Professional Documents
Culture Documents
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANA BİLİM DALI
Hazırlayan
Ferit GÜVEN
Ankara - 2006
‘’Bu tezde belirtilen görüş ve yorumlar yazana aittir. Türk Silahlı
KAYNAKÇA.....................................................................................213
KISALTMALAR
6 Irak’ın kitle imha silahı bulundurduğuna yönelik asılsız istihbaratlara dayanarak Saddam rejimini devirmeye yönelik hareketi, bölgeyi bu tip silahlardan
arındırma ve istikrarsızlığı giderme parolası ile yürütülmüştü. Saddam dönemine oranla daha istikrarsız bir süreç başladı ve hiçbir kitle imha silahına
rastlanmadı. Amerika Körfez petrollerinin önemli bir bölümünü ve ’Körfez’i daha etkin olarak denetim altına almayı başardı.
7 Venezüella, Bolivya gibi Latin Amerika’nın önemli ülkelerinde Amerikan karşıtı “sol” iktidarların varlıklarını pekiştirmeleri bu sürece tekabül etmektedir.
Özellikle İran’da süper gücün istediği şekilde bir sürecin gelişmemesi,
artık tek başına ABD’nin uluslararası konularda tek yetkili karar mercii olma
durumunu sarsan ilk örneklerden biri olması açısından da önemlidir. Bu
örnekte etkin olan Çin’in, Tayvan ve Doğu Türkistan sorunlarında ABD’ye
rağmen stratejilerini uygulayabilmesi, bu çalışmada belirtileceği üzere
ABD’nin Orta Asya’dan dışlanmasına ilişkin Çin politikalarına karşın yeterli
tedbirleri alamamış olması da tek süper güç olma nosyonunu da
kaybedebileceğinin emareleridir.
9 EKREM, Nuraniye Hidayet “Şanghay Güç Kazanıyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, s. 10.
20. yüzyılda Çin’in 1. Dünya Savaşı’nı da içine alan dağınıklık
döneminde (1911-1927), Kuamintang döneminde (1927-1936), uzun
yürüyüşle başlayan Kırmızı Çin döneminde (1935-1949) ve 1949
devriminden 1980’e kadar uzanan süreçte aldığı biçimler, askeri stratejik ve
ekonomik yönleriyle bu bölümde ele alınacaktır. 1980 sonrasına ilişkin
verilere; Çin’in bugünkü ekonomik liberalizasyon politikalarının dünya ile
entegre olma yönünde ilk adımların atılmasının miladi olduğundan ve
çalışmanın ilerleyen bölümlerinde değerlendirildiğinden tekrara düşmemek
maksadıyla bu bölümde yer verilmemiştir.
Çin’de yaşanan ve “halk savaşı” olarak bilinen uzun savaş, bir bakıma
işçi sınıfından kopan yoksul köylülerin savaşıydı. 1919’da Sun Yat-sen’in
ulusçu ilkelerini benimseyen Kuamintang partisi ile Moskova’ya bağlı Çin
Komünist Partisi’nin, bizzat Moskova ve Komintern (III. Enternasyonal)
tarafından ulusal ilkeler etrafında birleştirilmesi iç savaş ortamını hazırladı.
Aslında Sun Yat-sen’in bir ulus-devlet kurma girişimi, Ming hanedanının
dağılmasıyla ortaya çıkan savaş ağalarının yarattığı iç savaş ortamında
başarıya ulaşamamıştı ve geniş Çin topraklarında tam bir iktidar boşluğu
vardı. 1924 (Kanton-Hong Kong genel grevi) ile 1949 (ÇHC’nin kuruluşu)
arasında geçen dönemde; birincisi, ulusalcı Kuamintang ile Çin Komünist
Partisi (ÇKP) arasında; ikincisi, Çin Halk Kurtuluş Ordusu ile esas olarak
Kuomintang, kısmen de Komintern’e bağlı resmi ÇKP arasında olmak üzere
iki büyük iç savaş yaşandı. Çin’in sanayileşmiş kıyı bölgelerinde örgütlenen
işçi sınıfının (sayıları 2 milyon kadardı) 1924 yılında devrimci komiteler
örgütleyerek Kuomintang yönetimine karşı genel greve gitmesi ve
Kuomintang Partisi’nden ayrılmak için Komintern’e başvurması iç savaşı
başlattı. Kuomintang, Kanton ve Şanghay bölgelerinde ÇKP’nin komitelerine
karşı saldırıya geçti ve çıkan çatışmalarda Çin’in örgütlü işçi sınıfının en
seçkin kesimi katledildi. 1925-27 devrim girişimi ve onu izleyen katliamın
ardından, o güne kadar hiçbir sosyalist kuramcının aklına gelmeyen çok
değişik bir mücadele yöntemi başlatıldı. 1935’den sonra Kuomintang’a karşı
verilen iç savaş sırasında, üretim sürecinden koparak profesyonel asker
suretine bürünen yoksul köylüler girdikleri köylerin üretim ilişkilerini
dönüştürerek, feodal kesimleri tasfiye edip üretim araçlarını kolektifleştirerek
ve onları yeniden Moskova ve Komintern’in denetimine sokmak isteyen
resmi ÇKP’yle çatışarak ülkenin büyük bir bölümünü ele geçirdiler. Uzun
Yürüyüş adını alan bu savaş ÇHC’nin kurulmasıyla (1949) sona erdi.10
10 www.wikipedia.org
1937-45 yılları arasında Japonlar Pekin, Nankin ve Şanghay’ı ele
geçirdiler ve Nankin’de Wang Ching-Wei yönetiminde bir Japon geçiş (ara)
hükümeti kurdular. Nankinlilerin istilası sonucunda Japon askerlerince 200 bin
Çinli öldürüldü. Chan Kay Şek’in komuta merkezi Chungking de; Mao ise bu
sırada Yenan daydı. 1943’te Müttefikler Kuomintang’ın Japonya ile ayrı bir
barış antlaşması yapmasını engellemek için adaletsizce kazanılmış olan
bütün önceliklerinden vazgeçtiler. 1945’te Japonya’ya karşı kazanılan
zaferden sonra kızıl ordu Sovyetlerin boşalttığı Mançurya alanına doğru
gittiler; ulusal kuvvetler Amerikanında desteği ile Mançurya’yı işgal ettiler.
1946’da Amerikalı General Marshall Mao ve Chiang arasında arabuluculuk
yapmak için teşebbüs eder ancak kavga yıl sonuna kadar devam eder. 1947
sivil savaş komünistler ve ulusal kuvvetler arasında devam etmektedir. Ekim
1949’da Çan Kay Şek Tayvan’a geri çekilir Çin Halk Cumhuriyetinin ilanı bu
süreci izler.11
11 www.wikipedia.org.
12 Çin’in Vietnam’a yaptığı saldırının Vietnam üzerinde çok fazla müessir olduğu söylenemez. Belki Vietnam’a bir Çin faktörünün varlığını gösterdi. Lakin
Vietnam’ın politikasında mühim değişiklik meydana getirmedi. Aksine, Vietnam’ın dış politikası, Çin’e rağmen iki istikamette gelişme gösterdi. Bunlardan
biri, Vietnam ile Sovyetler Birliğinin arasındaki münasebetlerin daha da sıkılaşmasıdır. Çin-Vietnam savaşı sırasında, bir tanesi füze taşıyıcısı olmak üzere,
14 Sovyet savaş gemisi Vietnam’ın Cam Ranh körfezine geldi. 1979 Mayısında da bir Sovyet deniz altısı yine aynı körfeze geldi ki, ilk defa bu sularda bir
gerekliydi. Çin 17 Şubat 1979 günü 100.000 kişilik bir kuvvetle Vietnam
sınırından içeri girmeye başladı. Kuzey Vietnam’da bir kısım toprakları işgal
ettikten sonra, bu askeri harekatla tasarlanan amacın gerçekleşmiş olduğunu
bildirerek 16 Martta kuvvetlerini geri çekti.13
Sovyet deniz altısı görülmekteydi. Vietnam Sovyetlere bu kıyılarda resmen bir deniz üssü vermemekle beraber, Sovyet savaş gemileri bilhassa Donang
deniz üssünün kolaylıklarından yararlanmaya başlamışlardı. Fahir Armaoğlu, a.g.e., s.689.
13 ARMAOĞLU, Fahir 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi Cilt 1 s 687-688-689
gerilimlerine yol açtı. İşçi sınıfının ezilmesini, Çan Kay-Şekçin
Kuomintag’ın(KMT) iktidarda olduğu kokuşmuş bir diktatörlüğün kuruluşu
izledi. Japon emperyalizmi 1931 yılında Mançurya’yı ve ardından 1937
yılında bütün ülkeyi işgal ederek büyük bir yıkıma yol açtı. II. Dünya
Savaşı’nın ardından KMT diktatörlüğü ekonomik toparlanma için gerekli
siyasi koşulları yaratmak bir yana, ülkeyi ancak güç bela bir arada
tutabiliyordu. 1940’ların sonlarında hiper-enflasyon, resmi çevrelerin
gırtlaklarına kadar rüşvete batması ve kredi sisteminin iflas etmesi, Çin
sanayini sarstı. KMT hükümetinin ekonomik krizi çözme konusundaki
basiretsizliği karşısında Çin burjuvazisinin kimi kesimleri, Mao Zedung’un
yönetimindeki Çin Komünist Partisi’ne (ÇKP) yöneldiler.Çin’de kapitalizmin
gelişimi, diğer bütün sömürgelerde görülene benzer çelişkiler gösteriyordu.
Çin burjuvazisi tarihsel olarak ilerici bir rol oynayabilme kapasitesine sahip
değildi. Ekonomik olarak emperyalist güçlere bağımlıydı, kırsal bölgelerde
yarı-feodal yapıya bağlıydı ve aşağıdan, sürekli olarak hızla büyüyen işçi
sınıfının başını çektiği mücadeleler tarafından tehdit ediliyordu.14
Kendisine köylülüğü temel alan ÇKP kuruluş ilkesi olan sosyalist
enternasyonalizmi uzun süre önce terk etmişti. Mao bunun yerine, Çin işçi
sınıfının 1927 yılında yaşadığı trajik yenilgilerden doğrudan sorumlu olan
Sovyetler Birliği’ndeki Stalinist bürokrasi tarafından geliştirilen "iki aşama
teorisini" benimsedi. Stalinistler 1917 Rus Devriminin derslerini reddederek
Çin’de işçi sınıfının iktidarı ele geçirme olasılığının ortaya çıkmasından önce
uzun bir kapitalistleşme döneminden geçmesi gerektiğini öne sürdüler.15
16 Rong Yiren 1949 devriminin en büyük destekçilerinden biriydi ‘Komünist’ Çin bu desteğe hiç karşı çıkmadı ve Rong’u hep el üstünde tuttu: 1979 yılında
Çin Uluslararası Tröst ve Yatırım Şirketi’nin başkanlığına seçildi. Rong 1993 ile 1998 yılları arasında Çin’in devlet başkanı yardımcısıydı ve Ulusal Halk
Kongresi’nde yönetici konumundaydı. Baş danışmanlarından biri de Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’dı Merkezi ABD’de olan Forbes dergisi
2000 yılında Rong’un kişisel servetinin 1,9 milyar dolar olduğunu öngörüyordu. Rong, 1949 Devriminin hemen öncesinde, o yıllarda toplam 80.000 kişinin
çalıştığı 20’den fazla tekstil fabrikası ve un değirmeninden oluşan aile şirketinin denetimini eline aldı. Rong aynı zamanda Şanghay’daki bir bankanın da
başkanıydı. Rong gibi servet sahibi birinin Maoist rejime destek vermiş olması, bu rejimin kendisine temel olarak aldığı Stalinist perspektif “iki aşama”
teorisi ile bağlantılıydı. Rong daha sonraları "komünistlerin" zafere ulaşmalarının ardından duyduğu kimi endişelerin çabucak dağıldığını anlatacak,
"Komünist Partisi’ni onaylamak için sadece bir elimi kaldırmıştım. Eğer iki elimi kaldırmış olsaydım bu teslim olmak anlamına gelecekti. Sadece bir elimi
kaldırmış olmam hatalıymış. Şimdi her iki elimle birlikte partiyi destekliyorum," diyecekti.
17 CHAN John www.wsws.org/articles/2005/nov2005/chin n-29. shtml 10 Şubat 2006.
kopartırken yabancı sermaye de ülkeden kaçtı. Aynı zamanda Pekin’in
Sovyetler Birliği ile olan ittifakı da yeni örgütlenme biçimlerini gerekli
kılıyordu. Sovyet teknolojisinin ve sanayinin Çin’e transferinin
koordinasyonunu sağlayabilmek için devlet planlanması benimsendi. Bu
gelişmeler, "sosyalizme geçiş" olarak selamlanan 1956’daki genel
millileştirmelerle en üst noktasına ulaştı. Bu programın gerçek içeriği
sosyalizm değil, büyük ölçüde bir tarım ülkesi olan Çin’de sanayinin devlet
tarafından kontrol edilmesine ve işçi sınıfının siyasi olarak bastırılmasına
dayanan ulusal otarşiydi. Mao’nun kırsal kesimde "sosyalizm"i yaratmaya
yönelik sonuçsuz bir girişimi temel alan ekonomik politikaları bir biri ardınca
felaketlere neden oldu. “Kapitalist Yolcular” Liu ve Deng (Xiaoping), Stalinist
"iki aşama" teorisini, ekonomik krizin Çin’de sosyalizm için gerekli maddi
temelin bulunmadığını ortaya koyduğunu öne sürmek için kullandılar.
Ülkenin on yıllar ve hatta yüzyıllar alacak bir kapitalist gelişme aşamasından
geçmesi gerektiğini vurguladılar.
18 Oğlu Larry Rong’u 1979 yılında Hong Kong’a, buradaki yatırımları yönetmesi için gönderdi. Larry Rong 2005 yılında Forbes dergisi tarafından, sahip
olduğu 1.64 milyar dolarlık servetle Çin’in en zengin adamı olarak ilan edildi.
19 CHAN John www.wsws.org/articles/2005/nov2005/chin n-29. shtml 10 Şubat 2006.
Bütün bu verilere dayanarak söylemek mümkündür ki; Çin’in
sürdürülebilir kalkınmasının altında temeli 1949 devrimindeki Stalinist “iki
aşama” teorisi ile bozulmamış ve işbilir milli burjuvazisi vardır. Bu nedenle de
Doğu Bloku ülkeleri ile aynı kaderi paylaşmayacaktır. 1970’li yılların
sonundan beri kesintisiz sürdürülen bir ekonomi politik dışa açılma
bulunmaktadır ki, bu ancak bir süper gücün yürütebileceği bir projeksiyon
programıdır.
Sovyet Rusya ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında 14 Şubat 1950’de bir
dizi anlaşmalar imzalandı. Bunlardan bir tanesi (Dostluk, İttifak ve Karşılıklı
Yardım)anlaşması, ikincisi Sovyet Rusya’nın Çin’e 10 yılda ödenmek üzere
300 milyon dolarlık yardımı öngören bir anlaşma ve üçüncüsü de Sovyet
Rusya’nın Doğu Çin demir yollarını, Port Arthur ve Dairen limanlarını Çin’e
iade etmeyi öngören anlaşmadır. 1949 yılı kapanırken Dünyanın global
stratejisi Batılıların ve Batı Dünyasının fevkalade aleyhinedir. Sovyet Rusya
Avrupa’da açık bir üstünlüğe sahip iken, şimdi Uzak Doğu ve Asya’da Çin gibi
komünist devi ortaya çıkıyordu.1949 yılında NATO’nun kurulması ile Avrupa
belki dengelenmişti. Lakin Asya’da kuvvetler dengesinin durumu gayet açık
bir şekilde komünist bloğun lehine idi.
29 KARACA, Kutay ,’’Çin Halk Cumhuriyeti’nin Yeni Güvenlik Kavramı, Şangay İş Birliği Örgütü Ve Türkiye’nin Bölgedeki Örgütlenmeye Bakışı”
,Stratejik Araştırmalar Dergisi Sayı 3, S.200.
30 ESLEN, Nejat, “Avrasya’da Dengeler Değişirken”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 61, s.16
31 ŞAHİNER, Evrim, “Çin’in Yükselişi ve Karşı Önlemler”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.15.
ya da tehdit ülke algılamalarının şekillendiği bir sürecin yaşanacağı beklentisi
bulunmaktaydı.32 Ancak Hindistan, Pakistan, Afganistan ve Kuzey Kore ile
temasları sonuç vermedi. Sadece sonuçları abartılmaması gereken
Kazakistan kazanımlarından söz etmek mümkündür.
32 Condoleezza Rice'in, Asya gezisinde somut kazanımlar elde ettiği pek söylenemez. Yeni Delhi'deki temaslarında, Hindistan'ı İran'la doğalgaz
ticaretinden vazeçmeye ikna edemedi. Pakistan'da ise İran'a yasa dışı yollardan bilgi ve teknoloji aktardığı öne sürülen nükleer fizikçi Abdülkadir Han'ın,
uluslararası bir soruşturma komisyonu tarafından sorgulanmasına İslamabad yönetimini razı edemedi. Afganistan'da ise seçimlerin ertelenmesi ve kanlı
saldırıların devam etmesine rağmen, Karzai hükümetinin, ülkede istikrarı sağlama çabalarını övdü. Oysa ülke sadece şiddet döngüsü altında ezilmekle
kalmıyor, aynı zamanda dünyada en çok uyuşturucu üretilen yerlerin de başında yer almayı sürdürüyor. Kuzey Kore'nin nükleer faaliyetlerinin durdurulması
yolunda da ABD Dışişleri Bakanı pek bir sonuç elde edemedi. (Rainer Sollich, “ABD, Çin İle Asya'da İşbirliği Yapmali“, Deutsche Welle, 22 Mart 2005)
33 EKREM, Nuraniye Hidayet, “Şanghay Güç Kazanıyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, s. 10-11.
34 ABD’li stratejistlerin yakın geçmişte Türkiye’ye Ilımlı İslam Modeli dayatmaya çalıştıklarını hatırlatalım.
35 VURMAY, Miray , “Orta Doğu’nun Terör Çıkmazı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 32,s. 8.
- Bilinen dünya enerji kaynaklarının dörtte üçüne sahiptir.
- Ekonomik girişimler ve yer altı zenginlikleri bakımından fiziki
zenginliklerin çoğuna sahiptir.
- ABD’den sonra dünyanın altı büyük ekonomisine sahiptir.
- Dünyanın en büyük altı silah alıcısı Avrasya’dadır.
- ABD hariç, dünyaın bilinen ve gizli tüm nükleer güçleri Avrasya’dır.
Brezezinski, ABD’nin Avrasya egemenliği için diğer jeostratejik
oyuncularla, olası gelişmelere ve koalisyonlara karşı alınması gereken
tedbirleri şu sorularla araştırmaktadır;36
- Amerika nasıl bir Avrupa’yı tercih etmeli ve dolayısıyla
desteklemelidir?
- Nasıl bir Rusya ABD’nin çıkarlarına uygundur ve ABD bu konuda
neyi ne kadar yapabilir?
- Orta Avrasya’da yeni bir ‘Balkanlar’ın ortaya çıkma olasılığı nedir ve
ABD bunun doğuracağı risklerin en aza indirilmesi için ne yapmalıdır?
- Çin Uzakdoğu’da hangi rolü kabullenmeye cesaretlendirilmelidir ve
bunun sonuçları ABD ve Japonya için ne olabilir?
- Hangi yeni Avrasya koalisyonları olasıdır, hangileri ABD çıkarları için
en tehlikeli olasılıklar olabilir ve bunları engellemek için ne yapılabilir?
ABD - Çin işbirliğinin, gerçek bir ittifaka dönüşmesi olasılığı ise Orta
Asya engeline takılmaktadır. Bu bölge her iki ülkenin de ortak yaşam
sahasını ve rekabet alanını oluşturduğu için düşüktür.
42 KÜLEBİ, Ali , “Çin ve ABD’nin Güç Denemeleri”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 61, s.8.
43 KIRAÇ, Gürol, “Türkiye, Orta Asya’yı Örnek Almalı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, s. 22-23.
44 ABD, Türk Cumhuriyetleri’ne 1990’ların başında yüzlerce “Barış Gönüllüsü” göndererek buradaki ekonomik, kültürel, sosyolojik altyapı hakkında bütün
bilgileri toplayıp CIA ve Dış İşleri bilgisayarına depoladı. Bununla da kalmadı. Bunları son 10 yılda hızla değerlendirmeye başladı. Şimdi de iktidarı
değiştirerek ve üsler kurarak bölgeye hızla yerleşiyor. Ali KÜLEBİ, “Türkiye’nin Kafkaslardaki Gücü ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:59, s.22.
iyi değerlendiren Orta Asya ülkeleri ise, iç ve dış politikalarında arzu ettikleri
açılımları gayreti içerisindedir. 45
59 KARACA, Kutay,’’Çin Halk Cumhuriyeti’nin Yeni Güvenlik Kavramı, Şangay İş Birliği Örgütü Ve Türkiye’nin Bölgedeki Örgütlenmeye Bakışı”
,Stratejik Araştırmalar Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Sayı 3, S.204.
60 YAZAR, Şengül , “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.
61 HARADA, C. “Russia and North-East Asia”, Adelpi Paper, Cilt 310, 1997, s. 41.
62 EKREM, Nuraniye Hidayet ,Çin Halk Cumhuriyeti Dış Politikası (1950-2000), Ankara, ASAM, 2003, s. 150.
63 KARACA, Kutay, a.g.m. S.204.
Örgütün kuruluş amaçlarına bakıldığında, sınırdaş devletlerin güvenlik
arayışlarının ön plana çıktığını söylemek mümkündür. Rusya’nın
Çeçenistan’a, Çin’in Doğu Türkistan’da Uygurlar’a, Orta Asya devletlerinin
ise Türkistan bölgesindeki radikal dinci örgütlere ilişkin sıkıntıları, ülkeler
arasındaki güvenlik işbirliği çalışmalarının önemli dinamikleri olarak göze
çarpmaktadır. Rusya ve Çin, 1990’ların başından itibaren birbirleriyle
yakınlaşma sürecini, aralarında imzaladıkları çeşitli anlaşmalar çerçevesinde
hep ileri doğru taşıyarak ortak hareket noktasına ulaşmıştır. 23 Nisan 1997
tarihinde Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin ve Çin Devlet
Başkanı Jiang Zemin’in Moskova’da imzaladıkları “Dünyanın Çok Kutuplu
Hale Gelmesine İlişkin Ortak Deklarasyon”unun, Şanghay İşbirliği
Örgütü’nün günümüzde yaptığı çalışmalarda da göze çarpan önemli bir
kaynağı olduğu düşünülmektedir.64
64 KIRAÇ, Gürol, “Şanghay İşbirliği Örgütü”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 38, s.12-13.
65 Ibid., s. 151.
66 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, “Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Geleceği ve Çin”, Uluslararası İlişkiler Dergisi, C:1, Sayı 1, Bahar 2004, s.178.
67 YAZAR, Şengül , “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.
68 Rusya Devlet Başkanı'nın Şanghay İşbirliği Örgütü'nden sorumlu özel temsilcisi Vitali Vorobyev bu konuda şunları söyledi: Şanghay İşbirliği
Örgütü'nün halk eşitliği temelinde güvenliğin sağlanması amacıyla, ilgili örgüt ve ülkelerle temas kurulması için herhangi bir engelin olmadığına işaret etti.
Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü, NATO ve diğer uluslararası örgütler ve devletlerle işbirliğine değinilerek bölgede uyuşturucu trafiği ve Taliban'dan
ileri gelen tehditlerle mücadele etmek üzere işbirliği yapılması gereğine işaret edildi.
uluslararası silâhsızlanma rejimini savunma konuları ayrı maddeler hâlinde
belirtilmiştir.69
73 Moskova Radyosu – Haber, “Şanghay İşbirliği Örgütü Toplantısı Kazakistan'ın Başkentinde Yapıldı” 4 Temmuz 1998.
ÇHC’yle Kırgızistan, yeni bir sınır antlaşması ile 1000 km2
uzunluğundaki ortak sınırlarını bütün sorunlardan arındıracak bir antlaşma
imzalamıştır. Bişkek’teki zirvenin sonrasında “11 Nokta Bildirisi”
yayımlanmıştır. Zirveye katılan ülkeler, birbirlerinin güvenlik, egemenlik ve
kamu düzenine karşı yürütülecek her türlü zararlı faaliyetlerde kendi
topraklarını kullandırmama yükümlülüğünü kabul etmişlerdir.
79 MAGRİN, Artem V., 25.10.2002, “Shanghai Co-operation and Security in Central Asia”, http://www.rosalux.de/Ausland/rb/pdf_symp_beij/Malgin.pdf),
(2011.2003), s. 31-32.
80 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, a.g.m., s.182.
81 KARACA, Kutay,a.g.m., S.206.
82 Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, 19.06.2001, “President Jiang Zemin Meets Russian President Vladimir Pitin”,
http://www.fmprc.gov.cn/eng/topics/3755/3756/3759/t19273.htm, (11.12.2003).
83 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, a.g.m., s.194.
bölgesel bir kuruluşa ihtiyaç duymaktadır. Pekin açısından da bu örgüt batı
sınırlarını denetleme ve istikrarlı bir ortam oluşturma açısından arzulanan bir
platformu ifade etmektedir.84
94 YAZAR, Şengül , “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.
95 Centran Orta Asya Haber Ajansı, “Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi”, 5 Temmuz 2005.
96 Diğer dengeleri de göz ardı etmek istemeyen Putin, zirve toplanmadan bir gün önce, ABD Başkanı Bush’a 4 Temmuz Bağımsızlık günü nedeniyle
gönderdiği mesajda ABD ve Rusya arasındaki sarsılmaz ortaklığa vurguda bulunmuştur. Yine zirve esnasında, Putin, ŞİÖ’nün ABD’ye yönelik çağrısının
bir baskı değil, aksine bir rica olduğunu ifade ederek, sarsılmaz ortaklığı her iki tarafla sürdürmeye çalışmaktadır. Ali KÜLEBİ, “ŞİÖ İçi Dengeler”,
Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:55, s.16.
97 KÜLEBİ, Ali, “Akdeniz Diyalogu”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:55, s.15.
Astana’dan ABD’nin Türkistan’daki askeri üslerini boşaltmasıyla ilgili
bir takvim açıklamasının talep edilmesi ve 29 Temmuz 2005 tarihinde
ABD’nin Taşkent Büyükelçiliği’ne Özbek yetkililerce verilen “Hanabad Askeri
Üssü”nün 180 gün içerisinde boşaltılması” ile ilgili nota, ABD’yi endişeye
sevk eden gelişmelerdi.98
108 GRIGORYEVA, Yekaterina, “Şanghay İşbirliği Örgütü Bölgede Başka Ülkelerin Askeri Üslerinin Bulunmasına Karşı”, Izvestia Gazetesi, 6 Temmuz
2005.
109 Izvestia Gazetesi, “ŞİÖ Zirvesi Devam ediyor”, 6 Temmuz 2005.
110 Reuters Haber Ajansı, “Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi Başladı”, 5 Temmuz 2005.
müzakereler yapmışlardır.Başbakan Wen, imzalanan “Şanghay İşbirliği
Örgütü’nün bankalar arası iş birliği anlaşması” ve Şanghay İşbirliği
Örgütü’nün iş adamları komitesinin ilk konsey toplantısının tutanağının üye
ülkeler arasındaki iş birliğini arttıracağını inanmaktadır. Bu amaçla Çin
devleti, ŞİÖ ülkeleri için üç yılda 1500 profesyonel eleman yetiştirecek,
faizde %2, vadesi 20 yıl olan 900 milyon ABD doları tutarında tercihli kredi
sağlayacaktır. Bunun yanında Wen, örgütün diğer uluslar arası örgütlerle iş
birliği yapacağının altını çizerek örgütün üçüncü bir ülkeye karşı olmadığını
vurgulamıştır. ŞİÖ Genel Sekreteri Zhang, ŞİÖ’ nün öncelikli görevleri
arasında Orta Asya’da uyuşturucu ile mücadele etmenin yer aldığını, bunun
terör dahil her türlü suç eyleminin maddi zeminin ortadan kaldırılması için
yararlı olduğunu ifade etmiştir. Rusya ve Çin yetkilileri her ne kadar örgütün
bir askeri ittifaka dönüşmeyeceğini iddia etseler de askeri iş birliği devam
etmektedir. Şimdilik “terörizme karşı adı ile stratejik muhabere
geliştirilmektedir. Heritage Foundation kuruluşunun kıdemli araştırmacısı
Ariel Cohen’in belirttiği gibi, Şanghay İşbirliği Örgütü, dört yıl önce
kurulduğunda Washington yetkilileri bunu önemsemedikleri gibi endişe
etmek için hiçbir neden görmemişlerdi. Ancak şu andaki gelişmeler onların
bu görüşünün yanlış olduğunu ortaya koymaktadır.111
112 “Rus-Çin Askeri Yakınlaşması Ve Rusya’nın Türkiye’ye Teklifi”, TASAM – Makale, 6 Ekim 2005.
113 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, a.g.m., s.174.
114 C.HARADA, “Russia and North-East Asia”, Adelpi Paper, Cilt 310, 1997, s. 37.
115 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, “a.g.e. , s.174.
gelebilir"116 şeklindeki Nisan 2005 tarihli demecide ABD karşısındaki duruşu
ve ŞİÖ’ye biçtikleri rolü ifade etmektedir. Böylelikle Çin ve Rusya arasında
gelişen ilişkiler Eylül 1994’te ‘yapıcı ortaklığa’ (constructive partnership),
Nisan 1996’da ‘stratejik ortaklığa’ (strategic partnership) dönüşmüştür.117
Günümüzde ise ŞİÖ çatısında bloklaşmadan söz etmek dahi mümkündür.
116 Agence France Press, “Rusya Ve Çin Orta Asya'da İstikrarsızlığı Önlemek İstiyorlar”, 2 HAZİRAN 2005.
117 HARADA, C., “Russia and North-East Asia”, Adelpi Paper, Cilt 310, 1997, s. 40.
118 ÇEÇEN, Anıl, “Yürmi Birinci Yüzyılda Çin” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.14.
yapılanmalarının cesaretini kıracak ölçüde yalnızlaştırmıştır. Rusya da
Çeçenistan konusunda benzer bir hareket alanına kavuşmuştur.
Çin, Rusya gibi Asya’yı petrolle besleyen bir ülkeyi NATO’nun
genişleme sürecinde kaybetmek yerine yanına alarak artan enerji ihtiyacını
karşılamada diğer petrol bağımlısı ülkelere karşı avantaj elde etmiştir.
Hindistan ile çok eskiye dayanan düşmanlığı bir kenara bırakmış ve
sorunlarını başını kendisinin çektiği ŞİÖ çerçevesinde ve ŞİÖ’nin kendisine
kattığı liderlik nosyonunu kullanarak çözebilme imkanı bulmuştur.
119 RACZKA, Witt, “Xinjian and its Central Asian Borderlands”, Central Asian Survey, Cilt 17, Sayı 3, 1998, s. 394-5.
120 GLADNEY, Dru C., “Rumblings from the Uyghur”, Current History, Eylül 1997, s. 289.
121 KIRAÇ, Gürol, a.g.m., s.17.
Orta Asya, Çin için Batıya açılmanın stratejik olarak en kısa yoludur.
Bu durum; Çin’i bölgeye ekonomik ve siyasî olarak nüfuz etme, bölge
üzerinde ABD ve batı faaliyetlerini dengeleme ve kısıtlama konusunda teşvik
etmektedir. Bu kapsamda hem Rusya, hem de Çin; Orta Asya’ya nüfuz
edebilmek ve bu bölgenin başka güçlerin kontrolü altına girmesini
engelleyebilmek için ŞİÖ’yü bir araç olarak değerlendirmektedir.122
122 YAZAR, Şengül “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.
123 KAMALOV, İlyas, “Şangay Ekseni, NATO’yu Dengelyebilir mi?”, Stratejik Analiz, Ocak 2006,sayı:69,s.13.
124 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, a.g.m., s.176.
Beşlisi konusunda biraz daha tetikte olmuş, onu güçlü bir uluslararası örgüte
dönüştürmek için herhangi bir sebep görmemiştir. Rusya Şanghay Beşlisi’ni,
aktif bölgesel manevralarda kullanılacak bir araçtan daha çok, üye ülkeler
arasında (Özellikle küçük Orta Asya devletleri ve Çin arasında) bir çatışma
önleme aracı olarak görmüştür.
125 YAZAR, Şengül, “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.
126 Cumhuri İslami Gazetesi “Orta Asya... ABD’nin Şeytanca Nüfuzuyla Mücadele”, 5 Temmuz 2005.
ettirmiştir. ŞİÖ’nün şu an için böyle bir görevi olmasa da orta vadede daha
etkin bir rol üstlenmesi muhtemeldir.127
130 DEĞİRMEN, Burcu “Orta Asya’da Güç Mücadelesi: ABD’ye Karşı Şanghay İşbirliği Örgütü”, ASAM – Makale, 9 Temmuz 2005.
131 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.16.
132 KÜLEBİ, Ali, “BOP ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:64, s.14.
133 KÜLEBİ, Ali, “BOP ”, a.g.e. , s.14.
134 Cumhuri İslami Gazetesi “Orta Asya... ABD’nin Şeytanca Nüfuzuyla Mücadele”, 5 Temmuz 2005.
135 KÜLEBİ, Ali a.g.m., s.15.
yaşayan diğer devletlerin katılma istemleri, geleceğe yönelik duyulan
endişeyle temellenebilir. Ülkelerin birbirlerine karşı bakış açısı bilinse de
bunun bir örgüt bünyesinde bir araya getirilmesi bu örgüt dışında kalan
ülkelerin de çıkarına olacak bir yapılanmadır. Kısaca, çok kutuplu bir
uluslararası yapının hayata geçirilebilmesi önümüzdeki dönemde yaşanacak
çoğu sıkıntının başlamadan sonuçlanmasına imkan sağlayabilir. Çin
önderliğinde faaliyet gösteren ŞİÖ şu an bu konsepte yönelik en ciddi
oluşumlardan ve gelecekteki seçeneklerdendir. Bu birlikteliğin elinde
ekonomi, uzay çalışmaları, askeri teknoloji, insan kaynakları, enerji hatları,
jeopolitik konum ve diğer birçok alandaki potansiyel güç, genişleme süreci
yaşanırsa daha muazzam bir güce dönüşebilir. Örneğin Hindistan’ın,
Pakistan’ın veya İran’ın bu örgüte katılmadaki istekleri, değerlendirilirse, o
zaman, şımarık ve hovarda bir dış politika anlayışına sahip ABD kendine
çeki düzen vermeye mecbur kalabilir.136
ABD’nin sahne alması ile bir araya gelen ŞİÖ ülkeleri, bölgede ABD
varlığından önemli ölçüde etkilenmişlerdir. ŞİÖ dahi bu süreçte sıkıntılı
dönemler geçirmektedir ve geçirecektir. Bölgedeki ABD varlığı bunu garanti
eder şekilde önemini korumaktadır. Fakat Örgüt Çin önderliğinde bu süreci
aşacak sinyaller vermektedir. Bu sinyalleri görmek için son ŞİÖ zirvesi
sonucundaki liderlerin bu çalışmada da yer verilen söylemlerine ya da
batılıların yaklaşımlarına bakmak yeterli olacaktır. Son zamanlarda ABD ile
Rusya ile Çin’in yakınlaşması, ŞİÖ’ nün NATO’ ya rakip bir güvenlik
bloğu olmasını sağlamıştır. Tek sorun siyaset, ekonomi ve güvenlik
alanındaki karşılıklı güven eksikliğidir. Bölgesel güvenlik ittifakının zemini
hazırdır. 141 Rusya ile Çin arasındaki yakınlaşmanın yakın gelecekte de diğer
Asya ülkelerini peşinden sürüklemesi beklenmektedir. Bu bağlamda ŞİÖ’
nün de gelecekte ABD ve AB gibi güçlü küresel aktörlerden biri olması
beklenmektedir. Bugün dahi Çin ekonomisiyle ve enerji tüketimiyle, Rusya
da enerji alanında yaptığı yatırımlar tek başlarına bile bu ülkelerin güçlerini
ortaya koymaktadır.142
138 KAMALOV, İlyas, “Şangay Ekseni, NATO’yu Dengelyebilir mi?”, Stratejik Analiz, Ocak 2006,sayı:69,s.12.
139 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, “a.g.m., s.196.
140 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, a.g.m., s.197.
141 EKREM, Nuraniye Hidayet a.g.m. s. 10-11.
142 “Rus-Çin Askeri Yakınlaşması Ve Rusya’nın Türkiye’ye Teklifi”, TASAM – Makale, 6 Ekim 2005.
Orta Asya ülkelerinin NATO Barış Ortaklığına dâhil olmaları ve ortak
askerî harekâtları ÇHC’yi rahatsız etmiştir. RF de benzer şekilde Amerikan -
Japon güvenlik plânları hakkında eleştirilerini artırmıştır. RF, “Kısa Menzilli
Antibalistik Füze Sistemi Projesi”ni stratejik silâhların azaltılması sürecine
zarar verecek ve mevcut güçler dengesini bozacak bir gelişme olarak
değerlendirmiştir. ÇHC ve RF, Amerikan hâkimiyetini dengelemek için
birbirlerine daha fazla yaklaşmaktan başka seçenekleri olmadığını ifade
etmektedir. Tecrübeli bir Rus diplomat olan Yuli Vorontsov, “NATO artık
küresel bir organizasyon oluyor. Bu yüzden, diğer ülkelerin müttefikimiz
olmasını sağlamamız gerekiyor” demiştir. RF ve ÇHC’in BM’nin karar
mekanizmasının içinde olması, örgütü uluslararası alanda da üstün
kılmaktadır. ABD’ye karşı yükselen muhalefet, müttefik bulma konusunda
RF’ye ve ÇHC’ye kolaylık sağlamaktadır.143
144 Centran Orta Asya Haber Ajansı, “Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi”, 5 Temmuz 2005.
145 Transit ulaşımla kastedilen, Afganistan'a gönderilen NATO'ya ait yüklerin Rusya üzerinden geçirilmesidir. Bu konuda Rusya ile NATO üyesi bazı
ülkeler arasında anlaşmalar imzalanmıştır.
146 GRIGORYEVA, Yekaterina “Şanghay İşbirliği Örgütü Bölgede Başka Ülkelerin Askeri Üslerinin Bulunmasına Karşı”, Izvestia Gazetesi, 6 Temmuz
2005.
varmıştır. Afganistan’da eğitim gören militanlar, Fergana vadisine geçerek
burada kamplar kurup eylemlere girişmekteydiler. Asya’nın Bekaa vadisi de
denilen bu vadi; Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan’ın ortasında yer
almaktadır. Bir dönem ABD desteğinde SSCB’ye karşı cihat eden
mücahitler, Körfez Savaşı’yla birlikte Usame bin Lâdin’in kurduğu El-Kaide
örgütü ile “küresel cihat” sloganı altında Avrasya’da ABD ve müttefiklerine
karşı savaşarak güvenlik ve istikrarı tehdit etmektedirler. Silâh ve uyuşturucu
kaçakçılığı, bu grupların ana para kaynağıdır. ÇHC, Rus - Çeçen sorununu
yakından izlemektedir. Fergana vadisinde konuşlanmış olan ayrılıkçı
Uygurlar, Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için mücadele etmektedirler. Hiç
şüphe yok ki bu mücadelede köktenci İslâmî gruplar önemli rol
oynamaktadırlar.147 İki kutuplu sistemin ortadan kalkmasıyla birlikte,
geleneksel tehditlerde de bir dönüşüm yaşanmaya başladı. “Asimetrik tehdit”
olarak adlandırılan geleneksel olmayan yeni tehditler ortaya çıktı. Bu
tehditler; etnik ayrımcılık, terorizm, yerel çatışmalar, silâh ve uyuşturucu
kaçakçılığı gibi unsurlardan oluşmaktadır.
156 Rusya’nın Gümrü’de bulunan 102. Askeri Üssü ile ayrılıkçı Abhazya bölgesinde askeri üssü ve Güney Osetya içinde ise barışı koruma adı altında
askerleri bulunmaktadır. Tiflis’te bulunan Rus Askeri Üsleri konusunda ise bu üslerin “terörle savaş merkezi” haline dönüştürülerek çözülmesi teklifi
taraflarca olumlu karşılanmıştır. Cavid VELİEV “Rus Dış Politikasında Yakın Çevre” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 27, s.14.
157 VELİEV,Cavid, a.g.m., s.15.
158 EKREM, Nuraniye Hidayet, a.g.m., s. 10-11.
159 ÖSTEMİRULI, Şadiyar “Yarınlardan Neler Bekliyoruz... Cıa Hakkımızda Ne Diyor.,Türkiye Şangay İşbirliği Örgütü'ne Üye Olur Mu?” Jas Alaş
Gazetesi, 18 Ocak 2005
içerisinde iki ülke değişik platformlarda çok kutupluluğu dile getirmişler ve
getirmeye devam etmektedir.160
Bunlar olurken iki ülke arasında her alanda işbirliği arayışları devam
etmektedir. 14 Ekim 2004 tarihinde Putin’in üç günlük Çin ziyareti sırasında
taraflar 2005-2008 yılları için ortak hareket planını görüşmüşler ve bu da
akıllara “acaba Batı’ya karşı bir bloklaşma mı kuruluyor?” sorusunu
getirmiştir.164
160 SOMUNCUOĞLU, Anar, “Fırsat mı Tehdit mi”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 58, s.9-10.
161 EKREM, Nuraniye Hidayet, “Şanghay Güç Kazanıyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, s. 10-11.
162 KAMALOV, İlyas, “Rusya Federasyonu’nun Sınır Sorunları”, Stratejik Analiz, Ocak 2006,sayı:69,s.88.
163 SOMUNCUOĞLU, Anar, a.g.m. s.9-10.
164 KAMALOV, İlyas a.g.e. , s.88.
ekonomi, ulaşım, enerji, yüksek teknoloji, bilim, kültür ve eğitim gibi alanlarda
her iki ülke içinde artan bir önem teşkil ediyor" şeklinde konuşmaktadır.165
165 Agence France Press, “Rusya Ve Çin Orta Asya'da İstikrarsızlığı Önlemek İstiyorlar”, 2 HAZİRAN 2005.
166 SOMUNCUOĞLU, Anar, a.g.m., s.9-10.
167 Rusya önemli bir nükleer güç yapan SSCB sonrası tasarruflarıdır. Yeni Rus askeri doktrini Stratejik Nükleer Caydırıcılık ve “ilk kullanan” (first use)
üzerine bina edilmiştir. Rusya BDT içinde tek nükleer güç olma siyasetini uygulamaktadır. Bu çerçevede, Ukrayna, Belarus ve Kazakistan’daki nükleer
silahlar Rusya’ya devredilmiş bulunmaktadır. NATO nükleer kuvvetlerinde büyük çapta azalmalara rağmen Rusya, çok sayıdaki taktik nükleer silahlarını
muhafaza etmektedir. Gamze Güngörmüş KONA, “Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası”, Jeopolitik Stratejik Araştırmalar Dergisi, 2004,
sayı:11,s.109.
gibi yakın bölgelerde hala etkinliğini sürdürebilecek ve Çin’i
168
destekleyebilecek niteliktedir.
168 ÇINAR, Burak, “Rusya Askeri Teknolojide ABD ile Başabaş Gidiyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 27, s.16.
169 RAHR, Aleksander, “Çin ile Rusya Arasında Yakınlaşma”, Deutsche Welle –Haber, 30 Haziran 2005.
gelirlerinin büyük bir kısmını sağlamaktadır. Rus – Çin sınırında bulunan
Rusya bölgelerinden en yüksek nüfus yoğunluğuna sahip olan Primorye
bölgesinde km kareye 13 insan düşerken, onunla sınırdaş olan Çin
topraklarında km kareye 130 binden fazla kişi düşmektedir. Rus Uzak
Doğu’sunun güneyinde 5 milyon insan yaşarken, sınırdaş olan Çin
eyaletinde 100 milyonun üstünde insan yaşamaktadır. Bu ise, Sibirya’nın ve
Rus Uzak Doğusu’nun toplam nüfusunun neredeyse dört katıdır. Rusya’nın
yaşadığı demografik sorunlara bir çözüm sunarken, diğer taraftan Sibirya’nın
Çinlileşmesinin ve buna bağlı olarak etnik sorunların, akabinde de Çin ile
sorunların yaşanabileceği endişesine yol açmaktadır.170
173 Voice of America – Makale, “Rusya-Çin Yakınlaşması Kaygı Veriyor”, 13 Şubat 2006.
174 OĞAN, Sinan, “Rus-Çin Ortaklığı ABD’yi Zorluyor”, Stratejik Analiz, Ekim 2005,sayı:66,s.14.
hayali ülkenin "kesinlikle Kuzey Kore veya Tayvan" olmadığı teminatını
verdi.175
175 Agence France Press, “Rusya-Çin, 'Terörizmle Mücadele' Ortak Askeri Tatbikatları”, 18 Ağustos 2005.
176 Reuters, “Rusya-Çin Ortak Askeri Tatbikatı Başladı”, 19 Ağustos 2005.
177 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.14.
178 OĞAN, Sinan, a.g.m.,s.15.
tatbikatları yönetmekle görevli General, "savunma ve güvenlik alanında iki
ülke arasında işbirliğini" iyileştirmenin ve "uluslararası terörizm ve aşırıcılık"
ile mücadele sistemlerini geliştirmenin söz konusu olduğunu belirmiştir.
General, Çeçenistan'da ayrılıkçı hareketlerle Rusya; Sincan'da Uygur
militanlarla Çin çatışma halinde olduğundan "bölgesel krizleri yönetme"
kapasitesine de değinmiştir.179
179 Agence France Press, “Rusya-Çin, 'Terörizmle Mücadele' Ortak Askeri Tatbikatları”, 18 Ağustos 2005.
180 KÜLEBİ, Ali , a.g.m., s.14.
181 “Rus-Çin Askeri Yakınlaşması Ve Rusya’nın Türkiye’ye Teklifi”, TASAM – Makale, 6 Ekim 2005.
konulu Çin-Rus ortak bildirgesinin, bu iki ülkenin, dünyada kuvvet dengesini
kendilerinden yana değiştirme niyetini ortaya koyduğunu söylüyor.182
182 Voice of America – Makale, “Rusya-Çin Yakınlaşması Kaygı Veriyor”, 13 Şubat 2006.
183 ÖZTÜRK, İbrahim Doç.Dr. , “Japonya’nın Ortadoğu Politikaları ve Türkiye”, Stratejik Analiz, Kasım 2005,sayı:67,s.84.
etmektir. Gelinen aşamada Japonya’nın üçüncü seçeneği zorlamaya devam
edeceğini, ancak mevcut konjonktürde ikinci seçenek ile üçüncü seçenek
arasında bir sarkaçta gidip geleceğini göstermektedir. Japonya bir yandan
ABD eksininde kalırken Irak’ın Semaver şehrine 550 adet “lojistik” amaçlı
asker gönderme kararının hemen ardından İran ile petrolün çıkartılması,
işlenmesi ve –tabii ki Japonya’ya- dış atımı konusunu içeren ve miktarı
yaklaşık 3 milyar doları bulan dev bir anlaşma imzalamak cesaretini
kendisinde bulmuştur. Amerikan kaynakları bunu da “not ettiklerini”
açıklamışlardır.
Pekin yönetimi, Çin askeri gücünü önemli bir tehdit olarak niteleyen
Japon Dışişleri Bakanı'nın açıklamalarını ''sorumsuzluk'' olarak niteledi.
Japon Bakan Taro Aso, gazetecilerin soruları üzerine, Çin'in askeri
harcamalarındaki artış, nükleer silahları ve saydam olmayan askeri bütçe
yapısı nedeniyle ''önemli bir tehdit'' olarak algılanması gerektiğini savundu.
Çin hükümet sözcüsü ise, açıklamaları sorumsuzluk olarak niteledi. Qin
Gang, Çin'in kalkınmasının Japonya'nın da dahil olduğu bölgenin çıkarına
olduğunu söyledi. İki ülke arasındaki, ilişkiler son dönemde kötüleşmeye
başladı.198
Hindistan Silahlı Kuvvetleri’nin 130 savaş uçağı satın alması için ilan
vermesi Rusya, ABD ve Fransız uçak şirketlerinin rekabetine yol açmıştır.
Rusya beşinci nesil MİG’leri, Fransa Mirage-2005, Amerika ise F-16 ve F-18
213 ERSUN, Ömer, “Nükleer Siyasette Rus Ruleti”, Stratejik Analiz, Eylül 2005,sayı:65,s.73.
214 Voice Of America – Haber, “Hindistan: Bazı Tesisleri Denetime Açabiliriz”, 27 Şubat 2006.
215 VELİEV, Cavid , a.g.m., s.17
ABD’nin Güney Asya politikası, Hindistan’a askeri, siyasi ve ekonomik
destek vererek bölgesel ve hatta küresel rakip olarak gördüğü Çin’i
dengelemeye çalışmak şeklindedir. Hindistan’ı desteklemesi, onu müttefik
olarak algalamasından kaynaklanmaktadır. Nitekim ABD’nin Pakistan
yönetiine verdiği askeri destek de bunun bir göstergesidir. Böylece bölgede
küçük çaplı bir “çok kutuplu dünya” oluşturarak dengelerin kendi aleyhine
dönüşmesini engellemeye çalışmaktadır. Şu ana kadar Çin-Hindistan
yakınlaşmasını hoş görmeyen ABD yönetimi, bundan böyle de Pekin-Yeni
Delhi işbirliğinin gelişmesini engellemeye çalışacaktır.216 ABD biliyor ki,
Pekin, Moskova ve Delhi üçgeninde “en zayıf halka” Hindistan’dır.
Özel olarak Çin ile ilişkilerine bakacak olursak; Çin Başbakanı Wen
Jinbaou’nun 4-11 Ağustos 2005 tarihindeki Güney Asya ziyareti hem Çin-
Pakistan işbirliğini bütün alanlarda pekiştirmiş ve hem de Çin-Hindistan
toprak sorunun siyasi çözümü için ön adım olmuştur.Çin Başbakanı Wen
Jiabou’nun 7-12 Nisan 2005 tarihli Hindistan ziyaretinde iki önemli anlaşma
imzalanmıştır:220
Çin, elini gizleyen büyük bir ülkedir. Asya'da bölgesel güçtür. Çin,
2020 yıllarına doğru dünyanın süper gücüne dönüşecek. Çin, yeni yüzyılda
ABD'yi geride bırakarak, ekonomik ve askeri güç bakımından dünyadaki tek
ülke olmayı hedefliyor. Bu planlamaya, Çin'in ekonomik kalkınma hızı temel
teşkil edebilir. 10 yıl içerisinde, iç ve dış sorunlarını kendisi çözebilecek
ekonomik güce erişmesi bunun bir delilidir. Ama, Çin'in bir "dünya
imparatoru" olmasını iç meseleleri engelliyor. Komünist sistem ile piyasa
ekonomisi arasındaki tezat bunlardan biri. Çin'de zengin ve fakir ayrımı var.
Zenginler sermayelerini artırmak için siyasi sistemin değiştirilmesini istiyor.
Milyonlarca fakirin yönetime itirazı ise büyük. Her iki gurup da ülkeyi tehdit
ediyor.227
230 SSCB’nin çökertilmesi maksadıyla, ABD, gizli ve açık faaliyetler için 385 milyar dolar harcamıştır. Sovyetler Birliğinin 1991’deki yıkılışı sırasında,
donanma envanterinde 63 balistik ve güdümlü füze taşıyan denizaltı ve ayrıca 147 nükleer denizaltı yer alıyordu. Buna karşılık, ABD Donanması’nda 34
balistik ve güdümlü füze taşıyan denizaltı ve ayrıca 80 nükleer denizaltı bulunuyordu. Hem personel hem de savaş gemisi sayısı bakımından 1991’in Sovyet
Donanması, hem ABD Donanması’ndan, hem de kendisini izleyen dört Avrupa donanmasının (İngiliz, Fransız, Alman ve İtalyan) toplamından biraz daha
büyüktü. Nejat TARAKÇI, “Amerikan Deniz Gücü”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 32, s. 12-13.
231 EKREM, Nuraniye Hidayet, “Washington Pekin’den Endişeli, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:71, s.18.
232 Associated Press – Haber, “Çin'in Askeri Gelişimi ABD’nin Asyalı Müttefikleriyle İlişkilerini Tehdit Ediyor”, 28 Temmuz 2005.
233 EKREM, Nuraniye Hidayet, a.g.e., s.18.
gücünü artırdığına işaret eden Rumsfeld, Çin’den yana duyulan bu
endişelerin, ancak siyasal sistemin şeffaflaşmasıyla giderilebileceğini ileri
sürmüştür.234
239 Türkiye, Rus silahları satın alan ilk NATO üyesidir. Gamze Güngörmüş KONA, “Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası”, Jeopolitik Stratejik
Araştırmalar Dergisi, 2004, sayı:11,s.105.
240 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.6-7.
241 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.15.
242 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.19.
• Gelecek nesil savaş silahları için de artık ciddi yatırımlar yapmaya
başlamış ve bu kapsamda manevra yeteneği olabilen ve harekat halindeki
gemileri vurabilen balistik füzeler geliştirmektedir.
• 2010’larda kıtalararası ve denizden atılabilen balistik füzelerinin sayısı
100’ü geçebilecektir.
• 094 SSBN tipi nükleer denizatlısı ve bundan atılabilen JL-2 SLBM
füzeleri gibi platformların geçen yıl başarıyla denenmiş olmaları da önemlidir.
• Öncelikle ve özellikle Tayvan’a karşı kullanması amaçlanan Tomahawk
tipi karaya atılan Cruise füzelerinin 1000 adedinin 2010’lara kadar envantere
alınması beklenmektedir.
• Yine 2010’lara kadar 1300 adet kısa menzilli balistik füze edinilmesi söz
konusudur.
• J-10 Chengdu ve Xian JH-7A her hava koşulunda uçabilen savaş
uçaklarının geliştirilmesinde daha önemli adımlar atılmak istenmektedir.
• Hava gücünü destekleyecek iki ayrı AWACS erken uyarı uçak sistemi
geliştirme programı yürütülmektedir.
• 2010’a kadar 60 kadar yeni nükleer ve konvansiyonel saldırı denizatlısını
dreniz gücüne katmayı amaçlamaktadır.
• Rusya, Ukrayna, Almanya ve Fransa’dan edindiği teknolojilerle
görünmezlik özelliği ile modern elektronik uçaksavar ve gemilere karşı silah
sistemleri olan savaş gemileri geliştirmektedir.
• Çin’in ilginç bir çalışması da, elindeki yüzlerce eski ve depoya konmuş
savaş uçağının insansız hava savaş uçaklarına dönüştürülmesi projesidir.
• Savunma çevreler tarafından ifade edildiği üzere Çin’in toplam nükleer
silah kapasitesi 400 atom başlığından biraz fazladır. Bunların 250 kadarı
çeşitli stratejik silahlar ve 150 kadarı taktik silahlar bünyesinde
biçimlendirilmiştir.
• Halen kıtalararası 20 kadar balistik füzeyle atom başlığı sevk yeteneği
olduğu söylenmektedir.
• Uçar birlik harekatları için, Amerikan C-5 ağır nakliye uçaklarından daha
çok taşıma kapasitesine sahip Antonov 124’leri edinmeyi de amaçladığı iddia
edilmektedir.
• Çin Halk Cumhuriyeti’nin, Rusya’dan aldığı R-77 füzelerinin teknolojisini
kullanarak kendine ait ilk aktif radar güdümlü havadan havaya füzesini (PL-
12) geliştirebileceği değerlendirilmektedir. Projenin amacı, görüş menzili
kabiliyetini güçlendirmek, AIM-120 AMRAAM’ın (Geliştirilmiş Orta Menzilli
Hava Önleme Füzesi) ve Fransız yapımı MICA’nın menzillerini artırmaktır.
ÇHC’nin PL-12 yapımı sırasında Ruslardan yardım alacağı, hedefle güdüm
ve veri bağlantılarının Ruslar tarafından, motorun ise Çin’in kendisi
tarafından yapılacağı değerlendirilmektedir. Dahası, füzenin testleri
esnasında da Rusya’nın test standartlarını kullandıkları belirtilmektedir. Pek
çok kaynaktan alınan bilgilere göre, füzenin test atışları gerçekleştirilmiş,
ancak füze henüz hizmete girmeye hazır durumda değildir. Radarın cinsine
bağlı olarak, PL-12 füzesinin FC-1 veya J-10 savaş uçaklarıyla taşınacağı
değerlendirilmektedir.243
243 Hollanda Savunma Bakanlığı İstihbarat ve Güvenlik Servisi Raporu, 3 Aralık 2003
244 KÜLEBİ, Ali , a.g.m., s.6.
modasının geçmiş olacağı değerlendirilmektedir. Rusya, beşinci nesil PAK-
FA savaş uçağının ortak geliştirilmesi ve üretimi için ÇHC’ne teklifte
bulunmuştur. PAK-FA tasarımı, performans bakımından F-35 ile boy
ölçüşebilecek şekilde planlanacaktır.
247 Her dünya vatandaşı nükleer gelişim sürecini kaygı ile izlenmektedir.Nükleer silahların yayılmasını önlemeye ilişkin anlaşmanın güçlendirilmesi
amacıyla New York Birleşmiş Milletler merkezinde yapılan konferansta Amerika Birleşik Devletleri'nin dikkati, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi
düzenlemelerinin kapasitesini, Kuzey Kore ve İran'la daha etkili mücadele etme yönünde arttırabilme üzerine yöneltmişti. Ancak çok sayıda katılımcı ise,
denklemin silahsızlanma boyutuna dikkat çekerek, nükleer silahlara sahip ülkeler Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Fransa, İngiltere üzerinde de
yoğunlaşılmasını istedi ve özellikle Washington yönetiminin daha önceki toplantılarda dile getirdiği taahhütleri yerine getirmediğini savundu. NTV – Haber,
“Nükleer Konularda Siyasî İrade Yetersiz”, 27 Mayıs 2005
248 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.7.
249 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.12.
Günümüzde Tayvan, BM’de temsil edilmeyen, uluslar arası sistemin
önde gelen devletlerin, resmiyette, bağımsız bir devlet olarak tanımadığı,
Asya kıtasının doğusunda yer alan bir adalar grubudur.250
250 ÖZTÜRK, Ümit, ‘’Tayvan: Yükselen Gücün Bütünleşme Arayışı’’, Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin
ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, Nisan 2004, s.569.
251 www.taiwandc.org/history.htm
252 ARMAOĞLU, Fahir, a.g.e., s. 457.
253 OKSENBERG, Michael, “China:A Turtous Path Onto The World’s Stage”, a Century’s Journey, Der.: R.A. Pastor, Basic Boks, A Member of the
Perseus Boks Gruops, 1999, s. 309 www.asianinfo.org/asianinfo/prohistory.htm
254 ÖZTÜRK, Ümit, a.g.m., s.570
eline alan oğlu Ching Kuo, başlattığı reformlarla255 pek çok demokratik
gelişmenin temellerini attı, muhalefet gruplarına önceki döneme nazaran hoş
görüyle yaklaştı ve Eylül 1986’da Demokratik İlerici Partinin (DPP)
kurulmasına izin verdi.256 Ayrıca, bir yandan yardımcılığına bir Tayvanlıyı
getirmek suretiyle kendinden sonra yerine bir Tayvanlının gelmesi için yolu
açarken diğer yandan da Kuomintang’ın yönetici kadrosunun
“Tayvanlılaşmasını” sağladı.
255 Bu reformlara yönelik olarak bkz. Selig, S.Harrison, “Taiwan After Chiang Ching Kuo”, Foreign Affairs, Spring 1988, Vol 66, No 4, ss. 791-792.
256 HARRİSON, Selig S, “Taiwan After Chiang Ching Kuo”, Foreign Affairs, Spring 1988, Vol 66, No 4, ss.795.
257 www.asianinfo.org/asianinfo/taiwan/prohistory.htm
258 FREEMAN, Chas. W. Jr., “Preventing War In The Taiwan Strait”, Foreign Affairs, July/August 1998, Vol 77, No 4, s. 11.
259 FREEMAN, Chas, W. Jr., a.g.m. , s. 11
260 www.taiwandc.org/history-9596
Çin üzerinde iddia ettiği hakkını elde etmek amacıyla 2010 yılına
kadar Ada’ya 2000 kadar balistik füze ve Cruise füzesi yönlendirmeyi
amaçlamaktadır. Bunları da yine her hava koşulunda operasyon yapabilecek
200-300 kadar Sukhoi ve Xian Av-Bombardıman uçağı ile
destekleyecektir.261
Çin, Tayvan adasını bağımsız bir ülke olarak görmüyor. Aksine Çin’in
bir eyaleti sayıyor ve Tayvan’ı bağımsızlığı yönündeki her adımı kendisine
yönelik bir tehdit sayıyordu. Tayvan ise bir Çin işgalinden korkuyor. Korkular
Amerika tarafından besleniyor ve her iki taraf da dünyanın en büyük
silahlanma yarışlarından birini yürütüyor. En son Tayvan Başbakanı Çin’den
gelen açıklamalara karşılık olarak “Eğer sen bana 100 füze gönderirsen, ben
de sana 100 tane, en azından 50 tane sana atabilmeliyim. Eğer siz Taipei ve
Kaohsiung’u vurabiliyorsanız, ben de en azından Şanghay’ı vurabilmeliyim.”
Şu anda Tayvan en önemli silah alıcıları arasında ve savunma bütçesi
İsrail’in bütçesini bile geçiyor. Tayvan Boğazı’nın karşı tarafı ise Çin’in her
geçen gün artan füzeleriyle dolu. Bu ortamda Tayvan, ABD’ye güvenirken,
Amerikan askeri gücü de Pasifik’te kalmak ve Çin’i kontrol altında tutmak için
iyi bir gerekçe buluyor. Çin’in kontrolünde bir diğer siyasi ve askeri araç ise
Kuzey Kore.262
1997 yılında ada halkı ÇHC ile birleşmeye karşı gösteriler düzenleyip,
Çin Cumhuriyeti adının “Tayvan Cumhuriyeti” olarak değiştirilmesini isterken,
Taype de Pekin’e karşı yeni bir diplomatik atak başlattı. Muhalefet Partisi
DPP, 15 Martta Tayvan’ın BM’ye tam üye olması için kampanya başlatırken,
264 ÖZTÜRK, Ümit, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,
Ankara, Nisan 2004,. s.576-577
265 ÖZTÜRK, Ümit , a.g.m. Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,
Ankara, Nisan 2004,.s.577
266 KEMENADE, Willem V. Çin, Hong Kong, Tayvan A.Ş., Sabah Kitapları, İstanbul, 1999, s. 348.
267 www.chinembassy-fi.org/eng/5857.html
268 ÖZTÜRK, Ümit, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,
Ankara, Nisan 2004,. s.577
269 EKREM, Nuraniye Hidayet , “Washington Pekin’den Endişeli, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:71, s.18.
ÇHC ve Tayvan arasında diyalogun sürmesi ve taraflar arasında müzakere
için sağlam bir yapının oluşturulabilmesi, Washington’un arzuladığı bölgesel
istikrarın ve barışın sağlanması için çok önemlidir.270
Tayvan sorunu bugünün süper gücü olan ABD ile büyüme trendindeki
güçlü ekonomisi ve yoğun nüfusu ile gelecek dönemlerde ABD’ye rakip
olmaya aday olan ÇHC arasındaki en önemli tartışma konularından biridir.271
270 SHAMBAUGH, David , “Facing Reality ın China Policy”, Foreign Affairs, Jaunary/February 2001, Vol 80, No 1, s. 51.
271 ÖZTÜRK, Ümit, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,
Ankara, Nisan 2004,. s.576-577
güvenliğin sağlanmasına katkıda bulunan Asya'daki güç dengesini
272
değiştiriyor. Bu bizim için bir endişe kaynağı olmalıdır" dedi.
272 Associated Press – Haber, “Çin'in Askeri Gelişimi ABD’nin Asyalı Müttefikleriyle İlişkilerini Tehdit Ediyor”, 28 Temmuz 2005.
273 RAVENAL, Earl, C, “Approaching China, Defending Taiwan,” Foreign Affairs, October 1971, Vol 50, Issue 1., s. 47.
274 DENKER, Mehmet S,. 2000’li yıllarda Asya-Pasifik Bölgesinin Güvenliği, ASAM Yay, Ankara, 2000, s. 32.
275 www.pasiad.org/modules.phbname
276 CAMPBELL Kurt ,M. and Derek F. Mitchell, “Crisis In The Taiwan Strait?”, Foreign Affairs, July/August 2001, Vol 80, No 4, s. 22.
277 KÜLEBİ, Ali, “ABD – Çin Çekişmesi ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.15.
ilk kez Tayvan’dan ayrı, bağımsız bir siyasal birim olarak bahsetmiştir.
Tayvan’ın bir zamanlar otoriter bir yönetimle yönetildiğini, ardından ise,
demokrasinin buraya hakim olarak, Çin halkına refah ve özgürlük getirdiğini
söyleyen Bush, Tayvan’ın Çin Halk Cumhuriyeti için en güzel örnek
olduğunu, Çin’in demokratikleşme ve geniş siyasal, dini özgürlükleri
vatandaşlarına verme konusunda Tayvan’ı örnek almasını tavsiye etti.278
Tayvan’ı kendisine çok yakın bir tehdit olarak gören ve üzerinde tarihi
hakları olduğunu ileri süren Çin’i, bu ülkeyi istiladan alıkoyan yegane güç,
ABD’nin Pasifik’teki Filosu ile Filipinler ve Japonya’daki üsleridir. Bu Filonun
sağladığı denge ile, dünyanın siyasi ve etnik açıdan en az Ortadoğu kadar
karışık bu bölgesinde, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan istikrar
durumu korunabilmektedir.281
278 ADIBELLİ, Barış, “Bush’un Asya Stratejisi” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:75, s.14.
279 ÖZTÜRK, Ümit, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,
Ankara, Nisan 2004,. s.580
280 ÖZTÜRK, Ümit, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,
Ankara, Nisan 2004,. s.581
281 TARAKÇI, Nejat “Amerikan Deniz Gücü”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 32, s. 12-13.
iddia ettiği Tayvan konusu da önemli bir etken. Pentagon raporlarına göre
Çin Halk Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri 2008 yılında, aslında ciddi ve
sofistike sistemlere sahip Tayvan Silahlı Kuvvetlerine kesin bir üstünlük
sağlamış olacak. Yine Çin ordusu 10-15 yıl içinde dünya çapında bir ordu
hüviyetine kavuşabilecek. Çin, kendini özellikle, Tayvan’ın anakaradan tam
bir bağımsızlıkla ayrılacağı güne ve gelişebilecek bir askeri çatışmaya
hazırlıyor. Bu konuda, özellikle Chen Shui-bian’ın tekrar Tayvan devlet
başkanı seçilmesi ve 2006 yılında Tayvan Anayasası’nı değiştirip
bağımsızlığa açılabilecek düzenlemeler yapma olasılığı Çin için kabul
edilmeyecek bir özellik taşıyor. Hiç şüphesiz her iki ülkenin bu nedenden
dolayı bir savaşa girmesi ABD’yi de ciddi bir şekilde pozisyon almaya ve
müdahil olmaya zorlayacaktır. İşte bu noktada, ABD dünyanın sayıca en
büyük ordusuna sahip Çin’in AB ülkelerinden edineceği ileri teknolojileri olası
bir Çin-Tayvan çatışmasında kendine karşı kullanmasından endişe ediyor.282
286 “AB-Çin Yakınlaşması, ABD’yi Kızdırıyor”, Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi – Makale, 2 Nisan 2005.
287 BRZEZİNSKİ, Zbigniew “Savaşmayın, Para Kazanın”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.31.
288 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.89.
Günümüzde resmi adı Xinjiang (Şin Jiang; Sincan) Uygur Özerk
Bölgesi olan ve bu çalışmada Doğu Türkistan olarak adlandırılacak olan
Uygur Türklerinin vatanı, 1.828.418 km2 lik yüzölçümü, jeopolitik konumu ve
sahip olduğu yer altı kaynakları ile Asya kıtasında önemli bir yere sahiptir.289
Türklerin yaşadığı ülke manasına gelen Türkistan, Çin Seddi-Hazar Denizi-
Sibirya-İran Pakistan-Hindistan-Keşmir-Tibet arasında kalan bölge ile
tanımlanmış olup toplam yüzölçümü 5.340.066 km2’dir. Bu Türk
Anayurdu’nun batısında 5 Türk Cumhuriyeti (Kazakistan, Kırgızistan,
Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan) bulunmakta ve Batı Türkistan
olarak anılmaktadır. Doğusunda ise Çin’e bağlı özerk otonom bölge olan
Doğu Türkistan bulunmaktadır.290
294 ŞÜKRAN, Onur, ’’Doğu Türkistan: Uygurların Bağımsızlık Mücadelesi’’.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin
DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, Nisan 2004,. s.328
295 Voice Of America Haber, “Çin, Uygurlara Yine Baskıya Hazırlanıyor”, 6 Eylül 2005.
296 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,
Ankara, Nisan 2004,. s.328
297 http://doguturkistan.com/MedeniyetlerMerkezi.html
298 BEKİN, M.Rıza “Doğu Türkistan Üzerine Rapor”, İstanbul, 2003, s.4.
Türkler bölücü ya da terörist ilan edilmekte ve tüm ülkede ikinci sınıf insan
muamelesi görmektedir.299
299 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,
Ankara, Nisan 2004,. s.99
300 GÖMEÇ, S.”Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü”, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 83.
301GEORGE, P. “Islamic Unrest in Xijiang Uıghur Autonomous Region”, Commentary No. 73, CSIS Publication, www.csis-
srcs.gc.ca/eng/comment/com73e.html.
302 www.geocities.com.tigin/hasan/doguturkistan.htm.
303 ŞÜKRAN, Onur, ’’Doğu Türkistan: Uygurların Bağımsızlık Mücadelesi’’.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin
DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, Nisan 2004,. s.101
304 BBC World, Uighur leader dies in Chinese custody, http://news.bbc.co.uk/1/hi/world/asiapacific/ 990638.stm
305 BBC News, China ‘cracks down on Muslims’, http://nevw.bbc.co.uk/1/hi/world/asiapacific/1887335.stm.
306 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,
Ankara, Nisan 2004,. s.330
307 CAO Chang-ching, Taipei Times, October 11, 1999.
308 http://www.usembassy-china.org.cn/english/sandt/xjnotes.htm
1991’de sadece Kaşgar şehrinde yarısından fazlası Uygur olan 18.765 kadın
düşük yapmaya zorlanmıştır.309
309 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,
Ankara, Nisan 2004,. s.331 .
310 ÇIPLAK M., “Çin’de İnsan Hakları ve Ayrılıkçı Hareketler” (der) Arıboğan D., Çin’in Gölgesinde Uzakdoğu Asya, Bağlam Yayınları, 2001, s. 241.
311 Şincan Komünist Parti lideri Wang LEQUAN, şu anda Amerika’da sürgünde yaşayan Uygur eylemci Rabiya Kadir’i, teröristlerle komplo hazırlayarak,
1 Ekim’deki yıldönümü sırasında olay çıkartmaya çalışmakla suçladı. Çin’de başarılı bir iş kadını olan Rabiya Kadir, Amerika’da bulunan kocasına bazı
gazete küpürleri göndererek devlet güvenliğini tehlikeye soktuğu gerekçesiyle beş yıl süreyle hapsedilmişti. Amerikan hükümetinin girişimlerinden sonra
Rabiya Kadir, bu yılın Mart ayında Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’in Çin’e yaptığı ziyaretten hemen önce Çin makamları tarafından serbest bırakılmıştı.
312 Voice Of America Haber, “Çin, Uygurlara Yine Baskıya Hazırlanıyor”, 6 Eylül 2005.
313 EKREM, E. “Doğu Türkistan ayrılıkçılarının Bağımsız Hareketine Yönelik Politikası: Çin’in Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketine Yönelik
Politikası: 11 Eylül Öncesi ve Sonrası”, Stratejik Analiz, c.2, sayı:20, s.77.
314 . ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.101
tam olarak uymaktadır. Buna rağmen Doğu Türkistanlılar, Birleşmiş
Milletlerin koruyucu şemsiye altına girememektedirler. Birleşmiş Milletlere
yapılan tüm başvuruşlar geri çevrilmektedir.315
Çin yönetimi, 18 Eylül 2001 tarihinde yayınladığı bir bildiri ile de,
Doğu Türkistan’daki İslamcı teröristlere karşı Batı dünyası ile işbirliği yapmak
istediğini ilan etmiş ve kendilerinin de terörizm kurbanı olduğunu
vurgulamışlardır.316 11 Eylül’den daha önce Doğu Türkistan sorunları ile ilgili
olarak dünya kamuoyundan gelen eleştrilere karşı Çin Hükümeti, sorun
Çin’in iç meselesi şeklinde cevap verirken, 11 Eylül’den sonra Doğu
Türkistan’daki sorunları; “uluslararası terörizm” diye Dünya’ya takdim
etmektedir.317
315 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s101
316 Çin Dışişleri Bakanlığı Web Sitesi, http//www.fmprc.gov.cn/chn/18109.html.
317 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.106-107
318 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.107.
319 EKREM, Erkin “ABD’deki Terör Saldırısı Sonrası Çin’in Tutumu”, Stratejik Analiz Dergisi, Ekim 2001.
Fakat tüm bunlara rağmen Çin istediği politikaları oturtamamış ve
ABD’den beklediği desteği alamadığı gibi uluslar arası platformda konuyla
ilgili olarak eleştriler almıştır. 19 Ekim 2001’de APEC Toplantısı Çin ‘e giden
ABD Başkanı; yaptığı toplantıda, “Biz bir çok alanda müzakereler yaptık.
Terörizme karşı savaş kesinlikle azınlıklara karşı bir darbe vurma bahanesi
olmamalıdır gibi konuları da müzakere ettik” açıklaması ile Çin Hükümeti’ni
üstü kapalı bir şekilde uyararak, Doğu Türkistan politikasını eleştirmiştir.320
320 EKREM, Erkin “Çin’in Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketine Yönelik Politikası”, Stratejik Analiz Dergisi, Aralık 2001, Sayı: 20, s.86.
321 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.105.
322 ŞAHİNER, Evrim “Çin’in Yükselişi ve Karşı Önlemler”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.15.
323 Voice Of America - Haber, “Çin, Uygurlara Yine Baskıya Hazırlanıyor”, 6 EYLÜL 2005.
Dış ülkelerdeki Doğu Türkistan kuruluşları, Çin Hükümetinin itham ve
yalanlarına belgelerle yanıt vermişlerdir. 17 Ekim 2001 tarihinde ABD’deki
Doğu Türkistan Teşkilatı üyeleri ABD Kongresinde Çin’in Doğu
Türkistan’daki baskı ve zulmünü anlatmışlardır. 17-19 Ekim 2001 tarihleri
arasında Brüksel’de Avrupa Parlamentosu binasında Çin Hükümetinin
şiddetli itiraz ve protestolarına rağmen, düzenlenen III. Doğu Türkistan Milli
Kurultayı’nda konuşan yabancı katılımcılar Pekin Hükümeti’ni terörist olarak
kınamışlardır.324
324 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.106
325 Bkz: Özbek, a., Muş, R., “Şangay Beşlisinin Bişkek Zirvesi”, Ek:1 Bişkek Deklerasyonu, KÖK Araştırmalar Dergisi, Cilt:3, Sayı:3, Sonbahar 1999, s.
283-285.
326 YOM, S. “Uygur Muslims in Xijiang” Self-Determination Conflict Profile”, s.4, www.selfdetermination.org
sonra ikinci büyük Türk topluluğu olan ve Doğu Türkistan bağımsızlık
hareketi içinde yer alan Kazakların sayısını azaltabilecektir.327
327 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,
Ankara, Nisan 2004,. s.333
328 PAMİR, Necdet. Bakü-Ceyhan Boru Hattı, Ankara, 1999, Tablo:6, s.101.
329 ÇIPLAK, M. “Çin’de İnsan Hakları ve Ayrılıkçı Hareketler” (der) Arıboğan D., Çin’in Gölgesinde Uzakdoğu Asya, Bağlam, 2001, s. 238.
330 BBC News, “Trans-China pipeline deal signed”, http://news.bbc.co.uk/1/hi/business/2092313.stm
331 SHAQOİN, Z. “Xinjiang Oilfields Increase Production”, China Daily, 28 February 1998.
332 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,
Ankara, Nisan 2004,. s.334 .
333 “Kosova we Xerkiy Turkistan”, www.taklamakan.org/erkin/Inuygur/dervish2.htm
yönlendirmiştir. Çin’in Şanghay İşbirliği Örgütü’ne olan ilgisinin temel
nedenlerinden birisi budur.
Sistematik uygulamalarla nüfusları oransal olarak azalan, kendi
yurtlarında aç ve cahil bırakılan evlat sahibi olmaları izne tabi olan Doğu
Türkistan halkının geleceğinde uluslar arası toplumun katkısı olmaması
halinde şiddet olaylarının devam edeceğini söylemek bir kehanet
sayılmamalıdır.334
Doğu Türkistan ise Çin’in, çölün ilerisinde ve setin arkasında kalan tek
toprağıdır ve bu yönüyle Çin’in Batıya açılan penceresi konumundadır. Doğu
Türkistan’ın kaybedilmesi Çin’in güvenliğinin tehdit altında kalması demektir.
Jeostratejik öneme sahip bu topraklarda bağımsız bir Doğu Türkistan’ın
olması veya başka bir gücün bulunması, Çin’i doğrudan tehdit edeceği gibi
aynı zamanda Orta Asya ve Kafkasya ‘dan enerji aktarma politikalarına
büyük darbe vuracaktır. Ancak Çin’in Doğu Türkistan’a olan ilgisini sırf
jeostratejik kaygılarla açıklamak mümkün değildir. Bu bölge aynı zamanda
zengin yer altı kaynaklarına sahiptir ve toprakları da çok verimlidir. XXI.
Yüzyılın Kuveyt’i olarak da anılan Doğu Türkistan, petrol, doğalgaz,
uranyum, kömür, altın ve gümüş madenlerinin bolluğu ile dikkat çekmektedir.
Ve bu yönü ile Çin’in en önemli hammadde kaynaklarından biridir.335
334 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,
Ankara, Nisan 2004,. s.336
335 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.97
336 EKREM Ekin, “Çin’in Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketine Yönelik Politikası”, Stratejik Analiz Dergisi, Aralık 2001, Sayı: 20, s.76.
ABD ile olan birçok ortak çıkar paydalarına karşın, bu konuda başarılı
olamamıştır.337
337 KÜLEBİ, Ali “Çin’in Dünya Siyaseti ve ABD” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.12.
338 KARACA, R.Kutay “Dünyadaki Yeni Güç Çin” İstanbul, 2003, s.185.
339 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.109
340 BEKİN, M.Rıza, Doğu Türkistan Üzerine Rapor, İstanbul, 2003, s.28.
içerisindedir. Sovyetlerin çözülmesi ile Balkanlardan Türkiye, İran ve Orta
Asya’ya, Rusya’nın ortasındaki Tataristan ve Batı Sibirya’ya, Batı Çin’in
içlerinden Moğolistan sınırlarına uzanan ve 150 milyon kişiyi kapsayan
devasa bir Türk zinciri ortaya çıkmıştır. Bunların hepsinde ortak bir Türklük
duygusu ortak bir biçimde paylaşılmaktadır. Tarihi ve kültürel bağları olan
Türkiye’nin Çin ve Rusya’nın aksine kuşku ile değil sempati ile bakan bölge
halkları ekonomik ve siyasi anlamda Türkiye’yi yanlarında görmek
istemektedirler. Bu açıdan Doğu Türkistan’daki Türklerin azınlık haklarının
çiğnenmesine göz yumduğu izlenimi veren bir Türkiye’nin bölgede güvenilir
bir merkez olması mümkün değildir.341
Orta Asya Türk cumhuriyetleri ise tarihi kültürel açıdan ortak oldukları
Doğu Türkistan konusunda etkin ve çözüm getirebilecek politikalar
üretememektedir. Bunn temel sebebi ise ekonomiktir. Şanghay İşbirliği
Örgütü ile Çin bu konuda istediğini almış ekonomik tehdit yolu ile bölge
ülkelerini uzunca yıllar etkin olmayacakları şekilde kendisine bağlamıştır.
341 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.112
342 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.597
343 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.600
1913’ten 1950’li yıllara kadar, Çin bölgede denetim kurmakta güçlük
çekmeye başlamıştı. Bu süre zarfında Tibet özerk bir ülke gibi yönetilmiştir.
Fakat Çin her zaman Tibet üzerindeki egemenlik haklarını saklı tutmuştur.
Çin İmparatorluğu’nun dağılması ve bir çok bölgesinin İkinci Dünya
Savaşı’ndan önce Japonlar tarafından işgali Çin’in Asya’dan bir aralık büyük
bir devlet olarak silinmesine sebep olmuştu. İngiltere’nin Hindistan
yarımadasından çekilmesi ve Çin’in komünizmle birlikte eski gücüne
kavuşması durumu değiştirdi. 1949’da kurulan ve Ekim 1950’de Tibet’in
doğu bölgelerini işgale başlayan Çin Halk Cumhuriyeti, Tibet’in de facto
bağımsızlığının sonunu getirdi. Tibet’in yardım çağrılarına ne komşu
Hindistan ne de Birleşmiş Milletlerin cevap vermemesi sonucu Çin
karşısında tutunamayacağını anlayan 14. Dalai Lama Çin’e bir heyet
göndermiş ve Tibet tarihinde ilk kez Çin hakimiyetini kabul ettiği “Tibet”in
Özgürleşmesi için 17 Noktalık Anlaşmayı” imzalamıştır. (23 Mayıs 1951)344
344 ÇIPLAK, M. “Çin’de insan Hakları ve ayrılıkçı Hareketler”, Çin Gölgesinde Uzakdoğu Asya, Der: Deniz ülke ARIBOĞAN Bağlam Yayınları,
İstanbul, 2001, s. 244-245.
345 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.600
346 Hindistan’da sürgünde bir hükümet kuran ve Dharamsala’ya yerleşen Dalai Lama o tarihten beri mücadelesini buradan sürdürmektedir. 1960 yılından
beri Dharamsala küçük Lhasa olarak çağrılmaktadır. Bugün 120.000 kadar Tibetli burada sürgünde yaşamakta.
347 ARMAOĞLU, F.; a.g.e., s. 671.
1960 – 1962 yılları arasında Çin ile Hindistan arasındaki sınır
çatışmaları 20 Ekim 1962’de Çin askerlerinin Hindistan topraklarındaki Aksai
Chin bölgesine girmesi ile hat safhaya ulaşmıştır. Hindistan Çin orduları
karşısında hazırlıksız yakalanmış ve ağır bir yenilgiye uğramıştır.348
Dalai Lama son yıllarda orta bir yol seçerek tam bağımsızlık yerine
“özel statülü bir otonomi” için de müzakere masasına oturabileceklerini
beyan etmiştir. Bunun içinde Pekin hükümetinin Hong Kong’da uyguladığı
“tek ülke, iki sistem” politikasına devam etmesine ve bu politikanın Tibet’te
de uygulanmasını umut etmektedir. Pekin ise Hong Kong modelinin Tibet’e
uygulana kesinlikle karşı.349
Pekin yönetimi bugün bile, eğer Dalai Lama Tibet’e dönerse ortada bir
sorun kalmayacağı kanaatindedir. Bu yüzden Dalai Lama’ya Tibet’e geri
dönmesi için teklifte bulundular. “Bağımsız Tibet” görüşünden vazgeçmesi ve
Tibet’i memnuniyetle karşılayabileceklerini yinelediler. 1987’de ABD
ziyaretinde Çin’in bu önerini reddeden Dalai Lama bu ziyaretinde sunduğu “5
maddelik barış planı” kısaca şu konulara değinmiştir.351
• Tibet Çin tarafından uluslar arası hukuka aykırı olarak işgal altında
tutulmaktadır. Tibet batılı anlamda demokratik hakların korunduğu bir
anayasaya sahip olarak kendi kedini yönetmelidir.
• Şiddetin olmadığı bir barış bölgesi olarak Tibet
silahsızlandırılmalıdır.
• Tibet içişlerinde bağımsız olmalıdır. Çin sadece dış politikada
Tibet’e yön verebilir. Ayrıca Tibet kendi Dış İlişkiler Ofisleri aracılığıyla
ticaret, spor ve eğitim gibi politik olmayan konularda faaliyet gösterebilir.
• Tibet’e Çin göçü durdurulmalıdır.
348 BRZEZİSKİ, Zbigniew “Büyük Satranç Tahtası”, Sabah Yayınları, İstanbul, 1998, s. 183.
349 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.602
350 GOLDSTEİN, M.C.: a.g.e. s. 87, WANG, J.C.F.:a.g.e., s. 168, ÇIPLAK M.:a.g.e., s. 246.
351 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.603
Dalai Lama’nın Tibet’in kurtuluşu için başlatmış olduğu uluslar arası
kampanya meyvelerini vermeye başlamıştı. Aralık 1987’de ABD kongresinde
“Dış İlişkiler Yürütme Kanunu”na eklenen bir “Kongre Duyarlılığı” maddesine
göre ABD’nin Çin ile olan ilişkileri, Çin’in Tibet’le olan ilişkilerine
bağlanıyordu. Bu maddeye göre Çin evrensel insan hakların saygı duymalı
ve Tibet’e yönelik şiddete son vermeliydi. ABD’nin Tibet’teki tüm mahkumları
salıverilmesi ve Dalai Lama’nın çabalarına karşılık vermesi için Çin’i
zorlaması gerektiğinin altı çizilmişti.352
Son yıllarda insan hakları arenada gündemde olan bir konudur. İnsan
hakları batılı ve büyük güçler tarafından diğer ülkelere nüfuz etmek ve
politikalarını etkilemek için kullanılmaktadır. Çin, bugün dünyanın en önemli
aktörlerinden biri olarak insan hakları ihlalleri konusundaki suçlamalara
göğüs gerebilecek potansiyele sahip bulunmaktadır. Kaldı ki bu ihlallerin
önlenmesi Çin’in toprak bütünlüğünü tehdit eder duruma geldiğinde,
şüphesiz Çin yönetimi Batı ile ilişkileri bozma pahasına kendi çıkarlarını
kollayacaktır.355
352 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.604.
353 GOLDSTEİN, M.C.:a.g.e., s.s. 87-88.
354 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.605
355 ÇIPLAK, M.:a.g.m., s. 255.
11 Eylül’den sonra Afganistan harekatı ile bölgeye yerleşen ABD’nin
benimsediği terör kavramını ve teröre karşı operasyonu
356
benimsememektedirler.
Çin’e göre ise Tibet, ulusal güvenliği ilgilendiren politik bir konudur.
Resmi olarak kabul edilen 55 azınlığın toplam nüfusun yaklaşık % 10’unu
oluşturması, buna karşılık yayıldıkları alanın Çin’in yarısından fazlasını
oluşturmaları Tibet’in önemini ortaya koymaktadır. Çin yönetimi doğal olarak
Tibet’in olası bağımsızlığının diğer azınlıkların bağımsızlık isteklerini
arttıracak Çin’i parçalayacağından korkmaktadır.357
Görünen şu ki; Tibet sorunu ABD’nin elinde bir koz olarak Çin’in
üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanmaya devam edecektir. Tayvan,
Sincan ve Tibet Çin’in ‘şeytan üçgenidir’ İran’ın dışpolitika yaklaşımında ABD
için kullandığı sıfatın ne olduğunu hatırlatmaya yer yoktur.
356 EKREM, Erkin “Çin Perspektifiyle Rusya-Çin-Hindistan Üçgen Stratejisi”, Stratejik Analiz, Temmuz 2003, Cilt:4, Sayı: 39, s 77.
357 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.606.
358 ADIBELLİ, Barış “Bush’un Asya Stratejisi” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:75, s.14.
359 SPENCE, Jonathan D. “Geçmişin ve Geleceğin Çin’i”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.29.
3.2.4. Nepal Sorunu
360 ADIBELLİ, Barış “Nepal Sorunu”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 73,s. 20.
361 HANÇER, Türkan, ‘Nepal: Gelenek İle Modernizmin Çatışması’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.591.
362 HANÇER, Türkan, ‘Nepal: Gelenek İle Modernizmin Çatışması’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.591.
363 Hindistan Başbakanı, güvenlik bakanı, dışişleri bakanı ve generalleri Nepal’de bu konuyu araştıran geçici komiteden önce alelacele bir toplantı
yapmıştır.
etmekte olan çatışmalarda belirleyici olan bu yasadışı parti ve onun gerilla
hareketleri olmuştur.364
364 HANÇER, Türkan, ‘Nepal: Gelenek İle Modernizmin Çatışması’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.591
365 ADIBELLİ, Barış “Nepal Sorunu”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 73,s. 20.
366 HANÇER, Türkan, ‘Nepal: Gelenek İle Modernizmin Çatışması’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.594.
367 ADIBELLİ, Barış “Nepal Sorunu”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 73,s. 20.
368 EKREM, Nuraniye “Çin, ABD ve Hindistan Üçgeninde Nepal Krizi,” http://www.avsam.org/gunlukbulten/arsiv/2002/07102002.htm
3.3. Çin ve Enerji
369 KARACA, Kutay “Petrol Ve Petrolün Jeopolitik Önemi”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Şubat 2003, Sayı: 1, s.113.
370 İnceleme, “ABD’nin Petrol Politikaları”, Askerî Tarih Ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı, Stratejik Araştırma Ve Etüt Merkezi (SAREM), 5
KASIM 2002.
açısından bu kaynakları çeşitlendirmek zorundadırlar. Enerji politikalarının
yaşamsal bir gerekliliği de, enerji talep tahminlerinin sağlıklı yapılmasıdır.
Enerji talep tahminlerinin dayandırılması gereken temel parametrelerin
başlıcaları; ekonomik büyüme (sermaye birikimi, istihdam, iş veriminde artış,
v.b.) nüfus (çoğalma oranı, göç, etkin çalışan nüfus, v.b.), enerji fiyatları,
teknolojik gelişmeler, enerji politikaları (vergi politikaları, teşvikler, v.b.,) ve
enerji tasarrufuna yönelik tüketici davranışlarıdır. Fosil kaynaklar dediğimiz
kömür, petrol ve doğal gaz; dünya birincil enerji tüketimi içindeki toplam
yüzde 88’lik payları ile ezici bir ağırlık taşımaktadır.371
371 PAMİR, Necdet “Enerji Politikaları ve Küresel Gelişmeler”, Stratejik Analiz, Aralık 2005,sayı:68,s.69
.
372 Kutay KARACA, “Petrol ve Petrolün Stratejik Önemi”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Yıl: 1, Sayı: 1, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları,
Ankara, Şubat 2003, s. 116.
talebinin artacağını göstermektedir.373 Öyleyse dünya enerji güvenliği
açısından, “Geniş Orta Doğu” nun önemi giderek artacak. Buna karşılık,
ABD ve Avrupa’nın bu kaynaklara bağımlılığı giderek artacak.374 Diğer bir
değişle, ABD küresel üstünlüğünü koruyabilmek için bu kaynakların
denetimini eline geçirmek durumunda. Bu ise kaynakların coğrafyasını bir
çok açıdan yeniden düzenlemeyi gerektiriyor.375
373 6 Milyarı Çoktan Aşmış olan Dünya nüfusunun 2020 yılına kadar yılda %1.4’lük bir artışla 8 milyarın üzerine çıkması ve 2050 yılına kadar da 10
milyara ulaşması beklenmektedir. Bu artışın ana kaynağı gelişmekte olan ülkeler olup 2020’li yıllarda Dünyadaki her 5 kişiden 4’ü bu ülkelerde olacaktır.
Söz konusu nüfusun patlaması ve artan gelir düzeyinin etkisi, dünya toplam enerji tüketimine doğrudan yansıyacaktır. 2001 yılı sonu itibarıyla 9.1 milyar
ton petrol eşdeğerine(TPE) ulaşan dünya enerji tüketiminin nüfus artışının üzerinde bir trend izleyerek %1.7’lik yıllık bir artış kaydetmesi ve 2010’da 1.3
milyar TPE’ye, 2020 de ise 13.4 milyar TPE’ye ulaşması beklenmektedir.(PALA, C.; 21,yy.’da Dünya Enerji Dengesinde Petrol ve Doğalgazın Yeri ve
Önemi: “Hazar Boru Hatlarının Kesişme Noktasında Türkiye”, Avrasya Dosyası, Bahar 2003, Cilt:9, Sayı:1)
374 Orta Doğu (Körfez Ülkeleri) petrolünün 2020 itibarıyla % 57’sinin Pasifik Kanadı ülkelerine % 7’sinin ise ABD’ye ihraç edileceği öngörülmektedir
(ABD Savunma Bakanlığı). Pasifik Kanadı Ülkelerinden sonra en büyük kullanıcılar ise % 26 pay ile Hindistan ve Çin olacaktır. 2020 yılı itibarıyla gelişen
Asya (Hindistan ve Çin)i ABD’ye oranla % 70 daha fazla enerji gereksinimine sahip olacaktır ki bu da günde toplam 28.6 milyon varile tekabül etmektedir.
2020 yılı itibarıyla Japonya ve Avustralya’nın da ilavesiyle Asya Ülkeleri petrol tüketimi 38.4 milyon-varil-güne ulaşacak olup bunun % 20’si kendi
kaynaklarından % 75’inden fazlası ise Körfez petrollerinden sağlanacaktır. 2020 itibarıyla ABD’nin Körfez petrolüne giderek daha az gereksinim duyması
beklenmektedir. Bu pay 1997’de % 10 iken 2020’de % 8’e gerileyecektir. Her ne kadar Avrupa’nın gereksinimi ABD’ye göre daha fazla olacaksa da kaynak
çeşitliliği (Norveç ve İngiltere % 87), FSU ile Afrika (4 milyon-varil-gün) nedeniyle Körfezin payının 2020 yılında hemen hemen 1977 düzeyinde (3.8
milyon-varil-gün) kalması beklenmektedir. Bu hususun gerek ABD gerekse Avrupa’nın Körfez savunması konusunda ve ya bölgede oluşabilecek 5 nci
madde dışı bölgesel krize müdahalede rol almaktaki istek/isteksizliğinde önemli bir etken olacağını düşünmek yerinde olur. (ERDOĞDU, H., Avrupa’nın
Geleceğinde Türkiye’nin Önemi ve NATO İttifakı, s. 448, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Nisan 2004, İSTANBUL.)
375 YILDIZOĞLU, E., Jeopolitiğin “Geri Dönüş” ve Kaynak Savaşları, Stratejik Analiz, Cilt:4, Sayı:47.
376 PEAY General J.H. Binford III’ün ABD kongresinde 1997yılında yaptığı konuşma. Aktaran: Necdet PAMİR, “Enerji Politikaları ve Küresel
Gelişmeler”, Stratejik Analiz, Aralık 2005,sayı:68,s.73.
377 PAMİR, Necdet “Enerji Politikaları ve Küresel Gelişmeler”, Stratejik Analiz, Aralık 2005,sayı:68,s.73.
hidrokarbon kaynaklarının hızlı tükenişi dikkate alınırsa zengin enerji
kaynaklarına sahip Hazar bölgesi ve her çeşit doğal kaynak zengini Rusya,
büyük dünya güçlerinin mücadele alanı olaya devam edecektir. Özellikle
Çin’in, Rusya’nın Sibirya bölgesine göz dikmesi muhtemeldir. Bu durumu
öngören Rusya tekrar güçlenmek için çaba sarf etmektedir.378
378 KÜLEBİ, Ali, “Rusya – Ukrayna ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:50, s.15.
379
“Ortadoğu ve Avrasya Petrolleri ile Türkiye’yi İlgilendiren Petrol Boru Hatları’nın Stratejik Açıdan Değerlendirilmesi”. Genelkurmay Başkanlığı
Karargahını Bilgilendirmek Maksadıyla ATASE Ve Dent. Bşk.lığınca Yapılan SAREM Çalışması
.
Grafik 2’nin oluşturulmasında kullanılan ülkelerin rezerv rakamları
kıtalara göre Tablo 1a,b,c,d ve 1e’de yer almaktadır. Ülkelerin petrol
rezervleri hem ton cinsinden hem varil cinsinden verilmiştir. Söz konusu
tablonun en sağ sütununda, her ülkenin 2004 yılı üretim rakamları esas
alınarak hesaplanan, mevcut rezervlerin kaç yıllık ömrünün kaldığı da
gösterilmektedir (ülkenin rezerv miktarının ülkenin 2004 yılı üretim rakamına
bölünmesiyle elde edilmiştir). 380
380 “Ortadoğu Ve Avrasya Petrolleri İle Türkiye’yi İlgilendiren Petrol Boru Hatları’nın Stratejik Açıdan Değerlendirilmesi”. Genelkurmay Başkanlığı
Karargahını Bilgilendirmek Maksadıyla Atase Ve Dent. Bşk.lığınca Yapılan SAREM Çalışması
.
TABLO 1a. KUZEY AMERİKA BİLİNEN PETROL REZERVLERİNİN DAĞILIMI
DÜNYA
REZER
V
TOPLA
MI
İÇİNDE KALAN
MİLYAR MİLYAR Kİ PAYI ÖMÜR
ÜLKELER TON VARİL (%) (YIL)
A.B.D 3,6 29,4 2,5 11,1
382
İnceleme, “ABD’nin Petrol Politikaları”, Askerî Tarih Ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı,
Stratejik Araştırma Ve Etüt Merkezi (SAREM), 5 KASIM 2002.
TABLO.2. 2005 - 2020 ARASINDA ÜLKELERİN PETROL ARZ VE TALEP
TAHMİNLERİ
(milyon ton)
2000-
2020
2 2 2 2
Yıllık
005 010 015 020
Ort.
Artış %
ÜRETİM
43 48
4, 44 3, 49
ABD 3 1,7 6 5,5 0,5
1. 1.
19 1.2 25 1.2
OECD 9, 16, 9, 67,
Toplamı 2 6 4 9 0,4
1. 2.
75 2.0 40 2.8
0, 30, 6, 61,
OPEC 5 8 3 5 3,1
48 68
1, 59 3, 74
Eski SSCB 6 8,6 3 1,5 3,3
15 15
3, 15 1, 15
ÇHC 9 2,9 9 0,4 -0,4
TÜKETİM
1. 1.
07 1.1 27 1.3
9, 77, 0, 51,
ABD 2 3 9 6 1,5
2. 2.
39 2.5 68 2.8
OECD 8, 38, 4, 24,
Toplamı 4 8 7 7 1,1
24 33
2, 27 8, 38
Eski SSCB 5 6,9 1 2,9 3,8
25 41
9, 32 5, 50
ÇHC 9 9,7 8 6,9 4,1
383 “Ortadoğu Ve Avrasya Petrolleri İle Türkiye’yi İlgilendiren Petrol Boru Hatları’nın Stratejik Açıdan Değerlendirilmesi”. Genelkurmay Başkanlığı
Karargahını Bilgilendirmek Maksadıyla Atase Ve Dent. Bşk.lığınca Yapılan SAREM Çalışması.
Ortadoğu Bölgesinde Ham Petrol Üretimi: Grafik 6’da Ortadoğu
bölgesinde bulunan ülkelerin bölge ve dünya üretim miktarları içindeki
payları gösterilmektedir. Grafikte, ülkeler için sunulan ilk yüzde rakamı
ülkenin bölge üretimindeki payını, ikinci satırda parantez içinde verilen yüzde
rakamı dünya üretimi içindeki payını göstermektedir. Grafik incelendiğinde,
Suudi Arabistan’ın bölge üretiminin yarıya yakınını (% 42,6) sağladığı
izlenmektedir. Bu ülkeyi İran (% 17,1), BAE (% 10,6), Kuveyt (% 10,1) ve
Irak’ın (% 8,4) takip ettiği görülmektedir.
384 KÜLEBİ, Ali, “Türkiye’nin Kafkaslardaki Gücü ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:59, s.22.
dahil Avrasya petrollerinin kontrolü büyük oranda Rusya Federasyonu’nun
elinde bulunmaktadır. Rusya, siyasi ve askeri alanda kaybettiği güç ve
prestiji, enerji alanını kullanarak kazanmaya çalışmaktadır. İncelenen
bölgede bulunan petrol rezervleri büyük oranda Rusya’da (Kafkasya’da)
toplanmıştır. Bu rezervler, dünyadaki rezervlerin % 11,72’sini
oluşturmaktadır. Grafik 7, ülkelerin bölge rezervi içindeki payını (ikinci
satırdaki parantez içindeki rakamlar ise, ülkelerin dünya rezervleri içindeki
payını) göstermektedir. Petrol rezervlerinin dağılımı incelendiğinde;
Rusya’nın, bölge rezervlerinin % 51,9’una sahip olduğu görülmektedir.385
Bu tabloda net olarak görünen bir şey var ki; o da Rusya’nın bölgenin
en büyük enerji arzını yaratıyor olmasıdır. Bu da Rus dış politikasını
şekillendiren bir öğe olarak sonuçlar vermektedir. Çin’den, Hindistan’dan ve
AB’den talep gelmekte, Rusya ile birlikte Kazakistan ve Azerbaycan ile diğer
bölge üreticileri cevap vermektedir. Diğer yanda ABD ise bu arz talep
dengesini, tarafların gereksinimlerini kontrol altında tutmayı hegemonik
yapısının bir gereği olarak görmektedir. Bunun yanında ABD’de bölgeye
bugün bağımlılığı olmasa da gelecekte rezervlerin duruna göre gelişmelerin
nasıl olacağı değerlendirilmelidir. ABD, günümüzde yıllık petrol ihtiyacının
yaklaşık % 60’ını ithâl etmekte, % 40’ını ise kendi kaynaklarından üretim
yoluyla karşılamaktadır. Mevcut rezervler çerçevesinde ve bu üretim
düzeyinin sürdürülmesi durumunda ABD’nin petrol rezervi 10,7 yıl, doğal gaz
rezervi ise 9,2 yıl sonra tükenecektir. Eğer hiç petrol ithalâtı yapmadan, yıllık
ihtiyacını tamamen kendi öz kaynakları ile karşılama yoluna giderse,
kendisinin petrol rezervleri ancak 4,1 yıl yeterli olacaktır. Yeni petrol ve doğal
gaz rezervleri araştırmaları ile kesin rezervler artacaktır. Ancak yine de dışa
bağımlılığın gelecekte artacağını ifade etmek yanlış olmayacaktır.386 Asya’da
386 İnceleme, “ABD’nin Petrol Politikaları”, Askerî Tarih Ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı, Stratejik Araştırma Ve Etüt Merkezi (SAREM), 5
KASIM 2002
.
petrol ve gaz arzını gerçekleştiren ülkeler ve talebi belirleyen ülkeler
çerçevesinde enerji denklemini ve olası sonuçlarını ifade edeceğiz.
387 SOYSAL; İ. “Hazar Bölgesinde Petrol ve Gaz Kaynakları”, Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları, Bağlam Yayınları, 1998, s. 19-20.
388 İnceleme, “ABD’nin Petrol Politikaları”, Askerî Tarih Ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı, Stratejik Araştırma Ve Etüt Merkezi (SAREM), 5
KASIM 2002.
21. yüzyıl sadece enerji yüzyılı değil, aynı zamanda teknolojik devinim
olarak projelendirilmektedir. Bu bağlamda, söz konusu enerjinin kullanım
şekli, miktarı ve genellikle bu konuda yeniden yapılanma ve yeni
organizasyonlarla yeni organizmaların yaratılması demektir. Enerji
kullanımındaki hassasiyet artacaktır. Böylece, 1 Amerikan doları, 1 Euro, 1
Manat kazanç için harcanması gereken yakıt miktarı çok düşecektir. Bu
düşüş bilişim sektörüne dayanan teknolojik patlama nedeniyle yaşanacaktır
ve bu süreç petrol fiyatları üzerinde doğrudan etki yaratacaktır. Ortadoğu’da
petrol üreten ülkeler, Hazar ve Orta Asya’nın dünya petrol piyasasına
girişinin kendilerini etkilemeyeceğini savunsalar da özellikle Hazar ülkelerine
giden, petrol bölgelerine akan sermayeyi kendilerine çekmek çabası
içindedirler. Gelecek 20 yıl içinde Hazar Havzasındaki 2,5 milyon varil/gün
üretimi gerçekleştirmek için şirketler 30 milyar ABD doları harcayacaklardır.
Bu kıyaslama ile İran ve işgal altındaki Irak’la birlikte 205 milyon varil petrole
sahiptirler, tahmini bir hesapla dünyadaki toplam rezervlerin % 20’sine eşittir
ve belki de Hazar’dan 10 kat daha fazladır; dolayısıyla kendilerinden daha
çok yatırım beklenmektedir.389
389 KILIÇBEYLİ, Elif Hatun, “Hazar Enerji Kaynakları Üzerinde Yeni ‘Oyun’lar”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 58, s.21.
390 Worl Energy Outlook 2004 Uluslararası Enerji Ajansı / OECD
391 PAMİR, Necdet “Enerji Politikaları ve Küresel Gelişmeler”, Stratejik Analiz, Aralık 2005,sayı:68,s.71.
Avrupa Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında büyük enerji mücadelesine
sahne olacaktır.392 Amerika bu bölge de üretilen petrole ihtiyaç
duymamasına rağmen rakiplerine olan enerji girdilerini kontrol etmenin
rakiplerini kontrol etmek anlamına geldiğini bilerek politika yapmaktadır.
392 KARACA, Kutay “Petrol Ve Petrolün Jeopolitik Önemi”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Şubat 2003, Sayı: 1, s.113.
393 ÖSTEMİRULI, Şadiyar “Yarınlardan Neler Bekliyoruz... Cıa Hakkımızda Ne Diyor, Türkiye Şanghay İşbirliği Örgütü'ne Üye Olur Mu?”, Jas Alaş
Gazetesi 18 Ocak 2005
ilginç gelişmeler.394 Enerji kaynaklarının her geçen gün azalması, günümüz
koşullarında mücadeleyi kızıştırıyor ve enerji ikmal yollarının tam da
merkezinde yer alan Karadeniz’in önemini tazeleyerek arttırıyor. Rus
petrolünün Batı’ya ulaştırılmasında kullanılacak Odesa (Ukrayna), Samsun
(Türkiye), Burgaz (Bulgaristan) bunlara Köstence de (Romanya) eklenebilir.
Rotalarının kontrolünün sağlanması da önemli bir güç vurgusu olacaktır. Bu
da, okyanusları aşarak bölgeye gelen ABD’nin kapalı bir denize hakim olma
niyetinin gerekçesini oraya koyuyor. Hatta enerji yolarının kontrolü değil
enerji yollarını kontrol edebilecek kudreti ortaya koymak küresel egemenliği
sağlamada can alıcı nokta olacaktır.395 Hazar petrolünün yalnızca batı için
bir kaynak olmayacağı, dünyada ekonomik güç olacağı düşünülen Çin’e
kadar boru hatları ile ulaşması, ileriki aşamalarında Güney Asya ülkeleri için
de bu kaynakların önem kazanacağının bir göstergesi olmaktadır. 11 Eylül
2001 saldırısından sonra petrol ve doğal gazın geçiş noktasının ortasında
bulunan Afganistan’a yönelik harekâtın yalnızca teröre karşı yapıldığı
düşünülemez.396
394 KÜLEBİ, Ali , “Türkiye’nin Kafkaslardaki Gücü ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:59, s.22.
395 YAŞİN, Gözde Kılıç , “Karadeniz Planları”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:75, s.13.
396 KARACA, Kutay , “Petrol Ve Petrolün Jeopolitik Önemi”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Şubat 2003, Sayı: 1, s.113.
397 KIRAÇ, Gürol , “Çin’in Gölgesi Büyüyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.17.
sıçrama oldu. Yoksa savaş nedeniyle petrol çıkarılamıyor falan değil. Irak'ın
çıkaramadığı petrol açığını, zaten hem OPEC artırarak, hem de. en ilginçi
Rusya 3 milyon tondan 7.5 milyon tona çıkararak kapattı. Buradaki sorun
savaş değildir. Dünyanın en büyük ithalatçısı haline gelen Çin’dir.398
398 AKBAŞ, Tutkun , “Üçüncü Dünya Savaşı ABD – Çin Arasında”, Tempo Dergisi, 8 Nisan 2005.
399 Agence France Press, Putin, “Pasifik İstikametinde Bir Gaz Boru Hattı Düşünüyor”, 23 Aralık 2005.
2005 yılı Rusya'nın dış politikasında enerji konusu büyük yer aldı.
Moskova'nın uluslararası arenadaki 2005 yılında gösterdiği faaliyetlerden,
stratejik bakımdan önemli bölgeler ve medeniyetler arasında coğrafi
özelliklerinin bir "köprü" olarak kullanılmasını istediği gözlemleniyor. Bu
yapılırken, Rusya'nın jeopolitik istikrarın teminatçısı olduğunun altı çizilmeye
çalışıldı. Özellikle Asya üzerine "oynandı". Bu, sadece Çin, Hindistan ve
Japonya ile ikili ilişkilerinde değil, Şanghay İşbirliği Örgütü, Asya-Pasifik
Ekonomik İşbirliği Örgütü (APEC), Güney Doğu Asya Ülkeleri Birliği
(ASEAN) gibi uluslararası bölgesel forumlara Rusya'nın katılımından da belli
oluyor. Bununla birlikte Moskova, Batı medeniyeti ile İslam dünyası
arasındaki diyalogda kendisine rol verilmesini istemişti. Avrupa ve ABD'ye
gelince: Rusya, bunlara yönelik güvenilir enerji teminatçısı rolünü oynamaya
çalıştı. Böylece, Rusya'nın dış dünyayla ilişkilerinin en önemli etmeni
ekonomi, yani enerji olduğu söylenebilir. Rusya'nın dış politika ufkunda,
devletlerin ve büyük enerji şirketlerinin çıkarlarının birbiriyle bağlantılı olduğu
yeni bir modelin belirdiği söylenebilir. Bu, hem Batı hem de Doğu için iyi bir
işaret. Rusya, insanlığın enerji geleceğindeki toplumsal huzurun bir nevi
teminatçısı olmaya başlıyor. Bu arada kendisi için de maksimum kar
sağlamaya çalışıyor.400 ABD’nin karşı çıktığı İran-Pakistan-Hindistan boru
hattı projesinde Rus Gazprom’un da yer almak istediği yönünde haberler
gelmektedir. Bu da Rusya’nın dünyanın enerji bakımından geleceğinde söz
sahibi olma niyetinin bir ürünüdür.
400 JANTIYEV, Dmitriy “Boru Hattı Diplomasisi”, Rossiyskiye Vesti Dergisi, Aralık 2005 Sayısı.
401 ESLEN, Nejat “AB Niçin Türkiye’yi Demirlemek İstiyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 69, s. 21
4) Doğu hattı: Afganistan ve Pakistan üzerinden geçen hat;
5) Güney-Batı hattı : Bakü-Ceyhan, Hazar havzasındaki doğalgazın
toplu şekilde Batı piyasalarına Kafkasya üzerinden ulaştırılması konusundaki
başlangıçtaki temenniler sonuca ulaştırılamadı. Türkmenistan doğalgazının
Azerbaycan doğalgazı ile beraber ortak boru hattıyla taşınması konusundaki
görüşmeler olumlu sonuçlanmadı. Ardından iki ülke lideri arasındaki ilişkiler
soğudu, hatta tartışmalı petrol yatakları nedeniyle ülke medyasında savaş
senaryoları bile çizildi. Böylece, Türkmenistan’ı Transhazar boru hattıyla
Kafkasya üzerinden batıya bağlayacak boru hattı düşüncesi şimdilik suya
düşmüş oldu. Ama, Hazar’ın Azerbaycan kısmında bulunan doğalgaz
rezervleri BTE projesinin ortaya konması için yeterli görüldü. Yapımı devam
eden hattın, Eylül 2006’dan itibaren hizmete girmesi beklenmektedir.402
402 “Ortadoğu Ve Avrasya Petrolleri İle Türkiye’yi İlgilendiren Petrol Boru Hatları’nın Stratejik Açıdan Değerlendirilmesi”. Genelkurmay Başkanlığı
Karargahını Bilgilendirmek Maksadıyla Atase Ve Dent. Bşk.lığınca Yapılan SAREM Çalışması
.
göre, son zirvede görüşmelerin olumlu geçmesinin temel nedeni AB’nin Rus
enerji kaynaklarına duyduğu ihtiyaçtır. Bundan dolayı zirvede, Rusya için
hassas olan konuların fazla gündeme getirilmediği ve 2007 yılında bitecek
olan Rusya-AB Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması’nın uzatılması yerine
Rusya’nın beklentilerini daha fazla karşılayacak olan yeni metin üzerinde
çalışmaların başlatıldığı belirtilmektedir. Gerçekte ise Rusya enerji
kaynaklarına muhtaç olan Avrupa ülkeleri, son dönemde güçlenen Rusya’yı
kontrol altında tutabilmek için eski Sovyet alanında Rusya ile rekabetten
vazgeçmiş değiller. Bu anlamda özellikle AB ile sınır olan Ukrayna, Beyaz
Rusya ve Moldova önem taşımaktadır. Bahsi geçen ülkeler ve Güney
Kafkasya ülkeleri için AB’nin ortaya attığı komşuluk politikası
yürütülmektedir. AB bu ülkelerin iç siyasi süreçlerine karışarak onları
“demokratikleştirmeye” yani Batı açısından daha yönetilebilir hale getirmeye
ve buradaki Rus etkisini kırmaya çalışmaktadır.403
403 SOMUNCUOĞLU, Anar, “Enerji Pazarını Genişletme Arayışı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:68, s.18-19.
404 SOMUNCUOĞLU, Anar, “a.g.e
.
AB ülkelerinde Dışa bağımlılığın ekonomik faturası, ciddi
boyutlardadır. 1999 yılında, AB toplam ithalat faturasının yüzde 6’sına
ulaşan enerji ithalat faturası, 240 milyar euro olarak gerçekleşmiştir.
Jeopolitik açıdan bakıldığında; petrol ithalatının yüzde 45’i Orta Doğu
ülkelerinden yapılmaktadır. Doğal gazın ise yüzde 40’ı Rusya
Federasyonu’ndan yapılmaktadır. AB’nin uluslar arası piyasaları
etkileyebilecek olanakları yoktur. Doğal gaz ithalatında, akılcı olmayan
oranda (yüzde 65) Rusya’dan ithal edilen gaza bağımlıdır. Tüketemese de
ödemek zorunda olduğu “fazla gaz” için, önümüzdeki yıllarda bir çözüm
üretemediği taktirde, milyarlarca dolar bedel ödeme riski ile karşı karşıyadır.
Üstelik, Rusya’dan (hem Mavi Akım, hemde Batı hattı), İran’dan, Cezayir ve
Nijerya’dan (LNG) ithal edilmekte olan gazın, ihracatçı ülkeler onaylamadığı
taktirde, üçüncü bir ülke (ve dolayısıyla AB ülkelerine) satılması (re-export)
olanaklı değildir. 2006 yılı sonlarına doğru ilk gaz akışını beklediğimiz Güney
Kafkasya Boru hattı ile (Azebaycan’ın Şah Deniz Gazını, Bakü,Tiflis-Ceyhan
petrol boru hattına paralel döşenecek olan boru hattı ile) alacağımız,
Azerbaycan gazı için geçerlidir.405
405 PAMİR, Necdet , “Avrupa Birliğinin Enerji Sorunsalı ve Türkiye”, Stratejik Analiz, Kasım 2005,sayı:67,s.80.
zenginliklerinin paylaşımında söz sahibi olmak için uygun konjonktürü
406
beklemektedir.
Bölgenin ham petrolü için büyüyen Asya pazarının bir çıkış yeri olarak
görülmesinin cazibesi de önemlidir. Çin, 1,3 milyar insanı ile, talep yükünü
karşılayacak düzeydeki hidrokarbonlardan yoksundur. Bu nedenle Çin,
gelecekte enerji güvenliği için yurtdışında, sadece Hazar’a değil,
Ortadoğu’da ve işgal öncesi Irak’ta da yatırım yapmaya yönelmiştir. Açıktır
ki, Çin, Batılı hükümetlerin yaklaşımından çok da esrarengiz olmayan politik
yorumlarından enerji maddelerine bağlanmak istediğini açıkça ifade etmiştir.
Böylece bir boru hattı Kazakistan’dan veya Tarim Havzasından çıkacak ve
Çin’in Doğu ve güneyindeki sanayi bölgelerine dahil olacaktır. Batılı
hükümetler, politik niyetlerini gizlemek için ekonomik argümanları başından
beri kullanmış, ama Çin enerji güvenliğini sağlamak için bu ihtirasın
arkasında kendisinin politik çıkarlarının bulunduğunu gizlememiştir.408
406 KÜLEBİ, Ali, “Türkiye’nin Kafkaslardaki Gücü ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:59, s.22.
407 Evrim ŞAHİNER, “Çin’in Yükselişi ve Karşı Önlemler”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.15.
408 KILIÇBEYLİ, Elif Hatun , “Hazar Enerji Kaynakları Üzerinde Yeni ‘Oyun’lar”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 58, s.21.
ikna etmesini istiyor.409 Kuruluşa göre, bu iki ülke de G-8 grubuna katılmalı.
Ayrıca Hindistan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde daimi üye olmalı ve
Çin de, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'ne katılmalı.410
196
5 1.323,6 194,30 6,81
197
0 1.650,2 205,05 8,05
197
5 1.691,6 215,97 7,83
198
0 1.813,2 227,22 7,98
198
5 1.766,5 237,92 7,42
199
0 1.957,0 249,46 7,84
199
5 2.101,8 262,80 8,00
409 Kuruluşun gözden kaçırdığı bir husus var ki; Çin’de milyonlarca insan ulaşım gereksinimini bisiklet ile çözerken, ABD yakıt sarfiyatı yüksek SUV
(Sports Utility Vehicle) segmentindeki araçları tercih ediyor.
410 BBC Turkish – Haber, “Dünya Çin ve Hindistan’a Dar”, 16 Ocak 2006.
200
0 2.287,4 274,85 8,32
2005’e gelindiğinde Çin, ABD'nin onda biri kadar petrol tüketiyor. Çin,
2.4 milyon ton petrol tüketiyor günde. Ama Çin 'in 2025 yılında petrol
ithalatının, dünya petrolünün yüzde 40'ını geçmesi bekleniyor. Bunu
kapamak için Çin çok büyük şeyler yapıyor. Rusya'dan İran'a kadar özel
anlaşmalar yaptı. Rusya'da yakın zaman önce Yukos'un yan bir şirketi vardı,
onu Çin şirketi satın aldı. İran'la yeni bir anlaşma yaptı, kimse farkında değil,
Yadavaran sahası diye bir bölgede doğalgaz alımı için Çin petrol şirketi
Sinopec 100 milyar dolarlık yatırım yapacak. 25 yıllığına anlaşma
imzaladı.411
411 BBC Turkish – Haber, “Dünya Çin ve Hindistan’a Dar”, 16 Ocak 2006.
kazanan boru hattının 2005 yılı sonlarına doğru tamamlanacağı ifade
edilmektedir. Bu hattan 2006 yılından itibaren yılda 10 milyon ton petrol
temin edecek olan Çin, 2004 yılı istatistiklerine göre günlük 3.1 milyon varil
olan petrol açığını kapatmak adına önemli bir kaynak edinecektir.412
412 KÜLEBİ, Ali, “Çin ve Enerji ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.16.
413 Verilerde www.bp.com adresinden faydalanılmıştır.
Japonya'ya yetişirse, bu ihtiyaçlarını karşılamak için, dünya gibi bir tane
daha gezegen gerekecek hükmünü veriyor.414
Çin enerji temin sürecinde hedef olarak bütün dünyayı seçmiştir. Bu çalışmada
Afrika ve Güney Amerika petrol ihracatçıları ile kurduğu ilişkiler incelenecektir. Petrol
bazlı olmasa da Çin enerji hammaddeleri konusunda Avustralya ile de ilişki
içerisindedir. Bu hammadde ise Nükleer yakıtı uranyumdur.
417 KEPENEK, Yakup,”Çin Uyanıyor“ Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 27, s.11.
olması ve uzaya insanlı uzay aracı gönderen üçüncü ülke olma unvanını
alması; Çin ulusçuluğunu besleyen hayat damarlarından bir kaçıdır.418
1,3 milyarlık nüfusu, artan satın alma gücü ve ucuz işgücü ile de
küresel konjonktürü olumlu yönde etkiliyor. Ülkenin ekonomik karnesi bir çok
açıdan çok etkileyici. Yıllık yaklaşık yüzde 9’luk bir kalkınma hızı son
dönemlerde sürekli elde edilmiş bir olgu. Şimdilik ekonomik durgunluk çok
daha uzun bir süre söz konusu bile olmayacak durum arz ediyor. Yıllık
yabancı doğrudan yatırımlar 53 milyar doların üzerinde. Çin bu üretim
yarışının kulvarında dünyadaki bütün ülkelerin açık ara önünde gidiyor. Son
günlerde, kişi başına düşen milli gelirinin 1000 Amerikan doları olmasına
karşın, iç satın alma paritesine göre fert başına gelirin 5000 dolar olduğu
tahmin edilen Çin’in dünyanın ikinci büyük ekonomisi olarak kabul edilmesi
gerektiği söyleniyor. Bu bağlamda hem ekonomik hem de askeri harcamalar
açısından Japonya ve Almanya’nın da önüne geçmiş durumda.420
Çin kelimenin tam anlamıyla bir dev. 9 milyon 596 bin metrekare
büyüklüğü ile bir kıta görünümündedir. Nüfusu tüm dünya nüfusunun dörtte
birinden fazladır. Bu görünümü ile Çin gelişme ve güç için gereken hem
hammaddeye, hem de insan gücüne sahip ülkeler arasında en önde yer
alıyor. Buna rağmen Çin halkı hala çok fakirler arasında yer alıyor. Kişi
başına düşen gelir 900 dolar civarında. Satın alma gücüne (SAG) göre 5.000
doları bulsa da Çin, Türkiye’nin dahi çok gerisinde kalıyor. Buna rağmen Çin
ekonomisi satın alma gücüne göre Amerika’dan sonra dünyanın en büyük
ikinci ekonomisi ve 2003 yılı verilerine göre hacmi 6 trilyon 449 milyar doları
418 ADIBELLİ ,Barış, “Çin –Japon Gerginliği”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 44, s.4-5.
419 AKBAŞ, Tutkun, “Üçüncü Dünya Savaşı ABD – Çin Arasında”, Tempo Dergisi, 8 Nisan 2005.
420 KÜLEBİ, Ali , “Çin’in Ekonomik Sorunları”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 58, s.6.
aşıyor. Bu rakamla Japonya, Almanya gibi devleri geride bırakan Çin bu
performansına şu anki nispeten az gelişmiş haliyle ulaşıyor. Eğer Çin, kişi
başına düşen gelir açısından performansını iki katına çıkarabilir ise bu,
dünya ekonomik büyüklüğünün neredeyse yarısı ve ABD ekonomisinin dahi
geçilmesi anlamına geliyor.421 Çin çalışkan ve ucuz bir işgücüne; muazzam
sayılarda işçiyi düşük verimliliğe sahip tarım sektöründen daha yüksek
verimliliğe sahip imalat sektörüne kaydırabilme yeteneğine; siyasi istikrara;
ve kalkınmaya odaklanmış, etkin bir devlete sahip.422
421 ŞAHİNER, Evrim, “Çin’in Yükselişi ve Karşı Önlemler”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.15.
422 WOLF, Martin, “Çin Neden Bu Kadar Yavaş Büyüyor”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.35.
423 KÜLEBİ, Ali, “Çin ve Ekonomi ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.16.
424 KEPENEK, ”Yakup, Çin Uyanıyor“ Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 27, s.19.
425 VON HEIN, Matthias Deutsche Welle –Makale, “G-8'lerin Çinli Davetlisi”, 8 TEMMUZ 2005.
bulunuyor.426 Sayıları beşyüze varan çok uluslu şirket, dünya ticaretinin
%70’ini elinde tutmaktadır.427
Çin dış dünya için bir potansiyel tehdit ve baş edilemez bir rakip olduğu
gibi, aşırı hızlanan bir Çin’in içeride kontrol edebilmek oldukça zordur. Bu
çerçevede denebilir ki mevcut küresel güçler ekonomi alanında doğrudan
yatırımlar, sermaye hareketleri ve ticaret bağlantılarıyla Çin’i dünya
ekonomisine eklemlemeye çalışıyorlar. Bu sayede Çin’in mevcut düzen
dışına çıkamayacağı düşünülüyor. Nitekim Çin’in özellikle enerji alanında
dışa bağımlı oluşu bu teoriyi gerçekçi kılıyor.430
426 RAMONET, Ignaciot , “Firmes geantes Etats nains”, Le Monde diplomatique, juin 1998,s.1.
427IŞIKLI, Alpaslan , “Neoliberal Küreselleşme, Sosyal Devlet ve Kemalizm”, Jeopolitik Stratejik Araştırmalar Dergisi, 2004, sayı:11,s.9.
428GÖKÇORA, Aslı, “ABD İLE Çin Arasındaki Stratejik Sorun: Tayvan” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.10.
429 ŞAHİNER, Evrim, “Çin’in Yükselişi ve Karşı Önlemler”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.15.
430 ŞAHİNER, Evrim ,a.g.e., s.15.
gösteriliyor. Yatırımların kıyılardan iç bölgelere yönelmesi için özel politikalar
uygulanıyor.431 Çin kalkınmanın temel dinamiğinin coğrafi bölgeler
arasındaki kalkınmışlık farkı olduğunu ihmal etmemektedir.
Daha yüksek, daha hızlı, daha ileri... Anlaşılan çağdaş Çin’in belgisi bu.
Ve Devlet ve Parti Başkanı Hu Jintao’nun G8 Zirvesi’ne davet edilmesiyle
Çin oldukça ilerlemiş durumda. G-8 kulübünün üyeleri 21. yüzyılın
sorunlarının Çinsiz çözülemeyeceğini kabul ediyor. Ekonomik başarıları
sayesinde Çin, en büyükler arasında yer almayı hak ediyor. Çin
ekonomisinin, dünya sahnesine çıktığını sadece IBM’in bilgisayar bölümünü
Çin şirketi Lenovo’nun satın alması ya da şu anda Kaliforniya kökenli petrol
şirketi Unocal’ı satın almak için Çin’in 18,5 milyar dolar teklif etmesi
göstermiyor.434
AB’nin, dış ticaret hacmi 2005 yılında genel olarak artış göstermiştir.
Japonya ile olan dış ticaret hacmi azalırken, ABD ve İsviçre ile fazla veren
dış ticaret hacmi aynı kalmıştır. AB’nin ihracat artışı yaptığı ülkelerin başında
Rusya (+%25), Hindistan (+%24), Brezilya (+%20), Norveç (+%19) gelirken
AB’nin ithalat hacmini artıran ülkeler arasında ise Rusya (+%30), Türkiye
431 KEPENEK, Yakup, ”Çin Uyanıyor“ Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 27, s.11.
432 KÜLEBİ, Ali , “Çin’in Ekonomik Sorunları”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 58, s.6.
433 WOLF, Martin , “Çin Neden Bu Kadar Yavaş Büyüyor”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.35.
434 VON HEIN, Matthias Deutsche Welle –Makale, “G-8'lerin Çinli Davetlisi”, 8 TEMMUZ 2005.
(+%24), Çin (+%19) ve Brezilya (+%19) bulunmaktadır. AB’nin Çin ve Rusya
ile yaptığı dış ticaretten doğan açıkta 2005 yılında bir önceki yıla oranla
önemli miktarda artış söz konusudur. AB içinde, mevcut sorundan olumsuz
yönde etkilenen ülke sayısı 10’dan fazla olmasına rağmen Çin’e karşı en
aşırı tepki Fransa’dan gelmektedir. Tartışmalarda Fransa’yı ön plana çıkaran
en önemli neden, Fransa’nın Çin ile yaptığı dış ticarette %35 civarında açık
veriyor olmasıdır.435 Rusya ile ekonomik ilişkilerine gelince; Çin malları ve
insanları Rusya’ya akın etmiştir. 2004 yılında yaklaşık olarak 21 milyar
dolara ulaşan ticaret hacminin 2010 yılında 60-80 milyar dolar’a ulaştırılması
hedeflenmektedir. Özel bir not olarak belirtmek gerekir ki; 1990’lı yıllarda
serbestleşme sancılarını yaşayan Rusya’nın insansızlaşmaya başlayan
Sibirya bölgelerine yerleşen binlerce Çinli, bölge ekonomisinin canlanmasına
katkıda bulunmuşlar, sınır ticaretini geliştirmişlerdir.436
Çin’in Orta Asya ile kurduğu ekonomik ilişki daha çok ekonomik gücün
tahakkümü şeklindedir. Çin ŞİÖ çerçevesinde bu ülkeleri kredilendirerek
kendisine bağımlı hale getirmeyi amaçlamaktadır.
435 SANDIKLI ,Atilla, - İlhan GÜLLÜ, “Çin’in Dünya İle Mücadelesi: Çin’in Atağı, Batı’nın Şaşkınlığı”, TASAM, 20 Mayıs 2005.
436 KÜLEBİ, Ali, “Çin’in Ekonomik Sorunları”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 58, s.6.
437 TELLİS, Ashley J. “Büyük Satranç Tahtası”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.36.
Çin’in ekonomik gelişimi ile ilgili bütünüyle tozpembe bir tablo çizmek
iktisadın doğasına aykırı bir durumdur. Tabii ki Çin’in de halletmesi gereken
sorunlar vardır;438
• Çin’de bundan 10 yıl evvel kalkınma hızını makul bir düzeyde tutma
çalışmaları daha kolay olabilecek iken, bugün dünya ticaretine çok daha
fazla entegre hale gelmiş bir Çin’de bu çok daha zordur. Sonuçlar bütün
dünyayı ve özellikle ABD’yi ciddi şekilde etkileyebilir.
• Artan petrol fiyatları ve zorlaşabilecek petrol tedariki açısından da Çin çok
kritik bir durum arz etmektedir. ABD’nin 90 günlük stratejik petrol rezervlerine
karşı 15 günlük stoka sahip Çin bu anlamda da sıkıntılı e hassas bir durum
göstermektedir.
• Çin ekonomisinin, petrolün yanı sıra, su, diğer enerjiler, limanlar, çevresel
sistem ve ulaştırma açısından ilerdeki hızını kesebilecek sorunları da vardır.
• Dikkate değer olanı Çin ekonomisinin ne kadar hızlı değil, ne kadar yavaş
büyüdüğüdür. Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi için bunların söylenmesi
garip gelebilir. Ancak, ülkenin ekonomik reformların başlatıldığı 1978’de
bulunduğu yer düşünüldüğünde, Çin’in bundan daha bile hızlı büyümüş
olması gerekirdi. Ülkenin ekonomik başarısına methiyeler düzenler için bir
numaralı kanıt Çin’in gayri safi yurtiçi hasılasında (GSYİH) yaşanan artıştır.
1978 ve 2003 yılları arasında, Çin’de kişi başına düşen GSYİH yılda birleşik
6,1 oranında büyüyerek çeyrek yüzyılda toplam yüzde 337’lik bir artış
kaydetmiş oldu. Bu etkileyici performans, ama rekor değil. Örneğin
Japonya’nın kişi başına GSYİH’si 1950,1973 yılları arasında yüzde 7,6
Tayvan da 1958 ve 1990 yılları arasında yüzde 6,3 lük yıllık birleşik büyüme
oranlarını yakalayarak Çin’i geride bıraktılar. Peki Beyjng neden daha iyi bir
performans gösteremedi? Çünkü Çin ekonomisi halen son derece verimsiz.
Bu ağır aksak gidişatın başlıca sorumlusu ise Çin’in kamu iktisadi
teşebbüslerinin doymak bilmeyen iştahı. 1993 ve 2000 yılları arasında
441 WOLF, Martin, “Çin Neden Bu Kadar Yavaş Büyüyor”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.35.
442 PEİ, Minxin , “Tehlikeli İnkarlar”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.42.
443 NAİM, Moises , “Üç Bilge Adam”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.96.
açıldıkça piyasalarca taşınan ekonomik ve mali alerjilere daha duyarlı
olacağı kesin. Ve bir gün belki de 2010’dan başlayarak Çin hapşıracak. Bu
hapşırıkla birlikte de eski dünya titreyecek.” yorumları yapılmaktadır. Ne var
ki, bunların hepsi Çin’in inkar edip ertelemek yerine cesur siyasi reformlarla
karşılaması halinde, idare edilebilecek risklerdir.444
Çin’in 2005 yılının ilk yarısında yaklaşık 40 milyar Dolar olan ticaret
fazlasının yıl sonunda 80 milyar dolara çıkacağı inancı ve Çin silah
endüstrisindeki gelişmeler, karşısında başka bir “süper güç” istemeyen
ABD’nin Çin’i tehdit olarak görmediğini açıklasa da senatodan “baskı
uygulama kararı”nı çıkarmasına yol açtı.445
447 AKBAŞ, Tutkun, “Üçüncü Dünya Savaşı ABD – Çin Arasında”, Tempo Dergisi, 8 Nisan 2005.
448 GÖKÇORA, Aslı, “ABD İLE Çin Arasındaki Stratejik Sorun: Tayvan” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.10.
449 TELLİS, Ashley J. , “Büyük Satranç Tahtası”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.37.
hale geldiklerinden yakınıyor. Bu rakamın yıl sonunda 200 milyar doları
bulacağı tahmin ediliyor. Amerikan şirketleri, ucuz ihraç mallarıyla rekabet
edecek güçleri olmadığını söyleyerek hükümete bu konuyu ele alması
yönünde baskı yapıyor. Hu Jintao'nun açıklaması, Amerika Birleşik Devletleri
Başkanı George Bush ile yapacağı görüşme öncesinde geldi. Amerika'da
dükkanlar, giyim eşyası, ayakkabı ya da oyuncak gibi, Çin'den gelen mallarla
dolup taşıyor ve Amerika'nın Çin'den aldığı malların değeriyle kendi sattığı
malların değeri arasındaki fark sürekli açılıyor. Çin Devlet Başkanı'nın
Amerika'dan daha fazla mal alacakları şeklindeki açıklaması ise bu taleplere
karşılık bir taviz gibi algılanıyor. Üst düzey bir Çinli yetkili geçen ay ülkesinin
Amerika'dan mal satın almayı istediğini söylediğinde, bu malların özellikle
yüksek teknoloji ürünü olmasını istediklerinden bahsetmişti. Amerika, askerî
amaçlarla kullanılabileceği gerekçesiyle Çin'e yeni teknolojiler satılmasına
karşı çıkıyor.450 Çin, Amerika’nın rahatsız olduğu Çin lehine gelişen dış
ticaret açığının verdiği güçle, askeri alanlara adapte edebileceği yeni
teknoloji ürünleri satmaya zorluyor. 2003 yılında, Çin Devlet Başkanı Hu
Jintao’nun danışmanları ortaya yeni bir teori attılar. Çin’in “barışçıl yükselişi”
adı verilen bu teoriye göre, geçmişte yükselen büyük güçler savaş yanlısı bir
tavır sergilerken, Çin ile ticaret ortakları arasındaki ekonomik bağlar savaşı
düşünülemez hale getirmekle kalmıyor, aksine tüm tarafların birlikte
yükselmesine imkan veriyordu.451
450 BBC Turkish – Haber, “Çin – ABD Arasında Ticari Tango”, 15 Eylül 2005.
451 TELLİS, Ashley J. , “Büyük Satranç Tahtası”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.36.
ABD’ de yatırım yapmak kârlı ve risksiz. The Economist’e göre yanılıyorlar.
Çünkü, özel yatırımcılar dolarla yatırımdan vazgeçmeye başladılar bile.
Avrupa ve Japonya’da yatırım daha kârlı olmaya başladı.452
452 SERTEL, Yıldız, “İmparatorluk Çöküyor mu”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 38, s.4-5.
453 SERTEL, Yıldız, a.g.m.
454 YILDIZOĞLU, Ergin, “Enerji Piyasasındaki Gelişmeler”, Cumhuriyet Gazetesi, 29 Aralık 2004).
sanayiinde büyük tekellerin kârları yükselirken, ücretler 15 yıldan beri hemen
hiç yükseltilmiyor. Gelir dağılımındaki eşitsizlik hızla artarken ekonominin
tıkanıklığa doğru gitmesi önlenemiyor. 2004 yılının son üç ayında büyüme
hızı yüzde 4’ten yüzde 3,5’a düştü. Resmi rakamlara göre 2004 yılında dış
ticaret açığı 653 milyar dolar, tediye açığı 603 milyar Dolar’dı. Bütçe açığı ise
2005 yılında 368 milyar doları bulacak. Beyaz Saray, Afganistan ve Irak
Savaşlarının masrafları için daha 80 milyar dolar istediği için bu iki savaşın
masrafları 300 milyar doları bulacak, dış borçlar da o oranda artacak. Bu
rakamlar Amerikan ekonomisinde baş aşağı gidişin birer göstergesi. The
Economist dergisinin görüşüne göre, borca boğulmuş Am455erikalı tüketiciler,
bugünkü tüketim hızlarını sürdüremeyecek. Bush’un ikinci iktidarı da,
durgunluk bunalımı yaşayacak. Büyük güçlü Amerika bir hayal olacak.
Türkiye de ABD’ye dayanarak yaşamak politikasını güden iktidarlar hayal
kırıklığına uğrayacak.456
455 ADIBELLİ, Barış, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez– Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması ve Güvenlik Yapılanması”, Stratejik Araştırmalar
Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Sayı: 3, s.231.
456 The Economist, Monthly Review, Nisan 2004
457 KÜLEBİ, Ali , “Çin ve ABD’nin Güç Denemeleri”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 61, s.8.
458 GÖKÇORA, Aslı, “ABD İLE Çin Arasındaki Stratejik Sorun: Tayvan” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.10.
diyor. Çin 'in gücü son derece önemli. Böyle baktığınızda, Çin ile ABD'nin
kaçınılmaz olarak bir mücadeleye gireceği ortaya çıkıyor ekonomik olarak.459
459 AKBAŞ, Tutkun, “Üçüncü Dünya Savaşı ABD – Çin Arasında”, Tempo Dergisi, 8 Nisan 2005.
460 MEARSHEİMER, John J. “Birleşik Devletler’e Kapıyı Göstermek”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.33
461 WOLF, Martin, “Çin Neden Bu Kadar Yavaş Büyüyor”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.35.
3.5. Çin – ABD İlişkileri
462 ADIBELLİ, Barış “Bush’un Asya Stratejisi” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:75, s.14.
463 KÜLEBİ, Ali , “ABD – Çin Çekişmesi ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.15.
Başkan Bush’un “şer ekseni”ni açıkladığı konuşmasında ise, “Bu
ekseni oluşturan İran, Irak ve Kuzey Kore’nin ortak paydalarına bakıldığında
bu paydanın Çin olduğu görülmektedir.” şeklindeki ifadesi, Pekin’de büyük
tepkiyle karşılanmıştır. Çin bu tür tepkilerini verirken ölçüyü çok iyi
ayarlamaktadır.
464 BRZEZİNSKİ, Zbigniew , “Savaşmayın, Para Kazanın”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.31.
çaba olacağının ve Çin’in nüfuzunu temkinli bir hızla yaymanın küresel
üstünlüğe giden en emin yol olduğunun farkına varmış görünüyorlar.465
Çin ile ABD arasındaki ilişlerdeki çelişkili durumları tarif etmek, bu iki
ülkenin ilişkilerinde, karar alma süreçlerinde ve ittifaklar siyasetlerinde
izledikleri stratejiyi anlamakta bize ışık tutacaktır
Bu çelişkileri şu şekilde toparlamak mümkün:466
465 BRZEZİNSKİ, Zbigniew , “Savaşmayın, Para Kazanın”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.31.
466 KÜLEBİ, Ali, “Çin’in Dünya Siyaseti ve ABD” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.12.
hesaplamaktadır. Diğer yandan Çin, İsrail’le önemli miktarda yüksek
teknolojiye dayanan silah sistemleri üzerine anlaşmalar yapmıştır. Son
olarak, İsrail’in Çin’e insansız uçak teknolojisi satması, ABD’yi çileden
çıkarmıştır. ABD, tam da Çin-Rus tatbikatının başladığı sırada İsrail ile bir
anlaşma imzalayarak, bundan sonra özellikle Çin’e yapılacak silah satışını
ABD’nin onayına sunma yükümlülüğünü getirmiştir.467
467 KÜLEBİ, Ali, “ABD – Çin Çekişmesi”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.15.
468 ADIBELLİ, Barış , “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez– Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması ve Güvenlik Yapılanması”, Stratejik Araştırmalar
Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Sayı: 3, S.231.
sahip Güney Asya bölgesindeki etkinliğini bir ölçüde artırmaya
469
çalışmaktadır.
469 VELİEV, Cavid , “İkinci Kutup için İşbirliği”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 44, s.8-9.
470 SOLLİCH, Rainer , “ABD, Çin İle Asya'da İşbirliği Yapmali“, Deutsche Welle, 22 Mart 2005
göstergesidir.471 ABD “en ayrıcalıklı ticaret ortağı” Çinle yaptığı ticaretten
açık vermektedir ve bundan oldukça rahatsızdır. Olimpiyatların verilmesinin
de Çin’i dış politika gündemini yoğunlaştırmaktan başka bir verilen desteğin
bir açıklaması yoktur.
Çin gelecek beş sene içinde, dış politika davranışlarını kısıtlayacak bir
çok etkinliğe ev sahipliği yapacak. Elbette, bunların en önemlisi 2008
Olimpiyat Oyunları olacak. İkinci tarih ise, Çin’in Şanghay’da World Expo’ya
ev sahipliği yapacağı 2010 yılıdır.472
471 KÜLEBİ, Ali , “Çin’in Dünya Siyaseti ve ABD” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.12.
472 BRZEZİNSKİ, Zbigniew , “Savaşmayın, Para Kazanın”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.31.
473 BRZEZİNSKİ, Zbigniew , “Savaşmayın, ….” a.g.e., s.31.
474 MEARSHEİMER, John J. , “Bambi Olmaktansa Godzilla Olmak Yeğdir”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.32.
etmektedir. Çin’in AB ile yürüttüğü uzay çalışmaları ilerde ABD’nin bu
alandaki üstünlüğünü ortadan kaldırabilir.475
Petrol üretimi alanında yeni rezervler sunan Afrika Kıtası Çin için
giderek cazip hale geliyor. Yalnız petrol değil, bakır, altın, mangan ve platin
gibi ham madde kaynaklarının hızla gelişen sanayisi için vazgeçilmez bir
kaynak olacağını yıllar önce kavrayan Çin, bu gün özellikle eski Avrupa
sömürgelerinde, ABD ile kıyasla bir rekabet içinde.477 Afrika bu kaynaklara
sahip ve bunların kullanılır hale getirilmesi için yatırıma ihtiyacı var. Sadece
bu hafta içinde, Çin'in devlet denetimindeki en büyük petrol şirketlerinden
biri, Nijerya sahili açıklarındaki Akpo petrol ve doğal gaz yataklarına iki
milyar dolarlık yatırım yaptı. Ayrıca, Çin kısa bir süre önce Gabon, Cezayir,
Angola ve Mısır'daki petrol kaynaklarına da yöneldi. Amerika Birleşik
Devletleri ve Avrupa bütün bu gelişmelerin stratejik önemini biraz geç de
olsa kavramaya başlıyor. Çünkü Batı da, sadece Orta Doğu petrolüne bağlı
kalmamak için, değişik kaynak arayışına başlamış durumda.478
475 KÜLEBİ, Ali , “ABD – Çin İlişkileri”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:78, s.12.
476 VON HEIN, Matthias, Deutsche Welle –Makale, “G-8'lerin Çinli Davetlisi”, 8 TEMMUZ 2005.
477 KÜLEBİ, Ali, “Çin – AB ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:74, s.14.
478 BBC Turkish – Haber, 24 Kasım 2005.
ise çok büyük beklentileri olan Çin, geçmişte Batı Darfur’dan askeri güç
kullanarak milyonlarca kişiyi sürdüren ve bir kısmını öldürten Sudan’a büyük
yatırımlar yapmakta. Bunların arasında petrol nakil ve dolum tesisleri de
bulunuyor ve Çin, Sudan petrolünün yarısını satın almakta. Yine 2004 yılında
Libya ile 10 milyon varil ve Angola’dan çıkardığı petrolün yüzde 25’ini alma
karşılığında 2 milyar dolar kredi anlaşmaları yapmıştır.479
Çin’in, Sudan ile petrol arama anlaşmasına vardığında birden bire etnik
kavga başladı Sudan'da. Sudan'ı Amerikalılar ikiye böldü.484 Çin nüfuz alanı
kazanmaya çalıştıkça dünyanın bu bölgesinde de ABD girişleri kapamaya
çalışmaktadır. Çin’de ABD’nin karıştığı/karıştırdığı bölgelerde karşı hamle
olarak BM masasına konuyu taşımaktadır.BM çatısı altında müdahil
olmaktadır.
482 KÜLEBİ, Ali, “Çin Afrika ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:74, s.15
483 Dünya Gündemi Gazetesinden 24-31 Temmuz 2005 Pazar.
484 AKBAŞ, Tutkun, “Üçüncü Dünya Savaşı ABD – Çin Arasında”, Tempo Dergisi, 8 Nisan 2005.
BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olan Çin’in, Güney Afrika, Mısır ve
Nijerya’yı hemen her durumda resmen desteklemesi, Liberya’dan, Kongo
Demokratik Cumhuriyeti’ne kadar barış gücü gerektiren her durumda etkin
olarak rol alması ve Kara Kıta’da halen mevcut 1500 kadar mavi bereli barış
gücü askeriyle de kendini göstermesi siyasal etkinlik uzantılarının
belirtileridir. Çin’in Afrika’ya bu denli ağırlık vermesinin bir diğer muhtemel
nedeni de, gelecekte Tayvan ile olası bir çatışmaya girecek olan Çin’in,
petrol temin kaynaklarının Ortadoğu ile ilgili kısmının, artık bölgeye ciddi
şekilde yerleşmiş olan ABD tarafından kesilebileceği olasılığı. Çin’in,
ABD’nin dünya egemenliğine yönelik gücünün, yeni ülkelerle koalisyonlar
kurarak azaltılmasını amaçlıyor olma ihtimali de Afrika’ya gösterdiği ilginin
nedenleri arasında sayılabilecektir.485
Çin bugün sadece Orta Asya ve Basra Körfezi’ne değil, Afrika ve Latin
Amerika’ya da düzenli olarak ticaret heyetleri gönderiyor. Ayrıca, dünya
sahnesine büyük güç olarak gelişini haber verircesine, Birleşmiş Milletler,
Dünya Ticaret Örgütü ve diğer uluslar arası yapılarda da çok daha güçlü bir
oyuncu haline geldi.488
Çin, Asya dışında en büyük arz kaynağı olarak Latin Amerika’yı kabul
etmektedir. Çin Milli İstatistik Ofisi verilerine göre, 2003 yılında Asya kıtası
dışında Çin dış yatırımlarının yüzde 77’si Latin Amerika’ya yönelmiştir. Çin,
Venezüella ve Brezilya gibi mal temin eden pek çok bölge hükümetiyle 2004
yılında imzaladığı ortak petrol arama ve rafineri inşa anlaşmalarıyla işbirliğini
geliştirmektedir. Üst düzeydeki ziyaretlerin sıklığı ve milyar dolarlık ekonomik
ve ticari işbirliğiyle birlikte, Çin ile Latin Amerika arasındaki bağlar “tarihinin
en iyi zamanları”nı yaşıyor. Zira, Çin’in ham petrol ithalatı 2004 yılında yüzde
40 oranında artış göstermiş, 2025 yılına yönelik tahminlerde –bugünkü
trendlerin devamı durumunda-günde yaklaşık 9,4 milyor varil petrol ithal
edileceği düşünülmektedir. Bu bağlamda, dünya petrol üretiminin yaklaşık
yüzde 5,5’ini sağlayan Latin Amerika, Çin’in büyük küresel stratejisinin bir
parçası olarak görmezlikten gelinmeyecek yararlar sağlamaktadır. Asya-
Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesi sırasında çeşitli alanlarda tam 39,
sadece Şili, Arjantin ve Brezilya’nın her biriyle ise 30’ar milyar dolarlık yeni
işbirliği anlaşmaları imzalanmıştır. Çin’in Latin Amerika’yla olan toplam
ticareti 2001-2003 yılları arasında ikiye katlanarak 1206 milyar dolardan 26,8
487 KÜLEBİ, Ali , “Çin’in Dünya Siyaseti ve ABD” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.12.
488 Tellis, “Ashley J. , Büyük Satranç Tahtası”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.38.
milyar dolara çıkmıştır. 2004 yılının ilk yarısında ise ticaret yaklaşık yüzde
54,5 oranına fırlamıştır. Çin’in ana amacı, kendisi için kritik önemde olan
endüstrilerin tüm arz zincirini güvence altına almaktır.489
Kesin Ü ABD'nin
Bölgeler
Rezervler retim İthalâtı
1
Meksika 3.800 76, 70,8
6
489 GÖKÇORA, Aslı , “Çin’in Latin Amerika Atağı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 61, s.9
490 İnceleme, “ABD’nin Petrol Politikaları”, Askerî Tarih Ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı, Stratejik Araştırma Ve Etüt Merkezi (SAREM), 5
KASIM 2002.
1
Kanada 800 29, 88,0
1
3
126,
Orta ve Güney Amerika 13.700 54,
3
0
1
285,
Toplam 22.000 .01
1
1,4
491 KHRAS, Homi , “Herkesi Yukarı Çekmek”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.40.
politikasını destekleyici beyanlarıyla son bulmuştur. Çin Ulusal Halkçı
Kongresi çok uluslu Latin Amerika Parlamentosu’yla işbirliği anlaşması
imzalamış ve bu kurumda gözlemci unvanı kazanmıştır. Çin bölgedeki
stratejik değere sahip madenlere talip olup kendi imalat sanayine bir Pazar
bulurken, Batı yarımkürede yeni kolonici bir dinamiğin oluşmasına ve
dolayısıyla ABD’nin bölgedeki çıkarlarının tehdit altına girmesine yol
açacaktır. Çin’in Latin Amerika’daki varlığı ABD’nin göreli güç ve jeopolitik
pozisyonunun önemli ölçüde azalmasına neden olmaktadır. Söz konusu
durumun düzelmemesi halinde, kıtada ABD ile Çin arasında önüne
geçilemeyecek bir krizin oluşması ihtimali yüksektir.492
495 KÜLEBİ, Ali , “Hugo Chavez”, Cavid VELİEV, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 73,s. 8-9.
496 KÜLEBİ, Ali “a.g.e. s. 8-9.
söz konusu.497 Görece sosyalist bir sistemle yönetilmekte olan Çin de yeni
ikötidar sahiplerine takdir edilmelidir ki ABD’den daha yakın olacaktır.
1972-1989 arası Avrupa ülkeleri ile Çin arasındaki ilişkiler, özellikle ticaret
alanında, hızla gelişmiş; bu durum iki tarafı, siyasi alanda da son derece
yakınlaştırmıştır. Ancak 1989’da Çin’de yaşanan Tiananmen Meydanı
katliamı, Çin’in bütün Batı dünyasıyla olan ilişkilerini gerginleştirmiş, bu
kapsamda Avrupa ülkeleri de, Çin’le ilişkilerini bir süreliğine dondurmuştur.
497 KÜLEBİ, Ali “a.g.e.s.8-9
498 MEARSHEİMER, John J. , “Birleşik Devletler’e Kapıyı Göstermek”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.34.
499 KÜLEBİ, Ali , “Hugo Chavez”, Cavid VELİEV, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 73,s. 8-9.
1989’da Çin’in Tian Anmen meydanında çok sayıda demokrasi yanlısı
öğrenciyi öldürmesinden beri, ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri (AB), Çin’e silah
ambargosu uygulamaktadır.500 Çin’deki insan hakları ihlallerini gerekçe
olarak gösteren ABD ve AB (AT), Çin’e karşı silah ambargosu uygulamaya
başlamıştır. Fakat aradaki güçlü ticari bağlar sebebiyle Çin’in, Avrupa
ülkeleriyle olan ekonomik ve diplomatik ilişkileri, kısa sürede normale
dönmüştür. Hatta 1990’ların ortalarında Avrupa ülkelerinin, Tayvan’a silah
satışını durdurmasıyla daha da ileri bir seviyeye çıkmıştır. Bu dönemden
itibaren de, iki taraf arasında devlet ve hükümet başkanları seviyesindeki
ziyaret trafiği, ilişki seviyesinin önemli bir göstergesi olmuştur.501
500 EKREM, Dr. Nuraniye Hidayet, “Çin’e Yönelik Silah Ambargosunun Kaldırılması ve Uluslar arası Dengeler”, Stratejik Analiz, Mart 2005,sayı:59,s.83.
501 “AB-Çin Yakınlaşması, ABD’yi Kızdırıyor”, Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi – Makale, 2 Nisan 2005.
502 Bkz. Tablo 3.
503 KÜLEBİ, Ali, “Çin – AB Politikası”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:78, s.12.
yükselmiştir. 2005 yılında bu rakamın 50 milyar doları bulacağı
504
öngörülmüştür.
504 EKREM, Dr. Nuraniye Hidayet, “Çin’e Yönelik Silah Ambargosunun Kaldırılması ve Uluslar arası Dengeler”, Stratejik Analiz, Mart 2005,sayı:59,s.86.
505 14 Kasım 2005’te, Hu Jintao’nun İspanya ziyaretinde iki ülke arasında kapsamlı stratejik ortaklık ilişkileri kuruldu.
506 Hu Jintao’nun en önemli beklentisi AB’nin 1989 yılında Çin’e koyduğu silah ambargosunun kaldırılmasıydı. Ancak başından beri ABD, böyle bir adım
atılırsa Avrupa ile savunma işbirliğini sınırlayacağı tehdidinde bulunarak, AB ülkelerinin silah ambargosunu kaldırmalarını engellemektedir. Aralık 2004
tarihinde, AB dönem başkanı Hollanda’nın başkenti Lahey’de düzenlenen VII. Çin-AB Liderler Toplantısı’nda önemli bir gündem maddesi olarak Çin’e
yönelik silah ambargosu sorunu gündeme gelmişti. Ancak, iki taraf nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve silahsızlanma gibi sorunlar üzerinde ortak
bildiri yayınlayarak ikili işbirliği ile ilgili bir dizi belge imzalamıştır.
507 KÜLEBİ, Ali, “Çin – AB Politikası ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:78, s.12.
508 KÜLEBİ, Ali, a.g.e., s.13.
AB ise, ABD'nin dünyada tek süper güç olmasını istemiyor ve belli bir
güç dengesi olmasını tercih ediyor. Dolayısıyla, Moskova Avrupalıları şu
konuda ikna etmeli: Avrupa Çin'e karşı tutum alırsa, dünya "ABD" ve "Çin"
olmak üzere iki kutba bölünür ve Çin kutbu Batı'yla dost olmaz. Eğer Çin,
Rusya ve Avrupa ile işbirliği yaparak gelişirse, o zaman dünya iki keskin
kutba bölünmez.509 Avrupa bu varsayım üzerinden hareket etmektedir.
ABD’yi dengelemek ve Çin pazarından önemli ölçüde pay elde etmek
istemektedir. Ek olarak Çin’i dünya ekonomisi ile entegre etmek istemektedir
ki, bu ilişkilerin en önemli noktasıdır. Entegrasyonun sağlanması Çin
kaynaklı riskin kontrol edilebilmesi anlamını taşımaktadır. Dünya ile entegre
olmamış bir Çin, AB ve dünya ekonomisini sarsacak ölçüde büyük etki
yapacaktır.
509 Uluslararası İnsani-Siyasi Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Viyaçeslav IGRUNOV, “Moskova , Delhi, Pekin Üçgeninde Neler Oluyor”, İzvestia
Gazetesi, 28 Eylül 2005.
510 “AB-Çin Yakınlaşması, ABD’yi Kızdırıyor”, Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi – Makale, 2 Nisan 2005.
elde edebilmek için çabalamaktadır. Bu çıkarları sağlayabilmek için, başta
Fransa ve Almanya olmak üzere bazı AB ülkeleri, temel değerleri olan insan
haklarını dahi geri plana atabilmektedir. Çin-AB ilişkileri Avrasya ve Asya-
Pasifik bölgelerinin dengelerini değiştirebilir ve ABD’nin küresel politikasını
zor duruma sokabilir. Silah ambargosunun kaldırılması konusunda Çin’e en
çok destek veren ülke olan Fransa; ABD ve Rusya’dan sonra dünyanın
üçüncü büyük silah ihracatçısıdır. Ambargo kaldırıldığı taktirde, Fransa ve
Almanya gibi ülkeler Çin’e silah satarak büyük ekonomik çıkarlar
sağlayabileceklerdir. Çin’ de Fransa’dan Mirage savaş uçağı ve
Almanya’dan denizaltı gibi ileri teknoloji silahları elde etmekle kendi askeri
modernizasyonunu hızlandırabilecektir. Bu silahlara sahip olan Çin,
Tayvan’ın havada ve denizde gücünü kırabilir, silah alımında Rusya’ya
bağımlılığını ortadan kaldırabilir ve Japonya, Hindistan ve Tayvan ile silah
yarışını hızlandırabilir.511
511 EKREM, Dr. Nuraniye Hidayet, “Çin’e Yönelik Silah Ambargosunun Kaldırılması ve Uluslar arası Dengeler”, Stratejik Analiz, Mart 2005,sayı:59,s.87.
512 Deutsche Welle – Haber, “Çin AB Ülkelerini İkiye Böldü“ 15 Nisan 2005.
barışçı ve demokratik bir ortama sahip olmasını biz de desteklemeliyiz. Hızla
gelişen Çin’in uluslararası anlamda işbirlikçi bir yapıya kavuşabilmesi için
gayret gösterilmelidir. Silah ambargosu konusuna da biz bu bakış açısıyla
yaklaşıyoruz.“
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Çin-Rus ekseni artık yeni bir güç merkezi olarak dünya politikasında
kendisini hissettirmeye başlamıştır. Kimilerine göre, bu eksen Çinlilerin yeni
bir Çin Seddi olarak yorumlamaktadır. Bu yeni “Doğu Bloku’nun” ilk gövde
gösterisi, uluslararası sistemin tek kutuplu yapısının varlığını sürdürmekte
giderek zorlanacağını göstermektedir.516
21. yüzyılda dünyadaki önemli aktörler Batı, İslam ve Çin olacak diye bir
tahmin var. Rusya'nın imparatorluk onuruna bakılmadan oyunun dışında
tutulması ilginçtir. ABD'nin Merkezi İstihbarat Teşkilatı'nın (CIA) "2020
Programı"adı altında hazırlanan uzun vadeli stratejik tahminlere dayalı
raporunda, kuzey komşumuzun 2020 yıllarına doğru ekonomisi gelişmekte
519 Voice of America – Makale, “Rusya-Çin Yakınlaşması Kaygı Veriyor”, 13 Şubat 2006.
520 Voice of America – a.g.e.
olan ülkeler arasında yer alacağı, kendilerinin ileri sürdükleri gibi "ekonomik
süper güç" olamayacağı belirtilmektedir.521
Raporda, o dönemde Rusya için en önemli tehdidin, halihazırda olduğu
gibi organize suç ve terör olacağı belirtilmekte, bununla beraber sosyal ve
demografik meselelerin çözümlenemeyeceği ifade edilmektedir. CIA'nin
Rusya ile ilgili bundan önceki tahminlerini düşmanlarımız için dahi
istemezdik. O tahminlerde, eğer Rusya iç problemlerini çözemezse, sekiz
devlete bölünebilir denilmişti. CIA tahminlerinden şüphelenmek yersiz.
Teşkilat, savaş yıllarında Sovyet İmparatorluğu'nun (SSCB) hızla
silahlanmayı sürdüremeyerek çökeceğini 10 yıl önce tahmin etmişti. Bu
konuda önemli bir hususu belirtecek olursak; Rusya'nın ilk Devlet Başkanı
Boris Yeltsin'in, "imparatorluk olmak Rusya için sevinç değil, tarihi
kederdir..." sözlerini Kremlin'in düşünmemesi Rus demokratları üzüyor.522
Rus halkı tarihe II. Aleksandr’ın Alaska’yı ABD’ye satmasını, Lenin’in
Finlandiya’dan vazgeçmesini, Kruşçev’in Kırım’ı Ukrayna’ya vermesini
affetmemektedir. Bugün de Rusya’dan toprak talebinde bulunan ülkelerin
listesi kabarıktır. Finlandiya, Baltık Ülkeleri, Çin ve Japonya bunların
başlıcalarıdır. 2005 yılının başlarında Finlandiya’daki milliyetçi sivil toplum
örgütleri tarafından ülke çapında yapılan ankette Finlandiya halkı, “Bir
zamanlar Finlandiya’nın sınırları içinde yer alan Petersburg ilindeki Karelskiy
berzahının Rusya’dan geri istenmesine nasıl bakıyorsunuz?” sorusuna
olumlu yanıt vermiştir. Rusya’dan açıkça toprak talebinde bulunmayı göze
alamayan Finlandiya, böyle girişimlerde bulunan Letonya ve Estonya’yı
desteklemekten de kaçınmamaktadır.523
521 ÖSTEMİRULI, Şadiyar , “Yarınlardan Neler Bekliyoruz., CIA Hakkımızda Ne Diyor.,Türkiye Şanghay İşbirliği Örgütü'ne Üye Olur Mu?” Jas Alaş
Gazetesi, 18 Ocak 2005.
522 ÖSTEMİRULI, Şadiyar a.g.e.
523 KAMALOV, İlyas “Rusya Federasyonu’nun Sınır Sorunları”, Stratejik Analiz, Ocak 2006,sayı:69,s.86.
524 YAZAR, Şengül , “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.
Bu arada Berman gibi düşünenlerin göz ardı etmemesi gereken bir şey
bulunmaktadır. “Amerika için tehdit oluşturabilecek kadar güçlü ve uzun
ömürlü” olan ŞİÖ değil –ki Örgüt çoktan ABD’yi rahatsız edecek kadar
ilerlemiştir. ABD’ye karşı kamuoyu oluşturmuş olmasını ve ABD’yi Asya
oyununda 11 Eylül’ün hemen sonrasına göre gözle görülür derece
etkisizleştirmesini göz önünde bulundurmakta yarar var- Çin’in ta kendisidir.
Çin ABD’nin karşısına durabilecek bir süper güç olma sürecini
tamamladığında ŞİÖ’ ye bugünkü kadar ihtiyacı kalmayacak ya da ŞİÖ’yü
farklı maksatlarla yaşatmaya devam edecektir.
525 KÜLEBİ, Ali , “Çin ve ABD’nin Güç Denemeleri”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 61, s.8.
edebilir. Bu tutuma sebep olarak RF’nin son dönemde ABD ve NATO yanlısı
bir siyaset izlemiş olması gösterilebilir.526
526 ADIBELLİ, Barış , “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez– Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması ve Güvenlik Yapılanması”, Stratejik Araştırmalar
Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Sayı: 3, S.240.
527 KÜLEBİ ,Ali, “Beklenen Gelişmeler ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.23.
528 ADIBELLİ, Barış, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez– Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması ve Güvenlik Yapılanması”, Stratejik Araştırmalar
Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Sayı: 3, S.239.
529 Uluslararası İnsani-Siyasi Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Viyaçeslav IGRUNOV, “Moskova , Delhi, Pekin Üçgeninde Neler Oluyor”, İzvestia
Gazetesi.
Tarihin ilk dönemlerinin ürünü olan Çin, geleceğin dünyasının öncüsü
durumuna gelebilmek için son derece akıllı bir yol izlemektedir. Avrupa ve
Amerika gibi bölgeleri yakından izleyerek günümüzde devam eden Batı
üstünlüğünün nereye kadar süreceğini ve hangi aşamada sona ereceğini iyi
hesap edip, bu doğrultuda davranmaktadır. Çin’in, dünyanın kıyısında
olmanın verdiği rahatlıkla ve jeopolitik konumundan gelen üstünlüğünü iyi
kullanarak 21. yüzyılı bir yükseliş dönemi olarak değerlendirdiği açıkça
görülmektedir. 19. yüzyılda afyon ile uyutulan Çin, 20. yüzyılda sosyalist
yapılanma ile uğraşarak kendi yolunu bulmaya çalıştı. Günümüzde ise artık
büyük bir üretici ve dev bir ekonomik güç olarak dünya pazarlarını
zorlamaktadır. Ekonomik güç ile siyasal gücün birleşmesiyle Çin önümüzdeki
dönemin önde gelen süper gücü olarak dünya tarihinde belirleyici bir konuma
gelecektir.530
Türkiye, gelecek 15-20 yıl içerisinde Orta Asya’da çok büyük gelişmelere
tanık olacaktır. Küresel bir güç olarak varlığını kabul ettirdiği bir çıkarlar
savaşında, Çin’in Orta Asya, Orta Doğu ve Karadeniz’in kesişim
noktasındaki Türkiye ile ilişkileri, bu bölgelerdeki çıkarları ile doğru orantılı
olacaktır. Çin, Türkiye için alternatifler doğurabileceği gibi çıkmazlar da
yaratabilir.
530 ÇEÇEN, Anıl “Yirmi Birinci Yüzyılda Çin” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.14.
göre oluşmuş serbest ortama ayak uyduramayıp, Avrupa toplumunda tezat
oluşturmasıdır.531
531 ÖSTEMİRULI, Şadiyar “Yarınlardan Neler Bekliyoruz., CIA Hakkımızda Ne Diyor.,Türkiye Şanghay İşbirliği Örgütü'ne Üye Olur Mu?” Jas Alaş
Gazetesi, 18 Ocak 2005.
Tabii ki, ortada duran Türkiye'yi, Rusya kendi tarafına çekmek istiyor.
Eğer planları gerçekleşebilirse, dünyadaki jeopolitik dengeler terazisinin
kefeleri Moskova'dan yana ağır basacak ve bu durum yeni güç
kazandıracaktır. Fakat, Türkiye bir NATO üyesidir. Ne pahasına olursa olsun
AB'ye üye olmak için girişimler yapıyor. Bununla beraber, Türkler kendilerini
Atatürk döneminden bu yana "Asyalı" veya "Avrasyalı" değil, tam "Avrupalı"
olarak görüyorlar. Bunu dikkate alırsak, Putin'in iyimser yaklaşımla
Türkiye'ye Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üyelik teklifini Ankara’nın kabul etmesi
şüphelidir.532
532 ÖSTEMİRULI, Şadiyar , “Yarınlardan Neler Bekliyoruz., CIA Hakkımızda Ne Diyor.,Türkiye Şanghay İşbirliği Örgütü'ne Üye Olur Mu?” Jas Alaş
Gazetesi, 18 Ocak 2005.
533 KIRAÇ, Gürol, “Türkiye, Orta Asya’yı Örnek Almalı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, s. 22-23.
hayata geçirilmesi önemli bir açılım olabilir. İncirlik üssünün kamu oyunda
sorgulanmaya başlaması ve Irak‘ta ki durumla paralel olarak Türkiye’nin
çıkarlarını zedeleyici gelişmeler olduğunda bu üsle ilgili yaptırımlar
uygulanması ABD’yi PKK yada Türkmenler konusunda yeniden düşünmeye
sevk edebilir. K.K.T.C. konusunda Rusya, Çin gibi devletlerle yeni açılım
fırsatları aranabilir. Moskova ile ticari komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesinin,
Türkiye’nin lehine olabileceği düşünülmektedir.Rusya ve Çin gibi ülkelerde
Türkiye’nin ABD gündeminde olduğu izlenimi derhal değiştirilmelidir. Bu
devletlerin Türkiye’ye güvenmelerini ve iş birliğine açık olmaları sağlanmalıdır.
Aksi takdirde ABD’nin Büyük Orta Doğu projesi benzeri projelerde Türkiye için
iyi şeyler düşünmesi ve önümüzdeki süreçte de ihtiyaç duyması için dua
etmekten başka çare kalmayacaktır.534
534 KIRAÇ, Gürol, “Türkiye, Orta Asya’yı Örnek Almalı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, s. 22-23.
KAYNAKÇA
GLADNEY, Dru C., “Rumblings from the Uyghur”, Current History, Eylül
1997, s. 289.
HARADA, C. Russia and North-East Asia, Adelpi Paper, Cilt 310, 1997,
RACZKA, Witt, “Xinjian and its Central Asian Borderlands”, Central Asian
Survey, Cilt 17, Sayı 3, 1998, s. 394-5.
SANDIKLI, Atilla - İlhan GÜLLÜ, “Çin’in Dünya İle Mücadelesi: Çin’in Atağı,
Batı’nın Şaşkınlığı”, TASAM, 20 Mayıs 2005
SOLLİCH, Rainer “ABD, Çin İle Asya'da İşbirliği Yapmali“, Deutsche Welle,
22 Mart 2005
İNTERNET ADRESLERİ
http://www.taiwandc.org/history-9596
http://www.avsam.org/gunlukbulten/arsiv/2002/07102002.htm
http://www.geocities.com.tigin/hasan/doguturkistan.htm.
http://www.selfdetermine.org/ptf/overview/OVuighur.ptf
http://www.web.amnesty.org/aidoc/aidoc_ptf.nsf/index/
http://www.pasiad.org/modules.phbname
http://www.chinembassy-fi.org/eng/5857.html
http://www.taiwandc.org/history.htm
http://www.rosalux.de/Ausland/rb/pdf_symp_beij/Malgin.pdf)
http://www.selfdetermine.org/ptf/overview/OVuighur.ptf
http://www.asianinfo.org/asianinfo/prohistory.htm
http://www.rosalux.de/Ausland/rb/pdf_symp_beij/Malgin.pdf