Professional Documents
Culture Documents
Kasım 2001
Bakış Yayınları
Büyük Reşit Paşa Cad. Yumni İş Hanı
İstanbul Kitap ve Kültür Merkezi
No: 22/40 Vezneciler/İst.
Tel: (0212)512 77 38
bakisyayin@hotmail.com
Osmanlı Hayranı Bir Musevi 38
IÇINDEKILER "Kimseden Ayrımcılık Görmedim" 39
Varlık Vergisi CHP'nin Eseri . .40
Ödemeyenleri Aşkale'ye Gönderin 41
Munis Tekinalp Affediliyor 42
ÖNSÖZ 7 "Çakmak, Yahudilerin Müdafiiydi" 43
BÖLÜM I Alaton ile Garih Nasıl Tanıştı 44
Ölümü Bekleyen Mezar 11 "Kadın Milletine Güvenilmez" 45
Müslüman Mezarlığında Musevi Cesedi 12 Filipinlilerin Fahri Konsolosuydu 46
"Senin İçin Öldü Diyorlar Beni Ara" 13 Demokrat Parti'den Destek Gördüler 47
Eyüp'te Ne Arıyordu 13 Alarko Kırk Yılda Çok Büyüdü 48
Yorumlar Çok Farklı 14 Atölye'den Holdinge 49
Yine Şeyh'ine Gidiyordu 15 İSKİ Skandalı'nda Yara Aldı 50
Şeyhi Küçük Hüseyin Nakşibendi 16
BÖLÜM IV
Ustabaşı Cemal Sırrı Açıklıyor 16
Garih'in Dilinden Yahudiler 53
Şeyh'ini Ziyaretten Hiç Vazgeçmedi 17
Savaş Olsa Türkiye'yi Tutarım 54
Mezarını Yeşile Boyattı 18
Osmanlı Museviler'e Kucak Açtı 54
Cumartesileri Ortadan Kaybolurdu 19
Tek Sığınakları Osmanlı Oldu 55
Yazgısını Rüyası Çizdi 20
Siyonistler Çanakkale'de Türk Kanı Döktü 56
Şeyh Yahya Herkesi Seviyordu 20
Dergahta Kimler Yok ki! 21 BÖLÜM V
Rüya Her Toplumda Etkili 22 Garih İyi Bir Mason'du .59
Rüyasında Gördü Müridi Oldu 23 Dul Kadın Şifre'si Neydi? 60
"Üzeyir Bey İyi Bir Mason'du" 60
BÖLÜM II
Beyaz Enerjide Dul Kadın 61
Üzeyir Garih Ailesi Nereden Geldi? 25
Hiran Usta Efsanesi 62
Bağdat'ın Carıhları İstanbul'da Garih'ler Oldu 26
Masonluğun Gizli Sırları 64
Amcası Abdülhamid'in Doktoruydu 27
Azra Garih "Kararol" Örgütündendi 27 BÖLÜM VI
"Babası Gizli Müslümandı" 28 Garih Refah-Yol İçin Lobi Yaptı ... .65
"Müslüman Olduğunu Gizliyordu" 29 BÖLÜM VII
Dişçi Koltuğunda Başlayan "Muhabbet" 30 GARİH HEP SAĞ'A YAKIN OLDU
Saint Joseph'de okuyamadı 32 Garih ve Alaton Rol mü Yapıyordu? 69
Gençliğinde Haham Eğitimi Aldı 32 Yalçın Küçük'e İş Teklif Etti 70
Okul Arkadaşları "Tanıdık" İsimler 33 Türkeş Alarko'yu Niçin Ziyaret Etti 71
BÖLÜM III Türkeş ile Dostluğu Devam Etti 71
VARLIK VERGİSİ VE ALARKO Turancı Musevi Kim? 73
İshak Alaton Anlatıyor 35 Museviler Türkeş'i Seviyordu 74
Varlık Vergisi Evlerini Aldı 36 Sazak'ı İsrailli Bakanla Kim Tanıştırdı? 75
"Ben Muhafazakarım, Mü'minim" 37
Sosyete Kadınları da Şeyh'e Gidiyor 105
BOLUM VIII Torunu Hayyam Şarapçısıyla Evlendi 106
FETHULLAH GÜLEN VE ENVER ÖREN İLİŞKİSİ Doktor Salih Alazraki de Müridiymiş 106
Enver Ören ile Yakın Dost idi 77 Hatice Suat'ın annesi de Nakşi 107
Selefi'lere Karşı Işıkçılık 78
BÖLÜM XI
Fethullah Gülen'le Çok Şey Paylaştı 79
FEVZİ ÇAKMAK YAHUDİLERİN SHİNDLER'İ MİYDİ?
Ortak Paydaları Diyalogdu 79
Fevzi Çakmak Mürid Değil ! 109
Gülen'e Mektubunda Neler Söyledi 80
Nazileri Destekleyen Subaylar 110
Gülen: Dostumu Kaybettim 80
Tırakya Olaylarını Kim Yaptırdı? '. 111
Amerika'da Bile Gülen'i Savundu 81
Çakmak Musevileri Nasıl Kolladı? 112
"Üzeyir Garih'i İyi Bilirdik" 82
Garih'in Ölümü Tartışmaları Canlandırdı 112
Sinagog'da Gözler Garih'i Aradı 83
Toktamış Ateş Neden Rahatsız Oldu 113
BÖLÜM IX Yenilikçi Fikirlere Açık Bir Tarikat 114
GARİH İÇİN KİM NELER SÖYLEDİ "Beni Şeyhimin Ayak Ucuna Gömün" 115
Musevi Cemaati Şok Oldu 89 Maraşal Çakmak Kim? 116
"Her Musevi'de Şaron Aramayalım" 86 Çakmak'ın Partisi MHP'ye Dönüştü 117
Ilımlı Kişiliği Ön Plandaydı 87 Maraşal'in Dedesi Kadiriydi 118
"Üzeyir Bey İçki İçmezdi" 88 Gizli Müslüman Zahiren Yahudiler 119
Denklemi Bıçak Darbeleri Çözdü 89
Koru: Garih Dinince Dinlensin 90 BÖLÜM XII
"Mü'min Olmanın Önemini Hatırlattı 91 ARUSİLİK NASIL BİR TARİKAT
"Kaynaşmış Bir Toplumun Temelleri Atılıyor" 92 Museviler'i Koruyan Tarikat Arusiler 121
Ölümü Gerçekleri Ortaya Döktü 92 İlk Arusi Filibeli Ahmet Hilmi 122
"Yahudileri Sevmiyorlar" 94 Tef Çalıyor Diye Kuyuya Atıldı 122
Şalom Yazarı Toker'e Neden Kızdı 94 Arusi Filibeli'yi Kim Zehirledi 123
BÖLÜM X Türk Arusiler'in İlk Şeyhi: Ömer Fevzi Mardin 125
Garih'in Şeyhi Kimdi? 97 Şerif Mardin'in Amcasıydı 125
Mevlevi Usta'ya Çıraklık 98 Ömer Fevzi Nasıl Arusi Oldu? 126
Midilli'de Geçen Sürgün Günleri 99 İsmet İnönü'ne Niçin Mektup Yazdı? 127
"Ateşli Bakışları Vardı" 100 Museviler'e Yardım Ettiler 128
Bilim Küpü'nün Babası da Nakşiydi 100 Arusi Şeyhleri Kimlerdi? 128
Şiire Düşkün Bir Şeyhti 101 Ömer Fevzi Mardin'in Museviler'e Bakışı 129
Topçu'nun Şeyhi de Küçük Hüseyin'in Talebesi 101 Kore'ye Asker Göndermeyi Savundu 130
Özbekler Tekkesi Önemli Bir Merkez 102 Afrikalı Arusiler Türkler'i Seviyor 131
Tekke'de Küçük Hüseyin Etkili Oldu 103 Kıbrıs Harekatında Arusilerin Kerameti 131
Karakol Örgütünün Üssüydü 103 Türkeş, Arusiler'e Niçin Teşekkür Etti 132
Çakmak'ın Büyük Dedesi İlk Nakşilerden 104 Gün Sazak'ın Eşi Arusiler'e Yardım Etti 133
Dünya Çapında Tıpçık Mürid Oldu 105 Başörtüsü Sorununa Farklı Bir Bakış 133
BOLUM XIII Garih'i MOSSAD'mı öldürdü 169
GARİH CİNAYETİNİN PANAROMASI Üç Kişilik MOSSAD Timi 169
Tinar'la Bir Gün Önce Görüştü 137 Rugidin Neler Dedi 170
Mezarlığa Yalnız Gidiyordu 138 MOSSAD'ı suçlayan ajan öldürüldü 171
Alo Mezarlıkta Bir Ceset Var! 138 Cinayette Bulgar Pastası İlişkisi 172
BÖLÜM XIV 600 Milyon Dolarlık Pasta 173
Katil "Tinerci Fuat" 141 Ceylan Holding İsrail'de de Kaybetti 173
Deli Fuat Arkadan Saldırmış 142 BÖLÜM XX
"Üzeyir Bey Keyifliydi" 142 Kaynak'tan Şok Yorumlar 175
Fuat N, "Ben Suçsuzum" 143 Yermez'in Firarisi Bir Senaryo mu? 176
Cinayet Masası Harekete Geçiyor 143 Garih İsrail'in Önün'de Bir Engeldi 176
Bakan Yücelen Herkesi Şaşırttı 144 Ölümü Daha Çok Konuşulacak 177
BÖLÜM XV
Tel Aviv'den Gelen Gelene 147
MOSSAD Devreye Girdi mi? 148
BÖLÜM XVI
Kayıp Telefon Sinyal Verdi 151
Sinyal Hastal Kışlasından Geldi 152
Kaç Tane Yermez Vardı? 152
Kışladan Esrarengiz Firar 153
Bir Gün Öncede Çarşıdaymış 154
BÖLÜM XVII
Beşiktaş Köşe Bucak Aranıyor 155
Garih'i Yener Öldürdü 155
Daha Önce de Cinayet İşlemiş 156
Eymür Kafaları Karıştırdı 157
Sürpriz Tanıklar Ortaya Çıkıyor 157
Yücelen'den Skandal Sözler 158
BÖLÜM XVIII
Pınar Bilinen Kadın Suna'ydı 161
Yermez Kayseri'de Yakalandı 162
"Dua Ederken Bıçakladım" 163
Pınar, Mezarlıkta Sevişmem Dedi 164
Cinayette Örgüt Yok 165
BÖLÜM XIX
Yener'in Donundan 450 Dolar Çıktı 167
Dolar Dona Nasıl Girdi 168
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 7
ÖNSÖZ
BÖLÜM I
Çakmak'in mezarının yanındaki dar patikada gözden kayboldu. cinayet haberi üzerine hemen cep telefonundan eşini aradı, karşı
Daha aşağıda kadm-erkek, genç-yaşh müminler Hz. Muham- daki telefon cevap vermiyordu. Cumartesi günleri eşinin belli saat
med'in yakın arkadaşlarından Eyüp El Ensari'nin türbesinde Al lerde telefonunu kapalı tuttuğunu bilen Lili Garih, eşinin öldürül
lah'a yakarıp, dua ediyorlardı. Eyüp El Ensari'nin çok yaşlı olma müş olabileceğine ihtimal vermek istemiyordu. Üzeyir Garih'in öl
sına rağmen, Arap İslam ordularıyla birlikte İstanbul kuşatmasına dürüldüğüne ilişkin bir açıklama da henüz yapılmamıştı.
katıldığı ve burada öldüğüne inanılıyor. Müminler Eyüp Sultan Pek çok telefon geldi Lili Garih'e. Kuşkulan giderek artıyordu.
Türbesi'nde Allah'a avuç açıyorlardı. Takvimler 25 Ağustos'u gös Son bir kez daha eşinin numarasını çevirdi, yine ses yoktu. Son ça
teriyordu. re olarak cep telefonuna sesli mesaj bıraktı. Mesajta, "Seni öldüre-
ceklermiş, hatta öldü diyenler var. Kendine dikkat et. Meraktayım.
Müslüman mezarlığında Musevi cesedi Beni hemen ara" diyordu Lili Garih. Oysa Üzeyir Garih çoktan ya
Saat öğleden sonra üçü gösteriyordu. Gazetelerin ve televiz şama veda etmişti. Fazla geçmeden ölüm haberi doğrulandı. Lili
yonların haber merkezlerine bomba gibi bir haber düştü. "Polisi Garih, aile dostları işadamı Şarık Tara'nın gönderdiği bir özel
arayan bir kişi, -arayan kişinin erkek ya da kadın olduğu konusun uçakla Cumartesi saat 18.30'da İstanbul'a hareket etti. 45 yıllık eşi
da net bir açıklama yapılmadı-Eyüp Mezarhğı'nda bir erkek cese
artık yoktu.
di olduğunu söyledi.
İlk incelemeleri bitiren polis, Üzeyir Garih'in Fevzi Çakmak'ın
Cesedin Musevi iş adamı Alarko Holding'in EŞ Başkanı Üze- kabrinin yakınında öldürülmüş olarak bulunduğunu açıkladı. Açık
yir Garih olduğundan kuşkulanılıyor.". 15 dakika sonra kamera lamalara göre Garih yedi yerinden bıçaklanarak öldürülmüştü.
manlar, muhabirler Eyüp Mezarlığı'ndaydılar. Bu arada gazeteler
Polis, "Üzeyir Garih'in neden buraya geldiğini araştırıyoruz"
de Üzeyir Garih'in evine ve Alarko Holding'e ulaşmaya çalışıyor
diyordu.
lardı. Garih'in eşi ve çocukları Bodrum'daydılar. Alarko Holding
Musevi bir işadamının bir müslüman mezarlığında ne işi olabi
yetkilileri ise Üzeyir Garih'in öğle sıralarında Holding binasında
lirdi?
olduğunu, öğle sıralarında ofisten çıktığını da eklediler. Bulgar He-
yeti'yle görüşme yaptığını söylediler. Ancak Üzeyir Garih'e ulaşa Eyüp'te ne arıyordu?
mamışlardı, cep telefonu cevap vermiyordu. İhbar üzerine Eyüp Ertesi gün herkes bu sorunun cevabını arıyordu. Musevi bir iş
Mezarlığı'na giden polis, ikinci aramada Fevzi Çakmak'ın mezarı adamı Eyüp Mezarhğı'nda ne arıyordu? Alışılmadık , beklenmedik
nın yanında bıçaklanarak öldürülmüş bir erkek cesedi buldular. Ce- bir ölümdü; belki dünyada bir başka benzeri de yoktu. Üzeyir Ga
sed Üzeyir Garih'indi. rih'in seveni çoktu, doğal olarak düşmanı da. Ölüm tehditleri aldı
Garih'in elbiselerini kontrol eden polisleri en çok şaşırtan, üze ğı bilinen Garih, korumasız olarak neden Eyüp Mezarlığı'na git
rinden halk arasında cevşen tabir edilen küçük bir Müslüman dua mişti? Polis, Garih'in ,şoförünün izinli olduğunu ve mezarlığa
kitabı çıkmasıydı. Yanı sıra İbranice yazılmış başka dualar da var muhtemelen yalnız gelmiş olabileceğini açıkladı. Öte yandan gaze
dı. Eyüp Mezarlığı'nı kuşatan polis, hiçbir kimseyi mezarlığa yak telerde yer alan iddialara göre, Garih kaçırıldıktan sonra öldürüle
laştırmadılar. Olay Yeri İlk İnceleme ekipleri ve Cinayet Masası rek Fevzi Çakmak'ın mezarının yanına bırakılmıştı. Ya da kaçırılıp
ekipleri cesedin bulunduğu yerde araştırmalarını sürdürüyorlardı. mezarlığa getirilerek orada infaz edilmişti. Çakmak hem Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurucuları arasında olmakla Türk bağımsızlığını
"Senin için öldü diyorlar, beni ara" simgeliyor hem de dindar kişiliğiyle halkın saygı duyduğu tarihi
Bodrum'un Ortakent Beldesi'ndeki Yeşilyurtlular Sitesi'ndeki bir kişilikti. 1950 Nisan'ındaki vefatında hükümetin milli yas ilan
yazlığında tatil yapan Garih'in eşi Lili Hanım da kendisine ulaşan etmemesi üzerine dindarların başı çektiği kalabalıklar, cenazeyi
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 15
14/Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
görev yapmıştı. Öte yandan Mareşal Çakmak'ın İkinci Dünya Sa Sultan Mezarlığı'mn giriş kapısıdır. Garih'in konuşmasına anlam
vaşı yıllarında Musevileri koruduğu iddia ediyordu. Üzeyir Garih veremeyen ve kafası karışan Cumali usta sözleşüen gün randevu
hem baba dostu olduğu hem de Musevileri koruduğu için Mareşal yerinde hazır oluyor. Mezarlık girişinde buluşan Garih ve Cumali
Çakmak'ın mezarını ziyaret ederek vefa borcu ödüyordu. ayaküstü hoş beşten sonra Piyer Loti'ye uzanan daracık yoldan
Bu öyle bir vefa borcu olmalıydı ki Garih öğle saatlerinde, ara ilerlemeye başlıyorlar. On dakika sonra Fevzi Çakmak'ın mezarı
larında Bulgaristan Başbakan Yardımcısının da bulunduğu bir Bul na gelirler. Cumali Usta, bugüne kadar Mareşal Çakmak'ın meza
gar heyetini ofisinde kabul ettikten sonra üzerini bile değiştirme rının burada olduğundan dahi haberi bulunmamaktadır. Cumali
den ve kimseye haber vermeden arabasına atladığı gibi soluğu Usta'nın şaşkınlığına bir yenisi daha eklenir. Çakmak'ın mezarının
Eyüp Mezarliğı'nda almıştı. Garih'i mezarlığa koşturan "neden" hemen yanındaki bir başka kabirin başına giden Garih, Cumali us
çok önemli olmalıydı. taya dönerek herkesten sakladığı sırrını açıklar: "Bak Cemal! Bu
rada sana anlatacaklarım sadece ikimizin arasında kalacak.'Burada
Şeyhi Küçük Hüseyin, Nakşibendi! yatan zat benim için çok değerlidir. Onu babamın bana anlattığı
Bu arada ilginç bir gelişme daha oldu. Garih'in fabrikasında şekliyle gıyaben tanıyorum. Babam bana doğumumdan itibaren
çalıştıktan sonra emekliye ayrılmış, mutemet adamı açıkladı: "Ga Mevlana Küçük Hüseyin'in sık sık evimize geldiğini anlatırdı. Bu
rih Çakmak'ın değil Küçük Hüseyin Efendi'nin mezarını ziyaret zat benim başımı okşar ve babama (Bu çocuk ülkesine büyük hiz
ediyordu. Küçük Hüseyin Efendi, Çakmak'ın da şeyhiydi." metlerde bulunacak) dermiş. Onu dünya gözüyle hiç görmedim, en
Kafalar iyice karışmıştı. Musevi işadamı Garih'in 1930'da ve azından görecek yaşa eremedim. Ancak ben onu dün gece rüyam
fat etmiş olan bir Nakşi şeyhiyle ne ilişkisi olabilirdi? Garih, din da gördüm." diyerek söze başlar. Küçük Hüseyin Efendi rüyasında
dar çevrelerin husumetini kazanmış bir isim değildi, aksine bu çev Garih'ten mezarını yaptırmasını istiyor. Esrarengiz telefonun anla
relerle yakın ilişkisi olan bir işadamıydı. Ama bu özelliği bile Ga mı ortaya çıkıyor. Garih, Cumali Usta'dan Hüseyin Efendi'nin me-
rih'in Küçük Hüseyin Efendi'nin kabrini ziyaret etmesini açıkla zarıyla yakından ilgilenmesini istiyor. Bütün masrafları kendisi
maya yetmiyordu. Daha başka bir neden olmalıydı. Sorunun ceva karşılayacaktır. Böylece Cumali Usta, patronu Garih'in sırrına or
bı gecikmeden geldi: Küçük Hüseyin Efendi, baba Garih'in yakın tak oluyor. Garih'in ölümüne kadar da bu olaydan kimselere söz et
dostuydu. Garih'in öldürüldüğü mezarlık bölgesi Nakşi tarlası ola miyor.
rak biliniyordu. Bu bölgede İstanbul'un tanınmış Nakşi şeyhleri
yatıyordu.Avusturalya'da trafik kazasında vefat eden İskenderpaşa Şeyhini ziyaretten hiç vazgeçmedi
Cemaati'nin şeyhi Prof. Esat Coşan'da aynı bölgede toprağa veril Garih ve Cumali zaman zaman Küçük Hüseyin Efendi'nin me
di. Coşan'ın kabri Garih'in yürüdüğü yolun kenarındaydı. Üzeyir zarında buluşuyorlar. Garih, sırrını emanet edecek kadar güvendi
Garih'in vahşice öldürülmesi, en yakınlarından bile sakladığı il ği Cumali Usta'ya daha pek çok şeyler anlatıyor. Garih, babasının
ginç bir sırrı açığa çıkarıyordu. Hüseyin Elendi ile çok yakın dost olduklarını, sık sık bir araya gel
diklerini anlatıyor. Hatta uzun süre çocuğu olmayan Azra Garih,
Ustabaşı Cemal sırrı açıklıyor Nakşi Şeyhi Hüseyin Efendi'den kendisi için dua etmesini de rica
ediyor. Rivayetlere göre Hüseyin Efendi, Azra Garih'e, "Bir erkek
Alarko Şirketler Topluluğu'nda 30 yıl ustabaşı olarak çalıştık
çocuğunuz olacak. Adını da Üzeyir koyun.". Azra Garih, Üzeyir
tan sonra emekli olan ve Kırklareli'nin Babaeski İlçesi'ne bağlı
Torbalı'da yaşayan 82 yaşındaki Cemal Cumalı, patronu Üzeyir doğduğunda Hüseyin Efendi'nin isteğini yerine getiriyor. Musevi
Garih'i ölüme götüren sırrı açıklıyordu. Cemal Cumalı'ya eski pat ler arasında Üzeyir ismi pek kullanılmamasına rağmen isim konu
ronu Üzeyir Garih'ten 1992'de bir telefon geliyor. Garih, "Cumali lur. Üzeyir Garih üç yaşlarında iken Küçük Hüseyin Efendi vefat
usta atla gel. Seninle özel bir işimiz var" diyor. Randevu yeri, Eyüp ediyor. I950'li yıllarda Azra Garih de yaşama veda ediyor. Bir gün
18/Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 19
Yazgısını rüyası çizdi yaptığı da rivayetler arasında yer alıyor. Bir hikaye de şöyledir: Pa
Rüyanın Üzeyir Garih'in manevi dünyasında çok önemli bir pazın biri Yahya Efendi'nin atının yularına yapışır. "Bu da adalet
yeri vardı. Basma yansıyan bilgilere göre Garih, hem babasının ya midir? Doğru dürüst defter tutulmuyor, ölülerimizden bile haraç is
kın dostu Şeyh Küçük Hüseyin Efendi'yi hem de Kanuni Sultan tiyorlar!" der. Yahya Efendi derhal Kanuni Sultan Süleyman'ın hu
Süleyman döneminde yaşamış Şeyh Yahya Efendi'yi rüyasında zuruna çıkarak, "Yazıklar olsun. Böyle ele geçen mal helâl değil
gördü. Garih'e rüyasında görünen Şeyh Yahya, kendisinden Beşik dir. Yediğin, içtiğin, sarayın, saltanatın, haram sana!. Allahü Te-
taş'taki dergahını onarıp ihya etmesini istiyor. Bu isteği yerine ge âlâ'nın huzuruna çıktığında ne cevap vereceksin? Korkarım yaka
tiren Garih, evini de Şeyh Yahya Dergah'ına kısa bir mesafede ya nı kafirlerin eline verecekler. Sürüm sürüm sürünecek, cehenneme
pıyor, yıllarca bu evde oturuyor. Saadet Partisi Genel Başkanı Rc- itileceksin. Unutma tacın, tahtın, burada kalır, seni şöhretin değil,
cai Kutan'ın başdanışmanı, Refah Partisi Adana eski Milletvekili adaletin kurtarır!" diyerek derhal bu yanlışın düzeltilmesini ister.
Ertan Yülek Garih için çok ilginç bir iddiada bulunuyordu: "Garih Daha bunun gibi pek çok hikaye anlatılıyor. Beşiktaş Rum Metro-
çok eski bir dostumdu. Beşiktaş'ta bulunan Yahya Efendi Dergfı- politi'nin de Yahya Efendi'nin hiristiyanlara gösterdiği ilgiden ötü
hı'na tabi olduğunu düşünüyorum. Rüyasında Yahya Efendi'yi rü zaman zaman dergahı ziyaret ettiği rivayet ediliyor. Bu tür hika
gördüğünü ve kendisinden orada satılık bir yer olduğunu ve orayı yelerin ortaya çıkmasına, Şeyhin müslüman olmayan kişilere hoş
satın almasını istediğini biliyorum. Orayı, yani şimdi evinin oldu görü ve sevgi ile yaklaşmasının büyük bir payı olsa gerek. Yahya
ğu yeri satın aldığını biliyorum. " dedi. * Efendi Dergahı fakirlerin sığınağı, yolda kalmışların barınağıdır.
Müderris mahlasıyla şiir yazan Yahya Efendi'nin hekimliğinin ya
Şeyh Yahya herkesi seviyordu nı sıra hendese, matematik ve geometri gibi zamanın fen bilimleri
Yahya Efendi, hangi dinden olursa olsun, herkese iyilik yapan ne vakıf bir şeyh.
bir müslüman büyüğü olarak biliniyor. Yahya Efendi, Trabzon Ka
dısı Ömer Efendi'nin oğludur. Annesi Afife Hanım, Kanuni Sultan Dergahta kimler yokki!
Süleyman'ın süt annesi. Şeyh Yahya Türbesi İstanbullu denizcile Şeyh Yahya Üveysilik olarak bilinen tasavvuf ekolüne mensup.
rin uğrak yeri.Yahya Efendi ismi etrafında adeta bir efsane örülü Kendisinden sonra tekkenin Kadiriliğe ve Nakşibendiliğe hizmet
yor. Denizciler, Boğaz'ı koruyan dört manevi bekçiden birinin ettiği, yanı sıra Üveysiliğin de en azından bir meşrep olarak devam
Şeyh Yahya olduğuna inanıyorlar. Öte yandan İstanbul'un gayr-ı ettirildiği İstanbul Ansiklopedisi'nde belirtiliyor. Tekkenin son
müslim denizcileri de saygılarını eksik etmezler. Yahya Efendi ile postnişini, vefat ettiği 1961 yılına kadar burada ikamet eden Şeyh
ilgili hikayelerin kahramanları masında pek çok hıristiyan de var. Abdulhay Öztoprak'tır. Şeyh Abdulhay, Üveysiliğin yanı sıra hem
Hatta Şeyh, bazı Rum denizcilerin müslümanlığı kabul etmesine de Kadiri hem de Nakşi'dir. Sohbetlerinden oluşan "Hikmetler ve
vesile oluyor. Bir Rum denizci Karadeniz'de tutulduğu fırtınadan Aşıklar Bahçesi" isimli kitabı 1980'de müridi M. Yekta Dümer ta
kurtulması karşılığında Yahya Efendi Dergahı'na bir fıçı şarap ba rafından neşredildi. Tekke Çırağan'da , Yıldız Mahallesi'nde, Çıra-
ğışlayacağı vaadinde bulunuyor. Gerçekten de kurtulur ve bir fıçı ğan Caddesi'ne bağlanan Yahya Efendi Çıkmazı'nda yer alıyor.
şarapla dergaha gelir. Rum denizci bir an için müslümanların şarap Şeyh Yahya Tekkesi'nin çevresi, şeyhin türbesine komşu olmak is
içmeyeceğini unutmuştur. Durumu anlayan Şeyh Yahya hiç sesini teyen binlerce tarikat ehli, devlet adamı, hanedan ve saray mensu
çıkarmaz, teşekkür etmeyi de ihmal etmez. Fıçıdaki şarap nar şer buna ait mezarlarla doludur. Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Ra-
betine dönmüştür. Rum denizci bu keramet karşısında, "Ey yol gü ziye Sultan, II. Abdülhamit'in kızı Hatice Sultan da Şeyh Yahya
neşi" der," Vallahi senin dinin haktır!" Yahya Efendi denizde fırtı Türbesi'nde yatıyorlar. Pek çok şeyh ve ünlü bestekarların yanı sı
naya tutulan iki rum papazını kurtardığı ve dergahla bakımlarını ra Kadiri tarikatı şeyhlerinden ilk seri ateşli topun mucidi Ahmet
22 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 23
Süreyya Emin'in mezarları da burada bulunuyor. Bu bakımdan nini, İslam ve Hristiyan kültüründe rüyanın yeri konusunda mü
Dergah ve çevresi adeta Eyüp Sultan Mezarlığı 'nda Şeyh Küçük kemmel bir giriş yazan Prof. Cemal Kafadar şöyle açıklıyor: "Çün
Hüseyin ve Mareşal Çakmak'ın da kabirlerinin bulunduğu Nakşi kü insanın düşü çok değerlidir; olur olmaz kişiye aktarmamak ge
Tarlası bölgesi gibi bir nitelik taşıyor. Ahmet Hamdi Tanpınar da rekir. Rüya yorumlanmadığı sürece bir şey söylemiş sayılmaz, do
Şeyh Yahya Tekkesi'ni, "İlahi mağfiret Yahya Efendi dergahında layısıyla insan davranışına yön vermez, kaderini çizmez. 'Rüya
adeta güzel bir insan yüzü takınır. Ölüm burada, hemen iki-üç ba uçucu bir kuşun ayağı üzerindedir, tabir olunmadıkça onun için is
samak merdiven ve bir-iki sedle çıkılıveren bu bahçede hayatla o tikrar ve karar yoktur'. Ancak yorumlandığı anda, yorumlayan is
kadar kardeştir ki bir nevi erme yolu, yahut aşk bahçesi sanılabilir" ter bilgili ister cahil olsun, ister hayra ister şerre yorsun, 'ta'birinün
satırlarıyla niteliyordu. Yakın tarihlere kadar Yahya Efendi Ca- hükmü ra'iye sabit olur'. Artık rüyanın mantığı yorumlandığı ha
mii'nin hazireleri de tartışma konusu oldu. Basında Caminin tari liyle işlerlik kazanır ve düşü görenin kaderi olur. Yani düşlerin an
kat mezarlığına dönüştürüldüğü şeklinde yakınmalarda bulunuldu. lamı kişinin dışındaki nesnel bir dünyada yatsa bile bu, öznenin
Avusturalya'da vefat eden Nakşibendi Şeyhi Prof. Esat Coşan'ın rolünü yadsımaz; bilakis, bütün idealist düşünce sistemlerinde ol
Süleymaniye Camiine defnedilmesine izin vermeyen Cumhurbaş duğu gibi, ancak bir özne tarafından algılandığında ve anlamlandı-
kanı Sezer'in, hayatta olan Atiye Selma Ercihan'ın öldükten sonra rıldığında gerçeklik kazanır. Dolayısıyla aynı rüya değişik kişiler
Yahya Efendi Camii mezarlığına gömülmesine onay verdiği bası tarafından görüldüğünde değişik anlamlar taşıyabilir."
na yansıyan bilgiler arasında yer aldı. Prof. Kafadar'ın İslam kültüründe rüya hakkından yazılanları
aktararak yaptığı analiz, bir kitabın önsözünde yer alıyor. Kitap,
Rüya her toplumda etkili Osmanlı döneminde yaşamış Asiye Hatun isminde bir kadının rü
Rüyanın Garih'in özel yaşamında etkili olduğunu belirtmiştik. ya yoluyla, kendini ya da şeyhini bulmasını anlatan bir güncedir.
Rüya, müslüman toplumlarda olduğu gibi her toplumda etkisini
Rüyasında gördü, müridi oldu
hissettiren bir güce sahip. Müslüman toplumların geleneğinde rüya
Asiye Hatun, rüyasında gördüğü kişinin uzak bir kentte yaşa
tabiri denilen ayrı bir dal bulunuyor. Batı'da da modern psikoloji
yan Halveti Şeyhi Muslihüddin Efendi olduğunu öğreniyor. Ona
nin rüya ve insan kişiliği arasındaki bağıntıyı araştıran dalları oldu
rüyalarını yazarak tabir etmesini rica ediyor. Oysa Muslihüddin
ğu biliniyor. Müslüman toplumlarda özellikle tasavvuf geleneğin
Efendi'yi gerçek hayatta hiç görmemiştir. Sonuçta Asiye Hatun,
de rüyanın önemi daha da artıyor. Rüya yoluyla tasavvuf dünyası
Şeyhin müritleri arasına giriyor. Prof. Kafadar, rüya tarihçiliğinin
na ayak basıldığına dair anlatıların haddi hesabı yok. Tasavvuf bü
niçin önemli olduğunu şu sözlerle anlatıyor: "Bir tarihçi, hele hele
yüklerini anlatan kitaplarda rüya ile kendisine yön veren ya da ara
ruhbilimsel çözümleme yapmaya niyeti ve eğitimi olmayan bir ta
dığı şeyhi bulan kişilere ilişkin pek çok örnek var. Rüyanın da bir
rihçi rüyalarla niye ilgilensin? Bir kere görülenlerin ya da görül
bilgi kaynağı olduğuna inanan müminlerin sayısı hiç de az değil.
müş gibi anlatılanların içerikleri bir yana, rüyaların nasıl değerlen
Bu nedenle rüya tabiri toplumlarda kültürel bir olgudur. Hatta kül
dirildiği ve yorumlandığı, bir kültürel geleneği anlamak isteyenle
türel bir olgu olmanın ötesinde İslam geleneğinde "rüya nübüvve
re bir çok konuda önemli ipuçları verebilir. Modern toplumlar da
tin kırkaltıda biri" olarak kabul edilir. Kur'an-ı Kerim'de Yusuf
hil her toplumda rüyaların yorumlanması/çözümlenmesi belirli
Peygamber aynı zamanda bir rüya tabircisi olarak nitelenir. Batılı
metafizik ve epistemelojik inanışlara göre biçimlenir. Ayrıca tarih
ya da Doğulu olsunlar, krallar, sultanlar ve imparatorların sarayla
boyunca değişik toplumlarda rüyanın yanı sıra, kendi tıp gelenek
rında rüya tabircisi olarak nitelendirilen kişiler hep oldu. Ancak İs
lerinin beden/ruh/zihin ilişkileri üzerine varsayımlarına göre
lam toplumlarında rüya tabirciliği, rüyanın ya şeytandan ya Al
hareket etmişlerdir." *
lah'tan geldiği düşüncesi çerçevesinde dünya nimetlerinden yüz
çevirmiş dervişlerin ya da sufilerin işi olarak görülür. Bunun nede- İJzeyir Garih de rüyasında gördüğü Küçük Hüseyin Efendi'nin
24 / Carih (Stradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 25
BÖLÜM II
tanbul'dan Anadolu'ya adam ve cephane sevkiyat-ının yanı sıra is Geçen yıl Avusturalya'da gönüllü sürgünlük yaşarken vefat
tihbarat faaliyetlerinde de bulunan gizli Karakol Örgütü ile işbirli ederek Eyüp Sultan Mezarlığı'nda toprağa verilen Prof. Esat Coşan
ği içinde olduğu iddia ediliyor. Üzeyir Garih de kendisiyle yapılan da 1980'de vefat eden Kotku'nun hem damadı hem de İskender
bazı söyleşilerde babasının bu yönüne işaret ediyordu.* Paşa Cemaatinin şeyhiydi. İskender Paşa cemaati kaynaklan Ga
Karakol örgütü, mütareke döneminde Enver Paşa'nın işaretiy rih'in rüyasında gördüğü Şeyh Yahya Efendi Dergahı'nın son şeyh
lerinden Abdulbakıy Öztoprak ile Küçük Hüseyin Efendi'nin mü
le ünlü İttihatçılardan Kara Kemal ile Miralay Kara Vasıf tarafın
ritlerinin büyük bir kısmının Mehmet Zahit Kotku'ya intisap etti
dan İstanbul'da kurulan bir direniş örgütüdür. Azra Garih, Karakol
ğini söylüyorlar. İskender Paşa kaynaklarında olay, şöyle
örgütünden Cumhuriyet döneminde Bayındırlık Bakanlığı yapan
anlatılıyor: "Bazı şeyh efendiler müridlerine vefatlarından sonra
emekli albay Behiç Erkin'in yanı sıra İttihatçıların İaşe Nazırlı-
Mehmed Efendi hazretlerine bağlanmalarını tavsiye etmişlerdir.
ğı'nı yapmış olan Kara Kemal ile ilişkilidir. Savaş bittikten sonra
Mesela Yahya Efendi Dergâhı Şeyhi Abdülhay Efendi'nin derviş
diş hekimliğine devam eden Azra Garih'in hastaları arasında İsmet
leri O'na intikal etmiştir. Küçük Hüseyin Efendi'nin vefatıyla der
İnönü'nün annesi Çevriye Hanım da var. Azra Garih, ünlü cildiye
vişleri O'na gelmişlerdir. Bu durumu Es'ad Coşan Hoca şöyle izah
ci Prof. Hasan Reşat Sığındım ile bir süre aynı muayenehaneyi de
ediyor: 'Hocamız hakikaten manevî makamı çok yüksek bir zat-ı
paylaşıyor. Bir ara zor günler yaşayan Azra Garih'in imdadına ya
muhterem olduğu için, zamanındaki bir çok hoca efendinin yerine
kın dostu Behiç Erkin yetişiyor. Bayındırlık Bakanı Erkin'in yardı
halef çıkmıyor, işaret olmuyor. İşaret olmayınca, ne demek?... 'da
mıyla Azra Garih, Haydarpaşa'da Devlet Demiryolları'nın diş tabi
ğılmayın, orda toplanın' manasına gelir. Vefat etmiş bir kimseye
bi oluyor. 1933'de Nazilerin iktidara gelmesinden sonra Alman
bağlılık olmaz! Onu bahane ederek müstakil yaşamak olmaz! Ken
ya'dan Türkiye'ye kaçan musevi bilim adamlarından İstanbul Diş
disi bağlanacak!"
çilik Bölümünü kuran Dr. Kantaroviç, Garih Merin sık sık konuğu
oluyor...
"Müslüman olduğunu gizliyordu"
"Babası gizli müslümandı!" Fevzi Çakmak'm da Küçük Hüseyin Efendi'ye yakınlık duydu
Üzeyir Garih'in babası Azra Garih'in Şeyh Küçük Hüseyin ğu iddiaları Azra Garih'in aynı şeyhe intisaplı olduğu iddialarıyla
Efendi'ye intisaplı gizli bir müslüman olduğu da iddia edildi. İddi biraraya geldiğinde Türkiye'nin yakın tarihindeki ilginç ilişkiler
anın sahibi Azra Garih'in yakın dostlarından olduğu ifade edilen ve yumağı da birbiri ardınca çözülmeye başlıyordu. Azra Garih'in
1984 yılında 93 yaşında vefat eden Hulisi Güzelyazıcı'nın oğlu gizli müslüman olduğuna dair bilgileri babası Hacı Abdullah Hulu
Abdurrahim Güzelyazıcı'ydı. Hulusi Efendi, Şeyh Küçük Hüseyin si'den edindiğini belirten Abdurrahim Güzelyazıcı, Üzeyir Ga
Efendi'nin de bağlı olduğu Nakşibendiliğin Halidiye kolunun Gü- rih'in ölümünden sonra sırrı açıklamak ihtiyacı hissettiğini söylü
müşhanevi dalına mensuptu. İskender Paşa Cemaati olarak devam yordu. Abdurrahim Güzelyazıcı lise yıllarında Şişhane yokuşundan
eden Gümüşhanevi Dergahı'nın şeyhlerinden biri de Mehmet Za Karaköy'e inerken Kuledibi'ne doğru dönen sokağın başında bü
hit Kotku Efendi idi. Garih'in okul arkadaşları olan Turgut Özal, yük bir apartmanda 'Dişçi Garih' şeklinde bir levha bulunduğunu
Korkut Özal ve Necmettin Erbakan ve Recai Kutan'in da İTÜ'lü belirtiyor, bu levhayı her gördüğünde babasının, Ezra Garih'in
yıllarında Mehmet Zahit Kotku'nun sohbetlerine katıldıkları bilini Müslüman olduğunu söylediğini vurguluyordu. Hulusi Efendi, Az
yor. Hatta bir rivayete göre Erbakan'ın Milli Nizam Partisi'ni kur ra Garih'in müslüman olduğunu sakladığını, bu nedenle oğlundan
masında Kotku'nun da rolü var. da bu sırrı aşikar etmemesini istiyor. Azra Garih'in müslüman ol
duğunu iddia eden Abdurrahim Güzelyazıcı, "Babam, ticaretle
"(Çetin Yetkin, Devlet Yaşamında Yahudiler. Aja Yayınları, istanbul) meşgul olurken Kuledibi'ndeki Dişçi (Ezra) Garih'e dişlerini yap-
30 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/31
tırmaya gider. Dişlerinin tedavisi uzun sürdüğünden bu süre zarfın nuyor. Abdurrahim Güzelyazıcı'nın açıklamalarından da anlaşıla
da onunla babam arasında bir dostluk oluşur. Babam bu dostlukla cağı gibi Azra Garih, pek çok dindar müslümanın rağbet ettiği na
birlikte Garih'in aynı zamanda sırdaşı olur. Bu gidiş gelişlerinden dir diş hekimlerinden biri. Azra Garih ile Küçük Hüseyin Efendi
birinde Ezra Garih babama, Müslüman olduğunu söyler. Hatta arasındaki dostluğun da dişçi koltuğunda, bir tür 'doktor-hasta iliş
Mevlevilikteki sema gösterileri gibi pek çok hususun İslamiyet'e kisi' şeklinde başladığı iddia ediliyor. Buna göre dişlerinden rahat
sonradan ilave edildiğini anlatır ve bu gibi şeylere şiddetle karşı sız olan Hüseyin Efendi, kendisine bir Musevi diş hekimi bulun
çıktığını söyler. Babam onun için 'Çok mutaassıp bir Müslüman' masını istiyor. Hüseyin Efendi'nin müridleri, İstanbul'un meşhur
derdi. Bunun sebebini de sonradan hakikate ulaşmanın verdiği aşk dişçilerinden Azra Garih'ten randevu alıyorlar. Ezra Garih, Şeyh'in
ve heyecanla izah ederdi. Bu bilgi bende bugüne kadar saklı kaldı. dişlerini çekebilmek için narkoz kullanmaya hazırlanıyor; ancak
Babama Azra Garih, Müslüman olduğunu çevresinden sakladığını Hüseyin Efendi, kendisine narkoz verilmesini kabul etmiyor. Ga
da hatırlatarak, ondan aynı hassasiyeti göstermesini rica etmiş. Ba rih, "Nasıl olur efendim" diyor, "Narkoz verilmezse, ağrıya daya
bam bana anlattığında aynı şekilde bu sırrı gerekmedikçe kimse ile namazsınız."
paylaşmamamı tembih etmişti" diyordu Zaman gazetesinde. Bunun üzerine, Küçük Hüseyin Efendi "Bir şey olmaz" diyor.
Güzelyazıcı, insanların din değiştirmesinin sanıldığı kadar ko "Sen, dişimi kerpetenle tut, ben 'Allah' deyince çekersin."
lay olmadığını belirterek, Azra Garih'in çevresi ile ilişkilerinin ze Azra Garih, ister istemez Hüseyin Efendi'nin dediğini yapıyor.
delenmemesi ve etrafındaki insanların inancına zarar vermekten Gerçekten de, Şeyh Efendi'nin 7-8 tane dişini, ağrısız sızışız çeki
kaçınmak amacıyla bunu gizlemiş olabileceğini ifade ediyordu. yor.
Güzelyazıcı, Nakşiliğin Halidiye kolunun o dönemdeki şeyhi Diş çekme işlemi bittiğinde, Ezra Garih büyük bir hayret ve
olan Küçük Hüseyin Efendi'nin, Üzeyir Garih'e isim verecek ka merak içinde "İnanamıyorum, bu kadar şiddetli bir acı nasıl berta
dar Ezra Garih'in yakın dostu olduğunu kaydederek, "Babam, raf edilebilir" diye soruyor. Hüseyin Efendi, Ezra Garih'i çağırıyor
onun Hüseyin Efendi vesilesi ile İslamiyet'i kabul etmiş olabilece ve göğsünü açarak bakmasını söylüyor. Garih, yine hayretler için
ğini anlatırdı. Bu konu herkes tarafından sır gibi saklanırdı. Hatta de, Hüseyin Efendi'nin göğsündeki 'Allah' lafzını görüyor. Bu
Hüseyin Efendi'ye çok yakın olan Camcı Hulusi Gökmenli ve Ca olaydan çok etkilenen Doktor Garih, Mevlana Küçük Hüseyin
hit Gözkan vardı. Onlara sorardım bu konuyu. Hiç duymamış gibi Efendi'ye karşı büyük bir yakınlık hissediyor. O günden sonra, sık
yaparlardı" diyordu. sık Hüseyin Efendi'yi ziyaret ediyor. Azra Garih'in uzun süre ço
cuğu olmaması üzerine Hüseyin Efendi'den dua etmesini istediği
Üzeyir Garih'in babası Azra Garih'ten etkilenmiş olabileceğini
de belirtiliyor. Hüseyin Efendi, dua etmekle kalmıyor; bir de talep
ifade eden Güzelyazıcı, Üzeyir Garih'in hayattayken sarf ettiği,
te bulunuyor: "Erkek çocuğun olursa, adını Üzeyir koy." Zaman
"Madde benim için o kadar önemli değil. Maddiyatçı bir adam de
geliyor ve Azra Garih'in bir erkek çocuğu doğuyor. Musevi gele
ğilim. Daha ziyade maneviyatçıyım. İmanlı bir adamım. Benim de
neğinde 'Üzeyir' isminin çocuklara verilmesi adet olmamasına
imanım var. Din aslında imanın düzene sokulmuş bir şeklidir. Ba
rağmen, Baba Garih, "Üzeyir Yahudilerin Peygamberidir. Bizim de
tıl itikadım yok. Ama müminim." sözlerinin ondaki manevi derin
Peygamberimizdir. Sen aldırma, Üzeyir koy" diyen Hüseyin Efen
liğin ipuçlarını verdiğini iddia ediyordu.*
di'nin sözünü tutuyor.
Üzeyir Garih'in doğumunu babasına haber verdiği belirtilen
Dişçi koltuğunda başlayan 'muhabbet'
Küçük Hüseyin Hüsnü Efendi'nin engin insan sevgisi üzerine te-
Peki Azra Garih Nakşi Şeyhi Küçük Hüseyin Efendi ile nasıl
mellendirilen tasavvufi görüşlerinin pek çok insanı etkilediği de
tanışmıştı? Bu konuda da çok çeşitli kaynaklardan rivayetler bulu-
kaydediliyor.
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 33
32 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
tede tutmak ister. Bir süre asistanlık da yapar. Babası vefat ettiği
için aldığı para yetmeyeceğinden daha paralı işler peşinde koşma
ya başlar.. Üniversiteden ayrılınca mümessilliğini GNA Baker
isimli bir İngiliz şirketinin yaptığı Carrier Corparition'da tesisat
mühendisi çalışmaya başlar. Askerden sonra Buldanlıoğulları'nın
Beşiktaş'ta Pastörize Süt Fabrikası'm kurmak için oraya transfer
olur. Tekrar eski iş yerine çağrılır. Todori Karakaş 'ta çalışırken İs-
hak Alaton'la tanışırak Alarko'yu kurarlar. Alarko'nun açılımı
Alım-satım (AL) araştırma-geliştirme (AR) komple tesisler (KO).
Garih kaderin garip bir cilvesiyle 49 yıl önce mühendis olarak
çalıştığı ve dünyanın en büyük şirketleri arasında yer alan Carrier
ile 1999'da ortaklık yapıyor. Carrier, United Technologies'e bağlı,
yılda 6 milyar dolar cirosu olan bir şirket. Skorsky helikopterlerini BÖLÜM III
aynı grub üretiyor. Carrier, Hollanda, İspanya ve Fransa'daki ısıt
ma sistemleri üreten fabrikalarını kapatarak, üretimi Türkiye'de
yapmaya karar veriyor. Carrier-Alarko ortaklığı ile Avrupa'ya ısıt
ma sistemleri ihraç ediliyor. Üzeyir Garih iş hayatına müteşebbis
VARLIK VERGİSİ VE ALARKO
olarak atıldıktan 2 yıl sonra Lev(lili) Şaşo ile 25 Mart 1956'da İs
tanbul'da evleniyor. Babası Antepli, annesi Halepli olan Lev Garih İshak Alaton anlatıyor
Mersin'de doğuyor. Aile 1948'de Lübnan'a gidiyor. Lise'yi Lüb İshak Alaton ile Üzeyir Garih'in yolları ise 1954 yılında çakı
nan'da okuyan Lev Şaşo 1950'lerin başında ailesiyle İstanbul'a şıyor. Demokrat Parti işbaşındadır. Milli Şef İsmet İnönü dönemin
göç ediyor. Üzeyir-Lev Garih evliliğinden Dalya ve İzzet isimli iki de zor günler yaşayan Museviler Demokrat Parti'yi bir can simidi
çocukları oluyor. Garih'in Dalya isimli kızından 3, İzzet isimli er olarak görüyorlar. Varlık Vergisi Olayı 'nda mağdur olan Musevi
kek çocuğundan ise 3 torunu var. • bir ailenin çocuğu olan İshak Alaton, Türkiye'ye duyduğu kırgın
lık nedeniyle bir süre İsveç'te ısıtma sistemleri üreten bir fabrika
da çalıştıktan sonra babasını kıramayarak Türkiye'ye geri dönüyor.
Baba Hayim Alaton 1943 yılında çıkarılan 80 bin liralık Varlık Ver
gisi'ni ödeyemediği için Aşkale'ye gönderilen sürgün-angarya ka-
filesindeki yerini alıyor. "Babamın bütün varlığı onbeş bin lira.
Mağazası satılıyor, oradn da dört beş bin lira çıkıyor. Tam onaltı
bin lirayı ödüyor. 64 bin lirayı ödemek mümkün değil. Çünkü yok.
Eve geldiklerinde seni tevkif ediyoruz, Aşkale'ye gideceksin ama
önce Sirkeci'ye görütürüyoruz demişlerdi. Her gün evde pişen ye
mekten sefertasıyla ben tramvayla, Sirkeci'nin yanında Demirkapı
diye bir yere gelirdim. Demirkapı'dan geçerek bahçemsi ağaçlıklı
bir yere girerdik. Ağaçların arasına çadırlar kurulmuştu. Babamlar
polis değil asker nezaretindeydi. Çadırlarda bir kaç yüz kişi vardı.
Bir manevi tazyik de vardı. Bak Aşkale'ye gidiyorsun, ne sakladıy-
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 37
36 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
yan insanların bir yere gelmeleri mümkün değildir. Ateist dediği "Kimseden ayrımcılık görmedim"
niz insanlar ölüm döşeğinde Allah'ım diyorlar." Üzeyir Garih üzerinde büyük etkisi olan Varlık Vergisi olayını
Üzeyir Garih böyle bir museviydi. Kendisi Sinagog'a pek git daha sonra Zaman Gazetesi'nden Aydın Haskebapçı'ya da anlatı
meyen, Allah'a iman ettiğini söyleyen, alkollü olduğu için kolon yor. 31 Ocak 2000 tarihli Zaman gazetesi'nde yer alan söyleşide
ya bile kullanmadığını itiraf eden ve bunca servetine rağmen sade Garih, "Musevi asıllı bir işadamı olarak ülkemizde zaman zaınan
yaşamayı seven, şatafattan kaçınan mütevazi bir insandı. Hz Mu- bazı zorluklarla karşılaştınız mı? sorusuna, "Hayır, Türkiye'de ge
hammed'e "Peygamberimiz" diyor, kütüphanesinde Kur'an-ı Ke niş bir mozaik var. Onun için Atatürk çok enteresan bir söylem or
rim bulunduruyor, Kuran'ı Türkçe, Arapça ve Fransızca olarak taya atmış ve "Ne mutlu Türk'üm diyene" demiş, "Ne mutlu Türk
okuyordu. Bu yönleriyle Üzeyir Garih eşine rastlanmayan bir Mu olana" dememiştir. Türkiye'de Türk vatandaşları yaşar. Bunların
sevi'ydi. içinde Azeri'si vardır, Gürcü'sü vardır, Laz'ı vardır, Çerkeş'i var
dır, Boşnak'ı vardır, Kürt'ü vardır, Rumelilisi vardır. Dolayısıyla
Osmanlı hayranı bir Musevi çok geniş bir yelpaze ülkemizde bir arada yaşamaktadır. O bakım
Garih Osmanlı hayranı bir Musevi. Ailesinin Osmanlı döne dan Türkiye'de ayrımcılık yaptığınız zaman Türkiyeliyi tarif etme
minde çok rahat bir yaşam sürdüklerini vurgulayan Garih, amcası miş oluyorsunuz. Fatih Sultan Mehmet'e bakarsanız annesi Despi-
nın Osmanlı sarayında görev yapan bir doktor olduğunu da sık sık na'nın Rum asıllı olduğunu ve onun için İstanbul'da Aya İrini Ki-
hatırlatıyordu. lisesi'ni restore ettiğini görürsünüz" şeklinde cevap veriyordu.
Varlık Vergisi dışında Türkiye'de Musevilerin rahatsız edilme Türkiye'de musevi vatandaşlara karşı ciddi bir ayrımcılık olmadı
diğini belirten Garih, Birol Uzunay'a da şunları söylüyordu: "Ül ğını savunan Garih, "Bu açıdan bakarsanız Türk vatandaşı olan
kemiz bir mozaik. Azeri'den, Boşnak'a kadar bir çok millet bir ara herkes Türk'tür, diye düşünüyorum. Tarih boyunca hep o şekilde
da yaşıyoruz. Ortak gayemiz kalkınma olmalı. Ben Necmettin Er- hareket edildi. Bana karşı da o şekilde davranıldı. Ben İTÜ'de
bakan ile aynı dönemde okudum. Recai Kutan ve Süleyman Demi- okurken ve sonrasında hiçbir ayrım görmedim. Hatta 1978 senele
rel ile 40 yıldan bu yana tanışıyoruz. Devlet Bahçeli siyasette ye rinde Selamet Partisi iktidarda iken Sanayi Bakanlığı'nda tahsisler
ni, ancak bazı yönlerini beğeniyorum. Bu saydığım sağcı liderler konusunda bize herhangi bir haksızlık yapıldığına hiç rastlama
den hiçbir olumsuz hareket görmedim. İstanbul Belediyesi'yle de dım" diyordu. Garih'in istisna tuttuğu tek bir olay vardı, o da Vır-
RP'li dönemde daha rahat çalışıyoruz. Demek ki, bu ülkede güzel lık Vergisi'ydi. "Türkiye'de bir ayıp olmuştur, o da bana göre 1942
şeyler de var" senesindeki Varlık Vergisi olayıdır. Yine aynı senelerde gayrimüs
limlerin sözüm ona askere alınması ve kamplarda çalıştırılması söz
Aynı söyleşide Garih millet kavramını da ülkü birliği olarak ta
konusuydu. Onun dışında Türkiye'de bugüne kadar herhangi bir
nımlıyor, "Ülkü birliği milleti meydana getirir. Dil birliği milleti
ayrımcılık olmamıştır" diyen Garih 12 Eylül öncesindeki şiddet
meydana getirmeye tek başına yetmez. İşte bakın bu ülkede iki-üç
olaylarını da şöyle yorumluyordu:
lisan kullananlar var. Amerikan milletinde her dinden, her ırktan,
her dilden insan var. Ama bir millet olabilmiş. Demek oluyor ki "Fakat geçmiş dönemlerde bazı güçler Türkiye içinde veya dı
birleştirici faktör din de değil. Osmanlı asimile etmeye uğraşma şında sağcı-solcu, ilerici-gerici, laik-antilaik, Türk-Kürt gibi bölü
mıştır. Zaten Osmanlı İmparatorluğu'nun ayakta kalmasının en cülüğe doğru bir akım başlatmıştı. Tabii ki Türkiye bulunduğu yer
önemli sebebi herkesi kendi içersinde otonom bırakmasıdır" diyor itibarıyla önemli bir ülke. Enerji koridorunda bir ülke. Belki çok
du. * güçlü olması bazılarının işine gelmemiş olabilir. Onun için daima
ba/.ı karışıklıklara imkan verilmiştir. Fakat artık Türkiye'de bir Av
*( 1 Eylül 2001 I Sayı: 352 Aksiyon) rupa devleti durumuna gelme aşamasında olduğu için bunun da
40 / Carih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Carih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/41
önemi yavaş yavaş kayboluyor. Öyle zannediyorum ki uluslararası Şemsettin Efendi, Ankara Müdafa-i Hukuk Derneği yöneticilerin
ortamların Türkiye'de karışıklık çıkarma arzulan yavaş yavaş yok den ve Teşkilatı Mahsusa'nın güvendiği kişilerin başında yer alı
olmaktadır. Türkiye'nin yapmış olduğu uluslararası ittifaklar, Av yor. Birinci Meclise Ankara milletvekili olarak girdi, istiklal ma
rupa Birliği'ne girme aşamasında bulunması, Türk insanının sağ dalyası aldı. Atatürk'ün Birinci Meclisin açılışında, Şeyh Sunu-
duyusu tüm bunlar Türkiye'nin istikbalde büyük bir Avrupa devle si'nin Kurtuluş Savaşı yıllarında kendisine hediye ettiği elbise ve
ti olma istidadında olduğunu gösteriyor." elinde Hacı Bayram şeyhinin tespihiyle çektirdiği resimde, hemen
sağ yanında, ikinci, elleri önünde olan siyah sakallı kişi Şemsettin
Varlık Vergisi CHP'nin eseri
Efendi'dir. 1883'de doğdu, 1945'de öldü. En yakın arkadaşları ara
Varlık Vergisi Almanlara yakınlığıyla bilinen Başbakan Şükrü
sında Rauf Orbay, Adnan Adıvar, Halide Edip, Ali Fuat Cebesoy,
Saraçoğlu Hükümeti tarafından uygulamaya konuluyor. Varlık ver
Rıza Nur ve Eskişehir Mebusu Emin Sazak da bulunuyor. Hacı
gisi 12 Kasım 1942 yılında çıkarıldı. Kanunu teklif eden Hükümet
Bayram velinin tali kollarından Ahmet Baba'nın kızı Necibe Ha
üyeleri arasında Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile birlikte, Hasan Ali
nım, Koçzade Mehmet Efendi ile evlendi. Bu evlilikten doğan
Yücel, Recep Peker, Numan Menemencioğlu, Ali Rıza Artunkal,
Koçzade Mustafa Efendi, Vehbi Koç'un babası oluyor. Vehbi
Fuat Ağralı, Ali Fuat Cebesoy, Hulusi Alataş, Raif Karadeniz, Şev
Koç'un eşi Sadberk(Aktar), Attarbaşızadelerden (Tali kollardan)
ket Reşit Hatipoğlu, Fahri Engin ve Behçet Uz yer alıyordu. Vergi
Sadullah Aktar'ın kızıdır. Sadberk Hanım, teyze oğlu Vehbi Koç
cetvelleri Müslümanlar için M, Gayrimüslimler için G, Dönmeler
ile evleniyor. Fuat Bayramoğlu ise 1912'de Ankara'da doğdu. Bek
için D, Ecnebiler için E başlıklıydı. Varlık Vergisi büyük ölçüde
taşilik üzerine araştırmalarıyla da bilinen Bayramoğlu'nun "Hacı
azınlık mensubu Türk vatandaşlarını mağdur etti. Dönemin Vasıta
Bayramı Veli, Yaşamı, Soyu ve Vakfı" isimli Türk Tarih Kuru-
lı Vergiler Genel Müdürü ise 12 Mart döneminde Başbakanlık ve
mu'ndan yayınlanan 2 ciltlik bir eseri de bulunuyor. Varlık Vergisi
Maliye Bakanlığı yapan CHP'li Ferit Melen'di. Varlık Vergisi uy
Olayı'nın yakın tanığı olan Fuat Bayramoğlu, 1992 yılında kendi
gulamasını savunan Melen, bu sayede Koçların Sabancıların ken
siyle yapılan bir röportajda Şükrü Saraçoğlu'nun "Varlık vergisinin
dilerine yer edindiklerini savunarak, "Bu hadisenin böyle de sosyal
günahı ve sevabı benimdir. Bugün de aynı vergiyi koymak gerek
bir hizmeti olmuştur" diye;ekti. Yıllar sonra Şükrü Saraçoğlu da
se hiç tereddüt etmem" dediğini zikrediyordu. *
Varlık Vergisi'ni savunacak, "Bugün aynı şartlar olsa yine yapar
dım" diyecekti. Saraçoğlu'un 1943-1945 yılları arasında Özel Ka
Ödemeyenleri Aşkale'ye gönderin
lem Müdürlüğünü yapan kişi ise Koç ailesiyle akraba olan emekli
Varlık Vergisi'nin ağır olması nedeniyle binlerce gayri müslim
Büyükelçi Fuat Bayramoğlu'ydu. Vehbi Koç'un ablası Zehra Ha-
angarya ve sürgünden kurtulmak için gayr-i menkullerini yok pa
nım'ın Halim Kütükçüoğlu ile olan evliliğinden doğan Nesteren
hasına elden çıkardı. Bu nedenle Varlık Vergisi olayı aynı zaman
Kütükçüoğlu, Fuat Bayramoğlu ile evlendi. Bayramoğlu, Fahri
da büyük bir el değiştirme işlemini de ifade ediyor. Sözkonusu iş
Korutürk döneminde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği yaptı.
lemler arasından mezat yoluyla satılan gayr-i merkuller de önemli
Fuat bayramoğlu Hacı Bayramı Veli soyundan gelen Şeyh Ah-
yekun teşkil ediyor. Doç. Dr. Ayhan Aktar, 1943 yılındaki Varlık
med Baba'nın oğlu Şeyh Mehmet Tayip Baba'nın oğlu. Şeyh Tay-
Vergisi nedeniyle en kıymetli menkullerin azınlıklar içinde Yahudi
yip Baba 1856'da doğdu 1920'de vefat etti. Fuat Bayramoğlu'nun
grubu tarafından satıldığını tespit ediyor. **
ağabeyi Şeyh Şemsettin Efendi 1925 yılında türbelerin kapatılma
sına ilişkin kanunun çıkmasına kadar Hacı Bayramı Veli Dergahı *(Ayhan Aktar. Varlık Veresi ve Türkleştirme Politikaları. İletişim Yayınlan.
nın postnişini ve şeyhi olarak kaldı. Damat Ferit Hükümeti döne Slı. 146)
minde Bckirağa Bölüğü'ne sevkedilen isimler arasında yer aldı. **(Varlık Vergisi ve Türkleştirme Politikaları, Ayhan Aklar, İletişim Yayınları)
Carih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 43
42 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
Varlık Vergisi'ni unutamayan Musevi işadamı 500 Yıl Vakfı yütmeye karar veriyorlar. Alaton'un kardeşi de 6/7 Eylül olayları
kurucusu, Profilo Holding'in patronu Jak Kamhi ise bir söyleşide, nın şokuyla İsveç'e yerleşiyor. Daha önce de Varlık Vergisi şokunu
"Bu hadisenin sebebini o zaman da az çok biliyorduk. Biliyor atlatamayan Musevilerden 30 bin kadarı 1948'de İsrail Devleti'nin
sunuz o zamanlar devlet içinde de büyük bir kavga vardı. Diyebi kurulması üzerine İsrail'e göç etti. "Hayatıma bakıyorum da iyi ki
liriz ki Mareşal Çakmak yahudilerin en büyük müdafiiydi. Bu ba varlık vergisi olmuş diyorum bazan. Bir musibetten müthiş bir iyi
kımdan Varlık vergisi bütün Türk toplumunun hissiyatının ve istek lik çıktı. Eğer ben Varlık Vergisini yaşamamış olsaydım bu sıkıntı
lerinin de bir ifadesi değildir. Bazı kişilerin öyle bir tatbikatla Tür lı başlangıç ve arayış olmayacaktı. İsveç bana bir dünya açtı. Sos
kiye'nin bazı sorunlarının üstesinden gelebilecekleri düşüncesiyle yal demokrat bir İsveç benim bilincimde yer etti" * Alaton-Garih
yapılan bir hareketti. Yani, bu, o zamanki 20 milyon Türkün bir ar ikilisi Sümerbank'a ait fabrikaların soğutma işini de alırlar. Mer
zusu değildi. Çoğu Türk bunu ayıplamıştır. Gayet iyi hatırlıyorum" kez Bankası Banknot Matbaası klima santralini de 2.5 ayda teslim
diyordu.* ederler. Alarko 1950'lerin sonunda yerli üretimin teşvik edilmesi
ne yönelik politikalardan yararlanıyorlar. 961 'de ilk fabrika,
Alaton ile Garih nasıl tanıştı? 1977'de ikincisi de kuruluyor. 1974'te Alarko A.Ş holding olur.
İshak Alaton sosyal demokrat fikirlerle İsveç'te tanışıyor, sola Alarko bugün ısıtma sistemlerinden turizme, enerjiden inşaata ka
hep yakın oluyor bu nedenle. Baba Hayim Alaton naylon çorap it dar pek çok alanda iş yapan dev bir holding haline geldi.
haliyle iştigal eden orta sınıf bir musevidir. Naylon çorap işi sar
maz Alaton'u. Daha büyük işler yapmak ister.Türkiye'de taahhüt "Kadın milletine güvenilmez"
işleri almak isteyen Alaton'un bir sorunu var. Bir diploma arıyor. Peki Üzeyir Garih ne diyordu bu ortaklık için. 22 Kasım 2000
Diplomalı bir Musevi ortak arayışı içinde olan Alaton, arkadaşı günü Show TV'deki Alem Programı'na konuk olan Garih şöyle an
Elio Ventura'nın tavsiyesi üzerine Todori Karakaş'ta çalışan Garih latıyor:
ile tanıştırılıyor. "Bankalar caddesinde bir gün bir arkadaşımla yü "46 yıl önce otaklığa başladık ve devam ettiriyoruz. Birbirimi
rüyoruz, Garih de yokuştan aşağıya iniyor. Arkadaşım. İşte diplo zi tamamlayan insanlarız. Birbirimize hiç benzemeyiz. Dolayısıy
malı adam dedi. Ben mevzuyu açtım kendisine ayaküstü. Dünden la birimiz bir konuda yüzse diğerimiz astardır. Hiçbir zaman ne o
razı. Ben de böyle bir iş kurmak istiyorum dedi. El sıkıştık, ortak ne de ben öne geçmeye çalışmayız. O öndeyse o beni öne çeker.
olduk. Karaköy'deki Merkez Bankasının karşısındaki Vefai Han. Hiçbir zaman birbirimizle bir yarışa girmedik. Bir denge üzerine
Giriş birinci kat, avluya bakan tek oda. İki masalık, üçüncüye yer kurulmuş ortaklığımız var. Özel yaşamımızda pek görüşmeyiz. Ay
yok. Alarko orada başladı. Üçüncü iskemle bir müşteri gelirse di nı binada oturmamıza rağmen pek görüşmeyiz. Özel hayatımızı iş
ye". hayatımızdan tamamen ayırdık. İşin gerektirdiği ölçüde görüşüyo
İki ortak işe klima üreterek başlıyorlar. Eş dost derken iş büyü ruz. Herhalde İshak bey'le eşimden daha çok görüşüyorum. Bera
yor. İlk işleri yakın arkadaşlarının babası Bedri Pensoy'a ait bir in ber çalıştığımız arkadaşlara da özel yaşamla iş arkadaşlıklarını
şaata merkezi ısıtma sistemi kurmak oluyor. Bir yıl sonra 6/7 Ey ayırmalarını söylüyorum. Mesala eşlerimiz kıskanmasalar bile gıp
lül Olayları oluyor. Diğer azınlıkların yanı sıra Museviler de bu ta edebilirler. Birinin bir şeyi ötekinin gözüne batar. Dolayısıyla
olaylardan etkileniyorlar. İsrail'e göç eden Musevilerin sayısı gide mırmır dırdır olur. Bu mırmırlardan dırdırlardan kurtulmanın tek
rek artıyor. İki ortak ise Türkiye'de kalmaya ve yatırımlarını bü- çaresi aile içinde pek görüşmemektir."
*(Çetiıı Yetkin. Türkiye'nin Devlet Yaşamında Yahudiler. Afa yaym- *(Cumhuriyet Dergi. İH Orak 199H, Hayim'in oğlu İshak)
Carih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 47
46 / Carih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
rından biri oldu. Bu dönemde Jak Kamhi, İshak Alaton ve Üzeyir pompa ihtiyacını gerektirir. Dolayısıyla çok pahalıya mal olur. Bu
Garih vitrine çıkan musevi işadamlarıydı. Garih, Musevilerin ka
bakımdan Orta Doğu'ya suyun tankerlerle taşınması metreküpü 55
muoyuna açılan ender simalarından biri. Esprili yaklaşımları, sı
cent gibi bir rakama mümkün olabilir, bu da çok pahalı sayılmaz.
cakkanlılığı, açık sözlülüğü ile tanınan Garih, basın ile kurduğu di
Çünkü deniz suyunu tatlılaştıran sistemde 80 cente suyu mal et
yaloglarla şeffaf bir işadamı görüntüsü veriyordu.
mektedir."
Alarko kırk yılda çok büyüdü
Atölye'den holdinge
40 yılda Türkiye'nin sayılı bir kaç holdingi arasında yer alan 20.000. TL. Sermayeli bir Kollektif Şirket olarak kurulan
Alarko Shell ile çerçeve anlaşması yaparak, Orta Asya ve Türki ALARKO, apartman kaloriferleri tesisi ve ısı sanayi müteahhitliği
ye'deki tüm projelerdeki gaz ve enerji naklinde müşterek hareket ile başladığı faaliyetini 1956 yılında, Tophane Caddesi'nde kur
etme kararı aldı. Shell ile Pipe Solution Group'u kuran Alarko, duğu atölyesi ve daha sonra Rami'deki ilk küçük fabrikası ile sür
Türkmen doğalgazının Türkiye'ye ve oradan da Avrupa'ya nakli dürdü. Sümerbank Malatya Bez fabrikası ilave dokuma tesisi ve
konusunda çalışmalar yaptılar. Garih, Baku-Ceyhan hattı konu Merkez Bankası Banknot Matbaası'nın klima santrallerinin
sunda ise iyimser değildi. Garih, Zaman'dan Aydın Haskebapçı'nın tamamını yerli malzeme kullanarak gerçekleştirdi. Bunları zaman
"Bakü-Ceyhan projesinde de bir çalışmanız var mı? " sorusuna, içinde birçok klima santrallerinin tesisi izledi. ALARKO, ser
"Bu proje şu anda çok uygun görünmemektedir. Zira Bakü-Ceyhan mayesini önce 80.000. liraya, 1962'de de 300.000. - liraya çıkardı.
hattını dolduracak petrol burayı finanse edecek şirketlerde yok. Çı Daha sonra 2.500.000. liraya yükseltildi. 1963 yılı içinde
kacak petrol miktarı açısından bakınca belki Kazak petrolü de bu 3.500.000. lira sermayeli bir Anonim Şirket haline dönüşerek
raya aktarılırsa o zaman konu çözülmüş olur. Fakat, Almanların da "ALARKO Sanayi ve Ticaret A.Ş." adına aldı. Aynı yıl Türkiye
iştiraki ile zannediyorum ki birtakım çözümler bulunma yolunda Sınai Kalkınma Bankası kredisi ile Rami' deki 14.000 m2'lik arsa
dır. Biz Bakü-Ceyhan hattı için Yüksel İnşaat ve Atilla Doğan ile üzerine kurulan fabrikada, ısıtma klima-pompa ve brülör tesisatı
bir konsorsiyum kurduk. Bu konsorsiyum Bakü-Ceyhan konsorsi için gerekli araç ve gereçlerin imalatına başladı. Türkiye' de sınai
yumudur. Burada yapılacak olan boru hatlarını müştereken yap tesis yapımını gerçekleştiren ilk şirketlerden biri olan ALARKO,
mak üzere bir çalışma başlattık. Bu işi almak için de elimizden ge şirket sermayesinin yanı sıra halkın tasarruflarını da biraraya getir
leni yapacağız" şeklinde cevap veriyordu. erek yatırıma yöneltmek amacıyla, 1973 yılında 65.000.000. lira
Garih, Orta Asya ve Rusya'da çok büyük inşaat projelerine de sermayeli halka açık bir holding haline geldi. 1954 yılında 2 kişilik
imza attı. Kıbrıs Barış Suyu projesinde de bazı çalışmaları olan Ga kadrosu ve apartman kaloriferleri tesisatçılığı ile Türk Sanayi
rih, projenin Orta Doğu'ya da uzanıp uzanmayacağı konusunda da alemine ilk adımını atan ALARKO, 6000'i aşkın mühendis, teknis
şunları söylüyordu: "Hayır, Orta Doğu'ya gidecek olan suyun bo yen, beyaz yakalı personel ve işçisi ile anahtar teslimi komple tesis
ru hattı ile taşınması bugün için makul değil. Çünkü Kıbrıs'a 75 taahhüdünden turizme, ağır makina sanayimden konut yapımına su
km. denizden uzanacak boru hattından yıllık 75 milyon metreküp ürünlerinden enerji üretimine kadar uzanan çok geniş bir alanda
lük bir su gönderilecek. Orta Doğu'nun ihtiyacı olan su bu rakamın faaliyetlerini sürdürüyor. Alarko Holding, bugün yılda 1 milyar
çok üzerindedir. Ayrıca da mesafesi çok uzaktır. Kıbrıs'a uzanacak dolar ciroya sahip. İnşaattan turizme, enerjiden gıdaya kadar çeşit
Dragon Çayı Orta Doğu'ya yeterli suyu verecek durumda değildir. li alanlarda yatırımları bulunuyor. Alarko Holding en son olarak
Dolayısıyla Manavgat'ta yapılmış olan tesisten suyu almak lazım. Ankara-İstanbul arasında yapımı planlanan hızlı tren projesinin
Manavgat ile Lübnan ya da İsrail arasındaki mesafe ise 500 km. ci Ankara'dan Eskişehir'e kadar olan 206 kilometrelik kısmının taah
varındadır. Bu uzunlukta bir boru döşemek hem çok pahalı hem de hüt işini de üstlendi. Almanya, Rusya, Orta Asya ve Afrika'da in-
50 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 51
saat işleri ile taahhüt alanında uzmanlaşan Alarko Holding bün Genel Müdürü, Erez ve Alemdaroğlu da Sözen'in danışmanları ol
yesinde faaliyet gösteren şirketler şunlar: Alsim Alarko San. ve dular. Göknel'in eski eşi Nurdan Erbuğ, anılarında Ergun Gök-
Tic. AŞ, Alarko Gayrimenkul Yatırım Ort., Konut AŞ, Aldem AŞ, nel'in Musevi cemaati ile çok yakın ilişkisi olduğunu, Göknel'in
Yıltaş AŞ, Al-Riva Projesi AŞ, Lilo-Hermann-Perk, Mosalarko kendisine 'Musevi cemaati benim arkamda" dediğini anlatıyordu.
J.V., Alarko Carrier San. ve Tic. AŞ, Alfenaş AŞ, Almüt AŞ, Alam- Musevi Cemaati'nin Başkanı Bensiyon Pinto ve işadamı Aron
saş AŞ, Attaş AŞ, Al tek AŞ Temzez AŞ, Alfarm AŞ. Habib de skandalda adı geçen isimlerdendi. Aron Habip, Göknel'in
Alarko Grubu daha önce banka işine de girdi. OYAK ile birlik eski patronuydu. Alarko'nun, Sözen döneminde doğalgaz altyapı
te Bank of Boston'un ortakları arasında yer aldı. Alarko hisselerini inşaat taahhüt işlerini üstlenmesi dedikodulara neden olmuş, bazı
OYAK'a devrederek bankacılıktan çekilmeyi tercih etti. Aynı ban rüşvet iddiaları da basına yansımıştı.
ka bugün Oyakbank olarak faaliyetlerini sürdürüyor. İshak Alaton O günlerde Meydan gazetesinden Behiç Kılıç, "Jak, Yitzhak,
ve Üzeyir Garih 50 yıllık ortaklar olarak grubun dönüşümlü baş Üzeyir" başlıklı zehir zemberek bir yazı kaleme almıştı. Kılıç, Al
kanlığını yaptılar. Garih'in ölümüyle birlikte grubun yönetimi kent Evleri'ne dikkat çekiyor, Alaton ve Garih'in gazetelere ver
Alaton'a geçti. dikleri büyük reklamlar karşılığında aleyhlerinde yayın yaptır
madıklarını iddia ediyor, 'Bizim üstadlar; Uzeyir'le Yitzhak Türk
İSKİ Skandalı'nda yara aldı matbuatını toplayıp aba altından sopa gösterdiler! Yahudi cemaati
Alarko ismi SHP'li Nurettin Sözen'in İstanbul Büyükşehir çok güçlüdür ülkemizde. Ergun işine karışan bir ton Yahudiye ne
Belediyesi Başkanlığı döneminde patlayan İSKİ Skandalı'nda da yapıldı? Hiçbir şey yapılmadı! Yahudi akıllı! Memleketi ele geçir
zikredildi. mek için Apo gibi ateşle oynamıyor!...Bastırıyor parayı, memleketi
İSKİ olayının boyutları Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri yönetenleri satın alıyor!...Memleketin patronu oluyor! Vatana
Tuğrul Erkin'in bir zamanlar yönetim kurulu başkanlığını yaptığı hayırlı olsun! " diyordu.
Alarko'nun Büyükçekmece göl havzasında yaptırdığı Alkent vil İshak Alaton ve Üzeyir Garih'in Behiç Kılıç'a yanıtları ise ol
lalarına uzanıyordu. Üzeyir Garih ile İSKİ skandalında ismi geçen dukça sertti. İki ortak Meydan'ı ırkçılıkla suçluyor, "Türkiye'de
Aron Habib'le "bacanak" idi. Garih ile İSKİ Skandalinin baş ak böyle manşet atanların Almanya'da Neo-nazilere karşıMüslüman-
törü İSKİ eski Genel Müdürü Ergun Göknel ile Taksim Toplan ları korumaya hakları yoktur. Esas cinayeti bu paçavra gazeteler iş
tıları'ndan tanışıyorlar. Taksim Toplantıları CHP'li isimlerin liyor!" diyorlardı. •
1978'de başlattıkları sınırlı sayıda ismin katıldığı toplantılara ver
ilen isim. Taksim Toplantılarına katılan isimler arasında İstanbul
Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu ile Cumhuriyet yazarı
Prof. Selçuk Erez, Tarhan Erdem, Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi,
Prof. Tuncer Çelik ve Tuğrul Erkin de bulunuyordu. Toplantılara
12 Eylül döneminde ara verildi, 1980'lerin ortalarından itibaren
yeniden başladı. Toplantılar her ay düzenli olarak yapılıyordu. *
Alkent 2000 evleri nedeniyle Alarko ismi İSKİ'li iddialarda yer
aldı. Taksim Toplantıları'nın müdavimlerinden Alarko'nun üç
numaralı adamı Tuğrul Erkin, Sözen'in belediye başkanlığı
döneminde Genel Sekreterliğe getirildi. Tuncer Çelik de İGDAŞ
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 53
BÖLÜM IV
nın pek çok yerinde pek çok Musevi, her an ülkeden ayrılabilecek Granada Emirliği de düşüyor. İspanya'dan önce Müslümanlar, son
bir psikoloji içinde olduğundan çoğunlukla yatırım yapmayı tercih ra da Museviler kıyıma uğratılarak tasfiye ediliyorlar. Granada
etmiyorlar. Hatta pek çok Musevinin de tefecilikle iştigal ettikleri Emirliği'nin düşmesi Museviler için de karanlık bir dönemin baş
biliniyor. Bir silahlı saldırı sonucunda öldürülen Nesim Malki de langıcı oluyor. Yahudilerin İspanya'dan çıkarılmalarına ilişkin fer
bir tefeciydi. man 31 Mart 1492'de Gırnata'da imzalanıp duyuruldu. Fermanda
Garih, ise ekonominin tefeciler yüzünden battığını belirterek bütün Yahudilerin 31 Temmuz'a değin ya vaftiz olmayı kabul et
"Bazı işadamları mecburen faize para yatırıyor. Fakat tefeciler fa meleri ya da krallıktan ayrılmaları emrediliyordu. Fermanı imzala
izli sistemi çok seviyor. Tefeci sistemin düzelmesini istemez" di yan İspanya Kralı Fernando ve Kraliçe Isabel'di. İspanyol zulmün
yordu. den canlarını kurtarmak isteyen yüz bin kadar Sefarat Musevisi,
Osmanlı Sultanı II. Beyazıt'ın gönderdiği Kemal Reis'in kalyonla-
"Savaş olsa Türkiye'yi tutarım" rıyla Osmanlı devletine sığındılar. İspanya'dan Portekiz'e kaçan
Yine dünyanın pek çok yerinde Museviler İsrail'in gizli vatan Yahudiler de daha önceden yerleşmiş bulunan dindaşları ile birlik
daşları olarak biliniyorlar. Bu yaklaşıma göre her Musevi öncelik te 1496 yılında daha sert bir sınırdışı edilme işlemine maruz bıra
li olarak uyruğu olduğu ülkeye değil İsrail'e bağlılık duyuyor. Oy kıldılar. Portekiz'den de yüzbin kadar Yahudi, Osmanlı egemenli
sa Garih, Aksiyon'dan Birol Uzunay'ın şaka yollu olarak, "Türki ği altındaki topraklara göç ettiler.
ye ile İsrail arasında bir savaş olursa hangi tarafı tutarsınız" soru Yahudiler için Avrupa'da ikinci büyük göç dalgası İkinci Dün
suna, "Türkiye ile Suudi Arabistan arasında bir savaş olsa siz han ya Savaşı yıllarında gerçekleşti. Pek çok Yahudi de Naziler ve on
gi tarafı tutarsınız?" diyerek karşılık veriyor. Uzunay'ın "Türkiye ların işbirlikçisi devletler tarafından büyük bir kırıma maruz bıra
tarafını tutarım" cevabı üzerine Garih de şu ilginç açıklamayı ya kıldılar.
pıyordu: "Aynı şey, ne farkı var. Kur'an-ı Kerim'den bir ayet oku
yayım. Bakara Suresi'nin 62. ayetinde 'Şüphesiz, iman edenler ya Tek sığınakları Osmanlı oldu
ni Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabilerden Allah'a ve ahiret gününe 1523'te Yahudi tarihçi Eliyahu Kapsali, güncesinde şunları ya
hakkıyla inanıp salih amel işleyenlere Rableri katında büyük mü zıyordu: "Osmanlı Sultanı Beyazıt İspanya kralının yahudilere
kâfat vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur' denilir. Bu ayet yaptığı bütün kötülükleri duyup onların bir sığınak aradıklarını öğ
ten sonra Hz. Muhammed, diskriminasyona gitmemiştir. Yeter ki renince, hallerine acıdı. Bunun üzerine ülkesinin her tarafına özel
sen vefalı ol. îman ettikten sonra Yahudi, Hıristiyan olmanın pek görevliler göndererek, kendisine bağlı kentlerdeki valilerin Yahu
önemi yok. Ancak bazıları Müslüman olunduktan sonra tam imana dileri almama ya da sürme yoluna gitmemeleri, tersine onlara ku
gelineceğini söylüyor, benim bu görüşe de saygım var". * cak açmaları gerektiğini duyurdu ve bu emrini yazılı hale getirdi.
Ve böylece ülkesinin her tarafındaki bütün insanlar Yahudileri iyi
Osmanlı Musevilere kucak açtı karşılayıp gece ve gündüz korudu. Yahudilere kötü davranılmadı
Hem İshak Alaton hem de Üzeyir Garih 500 Yıl Vakfı üyeleri ve hiçbir zarar verilmedi. İspanyadan kovulan binlerce ve on bin
arasında yer alıyorlar. Vakıf 1992'de hem Varlık Vergisi'nin 50. Yıl lerce kişi Osmanlı topraklarına vardı ve ülke onlarla doldu. Ardın
Dönümünde hem de 1492 yılında İspanya'da Hrıstiyan zulmünden dan Osmanlı topraklarındaki Yahudi cemaatleri sayısız büyük ha
kaçan Musevilere Osmanlı topraklarının açılmasının 500. Yılında yır işleri yaptılar; korsanlar tarafından ya da bindikleri gemilerin
kuruldu. 1492 yılında İspanya'daki son müslüman devleti olan mürettebatı tarafından tutsaklar edilen dindaşlarını fidye verip kur
tarmak için su gibi para akıttılar". *
* (Aksiyon, 1 Eylül 2001 I Sayı: 352)
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 57
56 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
BÖLÜM V
şunları söylüyordu: "Masonların her biri dul bir kadındır ve her bir
Dul kadın şifresi neydi? biraderin bir tane kadın ismi vardır. Bir mason locasında iki tane
İshak Alaton'un Milliyet 'te yayımlanan açıklamasında yer alan
birader var. Birinin adı Ahmet, birininki Veli. Ahmet'in karısı Nec
Üzeyir Garih masondu; hatta ölen bir biraderinin dul eşinin çocuk
la, Veli'nin karısı da Filiz ismini taşısın. Şimdi Ahmet, Veli'nin ka
larına yardım için benden onbin dolar istemişti" sözü, Milliyet ta
rafından bir şifre veya mesaj şeklinde sunuldu. Gazetenin yorumu rısının adını alıyor, Veli de Ahmet'in karısının adını alıyor. Böyle
na göre Alaton bu sözle belli çevrelere "tehlikedeyiz, yardım edin" ce Veli ve Ahmet birer erkek oldukları halde birer adları da Necla
mesajı veriyordu. Alaton"un dul kadın sözü Masonluk ritüelleri ve ve Filiz oluyor. Ahmet'in bir adının Filiz olduğunu locada bulunan
kavramlarını da tartışmaya açıyordu. Alaton yaptığı bir açıklama lar da biliyor. Böylece locada hem kadın hem de erkek olmuş olu
da Milliyet'in sözlerini çarpıttığını belirtiyor, Milliyet de cevap yor. Bir gerçekten hâlâ yaşayan Necla ve Filiz var, bir de erkek
olarak kasede aldığı açıklamanın çözümünü yayınlıyordu. Ancak olan Necla ve Filiz var. Bir gün Filiz'in kocası olan Veli ölürse ona
konu pek çok gazete ve televizyon kanallarında farklı biçimlerde erkek olan Filiz yardım ediyor. Yani gerçek bir dul kadın var orta
tartışıldı. Gerçekten de masonlukta "dul kadın" kavramı kullanılı da, onun adı Filiz; bir de erkek olan Filiz (Ahmet) var o da dul bir
yordu. Kavram masonluğun kendisine dayandırıldığı Hiram Usta kadın ayrıca. Yani Ahmet de dul bir kadın olmuş oluyor ve bunu da
Efsanesine kadar uzanıyordu.
locada bulunanlar bili yor.. Yardım edilen gerçekten dul bir kadın
MİT'in efsanevi şeflerinden Hiram Abas'ın isminin esin kay
ancak bu kadın kesinlikle bir başka masonun karışıdır. Çünkü bira-
nağı da aynı efsaneydi. Hiram Abas'ın Mason olduğu söylenen de
derlikte önce kendinden olana yardım edeceksin, yardım edilecek
desi koymuştu bu ismi. Hz. Süleyman mabedini inşa eden Hiram
Usta dul bir kadının çocuğuydu. Bu nedenle masonlar da kendile kadın kesinlikle bir başka masonun karısıdır" diyordu. *
rinin dul bir kadından gelme okluklarına inanırlar ve her bir mason Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası büyük üstadı Demir
dul kadının çocukları olarak kabul edilir. Masonlukta dul kadının Savaşçın, da Sabah gazetesinden Hayrullah Mahmııd'a, "Üzeyir
çocuğuna yardım etmek kavramı, zor durumda olan bir mason bi Bey çok iyi bir masondu. İyi bir mason olarak yaşadı ve öldü. Ve
radere yardım etmeyi simgeliyor İlhami Soysal'ın yazdığı "Dünya kendisi gerçekten de bir 'dul kadın'a yardım ediyordu" dedi **
da ve Türkiye'de Masonlar" isimli araştırmada "Dul kadının çocu Ancak Garih'in yardım etmek istediği dul kadının ismi hala
ğuna yardım" konusu şöyle anlatılıyor: "Usta ya da üstad mason meçhul.
bir kalabalıkta zor durumda kalmışsa, yardıma gereksinimi varsa
ve orada başka bir mason bir birader olduğunu umuyorsa, iki elini Beyaz Enerji'de dul kadın
avuç içleri karşı karşıya gelecek biçimde havaya doğru kaldırır ki,
Dul kadın sözü sadece Garih'in ortağı İshak Alaton tarafından
bu bir imdat çağrısıdır. Bunu gören bir başka mason birader, iki eli
gündeme getirilmedi. 10 Eylül 2001 tarihli Radikal gazetesinde
kanda da olsa ne yapar eder, ustanın yardımına koşar ya da koşma
Adnan Keskin de dul kadın sözünün Beyaz Enerji Davası'nda kul
ya çalışır. Ortalık karanlık da bu yardım çağrısı görülemiyorsa o
zaman işin içine ses ve göz girer. Üstad toplulukta var olduklarını lanıldığını yazdı. Keskin'in haberinde iki işadamından rüşvet al
saydığı öteki biraderlere seslenir: 'Dul kadının oğluna yardım yok makla suçlanan eski TEAŞ Genel Müdürü Muzaffer Selvi'nin, ge
mu?' Bir ustanın bu çağrıyı yaptığı yerde başka biraderler varsa us çen Haziran ayındaki duruşmada, "Bu parayı bir çalışanımızın dul
tanın zorluğu ne olursa olsun giderler. Kural budur, böyle bir çağ kalan eşine yardım için aldım" dediği belirtildi. Aynı duruşmada
rıya aldırmamazlık edilmez " Karadeniz Enerji'nin sahibi Doğan Karadeniz de "Bu parayı genel
müdüre gönüllü verdim, bir dul kadına ev alacağını söylemişti" ifa-
"Üzeyir Bey iyi bir masondu"
*(Dul Kadın Şifresi, Rahime Sezgin, 29 Eylül 2001-Aksiyon)
Mosunluk üzerine araştırmalarıyla tanınan Aytunç Altındal da
**(9 Eylül 2001 Sabah)
dul kadın kavramının masonluk ritüellerindeki yerini irdeleyerek
62 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 63
desiyle destekliyordu. Sanıklardan Mustafa Gecek de rüşvet verme- üç kişi tarafından öldürülmüştü. Garih de kimi iddialara göre biri
suçunu reddederek "Selvi'ye on bin dolar verdim. Ancak bu dul bu kadın üç kişi tarafından öldürülmüştü. Kanal-D'de yayımlanan
kadına yardım amacıyla istenmişti, parayı kendisine havale ettim" özel haber programında, İshak Alaton'a gönderilen bir mektup
diyordu. Gerçekten de ilginç bir rastlantıydı bu. Yorumlara göre sa açıklanıyordu. Mektubu yazan kişi, Garih'in biri kadın üç kişi ta
nıklar da şifreli konuşuyordu. rafından öldürüldüğünü, Yener Yermez'in ise sadece bir figüran ol
Beyaz Enerji Davası sanıkları da dul kadının kimliğini açıkla duğunu iddia ediyordu. Peki dul kadının masonluk efsanelerindeki
madılar. yeri neydi? Efsaneye göre Hiram Usta dul bir kadının oğluydu. Hz.
Dul Kadın cümlesi Yeni Şafak'tan Taha Kıvanç'ın da gözünden Davud tarafından Kudüs'te inşa edilen Süleyman mabedinin yapı
kaçmadı. Kıvanç, Masonların kendi aralarında "Dul kadının çocu mında çalışan ustalardan biri de Adon Hiram Abif 'ti. Mabed Hz.
ğuna yardım" diye para topladıklarını, bu amaçla dolaştırılan nes Davudu'un ölümünden sonra oğlu Hz. Süleyman tarafından inşa
neye de 'dul kadının kesesi' adını verdiklerini belirterek, "Bir ma ettirildi. Mabedin yapmımı için kırk bin amele toplandı. Bunlara
son, "Dul kadının çocuğuna yardım edin" dediğinde, bu, diğer ma mason yani duvarcı ismi verildi. Bunlardan üç bini de ustadır. Hi
sonlar tarafından, "Biraderimiz tehlikede" mesajı olarak algılanır ram maiyetindeki işçileri çırak kalfa ve usta diye üçe ayırdı, hep
dı" diyordu. Kıvanç, Alaton'un "Garih dul kadının çocuğuna yar sine mimarlık bilgilerinin bir kısmını öğretti. Çıraklar kalfaların
dım edecekti" sözünün Milliyet tarafından manşete çekilmesini tu kalfalar da ustaların bildiği sırlar bilmezlerdi. Çıraklar ücretlerini
haf karşılıyordu: "Mensupları arasında çok sayıda 'birader' bulu B, kalfalar J sütunundan, ustalar ise Orta hücreden alırlardı. İnşa
nan bir medya grubunda, Üzeyir Garih cinayetine böyle bir boyut atın sona ermesine doğru usta olmayı bekleyen üç kalfa gerekli eh
kazandırılmasını, doğrusu, muazzam ilginç buluyorum ben." liyeti gösteremedikleri için usta yapılmadı. Bu üç kişi ustalık sırla
Kıvanç, masonlarda sembolik ifadelerin veya işaretlerin kulla rını zorla öğrenmeye karar verdiler. Hiram bir öğle üzeri mabedi
nılmasının özel ortamlar için geçerli olduğunu, başı derde girip gezmek ve inşaatı kontrol etmek üzere geldiği zaman pusuda bek
savcılığa düşen veya mahkemelik olan bir masonun, karşısındaki leyen üç kalfadan birincisi Hiram'ın yolunu Güney Kapısı'nda
savcı veya yargıcın her halükârda kendisine yardımla mükellef kesti ve ustalık sırlarını sordu. Hiram, "Bu sırlar ancak çalışma ile
olan bir 'birader' olup olmadığını anlamak için, 'dul kadın' ve 'ço elde edilebilir" dedi. Bunun üzerine kalfa cetvel ile Hiramın sol
cuğuna yardımdan' söz edebileceğini veya sadece kendilerinin bil omuzuna vurdu. Hiram Batı kapısından kaçmak istedi. İkinci kalfa
diği masonik işaretleri birbiri ardına verebileceğini kaydederek, önünü kesti, ustalık sırlarını açıklamasını istedi. Hiram yine red
"Bu, başkalarının durumu fark etmemesi gereken kalabalık ortam detti. Kalfa gönye ile Hiram Ustanın sağ omuzuna vurdu. Doğu
lar için söz konusudur. Yoksa, iki yakın dost veya yıllarca aynı or Kapısı'na doğru kaçan Hram Usta burada da üçüncü kalfa tarafın
tamlarda bulunmuş kişiler karşı karşıya geldiklerinde, neden ru dan durduruldu. Hiram kalfanın isteğini de reddedine ölümcül dar
muzla, sembollerle, birbirlerine işaret vererek konuşsunlar ki?" di be geldi. Üçüncü kalfa Hiram Ustanın kafasını çekiçle parçaladı.
yordu.* Katiller gece Hiram'ın cesedini dağa götürüp gömdüler ve üzerine
akasya dalları diktiler. Hiram'ın kaybı üzerine inşaat çalışmaları
Hiram Usta Efsanesi durduruldu. Hz. Süleyman Hiram'ın mimarlık sırlarını tehdit altın
Garih'in öldürülme biçimi de masonluk ritüelleriyle açıklan da açıklamış olmasından korkmuştu. Hz. Süleyman Hiram Us
maya çalışıldı. Hiram Usta'nın öldürülme nedenleriyle ilişki ku ta'nın bulunması için emir verdi. Hiram'ın cesedinin bulunduğu
ranlar da oluyordu. Masonluğun efsanevi isimlerinden Hiram usta anda telafuz edilecek kelimelerin ustalığın mukaddes sözü
olacağını da belirtti.
64 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı 6/c Musevi'nin Portresi) / 65
BÖLÜM VII
O ünlü 'kaset' olayı sonrasında bile tavrı değişmedi; cemaati ve Türkeş Alarko'yu niçin ziyaret etti?
hizmetlerini savunmaya devam etti" diyordu. Kıvanç Alaton ve Garih, TKP'ye yakınlığıyla bilinen DİSK Genel Başkanı Ke
Garih hakkındaki kanaatlerini şöyle tamamlıyordu: "Bir holding ve mal Türkler'in yanı sıra MHP Lideri Türkeş'in de yakın dostuydu.
iki ortak, ikisi de musevi; ama biri 'sosyal demokrat' ve o çizginin İlk bakışta bir radikal sağ parti lideri ile Musevi bir işadamının ya
faaliyetleri içerisinde yer alıyor, çıkıp konuşmalar yapıyor, diğeri kın ilişkiler içinde olması yadırganabilir. Ama Türkeş'i yakından
de 'sağ' çevrelerle yakın ve mesajlarını en fazla onlara yöneltiyor... tanıyanlar onun Türk Musevileri ile ciddi bir sorun yaşamadığına
Başlangıçta, bunu, bir 'rol dağılımı' ile ilgili görüp kuşkulanmam tanıklık ediyorlar. Kartal'daki Alarko Alamsaş Fabrikası'nda
doğal... Ancak, sonradan, Üzeyir Garih'in, Necmettin Erbakan'la, DİSK'in gücü 1970'lerin sonlarına doğru kırılıyor. Alamsaş'ta ül
İTÜ'de motorlar kürsüsünde asistanlık yaptıkları dönemden dost kücü işçilerin sayısı artmaya başlıyor. Alamsaş'ta MHP'nin parelel
lukları olduğunu öğrendim; İshak Alaton'un da İsveç'te öğrencilik sendika örgütü olan MİSK yetki alıyor. Bu arada siyasal şiddet
yaptığı yıllarda sendikal faaliyetlere katıldığını... İkisiyle de, kapa- olaylarında Alamsaş'ta çalışan ülkücü işçilerden hayatlarını kaybe
lı-açık bir çok seminerde, en samimi fikirlerini dinlerken buldum denler de oluyor. MİSK ile Alarko arasındaki ücret anlaşmazlığı
kendimi ve birlikteliklerinin sırrını da çözdüm: Farklılığın mutlu greve kadar gidiyor. Grevi sona erdirmek isteyen Garih çareyi Al
ahengini yaşıyorlardı...Nitekim, ortağının ölümü üzerine konuşan paslan Türkeş ile görüşmekte buluyor. Garih Ankara'ya gidip Mil
İshak Alaton, "Biz farklılığı başarılı bir ortaklığa çevirdik" anlamı liyetçi Cephe Hükümeti'nde Koalisyon ortağı olan Türkeş ile bir
na gelen bir tespitte bulundu." * araya geliyor. Türkeş, Garih'e belirlenen bir günde Alamsaş'a ge
leceğini ve kendisini ziyaret edeceğini söylüyor. Türkeş, aradan
Yalçın Küçük'e iş teklif etti çok fazla bir süre geçmeden Alamsaş'ı ziyaret ediyor. Olayın deva
mını Garih şöyle anlatıyor: "Sözleştiğimiz gün ve saatte geldi Tür
Garih sağa yakın biri olmakla birlikte her kesimle de iyi ilişki
keş Bey. Fabrikadan içeriye onun girdiğini gören işçiler şaşırdılar.
ler içinde olmaya çalışan bir kişilik sergiliyordu. Hatta Maı-ksist
Alparslan Türkeş içeride bizlerle sohbete koyuldu; ama bilirsiniz,
solun önemli isimlerinden Yalçın Küçük'e Alarko'da çalışmayı
bu tip sohbetler kısa sürede malzeme tüketir, bizde de beş dakika
teklif ediyor. Yalçın Küçük, Garih'in ilişkiler ağına dikkat çekerek,
da öyle oldu. Rahmetli, 'Şimdi hemen çıkarsam konunun ciddiye
"Üzeyir Garih üç saat beni ikna etmeye çalıştı. En sonunda o kadar
ti tam anlaşılmaz; siz iyisi mi bana bugünün gazetelerini getirin'
baskı yaptı ki Üzeyir Bey'e, 'Ben sol tanınan bir adamım, Alar
dedi ve iki saatini fabrikada geçirdi. Dışarı çıktığında, işçiler, MHP
ko'da çalışmam' dediğim zaman. 'Ne demek o? Benim en yakın
liderini alkışladılar. Grev de ertesi gün sona erdi." * Ülkücü işçiler
arkadaşım Kemal Türkler'dir' dedi. Türkler o zaman DİSK Genel
mesajı almıştı. Musevi işadamı Üzeyir Garih MHP'nin dostuydu.
Başkanı, 'Biz her hafta buluşur, her şeyi konuşuruz' dedi." ** Ke
mal Türkler de 1980'de siyasal bir cinayete kurban gidiyordu. Üs
telik 12 Eylül döneminde MHP hakkında hazırlanan iddianamede Türkeş ile dostluğu devam etti
MHP Lideri Türkeş'in şimdi DYP İstanbul Milletvekili olan Celal
Adan'a el işaretiyle Kemal Türkler'in öldürülmesini ima ettiği ile
ri sürülüyordu. Türkeş de Adan da Türkler davasından beraat edi
T aha Kıvanç, Alarko'nun patronlarıyla Alparslan Türkeş ara
sındaki dostluğun Ermenistan'la ilgili gelişmeler sırasında da
ortaya çıktığını belirterek, "O günlerde kurulan dostluğun etkisi ol
yordu. muş mudur bilemiyorum, Alarko Holding, 1990 sonrasında, Orta
Asya Türk Cumhuriyetleri'nde çok faal hale geldi; Aşkabad (Türk
*(28 Ağustos 2001, Yeni Şafak) menistan) Havaalanı inşaatını Alarko üstlendi; açılış töreninde
**(Öküz Dergisi, Ekim 2001)
*(Talıa Kıvanç, 28 Ağustos 2001, Yeni Şafak)
72 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 73
Üzeyir Garih'e olağanüstü itibar edildiğini fark etmiştim" diyordu. iş kurduk. Eğer yazgımızda başka yerde ölmek yoksa bu ülkede
Garih'in soldan ayrılanlarla yakın dost olduğunu belirten Yalçın öleceğiz" demişti.
Küçük ise, Alarko ile MHP arasındaki ilişkileri şöyle yorumluyor-
Turancı Musevi kim?
du: "12 Eylül darbesi sonrasında belgeler açıklandı, iddianameler
Üzeyir Garih, önce İttihat ve Terakki'yi, daha sonra da Kuva-
hazırlandı ve burada gördük ki, Garih'in patronlarından birisi oldu
yı Milliyecileri destekleyen, Ziya Gökalp'in yakın arkadaşı Moiz
ğu Alarko, MHP'nin finansörleri arasındaydı, bu ülkede en kanlı iç
Kohen'in çizgisinin genel eğilimlerini yansıtan bir isim. Moiz Ko-
savaşın olduğu bir zamanda maktul Garih'in bu iç savaşın tarafla
hen, azınlıkların Osmanlılaştırılması fikrinin de savunucuları ara
rından birisini parayla desteklediği anlamındadır" * Alpaslan Tür-
sında yer aldı. Kohen de Garih gibi gençliğinde hahamlık eğitimi
keş'in Musevilere karşı düşmanca bir tutum yerine dostane ilişki
almış, ancak o da hahamlık yapmamıştı. Siyonizme karşı çıkan
ler içinde olmasını, Türk Musevileri için emniyet sübabı olarak da
Kohen de Garih gibi masondu. Filistin'de bir Yahudi devleti kur
yorumlanıyor. Başı çeşitli ülkelerde radikal sağ ile başı derde giren
mak yerine Musevilerin Osmanlı topraklarının çeşitli yerlerine göç
Musevilerin İslami unsurları da bünyesinde barındıran MHP cami
ettirilerek Osmanlı Devleti'nin güçlendirilmesini savundu. Cum
ası ile iyi ilişkiler içinde olmaya çalışması anlaşılabilir bir tutum.
huriyet döneminde de benzer tutumunu sürdüren Moiz Kohen, ki
1930'h kırklı ve ellili yıllarda Cevat Rıfat Atilhan örneği yaşayan
taplarında Kemalist proje çerçevesinde Türk Musevilerinin Türk-
Museviler, sonraki yıllarda radikal sağ ile iyi ilişkiler içerisine gi
leştirilmesi gerektiğini vurguladı. Hatta 'Türkleştirme' isimli bir de
rerek aşırı eğilimleri dengelemek yolunu seçiyorlardı. Türkeş de
kitap yazdı.
Musevilerin bu yaklaşımına her zaman olumlu yanıt verdi. 1970'li
yıllarda siyasal şiddet olaylarının her gün can aldığı bir dönemde Kohen de Garih gibi Türk dünyası ile yakından ilgilendi. 1914
MHP'ye yakın gruplardan doğrudan Musevilere yönelik herhangi yılında 'Turan' kitabını yazdı. Adı geçen kitapta, "Turan yaşıyor,
bir saldırı olmaması belki de bu yaklaşımın sonucuydu. Nitekim fakat Çinli pençesi ve Rus çizmesi altında yaşıyor, Turan esir ve
Türkiye'de Musevilere karşı ilk silahlı eylem 1971'de radikal sağ mahkum, Turan hakir ve mazlum. Onu bu halde bırakmak, Turan-
dan değil tam tersine radikal soldan, Mahir Cayan grubundan gele lık için büyük zillettir. Gözünü açmış, milletini tanımış her Türkün
cekti. Radikal sol, Filistin sol gruplarıyla, kendi deyimleriyle anti- en birinci, en mübrem, en mukaddes vazifesi, vazife-i milliyesi
emperyalist dayanışma içindeydi. İsrail'in İstanbul Başkonsolusu onun imdadına koşmak ve onu Çin ejderi ile Rus kartalının kanlı
Efraim Elrom, THKP-C tarafından kaçırıldıktan sonra kurşuna di tırnaklarından kurtarmaktır" ibarelerine yer verecek kadar Turancı
zilerek öldürülecekti.
1 bir Museviydi.
Bir Musevi'nin Türklük davasını böylesine ateşli biçimde nasıl
Üzeyir Garih de doğrusu radikal sağı huzursuz edecek davra savunduğu şeklindeki sorulara ise, "Akide itibarı ile Türküm diyen
nışlardan uzak durmaya özen gösterdi. Garih tavır ve tutumlarıyla her ferdi Türk tanımalıdır.. Bazen keyfiyet bir akis olabilir. Kalb-ı
'bu ülkeye ait olmak' duygusunu ön plana çıkarıyordu. Bir röpor incizab, mevhum veya hakiki bir menfaat saikasıyla ve Hükm-ü
tajında, "Oğlumun adı İzzet, yani Türk adı. Biz kendimizi Türk bilnefs auto suggestion tesiriyle insan kendini Türk telakki eder.
olarak görüyoruz. Bu ülkede doğduk, askerliğimizi burada yaptık, Ben Türküm diyerek Türk muhitine kavuşur, Türk camiasının emel
ve metalibine, bütün duygularına, maddi manevi mukadderatına iş
* (Aydınlık Dergisi, 2 Eylül 2001) tirak eder. Çocuklarını dahi aynı yola sevk eder ve bil-netice yalnız
akide ile başlayan Türklük, hars ve terbiyesi ile tekamül etmiş
1 - Elrom'un Araplarla diyalog yanlısı olduğu için Türkiye'ye sürgüne gönderildi
olur" diyordu. Kohen, Cumhuriyet döneminde de Kemalizmin
ği iddiaları, radikal sol içi tartışmalarda gündeme geldi. Ancak Elrom'un öldürül-
ateşli savunucusuydu. Ona göre Türkiye'de Yahudilerin Türkleşti-
meşindeki giz perdesi aralanamadı.
74 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 75
rilmeleri için, Tevrat'taki on emir gibi uymaları gereken on prensip Bütün bunlara rağmen Üzeyir Garih ve İshak Alaton'a ateş
gerekiyordu: "Museviler, isimlerini, dillerini, dualarını, mekteple püsküren, her iki işadamının da Türkiye aleyhine çalıştıklarını id
rini Türkleştirmeliler, cemaat ruhunu kökünden sökmeliler, mem dia eden bazı radikal milliyetçilerin var olduğunu da söylemek ge
leket işlerine karışmalılar, Türklerle düşüp kalkmalılar." Moiz Ko- rekiyor. Bazı radikal milliyetçilere ait olduğu anlaşılan internet si
hen sıraladığı umdelere en başta kendisi uyarak Munis Tekinalp is telerinde Garih ve Alaton'a ağır ithamlarda bulunulduğunu pek çok
mini alıyordu. 1928'de Milli Hars Birliği, 1934'de de Türk Kültür kimse biliyor.
Cemiyeti kurucuları arasında yer alan ve Kemalizm isimli kitabı da
bulunan Tekinalp, CHP'nin savunucusu oldu hep.* Garih'in de Sazak'ı İsrailli Bakanla kim tanıştırdı?
Musevi Cemaati ile arasına mesafe koyduğunu, Taha Kıvanç'ın 28 Türkeş ve Garih'in kaderini çakıştıran daha başka tesadüfler de
Ağustos tarihli Yeni Şafak'ta yer alan Kulis başlıklı köşesinde dile vardı. Nakşibendi Şeyhi Mevlana Küçük Hüseyin Efendi kanalı,
getirdiği, "Bildiğim bir şey var: Her zaman bir üyesi olarak davran Türkeş ve Garih'in yollarını bir noktada buluşturuyordu. Türkeş,
dığı Musevi Cemaati ile arası o kadar da iyi değildi Üzeyir Ga Garih'in büyük saygı duyduğu ve mezarının yanı başında bıçakla
rih'in; cemaatin öndegelenleri aralarına mesafe koyma ihtiyacı his narak can verdiği Küçük Hüseyin Efendi'nin halifesi Ömer Fevzi
sederdi... Bunu cemaat içi siyasetin bir sonucu olarak değerlendir Mardin'in kurduğu Arusi Tarikatı'na yakın bir isimdi.
mek mümkün" sözlerinden öğreniyoruz. Sadece Türkeş değil, MHP'nin önemli isimlerinden olan ve
1980 Mayısında silahlı bir saldırı sonucu öldürülen Gümrük ve Te
Museviler Türkeş'i seviyordu kel eski bakanı Gün Sazak'ın eşi Nilgün Sazak'ın da Arusilere
Türk Milliyetçiliği fikrini bir siyasi hareket olarak örgütleyen yakınlığı vardı. Sazak ailesinden Fenerbahçe Kulübü eski başkanı
Türkeş ile bir Türk Musevisi olan Üzeyir Garih arasındaki ilişkiyi Güven Sazak ise Musevi Cemaati ile yakın ilişkileri olan bir
bu şekilde temellendirmek de pekala mümkün görünüyor. Bu ne işadamı olarak biliniyor. Türkiyeli Musevilerin yayın organı olan
denle Türkeş'in Türk Musevileriyle ilişkisi genelde dostane olmuş Şalom gazetesinin yazarı Viktor Kuzu Sazak'ın Musevi Cemaati
tur. 1992 yılında 500 Yıl Vakfı'nın etkinliklerinin açılışının yapıl ile olan ilişkisini bir yazısında anlatıyordu. Garih'in öldürülmesin
dığı bir toplantıda MHP Lideri Türkeş, Vakfın Başkanı Jak Kamhi den on gün önce yazdığı yazıda Viktor Kuzu, "Önce beni mutlu
tarafından büyük bir saygı gösterisiyle karşılanıyordu. Türkeş açı eden gelişmelerden başlamak istiyorum. Geçen hafta İsrail Sanayi
lışın onur konukları arasındaydı. Sözkonusu toplantıya İsrail Cum ve Ticaret Bakanı Dalia İtzik onuruna cemaat bir öğle yemeği
hurbaşkanı Herzog'un yanı sıra Prof. Bernard Lewis de katılmıştı. düzenledi. Cemaatin ve geniş toplumun önemli işadamları bu
Türkeş, İstanbul'un Balat semtindeki tarihi Ahrida Sinagogu'nun yemekte İsrailli bakanla buluşma fırsatı buldu. Eminim tüm cemaat
restore edildikten sonra gerçekleşen açılış töreninde de şeref davet çalışanları bu organizasyonun gerçekleşmesi için büyük emek har
lisi olarak yer alıyordu. camıştır ama benim gözüm en çok Cemaat Başkanı Bensiyon Pin-
12 Eylül öncesinde Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapan ve to'ya takıldı. O gün oldukça mutlu olduğu her halinden belliydi.
Alpaslan Türkeş ile görüş ayrılığına düşerek MHP'den kopan BBP Yemek öncesi konuklar arasında dolaşıp farklı sektörlerden
lideri Muhsin Yazıcıoğlu da Garih'in öldürülmesi üzerine yaptığı işadamlarının tanışmasını sağladı.Yemeğe katılan işadamları
bir açıklamada, "Türkiye vatansever bir işadamını kaybetti" dedi. arasında inşaat, maden, tarım, tekstil, deri, lastik gibi sektörlerin
Kuşkusuz Muhsin Yazıcıoğlu'nun verdiği mesajın altı boş değildi. önemli temsilcileri vardı. Bu insanları bir araya toplamak ciddi bir
başarı. Daha önceki cemaat başkanlarımızın böyle bir vizyonu var-
mıydı bilmiyorum ama Bensiyon Pinto'nun iki ülke arasındaki iş
*(Devlet Yaşamında Yahudiler, Çetin Yetkin. Afa Yayınları)
birliğinin gelişmesi için ortaya koyduğu kişisel çabalar beni olduk-
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 77
76 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
Üzeyir Garih, Gülen'e yakınlık duyan işadamlarının Türki ve ahiret gününe samimiyetle inanıp salih amel işleyenler için Rab-
Cumhuriyetlerde kurdukları özel Türk okullarının da destekçileri leri katında mükafatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yok
arasındaydı. Ne kadar doğrudur bilinmez, ama benzer okulların İs tur. Onlar üzüntü çekmeyecekler" ayetinde belirtilen bir zümreye
rail'de de kurulması için kollarını sıvadığı rivayet ediliyordu. dahil olduğuydu. Garih de kendisiyle yapılan röportajlarda ya da
yüz yüze yaptığı görüşmelerde özellikle bu ayetin üstünde durdu
Hatta Garih, Moskova'da açılan bir okulun da finansörlerin-
dendi. ğu dikkat çekiyordu. Hatta Garih'in babasının da aynı pozisyonda
olduğu iddia edildi. Fethullah Gülen'in sağlık nedeniyle-kimine
Gülen'e mektubunda neler söyledi? göre de başka nedenlerle-Amerika'ya gitmesinden sonra da Garih
Fethullah Gülen de Üzeyir Garih'in özel ofisinde ziyaret edi ile mektuplaşmaya devam etti. Cinayetten sonra Zaman gazetesin
yor. İki insan pek çok konuda karşılıklı fikir teatisinde bulunuyor, de taziye mesajı yayınlayan Fethullah Gülen Hoca, Garih ile mek
birbirleriyle hediyeleşiyorlardı. Garih, Fethullah Gülen'in ziyare tuplaşmalarından da söz ediyordu: "Beşeri münasebetlerinde sıcak,
tinden çok etkilendi. Gülen'e yazdığı mektupta hislerini şöyle dile zaman zaman mektuplaşmalarımızda Peygamber efendimizden
getiriyordu: "Fethullah Gülen Hocaefendi Hazretleri, iş yerimizde 'Peygamberimiz' şeklinde bahsedecek ölçüde inanç izhar eden ve
bizleri ziyaret etmek lütfunda bulunmuş olmanızdan dolayı şahsım başka inançlara saygılı, kıymetli dost Üzeyir Garih. Beynelmilel
ve arkadaşlarım adına teşekkürlerimi arzetmeyi borç bilirim. Uğur şöhrette başarılı bir işadamımızı ve bir dostu kaybetmenin üzüntü
lu kademli olduğuna gönülden inandığım teşrifleriniz sırasında sar- sü içinde, başta ailesi olmak üzere, yakın dostu ve Alarko Şirketler
fetmii olduğunuz veciz cümleler bizleri düşündürmüş ve zihinleri Topluluğu Eşbaşkanı Sayın İshak Alaton Beyefendiye ve bütün
mizde yeni ufuklar açmıştır. Lütfettiğiniz ve Ulu Tanrı'nın ismi ile topluluk mensuplarına taziyelerimi arz ile, ülkemizin artık bir istik
veciz deyimleri ihtiva eden güzel tablo, çalışma odamın duvarını rar, barış, huzur, sükun ve refah ülkesi haline gelmesini Cenab-ı Al
süslemektedir. Ayrıca armağan ettiğiniz çok değerli amber teşbih lah'tan niyaz ederim. M. Fethullah Gülen. *
ve nadide ipek halıyı bir hâtıranız olarak aile ocağomızda muhafa
za edeceğim. Bu nazik ve anlamlı jestinizden dolayı ayrıca şükran Amerika'da bile Gülen'i savundu
larımı arzederim. Yüce Peygamberimizin "Hediyeleşiniz, Muhab Garih'in diyalog ve uzlaşma konularındaki tutumunu yurtdışın
beti Artırır" deyiminden hareketle zatiâlilerinize sunduğum, 1500 da katıldığu çok önemli toplantılar da dile getirdiğini belirten Za
yıllık Ortadoğu'nun kutsal topraklarında yapılan kazılarda çıkan man gazetesinden Ali H. Aslan, Garih'in Türk-Amerikan İlişkileri
orijinal bir kandil ile, Merhum Tunca üstadımızın bir hat eserini nin geliştirilmesini amaçlayan Washington'daki Amerikan Türk
sizlere olan saygımızın ve sevgimizin ifadesi olarak lütfen kabul Konseyi(ATC)'nin yıllık toplantılarını hiç kaçırmadığını belirtiyor
buyurrfıanızı istirham eder, emirlerinize intizâren en derin saygıla du.
rımı sunarım. Üzeyir Garih". Aslan, Garih'in salon toplantıları kadar sokakların nabzını da
çok iyi tuttuğunu vurguluyordu. Garih'in Washington'un en belalı
Gülen: Dostumu kaybettim sayılan semtlerinde tek başına dolaştığına tanık olduğunu belirten
Garih mektubunda Hz. Muhammed'den 'peygamberimiz' ola Aslan, "Nabız tutmadaki bu mahareti nedeniyledir ki Dr. Üzeyir
rak söz ediyor. Bir Musevi için son derece sıra dışı ve olağanüstü Garih, Türkiye'de kendini aydın zanneden bir çoklarının göreme
bir yaklaşımdı bu. Garih'in bu yaklaşımı, onun gizli bir müslüman diklerini görmüş, ülke barış ve refahı için yapılması gerekenleri bü
olduğu, en azından İslamiyet'e yakınlık duyduğu şeklinde yorum yük oranda kavramıştı. Eğitimsiz bir milletin asla yükselemeyece
landı. Bazı yorumlara göre Garih, Musevi olmasına karşın, ğini bildiğinden, eğitim sevdalılarının kervanına katılmıştı. Fethul-
Kur'an-ı Kerim'in Bakara Suresi'nin 62. Ayetinde 'Şüphesiz iman
edenler, yani Yahudilerden Hıristiyanlardan ve Sabiilerden, Allaha
82 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 83
lah Gülen'in fikri teşvikleriyle Anadolu'nun bağrından çıkıp dün
yaya yayılan büyük eğitim seferberliğini de vefayla destekleyenler "Bizler ve ötekiler ikilemi ile yetişmiş bizim nesil için bu tür il
den biri olmuştu. Diplomalı kara cahillerin en airkin saldırılarını tifatları 'Acaba siyasi mi?' diye yorumlamak önyargılı bakışın bir
yaptığı dönemlerde dahi o, aydınlanma sevdasına ihanet etmemiş
tezahürü olsa gerek. Muhafazakâr kesimin kasetlerle suçlandığı bir
ti. Geçen sene Harvard'da yaptığı bir konuşmasını dinleyen bir dos
tum, hiç de o türlü konuşmaya mecbur olmadığı bir ortamda, bu dönemde, herkesin aksine Fethuilah Gülen'e destek çıkması,
eğitim gönüllülerinin hakkını nasıl teslim ettiğini anlatmıştı bana" Büyük Ada'daki ruhban okulu konusunda devlet ricalinin daha an
diyordu. layışlı olmasını istemesi ile gönlündeki engin hoşgörünün
samimiyetini de ispatlıyordu Musevi İşadamı Üzeyir Garih!"
Aslan'ın son sözleri de ilginçti: "Üzeyir Bey'in vefatı sadece
bizler değil, ön saflarında bulunduğu uluslararası Musevi lobisi için
de büyük bir kayıp. Dünyaya yön veren etkili çevrelere Türkiye'yi Sinagog'da gözler Gülen'i aradı
en geniş açılı ve tutarlı perspektiften sunanlardan biri olan Garih'in Zaman Gazetesi'nden Hüseyin Gülerce de Üzeyir Garih'in
yeri kolay doldurulamaz." * Neve Şalom Sinagogu'ndaki dinî törenine katılanların tarihe tanık
lık ettiklerini vurgulayarak, "28 Ağustos 2001 tarihindeki bu tören
"Üzeyir Garih'i iyi bilirdik" de siyaset, iş dünyası, medya ve sivil toplum kuruluşlarının temsil
Gülen'e yakın bir yayın organı olan Haftalık Aksiyon dergisin cileri iki önemli tabloyu fark ettiler. Gençliğimiz 'Yahudi düşman
den Birol Uzunay, "İyi bilirdik" başlığıyla yazdığı yazının, "Müs- lığı' ile geçmişti. Ama şimdi bir Musevi mabedinde, dost bildiğimiz
lümanın Yahudisi olur mu?" alt başlıklı bölümünde, Garih'in bizce bir insana vefa gösterme adına hiçbir zorlama altında kalmadan
bize miras bıraktığı en önemli miras; ** Türkiye'nin birlik ve bera bulunuyorduk" diyordu. Gülerce şöyle devam ediyordu: "Demek ki
berlik içerisinde yaşaması gereken mozaik bir yapısının bulunduğu diyalog ve onun temsilcileri çok önemliydi. Üzeyir Garih ismi
oldu" diyordu. Uzunay şöyle devam ediyordu: "Boğaziçi Köprü dışında acaba başka kaç kişi bizi bu mabede getirebilirdi? Sayıları
sü'nün altındaki 4 katlı Alarko Holding binası Üzeyir Garih için yüzü bulan Müslümanlar olarak bir sinagogun içindeki duruşumuz
çok önemliydi. Garih'le yaptığımız görüşmelerde bu binanın şirket
la kabullendiğimiz acaba neydi? Anlattığımız, anlatmak istediğimiz
lerinin yükseliş dönemlerine şahitlik ettiğini söylüyordu ve özel bir
neydi? Fark ettiğimiz ikinci tablo, bu Musevi mabedinin içinde bir
duygusunu da paylaşıyordu; 'Bu binanın balkonunda Fethuilah Gü
dinlerarası diyalog sergileniyordu. Hahambaşı David Aseo, Fener
len ile kahvaltı yaptım. Ve bu benim için inanılmaz bir onurdur.
İnanması zor ama ben benim bu binayı, bu balkonu hatta bu masa Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos, Vatikan temsilcisi Georges
yı sevmemde bu kahvaltıda edindiğim tarifi zor duyguların da etki Marovitch, Türkiye Ermenileri Patriği 2. Mesrob Mutafyan, İstan
si vardır', Duvardaki tablo ve yerdeki küçük halıyı gösterirken he bul Müftüsü Necati Tayyar Taş aynı mabedin çatısı altındaydılar.
yecanlanan Üzeyir Garih 'Ben bunları değer verdiğim gönül insanı Bu iki tablonun canlı yayında enfes yorumlarla bütün dünyaya gös
Fethuilah Gülen'den aldım. Ve görüyorsun ki, odamın en nadide eş terilmesini ne kadar çok istedim bilemezsiniz". Gülerce yazısında
yaları onlar' diyordu. Toplantılarda karşılaştığımızda ise, Fethuilah Gülen'in de bu tablonun oluşmasında önemli bir payının
'Hocaefendiyle geçen ay telefonlaştık, sağlığı iyi' ya da 'Dua et bulunduğunu vurgulamadan geçemiyordu: "Neve Şalom
meliyiz, hocaefendinin şekeri yükselmiş' diyor ve Amerika'ya Sinagogu'nda, iki diyalog tablosunu seyrederken gözüm hep Sayın
gidip Fethuilah Gülen'i ziyaret edememesine hayıflanıyordu" Gülen'i aradı. Cesur adımları, ne güzel buluşmalara sebep oluyor
Uzunay'ın ilginç yazısını şu şekilde tamamlıyordu: du." * •
BÖLÜM IX
Garih'in sözkonusu iddialar ve yaşamı boyunca İslamiyet hak Efendi hakkındaki rivayetleri ele alarak şu sözleri söylemekten
kında sanki içerden bir mü'min'miş gibi açıklamalar yapmış olma kendini alamıyordu: "Bir Musevi ile bir Müslüman tarikat şeyhi
sı nedeniyle müslürnan mezarlığına gömülmesi gerektiğini savu arasındaki zahirde izahı zor kalbî ilişki... Bunları Türkiye'de, anla
nanlar da, Garih'in Neve Şalom Sinagogu'nda yapılan cenaze töre mak pek kolay değildir. Bir kere Musevi-şeyh ilişkisini laik iklim
ninde İbranice duaların yanı sıra Fatiha okunmasını isteyenler de de nereye oturtacaksınız? Belki Musevi cemaati için de zor bir ko
oldu. Kafası karışanlar arasında sadece Museviler yoktu. Akit ga nudur Garih olayı. Belki konuyu İslam içinde tasavvufa eleştirel
zetesinden Hasan Karakaya'nın kafası da bir hayli karışmıştı. Ka- bakan çevrelerin bile bir yerlere oturtması zordur. Ama işte ister
rakaya, Akit'teki köşesinde, "Bir yanda Şeyh Hüseyin Efendi'nin inanalım ister inanmayalım ortada elle tutulur bir gerçek vardır."
kabri, bir yanda 'beni şeyhimin yanına defnedin' diyebilecek kadar Fethullah Gülen'in taziye mesajında Garih'in Hz. Muhammed'ten
ona bağlı Mareşal Fevzi Çakmak'ın kabri!.. Tam ortasında ise Uze "Peygamberimiz" olarak bahsettiğini hatırlatan Taşgetiren, "Bütün
yir Garih!..Öyle bir 'tarikat' şeyhi ki; bir 'Müslüman Mareşal' de, bunlardan Garih'in inancını izhar etmemiş bir Müslüman olduğu
bir 'Musevi işadamı' da onun müridi!.. Gel de, çık işin içinden!.. nu söylemek istemiyorum. Kuşkusuz böyle değildi demek de
Öyle bir 'mareşal' ki; Bütün 'şeyh'lerin, 'derviş'lerin ve de onların mümkün değil. Ama Garih'in farklı bir kişilik sergilediği de bir va
'mürid'lerinin inim inim inletildiği, adeta 'köklerinin kazındığı' bir kıadır. Belirtmek isterim ki bu Türkiye için en azından olumlu bir
kişilik örneğidir. En azından inanç farklılığını barışçı bir ilişkiye
dönemde, o, 'Ankaravî Şeyh Küçük Hüseyin Efendi'ye ınürid ola
dönüştürme becerisinin simgesidir. Garih bunu birlikte yaşadığı in
biliyor!.. 'Şeyh ve derviş avı'nın amansızca sürdürüldüğü o dö
sanların gönül dünyalarına yakınlığı denemekle ortaya koymuştur"
nemde, şeyh de hayatta, müridi de ayakta kalabiliyor!.. Gel de çık
diyordu. Taşgetiren yazısını "Keşke Musevi dünyasında hep Garih
işin içinden!..Acaba hangisi gerçek?.. Ya da; 'Yalan' olan hangisi?..
gibi gönlü geniş insanlar olsa. Ben Yahudiler'in dünyada Şaron ti
Şahsen ben, çıkamadım işin içinden!.. Öyle ya; Bir yanda 'tarikat
piyle simgeleşmek zorunda olmadıkları için memnunum" sözleriy
şeyhi', öte yanda; biri 'Müslüman', öteki 'Musevi' iki mürid!.. Ge
le bitiriyordu. Müslüman bir aydın için önemli bir mesajtı bu.
lin de karışmasın kafanız... Gelin de sormayın: Acaba Şeyh Hüse
yin Efendi ve müridi Fevzi Çakmak da birer 'mason' muydu?" de
Ilımlı kişiliği ön-plandaydı
mekten kendini alamıyordu. *
Cumhuriyet gazetesinden Yalçın Doğan * da Taşgetiren ile pa-
relel düşen satırlar kaleme alıyordu. Doğan, Garih'in çok yönlü,
"Her Musevi'de Şaron aramayalım"
sosyal yanı çok renkli bir kişi olduğunu,, hemen her toplantıya ka
27 Ağustos 2001 tarihli Yeni Şafak'taki yazısında Ahmet Taş tıldığını, ama varlığını vurgulamadığını, buna karşın olaylar karşı
getıren de Üzeyir Garih'in kişiliği hakkında ilginç yorumlarda bu sında tavır alan bir kişiliğe sahip olduğunu vurguluyordu. Yalçın
lunuyordu. Ahmet Taşgetiren son dönemlerde farklı din mensubla- Doğan, Garih hakkındaki tespitlerini, " Örneğin laik. Ama dinsel
rı arasına duygusal mesafeler girdiğini, bunda Osmanlı'nın son dö inançları güçlü. İkisini de belli etmiyor: Laisizmi savunurken dine
neminden bu güne uzanan süreçte Balkanlar ve Ortadoğu'da yaşa sıkı sıkıya bağlı çevreleri ürkütmüyor. Ya da Filistin sorununda
nan gerilimlerin derin etkisi olduğunu belirterek, "bu yüzden her Sharon'un şahin politikasını eleştiriyor. Filistinle diyalog kurulma
Musevide Şaron, her Rum'da Makarios görmenin normal kabul sını öneriyor.Ama bundan İsrail rahatsız olmuyor. Ticari yaşamda
edilmiştir. Ama işte hazin bir ölümle ahirete göçen Üzeyir Garih bin türlü işin içinde yer alıyor, ama kendine duyulan güveni sarsa
sanki din grupları arasındaki eski yumuşak dokuyu yeniden günde cak bir işlemin içinde bulunmuyor. Ilımlı kişiliği her zaman ön
mimize taşımıştır" diyordu. Taşgetiren Garih ile Küçük Hüseyin planda" sözleriyle sürdürüyordu. Milliyet'ten Güneri Civaoğlu da
*(30Ağustos.2001,Akiı)
88 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 89
Üzeyir Garih'in katıldığı toplantılarda yemek masasında kağıt pe maçı Rıfat N Bali ise Üzeyir Garih'in Musevi cemaati içindeki ye
çetelerin üzerine resimler çizdiğini, bir kaç dakika içinde gecenin rini, "Garih cemaatin akil insanlarındandı. Maddi ve pragmatik ne
gündemine göre şiirler yazdığını belirtiyordu. Garih'in bulunduğu denlerden ötürü değil, başta devlet olmak üzere her tarafla iyi iliş
grubun ilgi odağı olduğunu vurguluyan Civaoğlu, "Derinliği olan kileri olduğu için 'akil' bir insandı. Lobi faaliyetlerinde yer almış
insandı.. Filozoftu. 'Nasılsınız?' sorusuna, 'Ben daima iyiyim' ce tı ve Türkiye'nin çıkarlarını savunmak için elinden geleni yapmış
vabını verirdi. Sesi hayat doluydu. Şirketlerinin yönetimini profes tı" diyordu. *
yonellere bırakmıştı. Kendini yazıya ve eğitime vermişti. Garih
tam bir laikti. Ama inançlıydı. Herkesin dinine saygılıydı. Türki Denklemi bıçak darbeleri çözdü
ye'nin sorunları üzerinde düşüncelerini cesaretle ve açıkça söyler Cumhuriyet gazetesinin bir diğer yazarı, Orhan Birgit * ise
di. Basınla, iş hayatıyla, siyasetçilerle sürekli diyalog halindey- Garih'in ölümüyle pek çok sırrın ortaya döküldüğünü yazarken
di.Çünkü tam bir yurtseverdi ve kendini sorumlu hissederdi. Bu epeyce şaşırmış olduğu belliydi. Birgit şöyle başlıyordu yazısına:
toprakların insanıydı" diyordu Milliyet'teki yazısında. * "Kamuoyumuzun ezici çoğunluğu, bugün bir maşatlıkta toprağa
vereceğimiz 72 yaşındaki değerli işadamının adını elbette ölümün
"Üzeyir bey içki içmezdi" den sonra duydu ve öğrendi. Eşi, çocukları ve yarım yüzyıllık iş or
Garih ve Alaton aileleriyle yirmi sene komşuluk yapan Vehbi tağı ise Üzeyir Garih'e adını bir müslüman tarikat şeyhinin, doğu
Koç'un kızı Sevgi Gönül, Üzeyir Garih'in kişiliği hakkında ilginç mundan önce vermiş olduğunu da Bayan Lili Garih, geçen yıl Erol
ipuçları veriyordu. Garih'in ekonomi dünyasının duayenlerinden Evginin hazırladığı bir televizyon programında her hafta cumarte
olduğunu belirten Sevgi Gönül, şu satırları kaleme alıyordu "Üze si günleri belirli saat dilimleri arasında, bir giz perdesinin arkasın
yir Bey, benim tam tersime içki içmez, cigara içmez buna rağmen da kaybolduğunu söylerken elbette onun bir Müslüman mezarlı
her davete katılırdı. Her toplantıyı da hiç kaçırmadan takip ederdi.
ğında, baba dostu o şeyhle baş başa kalmak için bu Eyüp Sultan
Gayet mesafeliama aynı zamanda samimi olan Üzeyir Bey yerinde
yolculuğunu yaşamının vazgeçilmez bir alışkanlığı haline getirdi
duramayan biriydi. Bütün gün çalışır, geceleri davet sahiplerini
ğini bilmiyordu. Üzeyir Bey, yanında uzun süre çalışmış Cemal
memnun ederdi. Bir keresinde haftalık menüyühazırladığını ve cu
Cumalı ve Garihle bu cumartesi ziyaretlerinde iki üç kez karşılaş
martesi günleri Beşiktaş pazarından evinin zerzevat ve meyve alış-
mış olan Can Kıraç ile Eyüp Mezarlığı'nın zaman zamandeğişen
verişiniyaptığını söyledi. O hafta biz komşular, kocalarımıza çok
bir kaç görevlisinden başka herkes için 'bilinmeyen' bir denklem,
sinirlendik zira hiçbir işe yaramıyorlardı" **
geçen hafta sonunda profesyonelce vurulan yedi bıçak darbesinin
Zaman gazetesinin Washington muhabiri Ali H. Aslan da Ga
sonunda çözüldü."
rih'in Amerika'da Türkiye'yi ilgilendiren önemli bir faaliyet oldu
ğunda orada hazır bulunduğunu belirterek, "Kimi zaman bilge bir Orhan Birgit yazısına, "Eminim şimdi hemen her evde, bu se
konuşmacı, kimi zaman müdakkik bir dinleyici, kimi zaman her çi vimli cana yakın işadamının , niçin ve kimler tarafından öldürüldü
çekten bal alırcasına dolaşan bir resepsiyon kelebeği olarak çıkar ğünden daha çok, onu birdenbire bu yeni yüzü ile en yakınlarından,
dı karşınıza. İnsnaın içine işleyen sarrafvari bakışlarıyla tam bir kendisini hiç tanımayanlara kadar aşina kılan sırlarının ortaya çıkı
sosyal zeka timsali idi ve onu hayatta başarının zirvelerine taşıyan şı konuşulmakta" diyerek devam ediyordu.
en önemli özelliği de buydu" şeklinde yazıyordu. Yahudi araştır-
*( Sefa KaplanIYakın Plan, 11 Eylül 2001, Hürriyet)
*(26 Ağustos 2001 Milliyet)
**(28 Ağustos 2001 Cumhuriyet)
**(Sevgi' nın Diviti, 2 Eylül 2001, Hürriyet)
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 91
90 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
"Mü'min olmanın önemini hatırlattı"
Koru: Garih dinince dinlensin Zaman gazetesinden Hüseyin Gülerce de Garih'in uzlaşmacı
Yeni Şafak'tan Taha Kıvanç başta pek çok insan gibi Üzeyir Ga kişiliğini vurguluyordu. Gülerce, Garih'in ölümünün derin bir kriz
rih'in adi bir cinayete kurban gittiği düşüncesiyle kaleme aldığı ya den geçen Türkiye'de uzlaşma ihtiyacını bir kez daha hatırlattığını
zıda (27 Ağustos 2001), Garih'in ölümüyle ortaya çıkan sırrın yakın belirterek, "Dost insan Garih, Türkiye'de uzlaşma kültürü adına
tarihin bir başka bilinmeyeniyle yüzleşmeyi sağlayacağım vurgulu başlıbaşına önder bir şahsiyetti. Mütevelli Heyet Başkanı bulundu
yordu. "Üzeyir Bey Musevi asıllıydı; bir Musevi'nin kendi dinince ğum Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın istişare toplantılarına zaman
'kutsal' Şabat olan bir cumartesi günü, müslüman kabristanında ne zaman katılan, diyalog ve hoşgörü çabalarına gönülden destek ve
işi olabilir?". Soru Taha Kıvanç'indi. Kulis köşesinde Garih'in Fev ren bir insandı. Ancak bu desteğin, bir Nakşibendi şeyhinin duala
zi Çakmak ve Küçük Hüseyin Efendi arasındaki ilişkilere değinen rına, rahmetlinin babasıyla olan dostluklara kadar indiğini Za
Kıvanç, Musevilerin Çakmak'a duyduğu muhabbetin nedenlerini man'in haberinden öğrendik. Meğer, çok değil bundan 70-80 yıl
de irdeliyordu. Kıvanç'ın geliştirdiği yoruma göre Museviler Al öncesine kadar farklı dinlere mensup insanların birlikte yaşamala
man taraftarlığının ayyuka çıktığı yıllarda olası bir kıyımdan kurtul rından doğan ne güzellikler varmış. Çocuğu olmayan bir Musevi
mak için Mareşal Çakmak nezdinde girişimlerde bulunuyorlar. Bu diş doktoru, bir Nakşibendi şeyhinden dua isteyebiliyor, doğan er
nun için de Mareşal'in yakınlık duyduğu Şeyh Küçük Hüseyin kek çocuğuna onun arzusu üzerine Üzeyir adını koyabiliyormuş"
Efendi'yi harekete geçiriyorlar. Peki bunu kim yapıyor? Şeyhin ya diyordu. 28 Şubat sürecinde 1995'lerde başlayan ve epey mesafe
kın dostu ya da müridi olduğu iddia edilen Azra Garih. Taha Kı alan diyalog ve barış ortamının hançerlendiğini ifade eden Güler
vanç, Garih'in Küçük Hüseyin Efendi'ye duyduğu saygıyı şu şekil ce, "Bölücülük ve irtica ile mücadele adı altında, bilerek ya da bil
de tahmin ettiğini yazıyordu: 'Kitlesel imha planı' çok güçlü bir ge meyerek, atılan toplumsal barış adımları çelmelendi. Kutuplaşma
nelkurmay başkanı olan Mareşal Fevzi Çakmak'in bilgisi dışında ve gerilim, diyalog ve hoşgörünün önünü kesti. Ne gariptir ki, ay
yapılmış olamaz; onu karar üzerinde yeniden düşünmeye ve Muse nı dönemde, banka hortumlamalarının, soygunların, ahlakî kirlen
vi vatandaşları himayesi altma almaya sürükleyen bir önemli tesir menin ve üst katmanlardaki çürümenin her nedense farkına varıl
söz konusu olmalı... Garih'in babasının başvurduğu Küçük Hüseyin madı" diyor ve ekliyordu: "Belki de, cinayeti planlayanların hiç ar
Efendi bunu sağlamış olmasın? Belki de, "Menemen Vak'ası" deni zu etmediği bir şekilde, Müslüman mezarlığında can veren Garih,
len olayın Nakşibendiler'le irtibatlandırılması bile, tarikatın Mare bu gidişiyle bir toplumsal uzlaşma, diyalog ve hoşgörü vasiyetinde
şal üzerindeki gücü anlaşıldıktan sonra ortaya çıkmış olabilir" Kı bulunuyor.Türkiye'yi içinden geçtiği krizlerden de kurtaracak, de
vanç yazısını, "Üzeyir Garih benim de dostumdu; dinince dinlen mokratikleşmenin önünü de açacak, dünya ile entegre olmamızı da
sin" ibaresiyle bitiriyordu. sağlayacak kıymetli bir vasiyettir bu. Ülkemizin hoşgörü ve uzlaş
Cumhuriyet yazarı Necati Doğru da Garih'i yakından tanıyan ma iklimine olan ihtiyacını, sahabenin adını taşıyan bir mezarlıkta,
larla yaptığı konuşmalardan elde ettiği bazı anekdotlara yer veriyor kendisine adını koyan bir İslâm aliminin mezarı başında hunharca
du: "Bana, üç temel Özelliğini şöyle anlattılar: Çok cesur bir insan bıçaklanan ve cebinden Müslüman dindarların taşıdığı cevşen çı
dı; vahşi bir hayvanı bile bakışlarıyla, sözleriyle, tavırlarıyla etkisi kan bir Musevi bilge kişinin ahiret âlemine gidişinden daha güzel
altına alabilecek doğuştan getirdiği yetenekleri vardı, boğaz boğaza anlatabilecek bir olay olabilir iniydi? Garih, insanların dine yaban-
gelebilecek kadar sinirlendiği biriyle, en karşı olduğu insanla ya da cılaştığı bir fetret döneminde, mü'min olmanın önemini hatırlattı.
fikirle 'uzlaşmasını' becerebilen biriydi. Uzlaşma üstadıydı. Karşı Bulunduğu dünyevi konuma rağmen, bir oyun ve eğlenceden iba
sındakini hem durdurur.. Hem de teskin eder.. Hem de etkisi altına ret olan dünya hayatına, hak ettiğinden daha fazla kıymet biçme
alırdı. 72 yaşındaydı, bugüne kadar her tür psikolojik yapıda, eği mek gerektiğini hatırlattı. Az bir görev değil bu." *
timli, cahil, sağduyulu, çılgın çok sayıda insanı yönetmişti." *
92 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 93
"Kaynaşmış bir toplumun temelleri atılıyor" Bumin, şaşkınlığını yazısına yansıtıyordu.* Üzeyir Garih'in, arka
Ertuğrul Özkök de Hürriyet'teki köşesinde derinlerden gelen sından rahmet okunmasını isteyen bir insan olduğunu belirten Bu
bir toplumsal uzlaşma ve hoşgörü mayalanmasınına dikkat çeke min, "O halde, Eyüp Sultan mezarlığında sevdiklerine rahmet
rek, "Biz görmesek de, bazılarımız kabul etmese de artık bir şeyler okurken öldürülen Garih'e de Allah rahmet eyleye.." diyordu yazı
oluşmaya başlıyor. Kaynaşmış bir toplumun temelleri atılıyor. Si sında. Garih'in yakın çevresinden Nakşibendi Şeyhi Hüseyin Efen
yasi planda bölünmüşlük, bazıları için hâlâ 'iyi bir rant' malzeme di ve Mareşal Çakmak'la ilgili bilgilere yer veren Bumin, "Hadi çı
si olarak görülse de Türkiye'nin derin katmanlarında başka bir şey kın işin içinden, çıkabilirseniz... Bu ülkenin insanları olarak ne ka
ler gelişiyor" diyordu.* dar da az şey biliyoruz!.. Mareşal ve-Şeyh yanyana yatıyor ve Üze
Yeni Şafak'tan Nazlı Ilıcak da Garih Cinayeti'nin saklanmaya yir Garih kabirlerini muntazam olarak ziyaret ediyor? Bilmemek
çalışılan veyahut yanlış anlatılan bazı gerçeklerin su yüzüne çık ten, anlamamaktan şikayet ettiğimiz husus, tabii ki, Garih'in özel
masına vesile teşkil ettiğini yineliyordu. "Maraşal Fevzi Çakmak, dünyası değil. Bu ziyaretlerde sanki bizi de ilgilendiren, bizim de
Nakşi Tarikatı'na bağlıydı. "Beni, Şeyhimin yanına gömünüz" di
bilmemiz gereken bir husus var" diyordu. Bumin, Garih'in öldü
yecek kadar kendisini Şeyh Küçük Hüseyin Efendi'ye yakın hisse
rüldüğü cumartesi günü, CNN Türk haber kanalında, Prof. Emre
diyordu. Onun bu tavrı, ne Türk Ordusu 'nun gücünü azaltmış ne de
Kongar ve Vitali Hakko'nun Çakmak ve Museviler arasındaki iliş
Türkiye'de laikliği tehlikeye sokmuştu!" diyen Ilıcak, "Sinagog'ta
kiler anlatan sözlerini de yorumluyordu. Hakko ve Kongar mealen
düzenlenen törende, kadınlar ve erkekler ayrı oturdu. Ve hiç bir
sosyetik-laik kadın, öne, erkeklerin safına geçmek için en ufak ça şöyle demişlerdi; "Garih, Mareşali severdi, çünkü Türkiye Cumhu-
ba dahi sarfetmedi. Müslüman cenaze törenlerinde rastlanan "çağ riyeti'nin ilk yıllarında hükümet gayri müslimleri ortadan kaldır
daş" direnişler nedense hiç sergilenmedi. Tayyip Erdoğan veyahut mayı düşünürken, Mareşal Fevzi Çakmak onları himayesine alarak
Erbakan'ın namaz kılarken kullandığı takkeye takılanlar, Musevi korudu". Bumin, CNN Türk'ün defalarca ekrana getirdiği bu yoru
lerin kippasını doğal karşıladılar" şeklinde yazıyordu. (1 Eylül mun aynı gruba bağlı gazetelerde yer almadığına dikkat çekerek,
2001 Cumartesi) "CNN Türk'ün yorumunu dinleyince birkaç kez kulağıma çalınan
şu söylentiyi de ben hatırladım: Türkiye'deki gayri müslimler
Ölümü gerçekleri ortaya döktü "Mareşal'ı sever, İsmet İnönü'yü sevmezler. Çünkü "Mareşal"
Üzeyir Garih'in, yeri kolay doldurulamayacak bir Türk aydını kendilerini sözü edilen ikinci şahsa karşı korumuştur" diyordu.
olduğunu vurgulayan Toktamış Ateş, pek çok panel ve söyleşiye Bumin'in son sözleri ise şöyleydi: Biz nasıl bir toplumuz böyle?
birlikte katıldıklarını belirterek, "Kendi özgün yapısı ve değerleri Bir toplum daha yakın (çok yakın) tarihinden bile bu derece haber
nin üzerinde, bu toplumun tüm değerlerine, sonuna kadar sahipti. siz olabilir mi? Bir toplum "tarihi"nden bu derece bihaber olarak
Birlikte katıldığımız toplantıların bir bölümü gençlere yönelik idi. "talihini" değiştirebilir mi?"
Gençlerimizin iyi yetişmesi ve çağdaş aydınlar olarak dünyanın di
Birbirine zıt fikirlere sahip olan ve farklı yerlerde duran iki
ğer yörelerinin gençleriyle yarışabilmesi, sanıyorum en önde gelen
kesimin Üzeyir Garih hakkındaki düşündükleri böyleydi. Garih, iki
ideallerinden biriydi" diyordu Cumhuriyet'teki köşesinde. ** Yeni
uç arasında duran ve uçlarla çatışmadan varolmaya çalışan, bunu
Şafak'ın liberal yazarlarından Kürşat Bumin de Garih'in ölümüyle
yaşam felsefesi haline getiren bir kişilik olarak kendisini kabul et
pek çok bilinmeyen gerçeklerin gümşığma çıktığını kaydediyordu.
tirmeyi başarmıştı.
"Yahudileri sevmiyorlar" inanmak bu satırların yazarına elem veriyor, bir Türk Yahudisi
Basında Garih hakkında söylenen bazı cümlelerden rahatsız olarak. 'Makbul' bulunmayan bu tip 'Türkiyeli Yahudi' tanımı neyi
olan Museviler de vardı. Garih'in bir Nakşibendi şeyhinin mezarını içeriyor acaba?" diyordu. Molinas "Keşke Sabancı ve Toker Bur-
ziyaret etmesi, üzerinden cevşen-i kebir çıkması, babasının gizli gazada Spor Kulübü'nde 30 Ağustos Zafer Bayrarnı'nda yüzlerce
bir müslüman olduğu iddiları Musevi Cemaati'ini rahatsız etti. Öte kişinin Onuncu Yıl Marşı'nı nasıl coşkuyla söylediğini görselerdi;
yandan İlber Ortaylı, Metin Toker ve işadamı Sakıp Sabancı'mn yine örneğin Avrupa Basketbol Şampiyonasında beraberce sey
açıklamaları da Şalom gazetesinden İvo Molinas tarafından eleş redilen ve Türkiye'nin son saniyede kotardığı maçlardaki zafer ve
tirildi. coşku selini görselerdi.. Emin olun onların arasında da anlamını hiç
5 Eylül günkü Şalom'da Molinas, Prof. Ortaylı'nın bir televiz düşünmeden kimliğini 'Türkiyeli Yahudi' olarak tanımlayacaklar
vardı belki de! Ama onlar makbul insanlardı çünkü Türkiye'yi çok
yon kanalında, Üzeyir Garih'in Neve Şalom Sinagogu'nda yapılan
seviyorlardı" ibarelerine de yer veriyordu. Molinas'ın son cüm
cenaze törenini yorumlarken sarfettiği, "Türk Yahudi Toplumu ile
leleri ise çok daha ilginçti:
Türkiye bütünleşmiştir" cümlesine takmıştı. Ortayh'nın yorumunu
"Ama her 'keşke' ile başlayan cümlelerde hep bir hüzün, bir ıs
kuşkulu bulduğunu ifade eden Molinas, "Bu bütünleşmenin ger
kalanmıştık, bir geri dönülemezliğin dayanılmaz ağırlığı vardır.
çekleştiği savı acaba ne kadar doğruydu? Türkiye'nin ilginç
Gerçek 'Keşkeler'de değildi. Gerçek söylenenlerdeydi." •
yörelerinde arada bir yapılan kamuoyu araştırmalarına göre Türk
Yahudilerinin, geniş toplumda en az sevilen, diğer bir deyişle
genelde sevilmeyen etnik, dinsel toplumların başında geldiğini
duymuştuk. Ve, doğruluğu her zaman soru işareti kalacak bu bul
guyu pekiştirecek söylemi de bildiğimiz gibi geçenlerde ünlü
işadamımız Sakıp Sabancı, Garih için, 'Yahudi olmasına rağmen
Türkiye'yi çok seviyordu' diyerek ortaya koymuştu. Kendisi hala
bunu yalanlamadığına göre düz mantıktan hareketle, Yahudiler
Türkiye'yi az seviyordu veya sevmiyordu. Anti-semitizmin en
güçlü olduğu Almanya'da ya Fransa'da böyle konuşan birine tep
kiler nasıl olurdu acaba?" şeklinde yazıyordu köşesinde.
BÖLÜM X
lamında kullanıldığını hatırlatmak gerekiyor. İster tek başına ister Abdulmecit'e karşı inkılap yapmak isteyen bir örgütün üyesi oldu
se babasıyla, Mihalıkçık'a seyahatin zorunlu nedenlerden olduğu ğu gerekçesiyle tutuklanıyor, Kuleli Kışlası'nda öne idam cezasına
anlaşılıyor. çarptırılıyor. Abdulmecit, "Meydanda fiilen kati yok, düşüncede
kalmış. Ben adam öldürmek istemem. Cezaları kalebendliğe çev
Mevlevi ustaya çıraklık rilsin" diyor.
On dört ya da onbeş yaşında İstanbul'a göç eden Hüseyin Efen
di, Saraçhane semtinde Mevlevi bir ustanın yanında çıraklığa baş Midilli'de geçen sürgün günleri
ladı. Ustası onu okuma yazma öğrenmesi için Bayezid Camii avlu Küçük Hüseyin Efendi 'nin Feyzuliah Efendi'ye bağlanmasının
sundaki bir tesbihçinin yanına verdi. Hüseyin Efendi sabahları Sü- hikayesi ise şöyledir: Hüseyin Efendi, karnında meydana gelen ve
leymaniye Camii'ne giderek ders okumaya başladı. Yanı sıra Fa hekimlerin çaresiz kaldığı bir şişlikten rahatsızdır. Bir tavsiye üze
tih'in Çarşamba semtindeki Murad Molla Dergahı'nda ders alıyor. rine Feyzuliah Efendi'ye gidiyor. Hüseyin Vassaf'a anlattığına gö
Hüseyin Efendi 31 yaşında iken Topkapı'da ikamet eden Nakşi re, Feyzuliah Efendi iki kez bu isteği kabul etmiyor. Üçüncüsünde
bendi Tarikatı'nın Halidiye Kolu'ndan Şeyh Hacı Feyzuliah Efen ise, "Oğlum bu karnınızdaki şiş geçer, ancak bize intisap etmelisi
di ile tanışarak intisap etti. Şeyh Muhammed Halid Ziyaüddün-i niz. Yoksa biz üfürükçü takımından değiliz" diyor. Hüseyin Efen-
Nakşibendi'nin halifesi olan Feyzuliah Efendi, Fatih'in Halıcılar di'nin rahatsızlığı Şeyh Feyzullah'a intisap ettikten sonra yok olu
semtindeki bir dergahta ders veriyor. I826'da Şam'da vefat eden yor.
Şeyh Mevlana Halid Ziyaüddün, Nakşibendi, Şafii ve Eşari idi. Küçük Hüseyin Efendi, Hacı Feyzuliah Efendi'nin Midilli
Nakşibendilerin ulu kişileri arasında yer alıyor, hatta zamanın mü- Adası'na sürgün edilmesi üzerine Dağıstanlı Hacı Musa ve Mühte-
cedditlerinden kabul ediliyor. Şeyh Feyzuliah, Mevlana Muham di Cevdet Efendilerden Molla Cami'ye kadar okuyor. Şeyhinin
med Halid'in halifelerinden sadece biridir. Mevlana Hacı Feyzul hasretine dayanamayan Hüseyin Efendi, Midilli'ye gidiyor. Bir sü
iah Efendi Silistre'nin Hezargrad kasabasına bağlı Sazlı köyünde re Midilli'de kalan Hüseyin Efendi, 1859'da tahta geçen Sultan
ikamet eden ve Kolzadeler olarak anılan bir aileye mensup. Abdulaziz'in Feyzuliah Efendi'ye dönüş izni vermesi üzerine bir
1805'de doğan Feyzuliah Efendi, Asakir-i Mansure-i Muhammedi- likte İstanbul'a dönüyorlar. 1876'da Feyzuliah Efendi'nin vefatın
ye'nin teşekkülünden sonra 1826'da asker sınıfına dahil oldu. Si dan sonra, onun halifesi olan Edirneli Şeyh Mehmet Nuri Efen
rozlu Ömer Paşa'nın divitdaıiığını yaptı. Bir ara fırka mihmandar di'ye intisap eden Hüseyin Efendi, 8 yıl da onun sohbetlerine katı
lığı ve Enderun Kileri Eminliği görevlerinde bulundu. lıyor. Bab-ı Ali civarında Beşir Ağa Dergahı'nda ders veren Meh
met Nuri Edirnevi'nin vefatından sonra yerine Hasan Visali Efen
Anadolu Valisi (Eski Sadrazam) Reşit Paşa'nın Mühürdarlığını di geçiyor. Küçük Hüseyin Efendi 18 yıl kadar Visali Efendi'ye
da yapan Feyzuliah Efendi pek çok savaşa katıldı. Mısır Hüküme- bağlı kalıyor. Hasan Visali'nin 1902 yılında vefat etmesi üzerine,
ti'nde de görev aldı. Mısır'dan Antalya'ya gemi ile giderken bir İn onun postuna da 72 yaşındaki Küçük Hüseyin Efendi oturuyor.Hü-
giliz korsanına esir düştü. Fırtınadan ötürü Alanya yakınlarında ka seyin Vassaf, Hüseyin Efendi'nin posta oturmasını, "Visali efen
raya vuran gemiden sağ kurtuldu. 1854'de Rus savaşına katıldı. Bir di'nin gülşen-saray-ı cinana azmeti vaki olunca, makam-ı mualla-
süre Rumeli'de kalan Feyzuliah Efendi daha sonra İstanbul'a dön yı irşada Hz. Hüseyin kaid olmuşlardır. El'an İstanbul'da neşr-i
dü. 1856'da Şehremini'de bir mescit inşa ederek orada irşad faali feyz etmekte ve çeşme-i zülal-i irfanlarından erbab-ı aşk u muhab
yetine başladı. Sultan Abdulmecit döneminde 1859'da Kuleli Va- beti siyrab eylemektedir" cümleleriyle anlatıyor.*
kası'na adı kasten karıştırılarak beş sene kürek cezasına mahkum
edildi ve Midilli Adası'na sürüldü. Feyzuliah Efendi, ordu içinde
100/ Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/ 101
"Ateşli bakışları vardı" hayri'l-verasın ya Hüseyn-i Nakşıbend" şeklinde yazdığı bir şiiri
Vassaf'ta bildirildiğine göre Küçük Hüseyin Efendi, Bala Mek de var. Hüseyin Vassafın yakın arkadaşı olan ve 'bilim küpü' nite
tebi ve Kocamustafa Paşa Mahalle Mektebi Kalfalığı'nda, reji hiz lemesiyle anılan Mahmut Kemal İnal 1957'de İstanbulda öldü.
metinde, Güihane Askeri Anbarı ile Esvab Eminliği'nde bulunu İnal, yakın dostu İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Kazım İsma
yor. Üç evlilik yaptığı belirtilen Hüseyin Efendi'nin önceki eşleri il Gürkan'ın döneminde meşhur kütüphanesini bir törenle üniver
nin vefat ettiği, bir eşinden de boşandığı ifade ediliyor. 1907 yılın siteye bıraktı, yaşadığı tarihi konağı ise İlim Yayma Cemiyeti'ne
da Mahalle Mektebi Kalfalığı'ndan ayrılan Hüseyin Efendi, Koca bağışladı.
mustafa Paşa'daki Nuh Efendi Medresesi'nde müritlerine ders ver
Şiire düşkün bir şeyhti
meye başlıyor. Cuma günleri ikindi vaktinde umumi meclis zikiri-
Küçük Hüseyin Efendi'nin şiire düşkünlüğü ile bilinen bir
ni idare ediyor. Hüseyin Efendi, kendisine intisaplı olmayan kişile
Şeyhti. Engin bir insan sevgisi öğretisine sahip olan Hüseyin Efen
ri de zikir ayinine kabul ediyor. 1923 yılında böyle bir zikire katıl
di'nin defterinde pek çok ünlü şairden dizeler yer alıyor. Abdulka-
dığını ifade eden Hüseyin Vassaf, Küçük Hüseyin Efendi'nin gayet
dir Akçiçek tarafından hazırlanan ve 1988'de yayınlanan "Mevlâ-
mükrim, iltifatkar, gönül alıcı, gönüle bakıcı, az konuşan, Hz. Mu-
nâ Küçük Hüseyin Efendi" isimli kitapta yer alan bilgilere göre
hammed'in adabına riayetkar büyük bir rehber olduğunu söylüyor.
Şeyhin Defterinde Lütfi, Nesimi, Kuddusi, Vasfi, Emin Bey, Ruhi
Vassaf, Hüseyin Efendi'nin ateşli bakışlara sahip olduğunu da ek
gibi ünlü şairler var.
lemeden geçmiyor. Hüseyin Efendi'nin debdebe ve gösterişten ka
çınan, sade yaşamayı tercih eden, safsatadan uzak, kendisinde ga "Hayat-ı cavidanı, şeyh-i kamilden sual ettim/Ölmeden evvel
rip hallerin vuku bulduğu bir kişi olarak söz ediyor Vassaf. Şeyh ölmektir deyince intikal ettim" dizelerinin yanı sıra Nesimi'ye ait
Küçük Hüseyin Efendi'nin evi; Kocamustafa Paşa Sancaktar Hay- aşağıdaki şiir de Şeyhin eğilimleri hakkında bilgi veriyor: "Çünkü
reddin Mahallesi Tekke Sokağı 36 numaradaydı. Uzun bir süre bildin müminin kalbinde Beytullah var/Niçin izzet etmedin ol ev
hasta yatan Hüseyin Efendi 14 Mart 1930 günü, yılı Ramazan ayı de kim Allah var/ Yılda bir kez hac olursa Kabe'de ey hacegan/Gir
nın ikinci günü, Cuma gecesi saat 00.5'de yaşama veda ediyor. Hü gönüller Kabe'sine nice bin haccullah var//Pehlivandır ol kişi kim
seyin Efendi Eyüp Sultan'da; Karlık tepe (Gümüşsüyü) diye bili nefsini İslah eder/Hep erenler meclisinde ana eyvallah var/ Kenz-
nen yerde, ikinci şeyhi Mehmed Nuri Efendi'nin kabrine yakın i mahfidir hakikat ey Nesîmî ebsem ol/Sırrını faş etme zira bu yol
yerde toprağa verildi. Küçük Hüseyin efendinin kabri- şerifinde da, çok gümrah var."
baş taşında şunlar yazılıdır: "HU. Meded Allah. Mazhar-ı Feyz-i
Topçu'nun şeyhi de Küçük Hüseyin'in talebesi
Huda. Ankara'lı Şeyh Küçük Hüseyin Hüsnî Efendi Hazretleri.
Doğumu: 22 ramazan 1244 cuma günü, ölümü: 12 şevval 1348" Küçük Hüseyin Efendi, Garih'in rüyasında gördüğü Şeyh Yahya
Efendi gibi Üveysi olarak da biliniyor. Halifelerinden olan Ömer Fev
zi Mardin Arusi Tarikatı'nın Türkiye kolunu oluşturuyor.
Bilim küpü'nün babası da Nakşi'ydi?
Yirmi üç kadar halife yetiştiren Küçük Hüseyin Efendi'nin mü Kazanlı zengin bir tüccarın oğlu olan Nakşibendiliğin Halidiye
ritleri arasında pek çok ünlü isim de yer alıyor. "Son Sadrazam Kolu'ndan Gümüşhâne'li Dergâhı Şeyhlerinden Abdülaziz Bekkine
lar", "Son Hattatlaı" ve "Son Asır Türk Şiirleri" isimli biyografik Efendi'de Küçük Hüseyin Efendi'nin sohbetlerine katılan ünlü isim
eserlerin yazarı Mahmut Kemal İnal'in babası Mühürdar Mehmet lerden. Bekkine Efendi, Mehmet Zahit Kotku ve Prof. Esat Coşan ile
Emin Paşa da Feyzullah Efendi'nin hem de Küçük Hüseyin Efen temsil edilmiş bulunan şimdiki İskender Paşa Cemaati'inin bağlı ol
di'nin müritlerindendi. Emin Paşa'nın Küçük Hüseyin Efendi için duğu Şeyh Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi Dergahı şeyhlerinden. İs
"Asitan-ı devletin ilm-i ledünni kanıdır/Say'u verzişle değil Hak kender Paşa Cemaati kaynaklarında Bekkine Efendi'nin Küçkük Hü
kın sana ihsanıdır/Halk-ı alem sofra-i irşadının hayranıdır/Nail-i seyin Efendi ile olan ilişkisi şu şekilde anlatılıyor: "
102 /Cari h (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 103
Çok mülayim, zarif bir zât olan ve zamanında çok sevilen Kü Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'nin Amerikan Büyükelçisi
çük Hüseyin Efendi bir duvar saatinin altına oturmuş, başını eğmiş olan ve 1944'de görevi başında vefat ettikten sonra cenazesi
murakabe yapmaktadır. Aziz Efendi de başını eğer, karşısına otu 1946'da Missouri Zırhhsı'yla Türkiye'ye getirilen Münir Ertegün
rur, bekler, bir müddet sonra saatin Allah'ı zikrettiğini duymaya de aynı aileden. Münir Ertegün, Özbekler Tekkesi'ne gömüldü.
Münir Ertegün'ün babası ise Evkaf Nazırlarından Mehmet Cemal
başlar. Saat her vurduğunda ism-i Celâl söylemektedir. Devamını
Bey. Ertegün'ün oğlu Ahmet Ertegün bugün ABD'nin ünlü plak sa
kendileri şöyle anlatıyorlar: -O zaman ben gözümü açtım. Şeyh
nayicisi. Atlantic Recording Corparition'un sahibi. Arif Mardin de
Efendi de gözünü açtı. Bana dedi ki bizim derviş, saatin zikrine
Amerikan müzik dünyasının dev isimleri arasında. Arif Mardin ise
agâh oldunuz galiba? onun üzerine ben tamam, bu Hoca Efen-
Necmettin Efendi'nin şeyhi Küçük Hüseyin Efendi'nin halifesi
di'den ders alınır, dedim. Kendisine, Efendim, ben müsaadenizle
olan Arusi-Selami Tarikati Şeyhi Ömer Fevzi Mardin'in akrabası
sizden ders alacağım dediğim zaman nasibin bizde değil oğul, ara
oluyor. Ertegün ve Mardin ABD'de birlikte ortaklık da yaptılar.
bulacaksın. Ama dervişliğe talip ol, derviş ol, sakın mürşidliğe ta Ahmet Ertegün'ün babaannesi Şeyh İbrahim Edhem'in kızı Ayşe
lip olma. Mürşidlik çok zor, diye nasihat etti. Şimdi anladım ki çok Hamide Hanım. Ahmet Ertegün, Hezarfen unvanlı İbrahim Et-
zormuş." hem'in torunu. Münir Ertegün'ün eşi Hayruıvıisa Hanım ile oğlu
Sorbonne'de felsefe doktorası yapan ilk Türk olan ünlü fikir Nasuhi de Tekkede toprağa verildiler.
adamı Prof. Nureddin Topçu da Abdülaziz Bekkine Efendi'nin mü
rididir. Topçu, mürşidinin vefatıyla ilgili bir yazısında, "Ruhları Tckkc'de Küçük Hüseyin etkili oldu
mızın önünde yürüyen o büyük varlığı kaybettim. Acılarım zama Özbekler Tekkesi'nin son dönemine Küçük Hüseyin Efendi va
nın ve kaderin kollarıyla kucaklanmayacak kadar engindi. Onun sıtasıyla Nakşiliğin Halidiyye Kolu egemen oldu. Aynı zamanda
bende şimdi muamma olan son bakışında melek masumluğu ile ilâ Yeseviliğin Nakşilik içindeki derin izleri de tekkede temsil edildi.
hî bir emir birleşmiş gibiydi. Hicap ile ihtarın bir bakışta böyle bir Öte yandan Özbekler Tekkesi şeyhlerinden Mehmet Sadık Efendi
leştiğini ömrümde görmemiştim. Peygamberâne sakalının üstünde Buhara'da öğrendiği ebru sanatını İstanbul'da devam ettiren isim
nânütenâhiye kolayca dalan mavi gözler de kapandıktan sonra, sa lerden. Bu bakımdan Tekke ebru sanatının ihya edildiği mekanlar
hipsiz kalmıştım . Sanki hakikat ve aşk aleminden atılmış da göl arasındadır. Aileden Hezarfen(bin sanat sahibi) unvanıyla anılan
geler ve yoksul mücrimler dünyasına sığınmıştım" diyordu. Şeyh İbrahim Edhem 1869 yılında Mithat Paşa tarafından kurulan
Sanayi Mektebi'nin başına getirildi. İbrahim Edhem ilk kurşun bo
Özbekler Tekkesi önemli bir merkez runun dökümünü de bu okulda gerçekleştiriyor. Saraya, "tekkede
Üsküdar Sultantepe'de Hacı Hesna Hatun Mahallesi Münir Er- top döküp sarayı havaya uçurur" şeklinde yapılan bir jurnal üzeri
. tegün Sokağı'ndaki ünlü Özbekler Tekkesi'nin son şeyhlerinden ne bir bahane ile Hicaza gönderiliyor Ethem Efendi. 1867 Ulusla
Necmettin Özbekkangay(ölümü 1971) da Küçük Hüseyin Efen rarası Paris Fuarı'nda madalya alan Ethem Efendi döneminde Tek
di'nin müridi ve halifesiydi. Tekke, Nakşibendi Tarikatına bağlı ke, ünlü matemetikçi Salih Zeki, Harbiye Mektebi Nazırı Galip Pa
Orta Asyalı seyyah dervişler barınağı olmak üzere 1752 yılında in şa, Ressam Hüseyin Zekai Paşa, Halide Edip'in babası Edip Bey
şa edildi. Tekkenin şeyhleri Buhara'dan İstanbul'a göç eden Nec ve filozof Rıza Tevfik Bölükbaşf nin da uğrak yerleri arasında yer
mettin Efendi'nin dedeleridir. Tekke, 93 Harbi olarak da bilinen alıyor.
1877 Osmanlı-Rus Harbi sırasında hicret eden müslümanlar için
bir barınak oldu. Özbekler Tekkesi'nin son postnişini, 1936 yılın Karakol örgütünün üssüydü
da vefat eden Şeyh Ata Efendi'dir. Ata Efendi, Şeyh Necmettin'in Tekke Kurtuluş Savaşı yıllarında da önemli bir mevki işgal edi
ağabeyidir. yor. Tekkenin o dönemdeki şeyhlerinden Ata Efendi, İstanbul'un
104/ Carih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/ 105
İngilizler tarafından işgal edilmesinden sonra oluşturulan ünlü Ka Dünya çapında tıpçı mürit oldu
rakol Örgütü'nün aktif üyelerindendi. Tekke o yıllarda Anadolu'ya Ünlü tıp tarihçisi Ord. Prof. Süheyl Ünver'in de Küçük Hüse
cephane ve adam sevkiyatının gerçekleştirildiği bir şube vazifesi yin Efendi'nin talebeleri arasında yer aldığı rivayet ediliyor. Ün-
gördü. İsmet İnönü, Halide Edip, Mehmet Akif Ersoy da İstan verl898'te İstanbul'da doğdu. Tıbbiyede okudu. Pariste iç hasta
bul'dan Özbekler Tekkesi kanalıyla Anadolu'ya geçen ünlü isimler lıkları ihtisası yaptı. 1939'da profesör, 1954'de ise ordunaryüs prof
arasında yer alıyorlar. Tekke, işgal güçleriyle çıkan çatışmalarda
esör oldu. Geçtiğimiz yıllarda vefat eden Ünver, deontolojinin ku
yaralananların tedavi edildiği ve saklandığı bir mekandı. İngiliz
rucularından.
gizli servisi Karakol Örgütüyle olan ilişkisini saptadıkları Şeyh Ata
Küçük Hüseyin Efendi'nin müritleri arasında yer alan bir diğer
Efendi'yi tutukladılar. Bir süre tutuklu kalan Ata Efendi, kurtul
ünlü isim de Prof. Hasan Reşat Sığındım. Uluslararası ün sahibi
duktan sonra da Kuva-yı Milliyecilerle ilişkisini sürdürdü. Hatta
Mustafa Kemal Atatürk'ü temsilen Enver Paşa ile görüşmek üzere olan Prof. Sığındım, Osmanlı'nın ilk cildiyyecileri arasında yer alı
Türkistan'a gönderildi. Üzeyir Garih'in babası Azra Garih'in de yor. 1884 yılında İstanbul'da doğan Hasan Reşat Sığındım 1971 'de
Karakol örgütüyle ilişkisi vardı. Tekkelerin kapatılmasından sonra vefat etti. Mekteb-i Tıbbıye-i Mülkiye'ye bitiren Sığındım, aynı
Özbekler Tekkesi'nin ikametgah olarak kullanılan harem kısmında yerde frengi ve deri hastalıkları fahri asistanlığı yaptı. 1908'de Mu
musiki ve sanat sohbetleri devam etti. Orta Asya kültürünün yaşa- allim Muavini oldu. Berlin'de fizyoloji ve deri hastalıkları alanın
tıldığı bir mekan olan Tekke Münir-Nasuhi Ertegün tarafından res da.uzmanlaştı. Almanyada bulunduğu yıllarda o güne kadar bilin
tore edildi. Özbekler Tekkesi, Münir Ertegün Tarih Araştırma Vak meyen monositer lösemi tipini tanımlayarak, 1913'de V. Schlling
fı olarak devam ediyor. ile birlikte tıp dünyasına tanıttı. Şam ve Beyrut Tıbbiyelerinde mü
dürlük, 1916'da Darülfünun-ı Osmani Tıp Fakültesi Dahiliye Mü
Çakmak'ın büyük büyük dedesi ilk nakşilerden dürlüğü yaptı. 1933 yılındaki üniversite reformunda kadro dışı bı
Küçük Hüseyin Efendi ile manevi ilişkisi olduğu iddia edilen rakılan Prof. Sığındım, Afgan Hükümeti tarafından Kabil'e davet
Kurtuluş Savaşı komutanlarından Mareşal Çakmak da anne tara edildi. Kabilde tıp fakültesi kurdu, dekanlığını yaptı. 1941 'de Hay
fından Özbek asıllı ünlü bir Nakşibendi Şeyhi olan Horasanlı Meh darpaşa Numune Hastanesi'nde Deri ve Zührevi Hastalıklar Klini
met Efendi ailesine mensup. Fatih Sultan Mehmet zamanında İs ği şefliği yaptı. Emekli olduktan sonra 1954-1956 yılları arasında
tanbul'a geldiği bilinen Şeyh Mehmet Efendi, Nakşiliğin Türki Yüksek Sağlık Şurası Üyeliği de yapan Sığındım'in "Frengi, Bel
ye'deki ilk öncüleri arasında sayılıyor. Aynı zamanda nakkaş olan Soğukluğu "(1924) ve "Darus-ı Seririye-i Cildiye" (1926) isimli
Mehmet Efendi Çatalca'ya bağlı, (eski adı Babanakkaş) Nakkaş- kitaplarının yanı sıra uluslarası nitelikte olmak üzere çok sayıda bi
köy'e yerleştirildi. Fatih'in sohbet meclislerine katılan isimler ara limsel makalesi yayımlandı. Sığındım, Türk Dermatoloji Derne
sında olan Mehmet Efendi, Osmanlı sarayında ilk nakkaş atölyesi ği'nin de kurucularından biri.
ni de kuran bir kişi olarak da biliniyor. Kendisine verilen Kutlubey
Köyü'nde Nakşibendi dergahı da inşa eden Mehmet Efendi, Baba Sosyete kadınları da Şeyhe gidiyor
nakkaş olarak anılıyor. Oğlu Himmetullah Çelebi ve torunu Mah Prof. Sığındım'ın Küçük Hüseyin Efendi'nin müridi olduğunu
mut Defteri ile Mustafa Çelebi de ünlü Nakşibendi şeyhlerinden. kızı Ender Mermerci de doğruluyor. İstanbul ve dünya sosyetesinin
Kanuni'nin deftardarı Derviş Çelebi de Mustafa Çelebi'nin kardeşi ünlü isimlerinden olan Ender Sığındım, ünlü Mermerci ailesinden.
oluyor. Çatalca'da Babanakkaşzadeler olarak bilinen aileye ait Ayşe Ender Mermerci, Vehbi Koç'un kızı Sevgi Gönül'ün teyzesi
vakfiyeden, anneleri kanalıyla uzun süre yararlanan ünlü isimler nin oğlu Mehmet Ata Mermerci'nin eşi. Ata, Ahmet Süha ile Sa-
arasında Mareşal Çakmak'ın yanı sıra tarihçi Yılmaz Öztuna, Ord. dııllah Sefa'nın anneleri Adile Aklar, Sevgi Gönül'ün annesi Sad-
Prof. Süheyl Ünver ile şaire Şuküfe Nihal Başar da var.* berk Hanım'ın da mensubu olduğu Ankara'nın köklü ailelerinden
7 06 / Carih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/ 107
Attarbaşızadelerden. Aktar ailesi de Hacı Bayram-ı Veli'nin soyun Hüseyin Efendi'nin mezarını ziyaret ettiğini belirten Ender Mer
dan gelen bir tali kol. Ata Mermerci Türkiye'nin ilk tekstil sanayi merci, "Kimseyi ilgilendirmez. Bu benim yaşam biçimim" diyor
cilerinden. Ender Mermerci'nin kızları Sedef Yosun, Tansa ve Ber yakın çevresine. Sosyetenin ünlü isimlerinden Ender Mermerci'nin
rak Mermerci de İstanbul sosyetesinin ünlü isimlerinden. Akfil sözleri, Türkiye'de tasavvufun, toplumun krema tabakasını da etki
A.Ş'nin patronu olan Mehmet Ata Mermerci'nin 1993 yılında ölü altına aldığını gösteriyordu. Mermerci'ye göre Üzeyir Garih'in
mü, aile içinde bir miras kavgasını da başlattı. Ender Mermerci ve asıl adı Hezakiyer idi. Üzeyir, babasının ismiydi. Oğul Garih daha
kızları, Ata Mermerci'nin kardeşleri olan Akfil A.Ş'nin yöneticile sonra adını değiştirerek babasının adını alıyordu. Çetin Yetkin'in
ri Sadullah Sefa ve Ahmet Süha Mermerci kardeşleri kar payını da "Devlet Yaşamında Yahudiler" isimli kitabında da Azra Garih'in
ğıtmamak ve Ata Mermerciye ait kasayı boşaltmakla suçlayarak adı Üzeyir Azra Garih olarak yer alıyor. Bir rivayete göre de
mahkemeye verdiler. Dava, "Yüz milyon dolarlık dava" olarak Üzeyir, Azra Garih'in babasının ismiydi. Osmanlı döneminde er
1998'de basına yansıdı. kek çocuklar babalarının adıyla anıldığı için bu seçenek daha doğ
ru görünüyor. Prof. Hasan Reşat Sığındım ile Üzeyir Garih de
Torunu Hayyam Şarapçısı'yla evlendi tanışıyorlardı. Çünkü Prof. Sığındım ile diş hekimi Azra Garih ile
Vehbi Koç'un kızı Sevgi Gönül, 2 Eylül 2001 tarihli Hürri- Şişhane'de aynı muayenehaneyi paylaşmışlardı. Azra Garih ile
yet'in pazar ekindeki köşesinde, "Meğer bizim Ender Mermerci de Prof. Sığındım'ı bir araya getiren neden de böylece ortaya çıkıyor
Küçük Hüseyin Efendi'nin müridiymiş" başlıklı yazısında, kendi du. Öte yandan Koç Holding'in ünlü duayenlerinden Can Kıraç'ın
sinin de Hacı Bayram-ı Veli soyundan geldiğini hatırlatarak, Kü eşi İnci Kıraç'ın da Şeyh Küçük Hüseyin Efendi'nin torunlarından
çük Hüseyin Efendi ailesi hakkında ilginç bilgilere yer veriyordu. olduğu ortaya çıktı.Eşi Can Kıraç'la büyük dedesinin Eyüp Sultan
Rivayetler üzerine Ender Mermerci ile görüştüğünü belirten Sevgi Mezarlığı'ndaki kabrini ziyaret eden İnci Kıraç, Üzeyir Garih'i de
orada bir kaç kez gördü.
Gönül, Ankaralı olan Hüseyin Efendi'nin torunu Küçük Sabiha
Hanım'ın aile dostları olduğunu da açıklıyordu. Sevgi Gönül yazı
sında "Küçük Sabiha Hanım teyzemiz de 1.30 boyunda idi. Ara sı Hatice Suat'ın annesi de Nakşi
ra alafrangalığa özenip 'Petite Sabiha Hanım' derdik. Elmacık ke Şeyh Yahya Dergahı 'nın son postnişini olan Abdulhay Öztop-
mikleri çıkık, koyu renksaçlı, ufacık tefecik bir hanımdı. Hoşgörü rak'ın eşi Naciye Hanım'ın da Küçük Hüseyin Efendi'ye intisaplı
lü ve hoşsohbet bu hanım, Ankaralı Ademzadelerden olup eşi, Kü olduğu belirtiliyor. Bu iddia İskender Paşa Cemaati'nin, "Küçük
tahyalı Ekmel Kahyaoğlu Bey'di" diyordu. Gönül, Sabiha Ha Hüseyin Efendi ile Abdulhay Öztoprak'ın müritleri de, onların
nım'ın, teyzelerine sık sık bezik oynamaya geldiğini, kızı Nurinisa ölümünden sonra aynı tarikatin Gümiişhanevi Kolu'na intisap et
Kahyaoğlu'nun ise Ankara'da Hayyam Şarapları'nı imal eden Ce- tiler" ifadesiyle çakışıyor.^Burada ortaya çıkan bir sonuç da Küçük
lalettin Rodoslu ile evli olduğunu belirtiyordu. Rodoslu, "Rodosta Hüseyin Efendi'nin İstanbul'da Özbekler Tekkesi ve Yahya Efendi
Türk Mimari Eserleri" ve "Rodos'ta Yaşamış Olan Türkler" isimli Dergahı başta olmak üzere pek çok çevreyi etkilemiş olmasıydı.
kitapların yazarı. Yahya Efendi Dergahı Şeyh Abdulhay'in eşi Naciye Hanım, Def-
ter-i Hakani Taşra Senedat-ı Umum Müdürü Zeki Bey'in kızıdır.
Dr. Salih Alazraki de müridiymiş! Yeni Şafak gazetesi yazarı Fatma Barbaros Karabıyıkoğlu, Naciye
Ender Mermerci'nin Sevgi(Koç)Gönül'e anlattıklarına göre, Hanım hakkında ilginç bir anekdot aktarıyordu: "Naciye Hanım
babası Prof. Hasan Reşat Sığındım'ın yanı sıra Üzeyir Garih'in ba Küçük Hüseyin Efendi'ye intisabı olan bşr hanımdır.Birgün eşi
bası Azra Garih ve bir başka Musevi doktor Salih Alazraki'nin de Abdulhay Efendi Mahkemeden çağırılır. 'Şapka Frenk işareti ol
Küçük Hüseyin Efendi'nin müritleridir. Üzeyir Garih gibi Şeyh maktan çıktı' dediği için dava edilmiştir. Naciye Hanım, eşi Abdul-
108 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 109
hay ile birlikte şeyhi Küçük Hüseyin Efendi'yi ziyaret eder. Hazret
kendilerini 'Defolun, defolun' diye karşılar, geri dönerler. Naciye
Hanım bir taraftan şeyhi kendisini 'defolun' diye karşıladığı için
bir taraftan eşine karşı mahcup olduğundan üzüntüyle evine döner.
Ertesi gün Mahkemeye gittiklerinde Hakim önündeki dosyaya
bakar ve davacıları aynı Küçük Hüseyin Efendi 'nin yaptığı gibi
'Defolun, defolun' diyerek kovar. Naciye Hanım şeyhinin defolun
diye karşılık vermesinin O'nun kerameti ile ilgili olduğunu an
layarak rahatlar.."(31 Ağustos 2001) Barbarosoğlu ilginç bir bil
giye daha yer veriyordu yazısında. Buna göre 1960'ların sonunda
Ankara İlahiyat Fakültesi'ne ilk kez başörtülü olarak gelen Hatice
Suat Babacan'ın da Naciye Hanım'ın kızı. Barbarosoğlu, Hatice
BÖLÜM XI
Suat'ı şehirli üniversite mezunu tesettürlü kuşağın manevi ik
liminin hazırlayıcısı olmak niteliyordu. •
di'den almıştı" diyordu. Torun Çakmak, dedesinin Eyüp Sultan kiye Alman yanlısı bir siyaseti savunanları güçlendirdi. Aynı şekil
Mezadığı'nda gömülmeyi vasiyet ettiğini doğruluyor, ancak bunun de basında ve siviller arasında da bu akım yayılmaya başladı. Cum
nedeninin iddia edildiği gibi Küçük Hüseyin Efendi ile ilgili olma huriyet gazetesi de Almancı yayın yaptı.
yıp, kızı Ayşe Muazzez ve dedesi Hacı Bekir Efendi'nin yattığı ai
Trakya Olayları'nı kim yaptırdı?
le kabristanına defnedilmek isteğinden kaynaklandığını savundu.
Dedesinin devlet mezarlığına nakledilmesini ailesinin uygun bul Almanya'da naziler iktidara geldikten sonra, 1934 yılında
madığını ifade eden torun Çakmak, "Ancak bu yazıldığı gibi 'Ma Trakya'da yaşayan musevilere yönelik pek çok olay gerçekleşti.
reşalin kemiklerinin nakline yanaşılmadığından şeyhinin yanından Bu olaylar sonucunda binlerce Musevi Trakya'dan İstanbul'a göç
alınmasına izin vermediler' ifadesi gerçek dışı olup, aile kırk yıl tü.
önce ölmüş bu büyük insanın kemiklerinin aile mezarlığından alı 1934 Trakya Olayları'ndan CHP Hükümeti ve CHP'nin yerel
nıp Ankara'da Devlet Mezarlığı'na naklini uygun görmediği için örgütleri sorumlu bulunuyor. Konu 1990'larda Tarih ve Toplum ile
buna izin vermemiştir" ibarelerine yer veriyordu. Torun Çakmak, Toplumsal Tarih Dergisi'nde tartışıldı.Haluk Karabatak Tarih ve
dedesinin 10 Nisan 1950'de vefat etmesi üzerine dünya radyoları Toplum'un 146. Sayısında 1934 Olayı ve Yahudiler, Ayner Levi ise
nın matem yayınına geçtiği halde Türkiye radyolarının oyun hava aynı derginin 151.sayısında "1934 Trakya Yahudi Olayları:Alına
sı çalmasının halkı galeyana getirdiğini, cenaze töreninin bu ne mayan Ders" başlıklı yazılarda olayların Hükümet ve CHP tarafın
denle kontrol edilemediğini ifade ediyor, "Bunun daha sonraları dan organize edildiğini ve Trakya'nın Yahudilerden arındırılmasını
yazıldığı gibi Türk siyasi tarihinde çok önemli bir gelişme olarak amaçladığı belirtiliyordu. Zafer Toprak ise Toplumsal Tarih'in
nitelenmesi, Atatürk'ün vefatından sonra ve özellikle son 20-30 34.sayısmda Trakya Olaylan'nda CHP'nin yerel örgütlerinin payı
yıldır belirli çevrelerce yeniden yazılmak istenen Türk tarihinin bir olduğunu kabul etmekle birlikte CHP'nin ve dolayısıyla Hüküme
yorumudur" diyordu.
tin bu olaylardan haberdar olmadığını savundu. Toprak, "Trakya
Olayları şüphesiz Tek Parti yönetiminin menfi hanesine yazılacak
Nazileri destekleyen subaylar
bir gelişme. Ancak Hükümetin doğrudan dahli olduğunu söylemek
Üzeyir Garih'in Mareşal Çakmak'ın kabrinin yanında öldürül
elimizde değil" diyordu. 21 Haziran 1934'de Çanakkale'de Muse
müş olarak bulunmasıyla birlikte,Türkiye'nin yakın tarihinde din
vilere yönelik ilk saldırıların ardından, gönderilen tehdit mektupla
dar çevrelerle Musevilerin ilişkisi de gündeme geliyordu. Gazete
rı, derken Temmuz başlarında Trakya'nın pek çok bölgesinde aynı
lere akan bilgiler, iddialar yakın tarihte cereyan etmiş pek çok
günlerde olaylar meydana geliyor. İstanbul'a kaçan Yahudiler, Ba
önemli olayın resmi tarihin dışına itilmiş olduğunu gösteriyordu.
kıl ve Hasköy civarına yerleştiriliyorlar. Aktar bir yazısında da
Sözkonusu bilgiler, Museviler ile tasavvuf çevreleri arasında bir
dayanışma olduğunu, mutasavvıflarla ilişkisi olan ve önemli mev Trakya Olayları'nın Hükümetin bilgisi dahilinde gerçekleştirildiği
kiler işgal eden pek çok kişinin, Musevileri kollayıp koruduklarını ni iddia ediyor, İngiliz arşivindeki gizli belgelerde bunu doğrula
ortaya çıkarıyordu. Özellikle 1933 yılında Nazilerin Almanya'da yan veriler olduğunu kaydediyordu.*
iktidara gelmelerinin ardından Birinci Cihan Harbi'nda Almanlar Konunun TBMM'de gündeme gelmesinin ardından Hükümet
la birlikte çalışmış bazı emekli askerler de Alman yanlısı bir siya tarafından yapılan açıklamada soruşturma açılacağı ve sorumlula
set izlenmesini savundular. Atatürk'ün ölümünden sonra çıkan rın cezalandırılacağı belirtildi. Bazı yayın organları da kapatıldı.
İkinci Dünya Savaşı'nda Alman yanlısı siyaset iktidar çevresinde *(Ayhun Aktar, Varlık Vergisi ve Türkleştirme Politikaları, sh.7l-
belirginleşmeye başladı. Almanların bütün Avrupa'yı işgal etmele 99. iletişim Yayınları)
ri, Bulgar hududuna kadar gelmeleri ve Rusya'ya saldırmaları Tür-
/12 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) /113
Çakmak, Musevileri nasıl kolladı? siyle onları bir süre enterne etme ihtiyacı gördükleri kanaatine var
Türkiye Musevileri İkinci Dünya Savaşı yıllarında çok tedirgin dığımı söyleyebilirim. Bu vesileyle ABD'nin de 2. Dünya Savaşı
oldular. Varlık Vergisi ve Aşkale sürgünler bu tedirginliği daha da yıllarında Japon kökenli Amerikan vatandaşlarını beşinci kol kay
artırdı. Bu arada Almanların Bulgar hududuna kadar dayanmaları, gılarıyla enterne ettiğini hatırlatmak isterim. Bu olayın ikinci bir
Musevileri de kitlesel olarak imha edilebilecekleri kuşkusunu muhtemel izah tarzı da azınlıkları uzun bir süre İstanbul'daki işle
doğurdu. rinden alıkoyup iktisadi açıdan güçlerini azaltmak ve dolayısıyla
42 yaşına kadar, askerliğini yapmış ya da yapmamış olsun, Mu bir Türk Müslüman burjuvazisinin gelişmesini hızlandırma ama
sevi asıllı binlerce kişinin Nafia Vekaleti'ne bağlı olarak askere cıyla yapıldığıdır. Bu da bir ihtimaldir; ama ben şahsen beşinci kol
alınmaları kuşkulan daha artırdı. İşte bu dönemde Çakmak'ın yap teorisine daha fazla inanıyorum."
tığı söylenen ve Musevilerin Çakmak'a karşı muhabbet duymala Rıfat Bali Musevilerde toplu askere alma olayının bir travma
rına neden olan müdahale gerçekleşti. İddiaya göre Üzeyir Ga- ya yol açtığını, Mareşal Çakmak'ın dindar bir kişi olmasından ötü
rih'in Çakmak'a olan sevgisinin temelinde de bu müdahaleden rü onun böyle bir kıyım yapamayacağına inandıklarını ve onu ha
Musevilerin duyduğu şükran borcu vardı. Musevi araştırmacı Rıfat fızalarında bir kurtarıcı olarak resmettiklerini de belirtiyordu aynı
N. Bali, "Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri: Bir Türkleş gazetede. Jak Kamhi de daha önce Varlık Vergisi Olayı'nı anlatır
tirme Serüveni" isimli kitabında bu iddiaları şöyle yorumluyordu: ken Fevzi Çakmak'ın Yahudilerin en büyük müdafii olduğunu vur
""Azınlıklar arasında çok yaygın bir söylenti de neredeyse sarsıl guladı.
maz bir kanaat olarak hepsinin ortak belleklerinde yer etti. Bu, ih
tiyat olarak silâh altına alınmalarının nedeninin kitlesel olarak im Toktamış Ateş neden rahatsız oldu?
ha edilmelerinin önlenmesi olduğu söylentisiydi. İnanç haline ge Aslında Rıfat N. Bali de 19 Aralık 1999 tarihli Cumhuriyet
len bu söylentiye göre azınlıkları kitlesel olarak imha etme tasarısı Dergi'de "20. Sınıf ihtiyat Olayı" başlıklı yazısında aynı iddialara
hükümetin bir planı idi. Genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çak yer verdi. Bali'nin "Cumhuriyet yıllarında Türkiye Yahudileri: Bir
Türkleştirme serüveni (1923-1945)" kitabında, Musevi araştırmacı
mak, bu tasarıdan haberi olunca Nafia Vekaletine bağlı olarak as
Elli Kohen'in bazı gözlemlerine de yer veriyordu. Kohen o dönem
kere alınan azınlıkları Milli Müdafaa Vekâleti emrine aldırmak
de etkili olan iki kişiyi, Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile Genelkur
kendi emir kumandası altına soktu ve böylece onları imha edilmek
may Başkanı Fevzi Çakmak'ı karşılaştırıyordu: "Saraçoğlu ekalli
ten kurtardı."
yetler için yumuşak bir kalbe sahip bir kişi olarak tanınmıyordu;
Mareşal Çakmak ise İslâm dininin en yüksek ahlâkî ilkelerine gö
Garih'in ölümü tartışmaları canlandırdı. re yaşamaktaydı." Kohen'in sözleri Çakmak'ın dindar kişiliğini,
2 Eylül 2001 tarihli Zaman gazetesine konuşan Rıfat N. Bali, Musevilere şefkat duymasının bir nedeni olarak göstermeye çalış
Çakmak'ın müdahalesinin somut bir delile dayanmadığını belirte tığı söylenebilir. Çakmak'ın Musevileri kıyımdan kurtaran bir kah
rek şu görüşlere yer veriyordu: "Bu iddia, sadece Yahudilerin değil raman olarak karşılanmasından rahatsız olan Prof. Toktamış Ateş,
bütün azınlıkların ortak belleklerinde yer etmiş bir kanaatten iba 28 Ağustos tarihli yazısında, Jak Kamhi'nin de daha önce benzer
ret. Belki de o donemde azınlıkların İsmet İnönü'den hoşlanmama şekilde yaptığı bir konuşmaya atıfta bulunarak, "Sayın Kamhi'nin,
sından kaynaklanabilir. Ancak bir tarihçi olarak, Trakya sınırına hiç istemeyeceği yerlere çekilebilecek böyle şeyler yazabilmesine,
dayanmış Almanların Türkiye'yi istila edecekleri söylentilerinden hem üzüldüm hem de şaşırdım. Fevzi Çakmak gayrimüslim azın
ötürü siyasi otoritenin bir Alman istilası karşısında azınlıkların Al lıkları böyle bir kıyımdan kurtardığına göre , acaba bu kıyımı kim
manlar hesabına beşinci kol olarak faaliyet gösterecekleri endişe- yapacaktı?" diyordu. Ateş, "Böyle saçma şey olmaz. Üzüntümüz
114/Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) /115
kendimize yeter, başka üzüntüler çıkartmayalım" demekten kendi "Ekol olarak Nakşibendilikle Kadiriliğin iç içe girmiş hali sayıla
ni alamıyordu. Rıfat N. Bali, Ateş'in yazısı üzerine zehir zemberek bilir. Yani Nakşiliğin 'gizli zikir' ilkesinin yanında, 'açık zikir'i ka
bir cevap gönderiyor. 1 Eylül 2001 tarihli Cumhuriyet'teki köşe bullenmiş, törenlerinde müzik aletlerinin kullanılmasına izin veren
sinde Bali'ye cevap verdi. Yazısında Kamhi'yi suçlamadığını belir bir dergâh. Ancak 'yol'u İstanbul'a taşıyan ilk müntesipler döne
ten Ateş, Bali'nin üslubunun saygısız olduğunu ve kendisini bilgi minde varla yok arasında.. Arusiliğin parlayışı Nakşibendi dergâhı
sizlikle suçladığını kaydediyordu. Bali, Hürriyet'e yaptığı bir açık şeyhlerinden Küçük Hüseyin Efendi'nin 'halifesi' Ö. Fevzi Mar
lamada da azınlıkların Çakmak'in kendilerini büyük bir kıyımdan din'le oldu. Küçük Hüseyin Efendi 1930'da, 102 yaşında vefat
kurtardığına inandıklarını belirtiyor, "Bu bütün azınlıklar için söz- edene kadar pek çok 'halife' yetiştirdi. Bunlar arasında en çok dik
konusudur. İnönü kötü, Çakmak iyi türünden bir kutuplaşmanın kat çekeni ise şeyhlik tacını eliyle giydirdiği ve Arusiyiye de dahil
ürünü bence bu. Çakmak'a şükranlarını sunmak gibi bir şey olsa, uhdesindeki tarikatları temsil icazetini verdiği Ö. Fevzi Mardin ol
bütün azınlıklar için Çakmak'ın mezarı bir türbe olurdu" diyordu.* du"
kabrinin yakınında toprağa verildi. Çakmak'ın cenaze töreni Cum bileceğini, ama kayıtlarda böyle bir bilgiye rastlamadığını belir
huriyet Halk Partisi'ne ve Parti Rejimine yönelik en önemli protes terek, "Dedesi ve babasının gayrimüslimleri de üye kabul eden lib
to harekeketi olarak nitelendirildi. Olaylardan 1 ay sonra yapılan eral bir tarikat olan Kadiri tarikatına üye olduğunu biliyoruz" dedi.
seçimlerde Demokrat Parti çoğunluk sağlayarak iktidara geldi. Çakmak'ın İkinci dünya savaşında Musevileri kolladığı, zarar gör
Kurucusu olduğu Millet Partisi ise daha sonraları yapılan birleş melerine engel olduğu, bunun o zamanlar musevi cemati arasında
melerle 1960'larda Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi oldu. takdirle karşılandığını bazı musevi tarihçilerin kitaplarından öğren
1965'de 27 Mayıs darbesinin önemli isimlerinden olan Alpaslan diğini ifade eden Hatemi, "Belgelerle ispatlanmış böyle bir tes
Türkeş CKMP başkanı seçildi. Partinin ismi ve amblemi değiş pitim yok. Ancak azınlıklara karşı hoşgörülü olduğunu, hiçbir
tirilerek Milliyetçi Hareket Partisi oldu. 12 Ocak 1944'de yaş had zaman önyargılı davranmadığını biliyoruz. Bir grubu diğer bir
dinden emekliye sevkedilen Çakmak'ın genelkurmay başkanlığı gruptan da üstün görmüyor" ibarelerine yer veriyordu. Hatemi,
döneminde Türkeş genç bir topçu asteğmeniydi. Çakmak'ın ayrıl Çakmak'ın gayrimüslimlerle ilişkisine dair bir kaç belgeye rast
masından 3.5 ay kadar sonra Türkeş ve pek çok asker ve sivil ar ladığını, "Bir tanesi 1912'de Balkanları ziyaretinde İttihat ve
kadaşı tutuklanarak askeri mahkemede yargılandı. Askeri Yargıtay, Terakki'nin merkezine gidiyor. Burada Rum Mektebi'ni ziyaret
Türkeş ve arkadaşları için beraat kararı verdi. Bu olay, MHP ediyor. Ayrıca bir Musevi yemeğine katılıyor. 1911'de Filistinde
camiasında 3 Mayıs Türkçüler Günü olarak anılıyor. CHP Yahudilerle Araplar arasında huzurzuzluğu dile getiriyor. 1950'de
Hükümeti'nin, İkinci Dünya Harbi sırasında izlediği Alman yanlısı bir Yahudi sefirine Çankaya'daki evini kiraya veriyor" diyecekti.
siyaseti terkettiğini, savaştan pay çıkarmak isteyen Türkçülük ve Taha Kıvanç da bir yazısında Çakmak'ın 'Nakşi' olmasının gerçek
Turancılık akımını tasfiye etmek istediğini sözkonusu tutuklamalar bir sürpriz olduğunu, onun en önemli askerî koltukta oturduğu
ve yargılamalar ile kanıtlamaya çalıştığı kabul ediliyor. dönemde bağlı olduğu tarikatla epey uğraşıldığını belirterek, "Şey
hi Küçük Hüseyin Efendi'nin vefatından sadece sekiz ay sonra
"Mareşalin dedesi Kadiri'ydi" meydana gelen 'Menemen Vak'ası' yüzünden, aynı tarikatın
Mareşal Çakmak'ın dindar kişiliğinin sonraki yıllarda müfrit büyüklerinden Şeyh Esat Efendi ve müritleri muhakeme edildi.
İnönücüler ve Kemalistler tarafından aleyhinde kullanıldığını Şeyh Esat Efendi mahkeme sırasında vefat etmeseydi, oğlu ve 37
belirtmiştik. İlber Ortaylı, 9 Eylül 2001 tarihli Milliyet Pazar'da, bağlısıyla birlikte onun hayatı da muhtemelen darağacında sona
"Birtakım çevreler oldukça saldırgan bir ifadeyle mürteci yakıştır erecekti. Ne diyelim; Musevilere kol kanat germeyi başarmış Fev
ması yaptı. Alakası yok. Çünkü onun döneminde tarikatlerle epey zi Çakmak'ın Nakşilere fazla bir yararı olamamış" cümlelerine yer
mücadele edildi. Ordu terfilerinde son derece objetif davrandı. veriyordu. * Hem Museviler hem de çeşitli renkleriyle sağ eğilim
Diğer bir özelliği ise dindar olarak bilinmesi. Namaz kılan, oruç li vatandaşlar tarafından çok sevilen Mareşal Fevzi Çakmak hak
tutan, Kur'an okuyan bir zat olarak bilinir. Geceleri geçtiği yerler kındaki bilgiler, iddialar böyleydi.
de fenerlerle karşılanırdı. Erken öldü, seçimden önce. Ölümünde
matem yapılmadı diye uzunca bir süre cenazesi gömülmedi. Gizli Müslüman zahiren Yahudiler
Cenazesi Beyazıt'ttan Eyüp'e kadar elden ele getirildi.Mahşeri bir Türkiye'de bazı tarikatlerin gayr-i müslimleri de müricl olarak
kalabalık vardı. Yahudi, Ermeni, Rum diye ayırmazdı.Başına geç kabul ettikleri biliniyor. Kimbilir, Dr. Azra Garih, Dr. Salih Alaz-
tiği orduda her tipten adam var. Herkesle çalışmıştır" derken bir raki ile Üzeyir Garih'in durumu da böyledir. Yanı sıra Yahudilikten
başka araştırmacı da Çakmak'ın Nakşilikle ilişkili olduğu id dönmedikleri halde Müslüman görünenler olduğu gibi(Dönmeler
dialarını ele alıyordu. Çakmak üzerine bir araştırma yapan Dr.
gibi), Müslüman oldukları halde Yahudi görünen Musevilerin de
Nilüfer Hatemi, "Nakşibendi tarikatiyle hiçbir ilgisi yok. Hiçbir
tarikate üye olmamış. Yani Nakşibendiliği doğru değil" diyordu.
*(29 Ağustos 2001, Yeni Şafak)
Dr. Hatemi Çakmak'ın Küçük Hüseyin Efendi'yi tanıyor ola-
120 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 121
BÖLÜM XII
rikatın bilinen ilk müntesiplerden meşhur Şehbenderzade Filibeli leşinde yer alan Fethullah el-Acemi vasıtasıyla Horasan'dan geldi
Ahmet Hilmi tarafından verildi. İkinci Abdulhamit döneminde ği iddia ediliyor. Şeyh Arus'un Horasan menşeli tarikat prensipleri
Türkiye'ye gelen Arusiliğin yıldızı ise Osmanlı Devleti'nin son ile Şazeli tarikatı esaslarını birleştirdiği ifade ediliyor. Ancak Aru
yıllarında parlıyor. siliğin, asıl olarak 1574 yılında vefat eden Şeyh Abdusselam el-Es-
mer döneminde canlandığı ve bütün Kuzey Afrika'ya yayıldığı
İlk Arusi Filibeli Ahmet Hilmi kaydediliyor. Bundan ötürü El-Esmer, Arusiliğin Selamiye kolu
Arusiliğin Türkiye'de bir tekke ve tarikat biçiminde örgütlen nun kurucusu olarak tanınıyor. Coşkulu bir kişiliği olan El Esmer,
mesi Ömer Fevzi Mardin tarafından gerçekleştiriliyor. Bu nedenle gençliğinde Arusilere ait bir medresede okurken Bendir denilen bir
Ömer Fevzi Mardin, Arusiliğin bilinen ilk şeyhidir. Öte yandan def çaldığı için cezalandırıldı. O dönemde Bendir çalmak şeriate
Şeyh Küçük Hüseyin Efendi'nin de Arusilik icazeti verdiği de ifa aykırı olarak kabul ediliyor. Tarikat kaynaklarında konuyla ilgili
de ediliyor. Ömer Fevzi Mardin de Mevlana Küçük Hüseyin Efen bir keramet de anlatılıyor. Buna göre Abdusselam el Esmer Bendir
di'nin halifeleri arasındadır. Sultan II. Abdulhamit tarafından Fi- çaldığı için bir kuyuya hapsediliyor. Ancak kuyudan bendir sesleri
zan'a sürgün edilen Filibeli Ahmet Hilmi, burada Arusilik ile tanış gelmeye de devam ediyor. O günlerde medreseyi ziyaret eden tari
tı. Asitane-i Arusi Selamiye'yi ziyaret eden Ahmet Hilmi, Arusi katın şeyhi durumdan haberdar ediliyor. Şeyh, "Hele çağırınız, hu
Dergahı'nın Şeyhi'ne intisap etti. İstanbul'a döndükten sonra Aru zurumuzda çalsın bakalım nasıl şeydir" diyor. El-Esmer elinde
si ligi tanıtan bir de broşür hazırladı. Ahmet Hilmi, Şeyh Mihriddin bendiri ile içeri girip çalmaya başlayınca, Şeyh'i aşk-ı ilahi kapla
Arusi takma ismiyle "İki gavs-ı Enam: Abdulkadir ve Abdusclam" yıp, iradesine hakim olamayarak ayağa kalkıyor, cezbe ve mestlik
ismindeki risaleyi 1913 yılında neşretti. Ahmet Hilmi kitabında içinde bazı hareketlerde bulunuyor, hatta sema ediyor, dönüyor.
Kadiri Tarikatı'nın kurucusu Şeyh Abdulkadir Geylani ile Arusili- Abdusselam el-Esmer'i kucaklayan Şeyh, "Oğulcuğum! Mev
ği canlandıran Şeyh Abdusselam El Esmer'i anlattı. Ahmet Hilmi, la'nın fazlına nihayet yoktur. Diğer müridlerime izin vermemekle
iki tarikat arasındaki yakın ilişkiye de ele alıyordu. Bu nedenle beraber, seni Allah! Allah! diye inleyen bu acayip defi çalmadan
Arusilik ile Kadirilik, Türkiye'de Ömer Fevzi Mardin tarafından men etmiyorum" diyor. Öte yandan Şeyh Ahmet bin Arus'un şey
birbirine geçiriliyor. Ömer Fevzi Efendi, Abdulkadir Geylani'nin hi Ebul Abbas Ahmed bin ükbe el Hadrami'nin Kadiri Tarikatı sil
soyundan geldiği belirtilen Mardin'deki Kasımiye Medreselerini silesi içinde yer almasından ötürü, Arusiliğin aynı zamanda Kadiri
kuran Mardinizadelerdendir. Mardinizadeler arasında pek çok Ka tarikatının kollarından biri olduğunu savunanlar da bulunuyor.
diri Şeyhi de bulunuyor. Bir Nakşibendi şeyhi olan Mevlana Küçük Arusilik halen Kuzey Afrika'da faaliyetlerini sürdürüyor. 19.yüz
Hüseyin Efendi'nin halifesi Ömer Fevzi Mardin, Arusi Selami- yılda Türklere bağlılığı ile tanınan Arusiler, Birinci Dünya Sava
Ömeriye Tarikati'nin de kurucusu sıfatını alıyor. şı 'nda da Osmanlı Devleti'nin yanında oldular. Çanakkale savaşla
rına katılan bazı Arusi şahsiyetler, Nezihe Araz'in Anadolu Evliya
Tef çalıyor diye kuyuya atıldı ları isimli kitabında da tanıtılıyor. Şeyh Abdusselam'ın dergahı
Ömer Fevzi Mardin'in Türkiye kolunu oluşturduğu Arusuliğin Libya Zileytin kasabasında bulunuyor. Şeyhin türbesi de dergahın
kökeni 1400'lü yıllara uzanıyor. Arusiliğin kurucusu Ahmed bin içinde. Trablusgarp Savaşı'nda pek çok Türk subayı Arusilik ile ta
Mulıammed el-Arus'tur. 1463 yılında vefat ettiği belirtilen Ahmet nıştı. Bunlar arasında Hamidiye Kahramanı Rauf Orbay ile yakın
bin Arus, Şazeliye Tarikatı'nın Kuzey Afrika kollarından olan Aru arkadaşı Ömer Fevzi Mardin de yer alıyordu.
siliğin ilk şeyhidir. Şazeli tarikatının Fas kollarından biri olan Zer-
rukiye'nin kurucusu Ahmed ez-Zerruk da Ahmet el Arus'un hali Arusi Filibeli'yi kim zehirledi?
feleri arasında yer alıyor. Arusiliğin Kuzey Afrika'ya, tarikat silsi- Filibeli Ahmet Hilmi İkinci Meşrutiye! döneminin ünlü fikir
124 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/ 125
adamları arasında yer alıyor. Konsolos (Şehbender) Süleyman Bey Türk Arusilerin ilk şeyhi: Ömer Fevzi Mardin
ile Şevkiye Hanım'ın evliliğinden 1865'de Filibe'de(Bulgaristan) Türkiye'de Arusiliğin asıl olarak Ömer Fevzi Mardin ile kurul
doğan Ahmet Hilmi, Galatasaray Lisesi'ni bitirdi. 1890'da Düyun- duğunu belirtimiştik.Hatta tarikatın, kaynaklarda Ömer Fevzi'ye
u Umıımiye'de işe başladı. Posta ve Telgraf Nezareti'nde çalıştı. nispetle Arusi-Selamiye-Ömeriye olarak nitelendirildiğine de de
Jöntürklerle ilişki karan Ahmet Hilmi Beyrut'ta görev yaparken ğinmiştik.
Mısır'a kaçtı. Burada Terakki-i Osmani Cemiyeti'ne girdi. Orada Ömer Fevzi Mardin, Mardin'de yerleşik, Peygamber soyundan
Çaylak isimli bir mizah dergisi neşretti. 1901'de İstanbul'a döndü, gelen ve bu yüzden Seyyid diye anılan Şirin Dede adıyla maruf za
siyasi suçlu olarak yakalanarak Fizan'a sürüldü. Burada tasavvufa tın ailesindendir. Mardinizadeler olarak bilinen ailenin ünlü isimle
meyletti, Arusi Tarikatı'na girdi. Meşrutiyetin ilanından sonra İs ri arasında diplomatlar, sanayiciler, edebiyatçılar, bilimadamları ve
tanbul'a döndü. İttihad-ı İslam adlı haftalık gazete çıkardı. Darul- hukukçular da yer alıyor. Ord. Prof. Ebul'ula Mardin, Prof. Şerif
fünun'da felsefe hocalığı yaptı. Gazetenin kapanması üzerine pek Mardin, Betül Mardin ve Arif Mardin ailenin bugün bilinen ünlü
çok gazetede yazarlık yaptı. 1910'da haftalık Hikmet ceride-i İsla- isimleri arasında yer alıyorlar. Avni Özgürel, Türkiye'nin ilk ABD
miyesi'ni ve Hikmet Matbaa-i İslamiyesi'ni kurdu. İslam dünya büyükelçisi Münir Ertegün'ün de aynı aileden olduğunu iddia edi
sında pek çok bölgeye gönderilen Hikmet dergisinde Mihriddin yor. Buna göre Amerika'nın ünlü müzik sanayicilerinden Ahmet
Arus müstear ismiyle makaleler yazdı. İttihad-ı İslam siyasetini sa Ertegün de Ömer Fevzi Mardin'in akrabaları arasında yer alıyor.
Öte yandan Ertegün ailesi Özbekler Tekkesi şeyhleriyle de akraba
vunan Ahmet Hilmi 1911 'de Hikmet'i günlük olarak çıkarmaya
oluyorlar.
başladı. İttihat ve Terakki'yi eleştirmeye başladı. Beş defa kapatı
lan Hikmet'in yayınına süresiz olarak ara verildi. Bursa'ya sürgün Ömer Fevzi Mardin, 1903 yılında İstanbul'da vefat eden Mar-
edilen Ahmet Hilmi, 1912'de Hikmet'i yeniden çıkardı, dergide dinizade Yusuf Sıdkı Efendi'nin torunudur. Ünlü hukukçu Ord.
Balkan Harbi ve Birinci Dünya Savaşı'nın çıkacağına dair yazılar Prof. Ebul'ula Mardin, Ömer Fevzi Bey'in amcası oluyor. Yusuf
yazdı. Hikmet adlı felsefe dergisi çıkardı. Dergiyi daha sonra gaze Sıdkı Efendi, müftilik, kadılık, vali vekilliği, kazaskerlik yaptı. Ka
teye çevirdi. Batı felsefesine vakıf olan Ahmet Hilmi, tasavvuf ve diri, Mevlevi ve Nakşi olarak biliniyor. İmam Gazali'nin İhyaül
vahdet-i vücuf felsefesini savundu. Yazılarında tasavvuf felsefesi Ulum'unu 9 cilt halinde ilk kez olmak üzere Türkçe'ye tercüme ve
ile Batı felsefesini birbirine yaklaştırmaya çalıştı. Felsefi konulan şerh etti. 12 yıl süren bu çalışma sonucunda görme yeteneğini bü
halka indirmeyi görev sayan Ahmet Hilmi, Amak-ı Hayal(Hayalin yük ölçüde yitirdi.Yusuf Sıdkı Efendi, bu eseri yüzünden kendisini
Derinlikleri) ismindeki meşhur romanında kahramanını uzun bir fi çekemeyen ve Abdulhamit'e yakınlığıyla bilinen Ebül'huda tara
kir ve felsefe yolculuğuna çıkardıktan sonra onu vahdet şehrine fından jurnal edildi. Bitlis'e sürülen Sıdkı Efendi yıllar sonra İstan
ulaştırdı. Feminizm üzerine makaleler de yazan Ahmet Hilmi'nin bul'a dönebildi. Yusuf Sıdkı Efendi'nin babası Ömer Şevki Efendi
İslam Tarihi isimli iki ciltlik eserinin Vehhabilerle ilgili bölümü, de müftilik yaptı. Kadiri ve Rufai olan Ömer Şevki Efendi dini
Vehhabiliği tanımak isteyenler için önemli bir kaynak olarak zikre ilimlerde bilgisine güvenilen bir şahsiyet. Yusuf Sıdki Efendi, Fa
diliyor. Fırtınalı bir hayat yaşayan Ahmet Hilmi'nin 1914 yılında tih Camii naziresinde defnedildi.
ki erken ölümü kuşkuyla karşılandı. Bakır zehirlenmesinden öldü
ğü belirtilen Ahmet Hilmi'nin Siyonizm ve Masonluk meselesini Şerif Mardin'in amcasıydı
ilk ele alan isimlerden olması nedeniyle masonlar tarafından zehir- Ömer Fevzi Mardin, Ebul'ula Mardin'in kardeşi Mehmet Arif
letildiği şeklinde bir iddia bulunuyor.* Bey'in oğlu. 1852'de Mardin'de doğan Mehmet Arif Bey, kayma
kamlık, savcılık, mahkeme reisliği, Şura-yı Devlet azalığı, Basra,
Suriye ve Yemen Valiliklerinde bulundu, Mısır'da Kavalalı Prens
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/ 127
126 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
Musevilere yardım ettiler rih hocası, 1995'de 1995'de vefat eden Mahmut Murat Tengiz de
Yine Aksiyon dergisinde anlatıldığına göre 1940'ların başında Tarikatı Arusi-yi Selami şeyhlerinden. Üzeyir Garih'in babasının
Museviler ile dindarlar arasındaki dayanışmada da Ömer Fevzi gizli müslüman olduğunu babası Hulusi Efendi'den işittiğini açık
Bey önemli bir rol oynuyor. Varlık Vergisi olayı'ndan bunalan ve layan Abdurrahim Güzelyazıcı da Ömer Fevzi Mardin'e intisap
Aşkale gönderilen Musevilerin ailelerine yardımlarda bulunuyor eden isimler arasında yer alıyor.
Arusiler. 1942'de Kadiköy'de kurduğu İlahiyat Kültür Telifleri
Derneği, Müslümanlar ve gayr-ı müslimler arasındaki diyalogda Ömer Fevzi Mardin'in Musevilere bakışı
etkili oluyor. Ömer Fevzi Bey, şeyhi Küçük Hüseyin Efendi'nin Ömer Fevzi Mardin'in 1950'de neşrettiği Kur'an-ı Kerim'in
Azra Garih ile olan yakın dostluğunu hatırlatarak çevresine, "He mevzulara göre tasnifinin şerhli Türkçesinde, "Te'dip iradesi tecel
pimiz aynı Allah'ın kullarıyız. Hidayet ancak ve ancak Allah'ın lisi" başlıklı bölümde Musevilerle ilgili ilgili te'dip ayetlerinden
elindedir. İnsanların içindeki inancı ancak Allah bilir. Biz sadece 5.nci sure'nin 64. Ve 81 ayeti ile 7.sure-168. vel38. ayetlerini şöy
sevgi ve saygı göstermekle mükellefiz" şeklinde telkinlerde bulu le açıklıyordu: "Dikkat: Fakat iyi dikkat edelim ki: bu lanet; Haz-
nuyor. Aynı dönemde Kitab-ı Mukaddes Yayınevi'nin sorumlusu ret-i Davud veya Hazret-î İsa tarafından değil, Allah tarafından
Dr.Lee Mc Gallum bir mevlit kandilinde Süleymaniye Camii'ne edilmiştir. Allah, ettiği lanet için Hazret-i Davud ve Hazret-i îsayı
gidip tebriklerde bulunurken, ünlü mevlithan Kani Karaca da Mu ifade vasıtası olarak kullanmıştır. Şimdi, Allahtan gayri hiç kîmse,
sevi Sinagogu'na giderek okunan Hallilere elleriyle ritim tutuyor. (Nebî olsun, velî olsun, her kim olursa olsun) kendiliğinden değil
Pek çok Musevi de Ömer Fevzi Efendi'yi ziyaret ediyor. Fethullah bir milleti, hatta bir ferdi bile tahkir, tezlîl etmek hakkını haiz de
Gülen Hoca ile uzlaşma kültürüne katkıda bulunmaya çalışan Üze- ğildir. Bu hak; yalnız Allahındır. insanların Rabbı; Allah-ı azîmüş-
yir Garih, babasının yakın dostu olan Küçük Hüseyin Efendi'nin şanındır. Yaradan, yaşatan O dur; O ister azarlar, ister över, hak
halifesi Arusi Şeyhi Ömer Fevzi Mardin ve çevresinde gelişmeler O'nundur, mahluk O'nundur. İnsanlara düşen vazîfe; bîr insan ve
den haberdardı. Ömer Fevzi Mardin Türkiye Musevileri için pek ya kavim hakkında Allah'ın ettiği muahaze veya medihden ibret,
de huzurlu olmayan 1940'lı yıllarda "Musevilere Çıkış Yolu" isim hisse, ders almak, muahaze edilen hallerden, hareketlerden kaçın
li bir de kitap neşrediyor. mak, övülenlerine doğrulup özenmektîr. Yoksa, Allah falan kimse
ye veya falen millete ağır tenkitte bulunmuştur diye onlara karşı
ayni lisanı kullanmak, ayni tavrı takınmak kimsenin hakkı, haddi
Arusi Şeyhleri kimlerdi?
değildir. Bundan büyük küstahlık, terbiyesizlik olmaz. İyi bilelim
Arusi-Selamiye Tarikatı'nın Ömeriye kolunu kuran.Ömer Fev
ki böyleleri; azarlanıp muahaze edilenden daha tehlikeli bir gafle
zi Mardin 1953'de vefat etti, Karacaahmet'te aile kabristanında
te kendini kaptırmıştır. Allanın gayreti; kulu kula ezdirmeğe, hırpa
toprağa verildi. Mardin vefat ettiğinde yerine zat halifelerinde Na-
latmağa müsait değildir. Musevî mukaddes kitabında bir Allah ke
fiz(Baba) Uncu (1886-1958) geçti. Nafiz Baba'dan sonra, onun ye
lamı vardır. Meali sudur. 'Sen, harab ettin, gel şimdi de sen harab
rine Bedirhani Mustafa Aziz Çınar(19Ü9-1979)geçti. Vasıf Çınar
edileceksin.' buyurulduğu gibi böyle küstahlara da bir gün Allah;
ve Cemal Kutay ile aynı aileden gelen Mustafa Aziz Çınar eski Ka-
(sen hırpaladın gel şimdi de sen hırpalanacaksın) diye hakkında ga-
dıköylü olarak biliniyor. Çınar'ın sohbetleri yakınları tarafından
zab izhar edebilir. Hakikat sudur : Allanın kulunu tahkîr eden; Al-
derlenerek Varidat-ı Şerifeler(Hatıra düşen notlar) ismiyle neşre
laha hürmetsizlik etmiş olur. Allanın kulunu inciten; Allah'ı incitir.
dildi. Çınar'dan sonra Necmettin Oyman görevi uhdesine aldı. Ca
Kula eziyet eden, Allaha eziyet eder. İnsanlara düşen vazife, cüm
mi ve Türbe Koruma Yaptırma ve Yaşatma Derneği kurucusu, Sal
le hakkında salah niyazıdır; Şimdi su ayet-i kerîmeyi okuyalım: (5
dır Şeyh Camii ve Türbesinin inşası ile ibadete açılmasının yanı sı
__14)_: 'Mîsak ve ahidlerinde durmamaları sebebiyle onlara lanet
ra 6 kadar türbenin restore edilmesine öncülük eden emekli lise ta-
130/Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Gar/Ti (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/ 131
ettik, ve kalplerini katı kıldık. Kelamı (Tevratı) tağyir ve tahrif Afrikalı Arusiler Türkleri seviyor
ederler. Onda zikr ve ihtar olunan şeyden nasiblerinî unutup terk Arusiliğin bugün önemli isimlerinden biri de Mehmet Faik Er-
ederler. Sen onların hıyanetlerine daima muttali olursun. Onlardan bil'dir. Ünlü denizci komutan Koca Turgut Reis soyundan geldiği
ancak pek azı hiyanet etmezler. [Fakat] onlara af ve saftı ile mu ni belirten Mehmet Faik Erbil, Arusilik hakkında şunları anlatıyor:
amele et, Allah-ü taala iyilik ve ihsan edenleri sever' İşte : Cenab- "Hz. Pir Seyyid Abdusselam el Esmer ülkemizde layıkı veçhiyle
ı Hak ayet-î kerîmede de ayni muahazayı tekrar ediyor ve Peygam tanınmamakta ve bilinmemektedir. Halbuki Filibeli Ahmet Hilmi
ber efendimize (sen de onların hiyanetlerine daima muttali oluyor beyin de bildirdiği gibi, Cenabı pir tavsiyelerinde dervişanına
sun) buyuruyor. Fakat sen onlara af ve müsamaha ile muamele et "Türkler İslam'ın hizmetkarı ve İslam'ın muzaffer askerleridir.
dîye îkaz ediyor. Demek ki tenkît ve takbih hakkı yalnız Allahın- Onlara muhabbet ediniz" buyurmuşlardır. Osmanlıları Libya'ya
dır. Kulun kula fena muamelesine cevaz yoktur." davet eden de bizzat Hazreti Pirdir. Sözkonusu işbu manevi telkin
1940'lı yıllarda Ömer Fevzi Mardin'in Museviler hakkında lerin Türk leventlerinin ve özellikle Kaptanı derya Malta Fatihi ve
yaptığı açıklamalar böyleydi. Bundan Garih'in haberdar olmaması Kuzey Afrika Beylerbeyi Şehit Turgut Reis Paşanın Kuzey Afri
zor. ka'yı ve Trablusgarb'ı Osmanlı mülküne dahil etmede tesiri ol
makla beraber Hazreti Pirin büyük himmetini gördükleri de gerçe
Kore'ye asker göndermeyi savundu ğin ta kendisidir. Yine kendisi gibi öz be öz Türk evladı ve yardım
Ömer Fevzi Mardin, "Kitap Ehli Ailesi", "Dinde Güzel Sanat cısı olan değerli bir kumandan Trablusgarp Valisi Murad Ağa Haz
lar Telakkisi", "Dinde askerlik kültürü", "Müslüman Olmayanların retleri de bizzat Hazreti Pirin huzurlarında bulunmuş, halifesi ol
Din Durumları" ile "Kan Gütme Davası" isimli kitapların da yaza muş ve himmetlerini görmüşlerdir. Her iki mübarek zatın türbe-i
rıdır. Mardin, 1950'de DP iktidarında Kore'ye asker gönderilmesi şerifleri de Libya'dadır. Buradan da anlaşılıyor ki, Hz. Pirin Türk
kararını da savunan bir din adamı olarak dikkat çekti. Hatta bu milletine muhabbeti ziyadedir. Mevzu ile alakalı çok daha geniş
amaçla, "Kore Savunmasına katılmamızda Dini ve siyasi Zaruret" bilgi "Gerçek Tanrı erleri" kitabımızdadır" ibaresine yer veriyordu.
isimli kitabı yazdı. Kur'an-ı Kerim'in her yirmibeş yılda tefsir Arusilerin Türkleri kardeş gibi sevip Osmanlıya samimiyetle bağ
edilmesi gerektiğini savunan Ömer Fevzi Mardin, "Dini Hasbihal" landıklarını ifade eden Erbil, "Bu muhabbet hala devam etmekte
isimli kitabında ilginç bir muhafazakarlık tanımı da yapıyor. "Din dir. Hazreti pirin manevi işaretleriyle Hacı Mesut Çanakkale savaş
saik-i terakkidir" başlığı altında Mardin, "Muhafazakarlık, yalnız larına iştirak etmiş, muhaberelerin en kararnlık devresinde savaşın
esasat-ı diniyyede ve asalet-i milliyeye aid hususat ve an'anatda kazanıldığını müjdelemiştir. Milli mücadele sırasında Arusi tarika
tı şerifi mensupları, Senusiler gibi Türklerin yanında olmuşlardır"
makbuldür. Hatta Farzdır. Maada hususat için merduddur, mennu-
diyor.
dur. Çünkü zaman nasıl mütemadiyen ilerliyorsa herşeyin de za
man ile birlikte terakki etmesi lazımdır. Hayat demek sa'y ve amel
Kıbrıs Harekatı'nda Arusilerin kerameti
demektir. Bu ise terakki içindir. Tarih-i hilkat-i Adem ile bugünkü
Erbil'in Arusi Şeyhi Abdusselam el-Esmer ile ilgili olarak an
devri arasındaki zaman safahat-ı terakkiden ibarettir. Yoksa kurun-
lattığı menkıbeler sadece bu kadar değildi. El Esmer manevi şahsi
u ula(ilkçağlar) mebde'indeki insanların hayat-ı maişeti ile bugün-
yeti ile Kıbrıs Harekatı sırasında da Türk askerlerine yardım edi
kilerin arasında bir fark olmazdı. Bakınız Seyyidil-kainat efendi
yor. Erbil bu arada çok ilginç bir açıklamada daha bulunuyordu.
miz ne buyuruyor: 'İki gününü müsavi kılanın bir günü zayidir'.
Demek ki bugünün dünden, yarının bugünden daha müterakki, da *(Ömer Fevzi Mardin, Dini Hasbihal, sh. 58-63, İrfan Yayınevi)
ha mes'ud geçmesi için çalışmak; bir vazife-i diniyedir. Nerede **(Seyyid Abdusselam, İrfan Yayınevi, M. Faik Erbil'in takdimi)
kaldı ki hal-i sabıktan beter olmak" ibarelerine yer veriyordu. *
132 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/ 133
MHP Lideri Alpaslan Türkeş de Arusi Şeyhi Abdusselam'a büyük zaneme hitaben şöyle dedi: "Beni herkesin terk ettiği en kara gün
saygı duyuyordu. İşte Erbil'in anlattıkları: "Kıbrıs hareketi sırasın lerimde ve en zor zamanlarımda gerçek bir karagün dostu olduğu
da da her türlü aksaklığa rağmen Hazreti Pir Gavs ı Azam Essey- nu unutmam mümkün değildir. Evlatlarımın, katillerin, vatan hain
yid Abdusselam el Esmer'in himmetleriyle netice alınmıştır. Mev lerinin zalim kurşunlarına hedef olmaması hususunda bize göster
zu ile alakalı olarak, Rahmetli Alpaslan Türkeş'in bize naklettiği diğin alaka beni çok mütehassıs etmiştir. Allah senden razı olsun." *
veçhile, bu harekata Diyarbakır'dan kalkan uçak filomuzun ku Arusilerin önde gelen isimlerinden olan Erbil'in sözlerinden
mandanı Hava Kurmay Albay Ertuğrul Sabuncu Bey, 'yüzde altmı Türkiye'deki Arusilerin 12 Eylül öncesinde MHP'ye yakın olduk
şımızın döneceğini sanmıyorum' diyerek pilotlarla telsiz vasıtasıy ları en azından moral destek sağladıkları anlaşılıyor.
la helalleşmiş ve Ada üzerine geldikleri zaman Kıbrıs Adası bü
yüklüğünde bir elin aşağıda yine Kıbrıs Adası büyüklüğünde bir Gün Sazak'ın eşi Arusilere yardım etti
elin de yukarıda olduğunu ve kendilerinin de bu iki elin himayesi MHP camiasından 1980 Mayıs'ında sol bir örgütün kurşunları
altında bulunduklarını aleni müşahade etmişler ve heyacandan tit na hedef olarak hayatını kaybeden Gümrük ve Tekel Bakanı Gün
reyerek, harekatı hiçbir zayiat vermeden tamamlayarak tekrar üsle Sazak'ın eşi Nilgün Sazak da Arusilere yakınlık duyan isimler ara
rine dönmüşlerdir.. Nur içinde yatsın." sında yer alıyor. Nilgün Sazak'ın Filibeli Ahmet Hilmi'nin Mihrid-
din Arusi ismiyle 1913'de yazdığı "İki Gavs'ul Enam" isimli kita
Türkeş, Arusilere niçin teşekkür etti? bın neşredilmesinde maddi yardımda bulunduğu, adı geçen kitabın
Alpaslan Türkeş'in Arusi Şeyhi Abdusselam el-Esmer'in ma önsözünde belirtilerek, kendisine teşekkür ediliyordu. "Bu eserin
meydana getirilişinde maddi olarak hiçbir yardımı esirgemeyen ve
nevi yardımlarına muhatap olduğu da Türkeş'in ağzından aktarı
edep ölçüleri içerisinde gizli gizli, herhangi bir karşılık beklemek
yordu Mehmet Faik Erbil aktarıyor: "Muhterem Alpaslan Türkeş
sizin Allah'ın rızasını tahsil hususunda nice Allah kuluna çeşitli sa
acizaneme üç şeyi heyacanla nakletti: Birincisi 11 aralık 1987'de
halarda yardım eden hayırsever insan Sayın Nilgün Sazak'a müş
Hz Mevlana ihtifaline giderken karşılaştığımda başbaşa sohbet
tereken teşekkür etmeyi bir borç bilir, Cenabı Allanın kendilerin
ederken şöyle demişti: 'Hakkımdaki idam fermanı önceden veril
den razı ve hoşnut olmasını niyaz ederim. Allah Fakiri Esseyyid
miş ve üç bacaklı sehpa kurulmuştu. Çok büyük bir evliya olan
Mehmet Faik Erbil"**
Hazreti Pir Seyyid Abdusselam el Esmer Sultanın yüzü suyu hür
Filibeli Ahmet Hilmi'nin 'İki Gavs-ı Enam" isimli risalesi ile
metine bu belanın üzerimden ref-i def olması için Cenab-ı Al
Ömer Fevzi Mardin'in İrfan Yayınevi'nden neşredilen, "Dini Has-
lah'tan niyaz ettim. O mübarek zat bir tekme attı sehpaya, üç baca
bihal" kitabını bugünkü dile çeviren kişi ise Prof. Mim Kemal
ğını birden kırdı. Kendilerine medyun-u şükranım. İkincisi: haksız
Öke'ydi. Dünya sosyetesinin ünlü isimlerinden Ender Mermer-
yere yattığım hapisten sonra çoluk çocuğumla Avrupa'ya gittim.
ci'nin yanı sıra MHP Eskişehir Milletvekili Süleyman Servet Sa
Alman hükümeti, yapılan fitne üzerine, hava meydanından geri
zak'ın annesi Nilgün Sazak'ın da özel yaşamlarında tasavvufa
dönmemi istedi. Yarım saat içerisinde Seyyid Abdusselam Hazret-
meyletmeleri ilginçti.
leri'nin himmetini gördüm. Alman istihbarat Başkanı benden özür
diledi ve Frankfurt'a girdim. Üçüncüsü: Yine İngiltere'ye gitmek Başörtüsü sorununa farklı bir bakış
üzere iken Fransa'ya inmek zarureti hasıl oldu. Aynı şekilde Pa Mehmet Faik Erbil, Türkiye'de uygulanan başörtüsü yasağına
ris'e girmeme müsaade edilmedi. Yine o mübarek Pirin himmetle da farklı bir çözüm öneriyor. Ömer Fevzi Mardin'in Ahzap Suresi
ri ile onbeş dakika içinde bizzat Paris Emniyet Müdürü gelerek 59 ayetinin manasını, "Tesettür, yani örtünmek keyfiyeti, kadınla-
özür diledi. Paris'e oradan da İngiltere'ye geçtim. Ya Allahım! Bu
büyük evliyayı nasıl sevip de ona hürmet etmeyeyim'. Ayrıca aci-
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/ 135
134/Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
BÖLÜM XIII
Tinar, "Uluslararası danışmanlık yapıyorum. Uluslararası tav du. İhbarı değerlendiren polis, ikinci aramada cesede ulaşıyor. Ce
siyeler için bana geliyorlar. Türkiye'ye ne yatırım yapalım, ne la sedin Garih'e ait olduğu bir iki dakika içinde kesinlik kazanıyor.
zım, kredi lazım mı? Onun için yurtdışındaki arkadaşlarımız bana Garih'in Eyüp Mezarlığı'na en geç 13.30 civarında geldiği tahmin
geliyorlar. İsrail'de çok yakın bir politikacı arkadaşımın tavsiye ediliyor. 155'i arayan şahsın, Garih'in cesedini ise en geç saat
siyle bu üç kişi bana geldiler. Ben de bu ziyareti organize ettim. 13.35 civarında gördüğü tahmin ediliyor. Garih'in cesedinin bulun
Başka birçok kişiyle de görüştürdüm. Bu tip danışmanlıkları İsra duğu yer ile 155-Polis İmdat'ın arandığı Eyüp Karakolu'nun ya
illiler bana yaptırıyorlar" diyordu. Tinar'ın 5 Eylül 2001 günü Za nındaki ankesörlü telefon arasında epey mesafe var. Cesedin bu
man Gazetesi'nde Faıuk Mercan'a anlattıklarına göre görüşme lunduğu yerden ankesörlü telefona ulaşmak en az beş dakika alı
olumlu sonuçlanıyor, İsrailli yatırımcılar aynı gün Alarko'nun yor. Buna göre Üzeyir Garih 13.25 ve 13.35 saatleri arasında
Gebze'deki tesislerini de ziyaret ediyorlardı. Tinar 3 İsrail'li işada cinayete kurban gidiyor.
mının isimlerini ise açıklamıyordu. Saat 15.00 sıralarında Üzeyir Garih'in Eyüp Mezarlığı'nda öl
dürülmüş olarak bulunduğu kesinlik kazandı. Resmi bir açıklama
Mezarlığa yalnız gidiyordu yapılmadı. Ancak Üzeyir Garih'in öldürüldüğü haberi hemen
Üzeyir Garih, Bulgar Heyeti'ni Ortaköy'deki ofisinde saat duyuldu. Holding yöneticileri, arkadaşları, eşi Lili Garih söylen
11.00'de kabul etti. Oldukça sıcak bir havada geçti görüşme. Baş tiler üzerine Üzeyir Garih'in telefonuna mesaj bıraktılar. Eşi
bakan Yardımcısı Nikolay Vassilev ile bir saat kadar görüşen Ga Lili'nin "Seni öldürecekler miymiş ne, hatta senin için öldü diyor
rih, saat 12.45 sıralarında ofisinden ayrıldı. Üzerini değiştirmeden lar. Beni ara." şeklindeki mesajının yanı sıra Alarko yöneticilerin
spor kıyafetiyle siyah renkli mercedesine binen Garih, tahminen den Oktay Bey de saat 1.5.17'de patronunun telefonuna, "Alo
saat 13.30 civarında Eyüp Sultan Mezarlığı'na geldi. Yanında şo Üzeyir Bey... Ben Oktay. Bir haber duydum, doğru mu diye
förü yoktu. Garih koruma da bulundurmuyordu. Mezarlığa yalnız arıyorum sizi, ama ulaşamıyorum" mesajı bırakıyordu. Oysa aynı
gidiyordu. Ayrıca özel şoförü izindeydi. Yakınlarının korumasız saatlerde polis güçleri, Eyüp Sultan Mezarlığındaki cesedin çev
çıkmaması için yaptıkları uyarıları, "Öldürmek isteyen mutlaka öl resindeki araştırmalarını sürdürüyorlardı. •
dürür. Yanımdaki korumalara birşey olursa ben ne yaparım" diye
rek karşılık veriyordu çoğu kez. Arabasını otoparka bıraktıktan
sonra yayan olarak Eyüp Mezarh'ğına doğru yürüdü. Mezarlıkta
bir küçük kıza ve Fuat N'ye bozuk para verdikten sonra Küçük Hü
seyin Efendi'nin kabrine doğru yöneldi. Garih, ölümün onu avla
mak için sinsice beklediğinin farkında değildi. Ölüme yürüyordu.
Bir kaç dakika sonra baba dostu Mareşal Fevzi Çakmak'ın kabri
nin başındaydı. Çakmak da ilginç bir rastlantı(!) sonucu Hüseyin
Efendi'nin yakınında yatıyordu. Biraz sonra yaşanacak olanlar,
Türkiye'nin gündemine bomba gibi düşecekti. Üzeyir Garih'in bu
on onbeş dakika içinde gerçekte neyle karşılaştığını henüz kimse
bilmiyor. Ama pek çok senaryo var.
BÖLÜM XIV
BÖLÜM XV
BÖLÜM XVI
1
152/Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/ 153
Sinyal Hasdal Kışlası'ndan geldi dar Nevşehirli Yener olarak tanıdıkları Yermez'in kendilerine geti
Pazartesi günü polisin telefon takibinde çok önemli bir bulgu rilmesini istiyor. Koğuşa giden ve Kayseri doğumlu Yener Yer
ya ulaşıldı. Ancak bu bulgu polisleri şok etti. Bir kaç dakika sus mez'e "Senden başka Yener var mı?" diye soran nöbetçi subay,
kun kalan görevliler, durumu Emniyet Müdür vekili Hasan Özde- "Var" cevabıyla karşılaşınca her ikisinin de giyinerek nizamiyeye
mir'e bildirdiler. Hasan Özdemir de şoktaydı. Hemen İçişleri Ba gelmesini söyledi. Polis ve askeri yetkililerin nizamiyede bekledi
kanı Yücelen'i aradı. Yücelen de durumu Mesut Yılmaz'a aktardı. ği sırada da Yermez firar ediyor. *
Kısa sürede Hükümet durumdan haberdar oldu. Yücelen, Özde
mir'e elde edilen bilginin kesinlikle basına sızdırılmamasını istedi. Kışladan esrarengiz firar
Konu çok hassastı. Garih'in telefonu Hasdal Kışlası'ndan sinyal Zaman gazetesinden Faruk Mercan ve Ertan Gün'ün sonraki
vermişti. Aslında Polis telefondan iki astsubayın konuştuğunu be günlerde yaptıkları bir araştırmaya göre olay şöyle gelişiyor: Pa
lirlemişti. Askeri birimlerle gerekli temaslar sağlandı. Garih'in cep zartesi gecesi saat 00.30 civarında Alay Komutanı, istihbarat suba
telefonunu kullanan astsubay Nihat Özgür Bozkurt akşam saatle yından Yener Yermez'i almasını ve Merkez Komutanlığı'ndan ge
rinden itibaren Merkez Komutanlığı'nda sorguya alınıyor. Polis ra lecek olan ekibe teslim edileceği talimatını veriyor. İstihbarat yüz
hatlamıştı. Garih'in cep telefonu somut bir delildi. Gazetelerde yer başısı, bölük komutanına, bölük komutanı da nöbetçi subaya bu ta
alan haberlerde sözkonusu astsubayın Garih'in telefonunu Pazarte lebi iletiyor. Koğuşa gelen astsubay, bir çavuşa Yener Yermez'in
si gününe kadar kullandığı belirtildi. giyinmesini, nöbetçi subayın kendisini beklediğini, Yermez giyi
Bozkurt'un kontürünün bitmesi nedeniyle sadece dışarıdan ara nirken kendisine nezaret etmesini söylüyor. Giyinmesini istenen
nabildiği, polisin de Bozkurt'un, Tolga isimli arkadaşı tarafından Yermez, üzerindeki eşofmanları çıkarmadan resmi kıyafetlerini gi
aranması üzere sinyalleri takip edebildiği ileri sürüldü. Pazartesi yiyor. Bu sırada başında bekleyen çavuş, bu görevi başka bir çavuş
günü Bozkurt'un sim kartı borcu nedeniyle saat 15.30 sıralarında arkadaşına bırakıyor. Astsubayın görevlendirdiği çavuşun ayrıldı
kesiliyor. ğını fark eden Yermez, merdivenlere doğru yöneliyor. Başında bek
leyen bu çavuşa tuvalete gidip geleceğini belirtiyor. Tuvalete giden
Kaç tane Yermez vardı? Yermez, pencereden atlamak isteyince karşıda bir nöbetçi er tara
Aynı gün Merkez Komutanlığı'na giden polis, astsubayı bildi fından fark ediliyor. Nöbetçiye, kantine gidip çay içmek istediğini
riyor. belirtiyor. Nöbetçi erin yasak cevabına rağmen Yermez atladıktan
Astsubay Bozkurt'un sorgusunda asıl zanlının Hasdal Kışla sonra kantine geçiyor. Oradan da hızla kışlanın içindeki ormana
sı'nda er olarak askerliğini yapan Yener Yermez olduğu ortaya çı dalıyor. Yermez'in firar ettiği anlayınca kışlada alarm veriliyor. Or
kıyor. Bozkurt, telefonun Yermez'e ait olduğunu söylüyor. Buna manın içindeki aramada resmi kıyafetleri bulunuyor. Mercan ve
göre Yermez, Cumartesi günü çıktığı çarşı izninden 17.15'te Kışla Gün'ün anlatımı böyleydi.
ya dönüyor. Nizamiye'de görevli olan astsubay Bozkurt, Yer- Bu arada Yermez'in Garih'in telefonunu kantinde görev yapan
mez'in telefonunu alıyor, kendi sim kartını takarak Pazartesi günü Mehmet Kızılkaya ismindeki bir ere 20 milyona sattığı öğreniliyor.
saat 15.30'a kadar kullanıyor. Aynı gün Yermez, izne çıkacağını Öte yandan Yermez'in "Kasıt olmamak suretiyle adam öldür
söyleyerek telefonu geri alıyor. Astsubayın ifadesinden sonra Mer mek" suçundan cezaevinde yattığı, şartla salıverilmeyi öngören
kez Komutanlığı Hasdal Kışlası'nda görev yapan Alay Komuta yasadan yararlanarak tahliye edildiği, sonra da askere alındığı or
nı'na durumu bildiriyor. Bundan sonrası hakkında ise farklı iddi taya çıktı.
alar gündeme getirildi. Sabah'ın haberine göre askeri yetkililerle Kuş, son anda elden kaçmıştı. 11 gün boyunca da yakalanama-
birlikte Hasdal Kışlası'na giden polis, nöbetçi subaydan o ana ka- yacaktı. Yermez ise polisteki ifadesinde o gece kışladan çıkmadığı-
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 155
154/Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
Garih'i Yener öldürdü " dediği ortaya çıktı. Konuşkan, sorgusun len Yermez'in cezaevi ilişkileriydi. Kimlerle koğuş arkadaşlığı
da, Yermez ile üç gün önce tanıştıklarını, olay günü ilişki kurmak yapmıştı? Hasdal Kışlası'nda er olarak görev yaparken, dışarda
için Eyüp mezarlığına gittiklerini söylüyordu. Konuşkan'in itiraf kimlerle görüşüyordu? İrdelenmedi.
larına göre mezarlıkta sevişirken Garih, kendilerini görerek uyar Bu ve benzeri soruları soranların başında Milliyet'ten Tuncay
dı, kızıp bağırmaya başladı, çıkan tartışmada Yener, Garih'i bıçak Özkan geliyordu. Özkan, başından beri cinayetin adi nitelikte ol
ladı. madığına ilişkin kuşkularını dile getiriyor, bir takım önemli sorular
Hürriyet'in haberine göre ise Pınar Konuşkan, cinayet gününü soruyordu. Haberalma kaynaklarının çeşitliliği ile tanınan Tuncay
şöyle anlattıyordu. "Hap alıp, kendimizi jiletledikten sonra sevişir Özkan, Yener Yermez yakalandıktan sonra da sözkonusu tavrını
ken mezarlığın kapısında biri göründü. Bize bağırıp çağırmaya devam ettirdi.
başladı. Susmasını söyledik. Susmadı. Sinirlenip, çantamdaki bıça
ğı kaptım. Adamın üzerine gidip, bir kez sapladım. Sonra bıçağı Eymür kafaları karıştırdı
Yener aldı. O da saplamaya başladı.". Konuşkan'ın bu sırada katı Özkan'ın kuşkularını haklı çıkaran bazı gelişmeler de olmadı
la katıla gülmeye başlayarak "Şaka yaptım. Hepinizi kandırdım" değil. Önce özürlü bir gencin, cinayeti gördüğü, Garih'in biri ka
dedi. Bu kez sorgu yeniden başladı. Konuşkan'ın hap bağımlısı ol dın üç kişi tarafından öldürüldüğünü, hatta bunlardan birini de teş
duğu için şuursuz davranışlar içiresine girdiği, bu nedenle doktor his ettiği şeklinde bilgiler gazetelerde yer aldı. Ancak doğruluğu
kontrolünden geçirildiği belirtildi. Yapılan incelemelerde cinayet belirlenemedi.
sonrasında mezarlıkta bulunan bir kadına ait kan lekesi ve parmak MİT Kontr-Terör Daire eski Başkanı Mehmet Eymür de kendi
izinin de Konuşkan'ın kanı ve parmak iziyle uyuşmadı da ortaya sine ait atin.org isimli internet sayfasında ilginç bir iddiaya yer ve
çıktı. riyordu. Cinayet sabahı, Eskişehir veya Bursa'da okuyan İBDA-
Konuşkan'ın ilk ifadelerinde cinayetle bir bağı olduğu iddiala C'li bir genç bir takım resmi görevliler tarafından uçakla İstanbul'a
rını reddettiği, Cuma günü mezarlık civarında Yermez ile seviştiği götürüldü. Akşam saatlerinde de aynı şekilde geri getirilen genç,
ni, ama cinayeti görmediğini söylüyor. Daha sonra ise, "Biz cuma yanındaki görevliye, "Bu işlerden midem bulanmaya başladı. Bir
günü seviştik. Cumartesi de esrar içtik, olay sırasında o kişi üzeri daha bu işlere girmeyeceğim" şeklinde sözler sarfetti. Eymür ihti
mize geldi, Yener de öldürdü" diyor. Konuşkan, Cuma günü Yener
yatlı davranıyor, sözkonusu kişinin Garih Cinayeti ile bir ilgisinin
Yermez ile birlikte olduğunu söylemesi de ilginç bir gelişme. Çün
olmayabileceğini, belki başka bir operasyon için kullanılmış olabi
kü Cuma günü Yermez, "bankadan para çekeceğim" bahanesiyle
leceğini belirtiyordu.
çarşı iznine çıkıyor.
MİT eski Daire Başkanlarından Prof. Mahir Kaynak ise 'Ey
Daha önce de cinayet işlemiş! mür'ün iddiasına kesinlikle inanmıyorum. Türkiye'nin yaptığına
Yener Yermez, Garih Cinayeti'nin tek zanlısı olarak saptandı. bile inanmıyorum. Bu, Yahudilerin kendi aralarında yapmış oldu
Resmi açıklamalara göre cinayet bireysel ve adli nitelikte idi. An ğu iç çatışmanın bir sonucu olarak gerçekleştirilmiş bir cinayettir.
cak kuşkular da vardı. Yermez, daha önce de bir cinayetten yargı Bunun dışında varılan her türlü kanaat spekülasyondur' yorumu
lanarak mahkum edilmişti. Cezaevinin ne olduğunu çok iyi biliyor yapıyordu.
du. Bu nedenle cinayeti sıradan bir sebeple değil, kuvvetli bir ne
denle işlemiş olması akla daha yatkın geliyordu. Yener Yermez Süpriz tanıklar ortaya çıkıyor
acaba bu cinayete yönlendirilmiş olabilir miydi? Pınar Konuşkan Garih Cinayeti ile ilgili iddialara her gün bir yenisi ekleniyor,
önceden kurgulanmış bir mizansenin parçası mıydı? Cinayete adi olaya tanık olduğunu söyleyenlerin yanı sıra, Türkiye'nin pek çok
bir cinayet görünümü vermek amacıyla mı seçilmişti? İlk akla ge- yerinde hatta Kıbrıs'ta bile Yener Yermez'i gördüğünü söyleyenler
Carih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/ 159
158 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
cak, cinayetin, kötü amaçlı birileri tarafından, çok başka bir sonuç
çıkıyordu. Örneğin Salı günü Pendik/Kurtköy'de jandarmaya baş
almak üzere kullanıldığı kanaatim büyüdükçe, 'tesadüfi cinayet'
vuran Koksal Y., cinayet günü iş aramak için Avrupa yakasına geç
teorime olan inancım da zayıflıyor. Gerilimi biraz daha devam et-
tiğini, Eyüp'te mezarlık çevresinde dolaştığını ifade ederek, "Me
tirirlerse, bunu yapanların cinayetten de sorumlu olmaları gerek
zarlığın girişinde iki kişinin koşarak uzaklaştığını gördüm. Yaban
tiğini düşünmeye başlayacağım" demekten kendini alamıyordu.
cı plakalı, plakası sarı renkli Opel Vectra marka otomobille kaçtı
Komplo teorilerine değinen Kıvanç, sözlerini,"Bildiğim şu:
lar" dedi. Korktuğu için ortaya çıkmadığını belirten Koksal, polisi
Hepimizi kuşkucu, vesveseli, komplolara inanan birer 'hasta'
değil jandarmaya tercih etmişti. Koksal Y'nin söyledikleri gazete
haline getirmeye çalışanlar var. Dün, hemen her gazetede, daha
lere de farklı yansıdı. Sabah gazetesinde yer alan haberde, Koksal
başlığında 'komplo' sözcüğünü kullanan bir veya birden fazla
Y, "Mezarlıkta dolaşırken iyi giyimli iki kişiyi gördüm. Ellerinde
makale vardı. "Komplo yok" demek için yazılmış olsalar bile,
çantalar ve poşetler bulunan bu kişiler sanki kavga etmiş, biriyle
yazanların zihninde, "Acaba komplo mu?" sorusunun yattığı o
boğuşmuş gibi görünüyorlardı. Ben de merakla onları takip ettim.
yazılardan o kadar belli ki... Ne yaparsak yapalım, akıl sağlığımızı
Biraz ilerde kırmızı renk Ford marka bir otomobile bindiler. Plaka
korumamız şart 'diyerek bitiriyordu. *
sını alamadım ama İran plakalı gibiydi." Koksal Y'nin verdiği eş
kal doğrultusunda jandarma tarafından bu iki kişinin robot resmi
çizildi. Koksal Y, daha sonra polise teslim edildi. Gayrettepe'deki
Asayiş Şube Müdürlüğü'ne götürülen tanık sorguya alındı. Polis,
Koksal Y'nin anlatımlarına itibar etmemişti.
BÖLÜM XVIII
.
/ 62 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/ 163
si'nden ilk çıkan, Suna Taşdelen oldu. Gazeteciler Taşdelen'i Pınar rine ortaya çıkıyordu. Bıçağın bulunduğu mezar da Küçük Hüseyin
Konuşkan olarak biliyordu. Basında yayınlanan ve Pınar Konuş Efendi'nin müritlerinden olduğu mezar taşındaki şiirden anlaşılan
kan'a ait olduğu belirtilen fotoğraftaki kadın aslında Taşdelen'di. bir kişiye aitti.
Polis nezaretinde dışarı çıkan Suna Taşdelen, basın mensuplarının Cinayet yerine çok yakındı mezar. Bıçak mezarda toprağa gö
yoğun ilgisiyle karşılaşınca, "Ben Suna'yım Suna. Benim olayla il mülmüş olarak bulunuyordu. Bıçak, hemen kriminal laboratuvarı-
gim yok. Ne olur beni bırakın" diyerek ağlamaya başladı. Kamera na gönderildi.
manlar arasında Suna'yı canlı yayına çıkarmak için adeta birbirle İlk incelemede bıçak üzerinde kan ve parmak izine rastlanma
rini ezdiler. Pınar Konuşkan'in ise Adliye'ye getirilen kadınlar ara dı. Bıçakta Garih'a ait kan izi ikinci kez yapılan incelemede bulun
sında olmadığı, aksine hakkında 3 günlük yeni bir ek gözetim sü du.
resi alındığı da ortaya çıkıyordu. Bütün bu gelişmeler Yener Yer
"Dua ederken bıçakladım"
mez'in çok kısa süre içinde yakalanacağı şeklinde yorumlandı.
İşadamı Üzeyir Garih cinayetiyle ilgili olarak yakalanan zanlı
Yermez'in yakalanması halinde çapraz sorguya tutmak amacıyla,
Yener Yermez, İstanbul Emniyet Müdürlüğü"nde verdiği ifadede
Pınar Konuşkan'ın gözetim süresi uzatılmıştı. Gerçekten de bir
Üzeyir Garih"i tanımadığını ve kim olduğunu bilmediğini belirte
gün sonra Yener Yermez yakalandı.
rek, ""Olay günü üzerimde 2 milyonum vardı. Telefon kartı için
150 bin lira eksikti. Evi arayacaktım. Aşağıdan cafetaryaya doğru
Yermez Kayseri'de yakalandı yürümeye başladım. Garih'in çocuklara para verdiğini gördüm. Ta
4 Eylül günü İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, işadamı kip ettim. Para istedim. Bana "Utanmıyor musun, koskoca adam
Üzeyir Garih"in öldürülmesi olayına ilişkin aranan firari er Yener sın. Git çalış" deyince sinirlenerek Eyüp Meydanı" na indim. İşlem
Yermez"in Kayseri" de yakalandığını açıkladı.Yücelen, Sivas'ta lerimi yaptığım bankanın yanındaki bıçakçıyı tanıyordum. Bıçak
yaptığı açıklamada, "Bir haftadır aranan zanlı Yener Yermez" in fiyatını sordum. 1 milyon lira olduğunu öğrenince bir tane satın al
Kayserimde yakalandığını güvenlik güçlerimiz haber verdiler. Ge dım ve mezarlığa döndüm. Mezarlıkta Küçük Hüseyin Efendi"nin
rekli kontrolleri yapacağız, gerekli ifadeleri aldıktan sonra geniş mezarının yanında tekrar karşılaştığım adama bıçağı göstererek
bir açıklama yapacağız ancak, bugün değil" diyordu. Yermez, Kay tekrar para istedim. Aramızda biraz mesafe vardı. "Beni bununla
seri girişinde Boğazköprü Köyü yakınlarındaki polis kontrol nok mı korkutacağını sanıyorsun?" dedi. Arkasını döndü, herhalde dua
tasında yakalandı. Bir otobüs içinde yakalanan Yermez"in üzerin ediyordu. Arkadan bir tane salladım. Parmaklıklara tutundu. Tele
den kendi adına düzenlenmiş kimlik çıktığı bildirildi. Yermez ade fonu düştü. Aldım. Cüzdanını çıkardı. İçinden para aldım. 50, 100,
ta teslim olmuştu. 200 milyon, daha fazlaydı. Sonra bir kaç adım attıktan sonra imdat
Yener Yermez" in Kayseri Emniyet Müdürlüğü" nde verdiği ilk diye bağırdı. Döndüm. Gelişigüzel salladım. Yere düştü. Bir kaç
ifadesinde, Garih"i para için öldürdüğünü itiraf ediyor, ancak bu sı metre gittikten sonra bıçağı bir mezara sapladım" diyordu. Yermez
rada yanında herhangi bir hayat kadınının bulunmadığını söylüyor cinayetten sonra Karaköye gidip Garih'in cep telefonunun kapağı
du. nı değiştiriyor, sim kartını da çıkarıp atıyor. Akşam üstü birliğine
"Gözaltına alınan kadınlarla önceden ilişkiye girmiştim. Ama teslim oluyor. Kışlaya girerken görevli astsubay telefona el koyu
olay günü yanımda bir kadın yoktu" dediği de basına yansıyordu. yor. Polisi Yermez'e götüren yol böyle açılıyor. Pazartesi günü "iz
Yermez, Garih'i öldürdüğü bıçağı, olay yerine yakın bir mezara at ne çıkacağım" diyerek telefonu geri alıp, bir arkasına 20 milyon li
tığını da itiraf ediyordu. Olay yeri ve çevresinin dedektörlerle aran- raya satıyor. Aynı gece yakalanacağını anlayınca firar diyor. Yer
• masına rağmen bulunamayan bıçak, Yermez'in yer göstermesi üze- mez, cinayetten sonra yaklaşık 6 gün Zincirlikuyu daki bir köprü
164/Carih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/ 165
altında saklanıyor. Eskişehire, oradan Ankara'ya geçiyor, yakalan Cinayette örgüt yok
dığı gün Kayseri otobüsüne binerek memleketine doğru yola çıkı İşadamı Üzeyir Garih'in katil zanlısı olarak gözlem altına
yor. Kayseriye yakın bir yerde polis tarafından yakalanıyor. Daha alınan Yener Yermez, polisteki işlemleri tamamlanarak İstanbul
önce Garih'in vücudundaki bıçak yaralarının çoğunun çift taraflı DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'na sevk edildi. Yermez'in DGM'ye
bıçak darbeleriyle oluştuğu iddia edilmişti. Yermez ismi ortaya çı sevkedilmesi Garih Cinayeti'nin organize bir şekilde gerçekleş
kınca cinayetin kasatura ile işlenmiş olabileceği de tartışıldı. Oysa tirildiği şeklindeki kuşkularını güçlendiriyordu. Ancak, DGM'de
Yermez'in ifadesinde cinayet aleti plastik saplı bir meyve bıçağı yapılan sorgusunda Yermez'in örgüt bağlantısı saptanamıyordu.
olarak yer aldı. Yermez'i sorgulayan İstanbul DGM Cumhuriyet Savcısı Bekir
Raif Aldemir, dosya için "görevsizlik kararı" verdi. Savcı Aldemir,
Pınar, mezarlıkta sevişmem dedi Yermez'i, '"Gasp amacıyla adam öldürmek" suçundan tutuklan
İstanbul DGM'ye çıkarılan ve 13 yaşından beri hayat kadını ması için Eyüp Adliyesi'ne gönderdi. Yermez Eyüp 2. Sulh Ceza
olarak yaşamını sürdürdüğünü belirten Pınar Konuşkan, polisteki tarafından tutuklanan Yermez, er olduğu için askeri hapishaneye
ifadesini reddederek, Garih'i ve zanlı Yermez'i daha önce hiç gör gönderildi. Yermez'in tutuklandığı gün Amerika'da dünyayı sarsan
mediğini söyledi. DGM'de iki saatlik ifadesinin ardından serbest olaylar gerçekleşiyor, New York ve Washington'da Dünya Ticaret
Merkezi ve Pentagon'a yapılan uçaklı saldırılarda 6 bin kadar in
bırakılan Konuşkan, poliste daha önce verdiği "Yener Yermez ile
san ölüyordu.
mezarlıkta sevişiyorduk, işadamı karşı çıkınca Yener öldürdü" şek
lindeki ifadelerinin baskı altında alındığını iddia ederek, "Otopark- Garih Cinayeti de 11 Eylül Olayları'nın ardından unutuluyor
çı Ayhan'ı Eyüp'ten tanırım. Televizyonda ifade vermiş. Onun üze du.
rine bizi akşam kız arkadaşlarımla kafeden aldılar. Bana bir resim 25 Eylül tarihli gazetelerde Yener Yermez hakkında, Pınar
gösterdiler. Sen de cinayet sırasında oradaydın, gördün dediler. Konuşkan'ın ifadesine dayanılarak hazırlanan iddianameye göre
Ben orada değilim deyince üstüme geldiler. İki tokat attılar, zorla gasp suçundan 20 yıl ağır hapis, adam öldürmekten ise idam cezası
ifade imzalattılar. Benim olayla hiç ilgim yok.Garih'i televizyonda istendiği belirtiliyordu. Oysa Konuşkan, mahkemede Yener Yer
gördüm. Tanımam. O adamın nerede öldüğünü bilen polisler, beni mez'i tanımadığını ve onunla cinayet günü birlikte olmadığını id
götürüp demir parmaklıklı yerde oturttular. Ben mezarlıkta seviş dia etmişti. •
mem, böyle bir şey kimsenin başına gelmesin" şeklinde konuştuğu
basına yansıdı.
Üzeyir Garih cinayeti soruşturmasını tamamlayan polis, 7 gün
dür sorgulanan katil zanlısı Yener Yermez'i İstanbul Devlet Güven
lik Mahkemesi'ne çıkarmaya hazırlanırken, Garih'in ortağı İshak
Alaton'un bilgisine de başvuruldu. Alaton'un Milliyet'e verdiği rö
portajda; Garih'in dul bir kadının oğluna yardım için ondan 10 bin
dolar para aldığını söylemesi üzerine, Garih'in hangi dul kadının
oğluna ne kadar ve ne için yardım ettiğini ve bu olayın cinayetle
bağlantısını soruşturmaya başlandı. Bilgisine başvurulan
Alaton'un dul kadının ismini polise verdiği, ancak, dul kadına yar
dım olayının cinayetin seyrini değiştirecek bir nokta olmadığı
belirtiliyordu.
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)/ 767
BÖLÜM XIX
mez'in donunun lastiklerine sarılmış bir şekilde 450 dolar buluyor liyor. Kadın, Garih'in parasını ve telefonunu alıp Yermez'in eline
lar. Bu 450 dolar 2 milyon lira için Garih'i öldüren Yermez açısın tutuşturuyor. Görgü tanığı, uzak mesafeden tabancasıyla faillere
dan bir servet olsa gerek..İyi de bu para Garih cinayetinin zanlısı ateş ettiğini, kadının yaralandığını sandığını, faillerin daha sonra
nın donuna gökten inmedi ya. Birileri bu parayı Yermez'e verdi. yabancı plakalı bir arabaya binip hızla uzaklaştıklarını iddia edi
Neden dersiniz? Yermez'in donundaki paranın esrarı ne? Daha yordu.
doğrusu Yermez'in esrarı ne? Ortaya çıkan deliller gösteriyor ki
Yermez mafya tarafından da kullanılmış olabilir. Ama nedense bu Garih'i MOSSAD mı öldürdü?
cinayette bu bağlantıya hiç bakılmıyor" diyordu. Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesinin gündeme getirdiği iddi
alara göre Garih, İsrail devleti içindeki "Şahinler" ve "Güvercin
Dolar dona nasıl girdi? ler" arasındaki çatışma nedeniyle öldürüldü. Garih, İsrail Başbaka
Özkan, Yermez'in bu parayı dayısının verdiğini söylediğini, nı Ariel Şaron'ın sertlik yanlısı bölge politikalarına karşı etkili bir
oysa yaptığı araştırmada Yermez'in Kayseri'de dayısı ile hiç göriiş- muhalefet başlattığı için hedef seçildi. Ulusal Kanal ve Aydınlık,
tülmediğini belirtiyordu. Yermez'in İstanbul'a getirildiğinde eski Milli Güvenlik Kurulu'na yakın kaynaklardan kendilerine ulaştığı
donunun yenisiyle değiştirildiğini de kaydeden Özkan, "İyi de bu nı iddia ettikleri bilgiler ise şöyleydi: "Üzeyir Garih, Türkiye'nin
para nasıl ve nereden gelmiş Yermez'in donuna. Şimdi bu sorunun mason generali. Sadece Türkiye'deki değil, bölgedeki 1 numaralı
yanıtını bulmak önemli. Ama ondan da önemlisi savcıların artık adam. Şaron'dan ve diğerlerinden üstte. Garih, bölgedeki en kritik
Yermez ve Garih cinayetine, mafya ilişkileri açısından da bakmak teorisyen. Üzeyir Garih, devletler düzeyindedir. MGK'ya yakın
gerektiğini görmeleri. Bu olmazsa araştırmada çıkan her şey bir kaynaklar, Üzeyir Garih'in Nesim Malki'yle yapılan operasyonlar
süpriz olarak dosyada kalacak ve cinayetin üzerindeki sis perdesi konusunda MOSSAD'a karşı çıktığını da ekliyorlar. Bu kaynakla
kalkmayacak. Yermez'den çıkan 450 doların onun donuna nasıl ra göre, Garih'in bu operasyonlara karşı çıkma nedeni de Türkiye-
girdiğini çözemezsek, cinayeti çözdük deme durumumuz var mı İsrail ilişkilerinin uzun vadede zarar göreceğini düşünmesi. Ulusal
dır" demekten kendisini alamıyordu. Yermez'in parayı dayısının Kanal'a bilgi veren uzmanlar, bu türden operasyonlara karşı çıktı
verdiğini söylemesi üzerine Kayseri'deki dayısının ifadesine baş ğı için de Üzeyir Garih'in çizgisinden MOSSAD'ın içinde şikayet
vurulduğunu, dayının bu iddiayı, "değil 450 dolar 450 bin lira ve çi olanlar bulunduğunu belirtiyorlar."
recek durumum yok" diyerek reddettiğini de yine Özkan'ın köşe 2 Eylül 2000 tarihli Aydınhk'ta "Garih'i MOSSAD öldürdü"
sinde öğreniyorduk. başlıklı yazıda Garih'in Çernomirdim döneminden beri Gazp-
Tuncay Özkan'ın haber müdürü olduğu Kanal D Televizyo- rom'la ve Rusya'yla çok yakın ilişkileri olduğu, İsrail'in bu ilişki
nu'nda bir başka iddia daha gündeme getirildi. Üzeyir Garih Cina den çok rahatsızlık duyduğu iddia ediliyordu. Aydınlık tarafından
yeti ile ilgili bir haber programında Yermez'in polisteki videolu gündeme getirilen başka bir iddia da İsrail'in dünyamn çeşitli yer
sorgusu gösterildi. Ayrıca Garih Cinayeti'nin tek görgü tanığı oldu lerindeki zengin yahudi iş adamlarından vergi topladığı, Şaron ik
ğunu söyleyen biri tarafından yazıldığı iddia edilen bir mektup tidara geldikten sonra savaş hazırlığı bahanesiyle vergi miktarının
açıklanıyordu. İshak Alaton'a gönderildiği ifade edilen mektubu yükseltildiğini, Garih'in ise buna karşı çıktığı şeklindeydi.
Kanal-D ele geçirmişti.
9 Ekim 2001 günü Kanal-D Özel Haber Programı'nda açıkla Üç kişilik MOSSAD timi
nan mektuptaki iddialara göre Garih'in öldüren Yener Yermez de Aydınlık, Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Emin
ğildi. Buna göre cinayet günü Yermez'in yanında biri kadın iki ki Gürses'in açıklamalarına da yer veriyordu. Gürses, MOSSAD'ın
şi daha vardı. Yermez haplanmış durumdaydı. Cinayeti diğerleri iş- yahudi işadamlarına koruma yaptığını ifade ederek, "Bütün yahu-
7 70 / Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 171
di işadamları İsrail'e vergi verirler. Bu çok bilinen bir ilişki. Koru Öldürülen Rigudin'in son yazısı: Garih'i MOSSAD öldürttü
ma, yanına iki adam vermek olarak anlaşılmamalı. MOSSAD, ilgi Rigudin, Rus Trud gazetesinin 28 Ağustos Salı günkü sayısın
li ülkedeki başta istihbarat örgütü ve medyadaki kaynaklarıyla ko da MOSSAD'ın CIA'ya rapor gibi bir kaset hazırladığını, kasette
ruma çemberine alır. MOSSAD tarafından korunduğunun bilinme
"Garih'in başına bir şey gelirse, bizden uzaklaştığı için gelir" söz
si bile yeterince caydırıcıdır" diyordu. Aydınlık, Rus istihbaratçı
leri kayıtlıydı. Rigudin, bu sözlerden hareketle, Garih cinayetinde
Dimitar Rugudin tarafından gündeme getirilen "Garih'i MOSSAD
Mossad parmağını açıkça yazmıştı.. Rigudin, 28 Ağustos'ta bunla
öldürdü' şeklinde yorum yapmasına dayanak olduğu söylenen
rı yazdı. 8 gün sonra, 4 Eylül'de de, Türkiye sınırınının hemen bi-
MOSSAD'a ait bir kasette, "Üzeyir Bey'in başına bir iş gelirse bu
tiğişindeki Svilengrad kentinde öldürülmüş olarak bulundu. Rigu
bizden uzaklaştığı için gelir" ibarelerine de yer veriyordu. Aydın
din'in ölümü, Rusyanın ünlü gazetelerinden İzvestiya'nın internet
lık, ididalara yer vermekle kalmıyor, bir de özel araştırma yapıyor
du. sitesinde, flaş haber olarak duyuruldu. Haberin başlığı "Rus komi
ser, İsrail kurbanı mı?"
Aydınlık'ın araştırması şöyleydi: "Cinayet MOSSAD'ın yöne
timinde üç kişilik bir tim tarafından gerçekleştirildi. Timin dışında
MOSSAD'ı suçlayan ajan öldürüldü
gözcüler de Eyüp'te ve mezarlık çevresinde yerlerini aldılar. Ga-
rih'in 25 Ağustos Cumartesi günü cep telefonundan bir MOSSAD Aydınlık'ın verdiği bilgilere göre Dimitar Rigudin Rus vatan
yetkilisiyle sabah saatlerinde görüşme yaptığı öne sürülüyor. Gari- daşı. MOSSAD uzmanı olarak nitelenen Rigudin de Musevi asıllı
hin telefonunu bu görüşmeden sonra kapadığı belirtiliyor. Öğlen bir istihbaratçı. Rus Gizli Servisi FSR için çalışıyor. Venezuela'da,
Bulgaristan Başbakan Yardımcısı Nikolay Vassilevle saat 11-12 Güney Afrika'da, Yunanistan'da, ve son olarak Bulgaristan'da gö
arasında Alarko merkezinde görüştü. Daha sonra eve gitti, üzerini revli olarak bulunuyor. Rigudin, bir süre Türkiye'de de görev ya
değiştirdi ve Eyüp Mezarlığına doğru yola çıktı. Arabasını Eyüp pıyor.. Rigudin son dönemde Bulgaristan'ın Karadeniz kıyısındaki
Otoparkı'na bıraktı. Mezarlığa girdikten sonra Küçük Hüseyin Varna kentinde yaşıyordu. Rigudin'in, çok yakın mesafeden ateş
Efendi'nin mezarının yanında öldürüldü. Garih ilk bıçak darbesini lenen bir silahla öldürüldüğü belirtiliyor. Rigudin, Svilengrad'da
karın boşluğuna, göğsüne ve sağ kulak memesinin altından şahda- öldürülüyor, cesedi daha sonra Varna'ya götürülüp kaldığı evin
marına aldı. Garih planlı ve profesyonelce öldürüldü. Faillerin bir önüne atılıyor. Bu öldürme biçimi için, "meydan okuma" yorumu
saç teli bile bulunamadı" yapılıyor. Ve çarpıcı bir iddia daha. Garih cinayetinde Rus Trud ga
Oysa Garih'in Nikolay Vassilev ile görüştüğü esnadaki kıyafe zetesine yazdığı yazıda, Mossad parmağına dikkat çeken ve 4 Ey-
ti ile öldürüldüğü sıradaki kıyafetleri aynıydı. Ama yorumlar karı
lül'de Bulgaristan'da öldürülmüş olarak bulunan Rus Musevisinin
şıktı.
asıl kimliği de belli değil. İddialara göre, Dimitar Rigudin, takma
Rugudin neler dedi? bir isim. Rigudin, başka isimler de kullanıyor. Ulusal Kanal'in tes-
Ulusal Kanal'ın 5 Eylül günü verdiği haberde ilginç bir iddiaya bit ettiği isimleri şöyle: Alexi Kataleç, Mihail Liguşev ve Oleg Tri-
daha yer verildi. Haberde, Yermez'in yakalandığı gün, Bulgaris guşin. Zaten, Trud gazetesinde Garih cinayetini MOSSAD'ın işle
tan'ın Türkiye sınırına çok yakın olan Svilengrad'da Rus Gizli Ser diğine dair haberi Oleg Triguşin imzasıyla yazdı, daha sonra Dimi
visi 'nden birinin öldürüldüğü belirtildi. Kurban, Rus gazetelerinde tar Rigudin imzasıyla da yorum yaptı. Aynı iddia daha ayrıntılı ola
Garih'in MOSSAD tarafından öldürüldüğünü iddia eden kişiydi. rak Aydınlık gazetesinde yer aldı. 9 Eylül 2001 tarihli Aydınlık'ta
Ulusal Kanal bu gelişmeyi, Garih cinayetiyle ilgili polisin bütün "Garih'i MOSSAD öldürdü diyen Rus istihbaratçı öldürüldü" baş
iddialarını ve senaryoyu kökten değiştirebilecek nitelikte olduğu lıklı yazıda, Dimitar Rııgidin'in gerçek adının Vasili Siguryev ol
belirtiliyordu. duğu belirtildi. 1942 doğumlu olduğu belirtilen Sigurycv'in KGB
Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi) / 173
172/Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)
Yerrnez'in firarisi bir senaryo mu?! "İsrail'in Ortadoğu'daki varlığı herkes tarafından Amerika'nın
desteğine bağlı görülüyor. Türkiye ile ilişkiler İsrail açısından var-
Yener Yermez'in sadece örtme operasyonunda kullanıldığını,
hk-yokluk nedenidir. Bu ilişki iki biçimde olabilir. Birincisi İsrail
cinayette rolünün olmadığını düşündüğünü ifade eden Mahir Kay
ile Türkiye devletlerinin yakınlık içinde olması. İkincisi ise, dev
nak, "Bunu belirli bir menfaat karşılığında üstlenmiş olabilir. Kal
dı ki şu anda kontrol altında ve özgür konuşabileceği bir ortama ka letlerden bağımsız olarak Yahudilerle Türklerin yakınlığı ve dost
vuşma ihtimali senelerce gözükmüyor" diyordu. Kaynak, Yer luğu. Garih, Türk-Yahudi halklarının dostluğunu ve yakınlaşması
mez'in birliğinden firar etmediğini, alıkonulduğunu iddia ediyor, nı istiyordu. Anladığım kadarıyla İsrail'in geleceğinden de pek
"Yermez'i alıkoyanlar, olayı öğrenmek isteyen 'yerli' bir gruptur. umutlu değildi. Somut bir delilim var. Diyor ki, İsraillilere: 'Ma
Konuşturup gerçeği anladılar ve karşı tarafa bir mesaj verircesine navgat suyunu ne yapacaksınız! Siz GAP'a gelin'. Garih'in mode
'paketi gönderiyoruz, alın' diyerek Kayseri'ye gönderdiler" ibare line göre Yahudiler Türk devletinin içerisinde tıpkı Osmanlı'da ol
lerine yer veriyordu. "Yener Yermez tespit edilir edilmez normal duğu gibi yaşamalıdır ve bu Yahudilerin geleceği için daha emni
olanın polisin onu kışlada teslim almasıdır. Ama olmadı ve 10 gün yetlidir. Amerikalı Yahudiler de 'Biz o çöllere gidip ne yapacağız!
bir yerlere gitti. Bunu 10 gün alıkoyan aslında bu olayı öğrenmek Amerika gibi çok büyük bir gücün manivelası elimizde, bunu niye
isteyen içeriden bir gruptur. Orada, Yermez'i kullananlar tuzağa bırakalım' diyorlar. İşte bu, İsrail devleti ile ciddi bir ayrışmaya te
düştüler. Birşey dikkatimi çekti. Bir komutan, 'Olay henüz belli kabül ediyor. Bu fikrin galip gelmesi İsrail devleti için iyi bir şey
değil. 13 yaşında bir çocuğu da söylediniz boş çıktı. Yermez'i de değil" diyordu. 28 Şubat sürecünde bazı generallerin İslamı bastr-
sorgulayın bakalım ne çıkacak' dedi" diyen Kaynak, "Akşam saat mak ve Yahudi işbirliğini geliştirmek istediklerine dikkat çeken
7,5'ta almaya gidiyorlar cevap geceyansı geliyor, 'kaçtı' diyorlar.. Kaynak," Güçlü bir İsrail, güçlü bir Türkiye. Amaç, İslami akımla
Bir insana birşey bildiğinizi söylediğiniz zaman çözülür. Bir grup, rı bastırmak. Buna karşı model de diyor ki: 'Bunu bastıramazsımz.
muhtemelen Türkiye ile ilgili bir grup Yener Yermez'i sorguladı ve Yapmanız gereken, İslamla Yahudiliği barıştırmaktır'. Garih'in de
olayı öğrendi. Ama yapacak bir şey yok. Yapanlar yapmıştır ve za yaptığı buydu. İslamla Yahudiliği barıştırmak, yakınlaştırmak. Ta
ten cinayeti işleyenler gitmiştir. Hatta, cinayetin kim tarafından iş bii bu siyasi bir yakınlıktır. İçteki dostlukları, ilişkileri buna yöne
letildiğini bile tamamen öğrenememiş olabilirler. Çünkü, Yermez likti.". Üzeyir Garih'in Türkiye Yahudiliği açısından önemli, dün
de kim tarafından kullanıldığını bilmiyor olabilir" şeklinde konu ya Yahudiliği açısından da anlamlı bir adam olduğuna dikkat çeken
şuyordu. Karaalioğlu'nun, " Yener'i bu sürede ellerinde tutanlar ci Mahir Kaynak, "Bu pozisyonu itibariyle güçlü bir İsrail devletinin
nayeti işletenler olamaz mı?" sorusuna ise Kaynak, şöyle cevap ve
önündeki engel gibi duruyordu. Onun için bertaraf edilmesi çok
riyordu: "Hayır bu çok tehlikeli olurdu. Hemen teslim olması gere
anlamlıdır. Ondan sonra da güçlü İsrail tezini destekleyen politika
kirdi. Yakalanacağı da bazı yerlere söylenmiş. Bu, onu sorgulayan
üretirseniz, bu ciddi bir değişikliktir" şeklinde konuşuyordu. *
ların karşı tarafa mesajı: Bırakıyoruz, paketi alın!"
Üzeyir Garih'in mezarlıkta iki kişinin sevişmesine müdahale
Ölümü daha çok konuşulacak
etmeyeceğini belirten Kaynak, "Bu onun için çok aykırı birşey de
25 Ağustos Cumartesi günü müslüman bir din büyüğünün me
ğil. Ayrıca, 12 gün sonra bulunduğu söylenen bıçak oraya cinayet
ten sonra konmuş gibi görünüyor" diyordu. zarı başında öldürülen Üzeyir Garih sıradışı bir musevi işadamıy
dı. 72 yıllık hayatına çok şeyler sığdırdı. Mason'du, Lolaryandı.
Garih, İsrail'in önünde engeldi! Dünya Yahudi Lobisi'nin önemli isimlerinden biriydi. Kendi ifade-
Cinayetin bir siyasi örgüt tarafından işlendiğini yineleyen Kay *(10 Eylül 2001. Yeni Şafak)
nak, Türk-İsrail ilişkilerine atıfta bulunarak şunları söylüyordu:
178/Garih (Sıradışı Bir Musevi'nin Portresi)