Professional Documents
Culture Documents
Arnavutluk (1912-1920)
haz›rlayan
Abdulhamit K›rm›z›
KLAS‹K
58. Kitap
Haz›rlayan
Abdulhamit K›rm›z›
Dizi Editörü
Suat Merto¤lu
ISBN 978-975-8740-XX-X
M. Suat Merto¤lu
j 1. K›s›m
Avlonyal› Mustafapaflazade
Mehmed Süreyya Bey 17
Abdülhamit K›rm›z›
j 2. K›s›m
Hat›rat 75
Süreyya Bey
Mukaddime 77
Bismike’l-Müte‘âl‘ 77
j 3. K›s›m
Süreyya Bey’in Notlar› 335
j Avlonyal› Mustafapaflazade
Mehmed Süreyya Bey
Abdülhamit K›rm›z›
Arnavutluk
Avlonyal› Mustafapaflazade Mehmed Süreyya Bey
Kökler
Sicil kayd›na göre Süreyya Bey’in ilk devlet görevi, daha yir-
mi yafl›ndayken babas›n›n Görice mutasarr›fl›¤› s›ras›nda bu-
rada deruhde etti¤i Tahrirat, yani Yaz› ‹flleri müdürlü¤üdür (29
Haziran 1879-21 Aral›k 1879).
Bu görevinden bir y›l kadar önce, Osmanl› ‹mparatorlu-
¤u’nda Arnavutlar› kayg›land›ran önemli geliflmeler yaflanm›fl-
t›. 93 Harbi’nde Ruslar Yeflilköy’e kadar gelince, Ayastefanos
Antlaflmas›n› kabullenen Osmanl› hükûmeti Arnavutluk’un
baz› k›s›mlar›n›n Balkan devletlerine verilmesini kabul etmifl-
tir. Düvel-i muazzaman›n, yani Avrupa’daki büyük devletlerin
Ruslar› k›s›tlamay› amaçlayan müdahalesiyle Berlin Antlaflma-
s›nda durum biraz düzeltilmifl, fakat bu s›rada Arnavutlar va-
tanlar›n› savunmak üzere çoktan örgütlenmifltir. Berlin Antlafl-
mas›ndan üç gün önce, 10 Haziran 1878’de Prizren’de bir ca-
mide çeflitli flehirlerden üç yüz delege bir toplanm›fl, vatanlar›
hakk›ndaki kayg›lar› dile getirmifllerdir. On alt› madddelik bir
kararnameyi kaleme al›p ‹stanbul’a gönderen Prizren Birli¤i
devlet, millet ve vatan için gerekti¤inde kanlar›n› dökecekleri-
ne dair Arnavut yemini (besa) etmifllerdir.16 Bu s›rada daha on
dokuz yafl›nda olan Süreyya Bey, Arnavut milliyetçili¤inin bafl-
lang›c› addedilen ve kuzeylilerin düzenledikleri bu kurultaya
benzer flekilde, güneylilerin kat›laca¤› “bir cemiyet-i milliye tefl-
kil etmek ve muhafaza-i vatana karar vermek üzere” çevre flehir-
Huzur-› Sadaretpenahîye,
Has›m-› can›m olan Yunan konsolosu utanmadan bir hizmet-i hafi-
ye ibraz› maksad›yla flimdi nezd-i kemterîye gelip, valinin katibi Yan-
yal› Safvet Efendi’den teraflflüh eden malumat üzerine, hane-i felaket-
afliyanemiz[in] bir müfreze-i askeriye ile bas›l›b, kullar›n› ‹stanbul’a,
biraderimi Yanya’ya götürmek üzere Vali[nin] emir istihsaline, aile-
mizi külliyen periflan etme¤e çal›flt›¤›n› söylemifl ve e¤erçi bu habis
[Yunan] kemterhaneden tard olunarak haddi gösterilmifl ise de, Vali
vekaletiyle olan münasebet-i mahsusas›n› ve befl nefer masum olan
evlad›mla iyalimin pençe-i hunharaneyi? düflündü¤üm içün, a¤laya-
rak merhamet-i mukaddese-i hazret-i hilafetpenahîye iltica; ve kald›
ki Valinin hakk-› kemterânemde vukubulan müfterayât-› bedihiyesi
zevalsiz, muhakemesiz böyle bir pençe-i faciay› göstermifl ise, Allah
r›zas› içün, saye-i saltanat-› seniyyede beflyüz seneden beru buralarda
yaflayan hanuman›m›z mahv olmamak, mal›m›z› iyalimizi toplay›p
‹stanbul Y›llar›
Malumdur ki, fleriat-› garrâ bir milleti girdab-› fenaya sevk eden ve
mezalimi men‘e muktedir olmayan bir hükûmete karfl› isyan› tansîs
ediyor; o milletin ilk saflar›nda bulunan erbab-› kudretin de rehber-i
harekât olmas›n›, ve hayat-› milliye ve selamet-i mülkiyesini her nas›l
olsa istihlasa çal›flmas› emrediyor.
Bu fariza-i diniye ve vazife-i medeniyeyi ifa etmek maksad›yla taraf-›
acizanemden gösterilen lüzum ve edilen davet üzerine Berat Mebusu
‹smail Kemal Bey, Aziz Pafla Viryoni, Prifltineli Hasan Bey, Ergiri Me-
busu Libohoval› Müfid Bey, Draç Mebusu Esad Pafla ile hanemde
akd-i ictima ettik ve cümlemizin yed-i emaneti Kuran-› Kerim üze-
rinde olarak milletimizin, memleketimizin halâs›na, idame-i hayat ve
mevcudiyetine cansiperane ve fedakârâne çal›flaca¤›m›za ahd u misak
eyledik (48). Bu ahd u misaktan sonra serzede-i zuhur olan ihtilal, ‹t-
tihatç›lar›n iddias› gibi sandalye kavgas›ndan, üç befl kifliye reva görü-
len fliddetten ileri gelmiyordu. ‹syan›n âmil-i mutlak› muhakkaku’l-
vuku‘ gördü¤ümüz felaketin, ›slah-› idareden meyusiyetinin tesir-i
elîmi idi.
Avlonya’ya Dönüfl
Eserler
Fitretü’l-‹slâm
Süreyya Bey ‹stanbul’dayken 1907 y›l›nda Fitretü’l-‹slâm
(Dersaadet: Matbaa-i Artin Asaduryan ve Mahdumlar›, 1325)
bafll›¤›n› tafl›yan 342 sayfal›k bir eser telif etmifltir. Emeviye ha-
nedan›n›n kurucusu Muaviye ‹bn Ebi Süfyan’›n hayat›n› anla-
tan bu eser, her sayfada tekrar bir rakam›yla bafllayan modern
bir dipnot sistemiyle yaz›lm›flt›r. Bu dipnotlara bak›ld›¤›nda,
özellikle Keflflâf, Camiü’l-beyan, Ruhu’l-beyan, Fethü’l-beyan,
Tefsir-i Kebir, Tefsirü’l-Hâzin, Kastalanî, Tarihu’l-Hulefa (Li’l-
‹mam Celalüddin es-Suyutî), E¤ânî, Kitabu’l-Fahrî, Mir’atü’l-
‹ber, el-‹stî‘âb, Fütûhu’l-buldan, Umdetü’l-Kârî fierhü’l-Buharî,
Bir müddet sonra, telif etmifl oldu¤um Fitret-i ‹slâm’› Fatih’te bulu-
nan talebe-i ulûma istinsah ettirmekle müttehim tutulmufl; kendisi
Tokat’a iclâ ve kitab›m müsadere olunmufl idi. Y›ld›z Saray›’na müra-
caatla bizzat Padiflah’a yazd›¤›m bir arizada, kitab›n mesuliyeti mün-
has›ran bana ait ve bir tak›m zevât-› masumenin cezadîde olmalar›
adalete mu¤ayir oldu¤unu arz etmekli¤im üzerine, Hoca Kadri Efen-
di’ye 150 lira ihsan ve karîben mazhar-› afv olaca¤› bana tebli¤ ü be-
yan k›l›nm›fl idi. Fakat Rumeli Kazaskeri Mahmud Kamil Efendi na-
m›nda bir yoz “Kitab› yazan da, okuyan da kafirdir” diye fetvas›n›
Hünkâr’a gönderdi¤i içün, Hoca’n›n afv› tehir olunmufl idi.
Notlar
1 Dritan Egro, “Arnavutluk’ta Osmanl› Çal›flmalar›”, XIII.Türk Tarih Kongre-
si (Ankara 4-8 Ekim 1999), Kongreye Sunulan Bildiriler (Ankara: TTK,
2002) s. 352.
2 George W. Gawrych, The Crescent and the Eagle: Ottoman Rule, Islam and
the Albanians, 1874-1913 (New York: I. B. Tauris, 2006), s. 85. Daha kötüsü,
müellif kitab›n›n baflka bir yerinde kardefl olduklar›n› yazmakla (s. 23) ken-
di eserinde çeliflkiye düflmüfltür.
3 Jan Schmidt, The Joys of Philology: Studies in Ottoman Literature, History
and Orientalism, (1500-1923): Orientalists, Travellers and Merchants in the
Ottoman Empire, Political Relations between Europe and the Porte (‹stanbul:
Isis Press, 2002), s. 228.
4 Bilgin Çelik, ‹ttihatç›lar ve Arnavutlar (‹stanbul: Büke, 2004, s. 112). Yazar,
Necip Alpan’›n Arnavutlu¤un Ba¤›ms›zl›¤› ve Avlonyal› ‹smail Kemal (Anka-
ra 1982, s. 39) adl› kitab›ndan bu bilgiyi sorgulamadan nakletmifltir.
5 ‹ki cilt olan bu hat›rat›n birinci cildi Osmanl› Arnavutluk’undan An›lar
(1885-1912) bafll›¤›yla Türkçeye çevrilmifltir (çev. Atilla Dirim, ‹stanbul:
‹letiflim, 2006).
6 Biographisches Lexikon zur Geschichte Südosteuropas, Band IV (München: R.
Oldenburg Verlag, 1981), s. 433-436.
7 BOA, DH.SA‹D. 171/273.
8 “Damad-› fiehryari, Güveyi Sinan Pafla; Saray-› Hümayundan 897’de [1492]
bi’l-hurûç Gelibolu Sanca¤›yla Kapudan›derya oldu. Üç yüz pâre sefine ile Av-
lonya sevâhilini urdu. 898 [1493]’de azledildi. Ba‘dehu vilayete ç›kup 907
[1501]’de Anadolu Beylerbeyisi olup 909 [1503]’da fevt olmufltur” (Mehmed
Süreyya, Sicill-i Osmanî, ‹stanbul, 1308-1315, III/104). Sinan Pafla bir deniz
savafl›nda flehit olmufl, Kanine kalesinde kurdurdu¤u dergâh›n haziresine
j Hat›rat
Bismike’l-Müte‘âl 1
Hat›rat 77
ve siyasiyelerini derece-i ulya-y› terakkîye ›s‘âd edemezler; ref-
te refte kat‘-› tarîk-i terakki edebilme¤e muhtaçt›r. Halk›n ze-
kâvet-i f›triyesi ve memleketin mevki-i co¤rafîsi istikbalimizi
temine kâfidir. Alelhusus, Avrupa’n›n üzerimize koymufl oldu-
¤u vesayetten (1) ve memleketimizi tahammülsüz bela-y› istib-
daddan ve istiladan kurtard›ktan, bin türlü muhâtarât u müfl-
kilât› iktiham ederek yeniden Avrupa’n›n hüsn-i kabulüne
mazhar olduktan sonra, milletimiz[in] her türlü füyuz-› mede-
niye ile kesb-i refah edece¤inden emin olabiliriz.
Yaln›z bu gaye-i mühimmeye kavuflmak içün kâffe-i vesâil
ü avâmili tedkik ü taharrîye ve ulum-› ictimaiyede sahib-i ihti-
sas olanlar›n ilhâmat u ictihadât›n› tatbike muhtac›z.
Vukuf ve kemal iddias›nda de¤ilim. Sinnimin ve tecrübele-
rimin verdi¤i cüretle diyebilirim ki, nazar-› itibara alaca¤›m›z
avâmil-i medeniye meyan›nda olan mazimizin zihnimizde ve
hayat ü harekât›m›zda biriktirdi¤i i‘tiyâdat-› seyyie ve tereddi-
yât-› ›rsiyeden kurtulmak içün, o mazinin hata-âlûd idaresini
kâffe-i müessirât ve seyyiât›yla ve bilcümle vukuat›yla anlama-
ya, saniyen, hâlen ve âtiyen, idaremiz içün kanunlar icad et-
mek külfetine katlanmay›b o misillu ihtiyacât-› ictimaiyemizi
âlem-i garb›n flâyân-› kabul gördü¤ü desâtîr-i esasiyeden ikti-
bas ve istinbat etmeye ve kabiliyet-i milliyemize göre tatbik
ederek ahz-› feyz etmeye mecburuz.
Her millet zillet ü izzetini tarih-i mazisini bilmekle tevlîd
eder ve bir milletin asâlet-i ictimaiyesi mazisiyle ölçülebilir.
Daima istikbale nâz›r ve müteveccih bulunan mefkûre-i milli-
yenin nokta-i hareketi mazidir. ‹‘lâ-y› âti ihya-y› mazi ile kâbil-
dir. Kanun-› tekâmül daima maziden istikbale, nâk›sdan kami-
le ve kamilden ekmele do¤ru ilerileyerek gider.
‹tiraf etmeliyiz ki, edvâr-› hayatiye ve tabakât-› ictimaiye-
mize ve alelumum ahvâl u âdât›m›za dair lisan›m›zda yaz›lm›fl
âsâr-› mükemmele yoktur.
Arnavutluk’un âsâr-› sâlifede geçirdi¤i ink›lâbât-› siyasiye
ve hâdisât-› ictimaiyeyi ve tarihin sahâif-i erhâm›nda kalm›fl
olan vukuat-› mühimmeyi ortaya ç›karmak, birer maksad-› ta-
Hat›rat 79
mazbut oldu¤u içün, o gibi hâdisât› ilmî bir tetebbu ile hurâfî
ananelerden kurtar›b edvâr u fusûle taksim ve tespit eylemek;
ve tarihimizi fennî bir fliraze içine almak; elsine-i garbiyede
münteflir ve bize aid müdevvenât› tetebbu eylemek; mazideki
k›yafetlerimizi istimal olunagelmifl bilcümle esâs-› beytiye ve
edevât-› zer‘iye ile âlât-› harbiyeyi alâ kadri’l-imkân toplamak;
ve Avrupa müzelerinde Arnavutluk’un manâz›r ü meâs›r›n›
irae eden tablolar›n kopyalar›n› ç›kart›b memleketimize nakl
etmek; velhas›l Arnavutluk’a müteall›k her türlü âsâr› cem ile
lisan›m›za nakl u tercüme eylemek ve bu suretle bir tarih-i mil-
lînin sebt ü tahririne me’haz tedârük etmek üzere bir Encümen-
i Tarihî intihab› ve bunlara miktar-› kâfi tahsisat i‘tâs› lâbüd ol-
du¤una kâilim (2). Bilinmelidir ki, bu tahsisat›n k›sm-› küllîsi,
her memleketin vâridât-› vakfiyesinden birer miktar-› münasib
ifraz›yla ve bir k›sm›n› Maarif bütçesine cüz’i bir fley ilavesiyle
istihsal eyleyebilir, san›r›m. Heyetin u¤rayaca¤› müflkilât› tah-
min etmekle beraber, maksada vusulden meyus de¤ilim.
Evvela her livân›n ve hatta her kaza ve kasaban›n ayr› ayr› ge-
çirdi¤i edvâr› gere¤i gibi takib ve taharrî etmeli, ehl-i kurân›n
vird-i zebân› olan millî flark›lar›, eski masallar›, durûb-› emsâli
tetebbu ederek mazimizin karanl›klar›nda kalm›fl olan sevâb›k-›
ahvâlimizi ilmî unsurlarla tahkik ve enzâr-› ibrete vaz‘ eyleme-
lidir. Sâniyen, en küçük, en de¤ersiz san›b sayd›¤›m›z vesâik-i
vakfiyemiz ile sicillât-› fler‘iye ve metrukât-› mezhebiyeyi, eslâ-
f›n bilcümle âsâr-› bâkiyesini ve hatta mezar tafllar›n›n kitabele-
rini aklâm-› vâk›fâne ile kayda geçirib z›yâ‘dan kurtarmal›d›r
(3). Sâlisen, ‹stanbul’da, Venedik’te, Korfu ve Napoli ile Ragoza
millî kütübhanelerinde ve alelhusus Viyana hazâin-i evrâk›nda
mevcud olan kuyûd-› tarihiyeyi dîde-i im‘ândan geçirerek ta-
rih-i millîmize bir vaz‘-› esas-› râsih icras›na müsâraat olunma-
l›d›r (4, 5, 6, 7). Bu suretle istifâza edilebilecek esbâb ve âsâr ih-
zar olunduktan sonra maksada vusul bulmakta suhûlet vard›r.
Binlerce âsâra, büyük bir feyz ü teceddüde malik olan yük-
sek seviyeli milletler, en adî sayd›¤›m›z hurâfât ve menkûlât›n
pesmânde-i kûfle-i nisyan olmalar›na kâil de¤ildir. Bunlar
Süreyya Vlora
Hat›rat 81
82 Osmanl› Sonras› Arnavutluk, 1912-1920
‹stila-y› Osmanî
Hat›rat 83
Bu ink›lab-› dînî Türklerin tenvîr ü irflad›ndan veya Arna-
vutlar›n vicdanî, fikrî bir kanaatlerinden husule gelmifl de¤ildi.
Arnavutlar itikadât-› mezhebiyelerini, itiyâdât-› kavmiyelerini
s›yanet maksad›na karfl› feda ve maddî bir ihtiyac›n netice-i in-
sicam› olmak üzere ihtida etmifllerdir. Bu hal, ilk hengâmeler-
de kimsenin hiss-i taassubunu uyand›rmam›fl kimseye bir gû-
na nefret ve husumet ilka eylememifl idi.
Osmanl›lar muharebelerde âsâr-› celadet göstermeyi, ihraz-›
zafer etmeyi pekala bildikleri halde, akvâm-› ma¤lubeyi mezc ü
tevhidde kudret ve maharet göstermiyorlard›. Ne lisanlar›n› ta-
mim ve talime muvaffak olmufl ne de kendilerini sevdirecek bir
hüsn-i idare tanzim edebilmifllerdir (8). Hükûmet kuvvetle be-
raber diyaneti mâ-biha’l-istinad say›yordu. Akvâm-› gayrimüs-
limeyi ehl-i ‹slâm’›n seviyesinde tutma¤a, ayn› hukuk ve imti-
yâzâta mazhar etmeye dinen imkan yok idi. H›ristiyanlar, ku-
yûd-› mahsusa ile bir muhit-i münferidde tutuluyor, onlara
daima bir nazar-› bigânegî ve belki dürüfltî ile bak›l›yordu. Vah-
det-i askeriye ise her kavmin mevcudiyet-i diniyesini muhafa-
za etmeye kabiliyet-i maddiye ve maneviye b›rakmazd› (9).
Devflirme suretiyle askere al›nan efrâd din-i ‹slâm’› kabul et-
mek flart›yla imtiyâzât-› mahsusaya nâil olur, müfrez ve mu-›
hassas olan bir k›ta arazinin öflr-i fler‘îsini almak hakk›n› kaza-
n›rd› (10).
Muahharan ünvan-› hilafetin izafesiyle muzaaf olan hey-
bet ve celalet, arfl-› Osmanî’nin flükûh ve flevketini artt›rm›fl;
hilim ve vakar yerine kibir ve gururu uyand›rm›fl idi. Bu hal
mutlakiyet-i idarede fliddeti ve o nisbette zulmü artt›rm›fl, hü-
kümdarl›k ef‘âl-i seyyieleri lazime-i siyaset ve mukteza-y› hik-
met-i hükûmet maskesi alt›nda irtikab olunma¤a bafllam›flt›r.
‹ctihadât-› fler‘iyye ve k›yasât-› f›khiyye bile ekseriya sultanla-
r›n keyf ü hevalar›na tâbi tutulmufl, âsâ-y› diyanet kuvâ-y› hü-
kûmetle beraber halk›n inzar ve ›zrar› yolunda istimal olun-
mufltur. Bu suretle din ü devlet birlikte icra-y› ahkâm etmifl,
daire-i ‹slâm’dan hâriç kalan tebaa-i ma¤lubiyeye bi-ec-
ma‘ihim azim bir nefret ve husumet hissi ilka eylemifltir.
Hat›rat 85
O paflalarla beylerin mesai-i masrufesi flübhe yok ki flahsî
ihtiraslar, nefsanî gayeler dahi ihtiva ediyordu; fakat Tuna ve
Makedonya k›taât›nda sakin ve k›smen anâs›r-› ma¤lubeye
mensub Müslümanlar gibi Arnavutlar›n da Türk olmalar›na ve
Yunanda kalan Arnavut H›ristiyanlar›n kabul ettikleri kavmi-
yet-i Yunaniyyenin Arnavutluk’ta inbisat ü tevsî‘ine meydan
vermemifl olduklar› muhakkakt›r. Mütefekkirîn ve müverri-
hînce müttefekun-aleyhdir ki, Avrupa-y› Osmanî’de muhtelif
ve yekdi¤erine mütehâs›m anâs›rdan mürekkeb otuz milyon-
luk bir halk› bir unsur olagelinceye kadar kitle-i vâhide ve bir
küll-i ¤ayr-i mütecezzî gibi taht-› idaresinde tutan Devlet-i Os-
maniyye’nin bafl›nda azimkâr ve dûrbîn ve zî-iktidar ricâl olay-
d›, tek bir gaye-i siyasiyeye tâbi ve hâdim bir mecmua-i milliye
teflkiline imkan var idi. Akvâm-› muhtelifenin herbirini ayr›
ayr› muâdât ve muhasamâta sevk ü i‘zam eden devletten anâ-
s›r-› sâire gibi Arnavutlar da bir as›rdan beri ayr›lm›fl olsayd›lar,
bugün umumiyetle ya Rum, ya Islav alemleri içinde kaynafl-
maktan kurtulamayacakt›lar. Arnavutluk mücerred beylerin
paflalar›n sözü ve satveti sayesinde z›yâ‘-› kavmiyetten ve en
do¤rusu Rum ve Islav kiliselerinin tesirat›yla onlara kat›lmak-
tan masun kalm›flt›r.
Arnavutluk vâk›a Devlet-i Osmaniyye’nin bir k›t‘as› idi. fiu
kadar ki, Tanzimat’›n ilan edildi¤i tarihe kadar kavânîn-i dev-
let oralarda hiçbir kabiliyet-i tatbikiye göstermemifl ve Arna-
vutluk elviye ve eyalât› ekseriya pederden evlada intikal etmek
flart›yla bir vahdet-i milliyeyi, bir idare-i muhtareyi muhafaza-
ya muvaffak olmufltur.
Tepedelenli Ali Pafla bütün hatas›yla beraber bu vahdet ve
mevcudiyeti tevsî‘e çal›flt›. Yunanl›lar›n Avrupaca hâiz olduklar›
teveccühü nazar-› dikkate alarak, onlar› yine H›ristiyan Arna-
vutlar›n tavsîtiyle elde eylemeye u¤raflt›. Fakat o pîr-i herem-re-
sîdenin azm u rezmi nisbetinde fazilet ü kiyaseti olub da Sultan
Mahmud’un rehber-i harekât ve taaddiyât› olan haline karfl› ha-
zâin-i birr u ihsan›n› açm›fl (13, mükerrer), Fenerlilerden evvel
onu, yani merkez-i saltanat› her türlü fedakârl›kla elde etmifl ol-
Hat›rat 87
ettirmeye meydan vermemifllerdir! Daima Arnavutlar hissiyat-›
kavmiyelerini ve hatta müddeayât-› mütefevvikalar›n› ibraz-
dan hâlî kalmam›fl, neflâyid-i milliyelerini bile bu vadide tan-
zim etmekten çekinmeyib, mele-i nâsta te¤annîden hazer et-
memifllerdir!
Osmanl›lar da, bilmukabele teflehhür eden ricâl-i kavmiye-
mizin terâcim-i ahvâlini ve Arnavutluk’a aid vukuat› yazd›kla-
r› s›rada, Arnavud-› kenûd [u] anûd ve âr-nebûd-› bed-anûd3
gibi tabirat-› müstehcene ile Arnavutlar› tavsîf ve kendilerin-
den münfekk bir cüz-i mahsus oldu¤umuzu zikr ü tarif eyle-
mifllerdir. “Arnavud” ünvan› taht›nda bas›lan bir eser-i millîde
toplad›¤›m sahâif-i tarihiye bu hakikati kemâ-yenba¤î ispat
eder san›r›m (18).
Devr-i Tanzimat
Hat›rat 89
dokslar› birçok zaman münferiden Patrikhane’nin nüfuz-› ru-
hanîsi ve daha sonra Yunan propagandas›n›n tesir-i iktisadîsi
alt›nda bulunurdu; bunlar idare-i devletten müteneffir idi. Fa-
kat necat ü selametleri[nin] Arnavutluk’un ihyas›yla de¤il,
Rumlara iltihak edebilmeleriyle kaim olaca¤›na mutekid idi-
ler! Bütün müktesebât-› ilmiye ve terakkiyât-› fikriyeleri o iki
muhitin ilhâmât ü telkinât›yla has›l oldu¤u gibi, Atina’da,
Bükrefl’de ve çâr cihât-› cihanda münteflir olan birçok vatan-
dafllar› dahi Arnavutluk’un ve Arnavutlar›n sert ve haflin olan
hâlet ü f›triyetine rabt-› ümid etmeyib, umumiyetle Yunanl›la-
r›n firifte-i mekr u âli olmufllard›.
Bu suretle Yunanistan’› teflkil eden kuvâ-y› kâhirenin k›sm-›
küllîsi hep bunlardan, yani H›ristiyan Arnavutlardan oldu¤u gi-
bi, Ortodoksluk ile Yunanîli¤in yekdi¤erine hem cahilâne hem
s›fatperdazâne kar›flt›r›lmas›ndan mütevellid ve ciddî bir esasa
gayr-› müstenid müddeayât ile merkumîn Cenubî Arnavutluk’a
karfl› düflmanlar›m›z›n ihtirasât›n› tahrik etmifllerdir (23).
Bu suretle Ortodoks Arnavutlar›n Yunanîli¤e meclubiyetle-
ri artt›kça ve Devlet-i Yunaniyye terakkiyât-› maddiye ve ma-
neviyesine devam ile kuvvet u miknet iktisab ettikçe, Toskal›k4
Müslümanlar›, idare-i Osmaniyye’den hoflnud olmamakla be-
raber, Arnavutluk’un flimalinde ve cenubunda flekl-i ictimaî ve
fikr-i millînin halelden vikayesi u¤runda kadîmen meflhud
olan hüsn-i tahaffuzu gözetmeye ve çâr u nâçâr Yunanîlik teh-
like-i azîmesine karfl› Osmanl›l›k dairesinde kalma¤› tercih et-
meye mecbur olmufllard›r.
Müslüman Arnavutlar eski zamanlarda serhaddâta muvaz-
zafen gitmeye al›flm›fl, sonra buna lüzum kalmad›¤› içün her
nevi hidemât-› Osmaniyyeye ve siyyemâ zabtiye ve jandarma
ve polis gibi s›fatlara girmeye muztar kalm›fllard›r. Bunlar vâk›-
a atalete mahkum ve bir dereceye kadar sermaye ve marifetten
bî-nasib kalm›fllarsa da, kendileri vatanî kaygusuyla mütehassis
kalm›fl, daima vatanlar›na olan irtibatlar›n› muhafaza edebil-
mifllerdir. Müslümanlar›n eflrâf u ayan› ise usul-i merkezînin
takarrur u tevsî‘i üzerine memâlik-i Osmaniyyenin her taraf›n-
Devr-i ‹ntibah
Hat›rat 91
Bu hadisât ve vukuat Arnavutlar›n hiss-i millîsini ve nazar-›
intibah›n› bir kat daha uyand›rd›¤› kadar, düflmanlar›m›z›n da-
hi tesvîlât ve ifsâdât›n› tezyîde sebeb oldu. ‹stanbul Patrikhane-
si, Yunan matbuat› ve Islav ricâl-i siyasiyesi var kuvvetleriyle
Devlet-i Osmaniyye’yi Arnavutlardan teberrîye çal›flt›. Bir hal-
de ki, ‹slâm ve H›ristiyan bilcümle Arnavutlar›n kavmiyetini
kuyûd-› resmiyeden tayy etmek ve Müslümanlar Türk,
H›ristiyanlar Rum, Latin nam›yla tescil olunmak üzere karar
verildi (31). En do¤rusu, umumiyetle akvâm-› gayrimüslime
Rum tabir-i resmîsi taht›nda kayd olundu¤u içün, Rumlar en-
sâl-i sâireye adeden ve mevkien galebe etmeye muvaffak oldu
ve o zamandan itibaren makamât-› resmîce art›k bunlara Ar-
navut demek baya¤› bir cinayet gibi memnu say›ld›!!
Avusturyal›lar iki milyon tahsisat-› seneviye ile ‹flkodra’da
ve ‹talyanlar birçok fedakârl›klarla ötede beride açt›klar› mek-
teblerde ‹talyanca (32) ve Rumlar her tarafta ve hatta Rumlar-
dan hâlî olan Elbasan gibi yerlerde bile resmen ihdas›na mezun
olduklar› mekteblerde Rumca tedrisata müdavim iken, Arna-
vutlar Latin ve hatta Arab hurûfuyla lisanlar›n› tahsilden flid-
detle men olundular. Bu mümânaata ra¤men emr-i tahsilde
gösterilen cehd-i millî ve meyelân-› umumî yüzlerce masumî-
nin nefy ü iclâ ve suver-i âhere ile dûçâr-› azar u ceza olmalar›-
na bâdî oluyordu (33).
‹flkodra Katolik rüesâ-y› ruhaniyesinden birçok zevât-› ha-
miyet-s›fat bu inkiflaf-› medeniyete, bu usul-i talime pîflva ol-
dular. Yazd›klar› âsâr-› k›ymetdâr› bilâperva efrâd-› milletin
enzâr-› ibtisar›na koydular (34). Bunlar›n bu kûflifl-i milletper-
verâneleri tezâ‘uf ettikçe diyanet-i ‹slâmiyyeye muhalif oldu¤u
bahanesiyle hükûmetin mesai-i mânias› artm›fl, içimizde flâ-
yân-› esef bir gayret-i cahilâne uyand›r›larak Latin hurûfunun
adem-i kabulüne tarafdar ç›km›fl idi (35).
‹flte bunlar gibi baz› müft-hârân ve su-i idarelerini setre ça-
l›flan zimâmdârân merkez-i saltanat› i¤fal içün Arnavutlar›n
huflûnetini, ihanetini ortaya sürerek birkaç kere Prizren’e,
‹pek’e, ‹flkodra’ya ordular göndermeye sebeb oldular.
Devr-i Tahakküm
Hat›rat 93
n›ma[ma]k demek idi. Akvâm-› Osmaniyye’nin temin-i ahenk
ve vifak edebilmeleri ise, onlar›n an‘anât-› kavmiyelerini müm-
kün mertebe nazar-› dikkate almakla mümkün idi. Yap›lan bil-
cümle nizâmât ne halk›n emzice ve âdât› ve ne de memleketin
istidat ve kabiliyeti üzerine müesses de¤il idi.
Bunlar› tenfiz ve tatbike muktedir olmayan memurîn, acz-
lerinden veya o kavânînin mevzuundaki sekâmetten bahs et-
meyib, hep kabahati halk›n ehemmiyetsizli¤ine, sadakatsizli¤i-
ne haml ü isnad ile, ilkâ-y› münâferete sebeb oluyorlard›.
Cebren veya hiss-i diyanete tebaan muhafaza olunabilmifl
nüfuz-› hükûmet yaln›z flehirlerde ve baz› yerlede cârî olub, ci-
bal ve kurâ halk› aras›nda idareden teflkilattan eser bile görül-
mezdi. Oralarda hiçbir emir ve nizam mutâ‘ say›lmazd›. Valiler
ise seyyiât-› idarelerinden hemen hemen gayr-› mesul olub,
zulm u taaddîde salahiyetleri vâsi‘ ve idare-i vilayete aid mu-
amelat içün merkeze tâbi idiler.
Devâir-i adliye adalete de¤il, tervîc-i i‘tisafa hâdim idi. Me-
hâkim-i ibtidaiyeye intihab olunan Müslüman ve H›ristiyan
azalar›, ekseriya kavânîn-i mevzûay› idrakten ve hatta lisan-›
Osmanîyi tekellümden aciz idi. Vicdan ve insafa vabeste kalan
mukarrerât-› ibtidaiyeyi temyiz ve istinaf etmek içün halk›n se-
viye-i irfan ü sâmân› kafi de¤il idi. Tabir-i vâz›hla, mehâkim-i
ibtidaiye kazân›n merkez-i dâd u sitâd› oluyordu. Mücrimler
alelekser ceza görmez, halk›n hukuku s›yanet olunmazd›. Efrâ-
d›n mehâkime ve hükûmete karfl› emniyetleri münselib ve her-
kes hodbehod hakk›n› arama¤a ve alma¤a mükib idi. Bu suret-
le kan davalar› bir silsile-i cerâim teflkil ediyor, hükûmetin ta-
mam›yla zaaf›n› ve asayiflin inhilalini mucib oluyordu.
Devâir-i belediye varidat› valilerle mutasarr›flar›n ve kay-
makamlar›n bir ihtiyat sand›¤› mesabesinde idi. Bunlar keyf ü
hevalar›n› belediye akças›ndan uydurur, halka karfl› her türlü
cerimeleri reva görürlerdi.
Her kazan›n veya vilayetin varidat› birer birer hesab olu-
nursa görülür ki, tahsil-i emvâl ile mükellef olan memurîn-i
idareye verilen maafltan gayr› menâfi‘-i mahalliyeye hizmet
Hat›rat 95
nafia ve tesisât-› ilmiye vü medeniye gibi ihtiyacât-› mahalliye-
ye sarf u tahsisi elzem oldu¤unu bildirdi. S›rpl›lar yaln›z hem-
cins ve hemmezheb sayd›klar› efrâd-› H›ristiyaniyenin temin-i
refah› maddesine hasr-› teminat etmifl, ez-her-cihet bunlar hak-
k›nda tevâlî eden taaddiyât›n men‘iyle asayiflin istikrar›n› ara-
m›flt›r. Baflta Sadr-› esbak [Küçük] Said Pafla oldu¤u halde, hü-
kûmet-i Osmaniyye Arnavut elifbâs›n›n Latin hurûfuyla olma-
s› menfaat-i devlete münafî oldu¤unu iddia ile buna fledîden
muhalefet etmifl (40) ve asayiflin temini maksad›yla vukubulan
sevkiyat-› askeriye ahali-i müslimeyi ve bir aral›k Katolikleri
rencide etmekten baflka bir ifle yaramam›flt›r; ›slah-› idareye ve
hayat-› memlekete aid tedâbir-i hasene ittihaz olunmam›flt›r.
Devr-i Meflrutiyet
Hat›rat 97
da meflrutiyetin tatbik-i halisânesini de¤il, yaln›z camia-i
‹slâmiyeyi zeria tutmufl ve bu hatalar›yla Ermenileri, Rumlar›
ve milel-i sâire-i H›ristiyaniyeyi ürkütüb tekrar hiss-i taassub-
lar›n› tahrik eylemifltir. Ortaya tecdîden at›lan müddeayât› adl
u insaf ile bertaraf etmek laz›m gelirken, sanadîd-i cemiyet de-
ruhde-i mesuliyet etmeksizin evvelemirde hükûmete icra-y›
nüfuza k›yam etmifller, bilahare cüretlerini artt›r›b idare-i dev-
leti bütün bütün yed-i istibdadlar›na alm›fllard›r. Bu maksada
vusul bulunca, sanâdîd-i merkume cahilane bir nahvet ile ciha-
na salâ-han-› mehabet olma¤a bafllam›fl ve Masonizm gibi es-
rarengiz isimlerle cemiyete girmeyenleri ve fikr ü emellerine
kör körüne hâdim olmayanlar› saadet-i hürriyetten ve siyasî
sa‘y u gayretten ve hatta hakk-› hayattan mahrum etmeye ça-
l›flm›fllard›r. Art›k istibdattan e[fl]na‘ örfî ve keyfî bir idarenin
netâyic-i hâz›ras›yla teflne-i adl u müsâvât olan anâs›r› ac› bir
inkisâr-› hayale u¤ratm›fllar ve herkesi fikr u hevas›na yeniden
sevk ile Memâlik-i Osmaniyyeyi bafltan bafla kan ile atefl içinde
b›rakm›fllard›r. Halbuki Meflrutiyet’in gayesi, usul-i merkeziye-
ti bozmaktan ve mazinin hatalar›n› tashih eylemekten ibaret
oldu¤unu düflünmemifllerdir. Fazla olarak, ne gibi gaye istihdaf
ettiklerini bilahare ihtirâsât-› sefîlelerinin netâyic-i fecias›yla if-
fla eden Cemiyet’in rüesâs› akvâm-› muhtelifenin mevcudiyeti-
ni dahi mahv etmek ve mütecaviz ümemi baya¤› bir halîta-i
milliye gibi birbirine katmak istediklerini göstermifllerdir.
Bu saltanat-› esâfilin cüretyâb oldu¤u flu hareket ve flenaât,
devlete bi’t-tab‘ zerre kadar bir menfaat etme[di]kten baflka,
mülkün her taraf›nda bâis oldu¤u flûrifller, k›yamlarla ümem-i
Osmaniyye’yi yekdi¤erine hasm-› can etmifllerdir.
‹stanbul’da Otuzbir Mart Hadisesi bu yanl›fl ve daha do¤ru-
su cinayetkâr hesab u zehablar›n netice-i elîmesi olub, o hare-
ketin ve Meflrutiyet’i temin etmek üzere Selanik’ten ‹stanbul’a
gelen ordunun bafl›nda hep Arnavutlar var idi. Her iki taraf bir
fikr-i halis ile devleti kurtarmak, zulme nihayet vermek ve va-
tan-› umumîye bir hizmet-i mebrûrede bulunmak gibi bir
maksad-› âlîye alet olmufl idi. Fakat ‹ttihadc›lar yine iz‘ans›z,
Hat›rat 99
tak›m esâfilin Arnavutlar aleyhinde yazd›klar› ittihâmât ve
müftereyât› ayn-› hakikat saym›fl ve mazlum ve masum birçok
efrâd› yak›b y›kmakta devam eylemifltir.
Berlin Muahedesinden sonra Arnavutluk’ta vukua gelen ih-
tilâlât›n sâiki, hep mezâlimin ref‘i ve düflmanlar›m›z›n ifsâdâ-
t›n› men‘en baz› metâlib-i milliye ve muhikkan›n kabul ettiril-
mek istenilmesidir. Bu vukuat›n bafllu[ca]lar›ndan olub 1296
ve 1297 senelerinde zuhur eden ve Müflir Dervifl ve Süvari Fe-
riki ‹brahim paflalar taraf›ndan bast›r›lm›fl olan harekât-› isya-
niye hakikatte devletin idame-i hayat› teminine müstenid idi. 6
Eylül 1878 senesinde Yakova’da vuku bulan ve Berlinli Yahudi
dönmesi Mehmed Ali Pafla’n›n7 katliyle hitam bulan k›yam da-
hi Karada¤’a, S›rbistan’a devletçe terk edilmek istenilen arazi-
nin muhafazas› arzusuna mebni idi. (9 Ramazan 1290, 25
A¤ustos 1878).
1319 senesinde ise, Müflir Rüfldî Pafla’n›n teskîne memur
oldu¤u ‹pek, Yakova ve Luma k›yamlar› bir tak›m ihtiyâcât-›
milliyenin tatmini emeline münhas›r bulunmufl idi. 1321 sene-
sinde Prizren’de ve 1322 senesinde tekrar ‹pek civar›nda vuku-
a gelen ve Mirliva Cavid Pafla’n›n mezalimiyle hitam bulan ih-
tilaller hep i‘tisâfattan zuhur etmifl idi. 1324 senesinde ink›lab›
vücuda getiren Arnavutlar mezalimden bîzâr olarak ref‘-i livâ-
y› ihtilal etmifller idi. Cavid Pafla yine bunlara karfl› istimal-i
flid[det]e memur olmufl ve 1326 senesinde vukua gelen k›ya-
m›n teskînine Turgud Pafla memur olub, bir tavr-› Hülagûyâne
ile itmâm-› maslahat eylemifltir.
1327 senesinde Sultan Mehmed Han-› Hamis’e Kosova’da
Sultan Murad-› Evvel’in meflhedi ziyaret ettirilmifl ve Arnavut-
lar›n celb-i kulûbuna ra¤bet lüzumu gösterilmifl ise de, Kato-
lik Malisörleri bafltan bafla teslîh ve Arnavut Müslümanlar› es-
lihadan tecrid edilmifltir. Halbuki böyle bir siyasetle a‘sâr-›
medîdeden beri bir vedad-› halis ile yaflayan bu vatandafllar
aras›nda tohum-› flikak u nifak ilka edildi ve Balkan Harbinde
‹flkodra Malisörleri Karada¤l›lara iltihak ederek, ehl-i ‹slâm’›n
hane ve me’vâlar›n› i¤râk ve a¤nam u mevâflîlerini nehb u isti-
Hat›rat 101
sat›h-bînâne bir nazar›n tesiriyle milletimizi kaybetmek isterler
ve o davada bulunmamak içün Arnavutlar›n Rum, Bulgar ve
S›rp olmalar›na bile raz› olurlard›.
Bu suretle müheyyâ-› hücum olan a‘dâm›za ebvâb-› ümid ü
fütuhat› açma¤a ve befl yüz bu kadar seneden beri bekledikleri
dem-i f›rsat› tacil ile Kosova melhamelerinin intikam›n› alma¤a
sevk etmifller ve kendileri dahi devletin inkiraz-› karîbine kani
olduklar› içün ân-› vâbestesini intizara koyulmufllard›r (43).
Ahd ü Misak
Hat›rat 105
Prifltineli Hasan Bey
(1873-1933)
Hat›rat 107
Metâlib-i Milliye
‹htirasât-› Yunaniye
Hat›rat 109
Yunanistan’da Ezipso kasabas›na gittim. Eylülün 30’u idi; her-
kesde azim bir telafl ve heyecan var idi. Yunan umumî seferber-
lik ilan ediyord›. Otel sahibi gelib, hemen gitmezsem vapurlar-
da, flimendüferlerde yer bulmakl›¤›m gayr-i mümkün olaca¤›-
n› anlatt›.
O gün vapur ile Halkida’ya vâs›l oldum. Mükellefîn-i aske-
riye[nin] üç gün zarf›nda toplanmak üzere davet edildiklerini
anlad›m. Ve fi’l-hakika, o küçük kasabada etraftan gelmifl alt›-
yedi bin efrâd topland›¤›n› gördüm. fiimendüferler askerlerin
eline geçmifl idi; furgonlarda bile yer bulmak muhal idi. Tana-
d›¤›m baz› zevât›n delaletiyle müteheyyî-i azimet olan iki me-
busu tavsît ettik. Bin türlü müflkilattan sonra tahsis olunan bir
kompartmana bizi de kabule muv[a]fakat olundu. Bunlar Bafl-
vekil Venizelos’un tarafdarân›ndan idiler. Yolda Yunanîlerin
adeti vechile siyasiyattan birçok bahisler açd›lar.
Harbin gayr-› kabil-i ictinab oldu¤unu anlatt›lar. Venize-
los’u tan›yub tanamad›¤›m› sordular. Evvelce bir kere kendi-
siyle mülakat eylemifl oldu¤umu söyledim. Atina’ya vusûlü-
müzü müteakib, bunlardan biri gelib Baflvekilin bizim ile gö-
rüflmek istedi¤ini söyledi. Müflarünileyhin eski Kaliro’da deniz
kenar›nda ve tenha bir yerde bana muntaz›r olaca¤›n› anlatt›.
Bir araba ile mahall-i muayyene gittim. Müflarünileyh mebu-
sandan Negroponti ile birlikte gelmifl idi. Negroponti benim
ile tan›flt›ktan sonra bizden ayr›ld›; ben Venizelos’la sahilde
yaln›z kal›b konuflma¤a bafllad›m. Müflarünileyh Jön-Türkle-
rin idaresini fledid bir lisan ile tenkide bafllad›. Selanik’de Ha-
malbafl› Kerim A¤a’dan bed’ ile Bab›ali ricâline var›ncaya ka-
dar, bütün Türkiya’n›n Yunanîlere yapt›¤› muamelât-› nâ-reva
ve tahammül-fersâdan, imtiyazât-› mezhebiyeyi la¤v ile anâ-
s›r-› muhtelifeyi Türklefltirmeye kalk›flmas›ndan, bunlar›n her
türlü âsâr-› milliyelerini, an‘anât-› tarihiyelerini mahv etmek
istemesinden, baykot [boykot] mücadelelerinden bahis ile fli-
kayetlerde bulundu. Art›k düflmanlar› olan Bulgarlarla hem-
dest-i vifak u ittifak olacak derecede Yunanl›lar›n tazyîk ve
tehdid edildiklerini söyledi.
Hat›rat 111
etmek içün ahalinin reyine müracaat etmeye de kâil oluruz”
dedi. Ve o s›rada Yunanîlerin meflhud olan tezahürat-› vatan-
perverânelerini sena ile, muvaffakiyet ü muzafferiyetten tama-
m›yla emin oldu¤unu söyledi. Yanya’da Türklerin 2.600 nefer
mevcud[u] bulundu¤unu (56), Rumeli halk›n›n hükûmete
karfl› perverde etti¤i hiss-i nefrete binaen, tahflîdât-› serîaya im-
kan görmedi¤ini, Türklerin muhakkak addeyledi¤i izmihlalle-
rine Bulgarlarla çal›flmak mecburiyetinde bulundu¤undan do-
lay› azim teessüfler etti¤ini anlatt›. Venizelos’un yan›ndan ayr›l-
d›¤›m gibi otele gelib, makam-› sadarette bulunan Gazi Ahmed
Muhtar Pafla’ya hitaben bir mektub tastîr ettim.
Sadrazama hem Yunan Baflvekili ile olan mükalememi hem
Yunanl›lar›n iki yüz yirmi bin kiflilik bir ordular›, Yanya’da ve
hudut üzerinde mevcut yedi sekiz tabura karfl› müheyyâ-i hü-
cum oldu¤unu tafsîlen beyan eyledim. Bulgarlar iki yüz elli
bin, S›rpl›lar yüz elli bin ve Karada¤l›lar k›rk bin asker ihzar ey-
lemeyi taahhüd ettiklerini (57) ve terhîsât-› askeriyemizden
sonra Rumeli’nin bafltan bafla hâlî kald›¤›n› ve halihâz›ra göre
halk pek ziyade müteneffir olub, her ne kadar azm u cehd edil-
se, sürat-› matlube ikmal-i tedârükâta ve tashih-i hissiyâta im-
kan olmad›¤›n› ve harbin akibeti, muhakkak olarak Devlet-i
Aliyye’nin Rumeli’de zevali gibi bir musibet-i uzmâ olaca¤›n›
izah ettim. Her ne türlü fedakârl›kla olursa olsun, harbden ic-
tinab edilerek evvela Yunanîlerle ve ba‘dehû Islavlarla bir itilaf
ciheti aramak ve bulmak lâbüd oldu¤unu anlatma¤a çal›flt›m.
Arîzam› suret-i sâlimede îsal ve münderecât›na kendi dahi
kesb-i ittilâ etmek üzere, mekflûfen sefire götürdüm. Sefir
Muhtar Bey (58), Müsteflar Halilî Cemil Bey, Ataflemiliter Mi-
ralay Laz Zeki Bey ve Evrak müdürü Yusuf ve Katib Fuadpafla-
zade Esad beyler haz›r oldu¤u halde odaya girdi. Muhtar Bey
mektuba nazar-endâz-› istihfâf olarak,
-“Beyefendi, sizden sadakat ve hamiyet beklerdik. Bugün
devleti harbden al›koymak, itilaf cihetini aramak içün düfl-
manlar›m›z›n kuvvetini i‘zam etmek caiz de¤ildir” der demez
kan bafl›ma s›çrad›. Mektubu elinden ald›m.
Hat›rat 113
mevcudu noksan olmak flart›yla Yanya’da sekiz, ‹flkodra’da Ar-
navutlar› tedîb ü tenkîle giden yedi taburdan baflka bir kuvvet
olmad›¤›n›; Malisörlerin Karada¤l›lara iltica ve iltihak ettikleri-
ni; Kosova’da, Manast›r’da terhîs olunan yüz k›rk befl taburun,
yani yüz yirmi bin muallem askerin yerine âher bir kuvvet ih-
zar edilmedi¤ini ve gönderilmek üzere zaman ve mekan
müsaid olmad›¤› delâil-i muknia ile izah etmifl idim. Malumat-
› sahîhaya müstenid olan (63) bu maruzat›n, Sadrazam›n cüz’î
bir teemmül ile nazar-› dikkate [almas›] ve lemhatü’l-basarda
donanmalar vücuda getirib Anadolu’dan Rumeli’ye bahren
sevkiyat-› askeriye icras›n›n mümkünsüz bulundu¤unu kendi-
siyle Bahriye Naz›r› bulunan mahdumu Mahmud [Muhtar]
Pafla’n›n bilmesi laz›m idi. Buralar›n› bilmediler ve bilmek iste-
mediler. Harbi ilan ile Rumeli k›t‘a-y› mübarekesini serteser bir
dârü’l-fecâyi‘e çevirdiler ve bi’n-netice zayi ettiler.
Muhakeme-i Hakikat
Hat›rat 115
bahisle yazd›¤› bir ihtarname, Hilmi Pafla’n›n arkadafllar› olan
Bab›ali rehzenleri taraf›ndan kendisine gönderilmifl, reisi ol-
du¤u cemiyetin müdafaa edilmesi kendisinden taleb olunmufl
idi. Merhum biraderin itiraz-› muhikkini nâbecâ görerek i¤bi-
rar u teessürünü beyan sadedinde, kendisinin açt›¤› harbi ze-
min-i mükaleme tutmufl ve bu sebeble devletin befl yüz yirmi
bin küçük ve yüz bin büyük çapda mavzerle, Henri Marti-
ni’den yüz bin de ifle yaramaz tüfengi oldu¤unu söyleyib, tas-
dik-i müddeâ içün kasas›ndan ç›kard›¤› bir de pusulay› ortaya
koymufl idi. Hüseyin Hilmi Pafla’n›n bize gösterdi¤i bu hesab-
› nâ-savâb elbette rüfekâs›n›n dahi manzûru olmufl idi. Birbi-
rine benzemifl ve cebhaneleri karmakar›fl›k ve muhtelif olan ve
‹flkodra’dan bed’ ile Yemen ve Necid sahralar›na kadar da¤›t›l-
m›fl bulunan o eslihan›n k›ymeti vükelâ-y› devletce elbette bir
lahza olsun düflünül[me]miflti (64).
Kezâlik, devletin bunca nevâk›s›na karfl› harbin idamesi içün
muhtac olaca¤› paray› heyet-i askeriye de¤il, Heyet-i Vükelâ he-
sab ve tedârüke mecbur idi. Hazine-i devlet aceze maaflât›n› ve
en adî rûzmerre mübremât›n› tedârükten aciz idi. Vakt-i harb-
de hâriçten istikraz etmek imkan› da yok idi. Zira Avrupa hü-
kûmetleri bîtaraf kalacaklar›n›; yani maddî olsun, manevî ol-
sun, devlete müzaherette bulunamayacaklar›n› tebli¤ etmifller-
dir. Dahilde masârif-i harbiyeye tekabül edebilecek servet ü
mürüvvetin adem-i vücudu ise, Gazi Muhtar Pafla ile o¤lu Mah-
mud Pafla’n›n ianeten bir para vermemeleriyle sabit idi (65).
Muhâs›m devletlerin dördü dahi Rumeli ile hem-hudud
idi. ‹stedikleri yerlerden kolay kolay tecavüz ve tehâtî edebili-
yorlard›. Bunlar›n vesâit-i nakliyeleri Devlet-i Osmaniyye’ye
nisbeten mükemmel idi. Tabur ve alay merkezlerinde efrâd›n
kayd› yok; mekkârelerin hesablar›n›, cedvellerini bulmak mu-
hal. Umum taburlar›n hîn-i mefly ü hareketinde çekilen zah-
metleri, erbâb› tayin ve beyan edebilir san›r›m. Edviye ve et›b-
bâ ihtiyaca kifayet etmekten pek baîd idi. Taburlarda, alay mer-
kezlerinde muâlecât›n ismi bile yad olunmazd› ve hatta suret-i
tedârükünden bile kimse bahse lüzum görmezdi. Alelumum
Hat›rat 117
ü ihaneti görülmüfltür! Cemiyet’in nâflir-i efkâr› olan Neyyir-i
Hakikat gazetesi, hakk›nda “Sultan Hamid’in en halis bendesi ve
ehl-i ‹slâm’›n en büyük düflman›d›r” demiflti!! (67) Sultan Ab-
dülhamid’e bende olmas›n› bildi¤i gibi, bütün sanâdîd-i ‹tti-
had’a dahi ayr› ayr› rabt-› puyifl-i ubudiyet etmifl, Harb-i Umu-
mî’ye devletin ifltirakini tervic ile milyonlarca servet ü sâmân
kazanm›flt›r.
Rumeli’nin kahhâr-› bî-emân› oldu¤una kail oldu¤um içün
kendisine yazm›fl oldu¤um birçok hitabelerden iki parçay› tari-
he bir hizmet maksad›yla zeyl-i kitab›ma derc eylemeye lüzum
gördüm. Numero 3, Sahife 344 ila 350.
Tedârükât-› Harbiye
Hat›rat 119
mandan› Yanyal› Esad Pafla ise, Yanya’n›n azîm bir tehlike karfl›-
sunda bulundu¤undan, vecâib-i diyanet ü hamiyetten kemal-i
suziflle bahsederek, bir an evvel askerin Yanya’ya gönderilmesi-
ni hükûmetten ve bizden rica eyliyordu. Cem‘ ü sevk olunmak
üzere tehyie edilen efrâd-› askeriye, tarîkte tesadüf edecekleri
H›ristiyan köylerinde mütehaflflid Rumlardan bihakk›n müte-
hâflî olduklar› içün, oralardan mutlak müsellahan geçmelerini
isterlerdi. Birçok muhabereden sonra, nihayet her alt› yüz kifli-
lik postalardan n›sf› müsellah olmak ve n›sf-› âhar› Yanya’da
teslîh olunmak üzere Yanya Kumandan› Esad Pafla emir vermifl
ise de, eslihan›n tevzî u taksiminde zâbitân azîm bir tereddüd
gösteriyorlard›. Zira f›rka ne bu evâmirden ve ne de askerin su-
ret-i sevkinden haberdar de¤ildi. Bu keflmekefller aras›nda bir
çare-i halas bulmak üzere, mevcud olan bin kadar Martini tü-
fenginin dahi tevzî‘i emri al›nm›fl ise de, bunlar›n cebhanesi si-
nîn-i vefîreden beru kadîm bir Yahudi havras› derununda tutul-
du¤u içün, rutubetten bozulmufl kurflunlar›n kuvvetsiz, sadas›z
ve hatta tesirsiz yüz metrelik mesafeye kadar varabildikleri bit-
tecrübe sabit olmufltur!! Efrâd›n altm›fl para yevmiye hesab›yla
Yanya’ya kadar varabilmeleri içün min haysü’l-mecmu‘ ellerine
onar buçuk kurufl veriliyordu.
Bu efrâd, ahmâl-i askeriyeden mâadâ on iki k›yye ekme¤i
üzerlerinde tafl›ma¤a mecbur tutuluyordu. Yolsuz bir memle-
kette seyr-i serî ile gitmek mecburiyetinde bulunan bir neferin
bu sikletle yürümesi mümkünsüz idi. Yollarda halk›n ellerin-
den bi’r-r›za ekmek almak ve her ne suretle olursa olsun sühu-
letle yiyecek tedârük etmek muhal idi! Taburlar›n sevkiyat›
içün ahalinin ellerinden al›n›b tedârük olunabilen mekkârele-
rin tahsisat› yok idi. Kimse mal sandu¤undan para alma¤a ver-
meye cesaret edemezdi. Bu bargirler günlerce aç kalarak avare-
ser gezer, yer yer telef olurlard›! Sevk olunan efrâd›n bafl›nda
bir zabitin gitmesi içün ›srar etti¤im halde, defter tutmak, yev-
miye vermek, esliha ve elbise tevzî etmek gibi mesuliyetler der-
meyan olarak kimse gitmek istemezdi. Bu mazeretler hakl› ol-
mak ile beraber, ekseriyetle askerlik etmemifl ve vakt-i hâz›rda
Hat›rat 121
de vefeyât ve mevlûdât gibi tashihât yap›lmam›flt›. Bunlar me-
nât›k-› cedîdeye devr u nakil olunmam›flt›. Kimse ne oldu¤un-
dan ve ne aran›ld›¤›ndan haberdar de¤il idi. Hatta taburlar›n,
alaylar›n âmir-i hakikisi kim oldu¤u bile malum olam›yordu!
Kalkandelen ile her türlü irtibat-› askerî kesildi¤i ve belki
müttefiklerin zîr-i pâ-y› istilas›na girdi¤i bir s›rada Avlonya
daire-i askeriyesine gelen bir telgrafnamede, Kalkandelen ta-
buruna aid olub sehven Avlonya’ya vâs›l olan bir tak›m eflya-y›
hasise-i askeriyenin hemen oraya sevk ü iadesi emrolunuyor-
du (70)!!
Bu ahvâli makine bafl›nda hamiyet ve kifayeti müsellem
olan Yanya Kumandan› Esad Pafla ile biraderi Vehib Bey’e (flim-
di ferik) izah etti¤im gün kendileri kemal-i ehemmiyetle Yan-
ya’ya bir miktar zahire yetifltirmekli¤imi rica ediyorlard›. Sekiz-
dokuz yüz mekkâre tedârüküyle Yanya’ya erzak sevki Avlonya-
ca mümkün idi. Fakat yolsuzluktan bu mekkâreler k›rk-elli ok-
kal›k bir yük yüklenebiliyordu.
Yollarda ne neferler ne mekkâreler içün yiyecek var idi.
Fazla olarak Ergiri’den sonra yollar eflk›ya-y› H›ristiyaniyeden
emin de¤il idi. Yanya dârü’l-harekât oldu¤u, mühim bir mev-
ki-i askerî say›ld›¤› halde, on günlük zehâir bile iddihar oluna-
mam›flt›. Etrafta erzak ve me’kulât yok idi; tedârük edilmesi de
müflkil idi. Ahali bundan dolay› muzdarib ve ümerâ-y› askeri-
ye mütehayyir idi.
Yanya Valisi Hasan Tahsin Pafla[’n›n] (71) jandarmadan ye-
tiflti¤i Gazi Muhtar Pafla’n›n malumu iken, kendisini Hudud-›
Yunaniye Umum Kumandanl›¤›na tayin ediyordu. Bizi makine
bafl›na davetle Yanya’dan müfarakatini ibla¤ ve veda ederken,
böyle bir bargirân› ne içün kabul etti¤ini sordum. Birçok itizâ-
rât ile reddetti¤ini ve fakat Gazi Pafla’n›n ›srar-› fevkaladesine
binaen kabule mecbur oldu¤unu anlatm›flt›.
Yanya’da Nevzad Efendi nam›nda bir kad› harbin nihayeti-
ne kadar vali vekili kalm›fl idi. Hükûmet-i mülkiye vilayetin
hiçbir yerinde nâfizü’l-emr de¤il idi. Hükûmet-i askeriye ise
tafsilat-› mebsûte dairesinde idi.
Hat›rat 123
Fazla olarak, kuvâ-y› askeriye bu misillû tedâbîr-i fledideyi
icraya gayr-› kafi idi. Bu suretle ahali-i H›ristiyaniye ister iste-
mez k›yama haz›r ve isyana mâil idi (74).
Ahali-i ‹slâmiye hukuk-› devleti ›rz u canlar›n› ve mal ü
iyallerini muhafaza etmek üzere, hükûmetin kâffe-i evâmirine
münkâd idi. Hayfâ ki, düflmanlar›n süngülerine mukavemet
edebilecek silahlar›, silahlar›n› istimal edecek cebhaneleri yok
idi. Gözleri önünde pâymâl olan her türlü mukaddesat› müda-
faa ve muhafazadan aciz idi! Dört devlete bir günde ilan-› harb
eden gafiller, ecdad›m›z›n mefâhir-i mâziyesinden, askerin sa-
labet-i cihangiranesinden bahisle, güya herkesi galeyana getir-
mek, intibaha davet etmek isterlerdi. Bunlar, askerin flu nevâ-
k›s-› ayniyesini, Rumeli’nin ahvâl-i müessifesini kat‘an nazar-›
dikkate almazlard›.
Sekiz sene tevaliyen müfettifllikle Rumeli’ye bir afet-i
mefl‘ûme kesilen Midillili Hüseyin Hilmi Pafla, herkesten ziya-
de bunlar› bilmek, rüfekâs›na anlatma¤la mükellef idi. S›rpl›lar
Prifltine’ye hücum ederken on üç bin Arnavut fedaisi silah ar›-
yorlard›. Bu biçareler, fedakârâne bir hamiyetle silahs›z bile top-
lar›n üzerlerine hücum edib, yüzlerce flehit vermifllerdir (75).
Kumanova Facias› koptu. Art›k inhilal ve izmihlalin âsâr-›
hâilesi görüldü. O ne ric‘at, ne hezimet idi. Asker bozuluyor,
düflman ilerliyordu. Lakin esbâb›n› kimse bilmek istemiyordu.
Anlafl›l›yordu ki, bu hezimet, bu ric‘at askerin intizams›zl›¤›n-
dan, toplar›n, mühimmat›n ve hatta erzak›n f›kdân-› küllîsin-
den, zâbitân›n idaresizli¤inden ileri geliyordu (76).
K›taat-› askeriye bozula bozula Manast›r’a takarrub ediyor-
du. S›rpl›lar dahi Cerfe Deresini geçiyordu. Manast›r’da müd-
dehar iki yüz bin çuval unu, birçok erzak ve mühimmât› kur-
tarmak veya yakmak üzere son bir müdafaaya mübafleret olu-
nuyordu. Efrâd›n ellerindeki fiflenkler kafi de¤ildir. Manas-
t›r’dan fiflenk arad›lar; harb fiflengine bedel manevra fiflenkleri
göndermifllerdir (77).
Asker son derecede mukavemete karar vermiflti. Fakat bu
fiflenkler bir oyuncaktan baflka bir fley de¤il idi. Bu tedbirsizlik
Hat›rat 125
Avusturya’n›n Siyaseti
Hat›rat 127
generale haber verdi¤ini gördüm. Ö¤len taam›ndan sonra ge-
neralin nezdine gitmeye karar verdim. ‹kamet etti¤im Sacher
Oteli’ne geldim. Yemekte iken Miralay fi›payh [Speich?] ve
Konrad’›n yaveri bir yüzbafl› bizi alma¤a geldiler. Saat üçte mü-
flarünileyh General Konrad’a mülaki oldum. Baron Konrad da-
hi Osmanl› ordular›n›n galebesinden mutmain idi. Arnavut-
luk’un muhafaza-i hukuku içün her türlü muavenete haz›r idi.
Fakat Harbiye Nezareti do¤rudan do¤ruya silah veremeyece¤i-
ni beyan ile adî bir al›flverifl tarz›nda olarak Avusturya Oriental
fiirketi Direktörüne bir tezkere-i hususiye gönderece¤ini ve be-
nim de kendisi ile mülakat›m› tensib etti¤ini söyledi. Teflekkü-
rât-› mahsusam› beyan ile yan›ndan ayr›ld›m.
Ertesi günü saat onda direktörü gördüm. Müflarünileyh bi-
zi otomobiline alarak, beraberce Viyana civar›nda vaki Steyr
Fabrikas›’na16 gittik. Romanya hükûmetinin kabul etmifl oldu-
¤u Mannlicher-Schönauer modelinde on befl bin tüfenk he-
men Arnavutluk içün amade olaca¤›n› anlad›k (83). Bu ciheti
teminden sonra Avusturya erkân›n›n ve efkâr-› ammenin celbi
maksad›yla bir konferans tertib edilib Nafia Müsteflar› Mösyö
Riedl, Ser-yaver Kont Yar, Arflidük Ferdinand’›n Saray Naz›r›
Miralay Baron Bolfras ile Baron Chlumecky’nin17 zîr-i idare-
sinde olarak, Doyçe Hering [Deutsche Heeren?] Kulübü’nde
bilcümle erkân-› memurîn ve müessesât-› maliye rüesâs›yla
müntesibîn-i matbuata ve sâir laz›m gelen zevâta davetnameler
tevzi edildi.
O gece iki-üç saat kadar hükümât-› erbaan›n açt›klar› har-
bin netâyicine, Arnavutluk’un tarihcesiyle vaziyet-i hâz›ras›na
beyanatta bulunduktan sonra, Belgrad ile Çetine’nin, Sofya ile
Atina’n›n mukârenet-i vâk›as› herhalde Avusturya’y› tehdid
maksad›na müntehi ve binaenaleyh Avusturya’n›n husul-i it-
minan› içün bu hükûmât›n aras›nda bir hadd-› fâs›l olmak
üzere Arnavutluk’un ihya ve ikamesi lüzumu bedihî oldu¤unu
izah eyledim (84). Ertesi günü bilcümle Viyana matbuat›, bu
konferanstan bahisle Balkanlar’›n temin-i muvazeneti içün Ar-
navutluk’un muhafaza-i mevcudiyeti lâbüd oldu¤una dair hay-
Hat›rat 129
mükâleme s›ras›nda refika-i muhteremeleri Düfles dö Hohen-
berg19 dahi hâz›r idi.
Kemal-i ihtiramla selam[la]yarak yanlar›ndan ayr›ld›m. Er-
tesi günü Trieste’ye müteveccihen hareket eyledim. Trieste’ye
vürûdumda Kumanova Felaketi[nin] kopmufl ve S›rpl›lar[›n]
ilerilemifl olduklar›n› haber ald›m. Otele vürûdumda General
Konrad cenablar› bizi telefona davetle, bedbînâne olarak verdi-
¤im izahat›n tamam›yla nefsü’l-emre muvaf›k ç›kt›¤›n› ve me-
a’t-teessüf kendileri ataflemiliterlerin iknaât›na firifte olduklar›-
n› beyan etmifl, Arnavutluk’ta teflekkül edecek müdafaa-i kav-
miye heyetinin hemen icra-y› faaliyete bafllamas› lüzumunu
söylemifl ve Arnavutluk’un husul-i istikbali yolunda sebk eden
kavâidini teyit ederek makine bafl›ndan ayr›lm›flt›r.
Müdafaa-i Kavmiye
Hat›rat 131
i‘zâm olunacak zevât-› kirâm›n gelib gitmesi kolay oldu¤u içün cemi-
yetin Avlonya’da bulunmas› münasibdir, san›r›z. Binaenaleyh, dakika
fevt etmeyerek, cümlenin vüsûk u itimad›n› hâiz münasib zevât›n bir
an akdem Avlonya’ya gönderilmesi lüzumunu kemal-i ehemmiyetle
arz eder, cevab-› bâ-savâb›n›za intizar eyleriz. Avlonya, 27 Eylül 1912.
Hat›rat 133
rada¤l› mevcud oldu¤unu ve bir S›rp f›rkas› dahi mütekarri-
bü’l-vürûd oldu¤unu haber virdiler. Ertesi Cuma günü ‹flkod-
ra eflrâf›ndan baz› zevât, ikamet etti¤im Esad Pafla’n›n kona¤›-
na gelib, bi’l-münasebe görüfltük. Avlonya’da takarrur eden ic-
timadan bahsettim ise de, bunlar Rumeli’de cereyan eden vu-
kuat-› fecîadan külliyen bîhaber olduklar› gibi, bir tak›m flâyi-
âta inanarak baya¤› Belgrad’›n, Sofya’n›n sukut eylemek üzere
bulundu¤una ve düflman ma¤lub oldu¤una bile kâil idiler.
Harb esnas›nda bunlar› teheyyüç etmek, her hakikati anlat-
maktaki mehâzîri derpîfl etti¤imden kat-› nazar, Draç’dan hîn-
i murûrumda vapura gelmifl bir tak›m erkân-› livâya izah etti-
¤im bir nebze hakikat üzerine, mutasarr›f bir telgrafname ke-
flîdesiyle vilayetten istiksâ-y› keyfiyet etmifl oldu¤undan dola-
y›, bir hadise karfl›s›nda bulunmamak içün sözü k›sa kesmeye
mecbur oldum. Ertesi akflam› valinin davetine gittim. Müfla-
rünileyh, o gün Avusturya konsolosunun kendisine tevdi eyle-
di¤i cerâid-i ecnebiyeden ald›¤› malumat[›n] verdi¤imiz tafsi-
lat› müeyyid oldu¤unu beyan ile, bir zemin-i müzakere açt›.
Merhum-› müflarünileyh, Esad Pafla’n›n haris-i câh u ikbal ol-
du¤unu bildi¤i içün, samimi bir hiss-i tevazu‘la umum ku-
manday› kendisine tevdi ve erkân-› harbiye [ünvan›]yla hiz-
mete devam etmek üzere bir teklifte bulundu. Esad Pafla buna
karfl› red ile cevab vermifl ve ertesi günü bizim hareketimiz ta-
karrur etmifl idi (91). Halbuki Barbolofl’a karîb bir yere vard›-
¤›m›zda Karada¤l›lar yolu seddetmifl, gere¤i gibi harbe baflla-
m›fl olduklar› içün, yüzlerce yolcu[nun] orada tevakkufa mec-
bur olduklar› görülmüfltü (92).
Çâr u nâçâr ‹flkodra’ya avdet ettik. Fakat nas›l olsa Avlon-
ya’ya gitmekli¤im bence matlub olmakla, her gün elem ü inti-
zar ile muzdarib oldu¤um halde, ‹flkodra’ya vusulümün on
dördüncü günü vali-i müflarünileyhin gayret-i mücahidânesiy-
le fiingin yolu[nun] mümkün mertebe kesb-i emniyet etti¤i ha-
ber verilmifl ve hareket ü mürûrumuzun temini içün Ali Fehmi
nam›nda bir kaymakam›n kumandas›yla Devol ve Elbasan Re-
dif Taburlar› terfîk olunarak, sekiz-on saatte fiingin’e muvasalat
edilmifltir (93).
‹stiklâl-› Millî
Hat›rat 135
olan eflrâf ve ayan› haz›r bulmufl idi. Fir’de, Berat’da bulunan
binlerce Osmanl› efrâd-› askeriyesini nazar-› dikkate almaks›-
z›n, Teflrinisanînin 28’inde Arnavut bayra¤›n›n keflidesi ve istik-
lal-i kavmîmizin ilan› cümlenin muvafakat›yla takarrur etti.
O gün sancak tedârüküne imkan bulunmam›fl ise de, 1908
senesinden beri o¤lum Ekrem’in muhafaza-i tebcîlinde bulun-
mufl olan livâ-i millî (96) evimizden al›narak, halk›n nümayifl
ve alayifliyle livâ-y› istiklal keflide-flüûn-› iclal k›l›nd› ve derhal
bir hükûmetin teflkiline karar verildi:
Hat›rat 137
Avlonya flehir merkezinden limana giden yol.
Tepede Bektafli Kuzu Baba Tekkesi’nin kal›nt›lar›, 1913-1914.
Hat›rat 139
‹smail Kemal Bey
Hat›rat 141
kikatin künhünü aramak ve ona göre bir muhakeme-i muhik-
ka yürütmek isteyenlere terk-i saha-i beyânât ettikten sonra,
hatime-i mütalaât›m olmak üzere derim ki, ‹smail Kemal Bey
Arnavutluk’un ilan-› istiklal hizmet-i mebruresini eda etmifl
oldu¤u içün, tarih-i milletimizin sütûr-› mefâhirinde ibka-y›
nâma hak kazanm›fl, fliraze-bend-i mecmûa-i ebrâr olmufltur.
Rahmetullahi aleyhi rahmeten vâsi‘aten.20
Hat›rat 143
müdahalesini cesurâne uzatmasayd›, zekas› cehlini setr edebi-
lirdi. ‹htirasat-› gayr-i mahdudas›na ma¤lub ve menfaat-i flah-
siyesi u¤runda her zemîmeyi kabule istidat göstermekle
ma‘yûb idi.
Ahlâk›, a‘mâli tahkîk edildikte, kendinden gayri kimseye
kalben merbût olmad›¤› görülür. A‘mâl-i flahsiyesinin istihsali
içün dostlar›n› ve hatta memleketini feda etmekte tereddüt et-
mez, azm ü ikbaline hâil olabilecek her türlü esbâb ü eflhâs› iza-
leden çekinmezdi. Yaln›z ihtirasat›n›, hevesat›n› besleyebilecek
bir Arnavutluk görmek, yaln›z kendisine hizmet edebilen yâra-
n› isterdi. Onun nazar›nda vatan› kendisinden ve kâm u nâ-
m›ndan ibaret idi. Harekât ve teflebbüsât›n› vaktinden evvel iz-
har ve izbar etmiyor, kimseye emniyet etmedi¤i her halinden
nümayan oluyordu. Umur-› mühimme ve müflkilede ihtiyat ve
teennî eder, heyecan ve telafl göstermezdi. En müflkil ve tehlike-
li zamanlarda bile itidalini b›rakmazd›. Nüfuz ve tahakkümü-
nü icra edebilecek vesâiti istihzâr hakk›nda isticlâb-› hiss-i hür-
mete kâdir idi. H›rs-› menfaat ve cüstcu-y› flöhretten azade ka-
l›b da veche-i âmâli s›rf memleketin menâfi‘i noktas›na müte-
vecih olsayd›, eline geçen müteaddit f›rsatlardan memleket bü-
yük büyük faideler görür, kendisi dahi baflkaca müstefîd ü mü-
tefeyyiz olurdu. Takib etmekten hâlî kalmad›¤› âmâl-i hodga-
mânesine vusul içün daima oldu¤undan ziyade kendisini gös-
termeye çal›fl›yordu. Müflkilat› iktihamdan meyus olmaz, her
türlü fedakârl›ktan çekinmezdi.
Ruhu zulm u intikam ve fikri mekr u ihtiyal ile meflbu idi.
Kölnische Zeitung gazetesi, hakk›nda neflr etti¤i bir makalede,
“Esad Pafla harîs-i flan, gayur ve metin bir f›trata maliktir. Mak-
sad›n› temin içün insan naafllar› üzerinden bile atlamaktan ha-
zer etmez” demiflti. Almanyal› General Immhof ’un Balkan
Harbine dair neflr etti¤i bir ruznamede ve fî 4 Mart tarihli f›k-
ras›nda diyor ki,
Hat›rat 145
mât› Karada¤ Veliahd› Prens Danilo’ya21 terk ve teslim edilme-
ye karar verilmifltir.
‹flkodra’n›n bu bâdire-i elîmeye u¤ramas› muntazar idi.
Daha tûl müddet mukavemet edebilmesine imkan yok idi.
Muhâkemât-› mebsuta-i ecnebiyeden sarf›nazarla, ‹flkod-
ra’da deveran eden rivâyâta ve hakikat-› ahvâle göre, Esad Pa-
fla’n›n alâ külli hâl birkaç gün daha ‹flkodra’da durabilmesi
mümkün idi. Keyfiyet-i teslim hakk›nda edilecek mükalemât
ve taahüdât› Esad Pafla usulen ümerâ-y› askerî ile müzakereye
ve erzak u mühimmat›n miktar› üzerine hesab yapma¤a mec-
bur idi. Halbuki ümerâdan hiç kimseyi müzakerâta teflrîk et-
meyib vehleten flerâiti kararlaflt›rm›fl, ahaliden kimseye bir fley
sezdirmemifltir.
Pafla’n›n kâffe-i ahvâl ü ef‘âlinde arad›¤› menâfi-i mütenev-
viay› tecessüs edenler, müflarünileyhin ‹flkodra’dan ç›kt›¤› gün
hakk›nda hükümdârâna mahsus bir resm-i teflyî‘e mazhar ol-
mas›ndan ve Tiran’da bulundu¤u s›rada Karada¤ Veliahd›’yla
muhabere-i dâimede bulunmas›ndan dolay› kendisini maznûn
saymaktad›rlar. Esad Pafla on befl bin kiflilik ordusu ve kâffe-i
mühimmât›yla ‹flkodra’dan ç›k›b Lefl’e gelir gelmez sermest-i
câm-› ikbal olmufl, yüz bir pare top endaht›yla hükümdarl›¤›n›
ilana cesaret eylemifltir. Bu suretle Karada¤l›lar kendisini ald›k-
lar› muahedenameye istinad edebilmek üzere Esad Pafla’n›n ta-
k›nd›¤› s›fat-› hükümdarîyi çar köfle-i aleme ilan etmifl, mu-
ahede-i mezkure ile kazand›klar› hukuku son dakikaya kadar
muhafazaya çal›flm›fllard›r.
‹flkodra
Hat›rat 147
olmalar›na selefi Baron Ährenthal’e22 verdi¤im layihan›n na-
zar-› dikkate al›nmad›¤›ndan ve o¤lum Ekrem Bey’in ihtârât›
dahi ›s¤â olunmad›¤›ndan dolay› müteessir oldu¤unu beyan ile
‹flkodra hakk›ndaki meflhudât ve malumat›m› sual etti. ‹flkod-
ra, bir hadise-i fevkalade zuhur etmedi¤i takdirde nihayetü’n-
nihaye dört ay mukavemet edebilecek kadar mühimmat ve
me’kûlâta malik olub, ondan sonra sukût etmesi tabiî oldu¤u-
nu söyledim ve mevcut zehâir ve mühimmat› mütezamm›n bir
pusula verdim. Müflarünileyh ‹flkodra general-konsolosunun
ifl‘arât› daha ziyade ümid-i mukavemet verdi¤ini söyledi. Fik-
rimde, malumat›mda ›srar eyledim ve ‹flkodra düflmeden ve is-
tila olunmadan evvel bir çare-i halas bulunmas› lüzumunu
izah ettim. Bu cümle üzerine müflarünileyh tevakkuf ve tered-
düd eyledi ve dedi ki,
-“‹flkodra ahalisi Arnavut de¤ildir!! Bunlar tamam›yla
Slavd›r!! Meazâlik bu keyfiyet Avusturya’n›n nokta-i nazar›n›
tebdile sebeb olmaz. Avusturya Arnavutlara bu hususda müza-
heret-i katiada bulunaca¤›ndan emin olabilirsiniz!”
Temin-i müzâherete aid ifâdât› üzerine, arz-› flükran et-
mekle beraber, tenvîr-i fikr ü hakikate medâr olmak üzere ‹fl-
kodra hakk›ndaki malumat›n›n aksini iddia ve nüfus-› mevcu-
desine dair malumat-› sahîha i‘tâ eyledim. Ertesi günü Baron
Konrad’› gördü¤ümde, Kont Berchtold’un ‹flkodra hakk›ndaki
noksan tahkikat›[n›] haber verdim. Tesirini ketm etmemekle
beraber, geçen sene Nisana do¤ru Karada¤ hududunun tahtît
ve tahdîdi içün giden heyet meyan›nda bulunan Avusturya
murahhas› …23[n›n] ‹flkodra’ya dair yazd›¤› bir k›ta rapor[un]
Hâriciye Nezareti’ne gönderilmifl oldu¤unu beyan ve bunu
Hâriciye naz›r›na ihtar edece¤im s›rada gayetle ihtiyatkârâne
hareket etmekli¤imi rica etti. O gün Kont Berchtold nezdine
bizi davet etmifl, ‹flkodra’ya ait baz› istizahatta bulunmufl olma-
s› üzerine, ‹flkodra’da ald›¤›m malumat-› hususiyeyi tekrar ile
Avusturya delegesinin raporunu ma‘raz-i bahs ü makâl eyle-
dim. Kont Berchtold erkân-› nezaretten ve Arnavutluk’a evvel
ve âhir etmifl oldu¤u hidemât-› memduha ile vâcibü’l-ihtiram
zevâttan olan Mösyö Rappaport’u celb ile bu raporu arad›. Ra-
Dük de Montpensier25
Hat›rat 149
ve pek yak›n yerlerde dolafl›yor, Yanya ve ‹flkodra kaleleri henüz
mukavemet ediyordu. Londra’da cereyan eden müzâkerât-› si-
yasiye aras›nda mevcudiyet-i kavmiyemizi inkar eden Rus dip-
lomatlar›n›n avaze-i fliddeti duyuluyor, Fransa ve ‹ngiltere’nin
Rumlara, S›rplara peflkefl çekmek istedikleri k›taat›m›z›n enîn-i
ifltikâs› iflitiliyordu. Yaln›z ‹talya ve Avusturya’n›n açt›¤› cenah-›
himayetkârâne[nin] liyakat ve istidad›m›za göre saye-sâz-› mü-
zaheret olabilece¤i biliniyordu!
Böyle bir ân-› hatarnâkta Avlonya’da bir mudhike veya fa-
cia oynatmak isteniliyordu. Eski Fransa hanedan-› hükümdarî-
sine mensub Dük de Montpensier (107) abluka taht›nda bulu-
nan Avlonya liman›na flahs›na aid “Mekonk” nam›ndaki yat›y-
la giriyordu. Bunu getirenlerin kimler oldu¤u meçhul ve se-
beb-i ziyaret mahrem tutuldu¤u halde, ihtiyar olunan tertibat-›
ihtiramiyeye göre Arnavutluk’un hükümdar› olarak Avlon-
ya’ya geldi¤ine hükm olunabilirdi. ‹smail Kemal Bey hürmetle
kabul etmifl ise de, esahh-› rivâyâta göre kendisinin Arnavutluk
tac u taht›na nâil olabilece¤ine dair bir ümid vermiyordu. Nuz-
zâr-› sâirenin nokta-i nazar› tamam›yla meçhul olmakla bera-
ber, hiç kimse bundan haberdar oldu¤unu göstermiyordu.
Cüstcû-yi hakikat edenlerin tahminiyle hükm olunmak laz›m
gelirse, Prens servetine, asâletine güvenerek Arnavutluk prens-
li¤ini yakalamak üzere gelmifl veya getirilmifl idi! Bunu tertib
edenlere ‹smail Bey eser-i zaaf u tereddüt göstermifl olmal›d›r
ki, bunlar Avrupa’ya ve alelhusus iki devlete edece¤i tesiri dü-
flünmeden herkes[i] güya bir emrivaki karfl›s›nda bulundur-
ma¤› düflünmüfllerdir!
Prens’i ‹smail Kemal Bey kabul edece¤i gün o¤lum Ek-
rem’in yirmi befl kadar refikiyle Fir’e gitmesini, Fir’de müte-
haflflid Osmanl› askerinin müdahalesiyle bu ümniyenin husu-
lünü men‘e çal›flmak istemesi gibi, hat›r u hayale gelmeyen bir
vâhiyeye vücut verdikleri veyahud el-Hâinü hâifün26 s›rr›na
mazhar olduklar› içün, o heyula birdenbire gözden nihan olub
gitmifl ve beraberinde bulunan Alber Kiga’n›n nam› da bir da-
ha duyulmam›flt›r.
Arnavutluk’la Bab›ali
Hat›rat 151
-“Büyük bir Arnavutluk yapma¤a çal›fl›yoruz” cevab›yla gü-
ya bize ümid vermek istemifl ise de,
-“Büyük Arnavutluk elinizde iken iradesizlikle bu hale, bu
hal-i izmihlâle gelmifltir. Malisörler flu s›rada Karada¤ Kra-
l›’ndan evvelce ald›klar› baz› teminata mu¤ayir harekâta ma-
ruz kald›klar›ndan dolay› Karada¤l›lara mu¤berdir (111). ‹fl-
kodra’ya böyle bir ferman gönderilirse pek ziyade hüsn-i tesi-
ri olmak ihtimali vard›r. Farz-› muhal olarak ‹flkodra’n›n tûl
müddet mukavemeti kabul olunsa dahi, vukuat-› harbiye ve
vaziyet-i siyasiyeye göre ba‘dema Devlet-i Aliyye’nin Arnavut-
luk’a maddeten bir müzaheretine ve Arnavutluk’la ke’l-evvel
idame-i irtibat›na imkan yoktur. Arnavutluk’un mukadderât-›
siyasiyesini Avrupa ve düvel-i muazzamas› ellerine alm›fllar-
d›r. Manevî bir muavenet olarak Arnavutluk’a böyle bir lutf-›
mahsus ›zhar› belki bir faideyi mucib olur ve Malisörler ara-
s›nda ihtilâfât vukuuna sebebiyet verilir. Bunu[n] hiçbir mas-
raf kabul etmemek flart›yla ben îsâlini deruhde ederim” dedim
ve cevab›na muntaz›r oldum (112).
Müflarünileyh birçok teemmülden sonra Reflid Bey’i istedi.
O da hâz›r iken bahis ve müzakere tekrar etti. Mir-i müflarüni-
leyh Haydar Bey’in verdi¤i malumat› her türlü izahat ve müta-
laât›n fevkinde addetti¤i içün, temdîd-i mübâhaseye lüzum
görmeyib Sadrazam’›n dedi¤i gibi Heyet-i Vükelaca verilecek
karara intizâren yanlar›ndan ayr›ld›m (113). Halbuki araya ey-
yâm-› ‘iyd-i adhâ girmifl, cereyan eden mübâhasât ve müzâke-
râttan bana kimse malumat vermemifl oldu¤u içün Avusturya
Sefaretine ihbar-› keyfiyetle iktifaya mecburiyet gördüm.
10 Kanun›sanîde Bab›ali Bask›n›yla Kamil Pafla kabinesi su-
kut etmekte oldu¤u dakikada tesadüfen oradan geçiyordum.
Birçok bayraklarla seksen veya yüz kiflinin Ca¤alo¤lu yokuflu-
na ç›kan kap›n›n havlusunda topland›¤›n› gördüm.
Rumeli’nin sûziflli vekâyiinden dolay› bir nümayifl-i dâdhâ-
ne icra edildi¤i[ni] tahmin ile yoluma devam ettim. Arkamdan
Fransa Sefareti bafltercüman› Mösyö Ledrak’›n araba ile geldi-
Hat›rat 153
O s›rada bu abd-i râk›mü’l-hurûf birinci defa olarak Neue
Freie Presse gazetesine imzam taht›nda götürdü¤üm bir varaka
ile bu hakikat-i siyasiyeyi Avrupa’n›n enzâr-› ibretine vaz‘ eyle-
dim. Protestan bir hükümdar›n ve umur-› maliye ve zab›taca
Avrupa’n›n muamelat-› fiiliyesinin taraf›m›zdan kabulünden
sonra Arnavutluk istiklalinin tasdik edilmesini taleb etmekli¤i-
miz lüzumunu ifl‘âr ve izah ettim. Neue Freie Presse nüshalar›n-
dan iktibas-› malumat eden Türkçe gazeteleri bizi kemal-i flid-
detle hedef-i tîr-i tarîz ediyordu. Birçok erbâb-› taassub îcâbât-›
mevkiiyeyi düflünmeden nâ-hak yere bizi levm ü itham etmek
isteyordu (116).
Sadrazam Mahmud fievket Pafla bu cerâidin neflriyat› üze-
rine beni Bab›ali’ye davet etmifl idi. Nezdine gitti¤im dakikada
birçok gazeteleri elin[d]e tutuyordu. Hüsn-i kabul ve Neue
Freie Presse’deki imzam›n s›hhatini sual ettikten sonra, memâ-
lik-i Osmaniyye’den bir yeri, bir k›tay› tefrîk ve düflmanlar›n
eline terk edilmesini teshîl edenler hakk›ndaki hükm-i kanunu
sordu!!
-“‹damd›r” cevab›n› verdim.
-“Öyle ise ne cesaretle bendi tastîr ve imzan›z› vaz‘ ettiniz”
dedi!
-“Rumeli k›tas›n› Midye ve Enos hatt›yla tefrîk ve vatan›m›-
z› tamam›yla a‘dâm›za terk ve temlîk ettikten sonra, devlet na-
m›na bu sual bana teveccüh etmez; evvel-be-evvel Bab›ali bu-
na muhatab olmak iktiza eder” dedim. Kendisi ilk hitab ve i‘tâ-
b›nda fliddetli davranmak istemiflti. Yavafl yavafl itidal ve sükun
peyda ediyordu. Nihayet,
-“Allah mu‘îniniz olsun, hakk›n›z vard›r. Yang›ndan mal
kaç›r›rcas›na vatan›n›z nam›na ne kurtar›rsan›z Allah size ba-
¤›fllasun” cümleleriyle, bir tavr-› nevâziflkarâne ile beni teflyî et-
mekle müflarünileyhin yan›ndan ayr›ld›m. Mamafih, befl gün
sonra ‹stanbul Muhaf›z› beni davet ve ‹stanbul’dan mübaadet
etmekli¤imi ihtar eylemifl olmas› üzerine, pasaportumu taleb
ve Nisan’›n 18. günü Romanya tarikiyle ‹stanbul’dan müfara-
kat eyledim (117).
Hat›rat 155
Ertesi günü Don Avarna ikamet etti¤im Sacher Oteli’ne gel-
di. Draç’a gitmeye muvafakat etti¤imden dolay› hükûmeti na-
m›na beyan-› teflekkürat ile, Esad Pafla’n›n Islavlara alet-i fesad
olub da onlar›n nüfuzu taht›nda tesis-i hükûmet etmesine dev-
letinin müsaade ve muvafakat edemeyece¤ini anlatt› ve Avus-
turya Hâriciye Nezareti’ne bu cevab› tebli¤ eyledi¤ini dahi ila-
ve etti. O gün saat 11’de Ballplatz’a gittim, Baron Macchio’yu
görüb hem bu cevab› hem de harekete müheyyâ oldu¤umu be-
yan eyledim. Müflarünileyh Zenta z›rhl›s›n›n Pola’da rukûbu-
ma amade oldu¤unu tebli¤ eyledi. Draç’da henüz S›rpl›lar bu-
lundu¤u içün, bir su-i telakkiyi mucib olmamak üzere z›rhl› ile
Kastel Nova’ya gidib oradan bir küçük torpido ile Draç’a var-
mak arzusunda oldu¤umu söyledim. Laz›m gelen evâmirin i‘tâ
olunaca¤› cevab›n› verdi. Yan›ndan ayr›ld›m. O akflam Viya-
na’dan hareket ve Cuma sabah› erkenden Pola’ya vusul ettim.
Zenta z›rhl›s› bizi otuz saatte Kastel Nova’ya getirdi. Küçük bir
torpido ile üç saatte Draç’a geldik (118). ‹talya konsolosu Mös-
yö Dolfini ve Avusturya konsolosu Mösyö Rudnay limanda ve
bir kay›k derununda vürûduma muntaz›r idiler. Her ikisi vapu-
ra geldiler. Esad Pafla ile beraber bulunan Osmanl› ordusu ken-
disine mutî ve hay›rhâh (119) ve Arnavut askerinin k›sm-› kül-
lîsi âmâline hâdim olduklar› içün, müflarünileyh[in] pek ziya-
de ümidvâr-› istiklal oldu¤unu haber verdiler.
Draç’a geldi¤im anda Esad Pafla’ya bir telgrafname ile vürû-
dumu ihbar eyledim. Fakat her iki konsolosun ›srar›na binaen
Tiran’a gitmeye karar verdim. Yolda Valçavufl Çiftli¤i civar›nda
iken Esad Pafla ile birçok maiyetine rast geldim. Her ikimiz ara-
baya binib tekrar Draç’a avdet ettik. Yolda iken Esad Pafla’ya ne
suretle ‹flkodra’dan ç›kt›¤›n› sordum.
-“fien ve flat›r olarak, akdeyledi¤i[m] bir mukavele üzerine,
maiyeti[m]deki askeri kâffe-i mühimmât›yla me‘an al›b kaleden
ç›kt›m” dedi. Kendisine hususî olarak ne gibi menfaat temin et-
ti¤ine dair olan sualime güldü; menfî ve kat‘î bir cevab verdi.
Birçok mübâhaseden sonra, Devlet-i Aliyye’nin Rumeli’de-
ki musibet u akibetini ve alelhusus bir kuvve-i imdâdiyenin
Hat›rat 157
muavenetini [a]lmak üzere teflebbüsâtta bulunaca¤›n› anlatt›.
Her iki hükûmet nam›na olarak böyle bir teflebbüsü akîm kala-
ca¤›n› ve Arnavutluk’un mevcudiyetini dahi dûçar-› muhâtara
edece¤ini izah eyledim. Draç’a geldi¤imizde, Avusturya ve ‹tal-
ya hükûmetlerinin nokta-i nazar›n› beyana benim memur ol-
du¤umu kendisine konsoloslar söylemifl ve ihtarât›m› kabul et-
mesi lüzumunu tavsiye eylemifllerdir. Esad Pafla tesis-i hükû-
metten fera¤atle devleteyn-i müflarünileyh[im]an›n arzusuna
mutavaat ve aksi takdirde bunlar›n kahr u tenkîline u¤ramas›
mukarrer oldu¤unu müeyyid olan beyânât u tehdidât›m› ke-
mal-i sükûn ile istimâdan sonra, iki devletin karar›na tevfîk-i
hareket edece¤ini birçok yeminlerle temin ve fakat Türk efrâd-
› askeriyesini bir an evvel sevk etmek üzere dört-befl k›ta nakliy-
le vapurunun Draç’a gönderilmesi içün tavassutumuzu rica ey-
ledi. Bu ciheti Viyana’ya vusûlümle beraber temine çal›flaca¤›m›
söyledim ve o akflam Avlonya’ya müteveccihen hareket eyledim.
Pazarertesi alessabah Avlonya’dan müfârakatle Kastel No-
va’ya ve Zenta z›rhl›s›yla Pola’ya döndüm.
Viyana’ya avdetimde derhal Kont Berchtold’u görüb, seya-
hatimin netâyicini izah eyledim. Fakat Esad Pafla’n›n Karada¤
Prensi’yle muhabere-i dâimede bulundu¤unu bildi¤imden ve
onlara devr etmifl oldu¤u hukuk-› mülkiyeye bir flekl-i resmî
vermek ve bi’n-netice Avrupa’y› bir emrivaki karfl›s›nda bulun-
durmak üzere Balkanl›lar kendisine tesis-i hükûmete ziyade-
siyle yard›m edebilmeleri ihtimalini derpîfl etti¤imden, evvela
Arnavut efrâd-› müctemias›n›n bir an evvel da¤›lmas› içün
Osmanl› askerinin Draç iskelesinden sevki maddesinin temini
ve sâniyen konsoloslar›n huzurunda bana verdi¤i teminat› se-
ned makam›nda telakki ettiklerinden bahis ile, kendisine mu-
maileyhima vesâtatiyle tebli¤ât-› katia ve fledîde icras› lâbüd
oldu¤unu söyledim. Ve ez-her-cihet Esad Pafla’ya emniyet caiz
olmad›¤›n› ve daima nazar-› takibden dûr tutmamalar›n› rica
eyledim.
Üç gün sonra ‹talya sefiri hâz›r oldu¤u halde Kont Berch-
told’un nezdine davet olundum. ‹htarât›m dairesinde Esad Pa-
Hat›rat 159
lar›n Esad Pafla’ya muhalif kalacaklar› derkâr ise de, bunlar taraf›ndan
bir mukavemet-i müsellaha tertibi içün ahvâl-i hâz›ra gayr-i müsaid
olsa gerektir. Bu gibi ifllerde halk›n rey ve fikri gayet mühimdir. Halk
ise Esad Pafla’y› bir reis-i hakiki görerek onun etraf›na toplanmaktan
istinkaf etmezler. Herhalde Esad Pafla Arnavutluk’ta hakim kalma¤a
devam edecek olursa, ‹smail Bey ile rüfekâs› orada kalamaz! fiübhe
yok ki, Arnavutluk Prensi Avrupa düvel-i muazzamas› taraf›ndan in-
tihab olunacakt›r. Fakat bunlar bir emrivaki karfl›s›nda bulunurlarsa,
Arnavutluk’un umur-› dâhiliyesi içün harb etmekten çekinirler. Yal-
n›z ‹talya ve Avusturya rey ve karar›nda ›srar edebilirlerse de, Esad Pa-
fla’n›n tûl müddet mukavemeti takdirinde bu meselenin fasl u hallo-
lunabilece¤ini zaman gösterecektir. Osmanl› hükûmeti Arnavutluk’u
kaybetmifl oldu¤u içün, ihtilal ve niza ne kadar temâdî ederse o dere-
ce hoflnud ve müsaid olabilecektir.
Hat›rat 161
ni ve Avrupa kabinelerine (!!) gidib Arnavutluk mesâili (!!)
üzerine bahs ü müracaatta bulunmak içün ‹smail Bey taraf›n-
dan memur edildi¤ini haber ald›m.
Filhakika, Esad Pafla bir ‹talyan torpidosu ile hareket etmifl,
bir müddet Avrupa’da dolaflt›ktan sonra avdet ve ‹smail Bey’in
kabinesinde birkaç gün eda-y› vazâif-i (!!) nezaret eylemifl ise
de, mir-i müflarünileyhin müsaadesiyle yine mezunen Tiran’a
azimet etmifltir (121, mükerrer).
O s›rada Napoli’de idim. ‹smail Bey’in Esad Pafla ile ara-
s›[n›n] günden güne aç›ld›¤›n› haber al›yor, her tarafda azim
bir i¤tiflafl›n hükümferma oldu¤unu iflitiyordum. Bir aral›k Ro-
ma’ya gitti¤imde, Marki dö San Guiliano’yu29 gördüm. Müfla-
rünileyh kemal-i teessürle, bu iki zat›n aras›[n›n] pek fena aç›l-
d›¤›n› ve böyle devam ederse Arnavutluk’ta tesis-i sükûnet ve
hükûmet müflkil olaca¤›n› söylemifl, ez-her-cihet telif-i beynine
tekrar delalet etmekli¤imi rica etmifltir. Vatan›m›n tesis-i sela-
meti içün, böyle bir racül-i hükûmetin ve bâhusus bir mütte-
kâ-y› siyasetin ihtârât›na tebaiyet etmeyi vazife sayd›¤›mdan,
Avlonya’da bulunan Kontrol30 memuruna ve konsolosa bu yol-
da talimat verilmesini temenni ile Avlonya’ya hareket ve ihtarâ-
t› vechile izale-i fetrete gayret edece¤imi söyledim.
Avlonya’ya geldi¤im anda Esad Pafla’ya bir mektub tastîr ile
Avlonya’ya ve nezareti bafl›na gelmesini rica ettim. Verdi¤i ce-
vapta ‹smail Bey’in ve idaresinin aleyhinde bulundu¤unu ale-
nen ›zhar ediyordu.
Evvela Avusturya delegesi Mösyö Petroviç ile görüfltüm.
Esad Pafla’n›n Arnavutluk’tan tebâüdü ve bir daha avdet etme-
mek flart›yla emlak ve arazisinin dokuz sene müddetle ve sene-
vî 80.000 kuron [krone] ile Avusturya hükûmetinin inz›mam-
› re’y ü tensibiyle bir Avusturya bankas› taraf›ndan iltizam edil-
mesi münasib olaca¤›n› ve flu suretle bu adam›n ihtirasât ve
müflkilât›na nihayet verilmesi reyinde oldu¤umu söyledim.
Mösyö Petroviç birçok tafsilat ald›ktan sonra, bir telgrafname
çekti ve nezaretten sordu. ‹ki gün zarf›nda bir telgrafname al-
d›. Meali, “Avusturya hükûmeti Esad Pafla’ya cizyegüzâr ola-
Hat›rat 163
‹sa Boletin, Haziran 1914
‹stifalar
Hat›rat 165
olam›yordu. ‹smail Bey f›traten zulme mâil de¤il idi. Yaln›z fazl
u irfan› nisbetinde faaliyeti yok idi. ‹dare-i umumiyeye ait
olub fliddetle muhtac oldu¤umuz kavaid-i esasiye ve fevaid-i
siyasiyeyi tanzim ü telfik gibi mehâmm-› umuru kendisinden
intizara hakk›m›z oldu¤u aflikâr ve teflkilat-› ciddiye lüzumu
derkâr idi. Halbuki müflarünileyh, mesalihte cüstcu-y› haki-
katdan ziyade etraf›n› alan baz› zevât›n husul-i hevesât›n› arzu
ederdi. Kendi nüfuz ve ikbalini ve hatta beka-y› hükûmetini
onlar›n yard›m›ndan bilmifl, lüzumundan fazla kendilerine
ehemmiyet vermifltir. Bu suretle bilerek veya bilmeyerek âmâl
ve itirazlar›n› tervic ediyor, bunlara karfl› büyük bir eser-i zaaf
gösteriyordu (123).
Hollanda zâbitân› bir jandarma heyeti teflkil etmifllerse,
kendisinin ayr›ca bir zab›tas› var idi. Bu zab›tan›n tarz-› teflki-
li asayifli de¤il flûrifli idameye yarar idi. Çakranl› Kahramana-
¤azadelerin bir adam›[n›n] bir katile câ-y› kabul göstermifl ol-
du¤u bahanesiyle evleri bafltan bafla ve bir pazarlar› bir anda
ihrak bi’n-nâr edilmifl, 20.000 lira k›ymetinde mallar› nehb ü
telef olmufl idi. Bu mücazat ve muamelat›n suret-i cereyan›n-
dan nuzzâr›n ve memurîn-i mes’ûlenin malumat› yok idi.
Müflarünileyh, nuzzâr›n mesuliyeti taht›nda bulunan umur
üzerine ekseriya onlar›n reyi olmaks›z›n emirler verir, istiflare
etmeksizin ve belki de hiç sormaks›z›n, hod-be-hod icraata k›-
yam eylerdi. Bundan dolay› nuzzârdan Müfid Bey ve daha
sonra Hüsnü Bey gibi erkan-› mühimme kabineden çekilmifl,
mâbihi’l-k›vâm› olan ‹sa A¤a Boletin dahi rüfekâs›yla beraber
Draç’a gitmifl idi.
Art›k tefessüh etmifl olan heyetin müddet-i medide bekas›
mümkün de¤il idi. Avlonya hükûmetinin sukûtu ve Esad Pa-
fla’n›n def‘i Arnavutluk’un yegâne çare-i halâs› ve selameti ol-
du¤una kimse flübhe etmezdi. ‹talya konsolosu Mösyö de Fa-
çenti bu suret-i tesviyeyi ‹smail Bey’e teklif etti¤i zaman, mü-
flarünileyh bîtaraf bir zata terk-i hükûmet etmeye raz› oldu¤u-
nu beyan etmifltir (124). Kontrol Komisyonu Viryon[i] Ömer
Pafla’n›n hem bîtaraf hem de hamiyet u nasfeti müsellem oldu-
Bekir Karabene
Hat›rat 167
rüfekâs›na yazd›¤› cevabnâmeyi bana tevdi eyledi. Teflriniev-
velin 14’ünde ‹stanbul’a vusûlümle beraber Meserret Ote-
li’nde mumaileyh Bekir Efendi ile rüfekâs›ndan Sadaret Yave-
ri Mehmed Ali Bey’i ve di¤er iki zabiti gördüm. Bir Osmanl›
prensinin saltanat› ve Devlet-i Osmaniyye’nin himayeti alt›n-
da Arnavutluk’un teflkiline devletçe karar verildi¤ini ve alelhu-
sus Avlonya’y› dârü’l-harekât ittihaz etmek istediklerini ve befl
bin fedai ile laz›m gelen esliha ve cebhanenin ve 60.000 lira
raddesinde bir paran›n müheyya oldu¤unu mumaileyhim
söylediler ve bu babda cümlemizin muvafakat ve müzahereti-
ni iltimas eylediler.
Bab›ali Arnavutluk’u bir palaspare-i sefalet gibi hükûmât-›
erbaa-i Balkaniyenin piflgâh-› ihtiras›na att›ktan sonra Arna-
vutlar düvel-i muazzaman›n karar›na rabt-› mehâmm-› umur
ettikleri içün, kendileri düvel-i sittenin mukarrerât› dahilinde
istikballerini teminden gayr› bir gayeye hizmet etmek ihtimali
olmad›¤›n› ve Londra Konferans›nda Prens Wilhelm zu Wi-
ed’in31 hükümdarl›¤› takarrur etmifl ve Avrupa Heyet-i Mura-
kabesi Avlonya’ya gelib ifle bafllam›fl ve Hollandal› zabitlerin
kumandas›nda bir kuvve-i zab›ta teflekkül etmifl oldu¤u içün,
Arnavutlar›n baflka bir hatt-› hareket ittihaz ve ihtilalcuyâne te-
flebbüsâta mümâflât veya ifltirak etmeleri mümkünsüz oldu¤u-
nu söyledim. Bunlar ›srar ve hatta tehdid etmek istediler. Ceva-
ben her ne deseler bence ve hemfikrim olan Müfid Bey vesâire-
ce muvafakat olunamayaca¤› gibi, bu harekât›n müstelzim ola-
ca¤› mehazîr ü mehâliki nazar-› dikkate alarak men‘e her vec-
hile çal›flaca¤›m› dahi gayet sarih bir lisan ile anlatt›m.
Meserret Oteli’nden do¤ruca evime gelib, biri Neu Wied’de
bulunan Prens zu Wied’e ve di¤eri Kont Berchtold’a hitaben iki
k›ta mektub yazd›m ve bunlarla Avusturya Sefarethanesine git-
tim. Sefire vuku-› hâli tamam›yla beyan eyledim. Kont Pallavi-
cini,32 sefaret baflmüsteflar› olub muahharen Draç sefaretine ta-
yin olunan Baron Löwenthal33 ve müsteflar rütbesini hâiz ve
muvakkaten Korfu general-konsolatosunu idareye memur Bafl-
tercüman Barap’› yan›na celb ile bir taraftan yazd›¤›m mektub-
Hat›rat 169
ca¤›m› ve ertesi günü vapurla ‹stanbul’dan tekrar tebâüd et-
mekli¤im lâbüd oldu¤unu söyledi. Ve mektubcunun odas›na
götürülmekli¤imi polislere emreyledi. Gece yar›s› Emniyet-i
Umumiye Müdürü ile müdiriyetin flube-i siyasiye reisi oldu-
¤unu söyleyen bir zat bizi celb ve cebimden ald›¤› evrak› redd
ü iade ettikten sonra Dâhiliye Naz›r› Talat Bey’in Romanyal›-
larla akd-i ittifak etmek üzere Bükrefl’e gitmifl oldu¤undan
bahis ile, bu babdaki mütalaam› (!!) sordular. Hal ve zemine
göre bu sualin tazammun etti¤i garabet hayretimi dâî oldu.
Hande-rîz-i istihza oldu¤um halde, ne s›fatla bizi muhatab et-
tiklerini sordu¤umda,
-“Arnavutluk hükûmetinin baflvekaleti uhde[n]ize tevdi
olundu¤una dair gazetelerde birçok telgraflar vard›r. Binaena-
leyh, bir baflvekil s›fat›yla soruyoruz” dediler (129).
-“Bir baflvekilin, velev ki vehm ü hayalde dahi olsa, polis da-
iresinde mevkuf iken siyasiyâttan bahs etmesi münasebetsiz-
dir” cevab›yla mukabele ettim. Ve pek rahats›z oldu¤umu der-
meyan ile sükut eyledim. O gece bir ›zd›rab-› azîm ile geçiril-
dikten sonra, ertesi Cuma günü müteheyyî-i hareket olan
Lloyd vapuruna yine bir polis refakatiyle îsâl olundum. Do¤ru-
ca Trieste ve oradan Viyana’ya vâs›l oldu¤um gibi Hâriciye Ne-
zareti erkân›yla ve bizzat Kont Berchtold ile görüfltüm. ‹stan-
bul’daki tehyiât ve mükâlemâttan bahisle, o teflebbüsât›n fledî-
den men‘i lâbüd oldu¤unu ve Bekir ile hempâlar› Arnavutluk’a
gelirlerse art›k memleketin asayifli muhtel ve tesis-i hükûmet
edilmesi muhal olaca¤›n› beyan eyledim.
Oradan Roma tarikiyle Avlonya’ya gelece¤im s›rada, ‹talya
Hâriciye Naz›r› Marki San Guiliano’yu gördüm. Müflarünileyh
Arnavutluk’un müessislerinden oldu¤unu ve bilcümle Arna-
vutlar›n kendisine karfl› flükürgüzâr olmalar› laz›m geldi¤ini
burada ihtardan sonra, San Guiliano’nun bu hadise üzerine
pek ziyade telafl ve Türklerin hareket-i merviyelerini men‘e ça-
l›flaca¤›n› dahi ilave etti¤ini ve suret-i mahsusada ‹smail Bey ve
Esad Pafla ile görüflerek bir hüsn-i mukârenete delalet etmekli-
¤imi ikinci defa olarak tavsiye eyledi¤ini zikr ü kayd eylerim.
Hat›rat 171
Müflarünileyh Müfid Bey derhal bu kara haberi Kontrol
Heyetine tebli¤ eylemifltir. Heyet-i mezkureden iki zat ‹smail
Kemal Bey’i hadiseden haberdar etmek ve bu babda kendisiyle
müzakerede bulunmak üzere ikametgâh›na gittiklerinden bir-
kaç saat sonra, Binbafl› Bekir Efendi beni ve Müfid Bey’i gör-
mek üzere evlerimize gelmifl ve hamden lillah her ikimizi göre-
medi¤inden, Müfid Bey’e yaz›b b›rakt›¤› bir mektubunda, Jön-
Türklerin ve Bulgarlar›n tertibat ve tasavvurât›ndan ‹smail Ke-
mal Bey tamam›yla âgâh oldu¤unu müeyyiden beyan eyledi¤i
gibi, Müfid Bey’i gördü¤ünde yar›nki vapurla Brindizi’ye ‹s-
tanbul’dan bir-iki yüz fedai gelece¤ini ve iflin flu suretle fluyu-
undan sonra bunlar›n Arnavutluk’a gelmelerini tehir etmek
üzere Brindizi’ye müteheyyî-i hareket oldu¤unu söylemifltir!
Fi’l-hakika, Bekir Efendi ertesi günü avdet etmek üzere
Brindizi’ye azimet etmifl ve bilcümle eflya ve evrak›n› Avlon-
ya’da ikamet etti¤i handa terk ile gitmifl ise de, bu hareket-i
müsta‘celesi gelenlerin Avlonya’ya vusûllerini men içün de¤il,
onlar›n kontroller taraf›ndan men-i vurûd u hurûçlar›nca bir
tedbir ittihaz olunmamak ve kendisi dahi tevkif edilmemek
üzere müretteb bir manevra idi. Zira o gün ‹stanbul Almanya
Sefaretinden Almanya kontrolü Mösyö Winckel[’den] gelen bir
telgrafname de (132), ‹stanbul’dan esliha-i kesîre ve mühim-
mat-› lâzime ile dört yüz kadar fedainin Avlonya iskelesine ç›k-
mak üzere hareket ettiklerini ihbar ediyordu. Bunlar›n Meran
vapuruyla akflam saat yedide vürûd edecekleri hesab olunmas›
üzerine, Kontrol Heyeti bi’l-ictima‘ ‹smail Kemal Bey’e karfl›
azim bir emniyetsizlikle hükmettikten sonra, kendisine haber
vermeksizin, Hollandal› zâbitân›n kumandas› alt›nda olarak
umum jandarmalar› ve dört k›ta mitralyözü iskeleye gönderib
bir hatt-› harb teflkil etmifllerdir.
‹smail Kemal Bey bunlar› gördü¤ü dakikada telafl eyledi
(133). Fakat men ve müdahaleye teflebbüs edemedi. Avusturya
ve ‹talya delegeleri, her iki devletin Avlonya liman›nda bulun-
durduklar› kruvazörler kumandanlar›na Meran vapuruyla gele-
cek olanlar›n karaya ç›kar›lmamas› içün evâmir-i katia verdi. Ve
Muhakemeler
Hat›rat 173
dair bir itilafname akdeylemifl, Zat-› fiahane’nin metbûiyet-i
maneviyesi aralar›nda takarrur etmifl idi. Avusturya devleti ne
dereceye kadar bu itilaf›n kâbil-i devam u tatbik olaca¤›n› pîfl-i
nazar-› dikkate almaks›z›n, bunu bir cemile-i mahsusa olmak
üzere, bir taraftan Bab›ali’ye irâe ile sevkiyat ve tertibata sevk u
i¤râ eyledi. Di¤er taraftan flimalî Arnavutlar›n hissiyât-› diniye-
sini bir kat daha galeyana getirib isyan ve ihtilale teflvik eyle-
mek istedi. Bu suretle Avlonya’ya gelecek olan bu kuvvet, hü-
kûmet-i muvakkatenin zaaf›ndan veya ihmalinden bilistifade
istikrar eder etmez ‹stanbul’da müheyyâ-y› hareket olan dört-
befl bin kadar fedaiyi Lloyd vapurlar› yolcu gibi al›b Avlonya’ya
getürecek ve Avlonya üssü’l-harekât ittihaz edilecekti! Halbuki
mesele fluyû bulduktan sonra (134) bütün bu tertibat muhtel
oldu¤u içün, Avusturya kruvazörü nâçâr gelenleri al›b
Trieste’ye götürmüfl ve böylece devletin menvi-i zamîrini ihfa
ve Devlet-i Osmaniyye’ye son hizmetini ifa etmifl oldu¤unu
tahmine zemin müsaiddir, san›r›m!
Bir de ‹smail Kemal Bey’in istiklalimizin akîb-i ilan›nda o¤-
lum Ekrem’e yazd›¤› mektubda, Balkan hükûmetlerinin aske-
rine karfl› icra-y› husumetten müctenib olmak laz›m geldi¤ini
ve tedafüî bir vaziyete karar verildi¤ini yaz›yordu. Kamil Pafla
ile makine bafl›nda vukubulan muhâverelerinde dahi aralar›n-
da mukaddema kabul edilen (!!) muhtariyeti terk ile istiklali
ilan etmesi, ilcâ-y› siyasetten ileri geldi¤ini söylüyordu. Bina-
enaleyh, ‹smail Bey hodbehod ne bu mukarrerât› bozacak ve
istedi¤i gibi idare-i umuru eline alacak bir vaziyette idi ve ne de
Jön Türklerin kendi hakk›nda pek bî-emân olan husumet ve
nefretlerini feramufl ile onlardan gönderilmifl olan k›taat-› mü-
sellahaya bi’r-r›za teslim-i zimâm-› hükûmet edebilecek bir ce-
sareti hâiz idi. Hallolunan flifreli telgrafnamelerin mealine gö-
re, ‹smail Kemal Bey’le me‘an Bekir Efendi Meran vapurunun
vürûdundan akdem Brindizi’ye gidecek ve Erkân-› Harbiye
Reisi Nasliçli ‹zzet Pafla ile görüflecek idi.*
Londra Konferans›
Hat›rat 175
r›na ra¤men Arnavutluk meselesi mevki-i müzakereye konul-
mufltur.
Halbuki gerek Balkan muhârebât› esnas›nda ve gerek onu
müteakib sulh müzâkerât›nda Karada¤ hükûmeti, yed-i zabt›-
na geçmifl ‹flkodra ile beraber hududunu Drin’e kadar tevsî‘ et-
mek istiyordu. S›rbistan, ihtiyâcât-› iktisadiyesinden bahis ile,
Adriyatik sahilinde bir liman taleb etti¤inden, hududunun
Draç’a müntehi olmas›n› arayordu!
Bulgaristan Makedonya’n›n bir k›sm›n› ald›ktan sonra Oh-
ri Gölüne kadar iniyordu.
Yunanistan Simani Nehrine kadar Cenûbî Arnavutluk’u ifl-
gale haris görünüyordu.
Devlet-i Osmaniyye 20 May›s 1913’de imza etti¤i bir mu-
ahede ile Eynos[Enez]-Midye hatt› hâricinde kalan Rumili k›-
taat›yla beraber Arnavutluk’u ve ona müteferri bilcümle me-
sâili ‹ngiltere, Fransa, Rusya, ‹talya ve Avusturya ile Almanya
devletlerinin hükm ü karar›na terk ü tevdi ediyordu. Bu s›rada
Rus diplomatlar› Arnavutluk’un ve Arnavutlar›n mevcudiyeti-
ne bile kâil de¤il idi. Kabâil-i muhtelifeye münkasim ve bir
flekl-i hükûmete munkalib olmak istidâd›ndan mahrum bir
mecmua-i milliye oldu¤umuzu iddia eyliyordu.
Fransa Yunanistan ile S›rbistan aras›nda kâbil-i taksim olan
bir halka vücud verib de yeniden bir tak›m müflkilat-› mühim-
me ç›karmak istemezdi.
‹ngiltere öteden beri mesâil-i flarkiyede bir bünyâd-› men-
faate müstenid olarak tatbik eyledi¤i siyasetten ayr›lmad›¤› içün,
henüz derece-i nef‘ ü zarar› malum olmayan bir nevzad-› kav-
mîyi okflamaktan ise politikas›n› tervic ve bu suretle cihât-›
muhtelifede besledi¤i âmâl-i mahsusay› temin eylemeyi tercih
ediyordu. Almanya, Avusturya’n›n maksad›n› takib etmekle be-
raber, Rusya’ya sermaye-i flikayet vermekten tehaflflî eyliyordu.
‹talya Arnavutluk’un cenubunda ve Avusturya flimalinde
bir mevki-i müstesna kazand›klar›n› zu‘m ettikleri içün, Dev-
let-i Osmaniyye’nin Rumeli’nde sukut u inhilalini görür gör-
Hat›rat 177
ruzas›n› izaleye çal›flm›fl olduklar› içün, Arnavutlar›n lehinde
söz söylemek hakk› yaln›z Avusturya ve ‹talya delegelerine
[mü]tefavviz kalm›fl idi. Bunlar Arnavutluk’un tamamiyet-i
mülkiyesinden ziyade, aralar›ndaki mühâsedeye bir sedd-i hâ-
il koymak ve Adriyatik Denizine do¤ru Balkan hükûmetlerinin
tevessü‘üne mani olmak arzusunu besliyordu. Bundan dolay›,
Londra Konferans›n›n netice-i müzâkerât› olarak ortaya ç›kan
nevzad›n (1.-3. madde) aza-y› bedeni noksan ve seciye-i istik-
laliyesi pek periflan görünüyordu. Devlet-i Osmaniyye ile her
türlü rab›ta-i devlet ve rab›ta-i tâbiiyet ü metbûiyet kesi-
li[yor]rdu. Ona mukabil, Arnavutluk on sene müddetle bir he-
yet-i beynelmil[el]in murakabesi alt›na konuluyordu (4.-5.
madde). On senenin temdîd ve tahdîd edilmesi hakk› dahi yal-
n›z düvel-i muazzaman›n takdirine b›rak›l›yordu. Hükümda-
r›n tayinine, idare-i kavmiyenin teessüsüne intizaren, Heyet-i
Murakabe idare-i umumiyeyi muhtevi bir layiha-i kanuniye
tanzim ve tedvine memur idi. Bunu tertib ve tezekkür s›ras›n-
da Arnavutluk nam›na münferiden Müfid Bey’in reyi munzam
idi. Reis-i hükûmetin malumat ü mütalaât› asla sorulmam›fl ve
‹smail Kemal Bey de bigâneli¤ini muhafaza ederek tarz-› tensi-
kine kar›flmam›flt›r.
Bu layiha-i kanuniye Prens zu Wied’in Draç’a vürûdundan
sonra (10 Nisan 1914) hükûmete arz u takdim olundu¤u za-
man, bütün fluûbât-› idare[nin] Heyet-i Murakabenin eyâdî-i
kudretinde kald›¤› görülmüfl, hakk-› hükûmet bir meta-› âriyet
gibi Prens’in düfl-i inhâs›na at›lm›fl idi!! Arnavutluk’un kuvâ-y›
askeriyesi yok idi. Jandarmas› ‹sveç’in adem-i kabulü üzerine,
Hollanda’dan al›nan on zabitin kumandas›na tevdi ediliyordu
(8.-9.madde, Protokol, 29 Temmuz 1913).
Hükümdar›n›n intihab›na Arnavut kavminin veya o kavmi
temsil eden hükûmet-i muvakkatenin reyi bile sorulma¤a te-
nezzül edilmeyib, do¤rudan do¤ruya konferans taraf›ndan inti-
hab u ihtiyar olunuyordu. Bunun üzerine cereyan eden müzâ-
kerâtta Fransa murahhas› Mösyö Cambon35 Heyet-i Muraka-
benin fevkinde ve vali-i umumî makam›nda olarak bir müfet-
Hat›rat 179
tuluyordu. Daha garib olmak üzere, s›fat-› resmiyeleri mefkud
ve mahiyet-i kavmiyeleri meflkuk iki flahs-› leîmin (Karapanos
ve Zo¤rafos) kuru bir davas›yla alt› düvel-i muazzaman›n alt›
murahhas› 17 May›s 1914 Korfu’da akd u imza ettikleri bir mu-
kavele mucebince Ergiri ve Görice livâlar›n› mâder vatandan
ay›rarak, küçük ve zay›f Arnavutluk’a bir bela olmak üzere, o
sancaklara müstesna ve muhtar bir idare veriyor. Bütün Avru-
pa flu iki flahsa serfüru-bürde-i itaat oluyor. Arnavutluk bir
mehlike-i uzmâya at›l›yordu!
Londra Konferans› Balkanlar’da bir muvazene-i siyasiye te-
min edebilmek ve Avusturya ile ‹talya aras›nda mevcud ve
meflhud olan rekabete bir sed çekmek içün Arnavutlar›n hakk-›
hayat›[n›] tanam›fl ise de, hikmet-i hükûmet ve hakk-› hakimi-
yet nazar›ndan mukarrerât-› vâk›a tedkik olunursa, görülüyor
ki düvel-i muazzama Arnavutlar›n muhafaza-i mevcudiyet
edebileceklerinden emin de¤il idi. ‹leride vuku‘unu tahmin et-
tikleri müflkilât› izaleden ziyade, Arnavutluk’u ne suretle tak-
sim edeceklerini tedkik ve teshil içün fliddetli bir murakabe
koymufllar, daimî bir tazyik ile zimâm-› idareyi ellerinde tut-
mak istemifllerdir.
Düvel-i muazzama bunca kuyud u flurut ile ezdikleri bu
küçük Arnavutluk’un feyz ü inkiflaf›na yarayacak hiçbir vaad ü
taahhüd kabul etmemifl, hiçbir devlet cüz’î ve küllî bir muave-
net-i nakdiye ile memleketin is[t]ikmâl-i nevâk›s› içün bir gû-
nâ kay›d alt›na girmek istememifltir. Bin türlü naz u niyaz ile,
Avusturya ve ‹talya devletlerinin muahharan verdikleri onmil-
yon raddesindeki deyn-i mahudu daha tamam›yla teslim et-
meden aralar›nda taksim ve istirdada yol bulmufl, Arnavutluk
hükûmetinin en hatarnâk bir devresinde birbirinden çekine-
rek bakiye-i mebla¤-i mev‘udu tesviyeden imtina eylemifllerdir.
Payitaht
Hat›rat 181
Draç’da mutasarr›fl›k, 1913
Hat›rat 183
mak üzere tanamalar›na devam etmelerine gayret etmekli¤i-
miz laz›m gelir, san›r›m. Belçika hükûmeti Brüksel’i de¤il,
Brüksel’den pek uzak olan mevâki-i menîay› tahkim etmifl ve
yaln›z bîtaraf bir memleket say›ld›¤› içün mevcudiyetini muha-
fazaya muvaffak olmufltur. ‹timad-› düvelîyi idameye muvaffa-
kiyet ise, her zaman hükûmetimizin idareten ve siyaseten gös-
terebilece¤i liyakat ve kifayete vâbeste bir keyfiyet olsa gerektir.
Bizce as›l aran›lacak nokta, payitaht›m›z›n asrî ve medenî bir
flehir olabilmesi ve idarî ve iktisadî menâfi‘imizi temin edecek
bir mevkide bulunmas›d›r.
Prens zu Wied
Hat›rat 185
den gelmifl olan halk›n nümayifl-i ihtiramkârânede bulunduk-
lar›na bak›l›rsa, biat›n suret-i mutlakada vukubulmufl oldu¤u
tebeyyün eder (141).
Neu Wied saray›n[d]a merasim-i mahsusa ile resm-i biat
icra ve Esad Pafla muvâcehe-i âmmede her türlü eymân-› mu-
¤allata ile temin-i sadakat ettikten sonra, Prens fiubat›n 24’ün-
de Viyana’dan bed’ ile Romanya, Paris’e, Londra ile Peters-
burg’a, Berlin’e gitmifl ve her yerde hüsn-i kabul görmüfltü. Yal-
n›z Paris’te Epirotlar›n tesir-i galeyan›yla matbuat›n neflriyat-›
bâridesine u¤ram›flt›.
Bu s›rada idi ki, Avusturya delegesi Mösyö Petroviç bir ge-
ce Avlonya’daki haneme gelib beni görmek istedi. Viyana’dan
ald›¤› bir telgrafname üzerine Baflvekaleti kabul ve kabineyi
teflkile muvafakat edib etmeyece¤imi sordu (142).
-“Esad Pafla heyete dahil olmamak ve hatta Arnavutluk’a
gelmemek flart›yla her hizmet ve memuriyeti ifaya çal›fl›r›m”
dedim.
Aradan üç gün geçmiflti, mumaileyh yine ziyaretimize gel-
di. Turhan Pafla’y› tanay›b tanamad›¤›m› sual eyledi.
-“Öteden beri dostumdur, kendisi afîf ve hamiyetkârd›r.
Diplomasi meslekinde hâiz-i kasabü’s-sebk-i ikbal olmufl, ekser
Avrupa ricâl-i siyasiyesinin teveccüh ü itimad›n› kazanm›flt›r.
Fakat çoktan beri Arnavutluk’u terk etmifltir” cevab›n› verdim.
Onun riyaseti alt›nda teflekkül edecek bir kabinede Dâhili-
ye veya Maliye Nezareti’ni kabul edib etmeyece¤imi sordu.
Ke’l-evvel, Esad Pafla dahil olmamak ve Arnavutluk’a avdet et-
memek flart›yla, her hizmete ibraz-› mesaiden geri kalmayaca-
¤›m› söyledim. Bu cevabdan sonra bana o yolda bir daha bir
sual vuku bulmam›fl ve 1914 senesi Mart›n›n 7. günü Prens zu
Wied ile refika-i muhteremeleri[nin] kemal-i debdebe ile
Draç’a vâs›l olaca¤› haberi al›nm›fl idi.
Memleketin her yerinden fevc fevc Draç’a giden müstakbi-
lîn meyan›nda bu ac[i]z dahi var idi. Esad Pafla ile rüfekâs›,
Prens’in vürûdundan birkaç gün evvel Draç’a avdet eylemifller-
di. Avusturya yatlar›ndan Taurus, Prens ile maiyetini hâmil idi.
Hat›rat 187
du. Müflarünileyhe borçlu oldu¤um hürmeti eda etmek ve bü-
tün bütün bigâne kalmamak üzere Draç’a gittim. Turhan Pafla
kabineyi teflkiline memur olmakla nuzzâr›n listesi bafl›nda bu
acizi Maliye nezaretine kaydetmifl idi. Nuzzâr-› sâire meyan›n-
da Esad Pafla Harbiye ve Dâhiliye Naz›r› olarak gösteriliyordu.
Arnavutluk’un tarz-› idaresi hakk›nda üç statü yap›lm›fl
idi: Biri do¤rudan do¤ruya Avusturya ve ‹talya aras›nda tan-
zim olunmufl ve di¤eri 29 Haziran 1913 tarihinde yine bu iki
devlet taraf›ndan Londra Konferans›na tevdi olunmak üzere
tertib ü tedvin k›l›nm›fl idi. Üçüncü statüyü Avlonya’da müc-
temi Kontrol Heyeti tanzim etmifl, flekl-i idareyi vaz›h bir su-
rette tayin etmifl idi. Her üçünde Harbiye Nezareti nam›yla bir
idarenin teflkiline lüzum gösterilmedi¤i içün, böyle bir nezare-
tin ihdas›n› kendimce vesile-i ta‘riz ü i‘tizar add ile heyete gir-
mekten istinkaf eyledim. Esad Pafla’n›n flahs›na mahsus bir
imtiyaz olarak böyle bir nezaretin icad›, halen ve âtiyen calib-
i müflkilat-› azime olaca¤›n› dahi izah eyledim. Turhan Pafla,
beyanat-› mebsuteyi nazar-› dikkate almakla beraber, nezareti
kabul etmekli¤im içün ›srar ve hatta ›srar›n› azar derecesinde
tekrar eyledi¤inden, dahilde memuriyet kabul etmemeye az-
mim oldu¤unu ve fakat calib-i serzenifl olmamak üzere hâriç-
te bir küçük flehbenderli¤i bile kabule haz›r oldu¤umu beyan
eyledim.
Mart›n 17’sinde heyet-i hükûmet bervech-i zîr teflkil etti:
Heyet-i Hükûmet
Hat›rat 189
Kontrol Komisyonunun baz› üyeleri: Soldan itibaren: 1. August Ritter von
Kral (Avusturya-Macaristan), 2. Sir Harry Harling Lamb (‹ngiltere), 3. Leoni
(‹talya), 4. General De Veer, 5. ?, 6. Petrayev (Rusya), 7. Colonel Thomson,
8. Von Winckel (Almanya), 9. Müfid Bey Libohova-Arslanpaflal›
(Arnavutluk), 20 Aral›k 1912’den itibaren D›fliflleri bakan› ve 17 Mart
1914’ten itibaren Adalet ve Evkaf bakan›, 10. muhtemelen Filip Noga
(1868-1917), 3 May›s 1914’ten itibaren Maliye bakan›. 1913-1914.
niflan idi (149). ‹lk günlerde bunlar bir tarz-› ihtiramkârâne ile
heyet-i hükûmete gelib giderlerdi. Sonra erkan-› devletle la-
übali olmufl, tarafeyn muhafaza-i haysiyetten ziyade yekdi¤eri-
ni hoflnud etmek emeline düflmüfl idi. Bu suretle merasim-i
mutade ve teflrifat-› resmiye ortadan kald›r›larak, kah bir zab-
tiye neferi gider süferây› müttehiden veya münferiden davet
eder ve kah bir kavas gelir, vükelân›n veya vükelâdan birinin
sefarethaneye gitmesini söylerdi. Herkesden ziyade merasim-i
süferâya vâk›f olan Turhan Pafla bu ahvâle karfl› sükut eylerdi.
Avusturya ve ‹talya sefirlerinin ihtirasât› ise pâyâns›z ve tekâpû
dahi o nisbette manas›z idi. Bunlar her türlü umur-› dâhiliye
vaz‘-› engüflt-i müdahale eder, her fleyi bilmek ister, halk›n, hü-
kûmetin umumiyetle merci-i yegânesi olmak arzusunu göste-
rirlerdi. Bir raddedeki, sarayda (150) bulundurduklar› memur-
› mahsus ile hükümdar› taht-› nüfuzlar›nda tutmak, ona karfl›
Hat›rat 191
say›l›rd›. Maafl memuriyete göre muayyen de¤il idi; o memuri-
yeti arayan flahs›n derece-i ehemmiyetine tâbi idi. Ayn› suretle
memuriyetler ihtiyac nisbetince de¤il, taliblerin adedine göre
icad ve ihdas edilirdi!!
Devletin muvazene-i maliyesini kimse hesab etmezdi. Veya
en do¤rusu, kimse anlamak istemezdi. Günlerce u¤rafla u¤rafla
tahmin ve tertib olunan bütçenin mecmu-› varidat› 250.000 li-
ray› tecavüz etmedi¤i halde, masarif k›sm›nda maaflât fasl›
400.000 liray› bulurdu. Ergiri ve Görice sancaklar› Yunanîlerin
zîr-i pâ-y› istilas›nda bulundu¤u gibi, ‹flkodra livâs›ndan dahi
bir fley al›nam›yordu. Mecmu-› varidat Berat, Avlonya, Draç,
Elbasan livâlar›ndan tahsil olunabilecek olan paraya münhas›r
kal›yordu. Bir hükûmetin mebâdi-i teflekkülünde muvazene-i
maliyesini temin etmekteki vücubu kimse idrak etmemifl; Tür-
kiya’da cârî usule tevfikan, bütçe a盤›na ilave suretiyle her tür-
lü medfuât ve maaflât masarif k›sm›na kayd u idhal edilmekle
bafllanm›fl idi.
Bir maliye mütehass›s›n›n celbiyle esasât-› maliyenin vaz‘›
sureti baz› taraftan ihtar olunmufl ise de, tababetten ve gazete
muharrirli¤inden Maliye nezaretine getirilen zevât›n süllem-i
tereffu‘u münhedim olmamak içün, kimse o vasâyâya kulak
asmam›fl idi. Her naz›r›n nezaretine muhassas bütçesi mümki-
nü’t-tahsîl olan varidata min haysü’l-mecmû‘ tekabül edebilir-
di (151).
Her nezaretin memurîne ait kadrosu olmad›¤› gibi, henüz
teessüs etmifl bir vazife ve bunu idrak eden kimse yok idi. Hal-
buki her ifl muayyen olmaz ve ehline tefviz olunmazsa, laletta-
yin talibîn u muhtacîne mebzul tutulursa, bir memnuna muka-
bil binlerce halk›n kesr-i kulûbuna bâis olduktan baflka, böyle
küçük bir hükûmetin kuvve-i maliyesinde tevazün arama¤a da
imkan kalmayaca¤› hesab olunmazd›. Halk›m›z maifletini hü-
kûmetin hazâin-i servetinde de¤il, mesai-yi zatiyesinde arama-
l›d›r. Memleketimizin ümran ü irfan› umumiyetle teflebbüsât-›
flahsiyeye mütevakk›f oldu¤unu herkes bilmelidir. Tekemmü-
lât-› medeniye[nin] bu suretle has›l olabilece¤ine kanaat getir-
melidir. Bu hakây›ka vâk›f olmas› lâbüd olan nuzzâr ne o za-
Hat›rat 193
Yüzbafl› Kastoldi’nin ve acemi bir Avusturya memuru olan
Buchberger’in enzâr-› murakabe ve tecessüsü alt›nda muztar
kalan saray zaten vesvese ve tereddüd içinde bulundu¤u halde,
huzurda cereyan eden kîl ü kâlin tesirât› bütün muamelat› alt
üst eder; hükümdar›n fleref ü izzetini sektedâr ettikten baflka,
hükûmeti dahi tamam›yla nüfuz u kuvvetten ›skat eylerdi. Bu
iki memur-› ecnebînin hatt-› hareketi, saraya karfl› nüfuz u ta-
hakkümlerini teyid etmek ve yekdi¤erinin muvaffakiyetini
akim b›rakmaktan ibaret idi. Bu sebeble, hükümdar›n nüfuz-›
nazar›na hâil olmak ve onu vekâyi‘in suret-i cereyan›ndan bi-
gâne tutmak isterlerdi.
‹stiklal-i millîye, hukuk-› hükümdarîye külliyen ve katiyen
mu¤ayir olan bu bid‘at-i garîbe ve seyyieyi ve bu vesayet-i mer-
düm-firîbi kim tansîs u kabul etmifl, ne suretle bunlar saray-›
hükümdarîye al›nm›fl olmufl meselesi flâyân-› tedkiktir. Benim
anlad›¤›ma göre, beynelmilel Kontrol Heyetinin kabulü, Lond-
ra Konferans›n›n cümle-i mukarrerât›ndan oldu¤u içün, kabil-
i redd ü inkar de¤il idi. Fakat bu iki memuru evvelen Ballplatz
teklif etmifl ve müteakiben konsoleta tensib eylemifl olmas› üze-
rine hükümdar sükut u gaflet göstermifl ve flahs›n› bunlar›n te-
cessüsü alt›nda b›rakm›fl idi. Bir halde ki, muamelat-› umumi-
ye bunlar›n inz›mam-› malumat ve istifsar-› mütalaât›yla tem-
fliyet edilmeye bafllanm›fl ve teflekkül eden heyet-i hükûmet da-
hi bunlar›n ›skât-› nüfuzuna de¤il, bir s›fat-› resmiye ile kendi-
lerini tanama¤a gayret eylemifl idi.
Baflvekil Turhan Pafla, huzur-› hükümdarîye girecek olanlar
hakk›nda Avrupa hükümdarlar›n›n saraylar›nda cârî usule tev-
fikan, esbâb-› ziyareti ve flahsen ve mevkien flâyân-› kabul olub
olmad›klar› keyfiyetini Baflvekil taraf›ndan anlafl›lmad›kça hü-
kümdar›n huzuruna kabul edilmemesinde ›srar etmifl ise de,
bu ihtar-› hay›rhâ[hâ]nesi ›s¤â edilmemifl, müracaat edenlerin
k›yafetlerince ve merasim-i ihtiramiyenin suret-i icras›nca bir
kaide vaz‘›na bile müsaade olunmam›flt›.
Bir aral›k Harbiye Nezareti’ne bir e¤lence veya bir sermaye
tertib etmek üzere Esad Pafla esliha mübâyaas›na lüzum göster-
mifl idi. ‹ki sefir, dâmen-dermiyân-› gayret olarak, bunlar› ve-
Turhan Pafla
Hat›rat 195
Soldan Sa¤a: Melek Fraflari, General De Veer,
Turhan Pafla Permeti, Edhem Vlora
Hat›rat 197
Esad Pafla müttefiklerin bâziçe-i siyaset ü ihtiraslar› iken,
onu hükm ü kuvvetten ve Arnavutluk’u temsil hakk›ndan ›skat
ederek kendisinin riyaset eyledi¤i heyet-i kavmiyemizin metâ-
lib u flikayât›n› ismâa ve alâ kadri’l-imkân istiklalimizin muha-
fazas›na muvaffak olmufltur. Zimâmdârân-› cihan aras›nda hâ-
iz oldu¤u mevki-i zâtîden memleketimizi müstefid etmeye ça-
l›flm›flt›r. Londra Konferans›nda ise, pek yetîm ü bîkes kald›¤›
içün, eczâ-y› asliyesinin k›sm-› küllîsinden mahrum ve azîm ü
elîm zararlara maruz olmufl, ol vakit ki hükûmet-i muvakkate
emr-i müdafaada ihmal ü terâhî göstermiflti.
Her ne kadar ki ‹talya devleti Arnavutluk’taki hükûmet na-
m›na bir heyetin teflekkülüne himmet ve Paris’e giden murah-
haslar[›]m›za delalet etmifl ise de, o lekîta-i siyasetin hodbehod
ortada isbat-› vücud etmesi ve mutlaku’l-‘inân olarak hareket
eylemesini hiçbir vakit istemez ve bunu hal u mevkî‘ine ve ta-
kib eyledi¤i âmâl ü menâfiine muvâf›k bulmazd›.
Turhan Pafla etvâr-› mülâyimânesiyle ‹talyanlar›n her türlü
itiraz u ihtiraz›n› bertaraf etmifltir. Kendisinin ‹talya siyasetine
fazla mümâflât› oldu¤unu iddia edenlerin dedi¤i sahih olsa bi-
le, yine netice itibariyle müflarünileyh idare-i maslahat ve vata-
n›m›z içün temin-i menfaat edebilmifltir. Binaenaleyh, kendisi
tebcîle lay›k, nam-› muhteremi hât›ra-i millette takdire müste-
hakt›r, san›r›m.
Cenûbî Arnavutluk
Hat›rat 199
Yunan hükûmeti suret-i zâhirede bunlar›n girmelerine ve
gönüllülerin gelmelerine mani olmak üzere Seranda iskelesini
dahi abluka alt›nda al›yordu. Nefsü’l-emrde ise, Yunan hükû-
meti serbestî-i harekât›n› muhafaza etmek ve teflkilat-› askeri-
yeyi Kontrolden masun tutmak istiyordu. Mart›n 24’ünde ilk
defa olarak Arnavut jandarmalar›yla bu eflk›ya çeteleri aras›n-
da musâdemât bafllam›fl ve Korfu Prefesi Mösyö Vartas selleme-
hü’s-selam mükâlemâta zemin bulmak üzere Draç’a gelmifl idi.
Fransa, ‹ngiltere, Rusya ve ‹talya devletleri Epir ‹htilali bafllar
bafllamaz Epirlileri suret-i zâhirede temsil edenlerle Kontrol
Heyetinin temasta bulunmas›na ve bir tarik-i itilaf bulunmas›-
na mâil idi. Tarafeynce ittihaz olunacak mukarrerât üzerine, o
havaliyi iflgal edecek olan Arnavut askerinin beynelmilel bir
mahiyeti hâiz olabilece¤ini kâil idi. Avusturya devleti Arnavut-
luk’un hakimiyet-i mutlakas›n› takyîd edecek ve müdâhelât-›
ecnebiyeye vesile olacak olan o tedbire muhalif ve onu son ça-
re olmak üzere ileride kabul eylemeye müsaid idi.
Mart›n 27’sinde Yunan askeri Ergiri’den ç›km›fl ise de, Yer-
goçati’ye vâs›l olur olmaz müretteb bir hücum ile eflk›ya asâkir-
i muntazaman›n ellerinden guya bir batarya top almalar› üze-
rine, Yunan hükûmeti 30 Mart tarihinde devletlere müracaat
ederek uydurma bir ihtilali bahane edinerek Mart›n 31’inde ic-
ras› mukarrer olan tahliyenin tehirini taleb etmifl idi. Fakat dü-
vel-i sitte, Epir’in hemen tahliyesi lâbüd oldu¤unu beyan ile,
Yunanistan’a bir nota vermifltir. Hükûmet-i mezbure bunu ›s-
¤â etmedikten baflka, eski Osmanl› mebuslar›ndan Serfice Me-
busu Boflo Efendi’nin Florina taraf›nda tertib eyledi¤i eflirrâ
Görice’ye hücum etmifl ve fakat Arnavut jandarmalar›yla feda-
kârân-› millet taraf›ndan tenkil olunmufllard›r. Yunan hükû-
meti bu meselenin ald›¤› flekl-i ihtilali vesile addiyle askerini
bulundu¤u mevakide b›rakm›flt›r.
Mösyö Vartas ile vukubulan müzakerât ise hususî ve gayr-›
resmî bir mahiyette devam etmifl ve hiçbir netice vermemifl ol-
du¤u içün, mumaileyh Korfu’ya avdet ile müzakerât dahi ink›-
ta eylemifltir. Ahvâl kesb-i vehamet etmifl idi. Hükûmet on bin
Hat›rat 201
fledide vurulmak istenil[iy]ordu. Bu miyanede Himaral›lar›n
vekili s›fat›yla komisyona müracaat eden “Epiro Milo”, imtiya-
zât-› kadîmesi iddias›yla her türlü tekâlif-i emiriye mukabilin-
de kemâ fi’s-sâb›k bir mebla¤-› maktu i‘tâs›n› taleb etmifl, mu-
maileyhin de flu iddias› nazar-› itibare al›nm›fl idi.
Binaenaleyh, heyet Draç’a gelür gelmez hükûmet mevâdd-›
mezkureyi kemal-i ehemmiyetle tedkike bafllad›. Fakat Göri-
ce’de nasyonalistlerden gelen ve Draç’da umumiyet suretinde
telakki olunan fliddetli protestolar herkese hayret veriyor, kim-
seye f›rsat-› kelam b›rakm›yordu.
Turhan Pafla nam›na bir gün telgrafhaneye gitmifl idim.
Yüzlerce nasyonalist Görice telgrafhanesinde toplanm›fl idi.
Bunlar, Korfu mukarrerât›n›n kabulü ayn-› hiyanet oldu¤unu
söyler, flikayet ederlerdi. Cemaat-i mezkureye mümkün merte-
be itidal ve teennî tavsiye etmekle beraber, temenniyât-› mesru-
deleri hükûmetçe nazar-› im‘âna al›naca¤›n› temin eylemifl
idim. Befl-alt› gün sonra mevâdd-› erbaan›n tamam›yla reddo-
lunaca¤›ndan bahisler geçiyordu. Her tarafta akseden bu güftü-
gûlar bizimkilere heyecan veriyor ve Yunanîlere bâis-i taarruz
oluyordu. Görice ve Ergiri Arnavutlar› esliha ve mühimmattan
gayr› kuvve-i imdadiye arama¤a bafllad›. Halbuki Draç’dan
gönderilecek asker pek cüz’î olabilirdi. Esliha henüz tamam›y-
la gelmemifl idi. Ekserisi Cenubî Arnavutluk’tan olub Ameri-
ka’dan Draç’a gelmifl olan ve nasyonalistlere iltihak eden birçok
kesân, mukarrerât-› vâk›an›n aleyhinde idare-i kelam etmekte,
hürriyet-i fikriye ve ihtisasât-› kavmiye esasât›na müstenid ola-
rak alenen hükûmeti tenkid eylemekte idi. Bu nâire-i ihtilaf›n
ifltidâd›na sebeb olanlar meyan›nda nuzzârdan Doktor Turtul-
li’nin ismi yad olunuyordu ve hemflehrileriyle hem-avaz-› itiraz
oldu¤u iflitiliyordu. Adliye Naz›r› Müfid Bey evvel ve âhir itilaf
cihetini iltizam ve her yerde ol suretle idare-i kelam etti¤i hal-
de, o da en sonra Ergiri ahali-i ‹slâmiyesinin galeyan-› efkâr›na
kap›lma¤a mecbur olmufl, Draç’da nasyonalistlerin tertib et-
mek istedi¤i bir nümayifle mani olmas› flöyle dursun, hemen ic-
ra edilmesi yolunda beyan-› fikr ü emel etmifl idi. Esad Pafla ise
Tedârükât
Hat›rat 203
Kuzey Arnavutluk’tan savaflç›lar, Draç 1914
Hat›rat 205
matlub olan bir hüsn-i idare sayesinde, Epirlilerin vatan-› müfl-
tereke temin-i ravâb›t› ve merkumûnun husul-i intibah›yla im-
tiyazât› yavafl yavafl terke muvafakat edebileceklerini muhal
görmez idim. Halbuki Balkan Harbiyle ink›sam u teflettüte du-
çar olan Arnavutluk’ta defaten k›rk-elli bin kiflilik bir ordunun
cem‘ ü sevki mümkünsüz ve bundan tevellüd edecek muhâta-
rât-› azîme pâyâns›z idi. Hükûmet emr ü hükmünü her yerde
infaz etmekten aciz idi. Hizmet-i askeriye ile halk› mükellef tu-
tacak, cebren sevk ü cem‘ edebilecek bir hal-i kemalde de¤il idi.
‹talya’dan gelen üç-dört bin tüfenkle birkaç topun cebha-
nesi bir harbe de¤il, bir talime bile gayr-i kafi idi.
Epirotlulara karfl› gönderilecek askerin miktar›ndan kat
kat ziyade Yunan asâkir-i muntazamas› tebdil-i câme ile usâta
iltihak edece¤i malum idi. Yunanl›larla S›rpl›lar›n müttefiken
hareket edeceklerini dahi tahmin etmek laz›m idi. Müttefik bir
hücuma mukavemet ise imkan hâricinde idi. Ekseriyetle ekal-
liyetin nokta-i nazarlar› dahi ayr›l›yordu. Ahali-i müslime be-
liyyât-› harbiyeden bîzâr olmufl, H›ristiyanlar hizmet-i askeri-
yede bulunma¤a al›flmam›fl olduklar› içün, bu s›rada bunlar›n
mezc ü cem‘ine imkan olsa bile, hüsn-i idare edilmeleri muhal
idi. Zâbitân ve vesâit-i nakliye noksan idi (159). Devletin sarf
edebilece¤i haz›r para ancak iki devletin bakiyye-i ikrâzât›n-
dan ibaret idi. Binaenaleyh, ordunun def‘aten bir hal-i intiza-
ma vaz‘›, zemin ü zaman itibariyle gayr-› kabil idi. Bafl›bozuk-
lar›n yüzünden devlete terettüb edecek mesuliyet zimamda-
rân-› hükûmetçe meçhul de¤il idi. Alelhusus, bu askerin îrâs
edece¤i hasarât u telefât, H›ristiyanlar› tamamen ayakland›r-
ma¤a sebebiyet verece¤inden, baflka tesirât-› elîmesi kolay ko-
lay zâil olmaz ve has›l olacak adavet ve nefret iki millet beynin-
de unutulmazd›!
Bu ahvâle nazaran, heyet-i hükûmetin geceleyin verdi¤i ka-
rardan nükûl ile Esad Pafla’n›n re’yini kabul eylemifl olmas›,
mücerred onun iktidar ve taahhüdüne istinad etmifl oldu¤una
delalet eylerdi. Halbuki iki kere ilan-› hükûmetle nefledâr-› ik-
bal olan bir mütegallibe bu f›rsat ve kuvveti vermek en büyük
Hat›rat 207
idü¤ünü dermeyan etti¤imde telafl gösterdi. Muhasaran›n kim-
ler taraf›ndan ve ne suretle olabilece¤ini sordu.
-“Malumat›m bundan ibaret olub, icra-y› tahkikat-› lâzime
ve ittihaz-› tedâbir-i mânia hükûmete aittir” dedim.
Böyle buhranl› zamanlarda dakika fevt edilemez. Cüret ve
harekât pek kat‘î olmal›d›r. Karars›z durmak, her fleye nazar-›
müsamaha ile bakmak belay› davet etmektir. Bunun içün sa-
raydan ç›kt›¤›m gibi Avusturya sefiri Baron Löwenthal’› ve er-
bâb-› liyakat ü kiyasetten olan Müsteflar Baron [Egon] Bergen’i
gördüm. Onlara da tehlikenin karîbü’l-vuku‘ oldu¤unu beyan
ile beraber Esad Pafla’n›n birkaç kurufl mukabilinde teb‘îdine
müsaade olunmad›¤›ndan dolay› teessürât›m› anlatt›m (162).
Löwenthal bu muhabereye muttali idi. Senevî 100.000 kron ve-
rilmek flart›yla Esad Pafla’n›n gitmesine delaletimi arad›. Pek
geç kalan bu meseleyi açmak, Esad Pafla’y› ikna etmek bence
flimdi mümkünsüz idi.
O gün Avlonya’ya hareket edecektim. Turhan Pafla’y› ziya-
retimde do¤rudan do¤ruya flahs›ma ve aileme ait bir meseleyi
ikmal etmedikçe itimatnamemi veremeyece¤ini söyledi. Latife
suretinde telakki etti¤im bu teklif-i anîfin ciddiyetini anlar an-
lamaz itimatnameden de, sefaretten de vazgeçerek derhal ya-
n›ndan ayr›lmak istedim. Turhan Pafla bir hiss-i hay›rhâhî ile
buna mütevass›t oldu¤unu beyan ile itizar etmek istedi ise de,
gitmek üzere kay›¤a kadar vard›¤›m› görür görmez itimatna-
meyi al›b elime verdi. Yine kabulden istinkaf eyledim ve bu ah-
vâl üzerine nas›l ifa-y› vazife edebilece¤imi düflündüm!
Fakat Avusturya hükûmetinden cevab-› muvafakat gelmifl,
hükümdara veda edilmifl olduktan sonra bir mesele-i hususi-
yeyi vesile tutub da gitmedi¤im halde has›l olacak kîl ü kâli ve-
ya su-i tesiri nazar-› teemmüle alma¤a, en do¤rusu fleref-i hü-
kûmete karfl› izzet-i nefsimi k›rma¤a mecbur oldum.
Çarflamba akflam› vapur hareket etti, fakat dehfletli bir fur-
tunaya tutularak gece tekrar Draç’a avdet eyledi. Alessabah
Esad Pafla vapura geldi. Muamele-i vâk›a veya bârideden ha-
berdar oldu¤unu beyan ile teessürât-› mahsusas›n› îrâd s›ras›n-
Hat›rat 209
Arnavutluk’a hakim olan Esad Pafla’ya biat ederek memuriyet
u¤runda müflarünileyhe bende olmufl olanlar› var idi!! ‹tal-
ya’n›n istilas› esnas›nda ise üç renkli bayra¤›n saye-i haflmetin-
de Arnavutluk’un nas›l kamran olabildi¤ini flairane ve alâ me-
lei’n-nâs tasvirden haya etmeyenler aras›nda dahi o beylere ha-
lef olmak isteyenler meflhud idi!!
Mebde-i K›yam
Hat›rat 211
fer bir ordunun bafl›nda olarak ihrâz-› flan u fleref eylemeyi
müflarünileyh dahi o s›rada heves eylemiflti.
Yunan›n Draç’da mümessil-i siyasîsi olub elçili¤i henüz
kesb-i resmiyet etmeyen Kostantin Vartas ile Tiranl› bir Ulah
olan ve Yunan›n hidemât-› hafiyesinde kulland›¤› iddia k›l›n›b
o hengâmede M›s›r’dan ve Atina’dan Draç’a gelmifl Qehal Teo-
har Voilla tahaflflüdât-› askeriyeyi Esad Pafla’ya mümkün mer-
tebe tehir ettirmeye ve bi’n-netice Arnavut hükûmetini Epirli-
lere imtiyazât-› vâsia bahfl eylemeye hafiyyen iknâ‘ u itmâ‘ ede-
bildikleri de maznun idi. Esad Pafla, hükümdara ve rüfekâs›
olan nuzzâra karfl› taahhüd eylemifl oldu¤u yirmi befl bin kifli-
lik orduyu cem‘ ü sevke hükm ü kudreti kifayet etmedi¤ini
gördü¤ünden ve itiraf-› acz ü fütûra benli¤i mani oldu¤undan,
tedârükât-› askeriyeye devam etmekle beraber, bir itilaf-› mü-
zakerât› dahi iltizam u tavsiye eylemekten geri durmazd›. Kon-
trol Komisyonundan Rusya mümessili Petrayev, rivayet olun-
du¤una göre, Toskal›k’da 100.000 frank sarf›yla Ortodokslar›
ve bir k›s›m Müslümanlar› i¤fal ediyor; Arnavutluk düvel-i sit-
tece bîtaraf bir memleket olarak tesis edildi¤inden, tedârükât-›
askeriye ve harbiye gibi mesârife ve fedakârl›klara ihtiyac› ol-
mad›¤›n› ve Arnavutluk’un Londra ve Floransa’da tayin edilen
hudut dahilinde behemehal teflekkül edece¤ini iflâa eyliyordu.
Bu i¤falât-› hâs›mânenin netâyicinden olarak, Fir havalisinde-
ki H›ristiyanlar aras›nda hizmet-i bedeniye-i askeriyeye karfl›
önü al›nan bir vaz‘-› muhalefet görüldü. Vasatî Arnavutluk
Müslümanlar› ise, vecâib-i diniyeye ve an‘anât-› ‹slâmiyeye ria-
yetkâr olmayan ve H›ristiyan bir hükümdara flevk ü müsâraat-
la tâbi olan Toskalar›n Yunan boyunduru¤undan tahlîsi u¤u-
runda kanlar›n›, canlar›n› feda etmeyeceklerini ve hükümdar
olarak bir flehzade getirildi¤i takdirde, fleyh ü flâb umum halk›n
gazaya flitab edeceklerini aç›ktan a盤a söylüyorlard›. Ekseriyet-
le Türkiya’dan kovulub nasyonalizm ve hamiyet-i vataniye
maskesi alt›nda Draç’da toplanan ulufeciyân, yani baz› memu-
rîn-i müft-hârân Esad Pafla’n›n zevâl-i nüfuzuna kâil olmayub,
Vasatî Arnavutluk askerinin ayak sürtmelerini ve Toskalar aley-
Hat›rat 213
Hücum ve Teslim
Hat›rat 215
Kumandan›n Brofselme’ye intikal etmesi üzerine, Esad Pa-
fla’n›n temâdi-i nezaretini kesdiren Baron Löwenthal, bilahare
tezahür etti¤i vechile, telafl edib derhal sefarethaneye dönmüfl
ve o gece Esad Pafla’n›n hanesine hücum edilmesini tehyie ey-
lemeye koyulmufltur (165).
Avusturyal›lar Esad Pafla’n›n ‹talyanlara temayül etmekte
olduklar›n› hükm eylemifllerdi. Bu sebebden dolay› kendisin-
den emn ü itimad›n› kald›rm›fllard›. Koniçeli Faik ve Topdanî-
zade Murad beylerle Profesör Pekmezi’nin ve Göriceli Sabri
Bey Koteza’n›n telkinat›yla, sarayca Esad Pafla adem-i sadakat-
le müttehem idi. Binaenaleyh, sefirin müflarünileyh aleyhinde
ibzâr eyledi¤i gayret kolayl›kla makrûn-› müsaade olmufl ve
hatta rivayet-i sahihaya göre hükümdar›n refika-i muhtereme-
leri bu emr-i tenkiline pîflvâ olarak Pafla’n›n def‘-i sikleti arzu-
sunu kemal-i hâhiflle göstermiflti. N›sfü’l-leylden evvel k›flladan
hareket eden nasyonalistler Esad Pafla’n›n meskenine do¤ru yü-
rüyordu. Yavafl yavafl hanenin her taraf›n› taht-› tarassud ve
muhasaraya al›yordu. Bu s›rada refikas›yla beraber hâbgâh›nda
yatan Esad Pafla cereyan-› halden tamam›yla bîhaber idi.
Alesseher kemal-i fliddetle “dakk” edilen kapunun flamatât› ken-
disini uyand›rm›fl, “Teslim ol!” avazeleri aras›nda pencereye
koflma¤a mecbur olmufl idi. Kime teslim olaca¤›n› sorub da,
daha birkaç gün evvel kendisiyle nahofl bir mükâlemede bulu-
nan Schlus’u görür görmez, befl-alt› neferden ibaret olan ma-
iyetine hitaben,
-“Ben bu köpe¤e itimad etmem, teslim olmay›n›z” dedi. Ve
onlar taraf›ndan at›lan üç-befl el revolver üzerine, nasyonalist-
ler Esad Pafla’n›n bulundu¤u pencereye do¤ru tüfenk atma¤a
bafllad›. Esad Pafla muhâs›rînin miktar›n› takdir edemedi¤i gi-
bi, onun maiyetinde bulunanlar› dahi kimse bilmiyordu.
Tüfenk sadalar› herkesi uyand›rm›fl, Draç bir velvele ve he-
yecan içinde kalm›fl idi. Bu s›rada toplar fliddetle faaliyete baflla-
d›. ‹lk mermi Esad Pafla’n›n henüz terk etmifl oldu¤u yata¤a isa-
bet etmifl idi. Befl-alt› mermi birbirini müteakib kona¤›n üzeri-
ne düflmüfl idi. Esad Pafla’n›n telafl› dakikadan dakikaya art›yor-
Hat›rat 217
k› mehlikeye koymaktan ise, gündüz dairesinde ve münferit bir
halde iken tevkif edilebilirdi. Fakat tevkifi içün elde bir sebeb-i
kanunî yok idi; veyahud o sebebin elde edilmesi içün laz›m ge-
len basiret ve liyakat kimseden ›zhar olunamam›flt›. Alelhusus,
heyet-i vükelân›n ne müttehiden ve ne de münferiden malu-
mat› olmad›¤› derkâr idi.
Arnavutluk Hat›rat› nam›yla Prens neflr etti¤i eserinde di-
yor ki:
Muhakeme
Hat›rat 219
düflürmek istiyordu. Halbuki kitle-i bâ¤iyenin bafl›nda Musa
Kaz›m geçmifl idi. Bu müfti-i mâcin evvelce ‹ttihad ve Terakki
Cemiyeti’ne istinad ederek Esad Pafla’ya karfl› Draç mebusu ol-
mak ve Esad Pafla’ya bi-eyyi vechin kân muhalif bir vaziyette
bulunmak üzere meydana ç›km›fl idi. Bu kere dahi hâdisât-› câ-
riyeden bilistifade Esad Pafla’n›n her türlü âmâl ü ikbaline
muar›z görünüyordu.
Esad Pafla bir kuflifl-i hâlisâne ile bunlar› istedi¤i yola sevke
muktedir olmad›ktan baflka, Tiran’da pek tehlikeli bir mevkide
bulunmufl idi. Rivayet-i sahihaya göre, müfti ile yârân› taraf›n-
dan Esad Pafla’n›n ref‘-i vücuduna karar verilmifl, yolda bir pu-
su kurulmufltu. Topdanzade Fuad Bey Esad Pafla’y› bundan ha-
berdar etmifl, [o da] geceleyin acele acele hareket ve Draç’a av-
dete mecbur olmufl idi. Hat›rniflan›md›r ki, Draç’a geldi¤inde
kendisini görmüfl ve bu hareket-i isyaniye üzerine ac› ac› bir-
çok sözler söylemifl idim. Kemal-i teessürle Pafla-y› mumaileyh
katiyen ihtilal ile alakadar olmad›¤›n› ve teskini yolundaki ihti-
mam› ciddî oldu¤unu beyan eylemifl, tertib olunan suikasd›
anlatm›flt›r. ‹lk evvelce bu ifadât›na itimad etmedim ise de,
sonra tezahür eden hakikatler s›ras›nda bunun s›hhati anlafl›l-
m›fl ve hatta pusu tertibat›ndan Topdanzadelerden üç zat›n zî-
medhal olduklar› dahi müeyyeden rivayet olunmufl idi.
Vukuat›n tarz-› cereyan›na göre öyle tahmin olunur ki,
Esad Pafla tenkil olundu¤u dakikaya kadar Prens zu Wied’e
karfl› alenen muhalif bir vaziyet almam›fl, hengâme-i ihtilali
bizzat tertib etmemifltir. Müflarünileyhin mübâadetini mütea-
kib, en büyük muhaliflerinden ve fakat en çok lütf u ihsan›n›
görenlerden Kruyal› Mustafa Efendi’yi Prens zu Wied[’in] üç
yüz kifli ile Draç’a celb ü davet etti¤ini gören asiler nazar›nda,
Esad Pafla’n›n masumiyeti bir kat daha kesb-i vuzuh etmifltir.
Ahkâm-› diniyeye ve ehl-i ‹slâm’a verdi¤i mevâid-i malu-
meyi muhafaza yolunda kendisi[nin] kurban olmufl oldu¤una
hükmedilmifl idi.
Kruyal›lar Bektaflî tarîkine sâlik ve erbâb-› taassuba göre,
bunlar esâsât-› fler‘iyeyi târik olduklar› içün, hasseten hüküm-
Viyana’ya Sefaretim
Hat›rat 221
rîhan beyan eyledim ise de, Esad Pafla’n›n su-i niyet ve sebeb-i
töhmetini hükûmet ortaya koymaktan tehâflî etmifl, yap›lan
muameleyi bir hükm-i kanunîye iktiran ettirmekten çekinmifl-
tir. Diyorlar ki, Baron Aliotti’nin ›srar u telkiniyle bizzat hü-
kümdar buna lüzum görmemifltir! Yahud ki Esad Pafla’n›n ev-
râk-› mazbutas› meyan›nda cürmünü ispat edebilecek bir ema-
re olmad›¤›ndan dolay› hükümdar muhakemesinden ihtiraz
buyurmufltur! Halbuki hükûmet ciddî bir faaliyetle tahkikat›n
icras›nda ›srar u sebat etseydi, birçok eflhâs›n ifadât u flehadât›
birçok hakikati meydana koyaca¤›nda flübhe yok idi.
‹mparator[’un] Budapeflte’den Viyana’ya gelib, [Bad]
Ischl’e gitmezden evvel beni kabul edece¤ini Hâriciye Nezare-
ti’nden haber verdiler. Haziran›n dördüncü günü alelkaide Sa-
ray-› ‹mparatorî Teflrifat Naz›r› Prens Monte Nova’dan ald›-
¤›m bir tezkire üzerine, saat 11’de Schönbrunn Saray›’na git-
tim. Merasim-i mutade ile istikbal olunduktan sonra ‹mpara-
tor’un huzuruna ç›kt›m. Müflarünileyh henüz hastal›ktan ifâ-
katyâb olmak ile beraber pek zinde bir halde idi. Büyük bir sa-
lonun ortas›nda ve ayakta idi. Askerî üniformas›yla Tuazon-
dor [Çifte Kartal] ve Leopold ile Sen Etyen [St. Etienne] ni-
flanlar›n› hâmil idi. Merasim-i teflrifat üzerine arz-› ihtiram et-
tim. Kendileri iki ayaklar›n› birbirine temas ettirib askerce
mukabele buyurdu. Alelkaide sefaretle Viyana’ya geldi¤imden
dolay› beyan-› memnuniyet eyledi. Taraf›m›zdan da usulen
mukabele olundu. O¤lum Ekrem’i, ismini yad ederek sordu.
Kendisini s›f›r sinninden beri tanad›¤›n› beyan ile, Draç’›n es-
na-y› muhasaras›na gösterdi¤i âsâr-› vatanperverâne ber-âver-
de-i zebân-› takdir buyurdu. Sonra Karada¤l›larla hudut bo-
yundaki ihtilafât ve münazaâttan bahseyledi. Bir gün evvel
Draç’dan buna dair ald›¤›m bir telgrafname üzerine, Hâriciye
Nezareti’ne müracaat ve müdahalât-› vak›adan flikayet eyledi-
¤imi arz ettim.
-“Karada¤l›lar her zaman yaln›z almakla de¤il, aramakla da
lezzet-yâb olurlard›. Fakat bundan sonra arama¤a ve alma¤a
f›rsat bulamazlar ümidindeyim” dedi.
Hat›rat 223
b›na terk olunan 540.000 tahvilat ve 45.000 frank altun akçe-
den miktar-› mezkurun al›nmas›n› yazm›fl, havalesini vermifl
idi. Halbuki banka bu paray› Hâriciye Nezareti’nden kable’l-is-
tizan veremeyece¤ini ifade etmesiyle nezarete müracaat eyle-
dim. Nezaret, Arnavutluk’a iki vapurla gönüllü gönderece¤imi
Lloyd flirketiyle ve flimendüfer direktörleriyle vukubulan mu-
haberemden ö¤renmifl olaca¤›ndan, ‹talya bankalar›na b›rak›l-
m›fl paralardan dahi bir miktar alabildi¤im takdirde, Avustur-
ya hükûmeti mani olamayaca¤› cevab›n› verdi.
Derhal Roma sefiri Müfid Beyefendi’ye ve Reis-i Nuzzâr
Turhan Pafla’ya yazd›m. Müfid Bey’den gelen cevapta ‹talya
Bankas›, Wiener Bank Frei [Wiener Freie Bank] ne kadar para
verirse, onlar da o kadar para derhal teslim edecekleri cevab›n›
vermifl ise de, muhaberat-› mütevaliyeden sonra iki hükûmet
suret-i katiada paran›n adem-i tesviyesi yolunda bankalara
emirler verdikleri anlafl›lm›flt›r (171). Bu sevkiyattan meyus ol-
du¤um gibi, Harbiye Nezareti’ne ve hassaten General Konrad’a
müracaatla iki batarya top i‘tâs›n› rica eyledim. Müflarünileyh
laz›m gelenlerle ba‘de’l-muhabere, hem arad›¤›m toplar› mec-
canen vermeye ve hem de bir beylik vapuruyla Draç’a gönder-
meye muvafakat eyledi (172). En son sistem olarak toplar tef-
rik ve Pola’dan Draç’a vapurla sevk olunmufl ve yaln›z beylik
vapurunun iyâb u zehâb› kayd-› resmî alt›na girmemek içün
kömür pahas› nam›yla 1.710 kron taraf›mdan Harbiye Dairesi
veznesine teslim k›l›nm›flt›r. Fakat Alman gönüllüler hiçbir
masraf aramamak ve iki vapur kendilerine tahsis olunmak üze-
re yeni bir teklifte bulunduklar› içün, bankaya müracaatla na-
m›ma 40.000 kron iktiraz etmelerini rica eyledim ve muvafakat
cevab›n› ald›m. Fakat paray› teslim edecekleri dakikada yine
Hâriciye’den ald›klar› emir üzerine, ta‘vîk-i tediyata mecbur
olduklar›n› anlad›m. Avusturya hükûmeti Almanyal› gönüllü-
lerin Arnavutluk’a azimetini[n] ‹talya’ya vesile-i flikayet olabi-
lece¤inden endiflenâk idi. Bu sebebden dolay› bankaya pek s›k›
emirlerle tediyat› men‘e lüzum görmüfl idi. Halbuki Harb-i
Umumî’den biraz evvelce bunlar Draç’a vâs›l olsalard›, Hac›
Eyyâm-› Muhasara
Hat›rat 225
münkeflif olmad›¤› gibi, silah-be-dest olarak Draç’a taarruz
edebileceklerini dahi tahmin etmezdi.
Harekât-› harbiyeye bafllar bafllamaz, hükûmet beht ü hay-
rete ve halk azim bir havf ü haflyete düçar oldu. ‹ctima eden
nuzzâr, bi-eyyi vechin kân mukavemete karar verdi. Evvelce bir-
çok fedakârl›klarla Mirdita’dan ve ‹flkodra Malisiyas›’ndan ge-
tirebildi¤i efrâd› usâta karfl› sevk etti. Avusturya’dan mübayaa
olunan toplardan dört k›tas›n› fiayak yoluna hakim ve naz›r
olan bir tepe üzerine tayin eyledi. Ahali de umumiyetle silaha
sar›ld›. Ve nasyonalistlerin birço¤u jandarmalara iltihak eyledi.
Fakat nizam u intizamdan berî olduklar› içün, emr-i müdafaa-
da muvaffak olmalar› meflkuk idi. Alelhusus, Malisörler safha-i
harbiyeye girmekten imtina ve kasabaya avdet etmeye flurû et-
tikleri içün, hükûmet pusulay› flafl›rm›fl, istinad edebilecek bir
kuvveti olmad›¤›ndan acz ü hayret aras›nda muztar kald›.
Ecnebî sefarethaneleri kap›lar›n› sedde ibtidar ve bayrakla-
r›n› i‘lâ eder etmez, Avusturya ve ‹talya harb gemilerinden bi-
rer müfreze-i askeriye karaya ç›k›b hükümdar› ve saray› muha-
fazaya koyulmufllard›r. ‹talyal› Italo Soliotti’nin vukuata dair
neflr etti¤i bir eserde diyor ki, bu hengâme-i havf u reca aras›n-
da Avusturya Sefarethanesinde azim bir telafl u haflyet ve aksi
olarak ‹talya Sefarethanesinde büyük bir huzur u rahat hü-
kümferma idi. Saat üç raddelerinde dört Hollandal› zâbitle
maiyetleri ve beraberlerinde bulunmufl olan mitralyözleri eflki-
yan›n eline düflmüfl, saat dört buçukta ahvâl daha ziyade kesb-i
vehamet eylemifltir. Dakikadan dakikaya kasaban›n sukutuna
intizar olunuyor. Usât her taraf› sar›b kasabaya takarrub edi-
yordu. Bu s›rada, Kalkandelenli Mehmed Pafla Dralla gibi flü-
c‘ân, ibraz-› cesaret-i bî-pâyan ile müdafaaya gayret ve kulûb-›
hâifeye bahfl-› kuvvet eylemifl ise de, tak›m tak›m ecnebî gemi-
lerine iltica eden çoluk çocu¤un manzara-i fecîas› alelumum
halk›n ye’s ü teessürünü dû-tâ etmekte, Draç kasabas›[n›n] bir
merkez-i ceng ü sitîz olmaktan ziyade bir saha-i hacret ü hicret
oldu¤u[nu] göstermekte idi. Saray›n etraf›n› ihata eden efrâd-›
bahriyenin kasabay› dahi muhafazaya memur edilmeleri te-
Hat›rat 227
vesâitini anlatmak içün hikaye-i âtiyeyi bir misal tarz›nda zikr ü îrâ-
da lüzum gördüm:
Draç’daki jandarma efrâd›yla sâireden (?) mâadâ kendi hükümdarla-
r›n› muhafaza etmek içün ayruca yüz kadar Malisör Draç’a gelmifl,
ikametgâh›m›n etraf›n› ihata eylemifllerdi. Halbuki daha evvelce sara-
y› muhafaza içün Avusturya ve ‹talya bahriye neferât›ndan birer müf-
reze karaya ç›km›fl idi. Bu suretle Draç’da üç yüz kadar gönüllü ve iki
yüz jandarma ve birkaç mitralyöz ile alt› k›ta sahra topu var idi. Fakat
bunlar› istimal edecek efrâd pek cüz’î ve talimden bî-behre idi. Benim
muhafazam içün gelen Malisörleri evlerine iade etmek üzere Aliot-
ti[’nin] pek ›srar eyledi¤i hayretle görülmüfl ve bu fikr ü arzusunu ter-
vic etmezsem, ‹talya bahriye neferât›n› geri çekece¤ini kemal-i telafl
ile söylemifl oldu¤u gibi, Katolikler taraf›ndan s›yanet olunmakl›¤›m
maddesi erbâb-› k›yama girân geldi¤ini ila[ve]-i mâkâl eylemifl idi
(175). Meazalik, vapura binmezsem hayat›m› kurtarmak imkan› ol-
mad›¤›n› ve ‹talya süfün-i harbiyesi taraf›ndan usâta karfl› top endaht
edilemeyece¤ini tebli¤ etmifl idi. Ben de buna cevaben, “‹flkodra’da
bulunan efrâd-› beynelmilelden bir miktar gönderildi¤i takdirde Ka-
tolikleri iadeye haz›r›m” dedim. Aliotti, rüfekâs›n›n re‘yini sual et-
meksizin ceffe’l-kalem bunun mümkünsüz oldu¤unu söylemifl ve
müteakiben sekiz-on bin asinin Draç’a takarrub ettiklerini ve Rafl-
pol’da bulunmufl olan elli nefer jandarma ile sâireyi Hollandal› zâbi-
tân ile beraber esir eylediklerini haber vermifltir. Birkaç dakikadan
sonra yan›ma gelen Kaymakam Thomson bu vukuat› tasdik eylemifl-
tir. Aliotti’nin teflvikiyle saraya gelen bütün süferâ ile Heyet-i Nuzzâr
dahi ayn› lisan ile beni tehdit ve ailemle me‘an bir vapura gitmezsem
muhatara-i azimede bulundu¤umuz meselesini teyid eylemifllerdir.
Avusturya sefiri Löwenthal dahi bu ihbar› tasdik etmek ile beraber,
‹talyanlar ile ihtilalciler aras›nda verilmifl bir karar üzerine duçar-› ta-
arruz u hakaret olaca¤›m› beyan etmifl ve vapura râkib olmaktan bafl-
ka çare kalmad›¤›n› itiraf eylemifltir. Malisörlerin iadesi lüzumu der-
kâr idi. Fakat beni b›rak›b bir yere gitmeyeceklerini haber verdikleri
içün, yaln›zca gitmeleri düflvar idi.
Bu ahvâle ve kraliçenin gösterdi¤i ›srara karfl› Draç’da kalmakta im-
kan yok idi. Çâr ü nâçâr May›s’›n 23. günü saat üçde ikametgâh›m-
dan müfarakat eyledim ve Misurata vapuruna bindim. Vapurda ken-
dimi esir fleklinde gördüm. Avusturya sefiri dahi bir Avusturya vapu-
Hat›rat 229
hakk-› himayesi hissolunuyor ve yaln›z ‹talya bayra¤› temevvüc
ediyordu!”
Bu itirafâta ve tevâli eden hâdisâta göre hükm olunmak la-
z›m gelürse, isyan›n menba› ‹talya Sefarethanesinin ve isyan›n
kumandan› Aliotti’nin oldu¤u [aflikâr] idi. Bu suretle onlar›n
taarruz[un]dan yaln›z ‹talyanlar masun olabilir, yaln›z ‹talya
bayra¤› alt›nda bulunanlar endifleden azadesiz kal›rd›. Meaza-
lik, usât›n teklifât-› vak›alar› reddedilir ve mütareke müddeti
hitam bulur korkusuyla herkes telafl ve endifle gösteriyordu.
May›s›n 23. günü Romanya atafle-militeri Prens Sturca ile
Hollandal› Yüzbafl› Sar avdetlerini yine namus-› askerîleriyle
ba‘de’t-temin usât›n bir mektubunu hâmilen alessabah geldik-
leri görülmüfl ve bundan dolay› halk ile beraber heyet-i hükû-
met ye’s ü hayrete düflmüfltür. Zira mektub Hükümdar’a yaz›l-
d›¤› halde, usât müzakerât-› sulhiye ve katiada bulunmak içün
yaln›z Avrupa devletlerini, yani Kontrol Heyetini muhatab ta-
nad›¤› yaz›yor, Hükümdar’› ve hükûmeti ›skât ediyorlard›. Er-
tesi günü saat on raddelerinde hükümdar Saray Naz›r›n› ve
seryaveri Libohoval› Ekrem Bey’i beraber alarak kasabay› ve
k›taat-› askeriyeyi devr ü seyre ç›km›fl, toplar›n tabya edildik-
leri yere ve Draç Köprüsü’ne kadar gidib efrâd-› askeriyeye
bezl-i iltifat ettikten sonra on birde saray›na mu‘âvedet eyle-
mifltir. Hükümdar›n merdâne ve dilîrâne cevelân› halka pek
ziyade hüsn-i tesir ederek, fliddetli alk›fllara bâis olmufltur. O
gün ‹talyal› Topçu Miralay› Murichio ve Yüzbafl› Molteda, Ali-
otti taraf›ndan Salîb-i Ahmer [K›z›l Haç] nam›na mecruhîne
icra-y› müdâvât ve muhtacîne tevzî-i iânât etmek üzere ehl-i
k›yam cânibine sevk olunmufllarsa da, saat on bir buçukta bu
iki zat avdet etmifl ve kendilerinin ifadesine göre usât adem-i
ihtiyaclar›n› beyan ile ianelerini almaktan isti¤na ve istinkaf
eylemifllerdir. Meazalik, biraz sonra Baron Aliotti Mülaz›m
Descia ile General-konsolos ve Kontrol Heyetinde ‹talya’n›n
murahhas› olan Mösyö Gali’yi eflk›yaya göndermekten ihtiraz
etmemifltir (177).
Hat›rat 231
de istifa ederek, heyet-i hükûmetten ayr›lma¤a mecbur olmufl
idi: Hükümdar bir aral›k süferân›n davetle ahvâl-i câriye üzeri-
ne reylerini sormak hevesini gösterdi. Müfid Bey’e bu arzusu-
nu anlatarak, süferân›n saray›nda toplama¤a memur eyledi.
Müflarünileyh nîm-resmî olarak bir vakt-i muayyenede bil-
cümle süferân›n sarayda haz›r bulunmalar›n› rica ve onlar da
muvafakat etti. Bu suretle süferâ tayin olunan saatte saraya gel-
dikçe Müfid Bey istikbal ediyor ve Prens’e malumat veriyordu.
Süferâ tamamen geldikden sonra, Prens bunlar›n bulundular›
odaya gelib hücre-i mahsusas›na davet ve onlar da kemal-i
hürmet ile icabet eyledi. Prens süferân›n oda kapusundan s›ra-
s›yla geçmelerine bizzat intizar ettikten sonra s›ra Müfid Bey’e
gelir gelmez yüzüne karfl› kap›y› seddetmifl, müflarünileyhi hâ-
riçte b›rakm›fl idi. Bu muamele-i bâride üzerine müflarünileyh
istifas›n› yaz›b derhal Hükümdar’a yollam›fl ve saraydan ç›kub
gitmifltir. Prens müflarünileyhin nezaretten keff-i yed etti¤ine
bir fley dememiflti. Halbuki bu kere kendisini davet etmifl, ka-
bineyi teflkiline memur eylemifl ise de, Müfid Bey bu bârgirân›
kabulden istinkaf etmifltir. Buna binaen Turhan Pafla ye’s ü
hayretle yaln›zca saraya gitti.
Kap›da Esad Pafla’dan müntek›l otomobilin üzerine bir be-
yaz bayrakla ‹talya ve Avusturya sefirlerine mahsus sancaklar
keflide olundu¤unu gördü. Müteakiben Mösyö Aliotti ile Lö-
wenthal göründü. Bu tehiyyât›n esbâb-› mucibesini sordu.
Usât ile müzâkerâta giriflmek üzere fiayak’a gideceklerini söy-
lediler. Turhan Pafla, erbâb-› k›yam›n mevcudiyet-i siyasiyele-
ri olmayub, bunlarla süferân›n müzakere etmeleri hükûmet ve
mevcudiyetlerini tanamak demek olaca¤›ndan bahis ile,
men‘e kalk›flt›. Halbuki Mösyö Aliotti bu tavassuttan münba-
sit u müteflekkir ve Löwenthal hal ü âtîden mütehayyir görü-
nüyordu. ‹htar-› vâk›‘› ›s¤âya lüzum görmeyen süferâ fiayak’a
ve Turhan Pafla saraya do¤ru gitti. Müflarünileyh Prens’i gör-
dü¤ünde bu iyâb u zehâb›n mahiyeti itibariyle zarardan baflka
bir faideyi mucib olamayaca¤›n› anlatm›fl, Prens’i mehâzîr-i
Hat›rat 233
Vukuat-› Harbiye
Hat›rat 235
u helecan aras›nda b›rakm›flt›r. fiühedân›n miktar› otuza ve
mecruhîn iki yüze bâli¤ idi. Usât›n telefât› dahi belki bu mik-
tardan dûn de¤il idi. Fakat her iki taraf galebe-i katiadan nâ-
ümid idi. Rüesâ-y› usât ecânibin müdahale-i fledidesini davet
etmekten korkmufl ve bu sebeble hod-be-hod geceleyin terk-i
mevki eyleyerek fiayak yolunu tutmufllard›r. Alessabah, ‹sa A¤a
Boletin’in ve Margakoni’nin kumandas› alt›na verilen yedi yüz
kadar Malisörü iki tak›ma ay›rmak ve ileriye sevk etmek iste-
mifllerse de, bunlar birbirinden ayr›lma¤a raz› olmad›klar›n-
dan, müctemian Draç Köprüsü’ne müntehi olan yolu tuttular
ve kemal-i emniyet ve suhuletle köprüden bed’ ile üç-dört yüz
metre ileriledilerse de, fiayak’a nâz›r olan tepede mütehaflflid
olan usât fliddetli bir atefl alt›na alm›fl, bunlar› telefât-› külliye-
ye u¤ratm›fl olduklar› içün Hollandal› Binbafl› Roon ileri hare-
ketlerine mani oldu. Saat sekizden sonra harb bir kat daha
kesb-i dehflet eyledi. Toplar hal-i faaliyette idi. Malisörler Rafl-
pol tepelerinde iken, hem kumluktan hem o tepelerin mukabi-
linde bulunan mevâkiden üflüflen usât tazyik ve muhasara ey-
ledikleri içün, hal ve mevkileri pek hatarnâk oldu. Malisörler
ric‘ate bafllad›. Fakat intizamlar›n› muhafaza edemediklerin-
den, pek çok telefâta u¤rad›.
Art›k bir hezimet ü felakete karfl› herkes hükümdar› ve hat-
ta hükûmetle vatan› düflünmekten ziyade, bafl›n›n çaresini ara-
ma¤a, nefsine bir melce bulma¤a mecburiyet gördü!
Malisörler muttas›l kaç›yor, çil yavrusu gibi öteye beriye da-
¤›l›yordu. Köprüde vâki küçük istihkamâtta olsun müdafaa
edebilmelerine bile imkan yok idi. Ne sergerdelerinin emrine
münkâd oluyor ve ne de muhatara-i âtiyeyi düflünüyordu; hi-
râsân ve girîzân kasabaya giriyordu. Usât köprüyü ve onda b›-
rak›lm›fl olan bir topu zabt etmifl, ümid-i mukavemet kesilmifl-
tir. Toplar dahi sükut ve tavakkuf etmifl, usât›n karfl›s›nda ferd-i
âferîde kalmam›flt›r. Onlar›n hay u huylar›ndan ve att›klar›
mermilerin tanîn-i bedbûylar›ndan gayr› ses sada iflitilmiyor-
du. Bu s›rada merâkib-i bahriye bütün efrâd-› ihtiyatiyelerini
karaya ç›karm›fl, toplar› saray›n sahas›na ve kasabaya do¤ru
Hat›rat 237
idi. Draç ondan evvel gizli gizli tertib olunan entrikalar›n saf-
has› idi. fiimdi Avusturya ve ‹talya delegeleri maskelerini kal-
d›rm›fl, iki pehlivan gibi musâraaya bafllam›fl idi. Sâir süferâ ile
Kontrol azas› dahi aflikâr olarak birbirinin aleyhinde idare-i ke-
lam ve merama yol açm›fl idi. Böyle bir hengâme-i bela ve fet-
rette, Prens’in asl u nesli ve Avusturya’n›n intihab›yla gelmifl ol-
mas› maddesi cidâl ve nizâ› dû-tâ ediyordu. Draç bir saha-i si-
yasetten ç›km›fl, bir meydan-› münakafla kesilmiflti.
Bu meydan[da] hedef olan Arnavutluk’un mevcudiyeti ve
Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiyesi idi. Londra Konferans›-
n›n mukarrerât-› müttehazesi Arnavutluk içün ne derece bî-
eman oldu¤u malum idi. Hay›rhâhl›k iddias›nda bulunanlar›n
takib etmek istedikleri gaye tamam›yla anlafl›lm›fl, merkez-i
hükûmeti insafs›zcas›na tazyik eden mürteciler ise bu belâyâ-y›
azimeden, bu taksimât-› elimeden bîpâk u bîperva kalm›fl idi.
Taife-i merkume kâh Saltanat-› Osmaniyyeye kesb-i irtibat et-
mek üzere ayy›ld›zl› bayraklar›n sâyesi alt›nda Arnavutluk’un
alem-i zî-celâlini, Arnavutluk’un niflane-i istiklalini murdar
ayaklar›yla bas›yor ve kâh hamiyet-i câhiliye ile birbirinin kan›-
na susam›fl olarak Draç, Berat ve Avlonya sancaklar›n› seylâbe-
i istilalar›yla bir buhayre-i hûn-âlûda çeviriyordu! Maksadlar›
millî bir gayeyi istihdaftan uzak ve s›rf menfaat-i flahsiyeye
ma‘tuf idi. Bu evbâfllar fezâyih-i vahfliyâneleriyle aleme karfl›
milletin hakk-› hayata ve istiklal ü saadete müstaid olmad›¤›
fikrini vermifl, düflmanlar›m›z›n arad›klar›n› bulma¤a sebebi-
yet olmufltur. Bu suretle ilk önce ‹talyanlar Avlonya’ya asker ç›-
karm›fl ve sonra Greklerle pazarl›klara giriflmifl, Arnavutluk’un
mevcudiyet-i kavmiyesine hâtime çekmeyi kurmufllard›r!!
‹mdad
Hat›rat 239
tehdit etmek istemiflti. Fakat efrâd-› merkume aras›nda at›lan
tohum-› nifak u fesad›n tesiriyle bilâ-mûcib hezimete u¤ram›fl
idi. Bu asker periflan u girîzan yollara dökülmüfl ve Aziz Pafla
yaln›zca Fir’e gelmeye mecbur olmufl idi. Efrâd-› merkume flu
suretle bozulduktan sonra, sözde kuvvetü’z-zâhir olmak üzere
Avlonya’dan bir-iki yüz kifli sevk olunarak ve Bektafl Efendi
Çakranî ile Hüsnü A¤a Toska, alt›-yedi yüz neferlerle Prostar
Çiftli¤i piflgah›na kadar firarîleri takib eden usâta karfl› durub
ric‘ate mecbur eylemifl idi. O gün Avlonya’dan ye¤enim Nured-
din Bey’in k›yadetiyle ve Feyzi Bey’in refakatiyle daha üç yüz
kifli gelmifl ve Bektafl Efendi Çorofl dahi Malaskastra-i Bâlâ’dan
toplayabildi¤i dört yüz neferle yetiflmifl oldu¤undan, Loflna’ya
do¤ru hareket olunarak Karabu¤ar’a toplay›b s›rtlar›na vara-
bildiler. Bektafl Efendi Çakranî Loflna’n›n sol ve Hüsnü A¤a
Toska sa¤ cenah[›n]da ve Avlonyal›lar Malakastra-i Bâlâ Tak›-
m› Kola¤as› Ziya Bey Molla’n›n tertibiyle cebhede mevki tuttu-
lar. Haflerat-› bâ¤iye ‹skomifl Deresini geçerek ve Loflna’n›n fli-
malinde vâki kara halk›n› önlerine katarak, Haziran›n 18’inde
Karabu¤ar’a tepesinden hücuma bafllad›lar. ‹lk önce Kanine fe-
daileri gere¤i gibi muharebe ve mukabele etmifl ve bunlar›n ba-
fl›nda bulunan Kanineli Said Kemal Efendi iki kolundan mec-
ruh olmufl, ikindiye kadar Avlonyal›lar yaln›zca muhâcimîne
mukavemet edebilmifllerdir. ‹kindi üstü Bektafl Efendi Çorofl
bunlar›n imdad›na geldi ise de, bu gönüllü f›rkas› yavafl yavafl
meydan-› harbden tebâüde bafllam›fl ve gece hulûl eder etmez
k›taat-› askeriye bozulub Fir’e do¤ru firar eylemifllerdir. Yaln›z
Bektafl Efendi Çakranî tak›m› ve [!] müsaid bir mevki tuttuk-
lar› içün birkaç saat daha harbe devam ettikten sonra onlar da
firara bafllam›fllard›r (180).
Bu muharebede haz›r bulunanlar›n rivayetine göre, esbâb-›
hezimetin birincisi Hüsnü A¤a Toska’n›n efrâd› yevmiyelerini
tamam›yla alamam›fl olduklar›n› bahane edinerek saff-› harb-
den ç›km›fl olmalar› maddesi idi. Bununla beraber, mâl-› gani-
metle efrâd›n k›sm-› küllîsi hanelerine avdet eylemifl, kuman-
danlar biribirine muhalif emirler verib efrâd› flafl›rtm›fl, Kanine-
Hat›rat 241
ve Müzakiyelileri önlerine katm›fllard›r. Binaenaleyh Fir ile ci-
var›nda ve belki Avlonya ile Malakastralarda endifle ve telafl pek
ziyade idi. Bektafl Efendi Avlonyal›lardan üç-dört yüz kiflinin
sevki ricas›yla mektublar göndermifl, iflin ehemmiyet-i azime-
sini izah eylemifl idi. Buna binaen Avlonyal›lar belediye daire-
sinde bi’l-ictima Kanine’den Viyosa’ya kadar olan kara halk›
Viyosa Deresi üzerinde tahaflflüd etmek, Dukatl›lar Lu¤ura’y›
tutmak, Rreza ile Shullëri köyleri Koç’a yürümek üzere karar
vermifllerse de, ashab-› re’y ü flûrâ meyan›nda bulunan Velçeli
Ali Efendi Bekir bir kere de ‹smail Kemal Bey’in re’yine müra-
caat olunmas›n› teklif etmifltir. Müflarünileyh Viyosa’n›n mu-
hafazas›n› tensib etmek ile beraber, cihât-› sâire üzerine kuv-
vetler sevk edilmesinden tehâflî eylemifl idi (181). Meazalik,
Loflna’dan Müzakiye’den tecemmu eden k›taat› askeriye meh-
mâ-emken kendilerine çeki düzen verib, yine Nureddin Bey’in
kumandas›yla Avlonyal›lardan dört yüz kifli Berat’a mütevecci-
hen hareket eylemifllerdir. Hasan Bey Köprüsü birkaç gün ev-
vel jandarma yüzbafl›l›¤›yla istihdam olunan Lepeniçeli Ahmed
A¤a taraf›ndan iflgal edilmifl ve Avusturyal› Yüzbafl› Gilardi
(182) bir cebel topu ve bir de mitralyöz ile bunlara muavenete
gelmifl idi. Avlonyal›lar Beratl›lar›n imdad›na geldikleri zaman
asiler Seman Deresini Koç Köprüsünden geçmifl, Berat’› arka
taraftan muhasara etmeye bafllam›fllard›.
Beratl›lar›n temerrüd ve tereddüdü ve usât›n kesretle vürû-
du sebebiyle Berat pek fena bir vaziyette idi. Küçük bir musâ-
demeden sonra kasaba asilerin eline geçmifl ve Avlonyal›lar
oralarda duramay›b Sina tarikiyle avdete flitâbân olmufltur (10
A¤ustos 1914).
Bu ahvâl-i elîmeye karfl› merkez-i hükûmet hâlâ Avlonya’dan
imdad ve muavenete muntaz›r idi. Hükümdar, herkese bâis-i it-
minân olmak üzere refika-i muhteremesiyle bahren Avlonya’ya
geldi ve hanemizde misafir olub, halk›n himmet ve hamiyetine
müracaat eyledi. Fakat kaza halk› her gün gelmekte olan kavâ-
fil-i muhacirînin verdikleri korkulu haberlerden ürktükleri ve
muteberân-› kaza dahi taraftarl›k beliyesiyle ve teferrüd ü tahak-
Hat›rat 243
bir miktar ahali-i ‹slâmiye, usâttan birkaç kifliyi esir ve Avlon-
ya’ya sevk ve tesyîr etmifl ise de, Ergiri Sanca¤› halk›ndan olub
bâbercâ-y› muhaceret olanlardan iki bin kifli çâr ü nâçâr silah-›
hamiyete sar›l›b, Berat’›n tahlisine gitmifllerdir. Bunlardan Sina
tarikiyle giden f›rka usât› ile çarp›flarak on befl kadar flehid ver-
dikten sonra Berat’›n istilas›na muvaffak olmufllard›r. Fakat o s›-
rada Berat hükûmetinin re’sikâr›nda muktedir bir adam yok idi.
Kazan›lan bu muvaffakiyet üzerine halk›n endifle ve tereddüdü-
nü izale ve nüfuz-› hükûmeti az çok muhafaza etmek mümkün
iken, Praviflteli Behcet Efendi Arslan’›n zaaf-› fikr u idaresi, gös-
terdi¤i telafl ve teseyyübü vak‘-› hükûmeti ihlal etmifl, sözü aya-
¤a ve emr-i hükûmeti esâfilin eline düflürmüfltür. Alelhusus, iki
Bektaflî baban›n fart-› tehâlük ve taassubuyla ve Beratl› Ferid
Numan Efendi ile Neflet Bey Viryoni’nin ifrat derecede göster-
di¤i milliyetperverli¤iyle fieyh Hasan’›n Tekkesi (183) ve Rama-
zan A¤a Kadofl’un hanesi ihrak ve fleyhin ve Ramazan A¤a’n›n
iki masum çocu¤u katl u ihnâk edildi¤i gibi fieyh fiefik Efendi
darb u katl edilmifl ve efrâd-› askeriyeden ve muhacirînden bir
tak›m eflhâs çarfl›y› nehb ü gârete bafllam›fl oldu¤u içün, ahali-i
mahalliye galeyana gelerek alenen usâta iltihak etmifllerdir.
Bu suretle hükûmete zahîr olmak üzere gelen bu kuvvetli
asiler, Berat’tan tekrar def‘ ü tenkil ve tuttuklar›n› itlaf ü tezlil
etmifllerdir. Mürteciîn-i merkume ‹slâm Bey Viryoni ve Mus-
tafa Bey Vokopola gibi hamiyet-i milliye ve f›trat-› zekiye erbâ-
b›n›n piflvalar›ndan olan zevât›n hanesini ve Ergirili Baki Efen-
di’nin meskenini yak›b y›km›fllard›r (19 A¤ustos 1914).
Berat’ta cereyan eden ve kurûn-› vustâda din nam›na yap›-
lan barbarl›klar› and›ran bu hadiseler hükûmet-i merkeziyeyi
flafl›rt›yor, taaddiyât-› vâk›a taassub ve cehaletin tesiriyle yap›l-
d›¤› içün, her iki taraf bir mücadele-i siyasiyeden ziyade, baya-
¤› Ehl-i Sünnet ile Bektaflîler aras›nda bafllam›fl bir tarikat kav-
gas›[na] sar›l›yordu. Halen ve âtiyen bu rev[î]fl Arnavutluk
içün en büyük bir fetret ve felaket nazar›yla bak›lmas› laz›m
geldi¤i gibi, Yunan eflk›yas›n›n tecavüzât› dahi usât› tedhifl et-
miyordu (184).
Hat›rat 245
Bu s›rada, Avlonya’da bulunan esliha ve cebhaneyi hükû-
met Draç’a sevk etmeye bafllad›. Büyük bir havf ve helecâna bâ-
is olan bu hal üzerine halk tak›m tak›m Brindizi’ye hicret eyle-
meye karar verdi. ‹smail Kemal Bey, refakatinde birkaç kifli
al›b, bir heyet-i mahsusa fleklinde Avrupa’ya gitmek ve müza-
heret aramak üzere bir teklif dermeyan eylemifl ise de, kimse
refakat etmek istememifl ve bir vekaletname ile umum halk›n
temenniyât›n› ve mezâlim-i vâk›an›n derecât›n› Avrupa kabi-
nelerine arz ve tebli¤e vesâtat eylemek arzusunda bulundu¤u
halde, sözü nazar-› itibare al›nmam›flt›r!! Halk› istila etmifl olan
haflyet ü dehflet her tahmin ve tasavvurun fevkinde idi.
‹smail Kemal Bey yaln›zca Brindizi’ye gidib Arnavutluk’a
bir daha u¤ramam›fl ve ba‘de’l-vefat cenazesi Avlonya’da Kani-
ne Tekkesi’nin haziresinde defn-i hâk-i gufran olmak üzere ge-
tirilmifltir.
Bu muhacirînden ve Avrupa’da bulunan müttefiklerinden
kimse [fl]akk-i [fl]efe-i flikayet etmemifl, kimse Arnavutluk’un
bulundu¤u hal-i hevl-nâk› enzâr-› âmmeye koymam›flt›r. O¤-
lum Ekrem Brindizi’ye sürüldü¤ü zaman Viyana cerâid-i res-
miyesini bu taaddiyât›n tafsilat›yla doldurmufl, abd-i aciz dahi
Viyana’da her türlü teflebbüsât-› siyasiyeye tevessül ederek bir
çare-i necat arama¤a çal›flm›flt›r. Zemin ü zamana göre bu nefl-
riyat ve teflebbüsât dahi Arnavutluk’u kurtarma¤a muvaffak
olamam›flt›r.
Mirdital›lar
Hat›rat 247
Draç’a âmâde-i hücum olan asilerin cüreti mehmâ-emken
def‘edildi¤i ve az çok bir f›rsat kazan›ld›¤› içün, flimalden
Prenk Doda Pafla’n›n ve cenubdan Aziz Pafla ile Feyzi ve Nu-
reddin beylerin ve Bektafl Efendi Çakranî ile Bektafl Efendi
Çorofl’un ve alelhusus Kruya kasabas›na kadar ilerileyen ve bin
befl yüz kifliden mütecaviz olan Ahmed Bey Zog’un kuvvetleri
müttefikan Berat’a hareket etseydi, miktar› günden güne tenâ-
kus eden usâta galebe etmeleri ve onlar› her taraftan sarub pe-
riflan eylemeleri mümkün idi.* Fakat merkez flahsiyet ve
ehemmiyetini kaybetti¤i ve Mirdital›lar kimseye râm olmak ve
harb etmek istemedikleri içün, bunlardan bir gûna faide gör-
mek imkan› yok idi. Efrâd-› merkume esasen bir hiss-i hami-
yetle ve hükûmete cidden muavenet etmek hevesiyle [de¤il],
ayl›k almak ve râh-› rastlar›n[d]a kolayca bulabildiklerini çal-
mak maksad›yla gelmifllerdir. Bu cihetle, ‹flim’de duçar-› taar-
ruz olur olmaz, ileriye gitmekten ictinab etmifl, k›smen köyle-
rine avdet etmeye flitâbân ve kendilerine tecavüz etmeyecekle-
rini müeyyed-i usât-teminat? olan bir k›sm› dahi harekâta ifl-
tirak etmekten rûgerdan olmufllar, en do¤rusu tevhid-i hare-
kâta mümânaat etmifllerdir.
Zaten para mukabilinde askerlik eden bu misillu avam u
hevamdan hiçbir vakit, hiçbir yerde hay›r görülmemifl ve dai-
ma kendilerine gösterilen fedakârl›klar cüretlerini artt›rm›flt›r!
Bunlar›n cebhaneleri, üzerlerinde tafl›d›klar› birkaç fiflenge
münhas›r idi ve bununla beraber bu fiflenkleri beyhude yere
heba etmeye al›flm›flt›. Hiçbirisi att›¤› mermiyi isabet ettirmez,
niflan almas›n› bilmezdi. Havaya tüfenk atar, bol bol fiflenk ya-
kar, ac› ac› ve pek vahfli nalelerle kendi mevcudiyetlerini düfl-
* Ahmed Bey Zog Mezra Tepesine vâs›l oldu¤u anda, üç bin kifliden ziyade sa-
y›lan Prenk Doda Pafla’n›n maiyeti ‹flim’de rast geldiklerini çal›b çarbm›fl ve
yak›p y›km›fl oldu¤unu ve bunun üzerine ‹flimlilerin ehl-i k›yama iltihak et-
tiklerini haber ald›. Kruya’ya çekildi; fakat bunun, Pafla’n›n Mata Deresine
do¤ru pek fena bir halde ric‘at etdi¤ini haber almak ile, çaresiz maiyetiyle
beraber Mata havalisine avdet eyledi. Bu iki kuvvet müttehiden ve muntaza-
man hareket etselerdi, usât mahv u periflan olurdu. Bilakis, asiler bunlar›n
ric‘atlerinden cüretyâb olarak Tiran’a girmifl, her tarafa hakim olmufltur.
Hat›rat 249
kadar›n›n tevzîi mümkün olabilece¤inin beyan›” rica olundu-
¤u halde, Turhan Pafla,
-“Telgrafnamenizi ald›m. Haflmetlu hükümdar ahali-i
‹slâmiyenin gösterdikleri vatanperverâneden dolay› memnun
ve müteflekkirdir. Bib Doda Pafla henüz bir muavenete arz-› ih-
tiyac etmemifl ve buna lüzum gösterdi¤i anda kendilerine mü-
racaat edilmesi mukarrer bulunmufl oldu¤unu beyan ile bera-
ber keyfiyetin ahaliye tebli¤e vesâtatlar› temenni olunur” ibare-
siyle cevab verdi¤ine bak›l›rsa, cereyan-› halden kimsenin ma-
lumat-› sahihas› olmad›¤› derkâr idi.
R›hlet
Hat›rat 251
ta oldu¤u halde bu fikri tervic ve kabul edenler çok idi. Vehle-
ten bir hüsn-i netice vermesi ve manen ve maddeten usât üze-
rinde hoflça bir tesir yapmas› tabiî olan bu tedbir, Arnavutluk’u
fetret ve felaketten kurtarma¤a kafi de¤il idi. Ekseriyetle ahali
meyyâl-i i¤tiflafl ve duçar-› telafl u irtiâfl olduklar› içün, teskîn-i
ezhâna meydan yok idi. Kontrol Heyeti ile ricâl-i idare tenfiz-i
idare ve temin-i asayifl edebilmek içün bir gûna kuvveti hâiz gö-
rülmüyordu. Asiler ke’l-evvel istedikleri gibi hareket ve icra-y›
hükm ü hükûmet edecek ve ‹smail Kemal Bey ile yârân› ve Ar-
navutluk’un sâir müteneffizân› bu halden bilistifade ötede beri-
de birer hükûmet kuracaklard›r. Bunlar›n muhalifleri ya zorba-
larla birleflecek veya rukebâs›n› ezib hükûmeti keyfe mâ yeflâ’
deruhde edeceklerdir. Alâ külli’t-takdîr vahdet-i idareyi ve hu-
zur-› umumîyi muhafazaya imkan bulunmuyordu. Kontrol He-
yeti meyan›nda hâriçten bir kuvve-i munzamme getirilmesi fik-
rini dermeyan eden olmufl ise de, azalar aras›nda zaten tesânüd
ve tevafuk kalmad›¤› içün, bu re’y-i münferidi kabul ve icraya
de¤il, hatta müzakereye bile lüzum görülmemifltir. Ahvâli cere-
yan-› tabî‘inde b›rakmak ve Hükümdar Prens zu Wied’i terk-i
mevki etmekten baflka çare kalmam›fl idi.
Buna binaen Kontrol azas› ve düvel-i muazzama süferâs›,
heyet-i hükûmetle beraber sarayda birçok defalar toplanm›fl ve
Hükümdar’›n r›hletine karar vermifllerdir.
Çare-i selamet mefkud ve mehlike-i hayat meflhud oldu¤u-
na kanaat getiren müflarünileyh, kaffe-i esâs-› beytiyesini ve
k›ymetli eflya-y› nefîsesini, hatta elbise-i zâtiyesini tamam›yla
sarayda terk etmek ve Arnavut kavmine bir vedia olmak üzere,
idareyi heyet-i merkumeye tevdî ve Eylülün üçüncü günü saat
on bir raddelerinde ‹talya bahriyesine mensub Misurata yaht›-
na41 râkiben ve Venedik’e müteveccihen hareket eylemifltir. Re-
fika-i muhteremesi, o¤luyla kerimesi beraberinde ve seryaveri
Ekrem Bey ile sâir maiyeti yan›nda idi. Turhan Pafla, Akif Pafla,
Sami Bey Viryoni, Vasapaflazade Selim Bey ve ‹flkodral› Mual-
lim Kraya dahi beraberinde idi. Prens o gün beyanname-i âtîyi
neflr ü ilan eylemifltir:
Hat›rat 253
erbâb-› taassub, halk›n bu gaflet ü hayretinden bilistifade hü-
kümdar›n mezhebini, an‘anât-› diniyenin sukutunu vesile-i i¤-
fal ve ihtiyal saym›fl, bir hamiyet-i câhiliye ile bir hükûmet-i
‹slâmiye’nin ihyas› veya irtibat-› Osmaniyye’nin ibkâs› emelini
ortaya sürmüfllerdir.
Bu ümniyenin hayyiz-ârâ-y› husul olmas›nda imkan olma-
d›¤› malum idi. Arnavutluk mezâhib-i selase ehlini tevhid ve
telif edebilecek bir idare-i kavmiye tesis etmedikçe, yaflamama-
¤a mahkum idi. Henüz hudud-› mukarreresiyle kesb-i irtibat
etmemifl, Katoliklerle Ortodokslar bu tezebzüb-i idareden bî-
zâr olarak, ekseriyetle meyl-i millîlerini göstermemifltir. Arna-
vutluk enzâr-› ecânibde kabâil-i muhtelifeden mürekkeb bir
flekil ve surette tecelli ediyordu. Enkaz-› ink›razdan baflka mey-
danda bir fley görülmüyordu. Halbuki, sevda-y› irtica ile her ta-
raf› zîr ü zeber eden zorbalar›n sanâdîdi bu tehlikeleri bilmek
veya en do¤rusu ikrar etmek istemezlerdi. Sade ellerinde dinî
bir davay› alet-i menfaat ve sütre-i ihanet olarak kullanmak ve
bu suretle ihtisasât-› kavmiyeyi bi’l-imha, ihtirasât-› flahsiyele-
rine destres olmak hevesinde idi. Bu dalalet-pîflegân muvaffa-
kiyetlerinden emin ve zemin ü zaman kendilerine müsaid idi.
Yaln›z, flahsiyet ve mahiyetleri halkça meçhul oldu¤u içün, biz-
zat harekât› deruhde etmekten müctenib ve bir sahib-i zuhu-
run ortaya at›lmas›na müterakkib idi.
Tiranl› Refik Bey’in hizmetkâr› Hac› Kamil bütün manas›y-
la vahfleti flahs›nda tecessüm ettirmifl, terbiye-i ictimaiyeye
düflman ve hissiyat-› kavmiyeden bigâne oldu¤unu göstermifl
bir t›marhane kaçk›n› idi. Herkesçe bunun cinnet ve cinayeti
malum idi. Bunu saklamadan ve çekinmeden baflbu¤lu¤a ka-
bul etmifl, pîfl ü pesende koflturmufllard›r. Binaenaleyh, Prens
zu Wied, heyet-i hükûmetle beraber ortadan kayboldu¤u anda,
Draç havalisinde müctemi olan kavâfil-i bu¤ât kasabaya gir-
mifl, saray-› hükümdar› ve bütün devâir-i hükûmeti yed-i zabt-
lar›na alm›fllard›r. Bunlar belli bafll› bir hükûmet teflkiline lü-
zum görmemifl, rüesân›n her biri tak›m›yla birer tarafa da¤›l›b,
tarik-i istilalar›na tesadüf eden yerleri yak›b y›km›fllard›r.
Hat›rat 255
hetini iltizam edenler galebe çald›. Ergirili Behcet Efendi fiaba-
ti, Kamil Bey Risili, Ali Efendi Bekir, Avlonyal› ‹brahim Efendi
Abdullah, Kocollu Abdurrahman fiaflka, Avlonyal› Hüseyin
Efendi Hac›[’dan] mürekkeb bir heyet erbâb-› k›yam rüesâs›y-
la görüflmek ve flurût-› münasibe ile bilâ-harb Avlonya’ya gir-
mek üzere tevkil olundu. Halbuki bu s›rada Draç’da ve muha-
sarada bulunan Hükümdar[’›n] heyet-i hükûmetle beraber
Draç’› terk ettikleri haberi vârid olmufl, halk›n ye’s u heyecan›-
n› ve sanâdîd-i eflk›ya ile bir an evvel uyuflmalar› lüzumunu
taz‘îf eylemifltir (3 Eylül 1914).
Heyet-i mezkure ile baflbu¤lar aras›nda Çakran köyünde
mün‘akid mukavele, evvela Arnavut bayra¤› emâkin-i resmiye-
den tenzil edilmeyib haliyle b›rak›lmak ve saniyen ahalinin el-
lerinde cebhane ve eslihalar› almamak ve salisen yaln›z befl yüz
(188) kifli müsaferet tarikiyle Avlonya’ya gelib iki gün sonra
gitmek ve rabian Draç’a ahaliden mükellefiyet-i askeriye baha-
nesiyle kimse sevk olunmamak ve hamisen Avlonya halk›ndan
ve Avlonya’da sâkin yabanc›lardan kimse tecziye edilmemek gi-
bi esasât› flamil idi.
Mustafa Ndroki ile Osman Bali evvel o¤lum Ekrem’i iste-
mifllerse de, Ekrem müdafaa taraftar› oldu¤u içün Draç’dan av-
det eder etmez bir gemiye binmifl idi. Gemi hareket etmek üze-
re iken Avlonya liman›na lengerendâz olan bir ‹talya z›rhl›s›n›n
kapudan› gelib, hemen gemi ile hareket etmesini suret-i katia-
da beyan ve flayed teahhür ederse muamele-i fledidede buluna-
caklar›n› ihtar ve ityan etmifllerdir. Müteakiben on neferle bir
zâbit gemiye gelib evvela Ekrem’in evrak›n› zabt ettiler ve sani-
yen kendisini göz hapsine ald›lar. Avusturya vis-konsolosu43
Ekrem’i görmek üzere gemiye yanaflm›fl oldu¤u halde, efrâd-›
merkume mülakata müsaadeden imtina eylediler. Birkaç saat
sonra bir torpid gemiyi arkas›na rabt ve Brindizi’ye îsâl etmifl,
Ekrem’i iki polisin taht-› nezaretinde olarak Brindizi’de b›rak-
m›flt›r. Halbuki bunun sebeb-i hakikisi, ihtilalciler Ekrem’e
teklif-i riyaset etmeleri ihtimalinden mütevellid bir telafl idi. Bu
da, erbâb-› ihtilali ‹talyanlar hükm ü nüfuzu alt›nda tutmak ve
Hat›rat 257
nin âmâl-i hasîsas›na alet olmufllard›r. Halbuki âhâd-› nas böy-
le hengâmelerde meftur olduklar› celadet ve hamiyeti ›zhar etse
ve böyle bir alay serserinin hubb-i câh u celali ve temin-i mev-
ki-i ikbali içün îkâ etmekten gayr-i hâlî kald›klar› tesvîlâta firif-
te olmasa, ne birkaç defa tekrar etmifl isyanlar olur ve ne de
memleketimiz böyle bir derd-i ihtiyac içinde kal›rd›. Bu sebeb-
den dolay›, halk›m›z› istila eden bu illet-i müzmineyi tedavi et-
mek ve zay›f ve mühlik görülen flu damar›n› kesmek zaman›
gelmifl oldu¤u gibi, memleketin asayiflini ihlal edenlere her da-
im yâr u yaver olan menfaatperestân›n esâmî-i mefl’ûmelerini
enzâr-› umumiyeye koymak laz›m gelir, san›r›m!
* Esad Pafla’n›n tûl müddet Hâriciye Naz›r› s›fat›yla nezdinde bulunmufl olan
Terka Efendi’nin beyanat-› hususiyesine göre, Esad Pafla A¤ustosun 18’inde
Napoli’den hareket ve Korfu’ya muvasalat eyledi; Korfu’da pek k›sa bir müd-
det ikametten sonra Atina’ya [geçti].
Hat›rat 259
Draç’da mahsur kald›. Pafla bir müddet müdafaa ile u¤raflm›fl,
muhacimlerle uyuflma¤a yol aram›fl ise de, etrafta nüfuz ve kuv-
vetinin sukut etmifl oldu¤unu gören husamâs› pek fliddetli dav-
ranm›fl, Pafla’ya nefes alacak imkan ve meydan b›rakmam›fl idi.
Draç iskelesinde ihzâr edebildi¤i bir küçük vapura râkiben fiin-
gin iskelesine ç›kub Kruya’ya gitmeye muztar olmufltur. Kruya-
lular bu kere galeyan-› umumîden tehâflî etmekle, Pafla’n›n arzu
eyledi¤i müzaheret ve mutava‘attan imtina eylediler ve müflarü-
nileyhe katiyen harbe ifltirak etmeyeceklerini söylediler. Pafla yi-
ne bahren Draç’a avdet eylemifl ve do¤rudan do¤ruya S›rpl›la-
r›n muavenet ve müdahalelerini aram›flt›r. S›rp hükûmeti zaten
Pafla ile akdeyledi¤i mukavele üzerine bu istihzar ve dehalete
muntaz›r idi. Elbasan tarikiyle iki alay asker ve miktar-› kafi top
gönderdiler. Elbasan’da bir müfreze-i askeriye b›rakt›ktan son-
ra, Tiran’a müteveccihen mezkur alaylar yürüdüler. Kâffe
Kërraba’da Pafla’n›n aleyhinde i‘lâm-› k›yam edenlerle birkaç
saat musademe ettiler. Bu kuvve-i ecnebiyeye karfl› ebnâ-y› cin-
simiz f›trat-› zekiyyelerine has›l olan bir cesaret ve flecaatle mu-
kabele etmifl, pek çok âsâr-› fedakârî göstermifllerse de, baflla-
r›nda millet ve hükûmet nam›na hareket edenler olmad›¤› ve
bir alay evbâfl›n hay u huy-› ihtiraslar› alt›nda bulunduklar› içün
S›rpl›lara ma¤lub olmufl; S›rp askeri Tiran üzerine yürümüfltür.
Tiran ahalisi k›smen mukavemet etmek istedi. Fakat tevâlî-i
mezâhimden bîtâb ve bîzâr olan bir k›s›m ahalinin gösterdikle-
ri ye’s u fütûra binaen S›rpl›lar bilâharb Tiran’a girdi. Tiran’da
zâhiren Esad Pafla nam›na icra-y› hükûmet ve faaliyete bafllam›fl
ve fakat devâir-i resmiye üzerine S›rp bayra¤›n› küflad etmifl ol-
duklar› gibi, birkaç gün sonra S›rp hükûmetinin idaresi taht›n-
da bulunduklar›n› halka tefhim ile, her türlü harekât-› muhale-
fetkârâneden ictinab etmeleri lüzumunu anlam›fllard›r.
Meazâlik, S›rpl›lar orada Esad Pafla’n›n hüküm ve nüfuzu-
nu idameye hizmet etmifl ve Pafla bunlar›n izafeten müzaheret-
leriyle veya bâr-› istilaya duçar olmaktan mütehaflfli olan eflhâ-
s›n mutava‘at›yla Draç ve Berat ile Avlonya livâlar›nda ve k›s-
men Elbasan ve Mat cihetlerinde tesis-i hükûmet etmeye mu-
Hat›rat 261
nisbetinde Arnavutluk’a dahi nefreti var idi. Riyakârâne evzâ-
›yla milleti imha ve diyanet perdesi alt›nda tâbiiyet-i Osmaniy-
yeyi ifa etmek, kâffe-i hukuk-› meflrûumuzu kökünden kopar-
mak isterdi. Bunun ve bunun gibilerin ifnâs› memleketin hu-
sul-i refah› nam›na bir büyük hizmet idi. Esad Pafla a¤râz-› flah-
siyesinin tervici maksad›yla yapmayub da bir fikr-i hâlis-i va-
tanperverîye tâbi olsayd›, keffe-i hasenât›nda kayd olma¤a lay›k
bir hareket say›l›rd›. Fakat flahs›nca cüzî ve küllî tehlikeler say-
d›¤› adamlar› bilâ-tefrik ortadan kald›rmak istedi¤i içün, buna
ve hempâlar›na reva gördü¤ü fliddete karfl› Pafla[’n›n] ma¤lub-›
garez ve heva oldu¤unda flübhe yoktur. Müftü siyasetgâha gö-
türülürken Esad Pafla’ya hitaben,
-“Yapt›¤›n ifle bir fley diyemem; sen de benim elime geçmifl
olsayd›n, böylece asacakt›m” demifl idi. Refik-i müdhifli Hac›
Kamil idi. Esad Pafla’n›n baflbu¤lar›ndan Osman Bali’nin yed-
i bî-rahm›na bir ormanda sakl› iken düflmüfl ve o da Tiran’da44
as›lm›flt›r.
Esad Pafla husemâs›n› birer birer yakalad›kça öldürüyor ve
istikrar-› nüfuzuna hasr-› mesai ediyordu. Bu s›rada Libohova-
l› Avukat Necati Efendi, Draç mutasarr›f› idi. Mirdital›larla uz-
laflmak, Lefl havalisini teskine çal›flmak üzere kendisini o tarafa
göndermifl idi.
Necati Efendi Esad Pafla’ya itaat etti¤ine piflman ve ondan
da h›râsân idi. ‹flkodra’da bulunan Hasan Bey’e gayet mahre-
mane bir mektub tesyîriyle, Esad Pafla’n›n îkâ etti¤i mezâlim ve
mehâliki ber-tafsil yazm›fl, müflarünileyhin aleyhinde müttefi-
kan hareket eylemesini istemifl idi! Bizzat Esad Pafla’n›n hikaye
etti¤ine göre, bir süvariye teslim olunan bu mektub-› mektû-
mu mürselün-ileyhi olan Hasan Bey’e götürece¤ine Esad Pa-
fla’ya îsâl etmifl ve bu suretle Pafla münderecât›na vâk›f ve ve
mektuba sahib olmufl idi (191). Esad Pafla vakit kaybetmeksi-
zin Necati Efendi’yi Draç’a istedi. Halinden haberdar olmayan
mîr-i mumaileyh kalkm›fl Draç’a gelib Pafla’n›n huzuruna ç›k-
m›fl ve kemal-i nezaketle Pafla kabul eylemiflti. Esna-y› mükâle-
mede bir lisan-› leyyin ile,
Hat›rat 263
Esad Pafla’y› i‘tisâfât-› me’lûfesinden tamam›yla men etmese
bile, tadile muktedir idi. Nas›l ki Berat halk›ndan birçok masu-
mînin tevkif ve tecziyesini, Berat mutasarr›fl›¤›n› deruhde et-
mifl olan Sami Bey Viryon[i]’ye teklif etti¤i zaman, müflarüni-
leyh cesurâne ve mütecellidâne red ile cevab vermifl, emrini ge-
ri alma¤a mecbur edüb bunlar› kurtarm›flt›r.
Esad Pafla S›rp askerine, S›rp akçesine güvenerek Arnavut-
luk’a girdi¤i içün, aleyhinde bulunanlar›n lehindekilerden kat
kat fazla oldu¤unu bilirdi. Bundan dolay› endifleden hâlî de¤il
idi. “Hâin olan hâif olur” kavl-i meflhurunca, kendisi küçük bir
muhalefete u¤ramaktan ihtiraz eder, yan›ndakiler ne kadar ta-
basbus etseler yine onlar› tatmine gayret ederdi. Hiss-i hamiyet-
le muttas›f olan vatanperverler zaten ve zamanen kendisinden
tebaud etmek, her vesile ile halk› ondan tebrîde çal›flmak laz›m
idi. Bu lüzumu bizzat takdir ve halk nazar›nda mevki-i manevî-
sini tahmin etti¤i içün, yan›nda bulunanlar›n fedakârl›k ettikle-
rine kâni idi. Cenova’da kendisini gördü¤üm zaman, mezâlim-i
vâk›as› ve salb etti¤i baz› zevât hakk›ndaki hükm ü karar› üze-
rine vukubulan sualime karfl›, bir âh-› sert çekerek ›zhar› neda-
met ettikten sonra, baz› eflhâsa baya¤› alet-i i¤râz oldu¤unu bi-
le itiraftan çekinmemifl, azim bir ye’s ü teessür göstermiflti.
Zaman›n nevâib ü garâibine nazar-› ibretle bak›lmal› ki,
Aziz Pafla Viryoni her türlü taaddiyattan müctenib ve kemal-i
mülayemetle muttas›f oldu¤u, adeta kimsenin rencide edilme-
sine raz› olmad›¤› halde, cereyan-› umumîye tâbi olmaktan,
Esad Pafla’n›n baflvekaletini kabul etmekten kurtulamam›fl ve
hatta rivayet sahih ise, baz› maslubînin evrak-› tahkikiyesi al-
t›nda yazd›¤› telhislerde, “Arz-› atebe-i ulyâ k›l›nur, ferman”
ibaresini ilave edecek derecede âsâr-› za‘f u hirâs göstermifl idi.
Halbuki bu cümle ve cemile yaln›z padiflahlara mahsus ve ma-
ruz olmakta istimal olundu¤unu biliyordu. Bu müdârâd›r ki,
Esad Pafla’n›n ru‘ûnet ü savletini ve gurur-› bâ¤iyânesini artt›r-
m›fl, her istedi¤ini yapma¤a kâdir oldu¤una kanaat getirmifl
idi. Esad Pafla hükmü alt›n[d]a bulunan yerleri idare edebil-
mek içün bir usul-i muttaride aramazd›. Her türlü ihtimale
Hat›rat 265
Birçok müflkilat ve temenniyâttan sonra, yaln›z üç gün kalmak
ve taht-› tarassudda bulundurulmak flart›yla biraderzâdeleri-
min cenazeyi getirmelerine müsaade etmifl; üç günün ink›zâ-
s›nda, on befl sene hizmetimizde bulunmufl olan fierif A¤a
Emin’in a¤z›yla hemen Avlonya’y› terk etmeleri lâbüd oldu¤u-
nu tebli¤ ettirmiflti!! ‹nsaniyet ve adaletle kâbil-i telif olmayan
bu muamele-i bâride hayret-i umumiyeyi dâi olmak ile bera-
ber kimse flakk-› flefe etmemifl, evâmir-i vârideyi harfiyen icra
ve infaz içün memurîn birbirine müsabakat eylemifl idi.
[Esad Pafla] Draç’da Musa Kaz›m’›n dest-i bî-emân›ndan
masun kalan saray-› hükümdarîyi bas›yor, milletin, memleke-
tin namus ve haysiyetine vedia olmak üzere Prens zu Wied’in
Draç’da terk eyledi¤i eflya-y› semîne ve hasîseyi tamam›yla gasb
u gâret ediyor; biat ve mutâvaata ahd u peyman edenler bile
buna karfl› itirazda bulunmuyor, avam-› nâs ile beraberlerinde
Pafla’n›n cüret ve hareketlerini alk›fllayordu. Meazâlik, menfaa-
ti u¤urunda Esad Pafla tedâbir-i lâzime ittihaz›ndan geri dur-
muyordu!
Viyana’da bulundu¤um s›rada ve sevâhilimiz abluka alt›na
al›nmazdan evvelce Feyoma’ya göndermifl oldu¤u yapa¤› ve
deri yüklü iki sefineyi Avusturya hükûmeti müsadere etmifl ve
bu eflyay› satma¤a memur olan Co Morteka’y› dahi derdest
ederek Viyana civar›nda vâki bir merkez-i üserâda tevkif eyle-
mifl idi. Co Murteka masumiyetinden ve hal-i mevkufiyetin-
den bahis ile yazd›¤› bir mektub üzerine, Hâriciye Nezareti’ne
gidib habsi esbab›n› istîzâh ve tahliyesini rica etmifl idim. Dos-
yas›n› buldular. Esad Pafla’n›n adam› oldu¤unu ve pek tehlike-
li bir flah›s idü¤ü[nü] beyan ile, ihlâ-y› sebili flöyle dursun,
münasebette bulunmamakl›¤›m lüzumunu cevaben alm›fl
idim. Bir eyyâm sonra bu adam Viyana’ya gelib beni ziyaret
eyledi ve hakk›ndaki delaletimden dolay› flükranelerde bulun-
du. Halbuki bana verilen cevab menfi idi. Nefsü’l-emrde dela-
letim müsmir olamad›¤› içün halâs›na bir çare bulamam›flt›m.
Tahkik-i keyfiyet eyledi¤imde, Esad Pafla ‹mparator’un yevm-i
mahsusunda olan A¤ustosun 19’unda Avusturya niflan›n› hâ-
‹¤tisâbât
Hat›rat 267
Zer ü simden mamul gayet k›ymetli bir dikifl tak›m›,
Simden mamul kaz fleklinde ve bisküvi vaz‘›na mahsus dört adet vazo,
Ahcâr-› semeniye ile murassa zer ü simden mamul yirmi kadar vuhûfl
ve tuyûr heykelleri,
Murassa iki adet büyük b›çak (195),
Saksonya mamulat›ndan büyük bir grup (196),
Saksonya ve Sevr mamulat›yla müzeyyen sekiz adet pandül ve onlar
gibi sekiz çift flamdan,
Alt› parça sim ü zerle müveflflah esliha-i atika (197),
Yirmi befl parça esliha-i cedide,
K›rk parça büyük-küçük tunçtan mefru¤ u mamul heyâkil,
Dört-befl yüz parça ketenden peçete ve sofra örtüleri,
Üç yüz kadar ketenden yast›k ve çarflaf ile yatak örtüleri,
On kadar ifllemeli, yüklü ve ipekli yatak örtüleri,
‹fllemeli Avrupakârî antika yirmi adet masa örtüleri,
Romanyakârî birçok örtülerle yast›klar,
‹ki adet k›ymetdar valide flal›,
‹ki binden ziyade porselen sofra tabaklar›,
Enva‘ meflrubata mahsus evâni-i nefise ve züccaciye,
Simden ve y›ld›zl› tunçtan ve Sevr mamülat›ndan olan müzeyyen
çekmeceler,
Saks[›] ve sâire mamülat›ndan yirmi kadar enfes flukufedân,
Pek k›ymetli olarak yirmi kadar minyatür,
Elli kadar k›ymetdar levhalar,
K›rk kadar bavul ve sand›k,
Birçok elbise-i zatiye ve nisaiye.
Harb-i Umumî
Hat›rat 269
Lugano’ya gelir gelmez, râk›mü’l-hurûfa bir telgrafname ile
flehr-i mezkur[a] azimetimi emr eyledi. Hasbe’l-usûl hem veda
etmek hem de yolda duçar-› müflkilat olmamak içün, süferâya
mahsus bir seyahat varakas› almak üzere Hâriciye Nezareti’ne
gittim. Kont Berchtold ziyaretimden haberdar olur olmaz yan›-
na davet etti. Almanya ordular›n›n muzafferiyât› tevâli etti¤in-
den ve Prens zu Wied Almanya ordusu ümerâs›ndan olub, fle-
ref-i zaferden hissedar oldu¤u takdirde âtiyen kendisi müstefid
olaca¤›ndan bahisle, hizmet-i askeriyeye rücu etmesi[nin] mü-
nasib olaca¤›n› anlatt› ve suret-i hususiyede bu mütalaay›
Prens’e arz etmekli¤imi ihtar eyledi.
Lugano’ya vusulümle beraber Hükümdar’›n ne suretle
Draç’› terk etmifl oldu¤unu anlad›¤›m gibi, Kont Berchtold’un
vasâya-y› mahsusas›n› hiçbir mütalaa beyan etmeksizin arza
müsâraat eyledim (199). Müflarünileyh o s›rada bîtaraf bir
memlekette kalmak arzusunda idi. Binaenaleyh, hizmet-i aske-
riyeye girib de harbe ifltirak etmek istemezdi. Fakat biraz sonra
Almanya ordular›n›n Rusya ve Fransa üzerine kazand›klar›
muvaffakiyat tevâli ettikçe fikr ü azminden nükûl etti. Viya-
na’ya avdetimden birkaç hafta sonra Almanya’ya gidib bir vazi-
fe-i askeriyenin bafl›nda bulunmak istedi. Müflarünileyhin
bundaki maksad-› aslîsi, S›rbistan’da ve Arnavutluk’un etraf u
civar›nda Avusturya ordular›n›n icra etmekte olduklar› hare-
kât-› askeriyede Arnavutluk hükümdar› s›fat›yla bir k›ta-i aske-
riyenin bafl›nda bulunmak üzere Avusturya’n›n muvafakat›n›
istihsale mün‘at›f idi. Bu suretle hem kendisinin mevki-i bülen-
dini muhafaza edebilecek ve hem de Arnavutlar›n üzerinde ic-
ra-y› nüfuz ile daimî bir temasta bulunacakt›. Bu sureti bir kat
daha tervic edebilmek içün, seryaveri Ekrem Bey’i ve refakatin-
de bulunmufl olan Avusturyal› Mösyö Buhir [Bucher?]’i Viya-
na’ya göndermifl; birlikte olarak Hâriciye Nezareti’ne müracaat
etmekli¤imizi emreylemifl idi. Halbuki Hâriciye Nezareti,
Avusturya ordular›n›n harekât-› umumiyelerinin do¤rudan
do¤ruya Erkân-› Harbiye-i Umumiye’ye merbut olub, ecnebî
bir zat›n nam›na veya onun kumandas› alt›nda hareket etmek
Hat›rat 271
olmas›yla müfltehir idi. Halbuki k›r›k dökük baz› Türkçe tabi-
rat-› âmiyâneyi ezberlemekten baflka bir meziyeti yok idi. Bal-
kanlar’da sâkin olan akvâm›n âmâl ü ahvâlini bilmez ve alelhu-
sus Avusturya’ya bunlardan hangisinin yâr u yaver olaca¤›n› hiç
anlamazd›. Tedâbir-i siyasiyece bir mekteb-i ibtidaî muallimi
derecesinde nüfuz-› nazara malik ve cesaret-i medeniyeden bü-
tün bütün bî-nasib idi. Mevki-i iktidara gelmesiyle Avusturya
siyaseti mihverini de¤ifltirmifl, Burian’›n nazar›nda Arnavutluk
bir emr-i mevhum gibi kalm›fl idi. Baflta Marflal Konrad oldu¤u
halde, heyet-i askeriye Arnavutluk’un emr-i muhafazas›n› ve
suret-i tevessü‘ünü iltizam ediyordu. Prens zu Wied iki kere Bu-
rian’› ziyaret etmek istemifl ise de, birincisinde Bulgar Kral› Vi-
yana’da bulundu¤u ve Arnavutluk hududu hakk›nda müzakerât
cereyan etti¤i içün bir su-i tefsire mahal kalmamas› bahanesiyle
kabulden istinkaf etmifl ve ikincisinde baflka bir günde ta‘lik-i
mülakat edilmesi mazeretiyle cevab vermiflti. Daire-i askeriye-
nin ›srar ve talebiyle Arnavutluk’un tarz-› idaresine dair müta-
laat-› zatiyemi Hâriciye Nezareti sual eylemifl ve bu babda tara-
f›mdan bir layiha tanzim olunarak nezarete tevdi k›l›nm›fl idi.
Layiha-i mezkure, mebsut olan usul-i idare-i memleketin
ahvâl-i dâhiliye ve mülkiyesine karfl› istiklal-› millîmizin mu-
hafazas› ve Prens zu Wied’in nam›na icra-y› hükm ü hükûmet
edilmesi esas›na müstenid idi. Nezarete kable’l-i‘tâ, Himburg
fiatosu’nda bulunan hükümdar-› müflarünileyhe arz u takdim
ve kendi kalemiyle tercümenin baz› cihetlerini tashih etmek ile
yeniden tebyiz ettirerek nezarete teslim eyledim. O gün neza-
ret nam›na beyan-› flükran edilmifl ise de, ertesi gün alessabah
erkân-› nezaretten Mösyö Rappaport telefonla bizi davet eyle-
di. Mülakat eder etmez layihan›n idareye ait olan aksâm› flâ-
yân-› kabul ise de, Avusturya devletinin kuvâ-y› askeriyesi ta-
raf›ndan idare edilmesi tabiî olan bir k›ta-i müstevliye üzerin-
de bir hükümdar-› ecnebînin (!!) nam›na icra-y› hükûmet
edilmesi mümkünsüz oldu¤undan bu cihetin tayy ü tadili ne-
zaretçe matlub oldu¤unu anlatt›. Halbuki arad›klar› layihay›
kemal-i itina ile yaz›b vermekteki maksad-› aslî o ciheti temin-
Hat›rat 273
Muhakeme
Hat›rat 275
tine istinad etmifl, son dakikaya kadar ‹talya’dan fekk-i rab›ta-i
münasebet etmemifl oldu¤u halde, kendisi tac ü taht›ndan ve
ahalisi her türlü hukuk-› hürriyet ü idareden mahrum kalm›fl,
müttefikler nazar›nda nîk nam›n› bile kaybeylemifltir!
Arnavutluk Hükümdar› dahi Draç’dan gider iken bilcümle
esâs-› beytiyesini, eflya-y› semeniyesini Kontrol Heyetinin, yani
Avrupa düvel-i muazzama mümessillerinin yed-i emanetinde
vedia b›rakm›fl iken, göz göze gasb olunmufl ve bunlardan bir
k›sm› Brindizi gümrü¤ünden imrar oldu¤u s›rada tutulmufl,
kimse ibraz-› ma‘deletle redd ü iadeye himmet ü delalet eyle-
memifltir! ‹talya Kral›’na müracaat›n neticesi olarak Esad Pa-
fla’n›n elinden Mösyö Aliotti’nin gûya kurtar›b da Almanya’ya
götürdü¤ü yedi-sekiz sandu¤un içinden yaln›z destelerle pap-
ye48 flifonlar ve matbahda boflanm›fl teneke kutular ç›km›fl, bil-
cümle eflya-y› k›ymetdar iki gâretgerin dest-i bî-eman›nda kal-
m›flt›r! Bu derece hak-flikenâne ve dürüstâne bir muameleye
hedef olan bir hükümdar ecânibin nigah-› re’feti sayesinde tac
u taht›n› muhafaza edebilece¤ini düflünmekli¤imiz bile hata ol-
du¤una kanaat-› kâmilem vard›r. ‹talyanlar›n Harb-i Umumîye
ifltirak veya adem-i ifltiraki gibi bir hayat ü memat meselesi kar-
fl›s›nda bulunduklar› hengâmda baz› ricâl-i Osmaniyyenin ‹tal-
ya hükûmetinin mukarrerât-› müstakbele-i karibesi hakk›nda
ne derece bîhaber olduklar›na dair bir fikir peyda edilebilmesi
içün âtideki bir mükalemeyi burada tesbit eyliyorum:
‹talya’n›n Harb-i Umumîye ifltirakinden birkaç gün mu-
kaddem bir maslahat-› hususiyem içün Roma’ya gitmifl idim.
Grand Otel’in dehlizlerine girer girmez, karfl›ma Selanik Me-
busu Karasu Efendi ile Mebus Midhat Bey ç›kt›lar. Karasu
Efendi’ye,
-“Hayrola, yollar›n kapanaca¤› bir s›rada burada ne gezersi-
niz?” der demez, iki mebus bizi bir kenarda istîzâh ederek, ‹tal-
ya düvel-i mü’telifenin grubuyla harbe girib girmeyece¤indeki
int›baat u istitla‘at›m› sual eylediler. Ben de cevaben,
-“‹talya harbe haz›rlanmam›fl oldu¤u içün, bir seneden zi-
yade vakit kazanm›fl ve iyi-fena tehiyyât›n› istikmal eylemifltir.
‹talya ‹stilas›
Hat›rat 277
feci bir manzara ile meydan-› haflr ü neflri and›r›yordu. Aç ve
bî-ilaç enva mehâlike ve fliddet-i burudete maruz ve muhtac
kalan bu felaketzedeler zeytin a¤açlar›n›n alt›nda ve çitten ya-
p›lm›fl barakalar içinde bar›nma¤a çal›fl›yor, yüzlerce masu-
mîn[e] bu mesâkin-i sahîfe medfen oluyordu. Draç hükûmeti
muhâsamât-› dâhiliye ile ve temin-i mevcudiyeti ile u¤raflt›¤›
içün, imdad etmeyi hat›ra bile getirmedi¤i gibi, Avlonyal›lar›n
›zhar eyledikleri muavenet-i fedakârâne dahi muhacirînin sefa-
letine karfl› çaresâz olam›yordu.
Muhacirîn-i merkumenin hergün ref‘ u ismâ eyledikleri sa-
dâ-y› infial ve enîn-i melâl Avlonyal›lar› son derecede ürküt-
müfl, hududu tehdit eden Yunanîlerin etrafa saçt›klar› ahbar-›
muvahhifle herkesi ra‘fledâr-› dehflet etmifl idi. Ruesâ-y› ruhanî-
den bir cemm-i ¤afir evvela Avusturya konsolosuna müracaat-
la Yunanl›lardan s›yanete delalet etmesini rica etmifl ve fakat
konsolos ‹talya ile bir mesele hudûsüne sebebiyet vermemek
içün bunlar› tak›m›yla ‹talya konsolosuna sevke mecburiyet
görmüfl idi. ‹talya konsolosu alelkaide devletine malumat i‘tâ
edece¤i cevab›yla bunlar› savm›fl, bir guna ümid-i halâs u necat
vermemiflti. fiayiat-› vâk›aya göre, ‹talya konsolosu müracaat
eden bu zevâta tahriren davet ü niyazlar›n› icra etmelerini tek-
lif etmifl ve onlar da birçok münakafla ve münazaradan sonra
Temenniyat-› Umumiye nam›yla ve kendi imzalar›yla bir vara-
ka vermifller imifl.
Ahali bafltan bafla ye’s ü hüsran içinde kalm›fl iken, 1914 se-
nesi Kanun›evvelinin 25’inde ‹talya devleti evvela iki beylik va-
purunun mürettebat›ndan üç yüz nefer ve sonra Colonel Mos-
ka kumandas›yla bir alay “bersalyer”[i] Avlonya’ya ç›kard›.
Konsolosla kumandan taraf›ndan vukubulan ilana göre, bu
tertibat ‹talya tebaas›yla mahmilerini s›yanet etmek ve mülte-
cileri îvâ ve iafle eylemek gibi pek adî bir maksada müstenid idi.
Halbuki tebaa denilen üç-befl arabac› ve kundurac›n›n muha-
faza-i hayat› içün bu ihracata lüzum olmad›¤› derkâr idi. On-
lar› hemen al›b bir vapura irkab etmek mümkün idi. Mahmi
nam›yla yad etmek istedikleri Avukat Ergirili Yorgi Çako Efen-
di, hayat›n› hiçe sayan ve ‹talyanlara birkaç gün evvel yanaflan
Hat›rat 279
sa bir menfaat-i münferideye mukabil taviz suretiyle terki tabiî
olan bir k›ta-i müfreze halinde b›rakm›fl idi. Bu suretle, ‹talya
Arnavutluk üzerinde ne Avlonya’y› istila etmek ile ve ne de
Londra Muahedesiyle bir guna hüsn-i niyet göstermemifl, o
hengâmelerde Arnavutluk’u kurtarmaktan vazgeçmiflti. Bilakis
Avlonya’y› kendi hesab›na zabt etmekle istatükoyu bozmufl,
Arnavutluk’a hatime çekmek istemifl idi!
Kabil-i inkar de¤ildir ki, Arnavutluk teflekkül etti¤i günden
itibaren ‹talya memurîn-i siyasiyesi bin türlü tezvirat ile her
hükûmeti berbat, üç-befl muhterisi alet-i fesad ettikleri içün,
Arnavutluk’ta takib ve tatbik etmek istedikleri siyaset bi’t-tab‘
zabt u istilaya müncer bir keyfiyet olaca¤› belli idi!
Sahibsiz bir memleket gibi Avlonya’ya sellemehü’s-selâm ç›-
kan asker yerleflür yerleflmez ‹talya hükûmeti nam›na zabta ka-
rar verdiklerini ilan etmifl, zay›f bir kavme karfl› bî-muhâbâ kifl-
ver-küflâl›k icras›yla ‹talya millet-i necibesini bâr-› flinâr alt›n-
da ezmifllerdir!
‹hracat-› askeriye içün hükûmet-i müflarünileyhan›n bir li-
san-› resmî ile dermeyan eyledi¤i esbab-› selaseyi hodbehod
gayr-› kâfi gördü¤ü içün, muteberân-› kazâdan yetmifl kiflinin
imzas›yla mümzâ ve karaya asker ç›kar›lmas›n› müsted‘î bir va-
rakan›n ellerinde mevcut oldu¤undan dahi bahse lüzum gör-
müfllerdir. ‹ddia-y› vâk›aya göre, galebe-i havf ü hayretle kon-
solataya müracaat eden eflhâs temenniyât-› mebsutalar›n› tah-
riren i‘tâya davet olunduklar› s›rada, bu varakay› imza ve i‘tâya
cüretyâb olduklar› ve Roma’n›n emriyle ondan sonra asker ka-
raya ç›kt›¤› anlafl›l›yor. Bunun s›hhati oldu¤una malumat-› ya-
kîniyem veya kanaat-i tâmme-i vicdaniyem yoktur. Ümid ede-
rim ki, halk›m›z böyle bir flenî‘adan pak u münezzehtir. Fakat
hal ve âtîde, eyâdî-i husamâda bir vesika-i mutebere suretinde
telakki edilmesi muhtemel olan böyle bir varakpârenin mahi-
yeti hakk›nda tahkikat-› amîka ve resmiye icras›na lüzum-›
kat‘î oldu¤una eminim. Zira memleket flunun bunun hiss ü hi-
ras›na veya arzu ve iltimas›na tâbi de¤ildir. ‹hanet perde-i mes-
turiyette kalmamas› laz›md›r. Bu yetmifl kifli meyan›nda bugün
Hat›rat 281
far›k oldu¤una kani idi. Caizdir ki, bu ictihad-› siyasîsi Avus-
turya’n›n tefevvuk-› nüfuzunu istirkabdan ve Avlonya’n›n isti-
las› dahi o rekabete mani olmak gibi bir tedbirden ileri gelsin!
Fakat halefleri herhalde Arnavutluk’un hakk-› hayata bile müs-
ta‘id olmad›¤›n› hükmediyordu. Avusturya’ya bi’se’l-halef ola-
rak ortaya ç›kan akvâm-› selase mecmûas›n›n teflkilat-› mülki-
yesi henüz mukarrer de¤il iken, onlar›n inkiflaf u tevessü‘lerine
ve Arnavutluk üzerinde iddia-y› hukuk etmelerine meydan ve-
riyordu. Kendileri lüzum hissettikçe bir palaspâre-i sefalet gibi
parça parça ay›rd›klar› Arnavutluk’u hakk-› sükut olarak bun-
lara bahfl eder, gördükleri bütün müflkilata karfl› mezat mal› gi-
bi aza-y› hayat›m›z› tazminat makam›nda düflmanlar›m›z›n
pîfl-i ifltihas›na atard›. Sonra yine piflman olur, Arnavutlara
mu‘în u zâhir görünürlerdi (208).
Fikr-i flahsîye ve ilca-y› zamana tâbi tutulan bu siyaset-i
müzebzebe ‹talya gibi bir millet-i necibenin mahsul-i re’y u ta-
lebi de¤il idi. ‹talya matbuat› ve ‹talya efkâr-› münevver asha-
b›n›n temenniyat› Adriyatik’te muvazene-i siyasiyeyi muhafaza
hikmetine ve her milletin s›yanet-i hakk-› hürriyetine müste-
nid olan bir ictihada hâdim idi. Milletimizi mahkum-› zeval et-
mek isteyen kütahbînler, karl› havada avlamak hevesinde bulu-
nanlar idi. Bunlar›n reva gördükleri muamelat-› bârideye karfl›
hakk›n tecelli etmesi tabiî idi. Baflta jandarma yüzbafl›l›¤›ndan
munkalib Kastoldi (209) oldu¤u halde, alelumum memurîn-i
mülkiye memleketimizi bafltan bafla bir müsta‘mere-i vahfliye
gibi keyfe mâ yeflâ’ idare etmek istiyor, halk› umumiyetle hor u
hakir görüyorlard›. Arnavutluk’ta efkâr-› umumiyenin mevcu-
diyetine kimse kail olmuyor, Arnavutlar› min külli’l-vücûh hür-
riyete bile lay›k görmüyorlard›. Memleketlerinde hükümfermâ
olan desâtir-i medeniyeyi bunlar tatbike de¤il, hat›rlar›na bile
getirmiyorlard›. Kendileri tamam›yla mesuliyetten vareste idi.
Mesuliyet korkusu girmedi¤i yerlerde ise adalet münselibdir.
Memurîn-i mülkiye kanuna tâbi olmay›b fikr ü insaflar›na
göre hüküm sürüyorlard›. Suretâ kavanin-i Osmaniyye mer‘iy-
yü’l-icra idi. Halbuki bir ‹talyal› hakimin re’y-i hodu bütün ka-
Hat›rat 283
mülkiyeye karfl› pek ziyade bigâne kalmas› onlar›n tezyid-i sav-
letlerine sebebiyet veriyordu. Zahirde bunlara kumandan-›
umumînin bir hakk-› nezareti var idi. Fakat hakikatte Dâhiliye
ve Hâriciye Nezareti’ne mensub u merbut olduklar› içün, isti-
nadgâhlar› pek kavi ve flükr ü flikayetleri müsmir idi! Yüzbafl›
Kastoldi’nin idare etti¤i bu çetenin ta¤lit-i ezhân ve tecrid-i ha-
miyetmendân içün ihzar eyledi¤i esbab pâyans›z idi. Roma’ya
gönderdikleri raporlarla her istediklerini yapma¤a kâdir, ahvâl-i
umumiyeyi, hissiyât-› milliyeyi arzular› vechile tasvir ü tefsire
mahir idiler. Bunlar›n bu suretle hükümfermâ olan teferrüd ü
tahakkümleri halk üzerinde büyük bir kin ü nefreti dâî oluyor,
umumiyetle ahalinin vedad u itimad›n› selb ediyordu. Binaena-
leyh Arnavutlar›n yegâne ümidleri milletin hamiyet ü flecaatine
münhas›r kal›yordu.
S›rpl›lar
Hat›rat 285
etmifl olurdu. Esad Pafla bunu düflünmemifl ve hatta düflün-
meye bile lüzum görmemifl oldu¤u gibi, hemsâz-› hükûmeti
olan zevât›n sükutu dahi o menfaate ifltirakten ziyade mevki u
memuriyetlerini muhafaza etmek istem[e]lerinden ileri gel-
mifl idi. Bu suretle cümlesi vatanlar›na borçlu olduklar› bir va-
zife-i mukaddeseyi bu f›rsattan bilistifade ârâ etmemifl ve va-
tan nam›na bir fley arama¤a lüzum bile görmemifllerdi. Her bi-
ri hasîs bir maksad-› zâtîye hizmet etmifl ve bundan dolay› ta-
rih-i millîmizin bi-hakk›n levm ü teflnî‘ine ve efrâd-› milletin
ta‘n u nefretine hedef olmufllard›r.
Kral Petro bir kilimin içinde ve dört soldat›n49 omzunda tit-
reye titreye Esad Pafla’n›n evine iltica etmifl, yirmi gün kadar
mihmân-› hâss› olmufl idi. S›rpl›lar içün bu yerler ellerinden
ç›km›fl, kendilerini kurtarmaktan gayr› kimsede bir gaye ve
ümniye kalmam›fl idi. Fidye-i necat suretinde bu yerleri terk et-
mekte hiçbir S›rpl› tereddüd etmez, hükûmet Esad Pafla’n›n
her teklifini kabul etmekten çekinmezdi. O zaman Draç’da
Fransa ve ‹talya ile S›rp mümessilleri bulunuyordu. Böyle bir
vesika nakfl-ber-âb kabilinden say›lsa bile, bu süferân›n gözü
önünde akd u kabul edilmesi itibariyle, Arnavutluk içün bir
hakk-› meflruu tazammun eder, Londra Muahedesinin alâ kad-
ri’l-imkân ›skat-› muhteviyat›na vesile olurdu. Esad Pafla Lon-
dra Muahedesinin tahdid etti¤i hududu bilirdi. Böyle küçük
bir Arnavutluk’un dahi tûl müddet hakk-› hayata malik olama-
yaca¤›n› anlard›. Fakat flahs›na has olarak bir malikane sayd›¤›
içün, o yerlerin idaresini kolay görür, kendi haya[t›]nca kafi ve
münasib bulurdu. Bu babda Cenova’da îrad etti¤im bir suale
cevaben demifl idi ki,
Hat›rat 287
Yedi-sekiz ay akdem Osmanl› hükûmetine iltihak etmek,
babalar›na, yani zat-› hazret-i padiflahîye kavuflmak isteyen Mu-
sa Kaz›m ile Mustafa Ndroki ve hempâlar›na karfl›, Esad Pafla
devlet-i müflarünileyhaya ve do¤rudan do¤ruya makam-› em-
ced-i Hilafet’e resmen ilan-› harb etti¤i halde (214) kimse i¤raz
u itirazda bulunmam›fl, kimse a¤z›n› açma¤a cesaret etmemifl-
tir! Bu suretle Esad Pafla ‹ngiltere, Fransa ve ‹talya’n›n (215)
müttefiki olmufl, harbin devam› müddetince on befl bin asker
silah alt›nda bulundurmak flart›yla, birincisinden flehrî 60.000
‹ngiliz liras› ve ikincisinden 150.000 frank ve üçüncüsünden
500.000 lireta istîfa etmek üzere mevâid-i resmiye alm›fl idi. Fa-
kat Avusturyal›lar Draç havalisini istiladan birkaç saat evvelce,
Esad Pafla ahmâl ü eskâliyle bir ‹talyan vapuruna binerek
Draç’dan ferceyâb-› firar olmufl, ordu nam›yla yad etti¤i bir-iki
yüz merdi müflteri gibi evvelen Korfu’da ve sonra Selanik’te top-
lam›fl ise de, Balkan cihetlerinde vukubulan musâdemâtta, id-
dias› gibi ehemmiyetli bir rol oynamam›flt›. Paris Konferan-
s›nda S›rp ve Yunan delegelerine ve baz› Frans›z ricâline istina-
den Arnavutluk’u temsil etmek, Arnavutluk tac ü taht› üzerine
iddia eyledi¤i hukuk-› vâhiyeye vücud vermek istemifl ise de,
kimse bunu ›s¤â etmemifl, hiçbir heyet-i resmiye huzurunda bir
s›fat-› mümtaze ile kabul olunmam›flt› (216, 217).
Avusturya ‹stilas›
Hat›rat 289
giriflmek ve bu suretle mazideki hatalar›n› tashih etmek iste-
miflti. Fakat bu hakikati pek geç idrak ettikleri ve Avrupa efkâr-›
umumiyesi S›rpl›lara müteveccih oldu¤u içün, onlara açt›klar›
ebvab-› muhasaman›n önünde Rusya ve Fransa ile ‹ngiltere’yi
bulmufllard›. Halbuki Balkan Harbinden sonra evvelki hal ü
mevkiye rücu etmek imkan› yok idi. Devlet-i Osmaniyye Arna-
vutluk ile alaka-i maddiyesini kesmifl ve Arnavutluk dahi cirmi
nisbetinde bir mevcudiyet gösterebilecek bir flekle girmiflti.
Fazla olarak Islav unsuruna mensub birçok akvâm-› tâbian›n
hayat-› milliyesi tamam›yla uyanm›fl, Avusturyal›lar›n aleyhin-
de vukubulan ilkaât u mevâide ba¤lanm›fllard›.
Mareflal Konrad evvel ü âhir bu akvâm-› tâbian›n galeyan-›
milliyet ü hamiyetlerinden ürkerek, Macaristan gibi umum Is-
lavlar›n dahi serbestî-i idareleri ve üç hükûmetten mürekkeb
olmak üzere imparatorlu¤un tarz-› idaresi[nin] tertib ü tanzi-
mi fikrinde bulunmufl ve bir aral›k veliahd-› maktul ile beraber
pek çok ricâl-i siyasiye ve askeriye re’y-i mezkuru tervic etme-
ye karar vermifl ise de, ifl bafl›nda bulunanlar ‹mparator’a arz u
kabulden ve Macarlar›n tamam›yla buna muhalif olduklar›n-
dan tehâflî ettikleri içün, Avusturya’n›n zîr-i tâbiiyetinde bulu-
nan Islavlar›n dûr-endîfl ricâl-i muktediresi Habsburglardan
bizzarur[e] kat‘-› ümid eylemifl ve ister istemez Karagorgeviç-
lerin cenah-› hamiyetine s›¤›narak vahdet-i mülkiye ve hürri-
yet-i milliyelerinin husulüne dâmen-dermiyan olmufllard›r.
Bosna Saray’da, Prag’da ve sâir bilad-› cesimede gösterilen
tezahürat hep bu meyelan-› umumiyenin neticesi oldu¤u gibi,
Rusya ordular›na karfl› sevk olunan ketâib-i muhtelife meya-
n›nda bulunan Prag Alay›[n›n] ilk müsademede bayraklar›yla,
zabitân›yla Ruslara iltihak etmeleri dahi onun tesiri idi. Bu su-
retle Islavlar›n Avusturya’ya karfl› metanet-i hâlisalar› zeval
bulmufl ve Avusturya ve Macar heyet-i askeriyesinin dahi bun-
lar hakk›nda itimadlar› kalmam›flt›r. Kitle-i askeriye bafltan ba-
fla ikiye ayr›lm›fl ve Avusturya’n›n zevalpezîr olaca¤› fikri
ta‘ammüm eylemifltir. Erkan-› Harbiye Dairesi Islavlar› Rusya
cebhesinden ald›r›b ‹talya’ya ve Arnavutluk’a sevke mecbur ol-
Hat›rat 291
her türlü zarar u ziyanlar›n›z› bi’t-tamam tazmin edece¤imizden
emin olunuz. Bu teminata ve bundan sonra terbiye-i medeniyenizi is-
tikmal edecek olan kâffe-i icraata itimat ediniz (219). Ve bu suretle
bugüne kadar me’lûf oldu¤unuz bir itiyad ile irtikab etti¤iniz tavr-›
burudeti terk ü men‘ ile kendinizi idare edebilecek bir hakk u istida-
d› ihrâza çal›fl›n›z. Bu hakk› tamam›yla kazand›¤›n›za ve mevki-i tat-
bike vaz‘ edebilece¤inize kanaat ve her türlü esasât-› idareyi kendiniz
derk ü tedvir edece¤inize emniyet has›l ettikten sonra, Avusturya hü-
kûmeti kaffe-i hukukunuzu redd ü iade etmekle beraber, daima hi-
maye ve müzaheretini dirî¤ etmeyece¤inden mutmain olunuz.
Bütün Avusturya ordular›n›n kumandan-› âlîsi[nin] ayn› zamanda
Arnavutlar›n hukuk-› mülkiye ve menâfi-i kavmiyelerinin en büyük
hamisi oldu¤una Arnavutlar›n kani olmalar›n› arzu eyledi¤ini ve
Avusturya hükûmetinin ve kuvâ-y› askeriyesinin Arnavutluk’u mu-
hafaza ile istiklal ü istikbalini ve makâs›d-› milliyesini zâmin ve min
külli’l-vücûh bu esbâb› ihzâra hahiflgîr oldu¤unu biliniz. Kendi hayat-
› ictimaiye ve menfaat-i kavmiyeniz Avusturya’n›n flan u zaferine mer-
but ve herhalde gayr-i münfekk oldu¤una katiyen emniyet ediniz.
Hat›rat 293
mad›kça ve Arnavutluk bir hükûmet-i müttefika suretinde te-
lakki ve kabul edilmedikçe Belçika ve Karada¤ gibi memalik-i
müstevliyede tatbik olunmayan bir usulün Arnavutluk’ta icra
edilmesi hukuk-› milele mu¤ayir ve Arnavutlar›n fleref ü hay-
siyetlerine münafî oldu¤unu beyan eyledim. Bu müzakerât
üzerine Arnavutlardan muhtac-› iane olanlardan maafll› ola-
rak gönüllü cem edilmesi mümkün ve bu suret[in] siyasetleri-
ne muvaf›k olaca¤›n› söyledim. ‹flkodra hükûmet-i askeriyesi
buna muvafakat etmifl ise de, etmek tevziat›n› efrâd›n hizmet-i
askeriyeyi kabul etmelerine mevkuf tutmalar›n› ve bu ise bin-
lerce avâil-i muhtace erkeklerinin hâh ü nâhâh askere al›nma-
lar›n› intac etmekle, itirazda bulundum (221). Bu flikayât u te-
essürâttan müteezzî olan Hâriciye Nezareti nihayet hükûmet-
i askeriyeyi refte refte tadil-i fliddete icbar etmifl ve bu suretle
bir emrivaki karfl›s›nda bulundurmak istedikleri bir istibdad-›
askeriyeyi terke lüzum görülerek flükran-› umumîyi istihsale
karar vermifllerdir.
Umur-› fler‘iyeyi Debreli Vehbi Efendi’nin riyaseti taht›nda
Libohoval› Veysel ve Göriceli Haf›z Ali Efendi’den mürekkeb
bir heyetin yed-i emanetine tevdi eylemifl, umur-› adliyeyi
Nepraviflteli Mazhar Efendi’ye ve onun vefat› vuku bulmakla
Ergirili Avni Efendi Dayola’ya ve mesâlih-i maliyeyi Feyzi Bey
Alizoti ve maarif-i umumiyenin emr-i teftifl ü idaresi ‹flkodral›
Luigi Guragoki’ye tefviz etmifllerdir. Profesör Pekmezi’nin ri-
yaseti taht›nda teflekkül eden bir Encümen-i Dânifl dahi Pedro
Fiflta, ‹flkodral› Miyeda, Elbasanl› Aleksander Covani [Giovan-
ni], Pedro Amrosi’den mürekkeb olmak üzere, Arnavutçada
henüz mukabili olmayan ve muamelat-› resmiyede ve ahvâl-i
medeniyede istimali lâbüd olan kelimât›n mürâdifini bulma¤a
ve lisan üzerine ta‘mîkât-› fenniye icras›yla ihlâs›na ve usul-i
kitabeti ve hurufât-› milliyeyi ber-suret-i katiada tayin ü tevhi-
de memur edilmifl idi.
Arnavutluk’ta vâki birçok bilad ü mevâki‘[in], mazinin bir
su-i itiyad›na u¤rayarak ecnebî bir flive ile veya ecnebî bir nam
ile yad olundu¤unu ve bunlar›n bir hat›ra-i maziyeyi ihtar etti-
Hat›rat 295
bilece¤imi beyandan çekinmedim. Bu cevab›m ve haz›r bulun-
maktan ictinab›m Viyana’ya gelen zevât-› muhteremeye bir te-
fevvuk dâiyesinden ileri gelmiyordu. Heyetin efrâd› ayr› ayr›
bence flâyân-› tebcil idi. Fakat hükûmetin tevdi eyledi¤i bir s›-
fat› muhafaza etmek ve millî bir prensipten vazgeçmek isteme-
mekli¤im tabiî idi. S›fat-› sefaret istiklal-i millîye alamet idi.
fiahs›mca ondan tecerrüd etmek milletimin istiklalini feda ey-
lemek demek idi. Esasen Viyana’da hâiz oldu¤um mevki-i
mahsus üzerine, ‹flkodra’n›n ve Draç’›n zabt› s›ras›nda teflekkül
eden bir hükûmet-i mahalliyenin re’sikâr›na getirilmekli¤im
matlub idi. Bundan maddeten temin edece¤im menâfi‘ az de-
¤ildi. Fakat fevâid-i hususiyeden ziyade, s›fat-› resmiyemi, yani
alamet-i istiklaliye-i milliyemi nez‘ etmeyi emanete ihanet say-
m›fl, zarureti her türlü menfaate tercih eylemifl idim (223, mü-
kerrer). Bu düflünceler, caizdir ki avamfirib ve âlâyiflperver
olanlarca ehemmiyetsiz say›ls›n. fiu kadar ki, hiss-i millî ve fikr-i
medenînin hadd-i kemale vâs›l oldu¤u bir anda, bunun ne de-
receye kadar flâyân-› takdir bir k›ymet-i maneviyeyi hâiz oldu-
¤u tahmin olunur ümidindeyim.
Avusturyal›lar›n tarz-› idareleri iki flekle münkasimdir: Bi-
ri, do¤rudan do¤ruya Islavlar›n menâfi-i milliyelerini temin
maksad›yla an kasdin icra eyledikleri taaddiyât u i‘tisâfât› ve di-
¤eri, Avusturyal›lar›n cidden memleketi müstefid edecek, hal-
k›n teveccüh ü itimad›n› kazanacak bir sureti mütezamm›n idi.
Islavlar›n o mezalimini ve ondan has›l olan nefret-i âmmeyi
pek ac› bir tecrübeden sonra anlam›fl, ›slah-› ahvâle ve temin-i
adalete lüzum göstermifllerdi. Binaenaleyh, Viyana’ya îsâl eyle-
dikleri heyet-i mahsusa mutaddan ziyade merasim-i ihtiram-
kârâneye mazhar olmufl; baya¤› büyük, sefaretten yüksek bir
fleref ü imtiyaz ile istikbal olunmufl idi!
‹mparator ve imparatoriçe en muhteflem elbiselerini lâbis
olduklar› halde Hoffburg Saray›’nda kabul etmifl, imparatori-
çe cümlesine elini öptürmüfl, imparator ayr› ayr› cümlenin ha-
t›r›n› sorub kemal-i iltifat ile musahabet-i mahsusada bulun-
mufl idi. Müteakiben biraderi Arflidük Maks dahi (224) res-
Mütareke ve Konferans
Hat›rat 297
bir bahriye bölü¤ü ve bir batarya top ç›karm›fl ve birkaç gün
sonra Seranda’ya bin iki yüz Yunan askeri vâs›l olmufl idi. Ergi-
ri ve Permedi kazalar›n›n Yunan askeri taraf›ndan iflgal olun-
du¤u s›rada Mösyö Venizelos Meclis-i Mebusan’da verdi¤i iza-
hatta, vaziyet-i hâz›ra-i beynelmilel devam eyledikçe bi’l-icab
cenubî Epir[’in] Yunanistan’›n iflgal-i askerîsi taht›nda kalaca-
¤›n› beyan etmifl idi. Bu suretle Arnavutluk bafltan bafla bir
devre-i fetret ü felakete u¤ram›fl ve bu hal-i hâil suver-i muhte-
lifede ve Harb-i Umumî esnas›nda devam eylemifl idi.
Mütareke ilan olunur olunmaz, ‹talya askeri düvel-i mütte-
fika nam›na Arnavutluk’un k›sm-› küllîsini iflgal etmifl ve bu-
nun hâricinde kalan ve harb zaman›nda Frans›zlar taraf›ndan
idare edilen Görice havalisiyle flimalde hatt-› mütareke olarak
fiark Kuvâ-y› Umumiyesi Baflkumandan› General Franchet
d’Esperet’nin tahdid eyledi¤i m›nt›ka-i askeriye hafif bir tadil
ile S›rpl›lar›n taht-› iflgalinde b›rak›lm›flt› (225). Bunun netice-
si olarak S›rpl›lar Yunan nehrini takib ederek bir taraftan ‹fl-
kodra Gölüne müntehî oluyordu. ‹flkodra sevâhilini geçtikten
sonra Liceni Hotit sahilinden bed’ ile Arnavutluk arazisinde
müttehid olub Eleçiko Da¤›na mülaki oluyordu. Okoli karye-
sinin ve daha ötesine kadar flimalî flarkîye do¤ru devam ediyor-
du. Arnavutluk hududunun 175 rak›ml› tepeye vâs›l olub Dri-
na Nehrinin üzerinde Spas köyünün afla¤›s›na kadar cenuba
teveccüh eyliyordu. Ba‘dehu Duesti’ye kadar Karadrin’i takib
ile Kokavia’ya kadar Zeta Deresine var›yordu. Bali Sultan Tek-
kesi’yle Blaze Geçidinin biraz flark›ndan ve silsile-i cibalin zir-
velerinden geçerek Perivali Da¤›yla Koflazeza’dan murur ile
2312 rak›ml› Arnavutluk hududuna kesb-i iltisak ediyordu.
Ba‘dehu hudud[u] takib ederek Lin’e ç›kub küçük bir flibh-i
cezîre gibi o vadileri iflgal ediyordu. Biraz daha flark cihetlerin-
den ve Ohri Gölünden bafllayarak yüksek olan tepelere münte-
hî oluyordu. Bu noktadan itibaren Yunanistan iflgal-i askerîsi
bafllayordu ve hududu kat‘ eden Görice yolunu buluyordu. Bu
hat Bihliflte kurbuna kadar imtidad edüb, bundan Kapeflbesta-
nek (226) Deresinden geçiyordu. Ondan Devul mecras›n› Se-
Vaziyet-i Siyasiye
Hat›rat 299
Avrupa’n›n bilad ü sevad›nda da¤›lm›fl olanlar›n bir nokta-
da ictima› ve toplu olarak kabinelere müracaatla Arnavut-
luk’un temsili imkan hâricinde idi. Herkes düçar-› veleh ü hay-
ret ve âmâl-i milliye mütevârî-i perde-i meyusiyet idi! Ne tara-
fa bak›lsa bir düflman görülüyor, ne yap›lmak istenilse mani-
alara tesadüf olunuyordu.
Cenova’da bulunmufl olan Göriceli Doktor Adamidi
1913/1914 senesinde tahtît edilen Arnavutluk’ta ve sâir havali-i
müstevliyede Arnavutlar›n hukuk-› sarihas›n› edille-i tarihiye-
ye, meâsir-i milliyeye müstenid olarak isbat› mütezamm›n
Mösyö Wilson’a bir k›ta layiha göndermifl idi. Müflarünileyhin
katib-i hususîsi bunun kemal-i ehemmiyetle nazar-› dikkate
al›nd›¤›n› cevaben yazm›fl idi. Fakat buna mukabil maziden ve
milliyet nokta-i nazar[›n]dan bahisle, elsine-i müteaddidede
birçok Yunan erbâb-› ulûmu neflr ü tertib eyledikleri levâyih ü
resâil ile Shkumbini Deresine kadar imtidad eden k›tay› hakk-›
meflrular› gibi iddia etmifl, Avrupa efkâr-› umumiyesini ve he-
le hey’ât-› düvelin eâz›m-› erkân›n› ta¤lit u i¤fale muvaffak ol-
mufllard›. S›rpl›lar dahi yine Mösyö Wilson’un prensiplerine
istinaden hudutlar›n› Mat Deresine tevsîe yol bulmufl, S›rbis-
tan’da kalan yüzbinlerce hemcinsimizi ortadan kald›rmak, ses-
lerini duyurmamak içün insafs›zca ve merhametsizce katliama
bafllam›fllard›. Londra Muahede-i Hafiyyesi bunlara Arnavut-
luk üzerinde hukuk-› kesîre bahfl eyledi¤i gibi, malikane flek-
linde b›rak›lan bir küçük Arnavutluk’a sahib ç›kan Esad Pafla
dahi hem bu karara karfl› flikayette bulunmuyor ve hem de esa-
sât-› milliyenin tespiti s›ras›nda Arnavutluk nam›na kimsenin
söz söylemesine meydan vermek istemiyordu. Esad Pafla ‹tilaf
Devletlerinin müttefiki ve Arnavutlar›n yegâne mümessili ta-
n›[n›]larak, Fransa hükûmeti Arnavutluk nam›na Paris’te bafl-
ka bir heyetin gelmesine raz› görünmüyordu (227). Fazla ola-
rak Frans›zlar Görice’de rekz etmifl olduklar› livâ-y› millîmizi
indirmifl, ez-her-cihet hakk›m›zda bir i¤birar-› küllî göstermifl-
lerdi. Daha sonra Frans›z müfrezeleri[nin] Görice’den bütün
bütün çekildi¤i ve ‹flkodra’n›n hâlî b›rak›ld›¤› dahi iflitilmiflti.
Hat›rat 301
“Adriyatik havzas›n›n temin-i emr-i muvazenesi içün karfl› ya-
kada (!!) ‹talya menâfiinin s›yaneti lâbüd” oldu¤unu dermeyan
eylemifl idi. Binaenaleyh, çekilecek telgrafnamede bu cihetten
bahis olundu¤u takdirde, ikinci surete nev‘an-mâ r›zam›z›n
munzam oldu¤unu itiraf etmek demek olaca¤›ndan, flâyân-›
teemmül idi.* Muahharan bu reyi Fraflarl› Midhat Bey dahi te-
yid ü kabul etmifl ve hatta telgrafnameye vaz‘-› imza edenlerin
baya¤› ihanetini ima edecek baz› beyanat ile ihtilaf-› efkâr› tefl-
did eylemifl ise de, tarihe mal olan bu telgrafnamenin (230)
meal-i hakikîsi ve mazmun-› sarihi istiklal-› millîmizi ve tama-
miyet-i mülkiyemizi kâfil olub, ihanet ü h›yanet ve bir guna
su-i niyet gibi flâibelerden berî idi. ‹talya’n›n her türlü nokta-i
nazar›na muhalif bir telgrafnamenin konselatada pifl-i nigâh-›
itibara al›nmayaca¤› ve hele böyle bir telgrafnameyi düvel-i sâi-
reye tebli¤e vesatat etmeyece¤i bedihî idi. Binaenaleyh, birçok
müzakerelerden ve tereddüdlerden sonra bunun böylece kabul
u imza edilmesine mecburiyet-i katia var idi.
12 Teflrinievvel 1918 tarihiyle çekilen bu telgrafnamemiz
fi’l-vâki‘ ümidimiz vechile nazar-› itibara al›nd› ve Arnavut-
luk’un tamamiyet-i mülkiyesini muhafaza hususunda ‹tal-
ya’n›n her türlü müzaherette bulunaca¤› bilvas›ta cümlemize
tebli¤ ü tebflir olundu.
Yunanistan’›n, S›rbistan’›n ileri hareketine mani olabilecek
tebli¤at-› lâzime ve teflebbüsât-› siyasiye ifa olundu¤u anlafl›ld›.
O s›rada Arnavutluk’ta idare-i milliyeyi deruhde edecek bir
hükûmet olmad›¤› gibi, hâriçte dahi Arnavutluk’un mevcudi-
yetini gösterecek mümessillerimiz yok idi. Bu müracaat›m›z
üzerine ‹talya devleti hem Arnavutluk idare-i dâhiliyesine vü-
cut verecek ve hem de Frans›zlar›n iddias› vechile, Arnavut-
luk[’un] Esad Pafla’dan ibaret olmad›¤›n› göstermek içün
Draç’da bir heyet-i hükûmet teflkiline ve o heyetten müfrez ve
müntehab Paris’te bir delegasyonun gitmesine muvafakat eyle-
yecekti. Lozan’da bulunan Turhan Pafla ve Montrö’de kalan
Hat›rat 303
meyan›nda has›l olan ihtilafât-› flahsiye flâyân-› teessür safhalar
geçirmemifl ve azan›n tesanüdü nazar-› itibare al›n›b da, her bi-
ri ayr› ayr› fikr ü mesle¤e düflmemifl olsalard› daha nâfiz ü nâ-
fi‘ neticeler istihsal olunabilirdi. Mamafih, bu mesai-i flahsiye-
den ziyade zaman u zemin memleketimizin husul-i istiklaline
yard›m etmifl ve hüdayî nâbit tarz›nda birçok meâsir-i mebru-
re görülmüfltür.
Mücahedât-› Milliye
Hat›rat 305
delegasyonuna memur baz› zevât› Paris’e götürmek üzere Fran-
s›zlarla u¤rafl›yor; heyeti mahfel-i âlîde Arnavutluk nam›na ka-
bul ettirmek, bütün âmâl-i milliyeyi tervîc edebilmek içün Ba-
ron Sonnino kemal-i ciddiyetle çal›fl›yordu. Sonra birdenbire
heyeti Arnavutluk’un ve Arnavutlar›n mümessili saymaktan zi-
yade, ‹talya’n›n bir bâziçe-i siyaseti menzilesine indirmek isti-
yordu. Heyetin etraf›n› alan Colonel Kastoldi ile rüfekâs›, heye-
tin ref‘ ü istima‘ etmek istedi¤i sada-y› hakcuyâneyi nefh etti¤i
safir-i siyasetten ç›kmamak, tahdit eyledikleri daire-i fikr ü
emel dahilinde icra-y› faaliyete mecbur tutmak hevesinde bulu-
nuyordu. Bununla beraber, heyet metalib-i milliyemizi bast u
ilan etti¤i gün, bütün alem-i medeniyete ve iflbu memurlar›n
yüzüne karfl› Avlonya’n›n istilas› meselesini fliddetle protesto et-
tikleri halde, kimse bir fley demeye cesaret edemiyordu. Doktor
Turtulli ‹talya aleyhinde bulundu¤unu göstermek içün S›rbis-
tan Baflvekili Mösyö Pasiç ile hodbehod görüflüyor, ona da ser-
furû ediliyordu. ‹stanbul’dan gelen zevât (235) ‹talya siyasetine
alenen salâ-hân, memurîn-i mahudeden rûgerdan iken, yine
bunlara tekâpû olunuyordu. Draç heyeti bazen öyle bir girdab-›
azab içinde idi ki, muamelat-› dâhiliyede serbest olmalar› flöyle
dursun, hürriyet-i flahsiyelerine bile malik de¤il idi (236). En
büyük amirden bed’ ile bir karabinyer52 neferine kadar, bunlara
ayr› ayr› tahakküm etmek istiyorlard›. Sonra ba¤teten erkan-›
askeriye vü mülkiyesine bunlar münferiden ve müctemian
meydan okur, istiklal-i re’y ü idareden bahisle her arzular›na
[karfl›] dururken tesir-i nüfuza muktedir olam›yor ve bu tu¤-
yan-› hareketi bir nazar-› bî-kaydî ile görüyorlard›. Has›l›, dâhi-
len ve hâricen ‹talyanlar›n gösterdikleri etvâr ü efkâr günü gü-
nüne uymuyordu!!
Draç’da vuku bulan ve her iki heyetin intihab›yla hitam bu-
lan ictimada Avlonya’dan kimsenin bulunmamas›na gayret et-
mifllerdi. Bununla beraber, Avlonya nam›na intihab olunan Ka-
z›m Efendi Koçuli, ‹spiro Koleka, Kaz›m Efendi Kokofl ile Ömer
Efendi Raz›ma ve Kanineli Mükerrem A¤a Hamzaray hafiyen
Draç’a gidebilmifllerdi. Bunlar› ictimada bulundurmamak, her
Hat›rat 307
rin vesatat›yla do¤rudan do¤ruya ‹talya askerî kumandan›n›n
taht-› murakabesinde kalmak flart›yla, iflgal etti¤i havalinin ida-
re-i dahilîsi[ni] hükûmet-i muvakkateye terk eyledi¤i takdirde
dahi Arnavutlar› irzâ ve iskât eylemifl olaca¤›n› tahmin ediyor-
du. Halbuki Müfid ve Feyzi beyler Avlonya umur-› mülkiyesi-
nin dahi sâir cihetlerde câri olacak usul ile do¤rudan do¤ruya
hükûmet-i muvakkateye merbut olmas›n› ve idare-i askeriyeye
taalluk edecek ifller içün ‹talyal› bir komiserin tavassut edebil-
mesini flart-› gayr-i münfek olarak ortaya koymufllard›. Bunla-
r›n maksad›, hükûmet bir flekl-i meflruiyete munkalib ve ‹talya
iflgal-i askerîsi yaln›z Avlonya’ya munhas›r olursa, serbestî-i ha-
reketle dahilen ve hâricen efkâr-› umumiyeyi ‹talya aleyhinde
ihzar u i¤râya ve bu suretle vahdet-i milliye ve idare-i dâhiliye-
yi temine meydan bulmalar› ümidine müstenid idi.
Avlonya yirmi-otuz bin kiflinin zîr-i pâ-y› istilas›nda bu-
lundukça ‹talya ordular›na, ‹talya donanmas›na karfl› duracak
bir kuvvet tasavvur edemezlerdi. Binaenaleyh, kemal-i ihtiyat
ile Avlonya hakk›nda kabul edebilecekleri o flart› ve mukavele-
nin ahkam-› sâiresini çaresiz bulmufllard›. Her iki taraf nokta-i
nazarlar›nda ›srar ettikleri içün, re’y-i münferitleri alt›nda im-
za vaz‘›yla 1910 senesinin 11 A¤ustosunda müzakerâta hitam
vermifllerdi.
‹talyanlar, tatbiki içün Avlonya’da bulunan Kumandan-›
Umumî General Piacentini’ye tebli¤ eylediler. Müflarünileyhi-
mâ [müflarünileyh?] dahi Draç’da ve Paris’teki arkadafllar›n›n
pîfl-i enzâr-› tetebbu‘lar›na vaz‘ u îsâl ettiler.
Bu s›rada yedi senelik bir i¤tirab u ›zd›rabdan sonra Arna-
vutluk’a u¤rayarak ‹stanbul’a geçmek üzere üzere ‹sviçre’den
Roma’ya gelmifl idim. Müflarünileyh Feyzi Bey ve Arnavutluk
hükûmetinin Roma’da mümessili Ekrem Bey beraber oldukla-
r› halde Hâriciye Nezareti’ne u¤ram›fl idim.
Mukavele-i mezkure mevzu-i bahis oldu. Suret-i hususiye-
de mütalaam soruldu. Münderecât›ndan tamam›yla kesb-i itti-
la‘ ettikten sonra,
* fiayan-› ibret olmak üzere zikr ü kayda lüzum görürüm ki, bu s›rada erkân-›
nezaretten biri, “Alt› aydan beri Baflvekilin pîfl-i enzâr›na koydu¤umuz evra-
k› (yani Arnavutluk’a ait dosyay›) mütalaa etmeye ancak flimdi vakit bula-
bilmifltir. Binaenaleyh, kemal-› teennî ile harekete mecburuz” demifl, bu su-
retle a¤z›ndan bir do¤ru söz kaç›rm›flt›r!!
Hat›rat 309
cemaat-i milliye teflkiliyle muamelat-› nâs›n bununla hall ü fasl
edilmesi ve ‹talya idare-i mülkiye ve adliyesi aleyhinde bulun-
du¤umuzun ›zhar olunmas› lâbüd oldu¤unu beyan eyledim.
-“‹talya’daki intihabat-› cedide neticesi, sosyalistlere pek
müsaid oldu¤undan, er geç Arnavutluk’ta ‹talya’n›n imperya-
lizm fikrinden vazgeçmeye ve memleketimizi tahliye etmeye
mecbur u muztar olacakt›r. Hal-i haz›rda ahalinin niyyât u te-
menniyat›na ve tehyie olunmak istenilen bir k›yama gelince,
bunu bütün mevcudiyetimle takdis ederim. Fakat bu yafl›mda
ön ayak olub da neticesi meflkuk olan bir emre karfl› binlerce
efrâd-› masumeyi i¤râ etmeye ve her türlü tehlikeyi gözüme
al›b da memleketi y›kub yakma¤a cesaretim yoktur. ‹ctihad u
ikdâm›n›z›n muvaffakiyetle hitam bulmas›n› dua ile iktifa ede-
rim” dedim.*
fiu kadar ki, Avlonya’y› ‹talya devleti do¤rudan do¤ruya
idaresi alt›nda tutmak azminde bulundu¤u maddesi a¤›zdan
a¤›za flâyi olur olmaz, halk üzerinde -biliyorum ki- bir tesir-i
elim has›l etmifl, mâder vatandan iftirak etmek üzere tak›m ta-
k›m ahali ahd-i misâka flitâbân olmufl idi.
Arnavutluk’ta ‹talya’n›n bir kar›fl yer almas›na raz› olma-
yub her çe bâd âbâd hürriyet-i milliye ve vahdet-i mülkiyenin
muhafazas› yolunda her fedakârl›¤a katlanmak arzusu var idi.
General Piacentini’yi gördü¤ümde, iflbu müzakerat s›ras›nda
fikr ü mütalaas› sorulmaks›z›n Roma’da cereyan etmifl ise de,
bi-eyyi vechin kân tatbikine imkan olmad›¤›n› yazm›fl ve ›srar
olundu¤u takdirde istifas›n›n kabulünü rica etmifl oldu¤unu
anlatm›flt›.
Roma Piacentini’nin istifas›n› kabul etmemifl ise de, idare-i
mülkiyenin hemen hükûmet-i muvakkateye devr ü terk olun-
mamas›n› dahi emretmemiflti. Bu tereddüd ü teehhür Draç hü-
kûmetinin emr ü itimad›n› kald›rd› ve idare-i askeriye ile arala-
r›nda pek büyük bir münâfereti mucib oldu. Piacentini bunu
Hat›rat 311
üzere Roma’ya mükerreren ve müeyyeden beyan-› mütalaata
ibtidar eyledi¤ini temin etmekle Ergiri ve Libohova’ya gittim.
Ergiri’de efkâr-› umumiye son derecede endiflenâk idi.
H›ristiyanlar bir büyük havf ü dehfletle hükûmete ve ahali-i
‹slâmiyeye karfl› itimads›zl›k gösteriyordu. 1913 senesindeki
hâdisât ve H›ristiyanlar›n öteden beri besledikleri temâyülât,
kulûb-› vatanperverânede pek derin tesirât b›rakm›fl idi.
Ümid-i halâs ve hiss-i intikam ile bir taraf düflmanlar›n gelib
kendilerini kurtarabilmelerinden ümidvâr ve di¤er taraf dahi
yak›b y›kmak ve vurub kesmek ile vatanlar›n› müdafaa gayre-
tinde paydar idi.
Ergiri’den Libohova’ya gitti¤im gün Paris’te bulunan Süley-
man Selim Bey’den biraderi Nam›k Bey’e 28 Kanun›evvel 1919
tarihiyle bir uzun mektub gelmifl ve Ergiri ile havalisinin Yuna-
nistan’a terk olunmak üzere karar verildi¤i malum olmufl idi.
Avlonya’dan Ergiri’ye gelen birçok eflrâf ahali-i ‹slâmiyesiyle
görüfltükten sonra herkesi bir ye’s ü teessür kaplad›. ‹talya hü-
kûmetinin müzaheret-i katias›na ve General Piacentini’nin de-
laletine ihtiyac-› azim var idi. Müflarünileyhin dermeyan eyle-
di¤i flart ile muvakkaten zab›tan›n bir ‹talyal› zâbitin idaresin-
de bulundurulmas› ve bu suretle ezhâna biraz sükunet gelmesi
çaresiz idi. Fakat Ergiri eflrâf›yla Müfid Bey katiyen buna ya-
naflmam›fl, bütün mehâlike katlanarak vatanlar›n› velev ki elle-
riyle yak›b y›kmak mecburiyet-i elimesinde dahi kalsalar yine
müdafaaya karar vermifllerdi.
Ergiri’den Delvina’ya u¤rayarak Avlonya’ya avdet ettim ve
kemal-i tehalük ile cevab›m› intizar eden Piacentini’ye Ergiri
halk›n›n ye’s ü fütûrunu ve idare-i mülkiyede katiyen ‹tal-
ya’n›n vaz‘-› yed-i müdahale etmesine dahi raz› olmad›klar›n›
anlatt›m.
General Arnavutlar›n telafl u i¤birardan mutahass›l tesirât›
tahmin etmifl idi. Ve bütün havali-i müstevliyenin idare-i mül-
kiyesini[n] Arnavut hükûmet-i muvakkatesine terk edilmesine
kani olmufl idi!! Ekser ümerâ-y› askeriye dahi ‹talya’n›n emr-i
müdahalesine muhalif ve Arnavutlar›n takib etmek istedikleri
Hat›rat 313
Soldan itibaren: 1. General De Veer, 2. ‹brahim Biçakçu on yafl›nda iken
(1944’te Arnavutluk baflbakan› olacakt›r), 3. Elbasanl› Akif Pafla Biçakçu
(‹brahim Biçakçu’nun babas›), 4. Elbasanl› Ali Agâh Bey
Hat›rat 315
bulundurmak fikrine istinaden Kruya’da bir nümayifl icras›yla
pazar› sedde ve jandarma ve polis heyetlerini ve bilcümle me-
murîn-i hükûmeti terk-i vazâife icbar eylemifllerdi.
Esadistlerin bafl›nda ve kuvâ-y› maddiyelerini teflkil edenler
meyan›nda Osman Bali Nel Hoca ve fiayakl› Bayram Gözeli
bulunuyordu. Mihver-i idare fiayak beyleriyle Topdanî beyle-
rinden bir ikisinin elinde oldu¤u rivayet olunuyordu. Bunlar
her tarafta ilka-y› ru‘b u hirâs edebildikleri içün, Kruya havali-
sinde külliyen ve cihât-› sâirede k›smen hükûmet-i muvakka-
tenin hükm ü nüfuzu sâk›t olmufl idi. Draç ile ‹flkodra yolunda
vaki Krin Geçidi tamam›yla kapanm›fl, eflk›ya tarz›nda her yer-
de birçok usât zuhur eylemifl idi.
Erkan-› hükûmetten Mustafa Efendi Kruya, toplayabildi¤i
bafl›bozuklarla Kruya’n›n üzerine gidib, onun cesareti ve hükû-
met-i merkeziyenin sebat›yla egerçi asilerin bafl›nda bulunan
Mane Sinan derdest edilerek baz› rüfekâs›yla beraber bilmuha-
keme idam olunmufl ve Esad Pafla’n›n avdeti Arnavutluk içün
bir bela-y› mübrem oldu¤u halka tefhim ü telkin edilmifl ise de,
flerâre-i isyan birden bire feveran ederek Kaflyela ve Mirdita
bayrakdarlar› dahi usâta iltihak etmifl, cemiyet-i isyaniye bütün
fliddetiyle etraf› titretmifl idi.
Hükûmet gerek Esad Pafla taraftarlar›n›n harekât›n› ve ge-
rekse Loflna ictima› temenniyât›n› mevcudiyet-i milliyenin bâ-
is-i zevali oldu¤unu ilana çal›flm›fl ve her çe bâd âbâd Esadistle-
ri tenkîle karar vermek istemifl ise de, ‹talyanlar birden bire or-
taya at›larak bir hareket-i fledideye de¤il, adî bir teflebbüs-i mü-
manaatkâraneye [dahi] müsaade edemeyeceklerini heyete an-
latm›fllard›r.
Hükûmet-i muvakkate istila olunan bir yerde ictimaât›n
memnu ve mevcudiyet-i milliye içün pek vahim oldu¤unu bir
taraftan ilan etti ve di¤er yandan Loflna’ya karib Ardeniça Ma-
nast›r›’na civar Kolonya köyüne iki yüz elli kifliden mürekkeb
bir milis müfrezesi gönderdi. Halbuki efrâd-› merkume[nin]
en küçük bir hareketin vuku‘u dakikas›nda öbür tarafa geçme-
leri muhtemel ve Loflna’da toplanm›fl olanlara karfl› bunlar›n
Hat›rat 317
çensi [Vincenso] dahi ümidi vechile kongrenin ‹talya menâfii-
ne de¤il Arnavutlar›n kesb-i cüret etmelerine ve ‹talya aleyhin-
de bulunmalar›na hâdim olaca¤›n› derk ederek hastal›¤›n› ba-
hane addiyle Draç’dan Roma’ya avdet etmifl ve fakat bu s›rada
bir nümayifl-i askerî icras›na da lüzum göstermifltir. Kuman-
dan-› Umumî General Piacentini ise evvelce verdi¤i karar› teb-
dilden ve müctemi‘în üzerine sevkiyat-› askeriyeden imtinâ ey-
lemifldir! Piacentini Arnavutlar›n ya dava-y› istiklalcuyâneleri-
ni muhik buluyordu veyahud Arnavutluk’un umur-› dâhiliye-
sine müdahale etti¤i takdirde sosyalistlerin hükûmete ve ken-
disine hücum edeceklerini tahmin etmek ile vaziyeti pek hatar-
nâk görüyordu. Ala külli’t-takdîreyn, müflarünileyh Loflna
Kongresini da¤›tma¤a emir vermemifl, bîtaraf bir halde ordu-
nun durmas›na sebeb olmufltur (242).
Bu eyyâm-› ehemmiyet-encâm aras›nda hükûmet-i mu-
vakkate erkân›ndan Dâhiliye Naz›r› ve Reis Vekili Müfid Bey
Libohova, Ergiri’de âvângüzâr oluyordu. Sami Bey Viryoni Be-
rat’ta kal›yordu. Draç’da hükûmet nam›na yaln›z Maliye Naz›-
r› Feyzi Bey Alizoti ve Adliye Naz›r› Poga Efendi bulunuyordu.
Büyük bir tereddüdden sonra Müfid Bey bu ahvâl-i müflkileye
çaresâz-› selamet olmak üzere Libohova’da fekk-i t›nâb-› ika-
met ve Avlonya’ya u¤rayarak Draç’a avdet eyledi. Draç’da laz›m
gelenlerle müzakereden sonra Avlonya’ya geldi. Avlonyal› Os-
man Efendi Hac› ve ‹spiro Efendi Koleka ile bi’l-müflâfehe Lofl-
na Kongresinin ciddiyetini anlamak ve ona göre bir karar-›
kat‘î vermek üzere her ikisinin Loflna’ya gitmelerini rica eyledi.
Ve bunlar›n avdetine kadar Fir’de intizar etmek üzere oraya
gitti. ‹ki yüz elli nefere bâli¤ olan milis müfrezesi Ardanista’n›n
civar›nda bulunduklar›ndan ve nasyonalistler ise bunlara karfl›
her fedakârl›¤› gözlerine ald›klar›ndan, Loflna’da toplanm›fl
olanlarla hükûmet-i muvakkate aras›nda itilaf kap›s› kapanm›fl
idi. Osman ve Koleka efendiler Loflna’da bulunan zubbât-› as-
keriyeden vesâireden der-ceng-i evvel pek fena muamelelerde
maruz kalm›fl ve her ikisi hemen tevkif veya iade olunmak is-
tenilmifl idi. Bin türlü müflkilat ile naib-i hükûmet makam›nda
Hat›rat 319
Bu kanunun tarz-› tertib ü tedvini, ibtidaî ve ihtiyacât-›
umumiyemizi temine ve bir idare-i mülkiyenin kâffe-i fluubâ-
t›n› ihata ederek tamam›yla tanzime gayr-› kafi idi. Fakat Prens
zu Wied’in r›hletinden sonra o güne kadar emvâc-› istila ara-
s›nda bir mecmua-i enkaz olarak müteflettit ü müteferrik kalan
nevâhî-i milliyemizin camia-i istiklaliyesini ve bir millet-i hâ-
kimenin hâiz olmas› laz›m gelen hakk-› hakimiyetini alâ kad-
ri’l-imkân ihtiva ve ihzar etmesi itibariyle flâyân-› takdir idi. Ar-
navutluk bu kanun ile hakk-› hayat›n› kazan›yor, hükûmet
mehmâ-emken bir kuvvet ve ahali emniyet buluyordu.
Alelhusus müdahale-i ecnebiyeden azade olarak bir kanun
yapabilecek bir f›rsat› intihaz etti¤ine flahit oldu¤u içün pek zi-
yade mucib-i memnuniyet oluyordu. Heyet-i hükûmet her tür-
lü müdahaleden kurtuldu¤unu göstermek içün Tiran’a nakl-i
mekan eyledi. Fakat Tiran’da dahi her tarafta meydan okuyabi-
lecek, her müflkile galebe edecek bir kuvveti hâiz de¤il idi.
‹talya’n›n kuvve-i iflgaliyesi nam›na Draç’da bulunan Colo-
nel Vinçençi [Vincenzo’nun] Loflna mukarrerât›ndan hoflnud
olmad›¤› malum idi. O cihetten hükûmet-i cedideye karfl› bir
eser-i itimad ü teveccüh ibraz› ihtimali yok idi. Binaenaleyh,
müsaid bir f›rsat›n intihaz›na ve ahvâlin inkiflaf›n› intizara
mecburiyet var idi.
Mütareke kabîlinden olarak, Esadistlerle itilaf tarikini ara-
ma¤a hükûmet lüzum görmüfl idi. ‹ki taraftan müntehab bir
heyetin Paris’e gitmesi[ni] ve Esad Pafla ile müzakerâta girifl-
mesini teklif eylemifltir. Pafla’n›n taraftarlar› bunu memnunen
kabul etmekle, Fuad Bey Topdanî ve Ömer Bey fiayako ile Ko-
lonyal› Bayram Feyzi Bey ve Mösyö Kolaçi Paris’e mütevecci-
hen hareket etmifltir. On befl gün sonra bunlar avdet ederek,
her türlü flerâit ile Pafla[’n›n] kabul-i riyaset-i hükûmete haz›r
oldu¤u cevab›n› getirdi. Halbuki ‹talyanlar da Pafla’y› elde
edinmek üzere teflebbüsât ü müzakerâtta bulunduklar› ve Pa-
fla’y› bir emrivaki gibi Draç’a getirmek istedikleri gizliden giz-
liye haber al›nm›fl idi.
Hat›rat 321
Ac› Bir Hakikat
Hat›rat 323
Esad Pafla’n›n flahsiyeti pek az akrabas›nca ve pek çok evid-
dâs›nca k›ymetli idi! Bunlar netâyic-i siyasiyeden kat‘-› nazarla
vefat›n› bir z›yâ‘-› elîm saym›flt›. Fakat mukarrerât-› mün‘aki-
desini Arnavutluk’un vaziyet-i hâz›ras›na karfl› mühlik gören-
ler, müflarünileyhin vücudunu pek ziyade muhataral› bulur,
baya¤› sa¤ kald›kça veya hiç olmazsa dava-y› hükûmet ve riya-
setten fera¤ etmedikçe Arnavutluk’un tamamiyet-i mülkiye ve
mevcudiyet-i müstakbelesini muhafaza edebilmesini muhal
görürdü!
Kabil-i inkar de¤ildi ki, Esad Pafla Londra Muahede-i Mah-
susas›n›n tahtît ü kabul eyledi¤i bir küçük Arnavutluk’u idaresi
taht›nda bulundurmak içün S›rpl›larla, Yunanl›larla uyuflmufl, o
mukavele-i mefl’ûmenin ahkam-› münderecesine serfurû etmifl
idi! Son günlerde ‹talyanlarla dahi uzlaflt›¤› flayias›n› ve alelhu-
sus bu flayia ‹talyanlar›n Avlonya ve havalisi üzerine idame et-
mek istedikleri hakk-› istilalar›n› takviye ve kabul mahiyetini
ihtiva etti¤ini herkes duymufl idi. Bu hükûmetler ise, mukarre-
rât-› vâk›an›n kesb-i meflruiyet etmesi içün Esad Pafla’n›n te-
min-i riyaset etmesini ve bu suretle hakk-› i¤tisâblar›n› bir em-
rivaki karfl›s›nda göstermelerini arzu ediyordu! Menafi-i devlet
ve mukteza-y› maslahat› düflünerek Esad Pafla[’n›n] bizzat ken-
disini ›skat etmek icab ederdi. Fakat h›rs u hevâs›na ma¤luben
Paris’e giden heyet-i meb‘ûseye karfl› bunu reddetmifl, mus›rrâ-
ne olarak ser-i kârda kalaca¤›n› anlatm›fl idi!! Kaziye-i muhke-
me suretinde tecelli eden hakây›k-› tarihiyedendir ki, büyük va-
kalar ihdas edenler ekseriya o vakalar›n tevlid eyledikleri mehâ-
lik ve avâmilden tahlis-i nefs edemezler.
Esad Pafla Arnavutluk’un mevcudiyeti üzerine pek çok
oyunlar oynam›fl, pek çok da can yakm›fl oldu¤u içün, efkâr-›
umumiye, aleyhinde olarak ber-heyecan idi. Bu tehyîcin neti-
cesi olmak üzere bir Avni Rüstem ç›km›fl, kendisini nâ-ma¤lub
sayan Pafla’y› Avrupa’n›n en medenî, en kalabal›kl› bir mevki-
inde ani olarak yerlere sermifltir!
Avni Rüstem bu cüreti menfaat-i flahsiyesi içün irtikab et-
medi. S›rf tan›d›¤› bir hayalin ulviyetine meftun olmufl, kendi-
‹stihlâs-› Vatan
Hat›rat 325
‹talya memurîn-i siyasiyesi Esad Pafla’n›n taraftarlar›na za-
hîr ve hükûmete karfl› bunlar›n îkâ edebildikleri tazyîkât-› fle-
dide hadd u i‘sâdan vefîrdi (247).
Bu sebebden dolay› hükûmet bir guna muavenette buluna-
mayaca¤› cevab›n› vermek mecburiyetinde bulunmufl idi. Fakat
Avlonyal›lar›n flu iyâb u zehâb›ndan endiflenâk olan ‹talyanlar,
Avlonya’da birçok zevât›n tevkifine karar vermifl, halka bir flid-
det göstermek istemifllerdi. Ekrem Bey Vlora buna kesb-i vukuf
eder etmez, Mülkiye Komiseri Kont Capialbi’nin ve rüfekâs›n›n
muaraza ve muhalefetlerine ra¤men, General Piacentini’yi gö-
rüb bir münasebetle bu tevkifât u tehdidât›n önünü alma¤a
muvaffak olmufl idi. Fakat Avlonyal› Bekir A¤a Sulu, Kanineli
Mükerrem A¤a Hamzaray ve Hamza Efendi ‹sa derdest edilme-
lerinden tehafli etmekle fiafliça cihetlerine ferceyâb-› firar ol-
makla, Avlonyal› Hasan ve Mustafa A¤a fiara ile Katolik rahibi
Don Marko tutulub bir beylik vapuru derununda tevkif edil-
mifllerdi (248). fiafliça’ya gidenler Alim A¤a Mehmed’e (Trakas-
l›) haber îsâliyle birlefltikten sonra, Razimeli Ömer Efendi ve
Alim A¤a imzalar›yla bütün muteberân-› kurâya haberler gön-
dermifl, May›s›n 26’s›nda Trakas Da¤›nda vâki Barçala mevkiin-
de ictimâ etmelerini tebli¤ eylemifllerdir.
May›s›n 29’uncu günü dört yüz kifli topland›. Orada ref‘-i
a‘lâm-› k›yam etmek üzere cümlesi yeniden akd-i misak-› itti-
fak eylemifl, aralar›nda on iki zat› idare-i umur eylemek üzere
intihab eylemifl ve bu meclis-i millînin emr ü karar›na tevfik-i
hatt-› hareket etmeye herkesi mecbur tuttuktan sonra, komis-
yon Binbafl› Lepeniçeli Ahmed A¤a’y› harekât-› askeriyeyi ida-
reye memur etmifltir.
Müctemi‘în Barçala’da bir gün meks ü ârâm ederek Kozes
Da¤›nda (Beuna) tekrar akd-i ictima etmek üzere da¤›lm›fl ve
heyet-i müntahabe otuz kifli ile beraber orada kalm›fllard›r
(249). Bunlar henüz mahall-i ictimaa gelmeyen baz› zevâta
(250) haber îsâliyle, Beuna’da toplanmak üzere Gomtica’ya
gelmeleri[nin] münasib olaca¤›n› bildirdi.
Drafloviçe
Hat›rat 327
Bir müddet üzerinde tafl›d›¤› bargiran-› a¤yâr›n ¤ubâr u fli-
nâr›yla ve Haziran›n teeyyüs-i ateflbâr›yla bu mevsimde hazaret
her dem bahar›ndan mahrum idi. Eflcâr-› zeyâtînin z›ll-i kas-
vet-nümudundan gayr› bar›nacak ve s›¤›nacak bir sayeban› yok
idi. Hâr bir güneflin haflîn ü âteflîn efli‘a-i suzinâkiyle her taraf
kavrulmufl, fioflica Deresinin âb-› tâb› bile fliddet-i hararetten
içilmez bir hale gelmifl idi.
Komisyon ‹talyanlar›n infla edib de terke mecbur olduklar›
bir bina-y› cesîmin içinde toplanm›fl, efrâd-› müctemia leven-
dâne ve serbülendâne etraf› tarassuda koyulmufltu.
Komisyon tekrar Piacentini’ye haber îsâliyle, yirmi dört sa-
at zarf›nda idare-i mülkiye Müdafaa-i Milliye Komisyonu’na
terk ü tevdi olunmad›¤› takdirde Avlonya’ya hücum edecekle-
rini ve bunun mesuliyet-i maddiye ve maneviyesi General’e ait
olaca¤›n› bildiriyorlard›! General ke’l-evvel buna cevab verme-
mifl oldu¤undan, Avlonya’ya karfl› tehditkârâne bir nümayifl ol-
mak üzere Kafakoçi üzerine taarruza karar verildi. Fakat Lepe-
niçeli Ahmed A¤a buna cesaret edemedi¤inden dolay› kuman-
danl›ktan istifa etmifl, komisyonun intihab›yla bir gün evvel as-
kere iltihak eden Kaz›m Efendi Koçuli yerine geçmifltir (256).
Bu s›rada, kasaba ahali-i müslimesi[nin] arkalar›ndan tü-
fenk atm›fl oldu¤unu bahane ederek, ‹talyanlar befl yüz kifli
toplay›b Sazan’a teb‘îd ü iclâ eylediler. Egerçi esna-y› musâde-
mâtta bir iki tüfenk at›ld›¤› malum olmufl ise de, bir memleket
halk›n›n bu suretle tecziyesi kavâid-i insaniyet ve medeniyete
münâfî idi. Alelhusus bunlar hakk›nda gösterdikleri fliddet her
tahmin ve tasavvurun fevkinde idi. Belediye Reisi Ali Efendi is-
kele bafl›nda ve birçok zevât-› masume muhadderât-› müslime
huzurunda darb u tahkir olundu¤u gibi, buyût-i müslimeye bî-
muhâbâ efrâd-› askeriye girib yaln›z emvâl-i müslimîni nehb ü
gâret (257) eylemifllerdi. Sonra ehl-i ‹slâm’a ait dükkanlar›n
kap›lar›n› kepenklerini k›r›b kâffe-i eflyay› alm›fllard›. Sazan’a
sevk edilen zevât› bi-ecma‘ihim aç b›rakt›ktan, envâ iflkencele-
re tâb[i?] ettikten sonra beylik vapurlar›n anbarlar›na istif ede-
rek Sazan’a götürmüfllerdi. Sazan’da verdikleri müteaffin bir
* fiayan-› kayd u dikkattir ki, gerek Sazan’a sürülen zevât meyan›nda ve gerek
Drafloviçe’de toplanm›fl olan efrâd aras›nda kaza dahilinde sakin on bin ka-
dar nüfus-› Hristiyaniyeden Hristo Karbokari, Profesör Yani Meniga ve Lu-
ka Karafil (Mekteb muallimi) ve Zoti Harilakolaa’dan mâadâ kimse yok idi.
Ve kasabada ‹talyanlar›n icra eyledikleri garet, yaln›z sekene-i müslimeye
mahsus ve ‹talyanlara rehberlik ve piflval›k hizmetinde bulunanlar Hristiyan
vatandafllar›m›zdan ibaret idi!
Hat›rat 329
‹talyanlar her tarafta periflan u girizan olmufl, ordunun inti-
zam-› umumîsi tamam›yla bozulmufl idi. Sahilde ve kasaba ke-
nar›nda tahkim ettikleri hutût-› müdafaaya tak›m›yla çekildi.
Erbâb-› k›yam dahi tak›m tak›m Kiflbazta, Çaparat, Relisili, La-
hakton s›rtlar›nda ahz-i mevki eyledi. Bunun intikam›n› almak,
halka bir havf ü dehflet vermek maksad›yla ‹talyanlar Avlon-
ya’da vâki Osman Efendi Hac›’n›n kona¤›n› ve Kaz›m Efendi
Kokofl ile biraderlerinin mutasarr›f olduklar› haneyi ve So¤uk-
su’da Koleka Efendi’nin evini atefle verdiler. Kanine ve Trakas
köylerini top mermileriyle ve el bombalar›yla yakt›lar, y›kt›lar.
Üç yüz haneyi müfltemil olan ve mamur u abadan görülen Ka-
nine karyesinde ancak otuz hane kalm›fl, cevâmi‘ u tekâyâ bu
atefl-i taaddîden kurtulmam›fl, Trakas’ta Alim A¤a’n›n hanesi ve
köyün buyût-i sâiresi birçok mermilere hedef olmufltur.
Bu fecâyi-i elîme îkâ olundu¤u s›rada Arnavutlar bütün
kuvvetleriyle ‹talyanlara hücum etmeye devam ediyor, kimse
muvaffakiyet-i nihâyîden ümidini kesmiyordu.
Müzakerât-› Sulhiye
Hat›rat 331
riyle bütün efrâd-› milliye teslih edilmifl ve her tarafta kazan›-
lan muzafferiyetlerle ‹talyanlar havf ü telafla düflmüfllerdir. Bu-
na binaen Kont Mançoni, Aliotti’nin serdetmifl oldu¤u tekâlîf-i
flâkkadan sarf›nazarla ‹talya askerinin Avlonya’dan bir ay zar-
f›nda çekilmesi ve ‹talya esirlerinin hemen teslim olunmas› ve
hasârât-› vâk›an›n tazmin edilmesi esasât›yla 2 A¤ustos 1920’de
müzakerâta hitam verilmifl ve bu suretle ‹talya hükûmetinin
re’s-i kâr›nda bulunan Mösyö Culyetti [Guliotti] bir gaile tefl-
kil eden devr-i istilaya hâtime çekerek, siyaset-i müsâlemetper-
verâne ile memleketine hizmet eylemifltir!
Müflarünileyh Kont Mançoni’ye verdi¤i talimat üzere 15
Temmuz 1920[’de] Senato’da vukubulan istîzâhâta karfl› verdi-
¤i cevabda Arnavutluk üzerinde ‹talya’n›n hakk-› himayesin-
den bahsolunmufl idi:
Hat›rat 333
Bir de hasârât-› vâk›aya mukabil ‹talya devleti Arnavutlara
tazminat-› kâfiye vermeye mecbur tutulmufl idi. Hasârâttan
maksad, flübhe yok ki, k›yam-› hâz›rda ‹talyanlar›n bi’l-iltizâm
yak›b y›kt›klar› evleri, çal›b çarpt›klar› fleylerin k›ymeti [olma-
s›] laz›m gelirdi. Halbuki ‹talya siyasiyyûnu bunu Harb-i Umu-
mî’de vukua gelen zararlara hassaten teflmil etmifl, maksûdun
bihâ olan hasârât›n tazminat›ndan kendilerini vâreste tutmufl-
lard›r! Harb-i Umumî zararlar›n› ise, ‹talyanlar devr-i istilala-
r›nda istedikleri gibi tesbit etmifl, kemiyet ü keyfiyetini ve tedi-
yât suretini keyiflerince takyîd etmifl olduklar› içün, evvel ve
âhir îkâ ettikleri hasârât bedelini ceffe’l-kalem vermekten mü-
cânebet eylemifllerdir (263)! fierâit-i tahliyeyi müzakereye me-
mur olan ve ‹talya Baflkumandan› taraf›ndan intihab olunan
heyetiyle beraber Arnavutluk nam›na memur olanlar ‹spiro
Koleka Efendi, Ali Bey Klisora, Aziz Efendi Çami, Doktor Sezai
Efendi ile Göriceli Ferid Bey, Elbasanl› Kas›m Sidifl, Libohova-
l› ‹smail ve Draçl› Mühendis Paftali Efendi idi (264).
Bunlar flerâit-i müzakereyi ve m›nt›kalar›n hududunu tah-
dit ederek, ceste ceste ‹talyanlar Avlonya topra¤›ndan çekilmifl
ve nihayet muayyen olan zamanda kâmilen memleketi tahliye
ederek k›smen Sazan Adas›na nakledilmifllerdir (265). Bunun
üzerine evvela cemiyet-i milliye azas› ve müteakiben üç bin ki-
fliden mürekkeb olan Arnavutluk ordusu kasabaya girmifl, El-
basan ve Görice askerî muzikalar› terennümsâz-› flevk ü me-
sâr, bilcümle ahali mesrur u bahtiyar olarak emr-i harbe hitam
vermifllerdir.
j Süreyya Bey’in
Notlar›
50. Meclis-i Mebusan’da Said Pafla irad eyledi¤i bir nutk-› beli¤ ile
devletin siyaset-i dâhiliye ve hâriciyesini izah ettikten sonra tayin-i
esâmi ile itimad reyi aram›fl idi. Halbuki meclisin azas› milletin
intihab›yla de¤il, baya¤› Cemiyet’in emr ü tayiniyle toplanm›fl efl-
hâstan ibaret oldu¤u içün 194 muvaf›ka karfl› ancak 36 muhalif
var idi. O gün muhalefette arkadafllar›m olanlardan ise yaln›z
dört-befl zat isbat-› vücud etmifl idi. Binaenaleyh, reyler toplana-
ca¤› s›rada Said Pafla ile heyet-i vükelâ müctemi‘an meclisten ç›k-
m›fl idi. fieyhülislam Libohoval› merhum Nesib Efendi Sadrazam
ile beraber oldu¤u halde yan›mdan geçtikde latife ve taltif suretiy-
le itimad reyi verece¤im ümidinde bulundu¤unu beyan ettikde,
her ikisine hitaben,
- “Memleketimi al kanlara garkeden bir kabineye tabiîdir ki, k›r-
m›z› ka¤›ttan baflka bir fley veremem” demifltim. Muahharan bir
ekseriyet-i mutlaka ile itimad reyi alan heyet huzurunda sadr-›
müflarünileyh bizi davet ile,
- “Kendilerinden diri¤ etti¤im reyime mukabil millet 190 rey ile
vusuk u itimad›n› göstermifl” demesi üzerine, üç-befl dakika evvel
bize tevdi olunan, Arnavutluk’un cihât-› muhtelifesinden gelen
telgraflar›n mealine kesb-i ›tt›la etmifl oldu¤unu bildi¤im içün,
- “Her nas›l olsa yine istifa eder, çekilir ve bu suretle isbat-› hami-
yet buyurursunuz. Zira burada toplananlar itimad reyine dahi
Prifltine’de, Üsküb’de vesâir havalide müctemi yüzbinlerce efrâd-›
millet suret-i katiada sukutunuzu istiyor” demekli¤im üzerine,
Said Pafla ac› bir iflmizaz ile infialini göstermifl ve fi’l-hakika o ge-
ce istifas›n› verib çekilmifltir.
51. Hasan Bey ‹stanbul’dan Arnavutluk’a azimet ve gördü¤ü lüzum
üzerine Prifltine halk› vesâir havali ahalisini ref‘-i sada-y› flikayete
davet etmifl ve binâen alâ zâlik masârif-i mübremesine medâr ol-
mak üzere ‹stanbul’da hafiyen iane cem‘ine teflebbüs k›l›nm›fl idi.
Râk›mu’l-hurûf def‘aten 200 Osmanl› altunu ve biraderim Sadr-›
* Abdullah Pafla müflir oldu¤u gün Y›ld›z’da ve Gazi Osman Pafla merhu-
mun odas›nda idim. Gazi Pafla bunun hakk›ndaki tevcihât› duyar duy-
maz, müflir yapanlar utanmam›fl (!!) ise… [devam› yok].
Ekrem,
Resim 1
Ekler 453
Resim 2
Ekler 455
Hat›rat örnek
Ekler 457
‹stanbul’daki Frans›z elçisinden Poincare’ye rapor 2
Ekler 459
Süreyya Bey’e mecidi niflan› verilmesine dair belge
Lugatçe 461
bilâ-hayâ: utanmadan dâiren-mâ-dâr: tamamen
bilâ-hicab: utanmadan dârü’l-fecâyi‘: fecaatler evi
bilâ-ifâte-i vakt: vakit geçirmeden dârü’l-harekât: harekat yeri
bilâ-mûcib: gereksiz yere defîn-i hâk-i gufrân: ma¤firet topra¤›-
bilâ-müflkil: zorlanmadan na defnedilmifl
bilâ-sebeb: sebepsizce dem-i inflirak: parlama zaman›
bilâ-tefrik: ay›rt etmeksizin dendân-› azû-âzâr: inciten az› diflleri
bi’l-beyan: aç›klayarak dendân-› zehr-âlud: zehirli difller
bi’l-ictima‘: toplanarak der-ceng-i evvel: ilk çarp›flma
bi’l-ittifak: ittifakla desâtîr-i esasiye: anayasalar
bi’l-mecburiye: mecburen devr-i intibah: uyan›fl ça¤›m›z
bi’l-mürûr: giderek dîde-i im‘ândan geçirmek: iyice göz-
bi’l-müflâfehe: sözleflerek den geçirmek
bi-mennihî teâlâ: Allah’›n lutfuyla dilgîr: gücenmifl
bî-muhâba: pervas›zca dûr: uzak
binâen alâ-zâlik: buna dayanarak dûrbinân: uzak görüfllüler
bi’n-netice: sonuçta durûb-› emsal: atasözleri
bi’n-nisbe: nisbeten dünya ve mâfîhâ: dünya ve içindekiler
birader-i büzürgvâr: a¤abey dürüfltî: kabal›k
düsturu’l-amel: eylemlerin dayand›¤›
bi’r-r›za: r›za göstererek
kaide
bi’se’l-halef: kötü ard›l
düvel-i erbaa: dört devlet
bî ser ü bûn: ipe sapa gelmez
bi’t-tamam: tamam›yla
edevât-› zer‘iye: tar›m araçlar›
bi’t-telakki: karfl›lamak, kabul etmek
edvâr-› gîrûdâr: kargafla devirleri
bi’t-tesadüf: karfl›laflarak, tesadüf ede- edvâr-› mâziye: geçmifl devirler
rek
efkâr-› sahîfe: zay›f fikirler
buhayre-i hûn-âlûd: kana bulanm›fl göl ehl-i kurâ: köylüler
buyût u mesâkin: evler ehl-i salîb: haçl›lar
ekall-i kalîl: ekallü’l-kalîl]: az›n da az›
câmi‘u’l-‘uyûb:: bütün] ay›plar›: kendi- el-hâletü hâzihi: flu durumda
sinde] toplayan/bar›nd›ran el-minnetü: li]llah: minnet Allah’ad›r.
cebân: korkak el-uhdetü ale’r-râvî: sorumluluk sözü
cebîn: korkak aktaran›n boynuna
ceffe’l-kalem: düflünmeden yaz›ver- emanetullah: Allah’›n emaneti
mek/hükmetmek enmûzec-i ümem ü milel: milletler ve
cemm-i ¤afîr: kalabal›k cemaat ümmetler numunesi
cerâd-› münteflire: çekirge sürüsü enzâr-› ecânib: ecnebîlerin dikkatleri
custcû-y› hakikat: hakikati aramak erbab-› ibtisâr: basiret sahipleri
erike-i Ferâ‘ine: Firavunlar›n taht›
çar köfle-i alem: dünyan›n dört bir tara- esâs-› beytiye: ev eflyas›
f› esâtîr ve hurâfât: efsaneler ve hurafeler
çerh-sâz-› uyûn: gözlerin çark›n› oyna- esbab-› vâhiye ve muhayyele: bofl ve ha-
tan yal mahsulü sebepler
Lugatçe 463
kanun-› tekâmül: ilerleme yasas› li-ecli’l-mülâka: buluflmak amac›yla
karîbu’z-zuhûr: olmas› yak›n li-ecli’l-vedâ: veda amac›yla
karîbü’l-vuku‘: olmas› yak›n li-ecli’t-tedavi: tedavi amac›yla
kâselîsân-› evkaf: vak›flar›n parazitleri li-ecli’t-tehniye: tebrik amac›yla
kavâfil-i bu¤ât: isyanc› kafileler luhûd ve kubûr: lahitler ve kabirler
kavânîn-i mer‘iye: yürürlükteki kanun- lücce-i irfan: irfan denizi
lar
kec-bînâne: garazkâr mâ-biha’l-istinad: dayanak
ke-en-lem-yekün: hiç olmam›fl gibi mâ-bihi’l-istinad: dayanak
ke’l-evvel: önceki gibi mâ-bihi’l-k›vâm: temel, öz
kemâ fi’s-sâb›k: geçmiflte oldu¤u gibi mâdâme’l-âlem: dünya var oldukça
kemâ hiye hakkuha: hakk›yla mâdâme’l-hayat: hayat sürdükçe
kemâ-yenba¤î: gerekti¤i gibi mâdûnlar: astlar
kesr-i sevret: gücünü k›rmak maksûdun bihâ: kastedilen
ketm: saklamak
masûnü’l-indirâs: y›k›lmaktan korun-
keyfe mâ yeflâ’: nas›l dilerse mufl
keyfiyet-i irâka: kan dökme biçimi
mâ-vuzi‘a-leh: konulufl sebebi
kezâlik: bunun gibi, ayn› flekilde
meahâzâ: bununla beraber
k›lâ‘ u bikâ‘: kaleler ve topraklar
mea’l-kasem: yeminle
kiflver-küfla: fatih
mea’l-memnuniye: memnuniyetle
kurûn-› ûlâ: ilkça¤lar
mea’t-teessüf: teessüfle
kurûn-› vustâ: ortaça¤lar
mea-rüfekâ: dostlarla
kûflifl: çal›flma
meazâlik: bununla beraber
kûflmâle u¤rama: kulaklar›n bükülmesi
mebde-i infilak: patlaman›n bafllad›¤›
kuvâ-y› müctemia-i milliye: toplanan
milli kuvvetler zaman
küll-i ¤ayr-i mütecezzî: bölünmez bü- mebhûsun-‘anhâ: kendisinden bahsedi-
tün len
mecburiyyü’t-tahsil: ö¤renilmesi zo-
lâbüd: gerekli runlu
lâ-tuhsâ: say›s›z meçhulü’l-ahvâl: halleri bilinmeyen
lâ ve neam: hay›r ve evet mefkud: yok
lâ-yenkat›‘: kesilmez mehmâ-imkan: imkan ölçüsünde
lâ-yete¤ayyer: de¤iflmez mekâtib: mektuplar
lede’l-hâce: gerekti¤inde, ihtiyaç halinde mele-i nâs: insanlar›n gözü önünde
lede’t-taharrî: araflt›rma üzerine memurîn-i müft-hârân: belefl yiyen
lekîta: sokakta bulunmufl yeni do¤an memurlar
çocuk menâfi-i müstakbele: gelecekteki ç›kar-
lemhatü’l-basar: göz aç›p kapamak; lar
pek az bir zaman menâfiine hâdim: menfaatlerine hiz-
lerzifl ü sûzifl: titreme ve yanma met eden
li-ecli’l-i’tilaf: anlaflmak amac›yla menba-› sünûhât: akla gelenlerin kay-
li-ecli’l-ikâme: oturmak/kalmak ama- na¤›
c›yla mer‘iyyü’l-icra: uygulamada geçerli
Lugatçe 465
savâik-i irti‘âb: korku y›ld›r›mlar› temeddün: medenîleflme
savâik-i isyaniye: isyan y›ld›r›mlar› temsîl etme: benzetme
seffak ü bîbak: kan dökücü ve korkusuz temfliyet-i umûr: ifllerini yürütme
sellemehü’s-selam: beklenmeden, tö- tereddiyât-› ›rsiye: kal›tsal soysuzlaflma
rensiz teslih etme: silahland›rma
serhaddâta: s›n›r boylar›na tetvic: taçland›rmak
ser-i mû: k›l ucu kadar tev’em: ikiz
serî‘ü’l-cereyan: h›zla olan tis‘în: doksan
serriflte-i ta‘rîz: laf dokundurma tuta-
ma¤› usât: asiler
serteser: bafltan bafla
sevâb›k-› ahvâl: geçmifl haller üdebâ: edebiyatç›lar
suhûlet: kolayl›k üssü’l-esas: dayand›¤› esas
sukût etmek: düflmek üssü’l-harekât: harekat üssü
sûrah-› tahassun: içine s›¤›n›an delik üstühân-pâre: kemik parças›
süfün-i harbiye: savafl gemileri
vâcibü’l-imtinâ‘: sak›n›lmas› gereken
süllem-i ikbal: ikbal merdiven
vâcibü’l-i‘tina: özen gerektiren
süllem-i tereffu‘u münhedim olmak:
vâcibü’l-ihtiram: hürmet gerektiren
yükselifl merdiveni y›k›lmak
vâcibü’r-ri‘âye: uyulmas› gereken
vâridât-› vakfiye: vak›f gelirleri
flahid-i zûr: yalanc› flahit
vaz‘-› esas-› râsih: sa¤lam temel atmak
fledd-i rahl etme: semer ba¤lama, gitme
vehham: kuruntulu
flakk-i flefe-i flikayet etmemek: flikayet
verem-i azm: kemik verem
için a¤z›n› açmamak
vesayet-i merdum-firîb: insan› aldatan
fledîdü’l-idare: sert yöneten
vasilik]
fledîdü’l-meâl: sert mealde
vird-i zebân: dildeki dua
flehla-nige: flafl› bakan
vukuat-› câriye: günlük olaylar
fleyhü’l-ahrâr: hürriyet taraftarlar›n›n vulât-› mansûbe: tayin edilmifl valiler
önderi
flibh-i cezire: yar›mada yevmü’l-arasât: mahfler günü
Abbas A¤a Hamzaray 209, 347 Ali Efendi Bekir, Velçeli 242, 256, 265,
Abdi Bey Topdanî, Tiranl› 126, 136, 325, 429
161, 233, 313, 317, 319, 392 Ali Mazhar Bey 447
Abdi Kula, fiala Bayrakdar› 443 Ali Pafla, Tepedelenli 22, 26, 86, 87, 88,
Abdül Bey Koka, Delvinal› 342 339, 340
Abdul Bey Opi 199 Ali R›za Pafla 380
Abdül Bey Upi 313, 317 Alim A¤a Mehmed, Trakasl› 265, 326,
Abdülhamid, II. 22, 27, 60 330, 381, 395, 396
Abdülhamid-i Sanî, Sultan 93 Aliotti, Baron 189, 218, 219, 222, 227-
Abdurrahman Efendi fiafliça, Virmikli 232, 269, 274, 276, 286, 330-332,
398, 407, 412, 424, 434, 439, 449
331
Alizot A¤a, Filatl› 342
Abidin Pafla Dino, Prevezel› 344
Andreoli, Kont 407
Adamidi, Doktor 233, 300, 438
Âram Efendi 142
Adamizi, Doktor 188, 193
Arif Hikmet Pafla 142
Adem Bey, ‹mefltal› 319
Arif Hikmet, Kosoval› 65, 347, 349
Adil Bey, Dâhiliye Naz›r› 49, 72
Avni Rüstem, Libohoval› 322-324, 439
Ahmed Adem, Prifltineli 356
Ayet Bey, Libohoval› 56, 395, 408
Ahmed A¤a Dino, Prevezeli 342
Aziz Efendi Çami, Mülaz›m 331, 334
Ahmed A¤a, Lepeniçeli Binbafl› 242,
Aziz Pafla 51, 107, 132, 161, 188, 203,
326, 328 204, 239, 240, 248, 255, 264, 267,
Ahmed Bey Resul 443 357, 369, 391, 392, 429
Ahmed Bey Zog 9, 55, 248, 319, 388, Aziz, Prizrenli 356
443
Ahmed Hamdi Murteza, Yakoval› 356 Balfour, Lord 438
[Ahmed] H›fz› Pafla, Yanya Valisi 35, Bayram Bey Curri, Yakoval› 321, 356
38, 40-45, 347 Bayram Bey Preza 321
[Ahmed] Muhtar Pafla 108, 112, 113, Bayram Feyzi Bey, Kolonyal› 320, 322
116, 117, 122, 143, 361, 363, 364, Bayram Feyzi Efendi (ayn› kifli???) 338
372 Bayram Gözeli, fiayakl› 316
Ährenthal, Baron Alois von 148, 442, Bedri Bey, Prizrenli 65, 349
448 Bekir A¤a Sulu, Avlonyal› 326
Akif Bey, Erkan-› Harbiye Miralay› 364 Bekir Efendi, Karabeneli 9, 167, 168,
Akif Pafla, Elbasanl› 177, 233, 313, 314, 169, 171-175, 385, 396
319, 375, 412, 420 Berchtold, Kont Leopold von 126, 127,
Aleksandros, I. 450 146-149, 155, 158, 168, 170, 173,
Ali Celal Bey, Klisoral› 322 221, 270, 372, 397, 406, 410, 418,
Ali Danifl Bey, Prifltineli 358, 359 419, 431, 447
Dizin 467
Besim Efendi Koka, Ergirili 413 D’Urach, Dük 184, 396, 397, 416, 418,
Bismarck 444 419
Bolfras von Ahnenburg, Baron Arthur
128, 129, 448 Ebubekir, Prifltineli 356
Bolo Pafla 383 Ekrem Bey Vlora 70-73, 136, 188, 326,
Buchberger 194, 401 377, 399, 407
Bumchi 445 Ekrem Bey, Libohoval› 56
Burian, Fransa Hariciye Naz›r› 271- Elizabeth, Kraliçe 184, 406, 417, 418
273, 438, 439 Emin Bey Vukopola 443
Eremie, Romanya Sefareti Ataflemilite-
Cavid Pafla 99, 100, 380 ri(kelimenin farkli yazimlar var!!)
Celal Bey Topdanî 443 Binbafl› George 416, 417
Cemaleddin Efendi, fieyhülislam 108 Esad Bey, Fuadpaflazade 112
Cemil Pafla 361 Esad Pafla (hangi esad??) 51, 53, 107,
Chlumecky, Baron Leopold von 128, 108, 133, 134, 141, 143-146, 155,
146, 409, 448 156, 158-167, 170, 171, 182-189,
Çako, Yorgi 163, 278, 428-430 191, 193, 194, 197, 198, 202, 203,
Çapari, Kont. Bkz. Szapary 127 205-222, 225, 227, 231, 232, 255,
Çelo Piçari 342 258-269, 274-276, 284-288, 293,
297, 300, 302, 314-316, 320, 322,
Danilo, Prens Aleksander Petroviç 146, 324-326, 357, 374, 375, 378, 382,
448 388-392, 395, 398, 399, 406-408,
Davud Efendi, ‹flkodra Maarif Müdürü 411-416, 420-425, 428, 432, 434,
345 435, 437-441
de Veer, Hollandal› General 131, 177, Esad Pafla Topdanî 142, 197, 215
189, 190, 196, 197, 245, 247, 314, Esad Pafla, Yanyal› 120, 122
429 Espromilo, Binbafl› 136
Delvinal› Mehmed Ali Pafla (Delvine Eflref Bey Fraflari 313, 319
diye de geçiyor??) 26, 344
Dervifl Bey, Elbasanl› 342 Façenti, ‹talyan Konsolos 166, 167
Dervifl Hima 62, 177 Faz›l Pafla Topdanî 9, 22, 177, 205, 255,
Dervifl Pafla, Lofçal› 91, 345 397, 400, 416-419
Dervifl Pafla, Müflir 28, 38, 39, 42, 100 Fazilet 56, 65, 86, 329, 349, 399, 400
d’Esperet, General Franchet, fiark Ku- Fehim Bey, Leskovikli 437
vâ-y› Umumiyesi Baflkumandan› Ferdinand Fransuva, Dük de 384, 431
298, 439 Ferdinand, Arflidük 128, 129, 396, 397
Détroit, Ludwig Carl Friedrich 447 Ferid Pafla, Avlonyal› 19, 21, 22, 42, 49,
Dilber Efendi 361 56, 115, 265, 347, 354, 357, 360,
Doda Pafla, Prenk Bib/Prenk Doda 53, 380, 399
161, 188, 246-250, 297, 414, 415, Ferrero, General 281, 301, 432
445 Feyzi Bey Alizoti 131, 294, 318, 407,
Dolfini 156 420, 445
Don Kacori, Nikolle 126, 136, 447 Fiflta, Pader 445
Don Marko 326 Fiflta, Pedro 294
Dizin 469
Kaliç, Kont, Avusturya Sefiri 349 Mazhar, Nepraviflteli 171, 294
Kamil Pafla 51, 115, 117, 151, 152, 174, Mehdi Bey Fraflari 201, 400, 401, 405,
362, 363, 385, 386, 447 445
Karasu, Emanuel 142, 276, 277 Mehmed Ali Pafla, Beratl› 91, 344
Karl von Hohenzollern 398 Mehmed Ali Pafla, Müflir Macar 100,
Kasizakisi 425 344
Kastoldi, Furtunato 194, 274, 282, 284, Mehmed Bey Koniçe 177, 303, 401, 445
306, 412, 433, 436, 437 Mehmed Bey, Klisoral› 301
Kaz›m Bey, Koniçeli 344, 345 Mehmed Efendi Hasbi, Müftü 443
Kaz›m Efendi Koçuli 306, 317, 328 Mehmed Pafla Dralla, Kalkandelenli
Kaz›m Efendi Kokofl 306, 325, 330, 437 136, 226, 227
Keles, Bayrakdar 443 Mehmed Reflid Pafla 341
Kerim A¤a, Hamalbafl› 110 Mehmed-i Hâmis, Sultan 408
Kiga, Alber 150, 384 Mehmed-i Sâni, Sultan 339
Kiga, Cekri 384 Mençikof, Prens 348
Koni, Makro 443 Midhat Bey, Fraflarl› 136, 138, 233, 302,
Koni, Toç 443 303, 323, 445
Konrad von Hötzendorf, Baron Franz Midhat Pafla 21, 22, 141
448 Mihail Haristo Efendi 347
Konstantin, I. 450 Milofl, S›rp Baflknezi 340, 341
Kul Evika 443 Montpensier, Dük de 149, 150, 384
Lamb, Harry Harling 190, 401 Morikiyo, Topçu Miralay› 411, 412
Le Lüen Rey, Frans›z Hafriyat Müdürü Muharrem Efendi Pengili 443
Profesör 339 Muharrem Hasan, Vulçitrenli 356
Lef Nosi 136, 177, 377, 399, 443, 445 Muhtar Bey, Bern sefiri 112, 360
Leoni, ‹talyan Konsolos 190, 401, 449 Murad Bey Topdanî 216, 407
Loçbus, Alman Maslahatgüzar 401 Murad-› Evvel, Sultan 83, 100, 101
Lozan, ‹stefan 369, 370 Murad-› Râbi‘, Sultan 88
Löwenthal, Baron 168, 189, 208, 215, Musa Efendi Yuka 443
216, 218, 228, 232, 449 Musa Kaz›m Efendi 64, 109, 220, 255,
Lui Filip, Fransa Kral› 384 259, 261, 266, 288, 352, 358
Macchio, Baron Karl von 149, 156, 448 Musa, Prizrenli fieyhzâde 356
Mahmud fievket Pafla 99, 154, 358 Musolini, Baron Alexander 346
Mahmud Muhtar Pafla 114, 115, 361, Mustafa As›m Pafla, Yanya Valisi 24,
369, 447 344-346
Mahmud-› Sânî, Sultan 88 Mustafa A¤a fiara 326
Mane Bey 443 Mustafa Efendi Kruya 126, 220, 316,
Maria Theresa, Arflidüfles 397 321, 445
Marki Karluçi [Karl Luigi?], ‹talya Bern Mustafa Efendi, Binbafl› 440
sefiri 71, 435 Mustafa Pafla Coço 345
Mavrokordato 418 Mustafa Pafla, Avlonyal› 20, 21, 24, 26,
Maximilian, Arflidük 443 342-344, 346, 361
Mazhar (Di¤er kosova valisi mii???) 99, Mustafa Pafla, Yanyal› Ahmedpaflazade
447 345
Dizin 471
fiakir Bey 118, 119 Veysel Pafla Dino, Prevezeli 344
fiânî Efendi 445 Vincenso, ‹talya Hariciye Nezareti Ar-
fiarl, ‹sveçli Prens 396, 398 navutluk fiubesi Müdürü Kolonel
fiehzüvar Bey Altuni 443 307, 313, 315, 317, 318, 320
fievket Turgut Pafla 99, 352 Visvasyari Rapo 342
fievki Efendi, Ergirili 344
fi›payh, Miralay. Bkz. Speich 128, 373 Wied, Prens Wilhelm de / zu 10, 11, 23,
53, 54, 72, 168, 169, 173, 178, 181,
Tahir Abbaszadeler Tahir Abbaszadeler 184-187, 211, 215, 220, 227, 250,
(Haris ve Osman A¤a) 342 252, 254, 258, 259, 266-274, 297,
Tafil A¤a Bozi 342 320, 347, 389, 396, 398, 399, 407,
Tahir A¤a Çapari, Mar¤›liçli 342 408, 411, 412, 414, 417, 418, 424-
Talat Pafla 359 426, 428, 433, 435, 440, 442, 449,
451
Teppa, Kont 431
Winckel, Alman Baflkonsolos¤ 172,
Thomson 190, 199, 215, 228, 234, 235,
190, 401
412, 413, 449
Witmann, Dam Dönor, Almanyal› von
Turhan Pafla 9, 56, 186-190, 194-198,
400
202, 204, 205, 207, 208, 224, 231-
233, 249, 250, 252, 302, 303, 400,
445 Yahya, Prizrenli 356
Turtulli, Göriceli Doktor 188, 202, 233, Yar, Kont 128
301, 303, 306, 319, 399, 445 Yorgala, Romanya sefiri 401
Yunus Boletin 393
Vartas, Kostantin 200, 201, 212, 401 Yusuf A¤a Elez 443
Vasa Pafla YOKKK!!! 11 Yusuf Efendi Gezi, Avlonyal› 437
Vasapaflazade Selim Bey 252, 400 Zekeriya Pafla 341
Vehbi Efendi, Debre Müftüsü 136, 294, Zeki Bey, Laz 112
347 Zeki Pafla 380
Vehib Bey 122 Zeynullah, Vulçitrenli 356
Veli Klisora 377 Zoti Mihail Terka 438
Veli R›za Pafla 345
Venizelos 52, 72, 110-112, 298, 299,
307, 311, 313, 346, 413, 415, 433,
450