üç
vilayet) denilmifltir -haz.-].
6 [Kosova Valisi Ali Mazhar Bey (A¤ustos 1909-Kas›m 1910) ve Mazhar Bey
(Kas›m 1911-A¤ustos 1912) -haz.-].
7 [Eski ad› Ludwig Carl Friedrich Détroit (1827-1878); 1877-78 Osmanl› Rus
Harbinde serdar-› ekrem (Temmuz-Eylül 1908) -haz.-].
8 [Mahmud Muhtar Pafla’n›n eserinin ad› Ruzname-i Hürriyet de¤il, Ruzna-
me-i Harb’dir -haz.-].
9 [Bu anlafl›lmaz cümlenin yan›nda yazar› belirsiz bir derkenar vard›r: “Anla-
yamad›m, tebyizde hata olacak!” Cümle belki flöyle olabilir: “Hat›rniflan›m-
d›r ki, Kamil Pafla’n›n sukutundan sonra Viyana sefaretine bafllam›fl olan
Hüseyin Hilmi Pafla’y› Viyana’da görmüfltüm.” Hüseyin Hilmi Pafla Ekim
1912-May›s 1919 tarihleri aras›nda Viyana sefiri idi -haz.-].
10 [Nikolle Don Kacori (1862-1917): Arnavut milliyetçisi Katolik din adam›
-haz.-].
11 [Alfred Rappaport, (1895-1909 aras›nda ‹flkodra, Prizren, Ba¤dat, Üsküb
gibi Osmanl› kentlerinde konsolosluklarda çal›flt›. 1909’dan itibaren Avus-
turya Hâriciye Nezareti’nde Arnavutluk Masas› flefi -haz.-].
12 [Graf Leopold Berchtold von und zu Ungarschitz (1863-1942). Avustur-
ya’n›n Rusya sefiri (1906-1911), sonra Hâriciye naz›r› (1912-1915) -haz.-].
13 [Friedrich Graf Szápáry, Ekim 1913-A¤ustos 1914 tarihlerinde Avustur-
ya’n›n Rusya sefiri -haz.-].

Süreyya Bey’in Notlar› 447


14 [Albert Graf Nemes, Eylül 1916-Kas›m 1918 tarihlerinde Avusturya’n›n
Württemberg’deki elçisi -haz.-].
15 [Franz Freiherr Konrad von Hötzendorf (1852-1925). ‹talya ve S›rbistan’a
karfl› savafl yanl›s› kanad›n bafl›n› çeken Avusturya Genelkurmay Baflkan›
(1906-1916). Galiçya’y› Ruslara karfl› kaybetmifl, sonra tekrar alm›flt›r. ‹tal-
ya’ya karfl› da baflar›s›z olarak nam›n› yitirmifltir. Hat›rat›n›n beflinci cildi-
ni yazarken ölmüfltür (Aus Meiner Dienstzeit, Viyana 1921-5) -haz.-].
16 [Avusturya’n›n silahç›l›¤›yla meflhur Steyr flehrinde 1864’te kurulan Steyr
Mannlicher flirketi bugün hâlâ faal bir silah üreticisidir. Yüzy›l bafl›nda
üretilmeye bafllanan Mannlicher-Schönauer tüfe¤inin, 1905’te ç›kan
Mannlicher tabancas›n›n ve 1912’de ç›kan Steyr tabancas›n›n silah tari-
hinde önemli bir yeri vard›r (http://www.steyr-mannlicher.com) -haz.-].
17 [Leopold von Chlumecky. En yak›n›nda bulunarak dan›flmanl›¤›n› yapt›¤›
ve öldürülüflü I. Dünya Savafl›na yol açan Veliaht Franz Ferdinand hakk›n-
da hat›rat türünde bir kitab› vard›r (Erzherzog Franz Ferdinand’s Wirken
und Wollen, Berlin 1929) -haz.-].
18 [Arthur Freiherr Bolfras von Ahnenburg (1838-1922). Kayzer Franz Jo-
sef ’in en mühim askerî dan›flman›. Askeriyedeki bütün yüksek atamalar›
‹mparator’a arz etmek gibi önemli sorumluluklar› vard› -haz.-].
19 [Sophie von Hohenberg (1868-1914). Efli Arflidük Franz Ferdinand’la be-
raber suikasta kurban gitmesi I. Dünya Savafl›na yol açm›flt› -haz.-].
20 [Ar. “Allah onu engin bir rahmetle ba¤›fllas›n” -haz.-].
21 [Danilo Aleksander Petroviç (1871 Çetine-1939 Viyana), Karada¤ Kral› I.
Nikola’n›n büyük o¤lu -haz.-].
22 [Alois Freiherr von Ährenthal, Romanya’da (1895-1899) ve Rusya’da
(1899-1906) sefaretten sonra 24 Ekim 1906’da Avusturya Hâriciye naz›r›
olmufl, aylar süren hastal›ktan sonra 17 fiubat 1912’de ölünceye kadar bu
makamda kalm›flt›r. Onun döneminde Avusturya çekingenli¤i b›rakm›fl,
faal bir büyük güç politikas› izlemeye bafllam›flt›r -haz-].
23 [Metinde isim için boflluk b›rak›lm›fl -haz-].
24 [Karl Freiherr von Macchio, Avusturya’n›n Karada¤ sefiri (fiubat 1899-Ka-
s›m 1903), Yunanistan sefiri (Kas›m 1903-Kas›m 1908) ve ‹talya fevkalade
sefiri (A¤ustos 1914-May›s 1915) olmufltur -haz.-].
25 [Ferdinand François Bourbon Orléans-Montpensier -haz.-].
26 [Ar. Hain korkakt›r -haz.-].
27 [Ballplatz Viyana’da bir meydan›n ad› olan Ballhausplatz’›n k›salt›lm›fl›d›r.
Baflbakanl›k ve ‹çiflleri Bakanl›¤› gibi önemli devlet kurumlar› burada bu-
lundu¤undan, ‹ngiltere’deki Downing Street ya da Fransa’daki Quai d’Or-
say gibi Avusturya’daki siyasal güç merkezini ifade eden bir synecdoche te-
rimdir -haz.-].
28 [“gönderdi¤i” olmal› -haz.-].
29 [Antonio Marquis di San Guiliano (1852-1914), Londra sefaretinden son-
ra Mart 1910’dan itibaren ölünceye kadar ‹talya Hâriciye naz›r› -haz.-].

448 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


30 [‹ng. International Commission of Control in Albania: 15 Ekim 1913’te ku-
rulub 7 Mart 1914’e kadar varl›¤›n› sürdüren uluslararas› denetim komis-
yonu. Metnin devam›nda Beynelmilel Kontrol Heyeti, Heyet-i Murakabe,
Murakabe Komisyonu gibi çeflitli adlar alt›nda geçecek, müessese ve azalar
hakk›nda ayr›nt›l› bilgiler verilecektir. Cümlede kastedilen ‹talyan aza
Alessandro Leoni’dir -haz.-].
31 [Süreyya Bey Wilhelm zu Wied’in ad›ndaki edat› hep Frans›zca okunufluy-
la (yani “dö”) yazm›flt›r -haz.-].
32 [Graf Johannes von Pallavicini: Avusturya-Macaristan ‹mparatorlu¤u’nun
‹stanbul sefiri, 1906-1918 -haz.-].
33 [Heinrich Ritter von Löwenthal, Avusturya-Macaristan ‹mparatorlu-
¤u’nun Arnavutluk sefiri, 25.2.1914-15.8.1915 -haz.-].
34 [Ekim 1915’te ölen büyükelçi Baron Hans Freiherr von Wangenheim’›n
mezar› ‹stanbul Tarabya’daki Alman Askerî Mezarl›¤›’ndad›r -haz.-].
35 [Paul Pierre Cambon (1843-1924), Fransa’n›n ‹ngiltere sefiri (1898-1920) -
haz.-].
36 [Arnavutluk taht›na aday gösterilenlerden Wilhelm von Urach of Würt-
temberg’in (1864-1928) babas› Dük Wilhem von Urach, annesi Monako
Prensesi Florestine’dir. 1918’de II. Mindaugas ünvan›yla Litvanya Kral› se-
çilmifl, fakat gidib taç giymeden, görevi üstlenmeden, birkaç ay sonra çe-
kilmifltir. Rapallo/‹talya’da ölmüfl, Ludwigsburg/Almanya’da defnedilmifl-
tir -haz.-].
37 [Alm. “Rittmeister zum 3. Garde-Ulanen-Regiment in Potsdam” -haz.-].
38 [Prefekt: Lat. praefectustan gelen, Romal›larda bir memuriyet ünvan›. Fran-
s›zcada merkezî otoritenin taflra idaresindeki temsilcisi, yani vali ve kay-
makam anlam›nda kulan›lan bir terim -haz.-].
39 [Baron Carlos Aliotti, Arnavutluk’ta ‹talyan sefiri olmadan önce ülkesinin
Viyana, Paris ve Washington sefaretlerinde çeflitli hâriciye görevlerinde
bulunmufltur -haz.-].
40 [Colonel Lodewijk Willem John Karel Thomson (1869-1914), Açe ve Gü-
ney Afrika gibi Hollanda’n›n sömürgelerinde görev yapt›ktan sonra Balkan
Savafllar›n› izlemek üzere görevlendirildi. Son olarak Arnavutluk’taki Hol-
landa bar›fl gücünün (Mission Néerlandaise en Albanie) bafl›nda Draç’› sa-
vunurken flehri kuflatan asiler taraf›ndan vuruldu. Vuruldu¤u Draç’da, gö-
müldü¤ü Groningen’de ve Lahey’de ad›na an›tlar dikilmifltir -haz.-].
41 [Alm. Yacht: Yat -haz.-].
42 [Do¤rusu, ekall-i kalil = az›n da az› -haz.-].
43 [Konsolos yard›mc›s› -haz.-].
44 [Üstündeki notta “Draç’da” diye düzeltilmifltir -haz.-].
45 [Baron Stephan Burián von Rajecz (1851-1922) Avusturya Hâriciye naz›r›
(13.1.1915-22.12.1916 ve 16.4.-24.10.1918) olmadan önce Moskova bafl-

Süreyya Bey’in Notlar› 449


konsolosu (1882-86), Sofya sefiri (1887-95), Atina sefiri (1897-1903), 1903-
1912 aras›nda Bosna-Hersek valili¤i inz›mam›yla müflterek Maliye bakan›.
Bosna-Hersek’in Avusturya taraf›ndan ilhak edilmesinin mimar›d›r -haz.-].
46 [Johann Graf Forgách (1870-1935); Avusturya Hâriciye müsteflar› (Zweiter
Sektionschef, 1913-1917) olmadan önce Brezilya (1905-1907), S›rbistan
(1907-1911), Saksonya (Haz.1911-Ekim 1913) sefiri -haz.-].
47 [Fr. disentressé=ilgiyi kesmek, ilgilenmemek -haz.-]
48 [Fr. Papier = Ka¤›t -haz.-].
49 [Alm. Soldat: Asker -haz.-].
50 [Ignaz Freiherr Trollmann von Lovcenberg (1860-1919), Eylül 1917’de Os-
manl› Devleti’nin Alt›n Liyakat Madalyas› ile taltif edilmifltir -haz.-].
51 [Tamlamalarda ö¤eler yer de¤ifltirmifl. Do¤rusu, daha önce kullan›ld›¤› gi-
bi, “vahdet-i mülkiye ve mevcudiyet-i milliyesi” olmal›d›r -haz.-].
52 [‹talyan jandarmas› -haz.-].
53[Ar. Ölümden sonra dirilifl -haz.-].
54 [Ar. “Katili öldürülmekle müjdele!” -haz.-].
55 [“Kim bir iyilik yaparsa kendisi için yapm›fl olur ve kim bir kötülük yapar-
sa kendi aleyhine ifllenmifl olur.” Kur’an-› Kerîm, Fussilet, 41/46 -haz.-].
56 [Fr. Base navalle: Askerî deniz üssü -haz.-].
57 [Fr. Prefect: Vali, mutasarr›f -haz.-].
58 Tekrar edilmifltir.
59 [‹slâm tarihinde zulmüyle meflhur Haccac-› Zalim gibi -haz.-].
60 [“Ortadan kaybolub gitmifltir” ibaresinin alt›nda silinmifl olarak flu cümle-
cik vard›r: “sermaye-i gera-y› kader olmak üzere elimizdedir.” -haz.-].
61 [R. Poincaré (1860-1934), 1913-1920’de Fransa devlet baflkan› -haz.-].
62 [Yunanistan Kral› I. Georgios, Danimarkal› bir asilzade olarak 1945’te Ko-
penhag’da do¤mufl; 1863’ten itibaren 18 Mart 1913’te suikasta u¤ray›nca-
ya kadar elli y›l tahtta kalm›flt›r -haz.-].
63 [I. Georgios’un o¤lu I. Konstantin (1868 Atina-1923 Palermo) 1913-1917 ve
1920-1922 y›llar›nda iki defa kral olmufltur. ‹kinci defa tahttan indirilmesi-
nin sebebi Anadolu’daki muharebelerde al›nan ma¤lubiyetlerdir -haz.-].
64 [I. Konstantin’in o¤lu I. Aleksandros 12 Haziran 1917’de tahta ç›k›b 25
Ekim 1920’de 27 yafl›ndayken ölmüfltür. Bat› Trakya’daki Dedea¤aç’a onun
onuruna 1919’da Alexandroupolis ad› verilmifltir -haz.-].
65 [I. Konstantin’in büyük o¤lu II. Georgios 1922-1924 ve 1935-1947 y›llar›n-
da Yunanistan kral› olmufltur. Bu iki devre aras›nda Venizelos’un önderli-
¤inde kraliyet la¤v edilmifl ve cumhuriyet rejimi kurulmufltur. II. Georgios
1941-1944 aras›nda iflgale u¤rayan Yunanistan’dan kaçmak zorunda kalm›fl
ve 1946 sonunda ülkeye dönebilmifl, fakat alt› ay sonra ölmüfltür -haz.-].
66 [I. Nikola Petroviç (1841-1921) önce prens ünvan›yla 1860-1910 y›llar›nda,
sonra Karada¤’›n yegâne kral› olarak 1910-1918 aras›nda hüküm sürmüfl-

450 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


tür. I. Dünya Savafl›n›n sonunda Karada¤ S›rbistan’a dâhil edildi ve Kral
Nikola Fransa’da sürgünde öldü, ‹talya’da San Remo’da topra¤a verildi. Ke-
mikleri 1989’da Karada¤’›n eski baflkenti Çetine’ye nakledildi -haz.-].
67 [I. Petro Karacorceviç (1844-1921), 1903’ten itibaren, son üç y›l› Yugoslav-
ya Kral› ünvan›yla olmak üzere, ölümüne kadar 18 y›l S›rplar›n kral› ol-
mufltur. I. Dünya Savafl›nda Avusturya ülkesini iflgal etti¤inde Korfu’ya
kaçm›fl, ölünceye kadar hastal›kla bo¤uflmufltur -haz.-].
68 [“Tehniyet” (=tebrik) olmal› -haz.-].
69 [Kitab›n sonunda yer alan telgraf metninin orijinalinde tarih 22 A¤ustos
1913 fleklindedir. -haz.-].
70 [Müellif 131.notu atlam›flt›r, -haz.-].
71 [Müellif 144. notu atlam›flt›r -haz.-].
72 [Prens zu Wied’in s›rkatibi Yüzbafl› Duncan Heaton-Armstrong’un alt› ay
süren bu hükümdarl›k dönemi hakk›ndaki hat›ralar› neflredilmifltir: The
Six Month Kingdom: Albania 1914 (London, I.B.Tauris, 2005) –haz.-].
73 [Dame d’honneur=nedime -haz.-].
74 [Müellif 158. notu atlam›flt›r -haz.-].
75 [Müellif 173. notu atlam›flt›r -haz.-].
76 [Ar. “Do¤rusunu en iyi bilen Allah’t›r!” -haz.-].
77 [I. Georgios’un 18 Mart 1913’te suikaste kurban gitmesi -haz.-].
78 [Müellif 185. notu atlam›flt›r -haz.-].
79 [Hasm-› eleddi=‹natç› düflman›, -haz.-].
80 [Muhtemelen, Alm. Weisser Hahn=Beyaz Horoz -haz.-].
81 [Metinde flöyle: “Arnavutluk henüz tac ü taht›n› henüz münhal idi” -haz.-].
82 [“Kasr-› Pelefl” olmal›d›r -haz.-].
83 [Ar. “Olanlar oldu ve kalem sustu” -haz.-].
84 [Albanerkonvikt: 1908’de Avusturya’n›n Viyana’da sadece Arnavut ö¤ren-
ciler için kurdu¤u bu okulda, 1918’e kadar etkili Arnavutlar›n tavsiyeleriy-
le Avusturya konsoloslar›n›n seçti¤i 80 ö¤renci okutuldu. Bu faaliyeti em-
peryalizm ba¤lam›nda inceleyen bir kaynak için bkz. Kurt Gostentschnigg,
“Albanerkonvikt und Albanerkomitee: Instrumente des Handels- und
Verkehrspolitik Österreich-Ungarns gegenüber Albanien im Dienste des
informellen Imperialismus”, Südost-Forschungen, Band 65/66, 2006/2007,
München, s. 313-337 -haz.-].
85 [Ar. “Onlar ancak günahkâr ve nankör (insanlar) do¤ururlar (ve yetifltirir-
ler).” Kur’an’daki bir ayete (Nur 71/27) telmihte bulunulmakta ise de ayet-
te “minhum” kelimesi geçmemektedir -haz.-].
86 [“Osmanl›” olmal›d›r -haz.-].
87 [Ar. “Sorumluluk rivayet edene aittir” -haz-.].
88 [Ar. “Bela konuflmaya tevkil edilmifltir” yani bir bela hakk›nda konuflmak
o belay› getirir -haz.-].

Süreyya Bey’in Notlar› 451


452 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920
j Ekler

Resim 1
Ekler 453
Resim 2

454 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Hat›rat

Ekler 455
Hat›rat örnek

456 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


‹stanbul’daki Frans›z elçisinden Poincare’ye rapor 1

Ekler 457
‹stanbul’daki Frans›z elçisinden Poincare’ye rapor 2

‹stanbul muhaf›z› Cemal Bey’den Süreyya Bey’e telgraf

458 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


‹talya kral›n›n Süreyya Bey’e verdi¤i niflan

Ekler 459
Süreyya Bey’e mecidi niflan› verilmesine dair belge

Süreyya Bey’e mecidi niflan› verilmesine dair berat

460 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Lugatçe

abîd-i servet: servete tapan âsâr-› müfltehire: ünlü eserler


a¤sân: dallar âsâr-› sâlife: geçmifl as›rlar
ahbar-› muvahhifle: dehflet verici ha- âsâr›n esâmisi: eserlerin isimleri
berler atefl-i kin ve âz: kin ve açgözlülük atefli
akdem: önce avdetîler: dönmeler
âk›betü’l-emr: iflin sonu azim bir tebeddül: büyük bir de¤iflme
akvâm-› tâbia: ba¤l› kavimler
a‘lâ-i ‘illiyyîn: yücelerin en yücesi ba‘dehû: ondan sonra
alâ kadr-i ukûlihim: ak›llar› nispetinde ba‘de’l-hal‘: tahttan indirildikten sonra
alâ külli hâl: her halükârda ba‘de’l-infisal: ayr›ld›ktan sonra
alâ kile’t-takdîreyn: her iki takdirde de ba‘de’l-muhabere: haberlefltikten sonra
alakadârân: ilgililer ba‘de’l-mütareke: silah b›rakt›ktan son-
alâ kadri’l-imkan: imkanlar elverdi¤in- ra
ce ba‘de’l-vefat: öldükten sonra
alâ melei’n-nâs: insanlar›n önünde ba‘de-mâ: bundan sonra
âlât-› harbiye: savafl aletleri ba‘de’t-tahkîk: araflt›rd›ktan sonra
alâ vechi’t-tahmîn: tahmin üzere ba‘de’t-tesviye: düzelttikten sonra
ala’l-amyâ: gözü kapal› olarak, kökrü ba‘de’t-ta‘am: yemekten sonra
körüne bakâyâ-y› nefîse: nefis kal›nt›lar
ala’l-farz› ve’t-takdîr: farz ve takdir edil- bâli¤an mâ-bela¤: fazlas›yla, olabildi-
se, farazâ ¤ince
âlâyifl-i gûnâgûn: rengarenk gösterifl bâr-› flinâr: u¤ursuzluk yükü
aleddevam: sürekli olarak bâziçe-i düvel: devletlerin oyun bahçe-
alelâde: adet oldu¤u üzere si
alelekser: ço¤unlukla bey‘u men yezîd: aç›k art›rma, müzaye-
alelhusus: özellikle de ile sat›fl
alelkaide: kaideye uyarak, kaide gere¤i beyne’l-ahali: ahali aras›nda
alelumum: genel olarak beyne’l-havfi ve’r-recâ: korku ile ümit
alelusul: usulünce aras›nda
alessabah: sabahleyin beyne’l-müslimîn: müslümanlar aras›n-
alekî-sîret: sülük gibi da
âli’l-âl: fevkalade bi-ecma‘ihim: hepsi beraber, topluca
a‘mâk-› hafâyâ: gizli derinlikler bi-esrihim: her fleyiyle, a¤›rl›klar›yla
an‘anât-› ‹slâmiye: ‹slam ananeleri bi-eyyi vechin kân: hangi flekilde olursa,
ân-› vâhid: bir anda mutlaka
an-kasdin: kas›tl› olarak bihakk›n: hakk›yla
asâr-› beytiye: ev eflyalar› bilâ-harb: savaflmadan

Lugatçe 461
bilâ-hayâ: utanmadan dâiren-mâ-dâr: tamamen
bilâ-hicab: utanmadan dârü’l-fecâyi‘: fecaatler evi
bilâ-ifâte-i vakt: vakit geçirmeden dârü’l-harekât: harekat yeri
bilâ-mûcib: gereksiz yere defîn-i hâk-i gufrân: ma¤firet topra¤›-
bilâ-müflkil: zorlanmadan na defnedilmifl
bilâ-sebeb: sebepsizce dem-i inflirak: parlama zaman›
bilâ-tefrik: ay›rt etmeksizin dendân-› azû-âzâr: inciten az› diflleri
bi’l-beyan: aç›klayarak dendân-› zehr-âlud: zehirli difller
bi’l-ictima‘: toplanarak der-ceng-i evvel: ilk çarp›flma
bi’l-ittifak: ittifakla desâtîr-i esasiye: anayasalar
bi’l-mecburiye: mecburen devr-i intibah: uyan›fl ça¤›m›z
bi’l-mürûr: giderek dîde-i im‘ândan geçirmek: iyice göz-
bi’l-müflâfehe: sözleflerek den geçirmek
bi-mennihî teâlâ: Allah’›n lutfuyla dilgîr: gücenmifl
bî-muhâba: pervas›zca dûr: uzak
binâen alâ-zâlik: buna dayanarak dûrbinân: uzak görüfllüler
bi’n-netice: sonuçta durûb-› emsal: atasözleri
bi’n-nisbe: nisbeten dünya ve mâfîhâ: dünya ve içindekiler
birader-i büzürgvâr: a¤abey dürüfltî: kabal›k
düsturu’l-amel: eylemlerin dayand›¤›
bi’r-r›za: r›za göstererek
kaide
bi’se’l-halef: kötü ard›l
düvel-i erbaa: dört devlet
bî ser ü bûn: ipe sapa gelmez
bi’t-tamam: tamam›yla
edevât-› zer‘iye: tar›m araçlar›
bi’t-telakki: karfl›lamak, kabul etmek
edvâr-› gîrûdâr: kargafla devirleri
bi’t-tesadüf: karfl›laflarak, tesadüf ede- edvâr-› mâziye: geçmifl devirler
rek
efkâr-› sahîfe: zay›f fikirler
buhayre-i hûn-âlûd: kana bulanm›fl göl ehl-i kurâ: köylüler
buyût u mesâkin: evler ehl-i salîb: haçl›lar
ekall-i kalîl: ekallü’l-kalîl]: az›n da az›
câmi‘u’l-‘uyûb:: bütün] ay›plar›: kendi- el-hâletü hâzihi: flu durumda
sinde] toplayan/bar›nd›ran el-minnetü: li]llah: minnet Allah’ad›r.
cebân: korkak el-uhdetü ale’r-râvî: sorumluluk sözü
cebîn: korkak aktaran›n boynuna
ceffe’l-kalem: düflünmeden yaz›ver- emanetullah: Allah’›n emaneti
mek/hükmetmek enmûzec-i ümem ü milel: milletler ve
cemm-i ¤afîr: kalabal›k cemaat ümmetler numunesi
cerâd-› münteflire: çekirge sürüsü enzâr-› ecânib: ecnebîlerin dikkatleri
custcû-y› hakikat: hakikati aramak erbab-› ibtisâr: basiret sahipleri
erike-i Ferâ‘ine: Firavunlar›n taht›
çar köfle-i alem: dünyan›n dört bir tara- esâs-› beytiye: ev eflyas›
f› esâtîr ve hurâfât: efsaneler ve hurafeler
çerh-sâz-› uyûn: gözlerin çark›n› oyna- esbab-› vâhiye ve muhayyele: bofl ve ha-
tan yal mahsulü sebepler

462 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


esbsüvâr: atl› hey’ât-› düvelin eâz›m-› erkân›: devlet
esfel-i sâfilîn: afla¤›lar›n en afla¤›s› heyetlerinin en büyük adamla-
eflhâs-› mülevvese: kirli kimseler r›/bakanlar›
eflna‘: daha kötü heyet-i ma‘tûhe: bunaklar heyeti
eflya-y› semeniye: k›ymetli eflyalar Heyet-i Nuzzâr: Bakanlar Kurulu
evâni-i nuhâsiye: bak›r kaplar h›yâm: çad›rlar
eyâdî-i gâretkerân: ya¤mac›lar›n ellleri hukuk-› men¤ube: yutulmufl haklar
eyyâm-güzâr olmak: günlerini geçir- hukuk-› milel: milletler hukuku
mek husamâ: has›mlar
hutût-› hadîde: demiryollar›
fi’l-hakika: gerçekte hükûmet-i avam›n mehâsini: demok-
fi’l-vâki’: asl›nda rasinin güzellikleri
füyuz-› medeniye: uygarl›k nimetleri hükûmet-i memurîn: memurlar hükü-
meti
gayr-› kabil-i teshir: zaptedilemez
ihnâk: bo¤mak
ihrak bi’n-nâr: ateflle yakmak
¤îleten: hile ile
ihtirasât-› gayr-› mahdude: s›n›rs›z ih-
tiraslar
habl-i metin: sa¤lam bir halat
ilâ yevmi’t-tenâd: kaç›fl: mahfler] günü-
hâifü’z-zamîr: içten içe korkak ne kadar
hâil zâil oldu: engel ortadan kalkt› ilâ yevminâ hâzâ: bu günümüze kadar
hakây›k: hakikatler ilânihâye: nihayete kadar
hakku’l-insaf: insaf hakk›: için ilelebed: sonsuza kadar
hal-i hevl-nâk: dehfletli hal ilka-y› ru‘b u hirâs: korku salma
hal-i ihtizar: can çekiflme hali ilmü’l-kef: el/avuç okuma ilmi
hamden lillah: Allah’a hamdolsun inde’l-hâce: gerekti¤inde
hamden sümme hamden: hamd pefline isâet: kötülük
hamdolsun istîfa etmek: almak
hâmisen: beflinci olarak istihdaf: hedeflemek
hande-rîz-i istihza: istihza ile gülüp du- istihkamat-› turâbiye: topraktan istih-
ran kâmlar
hasbe’l-insaniye: insanl›k gere¤i itiyâdat-› seyyie: kötü al›flkanl›klar
hasbe’l-usul: usul gere¤i ‘iyd-i adhâ: Kurban Bayram›
hasbe’l-verâse: veraset gere¤i
hasbe’s-sefare: elçilik gere¤i jeng dâr-i flenaat: kötülükle kirletmek
hasbeten-lillah: s›rf Allah için
hasta-i nâtuvân: dermans›z hasta kabâil: kabileler
hata-âlûd: yanl›fla bulanm›fl kable’l-feth: fetihten önce
hatîb-i laf-zen: laf çakan bir hatip kable’l-i‘tâ: vermeden önce
havfen: korkarak kable’l-isti’zan: izin almadan önce
hayyen ve meyyiten: ölü ve diri kable’t-tatbik: uygulamadan önce
hedef-i ezfâr-› mütearr›zîn: sald›rgan- kadirnâflinasl›k: de¤er bilmezlik
lar›n t›rnaklar›na hedefi kamusü’l-esâmî: isimler sözlü¤ü

Lugatçe 463
kanun-› tekâmül: ilerleme yasas› li-ecli’l-mülâka: buluflmak amac›yla
karîbu’z-zuhûr: olmas› yak›n li-ecli’l-vedâ: veda amac›yla
karîbü’l-vuku‘: olmas› yak›n li-ecli’t-tedavi: tedavi amac›yla
kâselîsân-› evkaf: vak›flar›n parazitleri li-ecli’t-tehniye: tebrik amac›yla
kavâfil-i bu¤ât: isyanc› kafileler luhûd ve kubûr: lahitler ve kabirler
kavânîn-i mer‘iye: yürürlükteki kanun- lücce-i irfan: irfan denizi
lar
kec-bînâne: garazkâr mâ-biha’l-istinad: dayanak
ke-en-lem-yekün: hiç olmam›fl gibi mâ-bihi’l-istinad: dayanak
ke’l-evvel: önceki gibi mâ-bihi’l-k›vâm: temel, öz
kemâ fi’s-sâb›k: geçmiflte oldu¤u gibi mâdâme’l-âlem: dünya var oldukça
kemâ hiye hakkuha: hakk›yla mâdâme’l-hayat: hayat sürdükçe
kemâ-yenba¤î: gerekti¤i gibi mâdûnlar: astlar
kesr-i sevret: gücünü k›rmak maksûdun bihâ: kastedilen
ketm: saklamak
masûnü’l-indirâs: y›k›lmaktan korun-
keyfe mâ yeflâ’: nas›l dilerse mufl
keyfiyet-i irâka: kan dökme biçimi
mâ-vuzi‘a-leh: konulufl sebebi
kezâlik: bunun gibi, ayn› flekilde
meahâzâ: bununla beraber
k›lâ‘ u bikâ‘: kaleler ve topraklar
mea’l-kasem: yeminle
kiflver-küfla: fatih
mea’l-memnuniye: memnuniyetle
kurûn-› ûlâ: ilkça¤lar
mea’t-teessüf: teessüfle
kurûn-› vustâ: ortaça¤lar
mea-rüfekâ: dostlarla
kûflifl: çal›flma
meazâlik: bununla beraber
kûflmâle u¤rama: kulaklar›n bükülmesi
mebde-i infilak: patlaman›n bafllad›¤›
kuvâ-y› müctemia-i milliye: toplanan
milli kuvvetler zaman
küll-i ¤ayr-i mütecezzî: bölünmez bü- mebhûsun-‘anhâ: kendisinden bahsedi-
tün len
mecburiyyü’t-tahsil: ö¤renilmesi zo-
lâbüd: gerekli runlu
lâ-tuhsâ: say›s›z meçhulü’l-ahvâl: halleri bilinmeyen
lâ ve neam: hay›r ve evet mefkud: yok
lâ-yenkat›‘: kesilmez mehmâ-imkan: imkan ölçüsünde
lâ-yete¤ayyer: de¤iflmez mekâtib: mektuplar
lede’l-hâce: gerekti¤inde, ihtiyaç halinde mele-i nâs: insanlar›n gözü önünde
lede’t-taharrî: araflt›rma üzerine memurîn-i müft-hârân: belefl yiyen
lekîta: sokakta bulunmufl yeni do¤an memurlar
çocuk menâfi-i müstakbele: gelecekteki ç›kar-
lemhatü’l-basar: göz aç›p kapamak; lar
pek az bir zaman menâfiine hâdim: menfaatlerine hiz-
lerzifl ü sûzifl: titreme ve yanma met eden
li-ecli’l-i’tilaf: anlaflmak amac›yla menba-› sünûhât: akla gelenlerin kay-
li-ecli’l-ikâme: oturmak/kalmak ama- na¤›
c›yla mer‘iyyü’l-icra: uygulamada geçerli

464 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


merâtib-i âliye ve menâs›b-› refîa: yük- münkesirü’l-mehât›r: hat›r› k›r›lm›fl
sek mevkiler müntekal: intikal eden
mesâil-i mu’d›la: karmafl›k meseleler mürselün-ileyh: kendisine gönderilen
mesâkin-i sahîfe: zay›f meskenler müflârü’l-benân: parmakla gösterilen
mesânid-i muallaya irtikâ eylemek: müflarünileyh: iflaret edilen
yüksek makamlara yükselmek mütehavvelü’l-âmâl: emelleri dönüfl-
mefl’ûmü’l-k›dem ve meflkûkü’l-h›dem: ken
memuriyet rütbesinin ilerlemesi mütekarribü’l-vürûd: gelmesi yaklaflan
kötü ve hizmetleri flüpheli görülen müttefekun-aleyh: üzerinde ittifak edi-
mevadd-› ibtidaiye: hammaddeler len
mevâid-i resmiye: resmî vaatler
mevâki-i müteaddide: çeflitli mevkiler nâfizü’l-ahkâm: hükümleri etkili olan
mevkufîn: tutuklular nâfizü’l-emr: yapt›¤› etkili olan
mezâhib-i selâse: üç mezhep nahvet: böbürlenme
mezâyâ ve secâyâca: meziyet ve tabiat nâ-puhte: piflmemifl
itibariyle nefsü’l-emr: iflin özü
miknetdâr: güçlü nefy ü iclâ: sürme ve uzaklaflt›rma
min külli’l-vücûh: her bak›mdan neflâyid-i milliye: millî destanlar
min-haysü’l-mecmu‘: toplam olarak nev‘an-mâ: herhangi bir flekilde
muamelat-› dürüfltâne: kaba muamele- n›sfü’l-leyl: geceyar›s›
ler nihayetü’n-nihaye: en sonunda
muavenât-› mütenevvi‘a: çeflitli yar-
d›mlar pesmânde-i kûfle-i nisyan: unutufl kö-
muhafaza-i sü¤ûr u hudud: s›n›rlar› flesindeki kal›nt›
koruma pister-i gaflet: gaflet yata¤›
muhakkaku’l-vukû‘: gerçekleflmesi mu-
hakkak râbian: dördüncü olarak
muhâsamât-› dahiliye: iç çat›flmalar ratb ü yâbis: yafl ve kuru
muhâsede: hasetleflme rehb u hiras: korkma
muhaflfliyâne: korkutucu rezm: cenk
mukaddime-i güzîn: seçkin girifl ric‘at-i kahkarîye: geri çekilme
mukarrerât-› müttehaze: al›nan karar- rumiyyü’l-ibare: Yunanca yaz›lm›fl
lar rumuz-› felsefiye: felsefi semboller
mumaileyh: ima/iflaret edilen ru‘ûneti: bencillik
mutlaku’l-‘inân: mutlak gerçek rüesâ-y› merhûne: rehin reisler
muvaf›k-› nasfet: hakkaniyete uygun
müctemiîn: toplananlar sabahü’l-hayr: hay›rl› sabah
müddeâyât-› gayr-› muhikka: haks›z sakaf: dam
iddialar salâ-han-› mehabet: büyüklük taslaya-
müddehar: biriktirilmifl rak meydan okuyan
müfthârân: belefl yiyiciler sâlisen: üçüncü olarak
mühinâne: hor görücü sanâdîd-i Hristiyaniyye: H›ristiyan re-
mümkinü’t-tahsil: tahsili mümkün isleri
münevverü’l-fikr: ayd›n fikirli sâniyen: ikinci olarak

Lugatçe 465
savâik-i irti‘âb: korku y›ld›r›mlar› temeddün: medenîleflme
savâik-i isyaniye: isyan y›ld›r›mlar› temsîl etme: benzetme
seffak ü bîbak: kan dökücü ve korkusuz temfliyet-i umûr: ifllerini yürütme
sellemehü’s-selam: beklenmeden, tö- tereddiyât-› ›rsiye: kal›tsal soysuzlaflma
rensiz teslih etme: silahland›rma
serhaddâta: s›n›r boylar›na tetvic: taçland›rmak
ser-i mû: k›l ucu kadar tev’em: ikiz
serî‘ü’l-cereyan: h›zla olan tis‘în: doksan
serriflte-i ta‘rîz: laf dokundurma tuta-
ma¤› usât: asiler
serteser: bafltan bafla
sevâb›k-› ahvâl: geçmifl haller üdebâ: edebiyatç›lar
suhûlet: kolayl›k üssü’l-esas: dayand›¤› esas
sukût etmek: düflmek üssü’l-harekât: harekat üssü
sûrah-› tahassun: içine s›¤›n›an delik üstühân-pâre: kemik parças›
süfün-i harbiye: savafl gemileri
vâcibü’l-imtinâ‘: sak›n›lmas› gereken
süllem-i ikbal: ikbal merdiven
vâcibü’l-i‘tina: özen gerektiren
süllem-i tereffu‘u münhedim olmak:
vâcibü’l-ihtiram: hürmet gerektiren
yükselifl merdiveni y›k›lmak
vâcibü’r-ri‘âye: uyulmas› gereken
vâridât-› vakfiye: vak›f gelirleri
flahid-i zûr: yalanc› flahit
vaz‘-› esas-› râsih: sa¤lam temel atmak
fledd-i rahl etme: semer ba¤lama, gitme
vehham: kuruntulu
flakk-i flefe-i flikayet etmemek: flikayet
verem-i azm: kemik verem
için a¤z›n› açmamak
vesayet-i merdum-firîb: insan› aldatan
fledîdü’l-idare: sert yöneten
vasilik]
fledîdü’l-meâl: sert mealde
vird-i zebân: dildeki dua
flehla-nige: flafl› bakan
vukuat-› câriye: günlük olaylar
fleyhü’l-ahrâr: hürriyet taraftarlar›n›n vulât-› mansûbe: tayin edilmifl valiler
önderi
flibh-i cezire: yar›mada yevmü’l-arasât: mahfler günü

tahdîd: s›n›rland›rma zalâm-› zulm: zulüm karanl›klar›


tahflîdât-› serî‘a: h›zla asker toplama zaruret-i tahammül-fersâ: tahammülü
tahtît: planlanlamak zor zaruret
tarafeynce: iki taraf için zevi’l-ihtiram: hürmet gösterilen
tavr-› nevâziflkarâne: okflay›c› bir tav›r zîr-i pâ-y› istila: istila ayaklar›n›n alt›
tebâüd etmek: uzaklaflmak zubbât-› askeriye: subaylar
tedâbîr-i fledide ittihaz›: fliddetli tedbir- zü’l-vecheyn: ikiyüzlü
ler alma züll-i suâl: dilenme zilleti]

466 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Dizin

Abbas A¤a Hamzaray 209, 347 Ali Efendi Bekir, Velçeli 242, 256, 265,
Abdi Bey Topdanî, Tiranl› 126, 136, 325, 429
161, 233, 313, 317, 319, 392 Ali Mazhar Bey 447
Abdi Kula, fiala Bayrakdar› 443 Ali Pafla, Tepedelenli 22, 26, 86, 87, 88,
Abdül Bey Koka, Delvinal› 342 339, 340
Abdul Bey Opi 199 Ali R›za Pafla 380
Abdül Bey Upi 313, 317 Alim A¤a Mehmed, Trakasl› 265, 326,
Abdülhamid, II. 22, 27, 60 330, 381, 395, 396
Abdülhamid-i Sanî, Sultan 93 Aliotti, Baron 189, 218, 219, 222, 227-
Abdurrahman Efendi fiafliça, Virmikli 232, 269, 274, 276, 286, 330-332,
398, 407, 412, 424, 434, 439, 449
331
Alizot A¤a, Filatl› 342
Abidin Pafla Dino, Prevezel› 344
Andreoli, Kont 407
Adamidi, Doktor 233, 300, 438
Âram Efendi 142
Adamizi, Doktor 188, 193
Arif Hikmet Pafla 142
Adem Bey, ‹mefltal› 319
Arif Hikmet, Kosoval› 65, 347, 349
Adil Bey, Dâhiliye Naz›r› 49, 72
Avni Rüstem, Libohoval› 322-324, 439
Ahmed Adem, Prifltineli 356
Ayet Bey, Libohoval› 56, 395, 408
Ahmed A¤a Dino, Prevezeli 342
Aziz Efendi Çami, Mülaz›m 331, 334
Ahmed A¤a, Lepeniçeli Binbafl› 242,
Aziz Pafla 51, 107, 132, 161, 188, 203,
326, 328 204, 239, 240, 248, 255, 264, 267,
Ahmed Bey Resul 443 357, 369, 391, 392, 429
Ahmed Bey Zog 9, 55, 248, 319, 388, Aziz, Prizrenli 356
443
Ahmed Hamdi Murteza, Yakoval› 356 Balfour, Lord 438
[Ahmed] H›fz› Pafla, Yanya Valisi 35, Bayram Bey Curri, Yakoval› 321, 356
38, 40-45, 347 Bayram Bey Preza 321
[Ahmed] Muhtar Pafla 108, 112, 113, Bayram Feyzi Bey, Kolonyal› 320, 322
116, 117, 122, 143, 361, 363, 364, Bayram Feyzi Efendi (ayn› kifli???) 338
372 Bayram Gözeli, fiayakl› 316
Ährenthal, Baron Alois von 148, 442, Bedri Bey, Prizrenli 65, 349
448 Bekir A¤a Sulu, Avlonyal› 326
Akif Bey, Erkan-› Harbiye Miralay› 364 Bekir Efendi, Karabeneli 9, 167, 168,
Akif Pafla, Elbasanl› 177, 233, 313, 314, 169, 171-175, 385, 396
319, 375, 412, 420 Berchtold, Kont Leopold von 126, 127,
Aleksandros, I. 450 146-149, 155, 158, 168, 170, 173,
Ali Celal Bey, Klisoral› 322 221, 270, 372, 397, 406, 410, 418,
Ali Danifl Bey, Prifltineli 358, 359 419, 431, 447

Dizin 467
Besim Efendi Koka, Ergirili 413 D’Urach, Dük 184, 396, 397, 416, 418,
Bismarck 444 419
Bolfras von Ahnenburg, Baron Arthur
128, 129, 448 Ebubekir, Prifltineli 356
Bolo Pafla 383 Ekrem Bey Vlora 70-73, 136, 188, 326,
Buchberger 194, 401 377, 399, 407
Bumchi 445 Ekrem Bey, Libohoval› 56
Burian, Fransa Hariciye Naz›r› 271- Elizabeth, Kraliçe 184, 406, 417, 418
273, 438, 439 Emin Bey Vukopola 443
Eremie, Romanya Sefareti Ataflemilite-
Cavid Pafla 99, 100, 380 ri(kelimenin farkli yazimlar var!!)
Celal Bey Topdanî 443 Binbafl› George 416, 417
Cemaleddin Efendi, fieyhülislam 108 Esad Bey, Fuadpaflazade 112
Cemil Pafla 361 Esad Pafla (hangi esad??) 51, 53, 107,
Chlumecky, Baron Leopold von 128, 108, 133, 134, 141, 143-146, 155,
146, 409, 448 156, 158-167, 170, 171, 182-189,
Çako, Yorgi 163, 278, 428-430 191, 193, 194, 197, 198, 202, 203,
Çapari, Kont. Bkz. Szapary 127 205-222, 225, 227, 231, 232, 255,
Çelo Piçari 342 258-269, 274-276, 284-288, 293,
297, 300, 302, 314-316, 320, 322,
Danilo, Prens Aleksander Petroviç 146, 324-326, 357, 374, 375, 378, 382,
448 388-392, 395, 398, 399, 406-408,
Davud Efendi, ‹flkodra Maarif Müdürü 411-416, 420-425, 428, 432, 434,
345 435, 437-441
de Veer, Hollandal› General 131, 177, Esad Pafla Topdanî 142, 197, 215
189, 190, 196, 197, 245, 247, 314, Esad Pafla, Yanyal› 120, 122
429 Espromilo, Binbafl› 136
Delvinal› Mehmed Ali Pafla (Delvine Eflref Bey Fraflari 313, 319
diye de geçiyor??) 26, 344
Dervifl Bey, Elbasanl› 342 Façenti, ‹talyan Konsolos 166, 167
Dervifl Hima 62, 177 Faz›l Pafla Topdanî 9, 22, 177, 205, 255,
Dervifl Pafla, Lofçal› 91, 345 397, 400, 416-419
Dervifl Pafla, Müflir 28, 38, 39, 42, 100 Fazilet 56, 65, 86, 329, 349, 399, 400
d’Esperet, General Franchet, fiark Ku- Fehim Bey, Leskovikli 437
vâ-y› Umumiyesi Baflkumandan› Ferdinand Fransuva, Dük de 384, 431
298, 439 Ferdinand, Arflidük 128, 129, 396, 397
Détroit, Ludwig Carl Friedrich 447 Ferid Pafla, Avlonyal› 19, 21, 22, 42, 49,
Dilber Efendi 361 56, 115, 265, 347, 354, 357, 360,
Doda Pafla, Prenk Bib/Prenk Doda 53, 380, 399
161, 188, 246-250, 297, 414, 415, Ferrero, General 281, 301, 432
445 Feyzi Bey Alizoti 131, 294, 318, 407,
Dolfini 156 420, 445
Don Kacori, Nikolle 126, 136, 447 Fiflta, Pader 445
Don Marko 326 Fiflta, Pedro 294

468 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Filip Efendi Noga 177, 183, 190, 233, Hasan Efendi Sino 319
406 Hasan Pafla (hangi???) 157, 367
Franz Ferdinand 448 Hasan R›za Pafla 133, 143, 378
Franz Josef, ‹mparator 383, 448 Hasan, Avlonyal› 326
Frenkiyan, Rusya Sefareti Bafltercüma- Hasan, Vulçitrenli 356
n› 340 Heaton-Armstrong, Duncan 72, 400,
Fuad Bey Topdanî 220, 320 451
Fuad ‹smail Bey, Debreli 445 Hilmi Mehmed Klisora 377
Hoca Kadri Efendi 9, 10, 60, 350, 420-
Gabriyeloviç, S›rp Sefiri 401 422
Gali, ‹talyan Baflkonsolos 230, 401 Hodo Pafla 345
Galib Pafla 207, 365, 380 Hohenberg, Düfles Sophie von 130, 448
Georgios, I. 450, 451 Hristo Meksi 183, 400, 406
Georgios, II. 450 Hurflid Pafla 350
Golokowski, Avusturya Hariciye Naz›r› Hüseyin Hilmi Pafla 96, 115-117, 124,
349 223, 362, 447
Guliotti, ‹talya Baflvekili 332, 428 Hüsnü Bey Çori 443
Guragoki, Luigi (Luici diye de geçiyor)
136-138, 163, 214, 294, 407, 445 Immhof Pafla, Alman General 144, 145,
159
Hac› Ali Efendi, Elbasanl› 102
Haf›z ‹brahim Efendi, ‹pek Mebusu 65, ‹brahim Efendi Fakekoki, Elbasanl›
102, 103, 349 fieyhmahmudefendizade-fendiza-
Haf›z Ramazan, Vulçitrenli 356 de 352
Hakk› 101, 104 ‹brahim Pafla, Avlonyal› 70, 256, 265,
Hakk› Bey, Avlonyal› 437 309
Hakk› Bey, Esad Pafla'n›n damad› 269, ‹brahim Pafla (hangi???) 109, 358, 414
425 ‹rfan Bey, Ohrili 443
Hakk› Mahmud Bey, Avlonyal› 265 ‹sa Boletin 163, 164, 166, 215, 236, 237,
Hakk› Pafla, Sadrazam ‹brahim 99, 101 356, 369, 393, 420
Hâlet Efendi 340 ‹smail Kemal Bey 9, 22, 23, 49, 51, 53,
Halil Bey, Kraniyal› 142 54, 66, 107, 130, 135-142, 144, 150,
Halil Pafla Alizoti, Ergirili Timurpafla- 151, 159-161, 163, 165, 167, 172,
zade 102, 153, 445 174, 177-180, 182, 184, 185, 210,
Halilî Cemil Bey 112 242, 246, 251, 252, 373, 374, 382,
Halim A¤a Çapari 342 385, 387, 389, 395, 398, 405, 413,
Hamid A¤a Hekali 342 414, 419, 420
Hâmid Bey Topdanî 317, 321 ‹smail Rahmi Pafla, Tepedelenli 342
Hanbaver [Hahnbauer?] 155 ‹spiro Koleka 306, 317, 318, 334
Hasan Bey, Prifltineli 51, 106, 107, 188, ‹zzeddin Efendi Beflir 443
313, 314, 399, 443 ‹zzet Pafla, Necibpaflazade 345
Hasan Bey (hangi???) 105, 163, 203, ‹zzet Pafla (hangi???) 174
262, 342, 347, 356, 357, 375, 420,
421 Kahraman Bey, Viryoni 443

Dizin 469
Kaliç, Kont, Avusturya Sefiri 349 Mazhar, Nepraviflteli 171, 294
Kamil Pafla 51, 115, 117, 151, 152, 174, Mehdi Bey Fraflari 201, 400, 401, 405,
362, 363, 385, 386, 447 445
Karasu, Emanuel 142, 276, 277 Mehmed Ali Pafla, Beratl› 91, 344
Karl von Hohenzollern 398 Mehmed Ali Pafla, Müflir Macar 100,
Kasizakisi 425 344
Kastoldi, Furtunato 194, 274, 282, 284, Mehmed Bey Koniçe 177, 303, 401, 445
306, 412, 433, 436, 437 Mehmed Bey, Klisoral› 301
Kaz›m Bey, Koniçeli 344, 345 Mehmed Efendi Hasbi, Müftü 443
Kaz›m Efendi Koçuli 306, 317, 328 Mehmed Pafla Dralla, Kalkandelenli
Kaz›m Efendi Kokofl 306, 325, 330, 437 136, 226, 227
Keles, Bayrakdar 443 Mehmed Reflid Pafla 341
Kerim A¤a, Hamalbafl› 110 Mehmed-i Hâmis, Sultan 408
Kiga, Alber 150, 384 Mehmed-i Sâni, Sultan 339
Kiga, Cekri 384 Mençikof, Prens 348
Koni, Makro 443 Midhat Bey, Fraflarl› 136, 138, 233, 302,
Koni, Toç 443 303, 323, 445
Konrad von Hötzendorf, Baron Franz Midhat Pafla 21, 22, 141
448 Mihail Haristo Efendi 347
Konstantin, I. 450 Milofl, S›rp Baflknezi 340, 341
Kul Evika 443 Montpensier, Dük de 149, 150, 384
Lamb, Harry Harling 190, 401 Morikiyo, Topçu Miralay› 411, 412
Le Lüen Rey, Frans›z Hafriyat Müdürü Muharrem Efendi Pengili 443
Profesör 339 Muharrem Hasan, Vulçitrenli 356
Lef Nosi 136, 177, 377, 399, 443, 445 Muhtar Bey, Bern sefiri 112, 360
Leoni, ‹talyan Konsolos 190, 401, 449 Murad Bey Topdanî 216, 407
Loçbus, Alman Maslahatgüzar 401 Murad-› Evvel, Sultan 83, 100, 101
Lozan, ‹stefan 369, 370 Murad-› Râbi‘, Sultan 88
Löwenthal, Baron 168, 189, 208, 215, Musa Efendi Yuka 443
216, 218, 228, 232, 449 Musa Kaz›m Efendi 64, 109, 220, 255,
Lui Filip, Fransa Kral› 384 259, 261, 266, 288, 352, 358
Macchio, Baron Karl von 149, 156, 448 Musa, Prizrenli fieyhzâde 356
Mahmud fievket Pafla 99, 154, 358 Musolini, Baron Alexander 346
Mahmud Muhtar Pafla 114, 115, 361, Mustafa As›m Pafla, Yanya Valisi 24,
369, 447 344-346
Mahmud-› Sânî, Sultan 88 Mustafa A¤a fiara 326
Mane Bey 443 Mustafa Efendi Kruya 126, 220, 316,
Maria Theresa, Arflidüfles 397 321, 445
Marki Karluçi [Karl Luigi?], ‹talya Bern Mustafa Efendi, Binbafl› 440
sefiri 71, 435 Mustafa Pafla Coço 345
Mavrokordato 418 Mustafa Pafla, Avlonyal› 20, 21, 24, 26,
Maximilian, Arflidük 443 342-344, 346, 361
Mazhar (Di¤er kosova valisi mii???) 99, Mustafa Pafla, Yanyal› Ahmedpaflazade
447 345

470 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920


Mustafa Pafla, ‹flkodral› 340, 341 Philips, ‹ngiliz Miralay 165, 249-251
Müfid Bey Libohova 51, 105, 107, 132, Piacentini, General 55, 308, 310, 312,
136, 190, 318, 373, 378, 394, 424, 315, 318, 326-328, 436
445 Poga Efendi 136, 233, 318, 445
Mükerrem A¤a Hamzaray, Kanineli Pomçi, ‹flkodral› Mösyö 319
306, 317, 326, 330
Rappaport 126, 127, 148, 149, 272, 273,
Nam›k Bey 21, 26, 40-42, 312 410, 418, 419, 447
Naz›m Pafla 108 Rasim Efendi Hoca, Ergirili 412
Nemes, Kont Albert 127, 149, 448 Receb Bey fiala 314
Neflet Bey Viryoni 244 Reflid Akif Pafla 102, 108, 349, 357
Neflet Pafla 21, 29, 32, 33, 36, 37, 41, 43, R›fat A¤a, Prizren Belediye Reisi Hac›
44, 46-48, 54, 338, 343, 395 352
Nevzad Efendi, Kad› 122, 368 R›za Bey, Yakoval› 356, 373
Nikola, I. 386, 448, 450 R›za Pafla 33, 38, 378, 383
Niyazi Bey, Resneli 393, 394 Riedl, Avusturya Nafia Müsteflar› 128,
Nüzhet Bey Viryoni 347 129
Rudnay 156
Osman Bali Nel Hocap 255, 256, 259, Rüfldî Pafla, Müflir 100
262, 316, 317, 321
Osman Efendi Hac›, Avlonyal› 257, Said Pafla, 51, 56, 96, 104, 108, 349, 354,
265, 297, 318, 325, 330, 420, 422, 356, 358, 362
435, 437 Said Pafla, Kara 380
Osman Pafla, Mirliva ‹flkodra Valisi 345 Sami Bey Viryoni 49, 137, 252, 264,
Osman Pafla, Yanya Valisi Tatar 142, 348 313, 314, 318, 319, 399, 400, 443
Otto, Arflidük 443 Saral, General 439
Schlieman 338
Ömer Bey fiayako 320 Selim Pafla, Avlonyal› 22, 34, 70, 342
Ömer Bey?? 346 Selim-i Evvel, Sultan 88
Ömer Efendi Raz›ma 306, 309, 326 Siebert 397
Ömer Pafla Viryoni, Beratl› 166, 167, Sonnino, Hâriciye Naz›r› Baron 54,
207, 344, 345 301, 302, 306, 424
Ömer fiayak (fiayako ile ayn› kifli Stavro Efendi 389, 440
mi????) 259 Süleyman A¤a Kalapozi, Delvinal› 342
Süleyman A¤a, mühtedi 342
Pallavicini, Kont 145, 168, 169, 396, 449 Süleyman Fehmi, Delvinal› 436
Pandali Çali, Göriceli 301 Süleyman Pafla, Kolonyal› 358
Pavlof, Bulgar Sefiri 401 Süleyman Selim/Selimbeyzade Süley-
Pekmezi 177, 216, 294, 407 man Bey 312, 319, 332, 333, 445
Petrayev, Rus Maslahatgüzar 190, 212, Szápáry, Kont Friedrich 149, 447
401
Petro, I. 451 fiaban A¤a Koyzeli 342
Petro, Kral 285, 286, 437 fiaban A¤a fiitani 342
Pfuel, Madam von 400 fiahin Bey 108, 287, 438

Dizin 471
fiakir Bey 118, 119 Veysel Pafla Dino, Prevezeli 344
fiânî Efendi 445 Vincenso, ‹talya Hariciye Nezareti Ar-
fiarl, ‹sveçli Prens 396, 398 navutluk fiubesi Müdürü Kolonel
fiehzüvar Bey Altuni 443 307, 313, 315, 317, 318, 320
fievket Turgut Pafla 99, 352 Visvasyari Rapo 342
fievki Efendi, Ergirili 344
fi›payh, Miralay. Bkz. Speich 128, 373 Wied, Prens Wilhelm de / zu 10, 11, 23,
53, 54, 72, 168, 169, 173, 178, 181,
Tahir Abbaszadeler Tahir Abbaszadeler 184-187, 211, 215, 220, 227, 250,
(Haris ve Osman A¤a) 342 252, 254, 258, 259, 266-274, 297,
Tafil A¤a Bozi 342 320, 347, 389, 396, 398, 399, 407,
Tahir A¤a Çapari, Mar¤›liçli 342 408, 411, 412, 414, 417, 418, 424-
Talat Pafla 359 426, 428, 433, 435, 440, 442, 449,
451
Teppa, Kont 431
Winckel, Alman Baflkonsolos¤ 172,
Thomson 190, 199, 215, 228, 234, 235,
190, 401
412, 413, 449
Witmann, Dam Dönor, Almanyal› von
Turhan Pafla 9, 56, 186-190, 194-198,
400
202, 204, 205, 207, 208, 224, 231-
233, 249, 250, 252, 302, 303, 400,
445 Yahya, Prizrenli 356
Turtulli, Göriceli Doktor 188, 202, 233, Yar, Kont 128
301, 303, 306, 319, 399, 445 Yorgala, Romanya sefiri 401
Yunus Boletin 393
Vartas, Kostantin 200, 201, 212, 401 Yusuf A¤a Elez 443
Vasa Pafla YOKKK!!! 11 Yusuf Efendi Gezi, Avlonyal› 437
Vasapaflazade Selim Bey 252, 400 Zekeriya Pafla 341
Vehbi Efendi, Debre Müftüsü 136, 294, Zeki Bey, Laz 112
347 Zeki Pafla 380
Vehib Bey 122 Zeynullah, Vulçitrenli 356
Veli Klisora 377 Zoti Mihail Terka 438
Veli R›za Pafla 345
Venizelos 52, 72, 110-112, 298, 299,
307, 311, 313, 346, 413, 415, 433,
450

472 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920

You might also like