Professional Documents
Culture Documents
Amacınız başarılı olmak ve çevrenizi olumlu bir şekilde etkilemekse, etkili bir insan
olmak zorundasınız. Etki olmadan başarı gelmez. Örneğin; Bir pazarlamacıysanız ve
ürünlerinizden daha fazla satmak istiyorsanız, müşterinizi etkilemek zorundasınız. Bir
yöneticiyseniz, başarınız çalışanlar üzerinde yapacağınız etkiyle ölçülecektir. Bir takımı
çalıştırıyorsanız, sadece oyuncularınızı etkileyerek şampiyon bir takım oluşturabilirisiniz.
Güçlü ve sağlıklı bir aile yetiştirmek istiyorsanız, çocuklarınızı olumlu bir şekilde
etkilemelisiniz. Hayattaki amaçlarınızın ne olduğu veya neye ulaşmak istediğiniz önemli
değildir. Etkili bir insan olmayı öğrenirseniz, hedeflerinize daha çabuk ulaşabilir ve daha
kalıcı etkiler bırakabilirsiniz. İnsanlar sizi, yalnızca size inanırlarsa izlerler. İnsanları ne kadar
çok anlarsanız, başkalarına yol göstermekte başarılı olma şansınız o kadar çok artacaktır.
b. İletişim kazaları
Bir aracın sürücüsü yolda kendinden başka araç yokmuş gibi davranırsa trafik kazası
olur. Bir kimsede hareket ve sözleriyle karşısındakini nasıl etkilediğini düşünmeden, kendi
bildiği yönde istediği gibi davranır yada konuşursa trafikte olduğu gibi, iletişimde de kazalar
ortaya çıkar. Psikolojide buna “iletişim kazaları” denir. Trafik kazalarında ölenler,
yaralananlar olduğu gibi, iletişim kazalarında da ayrılanlar, gücenenler yaralıları; kendi içine
kapanıp yalnızlığa gömülenler ölenleri oluşturur.
Günlük hayatta belirli bir sosyal çevre içinde yer alan insanlar farkında olsun yada
olmasın bir biriyle iletişim içindedirler. Bu açıdan insanlar belirli bir ilişkiler deseni içine
girdiklerini hesaba katarak, çevresinin ve dostlarının düşünce ve anlayışını, beklentilerini göz
önünde bulundurarak davranışlarını ayarlamalıdır.
Bunu nasıl başarabilirsiniz?
“ Muvaffakiyetin bir sırrı varsa o da; başkalarının fikirlerini anlamak ve har şeyi onun
gözüyle görmektir.”
He
nry FORD
“Kendini başka bir adamın konumuna koyabilen ve onun kafasının nasıl işlediğini
kavrayan bir kimse, istikbalin kendisi için ne sakladığını merak etmekten kurtulur.”
Owen YOUNG
- Özgüven
2-Kendinizle barışık olun: (Özgüven sahibi olmak)( anket 1)
“SEN KENDİNİ AZİZ TUTARSAN BAŞKALARI DA AZIZ BILIR. F.G.
Öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmada, onlara en çok yakınılan kişisel sorunları
sorulmuştur. Öğrencilerin %75 ' in en çok yakındıkları sorunlarının kendine güven eksikliği
olduğu ortaya çıkmıştır.
Hemen her yerde içi korku dolu veya ürkek, yetersizlik ve güvensizlik duygusuyla
kıvranan, sahip olduğu güçlerin farkında olmayan insanlarla karşılaşabilirsiniz. Sorumluluk
almaktan çekinen ve önüne çıkan fırsatlardan korkan, bir çok insan görürsünüz. Bunlar
kararsız insanlardır; başlarında bir uğursuzluğun dolaştığını söylerler ve işlerinin hiç bir
zaman yolunda gitmediğinden yakınırlar. Olmak istedikleri yerde olamadıklarından şikayet
ederler ve kapasitelerini hiç bir zaman tam olarak kullanmazlar.
Kendinize güvenin! Sahip olduğunuz yeteneklere inanın. Kendi gücünüze inanmadıkça
başarılı ve mutlu olamazsınız. Gücünüze inanır ve kendinize güvenirseniz daima başarılı
olursunuz.
Kendinizi nasıl gördüğünüz önemlidir, çünkü bu başkalarının size bakış tarzına yansır.
Nasıl kabul gördüğünüz konusunda, herkesten daha çok siz sorumlusunuz. Pek çok kişi,
başkalarının kendisi hakkında neler düşündüğü konusunda kafa yorar. Ancak pek az insan,
dünyanın bizim hakkımızdaki kanaatini, büyük ölçüde bizim kendi kanaatimize bakarak
oluşturduğumuzu fark eder. İyi bir iletişimin sırrı, tüm durumlarda “kendiniz” olmanızdır.
Hepinizde bu yetenek vardır. Başkalarına benzemedik diye üzülerek bir saniyeyi bile boşa
harcamayalım. Siz, bu dünyada yeni bir şeysiniz. Tıpkı sizin gibi kimse hiçbir zaman
olmamıştır, sonsuza dek de olmayacaktır.
Bir otobüs biletçisinin kızı bu dersi öğrenmişti. Şarkıcı olmak istiyordu. Ama yüzü
onun şansızlığıydı. Büyük ağızlı çarpık dişliydi. New Jersey’ de bir gece kulübünde ilk kez
halk önünde şarki söylediği zaman üst dudağını indirerek dişlerini örtmeye çalıştı. Gösterişli
olmaya özendi. Sonuç? Kendini maskara etti başarısız oldu.
Ama o gece kulübünde kızı dinleyen bir adam, onun yeteneğini anladı. Kendisine
apaçık söyledi: “Bakın, sizi izledim. Utanıyorsunuz!” Kız sıkıldı ama adam devam etti: “Ne
olur, çarpık dişli olmak suç mu? Gizlemeye çalışma. Aç ağzını. Seyirciler utanmadığını
görünce seni sevecekler.”
Cassy Daley, bu öğüdü tuttu ve dişlerini unuttu. O günden sonra yalnız seyircileri
düşündü. Dişlerini gizlemedi, öyle bir coşkuyla şarki söyledi ki, sinemanın ve radyonun
yıldızları arasına girdi. Şimdi başka sanatçılar onu taklit etmeye çalışıyorlar.
Charlie Chaplin film yapmaya ilk başladığı zaman yönetmeni, zamanın ünlü bir alman
komiğini taklit etmesi için ısrar etti. Charlie Chaplin, kendi bildiği gibi oynayıncaya kadar
hiçbir yere gelemedi.
Eğer istediğiniz biçimde kabul görmemişseniz, belki de suçu kendinizde aramalısınız.
Bir hiçmiş gibi davranırsanız, dünyanın da size aynı şekilde davranmaktan başka seçeneği
kalmaz.
Engin Noyan’ ın bir sohbetinde anlattığı : “İstanbul’ da Camiyle karşı karşıya olan bir
meyhane var. Müslümanlar sanki suç işliyormuş gibi korka-korka camiye girerken ;
meyhaneye girenler coşku içinde. Ayrıca Camiden çıkanlar sanki aşağılanmışlar,
azarlanmışlar gibiyken , meyhaneden çıkanlar neşe içinde dışardan oturup durumu seyreden
camiyi ve meyhaneyi bilmeyen bir çocuk sizce nereye gitmeyi tercih eder? Her Müslüman,
İslamiyet’ in güzelliğini ve coşkunluğunu göstermelidir “
Siz kendinize güvenerek hareket ettiğinizde başkaları da size ve söylediklerinize
güven duyacaklardır. İnsanlar sizin kendinize güvendiğinizi nereden anlar?
1- Yürüyüşünüze dikkat edin Fiziksel hareketlerimiz, zihinsel tutumlarımızı ifade eder.
Omuzları düşmüş, kamburu çıkmış yürüyen bir adam görseniz, onun taşıyamayacağı
kadar ağır yükleri olduğunu tahmin edebilirsiniz. Yürürken ağır bir yük taşıyor gibi
davranır (muhtemelen öyledir de). Bir insanın iç dünyasına baskı yapan bir şey varsa, bu
muhakkak onun bedenini de aşağıya çeker.
Başı önde, gözleri yerde yürüyen bir adam görürseniz, kötümser duygular içinde
olduğunu bilirsiniz. Çekingen bir insan emin olmayan, tereddütlü adımlarla yürür. Güven
duyan bir insan, cesur adımlar atar, gözleri ilerde, elde edebileceğini hissettiği bir hedefe
doğru bakar.
2- Ses tonunuz. Aslında kendimizi her şeyden çok ses tonumuzla ifade ederiz. İnsanlar
arasındaki en gelişmiş iletişim aracı sestir. Ses aynı zamanda duygularınızı da iletir. Kendi
sesinizi dinlemeye başlayın. Ümitsizlik mi yoksa cesaret mi ifade ediyor? Güven içinde mi
konuşmaktasınız, yoksa mırıldanıyor musunuz?
Şu andan itibaren, kendine güven duyan bir tutum içine girmek için çaba sarf
etmeye başlayın. Onları ifade etmekten korkar gibi kelimelerinizi ağzınızda gevelemeyin.
Sesinizi çıkarın. Duruşunuza dikkat edin. Eğik bir duruş, yaşamın yükünü taşınamayacak
kadar ağır bulduğunuzu ifade eder. Öne eğilmiş bir kafa, hayatin sizi yenilgiye uğrattığı
anlamına gelir. Başınızı dik tutun. Omuzlarınızı kaldırın. Emin adımlarla, önemli bir yere
gidiyormuş gibi yürüyün.
3-Canlı ve atak olun, girişimcilik alışkanlığınızı geliştirin :
Çekingenliğinizi bir kenara atın. Her zaman atılıma, hazırlıklı olun. Gönüllü olmaktan çekinmeyin.
Gönüllü olan göze çarpar. Özel ilgi görür. Hepsinden önemlisi; gönüllü kişi özel bir yeteneği ve hırsının
olduğunu gösterme imkanı elde etmiş olur. Her ne olursa olsun özel görevler için gönüllü olun. Ortalıktaki en
önemli kişi, kendini tanıtmada en aktif olan kişidir.
“Sahaya çıkıp oynamak lazım futbol tarihinde seyirciler arasıda gol atan çıkmamıştır.”
“Başarının asıl sırrı coşkudur...Tüm gelişmelerin altında coşku yatar. Coşku olduğunda
başarı muhakkak gelir. Coşkunun yokluğunda ise ancak mazeret vardır.”
Walter CHRYSLER
“ Coşku, zekadan daha önemlidir.” Albert EINSTEIN
“COŞKULU OLUMLU VE DOST TAVIRLI OLUN” Roger AILES
Coşku, kızamıktan daha bulaşıcıdır. Kayıtsızlık ve coşkunsuzlukta öyle.
Mesleğiniz ve göreviniz ne olursa olsun kendinizi bir satıcı gibi görün. ( Kendini ve davasını
pazarlayan ve satan bir kişi. ) Her gün, insanlara ve diğer teşkilatlara kendinizi satıyorsunuz.
Belki başarılı, belki başarısız olarak. Unutmayın ki satıcı daima ataktır ve aktiftir. İnsanların
ilgisini çekebilmek için, çarpıcı ve canlı olmanız gerekir.
İşten, çevrenizden tanıdığınız liderleri düşünün; canlı bir kişi olma formülüne
uyuyorlar mı, yoksa bezgin kişiler mi? Onda on iş yapan kişiler canlı ve aktif kişilerdir.
Kenarda kalan erteleyen, pasif olan kişi liderlik yapamaz. Ancak bir şey yapan, faaliyeti
düşünen kişi kendisini izleyecek birilerini bulur. İnsanlar faal kişilere güven duyarlar. Doğal
olarak onu ne yaptığını biliyor kabul ederler.
“TENBELLİK VE TENPERVERLİK, HER TÜRLÜ ZİLLET VE MAHRUMİYETİN EN
BAŞTA GELEN SEBEBLERİNDENDİR. KENDİNİ RAHAT VE RAHAVETİN
KUCAĞINA SALIVEREN ÖLÜ RUHLARIN, BİR GÜN ZARURİ İHTİYAÇLARININ
DAHİ, BAŞKALARI TARAFINDAN KARŞILANMASINI BEKLEME GİBİ BİR ZİLLETE
DÜÇAR OLACAKLARINDA ŞÜPHE YOKTUR. F.G.
Başında bulunduğunuz müessesede hoşnutsuzluğu, tembelliği, durgunluğu, kovun.
Bunun yerine; kardeşlik, heyecan ve hareket koyun.
COŞKULUYSANIZ, DURUŞUNUZ IYIYSE, DOSTÇA BIR TAVIR IÇINDEYSENIZ VE
RAHATSANIZ, DOGRU TIPTE ENERJIYE SAHIPSINIZ DEMEKTIR. ONUN IÇIN
COŞKULU, OLUMLU VE DOST TAVIRLI OLUN.
Kate KEENAN
3- Rahat olun
Rahat bir insan, kendisiyle kolayca ilişki kurulabilen ve kendinizi onun yanında
gergin hissetmediğiniz insandır. Size karşı davranışları nazik, fakat gayet doğal olur. Siz de
karşınızdaki insanın sizi sevmesi için rahat bir insan olun. İnsanlar sizin yanınızda kendilerini
gergin hissetmesin. İçinde ayağınızın rahat ettiği eski bir ayakkabı gibi olun. İnsanlar sizinle
olunca kendilerini evlerinde gibi rahat hissetsinler.
4-Soğuk olmayın
Soğuk, mesafeli ve tepkisini belli etmeyen bir insan hiç bir zaman bir guruba
giremez ve daima gurubun dışında kalmaya mahkumdur. Ona nasıl davranacağınızı, onun size
nasıl tepki göstereceğini bilmediğiniz için daima uzak durmayı tercih edersiniz.
4-Etkili konuşmayı öğrenin
Bir toplantı ya da grup içinde konuşma fırsatı kollayın. Toplantı içinde “boy
göstermek” yeni bağlantılar kurmak ve yeni olasılıklar oluşturmak için eşsiz bir fırsattır tabii
etkili bir konuşma yapmayı biliyorsanız?
Your Life dergisi Yazı işleri Direktörü Wilfred FUNK, binlerce başarılı kadın ve erkek
üzerinde araştırma yaparak bir ortak payda arayışına girmiştir. Tüm bu insanların ortak
özelliğinin, kelimeleri kullanma becerisi olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Kullandığınız dilin nasıl olduğunu hiç düşündünüz mü? Arkadaş gibi mi, resmi mi,
soğuk mu; candan mı? Hangi dili kullanan insanlar daha çok seviliyor ve dinleniyor?
Bir konuşmayı başlatmak için bir çok yol vardır. Espri, fıkra, şaşırtıcı ve konuyla ilgili
gerçeklere uygun alıntılar, tarihten kayıtlar, cevabi istenmeyen ancak etki uyandırmak için
sorulan sorular ve dinleyicilerin katilimi gibi...
Eğer zihninizde bir resim canlandırabilirseniz ve onu tarif edebilirseniz, başkaları
dinler. Dinleyiciler daima sözel işaretlerden çok görsel işaretlere dikkat ederler.
Konuşurken dinleyicilere bakin ve içten konuşun. Çok uzun cümleler kurmayın. Kısa,
vurucu cümleler kullanın. Acele etmeyin. Zaman kısa ise, hızlı konuşmayın. Az konuşun,
metni kısaltın.
Tekrarlamak gerekirse yavaş hareket edin. Dinleyici önünde bulunduğunuz sırada
zaman kavramı bozulur ve gerektiğinden daha çok acele etmek zorunda olduğunuzu
düşünebilirsiniz.
ÖNCE ANLA SONRA HAREKETE GEÇ
Bir iletişim durumuna girerken, hemen ayaga kalkip, yüksek sesle konuşmaya başlayip,
düşüncelerinizi ortaya dökmeye kalkişmayin. Bir saniye durun. Ne oldugunuzu özümseyin.
Odanin havasi nasil, kalabalik keyifsiz mi, canli mi, neşeli mi, beklentili mi? Insanlarin size
karşi tavrini anlayin, kuşkumu duyuyorlar, yoksa istekliler mi?
Gözlerine bakın. Onları dinleyin. Nefes alış verişlerini gözleyin. Rahatlar mı,
heyecanlılar mı? Nasıl oturduklarına dikkat edin. Beden dilleri size ne söylüyor?
Sandalyelerini sizden uzaklaştırıyorlar mı, yoksa size yaklaştırıyorlar mı? Önemi, yoksa
arkaya mı eğiliyorlar? Sizden öğrenme konusunda kaygımı duyuyorlar, yoksa bir “göster
bana” tutumu mu sergiliyorlar?
Mesajın özüne girmeden önce hafif bir konuşma ile başlayıp onları rahatlatmanız
gerekiyor mu? “Önce anla, sonra harekete geç.”
İnsanların sizin yanınızda kendilerini rahat hissetmeleri çok önemlidir.
Vurucu bir son mutlaka olmalı.
İnsanları oldukları gibi kabul edin. Kendileri olmalarına izin verin. Sizin kendisini
beğenmeniz için kusursuz olmasında ısrarcı olmayın. İnandığınız doğruları yaşaması adına
ona baskı ve diretme uygulamayın. Aynını yapmasını beklemeyin. Her şeyden önemlisi kabul
konusunda pazarlığa girmeyin. Asla şöyle demeyin “Bunu veya şunu yaparsan veya bana
uyacak biçimde bazı yönlerini değiştirirsen, sana kabul gösteririm.” Bu göstermemiz gereken
ilgi ve sevgiyi bazı şartlara bağlamaktır. Ailelerin çoğu maalesef bunun çocuk üzerindeki
etkisini görememekte ve “koşullu sevgi” göstermektedir.
Mesela: “Taktir alırsan benim oğlumsun.”
“ Ben tembel çocuk istemem.”
“ şimariklik yapma yoksa annen olmam.”
Ayrıca “kıyaslama” da kabul edilmemenin göstergesidir. Kıyaslanan kişi değersiz
olduğunu, varlığından memnuniyet duyulmadığını ve sevilmediğini hisseder.
“Ali kadar kafan çalışmıyor.” ( Ali gibi olmadığım için beni sevmiyorlar.)
2-ONAY
Herkesin açlığını duyduğu ikinci sihirli şey, onaydır.
Kabul, genelde olumsuzdur. Diğer insanı hataları ve kabahatleriyle kabul edip yine
arkadaşlığımızı vermedir. Ancak onay, daha olumludur. Onayladığımız kişinin hatalarına
hoşgörü göstermenin ötesinde, onda sevebileceğimiz olumlu bir şeyler bulmadır.
Karşınızdakinde her zaman onaylayacağınız ve her zaman onaylamayacağınız bazı
şeyler bulabilirsiniz. Bu ne aradiginiza baglidir.
Olumsuz kişilikler içimizdeki en kötü yanlari bulup çikarir, zira hep kusurlu yanlarimizi
ararlar. Olumlu kişilikler onaylayacaklari bir şey bulup çikararak içimizdeki iyiyi ortaya
koyar. Onlarin onayinda, tipki gün işigindaki gibi gevşeriz; bu duygu o denli hoştur ki,
yeniden onaylanmak ve bu hissi tekrar yaşamak için başka özellikler geliştirmek üzere
çalişmaya başlariz.
Bir çocuk psikologu kendisine “ıslah olması mümkün değil” diye getirilen bir çocuktan
bahsediyor: ‘çocuğun “denetlenemez” olduğu söyleniyordu. İçine kapanıktı; ilk zamanlar
konuşmadı bile. Ele gelir hiçbir “tutar yanı” yokmuş gibi görünüyordu. Çocuk oymacılık
yapmaktan hoşlanıyor ve bunu iyi yapıyordu. Evde mobilyaları oymuş ve bu yüzden ceza
görmüştü. Ona birkaç oyma bıçağı ile yumuşak ahşaptan oluşan bir oymacılık takımı satın
aldım. Yaptıklarını inceleyerek “Biliyor musun?” dedim, “şimdiye kadar tanıdığım
çocukların içinde oymacılığı en iyi yapan sensin.”
Kısa sürede onaylayacak başka şeylerde keşfettim ve günün birinde, bir şey söylenmesine
zaman bırakmadan kendi odasını toplayarak herkesi şaşırttı. Ona bunu neden yaptığını
sorduğumda “Bunun sizin hoşunuza gideceğini düşündüm.” dedi
Diğer insanın onaylayacağınız bir yönünü arayın. Bu küçük şey önemsiz bir şey olabilir.
Ancak diğer kişi, bu hususu onayladığınızı bilsin; böylelikle gerçekten onaylayacağınız şeyler
ortaya çıkmaya başlayacaktır. Karşınızdaki kişi sizin gerçek onayınızın tadına vardığında,
başka şeyler için de onay alabilmek için davranışlarını değiştirmeye başlayacaktır.
3-DEĞER BİLME
“İNSANLAR NEZDİNDEKİ YERİN, ONLARIN SENİN NEZDİNDEKİ YERLERİ
KADARDIR.” F.G.
Bir başka temel açlık, kişinin değerinin bilinmesine duyulan açlıktır. Değer bilme,
değerini arttırma demektir. Değerini bilmemenin, yani derini düşürmenin tersidir. Bir insana
değer verdiğinizde, gerçekte onu daha değerli ve daha başarılı kılarsınız. Her zaman
değerimizi azaltacak değil arttıracak insanlar ararız. Diğer insanların, kendilerine değer
verdiğinizi bilmelerini sağlayın. Karşınızdakilere, sizin için önemliymiş gibi davranın.
ONLARA DEĞER VERDİĞİNİZİ GÖSTERİN:
İnsanların kendilerini önemli bulmalarını sağlamalısınız. Bunu nasıl yapacaksınız?
ÜÇ YÖNTEM:
1- Diğer insanların önemli olduğunu düşünün
İnsanları “ çok önemli kişiler ’’, “ önemli kişiler ’’, “ önemsiz kişiler ’’diye
sınıflandırmak için zaman ve enerji harcamayın, istisnasız ister çöpçü olsun, ister bir şirketin
genel müdürü ; sizin için herkes önemli olmalıdır. Bir insana ikinci sınıf muamele yapmak,
size birinci sınıf sonuçlar kazandırmaz.
Karşinizdaki insana da “önemli olmadigi’’ hissini asla ve asla uyandirmayin. Çünkü
her insan ; Afrika’da da olsa, Amerika’da da yaşasa, cahil de olsa, zeki-fakir de olsa, zengin
de olsa, genç de olsa, yaşli da “önemli oldugunu’’hissetmek ister. Degerli insanlar olduklarini
onlara hissettirin ve bunu samimiyetle yapin. Onlara tavir ve davranişlarinizla “sen benim için
degerlisin’’ mesaji verin .O zaman insanlarin sizin için çok şey yaptigini göreceksiniz.
Karşınızdakinin aslında önemli bir adam olmadığını içinizde duyarsanız, sizin
yanınızda onun kendisini önemli hissetmesi olanaksızdır. Diğer insanların sizin için ne
denli önemli olduklarını bir düşünün. Eşiniz, çocuklarınız, amiriniz, çalışanlarınız,
müşterileriniz. Kendi zihninizde onların değerini vurgulayın. Kainata baktığımız zaman;
sonuçta yer yüzünde insanlar kadar önemli olan başka ne vardır?
- Umursamama
- Reddetme
g. İletişimde on iki yaygın problem
“Bol bol gülümse. Hem maliyeti sıfırdır. Hem de bedeline paha biçilemez.
H . Jocson BROWN.
2- İlgi göster
“HER SEVİYEDE İNSANIN BİR İKRAM VE İLGİ BEKLENTİSİ VARDIR.” F.G.
“Sevgi ve ilginin gücü dünyayı yerinden oynatabilir.” James Autry
Bir kişiye ne kadar ilgi gösterirseniz size çok şey verir. Karşınızdaki kişiye ne düşündüğünüzü
hareketlerinizle göstermelisiniz. İlgi görmek herkesin hoşuna gider.
MESELA : 1- Ziyarete gelenleri ayakta karşılayın. Hemen görüşemeyecekseniz geldiğinden
haberdar olduğunuzu ve en kısa sürede kendisini göreceğinizi bildirin.
2- Karşılaştığınız insanlara daima hatır sorun ve size sorulduğunda mukabelede
bulunun.
3- Bir ihtiyacın olup olmadığını sorun, yardıma hazır olduğunuzu gösterin.
4-Olanağınız varsa insanları bekletmeyin. Bir randevuya zamanında gitmek gibi
“ ufak nezaketleri” hafife almayınız. bu ufak şeylere dayanarak karşımızdakinin önemini
belirtmiş oluruz.
5-İnsanlara “özel muamele” gösterin. Dünyada bir insan için en gurur kırıcı, en
yıpratıcı şeylerden biri “sıradan muamelesi görmektir.
6-Coşkuyla selamlayın. Selam verirken karşınızdakiler tavırlarınızdan ve ses
tonunuzdan sevincinizi anlamalıdır. “Beni ne kadar çok seviyor.’’ demeliler.
“ RESULULLAH (A. S.) BİZE SELAMI YAYGINLAŞTIRMAMIZI( TANIDIK,
TANIMADIK HERKESE SELAM VERMEMİZİ) EMRETTİ. Ebu Ümame
“Bir insana ilgili olduğu konu hakkında soru sorduğunuz zaman onu can evinden
yakalamış olursunuz.” Herbert N. CASSON
4- Onları bekletme
Bir yere zamanında gelmemeniz, sizi bekleyenleri pek önemsemediğinize bir işaret
olarak algılanabilir.
Dakik insanlar ilgili ve meraklı oldukları izlenimlerini bırakırlar. Israrla geç kalanlar
ise, konuşulması gereken konunun pek de önemli olmadığı izlenimini verebilirler.
Bütün bu davranışların vereceği mesaj, İnsanları ciddiye almayıp onları
düşünmediğiniz izlenimidir. Ya da onların düşüncelerini ve sağlayacakları
umursamadığınızdır.
5- İsimleriyle hitap et
“ İsimleri unutmamayı öğren, bu konuda başarısızlık ilginin yeterli olmadığını gösterir.
LYNDON JOHN.
İnsanlar adlarının hatırlanmasından -kendilerine değer verdiğinizi düşündükleri için-
hoşlanırlar,
İsmi doğru telaffuz edin, doğru yazın. Eğer bir kişinin adını hatalı telaffuz eder veya
yazarsanız, karşınızdaki kişi onun önemsiz birisi olduğuna inandığınızı düşünecektir.
İyi tanımadığınız kişilerle konuşurken, adının önüne sürekli gerekli sıfatları koymayı
unutmayın. Bu küçük sıfatlar insanın kendisini önemli hissetmesinde inanılmaz yardımcı olur.
( bay, bey efendi, bayan, küçük hanım, hanım efendi,ablacığım, v.s.)
Rivayete göre; Kartacalı Komutan ANİBAL, ordusundaki bütün askerlerin isimlerini
tek-tek bilirmiş. Eğer böyleyse askerleriyle arasındaki iletişim bağını güçlü kılmış ve
dolayısıyla da onları istediği gibi yönetmiştir.
7- Takdir ve teşvik et
“İltifat bir fincan kahveye benzer. Gönül alır.’’
DAVİD J . SCHWARTZ
“İnsan doğasının en derin ilkesi taktir edilmeye duyulan iştahtır.’’
WİLLAM JAMES
“Her insan iltifattan hoşlanir.’’
LINKOLN
“Övgü sayesinde güçsüz bir bedeni güçlü bir hale, korku dolu bir yüreği barışa ve güvene,
harap olmuş sinirleri dengeye ve güce, kötü giden işleri zenginliğe ve başarıya, talebi ve
yetersizliği tedariğe ve desteğe götürebilirsiniz.” Charles FİLLMORE
“ İnsanlar sizden eleştiri isterler; ama tek duymak istedikleri övgüdür.
Somerset MAUGHAM
“Konumu ne kadar yüksek olursa olsun, eleştirilmek yerine onaylandığı zaman daha iyi
çalışmayan ve daha fazla çaba harcamayan bir insana rastlamadım henüz.”
Charles Schwab
Hepimiz içten takdiri özleriz. İçten bir dille övülmekten hoşlaniriz. Ama bununla pek
eder karşilaşiriz. Oysa övgü mucizevi bir güçtür. Övgüden aldığımız şevk, aldatmaca değildir.
Sadece sizin hayal ettiğiniz bir durumda değildir. Bilim tarafından henüz anlaşılamamış bir
nedenle, gerçek fiziksel enerji açığa çıkarmaktadır.
New Jersey’ deki Vineland Eğitim okulunda psikolog Dr. Henry H.GODDARD
“ergograf” olarak adlandırdığı bir aygıt kullanarak yorgunluk ölçerdi. Yorulmuş çocuklar bir
miktar övgü ve takdire tabi tutulduklarında, ergograf enerjide ani bir sıçrama gösterdi.
Çocuklar eleştirildiği ve cesaretsizliğe itildiğinde ergograf da fiziksel enerjilerinin birden bire
düştüğünü haber verir. Yani bilim övgünün gücünü açıklayamasa da onu ölçebilmektedir.
İş yaşamında övgünün gücünden bahsederken Charles G. NİCHOLS, eskiden başkanı
olduğu ‘Ulusal Kuru Üzüm Üreticileri Birliği’ tarafından yürütülen ülke çapındaki bir
anketten söz etmişti. Binlerce çalışan ve iş verenden, çalışanlar için önemli olduğunu
düşündükleri etmenleri önem sırasına göre sıralamaları istenmişti. Çalışanların kendi
listesinde büyük ölçüde birinci sırada yer alan etmen “işin beğenilmesiydi”. Patronlar aynı
hususu yedinci sıraya koymuştu.
Açıkça görüldüğü gibi pek azımız, bir çalışanın yaptığı işin beğenilmesinin, ona iyi
yapılmış bir iş için övgü ve takdir etmenin ne derece önemli olduğunun farkındayız.
İnsanlar her yerde evde, işte, okulda, fabrikada övgü ve takdir edilmeye açlık duyar.
Onlara açlığını çekmekte oldukları şeyi verdiğimizde, bizim de onlardan istediklerimizi,
beceri olsun, iş gücü olsun, fikirler, işbirliği, her ne olursa olsun bize vermede bize cömert
davranmaları çok daha olasıdır.
İnsanların beğenilecek, taktir edilecek yönlerini bulun, kendilerine bunları belli ederek
iltifatta bulunun. Yaptıkları her olumlu atılımı kutlayın. İhtiyaçları olan şeyleri vermeyi
deneyin İnsanlar takdir edilen şeyleri gerçekleştirirler. Kişilere herkes içinde iltifat edin ama
eleştirinizi yalniz oldugunuz bir zamanda yapmayi tercih edin.
İltifat, bir fincan kahveye benzer. Gönülleri alır, içi ısıtır. İltifatın değeri iltifatın
miktarına, türüne, yerine, zamanına, üslubuna ve iltifat edilen kişiye bağlıdır.
İltifatınızın başarınıza katkıda bulunmasını istiyorsanız, hak eden kimseden iltifatınızı
esirgemeyin. Çünkü bütün insanlar övülmek, iltifat edilmek, fark edilmek, sevilmek, sayılmak
ve saygınlaşmak için çalışırlar. Kendilerini iyi hisseden insanlar iyi işler yaparlar.
Onları cesaretlendirin, onları motive edin eğer böyle yaparsanız;
1- İnsanlarla aranızda köprü kurulur.
2- İnsanların kendilerine güvenleri ve kendilerine verdikleri değer artar.
Cesaret vermek insanların zayıflıklarını görmezlikten gelip, güçlü yanlarını ortaya
çıkarmaktır. İnsanlara ne kadar değerli olduklarını ve her şeyi başarabileceklerini söyleyin
muhtemelen yapacaklardır.
Yıllar önce insanların acıya dayanıklılığını ölçmeyi amaçlayan bir deney yapılmış;
Psikologlar bir insanın içi buz dolu bir kovaya ayaklarını çıplak olarak sokmalarını
istemişler ve ne kadar dayanabildiklerini ölçmüşler.
Sadece bir faktörün bazı insanların diğerlerinden iki kat daha fazla dayanabilmelerini
sağladığını görmüşler. Bu faktörün ne olduğunu biliyor musunuz.? CESARET. Yanında
kendine cesaret veren biri olan denekler, diğerlerine oranla acıya daha fazla katlanmışlar.
Bundan sonra her gün bir insana sahici, candan bir övgüde bulunun. Bunu eşiniz,
çocugunuz, amiriniz, müşteriniz veya elamaniniz üzerinde deneyin ve karşinizdakinin derhal
“canlandigini” gözlemleyin. Ayni kişinin daha dostça ve daha iş birligine yatkin bir hale
geldigini göreceksiniz.
Amerikan Endüstrisi samimi övgünün ve gerçek takdirin sadece çalışanların
kendilerini daha iyi hissetmelerini değil, bunun yanı sıra daha çok iş ortaya koymalarını
sağladığını kanıtlamıştır.
“Teşekkür ederim” demenin alti kurali.
“Teşekkür ederim” sözü, dogru kullanilirsa, insan ilişkilerinde sihirli kelimeler olabilir.
Aşagidaki alti kurali ezberleyin. Bunlar denenmiş ve kanitlanmiştir.
1-Teşekkür içten olmalidir.
Demek istediğiniz şekilde ifade edin. Söylerken duygu ve canlılık katın. Rutin değil,
“özel” bir söz gibi gelsin kulağa.
2-Mırıldanarak değil, açıkça söyleyin.
Tam olarak ağzınızdan çıkmalı. Karşınızdakinin ona teşekkür etmek istediğinizi
bilmesinden utanç duyuyormuş gibi davranmayın.
3-İnsanlara isimleriyle teşekkür edin.
Teşekkür ettiginiz kişinin ismini kullanarak kişiselleştirin. Bir gurupta teşekkür
edilecek birkaç kişi varsa, sadece “herkese teşekkürler” demeyin, onlarin isimlerini telaffuz
edin.
4-Teşekkür etmekte oldugunuz kişiye dogru bakin.
Bir insan teşekkür edilmeye degerse, bakilmaya ve fark edilmeye de degerdir.
5-İnsanlara teşekkür etme üzerine çalışın.
Bilinçli olarak ve kasten insanlara teşekkür edebileceginiz şeyler arayin. Bunun
akliniza gelmesini beklemeyin. Bir alişkanlik haline gelinceye kadar yapin.
6-İnsanlara en beklemedikleri anlarda teşekkür edin.
“Teşekkür ederim” sözü, karşinizdakinin en beklemedigi veya muhakkak hak ettigini
düşünemedigi bir anda daha etkili olur.
Taktir ederken;
1-Taktiri hemen yapın.
2-Kesin bir dille taktir edin.
3-Neyi, niçin, hangi yönden beğendiğinizi anlatın.
En iyi sonuç, karşınızdaki hangi hususta övgü aldığını tam olarak bilirse alınır.
4-Kişiden daha çok davranişi övün, ne veya kim oldugu için degil.
Davranışı övmek, onu yapan kişinin daha çok gayret göstermesiyle sonuçlanır.
Unutmayın, övgü, neye hedeflenmekteyse onu çoğaltma ve arttırma eğilimindedir.
Birisini işle ilgili olarak överseniz, daha çok iş yapacaktır. Davranışı konusunda överseniz,
davranışı daha iyi olacaktır. Ancak yalnızca kişi olarak överseniz, sadece egoizmini ve
kendini beğenmişliğini arttırırsınız.
Doğru: (sekreterine) Son zamanlardaki yazılarınız gerçekten kusursuz.
Yanlış: (sekreterine) Siz iyi bir elemansınız.
5-İltifat ederken olabildiğince samimi olmaya çalışın - görünmeye değil. Yaltaklanma kolay
anlaşilir ve size de karşınızdakine de bir fayda sağlamaz. Büyük bir şey seçip içten
olmamaktansa, küçük bir şey seçerek birine övgüde bulunmak ve bunu içten yapmak çok
daha iyidir.
10-Hediye ver
Hediye vermek : karşidaki kişiyi önemsediginizi, ona deger verdiginizi gösterir. Kalpleri
birbirine yakinlaştirir. Onun için eşinize, anne - babaniza, çocuklariniza, dostlariniza hediye
almayi ihmal etmeyin.
“MUSAFAHA EDİN Kİ KALPLERDEKİ KİN GİTSİN, HEDİYELEŞİN Kİ, BİRBİRİNİZE
SEVGİ DOĞSUN VE ARADAKİ DÜŞMANLIK GİTSİN.” H.z Muhammet
(S.A.V.)
“Küçük hediyeler dostluk, büyük hediyeler sevgi meydana getirir.’’
LICHTERBERG
“BAŞKALARINI ZIYARET VE ONLARA HEDIYE VERMEK KALPLERIN
KILITLERINI AÇAN IKI ALTIN ANAHTARDIR. F.G.
HEDİYELEŞİN, ÇÜNKÜ HEDİYE SEVGİYİ ARTTIRIR, KALPTEKİ KÖTÜ HİSLERİ
GİDERİR. H.z Muhammet (S.A.V.)
HEDİYELEŞİN, ÇÜNKÜ HEDİYE KALPTE KARALIK OLAN (KİN, BUĞZ VE
DÜŞMANLIK) DUYGULARINI GİDERİR.
14-Esprili ol.
: Espri anlaşmazliklari çözer, kizginligin önünü keser, kayitsiz davranişlari önler ve endişeyi
giderir. Böylece baski veren durumlari yapici bir şekilde düşünmenize yardimci olur.
Neşeli ve mutlu bir mizaciniz olmali. Hiç bir şey donuk bir “Lider” den daha
kötü değildir. Neşe bulaşıcı, motive edici ve moral yükseltici bir şeydir.
a. Vizyon nedir?
“Göz bozukluğu gördüklerimizi sınırlar, görüş bozukluğu ise yaptıklarımızı.”
Franklin FIELD
Webster Sözlüğü’nde görüş(vision) kelimesi şöyle tanimlanmaktadir. “normal görme
dişinda görüldügü varsayilan nesne;...gerçekte görünmedigi halde bir şeyi algilama yetenegi,
örnegin zihinsel yetenek, güçlü önsezi....hayal etme gücü
Kelime anlamından uzaklaşıp, mecazi anlamda kullandığımızda ise; GÖRÜŞ:
Önümüzde bulunandan daha fazlasını görebilme yeteneğidir. Başkaları tarafından kolayca
fark edilmeyen özellikleri görebilmek demektir. Fırsatı görebilmek demektir.
“Şans, hazırlıklı olarak fırsatlarla karşılaşmaktır.”
Anthony Robbins
b. Vizyon ne sağlar?
- İşimize değer katar
. Her görevin bir değeri vardır. En sıradan görev bile, daha büyük bir amaca hizmet ettiğinizi
gördüğünüzde size bir tatmin hissi verebilir.
Bir binada tuğla örmekte olan üç ustayla konuşan adamın hikayesi gibidir. Adam ilk
ustaya “Ne yapıyorsun?” diye sormuş. Usta; “Ekmeğimi kazanıyorum” demiş. Aynı soruyu
ikinci ustaya yönelttiğinde, “Tuğla örüyorum” yanıtını almış. Sıra üçüncü adama geldiğinde
ise, tuğlacı şevkle; “Katedral inşa ediyorum” demiş. Bu insanların üçü de aynı işi
yapmaktaydı. Ancak sadece üçüncüsü, bir görüşle güdülenmişti. Büyük resmi görmesi, işine
değer katmaktaydı.
KENDİNİ GELİŞTİRME
Sahip olduğu şeylerle yetinmeyin, daha iyiye ve kusursuza ulaşma gayreti gösterin. Bir
insanın yaşamındaki olumlu gelişmeler, her zaman kişisel gelişmeyi gerektirir. Görüşünüzü
gerçekleştirmek için nasıl bir gelişme içinde olmanız gerektiğini düşünün. Sonra da arzu
ettiğiniz kişi olabilmek için neler öğrenmeniz gerektiğini belirleyin. Öğrenmeyi ve gelişmeyi
hep sürdürün, okumaya aşık olun.
“Ne yazık ki, bu günkü insanımızın en karekterislik bir yanı, okumamak ve
düşünmemek. zannediyorum bizi verimsiz hale getiren de işte bu. istisnalar olsa da, bu
bir gerçek.” F.GÜLEN
“Çok kitap okumalı, mesela binlerce sayfalık kitaplar çok kısa zamana sıkıştırılarak
okunmalı ve hazmedilmeli. kitap okurken de dikkatimizi çeken orijinal yerler not
alınmalı ve geçmiş malumatımıza dayanarak gördüğümüz eksiklikler tamamlanmalıdır.
F.GÜLEN
“Akıllıdan birkaç adım daha ileri akıllı, başkalarının akıl ve düşüncelerine de değer
verendir. F.GÜLEN
“Kendi akıllarına güvenip başkalarının düşüncelerine müracaat etmeyenler dahi de
olsalar,muhakemeye önemli bir derinlik kazandıran başkalarına danışmayı terk
ettiklerinden dolayı akılsız sayılırlar. F.GÜLEN
Yeni fikir ve önerilere açık olun. İşe yaramaz, yapılamaz, hiçbir değeri yok, aptalca
gibi kelimeler ağzınızdan hiçbir zaman çıkmasın.
Farklılık çeşitlilik, zenginlik demektir. Şöyle bir düşünün çevrenizde bilgilerinden,
tecrübelerinden, zekalarından faydalanılacak kim bilir kaç insan var.
Yeni fikir ve görüşlere açik oldugunuzu karşi tarafa hissettirin. Çalişanlarin
fikirlerinden ve düşüncelerinden istifade etmesini bilin. Farkli düşüncelerin toplandigi bir
havuz olun.
Hiçbir müdür ; kendisini emri altında çalışan personelin tamamından daha akıllı
saymamalıdır. Yüzlerce personelin çalıştığı bir işyerinde bilgilerinden, tecrübelerinden,
zekalarından faydalanılacak kim bilir kaç insan vardır?
Japonlar bunu çok iyi yapıyorlar. Çalışanların her türlü teklif, tavsiye ve
uygulamalarına kapıları açıktır. Herkesin düşündüğünü söyleyebildiği bir ortamda ortaya çok
güzel şeyler çıkar.
Nerede hür düşünmek ve düşündügünü söylemek kisitlanmişsa, orasi geri kalmiştir.
Ayrıca bize fikir de vermesine olanak tanımadığımız sürece, bir insanın kas gücünün
yüzde yüzünü elde etmeniz psikolojik yönden olanaksızdır. A.B.D.’ de Endüstri işçileri
üzerinde tutulan kayıtlarla bu husus şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanmıştır.
Yönetimde kesinlikle söz sahibi olmayan, öneri ve fikir katkısında bulunmayan, kendi
düşüncelerini ifade etmelerine izin verilmeyen işçiler, tavsiyelerde bulunmaya teşvik
edilenlere kıyasla daha az iş yapmaktadırlar. Çünkü insanlarda kendilerine danışılmadan
alınan kararlara karşı çıkmak gibi genel bir eğilim vardır.
Katılımcı Yönetim Robert C. Hood’ un her alanda kullandığı yöntem. Bu sistem ailede de
uygulanılabilir. Haftalık toplantılarla çocuklar dinlenir, onların da fikirleri alınır.
“İNSANLAR OLUŞTURMASINA YARDIMCI OLDUKLARI ŞEYLERİ
DESTEKLERLER.”
“Hayatta başarılı olmanın sırrının başkalarının tecrübelerinden yararlanmayı bilmek,
verilen öğütleri can kulağıyla dinlemek, ilgili yayınları dikkatle okumak ve kazanılan bilgileri
değerlendirmek olduğuna inanırım. Dolayısıyla iş hayatındaki başarımı, mesai
arkadaşlarımla kurduğumuz; uzun yıllar süren yakın iş birliği sağlamıştır.” Vehbi KOÇ
DEĞİŞİM
- Değişim gelişim için şarttır
“Esnek olun, yeni alternatiflere ,yeni arayışlara yönelin. Her hangi bir sistemde en esnek
olan kazanır.” Turgay Biçer
“Değişimi kucaklayın; büyük mutluluk sizi orada bekliyor.”
Arthur PINE
Değim, gelişim için şarttır. Değişimin olmadığı yerde gelişimden söz edilemez.
Değişimi arzulayın. Bir çok kişi yeni çözümler yerine eski sorunlarla yaşamayı tercih eder.
Cotford’un Kanunu şöyle der: “Hiçbir şey, herkes onun yapılması gerektiğine ve artık değişik
bir şeyin yapılma zamanının geldiğine yeterince ikna olana kadar yapılamaz.”
- Nasıl değişiriz?
Düşünce – inanç –potansiyel – eylem davranışlar – alışkanlıklar - karasevda(tutku)
- Değişimi uygula
İlk aylarda hemen büyük ve köklü düzenlemeler ve değişiklikler önermeyin. Astlarınıza da
alışkanlıklarında değişiklik getiren emirler vermeyin. Önce, siz mevcut düzene uyun ve uyum
sağlayın. Sonra, onlar da size uyar. Özellikle ilk üç ay dinlemede kalın. İnsanlar, konular ve
olaylar hakkında bilgi sahibi olun. Objektif değerlendirme yapın. Gerekli düzenleyici
kararlarınızı üç ay sonra verin ve uygulamaya geçin. Unutmayın yeni birinden gelen
yenilikler tepkiyle karşılanır. Ve yeni yöneticiler hemen yıpratılmaya başlanır.
Üstünüzün desteklemediği, uygulama imkanı olmayan yenilik ve değişiklikleri de sakın
yapmayın. Sonra, emrinizi geri almak durumunda kalır, gücünü zayıflatırsınız.
“Her oyuncu diğerini düşünmek zorundadır.”
Geen Bay Packers’ ın efsanevi koçu : Vince LOMBARDI
YÖNETİM BECERİLERİ
1. Fiziki kaynaklar
2. Mali kaynaklar
3. İnsan kaynakları : Bir örgütün rekabet üstünlüğünün kaynağı da insan
kaynaklarıdır. Sorun şurada düğümlenmektedir. İnsanların hayal güçlerini, yenilikçi
özelliklerini, coşkularını, ileriye ilişkin derin bilgilerini, kuruluşun yararını nasıl
kullanacaksınız?
Başarı diğer insanların desteğine bağlıdır. Kazanmanıza yardım edecek
kişilerin desteğini harekete geçirin. Bunun için de insanların desteğini sağlama yöntemlerini
mutlaka öğrenmelisiniz. Beraber çalıştığınız insanlara “ Biz bu işi beraber yapıyoruz.”
“Beraber başaracağız.”mesajını vermelisiniz. Bu durum insanlara kullanıldıklarını değil
faydalanıldıklarını düşündürecektir. Büronuzun çay-kahve hizmetlerini sunan görevli dahi,
bir bütünün ayrılmaz parçası olduğunu düşünmelidir.
Büyük Liderler, taraftarlarına özellikle bir yere ait olduklarını hissettirme
yeteneğine sahiptirler. Örneğin: Napoleon Bonaparte, insanları önemli hissettirmede ve
katılma duygusu vermede ustaydı. Kampı dolaşması ve her subayı adıyla selamlamasıyla
ünlüydü. Konuştuğu adama memleketini, karısını ve ailesini sorardı. Onun da yer aldığı bir
çatışma veya çatışma veya manevradan bahsederdi. Adamlarına gösterdiği ilgi ve onlara
ayırdığı zaman, onlara ahbap olduklarını ve bir yere ait olduklarını hissettiriyordu. Bu
yüzden, adamlarının kendilerinin ona adamış olmaları şaşırtıcı değildir.
“EN TATMİNKAR SONUÇLARI ALAN KİŞİ HER ZAMAN EN ZEKİ KİŞİ DEĞİLDİR,
GENELLİKLE ÇALIŞANLARIN BEYİNLERİ VE BECERİLERİNİ EN İYİ KOORDİNE
EDEBİLEN KİŞİDİR. W. Alton
JONES
“İp, ip olarak kopar ve hiçbir şey ifade etmez. birleşip halat olduklarında bir kıymete
ulaşırlar. ittifak halat olma demektir.” F. Gülen
Birlikte ilerleyeceğiniz kişileri toplamak için çabuk davranın. Yanınızda başkalarının
da olduğunu gösterdiğinizde, çok daha fazla ciddiye alınızsınız. Çünkü siz bir takımsınız
Büyük Liderler kendilerinden önce takımının mutluluğunu düşünürler. Takımın çıkarı
söz konusu olduğunda hangi noktada durduğunuzu görmek için aşağıdaki soruları yanıtlayın.
e. Yetki devri
DAĞILMAMAK İÇİN DAĞITIN (YETKİ DEVRİ)
Görev paylaşımı olmalı. Yetkisini gönül rahatlığıyla güvenilir insana devretmeyen
yönetici yetkiyi devretmediği için pek çok şeyi incelemek, pek çok kişiyle görüşmek ve pek
çok işi tek başına yapmak zorunda kalacaktır. Her işi kendisinin yapması dolayısıyla
zamansızlıktan, kendi işlerini dahi organize edemeyen bir yönetici pozisyonuna düşecektir.
Liderler yetkiyle yetişir. Başkalarına lider olmayı öğretmek, bayrak yarışında çubuğu
diğerine uzatmak gibi bir şey. İyi koştuğunuz halde çubuğu diğer koşucuya aktaramazsanız,
yarışı kaybedersiniz. Ama iyi koşar başka iyi koşucular bulup yetiştirir ve çubuğu rahatça
uzatmayı öğretirseniz; sonunda kazanırsınız.
Yetki veren birinin emrindeki insanlar, yetenekli bir sanatçının elindeki kağıda benzer.
Hangi maddeden yapılmış olursa olsun, birer hazineye dönüşebilirler.
Başkalarını yetkilendirme yeteneği kişisel ve mesleki başarının anahtarıdır.
- Yetkilendirme adımları
İNSAN SEÇME
İnsan seçmek, biraz hazine avına çıkmaya benzer. Ne aradığınızı bilmeniz gerekir.
Hazineye rastladığınız zaman onu hemen tanımanız da şarttır.
1- Nasıl birine ihtiyaç duyduğunuzu bilin
Bunun için de;
a) İşin gerektirdiği kilit görevleri tanımlayın. (İşin tanımlanması)
1- İşi yapan elemanın sorumlu olduğu ana görevler.
2- Eğer varsa emir komuta zinciri. Ast - üst durumu.
3- İşin gerektirdiği sorumlulukların boyutu.
b) Bu işe ne tür bir insanin uygun olduğunu tanımlayın. (Kişinin özelliklerinin
belirlenmesi)
1- Aranan kişisel nitelikler.
2- Yetenekler ve başarılar.
3- Karakter özellikleri
ADAYLARA PUAN VERİN
8-10 Kesinlikle evet
7-5 Olabilir.
4-2 olur görünmüyor.
1-0 Kesinlikle hayır.
1-Onları değerlendirin
İnsanları yetkilendirmenin ilk adımı onları doğru değerlendirmektir. Deneyimsiz kişilere
fazla yetki çok erken verirseniz, başarısız olabilirler. Deneyimli kişileri de işlerden
soyutlarsanız, onları hayal kırıklığına uğratmış olursunuz.
“TEKLİF VE DİREKTİFLERİN HAVADA KALMASINI İSTEMİYORSANIZ,
İNSANLARA TAKATLERİNİ AŞAN VAZİFELER YÜKLEMEYİN.” F.G.
Bazen liderler başkalarinin yeteneklerini yanliş degerlendirdiklerinde, komik sonuçlar
ortaya çikabilir. Örnegin, Albert EINSTEIN’ in hayatinda bunu gösteren bir olay vardir.
Einstein 1898’ de, Münih Teknik Enstitüsü’ne girmek için başvurmuş ama “hiçbir zaman
yeterli olamayacagi” görüşüyle reddedilmiştir.
Eğittiğiniz insanlar güç kazanmaya başladıklarında an başarmaları ve büyümeleri için ek
fırsatlar verin. Herkesin başarılı olma potansiyeli vardır sizin göreviniz bu potansiyeli
görmek, onu geliştirmek için neyin eksik olduğunu saptamak ve onları ihtiyaçları olan
şeylerle donatmaktır. Yetkilendirmeye niyetlendiğiniz kişileri değerlendirirken şu alanlara
bakın.
BİLGİ İnsanların onlara vermeye niyetli olduğunuz tüm görevleri gerçekleştirmek için
neleri bilmeye ihtiyaçları olduğunu düşünün.
BECERİ Yetkilendirmek istediğiniz kişilerin beceri düzeylerini araştırın. Sizden,
yeteneğiniz olmayan bir konuda bir şeyler yapmanızın istenmesinden daha cesaret kırıcı bir
şey olmaz. Bazı beceriler doğuştan gelir. Diğer beceriler ise çalışma ve deneyimle öğrenilir.
ARZU İnsanların başarılı olmaya istekleri yoksa, hiçbir düzeydeki beceri, bilgi veya
potansiyel onlara yardımcı olamaz. Ama istek varsa yetkilendirme kolaydır.
2-Onlara Örnek Olun
“HER ZAMAN DAVRANIŞLARLA ANLATMA, SÖLE ANLATMADAN DAHA
INANDIRICI OLMUŞTUR.” F.G.
“BİLGİ ÖNEMLİ OLMASINA ÖNEMLİDİR, AMA DAVRANIŞ ÇOK DAHA
ÖNEMLİDİR.” F.G.
Kendinizi yönetmede göstereceğiniz başarı başkalarını yönetmede göstereceğiniz başarı için
belirleyici olacaktır. Kendini yönetmede zaafları açıkça görülen birinin talimatları şüphe ile
nasihatları alay ile karşılanır. İnsanlar “sen kendine bak” deme arzusuyla doludurlar ve bu
cümleyi sarf etmek için adeta yanıp tutuşurlar.
Bilgili, becerili, istekli insanlar bile kendilerinden ne beklendiğini bilmek isterler.
Onları bilgilendirmenin en iyi yolu göstermektir. İnsanlar gördükleri şeyi yaparlar.
İnsanlar ilk önce gördükleri şeylerden etkilenir. Çocuklarınız varsa bu durumu
muhtemelen gözlemişsinizdir. Çocuklarınıza ne yapmalar gerektiğini söylemeniz önemli
değildir. Onların doğal eğilimleri sizlerden gördükleri şeyleri yapmalarıdır. Pek çok insan
sizin olumlu, güvenilir ve takdir edilir bir insan oluğunuza inanırsa sizi hayatını etkileyen bir
insan olarak görür. Dolayısıyla sizi daha iyi tanıdıkça ve gördüklerinden hoşlanmaya devam
ederse onların gözündeki güvenilirliğiniz ve etkinizde aynı ölçüde artar.
Tutumlarınız ve çalışma ahlakınızla onlara örnek olun. Kendi çalışmalarınıza dahil
edebileceğiniz her fırsatta yanınıza alın. Onlardan ne istediğinizi öğrenmeleri ve
anlamalarının bundan daha iyi bir yolu yoktur.
Güçsüz yöneticiler güçlü inan istemezler. Halbuki kendinden daha yetenekli, daha
bilgili, daha tecrübeli insanları yöneticilik pozisyonuna en ufak zarar vermeden “emrinde”
çalıştırabilir. Etrafı güçlü yönetici daha da güçlü algılanır.
“İyi bir insanın çevresinde her zaman bazı konularda kendisinden üstün insanlar
olacaktır. Bu, liderliğin kalite işaretidir. Asla bazı konularda sizden iyi olan insanları
yönetmekten veya onları kendi altınızda çalıştırmaktan korkmayın. Onlar sadece işinizi
güçlendirir.” Mid Park Inc. ‘in Başkani G.Alan BERNARD
3-Başarılı olmaları için olanak tanıyın Onlara başarılı olabileceklerine inanmaları için
yardımcı olmalı ve onların başarılı olmalarını istediğinizi göstermelisiniz. Bunu nasıl
yaparsınız?
1-Bunu bekleyin Siz ne derseniz deyin veya ne yaparsanız yapın, insanlar sizin
hareketlerinizin arkasındaki niyetleri hissederler. Elemanlarınızın başarılı olmalarını
umuyorsanız, bunu bileceklerdir.
2-Bunu dile getirin İnsanların, onlara inandığınızı ve başarılı olmalarını istediğinizi
duymaya ihtiyaçları vardır. Başaracaklarını bildiğinizi sık-sık dile getirin
4- Onları cesaretlendirin Bunu nasıl yapacaksınız?
a) Bir insana onun bu işi başarabileceğine inandığınıza dair sözlü ifadenizle.
b) Söz konusu kişiye yol göstererek ve ihtiyaç duyduğunda yanında olarak destek
sağlamak
c) Sabır ve yapılan hatalara eleştiri içeren tepkiler vermemek gerekir .Çünkü insanlar pek
çok hata yapacaklardır.
5-Yetkilerinizi onlara devredin İnsanlar, sadece kendilerine karar verme, hareket etme,
problem çözme ve zorlukları aşma fırsatı verildiğinde güçlü ve etkili olabilirler. Başkalarına
yetkilendirdiğinizde, onları sizin yetkiniz altında bağımsız olarak çalışabilme yeteneklerini
geliştirmeye yardımcı olursunuz. Biri bir işi sizin % 80 potansiyelinizle yapabiliyorsa onu
seçin ve yetkilerinizi devredin.
6-Onlara güveninizi açıkça gösterin
“Güvenilmek sevilmekten daha büyük bir iltifattır.” George Mac Donald
Başkalarına inanmak ve bir görevi başarabileceğine güvenmek çok kolay bir şey
değildir. Çünkü bu, yetkinizin bir kısmını onlara devretmeniz ve insanlarin, işleri kendi
bildikleri şekilde yapmalari dogrultusunda ödün vermeniz anlamina gelir. Eger bu kişilere
güveniniz yoksa, olay; onlarin işlerine müdahale etmenizle sonuçlanir. Yetkilerini aktarinca,
onlara inandiginizi söylemeli ve bunu açikça yapmalisiniz. Yetki aktardiginizda, bunun diger
çalişanlarca da bilinmesini saglayin. Onlara karşi davranişlari açisindan bu önemlidir.
7-Onlara geri bildirim verin Onlarla özel olarak buluşun ve hatali kararlari hakkinda
yardimci olun. Ilk olarak, zor zamanlar geçirebilirler. Bu erken dönemde, cömert bir verici
olun. Ihtiyaç duyduklari yardimda bulunun. Yaptiklari tüm süreçleri kutlayin. Insanlar takdir
edilen şeyleri gerçekleştirirler.
8-Kendi başlarına devam etmeleri için serbest bırakın. Yetkilendirmek için kiminle
çalışırsanız çalışın, asıl hedefiniz onları iyi kararlar vermeleri ve kendi başlarına başarılı
olmaları için serbest bırakmak olmalıdır.
Başkan Abraham Lincoln, liderlerini yetkilendirme konusunda bir ustaydı. Örneğin;
1864’de General Grant’i birlik orduların başına atadığında şu mesajı yollamıştı: “Planlarınız
hakkında bir şey bilmek istemiyorum. Sorumluluğu alın, uygulayın ve gerekirse beni yardıma
çağırın.”
Bir yetkilendirici olarak tavrınız bu olmalıdır. Yetki ve sorumluluk verip, gerekli olursa
yardım önerin.
“Kolaylaştırma; çalışanlarınıza yürüdükleri yolun sorumluluk ve kontrolünü kendi ellerine
almalarına ve istedikleri hedeflere ulaşabilmelerine yarayacak fırsatları, imkanları,
cesaretlendirmeyi ve desteği sağlamaktır.
- Yetki ve sorumluluk devretmede dikkat isteyen hususlar
1. Uygun yetki ve sorumluluklar görevi en iyi şekilde yerine getirecek, en
yetenekli asta devredilmelidir.
2. Görev verdiğiniz elemana aynı zamanda yetki ve sorumluluk da verin.
3. Astlarınızı verdiğiniz görevden sorumlu tutun.
4. Görevi astınıza verseniz bile, kendi üstünüze karşı tüm sorumluluğu üstlenin.
5. Astınızı ilkin samimi bir şekilde yönlendirseniz bile sonradan onun yetki ve
sorumluluklarına asla karışmayın. Karıştığınız zaman yetki ve sorumluluk devretmiş
olmayacağınızı ve böyle göstermelik bir devrin astta öfke meydana getireceğini bilin.
6. Astları yetiştirmek, onlara güvendiğinizi gösterip bağlılıklarını arttırmak için
gerektiğinde en tecrübesiz asta bile yetki verin.
7. Kendisine yüklenen sorumluluğu elinden geldiğinde yerine getirmeye çalışan
bir astı asla cezalandırmayın.
8. Verilen görevlerde, yeteneklerini kullanmaları için astları teşvik edin.
9. Unutmayın etki gücünüzü ve yeteneklerinizi, ancak yetki verme sanatı
yoluyla geliştirebilirsiniz.
10. Birine bir iş devrederken iyi olmadıkları, yapmak için yeterli donanıma sahip
olmadıkları işleri, sadece siz o işten kurtulmak istiyorsunuz diye devretmeyin. Ve her
zaman elde edilecek sonuçlarla yakından ilgileneceğinizi açıkça ifade edin.
Çok çalışmak hiçbir zaman verimli olmak değildir. Yapılan araştırmalar 8 saatin üstünde
çalışıldığında verimin hızla düştüğünü kanıtlamıştır.
Etkili bir planlamayla çalışılan her saat, uygulamada kişiye üç ya da dört saat
kazandırır ve daha iyi sonuçlar sağlar.
“ Zamanının ve enerjinin çoğunu sonuç üretebileceğin alana yatır. Üretken olmayan
işler için boş zamanlarını kullan.”
PROBLEM ÇÖZME
ÖRGÜT İÇİ SORUNLAR
“İDARECİ HERŞEYDEN HABERDAR OLMALI AMA HERŞEYE DE MÜDAHALE
ETMEMELİDİR.” F.G.
Ritimde bozulma olup olmadığını sık-sık kontrol edin . Yanlış sesleri derhal fark edin.
İşletme içi hastalıklara karşı dikkatli olun.
“BERABER ÇALIŞTIGIMIZ ALTTAKI INSANIN MEMNUNIYETI ÇOK ÖNEMLIDIR.”
F.G.
“Kıvılcımları göremeyenler yangınları önleyemezler”
Gizli anlaşmazliklar, gaz kaçagi gibidir. Gaz kaçaginin farkina varilmadigi takdirde
odayi tamamen doldurur ve dişardan gelen birinin yakacagi bir kibrit her şeyi havaya uçurur.
Gizli çekişmeler, örtülü rekabetin geregi anlaşmazliklar, kişisel uyumsuzluklar faaliyet
sürecinin bir yerini kariştirabilir, en önemlisi başka insanlari içine alabilir.
“BİR ARKADAŞIN PROBLEMİ VARSA ONU MUTLAKA DİNLEMELİYİZ., ONDAN
SONRA KARAR VERMELİYİZ.” F.G.
Bir müessese insan vücudun gibidir. Bu yüzden herhangi bir yerindeki sakatlık veya
hastalık, vücudun diğer organlarını da hiç şüphesiz etkiler. Sağlıklı yaşamak için vücudun
bütün organlarının uyum içinde çalışması gerekir. Müesseselerde böyledir. Küçük
rahatsızlıklar tedavi edilmediği takdirde büyük hastalıklara sebep olur. Eğer önlem alınmazsa
müessese hayatı tehlikeye girer. Onun için potansiyel problem kaynaklarını iyi izlemelisiniz.
Yani; Problem olabilecek yada çıkarabilecek kişileri, odakları ve şartları. Böylece problemi
çıkmadan önce önleme şansınız olur.
“Hiçbir problem zamanın geçmesine tahammül edemez.”
SANG H. KIM
Onun için olaylarla denetiminizden çıkmadan önce ilgilenin.
Problemlerin iyi yönleri de vardır; “Çıkan problem bize o ana kadar göremediğimiz
ayrıntıları görme, duyamadığımız sesleri duyma imkanı verir.”
“Küçük ikazların büyük değeri vardır.”
“İşi ne kadar anlamlı hale getirirseniz, inanlar yaptıkları işe o kadar ilgiyle sarılırlar. insanlara ne
kadar özerklik tanırsanız, sonuçların sorumluluğunu üstlenmeye o kadar çok gönüllü olurlar.”
12-YETKİNİZİ DEVREDİN
Yetki aktaran bir insan olduğunuzda, insanlarla beraber ve onlar aracılığıyla çalışır, ama
aslında daha fazlasını yaparız. Başkalarına kendi kişisel ve mesleki gelişmelerinde en yüksek
düzeye ulaşma olanağı sağlamış oluruz . Kısaca yetkilendirmek etkimizi başkalarına
yaymaktır. İnsanların potansiyelini görmek, kaynaklarımızı onlarla paylaşmak ve tamamen
onlara güvendiğimizi göstermektir.
SORUN ÇÖZME
Sorunu belirledikten sonra, kendinize şu sorulari sorun;
1. Sorunu çözmek için acilen harekete geçmem mi gerekiyor, yoksa onu inceleyecek
zamanım var mı?
2. Başkalarina da danişmama gerek var mi?
3. Sorun hakkında daha fazla bilgiye ihtiyacım var mı?
Bir sorunu çözmek zor iş sanilir; oysa sorunun temelindeki nedeni yada sorunun nasil
oluştugunu biliyorsaniz, iş son derece kolaydir.
b. Dürüst olmak
YÖNETİCİLERİN İŞLEVLERİ
a. Planlama
- etkili planlama için öneriler
1- PLANLAMA Hedefleri tanımlamak, gelece yönelik tahminde bulunmak, doğru işlerin
doğru zamanda yapılabilmesi için takvim yapmaktır.
İyi yönetebilmek için plan yapmak durumundasınız. Bu da sizin en sonunda
ulaşacağınız hedefinizi bilmenizi gerektirir. İşinizi yerine getirmek için şu dört noktayı
bilmeniz gerekir;
a) Şu anda bulundugunuz yer.
b) Nerede olmak istediğiniz.
c) Oraya nasıl ulaşacağınız.
d) Oraya ulaştiginizi nasil anlayacaksiniz.
Hedeflerinizin neler olduğunu bilmeniz, işi planlamanızı ve doğru yöne gitmeye
devam etmenizi sağlar.
Planlama yapmak için şu konularda beceri kazanmalisiniz;
1- İçinde bulunduğunuz durumu analiz etmek
2- Ulaşilmasi gerekeni önceden tahmin etmek
3- Bunun nasıl yapılacağını hesaplamak
4- İlerlemeyi sağlamak ve gerekli düzenlemeleri yapmak.
b. organize etme
2-ORGANİZE ETME Neyin gerekli olduğuna ve kimin hangi işi yapacağına karar
vermektir. Bu gerekli görevleri yürütebilmek için işi bölmek ve kaynakları (hem maddi
kaynakları hem de insan kaynaklarını) belirleyerek, yapılacak işleri doğru bir biçimde
bölüştürmek demektir.
Organize etmek, işleri baştan aşagiya dikkatle düşünmek ve;
a) Yürütülmesi gereken özel görevler.
b) Her görev için kullanacağınız malzeme
c) Bu görevleri kimlerin yürüteceği gibi konuları belirlemek anlamına gelir.
Organizasyonda başarili olmak için şu konularda beceri kazanmalisiniz.
1- Mantıklı düşünme
2- Elinizdeki kaynakları düzenleme
3- Akılcı kararlar alabilme
c. idare etme
3-İDARE ETME Talimat verme, koordine etme, insanları çalışmaya özendirme ve önderlik
etme demektir. Bu nedenle, çalışmaya katılan herkesin şunları bilmesi gerekir;
Bu nedenle, çalışmaya katılan herkesin şunları bilmesi gerekir;
1- Nihai hedefler.
2- Yapacakları belirli işler
3- Yapacakları işte aranan standartlar.
İnsanların, bir işi neden yaptıklarını bilmeleri, daha verimli ve gerekli standartlara
uygun çalışmalarını sağlar. Yaptıkları işin amacını bilirlerse inisiyatiflerini daha yapıcı
biçimde kullanırlar.
d. denetleme
4-DENETLEME Her şeyin yolunda gidip gitmediğinden emin olmak için, gözünü işlerden
ayırmamaktır.
Planınızı, denetleme işlevini kullanarak düzeltecek ve düzenleyeceksiniz.
e. konuşmada üslup
- kendinizden değil ondan bahsedin
- sorular sorun
- ben de tekniği
- hissetmek - hissettim – buldum yöntemi
- sen dili değil ben dili
1. Müşteriler
- Sunulan hizmet
2. Çalışanlar
- İyi ortam sağlanmalı ( “Kötü ortamda iyi iş çıkmaz” )
- Personel seçiminde dikkat edilecek hususlar
- Yetki vermeli
- Coşku ve heyecan oluşturmalı
- Satış elemanın dikkat edeceği 18 husus
3. Mallar
- Kalitesi
- Teşhiri
- Tanıtımı (Reklam)
- Başkalarının dikkatini çekme yoları
4. Promosyon
- Herkesin dikkatini üzerimize nasıl çekebiliriz?
- Çekilişler
- Konser biletleri
5. “Kendim”
- Kendinizi geliştirme yöntemleri
- İşimi daha da nasıl ilerletirim
- Çifte yönetimden kaçınmalı
- Lüzumsuz harcamalar ve israf
- Takip sisteminiz olmalı