Professional Documents
Culture Documents
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ESKİÇAĞ TARİHİ ANA BİLİM DALI
Hazırlayan
Selim ERSOY
Tez Danışmanı
Yrd. Doç. Dr. L. Gürkan GÖKÇEK
ANKARA 2008
ii
ÖNSÖZ
Selim ERSOY
Ankara - 2008
iii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ .............................................................................................................. i
İÇİNDEKİLER ................................................................................................... iii
KISALTMALAR................................................................................................. vi
GİRİŞ ................................................................................................................. 1
BİRİNCİ BÖLÜM
COĞRAFÎ MEKÂN
İKİNCİ BÖLÜM
II. BİNYILA KADAR ANADOLU-MEZOPOTAMYA MÜNASEBETLERİNE
GENEL BİR BAKIŞ
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
HİTİT DEVLETİ – MEZOPOTAMYA MÜNASEBETLERİ
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
HURRİ-MİTANNİ DEVLETİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE BU DEVLETİN HİTİT
DEVLETİ İLE OLAN SİYASÎ MÜNASEBETLERİ
BEŞİNCİ BÖLÜM
ORTA ASUR DEVLETİ’NİN HURRİ-MİTANNİ DEVLETİ İLE OLAN
MÜNASEBETLERİ
ALTINCI BÖLÜM
ORTA ASUR DEVLETİ’NİN URARTU DEVLETİ İLE OLAN
MÜNASEBETLERİ
SONUÇ....................................................................................................... 107
KAYNAKÇA .............................................................................................. 111
HARİTALAR VE RESİMLER ..................................................................... 125
ÖZET .......................................................................................................... 137
ABSTRACT ...............................................................................................138
vi
KISALTMALAR
AÜ : Ankara Üniversitesi
bkz : Bakınız
EÜ : Ege Üniversitesi
İÜ : İstanbul Üniversitesi
SÜ : Selçuk Üniversitesi
GİRİŞ
1
Mieroop, 2006: 10.
2
Roaf, 1996: 10.
3
Mieroop, 2006: 18–19.
2
bilgiye sahibiz ve bu bilgi bolluğu geçmişin diğer pek çok kültürüne kıyasla
burada çok daha fazla şey görebilmemizi sağlamaktadır.
4
Tanilli, 1999a: 37 (Tanilli, Tarihin tanımını yaparken en temel unsurun insan olduğuna dikkat
çekmektedir).
5
Mc Neill, 2001: 19.
6
Gündüz, 2002: 3.
7
Gündüz, 2002: 3.
3
8
Mc Neill, 2001: 20.
9
Roaf, 1996: 42.
10
Braudel, 2006: 39.
11
Tanilli, 1999b: 11.
12
Braudel, 2006: 39.
13
Tanilli, 1999b: 17.
4
14
Braudel, 2006: 44–69.
15
Braudel, 2006: 75.
16
Mc Neill, 2001: 34.
17
Şenel, 1997: 45–47.
5
18
Mieroop, 2006: 41.
19
Gündüz, 2002: 6.
20
Mc Neill, 2001: 21.
6
BİRİNCİ BÖLÜM
COĞRAFÎ MEKÂN
A – COĞRAFİ MEKÂN
İnsan topluluğunun dünya üzerinde işgal ettiği yere coğrafi mekân adı
verilmektedir. İnsan yerleşmelerinin temel koşulu olan besin kaynakları,
çevreye ve yerel coğrafyaya bağımlıdır. Bilindiği üzere, tarihi meydana
getiren üç ana unsurdan21 biri de coğrafi mekândır. Bir kavmin tarihi,
üzerinde yaşadığı toprakların coğrafi durumuna bağlıdır.22 Her tarihi olayın
cereyan ettiği bir mekân vardır ve her medeniyet bir zemin üzerinde
kurulmuştur. Zeminin doğal şartları, üzerinde kurulan medeniyetin yayılıp
genişlemesinde veya dağılıp yok olmasında en önemli rolü oynamaktadır.
Diğer bir ifade ile bir ülkenin coğrafi unsurlarını oluşturan iklimi, bitki örtüsü,
yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, ırmak ve gölleri; ülke üzerinde yaşayan
insanların sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve hatta dini yaşantılarını
mutlak surette etkilemişlerdir.23 İklimi elverişli, toprakları verimli, akarsuları
bol, yeraltı kaynakları son derece zengin bir coğrafi sahada kurulan herhangi
bir siyasi teşekkülün, bu imkânlardan mahrum olan rakiplerine karşı daha
avantajlı bir konumda olacağı muhakkaktır.
Aynı zamanda, üzerinde yaşanılan mekânın imkânları ve de
imkânsızlıkları, toplumların ekonomik yapısında olduğu gibi, başka
topluluklarla olan ilişkilerinde de en temel unsurlar olmuşlardır. O halde
21
Tarihin değişmeyen üç elemanı vardır. Bunlar; 1. Zaman, 2. Mekân ve 3. İnsan unsurlarıdır. Bu
elemanlardan biri olmadığı takdirde tarihten de söz etmek imkânsızdır.
22
Memiş, 2002: 3.
23
Memiş, 1990: 9.
8
24
Demircioğlu, 1987: 1.
25
Memiş, 1997: 36–37.
9
B – ANADOLU COĞRAFYASI
26
Özçelik, 2004: 51.
27
Dinçol, 1982: 18.
28
Brandau-Schickert, 2003: 13.
29
Dinçol, 1982: 18.
10
30
Memiş, 1986: 59.
11
sebeplerden dolayıdır ki, Hitit kralları, devamlı olarak sefer etmek ve özellikle
Münbit Hilal bölgesinden31 sağladıkları ganimetlerle geçinmek yolunu
tutmuşlardır.32 Anadolu’nun ziraata elverişli olmayan dağlık bölgelerinde ise
halk, hayvancılıkla geçimini temin etmeye çalışmıştır.
C – MEZOPOTAMYA COĞRAFYASI
Eskiçağ tarihinde son derece önemli bir yer işgal eden ve Fırat ile
Dicle arasındaki verimli ovalardan oluşan Mezopotamya, iki yüksek dağ
31
Habur nehri ve kollarının suladığı bölgeye “Münbit Hilal” bölgesi adı verilir.
32
Memiş, 2002: 3–6.
33
Ünal, 2002: 8.
34
Ohri, 1987: 26.
35
Köroğlu, 2006: 12.
12
zinciri ile çevrilmiştir. Bunlardan birisi, batıda bölgeyi Kuzey Suriye’den ayıran
Amanos dağları, diğeri ise doğuda İran sınırından başlayarak uzanan Zagros
dağlarıdır. Kuzeyden güneye hafif bir meyille uzanan ve dik dağlarla
birbirinden ayrılan bölgenin ortası, tuzlu göller ve çöllerden oluşmaktadır.36
Denizden yüksekliği genelde 180 metredir; 300 metreyi aşan kesimlerine çok
ender rastlanır. Bölgenin, Dicle ve Fırat ırmaklarının birbirine en fazla
yaklaştığı Bağdat yöresine dek olan kuzey bölümü Kuzey Mezopotamya ve
bu kesimin güneyinde kalan bölüm Güney Mezopotamya terimiyle
adlandırılır. Başka bir anlatımla, Doğu Akdeniz kıyılarından Dicle-Fırat
Vadisi’ne uzanan ve Basra Körfezi’ne ulaşan, verimli olduğu ve hilale
benzediği için “Verimli Hilal” adı verilen alanın bir bölümünü kapsamaktadır.37
Bu suretle Mezopotamya üç tarafı dağlarla çevrilmiş, yalnız güneyden sonsuz
gibi görünen Suriye ve Arabistan çöllerine açık muazzam bir düzlüktür. Büyük
bir bölümü bugünkü Irak’ın sınırları içinde kalan bölge, tarihte birçok
uygarlığın beşiği olmuştur.
Başlangıçta bölgenin tek bir adı yoktur; güney bölümü Sumer ve
sonrasında ünlü Babil kentinden dolayı Babilonya, kuzeyi ise Asur ülkesi
olarak isimlendirilmiştir. Mezopotamya toprakları çok verimli olduğu için sık
sık istilalara uğramaktadır. Bu yüzden sakinlerin zamanla yer değişmesiyle
yer adları da değişmiştir. Mesala, Sumerler zamanında “Subartu” denilen
Dicle’nin doğu kesimine, I. Babil sülalesi zamanından itibaren “Asur”
denilmeye başlanmıştır. I. Babil sülalesinin yerini alan Kaslar ise Babil’e
“Karaduniaş” adını vermişlerdir.38
36
Contenau, 1934: 12.
37
Gündüz, 2002: 7.
38
Kınal, 1983: 9. ; Memiş, 2007: 8.
13
39
Kınal, 1983: 11. ; Memiş, 2007: 9.
40
Memiş, 1997: 112.
14
41
Mieroop, 2006: 26–28.
42
Özçelik, 2004: 31.
15
43
Mansel, 1945: 36.
44
Roaf, 1996: 19.
16
İKİNCİ BÖLÜM
45
Roaf, 1996: 25.
17
Yaklaşık M.Ö. 11.000 ile 9300 yılları arasında yaşayan Natuf kültürü
Kebara’ya göre daha yaygındır. Tüm Filistin ve Levant boyunca yayılan bu
kültürle bağlantılı merkezler Suriye’de Fırat’ta ve daha doğuda bulunmuştur.
46
Köroğlu, 2006: 38.
47
Roaf, 1996: 27.
48
Sevin, 1991: 8–9. ; Memiş, 2002: 7–14.
49
Köroğlu, 2006: 39.
50
Roaf, 1996: 27.
18
51
Nissen, 2004: 44. ; Roaf, 1996: 32.
19
52
Roaf, 1996: 27–35.
53
Childe, 2006: 63–84.
20
54
Roaf, 1996: 42.
55
Childe, 2006: 67. ; Roaf, 1996: 33.
56
Özçelik, 2004: 51.
57
Naumann, 1975: 247.
21
58
Mellaart, 2003: 176.
59
Mellaart, 2003: 188.
60
Roaf, 1996: 47.
22
Bu döneme ilişkin merkezler arasında Yarım Tepe, Arpaciye, Tel Halaf, Tel
Brak, Çagar Bazar, Griki Hacıyan, Samsat, Kahramanmaraş-Domuztepe ve
Şanlıurfa-Kazane sayılabilir. Dönemin moda olan çanak çömleği, kültürel
ilişkiler sonucu Torosların kuzeyinde, Elazığ, Malatya ve Van bölgesinde de
kullanılmıştır.61 Bu kültüre has boyalı ve nakışlı keramiklere daha kuzeyde,
Van çevresinde Tilkitepe’de rastlanmış olunması kökleri Orta Asya’ya
dayanan bu kültürün Doğu Anadolu’nun dağlık bölgesinden güneye inmiş
olmasını muhtemel kılmaktadır.62 Bu kültürün etkilerinin doğuda Zağrosları
aşıp İran’a, batıda da Mersin-Yumuktepe’ye kadar ulaştığı anlaşılmaktadır.
61
Köroğlu, 2006: 42–45.
62
Mansel, 1945: 38.
63
Köroğlu, 2006: 48.
23
64
Memiş, 2002: 10.
24
evreye ayrılmaktadır. Bu evreler, Eski Tunç, Orta Tunç ve Yeni Tunç devirleri
olarak M.Ö. 3000–1200 yılları65 arasına tarihlendirilmektedir. Bu evrenin
başlarında, Kalkolitik dönemin tarıma dayalı köy kültürü sürdürülmektedir.
Bronz alet kullanımı, henüz yaygın değildir. Bu dönemin en büyük teknolojik
buluşu, kağnı tipi, dört tekerlekli arabadır. Bu evrede, Anadolu'da, yapılan
arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan en önemli yerleşim yerleri; Troya I,
Demircihöyük, Kusura, Semayük, Beyce-sultan, Tarsus, Alişar, Alaca Höyük,
Karaoğlan, Arslantepe, Norşuntepe, Pulur, İkiztepe ve Köşkerbaba'dır. 66
65
Memiş, 2002: 12.
66
Sevin, 1991: 35–62.
67
Akurgal, 1993: 27.
68
Aktüre, 1997: 98.
69
Mansel, 1945: 70’de “Troya’da I. ve II. tabakalar arasında bulunan çeşitli silindir mühürlerinde
Mezopotamya izleri olduğunu ve üzerindeki bir takım işaretleri yazı olmasa dahi yazıyı andıran
sembolik manası olan ve bazı şeyler ima eden piktoğrafik işaretler taşıdığını kabul etmektedir.
Alişar’dan çıkarılan silindir mühürlerin ise büyük bir ihtimal ile doğudan ithal arkeolojik malzemeler
olduğunu belirtir. Ayrıca silindir mühürler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Roaf, 1996: 72–73.
25
70
Landsberger, 1943: 89–96. , 1944: 419–429.
71
Akurgal, 1993: 31.
72
Aktüre, 1997: 99.
26
73
Son yapılan çalışmalarla Asur Ticaret Kolonileri Çağı olarak adlandırılan bu dönemin M.Ö. 1975–
1723 yıllarını kapsadığı anlaşılmıştır. Bkz. Veenhof, 2003.
74
Özçelik, 2004: 36.
27
75
Köroğlu, 2006: 76. , Günbattı, 1997: 131–132. Fırat kıyısındaki Azupiranu (bugünkü Safran)
şehrinde doğmuş olan Sargon’u bir rahibe olan annesi, ziftle kaplanmış bir sepete koyarak, (tıpkı
Musa hikâyesinde olduğu gibi) nehre bırakmıştır. Nehirde sürüklenen bebeği bir bahçıvan (Akki)
kurtararak kendi çocuğu gibi büyütmüştür. Tanrıça İštar’ın teveccühü ile IV. Kiş hanedanı
krallarından Ur-Zababa’nın hizmetine giren ve kısa zamanda sakilik (Vezir) rütbesine ulaşan Sargon,
daha sonra kralına isyan ederek, bir saray ayaklanması sonucunda tahtı ele geçirmiştir.
76
Kınal, 1983: 76.
77
Oates, 2004: 33.
78
Mieroop, 2006: 86.
28
79
Şenel, 1997: 54.
80
Kınal, 1983: 81.
81
Mc Neill, 2001: 100.
82
Kınal, 1983: 77.
29
88
Günbattı, 2004: 16.
89
Günbattı, 1997: 131.
31
90
Günbattı, 2004: 16.
91
Yiğit, 2000a: 22.
92
Childe, 2006: 157.
93
Özçelik, 2004: 37.
32
istimlâk edilmiştir. Dini alanda Sargon, mevcut dini kültü yerel bir kült
olmaktan çıkarıp bölgeselleştirmeye çalışmıştır.94 İdeolojik açıdan da Babil’in
birleşmesi amaçlanmıştır.
94
Mieroop, 2006: 87-88.
95
Kınal, 1983: 78.
96
İran dağlarında bir prenslik, bkz. Roaf, 1996: 97.
33
97
Roaf, 1996: 98.
98
Mieroop, 2006: 91.
34
99
Yiğit, 2000a: 23.
100
Kınal, 1983: 79.
101
Stelde Kral, Sumer heykellerinde olduğu gibi sağ omuzu açıkta bırakan bir giysi içinde
gösterilmiştir. Yukarı Dicle bölgesi, Akad ve Asur kralları için stratejik bir bölgedir. Mezopotamya’ya
hayat veren iki nehirden biri olan Dicle’nin kaynak bölgesinin bu krallıklar için kutsal bir anlam
taşıdığı anlaşılmaktadır.
102
Oates, 2004: 35.
35
103
Köroğlu, 2006: 81.
36
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
104
Asurluların Anadolu’daki varlığı M.Ö. II. Bin yıl başlarında ticari faaliyetler neticesinde meydana
gelmiştir. Bu mevcudiyet siyasal olarak değil, ekonomik olarak kendini göstermektedir.
105
De Martino, 2003: 33.
37
Hattuša çivi yazılı devlet arşivinde bize resmi yazılı belge bırakan ve
Hitit devletinin kurucusu olarak kabul edilen ilk kral Hatti dilinde hükümdar
anlamına gelen “Labarna/Tabarna” ünvanını da taşıyan I.Hattušili’dir.107
Boğazköy’de 1957 yılında yapılan kazılarda ele geçen iki dilli bir metinden,
Hattuša’da kurulan Eski Krallık hanedanının ilk hükümdarının I.Hattušili
olduğu anlaşılmaktadır. Bu metnin aslı Akadca olup şöyle başlamaktadır:
“Büyük Kral Tabarna, Tavannana’nın erkek kardeşinin oğlu Hattuša’da
kraldı”. Onun Hititçe çevirisinde ise şöyle demektedir: “Büyük Kral, Hattuša
Kralı, Kuššaralı adam, Tabarna Hattušili, Hattuša Ülkesi’nde kraldı.”
denmektedir.108 Kendinden önceki kralların varlığı ise tamamen kuşkuludur.
112
Memiş, 2002: 83.
113
De Martino, 2003: 38.
114
Mieroop, 2006: 148.
115
Akurgal, 1993: 56.
39
116
Memiş, 2002: 82.
117
Kınal, 1967: 201.
118
Buranın günümüzde Fırat kıyısında Şamsat yakınlarında olduğu saptanmıştır. Bkz.De Martino,
2003: 39.
40
119
Ünal, 2002: 68.
120
De Martino, 2003: 40.
121
Akurgal, 1993: 57.
122
Ünal, 2002: 69.
41
123
Akurgal, 1993: 61.
124
Özçelik, 2004: 55.
125
De Martino, 2003: 40–41.
42
126
Oates, 2004: 88–89.
43
127
Memiş, 2002: 85.
128
Klengel, 2001: 68–69.
129
Köroğlu, 2006: 112.
44
130
Mieroop, 2006: 149.
131
Ünal, 2002: 92.
132
Ünal, 2002: 71.
45
133
Memiş, 2002: 95.
134
Mieroop, 2006: 157–158.
135
Ünal, 2002: 77.
46
136
Memiş, 1987: 115.
137
Otten, 1969: 361–369.
138
Lloyd, 1997: 38.
139
Ertem, 1980: 58–59.
140
Helck, 1962: 177 vd.
141
Kınal, 1947: 1–13.
142
Malatya’nın doğusunda Fırat nehrinin dirseği içindeki arazi
47
143
Memiş, 2002: 100–101.
144
Akurgal, 1998: 80.
145
Memiş, 2002: 101.
146
Kınal, 1953: 27–35.
147
De Martino, 2003: 55–57.
48
“Kocam öldü, oğlum da yok. Dediklerine göre çok oğlun varmış; birini
bana verebilirsin, benim kocam olsun. Uşaklarımdan birini almak
istemiyorum. Kocam olmalarına gönlüm razı değil.”
“Git ve bana gerçek sözü getir. Belki beni aldatmak istiyorlar.” 148
148
Lloyd, 1997: 39.
49
Senin oğullarının çok olduğunu söylüyorlar. Bana bir oğlunu ver, o benim
kocam Mısır ülkesinin (de) kralı (olsun)!” 149
149
Alp, 2000: 97–98.
150
Memiş, 1997: 196.
151
Ünal, 2002: 78.
152
Akurgal, 1993: 76.
50
II. Arnuwanda’dan sonra Hitit tahtına henüz bir çocuk olan II. Muršili
geçmiştir. Babası Šuppiluliuma’nın icraatını da bize aktaran II. Muršili, kendi
döneminde olup bitenleri egemenlik yıllarına ayırarak ayrıntıları ile
vermektedir. Yıllık icraatların yazıldığı bu tür belgeler anal (yıllık) olarak
51
bilinir. II. Muršili’nin yıllıkları Ön Asya tarih yazıcılığı içinde anlatım biçimi ve
ayrıntılara girmesi açısından çok önemli bir yer tutar. Özellikle devletlerarası
antlaşma metinlerinin başlarına konan ve o güne değin bu antlaşmanın
yapıldığı devletle ilişkilerin nasıl geliştiğini özetleyen ve geriye bakış denilen
bölümler, Hititlerde tarih bilincinin ne denli güçlü olduğunu kanıtlamaktadır.153
Bu hükümdarın saltanat yıllarındaki olayları saptamak amacıyla yazdırttığı
“On Yıllık İcraat Yıllığı” ve “Tüm İcraat Yıllıkları” adlı iki tarih yazımı eser
büyük önem taşımaktadır.154 Ayrıca bu hükümdarın Hatti’ye bağlı ülke
krallarıyla yaptığı çok sayıdaki uluslararası antlaşmalar, dönemin olaylarına
dönük göndermelerin bulunduğu mektuplar ve tanrılara yöneltilen duaları
içeren metinler de çok değerli tarihsel kaynaklar arasında yer alırlar.
Genç kral tahta çıktığında tüm hudutlarda isyanlar çıkmıştır. Bunlar her
taht değişmesinde alışılmış, olağan şeylerdi; ama bu kez çok daha büyük
boyutlardaydılar. Çünkü düşmanlar, Hitit tahtına bir çocuğun çıktığını
duymuşlar ve bu çocuk kralla alay etmeye başlamışlardır.155 II. Muršili
babasının son günlerini ve tahta geçmeden önce yaşanan olayları
yıllıklarında şöyle aktarmaktadır;
153
Dinçol, 1982: 40.
154
De Martino, 2003: 59.
155
Ünal, 2002: 78–79.
52
II. Muršili ilk iş olarak dua edip moral topladıktan sonra düşmanlarına
tek tek saldırarak onları yenmiş ve Hatti ülkesine yeni topraklar katmıştır.
Vebadan ölen insanlar yüzünden ülkede insan sayısı çok azalmıştır. Ayrıca
sürekli Kaşka saldırıları nedeniyle belirli bölgelerde nüfus boşalmış, tarım ve
hayvancılıkta üretim durmuştur. Buna önlem olarak Muršili, boşalan kent ve
bölgelere özellikle Batı Anadolu’dan getirdiği çalışabilecek yaştaki sayıları
66.000’e ulaşan erkek savaş esirlerini157 yerleştirerek buraları tekrar
yerleşime açmıştır.
156
Alp, 2000: 125.
157
Ünal, 2002: 79.
158
Kınal, 1987: 107–109.
159
Ertem, 1973: 27–28.
53
160
Memiş, 2002: 106.
54
161
Akurgal, 1998: 84–85.
162
Memiş, 2002: 107.
163
De Martino, 2003: 60–61.
164
Memiş, 2002: 108.
55
II. Muršili’nin uzun yıllar süren egemenliğinin nasıl sona erdiği (M.Ö.
1310) hakkında bilgimiz yoktur. Ondan sonra Hitit devletinin başına Muwatalli
(M.Ö. 1310–1285) ve III. Muršili (Urhi-Teşup, M.Ö. 1285–1280) geçmiştir. Bu
iki kral ile ilgili en ayrıntılı bilgileri sağlayan kaynak, her ikisi zamanında da
önemli askeri ve idari görevlerde bulunmuş ve büyük başarılar kazanmış bir
prensken, yeğeni III. Muršili’yi bertaraf ederek tahtı eline geçiren III.
Hattušili’nin (yaklaşık M.Ö. 1280–1250) kaleme aldığı ve otobiyografi
niteliğinde yazılmış olan metnidir.166 Hitit kralının icraatının geniş bir
165
Dinçol, 1982: 41.
166
Dinçol, 1982: 42.
56
167
De Martino, 2003: 67.
57
Kardeşim Muwatalli işin aslını görünce, üstümde hiç kötü bir şey
kalmadı. Beni tekrar (koruması altına) aldı. Hatti ülkesinin bütün ordusunu ve
araba savaşçılarını elime koydu. Hatti ülkesinin bütün ordusuna ve araba
savaşçılarına ben kumanda ettim... Düşman ülkelerini devamlı surette
yendim... Hatti ülkelerinin içinde hangi düşman kaldı ise, onu Hatti
ülkelerinden kovdum”.168
III. Hattušili, yeğeni III. Muršili’yi tahtından indirip yasa dışı bir yolla
Hitit Devleti’nin başına geçmiş olmakla beraber, Hattuša sülalesinin en güçlü
ve büyük krallarından biri olmuştur.169 Šuppiluliuma devrinden beri devam
eden fetih siyasetinin meyveleri bu devirde toplanmıştır. Bu nedenle III.
Hattušili devri, Hitit tarihinin altın çağı olarak kabul edilmiştir. Hattušili, tahta
çıkmadan önce Kaşkalara karşı başarıyla savaşmış, en kuzeydeki bölgeleri
Hitit etki alanı içine taşımıştır. Bu bölgelerden Nerik gibi bazı kent merkezleri
Orta krallıkta yitirilmiş, bir daha geri alınamamıştır. Hattušili, Kadeş savaşına
168
Alp, 2000: 134–135.
169
Akurgal, 1998: 96.
58
170
Memiş, 2002: 116.
171
İnan, 1987: 139–146.
172
Mieroop, 2006: 190.
59
173
Akurgal, 1998: 98.
174
Ünal, 2002: 82.
175
De Martino, 2003: 69.
60
Hatti ile Mısır arasındaki barış, Suriye’nin kıyı bölgelerinin Hitit ve Mısır
olarak iki güç alanı halinde bölüştürülmesini onaylamıştır. Hitit egemenliği
altında Halep, Kargamış, Ugarit, Amurru, Nuhaşe, Emar, Katna ve Kadeş
bulunmaktadır. Bu ülkeler arasında Halep artık önemini yitirmiş, buna
karşılık, hükümdar İni-Tešup’un saltanat sürdüğü Kargamış alanın önder
rolünü üstlenmiştir.177
176
Dinçol, 1982: 48.
177
De Martino, 2003: 71.
61
178
Akurgal, 1998: 98.
179
Lloyd, 1997: 43.
180
Memiş, 2002: 118.
62
181
Akurgal, 1993: 90.
182
Ünal, 2002: 82.
63
183
Sommer, 1932: 320–321.
184
Akurgal, 1993: 91.
185
Otten, 1988: 1–29.
186
Otten, 1966: 167.
187
Otten, 1966: 168.
64
188
Kınal, 1987: 122.
189
Erzen, 1976: 93–115.
190
Otten, 1966: 173.
191
Alp, 1947: 383–402.
65
devlet” olarak kabul ettirmeyi başarmıştır. Hâlbuki III. Hattušili, Asur kralının
kendisine gönderdiği mektupta geçen ve ancak eşit kralların birbirlerine
söyleyebilecekleri “biraderim” tabirine fena halde içerlemiş ve ona hitaben
yazdığı cevap mektubunda “Biz bir anadan mı doğduk ki, bana biraderim
diyorsun?” diye muhatabını küçümseyerek azarlamıştır. Şimdi ise IV.
Tuthaliya, Asur kralı Tukulti-Ninurta (M.Ö. 1244–1208) ile mektuplaşmasında,
onu da kendisi gibi Büyük Kral olarak tanımaktadır.192 Asur kralı Tukulti-
Ninurta’nın askeri başarıları, onu 13. yüzyılın önde gelen kişisi haline
getirmiştir. Ülkesinde, tanrısal sıfatların yanı sıra Babil unvanları da
üstlenerek, Asur kentinin karşısına kendi adını verdiği yeni bir başkent inşa
ettirmiştir.193
Asur ile olan ilişkilerin elden geldiği kadar dostluk havası içinde
yürütülmeye çalışılmış olması Asur’dan çekinildiğine işaret etmektedir.
Salmanassar’ın tahta çıkışı dolayısı ile Tuthaliya’nın yolladığı bir mektup
bulunmuştur. Ondan sonra, Asur kralı olan Tukulti-Ninurta’ya da aynı biçimde
bir kutlama mesajı yollanmış ve bunda iki ülkenin arasında hiçbir sorun
yokmuş gibi dostane bir anlatım kullanılmıştır. Hitit kralı, Asur kralına “artık bir
babadan ve bir anadan (doğmuş) gibi” olduklarını yazmaktadır. Bundan
amaç, içten olmaktan çok Asur kralının öfkesini Hatti ülkesinin üzerine
çekmemek düşüncesi olduğu kuvvetle muhtemeldir. İki devlet adamının
birbirlerini ziyaret etmesinin de iyi bir şey olacağı aynı mektupta söz konusu
edilmektedir: “O benim ülkeme gelse, ben onun ülkesine gitsem; birbirimizin
ekmeğini yesek”. Bu iyi niyet gösterilerinden sonra, Tuthaliya esas soruna da
değinerek, Tukulti-Ninurta’nın Papanhi Dağı’na sefer düzenlememesini,
çünkü dağların kötü olduğunu yazmaktadır. Hitit kralının niyetinin, Asurlular’ı
bu dağlardaki kötülüklerden korumak olmadığı, Anadolu’nun Güneydoğusuna
Asur ordularının yaklaşmasından çekindiği anlaşılmaktadır.
192
Memiş, 2002: 119.
193
Oates, 2004: 99.
66
194
De Martino, 2003: 73.
195
Dinçol, 1982: 50–51.
67
196
De Martino, 2003: 72.
197
Sommer, 1932: 321.
198
Oates, 2004: 99.
68
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
199
Roaf, 1996: 108.
69
yazılı belge ise Mardin’in güneyinde bulunan Urkiš şehrinde bir tapınağın
kurulması ile ilgili olup şimdi Louvre Müzesi’nde bulunmaktadır. Bir başka
belgede ise bu kent Hurri tanrısı Kumarbi’nin oturduğu yer olarak200
gösterilmektedir.
200
Akurgal, 1993: 119.
201
Memiş, 2002: 34.
202
Kınal, 1941: 1045–1046.
203
Alpman, 1998: 27.
204
Oates, 2004: 92.
70
205
Özçelik, 2004: 66.
206
Köroğlu, 2006: 123.
71
207
Mieroop, 2006: 181.
72
208
Köroğlu, 2006: 124–125.
209
Kınal, 1983: 19.
210
Oates, 2004: 92.
211
Mieroop, 2006: 181.
73
212
Mieroop, 2006: 183.
213
Köroğlu, 2006: 127.
214
Kınal, 1941: 1047.
75
215
Memiş, 1988: 57.
216
Alpman, 1998: 28.
217
Köroğlu, 2006: 124.
76
218
Alpman, 1998: 28.
219
Alpman, 1998: 29.
220
Erzen, 1984: 22.
221
Kınal, 1974: 413 v.d.
77
222
De Martino, 2003: 39.
223
Alpman, 1998: 30.
224
Erzen, 1984: 21.
225
Kınal, 1974: 417.
78
226
Alpman, 1983: 297.
227
Kınal, 1947: 1–13.
228
Mieroop, 2006: 182.
229
Köroğlu, 2006: 127.
79
M.Ö 1365 ila 1335 arasında Mitanni devleti bölgenin süper gücü
olmaktan çıkıp Hitit kralının vasalı haline getirilmiştir. Hititler Mitanni
devletinin kalıntılarının ayakta kalmasına izin vermişlerdir. Bu nedenle
Šattivaza’dan sonra pek çok kişi tahta çıkarılmıştır. Šuppiluliuma’nın
ölümünden sonra Asurlular Hitit gücünün zayıflamasından faydalanarak
bölgede söz sahibi olmaya başlamışlardır. M.Ö. ikinci binyılın son çeyreğinde
Hurri-Mitanni devletinin tamamen çöküşünden ve M.Ö. 1200 yıllarında Hitit
imparatorluğu’nun yıkılmasından sonra, Hitit kaynakları da bu devlet
hakkında bilgi vermemektedirler.
230
Memiş, 2002: 100.
231
Akurgal, 1998: 80.
80
BEŞİNCİ BÖLÜM
232
Memiş, 2007: 179.
233
Roaf, 1996: 148.
82
M.Ö. 14. ila 11. yüzyıllar arasında Asur, Asur kenti etrafında kurulmuş
küçük bir devletten önemli bir bölgesel devlete ve de bölgesel işlerde önde
gelen bir oyuncuya dönüşmüştür. Kraliyet yıllıklarında236 bu başarılar kralların
bitmek bilmez seferlerinin sonucu olarak gösterilmektedir. Mitanni devletinin
234
Özçelik, 2004: 42.
235
Köroğlu, 2006: 131.
236
Orta Asur döneminin sonlarında, I. Tiglatpileser’in (1114–1076) hükümdarlık dönemi sırasında
askeri olayların kronolojik olarak düzenlenmiş en ayrıntılı anlatılarını sunan ve kraliyet yıllıkları
(Annal) adı verilen yeni bir yazma geleneği ortaya çıkmıştır. Yıllıklarda kralın nerelere sefer
düzenlediği, nereleri fethettiği, beraberinde hangi ganimetleri getirdiği ve tasarladıkları büyük
projeleri kronolojik bir biçimde yıl yıl anlatılmaktadır. Ancak bu yıllıklarda yalnızca Asur krallarının
başarılarına yer verilmiş, başarısızlıklardan asla söz edilmemiştir. .
83
237
Mieroop, 2006: 215.
238
Memiş, 2002: 190.
239
Oates, 2004: 97.
84
240
Köroğlu, 2006: 132–133.
241
Etnik ve politik bir anlam taşımayıp, Asur yazılı kaynaklarında coğrafi bir deyim olarak geçen
Nairi’nin kökenine ilişkin filolojik görüş ve değerlendirmeler konusunda bkz.: Tarhan, 1982: 76.
85
242
Köroğlu, 2006: 133–135.
243
Memiş–Köstüklü, 1992: 27–28.
244
Memiş, 1985: 223.
245
Ege göçleri ve sonuçları hakkında daha geniş bilgi için bkz: Mansel, 1988: 87–92.
246
Memiş, 2007: 191.
86
247
Köroğlu, 2006: 136.
248
Özçelik, 2004: 43.
249
Mieroop, 2006: 217.
87
250
Memiş, 2007: 192.
251
Köroğlu, 2006: 131.
252
Memiş, 1999: 68
88
253
Memiş, 2007: 189.
254
Mieroop, 2006: 214–215.
89
255
Çilingiroğlu, 1984: 4.
256
Memiş, 1999: 68.
257
Mieroop, 2006: 215.
258
Köroğlu, 2006: 133.
259
Memiş, 2007: 190.
90
ALTINCI BÖLÜM
260
Memiş, 2002: 172.
261
Roaf, 1996: 172.
91
262
Memiş, 1999: 70.
263
Tarhan, 1981: 285–301.
264
Memiş, 2002: 172–173.
92
buradadır ve tüm yönlere akarlar. Ancak aralarından bir tek Fırat ulaşıma
elverişlidir. Krallığın ilk merkezi, tuzlu olması nedeniyle içme ya da tarım suyu
olarak kullanılamayan Van Gölü’dür. Halk, kış aylarında kar yüzünden
ayrılamadıkları vadi köylerinde yaşamışlardır. Bölgede ulaşımın güçlüğü
nedeniyle Urartular, başta Asur olmak üzere diğer devletlerin saldırılarından
korunmuştur. Krallık, tüm yönlere uzanmaktadır ve Asur’un kalbine yaklaştığı
güneybatı İran’da ve güney Anadolu’da ise Asur’la çatışmaktadır. Krallığın
kuzey ve doğu sınırları kesin değildir, ama en parlak döneminde bugünkü
Ermenistan devleti, Urartu sınırları içerisinde yer almaktadır.265
265
Mieroop, 2006: 253.
266
Çilingiroğlu, 1997: 12–15.
267
Mieroop, 2006: 251–253.
93
268
Belli, 1982: 148.
269
Akurgal, 1993: 175.
270
Memiş, 2002: 178.
271
Belli, 1982: 149.
272
Memiş, 2002: 179.
94
göre, M.Ö. 13. yüzyılda Van Gölü çevresinden Batı İran’a kadar olan
bölgelerde bulunan Nairi ve Uruatri ülkeleri ile Asur arasında mücadeleler
başlamıştır.273 Bu ayrı siyasi varlıklar muhtemelen Asur seferlerine tepki
olarak güçlerini birleştirmişlerdir.
273
Erzen, 1984: 24.
95
tozlarını gelecek günlere ders olsun diye Asur kentinin kapısı önünde havaya
savurdum.”
274
Çilingiroğlu, 1997: 16.
275
Erzen, 1984: 24.
276
Belli, 1982: 149.
96
277
Memiş – Köstüklü, 1992: 31.
97
Asur kralları tarafından ilk kez kullanılan Nairi adı, M.Ö. 9. yüzyıla
girerken tüm Uruatri ülkesini içen bir terim halini almıştır. Urartu kralları
tarafından, çift dilli yazıtlar dışında hiçbir zaman kullanılmayan Nairi ülkesi
veya ülkeleri tanımı, M.Ö. 13. yüzyılın ortalarından itibaren Van Gölü’nün
güney ve güneybatı yöreleri için kullanılmış coğrafi bir terimdir. Asur
krallarının M.Ö. 13. yüzyılın ortalarında Nairi ülkelerine göstermiş oldukları
ilginin asıl nedeni, yöreye devam eden göçler ve bu göçler ile güçlenmeye ve
örgütlenmeye başlayan Uruatri ve Nairi beylerinin varlığıdır. Nairi adı aynen
Uruatri’de olduğu gibi bir coğrafi terimdir. Bu topraklar üzerinde yaşayan
halklar da “Nairi ülkesi halkları” adını almışlardır. Nairi halklarının hangi
278
Çilingiroğlu, 1997: 16–17.
98
279
Çilingiroğlu, 1997: 18.
280
Erzen, 1984: 24–25.
281
Belli, 1982: 150.
282
Yıldırım, 1994: 287.
283
Belli, 1982: 154.
99
287
De Martino, 2003: 73.
288
Oates, 2004: 98.
101
289
Memiş, 2007: 191.
290
Köroğlu, 2006: 136.
102
Sami kavimlerinin üçüncü büyük göçünü291 teşkil eden Arami göçleri, Ege
göçleri gibi yakıp yıkıcı bir akın şeklinde değil, tersine aralıksız bir sızıntı
halinde asırlarca devam etmiştir.292 Asur kralı yazıtlarında birçok kez Ahlamu
Aramilerine karşı seferler yaptığını ve onları yendiğini söylemekle birlikte, bu
çabaları tehlikeyi önlemeye yetmemiştir. Arami baskısı gittikçe artmış ve Asur
krallarının Kuzey Suriye politikası uzunca bir süre bu yeni tehlike üzerine
geliştirilen seferlere odaklanmak zorunda kalmıştır.
olan çok yakındaki bu bölge ele geçirilebilirse zengin demir yatakları da Asur
devletinin eline geçmiş olacaktır.
293
Köroğlu, 2006: 136.
294
Memiş, 2002: 180.
104
göre, Nairi ülkeleri, Dicle Irmağı kaynaklarından Çoruh havzasına kadar olan
alan içinde yer almaktaydılar. Asur kralı I. Tiglat-Pileser’in bu seferi, I.
Salmanassar zamanında yapılmış olan sefer gibi, Van Gölü’nün
güneydoğusunda yer alan topraklara yapılmamış, aksine Doğu Anadolu
yüksek yaylasının tüm batı bölgelerine yapılmıştır. Bu sefer sırasında Asur
orduları düşman topraklarının yaklaşık olarak 500 km içlerine kadar
girmişlerdir.295 I. Tiglat-Pileser’in saltanatının üçüncü yılında Nairi ülkesine
karşı düzenlenen sefer bu bölge ile ilgili en etraflı bilgileri vermektedir. Prizm
yazıtı olarak adlandırılan ve kralın ilk beş yılı faaliyetlerini veren yazıtın
üçüncü yıl bölümü kralın kendine dizdiği övgülerle başlamakta296 ve şöyle
devam etmektedir:
295
Belli, 1982: 150.
296
Çilingiroğlu, 1997: 19.
105
aldım. Sonra onlara 1200 at ve 2000 adet hayvanlık vergi vermelerini istedim
ve yeniden ülkelerine geri dönmelerine izin verdim......”297
297
Belli, 1982: 150.
298
Çilingiroğlu, 1997: 19.
106
fatihi. Büyük Deniz’e kadar Kirbi’nin fatihi.” Nairi beyliklerinden oluşan birliği
mağlup eden Asur kralı düşmanı Yukarı Deniz’e kadar kovalamıştır. Aynı
krala ait başka bir yazıtta (Sebene Su yazıtı) ise, daha önce Yukarı Deniz
olarak adlandırılan Van Gölü, burada Nairi Denizi olarak adlandırılmıştır. Bu
yüzyılda Van Gölü çevresinde yaşayan dağınık beylikler üzerinde siyasi
etkinin ağırlıklı olarak Nairi beyliğinden geldiği görülmektedir. Uruatri
beyliğinin etkisinin ise en azından bir dönem için ikinci derecede kaldığı
görülmektedir.299
299
Çilingiroğlu, 1997: 19.
300
Memiş, 2007: 192.
301
Köroğlu, 2006: 137.
107
SONUÇ
Anadolu’nun M.Ö. II. bin yıl tarihi, gerek Hititlerin başkenti Hattuša’da
keşfedilen arşivler sayesinde gerekse Hititlerle çağdaş yaşamış Mısır,
Mitanni ve Asur devletlerinden kalan vesikalar sayesinde aydınlığa
kavuşmuştur. M.Ö. II. bin yılda Anadolu’daki Hitit İmparatorluğu yönünü
medeniyetin beşiği Mezopotamya’ya çevirmiştir. Bu dönemde Anadolu’dan
Mezopotamya’ya doğru bir yayılım görülmektedir. I. Muršili’nin, Eski Babil
krallığının başkenti Babil’i işgali ile birlikte Hititler, medeni Mezopotamya
dünyasının içine girmiş olacaklardır.
KAYNAKÇA
AKTÜRE, Sevgi; Anadolu’da Bronz Çağı Kentleri, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt
Yayınları, 2. Baskı, 1997.
ALP, Sedat; “Hitit Kralı IV. Tuthalya’nın Askeri Fermanı”, Belleten, Sayı 43,
1947, s. 383–402.
BOTTERO, Jean; Gılgamış Destanı, çev. Orhan Suda, İstanbul, Yapı Kredi
Yayınları, 2005b.
DİNÇOL, Ali M.; Eski Anadolu Dillerine Giriş, İstanbul, İÜEF Yayını, 1970.
ERZEN, Afif; “İlk Çağ Tarihinde Kıbrıs”, Belleten, Cilt XL, Sayı 157, 1976.
FREEMAN, Charles; Mısır, Yunan ve Roma, çev. Suat Kemal Angı, Ankara,
Dost Kitapevi, 2005.
İNAN, Afet; Eski Mısır Tarihi ve Medeniyeti, Ankara, TTK Yayınları, 1987.
KELLNER, Hans Jörg; Voties From Urartu, Ankara, TTK Yayınları, 1986.
MANSEL, A. Müfid; Eski Doğu ve Ege Tarihinin Ana Hatları, İstanbul, İÜEF
Yayınları, No: 266, 1945.
MAYER, Walter; “Sargon’un Urartu Seferi”, çev. Füruzan Kınal, Askeri Tarih
Bülteni, Yıl 7, Sayı 14, 1982, s. 61–82.
MEMİŞ, Ekrem; “Filistin Kime Aittir”, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 1,
Sayı 1, No 1, Ankara, 1985.
MİEROOP, Marc van de; Antik Yakındoğu’nun Tarihi, çev. Sinem Gül,
Ankara, Dost Kitabevi, 2006.
OATES, Joan; Babil, çev. Fatma Çizmeli, Ankara, Arkadaş Yayınevi, 2004.
ÖZGÜÇ, Tahsin; “Anitta Hançeri”, Belleten, Cilt XX, Sayı 77, 1956, s. 29–36.
UNGER, Eckhard; Tiglatpileser III-Ün Oğlu Asur Kıralı Sargon II, İstanbul,
İstanbul Asarıatika Müzeleri Neşriyatı, 1933.
UMAR, Bilge; Türkiye Halkının İlkçağ Tarihi, Cilt I, İzmir, E.Ü. Basın Yayın
Yüksekokulu Yayını, 1982.
UMAR, Bilge; Türkiye Halkının İlkçağ Tarihi, Cilt II, İzmir, E.Ü. Basın Yayın
Yüksekokulu Yayını, 1984.
VEENHOF, K.R. ; The Old Assyrian List of Year Eponyms from Karum
Kanish and its Chronological Implications, Ankara, TTK Yayınları, VI/64,
2003.
YILDIRIM, Recep; “Urartu’nun Batı Bölgesi”, XI. Türk Tarih Kongresi, (5–9
Eylül 1990), Kongreye Sunulan Bildiriler, I. Cilt, Ankara, TTK Yayınları, 1994,
s. 287- 294.
HARİTALAR VE RESİMLER
ÖZET
ABSTRACT