Professional Documents
Culture Documents
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Tezi Hazırlayan
Mustafa ÜNSAL
Tezi Yöneten
Doç.Dr. Yıldıray ÖZBEK
Temmuz-2006
Kayseri
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Tezi Hazırlayan
Mustafa ÜNSAL
Tezi Yöneten
Doç.Dr. Yıldıray ÖZBEK
Temmuz-2006
Kayseri
II
I
II
ÖNSÖZ
Anadolu Türk mimarisi ile ilgili çalışmalarda her geçen gün nitelik ve nicelik açısından bir
artışın olduğu sevinçle karşılanmasına karşın, bu tür çalışmaların monografi veya belli bir yapı
türünden ziyade, genel konuları kapsadığı görülmektedir. Kuşkusuz, bu çalışmalardan daha
sağlıklı değerlendirme ve sonuçlara ulaşabilmek, Anadolu Türk mimarisi örneklerinin eksiksiz
tespit edilip, tek tek ele alınmasıyla mümkün olacaktır.
Her zaman olduğu gibi bu tez çalışmam esnasında da engin bilgi ve tecrübelerini paylaşarak,
tezin olgunlaşmasına katkıda bulunan ve bana zaman ayırarak büyük bir sabır ve titizlikle
yazdıklarımı okuyan danışman hocam Doç.Dr. Yıldıray ÖZBEK’e ve Prof.Dr. Mustafa
DENKTAŞ’a; eserler üzerindeki kitabeleri okuyan ve her zaman bana destek olan hocam
Prof.Dr. Kerim TÜRKMEN’e teşekkür ederim. Çalışmamız sırasında kullandığımız arşiv
belgelerini okuyan Yrd.Doç.Dr. Havva SELÇUK’a; değerli bilgilerini samimiyetle paylaşan
hocalarım Yrd.Doç.Dr. Celil ARSLAN’a, Yrd.Doç.Dr. Nilay KARAKAYA’ya, Arş.Gör. Başak
Burcu TEKİN’e, Arş.Gör. Aslı SAĞIROĞLU ARSLAN’a; göstermiş oldukları yakın ilgiden ve
özel arşivlerindeki belge ve çalışmaların bir kısmının birer nüshasını verme inceliği gösteren
Prof.Dr. Saim SAVAŞ’a, Doç.Dr. Ömer DEMİREL’e ve Sivas Şehir Tarihçisi Kadir ÜREDİ’ye
minnettarım. Arazi çalışmalarına katılan meslektaşlarım Sultan TOPÇU’ya, Sümeyye
SARITEPE’ye ve Ayşe BUDAK’a; çizimlerin bir bölümünü yapan Mimar Ayşe ÖZCAN’a
teşekkür boçluyum. Ayrıca Sivas Müzesi’nde rahat bir çalışma ortamı sağlayan Musa
TÖRNÜK’e ve Mehmet ALKAN’a; her zaman olduğu gibi bu çalışmam esnasında da maddi ve
manevi desteklerini esirgemeyerek beni motive eden ağabeylerim Dr. Uğur ÜNSAL’a, Mehmet
ÜNSAL ve ailesine; anneme ve babama teşekkür ederim.
Mustafa ÜNSAL
III
Mustafa ÜNSAL
ÖZET
Sivas hakkında bugüne kadar yapılan çalışmalar daha çok Selçuklu ve Beylikler
döneminde inşa edilmiş önemli mimari anıtlar üzerine yoğunlanmış; il merkezindeki
Osmanlı camileri görmezden gelinmiştir.
“Sivas İl Merkezindeki Osmanlı Camileri” adlı çalışma, dört ana bölümden
oluşmaktadır:
I. Bölümde, “Giriş” başlığı altında; konunun tanımı ve sınırları, konunun önemi,
araştırma yöntemi, konuyla ilgili kaynaklar, Sivas’ın tarihi ve coğrafyası, Sivas il
merkezinde günümüze ulaşamayan cami ve mescitler üzerinde durulmuştur.
II. Bölümde, “Katalog” başlığı altında; Sivas il merkezi sınırları içerisinde bulunan ve
Osmanlı döneminde inşa edilmiş günümüze ulaşabilen 21 adet cami ile günümüze
orijinal haliyle ulaşmış altı adet minare kronolojiye göre tanıtılmıştır. Katalog
bölümünde 12 adet yapının rölöve planı eşelli olarak çizilerek; mimarisi, malzeme,
teknik özellikleri, süslemesi ve yapılan onarımlardan bahsedilmiştir. Ayrıca kitabesiz
eserler, arşiv belgeleri, mimari ve süsleme özellikleri dikkate alınarak tarihlendirilmeye
çalışılmıştır.
III. Bölümde, “Değerlendirme” başlığı altında camiler; tipoloji, malzeme, süsleme, yapı
elemenları ve kitabeler olmak üzere beş bölümde incelenmiştir. Sivas şehrindeki
Osmanlı camilerinin genel özellikleri belirlenerek, Anadolu ölçeğindeki benzerleriyle
karşılaştırılması yapılmıştır.
IV. Bölüm olan “Sonuç” kısmında, Sivas il merkezi sınırları içerisindeki Osmanlı
camilerinin, Türk sanatı ve mimarlık tarihi açısından sahip oldukları önem
vurgulanarak, senteze ulaşılmıştır.
Bu çalışmada, Sivas şehrindeki ustaların kendi yetenekleri ile bölgesel üsluplarını
yarattığı bu camilerin, yapıldığı dönem ve bulunduğu coğrafya içerisinde şaşırtıcı
özelliklere sahip olduğu ve günümüze ulaşamayan 96 adet cami ve mescit ile birlikte diğer
yıkılan anıtlar da dikkate alındığında, Sivas il merkezinin sanılanın aksine Osmanlı
döneminde oldukça önemli bir kültür ve medeniyet şehri olduğu daha da iyi anlaşılmaktadır.
Mustafa ÜNSAL
ABSTRACT
The hitherto studies made about Sivas have mostly concentrated on the major
architectural monuments built at the time of Seljuks and Beyliks. Accordingly, the
Ottoman mosques in the centre of Sivas have either been ignored or been assumed as
non-existing monuments.
This thesis consists of four chapters;
In the first chapter, which is an introductory one, the topic is clearly defined and its
limits are explained. As the chapter gives information about the topic and the research
method, it is also mentioned about the historical and geographical background of Sivas,
and the mosques, which cannot survive till the present, in the city centre of Sivas.
In the second chapter named catalogue, 21 surviving mosques in the city-centre of Sivas
and six minarets in the same originality as they were first built are introduced by being
faithful to the chronology.
In the following chapter, under the heading of evaluation, the mosques are examined by
being divided into five sections; typology, equipments, ornamenting, building elements
and inscriptions. The general characteristics of the mosques in Sivas have been
determined and they have all been compared with the similar samples in the Anatolia.
In the last chapter, which is a conclusion, the importance of the mosques in the city
centre of Sivas is emphasized in terms of Turkish Art and architectural history.
Finally, the mosques which was built by the masters in Sivas with their special
capabilities, have some remarkable characteristics within the place and the time of
building. Unlike what it was supposed, when the non-surviving 96 mosques and
masjids are taken into consideration with the ones that were collapsed, it will be realized
that Sivas was actually an important culture and civilization city in the age of Ottoman.
İÇİNDEKİLER
KABUL ONAY......................................................................................................... I
ÖNSÖZ .................................................................................................................... II
ÖZET .......................................................................................................................III
ABSTRACT .............................................................................................................IV
KISALTMALAR......................................................................................................XI
1. GİRİŞ.............................................................................................................1
1.1. Konunun Tanımı ve Sınırları....................................................................1
1.2. Konunun Önemi .....................................................................................1
1.3. Araştırma Yöntemi ..................................................................................2
1.4. Konuyla İlgili Kaynaklar .........................................................................2
1.5. Sivas’in Tarihi ve Coğrafyası..................................................................10
1.5.1. Tarihçe .........................................................................................10
1.5.2. Coğrafya ......................................................................................15
1.6. Sivas İl Merkezinde Günümüze Ulaşamayan Cami ve Mescitler.............17
1.6.1. Hacı Emir Mahmut Mahallesi Mesciti ..........................................18
1.6.2. Ahi Emir Ahmet Mesciti ..............................................................18
1.6.3. Şeyh Hüseyin Rai (Şeyh Çoban) Mesciti ......................................19
1.6.4. Sofu Yusuf Camisi .......................................................................21
1.6.5. Hoca Sarı Şeyh (Hoca Areste) Mesciti..........................................21
1.6.6. Selman Bey (Paşa) Camisi............................................................23
1.6.7. Ece Mahallesi Camisi ...................................................................25
1.6.8. Kabalı Mahallesi Mesciti..............................................................25
1.6.9. Tokmak Mahallesi Mesciti ...........................................................25
1.6.10. Hoca Hüseyin Mesciti (Hacı Zülfikar Camisi) .............................26
1.6.11. Kerimoğlu (Hoca Ali Çavuş) Mesciti...........................................27
1.6.12. Abdulvahab Gazi Mesciti ............................................................27
1.6.13. Şems Ferraş Mesciti ....................................................................29
1.6.14. Palaslu Mesciti ............................................................................29
1.6.15. Himmet Sofu Mesciti ..................................................................30
1.6.16. Yenice Mesciti ............................................................................31
1.6.17. Bazar Mesciti ..............................................................................31
1.6.18. Kılavuz Camisi............................................................................31
VI
KISALTMALAR
tamamen yıkılarak, yerine orijinal özelliği bulunmayan yeni bir cami inşa edilmeye
başlanmıştır. Bilhassa doğanın ve insan elinin tahribatına açık olan eserler, sözde
caminin genişletilmesi veya daha büyük bir cami yapma düşüncesi uğruna, ilk inşa
edildikleri dönemin mimari ve süsleme özelliklerini kaybederek yeniden inşa
edilmişlerdir. Bu sebeple bu tür kültür mirası eserlerin Sivas il merkezi çerçevesinde
belgelenmiş olması da çalışmanın önemi arasındadır.
Bu çalışmada, Sivas il merkezinde yer alan tarihi ve mimari özelliğe sahip Osmanlı
camileri incelenmiştir. Tezin oluşumunda ilk aşama olan kaynak taramasında konumuza
yönelik doğrudan ya da dolaylı bütün yayınlar toplanmıştır. Ayrıca, Vakıflar Genel
Müdürlüğü Arşivi, Sivas Vakıflar Bölge Müdürlüğü Arşivi, Kültür Bakanlığı Sivas
Müzesi Arşivi ile Kültür Bakanlığı Kayseri Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu Bölge Müdürlüğü Arşivi’ndeki belgelere ulaşılmıştır. Bunlara ek olarak Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalın’da Sivas Şer’iyye Sicilleri
ve Salname Defterleri üzerine hazırlanmış yüksek lisans tezleri de incelenmiştir. Bu
araştırmanın ikinci aşamasını meydana getiren arazi çalışmasında belirlenen bütün
camilerin detaylı ölçüleri alınıp, planları çizilmiştir. Ayrıca daha önce konu ile ilgili
yapıların çizimlerini yapan kişiler ve kurumlar ise özellikle belirtilmiştir. Ele alınan
bütün yapıların tanımlanmasında belirli bir düzen takip edilerek; bu tanımlamalar pek
çok fotoğrafla desteklenmiştir. Eserlerin üzerlerinde bulunan 20 adet, konumuzla ilgili
Sivas Müzesi’nde tespit edilen dört ve Sivas Vakıflar Bölge Müdürlüğü deposunda
koruma altına alınan iki adet kitabenin estampajları alınarak bu estampajlar ve
fotoğraflar ışığında kitabeler okunarak değerlendirilmiştir. Fakat kitabesi bulunmayan
camilerin tarihlendirmesinde bir takım sorunlarla karşılaşılmıştır. Bu sebeple kitabesiz
olan yapıların tarihlendirilmesinde, dönemin arşiv belgelerinden ve eserlerin sahip
olduğu mimari ve bezeme özellikleri göz önünde bulundurarak tarihlendirilmeye
çalışılmıştır. Camilerin katalog içinde anlatılmasında kronoloji dikkate alınmıştır.
Genel olarak Sivas il merkezindeki Osmanlı camileri ile ilgili günümüze kadar çok fazla
bilimsel bir çalışma yapılmamıştır. Sivas hakkında yapılan çalışmalar daha çok Selçuklu
döneminde inşa edilmiş Ulu Cami, Şifahiye, Gök, Çifte ve Buruciye Medreseleri
üzerine yoğunlanmıştır.
1890 yılında Sivas’a gelen Fransız seyyah Vital Cuinnet’in hazırladığı “La Turquie
d’Asie” adlı seyahatnamesinin I. cildinde, Sivas hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler
verilmesine karşın il merkezinde bulunan cami ve mescitler üzerinde fazla
durulmamıştır. Sayyah, şehirde en kayda değer eser olarak Ulu Cami’den bahsetmiştir.
Ulu Cami ile birlikte il merkezinde 30 cami bulunduğunu ve şehrin güneyinde daha
önce kilise olan küçük bir cami gördüğünü ve bu caminin sıvalı duvarlarının altında haç
işaretleri ile Bizans yazılarının fark edildiğini belirtmektedir2.
Sivas’ta bulunan Osmanlı camileri hakkında tarihçi Yüksel Erol Arşivi’nde, tek
sayfadan oluşan tarihsiz bir belge tespit edilmiştir (Ek.1). “Sivas Vilayetinde (?) Mevcut
Bi’l-umum Cevami ve Mesacid Cedd-i Şerifenin Yekdiğerine Olan Mesafesiyle
Malumat ve Mütemmemayi Muhtevi Cetveller” adlı belgede, 79 adet cami ve mescit
1
Evliya Çelebi, Seyahatname, Cilt:V, İstanbul, 1970, s.90-91.
2
Adnan Mahiroğulları, Seyyahların Gözüyle Sivas, İstanbul, 2001, s.133.
3
Kemaleddin Kuzucu, “1897 Yılında Sivas”, Revak-2002, Sivas, 2002, s.159.
4
hakkında bilgiler tablo halinde belirtilmiştir4. Her bir tabloda sırası ile cami ve
mescitlerin “… numarası”, “cami ve mescitlerin adı”, “açık ve kapalı olup olmadıkları”,
“ahşap-kargir olduğu”, “boyu)-eni”, “açık olduğu vakitler”, “civarında bulunan cami ve
mescitlere mesafesi”, “500 metre dâhindeki cami ve mescitler”, “caminin mevki”,
“minarenin adeti”, “şerefenin adeti”, “inşa tarihi”, “cuma-bayram namazlarının kılınıp
kılınmadığı”, “kaç hademe ile idare olunduğuna” dair bilgilere yer verilmiştir.
Belgedeki cami ve mescitlerin inşa tarihi bölümündeki tarihlerin bazıları 117, 121, 216,
260 gibi yazılmıştır. Ancak, Hicri olarak belirtilen bu tarihlerin Miladi takvime
çevrildiğinde, o cami ya da mescitin belirtilen inşa tarihi olması mümkün değildir. Bu
sebeple, bu tarihlerin başına 1 rakamının eklenmemiş olduğu düşünülmektedir. Tezde,
bu belgedeki 37 adet cami ve mescitin inşa tarihlerinin baş tarafına 1 rakamı eklenerek
kullanılmıştır. Belgedeki diğer 42 adet cami ve mescitin inşa tarihleri de belgede
bilirtildiği şekilde ele alınmıştır. Adı geçen belgede, bazı cami ve mescitlere ait inşa
veye onarım tarihleri ile bu yapıların kitabeleri arasında tam bir tutarlılığın olduğunu
söylemek pek mümkün görünmemektedir. Örneğin belgede beşinci sırada yer alan
Abadan Camisi’nin onarım tarihi olarak H.(1)322/M.1904 tarihi verilmiş olmasına
karşın, camideki onarım kitabesi, H.1323/M.1905 tarihlidir. Yine belgede, günümüze
ulaşamayan Ahi Ahmed, Selman Bey, Himmet Sofu, Zaralızade Recep Paşa, Vişneli
Camileri ile bugün mevcut olan Şems ve Abadan Camilerine ait belirtilen inşa veya
onarım tarihleri ile tespit edilen kitabe, vakfiye ve arşiv belgelerinde yer alan tarihler
arasında tutarsızlık görülmektedir. Diğer taraftan Hasan Paşa Camisi’nin belgede
yazılan inşa tarihi ile inşa kitabesi uyuşmaktadır. Fakat belgede, Kale Camisi gibi
kitabesi olan bazı camilerin inşa tarihi kısımlarının boş bırakılmış olması da dikkat
çekicidir. Ayrıca bugün mevcut olan Örtmeli ve Ali Baba Camileri hakkında söz konusu
belgede bilgi verilmemiş olması da ilginçtir. Bu nedenlerle belgede belirtilen bilgilere
şüpheyle yaklaşılması gerektiği düşünülmektedir. Bahsedilen belgede, camilere ait
verilen boy ve genişlik ölçüleri ile günümüze ulaşmış camilerin ölçüleri arasında çok
fazla bir farkın bulunmadığı gözlenmiştir. İncelenen cami ve mescitlerin, belgenin
hazırlandığı dönemden günümüze kadar onarım çalışmaları geçirmiş olabileceği,
özellikle de son cemaat mahallerinin sık sık değiştiği dikkate alındığında, bu farkın
ortaya çıktığı kabul edilebilir. Dolayısıyla, boy ve genişlik ölçüleri verilen cami ve
mescitlerin bizzat ölçüleri alınarak söz konusu belgeye yazılmış olabileceği
4
Yüksel Erol Arşivi’inde bulunan belge.
5
söylenebilir. Bahsi geçen belgenin ne amaçla ve kimler için hazırlandığına dair bilgi
yoktur. Bunların dışında belgedeki diğer sorun, belgenin hazırlandığı tarihin
belirtilmemiş olmasıdır. Bu belgenin dışında, Osmanlı döneminde bir vilayet sınırları
içerisinde mevcut olan cami ve mescitlerin bir tablo şeklinde ayrıntılı dökümünün
yapılması işleminin diğer şehirlerde de yapıldığına dair herhangi bir belgeye ya da
yayına ulaşılamamış olması da söz konusu belgeyi tarihlendirmede sıkıntı yaratmıştır.
Yukarıda bahsedilen belgenin tarihlendirilmesi, belgede adı geçen cami ve mescitlerin
inşa ya da onarım tarihleri göz önünde bulundurularak yapılmaya çalışılmıştır. Belgede
65. sırada kaydedilen ve Keçi Bula mevkiinde bulunan Hacı Bekir Ağa nam-ı diğer
Şehidler Camisi’nin inşa tarihi bölümünde, tecdiden (onarım) tarihi olarak H.(1)330
(M.1912) yazılmıştır. Dolayısıyla söz konusu belge, bu camiden önce hazırlanmış
olamaz. Yine belgede dördüncü sırada kaydedilen Hacı İzzet Paşa Camisi’nin açık
olduğu belirtilmiştir. Hacı İzzet Paşa Camisi’nin, 1927 yılında Şehir Meydanı’nı
genişletme çalışmaları sırasında tamamen yıkıldığı bilinmektedir. Bu sebeple bu
belgenin, 1927 yılından sonra da hazırlanmış olması mümkün değildir. Bu bilgiler
ışığında belgenin, 1912-1927 yılları arasında hazırlanmış olabileceği söylenilebilir.
Sivas’ta yer alan Osmanlı camileri hakkında bilgi bulabildiğimiz en erken tarihli
yayınlardan birisi de, 1928 yılında İsmail Hakkı Uzunçarşılı ve Rıdvan Nafiz Edgüer’in
birlikte hazırladıkları “Sivas Şehri” adlı eserdir. Bu eser, 1997 yılında Recep Toparlak
tarafından sadeleştirilerek yayınlamıştır5. Bu çalışmanın önemi, kaleme alındığı 1928
yılından günümüze kadar eserde değinilen camilerden birisinin tamamen ortadan
kalkmış olması düşünüldüğünde daha da iyi anlaşılabilir.
Sivas’ta bulunan tarihi kimliğe sahip yapılar içerisinde değerlendirilen Osmanlı camileri
üzerine hazırlanmış en erken tarihli araştırmalardan bir diğerini de Yusuf Akyurt
gerçekleştirmiştir6. Araştırmacı İncesu, Kayseri, Divriği ve Sivas’taki Osmanlı mimari
eserleriyle birlikte Sivas il merkezindeki Osmanlı dönemine ait camilerin kitabeleri,
5
İsmail Hakkı Uzunçarşılı ve Rıdvan Nafiz Edgüer’in birlikte hazırladıkları “Sivas Şehri” adlı eserin ilk
dokuz bölümünde Sivas’ın siyasi tarihi hakkında bilgiler verilmektedir. Eserin son bölümde ise “Sivas
Kitabeleri” başlığı altında kitabesiz üç adet eserle birlikte toplam 36 adet yapının banisi, inşa tarihi ve
onarımları belirtilmiştir. Bu eserlerden sekiz âdeti Osmanlı dönemi camileri içerisinde yer almaktadır.
Konu hakkında daha geniş bilgi için bakınız, İsmail Hakkı Uzunçarşılı-Rıdvan Nafiz Edgüer, Sivas Şehri
(Sadeleştiren:Recep Toparlı), Sivas, 1997.
6
Yusuf Akyurt, Türk Asar-ı Atikasi Binalerine Aid Tarihi Mecmu’a Yaln’z Osmanlılar Devri
İncesu, Kayseri, Divriği, Sivas Şehirleri (Basılmamış), Kısım:III, Cilt:VI, Ankara, 1946-1947.
6
vakfiyeleri ve bazı yapıların planları ile fotoğraflarına yer vermiştir. Mimari tanımların
bulunmadığı bu eserin önemi, yazıldığı 1946-47 yılından bu yana ortadan kalkan birçok
eserin isminden, kitabesinden ve vakfiyesinden bu çalışma sayesinde haberdar
olunmasıdır.
Kadri Erdil’in 1953 yılında yayınlanan “Sivas Rehberi” isimli çalışmasının dördüncü
bölümünde Sivas abideleri adlı başlığı altında, Sivas şehir merkezinde bulunan Osmanlı
dönemine ait camilerden yedi âdetinin ismi, banisi ve inşa tarihi verilmesine karşın,
eserlerin mimari tanımları, röleve planlarına ve ayrıntılı fotoğraflarına yer
verilmemiştir7.
İller Bankası tarafından 1967 yılında yayınlanan “Sivas Analitik Etüdleri” adlı
araştırmanın “Sivas’ta Bulunan Tarihi Eserler Hakkında Kısa Bilgiler” başlığı altında
Sivas’taki tarihi kimliğe sahip mimari eserler üç ana bölüme ayrılarak incelenmiştir. Bu
ana bölümlerden “Osmanlı Döneminde Yapılanlar” adı altındaki bölümde konu ile ilgili
yedi adet caminin bulunduğu mahalle, bani ve inşa tarihleri hakkında kısaca bilgiler
verilmiştir. Ancak verilen bu bilgilerin herhangi bir yazıt ya da belge gösterilmeden,
plan ve fotoğraflar ile desteklenmemiş olmasına rağmen hazırlanmış olduğu dönem
dikkate alındığında kayda değer bir araştırmadır8.
7
Kadri Erdil, Sivas Rehberi, Sivas, 1953, s.32-34.
8
Anonim, Sivas Analitik Etüdleri, Ankara, 1967.
9
Hikmet Denizli, Sivas Tarihi ve Anıtları, Sivas, Tarih Yok.
7
Hakkı Acun’un “Sivas ve Çevresi Tarihi Eserlerin Listesi ve Turistik Değerleri” adlı
makalesinde, il merkezi sınırları içerisinde Osmanlı dönemine ait 13 adet caminin
mimari özelliklerine kısaca değinilerek bani ve inşa tarihlerlerinden bahsedilmiştir10.
Ömer Demirel tarafından 1991 yılında hazırlanan “Sivas Şehir Hayatında Vakıfların
Rolü (1700-1850)” adlı doktora tezinde, Sivas şehir merkezindeki bazı cami ve
mescitlerin isimlerine, bulundukları yerlere, banilerine ve inşa tarihlerine
değinilmiştir11. Bu tez, 2000 yılında ismi değiştirilerek TTK tarafından yayınlanmıştır12.
Aynı araştırmacının, “II. Mahmud Döneminde Sivas’ta Esnaf Teşkilatı ve Üretim-
Tüketim İlişkileri”13 ve “Osmanlı Dönemi Sivas Şehri ve Esnaf Teşkilâtı”14 adlı
çalışmalarından da yararlanılmıştır.
Saim Savaş’ın ele aldığı “Bir Tekkenin Dini ve Sosyal Tarihi Sivas Ali Baba Zaviyesi”
adlı araştırmada, Osmanlı döneminde inşa edilen zaviyenin fiziki yapısı çerçevesinde,
zaviyeyi oluşturan müştemilatı kapsamında caminin mimari tanımı ve özelliklerinden
ziyade Ali Baba’nın kimliği, zaviyenin işleyişi, kurulduğu bölgenin iskânındaki rolü ve
vakıfları üzerinde durulmuştur15.
Nazif Öztürk’ün hazırladığı “Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesi” adlı
çalışmada, 1940 yılında Sivas il merkezinde birinci derecede onarılması gereken 19 adet
cami için 24.140.00 TL. keşif bedeli belirlendiği tespit edilmiştir16. Fakat bu camilerin
hem isimleri hem de onarımlarına ilişkin bilgiler belirtilmemiştir. Aynı çalışmadan,
31.12.1990 tarihinde Sivas’ta bulunan 162 tescilli eserden 107 adetinin cami olduğuna
dair bilgilere ulaşılmıştır17.
10
Hakkı Acun, “Sivas ve Çevresi Tarihi Eserlerin Listesi ve Turistik Değerleri”, Vakıflar Dergisi,
Sayı:20, Ankara, 1988, s.183-220.
11
Ömer Demirel, Sivas Şehir Hayatında Vakıfların Rolü (1700-1850), (Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yayınlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 1991.
12
Ömer Demirel, Osmanlı Vakıf Şehir İlişkisine Bir Örnek:Sivas Şehir Hayatında Vakıfların Rolü,
Ankara, 2000.
13
Ömer Demirel, II. Mahmud Döneminde Sivas’ta Esnaf Teşkilatı ve Üretim-Tüketim İlişkileri,
Ankara, 1989, s.178-179.
14
Ömer Demirel, Osmanlı Dönemi Sivas Şehri ve Esnaf Teşkilâtı, Sivas, 1998.
15
Saim Savaş, Bir Tekkenin Dini ve Sosyal Tarihi Sivas Ali Baba Zaviyesi, Sivas, 1991.
16
Nazif Öztürk, Türk Yenileşme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesi, Ankara, 1995, s.242.
17
N. Öztürk, a.g.e., s.449.
8
Selahaddin Yasak’ın bir tebliğ olarak sunduğu “Tarihi, Kültürel ve Doğa Güzellikleri
Açısından Sivas” isimli bildirisinde Sivas il merkezi içerisinde yer alan tarihi kimliğe
sahip eserler dâhilinde bulunan camiler başlığı altında beş adet Osmanlı Dönemi
camisine değinilmiştir. Bu tebliğide, camilerin yalnızca isimleri, kim tarafından ve ne
zaman inşa ettirildiği hakkında kısaca bilgi verilmiş olup mimari ve süsleme
özelliklerine, dönemi içerisindeki önemlerine değinilmediği gibi eserlerin planlarına da
yer verilmemiştir18.
18
Selahaddin Yasak, “Tarihi, Kültürel ve Doğa Güzellikleri Açısından Sivas”, Cumhuriyetin 80.
Yılında Sivas Sempozyumu 15-17 Mayıs 2003-Sivas Bildirileri, Sivas, 2003, s. 727-731.
19
Memduh Ahmet Mahiroğulları, İlk Çağlardan Günümüze Sivas İli, Sivas, 2003, s.80-81.
20
Ülkü Kaya, 60 Numaralı Sivas Şer’iye Sicili (H.1312-1314/M.1895-1897) Transkripsiyonu ve
Değerlendirmesi, (Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),
Kayseri, 2004.
21
Fikri Karaman, Sâlnâme-i Vilâyet-i Sivas (Sivas, Amasya, Tokat ve Karahisar-ı Şarkî)
(1308/1890), İstanbul, 2001, s.101.
22
Ayten Selvitop, Hicri 1288 (1871) ve Hicri 1306 (M.1888) Tarihli Sivas Vilayet Salnamelerinin
Günümüz Harflerine Çevrilmesi ve Mukayeseli Değerlendirilmesi, (Erciyes Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kayseri, 2004.
9
Yukarıda incelenen salnamelerde, Meydan Camisi dışındaki hiç bir cami ve mescitin
adı, banisi ve inşa tarihi üzerinde durulmamış, yalnızca bu cami ve mescitlerin toplam
sayısı verilmiştir.
23
Sibel Aktaş, Hicri 1300 (1884) ve Hicri 1302 (M.1886) Tarihli Sivas Vilayet Salnamelerinin
Günümüz Harflerine Çevrilmesi ve Değerlendirilmesi, (Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kayseri, 2005.
24
Sibel Aktaş, a.g.t.,Hicri 1300 (1884) ve Hicri 1302 (M.1886) Tarihli Sivas Vilayet Salnamelerinin
Günümüz Harflerine Çevrilmesi ve Değerlendirilmesi, (Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kayseri, 2005.
25
Ayten Selvitop, Hicri 1288 (1871) ve Hicri 1306 (M.1888) Tarihli Sivas Vilayet Salnamelerinin
Günümüz Harflerine Çevrilmesi ve Mukayeseli Değerlendirilmesi, (Erciyes Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kayseri, 2004.
26
Salname-i Vilayet-i Sivas-1289, s.98.
27
Salname-i Vilayet-i Sivas-1301, s.173.
28
Salname-i Vilayet-i Sivas-1306, s.204.
29
Salname-i Vilayet-i Sivas-1308, s.242; Fikri Karaman, Sâlnâme-i Vilâyet-i Sivas (Sivas, Amasya,
Tokat ve Karahisar-ı Şarkî) (1308/1890), İstanbul, 2001, s.101.
30
Salname-i Vilayet-i Sivas-1325, s.258.
31
Salname-i Vilayet-i Sivas- 1287.
32
Salname-i Vilayet-i Sivas-1288.
33
Salname-i Vilayet-i Sivas-1298.
34
Salname-i Vilayet-i Sivas-1300.
35
Salname-i Vilayet-i Sivas-1303.
10
1.5.1. Tarihçe
36
Hakkı Acun, “Yolların Kesiştiği Şehir Sivas”, Cumhuriyetin 80. Yılında Sivas Sempozyumu 15-17
Mayıs 2003-Sivas, Bildirileri, Sivas, 2003, s. 23.
37
H. Denizli, a.g.e.,s.14.
38
A. Tuba Ökse, “Sivas’ta Arkeolojik Araştırmaların Tarihçesi”, Revak-93, Sivas, 1993, s. 21.
39
H.Denizli, a.g.e., s.2
40
A.T. Ökse, a.g.m., s.23.
41
A. T. Ökse, a.g.m., s 23.
11
Araştırmalar sonunda elde edilen bulgu ve buluntulardan, yörede ilk yerleşimin Neolitik
döneme kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Bu düşünceyi bilhassa Hafik/Pılır Höyükte
çıkarılan buluntular doğrulamaktadır42. Yine, Sivas ve çevresinde gerçekleşen yüzey
araştırmaları ve kazılar sonucunda elde edilen kalıntılar Sivas ili tarihinin Neolotik
dönemden sonra da M.Ö. 5. ve 4. binli yıllarıda yani Kalkolitik döneminde sürdüğüne
işaret etmektedir. Sivas’ta Kalkolitik dönemi takiben Eski Tunç Çağı’na ait yerleşmenin
olduğunu M.Ö. 3. bin yılına ait çanak çömlek kalıntıları kanıtlamaktadır43.
Sivas’ın yazılı tarih dönemi M.Ö. 2600 yıllarında Hititlerle başlamaktadır. Hititlere
M.Ö. 1200 yıllarında Frigyalılar’ın son vermesiyle Sivas, M.Ö. VII.yüzyılda
Anadolu’ya gelen Kimmer ve İskit kavimlerinin gelmesiyle yerleşim alanı olmuştur.
M.Ö. 590’larda Med Kralı Keyaksar’ın sayesinde il, Medler’in topraklarına katılmıştır.
Ancak kısa süren Medler’in Anadolu hâkimiyeti sonrasında Sivas M.Ö. 550’lerde
Persler’in egemenliğine girmektedir. Makedonya Kralı Büyük İskender’in M.Ö. 334’te
Anadolu’ya gelerek şehirdeki Pers hâkimiyetine son vermesine karşın, M.Ö. 332’de
Pers yöneticisi I.Ariarates’in Kapodakya Krallığını yeniden kurmasıyla birlikte Sivas
uzun bir süre Kapodakya Krallığı egemenliği altında kalmıştır. Sivas, M.Ö. 66’da siyasi
hâkimiyeti altına girdiği Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrıldığı 395 yılına kadar bu
siyasi güçün sınırları içerisinde kalmıştır44. Sivas, Roma İmparatorluğu döneminde
olduğu gibi Bizans İmparatorluğu döneminde de sınır bölgesi niteliğini korumuştur.
Şehir, VII. yüzyılın ilk yarısında Sasaniler tarafından ele geçirilse de bu pek uzu süreli
olamamış, 656/657 yıllarında Malatya’yı alan İslam ordularına boyun eğmiştir45.
Sivas’a ilk Türk akınlarının 1059 yılına doğru gerçekleştiğini, surları bulunmayan şehre
giren akıncıların Sivas’ı yağmaladığından ve halkı kılıçtan geçirildiğinden Urfalı
Mateos bahsetmektedir46. Anadolu’nun büyük kısmı gibi Sivas’ın da Türk hâkimiyetine
kesin olarak girmesi 1071 Malazgirt Savaşı sonrasında gerçekleşir47. Danişmendliler
idaresindeki Türkler başta Sivas ve Kayseri olmak üzere Orta Anadolu Bölgesi’nde
42
M. A. Mahiroğulları, İlk Çağlardan…, s.14.
43
H. Denizli, a.g.e., s.3.
44
M. A. Mahiroğulları, İlk Çağlardan…, s.15-16.
45
Besim Darkot, “Sivas”, Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi, Cilt:X, İstanbul, 1980, s.570.
46
Urfalı Mateos Vekayi-namesi (952-1136) ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162), (Türkçeye
Çeviren:Hrant D.Andreasyan), Ankara, 1987, s.110-111.
47
Mustafa Demir, Türkiye Selçukluları ve Beylikler Devrinde Sivas Şehri, Sakarya, 2005, s. 19.
12
Sivas, 1243 Kösedağ Savaşı’na kadar Selçuklu Devleti’nin başına geçen I.Gıyaseddin
Keyhüsrev (1205-1211); I.İzzeddin Keykavus (1211-1220); I.Alaeddin Keykubat
(1220-1237); II. Gıyaseddin Keyhüsrev (1237-1246) dönemlerinde ve özellikle
I.Alaeddin Keykubat zamanında altın çağını yaşamıştır52. 1243 Kösedağ Savaşı
galibiyeti sonrasında Baycu Noyan komutasındaki Moğol ordusu takibe koyularak
Sivas’a doğru ilerledi53. Sivas’ın o zamanki kadısı olan Kırşehirli Necmeddin daha önce
Harizm’de Moğol istilasına şahit olmasından dolayı Moğollarla anlaşarak şehir halkını
büyük bir katliamdan kurtarmıştır. Yapılan anlaşma uyarınca Sivas’ı Moğollar üç gün
süreyle yağmalamışlardır54.
48
Ali Sevim-Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi Siyaset, Teşkilat ve Kültür, Ankara, 1995,
s.72.
49
Osman Turan, Selçuklular ve İslamiyet, İstabul, 1998, s.118.
50
Mükrin H. Yınanç, ‘Danişmendliler’, Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi, Cilt:III, İstanbul,
1988, s.474; Sefer Solmaz, “Danişmedliler”,Türkler, Cilt:VI, Ankara, 2002, s.436.
51
Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye-Siyasi Tarih Alp Arslan’dan Osman Gazi’ye
(1071-1328), İstanbul, 1999, s.217; Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, (Çeviren:Erol
Üyepazarcı), İstanbul, 2000, s.53.
52
M. A. Mahiroğulları, İlk Çağlardan…, s.18-19.
53
M. Demir, a.g.e., s.46.
54
O. Turan, Selçuklular Zamanında…, s.440-441.
55
Osman Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar Metin, Tercüme ve Araştırmalar,
Ankara, 1988, s.116.
13
sürdüren İlhanlılar’ın Anadolu valilerine merkezlik etmiş, son vali Emir Timurtaş’ın
Mısır’a giderken yerine Emir Eratna’yı vekil bırakmasıyla Eratnalılar’ın (1328-1381)
Kayseri’den önceki merkezi haline gelmiştir56. 1381-1398 yılları arasında Sivas,
Eratnalılar zamanında kadılık yapan Kadı Burhaneddin Ahmed’in eline geçmiş57 ve
şehir Kadı Burhaneddin Beyliği’nin merkezi olmuştur58. 1398‘de Kadı Burhaneddin
Ahmed ile Akkoyunlu Karayülük Osman Bey arasında Sivas yakınlarında yapılan savaş
Akkoyunlular’ın üstünlüğüyle sonuçlanmış ve Kadı Burhaneddin Ahmed esir düşerek
öldürülmüştür59. Kadı Burhaneddin’in öldürülmesi sonrasında Sivas halkı, Karayülük
Osman Bey’e karşı şehri teslim etmeyerek direniş göstermiştir. Ancak hem şehrin
yağmalanması endişesi hem de yaklaşan Timur tehlikesi Osmanlı Devletinden Sivas’ın
teslim alınması konusunda talepte bulunmada etkili olmuştur60. Bu istek üzerine
Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid, büyük oğlu Süleyman Çelebi’yi Sivas’a göndererek
vali olarak tayin etmiştir61. Sivas’a ulaşan Süleyman Çelebi Akkoyunlu Karayülük
Osman Bey’i mağlup ederek Sivas, 1398’de Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Böylece
Sivas, Kayseri, Tokat ve Niksar bölgeleri Osmanlı sınırlarına dâhil olmuş ve bu bölgeye
Yıldırım, oğlu Süleyman Çelebi’yi vali olarak tayin etmiştir62. Fakat Sivas’taki ilk
Osmanlı hâkimiyeti kısa sürdü. Timur, Osmanlı topraklarına girerek Sivas’a kadar
ulaşmış ve şehri kuşatma altında tutmuştur63. Ancak şehir bu kuşatmaya 18 gün
dayanabilmiştir64. Timur’un daha fazla kan dökülmemesi yönünde söz vermesine
karşın, bu sözünde durmayarak siyasi sonuçlarından ziyade ekonomik ve fiziki açıdan
büyük felaketlerden birine neden olmuştur65.
56
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, Ankara,
1998, s.157.
57
M.Fahreddin Başel, Sivas Bülteni, Sivas, 1935, s.23.
58
Kemal Göde, “Eratnalı Devleti Tarihine Genel Bir Bakış (1327-1381)”, Türkler, Cilt:VI, Ankara,
2002, s.803.
59
İsmail Hakkı Uzunçarşılı,a.g.e.,s.164; Mirza Bala, ”Kadı Burhaneddin”, Milli Eğitim Bakanlığı İslam
Ansiklopedisi, Cilt:VI, Eskişehir, 2001, s.47.
60
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.111.
61
Mükrimin H. Yınanç, “Akkoyunlular”, Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi, Cilt:I, Eskişehir,
2001, s.256
62
Aşık Paşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, (Hazırlayan:Kemal Yavuz-M.A.Yekta Saraç), İstanbul,
2003, s.137.
63
Ömer Demirel, “Sivas’ın Timur Tarafından Zaptı ve Yağmalanması”, Cumhuriyetin 80. Yılında Sivas
Sempozyumu 15-17 Mayıs 2003-Sivas, Bildirileri, Sivas, 2003, s.33.
64
B. Darkot, a.g.m., s. 572.
65
İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Cilt:I, Ankara, 1995, s.303; Ö. Demirel, “Sivas’ın
Timur…”, s.35.
14
1402’deki Timur felaketinden sonra Sivas’ın yönetimi, 1408 yılına kadar Kadı
Burhaneddin’in damadı Mezid Bey’in idaresinde kalmıştır66. Şehrin Osmanlı
topraklarına tekrar katılması Sultan Bayezid’in oğlu Şehzade Çelebi Mehmet, Mezid
Bey’in saltanatına son vermesiyle gerçekleşmiştir. Ancak 1472’de Yusuf Mirza
komutasındaki Akkoyunlu ordusu Sivas’a saldırısına rağmen Fatih Sultan Mehmet’in
bir yıl sonra Akkoyunlular’a karşı elde ettiği Otlukbeli zaferi şehirde uzun süreli huzur
ortamını sağlamıştır67.
XVII. yüzyılı adeta bir geçiş dönemi olarak yaşayan Sivas’ta, XVIII. yüzyılda gasb,
yağma ve talan etme eylemleri artmış ve buna bağlı olarak da şehirde asayiş bozularak
zulüm, haksızlık ve ahlaksızlık yoğunlaşmıştı. Sicillere geçen deyimi ile bu dönemde
Sivas, “eşkiya yatağı” haline dönüşmüştü70. Bu yüzyılda Sivas’ın idaresi, sicil
kayıtlarından elde edilen bilgilere göre, mütesellimlerin eline geçmişti. Öyleki, Sivas
Kadıları bile bu mütesellimlerin isteklerinin dışına çıkamıyordu. Bu mütesellimler de
daha çok Zaralızade, Sarızade ve Kenanzade gibi ailelerine mensup kişilerdi71.
1831 Osmanlı nüfus sayımında Sivas, Eyalet-i Sivas olarak geçmektedir72. Buna göre
Sivas; Amasya, Bozok, Çorum, Canik, Divriği ve Arapkir’den oluşan yedi sancaktan
66
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.122.
67
B. Darkot, a.g.m., s. 573.
68
Hasan Yüksel, “Osmanlı-Safevi Mücadelesinde Sivas”, Cumhuriyetin 80. Yılında Sivas
Sempozyumu 15-17 Mayıs 2003-Sivas, Bildirileri, Sivas, 2003, s.153.
69
H. Yüksel, a.g.m., s.153-154; S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.78; Saim Savaş, XVI. Asırda Anadolu’da
Alevilik, Ankara, 2002, s.142-143; Saim Savaş, “Susamışlar Konağı”, Revak-2003, Sivas, 2003, s.116;
70
Saim Savaş, “18. Asrın Sonlarında Sivas’ta İdari Durum Aşayiş ve Ahlak”, Revak-91, Sivas, 1991,
s.45.
71
S. Savaş, “18. Asrın Sonlarında…”, s.42,51, dipnot:26.
72
Fazıla Akbal, “1831 Tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’nda İdarî Taksimat ve Nüfus”, Belleten,
Cilt:XV, Sayı:60, s.622.
15
meydana gelmekteydi73. Sivas merkez sancağı ise Liva-i Sivas (Paşa Sancağı) şeklinde
anılmaktadır. 1847 yönetim düzenlemesinde Sivas eyaleti; Merkez sancak, Amasya ve
Divriği’den, 1854 düzenlemelerinde de Sivas Merkez, Amasya, Karahisar-ı Şarki
(Şebinkarahisar) sancaklarından meydana gelmekteydi. 1900’de Sivas Sancağı’na
Bünyan-ı Hamid ve Kangal kazaları bağlanmıştır. Fakat 1911’de Bünyan-ı Hamid
Kayseri’ye, Darende de Malatya’ya bağlanmıştır74.
I.Dünya savaşı sonrasında Osmanlı devleti mağlup olunca Mondros Ateşkes Antlaşması
yapılmasına müteakip yabancı güçler Anadolu’yu işgal etmeye başlamışlardı. Sivas
vilayeti de Ermenilerin bağımsız devlet kurmaya çalıştıkları Vilayeti Sitte olarak
adlandırılan Van, Erzurum, Mamurat’ül Aziz, Bitlis ve Diyarbekır ile birlikte bu vilayet
sınırları arasında yer almaktaydı75.
İlk çağlardan itibaren önemli bir merkez olan Sivas, bu özelliğini Kurtuluş Savaşı
sırasında da devam ettirmiştir. Erzurum Kongresi kararlarının yeniden teyit edildiği,
toprak bütünlüğünü ve ulusal bağımsızlığın korunmasını isteyen milli bir kongreye 4-11
Eylül 1919’da ev sahipliği yaparak Cumhuriyetin temellerinin atılmasına tanıklık
etmiştir76.
1.5.2. Coğrafya
Sivas ili İç Anadolu Bölgesi’nin doğusunda yer almaktadır. İl topraklarının büyük bir
kısmı Kızılırmak, bir kısmı da Yeşilırmak ve Fırat havzalarındadır. 28488 km2
73
F. Akbal, a.g.m., s.622-623.
74
Ramazan Özey, 20. Yüzyılın Başlarında Sivas’ın Tarihi Coğrafyası (Historical Geography Of In The
20 th Century), Cumhuriyetin 80. Yılında Sivas Sempozyumu 15-17 Mayıs 2003-Sivas, Bildirileri,
Sivas, 2003, s.135.
75
R. Özey, a.g.m., s.133.
76
Anonim, Sivas İl Yıllığı, Sivas, 1967, s.68; Laszlo Rasonyı, Tarihte Türklük, Ankara, 1993, s.262;
Bernard Lewıs, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Ankara, 2000, s.249; Birsen Ersel, “Sivas’ın Türk
Tarihindeki Yeri ve Sivas Kongresi” Cumhuriyetin 80. Yılında Sivas Sempozyumu 15-17 Mayıs 2003-
Sivas, Bildirileri, Sivas, 2003, s. 47.
77
R. Özey, a.g.m., s.134.
16
yüzölçümü ile Konya’dan sonra Türkiye’nin ikinci en büyük ilidir78. Sivas, doğuda
Erzincan; kuzeyde Giresun, Ordu, Tokat; batıda Yozgat; güneyde Kayseri,
Kahramanmaraş ve Malatya illeriyle çevrilidir (Harita.1-2-3).
İl yeryüzü şekilleri açısından oldukça engebeli bir yapıya sahiptir. Arazi yapısını
platolar, dağlar ve derin vadiler oluşturur. İç Anadolu Bölgesi’nin yüksek platoları
üzerinde başlayan ve doğuya doğru yükselen il, doğu ve güneydoğuda dağlık ve sarp bir
kesimle sonuçlanmaktadır. Şehir, genel olarak dağlık ve yüksek plato yeryüzü
şekillerine sahiptir. Deniz seviyesinden yüksekliği ortalama 1000 metrenin üzerindeki
Sivas’ın %47.6’sı platolarla, % 46.2.’si dağlarla ve % 6.2’si ise ovalarla kaplıdır80.
1151 km. uzunluğu ile ülkemizin en uzun akarsuyu olan Kızılırmak, Sivas’ın en önemli
akarsuyudur. Kızılırmak, Hafik’te Koru Çayı’nı ve Acısu’yu da alarak Sivas merkez
ilçe topraklarına girerek burada Tecer, Fadlum, Bedirli Çaylarını, Mısmıl ve Murdar
Irmaklarına katılır. Kızılırmak’a Kalın Köyü yakınlarında Yıldız Irmağı ve Kalın Çayı;
Şarkışla’da Kaldırak Çayı ve Acısu; Gemerek’te Kasımbeyli ve Göksu Deresi’nin
birleşmesiyle Deveboynu Yöresi’nden Sivas il sınırlarını terk eder. İl sınırlarında tabii
göl olarak Tödürge, Hafik, Lota ve Gürün Gökpınar gölleri, baraj olarak da Kılıçkaya,
Çamlıgöze, Gölova, Yapıaltın, Mursal, Maksutlu ve Gazibey barajları bulunmaktadır81.
İl topraklarında genel olarak yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı olan
karasal iklim görülür. Yeşilırmak Havzasında ise tipik kara ikliminden ziyade
78
M. A. Mahiroğulları, İlk Çağlardan…, s. 6.
79
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf …, s. 9.
80
Adem Esen, “Sivas Hakkında Genel Ekonomik Bilgiler (General Economik İnformations About
Sivas)”, Sivas Ekonomisi, Sivas, 1999, s.6.
81
M. A. Mahiroğulları, İlk Çağlardan…, s. 9-10-11.
17
Karadeniz iklimine benzer daha yağışlı ve kışların daha ılık geçtiği bir tür geçiş iklimi
hâkimdir. Sivas’ın merkez ilçesinde yıllık yağış ortalaması 430 mm3’dür. Sivas’ta en
çok yağış Nisan ve Mayıs aylarında, en az yağış ise Temmuz ve Ağustos aylarında
gerçekleşmektedir.
82
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.19;
83
Baldırbazarı, Üryan-ı Müslüm ve Üryan-ı Zimmi Mahalleleri II. Mahmud döneminde birleştirilerek
Sularbaşı Mahallesi olarak adlandırılmıştır. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, II. Mahmud…, s. 144-
145’deki tablo 1-B.
18
84
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
85
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
86
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.25.
87
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.28-29; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.59.
19
Şeyh Çoban Mahallesi’nde bulunan mescit, Şeyh Hüseyin Rai (Şeyh Çoban Veli)91
tarafından inşa ettirilmiştir. Mescitin kesin olarak ne zaman yıkıldığı hakkında bilgi
yoktur. Ancak mescitin, XX. yüzyılın ilk çeyreğinde mevcut olduğunu İ. H.
Uzunçarşılı-R. N. Edgüer’in çalışmalarından öğrenmekteyiz. Aynı çalışmada, mescitin
yanındaki türbeye bitişik vaziyette inşa edildiği ve iki basamak ile mescit ve türbenin
birbirlerinden ayrıldıklarına dair bilgiler verilmiştir. Bu eserde ayrıca, mescitin mihrabı
yanındaki duvara konmuş Arap harfleri ile yazılmış iki kitabeye de yer verilmiştir92. Y.
Akyurt 1946-47 yıllarındaki araştırmasında, mescitin yıkıldığını ve sadece türbenin
mevcut olduğunu belirtmiştir. Y. Akyurt, İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer’in mescit
içerisinde bulunduğundan bahsettikleri kitabelerin türbe içerisinde bulunduğuna işaret
ederek kitabelerin Arapça yazılışlarını ve anlamlarını çalışmasında yer vermiştir.
Aşağıda vereceğimiz kitabeler Y. Akyurt’tan alınmıştır93.
88
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.96.
89
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.122.
90
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
91
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, türbede gömülü olan kişinin halk arasında Şeyh Hüseyin Rai ve Şeyh
Çoban Veli ismiyle anıldığını ve Şeyh Necmeddin Kübra’nın haleflerinden olduğunu belirtmekle birlikte
Şehy Çoban’ın kim olduğu konusunda kesin hüküm vermekten çekinmişlerdir. Konu hakkında daha geniş
bilgi için bakınız, İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.162-163.
92
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.162.
93
Y. Akyurt, a.g.e., s.72-73.
20
Kitabenin Anlamı:
Kitabenin Anlamı:
94
Y. Akyurt, a.g.e., s.73.
95
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
21
karşın inşa tarihi kısmı boş bırakılmış olup, ahşap olan caminin boyunun sekiz ve eninin
de dokuz (metre) olduğu ve minaresinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Aynı belgeden,
mescitin harap bir vaziyette bulunduğuna, 140 metre yakınlarında Kale-i Cedit Camisi
Mesciti’nin yer aldığı belirtilmiştir.
96
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
97
Ö. Demirel, “Kadiriye Tarikatının...”, s.364; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.48,61.
22
cüzhanın bulunduğu anlaşılmaktadır98. Ayrıca vakfiyede, cami için günlük beş akçe
karşılığında bayram ve cuma günlerinde hutbe okuyacak bir hatip, günlük altı akçeyle
çalışan bir imamın tayin edildiği, günlük iki akçe karşılığında bir hoşhân, yine birine
günlük iki, diğerine de üç akçe karşılığında çalışmak üzere iki müezzinin şart
koşulduğuna dair bilgilere yer verilmiştir99. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki bir
belgeden, 1572 tarihli Mahmud Kethüda Vakfı gelirinden Sarı Şeyh Camisi’nde Kur’an
okunması için cüzhanlara ücret verildiği tespit edilmiştir100. Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğü Arşivi’ndeki, 1576 tarihli Defter-i Evkâf-ı Rûm’daki kayıttan aynı vakıf
içerisinde olmalarına karşın zaviye için 1380 akçe, cami için ise 5400 akçe olmak üzere
toplam 6780 akçe geliri olduğu belirlenmiştir101. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki
1730-1821 yılları arasındaki Hurufat Defterleri’nde, Ahmed Çavuş evkafı gelirlerinden
de cami müezzini ve cüzhanlarına gelir ayrıldığına dair bilgilere ulaşılmıştır102. Arşiv
belgelerinden, cami hakkındaki bilgilerin 1835 yılına kadar devam ettiği tespit
edilmiştir103. Günümüze gerek camiye gerekse de zaviyeye ait herhangi bir temel
bakiyesi ulaşamamıştır. Ancak hem vakfın gelir kaynakları belirtilirken yapılan ayrıntılı
tanımlamalardan hem de Sivas şehir tarihçisi Kadir Üredi’den alınan bilgiler ışığında
cami ve zaviyenin yeri kesin olarak belirlenebilmektedir. Ayrıca, Kadir Üredi’nin
fotoğraf arşivi’nde bulunan eski bir fotoğraftan Ziya Bey Kütüphanesi’nin
güneydoğusunda bulunan tek şerefeli cami, açık bir şekilde fark edilebilmektedir
(Fot.1). Kadir Üredi, 1945’li yıllara kadar mevcut olan caminin beden duvarlarında
kerpiç, üst örtü ve taşıyıcı sistemde ahşap malzemenin kullanıldığını ifade
etmektedir104.
98
Ö. Demirel, “Kadiriye Tarikatının...”, s.369.
99
Ö. Demirel, “Kadiriye Tarikatının...”, s.370.
100
Ö. Demirel, “Kadiriye Tarikatının...”, s.368.
101
Ö. Demirel, “Kadiriye Tarikatının...”, s.368.
102
Ö. Demirel, “Kadiriye Tarikatının...”, s.368.
103
Ö. Demirel, “Kadiriye Tarikatının...”, s.369.
104
Bu bilgi, Sivas Şehir Tarihçisi Kadir Üredi ile 18.03. 2006 tarihinde gerçekleşen görüşmede
belirtilmiştir.
23
Çarşıbaşı Mahallesi, Paşa Cami Sokak üzerinde bulunan yapı günümüze ulaşamamıştır.
Vakfiyesine göre, Selman Bey105 tarafından XV. yüzyılın ilk çeyreğinde inşa ettirilen
cami, 1973 yılında çıkan yangında tamamen yanarak ortadan kalkmıştır. 1974-1980
yılları arasında, yanan caminin yerine, aynı isim ile daha büyük betonarmeden kubbeli
yeni bir cami inşa edilmiştir (Fot.2-3).
Dikdörtgen planlı olan eski caminin temel seviyelerinde moloz taş, beden duvarlarında
kerpiç, üst örtü ve taşıyıcı sistemde ahşap malzeme kullanılmıştır. Tek şerefeli
minarenin kaidesinde düzgün kesme taş, gövde ve şerefesinde tuğla malzeme
kullanılmıştır. Camiye giriş doğu duvarına açılan kapıdan sağlanmıştır. Harimin üzeri
dört ahşap direğin taşıdığı ahşap düz tavanla örtülmüştür. Ahşap mahfil, harimin kuzey
ve batı duvarlarını dolanan ahşap direkler üzerine yerleştirilmiştir106.
105
Selman Bey’in Timur olayından sonra Sivas’a yerleştiği ve Selman Bey ailesinin Sivas’ın önde gelen
ailerinden birisi olduğu belirtilmektedir. Geniş bilgi için bakınız, İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.
176.
106
Anonim, Sivas Analitik…, s.36. Ayrıca bu bilgi, mahalle sakinlerinden Sabri Alp (1932) ile Sivas
Şehir Tarihçisi Kadir Üredi ile 26.06.2005 tarihinde gerçekleşen görüşmelerde belirtilmiştir.
107
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 176.
108
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 175-176.
109
Ö. Demirel, a.g.e., s.53, dipnot 249.
110
S. Aktaş, a.g.t.,161.
111
A. Selvitop, a.g.t., s.190.
24
Kitabe:
Neseben evlad-i Selmandan vezir oğlu vezir Seyyid Alaeddin Paşa bin Seyyid
Ahmet Paşa (Tanrı hasanatını kabul ve ecrini tarif ve ruhlarını tervih etsin)
Bu şerif ve ali cami’i bin iki yüz yirmi senesi şaban ayında binası tamam oldu.
Kitabenin Anlamı:
Bu şerefli cami Mir Salman çocuklarından Seyyid Ahmed Paşa oğlu vezir
Seyyid Alaeddin Paşa oğlu yüce vezir tarafından yapıldı. Allah hayırlarını kabul
etsin, sevabını kat kat versin ve ruhlarını rahatlatsın H.1220/M.1805 Şubat ayı.
112
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 176.
113
Y. Akyurt, a.g.e., s.117-120.
114
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 176.
115
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
25
Aynı adla anılan mahallede bulunan caminin banisi ve ne zaman yıkıldığı hakkında
bilgi yoktur. Y. Erol Arşivi’nde tespit edilen, tek sayfadan oluşan, tablo şeklinde
hazırlanmış ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz belgenin dokuzuncu sırasında,
caminin Ece Mahallesi’nde bulunduğuna ve H.826/M.1423 tarihinde inşa edildiğine
dair bilgilere yer verilmiştir. Aynı belgede, ahşap olan caminin boyunun 16, eninin 14
(metre) olduğu ve tek şerefeli bir minaresinin bulunduğundan bahsedilerek caminin beş
vakit ibadete açık olduğu ve camide cuma ve bayram namazlarının kılındığına dair
bilgilere yer verilerek; cami görevlilerinin yazıldığı kısım boş bırakılmıştır. Yukarıda
bahsedilen belgenin aynı satırında bu caminin 210 metre yakınlarında Çiçekli
Mesciti’nin, 500 metre yakınlarında da Hacı Süleyman Ağa Mesciti’nin bulunduğu
belirtilmiştir.
Aynı adla anılan mahallede bulunan, caminin banisi ve ne zaman yıkıldığı hakkında
bilgi yoktur. Cami hakkında tek belge, Y. Erol Arşivi’nde tespit edilmiştir116. Belgede,
caminin Kabalı Mahallesi’nde bulunduğuna ve H.854/M.1450 tarihinde inşa
ettirildiğine dair bilgilere yer verilerek; ahşap olan caminin boyunun 12, eninin de 10
(metre) olduğu ve minaresinin bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca belgeden caminin
sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde ibadete açık olduğu ve camide cuma ve bayram
namazlarının kılınmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda bahsedilen belgeden, bu caminin
150 metre yakınlarında Kabalı Mesciti’nin yer aldığına dair bilgilere ulaşılmıştır.
Aynı adla anılan mahallede bulunan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
hakkında bilgilere ulaşılamamıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki 1454-55 tarihli
Tapu Tahrir Defterleri’nde, Mahalle-i Mescit-i Tokmak Mahallesi şeklinde kayıtın
116
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
26
bunuyor olması sebebiyle mahalleye ismini veren bir mescitin mevcut olduğu
anlaşılmaktadır117.
Şah Hüseyin Mahallesi’nde bulunan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
hakkında bilgi yoktur. H.859/M.1454-55 tarihli Fatih dönemine ait Tapu Tahrir
Defteri’nden, Mescit-i Hoca Hüseyin adlı bir mahalle tespit edilmiştir. Bu mahalle daha
sonra Mescit-i Hacı Şah Hüseyin Mahallesi adı ile anılmıştır118. Başbakanlık Osmanlı
Arşivi’ndeki H.1105/M.1693 tarihli Maliyeden Müdevver’de bu mescit hakkında
bilgilere yer verilmiştir119. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki H.1115/M.1704120
tarihli Hurufat Defterleri’nden, bu mescitin Hacı Zülfikar Mesciti ismini aldığına dair
bilgilere ulaşılmıştır121. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki 1779 tarihli Hurufat
Defteri’nde de bu mescit hakında bilgilere yer verilmiştir. Bu belgede, Şah Hüseyin
Mahallesi’nde bulunan Zülfikâraoğlu Mesciti imamının vefatı üzerine, oğullarının
mescitte namaz kılmamalarına rağmen mescitin gelirlerine el koydukları belirtilmiştir.
Ayrıca mescitin bakımsızlıktan harap bir durumda olduğu ve hatta bu kişilerin caminin
mefruşatını dahi sattıkları ve bunun üzerine de mahalle sakinlerinin ihbarı ile kadı
tarafından mescite başka birinin imam olarak atandığı tespit edilmiştir122. Aynı
arşivdeki Hurufat Defterleri’nden bu mescitin 1783 yılında minber eklenerek camiye
dönüştürüldüğüne dair bilgilere yer verilmiştir123. Ayrıca, H.1312-14/M.1895-97 tarihli
60 numaralı Sivas Şer’iyye Sicil Defteri’ndeki 228-56 nolu belgede, Şah Hüseyin
Mahallesi’nde bulunan Zülfikâr Camisi’nin mutasarrıfı iken vefat eden Abdülkadir
Efendi’nin yerine Abdülkerim Mahallesi’nde ikamet eden Tefekçioğlu Mehmed Emin
Efendi’nin atanmasına dair bilgilere yer verilmiştir124. Ö. Demirel, mescitin coğrafi
olarak şehrin doğusunda Said İbrahim Paşa Camisi civarında bulunduğunu ve 1823
yılından itibaren sözkonusu mescitin ismine arşiv belgelerinde karşılaşılmadığını ve bu
117
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.48.
118
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.24.
119
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.25.
120
Ö. Demirel, H.1115 tarihini M.1713 olarak belirtmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı
Vakıf…, s.25’deki dipnot:100.
121
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.25.
122
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.130.
123
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.52’deki 245 nolu dipnot.
124
Ü. Kaya, a.g.t., s.141-142.
27
tarihlerde mescitin Said İbrahim Paşa tarafından yeniden inşa ettirilerek isminin de Said
İbrahim Paşa Camisi olarak değiştiğini belirtmektedir125. Fakat yukarıda da görüldüğü
üzere Zülfikâroğlu Camisi ile Said İbrahim Paşa Camisi farklı yapılardır. Said İbrahim
Paşa Camisi’nin 1819-20 tarihli onarım kitabesinden sonra, H.1312-14/M.1895-97
tarihli 60 numaralı Sivas Şer’iyye Sicil Defteri’nde yukarıda bahsedilen mahallede
Zülfikâr Camisi adı ile bilinen bir caminin mevcut olduğu tespit edilmiştir.
Hoca Ali Çavuş Mahallesi’nde bulunan bu mescitin banisi ve ne zaman yıkıldığına dair
bilgilere ulaşılamamıştır. Y. Erol Arşivi’nde bulunan, tek sayfadan oluşani tablo
şeklinde hazırlanmış ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 23. sırasında
bu mescitin Hoca Ali Çavuş Mahallesi’nde bulunduğuna ve H.880/M.1475 tarihinde
inşa ettirildiğine dair bilgilere yer verilmiştir. Belgede, ahşap olan caminin boyunun ve
eninin dokuz (metre) olduğu ve minaresinin bulunmadığı, mescitin sabah, akşam ve
yatsı vakitlerinde açık olduğu ve mescitte cuma ve bayram namazlarının kılınmadığı,
130 metre yakınlarında Şeyh Çoban Mesciti’nin yer aldığına dair bilgilere
ulaşılmıştır126.
Kitabe:
125
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.25.
126
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
127
H. Denizli, a.g.e., s.52; N. Burhan Bilget, Sivas Anıt Mezarları, Ankara, 1993, s.16-17.
128
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 182.
28
Kitabenin Anlamı:
129
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
130
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
131
Anonim, 5 Numaralı Mühimme Defteri (973/1565-1566), Ankara, 1994, s.114.
132
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 185; H. Denizli, a.g.e., s.53; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…,
s.55.
133
Salname-i Vilayet-i Sivas 1301, s.171.
29
birlikte bir de çeşme inşa ettirerek bunlara kendi vakfından geniş bir vakıf ayrıldığına
dair bilgilere ulaşılmıştır134. Y. Erol Arşivi’ndeki belgede camiye ait olarak belirtilen
H.876/M.1471 tarihi caminin inşa tarihi olamaz. Çünkü caminin H.901/M.1495
tarihinde inşa ettirildiği kitabesi ile sabittir. Muhtemelen beldege geçen tarih, camide 14
yıl sonra gerçekleşen büyük çaplı bir onarıma ilişkin olmalıdır.
Kendi ismi ile anılan mahallede bulunan ve günümüze ulaşamayan bu mescitin banisi
ve ne zaman yıkıldığı hakkında bilgi yoktur. Y. Erol Arşivi’nde bulunan, tek sayfadan
oluşan, tablo şeklinde hazırlanmış ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin
27. sırasında bu mescitten bahsedilmiştir135. Bu belgeden, mescitin Şems Ferraş
Mahallesi’nde136 bulunduğu ve H.920/M.1514 tarihinde inşa edildiğine dair bilgilere
ulaşılmıştır. Belgede, ahşap olan caminin boyunun 10, eninin de altı (metre) olduğu ve
minaresinin bulunmadığı kaydedilmiştir. Aynı belgeden, caminin sabah, akşam ve yatsı
vakitlerinde ibadete açık olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca belgede adı geçen mescitte,
cuma ve bayram namazlarının kılındığına dair bilgilere yer verilerek caminin görevlileri
arasında bir imamın bulunduğuna değinilmiştir. Yukarıda bahsedilen belgenin aynı
satırında bu mescitin 150 metre yakınlarında Kabalı Mesciti’nin yer aldığı belirtilmiştir.
Şehrin güneydoğusunda Mescit-i Palaslu adı ile anılan bir mahallenin bunuyor olması
sebebiyle aynı isimle bilinen ve mahalleye ismini veren bir mescitin mevcut olduğunu
söylemek mümkündür. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki H.926/M.1519-1520,
H.935/M.1528, H.961/M.1553-1554 tarihli Tapu Tahrir Defterleri ile Tapu Kadastro
Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki H.982/M.1574 tarihli Tapu Tahrir Defteri’nde bu isim
ile bir mahallenin bulunduğuna dair bilgilere ulaşılmıştır137. Bu mahalle adının
134
Salname-i Vilayet-i Sivas 1302, s.443.
135
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
136
Şems Ferraş Mahallesi, Üçlerbey ve Hoca Çavuş Mahalleleri ile birleşerek Üçlerbey Mahallesi adını
almıştır. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, II. Mahmud…, s.145.
137
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.24, dipnot:95.
30
138
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.24.
139
1514 tarihli Kerim Çavuş Vakfiyesi’ndeki şahitler arasında Himmet Sofu adlı bir kişinin bulunduğu
tespit edilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.29. Fakat bu kişinin Himmet
Sofu Mesciti’nin banisi olup olmadığı ancak ileriki yıllarda yapılacak olan arşiv çalışmalarıyla mümkün
olacaktır.
140
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.29.
141
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
142
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
143
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
144
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.29.
145
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.29.
31
Aynı adlı mahallede bulunan bu caminin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
bilinmemektedir. Banisi hakkında bilgi bulunmayan bu cami, yakın zamanlarda
tamamen yıkılarak yerine aynı isimle anılan botonarmeden yeni bir cami inşa edilmiştir.
Y. Erol Arşivi’nde bulunan, tek sayfadan oluşan, tablo şeklinde hazırlanmış ve 1912-
1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 70. sırasında bu camiden bahsedilmiştir148.
Bu belgede, caminin Kılavuz Mahallesi’nde bulunduğu ve H.930/M.1524 tarihinde inşa
ettirildiğine dair bilgilere yer verilmiştir149. Aynı belgede, ahşaptan yapılan caminin
boyunun 13, eninin de 12 (metre) olduğu ve tek şerefeli bir minaresinin bulunduğu
kaydedilmiştir. Belirtilmiştir. Yine aynı belgeden, caminin beş vakit açık olduğu ve
camide cuma ve bayram namazlarının kılındığı tespit edilmiştir. Ayrıca belgede,
caminin görevlileri arasında bir imam ve bir müezzinin bulunduğu, caminin 500 metre
yakınlarında Abdulvahab Gazi Mesciti’nin yer aldığı belirtilmiştir.
146
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.35.
147
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.35.
148
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
149
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
32
Palaslu Mahallesi’nde bulunan mescitin inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı hakkında bilgi
bulunmamaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki 1528, 1553-1554 ve 1576 tarihli
Defter-i Evkâf-ı Rum’daki bilglerden, mescitin Şahkulu Çelebi tarafından inşa ettirildiği
tespit edilmiştir150.
Aynı adla anılan mahallede bulunan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
tespit edilememiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki 1553-54 tarihli Tapu Tahrir
Defterleri’nde, Mescit-i Hoca Karaca Mahallesi şeklinde kayıtın bulunuyor olması
nedeniyle aynı isimle anılan mahallede bir mescitin mevcut olduğunu söylemek
mümkündür151. Bu mahallenin ismine, 1574 tarihinden itibaren arşiv kayıtlarında
rastlanılmamıştır152.
Bulunduğu mahalle ile aynı adı taşıyan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
hakkında bilgi yoktur. Bu mescitin ismi, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki 1553-54
tarihli Tapu Tahrir Defterleri’nde tespit edilmiştir153.
Aynı adlı mahallede bulunan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
bilinmemektedir. 1553-54 tarihli Tahrir Defteri’nde, Mescit-i Veled Bey adında bir
mahallenin mevcut olduğu154; 1576 tarihli Evkaf-ı Rum’da da, mescitin kurucusu
hakkında bilgiler tespit edilmiştir155. Y. Erol Arşivi’nde bulunan tek sayfadan oluşan
tablo şeklinde hazırlanmış ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 16.
150
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.33.
151
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.35.
152
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.35.
153
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.28.
154
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.31.
155
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.31-32.
33
sırasında Veled Bey Camisi’nden bahsedilmiştir. Bu belgede, caminin kendi adı ile
anılan mahallede bulunduğu ve H.1100/M.1689 tarihinde inşa ettirildiğine dair bilgilere
ulaşılmıştır. Aynı belgede, ahşap olan caminin boyunun ve eninin sekiz (metre) olduğu
ve minaresinin bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca belgeden, caminin sabah, akşam ve
yatsı vakitlerinde açık olduğu ve camide cuma ve bayram namazlarının kılınmadığına
dair bilgilere yer verilerek, cami görevlilerinin yazıldığı kısım boş bırakılmıştır156.
Yukarıda bahsedilen belgenin aynı satırından, bu caminin 260 metre yakınlarında Emir
Arif oğlu Mesciti’nin, 500 yakınlarında da Uzunhacıoğlu Mesciti’nin yer aldığı tespit
edilmiştir. Ayrıca, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki, 1762 tarihli Hurufat
Defteri’nden, mescitin ibadete açık olduğu anlaşılmaktadır157. Y. Erol Arşivi’nde
bulunan belgede, mescitin inşa tarihi olarak belirtilen H.1100/M.1689 tarihi büyük bir
ihtimalle mescitte gerçekleşen büyük çaplı bir onarıma ait olsa gerek. Çünkü yukarıda
da görüldüğü gibi sözkonusu mescit hakkındaki bilgilerin XVI. yüzyılın ortalarına kadar
gittiği tespit edilmiştir.
Günümüze ulaşamayan ve kendi adı ile anılan mahallede bulunan mescitin banisi, inşa
tarihi ve ne zaman yıkıldığına dair bilgi yoktur. 1553-54 ve 1574 tarihli Defter-i Evkaf-ı
Rum’dan, Mescit-i Ahmed Subaşı adı ile anılan bir mahallenin tespit edilmesinden,
bulunduğu mahallenin ismi ile anılan bir mescitin mevcut olduğunu söylemek
mümkündür158.
156
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
157
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.32.
158
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.32.
159
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
34
Aynı adla anılan mahallede bulunan mescitin banisi ve ne zaman yıkıldığı hakkında
bilgi yoktur. Y. Erol Arşivi’nde tespit edilen, tek sayfadan oluşan, tablo şeklinde
hazırlanmış ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 10. sırasında bu
mescitin Çiçekli Mahallesi’nde bulunduğu ve H.960/M.1553 tarihinde inşa edildiğine
dair bilgilere yer verilmiştir160. Aynı belgede, ahşap olan caminin boyunun sekiz, eninin
de yedi (metre) olduğuna ve tek şerefeli bir minaresinin bulunduğuna dair bilgilere
ulaşılmıştır. Yine belgeden, caminin sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde açık olduğu ve
camide, cuma ve bayram namazlarının kılınmadığına dair bilgilere yer verilerek cami
görevlilerinin yazıldığı kısım boş bırakılmıştır. Ayrıca yukarıdaki belgede bahsedilen bu
caminin 210 metre yakınlarında Ece Mahallesi Mesciti’nin yer aldığı belirtilmiştir.
160
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
161
S. Kılınç, a.g.m., s.234.
162
S. Aktaş, a.g.t., s.165.
163
S. Aktaş, a.g.t., s.255.
164
A. Selvitop, a.g.t., s.193.
35
165
Oğlan Çavuş Mahallesi’nin günümüzde şehir merkezinde Bahtiyarbostanı olarak bilinen mahallenin
sınırları içerisnde bulunduğu tespit edilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, II. Mahmud…,
s.145’deki Tablo:1-B.
166
Ö. Demirel, Osmanlı-Vakıf…, s.40, dipnot:181.
167
Ö. Demirel, hem mescitin isminden hem de vakfın gelirleri arasında bir değirmenin bulunamasından
yola çıkarak Ahmed Bey b. Abdüssamed’in büyük bir ihtimalle bir değirmencinin oğlu olduğunu
belirtmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.40.
168
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.136.
169
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.40-41.
170
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
171
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
36
Caminin bulunduğu yer, banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı hakkında bilgi yoktur.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki Hurufat Defterleri’nden, Mescit-i Musa adı ile anılan
bir mahallenin bulunduğu ve 1574 tarihinden itibaren de mahallenin Kılavuz adı ile
değiştiğine dair bilgiler tespit edilmiştir176. E. Çelebi de, seyahatnamesinde bu camiden
172
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.38, dipnot:171.
173
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.38.
174
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.34; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.38.
175
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.34; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.38.
176
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.35.
37
sağlam bir yapı olarak bahsetmiştir177. Muhtemelen cami, isminden dolayı Musa Efendi
olarak tanınan birisi tarafından inşa ettirilmiş olmalıdır.
Günümüze ulaşamayan bu caminin inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığına dair bilgi yoktur.
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, Sarı Şeyh Mahallesi’nde bulunan bu caminin Selman
Bey ailesinden Hacı İsmail b. Kemal tarafından inşa ettirildiğini ve H.992/M.1584
tarihinde de vakfiyesini düzenlettiğini belirtmişlerdir180.
Aynı adla bilinen mahallede bulunan bu caminin banisi ve ne zaman yıkıldığına dair
bilgi yoktur. Y. Erol Arşivi’nde bulunan, tek sayfadan oluşan, tablo şeklinde
düzenlenmiş ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 28. sırasında bu
177
Evliya Çelebi, Seyehatname (Çeviren: Zuhuri Danışman), Cilt:V, İstanbul, 1970, s.90; A.
Mahiroğulları, a.g.e., s.34.
178
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.33-34.
179
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.34.
180
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.177,dipnot:93; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.53, dipnot
249.
38
XVI. yüzyılın ikinci yarısında Mescit-i Mevlana Mehmed adı ile anılan bir mahallenin
mevcut olması sebebiyle bu isimle bilinen bir mescitin var olduğunu söylemek
mümkündür183. Adı geçen bu mescitin de banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
bilinmemektedir.
Bu mescitin de banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı hakkında bilgi yoktur. XVI.
yüzyılın ikinci yarısında Mescit-i Musa adı ile anılan bir mahallenin mevcut olması
sebebiyle bu adla anılan bir mescitin var olduğu anlaşılmaktadır184.
181
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
182
Evliya Çelebi, Seyehatname (Çeviren: Zuhuri Danışman), Cilt:V, İstanbul, 1970, s.90; A.
Mahiroğulları, a.g.e., s.34.
183
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.33-34.
184
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.33.
39
Aynı adla anılan mahallede bulunan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
hakkında bilgi yoktur. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki 1693 tarihli Hurufat
Defteri’nde bu mescitin ismine ulaşılarak185, 1827 tarihli Hurufat Defterlerinde de bu
mescite minber vaz edilerek camiye dönüştürüldüğü tespit edilmiştir186. Kurt
Mesciti’nin ismine, en son aynı arşivdeki 1888 tarihli Esas Defteri’nde rastlanılmıştır187.
Aynı adla anılan mahallede bulunan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
hakkında bilgilere ulaşılamamıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki H.1105/M.1693
tarihli ve 3687 numaralı Sivas Eyaleti Evkaf Muhasebe Defteri’nde bu mescit hakkında
bilgilere ulaşılmıştır188. Bu defterde, Eı-Hac Hüseyin Ağa Vakfı mütevellilerinin, vakıf
değirmenin yıkılması üzerine suyunu üç hamam ve 121 çeşmeye icara verdiklerine dair
bilgiler tespit edilmiştir189. XVII. yüzyılın sonlarında mahalle mesciti olarak kaydedilen
yapıdan, aynı arşivdeki 1705 ve 1883 tarihli Hurufat Defterleri’nde de Hacı Hüseyin
Camisi olarak bahsedilmiştir190.
Hacı Veli Mahallesi’nde191 bulunan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığına
dair bilgiler yoktur. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki 1703 tarihli Hurufat
Defteri’nde mescit hakkında bilgilere ulaşılmıştır192. Arşiv belgelerinde mescitin 1733
tarihinde minber eklenerek camiye dönüştürüldüğü tespit edilmiştir193.
185
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.42.
186
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.42.
187
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.42.
188
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.41.
189
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.84,95.
190
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.41.
191
Hacı Veli Mahallesi’nin önce Hacı Zahid, sonrada Yiğitler Mahallesi ile birleşerek isminin değiştiği
tespit edilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.44.
192
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.44.
193
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.52, dipnot:245.
40
194
Hacı Veli Mahallesi önce Hacı Zahid, sonra da Yiğitler Mahallesi ile birleşerek ismi değişmiştir. Geniş
bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.44.
195
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.52, dipnot:245.
196
Keçibula Mahallesi, Cumhuriyet’in başlarından itibaren Ferhatbostanı Mahallesi adını alarak
günümüze kadar ulaşabilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.44.
197
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43-44.
198
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.52, dipnot:245.
199
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.54.
200
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
41
Hacı Mehmed Mahallesi’nde bulunan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
bilinmemektedir. Mescit hakkındaki ilk bilgilere, Vakıflar Genel Müdürlüğü
Arşivi’ndeki 1706 tarihli Hurufat Defterleri’nde ulaşılmıştır203. Aynı arşivdeki 1775
tarihli Hurufat Defterinde de mescitin camiye dönüştürüldüğüne dair bilgiler tespit
edilmiştir204. Caminin ismi son olarak yine aynı arşivdeki 1829 tarihli Esas Defteri’nde
belirlenmiştir205.
201
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
202
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.42.
203
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.34-35.
204
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.35.
205
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.35.
42
206
Kösedere-i Müslim Mahallesi’nin Cumhuriyet’in başlarından itibaren Çayyurt Mahallesi adını aldığına
dair bilgiye ulaşılmıştır. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43.
207
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43.
208
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43.
43
Aynı adla anılan mahallede bulunan bu mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
hakkında bilgi yoktur. Yahya Bey Mesciti’nin adına 1713 yılından itibaren arşiv
belgelerinde rastlanılmıştır209. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki 1118 numaralı
Hurufat Defteri’nde, mescite, H.1134/M.1721-22 tarihinde El-Hac Osman b. Abdi
tarafından bazı vakıflar ayrıldığı; aynı arşivdeki 549 numaralı Hurufat Defteri’nde
mescitin 1728 yılında da minber konularak camiye dönüştürüldüğü tespit edilmiştir210.
Ayrıca aynı arşivdeki 1726 tarihli Hurufat Defteri’nde ve 1890 tarihli Esas Defteri’nde
de mescite ait bilgilere ulaşılmıştır211. Ayrıca, Y. Erol Arşivi’nde bulunan belgenin 38.
sırasında bu mescit hakkında bilgilere yer verilmiştir212. Bu belgeden, mescitin Yahya
Bey Mahallesi’nde bulunduğu ve H.(1)290/M.1873 tarihinde inşa ettirildiği, ahşaptan
yapılan mescitin boyunun 13, eninin 10 (metre) olduğu ve minaresinin bulunmadığı
kaydedilmiştir. Ayrıca belgeden, caminin akşam ve yatsı vakitlerinde ibadete açık
olduğu ve mescitte cuma ve bayram namazlarının kılındığına dair bilgilere ulaşılmıştır.
Yukarıda bahsedilen belgede, mescitin görevlileri arasında bir imam ve bir müezzinin
bulunduğu ve mescitin 200 metre yakınlarında Ahi Emir Ahmed Mesciti’nin yer aldığı
belirtilmiştir.
209
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.31.
210
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.31.
211
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.41.
212
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
213
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.34.
44
Kendi adı ile anılan mahallede bulunan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
hakkında bilgi bulunmamaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde tespit edilmiş
214
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.34.
215
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.33-34.
216
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.34.
217
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
45
El-Hac Halil Çelebi b. Abdulbaki adına düzenlenmiş 1728 ve1756 tarihli iki
vakfiyeden, Debbağ El-Hac Halil Efendi tarafından bu mescite minare yaptırılarak yeni
vakıflar ilave edildiği anlaşılmaktadır218. Ayrıca, aynı arşivdeki 1770 tarihli Hurufat
Defteri’nde de, bu mescitin harap bir durumda olduğuna dair bilgilere ulaşılmıştır219.
Aynı adla anılan mahallede220 bulunan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
bilinmemektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki 1730 ve 1865 tarihli Hurufat
Defterleri’nde bu mescitin ismi tespit edilmiştir221.
Aynı isim ile anılan mahallede bulunan bu caminin banisi ve ne zaman yıkıldığına dair
bilgi yoktur. Bu cami, 1962 yılında tamamen yıkılarak yerine yeni bir cami inşa
edilmiştir. Y. Erol Arşivi’nde bulunan, tek sayfadan oluşan, tablo şeklinde hazırlanmış
ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 36. sırasında bu camiden
bahsedilmiştir222. Bu belgede, caminin Üçler Bey Mahallesi’nde bulunduğuna ve
218
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.28.
219
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.42, 52 dipnot:245.
220
Kösedere-i Zimmi Mahallesi, Cumhuriyet’in başlarından itibaren Çayyurt Mahallesi adını almıştır.
Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43.
221
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43.
222
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
46
H.(1)157/M.1744 tarihinde inşa ettirildiğine dair bilgilere yer verilmiştir. Aynı belgede,
ahşaptan yapılan caminin boyunun 12, eninin 10 (metre) olduğu ve tek şerefeli bir
minaresinin bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca belgeden, caminin namaz vakitlerinde açık
olduğuna ve camide cuma ile bayram namazlarının kılındığına dair bilgilere yer
verilmiştir. Yukarıda bahsedilen belgeden, caminin 150 metre yakınlarında Hoca
Hüsam Mesciti’nin, yer aldığına dair bilgiye ulaşılmıştır. H.1300/M.1884223 ve
H.1306/M.1888 tarihli Sivas Salnameleri’nden, Said İbrahim Ağa tarafından bu caminin
tamir ettirildiği anlaşılmaktadır224.
223
S. Aktaş, a.g.t., s.163.
224
A. Selvitop, a.g.t., s.193.
225
Kösedere-i Zimmi Mahallesi, Cumhuriyet’in başlarından itibaren Çayyurt Mahallesi adını almıştır.
Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43.
226
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43.
227
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.52, dipnot:245.
228
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.52, dipnot:245.
47
229
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43.
230
Kösedere-i Müslim Mahallesi, Cumhuriyet’in başlarından itibaren Çayyurt Mahallesi adı ile anılmaya
başlanmıştır. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43
231
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43, 52 dipnot:245.
232
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.46.
233
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.46,52. dipnot:245.
234
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
48
satırında bu mescitin 100 metre yakınlarında Said Paşa Camisi’nin yer aldığı
belirtilmiştir.
Sarı Şeyh Mahallesi’nde bulunan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
hakkında bilgi yoktur. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki 1779 tarihli Hurufat
Defteri’nde, İshak Sofu Mesciti imamı olan Mustafa’nın gözlerinin kör olması sebebiyle
görevini yerine getiremediği ve bu görevin başkasına verildiğine dair bilgilere
ulaşılmıştır235.
235
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.131.
236
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.52, dipnot:245.
237
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.54-55.
238
Üryan-ı Müslim Mahallesi, Üryan-ı Zimmi ve Baldır Bazarı Mahalleleri ile birlikte Cumhuriyet
döneminden sonra birleşerek Sularbaşı Mahallesi olarak isminin değiştirildiği belirlenmiştir. Geniş bilgi
için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.29, dipnot:124
239
Ö. Demirel, Osmanlı Dönemi…, s.37; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.54-55.
49
Kayseri Kapısı Mahallesi’nde245 bulunan cami inşa kitabesine göre, Hacı İbrahim Ağa
tarafından H.1226/M.1811’de inşa ettirilmiştir. Caminin mimarı ve ne zaman yıkıldığı
tespit edilememiştir. Y. Akyurt, camiye ait, 0.52 x 0.29 m. ölçülerindeki mermer
240
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.55’deki dipnot:257.
241
Y. Akyurt, a.g.e., s.127; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.55.
242
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
243
Y. Akyurt, a.g.e., s.127-128.
244
Ö. Demirel, II. Mahmud…, s.30.
245
Kayseri Kapısı Mahallesi’nden, ilk defa E. Çelebi seyahatnamesinde bahsetmiştir. Geniş bilgi için
bakınız, E. Çelebi, Seyahatname, Cilt:V, İstanbul, 1970, s. 88. Kayseri Kapısı Mahallesi, şehrin batısında
bulunmakta olup günümüzde İstasyon, Toprak Kale ve Sigorta Hastanasi arasında kalan bölgede yer
almaktadır. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.40, dipnot:180.
50
üzerine yazılmış üçerli kartuş halindeki dört satırlık kitabenin okunuşunu vermiştir.
Aşağıdaki kitabe Y. Akyurt’tan alınmıştır246.
Kitabe:
Aynı adı taşıyan mahallede bulunan bu cami 2000’li yılların başında tamamen yıkılarak,
yerine betonarmeden yeni bir cami inşa edilmiştir. Caminin banisi ve mimarı hakkında
bilgi yoktur. Y. Erol Arşivi’nde bulunan, belgenin 53. sırasında bu mescitten
bahsedilmiştir248. Bu belgede, caminin Akdeğirmen Mahallesi’nde bulunduğu ve
H.(1)230/M.1815 tarihinde inşa ettirildiğine dair bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca
belgeden, ahşaptan yapılan caminin boyunun 14, eninin 12 (metre) olduğu ve
246
Y. Akyurt, a.g.e., s.130.
247
Y. Akyurt, a.g.e., s.130.
248
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
51
Bugünkü Atatürk Anıtı’nın bulunduğu alanda yer alan cami, 1927 yılındaki Şehir
Meydanı genişletme çalışmaları sırasında tamamen yıkılmıştır (Fot.7). Cami, Hükümet
Konağı yakınlarında bulunduğu için Saray Camisi olarak da anılmıştır249. İnşa
kitabesine göre cami, Hacı Osman Haşim Paşa250 tarafından H.1232/M.1816 tarihinde
inşa ettirilmiştir. Caminin mimarı bilinmemektedir. İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer,
cami yapılırken Çifte Minare’nin taşlarının kullanıldığını belirtmişlerdir251. Camiye ait
üç kitabe, günümüzde Sivas Müzesi deposunda korunmaktadır. Sivas Müzesi envanter
defterinde 189 numaralı olarak kaydedilmiş birinci kitabe, 0.77 x 0.25 m.
ölçülerindedir. Mermer üzerine sülüs hatla iki satır halinde yazılmıştır (Fot.8).
Kitabe252:
Vezir-i ekrem Hacı Osman Paşa (Tanrı dünya ve ahiret şerefiyle ikram etsin)
Malının en e-yi helalinden Allah rızası için ikiyüz otuz iki (M.1816) senesinde
bu makamı bina etti.
Sivas Müzesi envanter defterinde, 187 numaralı olarak kaydedilmiş dört satırlık ikinci
kitabe 0.41 x 0.63 m. ölçülerindedir. Mermer üzerine sülüs hatla yazılan kitabenin her
satırı iki kartuş içerisine alınmıştır. Kitabenin son satırı ise iki kartuş şeklinde
249
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.177.
250
Hacı Osman Haşim Paşa, Halet Said Efendi’ye kâtiplik görevlerinde bulunduktan sonra
H.1237/M.1821 tarihinde Beylerbeyliği görevi ile Alaiye ve Girit’in Resmo sancaklarında mutasarrıflık
hizmetlerinde bulunmuştur. Hacı Osman Haşim Paşa, H.1238/M.1822 yılında Girit Valisi ve ordu
komutanı olarak görev yaptıktan sonra H.1240/M.1824’te Girit’te vefat etmiştir. Konu hakkında daha
geniş bilgi için bakınız. İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.179.
251
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.179.
252
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, bu kitabenin caminin dış kapısı üzerinde bulunduğunu
belirtmektedirler. Geniş bilgi için bakınız. İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.177.
52
düzenlenmiştir. Kartuşların içerileri açık mavi tona boyanmış olup; yazılar lacivert
tondaki boya ile belirginleştirilmiştir (Fot.9).
Kitabe253:
Sivas Müzesi envanter defterinde, 188 numaralı olarak kaydedilmiş üçüncü kitabe, 1.46
x 0.30 m. ölçülerinde olup mermer üzerine sülüs karakterdeki yazı ile dörtlü kartuş
içerisine üç satır halinde yazılmıştır (Fot.10).
Kitabe254:
Ayrıca, Sivas Müzesi envanter defterinde, 463 numaralı olarak kaydedilmiş Hacı İzzet
Paşa255 Camisi’nin tuğrası bulunmaktadır. Elips biçimindeki taş tuğranın çapı, 0.63 x
0.49 ölçülerinde olup üzerine dua yazılmıştır (Fot.11).
Dua:
Duanın anlamı:
Tuğranın yüzeyi açık mavi renge boyanmıştır. Dış çevre ve tuğra kahverengi renk ile
belirginleştirilmiştir. Tuğranın yan tarafındaki açık mavi zemin üzerine beyaz renkle
tonlandırılmış bir saptan çıkan yedi yapraklı çiçek motifi işlenmiştir.
255
Hacı İzzet Paşa, H.1237/M.1821 de babasının valiliği esnasında Girit’in Resmo Kasabası’nda
doğmuştur. H.1265/M.1848 yılında Van ve Hakkari’de, sonrada Cidde, Kürdistan ve Trablusgarp’ta vali
olarak görev almıştır. H.1278/M.1861 yılında da Göçmenler Komisyonu başkanı ve aynı yıl Harput daha
sonra da Sivas valilik görevlerinde bulunmuştur. Sivas’ta beş yıl vali olarak görev yaptıktan sonra ayrılan
Paşa, H.1291/M.1874 yılına kadar tekrar Sivas’a vali olarak hizmet ettiği görülmektedir. Hacı İzzet Paşa,
H.1310/M.1892’de Edirne’de vefat etmiştir. Konu hakkında daha geniş bilgi için bakınız. İ. H.
Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 179.
256
Ö. Demirel, Osmanlı-Vakıf…, s.54, dipnot:254.
257
Ö. Demirel, Osmanlı-Vakıf…, s.115.
258
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
54
Aynı adla anılan mahallede bulunan bu caminin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
hakkında bilgi yoktur. Sivas Şer’iyye Sicilleri’nde tespit edilen 1254/M.1819 tarihli
İbrahim Said Ağa bin Es-Seyyid Himmet Ağa Vakfiyesi’nden, bu caminin tamir
edildiği anlaşılmaktadır260. Ayrıca H.1306/M.1888 tarihli Sivas Salnamesi’nin 78.
sayfasında, Keçibula Mahallesi Cami-i Şerif-i’nin Said İbrahim Ağa tarafından
H.1249/M.1833 yılında onartıldığına dair bilgilere yer verilmiştir261.
Küçük Minare Mahallesi’nde bulunan cami, 1989 yılında tamamen yıkılarak yerine
yeniden betonarmeden cami inşa edilmiştir. Y. Erol Arşivi’ndeki belgenin 78. sırasında
bu camiden bahsedilmiştir262. Bu belgede, caminin Çarşı civarında bulunduğu
belirtilerek, H.(1)241/M.1826 tarihinde inşa ettirildiğine dair bilgilere yer verilmiştir.
Aynı belgede, ahşaptan yapılan caminin boyunun 18, eninin 15 (metre) olduğu,
minaresinin bulunmadığı, beş vakit ibadete açık olan camide cuma ile bayram
namazlarının kılındığı, görevlileri arasında bir imam ve bir müezzinin bulunduğu ve
500 metre yakınlarında da Şems Camisi’nin yer aldığı belirtilmiştir. Ayrıca, Sivas
Şer’iyye Sicilleri’nde tespit edilen 1254/M.1838 tarihli İbrahim Said Ağa b. Es-Seyyid
Himmet Ağa Vakfiyesi’nde, bu caminin tamir edildiği tespit edilmiştir263.
259
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
260
Ö. Demirel, Osmanlı-Vakıf…, s.54’deki dipnot:256.
261
A. Selvitop, a.g.t., s.194.
262
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
263
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.54’deki dipnot:256.
55
Aynı adla anılan mahallede bulunan mescitin banisi ve ne zaman yıkıldığı hakkında
bilgi yoktur. Bu mescitin varlığından, Y. Erol Arşivi’nde bulunan belgenin yedinci
sırasında ver verilmesi ile bu mescitten haberdar olmaktayız267. Bu belgede, mescitin
Mescitli Mahallesi’nde bulunduğuna ve H.(1)240/M.1825 tarihinde inşa edildiğine,
boyunun 11, eninin de 10 (metre) olduğu ve minaresinin bulunmadığına dair bilgilere
yer verilmiştir. Aynı belgede caminin sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde açık olduğu,
camide cuma ve bayram namazlarının kılınmadığı ve bu mescitin 200 metre
yakınlarında Mehmed Paşa Camisi’nin yer aldığı belirtilmiştir.
Aynı adla bilinen mahallede bulunan bu mescitin banisi ve ne zaman yıkıldığına dair
bilgi yoktur. Y. Erol Arşivi’nde tespit edilen tek sayfadan oluşan tablo şeklinde
hazırlanmış ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz belgenin 24. sırasında bu mescitin
Gökhüsam Mahallesi’nde bulunduğuna, H.(1)240/M.1825 tarihinde inşa ettirildiği
264
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.34.
265
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.33-34.
266
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.34.
267
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
56
belirtilmiştir. Ayrıca belgede, ahşap olan caminin boyunun ve eninin sekiz (metre)
olduğu ve minaresinin bulunmadığına dair bilgilere yer verilmiştir. Aynı belgeden
caminin sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde ibadete açık olduğu, mescitte cuma ve
bayram namazlarının kılınmadığı ve bu mescitin 200 metre yakınlarında Kerim oğlu
Mesciti’nin yer aldığı bu belgeden anlaşılmaktadır.
Kendi adı ile anılan mahallede bulunan bu mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman
yıkıldığına dair bilgi yoktur. Y. Erol Arşivi’nde bulunan, tek sayfadan oluşan, tablo
şeklinde hazırlanmış ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 41. sırasında
bu mescitten bahsedilmiştir269. Bu belgeden, mescitin Paşa Bey Mahallesi’nde
bulunduğuna ve H.(1)260/M.1844 tarihinde inşa ettirildiği, ahşaptan yapıldığı ve
boyunun 10, eninin dokuz (metre) olduğu ile minaresinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Aynı belgeden, caminin akşam ve yatsı vakitlerinde açık olduğu ve camide cuma ile
bayram namazlarının kılındığı tespit edilmiştir. Yukarıda değinilen belgede, mescitin
100 metre yakınlarında Ümmi Paşa Camisi’nin, 500 metre civarında da Hoca İmam
Mesciti’nin yer aldığı belirtilmiştir270.
268
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.52’deki dipnot:245.
269
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
270
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
57
271
Mor Ali Baba (1805-1882), Kerkürklü olup, ailesi ile birlikte Sivas’a gelerek Çayırağası Mahallesi’ne
yerleşmiştir. Asıl adı Mehmet olan Mor Ali Baba Arapça ve Farsça bilmektedir. Konu hakkında daha
geniş bilgi için bakınız, M. A. Mahiroğuları, a.g.e., s.75.
272
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
273
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
274
Köseder-i Müslim Mahallesi, Köseder-i Zimmi Mahallesi ile birleşerek Çayyurt Mahallesi adını
almıştır. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, II. Mahmud…, s.144.
275
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
58
13 (metre) olduğu ve tek şerefeli bir minaresinin bulunduğu tespit edilmiştir. Ayrıca
belgeden, caminin sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde açık olduğu ve camide cuma ve
bayram namazlarının kılındığına dair bilgilere ulaşılmıştır. Yukarıda bahsedilen
belgede, caminin görevlileri arasında bir imamın ve bir müezzinin bulunduğu ve
caminin 120 metre yakınlarında Akdeğirmen Camisi’nin, 500 metre civarında da
Korkmazoğlu Mesciti’nin yer aldığı belirtilmiştir.
Caminin banisi, inşa tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Cami 2003 yılına kadar
Bahtiyarbostan Mahallesi, Vişneli Cami Sokak üzerinde bulunmakta iken aynı yıl,
1993 yılında eklenen tek şerefeli taş minaresi dışında tamamen yıkılarak yerine
betonarmeden yeni bir cami yapılmaya başlanmıştır (Fot.12). Yıkım esnasında cami
üzerinde bulunan kitabe yerinden sökülerek Sivas Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nde
koruma altına alınmıştır. Kitabe 0.39 x 0. 60 m. ölçülerindeki taş üzerine sülüs harfler
ile üç satır halinde yazılmış olup, her satırı üç kartuş içerisine alınmıştır (Fot.13).
Kitabe:
Kitabeden caminin, H.1279/M.1863 yılında Miralay İsmail Bey tarafından ikinci kez
tamir ettirildiği anlaşılmaktadır.
59
Caminin tamamen yıkılmadan önceki durumuna ait röleve planı Kayseri Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü Arşivi’nde bulunmaktadır. Röleve
planına göre cami, kuzey cephesi doğu yönünde genişleyen açıyla uzanan düzgün
olmayan dikdörtgen bir plana sahiptir (Plan.1). Camiye batı yöndeki avludan
girilmektedir. Avlunun doğusunda son cemaat mahalli yer almaktadır. Harime, son
cemaat mahallinin doğu duvarının kuzey ucuna açılan kapıdan girilmektedir. Harimin
kuzey duvarı sağır olarak bırakılmıştır. Harimin aydınlatılması doğu ve batı duvarlara
iki, güney duvara da üç pencere açılarak sağlanmıştır. Harimin güney duvarının hafif
batısına yarım daire şeklinde mihrap nişi açılmıştır. Mahfil, harimin kuzeydoğu
köşesine yerleştirilmiştir.
Vişneli Camisi hakkında ulaşabildiğimiz tek belge, XX. yüzyılın ilk çeyreğine aittir. Y.
Erol Arşivi’ndeki tek sayfadan oluşan, tablo şeklinde hazırlanmış ve 1912-1927 arasına
tarihlendirdiğimiz bir belgenin 45. sırasında bu camiden bahsedilmiştir. Bu belgede,
caminin Oğlan Çavuş Mahallesi’nde276 bulunduğu ve H.(1)220/M.1805 tarihinde inşa
ettirildiğine dair bilgilere yer verilmiştir277. Sözkonusu bu belgede, ahşaptan yapılan
caminin boyunun 14, eninin de dokuz (metre) olduğu ve minaresinin bulunmadığı
kaydedilmiştir. Aynı belgeden, caminin beş vakit ibadete açık olduğu ve camide cuma
ve bayram namazlarının kılındığı tespit edilerek, caminin görevlileri kısmı boş
bırakılmıştır. Ayrıca bu belgede, caminin 200 metre yakınlarında Germin oğlu
Camisi’nin, 500 metre yakınlarında da Paşa Camisi’nin yer aldığı belirtilmiştir.
Aynı adla anılan mahallede278 bulunan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
hakkında bilgilere ulaşılamamıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki 1121
numaralı Hurufat Defteri’nde ve aynı arşivdeki 412 numaralı Esas Defteri’nde, mescitin
1881 yılında camiye dönüştürüldüğü tespit edilmiştir279.
276
Oğlan Çavuş Mahallesi, Cumhuriyet döneminden itibaren Bahtiyarbostanı Mahallesi olarak adı
değişerek günümüze kadar ulşabilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı-Vakıf…, s.41.
277
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
278
Kırcuk Mahallesi’nin günümüzde Demircileradı olarak bilinen mahallenin sınırları içerisine dahil
edildiği tespit edilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, II. Mahmud…, s.145; Ö. Demirel,
Osmanlı-Vakıf…, s.44.
279
Ö. Demirel, Osmanlı-Vakıf…, s.44.
60
Keçi Bula Mahallesi’nde282 bulunan bu caminin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
bilinmemektedir. Y. Erol Arşivi’nde bulunan, tek sayfadan oluşan, tablo şeklinde
hazırlanmış ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 69. sırasında bu
camiden bahsedilmiştir283. Bu belgede caminin Keçi Bula Mahallesi’nde bulunduğu ve
ibadete açık olduğu belirtilmiştir. Aynı belgede, caminin H.(1)310/M.1893 tarihinde
yenilendiğine, ahşaptan yapılan caminin boyunun sekiz, eninin dokuz (metre) olduğu ve
minaresinin bulunmadığına dair bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca belgeden caminin
sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde ibadete açık olduğu ve camide cuma ve bayram
namazlarının kılınmadığı tespit edilmiştir. Yukarıda bahsedilen söz konusu belgede,
caminin 250 metre yakınlarında Hacı Mahmud Mesciti’nin, 500 metre yakınlarında da
Kılavuz Camisi yer aldığı belirtilmiştir.
280
Tokmakkapı Mahallesi, Paşa Beğ ve Köhnecivan mahalleleri ile birleşerek Cumhuriyet döneminde
Paşa Bey Mahallesi adını almıştır. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, II. Mahmud…, s.145.
281
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
282
Cumhuriyet döneminde Keçi Bula Mahallesi, Ferhadbostanı ve Hamurkesen mahalleleri ile birleşerek
Ferhadbostanı Mahallesi adını almıştır. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, II. Mahmud…, s.145.
283
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
61
Caminin 1930 yılına ait fotoğrafı, M. Üçer Arşivi’nde tespit edilmiştir (Fot.14). Bu
fotoğrafta, caminin giriş cephesinin iki pencereyle hareketlendirildiği ve giriş
cephesinin üzerinin sundurma ile kapatıldığı görülmektedir. Ayrıca aynı fotoğraftan
harimin üzerini örten pramidal biçimdeki kubbenin sekizgen kasnak üzerine oturtulduğu
anlaşılmaktadır.
284
Ü. Kaya, a.g.t., s.351-353.
285
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
62
Aynı belgeden, caminin sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde ibadete açık olduğuna,
mescitte cuma ve bayram namazlarının kılınmadığına dair bilgiye yer verilerek caminin
görevlileri kısmı boş bırakılmıştır. Ayrıca aynı belgenin aynı satırında bu mescitin 150
metre yakınlarında Kerim Çavuş Mesciti’nin yer aldığı belirtilmiştir.
Kendi adı ile anılan mahallede bulunan bu mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman
yıkıldığı bilinmemektedir. Y. Erol Arşivi’nde bulunan, belgenin 60. sırasında bu
mescitten bahsedilmiştir289. Bu belgede, mescitin Kösder-i Zımmi Mahallesi’nde
bulunduğuna ve ibadete açık olan mescitin H.(1)316/M.1899 tarihinde inşa ettirildiğine
dair bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca belgede, ahşaptan yapılan caminin boyunun ve
eninin yedi (metre) olduğu ve minaresinin bulunmadığı; sabah, akşam ve yatsı
286
Ü. Kaya, a.g.t., s.185-197.
287
Ü. Kaya, a.g.t., s.210-211.
288
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
289
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
63
Aynı adla anılan mahallede bulunan mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
hakkında bilgi yoktur. Y. Erol Arşivi’nde tespit edilen, tek sayfadan oluşan, tablo
şeklinde hazırlanmış ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 20. sırasında
bu mescitten bahsedilmiştir291. Bu belgede, mescitin Selimiye Mahallesi’nde
bulunduğuna dair bilgi verilmesine karşın inşa tarihi kısmı boş bırakılmıştır. Ayrıca
belgeden, ahşap olan mescitin boyunun 11, eninin de sekiz (metre) olduğu ve
minaresinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Aynı belgeden, caminin sabah, akşam ve
yatsı vakitlerinde açık olduğu ve mescitte, cuma ve bayram namazlarının kılınmadığına
dair bilgiye yer verilerek, mescittin görevlilerinden bahsedilmemiştir. Ayrıca aynı
belgenin aynı satırında bu mescitin 120 metre yakınlarında Kale-i Cedid Mesciti’nin yer
aldığı belirtilmiştir.
Aynı adla anılan mahallede bulunan caminin banisi, inşa tarihi ve ne zaman yıkıldığı
hakkında bilgi yoktur. Y. Erol Arşivi’nde bulunan, tek sayfadan oluşan, tablo şeklinde
hazırlanmış ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 21. sırasında bu
mescitin Kale-i Cedid Mahallesi’nde bulunduğuna dair bilgi verilmesine karşın inşa
tarihi kısmı boş bırakılmıştır292. Belgeden, ahşap olan caminin boyunun ve eninin sekiz
(metre) olduğu ve minaresinin bulunmadığı ile harap bir vaziyette bulunduğu ve ibadete
kapalı olduğuna anlaşılmaktadır. Ayrıca aynı belgenin aynı satırında bu caminin 120
metre yakınlarında Selimiye Mahallesi Mesciti’nin yer aldığı belirtilmiştir.
290
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
291
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
292
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
64
Aynı isim ile anılan mahallede bulunan bu mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman
yıkıldığına dair bilgi yoktur. Y. Erol Arşivi’nde bulunan, tek sayfadan oluşan, tablo
şeklinde hazırlanmış ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 34. sırasında
bu mescitten bahsedilmiştir. Bu belgede, caminin Abdülkerim Mahallesi’nde bulunduğu
ve harap bir vaziyette olduğuna belirtilmiştir. Aynı belgede, ahşaptan yapılan caminin
boyunun 10, eninin de dokuz (metre) olduğu ve minaresinin bulunmadığı; adı geçen
mescitte vakit namazları ile cuma ve bayram namazlarının kılınmadığı ve bu mescitin
150 metre yakınlarında Karabaş Mesciti’nin yer aldığı anlaşılmaktır.
Aynı isim ile anılan mahallede bulunan bu mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman
yıkıldığı hakkında bilgimiz yoktur. Y. Erol Arşivi’nde bulunan, tek sayfadan oluşan,
tablo şeklinde düzenlenmiş ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 35.
sırasında bu mescitten bahsedilmesi ile bu mescitin varlığından haberdar olmaktayız293.
Bu belgede, mescitin Abdülkerim Mahallesi’nde bulunduğu ve harap bir vaziyette
olduğuna dair bilgilere yer verilerek, ahşaptan yapılan caminin boyunun 10, eninin sekiz
(metre) olduğu ve minaresinin bulunmadığı beirtilmiştir. Aynı belgeden, camide vakit
namazları ile cuma ve bayram namazlarının kılınmadığı, caminin 150 metre
yakınlarında Abdülkerim Mesciti’nin, 500 metre yakınlarında da Billur Camisi’nin yer
aldığı anlaşılmaktadır.
293
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
294
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
65
Oğlan Çavuş Mahallesi’nde295 bulunan mescitin banisi ve ne zaman yıkıldığı ile bilgi
bulunmamaktadır. Y. Erol Arşivi’nde bulunan, tek sayfadan oluşan, tablo şeklinde
hazırlanmış ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 54. sırasında bu
mescitten bahsedilmiştir296. Bu belgede, mescitin Oğlan Çavuş Mahallesi’nde
bulunduğu ve harap bir vaziyette olduğu belirtilerek, inşa tarihi kısmı boş bırakılmıştır.
Ayrıca belgeden, ahşaptan inşa edilen caminin boyunun ve eninin dokuz (metre) olduğu
ve tek şerefeli bir minaresinin bulunduğu; mescitin sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde
açık olduğu ve cuma ile bayram namazlarının kılınmadığına ve mescitin 60 metre
yakınlarında Değirmencioğlu Mesciti’nin bulunduğu belirtilmiştir.
Kendi adı ile anılan mevkide bulunan bu mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman
yıkıldığı bilinmemektedir. Y. Erol Arşivi’nde bulunan belgenin 56. sırasında bu
mescittin adı tespit edilmiştir297. Bu belgede, mescitin Haydar Sokağı mevkiinde
bulunduğu ve harap bir vaziyette olduğu belirtilmiştir. Aynı bu belgede, mescite ait inşa
tarihi ve görevliler kısmı boş bırakılmıştır. Söz konusu bu belgeden, ahşaptan inşa
edilen caminin boyunun dokuz, eninin de altı (metre) olduğuna ve minaresinin
bulunmadığına; mescitin sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde açık olduğuna ve camide
cuma ve bayram namazlarının kılınmadığına dair bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca bu
belgeden, mescitin 150 metre yakınlarında Değirmencioğlu Mesciti’nin, 500 metre
yakınlarında da Mustafa Bey Camisi’nin bulunduğu belirtilmiştir.
295
Oğlan Çavuş Mahallesi, Bahtiyarbostanı Mahallesi ile birşerek Bahtiyarbostanı Mahallesi adını
almıştır. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, II. Mahmud…, s.144.
296
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
297
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
66
Aynı isim ile anılan mahallede bulunan bu mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman
yıkıldığı bilinmemektedir. Y. Erol Arşivi’nde bulunan, tek sayfadan oluşan, tablo
şeklinde hazırlanmış ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 66. sırasında
bu mescitten bahsedilmiştir299. Bu belgede mescitin Ferhat Bostanı Mahallesi’nde
bulunduğu ve harap bir vaziyette olduğu belirtilmiştir. Aynı belgeden, ahşaptan yapılan
caminin boyunun ve eninin 10 (metre) olduğu ve minaresinin bulunmadığı tespit
edilmiştir. Ayrıca bu belgede, mescitte cuma ve bayram namazlarının kılınmadığı;
mescitin 110 metre yakınlarında Yağcıoğlu Mesciti’nin, 500 metre yakınlarında da Said
Paşa Camisi’nin yer aldığı belirtilmiştir.
Hacı Bekir Ağa Mahallesi’nde bulunan bu mescitin banisi, inşa tarihi ve ne zaman
yıkıldığı bilinmemektedir. Y. Erol Arşivi’nde bulunan belgenin 67. sırasında bu
mescitten bahsedilmiştir300. Bu belgede mescitin Hacı Bekir Ağa Mahallesi’nde harap
bir vaziyette bulunduğu ve harap bir vaziyette bulunduğu; ahşaptan inşa edilen mescitin
boyunun 11, eninin yedi (metre) olduğu ve minaresinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Ayrıca bu belgede, mescitte cuma ve bayram namazlarının kılınmadığına dair bilgilere
298
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
299
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
300
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
67
yer verilerek, adı geçen mescitin 60 metre yakınlarında Hamurkesen Camisi’nin, 500
metre yakınlarında da Hacı Bekir Ağa Camisi’nin yer aldığı belirtilmiştir.
301
Ö. Demirel, Osmanlı-Vakıf…, s.52,188-191.
68
2-KATALOG
Cami 1940-45 yılları arasında tek şerefeli taş minaresi dışında tamamen yıkılarak yerine
betonarmeden yeni bir cami inşa edilmiştir (Fot.15-16). Caminin yıkılmadan önceki
mimari ve süsleme özellikleri hakkında herhangi bir bilgimiz bulunmamaktadır.
Günümüzdeki caminin kuzeybatı köşesinde hafif çapraz vaziyette bulunan tek şerefeli
taş minaresi yer almaktadır (Fot.17). Minare düzgün kesme taş malzeme kullanılarak
inşa edilmiştir. Minare kare bir kaide üzerinde yükselmekte olup, düz lentolu kapısı
güneye açılmıştır. Büyük oranda toprağa gömülü olan kaide üst taraftan 00.4-00.5 m.
taşıntı yapan bir silme ile sınırlandırılmış, bunun üzerine papuç kısmı oturtulmuştur.
Yukarıya doğru incelen ve ters-düz olarak yan yana sıralanan üçgenlerin oluşturduğu bu
bölüm üstte oldukça kalın kaval bir silme ile sınırlandırılmış, bunun üzerine de silindirik
gövde yerleştirilmiştir. Yüksek tutulan silindirik gövde oldukça sade olarak ele
alınmıştır. Şerefenin yaklaşık olarak 0.55 m. kadar aşağısında da silme bir bilezik
302
Caminin, Mahkeme Camisi olarak anılması daha önce mevcut olan Mahkeme Çarşısı’na olan coğrafi
yakınlığından ileri gelmektedir. Geniş bilgi için bakınız. İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 175.
303
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 175.
69
Kitabe:
304
H. Denizli, a.g.e., s. 64.
305
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 175.
70
bezemesiz bir şerit ile iki eşit bölüme ayrılmıştır. Kitabe, sülüs harflerle beş satır
halinde yazılmıştır (Fot.19).
Kitabe:
Kitabeden caminin H.1184/M.1770 yılında Selim Ağa’nın eşi Alime Hanım tarafından
inşa ettirildiği anlaşılmaktadır.
306
Ayrıca bu belgede, ibadete açık olan caminin Çarşı Mahallesi’nde bulunduğu, ahşaptan yapılan
caminin boyunun 19, eninin 13 (metre) olduğu, tek şerefeli bir minaresinin bulunduğu, beş vakit ibadete
açık olduğu, camide cuma ve bayram namazlarının kılınmadığı, görevlileri arasında bir imam, bir
müezzin ve bir kayyumun bulunduğu belirtilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Y. Erol Arşivi’nde bulunan
belge.
307
Ö. Demirel, Osmanlı Dönemi…, s.35; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.52, dipnot:247.
71
Ahmed Çelebi b. Mihmad b. Simsad adına düzenlenmiş bir vakfiyesi olduğu tespit
edilmiştir308. Aynı mescitin, Zarralızâde Alime binti Osman Paşa tarafından onartılarak
kocasının ismine izafeten Selim Ağa adının verildiği, Vakıflar Genel Müdürlüğü
Arşivi’ndeki H.1183/M.1769 tarihli Alime Hatun Vakfiyesi’nden anlaşılmaktadır309.
Arşiv belgelerinde Sarı Hamza Mesciti’ne 1772 tarihinde minber eklenerek camiye
dönüştürüldüğü tespit edilmiştir310. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki,
H.1197/M.1782 tarihli Hurufat Defterinden, caminin Mahkeme Mesciti olarak anılması,
Mahkeme Binası’na olan fiziksel yakınlığından kaynaklandığı anlaşılmaktadır311. 1808-
1839 yılları arasındaki arşiv belgelerinde bu caminin çarşı ortasında olduğuna dair
bilgilere ulaşılmıştır312. Yapılan onarımlarla değişik isimlerle anılan caminin ilk olarak
1444 tarihinde inşa edildiği ve 1533, 1769-70 ve 1900 tarihlerinde de onarıma tabi
tutulduğu tespit edilmiştir.
308
Ö. Demirel, Osmanlı Dönemi…, s.35; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.52, dipnot:247.
309
Ö. Demirel, Osmanlı Dönemi…, s.35; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.52, dipnot:247.
310
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.52, dipnot:245.
311
Ö. Demirel, Osmanlı Dönemi…, s.35; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.24.
312
Ö. Demirel, II. Mahmud…, s.30.
313
Hasan Paşa, bir rivayete göre Sivaslı olup, Kapıcıbaşılıkta yetişmiş H.969/M.1561’de Yeniçeri Ağası,
H.970/M.1562’de de Rumeli valisi olarak görev yapmış ve H.974/M.1567 yılında da ölmüştür. Geniş
bilgi için bakınız, İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.165. Hasan Paşa, H.1308/M.1891 tarihli Sivas
Salnamesi’nde Meydan Camisi’nin banisi olarak belirtilerek kendisinden Sivas Valisi şeklinde
bahsedilmektedir. Geniş bilgi için bakınız, Salname-i Vilayeti Sivas-1308, s.200. Hasan Paşa’nın kendi
yaptırdığı camiye Şemseddin Sivasi (1520-1597) adlı kişiyi vaiz olarak getirilmiş olması dikkat çekicidir.
Şemseddin Sivasi, Sivas’a bağlı Tokat Sancağı Zile Kasabası’nda doğmuştur. Şemseddin Sivasi, ailesi ve
dervişleri ile birlikte Şeyh Hasan Zaviyesi ve Türbesi çevresine yerleştirilmiştir. Bu bölgede Şemseddin
Sivasi, mescit ile birlikte mektep ve çeşme yaptırarak bu bölgenin mahalle kimliği kazanmasında etkili
olduğu ve bu bölgenin Küçük Minare Mahallesi ismi ile anılmaya başlandığı görülmektedir. Geniş bilgi
için bakınız, Ömer Demirel, “Kuruluşundan Günümüze Çeşitli Yönleriyle Bir Osmanlı Mahallesi:Sivas
Küçük Minare Mahallesi”, XIII. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, Ankara, 1999,
s.1948-1949; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.64; M. A. Mahiroğulları, a.g.e., s.73; Kulu Özen, Sivas ve
Divriği Yöresinde Eski Türk İnaçlarına Bağlı Adak Yerleri, Sivas, 1996, s.53.Yöresinde Ayrıca,
Şemseddin Sivasi (1520-1597)’nin Halvetiye Tarikatı’nın şeyhi olduğu ve bu tarikatın Şemsiyye adı ile
anılan kolunun kurucusu olduğu bilinmektedir. Geniş bilgi için bakınız. M. Baha Tanman, “Halvetilik”,
Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul, Cilt:III, Ankara, 1994, s.534; Kutlu Özen, “Sivas
Yöresindeki Adak Yerleri”, Revak-95, Sivas, 1995, s.47; Rüya Kılıç, “Sivas’tan İstanbul’a Bir Tarikat
Portresi: Şemsîyye ve Sivâsîyye”, Türkler, Cilt:XI, Ankara, 2002, s.120; Ali Çoşkun, Osmanlı’da Din
Sosyolojisi Naima Örneği, İstanbul, 2004, s.64; Süleyman Uludağ, “Halvetiyye”, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1997, s.392-395. Vakıf Muhasebe Defterleri’nde, Melik Acem ve
72
Planı: 2-3.
Fotoğrafı: 20-39.
Caminin beden duvarlarında kaba yonu ve düzgün kesme taş; minarede düzgün kesme
taş ve tuğla; taşıyıcı sistemde düzgün kesme taş; üst örtüde de ahşap malzeme
kullanılmıştır.
Caminin doğu cephesi dışında ve minare kaidesinde düzgün kesme taş malzeme
kullanılmıştır. Doğu cephe, temel seviyesinden beden duvarlarının yaklaşık ortalarına
kadar kaba yonu taştan, beden duvaralarının üst tarafında da düzgün kesme taştan inşa
edilmiştir (Fot.21). Caminin kuzey cephesine dört, güney cephesine dokuz, doğu ve batı
cephesine de ikişer adet olmak üzere toplam 17 pencere açılmıştır. Doğu ve batı
duvarlardaki iki pencere ile güney duvardaki pencerelerden beş adeti beden duvarlarının
üst kısımına yerleştirilmiştir. Diğer güney ve kuzey cephelerde de dörder adet alt
pencere bulunmaktadır. Alt pencereler dikdörtgen, üst pencereler sivri kemer formunda
düzenlenmiştir. Alt pencerelerin alınlıkları, sivri kemer şeklinde sınırlandırılmıştır.
Cephelerin saçak kısımları iç bükey profilli silme şeklindeki kuşak ile
hareketlendirilmiştir. 1946-47 yıllarında Y. Akyurt tarafından caminin planı çizilmiştir
(Plan.3). Bu planda caminin doğu ve batı cephesindeki pencerelerle son cemaat mahalli
gösterilmemiştir314.
Şahin Baba zaviyedarları için Cami-i Kebir ile birlikte Hasan Paşa Camisi’nde tedris yapılması şartının
koşulması da dikkat çekicidir. Geniş bilgi için bakınız, Ömer Demirel, “Osmanlı Dönemi Sivas
Zaviyeleri’nin Fonksiyonlarına Dair”, Revak-95, Sivas, 1995, s.32.
314
Y. Akyurt, a.g.e., s.141’den sonraki numarasız dördüncü sayfa, Şekil:9.
73
Caminin kuzey cephesi boyunca uzanan son cemaat mahalli şeklinde düzenlenmiş
mekanlar, 1999-2002 yılları arasında camide gerçekleşen onarım çalışmaları esnasında
eklenmiştir315 (Fot.22-23). Bu mekanların üzeri ahşap düz tavanla örtülmüş olup kuzey
cephesi beş sivri kemerle dışa açılmıştır. Bu açıklıklardan batı uçta bulunanı camiye
giriş kapısı, diğer dört açıklık ise pencere olarak düzenlenmiştir. Son cemaat mahalli
biçimindeki mekanın güney duvarına açılan pencerelerin alınlık kısımları sivri kemer
şeklinde düzenlenmiş kuşaklar ile sınırlandırılmıştır. Bu pencerelerden doğu duvarına
yakın olanın üst kısmına, 1.45 x 0.33 m. ölçülerindeki taş üzerine sülüs karakterdeki
harflerle yazılmış yazıt yerleştirilmiştir. Yazıt üç satırdan oluşturulmuş olup yazıtın
merkezinde bulunan İhlâs suresi, dört yönden Ayet’el Kürsi ile kuşatılmıştır (Fot.24).
Son cemaat mahallini güneyden aydınlatan pencerelerin doğu ve batı yönlerindeki
duvar yüzeylerine fazla derin olmayan birer mihrabiye nişi açılmıştır. Mihrabiye
nişlerinin kavsara kısımları yukarıya doğru daralan üçgen şeklindeki istiridye kabuğu
biçiminde düzenlenmiştir.
Harime, son cemaat mahalli güney duvarının hafif batısına açılan basık kemerli kapıdan
girilmektedir. Bu kapı, üç yönden bir silme kuşağı ile çerçeve içerisine alınmış olup üst
315
Seyfullah Kılınç, “Sivas Merkez Meydan Camii ve Yapılan Revaklar”, Revak-2002, Sivas, 2002,
s.233-234.
74
kısmına sülüs harflerle yazılmış iki ayrı mermer kitabe yerleştirilmiştir (Fot.27).
Kitabelerin zemini siyah, harfler ise sarı renkteki yağlı boya ile boyanmıştır.
Kitabelerden cümle kapısının üst kısımda bulunan mermer kitabe, tek satırlık iki kartuş
halinde yazılmıştır. Kartuşların birbirlerine bağlandıkları alanın üst ve alt kısımlarına,
uçları birbirlerine bakan üçer yapraklı stilize edilmiş palmet motifleriyle bezenmiştir.
Kitabe, 1.50 x 0.35 m. ölçülerindedir.
Kitabe:
Kâne târih câmi’el şerif elgurre / mescit assüse bunyenehu ala tekvâ
Kitabenin anlamı:
Cümle kapısının hemen üst kısmındaki diğer kitabe, mermer üzerine iki satır halinde
düzenlenmiş olup, dört kartuş içerisine yazılmıştır. Kitabe, 0.50 x 0. 38 m.
ölçülerindedir.
Kitabe:
Harime giriş kapısı, iki eşit ahşap kanatlı olarak düzenlenmiştir (Fot.28). Birbirleriyle
simetrik olan bu kanatlar üç farklı ölçüde dikdörtgen yüzeye bölümlendirilmiştir.
Dikdörtgen yüzeyler, kapı kanadından ayrı olarak hazırlanmış ahşap parçaların
yapıştırma tekniğinde birleştirilmesi ile oluşturulmuştur. Kapı kanatlarının üst
316
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.164.
75
Hadisin anlamı:
Ölmeden önce tövbeye acele ediniz, namaz vakti geçmeden namaza acele
ediniz.
Hadisin yazıldığı panolar, dörder dış bükey yarım daire profilli silme kuşaklarıyla
çerçeve içerisine alınmıştır. Kapı kanatlarının orta kısımlarında yer alan yüzey, alt ve
üst kısımlarındaki yüzeylerden daha geniş tutulmuştur. Bu yüzeyler, 13 adet yatay ve
dikey doğrultuda yerleştirilmiş dikdörtgen ve kare biçimindeki geometrik şekiller ile
süslenmiştir. Kapı kanatlarının alt kısımlarındaki dikdörtgen yüzeyler de, zar biçiminde
yerleştirilen kare şeklin üst ve alt kısımları, üçgen şeklindeki geometrik biçimlerle
bölümlendirilmiştir. Doğu tarafta bulunan kapı kanadının yüzeyine, kapı halkası
yerleştirilmiştir. Kapı kanatlarını yatay doğrultuda bölümlendirilen iki bezemesiz
kuşağın yüzeylerine dörder adet metal plaka çakılmıştır. Metal plakalar daire şeklinde
olup merkezden dışa doğru hafif bombemsi olacak biçimde tasarlanmıştır (Fot.29).
Harim, doğu-batı doğrultuda sıralanan dört adet bağımsız kare kesitli taş ayağın taşıdığı
kuzey-güney yönde uzanan ahşap kirişler ile mihraba dik beş sahna ayrılmıştır (Fot.30-
33). Ahşap kirişler kuzey ve güney yöndeki duvarlarda bulunan dörder adet ahşap
konsol tarafından taşınmıştır. Ahşap kirişlerin üzerine de ahşap düz tavan oturtularak
harimin üzeri örtülmüştür. Ahşap kirişlerin alt yüzleri, ahşap çıtaların eşit şekilde
çakılmasıyla bölümlendirilmiştir. Ahşap düz tavan yüzeyleri, ince çıta parçalarının
birbirlerine dik açılar yapacak biçimde yerleştirilmesi ile meydana getirilmiş kare
kasetlerle hareketlendirilmiştir. Ahşap tavan yüzeyi ve ahşap kirişler beyaz renkteki
yağlı boya ile boyanmıştır. Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’ndeki eski bir fotoğraftan
orjinalinde harimin tavanının, ahşap düz tavanlı olduğu ve tahtaların birleşme
kenarlarına çakılan ince çıtalarla hareketlendirildiği anlaşılmaktadır (Fot.34). Kare
kesitli taş ayakların kaideleri olmayıp ahşap yastıklara yer verilmiştir. Ahşap yastıklar,
76
uçları dış bükey yarım daire biçimde şekillendirilmiş dört ahşap parçasının üst üste
yerleştirilmesi ile oluşturulmuştur (Fot.35). Harimin ahşap tavanı, 1999-2002
yıllarındaki onarım çalışmaları esnasında yenilenmiştir317.
Harimin kuzey ve doğu duvarı üçer, batı duvarı iki, güney duvarı dokuz pencere
açıklığıyla boşaltılmıştır. Batı duvarındaki iki pencere ile güney duvarındaki
pencerelerden beşi üst kısımda yer almaktadır. Alt pencereler dikdörtgen, üst pencereler
sivri kemer formunda açılmıştır.
Harimin güney duvarının hafif batısına, mihrap nişi açılmıştır. Mihrabın kavsara kısmı
dışındaki diğer kısımları yakın zamanlarda ahşap ve bakır levhalarla kaplanmıştır
(Fot.36). Mihrabın kavsara kısmı, alçıdan kalıplama tekniği kullanılarak beş sıra
halindeki mukarnaslar ile doldurulmuştur. Süsleme kompozisyonu siyah, yeşil ve altın
sarısı renklerdeki yağlı boyayla boyanmıştır.
317
S. Kılınç, a.g.m., s.234.
77
Yapının minaresinde taş ve tuğla, mihrabında alçı, harim ve minber kapısında ahşap
malzemeden yapılmış geometrik bezemeler yer almaktadır. Ayrıca harime giriş ve
minber kapılarında demirden elde edilmiş geometrik ve bitkisel süslemeler dikkat
çekicidir.
İnşa tarihi bilinen caminin Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde, 1966 numaralı
defterin 154. sayfasında Hasan Paşa adına düzenlenmiş H.972/M.1564 tarihli
vakfiyesinin bulunduğu tespit edilmiştir318. Vakfiyeden caminin gelirleri arasında
Meydanbaşı mevkiindeki 42 dükkanın, Hamid Mesciti’nin kıble tarafındaki 32
dükkanın (muhtemelen bedesten), Sivas Kale Kapısı dışındaki iki taşlı değirmenin,
Sivas Kale Kapısı yakınındaki iki taşlı Boğazkesen Değirmeni ile Hasan Çavuş
Değirmeni’nin, yine Sivas Kale Kapısı yakınındaki iki hamamın, Sivas Demirciler
Çarşısı yanındaki Ekmekçi esnafına ait iki dükkanın, Kozabad Nahiyesi’ndeki iki taşlı
değirmenin ve Niksar Kazası’na bağlı Boynu Eğri Karyesi’nin tamamının yer aldığı319
ve cami imamının da günlük dört dirhem maaşa sahip olduğu anlaşılmaktadır320. 1576
tarihli Defter-i Rum’da, cami imamı maaşının günlük 19 akçeye, 1841 tarihli Sivas
Şer’iyye Sicilleri’nde de 37.8 akçeye yükseldiğine dair bilgiler tespit edilmiştir321. E.
Çelebi, seyahatnamesinde bu caminin gece gündüz kalabalık bir cemaati olduğunu ve
caminin dört tarafındaki dükkânlar ile Kuyumcular Çarşısı’nın bu caminin evkafı
olduğunu belirtmiştir322. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki 1835 tarihli muhasebe
kaydında Hasan Paşa Vakfı’nın gelirleri arasında 25 adet çeşmenin icarının
bulunduğuna dair bilgilere ulaşılmıştır323. H.1300/M.1884324, H.1302/M.1886325 ve
H.1306/M.1888 tarihli Sivas Salnameleri’nden, Meydan Cami-i Şerifi’nin
H.1215/M.1800 yılında Vezir Köse Mustafa Paşa tarafından tamir ettirildiği
anlaşılmaktadır326. Ayrıca, 1808-1839 yılları arasını kapsayan Vakıf Muhasebe
Defterlerinde, Kuyumcular Çarşısı’nda Hasan Paşa Vakfı’na bağlı 27 adet dükkânın
318
S. Kılınç, a.g.m., s.234.
319
S. Kılınç, a.g.m., s.234-235.
320
Ö. Demirel, II. Mahmud…, s.137.
321
Ö. Demirel, II. Mahmud…, s.137.
322
Evliya Çelebi, Seyehatname (Çeviren: Zuhuri Danışman), Cilt:V, İstanbul, 1970, s.90; A.
Mahiroğulları, a.g.e., s.36.
323
Ö. Demirel, II. Mahmud…, s.84-85,95.
324
S. Aktaş, a.g.t., s.162.
325
S. Aktaş, a.g.t., s. 253.
326
A. Selvitop, a.g.t., s.190.
79
Cami, harime giriş kapısının üst kısmında bulunan kitabeye göre, Sultan III. Murat’ın
saltanat yıllarında Mahmud Paşa tarafından H.988/M.1580 yılında inşa ettirilmiştir
327
Ö. Demirel, II. Mahmud…, s.69.
328
Salname-i Vilayet-i Sivas-1301, s.129.
329
Salname-i Vilayet-i Sivas-1308, s.200.
330
Ü. Kaya, a.g.t., s.325-327.
331
Bu belgede, caminin çarşı içerisinde bulunduğu ve H.972/M.1564 tarihinde inşa ettirildiğine dair
bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca belgede, ahşaptan yapılan caminin boyunun 30, eninin 20 (metre) olduğu,
tek şerefeli bir minaresinin bulunduğu, beş vakit ibadete açık olan camide cuma ve bayram namazlarının
kılındığı, caminin görevlileri arasında ikişer adet olmak üzere imam, müezzin, kayyum ve ferraşın
bulunduğu belirtilmiştir. Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
332
Mahmut Paşa’nın, III. Murat dönemi vezirlerinden olduğu ve Sivas valisi olarak görev yaptığı
bilinmektedir. Ayrıca, Paşa’nın Selanikli Mustafa Efendi tarihinde H.989/M.1581 yılında İran ile yapılan
anlaşma esnasında Erzurum sahrasında komutan olarak bulunduğu belirtilmektedir. H.990/M.1582
yılında Sivas Beylerbeyliği görevinde Haydar Paşa’nın bulunduğu dikkate alındığında, Mahmut Paşa’nın
bu yıllarda Sivas’tan ayrıldığı anlaşılmaktadır. Geniş bilgi için bakınız, İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer,
a.g.e., s.169-170.
80
(Fot.40-47). Cami, doğusunda bulunan hamam ile birlikte külliyenin bir parçası olarak
planlanmıştır333. Caminin mimarı bilinmemektedir. Cami, kare planlı tek kubbeli olarak
inşa edilmiştir (Plan.4). Caminin beden duvarlarında ve minare kaidesinde düzgün
kesme taş; minare gövde ve petek kısımlarında tuğla; harime giriş kapısında mermer
malzeme kullanılmıştır. Kubbenin dış yüzeyi ve minarenin külah kısmı da kurşun
levhalarla kaplanmıştır (Fot.48-49).
Caminin kuzey cephesine beş, batı cephesine bir, doğu cephesine üç, güney cephesine
dört olmak üzere beden duvarlarına toplam 13 adet pencere açılmıştır. Doğu, batı ve
kuzey cephedeki birer pencere ile güney cephedeki iki pencere beden duvarlarının üst
kısmında yer almaktadır. Bu pencerelerden alttakiler dikdörtgen ve düz lentolu iken,
üstteki pencereler sivri kemerli olarak düzenlenmişlerdir. Kubbenin üzerine oturduğu
kasnak yüzeyine sekiz adet yuvarlak formda pencere açılmıştır. Ayrıca kubbe eteğine,
sekiz adet sivri kemerli pencere yerleştirilmiştir (Fot.50-51).
Caminin minaresi, son cemaat mahallinin batı duvarına bitişik şekilde tek şerefeli olarak
inşa edilmiştir. Minarenin kaide, pabuçluk ve bilezikleri ile şerefe korkuluklarında
düzgün kesme taş; gövde ve petek bölümlerinde de ise tuğla malzeme kullanılmıştır.
Kare bir kaide üzerinde yükselen minarenin şerefesine son cemaat mahallinin batısına
açılan sivri kemerli kapıdan çıkılmaktadır. Kaide üst taraftan 00.4-00.5 m. taşıntı yapan
bir sime ile sınırlandırılmış, bunun üzerine papuç kısmı oturtulmuştur. Yukarıya doğru
incelen ve ters-düz olarak yan yana sıralanan üçgenlerin oluşturduğu bu bölüm üstte
silme bir bilezikle sınırlandırılmış, bunun üzerine de poligonal gövde yerleştirilmiştir.
Tuğladan yapılan poligonal gövde oldukça sade olarak ele alınmıştır. Şerefenin yaklaşık
olarak 0.60-0.70 m. kadar aşağısında da taş silme bir bilezik bulunmaktadır. Poligonal
gövdenin üzerindeki şerefenin altında, altı sıra halinde sıralanmış testere dişi
biçimindeki mukarnas dizisi görülmektedir. Şarefenin korkuluğu, bezemesiz taş
blokların yan yana sıralanmasıyla meydana getirilmiştir. Petek kısmının üst bölümü, iç
kısımları boşaltılmış ve üst kısımları yuvarlak kemer formunda bitirilmiş ritmik olarak
sıralanan dikdörtgen sağır geometrik şekillerle hareketlendirilmiştir. Petek kısmının
üzerinde yer alan külah kurşunla kaplanmış, tepesine alem ve paratoner yerleştirilmiştir
(Fot.52) .
333
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 169.
81
Harime, son cemaat mahallinin güney duvarının ortasına açılan kapıdan girilmektedir.
Harime giriş kapısı, cümle kapısı biçiminde düzenlenmiştir (Fot.58). Cümle kapısının
sövelerinde beyaz renkteki mermer, basık kapı kemerinde de gri ve beyaz renkteki
mermer dönüşümlü olarak kullanılmıştır. Üç taraftan fazla yüksek olmayan düz ve dış
bükey yarım daire profilli silme kuşakları ile cümle kapısı, çerçeve içerisine alınmıştır.
Cümle kapısının kemer köşelikleri beyaz mermer ile doldurulmuştur. Bu beyaz
mermerin üst kısmına, gri renkteki mermerlerle dikdörtgen pano şekli meydana
getirilmiştir. Dikdörtgen panonun merkezine 1.24 x 0.59 m. ölçülerindeki mermer
üzerine iki satırlık sülüs hatla yazılmış kitabe yerleştirilmiştir (Fot.59).
Kitabe:
El cami fi leyle (?) amara el-sultan murad ibni selim han ibni hadrid Mahmud
Paşa fi sened semeni ve semenin ve tusûme 988.
Kitabenin anlamı:
Kare planlı harimin üzeri, tek kubbeyle kapatılmıştır (Fot.60). Kare mekanın üzerini
kapatan kubbe, on altıgen kasnağa oturtulmuştur. Kubbede geçiş öğesi olarak tromplar
kullanılmıştır. Harimin köşelerindeki trompları oluşturan sivri kemer formundaki sağır
kemerler, harimin beden duvarının üst kısımlarında da ritmik olarak tekrarlanacak
biçimde sıralanmıştır. Bu sağır kemerlerden güney duvarda bulunanların ikisinin, diğer
duvarlarda da birisinin içerisi boşaltılarak pencere olarak düzenlenmiştir. Trompların
taşıdığı kubbe kasnağı sekiz yuvarlak pencere ile; kubbe eteği de sekiz adet yan yana
ritmik olarak dizilmiş sivri kemer biçimindeki pencere ile hareketlendirilmiştir (Fot.61).
Harimin aydınlatılması, harimin batı cephesi dışındaki diğer cephelere açılan ikişer alt
pencerelerle sağlanmıştır. Bu pencerelerden kuzey duvarda bulunanları sivri kemer
biçiminde duvar yüzeyine açılan nişler içerisine dikdörtgen biçimde yerleştirilmiştir.
Güney ve doğu duvarlara açılan dikdörtgen pencerelerin içinde yer aldığı nişler ise sivri
kaş kemer formunda biçimlendirilmiştir. Yine harimin aydınlatılması için, alt
pencerelerin dışında sivri kemerli üst pencereler açılmıştır. Bu üst pencereler güney
cepheye iki adet, diğer cephelere de birer adet olacak şekilde yerleştirilmişlerdir. Ayrıca
kubbe kasnağında bulunan sekiz adet yuvarlak formdaki pencere ile kubbe eteğindeki
sekiz adet sivri kemerli pencereler de harimi aydınlatma amaçlı açılmışlardır. Harimin
batı duvarındaki iki dikdörtgen niş, 1946-47 yıllarında Y. Akyurt tarafından hazırlanan
camiye ait planda pencere olarak işlenmiştir (Plan.5).
Harimin beden duvarlarında ve üst örtüde görülen kalem işi süsleme kompozisyonu
2000 yılında camide gerçekleşen onarım çalışmaları sırasında yapılmıştır (Fot.62).
83
Harimin bütün duvarlarının yüzeyi zeminden 1.20 m. yüksekliğe kadar ahşap lambriyle
kaplanmıştır.
Harimin güney duvarının ortasına üç cepheli olarak mihrap nişi açılmıştır (Fot.63).
Mihrap düzgün kesme taş malzeme kullanılarak oluşturulmuştur. Mihrap üç yönden iki
düz silme kuşağıyla çerçevelenmiştir. Dıştaki silme kuşağından içteki silme kuşağına
geçiş, fazla yüksek olmayan iki yarım daire profilli silme kuşağı ile sağlanmıştır. Üç
cepheli mihrap nişi, iki yandan gövdeleri silindirik, kaide ve başlıkları kum saati
şeklinde biçimlendirilmiş sütuncelerle sınırlandırılmıştır. Mihrap kavsarası, yedi sıra
mukarnas dizisi ile doldurulmuştur.
Camide tuğla, mermer ve taş olmak üzere üç farklı malzemenin kullanılması ile meydana
getirilmiş süsleme programı dikkat çekmektedir. Tuğla süsleme minarede; mermer süsleme
minberde ve harime giriş kapısının kemerinde; taş süsleme de mihrapta görülmektedir.
334
Aptullah Kuran, “Tezkerelerde Adı Geçen Sinan Eserlerinin Yapı Türlerine Göre Alfabetik Listesi”,
Mimarbaşı Kocasinan Yaşadığı Çağ ve Eserleri, (Editör:Sadi Bayram), Cilt:I, İstanbul, 1988, 155-166;
Zeki Sönmez, Mimar Sinan İle İlgili Tarihi Yazmalar-Belgeler, İstanbul, 1988; Sâî Mustafa Çelebi,
Yapılar Kitabı Tezkiretü’l-Bünyan ve Tezkiretü’l-Ebniye (Mimar Sinan’ın Anıları), İstanbul, 2002.
335
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.170.
336
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.93.
337
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.136.
338
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.134.
339
Evliya Çelebi, Seyehatname (Çeviren: Zuhuri Danışman), Cilt:V, İstanbul, 1970, s.90.
340
Ü. Kaya, a.g.t., s.68-69.
341
Belgede, caminin aynı adlı mahallede bulunduğu belirtilirken, camiye ait inşa tarihi kısmı boş
bırakılmıştır. Aynı belgeden, kargir olan caminin boyunun 18, eninin 12 (metre) olduğuna, tek şerefeli bir
minaresinin bulunduğuna, harap bir durumda olduğuna ve camide cuma ile bayram namazlarının
kılınmadığına dair bilgilere yer verilerek caminin görevlileri kısmı da boş bırakılmıştır. Y. Erol
Arşivi’nde bulunan belge.
85
Cami, kitabesine göre Behram Paşa’nın oğlu Mustafa Bey tarafından H.998/M.1589
yılında inşa ettirilmiş olup, caminin mimarı bilinmemektedir. Caminin,
Behrampaşazade Mustafa Bey tarafından yaptırıldığı kitabesi ile sabit olmasına rağmen
halk arasında Ali Ağa Camisi şeklinde anılması bir rivayet ile açıklanmaktadır345. Kare
planlı caminin üzeri kubbe ile örtülmüştür (Plan.6). Caminin beden duvarlarında düzgün
kesme taş; kubbede tuğla malzeme kullanılmıştır. Tuğlanın dolgu malzemesi olarak
kullanıldığı beden duvarlarının dış yüzeyi, düzgün kesme taşla kaplanmıştır. Caminin
doğu ve güney cephelerinin yaklaşık ortalarına kadar kaba yonu, üst bölümünde ise
düzgün kesme taş kullanılmıştır. Caminin kuzeybatı köşesindeki tek şerefeli minaresi
tamamen düzgün kesme taştan inşa edilmiştir (Fot.69-72).
342
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.169-170.
343
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.170.
344
Mustafa Paşa’nın kimliği hakkında fazla bir bilgiye ulaşılamamıştır. Fakat babası Behram Paşa’nın
Enderun’da yetiştiği, Diyarbakır ve Bağdat’ta beylerbeyliği görevlerinde bulunduğu tespit edilmiştir.
Ayrıca Behram Paşa’nın Rumeli Beylerbeyliği görevi esnasında oğlu Mustafa tarafından bu camiyi inşa
ettirdiği ve bu sıralarda öldüğü belirtilmektedir. Bununla birlikte Behram Paşa’nın Sivas’ta günümüze
ulaşan ve Kurşunlu Hamamı olarak bilinen çifte hamam ile kendi adı ile anılan bir han inşa ettirdiği
bilinmektedir. Geniş bilgi için bakınız, İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.168-169.
345
Cami, Behram Paşa’nın oğlu Mustafa Bey tarafından inşa ettirilmesine karşın Ali Ağa adı ile anılması
şu şekilde açıklanmaktadır: Cami tamamlanınca akşam namazına gelen cemaati Mustafa Bey konağına
çağırmak için Ali Ağa’yı görevlendirmişti. Ali Ağa, camiye giderek namazdan çıkan cemaate imamın
hangi ayeti okuduğunu sormuş. Cemaatten yalnızca üç kişi cevap verebilmiştir. Ali Ağa, üç kişiyi yemeğe
davet etmiş. Mustafa Bey cemaatin bu kadar mı sorusuna Ali Ağa, cemaatin daha fazla olduğunu ancak
imamın okuduğu ayetleri bilenlerin bunlar olduğunu söylemiştir. Bu durumdan memnun olan Mustafa
Bey de camiye Ali Ağa denilmesini emrettiği” yönünde rivayet bulunmaktadır. Konu hakkında daha
geniş bilgi için bakınız, İ.H. Uzunçarşlı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.171, dipnot 80; K. Erdil, a.g.e., s.33; Y.
Akyurt, a.g.e., s.90.
86
Cami güney cephesine üç; doğu, batı ve kuzey cephelerine de birer adet olmak üzere
toplam altı adet pencere açılmıştır. Güney cephedeki iki pencere ise alt seviyede
yerleştirilmiştir. Alt pencerler yuvarlak kemer formunda, üst pencereler ise sivri kemer
formunda düzenlenmiştir. Üst pencerelerin kemer yüzeyleri zeminden hafif çökertilerek
belirginleştirilmiştir. Caminin batı cephesinin kuzey ucuna iki adet sülüs harflerle
yazılmış ve üst üste sıralanmış mermer kitabeler konulmuştur. Üst kısımdaki birinci
kitabe, 0.63 x 0.22 m. ölçülerinde olup üç satırdan oluşmaktadır. Her bir satır ikişerli
kartuş halinde düzenlenmiştir (Fot.73).
Kitabe:
Kitabe:
346
İ.H. Uzunçarşlı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.171.
347
İ.H. Uzunçarşlı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.171.
87
Y. Akyurt, caminin inşa kitabesinin son cemaat mahalline giriş kapısı üzerinde
bulunduğunu ve sonradan kitabenin üzerinin belediye tarafından sıvayla kaplandığını ve
kendisinin bu kitabenin üzerini kazıyarak ortaya çıkardığını belirtmiştir348. Bu kitabe,
daha sonra camide gerçekleşen onarımlar esnasında, son cemaat mahallinden sökülerek
caminin batı cephesine yerleştirilmiştir.
Caminin kuzey cephesi orijinal olmayan ahşap doğramayla kapatılarak son cemaat
mahalli olarak düzenlenmiştir (Fot.74). Anadolu’da benzer plan tipine sahip camilere
bakıldığında, genelde giriş cephelerinde bir son cemaat mahallinin bulunduğu
görülmektedir. Fakat, Ali Ağa Camisi’nde yukarıda bahsedilen türden orijinal bir son
cemaat mahallinin bulunduğuna dair herhangi bir kemer yada üzengi taşı izinin
bulunmaması dikkat çekicidir.
Caminin kuzeybatı köşesindeki tek şerefeli minare, tamamen kesme taş malzemeyle
inşa edilmiştir (Fot.75). Minare, kare bir kaide üzerine oturtulmuştur. Kare kaidenin
güney yüzüne açılan düz lentolu kapıdan şerefeye çıkılmaktadır. Kare kaideden
pabuçluğa geçiş, kaide köşelerinin pahlanması ile sağlanmıştır. Silindirik gövdenin alt
ve üst kısımlarında bilezikler kullanılmıştır. Minare şerefesinin alt kısmı dört sıra
halindeki mukarnas dizileryle doldurulmuştur. Minarenin şerefesi, sonradan demirden
yapılmış korkuluklar ile sınırlandırılmıştır. Petek kısmı yakın tarihlerde camide
gerçekleşen onarım çalışmaları sırasında yenilenmiş olup, külah kısmı kurşun levhalarla
kaplanmıştır. Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nde bulunan ve caminin eski bir
görünümüne ait bir fotoğraftan minare külahının düzgün kesme taş malzeme
kullanılarak inşa edildiği anlaşılmaktadır (Fot.76).
Harime giriş, son cemaat mahallinin güney duvarının batı ucuna açılan kapıdan
sağlanmıştır. Harime giriş kapısı eyvanlı taç kapı biçiminde düzenlenmiştir (Fot.77).
Basık yuvarlak kemerli kapı açıklığı, üç taraftan hafif yükseltisi bulunan ikisi dış bükey
yarım daire profilli, birisi de bezemesiz silme kuşakları ile çerçevelenmiştir. Harime
giriş kapısının kuzey yönü, basık yuvarlak kemerle sınırlandırılmıştır. Aynı kapının
güney yönü ise, Bursa kemeri biçiminde yapılmıştır (Fot.78).
348
Y. Akyurt, a.g.e., s. 89.
88
Harime giriş kapısı iki ahşap kanatlı olarak düzenlenmiştir. Birbirleriyle simetrik olan
bu kanatların genişlikleri aynı olmayıp batı taraftaki kapı kanadı diğer kapı kanadından
daha büyüktür. Kapı kanatlarının yüzeyi beyaz renkteki yağlı boyayla boyanmıştır. Bu
kapı kanatları çiviyle çakılan ahşap parçalarıyla ikisi kare, birisi de dikdörtgen
şeklindeki üç farklı yüzeye bölünmüştür. Kapı kanatlarının üst kısımlarındaki kare
yüzeylere, alçak kabartma tekniği ile hadis, iki parça şeklinde sülüs karakterdeki
harflerle yazılmıştır. Hadisin yazıldığı zemin koyu yeşil, harfler de altın sarısı renkteki
yağlı boyayla boyanmıştır. Kapı kanatlarından doğu yöndeki kapı kanadının üst
kısmındaki kare yüzeyde ” Va acellebi tevbetü gabrel faült”; batı yöndeki yüzeyde de
“Aclelu bissalat gabrel fault” ibareleri bulunmaktadır (Fot.79-80).
Hadisin anlamı:
Ölmeden önce tövbeye acele ediniz, namaz vakti geçmeden namaza acele
ediniz.
Harim, kare planlı olup üzeri tek kubbeyle örtülmüştür (Fot.82-83). Kare mekanın
üzerini kapatan kubbe sekizgen kasnağa oturtulmuştur. Beden duvarlarından kubbeye
tromplarla geçilmiştir (Fot.84-85). Kubbe eteği, bezemesiz iki silme kuşağı ile
sınırlandırılmıştır. Silme kuşaklarının arasında kalan alan bitkisel kompozisyon ile
doldurulmuştur. Bu bitkisel kompozisyon, düz ve ters olarak yerleştirilmiş üç dilimli
palmetler ile bunları birbirlerine bağlayan dilimli yapraklardan oluşmaktadır.
Kompozisyon sıva üzerine siyah boyayla yapılmıştır. Kubbenin merkezine, zeminleri
mavi renge boyanmış iki ayrı büyüklükte daire biçiminde güneş motifi işlenmiştir.
89
Harimin güney duvarının ortasına yarım daire niş şeklinde açılan mihrap nişi, alçıdan
kalıplama tekniği ile oluşturulmuştur (Fot.88-89). Mihrap kavsarası üç dilimli kemer
düzenlemesiyle çerçevelenmiştir. Kavsara bölümü, beş sıra mukarnas dizisiyle
doldurulmuştur. Mukarnas nişçiklerinin bir kısmının yüzeyi alçak kabartma olarak
işlenmiş sekiz yapraklı çiçek rozetiyle süslenmiştir (Fot.90).
Camide harime giriş kapısındaki silme kuşakları taş, mihraptaki mukarnas dizileri alçı,
kubbe eteğindeki ve kubbe merkezindeki bitkisel kompozisyonlar ise kalem işi süsleme
programı içerisinde değerlendirilebilir.
İnşa tarihi bilinen cami hakkındaki tek bilgi, 1912-1927 yılları arasına
tarihlendirdiğimiz Y. Erol Arşivi’ndeki tek sayfadan oluşan ve tablo şeklinde
düzenlenmiş belgede tespit edilmiştir349.
349
Bu belgede, caminin Üryan-ı Müslim Mahallesi’nde bulunduğu ve H.998/M.1590 tarihinde inşa
ettirildiğine dair bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca belgede, kargirden yapılan caminin boyunun 16, eninin
13 (metre) olduğu, tek şerefeli bir minaresinin bulunduğu, beş vakit ibadete açık olduğu, camide cuma ve
bayram namazlarının kılındığı, görevlileri arasında bir imamın, bir müezzinin ve bir ferraşın bulunduğu,
80 metre yakınlarında Baltacı Mehmet Paşa Mesciti’nin yer aldığı tespit edilmiştir. Geniş bilgi için
bakınız, Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
90
Caminin banisi, inşa tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Eski bir kilisenin temelleri
üzerine inşa ettirildiği düşünülen350 cami, 1970’li yıllarda minaresi dışında tamamen
yıkılarak yerine bugünkü betonarme cami inşa edilmiştir (Fot.91-94). Bugünkü caminin
batı yönündeki bahçe duvarının üzerinde kitabe bulunmaktadır. Kitabe, ikişerli kartuş
halinde dört satır şeklinde taş malzeme üzerine sülüs harflerle yazılmış olup, 0.80 x 0.48
m. ölçülerindedir (Fot.95).
Kitabe:
350
Yerinde yapmış olduğumuz araştırmalar esnasında caminin bir kilisenin üzerine inşa edildiğine dair
her hangi bir bakiye tespit edilmemiştir. Ancak, 1890 yılında Sivas’a gelen Fransız seyyah Vital
Cuinnet’in hazırladığı “La Turquie d’Asie” adlı seyahatnamesinde şehrin güneyinde daha önce kilise olan
küçük bir cami gördüğünü ve bu caminin sıvalı duvarlarının altında haç işaretleri ile Bizans yazılarının
fark edildiğini belirtmektedir. Seyyahın belirttiği bu cami muhtemelen bugün Kilise Camisi olarak da
bilinen Osman Paşa Camisi olmalıdır. Konu hakkında daha geniş bilgi için bakınız, Adnan
Mahiroğulları, Seyyahların Gözüyle Sivas, İstanbul, 2001, s.133. Ayrıca Şehir Tarihçisi Kadir Üredi ile
25.12.2005 tarihinde yapılan görüşmede, büyüklerinin kendisine bugünkü caminin bulunduğu alanda bir
kilisenin bulunduğunu ve hatta bazı kilise kalıntılarını mahallenin yaşlılarının hatırladıklarını belirtmiştir.
91
1890 yılında Sivas’a gelen Fransız seyyah Vital Cuinnet’in hazırladığı “La Turquie
d’Asie” adlı seyahatnamesinin I. cildinde şehrin güneyinde daha önce kilise olan küçük
bir cami gördüğünü ve bu caminin sıvalı duvarlarının altında haç işaretleri ile Bizans
351
Anomim, Sivas Analitik…, s.37.
352
Anomim, Sivas Analitik…, s.37.
92
Caminin inşa kitabesi yoktur. Ancak yapının 1592 tarihli onarım kitabesi
bulunmaktadır. Yukarıda da değinildiği üzere Sivas Analitik Etüdleri adlı çalışmada her
hangi bir kitabe ya da belge belirtilmeden 1584 tarihinde inşa edildiği ileri sürülmüştür.
353
A. Mahiroğulları, a.g.e., s.133.
354
Ayrıca bu belgede, caminin kendi adı ile anılan mahallede yer aldığı, kargir olan caminin boyunun 20,
eninin 14 (metre) olduğu, tek şerefeli bir minaresinin bulunduğu, beş vakit ibadete açık olduğu, camide
cuma ve bayram namazlarının kılındığı ve görevlileri arsında bir imam, bir müezzin ve bir kayyumun
bulunduğu belirtilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
355
S. Aktaş, a.g.t., s.166.
356
A. Selvitop, a.g.t., s.190.
357
Ü. Kaya, a.g.t., s.236.
93
Günümüzdeki caminin kuzeydoğu köşesine bitişik vaziyette bulunan eski camiye ait
minarenin kaide ve pabuçluk kısımlarında düzgün kesme taş; gövde, şerefe ve petek
kısımlarında da tuğla malzeme kullanılmıştır (Fot.101-103). Minare, oldukça yüksek
kare bir kaide üzerinde yükselmektedir. Minarenin şerefesine çıkışı sağlayan sivri
kemerli kapı güneye açılmıştır. Kaide üst taraftan 00.2-00.3 m. taşıntı yapan iki sıra
silme ile sınırlandırılmış, bunun üzerine papuç kısmı oturtulmuştur. Yukarıya doğru
incelen ve ters-düz olarak yan yana sıralanan üçgenlerin oluşturduğu bu bölüm üstte
oldukça kalın bir kaval silmeyle sınırlandırılmış, bunun üzerine de silindirik gövde
yerleştirilmiştir. Tuğladan yapılan gövde zeminden taşırılmış yeşil sırlı tuğlalar ile dikey
yönde kıvrımlar oluşturan şeritlerle hareketlendirilerek, zengin bir görünüş
oluşturulmuştur. Bu şeritler, gövdenin üst kısmına yakın noktasındaki bir silme bilezikle
sonlandırılmıştır (Fot.104). Gövdeyi sınırlandıran silme bilezikten itibaren minarenin
üst kısmı yakın zamanlarda tuğla malzeme kullanılarak yenilenmiştir.
1956 yılında minaresi dışında tamamen yıkılan caminin plan, mimari ve süsleme
özellikleri hakkında her hangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Yukarıda belirtilen belgelerden caminin XVII. yüzyılın başında inşa edildiği ve XIX.
yüzyılın ikinci yarısında onarıma tabi tutulduğu anlaşılmaktadır.
Bugünkü caminin güneybatı köşesinde bulunan ve tamamen düzgün kesme taştan inşa
edilen minare, ana kütleden taşıntı yapmaktadır (Fot.108). Minare, kare bir kaide
üzerinde yükselmekte, kapısı ise kuzeye açılmıştır. Kaidenin batı yüzüne kitabe
yerleştirilmiştir. 0.28 x 0.44 m. ölçülerindeki kitabe, taş üzerine dört satırlık halinde
sülüs harflerle yazılmıştır (Fot.109).
358
Caminin bulunduğu mahallenin, isminden dolayı büyük bir ihtimalle Sivas civarında bulunan Ganem
Köyü’nden gelenlerin yerleşmesiyle meydana geldiği düşünülmektedir. Geniş bilgi için bakınız, Ö.
Demirel, Osmanlı Dönemi…, s.24; Ö. Demirel Osmanlı Vakıf…, s.28, dipnot 117.
359
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.28 ve dipnot 119, 52.
360
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.29 ve dipnot 120.
361
Ayrıca bu belgede, caminin İmaret Mahallesi’nde bulunduğuna, ahşap olan caminin boyunun ve eninin
12 (metre) olduğuna, tek şerefeli bir minaresinin yer aldığına, sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde ibadete
açık olduğuna, camide cuma ve bayram namazlarının kılındığına, görevlileri arasında bir imam, bir
müezzin ve bir kayyumun bulunduğuna dair bilgilere yer verilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Y. Erol
Arşivi’nde bulunan belge.
95
Kitabe:
Kaide üst taraftan 00.2-00.3 m. taşıntı yapan bir sime ile sınırlandırılmış, bunun üzerine
papuç kısmı oturtulmuştur. Yukarıya doğru incelen ve ters-düz olarak yan yana
sıralanan üçgenlerin oluşturduğu bu bölüm üstte plastik bir taş bilezikle
sonlandırılmıştır. Bu bileziğin üzerine de silindirik gövde yerleştirilmiştir. Yüksek
tutulan silindirik gövde oldukça sade olarak yapılmıştır. Şerefenin yaklaşık olarak 0.45
m. kadar aşağısında da silme bir bilezik bulunmaktadır. Silindirik gövdenin üzerindeki
şerefe, sade profilli silme kuşaklarıyla dikkati çekmektedir. Şerefenin korkulukları
demir malzemeden yapılmıştır. Petek kısmı, sade olarak bırakılmış olup, üzerinde yer
alan külah kısmı kurşunla kaplanmıştır. Külahın üzerine alem ve paratoner
yerleştirilmiştir.
Caminin inşa kitabesi yoktur. Ancak minarenin 1812 tarihinde onarıldığına dair kitabe
bulunmaktadır. Cami hakkında ulaşabildiğimiz tek belge, Y. Erol Arşivi’nde tespit
edilmiştir. 1912-1927 yılları arasına tarihlendirdiğimiz tek sayfadan oluşan ve tablo
halinde hazırlanmış bu belgede, caminin H.(1)111/M.1700 tarihinde inşa ettirildiğine
dair bilgiler tespit edilmiştir363. Ayrıca söz konusu caminin minare dışında tamamen
yenilenmiş olması ve şu ana kadar hakkında sadece yukarıda değinilen bir belgeye
ulaşılmış olaması göz önüne alındığında caminin 1700 yılında inşa edilmiş olabileceğini
söyleyebiliriz.
362
H. Denizli, a.g.e., s.72.
363
Bu belgenin 47. sırasında camiden bahsedilmiştir. Belgede ayrıca, caminin Kazancılar Mahallesi’nde
bulunduğuna, ahşaptan yapılan caminin boyunun ve eninin 15 (metre) olduğuna, tek şerefeli bir
minaresinin bulunduğuna, beş vakit ibadete açık olduğuna, camide cuma ve bayram namazlarının
kılındığına ve görevlileri arasında bir imam ile bir müezzinin bulunduğuna dair bilgiler tespit edilmiştir.
Geniş bilgi için bakınız, Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
96
Cami, Zaralızâde Mehmed Paşa tarafından XVIII. yüzyılın ilk yarısında inşa
ettirilmiştir. Caminin mimarı bilinmemektedir. Cami, kuzeyden güneye doğru meyilli
bir arazi üzerine kurulmuştur. Ahşap tavanlı caminin harimi altı adet ahşap direkle
mihraba dik üç sahna ayrılmıştır (Plan.7). Caminin temel duvarlarında taş, beden
duvarlarında kerpiç, üst örtü ve taşıyıcı direklerde ahşap, minarede düzgün kesme taş
malzeme kullanılmıştır. Caminin çatısı, üç yöne meyilli saçla kaplanmış olup, kuzey
cephesinde son cemaat mahalli, son cemaat mahallinin güneydoğu köşesine tek şerefeli
taş minaresi yerleştirilmiştir (Fot.110-113).
Caminin kuzey cephesinin alt bölümüne dört adet; doğu ve batı cephelerinin alt
bölümlerine üçer adet, üst bölümlerine de birer adet, güney cephesinin alt bölümlerine
de ikişer adet olmak üzere toplam 14 adet pencere ile cepheler hareketlendirilmiştir.
Caminin köşe duvarlarının bağlantı yerlerinde dikey doğrultuda, kuzey cephe dışındaki
diğer cephelerde yatay doğrultuda uzanan ahşap hatıllara yer verilmiştir. Caminin bütün
cephelerinin üst kısmlarında yaklaşık 0.50 m. taşıntı yapan düz bir ahşap saçak
dolaşmaktadır.
Son cemaat mahallinin doğu duvarının güney ucunda tek şerefeli taş minare
bulunmaktadır (Fot.114). Tamamen düzgün kesme taştan inşa edilen minare, kare bir
kaide üzerinde yükselmekte, yuvarlak kemerli kapısı ise batıya açılmıştır. Kaidenin
doğu yüzüne, 0.29 x 0.49 m. ölçülerinde mermer üzerine sülüs harflerle yazılmış üç
satırlık kitabe yerleştirilmiştir (Fot.115).
Kitabe:
97
Sahibü’l-hayrât
Ve’l-hasenât es-seyyid
El-hâc Ahmed tayyeballâhu serâhu
Ve ce’ale’l-cennete mesvâhu
Sene H.1217 (M.1802)364
Kaide üst taraftan 00.2-00.3 m. taşıntı yapan bir silme ile sınırlandırılmış, bunun üzerine
papuç kısmı oturtulmuştur. Yukarıya doğru incelen ve ters-düz olarak yan yana
sıralanan üçgenlerin oluşturduğu bu bölüm üstte plastik bir taş bilezikle sınırlandırılmış,
bunun üzerine de silindirik gövde yerleştirilmiştir. Yüksek tutulan silindirik gövde
oldukça sade olarak ele alınmıştır. Şerefenin yaklaşık olarak 0.40-0.50 m. kadar
aşağısında da silme bir bilezik bulunmaktadır. Silindirik gövdenin üzerindeki şerefe
sade profilli silme kuşaklarıyla dikkati çekmektedir. Şarefenin korkulukları
demirdendir. Petek kısmının üst bölümü bir silmeyle sonuçlandırılmıştır. Külahın
üzerine alem ve paratoner yerleştirilmiştir.
Caminin kuzey cephesinde yer alan son cemaat mahalli orijinal değildir (Fot.116-117).
1992 yılında camide yapılan onarımlarda kuzey cepheye ahşap sundurma ve
betonarmeden son cemaat mahalli eklenmiştir365.
Harime, son cemaat mahallinin güney duvarının ortasına açılan düz lentolu çift kanatlı
ahşap kapıdan girilmektedir. Harim, iki sıra halinde üçer adet olarak dizilen toplam altı
adet direkle mihraba dik üç sahna ayrılmıştır(Fot.118-121).
Harimin ahşap tavanı, iki kısma bölünmüştür. Harimin güney tarafı ibadet bölümünün,
kuzey tarafı ise mahfilin ahşap tavanı olacak biçimde düzenlenmiştir (Fot.122). İbadet
bölümünün ahşap tavanı, kuzey-güney doğrultuda uzanan iki ahşap kiriş ile üç bölüme
ayrılmıştır. Diğerlerinden daha geniş tutulan mihrabın önündeki sahnın ahşap tavanı,
kuzey-güney yönde çakılan ince çıta parçalarıyla tavan yüzeyinde 16 adet eşit şerite
bölünmüştür. Mihrap önü sahnının doğu ve batısında bulunan sahınların tavanlarında da
aynı düzenleme uygulanmıştır. Ancak doğu ve batıdaki sahınların tavan yüzeylerinin
364
H. Denizli, a.g.e., s.71.
365
Bu bilgi, cami imamı İhsan KOÇ ile 18.07.2004 tarihinde yapılan görüşmede belirtilmiştir.
98
mihrap önü sahnından daha dar olması sebebiyle tavan yüzeyleri 14 adet şeritle
hareketlendirilmiştir.
Ahşap direklerin kaideleri yoktur. Ahşap direklerin silindirik gövdelerinin üst kısmlarını
dış bükey yarım daire biçimindeki bilezik kuşatmaktadır. Bileziklerden kare kesitli
başlıklara geçiş, köşelerin pahlanması ile sağlanmıştır. Bu pahlamaların üst kısmına da,
iç ve dış bükey yarım daire profilli şeklinde ahşaptan ayrı olarak hazırlanmış çıtalar
çakılarak direklere başlık görünümü verilmeye çalışılmıştır (Fot.123).
Harimin kuzey duvarı sağır olarak bırakılmıştır. Harim, doğu ve batı duvarlarına üçer;
güney duvara da iki dikdörtgen pencere açılarak aydınlatılmıştır. Harimi aydınlatan
bütün pencerelerin altları ve yanları şevli olarak yapılmıştır.
Harimin bütün duvarları zeminden 120 m. yüksekliğe kadar ahşap lambri ile
kaplanmıştır. Harimin güney duvarı boyunca zeminden 0.50 m. yüksekliğinde, 0.30 m.
genişliğinde seki dolaşmaktadır. Bu sekinin ne amaçla yapılmış olduğu tespit
edilememiştir. Mihrabın doğusundaki duvara, 0.60 x 0.30 m. ölçülerinde bir niş
açılmıştır. Bu niş günümüzde kitap rafı olarak kullanılmaktadır. Ancak bu nişin güney
yönündeki yüzeyine düzensiz bir şekilde kırık olan Ayet’ül Kürsü ve mezar taşı
parçaları yerleştirilmiştir (Fot.124). Hariminin doğu duvarının kuzey ucunda bir; kuzey
duvarının batı ucunda yan yana yerleştirilmiş iki adet dikdörtgen şeklinde açılmış
nişlere de yer verilmiştir. Bu nişler günümüzde ahşap malzemeden hazırlanmış
kapaklarla kapatılmıştır.
Harimin güney duvarının ortasına yerleştirilen ve harim mekanına 0.30 m. taşıntı yapan
mihrabın yüzeyi yakın zamanlarda yapılan fayanas parçaları ile kaplanmıştır.
Güneydoğu köşede bulunan minber de yakın zamanlarda yapılmıştır (Fot.125).
Harimin kuzey duvarı boyunca uzanan mahfile, son cemaat mahalli ve harimden olmak
üzere iki çıkış bulunmaktadır. Mahfile, son cemaat mahallinin güney duvarının
doğusuna açılan düz lentolu kapıdan, harimden ise harimin kuzey duvarının doğusuna
99
Cami hakkında bir diğer belge, Y. Erol Arşivi’nde bulunan ve 1912-1927 arasına
tarihlendirdiğimiz belgedir. Bu belgenin altıncı sırasında, caminin H.(1)216/M.1904
366
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 185; H. Denizli, a.g.e., s.53; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…,
s.55.
367
Ömer Demirel, II. Mahmud…, s.69.
368
Ü. Kaya, a.g.t., s.153-167.
369
Ü. Kaya, a.g.t., s.169-170.
100
Günümüzde ibadete açık olan caminin inşa kitabesi yoktur. Caminin banisi, mimarı ve
inşa tarihi bilinmemektedir. Kuzeyden güneye doğru hafif meyilli bir arazi üzerine
oturan ahşap tavanlı cami, mihraba dik üç sahınlıdır (Plan.8). Caminin kuzey
cephesinde son cemaat mahalli, kuzey cephesinin batı ucunda tek şerefeli taş minaresi
yer alır. Caminin temel duvarlarında kaba yonu taş; beden duvarlarında kerpiç ve ahşap
hatıl; üst örtü ve taşıyıcı direklerde ahşap malzeme kullanılmıştır. Caminin çatısı doğu-
batı yönünde meyilli kırma çatıyla kapatılmıştır. Caminin tek şerefeli minaresi de
düzgün kesme taş malzemeden yapılmıştır (Fot.129-132).
Caminin doğu cephesi sağır olup, duvar kalınlığı kuzey yöne doğru hafif genişleyen açı
ile uzanmaktadır. Yapının kuzey cephesi beş, güney ve batı cepheleri üçer pencere
açılarak hareketlendirilmiştir. Kuzey cephedeki üç pencere, cephenin alt kısmına yakın
olacak şekilde açılmıştır. Cephelerdeki bütün pencereler dikgörtgen formda
düzenlenmiştir. Caminin köşe duvarlarının bağlantı yerlerine dikey yönde birer ahşap
hatıllar yerleştirilmiştir.
Caminin doğu cephesi, 1986 yılına kadar bitişiğindeki evlerle ortak kullanılmaktaydı.
1986-88 yılları arasında belediye tarafından caminin doğu yönünde bulunan Zarifoğlu
370
Bu belgede ayrıca Çavuşbaşı Mahallesi’nde bulunan ahşap caminin boyunun 14, eninin de 13 (metre)
olduğu ve tek şerefeli bir minaresinin yer aldığı belirtilmiştir. Söz konusu belgede, caminin sabah, akşam
ve yatsı vakitlerinde açık olduğu, camide cuma ve bayram namazlarının kılındığı ve görevlileri arasında
bir imam, bir müezzin ile bir kayyumun bulunduğuna dair bilgilere yer verilmiştir. Y. Erol Arşivi’nde
bulunan belge.
101
Caminin kuzeybatı köşesindeki tek şerefeli minare, kesme taş malzeme kullanılarak inşa
edilmiştir (Fot.133). Minare, cami kütlesinden hafif dışa taşkın olarak yerleştirilmiştir.
Minare, kare bir kaide üzerinde yükselmekte, kaidenin duğusuna açılan yuvarlak
kemerli kapısıdan şerefeye çıkılmaktadır. Büyük oranda toprağa gömülü olan kaidenin
üzerine doğrudan silindirik gövde oturtulmuştur. Sade olarak ele alınan gövde üst
kısımdan silme bir bilezikle sınırlandırılmıştır. Şerefenin kaidesi, bezemesiz taşların
yukarıya doğru genişleyecek biçimde yerleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Şerefe
korkuluğu demirden yapılan minarenin şerefe kısmından yukarısı son onarımlarda
tamamen yenilenmiştir.
Son cemaat mahalline, caminin kuzey cephesinin hafif doğusuna açılan demir
doğramalı kapıdan girilmektedir (Fot.134-135). Son cemaat mahallinin batı ve doğu
duvarları harimin uzantısı olan sağır duvarlarla sınırlandırılmıştır. Dikdörtgen planlı bu
bölümün ahşap tavanı, kuzey-güney doğrultuda uzatılarak beden duvarlarına oturtulan
ahşap hatıllar tarafından taşınmıştır. Son cemaat mahallinin doğu duvarlarının kuzey
ucuna, mahfile çıkışı sağlayan altı basamaklı merdiven yerleştirilmiştir. Son cemaat
mahallinin batı tarafı da, sonradan ahşap doğrama ile bölünerek depo olarak
düzenlenmiştir. Son cemaat mahallinin doğu ve batı duvarları sağır olarak bırakılmıştır.
Son cemaat mahallinin aydınlatılması, kuzey cephede üç, güney cephede de iki pencere
ile sağlanmıştır. Bütün pencereler dikdörtgen formda açılmıştır.
Harime son cemaat mahallinin güney duvarının ortasına açılan düz lentolu bir kapıdan
girilmektedir (Fot.136). Harim, iki sıra halinde üçer adet olmak üzere toplam altı adet
ahşap direğin taşıdığı kirişlerin kuzey-güney yönde atılmasıyla, mihraba dik üç sahna
ayrılmıştır (Fot.137-140). Üst örtüyü taşıyan kare kesitli ahşap direklerin kaide, başlık
ve yastıkları yoktur.
Bütün sahınların üst örtüsü düzenlenme itibariyle aynıdır (Fot.141). Ahşap düz
tavanlara, beden duvarlarından ve ahşap kirişlerden geçişler bağdadi devirmeler ile
371
Bu bilgi, 2004 Aralık ayında Sivas Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü’nden alınmıştır.
102
sağlanmıştır. Bağdadi devirmelerden sonra tavan yüzeyleri ince bir çıta ile çerçeve
içerisine alınmıştır. Çerçeve içerisine alınan tavan yüzeyi kuzey-güney yönde uzanan
profilli su yolları ile eşit bölümlere ayrılmıştır.
Harimin doğu duvarı sağır olarak bırakılmıştır. Harimin aydınlatması batı duvardaki üç,
güney ve kuzey duvardaki ikişer adet pencere ile sağlanmıştır. Bütün pencereler
dikdörtgen formdadır. Güney ve batı duvardaki pencerelerin yanları ve alt kısımları
şevli, kuzey duvardaki pencereler ise düz olarak yapılmıştır. Mihrabın üst kısmına
açılan pencere, sonradan ahşap mihrabın yerleştirilmesiyle kapatılmıştır.
Harimin bütün duvarları ve ayakların alt kısımları zeminden bir metre yüksekliğe kadar
ahşap lambri ile kaplanmıştır. Harimin doğu duvarının güney ucuna, 0.30 x 0.98 m.
ölçülerinde, kuzey duvarının doğu ucuna da 0.20 x 0.70 m. ölçülerinde birer niş
açılmıştır. Bu nişlerin ne amaçla açıldığı tespit edilememiştir.
Ahşap mihrap ile minber 1990’lı yıllarda yapılmıştır (Fot.142). Ancak, Sivas Müzesi
Fotoğraf Arşivi’nde tespit edilen fotoğraftan, yarım daire şeklinde açılan mihrap nişi üst
kısmının üç dilimli olacak şekilde düzenlendiği anlaşılmaktadır (Fot.143).
Mahfil, kuzey yönde son cemaat mahallinin üzerinde yer almakta olup, bir balkonla
harim ile irtibatı sağlanmıştır (Fot.144-145). Mahfile, son cemaat mahallinin doğu
duvarına bitişik durumda yerleştirilen altı adet ahşap basamaklı bir merdivenle
çıkılmaktadır. Harimin ahşap tavanını taşıyan ahşap direklerden ikisi aynı zamanda
mahfili, güney yönden taşıyan ahşap kirişe oturtulmuştur. Doğu-batı doğrultuda uzana
mahfilin kuzey cephesi doğrudan harime açılmıştır. Mahfilin ahşap düz tavanı 15 adet
ince çıta parçasının çiviyle çakılması sonucunda tavan yüzeyindeki şeritler ile
hareketlendirmeye çalışılmıştır. Mahfilin batı ucu sonradan ahşap doğramayla
bölünerek depo olarak düzenlenmiştir. Mahfilin doğu ve batı cepheleri sağır olarak
bırakılmıştır. Mahfilin aydınlatılması, kuzey duvara açılan iki adet dikdörtgen pencere
ile sağlanmıştır. Mahfilin dikdörtgen balkonu 0.50 m. harime taşıntı yapacak şekilde
103
yerleştirilmiştir. Balkonun alt kısmı, alt ve yan yüzeyleri bezemesiz ahşap levhalarla
kapatılarak oluşturulan üçgen biçimindeki eli böğründeler ile desteklenmiştir.
Camide kayda değer bir süsleme programı yer almamaktadır. Fakat mihrabın ahşapla
kaplanmadan önceki halinde bulunan alçıdan kalıplama tekniği kullanılarak yapılmış
bitkisel kompozisyon caminin süsleme programı içerisinde değerlendirilebilir.
Cami isminin, minare şerefesinin alt kısmından sarkan zincirden aldığı mahalle sakinleri
tarafından belirtilmektedir. Ancak dekoratif amaç dışında herhangi bir fonksiyonu
bulunmayan bu zincirin, minare ile birlikte mi yoksa daha sonra mı minareye eklendiği
ya da sadece bir süs unsuru olarak mı yapıldığı bilinmemektedir.
Camide, inşa tarihine dair her hangi bir kitabe, yazıt veya levha bulunmamaktadır.
Fakat, H. Denizli camide 0.55 x 1.35 m. ölçülerinde ahşap üzerine yazılmış 21 satırlık
manzum kitabeden söz etmektedir. Camide yapmış olduğumuz araştırmalar sırasında
söz konusu bu manzum halde yazılmış belgeye ulaşılamamıştır. Aşağıda vereceğimiz
manzum halde yazılmış belge, H. Denizli’den alınmıştır.
Belge:
372
H. Denizli, a.g.e., s.63.
373
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.91.
374
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
375
Aynı belgeden, ahşaptan yapılan caminin boyunun 15, eninin 13 (metre) olduğu, tek şerefeli bir
minaresinin bulunduğu sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde ibadete açık olduğu, camide cuma ile bayram
namazlarının kılındığı, görevlileri arasında bir imam ve bir müezzinin bulunduğu ve caminin 200 metre
yakınlarında Şems Camisi’nin yer aldığı anlaşılmaktadır. Geniş bilgi için bakınız, Y. Erol Arşivi’nde
bulunan belge.
105
Fotoğrafı: 146-176.
Caminin batı cephesi, bitişiğindeki evle ortak kullanılmaktadır. Caminin bütün cepheleri
dörder adet pencere açılarak hareketlendirilmiştir. Bu pencerelerden doğu cephede bir,
kuzey ve güney cephelerdekilerden ikişer adeti alt seviyelere yerleştirilmiştir.
Kitabe:
Minare, büyük bölümü toprağa gömülmüş kare bir kaide üzerinde yükselmekte, kapısı
harime açılmıştır. Kaide üst taraftan 00.2-00.3 m. taşıntı yapan bir silme ile
sınırlandırılmış, bunun üzerine papuç kısmı oturtulmuştur. Yukarıya doğru incelen ve
ters-düz olarak yan yana sıralanan üçgenlerin oluşturduğu bu bölüm üstte silme bir
bilezikle sınırlandırılmış, bunun üzerine de silindirik gövde yerleştirilmiştir. Silindirik
gövde oldukça sade olarak ele alınmış olup, üst bölümü silme bir bilezikle
sonuçlandırılmıştır. Silindirik gövdenin üzerindeki şerefenin sade profilli silme
kuşakları dikkati çekmektedir. Şarefenin korkulukları demirden yapılmıştır. Şerefenin
yukarısından itibaren minarenin diğer kısımları yakın zamanlarda tamamen
yenilenmiştir.
106
Caminin kuzey cephesindeki son cemaat mahalline, kuzey cephenin hafif batısına açılan
düz lentolu kapıdan girilmektedir. Son cemaat mahalli, camide yakın zamanlarda
yapılan onarım çalışmaları esnasında duvarla iki bölüme ayrılmıştır. Doğudaki bölüm
son cemaat mahalli, batıdaki bölüm de giriş holü olarak düzenlenmiştir (Fot.151-153).
Son cemaat mahalli duvarları, zeminden 0.80 m. yüksekliğindeki lambriyle
kaplanmıştır. Her iki bölümün üzeri de, muhtemelen ahşap tavan ile kapalı iken, onarım
çalışmaları sırasında kontraplak levhalarla kaplanmıştır. Her iki bölümün aydınlatılması
güneyden üç; doğu ve kuzeyden dikdörtgen bir pencere açılarak sağlanmıştır. Giriş
holünün batı duvarına bitişik vaziyette mahfile ve minarenin şerefesine çıkış kapıları
yerleştirilmiştir. Mahfile çıkışı sağlayan kapı batı duvarının güney ucunda, minare
kapısı ise aynı duvarın kuzey ucunda bulunmaktadır.
Harime, son cemaat mahallinin güney duvarının batısına açılan düz lentolu kapıdan
girilmektedir. Harimin üst örtüsü her sırada ikisi bağımlı, birisi bağımsız olmak üzere
üç sıra halinde sıralanan toplam dokuz adet ahşap direkle mihraba dik dört sahına
ayrılmıştır (Fot.154-156). Üst örtüyü taşıyan direklerin kaide ve başlıkları yoktur.
Sahınları ayıran silindirik gövdeli direklerden güney tarafta bulunanlar duvara gömülü
olacak şekilde yerleştirilmişlerdir. Gömülü direklerden batı tarafta yer alan direk,
silindirik gövdeli diğer direklerden faklı olarak kare kesitli olarak yapılmıştır. Üst
örtüyü taşıyan silindirik ahşap direklerin kaide ve başlıkları yoktur. Direkler ile kirişler
birbirlerine ahşap konsollarla bağlanmıştır. Ahşap konsolların üst taraftaki uçları yedi
yapraklı palmet biçiminde sonuçlandırılmıştır (Fot.157). Ancak bazı konsollardaki
stilize edilmiş palmet motifleri onarımlar sırasında kırılmış olduğu fark edilmektedir.
Mihrabın önündeki sahın, diğerlerinden daha geniş tutulmuştur. Tavan yüzeyleri ahşap
kirişlerle birbirinden ayrılmaktadır. Orta sahın ile batı sahın arasıda kalan kiriş yüzeyi
içleri bezemesiz kartuşlarla süslenmiştir. Kartuşların uç kısımları ters ve düz “C”
şeklindeki çıtalarla biçimlendirilmiş ve stilize beş yapraklı palmetlerle sonlandırılmıştır
(Fot.158).
Diğer sahınlardan daha geniş tutulan mihrabın önündeki sahnın üst örtüsü düzenlenme
itibariyle diğer sahınlardan farklıdır (Fot.159). Bağdadi devirmeden sonra mihrabın
önündeki dikdörtgen biçimindeki ahşap tavan yüzeyinin güney ve kuzey kenarlarında,
107
çiviyle çakılan ince çıta parçalarıyla baklava dilimi biçiminde kasetler oluşturulmuştur.
Bu kasetlerle tavan yüzeyi kare şekline dönüştürülmüştür. Kare tavanın bütün köşeleri,
ahşap parçalarıyla üçgen biçiminde pahlandırılarak tavan yüzeyi sekizgene
dönüştürülmüştür. Tavan yüzeyinin köşelerindeki üçgenlerin iç kısımlarında, ince çıta
parçalarıyla ikinci bir üçgen şekli meydana getirilmiştir. İçteki üçgenin merkezine,
ahşaptan ayrı olarak hazırlanan üzerleri mavi renkte yağlı boyayla boyanmış üçgen
panolar çiviyle çakılmıştır. Tavanın merkezindeki sekizgenin bütün kenarları çiviyle
çakılan ikişer adet ince çıta parçalarıyla eşit üç kuşağa ayrılmıştır. Kuşak yüzeyleri sade
olarak bırakılmıştır. Bu kuşaklardan sonra tavan yaklaşık 0.10 m. çökertilmiştir
(Fot.160). Çökertilmiş tavanın içerisi, ahşap malzemeden dış kenarları düz, iç kenarları
su dalgası biçiminde birbirini takip eden yarım daire kavisli parçaların yan yana çiviyle
çakılması suretiyle daire şekli oluşturulmuştur. Dairesel göbek kompozisyonunun
merkezine yine daire formunda plastik malzemeden üretilmiş, üzerinde bitkisel motifler
bulunan daha küçük boyutlu bir göbek yerleştirilmiştir (Fot.161). Bu göbeğin
çevresinde ise ince çıtaların çakılmasıyla 16 köşeli yıldız düzeni oluşturulmuştur.
Mihrap önü sahnının bitişiğindeki iki sahnın üzerini kapatan ahşap tavan, iç bükey
bağdadi kuşaktan sonra yüzeyi sade olarak bırakılmış silmeler ile çerçeve içerisine
alınmıştır. Bu tavan yüzeyi kare alanlara bölünerek geometrik şekillerle süslenmiştir.
Geometrik şekiller, ahşaptan ayrı olarak yıldız ile ters ve düz “C” biçiminde hazırlanmış
ahşap parçaların birlikte çakılmasıyla oluşturulmuştur (Fot.162-163).
Harimin doğu kenarındaki sahının üst örtüsü, kuzey-güney istikametinde uzanan ayrı bir
tavan olarak tasarlanmıştır. Bu tavan yüzeyinde diğer üç tavande görülen, çökertilmiş
tavan yüzeyine geçişte kullanılan bağdadi devirmelere ve bezeme kompozisyonlarına
yer verilmemiştir (Fot.163).
Harim; doğu, batı ve güney duvarlardaki yanları şevli ikişer adet pencere ile kuzey
duvardaki üç adet dikdörtgen pencereyle aydınlatılmıştır.
Harimin bütün duvarları ve direkleri, zeminden 0.95 m. yüksekliğe kadar ahşap lambri
ile kaplanmıştır.
108
Harimin güney duvarının hafif doğuya kayan noktasındaki alçı malzemeden kalıplama
tekniğiyle oluşturulan mihrap, iç mekana çok az da olsa çıkıntı yapmaktadır (Fot.164).
Mihrap iki yanından genişlikleri farklı iki adet bordürle, üst kısımdan ise bir adet
bordürle çerçevelenmiştir. Mihrabı üç yönden kuşatan dıştaki birinci bordür, yumurta
dizisini çağrıştıran elips şekiller, ok ucu ve damla motifleri ile bezenmiştir (Fot.165).
Süsleme alçıdan kalıplama tekniğiyle yapılmıştır. Diğerlerinden daha geniş tutulan
yanlardaki ikinci bordür, oldukça basit bir süslemeye sahip olup, üzerleri diagonal
yivlerle hareketlendirilen yarım daire profilli iki şeritle alt-üst geçmeler yaparak ritmik
şekilde daire ve baklava dilimi şekilleri oluştururlar (Fot.166). Bu bordür kuşağı, yatay
bir kuşak olarak düzenlenen mihrap alınlığı tarafından kesilmiştir. Mihrap alınlığının
yüzeyine kalıplama tekniğiyle dört kez tekrarlanacak şekilde kelime-i tevhit ibaresi
yazılmıştır. Mihrap tepeliğinin köşeliklerine, birer adet iç kısımlarının kıvrımlı dalların
doldurduğu dokuz dilimli palmet motifi yerleştirilmiştir (Fot.167). Palmetlerin iç
kısımlarına, kıvrımlar yapan rumi dalları ve yaprakları dolanmaktadır. Mihrap nişinin
iki yanına, gövdeleri burmalı yivlerle hareketlendirilmiş birer adet sütunce
yerleştirilmiştir. Sütunceler, baklava biçimli başlıklara sahiptir. Kavsara köşeliklerinde
simetrik olarak, rumi dallarıyla daire formuyla sınırlandırılan alanın merkezinde, üç
yapraklı palmet motifine yer verilmiştir. Mihrap kavsarası, mukarnas görünümü
verilmeye çalışılarak beş yatay bölüme ayrılmıştır. Aşağıdan yukarıya doğru mukarnas
dizileri sarkıt oluşturacak şekilde zeminden kopartılırcasına yapılmaya çalışılmıştır.
Mukarnas dizilerinin alt kısımlarında, zeminden kabartılmış yatay yönde uzanan düz bir
şerit uzanmaktadır. Bu şeritin alt kısımlarından çıkan üç adet dokuz dilimli ters palmet
motifi mihrap nişinin yüzeyine yerleştirilmiştir (Fot.168). Palmetler mihrap tepeliğinde
karşılaşılan motiflerin aynısı olup boyut olarak daha büyüktür. Palmet motifleriyle
mihrap nişinin iki yanında uzanan sütunceler arasında kalan köşelerdeki bitkisel
kompozisyon mihrap kavsarasının köşeliklerinde görülen rumi motiflerinin benzeridir
(Fot.169).
geometrik şekillerin dikey doğrultuda dörder adet olacak biçimde üst üstte ritmik olarak
sıralanması ile süsleme komposizyonu elde edilmiştir. Minberin tepeliği iki yandan
ahşaptan ayrı olarak hazırlanmış birer alemle sınırlandırılmıştır (Fot.172). Alemler
arasında kalan tepelik alanına, ahşaptan ayrı olarak yekpare biçimde hazırlanmış bitkisel
bezemeli levha çiviyle çakılmıştır. Yanlardan ve üst kısımdan düz ve ters “C” biçiminde
kıvrımlar yapan rumi dallarıyla sınırlandırılan ahşap levhanın yüzeyi yine alçak
kabartma tekniği kullanılarak meydana getirilen stilize edilmiş rumi dalları ve kenger
yapraklarıyla doldurulmuştur. Ahşap levhanın üst kenarının merkezine, bir saptan çıkan
yedişer dilimli üç yapraklı stilize edilmiş kenger yaprağı işlenmiştir. Minberin köşk
kısmını taşıyan dört direk kare kesitli kaideler üzerine oturtulmuştur. Gövdeleri burmalı
sütun biçimindeki bu direklerin başlıkları, düz silme kuşaklarıyla üç kademeli olarak
bitirilmiştir. Düz olarak bırakılan minberin köşk kısmının tavan merkezinde, “C”
biçiminde kavisler yapan sekiz çıtanın üst kısımlarından birleştirilmesiyle kubbe
görünümü verilmeye çalışılmıştır. Bu kavisli çıta parçalarının üst kısımlarının birleştiği
noktaya, bir alem yerleştirilmiştir. Alemin üst kısmı da üç yapraklı palmet motifi
şeklinde sonuçlandırılmıştır (Fot.173).
Camide ahşap ve alçı süslemeler tercih edilmiştir. Ahşap süsleme tavan ve minberde; alçı
süsleme de mihrapta görülmektedir. Genel olarak ağırlıktaki süsleme kompozisyonun
bitkisel karakterde olması dikkat çekicidir.
110
376
Sevilay Tosun, “Fertellizadeler ve Vakıfları”, Revak-2003, Sivas, 2003, s.238.
377
Fertellizâde Es-seyyid Mehmed Ağa’nın dönemin askeri grubu içerisinde bulunduğu bilinmektedir.
Geniş için bakınız. Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.123.
378
Ö. Demirel, caminin vakfiye tarihini dikkate alarak caminin H.1240/M.1824 tarihinde inşa ettirildiği
belirtmiştir. Geniş bilgi için bakınız. Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.44, 55.
379
S. Tosun, a.g.m., s.238.
380
S. Tosun, a.g.m., s.240.
381
Bu belgede ayrıca , ahşaptan yapıldığı boyunun ve eninin 13 (metre) olduğu, tek şerefeli bir
minaresinin bulunduğu, sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde ibadete açık olduğu, camide cuma ile bayram
namazlarının kılındığı, görevlileri arasında bir imam ve bir müezzinin bulunduğu tespit edilmiştir. Geniş
bilgi için bakınız, Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
111
İnşa kitabesi bulunmayan caminin banisi, inşa tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Ahşap
tavanlı caminin temel duvarlarında taş; beden duvarlarında kerpiç; üst örtüde ve taşıyıcı
sistemde ahşap; tek şerefeli minarede de düzgün kesme taş malzeme kullanılmıştır.
Ahşap düz tavanlı caminin planı mihraba paralel iki sahınlıdır (Plan.10). Caminin kuzey
cephesinde son cemaat mahalli, kuzey cephesinin batı ucunda çapraz olarak
yerleştirilmiş tek şerefeli taş minaresi bulunmaktadır (Fot.177-180).
Caminin güney cephesi dört, doğu ve batı cepheleri üçer, kuzey cephesi de iki pencere
ile hareketlendirilmiştir. Yapının köşe duvarlarının bağlantı yerlerinde dikey birer ahşap
hatıllara, bütün cephelerde de yatay yöndeki ikişer ahşap hatıllara yer verilmiştir.
Caminin kuzeybatı köşesindeki tek şerefeli taş minare, 1999 yılında yıkılan minarenin
yerine aynı malzeme kullanılarak 2004 yılında aslına uygun olarak yeniden yapılmıştır.
Cami de, yine aynı onarım çalışmaları esnasında kısmen yenilenmiştir. Minare kaidesinin
batı yüzünde 0.35 x 0.64 m. ölçülerine sahip mermer üzerine sülüs harflerle yazılmış üç
satırlık kitabe yer almaktadır (Fot.181).
Kitabe:
Son cemaat mahalli asimetrik bir plana sahiptir (Fot.182-183). Son cemaat mahalline,
kuzey cephenin batısına açılan düz lentolu kapıdan girilmektedir. Son cemaat
mahallinin doğu ve batı cepheleri harimin uzantısı olan sağır duvarlarla
112
sınırlandırılmıştır. Ahşap düz tavanlı son cemaat mahallinin üst örtüsü, kuzeyden
güneye doğru meyilli olarak yapılmıştır. Tavan, günümüzde tahtalarla kapatıldığı için
üst örtüyü taşıyan direklerin yönü tespit edilememekle birlikte, muhtemelen bu direkler
kuzey-güney yönünde atılmış olmalıdır. İç tavan yüzeyi, çiviyle çakılan ince çıta
parçalarıyla kare kasetlere ayrılmıştır. Son cemaat mahalli, kuzey ve güney yönden
açılan ikişer adet dikdörtgen formundaki pencereyle aydınlatılmıştır. Son cemaat
mahallinin güney duvarının doğu ucuna açılan düz lentolu kapıdan harimin doğusunda
bulunan mekana girilmektedir. Harime giriş kapısının doğusundaki duvara 0.20 m.
ölçülerinde yarım daire bir niş açılmıştır (Fot.184). Alçıdan yapılan mihrabiye nişinin
kavsarası, aşağıdan yukarıya doğru daralan yatay yönde uzanan üç kademeli basit şeritle
bölümlendirilmiştir. Bu şeritlerin tepe noktası, alçıdan kalıplama tekniği ile yapılmış
beş dilimli istiridye görünümü verilmeye çalışılmış motiflerle sonlandırılmıştır. Yatay
şeritler ve istiridye kabuğu motifi, açık mavi ve yeşil renklerin karışımından oluşan
yağlı boya ile boyanarak belirginleştirilmiştir. Caminin kuzey cephesinin batı ucuna
çapraz biçimde yerleştirilen minarenin kaidesi, son cemaat mahallinin kuzeybatı
köşesine de hafif taşıntı yapacak şekilde planlanmıştır.
Harime, son cemaat mahallinin güney duvarına açılan düz lentolu kapıdan
girilmektedir. Harim, kareye yakın dikdörtgen şeklinde planlanmıştır. Harimin ahşap
tavanlı üst örtüsü, ikisi bağımlı ikisi de bağımsız olmak üzere toplam dört adet ahşap
direkle iki bölüme ayrılmıştır (Fot.185-188). Üst örtüyü taşıyan ahşap sütunlar, kare
kesitli kaide ve başlıklarına sahiptirler. Silindirik gövdeden kare kaide ve başlıklara
pahlanarak geçilmiştir. Başlıkların üst tarafı ve kaidenin alt tarafı, iç bükey ve dış bükey
yarım daire profilli üç kademeli silme kuşakları ile belirginleştirilmiştir. Ahşap direkler
ile kirişler birbirlerine ahşap konsollarla bağlanmıştır (Fot.189).
Harimin ahşap tavan bölümlerinden güneydeki daha geniş tutulan kare alan, caminin
asıl ibadet bölümü, kuzeydeki dikdörtgen alan ise mahfil olarak tasarlanmıştır (Fot.190-
191). Ahşap tavan yüzeyi yeşil renkteki yağlı boya ile boyanmıştır. Mihrabın bulunduğu
güneydeki sahnın üst örtüsü düzenlenme itibariyle diğer sahından farklıdır. Bağdadi
devirmeden sonra yer alan bezemesiz bir kuşakla iç tavan yüzeyi çevrelenmiştir
(Fot.192) Bu kuşaktan sonra tavan, ince çıta parçaları ile kaset şeklinde
bölümlendirilmiştir. İç tavanın köşelerinde çıtalarla çeyrek daire şeklinde bezeme
113
Kare şeklindeki kasetler ile tezyin edilen tavanın merkezine, kare şeklinde ahşap tavan
göbeği yerleştirilmiştir. Dıştan karenin sınırlarını belirleyen ahşap levhanın yüzeyi
beyaza boyanarak belirginleştirilmiştir. Karenin köşelerine çıtalar üçgen şekli
oluşturacak biçimde çakılmıştır. Çıtaların yüzeyi, turuncu; çıtaların çerçeve içerisine
aldıkları alan ise kırmızı renkteki yağlı boya ile boyanmıştır. Karenin merkezinde de,
ahşap malzemeden dış kenarları düz, iç kenarları su dalgası biçiminde birbirini takip
eden yarım daire kavisli parçaların yan yana çiviyle çakılması suretiyle daire şekli
oluşturulmuştur. Dairesel göbek kompozisyonunun merkezine yine daire formunda
ahşaptan yapılmış, kenarları stilize edilmiş üç yapraklı palmet motifleri ile kuşatılmış
daha küçük boyutlu bir göbek yerleştirilmiştir. Bu göbeğin çevresinde ise ince çıtaların
çakılmasıyla 12 köşeli yıldız motifi elde edilmiştir. Kompozisyonu sınırlandıran su
dalgası şeklindeki kuşak yıldız kolları arasında kalan yüzeyler çıtalarla
bölümlendirilmiştir. Kompozisyonun meydana getirdiği yüzeyler yeşil, beyaz, kırmızı,
gri ve turuncu renklerde yağlı boya ile boyanmıştır (Fot.194).
Harim; güney, doğu ve kuzey duvara ikişer adet, batı duvara da iki adet açılan
pencereler ile aydınlatılmıştır. Güney duvar dışındaki pencereler dikdörtgen, güney
duvardaki pencereler ise mazgal pencere biçiminde düzenlenmiştir.
Harimin güney duvarının ortasında bulunan hafif çıkıntılı ahşap mihrap; mihrabın
batısındaki ahşap minber ve güneydoğu köşedeki vaaz kürsüsü orijinal değildir
(Fot.195-196).
114
Harimin kuzey duvarını kaplayan doğu-batı doğrultuda uzanan mahfil, dekoratif amaçlı
eşit üç adet Bursa kemeriyle harime açılmaktadır (Fot.197-199). Ahşap mahfile, harime
giriş kapısının harime bakan doğu duvarına bitişik olarak yerleştirilen dokuz adet ahşap
basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Mahfilin ahşap tavanına geçişler, bağdadi
devirmeler ile sağlanmıştır. Bağdadi devirmelerden sonra tavan yüzeyi bezemesiz bir
kuşak ile sınırlandırılmıştır. Sınırlandırılan tavan yüzeyi, ince çıta parçaları ile kare
kasetlere ayrılmıştır. Mahfilin harime 0.80 m. taşıntı yapan dikdörtgen şeklindeki
balkonun alt kısmının yüzeyi, çiviyle çakılan ince çıta parçalarıyla 33 adet eşit kare
kasetlere bölünerek bezenmiştir.
Harimin doğu duvarı boyunca uzanan mekan, caminin ikinci bir ibadet alanı olarak
planlanmıştır (Fot.200-201). Bu bölüme giriş, son cemaat mahallinin güneydoğu
köşesindeki ve asıl ibadet alanının doğu duvarının kuzey ucundaki düz lentolu kapılarla
sağlanmıştır. İkinci ibadet alanı, caminin doğu duvarının güney yönde genişleyen açıyla
devam etmesi neticesinde düzgün olmayan dikdörtgen planlı bir mekana dönüşmüştür.
Bu mekan, kuzey duvar dışında üç yöndeki ikişer adet dikdörtgen pencerelerle
aydınlatılmıştır. Bu pencerelerden batıdakiler düz, diğer pencereler ise yanları ve alt
kısımları şevli olarak yapılmıştır. İkinci ibadet alanının kuzey duvarının üst kısmında,
doğrudan beden duvarlarına oturan doğu-batı doğrultuda atılan küçük ahşap hatılların
taşıdığı asma bir kat oluşturulmuştur. Ahşap katın doğu, batı ve kuzey cepheleri
duvarlarla sınırlandırılırken güney cephesi ahşap doğramayla kapatılmıştır. Bu kata,
mekanın doğu duvarına bitişik vaziyette kuzey-güney doğrultuda yerleştirilen sekiz adet
basamaklı merdiven ile ulaşılmaktadır. Ahşap kat bölümü, günümüzde görevli odası
olarak kullanılmaktadır. Harimin doğu duvarı boyunca uzanan ikinci ibadet alanının
bütün duvarları, zeminden 0.90 m. yüksekliğe kadar ahşap lambri ile kaplanmıştır.
Harimin doğu duvarı boyunca uzanan ikinci ibadet alanı, zamanla caminin ihtiyacı
karşılayamadığı için, daha önce kömürlük olarak kullanılan mekan 1950’li yıllarda
camide yapılan onarım çalışmaları sırasında ibadet mekanı olarak değerlendirilmiştir382.
382
Bu bilgi, 25.06.2005 tarihindeki görüşmede mahalle muhtarı Ahmet Turan KABALAK tarafından
verilmiştir.
115
harimin, mahfilin ve ikinci ibadet alanının tavanlarındaki ahşap malzemeden ayrı olarak
hazırlanarak çakma tekniği ile meydana getirildiği süslemeler görülmektedir. Camide
ağırlıklı olarak geometrik karakterdeki bezemelere yer verildiği dikkat çekicidir.
Caminin inşa tarihi, banisi ve mimarı bilinmemektedir. Kareye yakın dikdörtgen bir
alana inşa edilen ahşap düz tavanlı cami, mihraba dik dört sahınlıdır (Plan.11). Caminin,
batı cephesinde ve güney cephenin batı ucundaki tek şerefeli minarede tamamen kesme
taş; diğer üç cephenin temel duvarlarında taş; beden duvarlarında kerpiç ve ahşap hatıl;
üst örtü ve taşıyıcı ayaklarda ahşap malzeme kullanılmıştır. Caminin kuzeybatı köşesi
giriş holü, giriş holünün doğusunda da son cemaat mahalli bulunmaktadır. Tek şerefeli
taş minare güney cephenin batı ucuna yerleştirilmiştir. Caminin çatısı doğu ve batı
yönlerine meyilli kırma çatı ile örtülmüştür (Fot.202-204).
383
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
384
Ö. Demirel, Osmanlı Dönemi…, s.37; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.55’deki dipnot: 260.
116
Caminin kuzey duvarının büyük bir bölümü bitişiğindeki evle ortak kullanılmıştır. Doğu
ve batı cephelerinin alt kısmlarında birer, üstte ikişer; güney cephede de bir alt pencere
açılarak cepheler hareketlendirilmiştir. Caminin batı cephesi, 0.30 m. genişliğindeki
duvarla desteklenmiştir.
Caminin güney duvarının batı ucuna tek şerefeli taş minare yerleştirilmiştir. Tamamen
düzgün kesme taştan inşa edilen minare, kare bir kaide üzerinde yükselmektedir.
Minarenin düz lentolu kapısı ise kuzeye açılmıştır. Kaidenin batı yüzüne kitabe
yerleştirilmiştir. Mermer üzerine sülüs harflerle ikişerli kartuş halinde yazılmış altı
satırlık kitabe, 0.42 x 0.44 m. ölçülerindedir (Fot.205).
Kitabe:
Minare, zeminden beden duvarlarının yaklaşık ortasına yakın bir yere kadar kare bir
kaide üzerinde yükselmekte, kapısı harime açılmaktadır. Kaide üst taraftan 00.2-00.3 m.
taşıntı yapan bir silme ile sınırlandırılmış, bunun üzerine papuç kısmı oturtulmuştur.
117
Yukarıya doğru incelen ve ters-düz olarak yan yana sıralanan üçgenlerin oluşturduğu bu
bölüm üstte plastik bir taş bilezikle sınırlandırılmış, bunun üzerine de silindirik gövde
yerleştirilmiştir. Silindirik gövde, üç adet dikdörtgen formda açılan pencere ile
hareketlendirilmiştir. Şerefenin yaklaşık olarak 0.40-0.50 m. kadar aşağısında da silme
bir bilezik bulunmaktadır. Silindirik gövdenin üzerindeki şerefe sade profilli silme
kuşaklarıyla dikkati çekmektedir. Şarefenin korkulukları demirden yapılmıştır. Petek
kısmının üst bölümü testere dişi biçimindeki silme kuşağı ile sonuçlandırılmıştır. Külah
kısmı kurşunla kaplanmış olup, külahın üzerine alem ve paratoner yerleştirilmiştir
(Fot.206).
Caminin kuzeybatı köşesindeki ön mekana, batı cephenin kuzey ucuna açılan düz
lentolu kapıdan girilmektedir. Ön mekanın üzeri ahşap düz tavan ile kapatılmıştır.
Ahşap tavan yüzeyi, doğu-batı yönde çakılan ince çıtalar ile eşit şeritlere bölünmüştür.
Bu mekanın doğu duvarına açılan düz lentolu kapıdan son cemaat mahalline
girilmektedir (Fot.207-208). Son cemaat mahalli doğu-batı yönünde uzanan düzgün
olmayan dikdörtgen bir plana sahiptir. Son cemaat mahallinin üst örtüsü kuzey, doğu ve
güney duvarlara bağlı olarak yerleştirilen taş kaideler üzerine oturan ahşap direklerin
taşıdığı ahşap düz tavanla kapatılmıştır. Tavan günümüzde tahtalarla kapatıldığı için üst
örtüyü taşıyan direklerin yönü tespit edilememiştir. İç tavan, doğu-batı yönde tahtalarla
kaplanmış olup; bu tahtaların birleşme noktalarına ince çıtalar çakılarak eşit olmayan
şeritlere ayrılmıştır. Son cemaat mahallinin aydınlatılması, bu bölümün doğu duvarına
açılan dikdörtgen pencere ile sağlanmıştır. Diğer cepheler sağır olarak bırakılmıştır.
Son cemaat mahallinin üzeri, mahfili olarak düzenlenmiştir. Mahfile, giriş holünün
kuzey duvarına doğu-batı doğrultuda bitişik vaziyette uzanan dokuz adet ahşap
basamaklı bir merdiven ile çıkılmaktadır. Kadınlar mahfilinin üzeri, ahşap düz tavanla
örtülmüştür (Fot.209-210). Tavan günümüzde tahtalarla kapatıldığı için üst örtüyü
taşıyan direklerin yönü tespit edilememiştir. İç tavan, doğu-batı yönde çakılan ince
çıtalar ile hareketlendirilmiştir. Kadınlar mahfili, üç pencere ile harime açılmıştır.
Kadınlar mahfilinin kuzey duvarı sağır olarak bırakılmıştır. Bu bölümün aydınlatılması,
doğu ve batı duvarlara açılan birer dikdörtgen pencere ile güney duvara açılan üç
dikdörtgen formdaki pencereler ile sağlanmıştır.
118
Harime, ön mekanın güney duvarının batı ucuna açılan düz lentolu ahşap kapıdan
girilmektedir. Bu kapı ahşap çift kanatlı olarak düzenlenmiştir (Fot.211). Birbirleriyle
simetrik olan bu kanatların çevresi bezemesiz düz bir şeritle çerçeve içine alınarak
yüzeyleri, kare alanlara ayrılmıştır. Kareler bir boş bir dolu olacak biçimde ritmik
şekilde sıralanmıştır. Dolu olan karelerin iç kısımları, ahşap malzemeden ayrı olarak
hazırlanmış dört tarafa meyilli piramit görünümü verilmeye çalışılan geometrik
şekillerin yapıştırılmasıyla bezenmiştir (Fot.212). Geometrik şekillerin tepe noktalarına
da daha küçük kareler yerleştirilerek kompozisyon tamamlanmıştır. Kapı kanatlarını
çerçevelendiren bezemesiz kuşak açık mavi renkteki, kapı kanatlarının yüzeyleri de
koyu yeşil renkteki yağlı boya ile boyanmıştır.
Harim, kuzey-güney yönde uzanan üç ahşap kiriş ile mihraba dik dört sahna ayrılmıştır
(Fot.213-216). Ahşap kirişler kuzey ve güney yönlerden beden duvarlarına, orta
noktalarından birer ahşap direk üzerine oturtulmuştur. Ahşap kirişlerin taşıdığı ahşap
tavan yüzeyleri, bezemesiz düz bir kuşakla çerçeve içerisine alınmıştır (Fot.217). Ahşap
tavan yüzeyleri kuzey-güney yönde çakılan ince çıtalar ile eşit şeritlere ayrılmıştır.
Ahşap kirişleri taşıyan ahşap direkler kare kesitli olup kaideleri yoktur. Ahşap direkler
ile ahşap kirişler birbirlerine ahşap yastık ve ahşap konsollar ile bağlanmıştır. Ahşap
yastıklar ile ahşap kirişler, ters ve düz “C” biçiminde kıvrım yapacak biçimde
düzenlenmiş ahşap konsolların üzerine oturtulmuştur (Fot.218). Ahşap direklerin
zeminden 2.00 m. yüksekliğinde başlayan noktalarında iki kademeli profilli silme
kuşaklarına yer verilmiştir.
Harimin aydınlatılması, doğu ve batı duvarlara açılan iki, güney duvara açılan bir,
kuzey duvara da açılan üç adet dikdörtgen formdaki pencereler ile sağlanmıştır.
Harimin bütün duvarları ve ahşap direkler zeminden 1.00 m. yüksekliği kadar olan
kısımları ahşap lambri levhaları ile kaplanmıştır.
Harimin güney duvarının hafif batısına yarım bir niş şeklinde açılan mihrap açılmıştır.
Mihrap, 1997-98 yıllarında mermer malzeme ile kaplanmıştır (Fot.219). Mahalle
sakinlerinin ifadelerinden, mihrabın mermerle kaplanmadan önceki halininde alçı
119
malzemeden sade olarak düzenlendiği ve mihrabın iki yanında birer adet alçı şamdanlık
olduğu anlaşılmaktadır.
Minber, orijinal olmayıp yakın zamanda camiye eklenmiştir. Minberin doğusundaki taht
kısmının alt bölümüne, minarenin şerefesine çıkışı sağlayan düz lentolu kapı
yerleştirilmiştir. (Fot.220).
Camide, harime giriş kapısı kanatlarındaki geometrik süslemeler ile ahşap yastık ve
konsolların birlikte oluşturduğu kompozisyon, bezeme programı içerisinde
değerlendirmek mümkündür.
Caminin inşa kitabesi yoktur. Y. Erol Arşivi’nde tespit edilen tek sayfadan oluşan, tablo
şeklinde düzenlenmiş ve 1912-1927 arasına tarihlendirdiğimiz bir belgenin 25. sırasında
Kırtıl Camisi, 26. sırasında da Kabalı Mahallesi Mesciti şeklinde olmak üzere iki ayrı
yapıdan bahsedilmiştir386. Sözkonusu belgedeki her iki yapının da Kabalı
Mahallesi’nde387 yer aldığına, Kırtıl Camisi’nin tek şerefeli bir minaresinin
bulunduğundan, Kabalı Mahallesi Mesciti’nin ise minaresinin bulunmadığına dair
bilgilere yer verilmiştir. Bu sebeple söz konusu belgenin hazırlandığı tarih ve
günümüzde Kabalı Camisi olarak anılan caminin, hem tek şerefeli bir minaresinin
bulunmasından hem de bahsedilen belgede geçen camiye ait en ve boy ölçüleri dikkate
alındığında daha önce Kırtıl Camisi olarak bilinen cami olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda bahsedilen arşiv belgesinde caminin H.1100/M.1689 tarihinde inşa edildiğine
385
Bu bilgi, cami İmamı Yüksel ÖZYURT ile 14.08.2004 tarihinde yaptığımız görüşmede belirtilmiştir.
386
Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
387
Caminin bulunduğu Kabalı Mahallesi’nin 1697 yılından itibaren şehrin güneyinde yer aldığına tespit
edilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.42, Tablo:2, Plan:6.
120
dair bilgilere yer verilmiştir388. Bu belge dışında cami hakkında başka bir arşiv belgesi
tespit edilmemiştir. Yukarıda bahsedilen belge göz önünde bulundurulduğunda, caminin
ilk inşasının XVII. yüzyılın son çeyreğinde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bugünkü
cami, minaresinde 1803 tarihli kitabenin bulunması ile taşıdığı plan ve mimari
özellikleri de incelendiğinde XVIII. yüzyıl sonu yada XIX. yüzyıl başında inşa edilmiş
olabileceği izlenimi uyandırmaktadır. Fakat cami inşa edildikten sonra defalarca
onarıma tabi tutulmuş, bu sebeple orijinal halini kaybettiği için kesin inşa tarihini tespit
etmek ancak ileriki yıllarda yapılacak olan arşiv çalışmalarıyla mümkün olacaktır.
Caminin kuzey cephesinde son cemaat mahalli, batı duvarının kuzey ucuna bitişik
olarak tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.
Caminin batı cephesi sağır olarak bırakılmıştır. Güney ve doğu cephelere ikişer, kuzey
cepheye dört adet pencere açılmıştır. Kuzey cephedeki pencerelerden ikisi beden
duvarlarının üst kısma açılmıştır.
388
Ayrıca bu belgede ahşap olan caminin boyunun 12, eninin 11 (metre) olduğu, tek şerefeli bir
minaresinin bulunduğuna dair bilgilere yer verilmiştir. Yine bu belgede, caminin sabah, akşam ve yatsı
vakitlerinde ibadete açık olduğu, görevlileri arasında bir imam ile bir müezzinin bulunduğu, camide
cuma ve bayram namazlarının kılındığı, caminin 150 metre yakınlarında Kabalı Mesciti’nin yer aldığı
belirtilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
121
Batı cephenin kuzey ucuna kaydırılan tek şerefeli minarede tamamen düzgün kesme taş
kullanılmıştır (Fot.226). Minare kare bir kaide üzerinde yükselmekte, kapısı harime
açılmıştır. Fakat şerefeye çıkış kapısı yakın zamanlarda camide gerçekleşen onarım
çalışmaları sırasında kapatılmıştır. Kaidenin batı yüzüne, mermerden 0.44 x 0.52 m.
ölçülerindeki altı satırlık kitabe yerleştirilmiştir. Kitabe sülüs harflerle yazılmıştır.
Günümüzde kitabenin büyük bir bölümü tahrip olduğundan okunamamaktadır (Fot.227-
228). Bu kitabe, Y. Akyurt tarafından 1946-47 yılları arasında okunarak yayınlanmıştır.
Aşağıda okunuşu verdiğimiz kitabe, Y. Akyurt’ tan alınmıştır.
Kitabe:
Kaide üst taraftan 00.2-00.3 m. taşıntı yapan bir silme ile sınırlandırılmış, bunun üzerine
papuç kısmı oturtulmuştur. Yukarıya doğru incelen ve ters-düz olarak yan yana
sıralanan üçgenlerin oluşturduğu bu bölüm üstte plastik bir taş bilezikle sınırlandırılmış,
bunun üzerine de silindirik gövde yerleştirilmiştir. Silindirik gövde, bezemesiz olarak
biçimlendirilmiştir. Şerefenin yaklaşık olarak 0.40-0.50 m. kadar aşağısında da silme bir
bilezik bulunmaktadır. Silindirik gövdenin üzerindeki şerefe sade profilli silme
kuşaklarıyla dikkati çekmektedir. Şarefenin korkulukları demirden yapılmıştır. Petek
kısmının üzerindeki külah kurşunla kaplanmış olup, külahın üzerine alem ve paratoner
yerleştirilmiştir.
Son cemaat mahalline, kuzey cephenin ortasına açılan düz lentolu kapıdan
girilmektedir. Caminin kuzey cephesi boyunca uzanan son cemaat mahalli giriş kapısı
2004 Eylül ayında yenilenmiştir. Son cemaat mahalli, 1965 yılında camide gerçekleşen
389
Y. Akyurt, a.g.e., s. 74.
122
onarım çalışmaları esnasında iki bölüme ayrılarak, üst örtüsü ahşap düz tavan ve
kontrplak levhalarıyla kaplanmıştır. Bu bölümlerden doğudaki depo ve tuvalet olacak
biçimde düzenlenirken, batı bölümünün kuzey ucuna ise mahfile çıkışı sağlayan ahşap
merdivenler yerleştirilmiştir. Doğu cephesi sağır olarak bırakılan son cemaat mahalli,
kuzey ve güney yönlerdeki ikişer adet dikdörtgen pencere ile aydınlatılmıştır.
Harime, son cemaat mahallinin güney duvarının ortasına açılan düz lentolu kapıdan
girilmektedir (Fot.229). Harime girişi sağlayan ahşap kapı 1985 yılında sökülerek
yerine günümüzde kullanılan ahşap kapı yapılmıştır390.
Ahşap tavanlı harim, tek mekandan oluşmaktadır (Fot.230-233). Harimin üzeri ahşap
düz tavanla kapatılmıştır. Tavan günümüzde tahtalarla kapatıldığı için üst örtüyü taşıyan
direklerin yönü tam olarak tespit edilememekle birlikte, muhtemelen bu direkler kuzey-
güney yönünde atılmış olmalıdır. Harimin ahşap tavanına bağdadi devirmeler ile
geçilmiştir. Bağdadi devirmelerden sonra yer alan bezemesiz iki kuşakla iç tavan yüzeyi
çevrelenmiştir (Fot.234). İç tavan, tahtaların birleşme noktalarına kuzey-güney
doğrultuda 25 adet ince çıta parçasının eşit olarak çakılması ile oluşturulmuş şeritler ile
hareketlendirilmiştir. İç tavan yüzeyi, açık mavi tondaki yağlı boyayla boyanmıştır.
Harimin güney duvarının ortasında bulunan mihrap, niş kısmı açık bırakılacak biçimde
1985 yılında üç taraftan kuşatacak şekilde düzenlenmiş ahşap mihrap ile kapatılmıştır.
Mihrap nişi, alçıdan kalıplama tekniği kullanılarak elde edilmiş bitkisel kompozisyon
ile süslenmiştir. Mihrap nişi, yarım daire profilli yuvarlak kemer biçimindeki şeritle
sınırlandırılmıştır. Şeritten aşağıya doğru üç zinzirle bağlanmış bir kandil motifi
işlenmiştir. Şeridin üst kısmı da, aynı saptan çıkan stilize edilmiş üç kenger yaprağıyla
süslenmiştir. Mihrap nişinin zemini koyu yeşil tonda; şerit, kandil ve kenger yaprakları
ise altın sarısı tondaki yağlı boya ile boyanmıştır (Fot.235). Mihrabın yan, kavsara,
kavsara köşekikleri ve tepeliği 1985 yıllına kadar fayans ile kaplı iken, bu tarihten sonra
ceviz ağacından mihrap görünümünde yapılmış ahşap levhalarla kaplanmıştır391.
Mihrabın nişinde görülen alçıdan kalıplama tekniğiyle meydana getirilen bitkisel
390
Bu bilgi, cami İmamı Orhan CEMEK ile 17.08.2005 tarihinde yapılan görüşmede belirtilmiştir.
391
Bu bilgi, cami İmamı Orhan CEMEK ile 17.08.2005 tarihinde yapılan görüşmede verilmiştir.
123
Harimin güneydoğu köşesindeki duvar yüzeyine bağımlı olan vaaz kürsüsüne çıkış
kapısı, minbere çıkış kapısı ile ortak kullanılmaktadır. Minbere çıkış kapısının batı
tarafındaki duvar içerisine yerleştirilen dört adet ahşap basamaklı merdivenle vaaz
kürsüsüne çıkılmaktadır (Fot.239). Vaaz kürsüsü de, minberde görülen alçı malzemeden
kalıplama tekniğiyle oluşturulan ve yüzeyinin istiridye kabuğu biçiminde düzenlendiği
iç içe girmiş iki kademeli taban kısmının üzerine oturtulmuştur. Vaaz kürsüsünün
korkuluk kısmı da, ince çıta parçaları ile altı bölüme ayrılmıştır. Bu bölümlerin iç
kısımları, ahşaptan ayrı olarak hazırlanmış dikdörtgen şeklindeki ahşap levhalar ile
hareketlendirilmiştir.
Harimin kuzeyindeki son cemaat mahallinin üzeri mahfil olarak düzenlenmiştir. Mahfil,
doğu-batı doğrultusunda uzanan dikdörtgen bir plana sahiptir (Fot.240-241). Mahfilin
ahşap tavanı, ince çıta parçaları ile eşit olmayan şeritlere bölünmüştür. Mahfilin
aydınlatılması, kuzey duvara açılan dikdörtgen formlu üç pencere ile sağlanmıştır.
124
Mahfilin yarım daire biçimindeki asma balkonu harime 0.70 m. taşırılmıştır. Ahşap
asma balkonun taban kısmının yüzeyi, kenarları dış bükey yarım daire biçimindeki ince
çata parçaları ile sekiz bölüme ayrılmıştır (Fot.242).
Mahfilin harime bakan güney tarafı, doğrudan harime açılmakta iken, 1980’li yıllarda
camide yapılan onarım çalışmaları sırasında mahfilin ahşap korkulukları da kaldırılarak
kontrplak levhalarıyla kapatılmıştır392.
Camide süsleme olarak mihrap nişindeki alçıdan kalıplama tekniği ile meydana
getirilmiş bitkisel süsleme dikkat çekicidir. Minber ve vaaz kürsüsünde, alçıdan
kalıplama tekniği ve ahşaptan çakma tekniği kullanılarak oluşturulan geometrik
karekterin hakim olduğu süsleme programı görülmektedir.
392
Bu bilgi, cami İmamı Orhan CEMEK ile 17.08.2005 tarihinde yapılan görüşmede verilmiştir.
393
Y. Akyurt, a.g.e., s.74-75.
394
Evliya Çelebi,
395
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.130-131.
396
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.34.
397
Bu belgeden, mescitin aynı adlı mahallede bulunduğuna, H.(1)200/M.1786 tarihinde inşa ettirildiğine,
ahşaptan yapılan caminin boyunun 14, eninin 9 (metre) olduğuna, tek şerefeli bir minaresinin
bulunduğuna, sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde ibadete açık olduğuna, camide cuma ile bayram
namazlarının kılındığına, görevlileri arasında bir imam ve bir müezzinin bulunduğuna dair bilgilere
ulaşılmıştır. Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
125
Caminin inşa kitabesi yoktur. Banisi, inşa tarihi ve mimarı da bilinmemektedir. Cami
güneyden kuzeye doğru hafif meyilli bir arazi üzerine inşa edilmiştir. Cami, mihraba
paralel iki sahna ayrılmıştır (Plan.13). Caminin beden duvarlarının temel seviyelerinde
taş; beden duvarlarında kerpiç ve ahşap hatıl; üst örtü ve taşıyıcı direklerde ahşap
malzeme kullanılmıştır (Fot.243-249). Ahşap tavanlı caminin kuzey cephesinde son
cemaat mahalli ve kuzey cephenin batı ucunda yapı bünyesi içerisine yerleştirilmiş
cepheden hafif taşıntı yapan tek şerefeli taş minaresi yer almaktadır. Tek şerefeli taş
minare, 1953 yılında İsmail Hakkı Toprak İhramcıoğlu tarafından inşa ettirilmiştir.
Caminin batı cephesinin kuzey ucu bodrum katı şeklinde düzenlenmiştir.
Caminin bütün cephelerine birer alt pencere açılmıştır. Cami, batıda bir üst pencere,
kuzeyde iki üst pencere, doğu ve güneyde de üçer üst pencere açılmak üzere toplam
13 adet dikdörtgen formdaki pencereler ile cepheler hareketlendirilmiştir. Caminin
beden duvarlarının kesişme kenarlarında, dikey doğrultuda birer adet ahşap hatıla yer
verilmiştir. Caminin güney cephesinde iki adet, doğu ve batı cephelerde birer adet yatay
doğrultuda uzanan ahşap hatıllar yerleştirilerek zengin bir görünüş elde edilmiştir.
Caminin kuzey cephesinin doğu ucuna 0.31 x 0.25 ölçülerinde iki satır halinde kitabe
parçası yerleştirilmiştir (Fot.250). Kitabenin üzerinin beyaz badana ile kapatılmasından
dolayı okunamamıştır. Caminin alaturka kiremitle örtülen çatısı kuzey, güney ve doğu
yöne doğru meyilli kırma çatı olarak düzenlenmiştir. Beden duvarlarından çatıya geçiş
bağdadi devirmeler ile sağlanmıştır.
126
Caminin kuzeybatı köşesine açılan düz lentolu ahşap kapıdan bodrum katına
geçilmektedir. Bodrum katı, son onarımlar sırasında yapılmış olup, günümüzde
kalorifer dairesi ve depo olarak kullanılmaktadır (Fot.251-253).
Son cemaat mahalline, kuzey cephenin hafif doğusuna kaydırılan düz lentolu çift kanatlı
ahşap kapıdan girilmektedir. Son cemaat mahalli, dikdörtgene yakın yamuk planlıdır
(Fot.254-255). Son cemaat mahallinin üzeri, ahşap düz tavan ile kapatılmıştır. Tavan
günümüzde tahtalarla kapatıldığı için üst örtüyü taşıyan direklerin yönü tam olarak
tespit edilememekle birlikte, muhtemelen bu direkler kuzey-güney yönünde atılmış
olmalıdır. İç tavana geçişler bağdadi devirmeler ile sağlanmıştır. Bağdadi devirmeden
sonra yer alan bezemesiz bir kuşakla iç tavan yüzeyi çevrelenmiştir. İç tavan yüzeyi,
tahtaların birleşme noktalarına doğu-batı yönünde uzanan ince çıta parçaları ile eşit
şeritlere bölünmüştür. Son cemaat mahallinin doğu kanadı yapıda son gerçekleşen
onarım çalışmaları esnasında kuzey-güney yönde uzanan kontrplak levhalarıyla
kapatılarak son cemaat mahallinden ayrılmıştır. Bu mekan günümüzde kadınlar bölümü
olarak kullanılmaktadır. Kadınlar bölümünün aydınlatılması, doğu duvarının üst
kısmına açılan bir adet dikdörtgen formdaki pencereyle sağlanmıştır.
Son cemaat mahallinin kuzeybatı köşesi içerisini kaplayacak şekilde tek şerefeli minare
yerleştirilmiştir. Minareye giriş, son cemaat mahallinin batı duvarına açılan sivri
kemerli kapıdan sağlanmıştır. Minare kapısının eşiğinde, köşeleri dış bükey yarım daire
profil biçiminde pahlanmış mermer devşirme malzeme kullanılmıştır (Fot.256).
Minarenin güneyindeki doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen alanda, iki adet sanduka
bulunmaktadır398.
Son cemaat mahallinin aydınlatılması, son cemaat mahalline ve harime giriş kapılarının
üst kısımlarına açılan birer adet üst kat pencereleri ile son cemaat mahallinin kuzey ve
güney duvarlarına açılan birer adet dikdörtgen pencereyle sağlanmıştır. Bütün
pencereler, dikdörtgen formda düzenlenmiştir.
398
Halk, bu sandukaların camiyi inşa eden Ermeni bir usta ile Hoca İmam adlı bir kişiye ait olduğu
yönündeki rivayete inanmaktadır.
127
Harime, son cemaat mahallinin güney duvarının hafif batı ucuna açılan düz lentolu çift
kanatlı ahşap kapıdan girilmektedir. Ahşap kapı, üç taraftan profilli silme kuşakları ile
sınırlandırılmıştır. Silme kuşakları, dönüşümlü olarak beyaz ve altın sarısı renkteki yağlı
boya ile boyanmıştır (Fot.257).
Harime giriş kapısı, ahşap çift kanatlı olarak düzenlenmiştir (Fot.257-258). Birbirleriyle
simetrik olan bu kanatlar, üç ahşap levhanın yan yana getirilmesiyle oluşturulmuştur.
Bu levhalardan ortada bulunanın üzerine, dikey doğrultuda düzgün sekizgen, yan
kenarları uzatılmış sekizgen, baklava dilimi ve sekizgen geometrik şekil
yerleştirilmiştir. Geometrik şekillerin kenarları profilli biçimde düzenlenmiş çıtalarla
kuşatılmıştır. Kapı kanatlarının yüzeyleri beyaz, çıtalar ise altın sarısı renkteki yağlı
boya ile boyanmıştır.
Harim, ikişer adet bağımsız ahşap direğin taşıdığı doğu-batı yönünde atılan kirişle
mihraba paralel iki sahna ayrılmıştır (Fot.259-262). Mihrabın önündeki sahın daha geniş
tutulmuştur. Üst örtüyü taşıyan kare kesitli ahşap direklerin başlık ve kaide kısımları
köşelerden pahlanmıştır. Pahlama, üçerli grup halinde dört sıra halinde dizilmiş
mukarnas biçimindeki diziler ile başlatılmıştır (Fot.263). Bu direklerin sekizgen
gövdesinin kaide ve başlıkları, ahşaptan profilli biçimde düzenlenmiş çıtaların çakılması
ile sonuçlandırılmıştır. Ahşap direkler ile kirişler ahşap konsollar ile bağlanmıştır.
Konsolların ön ve arka yüzeylerine üçgen şeklinde çıtalar çakılmıştır. (Fot.264). Ahşap
kirişlerin alt yüzeylerine, çapraz şeklinde çakılan çıtaların arasında kalan yüzeylere
karşılıklı olarak üçgen levhalar yerleştirilmiştir (Fot.265).
Mihrabın önündeki sahnın üst örtüsü düzenlenme itibariyle diğer sahınlardan farklıdır.
Bağdadi devirme ile duvarın birleşim yerinde bulunan yaklaşık 0.08 m. yüksekliğinde
ahşap pervaz mekanı dolaşmaktadır. Bağdadi devirmeden sonra iç tavan, yüzeyi
bezemesiz olarak sade bırakılmış altı kuşak ile çevrelenmiştir. Bu kuşak yüzeyleri
dıştan içe doğru yüzeyleri profilli suyollarıyla sınırlandırılırken beşinci ve altıncı kuşak
yüzeyleri arasında kalan suyolunun yüzeyi iki sıra testere dişi şeklinde
hareketlendirilmiştir (Fot.266-267). Suyollarının köşelerde birbirlerine bağlandığı
alanlarda, diyagonal olarak iç içe yerleştirilmiş profilli çıtalarla yapılmış kare şeklinde
süslemelere yer verilmiştir. Altıncı kuşaktan sonra tavan, iç bükey bir kuşakla yaklaşık
128
0.15 m. çökertilmiştir. Kare şeklindeki çökertme alanı, bezemesiz bir kuşak ile
sınırlandırılmıştır.
Harimin kuzeyindeki sahnın doğu-batı yönde uzanan ahşap tavanına bağdadi devirmeler
ile geçilmiştir (Fot.271). Bağdadi devirmeden sonra bezemesiz tek kuşakla çevrelenen
iç tavan yüzeyi beş adet suyolu ile bölümlendirilmiştir. Zemin beyaz yağlı boya ile
boyanırken suyollarının kenarları ve ahşap tavanın bağdadi devirme ile birleştiği yüzey
altın sarısı renkteki yağlı boya ile boyanmıştır.
Harimin aydınlatılması doğu, batı ve güney duvarlara üçer; kuzey duvara da iki pencere
açılarak sağlanmıştır. Harimin doğu duvarına açılan pencereler ile güney duvarda
mihrabın batısında yer alan pencereler yuvarlak kemerli olup üst, yan ve alt kısımları
şevli olarak düzenlenmiştir. Harimi aydınlatan diğer penceler ise dikdörtgen biçiminde
yapılmıştır.
129
Harimin güneydoğu köşesinde, minberin alt kısmında, kuzeydeki sahnın batı duvarında
çeşitli ölçülerde ne amaçla yapıldıkları tespit edilemeyen nişler açılmıştır.
Mihrap, güney duvarının ortasına yerleştirilmiş olup niş derinliği 0.70 m.’dir. Harime
doğru çok az taşırılan mihrabın niş, kavsara, kavsara köşelikleri ve alınlığındaki
süsleme kompzisyonu alçıdan tekniği kullanılarak yapılmıştır (Fot.272). Mihrap, iki
yandan ikişer sütunce ile sınırlandırılmıştır. Sütunceler aynı şekilde düzenlenmiş kaide
ve başlığa sahiptirler. Mihrap nişini yanlardan sınırlandıran sütuncerin üzerleri,
yivlendirilmiş olup, yivler beyaz ve altın sarısı renkteki yağlı boyayla boyanarak
belirginleştirilmişlerdir. Mihrap kavsarasının yüzeyi, aşağıya doğru uzanan dört adet
zeminden hafif taşırılarak yarım daire profilli şerit halinde yapılmış ve uçları ters palmet
halinde düzenlenmiş bezemelerle süslenmiştir. Zincirle asılmış şekilde düzenlenmiş üç
kandil motifiyle süslenen mihrap nişinin kavsaraya yakın bölümü üç kemercik motifiyle
tamamlanmıştır. Plasterlerin üzerine oturan kemerciklerin üstlerine birer kubbecik
motifi oturtulmuştur. Sütuncelerin üst kısmından itibaren aynı noktadan ikisi stilize
edilmiş kenger yaprağı, birisi ise bereket boynuzu şeklindeki motif çıkmaktadır
(Fot.273). Bereket boynuzunun yüzeyi, yatay yöndeki çizgiler ile hareketlendirilmiştir.
Bereket boynuzunun içinden çıkan motifler, stilize edilmiş rumi ve kenger yaprağı
görünümünde biçimlendirilmiştir. Bereket boynuzunun üst kısmında, rumi şeklinde
kıvrılarak yanlara ve yukarıya dairesel hareketler halinde kıvrılarak uzanan stilize
edilmiş palmetler ve kenger yaprakları görülmektedir. Mihrabın kavsara köşeliklerini
dolduran bu girift bitkisel kompozisyon, mihrap tepeliğindeki diğer bitkisel
kompozisyona kadar uzatılmıştır (Fot.274). Mihrap tepeliğindeki bu bitkisel
kompozisyon, bir vazodan çıkan stilize edilmiş kenger yapraklarından ve stilize edilmiş
palmetlerden oluşturulmuştur. Vazonun merkezinden, dikey doğrultuda çıkarak kapalı
form oluşturan stilize edilmiş iki kenger yaprağı üst taraftaki uçlarından üçer yapraklı
üç palmete bağlanmıştır. Kapalı formun merkezine, dikey yönde uzanan üç yapraklı
palmet motifi yerleştirilmiştir (Fot.275). Mihrap tepeliğindeki kompozisyon ile mihrap
kavsara köşeliklerindeki kompozisyon arasına, karşılıklı olarak birbirlerine bakacak
şekilde birer ters ve düz “S” biçiminde motif yerleştirilmiştir. Bu motifin gövdesi, iki
eşit şerit halinde düzenlenmiş olup, şeritlerden içeride bulunanların yüzeyleri, dik
çizgiler ile bölümlendirilmiştir. Mihrabın niş, kavsara ve tepelik bölümlerini dolduran
bitkisel süsleme kompozisyonu altın sarısı renkteki yağlı boyayla boyanmıştır.
130
Asma balkon şeklindeki ahşap minbere giriş, mihrabın batısındaki pencereler arasına
açılan düz lentolu kapıdan sağlanmıştır. Duvar içerisindeki doğu-batı yönünde
yerleştirilen yedi adet ahşap basamaklı merdivenle minberin yarım silindirik biçimde
düzenlenmiş asma balkonuna ulaşılmaktadır (Fot.279-280). Minberin asma balkonu,
ahşaptan yapılan yarım altıgen tabanı üzerine oturtulmuştur. Minberin harime bakan
huni biçimindeki yüzeyi, üzerleri testere dişi biçiminde yapılmış ince çıta parçalarıyla
11 kuşağa ayrılmıştır (Fot.281). Minberin balkon korkuluk yüzeyi, bitkisel
komposizyonlu kuşaklarla üç bölüme ayrılmıştır. Bölümlerin merkezine, stilize edilmiş
kenger yapraklarıyla oluşturulmuş kapalı form yerleştirilmiştir (Fot.282). Kapalı form
dışarıdan damla motifi şeklindeki kapı formla kuşatılmıştır. Damla motifinin tepe
noktası, üç yapraklı stilize edilmiş palmet motifi biçiminde düzenlenmiştir. Palmet
motifinin yanlardaki uçları stilize edilmiş kenger yapraklarıyla sonuçlandırılmıştır.
Minberin yarım daire şeklindeki ahşap tavanı, ikisi bağımlı dört ahşap direk ile
taşınmıştır. Direkler, burmalı sütunce biçiminde yapılmıştır. Direkler ile ahşap tavan
arasında kalan köşelere, ahşaptan ayrı olarak kafes oyma tekniği ile yapılmış bitkisel
kompozisyonlu levhalar yerleştirilmiştir (Fot.283-284).
Vaaz kürsüsü, harimin doğusundaki pencerelerden güneye yakın olanların arasına asma
balkon biçiminde yerleştirilmiştir (Fot.285-286). Vaaz kürsüsüne çıkış, bu
pencerelerden kuzey yönde bulunanın güneye bakan yüzeyine açılan iki adet ahşap
basamaklı bir merdivenle sağlanmıştır. Vaaz kürsüsünün yarım koni şeklindeki harime
131
bakan yüzeyi, bezemeli ahşap levhaların yan yana getirilmesiyle yapılmıştır. Vaaz
kürsüsü balkon korkuluğu üstten, alttan ve yandan burmalı sütunce biçimindeki çıtalarla
sınırlandırılarak 10 bölüme ayrılmıştır. Bu bölümler, ahşaptan ayrı olarak kafes oyma
tekniği ile hazırlanmış bitkisel kompozisyonlu ahşap levhaların çakılmasıyla
doldurulmuştur (Fot.287). Balkon korkuluğunun alt tarafı, stilize edilmiş rumi ve
palmetlerden oluşan bitkisel şerit ile kuşatılmıştır. Vaaz kürsüsünün süsleme
kompozisyonu, altın sarısı renkteki yağlı boya ile boyanmıştır. Vaaz kürsüsünün harime
bakan açıklığı, ahşap levhalarla yuvarlak kemer formunda düzenlenmiştir.
Vaaz kürsüsü açıklığının iki yanındaki yüzeye, birer ahşap şamdanlık çakılmıştır. Ahşap
şamdanlıklar yarım daire formunda biçimlendirilmiş olup yüzeyleri profilli silme
kuşaklarıyla hareketlendirilmiştir (Fot.288).
Harimin batı duvarı boyunca uzanan ahşap mahfil ile kuzeybatı köşesindeki görevli
odası, 1953 yılındaki onarımlar sırasında caminin batı duvarının tamamen yıkılmasıyla
yapılmıştır 399 (Fot.289-291).
Caminin inşa kitabesi yoktur. Cami hakkındaki en erkan tarihli belge, H.859/M.1454-
1455 tarihli Fatih dönemine ait Tahrir Defteri’dir400. Bu defterde kayıtlı 10 Müslim
Mahallesi içerisinde Mescit-i Hoca İmam isimli mahalle ismi tespit edilmiştir. Şehir
merkezi içerisinde önemli bir noktada bulunması sebebiyle Hoca İmam Camisi, değişik
dönemlerde onarım geçirmiştir. Bu onarım çalışmalarından birinin Sivas Beylerbeyi
Hasan Paşa tarafından gerçekleştirildiği 1122 ve 545 numaralı Hurufat Defteri’nden
399
H. Denizli, a.g.e., s. 66.
400
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s. 19.
132
anlaşılmaktadır401. Yine, 546 numaralı Hurufat Defteri’nden 1816 tarihinde harap olan
mescitin Dergah-ı Alı gediklilerinden Mehmed Emin Ağa tarafından onartıldığı ve aynı
yıl mescitin ihtiyaçtan dolayı minber konulularak camiye dönüştürüldüğü tespit
edilmiştir402. Yukarıda verilen bilgilerden muhtemelen küçük bir mescit olarak inşa
edilen yapının daha sonra çarşı merkezinde bulunmasından dolayı ihtiyacı karşılamadığı
ve onarım geçirerek camiye dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. Ayrıca, Mehmed Emin
Ağa, H.1241/M.1825 tarihinde cami için yeni bir vakfiye tanzim ettirmiştir403.
H.1301/M.1884 tarihli Sivas Salnamesi’nin 171.404 ve H.1302/M.1885 tarihli Sivas
Salnamesi’nin 444. sayfalarında Hoca İmam’ın kendi camisi içerisinde mezarı
bulunduğuna dair bilgilere yer verilmiştir405. Ayrıca, Y. Erol Arşivi’nde bulunan ve
1912-1927 yılları arasına tarihlendirdiğimiz tablo şeklinde hazırlanmış bir belgenin
ikinci sırasında, caminin H.(1)321/M.1903 yılında yenilendiği bilgiler tespit
edilmiştir406.
Yukarıda belirttiğimiz belgelerden anlaşıldığına göre, Hoca İmam Camisi’nin ilk inşası
XV. yüzyılın ortalarına kadar gitmektedir. Fakat günümüzdeki caminin, büyük bir
ihtimalle 1816 tarihine kadar mescit olarak kullanılan bir yapı olduğu ve büyük bir
onarım geçirerek içerisine bir minber konularak camiye dönüştürüldüğü tespit
edilmektedir. Daha önce de değinildiği üzere bugünkü camide duvar içerisine
yerleştirilen asma balkon biçimindeki bir minberin bulunması ve yukarıda behsedilen
belgeler de dikkate alındığında günümüzdeki caminin inşasının 1816 tarihinden önce
gerçekleşmiş olmalıdır. Ayrıca yukarıdaki belgelerde de görüldüğü üzere cami pek çok
kez onarıma tabi tutulmuştur. Camin tam olarak inşa tarihini tespit etmek bugünkü
belgelerle mümkün değildir.
401
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s. 22.
402
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s. 22.
403
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s. 22.
404
Salname-i Vilayet-i Sivas, 1301, s.171.
405
Salname-i Vilayet-i Sivas, 1301, s.444.
406
Belgede, caminin Hoca İmam mevkiinde bulunduğu, H.(1)321/M.1903 yılında yenilendiği, caminin
ahşaptan yapıldığı, boyunun 16, eninin 12 (metre) olduğu, minaresinin bulunmadığı, sabah, akşam ve
yatsı vakitlerinde ibadete açık olduğu, camide cuma ve bayram namazlarının kılındığı, görevlileri
arasında bir imam, bir müezzin ve bir kayyumun bulunduğu tespit edilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Y.
Erol Arşivi’nde bulunan belge.
133
Caminin banisi, inşa tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Cami, 1992-93 yılları arasında
tek şerefeli taş minaresi dışında tamamen yıkılarak yerine betonarmeden düz tavanlı
yeni bir cami inşa edilmiştir (Fot.292-294).
Günümüzde caminin kuzeyinde camiden ayrı olarak tek şerefeli taş minaresi yer
almaktadır (Fot.295). Tamamen düzgün kesme taştan inşa edilen minare, kare bir kaide
üzerinde yükselmekte, kapısı ise güneye açılmıştır. Kaidenin kuzey yüzüne kitabe
yerleştirilmiştir. 0.34 x 0.79 m. ölçülerindeki kitabe, mermer üzerine beş satır ve iki
kartuş halinde sülüs harfle yazılmıştır (Fot.296).
Kitabe:
407
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer’in hazırlamış oldukları çalışmada her nedense kitabenin birinci satırının
ikinci kartuşuna yer verilmemiştir. Geniş bilgi için bakınız. İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s.181.
134
Büyük oranda toprağa gömülü olan kaide üst taraftan 00.2-00.3 m. taşıntı yapan bir
silme ile sınırlandırılmış, bunun üzerine papuç kısmı oturtulmuştur. Yukarıya doğru
incelen ve ters-düz olarak yan yana sıralanan üçgenlerin oluşturduğu bu bölüm üstte
plastik bir taş bilezikle sınırlandırılmış, bunun üzerine de silindirik gövde
yerleştirilmiştir. Yüksek tutulan silindirik gövde oldukça sade olarak ele alınmıştır.
Şerefenin yaklaşık olarak 0.55 m. kadar aşağısında da silme bir bilezik bulunmaktadır.
Silindirik gövdenin üzerindeki şerefe sade profilli silme kuşaklarıyla dikkati
çekmektedir. Şarefenin korkulukları bezemesiz taş blokların yan yana sıralanması ile
yapılmıştır. Petek kısmı yakın zamanlarda yenilenmiş olup, üzerinde yer alan külah
kısmı kurşunla kaplanmıştır. Külahın üzerine alem ve paratoner yerleştirilmiştir
(Fot.297).
Caminin beden duvarlarının alt kısımlarında taş, üst kısımlarında kerpiç, üst örtüde ve
taşıyıcı sistemde ahşap malzeme kullanılmıştır. Caminin çatısı da, doğu ve batı yönlere
meyilli kırma çatıyla örtülmüştür408.
Kuzey cephesi sağır olarak bırakılan cami doğu cephede dört, batı cephede üç ve güney
cephedeki iki pencereyle aydınlatılmıştır.
Son cemaat mahalline kuzey cephenin ortasına açılan kapıdan girilmektedir. Son cemaat
mahalli doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen bir plana sahiptir. Son cemaat mahallinin
doğu duvarı sağır olarak bırakılmış olup, aydınlatılması güney ve batı duvarlarda
bulunan pencerelerle sağlanmıştır409.
408
H. Denizli, a.g.e., s.73.
409
H. Denizli, a.g.e., s. 73, bakınız. Plan:11
135
Harime, son cemaat mahallinin güney duvarının ortasına açılan kapıdan girilmektedir.
Kareye yakın dikdörtgen planlı harim tek mekândan oluşmaktadır. Harimin üzeri ahşap
düz tavanla kapatılmıştır. Tavan, tahtalarla kapatıldığı için üst örtüyü taşıyan direklerin
yönü tam olarak tespit edilememekle birlikte, büyük bir olasılıkla bu direkler doğu-batı
yönünde atılmış olmalıdır.
Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’ndeki fotoğraftan mihrabın yarım daire niş şeklinde
açıldığı anlaşılmaktadır (Fot.299). Alçıdan kalıplama tekniği kullanılarak oluşturulan
mihrap, iki yandan yüzeyleri sade olarak yarım daire profilli sütuncelerle
sınırlandırılmıştır. Mihrap nişi, dikey doğrultuda uzanan ve üst kenarları sivri kaş kemer
biçiminde düzenlenmiş iki kuşak ile hareketlendirilmiştir. Mihrabın niş ve kavsarası
yatay yönde uzanan iki silme kuşağıyla ayrılmıştır. Mihrap kavsarası, dilimli sivri
kemer formunda yapılmıştır. Yatay şeritler ile üç bölüme ayrılmış olup, alt taraftaki
bölüm daire ve sivri kemer biçimindeki dikdörtgen şekillerle süslenmiştir. Mihrap
kavsarasının tepe noktasına oturtulan üç yapraklı bitkisel kompozisyon mihrabın alınlık
bölümünü kaplamaktadır.
410
H. Denizli, a.g.e., s. 74.
411
H. Denizli, a.g.e., s. 74.
136
Ö. Demirel, 1454-55 tarihinden itibaren arşiv belgelerinde tespit edilen Hacı Zülfikar
(Mescit-i Hoca Hüseyin) Mesciti ile Said İbrahim Paşa Camisi’nin aynı yapılar
olduğunu belirtmektedir413. Fakat, Zülfikar Mesciti ile Said İbrahim Paşa Camisi’nin
farklı yapılar olduğu, H.1312-14/M.1895-97 tarihli 60 numaralı Sivas Şer’iyye Sicil
Defteri’ndeki 56 numaralı belgede, Şah Hüseyin Mahallesi’ndeki Zülfikâr Camisi
şeklinde bir kayıtın bulunması ile bu isimle bilinen ayrı bir caminin mevcut olduğu
anlaşılmaktadır414.
Günümüzde caminin tamamen yenilenmiş olması ve hakkında her hangi bir belgenin
bulunmaması sebebiyle, caminin şimdilik minarenin yapıldığı 1819-20 tarihinden önce
inşa edilmiş olabileceğini ileri sürebiliriz. Yukarıda da belirtildiği üzere caminin tam
olarak tarihlendirilmesi, ileride yapılacak arşiv çalışmalarıyla mümkün olacaktır.
412
Said (Said İbrahim) Paşa, Sivas’ın önde gelenleri arasında olup, Koçhisar’a bağlı köylerin birinde
doğmuştur. H.1248/M.1832 yılında Sivas’a bir medrese yaptırmış olan Said Paşa, H.1255/M.1839
yılında Sivas’a vali olarak atanarak 16 ay bu görevde bulunmuştur. Said Paşa’nın, H.1268/M.1851’de
öldüğü ve Sivas’ta Abdulvahhab Gazi kabristanına gömüldüğü belirtilmektedir. Geniş bilgi için bakınız,
İ.H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 181-182.
413
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.25.
414
Ü. Kaya, a.g.t., s.141-142.
137
Caminin banisi, inşa tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Üst örtüsü ahşap düz tavanlı
olan cami, mihraba dik üç sahınlı bir plana sahiptir (Plan.15). Caminin temel
duvarlarında taş, beden duvarlarında kerpiç, köşk minarede, köşe duvarlarının bağlantı
yerlerinde, üst örtüde ve taşıyıcı sistemde ahşap malzeme kullanılmıştır. Caminin kuzey
cephesinde son cemaat mahalli, doğu duvarının kuzey ucunda asma balkon biçiminde
ahşap köşk minaresi ve kuzey cephenin batı köşesinde 1998 yılında eklenmiş tek
şerefeli taş minaresi bulunmaktadır. (Fot.300-306).
Caminin kuzey cephesi beş; doğu ve batı cepheleri dörder; güney cephesi de üç adet
olmak üzere toplam 16 adet pencereyle hareketlendirilmiştir. Kuzey cephedeki üç, doğu
ve batı cephelerdeki ikişer ve güney cephedeki bir adet pencere beden duvarlarının üst
bölümüne yerleştirilmiştir. Caminin bütün cephelerinden yaklaşık 0.45 m. taşıntı yapan
ahşap düz saçağa, bağdadi devirmelerle geçilmiştir.
Caminin ahşap köşk minaresi doğu cephenin kuzey ucuna yerleştirilmiştir. Köşk
minareye giriş, mahfilin doğu duvarına açılan düz lentolu kapıdan sağlanmıştır
(Fot.307-308). Köşk minarenin alt bölümü, duvar yüzeyine bağımlı olarak aşağıdan
yukarıya doğru genişleyen ahşap parçalarının yan yana çakılması ile yarım huni
biçimine dönüştürülmüştür. Köşk minare şerfesinin yüzeyi, dikey doğrultuda çakılan
ince çıtalar ile altı bölüme ayrılmıştır. Her bir bölüm, ahşaptan ayrı olarak hazırlanmış
baklava dilimi biçimindeki motifler ile süslenmiştir. Köşk minarenin hafif dışarıya
taşıntılı altı yüzlü ahşap tavanı, ikisi bağımlı ikisi de bağımsız olmak üzere toplam dört
adet ahşap direk ile taşınmıştır. Ahşap direklerin tavanla birleştiği köşelere dekoratif
amaçlı Bursa kemeri formunda kesilen ahşap levhalar çakılmıştır. Ahşap tavanın üstüne,
ahşap külah yerleştirilmiştir.
Günümüzde yerinden sökülen kitabe, orjinalinde avlu giriş duvarı üzerinde yer
almaktaydı415. 2004 temmuz ayında yerinde yapılan incelemeler sırasında bu kitabe
tespit edilememiştir. Kitabenin, camideki onarım çalışmaları esnasında kırılması
üzerine Sivas-Behram Paşa Hanı’ndaki mermer atölyesine yapıştırmak için götürüldüğü
belirlenmiştir. Burada bulunan kitabe, 0.72 x 0.44 m. ölçülerinde olup mermer üzerine
sülüs harflerle beş satır halinde yazılmıştır (Fot.309). Ancak, mermer atölyesindeki
415
H. Denizli, a.g.e., s.75.
138
Kitabe:
Harime, son cemaat mahallinin güney duvarının ortasına açılan kenarları iç ve dış bükey
yarım daire biçimde profillendirilmiş düz lentolu çift kanatlı ahşap bir kapıdan
139
girilmektedir. Harim, her sırada ikişer adet olmak üzere, güney yönde ikisi bağımlı,
kuzey yönde de ikisi bağımsız toplam dört adet ahşap direğin taşıdığı kuzey-güney
doğrultuda uzanan ahşap kirişler ile mihraba dik üç sahna ayrılmıştır. (Fot.315-318).
Üst örtüyü taşıyan basit taş kaideler üzerine oturtulan silindirik ahşap direklerin
başlıkları yoktur. Direkler ile kirişler birbirlerine Bursa kemeri oluşturacak şeklinde
düzenlenmiş ahşap konsollarla bağlanmıştır. Dekoratif amaçlı bu konsolların yüzeyi
sade olarak bırakılmıştır (Fot.319).
Diğer sahınlardan daha geniş tutulan orta sahnın üst örtüsü ahşap göbek süslemesiyle
yan sahınlardan ayrılmaktadır. Ahşap tavana geçiş bağdadi devirmeler ile sağlanmıştır.
Bağdadi devirmeden sonra yer alan bezemesiz bir kuşakla iç tavan yüzeyi
çevrelenmiştir (Fot.320). Bu kuşaktan sonra tavan yüzeyi, kuzey-güney yönünde
çıtaların çakılmasıyla 13 eşit şeritle bölümlendirilmiştir. Ahşap tavan yüzeyinin
merkezine, güneş biçiminde görünüm verilmeye çalışılmış daire şeklindeki ahşap tavan
göbeği yerleştirilmiştir (Fot.321). Ahşap tavan göbeğinin zemini yeşil renge
boyanmıştır. Dairesel göbeğin merkezine 13 yapraklı çiçek motifi oturtulmuştur
(Fot.322). Çiçek motifinin yaprakları sarı, kırmızı ve yeşil renge boyanmıştır. Bu çiçek
motifinin etrafına, ahşaptan dörtlü yaprak biçiminde oluşturulmuş 15 adet çıta parçası
ışınsal biçimde çakılmıştır. Çıtaların arasında kalan bölümlere, altı yapraklı çiçek motifi
kalem işi tekniği ile işlenmiştir. Sarı renkte olan bu çiçeklerin dilimleri kırmızı renkteki
çizgiler ile birbirlerinden ayrılmıştır. Çiçeklerin göbekleri ise kımızı renkli olarak
yapılmıştır. Bu çiçek motiflerine üst kenarlarından bağlanan sapın kenarlarına ve tepe
noktasına, koyu yeşil ve sarı renkteki yapraklar eklenmiştir. Işınsal şekilde çakılan
çıtaların alt uçları, kompozisyonu içten sınırlandıran, iç kenarı su dalgası biçimindeki
ahşap kuşağa bağlanmıştır. Bu su dalgası biçimindeki ahşap kuşağın iç kenarları kırmızı
renkteki çizgiler ile belirginleştirilmiş, yüzeyine ise yaprakları sarı, göbeği kırmızı
renkteki beş yapraklı çiçek motifi kalem işi tekniği kullanılarak ritmik olarak
sıralanmıştır. Dairesel göbek en dıştan, orta kısımları daire şeklinde boşaltılmış yarım
daire biçimindeki geometrik şekillerin ahşaptan ayrı olarak hazırlanıp yan yana
çakılmasıyla kuşatılmıştır. Bu geometrik şekillerin üzerleri sarı ve kırmızı renge
boyanmıştır (Fot.323).
140
Orta sahnın doğu ve batısındaki sahınların üzerini örten ahşap düz tavana da bağdadi
devirmeler ile geçilmiştir. Bağdadi devirmeden sonra yer alan bezemesiz bir kuşakla iç
tavan yüzeyleri çevrelenmiştir (Fot.324). Bu kuşaktan sonra tavan yüzeyleri, eşit şeritler
ile bölümlendirilmiştir. Tavan yüzeyindeki çıtalar ve şerit yüzeyleri beyaz boyayla
boyanmıştır.
Harim, güney duvarda üç, doğu ve batı duvarlarda dörder; kuzey duvarda da iki pencere
olmak üzere toplam 13 adet pencereyle aydınlatılmıştır. Harimin güney duvarındaki
yuvarlak üst pencere dışındaki diğer pencereler dikdörtgen formda açılmıştır. Harimi
aydınlatan kuzey duvardaki pencereler dışındaki diğer bütün pencerelerin yanları ve üst
kısımları şevli olarak düzenlenmiştir.
Harimin kuzey duvarı hariç diğer bütün duvar yüzeylerinde, alçıdan kalıplama tekniği
ile oluşturulmuş tekli veya üçlü grup halinde şamdanlıklar bulunmaktadır. Harimin
doğu ve batı duvarlarında tekli şamdanlık; harimin doğu, batı ve güney duvarlarında ise
üçlü şamdanlıklar görülmektedir (Fot.325-330). Tekli şamdanlıkların gövdeleri, dikey
doğrultuda uzana stilize edilmiş kenger yaprağı biçiminde yapılırken, uç kısımları üç
yapraklı stilize edilmiş ters palmet motifleri ile bitirilmiştir. Üçlü şamdanlıkların da
gövdeleri dikey doğrultuda uzanan stilize edilmiş kenger yaprağı biçiminde
düzenlenirken, uçları beş yapraklı stilize edilmiş ters palmet motifleri ile
sonuçlandırılmıştır. Üçlü şamdanlıklar birbirlerine, kıvrım yapan şeritlerle bağlanmıştır.
Caminin bütün duvarları zeminden 0.95 m. yüksekliğe kadar ahşap lambiri ile
kaplanmıştır.
Mihrap, güney duvarının ortasına yarım daire şeklinde açılmıştır (Fot.331). Mihrap
nişinin yüzeyi, zeminden 1.50 m. yüksekliğe kadar ahşap lambri parçalarıyla
kaplanmıştır. Bu lambrilerin üst kısmından itibaren mihrap nişi kavsarasına, yarım daire
141
yüzeyleri, üçgen profilli olarak işlenmiş olup, altın sarısı renkteki yağlı boya ile
boyanmıştır. Minber balkonu korkuluğunun bu bölümündeki kompozisyon, simetrik
şekilde minber balkonu korkuluğunun duvarla birleştiği bölümlerden sonraki
bölümlerde de uygulanmıştır. Minber balkonu korkuluğunun merkezdeki bölümüne
komşu olan bitişiğindeki bölümleri ise, yine altlı-üstlü ikişer adet sıralanan ve üst
kısımları sivri kaş kemer biçiminde sonuçlandırılmış dikdörtgen şeklindeki geometrik
biçimlerle boşaltılmıştır. Geometrik şekillerin alt kısımlarının ortası, yukarıya doğru
yarım daire biçiminde çıkıntı yapacak tarzda düzenlenmiştir (Fot.335). Minberin beşgen
kubbe kasnağı, ikisi bağımlı ikisi de bağımsız toplam dört adet ahşap direk ile
taşınmıştır. Ahşap direkler ile ahşap kasnak arasında kalan alan, taşıyıcı fonksiyonu
bulunmayan dekoratif amaçlı dilimli kaş kemer formundaki ahşap levhalar ile
kapatılmıştır. Minberin ahşap tavanının merkezi, daire şeklinde boşaltılmıştır. Minberin
ahşap tavanının üzerinde, yedi adet çıta ile kubbe görünümü oluşturulmuştur. Bu yedi
çıtanın uç kısımları, ters ve düz “C” biçiminde kavis yapacak şekilde düzenlenerek
kubbe görünümü verilmeye çalışılmıştır. Kavisli çıtaların birleşme noktalarına da metal
alem oturtulmuştur (Fot.336).
Caminin vaaz kürsüsü, ahşaptan asma balkon şeklinde yapılmıştır (Fot.337-338). Asma
balkon şeklindeki ahşap vaaz kürsüsüne giriş, harimin güney duvarının doğu
köşesindeki pencere açıklığının batı yönüne açılan düz lentolu kapıdan sağlanmıştır.
Kapı açıklığının köşeleri dilimli sivri kemer biçiminde ahşaptan ayrı olarak hazırlanmış
levhalar ile kapatılmıştır. Pencere açıklığının batı yöndeki duvarı içerisine doğu-batı
yönde yerleştirilen iki adet ahşap basamaklı bir merdiven ile asma balkon şeklinde
tasarlanan vaaz kürsüsünün balkonuna çıkılmaktadır (Fot.339). Vaaz kürsüsü
balkonunun tabanı, yarım sekizgen kesitli zemine oturtulmuştur. Vaaz kürsüsünün
harime bakan taban yüzü, duvar yüzeyine bağımlı yarım koni biçiminde aşağıdan
yukarıya doğru genişlemektedir. Dört yüzlü taban yüzeyi, ince çıta parçalarıyla eşit
bölümlere ayrılmıştır. Bu bölümler bezemesiz olarak bırakılmıştır. Dörtgene dönüşen
minber balkonunun korkulukları da ince çıtalar ile eşit bölümlere ayrılmıştır. Ahşap
korkulukların doğu duvara yakın birinci bölümün yüzeyi, dikdörtgen; ikinci bölümü
daire biçiminde; batı duvara yakın diğer iki bölümü de elips şeklinde boşaltılmıştır.
Ahşap korkulukların doğu duvara yakın birinci bölümün yüzeyindeki dikdörtgen
şekillerin alt kısımlarının ortası, yukarıya doğru yarım daire biçiminde çıkıntı yapacak
143
şekilde düzenlenirken, üst kısımları sivri kaş kemer biçiminde sonuçlandırılmıştır. Vaaz
kürsüsünün harime bakan cephesinin köşeleri, tepe noktası dilimli kaş kemer biçiminde
bitirilmiş taşıyıcı fonksiyonu bulunmayan dekoratif amaçlı iki ayrı ahşap levhanın
çakılması ile kapatılmıştır
Ahşap mahfil, harimin kuzey cephesi boyunca uzanmaktadır. Bu bölüme, son cemaat
mahallinin üzerini kaplayan kadınlar mahfilinin güneyindeki ahşap doğramalı açıklıktan
geçilerek ulaşılmaktadır (Fot.340-341). Mahfilin ahşap düz tavanına geçiş, bağdadi
devirmeler ile sağlanmıştır. Bağdadi devirme sonrası tavan yüzeyi bezemesiz bir şerit
ile sınırlandırılmıştır. Sınırlandırılan ahşap tavan yüzeyi, altı adet ince çıta parçasının
doğu-batı yönünde çakılmasıyla yedi eşit şerite ayrılmıştır. Mahfilin aydınlatılması,
doğu ve batı duvarlara açılan birer dikdörtgen pencere ile sağlanmıştır. Mahfilin güney
yöndeki balkonu, yarım daire biçiminde harime taşıntı yapmaktadır. Mahfil balkonunun
taban kısmının yüzeyi, ince çıta parçaları ile merkezdeki yarım daireden çevreye ışınsal
olarak dağılan kompozisyon ile hareketlendirilmeye çalışılmıştır.
hakkında bilgilerin yer aldığı belgede Örtmeli Camisi’nin belirtilmemiş olması dikkat
çekicidir416. Söz konusu cami, son halini yapılan onarımlarda almıştır. Caminin orijinal
planı, ahşap tavanı ve süslemeleri ile ilgili ip uçlarına ulaşılamamıştır. Muhtemelen
1836 tarihinden önce inşa edilen caminin tam olarak tarihlendirilmesi ancak ileriki
yıllarda yapılacak olan arşiv çalışmalarında tespit edilecek olan belgelerle mümkün
olacaktır.
Caminin batı cephesi sağır olarak bırakılmıştır. Cami, güney cephede beş, doğu ve
cephede ikişer pencereyle aydınlatılmıştır. Kuzey cephedeki pencereler, beden
duvarlarının üst kısmına yakın olacak biçimde açılmıştır. Güney ve kuzey cephelerde
çatıya geçişler bağdadi devirmeler ile sağlanmıştır. Yapının köşe duvarlarının bağlantı
yerlerinde dikey; güney ve batı cephelerde de yatay doğrultuda uzanan ahşap hatıllar
yerleştirilmiştir.
416
Bu belgeden, ayrıca caminin kendi adı ile anılan mahallede bulunduğu, ahşap olan caminin boyunun
13, eninin 12 (metre) olduğu, tek şerefeli bir minaresinin bulunduğu, beş vakit ibadete açık olduğu,
camide cuma ve bayram namazlarının kılındığı, görevlileri arasında bir imam, bir müezzin ve bir
kayyumun bulunduğu tespit edilmiştir. Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
145
Caminin güney duvarının doğu ucunda tek şerefeli ahşap minare bulunmaktadır
(Fot.345). Minarenin şerefesine, son cemaat mahallinin güneybatı köşesine açılan düz
lentolu kapıdan çıkılmaktadır. Minarenin kaidesi kaba yonu taştan yapılmıştır. Kaide
üzerinde yükselen ahşap silindirik gövdenin yüzeyi, dikey yönde çakılan ince çıtalar ile
eşit şeritlere ayrılmıştır. Şerefenin altı, ahşap levhaların hafif yukarıya doğru kavis
yapacak şekilde çakılması ile oluşturulmuştur. Şerefe, ahşap levhalarla kuşatılmıştır.
Ahşap üzerine saçla kaplı onikigen külah, 12 adet ahşap direkle taşınmıştır (Fot.346).
Camiye, doğu cephenin kuzey ucuna açılan düz lentolu kapıdan girilmektedir. Camiye
giriş kapısının açıldığı alan, doğu-batı doğrultuda uzanan bir giriş koridoru biçiminde
düzenlenmiştir (Fot.347). Giriş koridorunun üzeri ahşap düz tavan ile kapatılmıştır.
Ahşap tavan yüzeyi, bezemesiz bir kuşak ile çerçeve içerisine alınmıştır. Çerçeve
içerisine alınan tavan yüzeyi, doğu-batı yönünde çakılan ince çıtalar ile 10 şeride
bölünmüştür. Giriş koridorunun kuzeybatı köşesindeki duvar yüzeyine 1.07 x 0.54 m.
ölçülerinde Arapça kitabe yerleştirilmiştir. Kitabe, taş malzeme üzerine iki satır halinde
sülüs karakterdeki harfler ile yazılmıştır (Fot.348).
Kitabe:
Kitabenin anlamı:
Giriş koridorunun güneybatı köşesine açılan düz lentolu kapıdan son cemaat mahalline
girilmektedir. Son cemaat mahalli kareye yakın dikdörtgen planlı olarak düzenlenmiştir
(Fot.349-352). Son cemaat mahallinin ahşap düz tavanı doğrudan beden duvarlarına
oturmaktadır. Son cemaat mahallinin batı duvarı sağırdır. Bu bölümün aydınlatılması,
kuzey ve güney duvarlarında birer adet, doğu duvarına da iki adet olmak üzere açılan
146
toplam dört adet dikdörtgen pencere ile sağlanmıştır. Son cemaat mahallinin güneybatı
köşesine, minareye çıkışı sağlayan düz lentolu kapı açılmıştır.
Harime, giriş koridorunun batı ucuca açılan düz lentolu kapıdan girilmektedir. Harime
giriş kapısı, üç taraftan iç ve dış bükey yarım daire profilli silme kuşakları ile çerçeve
içerisine alınmıştır.
Harim, iki sıra halinde dizilen ikisi bağımlı dört ahşap direğin taşıdığı ahşap kirişlerle
mihraba dik üç sahna bölünmüştür (Fot.353-355). Mihrabın önündeki orta sahın diğer
sahınlardan daha geniş tutulmuştur. Orta sahnın ahşap tavanına, bağdadi devirmeler ile
geçilmiştir. Bağdadi devirme ile duvarların birleşim yerlerinde bulunan ahşap pervaz
harimin tamamını dolaşmaktadır. Güney duvarda iki kuşak halinde uzanan pervazların
alt kenarları su dalgası biçimde düzenlenmiştir (Fot.356). Orta sahnın ahşap tavanı,
kuzey ve güney kenarlardan bezemesiz bir kuşakla çerçeve içerisine alınarak tavanın
orta noktalarında kareye yakın bir alan elde edilmiştir. Sahnın kuzey ve güney
kenarlarındaki dikdörtgen alanlar, doğu-batı doğrultuda uzanan ince çıtalarla şeritlere
ayrılmıştır (Fot.357-358). Ahşap tavanın merkezindeki kareye yakın alan, fazla
yükseltisi olmayacak şekilde kubbe biçiminde düzenlenmiştir. Kubbeye geçişler
pandantif biçimindeki mimari öğeler ile sağlanmıştır. Kubbenin orta noktasına alçıdan
kalıplama tekniği ile yapılmış daire şeklinde tavan göbeği yerleştirilmiştir (Fot.359-
360). Tavan göbeğini sınırlandıran dairenin dış kenarları, stilize edilmiş yaprak
görünümü verilmeye çalışılmış 53 adet yarım daire şeklindeki dilimli motifin ritmik
olarak yan yana sıralanması ile oluşturulmuştur (Fot.361). Dairenin içerisindeki rumi ve
palmetlerden oluşan bitkisel kompozisyon beş kez ritmik olarak tekrarlanarak elde
edilmiştir. Tavan göbeğinin merkezine, 16 yapraklı çiçek motifi yerleştirilmiştir
(Fot.362). Ahşap tavan göbeğini bezeyen bitkisel kompozisyon altın sarısı renkteki
yağlı boya ile boyanmıştır.
Orta sahnın iki yanında bulunan ahşap düz tavan bölümlerine bağdadi devirme kuşağı
ile geçilmiştir. Bağdadi devirme sonrası tavan yüzeyi, bezemesiz yarım daire profilli
kuşak ile çerçeve içerisine alınmıştır. Çerçevelenen ahşap tavan yüzeyleri, kuzey-güney
yönünde çakılan ince çıta parçalarıyla şeritlere ayrılmıştır.
147
Ahşap tavanı taşıyan direklerin kaideleri olmayıp, ince çıtaların çakılması ile
oluşturulmaya çalışılmış silmeli başlıkları bulunmaktadır. Ahşap direkler ile kirişler,
ahşap konsollar ile bağlanmıştır.
Harimin doğu ve batı duvarları sağır olarak bırakılmıştır. Harimin güney duvarına dört
pencere açılmıştır. Harimin güney yöndeki pencereler yanları şevli, üst kısımları
yuvarlak kemer formunda sonuçlandırılmıştır. Güney yöndeki bu pencereler dışarıya
doğru daralarak cephede dikdörtgen pencere formuna dönüştürülmüştür. Harimin kuzey
yöndeki üst kat pencerelerinin de yanları şevli olarak düzenlenmiştir.
Harimin güneydoğu köşesine ve doğu duvarının kuzey ucuna birer adet niş açılmıştır.
Harimin güneydoğu köşesindeki kareye yakın dikdörtgen niş günümüzde kitap rafı
olarak kullanılırken, doğu duvarının kuzey ucundaki niş ise ayakkabılık olarak
kullanılmaktadır. Harimin bütün duvarları zeminden 0.95 m. yüksekliğindeki ahşap
lambri parçalarıyla kaplanmıştır.
Harimin güney duvarındaki mihrabın iki yanına simetrik olarak birer alçı şamdanlıklar
yerleştirilmiştir. Şamdanlıkların gövdeleri stilize edilmiş yaprak biçiminde düzenlenmiş
olup uçları da stilize edilmiş ters üç yapraklı palmet motifi ile bitirilmiştir (Fot.363).
Mihrap, güney duvarının ortasına yerleştirilmiş olup niş derinliği 0.60 m.’dir (Fot.364-
365). Harime doğru çok az taşırılan mihrabın niş, kavsara, kavsara köşelikleri ve
alınlığındaki süsleme kompzisyonu alçıdan kalıplama tekniği kullanılarak yapılmıştır.
Mihrap, iki yandan birer plaster ile sınırlandırılmıştır. Plasterlerin üzerine, vazodan
çıkarak aşağıya, yanlara ve yukarıya doğru kıvrımlar yaparak uzanan stilize edilmiş
kenger yaprağı işlenmiştir (Fot.366). Mihrabın tepeliğine de kelebek motifi şeklinde
düzenlenmiş stilize edilmiş kenger yaprakları yerleştirilmiştir. Üç dilimli yuvarlak
kemer şeklinde düzenlenmiş mihrabın kavsarası, karşılıklı olarak birbirlerine bakacak
biçimde işlenmiş stilize kenger yaprağı şeklindeki iki rumi motifi ile süslenmiştir
(Fot.367). Rumiler üst tarafta stilize edilmiş üç yapraklı palmet motifiyle bağlanmıştır.
Rumilerin sınırlandırdıkları yüzeyin zemini bordo renk yağlı boya ile boyanmıştır. Bu
yüzeylere altın sarısı renkteki yağlı boya ile yapılmış 12 yapraklı çiçek motifi
yerleştirilmiştir. Zincirle asılmış şekilde düzenlenmiş üç kandil motifiyle süslenen
148
mihrap nişinin kavsaraya yakın bölümü bir perde motifiyle tamamlanmıştır (Fot.368).
Kandillerin alt kısımları üç yapraklı palmet motifi ile sonuçlandırılmıştır. Üç kademeli
olarak düzenlenen perde motifleri altın sarısı renkteki yağlı boya ile boyanmıştır. Perde
motiflerinin her bir kademesi düz çizgisel hareketlerle daha da belirgin hale
getirilmiştir. Bezemeler kalıplama tekniği ile yapılmış olup, yağlı boya ile
boyanmıştırlar.
Harimin kuzey duvarı boyunca uzanan mahfile, harimin kuzey duvarının doğu ucundaki
ahşap yedi basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Mahfil, doğu-batı doğrultusunda
uzanan dikdörtgen bir plana sahiptir (Fot.369-371). Mahfil, güneyden aynı zamanda
harimin üst örtüsünü taşıyan iki ahşap direk ile diğer üç yönden ise beden duvarları
tarafından taşınmaktadır. Mahfilin üst örtüsü ahşap düz tavan ile kapatılmıştır. Ahşap
tavan yüzeyleri, çivi ile çakılan ince çıtalarla hareketlendirilmiştir. Mahfil, kuzey
yönden iki adet dikdörtgen pencere ile aydınlatılmıştır. Mahfilin güney yöndeki balkonu
harime 0.50 m. taşırılmıştır. Mahfil korkulukları ve mahfilin üzerine oturduğu ahşap
kirişin güneye bakan yüzeylerindeki geometrik şekiller camide yakın zamanda
gerçekleşen onarım çalışmaları sırasında yapılmıştır.
Camide ahşap süsleme olarak kubbedeki bitkisel kompozisyondan, alçı süsleme olarak
da mihraptaki bitkisel kompozisyondan bahsedilebilir.
417
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf..., s. 28.
149
aynı mahallede bulunan başka bir cami mi olduğunu söylemek mümkün değildir. Y.
Erol Arşivi’nde bulunan ve 1912-1927 yılları arasına tarihlendirdiğimiz tablo şeklinde
hazırlanmış bir belgenin 32. sırasında bu caminin H.1260/M.1844 tarihinde inşa
ettirildiğine dair bilgi tespit edilmiştir418.
H. Denizli, caminin mimari üslubundan dolayı XIX. yüzyılda inşa edildiği izlenimini
verdiğini belirtmektedir419. Ö. Demirel, mescitin 1500-1501 tarihli kitabesi olduğunu
belirtmiştir.420 Ancak yerinde yapmış olduğumuz araştırmalar esnasında böyle bir kitabe
tespit edilmemiştir. Bu bilgilere göre, caminin ilk inşasının XVI. yüzyılın başında
gerçekleşmiş olduğu söylenebilir. Ancak bugünkü caminin plan, malzeme ve süsleme
kompozisyonu göz önünde bulundurulduğunda, yukarıda belirtilen 1500-1501 yerine,
Y. Erol Arşivi’ndeki belgede belirtilen H.1260/M.1844 tarihinde büyük çaplı bir onarım
ya da yeniden inşa edilmiş olabileceğini söylemek daha sağlıklı görünmektedir.
Caminin inşa tarihi, banisi ve mimarı bilinmemektedir. Cami, batıdan doğuya doğru
hafif meyilli bir arazi üzerine kareye yakın dikdörtgen bir alan üzerine kurulmuştur.
Ahşap düz tavanlı caminin planı mihraba dik üç sahınlıdır (Plan.17). Caminin temel
duvarlarında moloz taş; beden duvarlarında kerpiç; minarede, taşıyıcı direklerde ve üst
örtüde ahşap malzeme kullanılmıştır. Caminin çatısı doğu-batı yönünde meyilli kırma
çatılı olup üzeri saç levhalarla kapatılmıştır (Fot.372-374).
418
Ayrıca belgede, caminin aynı adla anılan mahallede bulunduğu, ahşap olan caminin boyunun 13,
eninin dokuz (metre) olduğu, minaresinin bulunmadığı, beş vakit ibadete açık olduğu, camide cuma ve
bayram namazlarının kılındığı, görevlileri arasında bir imam ve bir müezzinin bulunduğu belirtilmiştir.
Geniş bilgi için bakınız, Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
419
H. Denizli, a.g.e., s.67.
420
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf..., s. 29.
150
Caminin kuzey cephesinde son cemaat mahalli, son cemaat mahallinin güneybatı
köşesinde de tek şerefeli ahşap minare bulunmaktadır.
Caminin güney cephesi, yakın zamana kadar bitişiğindeki evle ortak kullanıldığından
sağır olarak bırakılmıştır. Cami, doğu cephede üç, batı cephede dört, kuzey cephede
dört olmak üzere toplam 11 adet pencerenin açılmasıyla hareketlendirilmiştir. Batı
cephede bir, kuzey cephede de iki pencere beden duvarlarının üst kısımlarına açılmıştır.
Bütün pencereler, dikdörtgen formda düzenlenmiştir.
Son cemaat mahalline, kuzey cephenin ortasına yerleştirilen düz lentolu ahşap kapıdan
girilmektedir. Son cemaat mahalli, doğu-batı doğrultusunda uzanan dikdörtgen bir plana
sahiptir (Fot.375-376). Son cemaat mahallinin üst örtüsü ahşap düz tavanla
kapatılmıştır. Tavan günümüzde tahtalarla kapatıldığı için üst örtüyü taşıyan direklerin
yönü tespit edilememiştir. İç tavan yüzeyi, doğu-batı yönünde çakılan altı adet ince çıta
parçasıyla yedi eşit şeride bölünmüştür. Son cemaat mahallinin üst örtüsü, 1980-85
yıları arasındaki onarım çalışmaları sırasında önceki haline bağlı kalınarak
yenilenmiştir421. Son cemaat mahalli, güneyde üç adet, kuzeyde de iki adet olmak üzere
toplam beş adet pencereyle aydınlatılmıştır. Bu pencerelerden güneydeki bir pencere
beden duvarlarının üst kısma açılmıştır. Bütün pencereler, dikdörtgen formdadır.
Tek şerefeli ahşap minare, son cemaat mahallinin güneybatı köşesi içerisine
yerleştirilmiştir (Fot.377). Minarenin doğu yönü duvarla kapatılarak son cemaat
mahallinden soyutlanmıştır. Minareye giriş, harimin kuzeybatı köşesine açılan düz
lentolu kapıdan sağlanmıştır. Minarenin gövde ve petek bölümleri dikey yönde ince
çıtaların çakılmasıyla eşit bölümlere ayrılmıştır. Şerefe korkulukları demirden
yapılmıştır. Külah, sekiz adet ahşap direk ile taşınmışmış olup, saç levhalarla üç
kademeli olacak biçimde düzenlenmiştir. Bugünkü ahşap minare, 1940-50 yılları
arasında, minarenin harap olması sebebiyle aynı yerine aynı malzeme kullanılarak inşa
edilmiştir422.
421
Bu bilgi, 56 yaşındaki mahalle sakini Musa AYVAZ ile 24.06.2005 tarihinde yapılan görüşmede
belirtilmiştir.
422
Bu bilgi, cami imamı Şenol ŞİMŞEK ile 24.06.2005 tarihinde yapılan görüşmede belirtilmiştir.
151
Harime son cemaat mahallinin güney duvarının ortasına açılan düz lentolu çift kanatlı
ahşap kapıdan girilmektedir. Harim, ahşap kirişlerle mihraba dik üç sahna ayrılmıştır
(Fot.378-380). Harimin ahşap olan üst örtüsü iki sıra halinde yerleştirilmiş toplam dört
ahşap direk tarafından taşınmaktadır. Bu direklerden güney taraftakiler dairesel,
kuzeydekiler ise kare kesitlidirler. Ahşap tavan aynı zamanda direklerle birlikte güney
duvardan çıkıntı yapan ahşap konsollara oturmaktadır. Ahşap tavanı taşıyan kuzeydeki
direkler aynı zamanda ahşap mahfili de taşımaktadır. Ahşap direklerin kaide ve
başlıkları yoktur. Ancak bu direklerin uç kısımlarında, birer sıra halinde iç bükey ve dış
bükey yarım daire profilli silme kuşağına yer verilerek başlık görünümü oluşturulmaya
çalışılmıştır. Direkler ile kirişler birbirlerine Bursa kemeri oluşturacak biçiminde
düzenlenen ahşap konsollarla bağlanmıştır (Fot.381). Ahşap kirişlerin alt kısımlarına
ahşaptan ayrı olarak baklava dilimi şeklinde hazırlanmış ahşap parçaları çakılarak
tezyin edilmeye çalışılmıştır.
karenin doğu-batı aksında yerleştirilen ahşap panoların merkezinde, stilize edilmiş çınar
yaprağı bulunmaktadır (Fot.386). Stilize edilmiş çınar yaprağının sapı üç yapraklı ters
palmet şeklinde biçimlendirilmiştir. Palmet yaprağına iki yandan bağlanan stilize
edilmiş kenger yapraklarının uçları völüt şeklinde kıvrımlanmıştır. Kenger yaprakları
üçgen panonun alt köşeklerine doğru uzanarak panonun yüzeyini doldurmaktadır. Çınar
yaprağının üst kısmındaki kompozisyonun merkezine madalyon biçiminde kapalı bir
form yerleştirilmiştir. Kapalı formun alt kısmına aşağıya doğru ters ve düz “C” şeklinde
kıvrılan stilize edilmiş kenger yaprakları eklenmiştir. Kenger yapraklarının uç
kısımlarına ve kapalı formun tepe noktasına stilize edilmiş birer adet palmet motifi
bağlanarak bitkisel kompozisyon sonuçlandırılmıştır. Ahşap tavanın iç kısımdaki küçük
karenin merkezine sekizgen ahşap tavan göbeği yerleştirilmiştir (Fot.387). Ahşap tavan
göbeği, ahşap malzemeden ayrı olarak hazırlanmış ahşap parçaların, çivi ve tutkal
yardımıyla yapıştırılması ile meydana getirilmiştir. Daire şeklindeki ahşap tavan
göbeğini çerçeveleyen sekizgen yüzey, üç ayrı ahşap parçanın yan yana yapıştırılması
ile oluşturulmuştur. Sekizgen ahşap levhanın yüzeyi, oval biçimli dilimli madalyonları
kuşatan rumi benzeri dilimli yapraklardan oluşan birim örneğin tekrarıyla süslenmiştir.
Ahşap tavan göbeğinin dış sınırlarını belirleyen sekizgenin merkezindeki küçük göbeğin
bütün parçaları ayrı olarak ahşap malzemeden hazırlanarak çivi ve tutkal yardımıyla
ahşap levhaya tutturulmuştur. Daire şeklindeki ahşap tavan göbeği, aşağıya doğru
bombemsi şekilde sarkmakta olup genel olarak üç bölümden oluşturulmuştur. Göbeğin
tavan yüzeyine yakın bölümü, dokuz adet ahşabın geniş üç yapraklı stilize edilmiş
palmet biçiminde hazırlanıp yan yana çivi ve tutkalla tutturulması ile meydana
getirilmiştir. Stilize edilmiş palmet yapraklarının yüzeyleri kazıma tekniği kullanılarak
yivlendirilmiştir. Bu yaprakların kuşattığı alanda ahşaptan ayrı olarak yarım daire
biçimindeki kavisli parçaların belirli bir aralıkla ve iki kademeli olarak dizilmesi ile
kubbe görünümü elde edilmeye çalışılmıştır. Bu kubbenin çevresinde ise küre
biçimindeki 15 adet ahşap parçası dizilmiştir (Fot.388).
Mihrap önündeki ahşap tavanın iki yanında bulunan kuzey-güney doğrultuda uzanan
ahşap tavanlara yine bağdadi devirmelerle geçilmiştir. Bezemesiz bir kuşakla
çevrelenen tavan yüzeyi ince çıta parçalarının çiviyle çakılmasıyla bölümlendirilmiştir
(Fot.389).
153
Harimin güney duvarı ortasına yerleştirilen mihrap yarım daire niş şeklinde
düzenlenmiş olup, 0.70 m derinliğe sahiptir. Duvar yüzeyinden taşıntı yapmayan
mihrap, alçıdan kalıplama tekniği ile oluşturulmuştur (Fot.390-391). Mihrabı yanlardan
sınırlandıran burmalı sütuncelerin alt kısımları, harim duvarlarının alt kısımlarını da
kaplayan ahşap lambrilerin altında kalmıştır. Burmalı sütuncelerin üstüne birer alem
biçimindeki kupa motifi oturtulmuştur (Fot.392). Kupaların kaide ve gövdeleri, stilize
edilmiş yaprak dizileriyle bezenmiştir. Kupaların üst kısımları, düz ve ters “C”
biçiminde kıvrılarak kapalı form oluşturan yapraklarla süslenmiştir. Kapalı form tepe
noktada, hilal-yıldız motifi ile sonuçlandırılmıştır. Mihrap nişi, ahşap lambri
parçalarıyla kavsara kısmına kadar kaplanmıştır. Mihrap kavsarası, dört sıra halinde
mukarnas dizileri ile doldurulmuştur. Mukarnasların yüzeyi altın sarısı renkteki yağlı
boya ile boyanmıştır. Mihrap kavsarası köşeliklerinin üst kısımlarında karşılıklı olarak
birer hilal-yıldız motifi yerleştirilmiştir. Mihrap kavsarası, duvar yüzeyinden hafif
taşırılmış yuvarlak kemer biçimindeki dış bükey yarım daire formundaki silme ile
sınırlandırılmıştır. Mihrabın kavsara köşeliklerine simetrik şekilde, uçları asma yaprağı
ve üzüm salkımlarıyla bitirilmiş kıvrımlı dallar işlenmiştir. Bu kıvrımlı dallar arasındaki
tepeliğe, daha büyük bir kupa motifi yerleştirilmiştir. Kupanın yüzeyi, stilize edilmiş
yapraklar ile bezenmiş olup tepesine bir hilal oturtulmuştur (Fot.393).
Çakma tekniğinde yapılan ahşap minberin yan aynalıkları güneyden kuzeye doğru
küçülen dikdörtgen panolar halinde bölümlenmiştir (Fot.394). Pano yüzeylerine,
ahşaptan ayrı olarak hazırlanmış baklava dilimi biçimindeki parçalar çakılmıştır.
Minberin geçit veren köşk kısmının altındaki kapısı dikdörtgen formunda açılmıştır.
Minber kapısının köşeliklerine, orta sahnın tavanındaki bezemelerden kuzey-güney
aksta bulunanı tatbik edilmiştir (Fot.395). Minberin tepelik kısmı da, orta sahnın üzerini
kapatan tavandaki doğu-batı aksta bulunan bitkisel kompozisyonla benzerlik
göstermektedir. Minberin hem kapısı hem de tepeliği altın sarısı renkteki yağlı boyayla
boyanmıştır. Minberin silindirik formdaki ahşaptan ayrı olarak hazırlanan korkuluk
kısmının parmaklıkları, köşk kısmının doğu ve batı yüzünün alt kısmını da
dolaşmaktadır. Minberin köşk kısmının üst bölümlerindeki dikdörtgen formundaki
açıklıklar sonraki dönemlerde camla kapatılmıştır. Camla kapatılan açıklıkların üst
kısımları dilimli yuvarlak kemer biçiminde bitirilmiştir. Minberin köşk kısmının ahşap
tavanı düz olarak bırakılmış olup, köşelerine birer adet ahşaptan alem yerleştirilmiştir.
154
Harimin kuzey duvarı boyunca mahfil uzanmaktadır. Mahfile, son cemaat mahallinin
doğu duvarına bitişik şekildeki 10 adet ahşap basamaklı merdivenle çıkılmaktadır.
Mahfilin üst örtüsü, ahşap düz tavanla kapatılmıştir (Fot.396-397). İç tavan, doğu-batı
yönde tahtalarla kaplanmış olup; bu tahtaların birleşme noktalarına ince çıtalar çakılarak
tavan yüzeyinde zengin bir görünüş elde edilmeye çalışılmıştır. Mahfilin doğu ve batı
duvarları sağır olarak bırakılmış olup aydınlatma, kuzey ve batı yönlere açılan
dikdörtgen pencerelerle aydınlatılmıştır.
Harimde, mihrabın batısındaki duvar yüzeyinde 0.60 x 0.70 m. ölçülerinde bir niş
bulunmaktadır. Bu nişin ne amaçla açıldığı tespit edilememiştir. Ancak bu niş
günümüzde kitap rafı olarak kullanılmaktadır. Harimin batı duvarının kuzey ucu, ahşap
doğramalarla bölünerek görevli odası olarak düzenlenmiştir. Bu odanın batı duvarında
0.60 x 0.70 m. ölçülerine sahip bir niş bulunmakatdır.
Harimin güney duvarı sağırdır. Harimin aydınlatılması doğu ve batı duvarlara üçer,
kuzey duvara da açılan iki pencereyle sağlanmıştır. Harimi aydınlatan pencereler
dikdörtgen formda düzenlenmiştir. Ayrıca doğu ve batı duvarlarındaki pencerelerin
yanları ve alt kısımları şevli olarak yapılmıştır. Harimin duvarları zeminden 0.60 m.
yüksekliğe kadar ahşap lambri parçalarıyla kaplanmıştır.
Harimin ahşap tavanlarında, ahşap kiriş alınlıklarında ve minberde çakma tekniği ile
geometrik ve bitkisel karakterli bezemelere yer verilmiştir. Mihrapta ise, alçıdan
kalıplama tekniği ile bitkisel türden bezemelerin ağırlıkta olduğu kompozisyon
görülmektedir.
Ahmet Paşa (1761-62) Camisi’ne423; Konya Sarayönü’ndeki Küçük Ali Oğlu Camisi’ne
(1861)424 ve Kayseri’nin Pınarbaşı İlçesine bağlı Hilmiye Köyü’ndeki (1904-06)
Camiye425 büyük bir benzerlik göstermektedir. Bütün bu bilgiler ışığında günümüzdeki
cami muhtemelen, XIX. yüzyılda inşa edilmiş olmalıdır. Caminin kesin inşa tarihi,
ancak ileriki yıllarda yapılacak olan arşiv çalışmalarında tespit edilecek olan belgelerle
mümkün olacağı düşüncesindeyiz.
Caminin banisi, inşa tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Cami, kareye yakın dikdörtgen
bir alan üzerine oturtulmuştur. Caminin temel duvarlarında kaba yonu taş, beden
duvarlarında kerpiç; üst örtü ve taşıyıcı sistemde ahşap kullanılmıştır. Ahşap tavanlı
caminin harimi, mihrap önü sahnının yer aldığı orta mekânın dört adet ahşap direğin
taşıdığı fazla yüksek olmayan kubbemsi pramidal külah ile bu kubbemsi pramidal
külahın çevresi ahşap düz tavanla örtülmüştür (Plan.18-Fot.398-403).
Caminin kuzey cephesine, mahfile çıkışı sağlayan düz lentolu kapı açılmıştır. Cami, batı
cephede beş alt ve bir üst seviyede pencere; doğu cephede üç pencere; güney cephede
de iki pencere açılmıştır. Yapının köşe duvarlarının bağlantı yerlerinde dikey
doğrultuda; bütün cephelerde temel seviyelerinin üst kısımlarında ve saçak kısımlarında
da yatay doğrultuda uzanan ahşap hatıllara yer verilerek cephelerde hareket sağlanmaya
çalışılmıştır.
Caminin kuzeyinde son cemaat mahalli, batı duvarının kuzey ucunda tek şerefeli kesme
taş minaresi yer almaktadır. Minare, 1970 yılında tamamen kesme taştan inşa edilmiştir.
423
Mustafa Denktaş, Divriği’deki Osmanlı Camileri, Kayseri, 2005, s.52-54.
424
Remzi Duran, “Konya Sarayönü’nde Üç Ahşap Camii”, Vakıflar Dergisi, Sayı:20, Ankara, 1988,
s.50-51.
425
Mustafa Denktaş, “Pınarbaşı-Uzunyayla’daki Ahşap Destekli Camiler”, Erciyes Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:16, Kayseri, 2004, s.58-62.
156
Minare kaidesinin batı yüzüne yan yana yerleştirilmiş iki mermer kitabe konulmuştur.
Sülüs harfle yazılan bu kitabelerden biri çeşme, diğeri caminin onarımı ile ilgili
kitabedir. Çeşme kitabesi 0.36 x 0.83 ölçülerindedir. Kitabenin bazı yerleri kırık olduğu
için tam olarak okunamamıştır (Fot.404).
Kitabe:
Kitabe:
Son cemaat mahalline, kuzey cephenin batı ucuna açılan basık yuvarlak kemerli
kapıdan girilmektedir. Son cemaat mahalli, yakın zamanlarda yapılan onarımlar
esnasında, kuzey-güney doğrultuda uzanan ahşap doğramalarla üç bölüme ayrılmış ve
üst örtüsü de tavan kaplamaları ile yenilenmiştir (Fot.406-408). Son cemaat mahalli
güneyden iki, doğudan bir, batıdan ise iki adet olmak üzere toplam beş adet pencereyle
aydınlatılmıştır. Batı yöndeki pencereler yuvarlak kemerli, diğer pencereler düz lentolu
olarak düzenlenmiştir. Son cemaat mahalli kuzey duvarının hafif batı ucuna kayan yere,
mahfile çıkışı sağlayan ahşap basamaklı merdivenler yerleştirilmiştir. Son cemaat
mahallinin güney duvarında harime giriş kapısının doğusunda, 0.20 m. derinliğinde niş
açılmıştır (Fot.409). Alçı malzemeden kalıplama tekniğiyle yapılan mihrabiye nişi, üç
yönden yarım daire profilli basık yuvarlak kemerli silme kuşağı ile sınırlandırılmıştır.
Silme kuşakları, altın sarısı renkteki yağlı boya ile boyanmıştır. Mihrabiyenin nişi,
silme kuşaklarının formuna uygun olarak hafif zeminden çökertilmiştir. Mihrabiyenin
iki yanındaki zeminden 1.30 m. yüksekliğindeki alanlara, alçıdan kalıplama tekniğiyle
oluşturulmuş birer şamdanlık yerleştirilmiştir. Gövdeleri stilize edilmiş yaprak
biçiminde düzenlenmiş şamdanların uçları, stilize edilmiş üç yapraklı palmet motifiyle
sonuçlandırılmıştır (Fot.410).
Son cemaat mahallinin üst katı mahfili olarak düzenlenmiştir. Mahfile, son cemaat
mahallinin kuzey duvarının batı ucundaki 12 adet ahşap basamaklı merdivenle
çıkılmaktadır (Fot.411). Bu bölümün ahşap tavanı, doğu-batı yönünde ince çıta
parçalarının çakılmasıyla eşit şeritlere ayrılmıştır (Fot.412-413). Mahfil, doğu ve batı
duvarlarına açılan birer dikdörtgen pencere ile aydınlatılmıştır. Mahfilinin güney
duvarının ortasına açılan düz lentolu kapıdan harime taşıntı yapan diğer mahfile geçiş
sağlanmıştır.
Harime, son cemaat mahallinin güney cephesinin ortasına açılan düz lentolu kapıdan
girilmektedir (Fot.414). Harimin ahşap tavanlı üst örtüsünün merkezine, dört adet ahşap
direğin taşıdığı pramidal külah biçimindeki fazla yüksek olmayan kubbe yerleştirilmiştir
158
(Fot.415-418). Kubbenin çevresi dört yönden ahşap düz tavan ile kapatılmıştır. Ahşap
direklerden güneydekiler bağımsız, kuzeydekiler ise aynı zamanda mahfili taşımaktadır.
Ahşap direklerden ahşap sekizgen kubbe kasnağına geçişler, üçgen biçimindeki dolgu
elamanları ile sağlanmıştır (Fot.419). Bu dolgu elemanlarının, yan kenarları ters ve düz
“C” biçiminde kıvrılacak şekilde düzenlenmiştir. Fazla yüksek olmayan sekizgen kubbe
kasnağı üzerine, yine fazla yükseltisi bulunmayan piramidal ahşap sekizgen kubbe
oturtulmuştur. Kubbenin merkezi, üst üste yerleştirilmiş iki çiçek motifi ile süslenmiştir
(Fot.420-421). Bu çiçeklerden alttaki 24 yapraklı, üsteki ise 16 yapraklı olarak
yapılmıştır. Çiçek motifleri ahşaptan kabartma tekniği ile yapılmış olup, yapraklar iki
yüzlü olarak düzenlenmiştir. Bu kompozisyon, altın sarısı renkteki yağlı boyayla
boyanmıştır.
Kubbenin dışında kalan harimin diğer bölümlerinin üzeri, ahşap düz tavan ile
kapatılmıştır. Ahşap düz tavana, bağdadi devirmeler ile geçilmiştir. Ahşap tavan yüzeyi,
eşit şekilde çakılan ince çıta parçaları ile şeritlere ayrılmıştır. Ahşap tavana geçişte
kullanılan bağdadi devirmelerin alt kısımlarındaki ahşap pervazlar, harimin kuzey
duvarı dışındaki diğer duvarları çepeçevre kuşatmaktadır. Ahşap pervazların aşağıya
bakan kenarları, su dalgası şeklinde yapılmıştır.
Pramidal kubbeyi taşıyan ahşap direklerin başlıkları dor sütun başlığı biçiminde
düzenlenmiştir. Güneyde bulunan ahşap direk başlıklarının kuzeye bakan yüzleri,
bitkisel motifler ile süslenmiştir (Fot.422-423). Bitkisel motifler ahşaptan kabartma
tekniği ile yapılmış olup üzerleri altın sarısı renkteki yağlı boya ile boyanmıştır. Bitkisel
motiflerin merkezine, stilize edilmiş üç yapraklı palmet motifi yerleştirilmiştir. Palmet
motifinin alt taraftaki uçlarından yanlara doğru dairesel eğriler yaparak uzanan stilize
edilmiş rumiler çıkmaktadır. Uçları helozonik biçimde sonuçlandırılmış stilize edilmiş
rumilerin gövdeleri bir şerit ile iki kısma ayrılmıştır.
Harim, güney yönden iki, doğu ve batı yönlerden üçer, kuzey yönden de iki pencere
açılarak aydınlatılmıştır. Kuzey yöndekilerin dışındaki pencereler, sivri kemer
formunda yapılmıştır. Pencerelerin üst ve yan kısımları şevli olarak düzenlenmiştir.
Harimin kuzey yönden aydınlatmasını sağlayan pencereler dikdörtgen formda yapılmış
olup yanları şevlidir.
159
Harim duvarlarının zeminden 0.80 m. kadar olan kısımları ve ahşap direklerin zeminden
0.90 m. yüksekliğe kadar olan kısımları ahşap lambri parçalarıyla kaplanmıştır.
Caminin güney duvarının ortasında yer alan ahşap mihrap ile minber 1990’lı yıllarda
tamamen yenilenmiştir (Fot.424). Mihrabın ahşaptan yapılmadan önceki durumu
hakkındaki bilgilerimiz H. Denizli’nin çalışması ile sınırlıdır. H. Denizli, alçıdan daire
kesitli olarak yapılan ve iki yandan sütunceler ile sınırlandırılan mihrap nişinin perde ve
kandil motifleri ile; mihrap alınlığının ise asma yaprakları, üzüm salkımları ve ay-yıldız
motiflerinden oluşan bitkisel komposizyonla süslendiğini belirtmektedir426. Aynı
araştırmacı minberi de, sade işçilikli ahşap minber şeklinde tanımlamıştır427.
Vaaz kürsüsü, harimin doğu duvarının güney ucunda duvar yüzeyine bağımlı olarak
yapılmıştır. Vaaz kürsüsünün yarım koni şeklinde sonuçlanan alt kısmı ve balkon
korkuluğu yüzeyindeki kompzisyon alçı malzemeyle meydana getirilmiştir (Fot.425-
427). Bezemeler kalıplama tekniği kullanılarak yapılmıştır. Vaaz kürsüsünün alt kısmı
vazo biçiminde düzenlenmiştir. Vazonun yüzeyi, dikey yönde uzanan stilize edilmiş
yaprak motifleri ile tezyin edilmiştir. Vazonun kaide ve yaprak motifleri altın sarısı
renkteki, diğer kısımları da mor renkteki yağlı boya ile boyanmıştır. Vaaz kürsüsünün
yarım koni şeklindeki gövdesi ahşaptan yapılmış olup, korkuluk kısmının yüzeyi,
plaster biçimindeki dikey şeritler ile üç bölüme ayrılmıştır. Bu bölümlerden yanlarda
bulunanların iç kısımları, zeminden hafif taşan 26 dilimli elips madalyonlar ile
doldurulmuştur. Bu dilimlerin kesişme noktasında elips biçimli daha küçük başka bir
madalyon yerleştirilmiştir. Yanlardaki bölümlerden daha büyük tutulan ortadaki bölüm,
bitkisel karakterdeki kompozisyonla bezenmiştir. Bu bölümün merkezine karşılıklı
olarak yerleştirilmiş ve uç kısımlarından bağlanarak kapalı form oluşturan düz ve ters
“C” biçiminde kıvrılan stilize edilmiş kenger yaprakları yerleştirilmiştir. Kapalı formun
merkezine 10 yapraklı çiçek motifi işlenmiştir. Kapalı formu oluşturan kenger
yapraklarının diğer kolları, dairesel şekilde yukarıya ve aşağıya doğru uzatılmıştır.
Kapalı formun tepesine, stilize edilmiş lotus motifi oturtularak bitkisel kompozisyon
tamamlanmıştır. Bitkisel kompozisyonların zemini mor, motifler altın sarısı renkteki
yağlı boya ile boyanmıştır.
426
H. Denizli, a.g.e., s.79.
427
H. Denizli, a.g.e., s.78.
160
428
Ayrıca bu belgede, Abadiye Mahallesi’nde bulunan ahşap caminin boyunun 16, eninin 14 (metre)
olduğu, tek şerefeli bir minaresinin bulunduğu, beş vakit ibadete açık olduğu, camide cuma ve bayram
namazlarının kılındığı ve görevlileri arasında bir imam, bir müezzin ile bir kayyumun bulunduğuna dair
bilgiler tespit edilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
161
Fotoğrafı: 431-458.
Caminin banisi, inşa tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Ahşap tavanlı cami, kuzey-
güney yönünde uzanan kareye yakın dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Ahşap düz
tavanlı caminin planı mihraba paralel iki sahınlıdır (Plan.19). Caminin beden
duvarlarının temel seviyelerinde taş; beden duvarlarında kerpiç; minarede, üst örtüde ve
taşıyıcı direklerde ahşap malzeme kullanılmıştır (Fot.431-435).
Caminin batı, doğu ve kuzey cephelerinin alt bölümlerine üçer pencere açılmıştır.
Güney cephenin alt bölümünde de iki pencere bulunmaktadır. Doğu ve güney cephenin
üst bölümünde birer, kuzey cephenin üst bölümünde de iki pencere yer almaktadır.
Yapının köşe duvarlarının bağlantı yerlerinde dikey ahşap hatıllar; doğu ve batı
cephelerindeki birer yatay ahşap hatıl, kuzey cephe de iki dikey ahşap hatıl ile cephelere
hareket kazandırılmıştır. Caminin çatısı dört tarafa meyilli saçla kapatılmıştır. Caminin
bütün cephelerinin üst kısımlarında 0.45 m. taşıntı yapan ahşap düz bir saçak
dolaşmaktadır.
Tek şerefeli ahşap minare, son cemaat mahallinin batı duvarına bitişik olarak
yerleştirilmiştir (Fot.438). Minareye çıkış, son cemaat mahalli batı duvarının kuzey
ucuna açılan yuvarlak kemerli kapıdan sağlanmıştır (Fot.439-440). Taş kaide üzerine
oturan minarenin silindirik gövdesi, dikey yönde çakılan ince çıtalar ile eşit şeritlere
bölünmüştür. Minarenin şerefe altı, ahşap levhaların hafif yukarıya doğru kavis yapacak
açı ile çakılması ile oluşturulmuştur. Şerefe korkuluğu demir parmaklıklıdır. Yüksek
olmayan pramidal biçimindeki kubbe ahşap direkler tarafından taşınmıştır (Fot.441).
162
Son cemaat mahallinin üzeri mahfil olarak düzenlenmiştir. Bu bölüme, son cemaat
mahallinin batı duvarı boyunca uzanan 12 adet ahşap basamaklı bir merdivenle
çıkılmaktadır (Fot.442). Mahfilin ahşap tavanı, eşit şekilde çakılan 11 adet ince çıta
parçası ile şeritlere ayrılmıştır. Mahfilin batı duvarında minarenin bulunmasından
dolayı bu taraftaki cephe sağır olarak bırakılmıştır. Bu bölümün aydınlatılması, kuzey
yönden iki, doğu ve güney yönlerden de birer adet açılan dikdörtgen pencereler ile
sağlanmıştır (Fot.443-444).
Harime, son cemaat mahallinin güney duvarının ortasına yerleştirilen düz lentolu
kapıdan girilmektedir. Harim dört adet kare kesitli ahşap direğe doğu-batı yönünde
atılan kirişle mihraba paralel iki sahna ayrılmıştır (Fot.445-448). Mihrabın önündeki
sahın daha geniş tutulmuştur. Mihrabın önündeki sahnın tavanı, günümüzde tahtalarla
kapatıldığı için üst örtüyü taşıyan direklerin yönü tespit edilememiştir.
Mihrabın önündeki sahnın ahşap tavanına bağdadi devirmeler ile geçilmiştir. Bağdadi
devirme sonrası tavan yüzeyi, bezemesiz bir kuşak ile çerçevelendirilmiştir. Çerçeve
içerisine alınan tavan yüzeyi, ince çıta parçaları ile kare kasetlere ayrılmıştır (Fot.449).
Tavan yüzeyi gri, bağdadi devirme kuşağı ise açık yeşil renkteki yağlı boya ile
boyanmıştır. Bağdadi devirme kuşağının alt kenarları boyunca harimin beden duvarını
dolaşan şerit biçimindeki yazı kuşağına yer verilmiştir. Şeritin zemini, kahverengi ile
boyanmıştır. Şerit yüzeyi kartuşlar şeklinde bölümlere ayrılmıştır. Kartuşlar arasında
kalan kum saati biçimindeki alanlara, bir saptan çıkan 18 yapraklı çiçek motifi
işlenmiştir (Fot.450). Şeritin güney duvarındaki kartuşlara Ayet’ül Kürsü; doğu, batı ve
kuzey duvarlarındaki kartuşlara da Esma’ül Hüsna yazılmıştır.
Harim, bütün duvarlara açılan ikişer adet alt pencereler ile güney ve batı duvarlara
açılan birer adet üst pencerelerle aydınlatılmıştır. Bütün pencereler dikdörtgen
formdadır.
Harimin bütün duvarları zeminden bir metre yüksekliğe kadar ve ahşap lambri
levhalarıyla kaplanmıştır. Harimin güney duvarındaki mihrabın batısına, 0.30 x 0.80 m.
ölçülerinde; batı duvarının kuzey ucuna 0.40 x 0.60 m. ölçülerinde ve kuzey duvarının
doğu ucuna 0.70 x 0.70 m. ölçülerinde olmak üzere toplam üç niş açılmıştır. Nişler
163
Belge:
Bu manzum halde yazılmış belgeden, caminin H.1249/M.1834 yılında Aşkar Paşa adlı
bir kişi tarafından onartıldığı anlaşılmaktadır. Ö. Demirel, Sivas Kongre Müzesi’nde
bulunan 1835-1836 tarihli numarasız Vakıf Muhasebe Defteri’ndeki bilgileri göz
önünde bulundurarak Ferhat Bey tarafından inşa ettirilen mescidin daha sonra
Kenanzade Mehmed Ağa tarafından yeniden yapıldığını belirtmektedir432. Ayrıca, Y.
Erol Arşivi’nde bulunan ve 1912-1927 yılları arasına tarihlendirdiğimiz tablo şeklinde
429
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43.
430
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43.
431
H. Denizli, a.g.e., s.75.
432
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.43.
165
Caminin banisi, inşa tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Cami kuzeyden güneye doğru
hafif meyilli bir arazi üzerine inşa edilmiştir. Caminin beden duvarlarının temel
seviyelerinde ve tek şerefeli minaresinde kaba yonu taş; beden duvarlarında kerpiç ve
ahşap hatıl; üst örtü ve taşıyıcı ayaklarda ahşap kullanılmıştır. Caminin kırma çatısı, saç
levhalarla kaplanmıştır. Ahşap direkli ve ahşap tavanlı olan cami, mihraba dik üç
sahınlıdır (Plan.20). Caminin kuzeyinde giriş koridoru ve son cemaat mahalli,
güneydoğu köşesinde tek şerefeli minaresi bulunmaktadır (Fot.459-462).
433
Ayrıca bu belgeden, caminin Bahtiyar Bostan Mahallesi’nde bulunduğu ve ahşaptan yapıldığı tespit
edilmiştir. Söz konusu olan belgede, caminin boyunun 16, eninin 13 (metre) olduğuna, tek şerefeli bir
minaresinin bulunduğuna, sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde açık olduğuna, camide cuma ve bayram
namazlarının kılınmadığına ve görevlileri arasında bir imamın bulunduğuna dair bilgiye yer verilmiştir.
166
Cami kuzeyde iki, batıda beş, güneyde dört ve doğu cephede de bir pencere açılarak
cepheler hareketlendirilmiştir. Bütün pencereler dikdörtgen formda düzenlenmiştir.
Caminin beden duvarlarının kesişme noktalarında birer adet dikey, cephelerde ikişer
adet yatay doğrultuda uzanan ahşap hatıllar yerleştirilerek zengin bir görünüş elde
edilmiştir.
Caminin doğu cephesinin güney ucunda bulunan tek şerefeli minaresi kesme taş
malzeme kullanılarak inşa edilmiştir (Fot.463). Minare kare bir kaide üzerinde
yükselmekte, kaidenin güney yönünde devşirme malzemeye yer verilmiştir. Minarenin
şerefesine, harimin doğusundaki mekânın güney duvarına açılan yuvarlak kemerli
kapısıdan çıkılmaktadır. Büyük oranda toprağa gömülü olan kaide üst taraftan 00.3-00.4
m. taşıntı yapan bir silmeyle sınırlandırılmış, bunun üzerine papuç kısmı oturtulmuştur.
Papuç kısmı, köşelerden pahlanıp sekizgene dönüştürülerek inceltilip devam etmekte ve
bir bir taş bilezikle gövdeye bağlanmaktadır. Sade olarak yapılan silindirik gövdenin üst
bölümünden itibaren kısmı yakın zamanlarda tamamen yenilenmiştir. Sivas Müzesi
Fotoğraf Arşivi’nde yer alan ve caminin yenilenmeden önceki halini gösteren
fotoğrafta, şerefenin cami saçak seviyesinde başladığı ve şerefe altının bugünkü silme
kuşaklarından farklı olarak sekiz sıra mukarnas dizisi ile doldurulduğu görülmektedir
(Fot.464)
Camiye giriş kapısı, kuzey cephenin hafif batı ucuna kaydırılmıştır. Bu kapıdan caminin
kuzeybatı köşesindeki doğu-batı yönünde uzanan giriş holüne ulaşılmaktadır. Giriş
holü, asimtetrik bir plana sahiptir (Fot.465-466). Bu bölümün üzeri, ahşap düz tavan ile
kapatılmıştır. Tavan günümüzde tahtalarla kapatıldığı için üst örtüyü taşıyan direklerin
yönü tam olarak tespit edilememekle birlikte, muhtemelen bu direkler kuzey-güney
yönünde atılmış olmalıdır. İç tavana geçişler bağdadi devirmeler ile sağlanmıştır.
Bağdadi devirmeden sonra yer alan bezemesiz bir kuşak ile iç tavan yüzeyi
çevrelenmiştir. İç tavandaki tahtaların birleşme noktalarına, doğu-batı yönde uzanan
ince çıtalar çakılarak kuşaklara ayrılmıştır. Bağdadi kuşağı pembe, iç tavan ise beyaz
renkteki yağlı boya ile boyanmıştır. Giriş holünün batı duvarı sağır olarak bırakılmış
olup aydınlatma; kuzeye üç, doğuya bir, güneye de iki pencere açılarak sağlanmıştır.
Bütün pencereler dikdörtgen formda açılmıştır. Doğu duvara açılan pencerenin üst
kısmında ahşap çerçeve içerisine alınmış pano bulunmaktadır (Fot.467). Panonun
167
Kartuşlara:
Son cemaat mahalline, giriş koridorunun güneydoğu köşesine açılan düz lentolu
kapıdan girilmektedir (Fot.468-469). Son cemaat mahalli, doğu-batı doğrultusunda
uzanan düzgün olmayan dikdörtgen bir plana sahiptir. Son cemaat mahallinin üst örtüsü
ahşap tavanla kapatılmıştır. Tavan günümüzde tahtalarla kapatıldığı için üst örtüyü
taşıyan direklerin yönü tam olarak tespit edilememekle birlikte, muhtemelen bu direkler
kuzey-güney yönünde atılmış olmalıdır.
İç tavana bağdadi devirmeler ile geçilmiştir. Bağdadi devirmeden sonra yer alan
bezemesiz bir kuşak ile iç tavan yüzeyi sınırlandırılmıştır. İç tavan yüzeyi, doğu-batı
yönde uzanan ince çıtalar ile kuşaklara bölünmüştür. Bağdadi devirmeler pembe, tavan
168
yüzeyi ise beyaz renkteki yağlı boya ile boyanmıştır. Son cemaat mahallinin
aydınlatılması, doğu ve batı duvarlara birer, kuzey duvara iki, güney duvara da açılan
dört pencere ile sağlanmıştır. Bütün pencereler dikdörtgen formda düzenlenmiştir. Son
cemaat mahallinden harime girişi sağlayan kapının batı tarafındaki duvar yüzeyine
alçıdan kalıplama tekniği ile yapılmış alçı şamdanlık yerleştirilmiştir. Şamdanlığın
gövdesi, ters ve düz “C” biçiminde kıvrılan stilize edilmiş kenger yaprağı biçiminde
düzenlenmiş olup, ucu stilize edilmiş üç yaprak biçimde bitirilmiştir (Fot.470).
Harime, son cemaat mahallinin güney duvarının ortasına açılan düz lentolu kapıdan
girilmektedir. Harim her sırada ikişer adet olmak üzere toplam dört adet bağımsız kare
kesitli ahşap direk ile mihraba dik üç sahına ayrılmıştır (Fot.471-474). Bu ahşap
direkler, kuzey-güney yönde uzanan ahşap kirişlerin üzerine oturduğu ahşap tavanı
taşımaktadır. Her üç sahnın tavanına bağdadi devirmelerle geçilmiştir. Bağdadi devirme
ile duvarın birleşim yerinde bulunan yaklaşık 0.05 m. yüksekliğinde ahşap pervaz
harimin tamamını dolaşmaktadır. Bağdadi devirmeden sonra iç tavan, yüzeyi bezemesiz
olarak bırakılmış kuşaklar ile çevrelenmiştir (Fot.475). Bu kuşak yüzeyleri dıştan içe
doğru yüzeyleri profilli suyolları biçiminde yapılmıştır. Bu suyolları ikişerli grup
oluşturacak şekilde uçlarından bağlanarak kapalı form biçiminde kuşaklar meydana
getirilmiştir.
Mihrabın bulunduğu tavan yüzeyinin yaklaşık merkezine, ince çıta parçaları ile kare,
karenin içerisine de zar biçiminde daha küçük bir başka kare yerleştirilmiştir. Bu
karenin de merkezine 20 yapraklı çiçek motifi oturtulmuştur. (Fot.476)
Ahşap kirişleri taşıyan direklerin kaideleri olmayıp, iki kademeli hafif dış bükey yarım
daire profilli silme kuşakları ile oluşturulmuş basit başlıklara yer verilmiştir. Ahşap
direklerden harimin kuzeydoğu tarafta bulunanın batı yüzündeki metal şamdanlık
üzerinde yazıt bulunmaktadır (Fot.477).
Yazıt:
Harimin güney duvarının ortasına 0.25 m. derinliğinde mihrap nişi açılmıştır (Fot.478).
Mihrap nişi üç yönden ahşap pervaz ile çerçeve içerisine alınmıştır. Mihrap nişi, iki
yandan yüzeyleri çizgisel hareketler ile yivlendirilmiş sütunceler ile sınırlandırılmıştır
(Fot.479). Mihrap nişi, aşağıdan yukarıya doğru daralarak üç dilimli sivri kemer
biçiminde düzenlenmiştir. Mihrap kavsarasının köşeliklerine, perde motifi
yerleştirilmiştir. Üç kademli olan perde motifinin alt kenarları, düz çizgiler ile
bölümlendirilmiştir. Perde motifinin alt kısımlarına 12 yapraklı birer çiçek motifi
işlenmiştir. Mihrabın tepeliği, iki yandan birer alem motifi ile sınırlandırılmıştır.
Sınırlandırılan bu alan, ters ve düz “C” biçiminde kıvrımlar yapan iki ayrı stilize edilmiş
rumi dalı ile süslenmiştir. Rumi dallarının oluşturduğu kapalı formun merkezinde, bir
alem motifine yer verilmiştir. Rumi dallarının uç kısımlarından bağlandıkları noktaya
üçer yapraklı stilize edilmiş beş palmet motifi yerleştirilmiştir. Mihraptaki süslemeler
alçıdan kalıplama tekniği ile yapılmış olup üzerleri altın sarısı renkteki yağlı boya ile
boyanmıştır.
Harim; güney, kuzey ve batı duvarlara dörder pencere ile doğu duvara bir adet
dikdörtgen formda pencere açılarak aydınlatılmıştır. Harimin beden duvarları ve ahşap
direkleri zeminden 0.85 m. yüksekliğinde ahşap lambri levhalarıyla kaplanmıştır.
Harimin doğu duvarının güney ucundaki duvar yüzeyinde ahşap çerçeve içerisine
alınmış pano bulunmaktadır. Panonun merkezindeki sekiz kollu yıldız motifinin
çevresine İhlas suresi, İhlas suresinin çevresindeki dairesel kuşağın içerisine de ayet
yazılarak doldurulmuştur (Fot.480).
Ayet:
Levlake levlake leme halakte eflak vakala allahu teala fi kitabi el kerim
sadakallahu azim ve izzedahalte cennetuka kutla maşallah vele guvveti illah.
Ayetin anlamı:
170
Daire şeklindeki yazı kompozisyonunun üst kısmına “Besmele”, alt kısmına 1314
(M.1897) tarihi yazılmıştır. Panonun köşelerine tuğralar, tuğraların arasında kalan yan
kenarlara ise Osmanlı arması yerleştirilmiştir.
Harime girişi sağlayan kapının doğu ve batı tarafındaki duvar yüzeylerine alçıdan
kalıplama tekniği ile yapılmış alçı şamdanlıklar yerleştirilmiştir. Şamdanlıkların
gövdeleri, ters ve düz “C” biçiminde kıvrılan stilize edilmiş kenger yaprağı şeklinde
yapılmış olup, uçları stilize edilmiş üç yapraklı palmet motifi ile sonuçlandırılmıştır.
Harimin doğu duvarının güney ucuna açılan düz lentolu kapıdan caminin güneydoğu
köşesine bitişik vaziyetteki betonarmeden yapılmış ve bugün depo olarak kullanılan
mekana girilmektedir (Fot.481). Mahalle sakinlerinden alınan bilgilerden, bu mekanın
daha önce ahşap mahfilin bulunduğu bir bölüm şeklinde düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Camide ahşap süsleme olarak, mihrabın bulunduğu ahşap tavanın orta noktalarındaki
küçük çıtalar ile oluşturulan geometrik ve bitkisel karakterdeki kompozisyondan
bahsedilebilir. Alçı olarak da Mihrapta ve şamdanlıklarda uygulanan kalıplama tekniği
ile meydana getirilmiş bitkisel bezemelerin ağırlıkta olduğu bir kompozisyon dikkat
çekicidir.
Camiye ait H.1312/M.1895 tarihli ekmet(k)çi esnafının hayratı olan bir mangal, 7
Temmuz 2003 tarihinde Sivas Müzesi’ne getirilerek 466 envanter numarasıyla aynı
müzede sergilenmektedir (Fot.482). Mangal, sarı pirinçten dökme tekniği ile yapılmış
olup mangalın sekizgen kenarlarından birinin üzerine “Hacı Mehmet Ağa Mahallesi
Cami-i Şerifi’ne etmekçi esnafının hayratıdır sene 1312 (M.1895)” ibaresi kazınarak
yazılmıştır (Fot.483).
171
Caminin inşa kitabesi yoktur. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki 1887 tarihli
Hurafat Defteri’nde caminin ismi tespit edilmiştir434. Camide bulunan manzum halde
yazılmış 1893 tarihli belgeden, caminin Kavukçuzade Kara Ahmet Ağa tarafından
ikinci defa onartıldığı anlaşılmaktadır. Günümüzdeki caminin, yukarıda bahsedilen her
iki belge ile birlikte, camiye ait 1895 tarihli bir mangalın, 1899 tarihli bir de şamdanın
bulunması ve ayrıca caminin taşıdığı plan, ahşap tavan ve alçı mihrabı dikkate
alındığında XIX. yüzyılın ilk yarısında inşa edilmiş olabileceğini akla getirmektedir.
Caminin inşa kitabesi yoktur. Banisi, inşa tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Cami,
kuzeyden güneye doğru hafif meyilli bir arazi üzerine oturtulmuştur. Ahşap düz tavanlı
caminin planı mihraba paralel üç sahınlıdır (Plan.21). Caminin beden duvarlarının temel
seviyelerinde kaba yonu taş; beden duvarlarında kerpiç; üst örtü ve taşıyıcı direklerde
ahşap malzeme; minarede düzgün kesme taş kullanılmıştır. Caminin çatısı kuzey, güney
ve batı yönlere meyilli kırma çatı biçiminde düzenlenmiştir (Fot.484-487).
Son cemaat mahalli bulunmayan ahşap tavanlı cami, mihraba paralel üç sahınlı bir plana
sahiptir. Caminin tek şerefeli taş minaresi, harimin kuzey cephesinin batı ucuna
yerleştirilmiştir.
Cami, kuzey cephede ikisi alt, üçü üst kısımda olmak üzere toplam beş pencere; doğu
cephede bir; güney ve batı cephelerde de üçer pencere açılarak hareketlendirilmiştir.
Cami duvarlarının bağlantı köşelerinde birer dikey hatıl ve cephelerde üçer yatay
hatıllar yerleştirilerek hem cepheler hareketlendirilmiş hem de zengin bir görünüş
kazandırılmıştır.
434
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s. 35.
172
Harimin kuzey cephesinin batı ucunda bulunan minarenin kaide ve papuçluk kısımları
harimin çerisinde bırakılarak duvarla kapatılmıştır. Minare, tamamen düzgün kesme taş
kullanılarak inşa edilmiştir. Şerefeye çıkış kapısı güneye açılmış olup, 1990’lı yıllarda
kapatılmıştır (Fot.488). Silindirik gövde oldukça sade olarak ele alınmıştır. Şerefenin
yaklaşık olarak 0.40-0.50 m. kadar aşağısında silme bir bilezik bulunmaktadır.
Silindirik gövdenin üzerindeki şerefenin sade profilli silme kuşakları dikkati
çekmektedir. Şarefenin korkulukları demirden yapılmıştır. Petek kısmının üzerinde yer
alan külah kurşunla kaplanmış olup, külahın üzerine alem ve paratoner yerleştirilmiştir.
Harime, kuzey cephenin hafif doğusuna açılan düz lentolu ahşap kapıdan geçilerek
ulaşılmaktadır. Harime giriş kapısı, iki ahşap kanatlı olarak düzenlenmiştir (Fot.489).
Birbirleriyle simetrik olan bu kanatlar, üç ayrı ahşap levhanın yan yana çivi ile
çakılması sonucunda oluşturulmuştur. Ahşap levhaların birbirleri ile birleştikleri
kenarların üzerlerine, ahşaptan yüzleri dış bükey yarım daire profilli biçimde
düzenlenmiş çıtalar çakılmıştır (Fot.490).
Harim mihraba paralel üç sahna ayrılmıştır (Fot.491-494). Harimin üst örtüsü, her
sırada ikişer adet olmak üzere toplam dört adet kare kesitli ahşap direk ile taşınmıştır.
Ahşap direklerin taşıdığı ahşap tavan üç bölüme ayrılmıştır. Bu bölümlerden mihrabın
üzerini örten tavan diğer iki bölümden daha geniş tutulmuştur. Ahşap tavanlara geçişler
bağdadi devirmeler ile sağlanmıştır. Bağdadi devirmeler ile duvarların birleşim
yerindeki ahşap pervaz harim duvarlarının üst kısımlarında dolaşmaktadır. Ahşap tavan
bölümlerinde, bağdadi devirmeden sonra yer alan bezemesiz bir kuşakla iç tavan yüzeyi
çevrelenmiştir (Fot.495). Bu kuşaktan sonra tavan yüzeylerinde, ince çıtaların ikili grup
oluşturacak biçimde doğu-batı yönde çakılması ile eşit kuşaklar meydana getirilmiştir. İkili
grup şeklindeki şeritlerin köşelerindeki küçük karelerin üzerine zar biçimindeki
geometrik şekiller yerleştirilmiştir (Fot.496). Ahşap kirişleri taşıyan ahşap direklerin
kaide ve başlıkları bulunmayıp, ahşap yastıklara yer verilmiştir. Yastık uçları iç ve dış
bükey olarak biçimlendirilmiştir (Fot.497).
Harim, kuzey cephede iki alt kat; doğu cephede bir üst kat; güney ve batı cephelerde de
üçer üst kat pencere açılarak aydınlatılmıştır. Harimi aydınlatan bütün pencerelerin
altları ve yanları şevli olarak yapılmıştır.
173
Harimin kuzey duvarı boyunca duvar yüzeyine bitişik vaziyette uzanan 0.30 m.
genişliğinde yapılış fonksiyonunu tespit edemediğimiz mimari öğe bulunmaktadır.
Harimin doğu duvarının yaklaşık orta noktasında dikdörtgen formda açılmış niş yer
almaktadır. Caminin kuzey duvarı dışında bütün duvarları zeminden 0.98 m. yüksekliğe
kadar ahşap lambri ile kaplanmıştır.
Caminin inşa kitabesi yoktur. Cami hakkında en erken tarihli belge, Vakıflar Genel
Müdürlüğü Arşivi’ndeki, Şemseddin Sivasi435 adına düzenlenmiş 1596 tarihli
vakfiyedir436. E. Çelebi de, seyahatnamesinde bu camiden Sivas Efendi Camisi olarak
435
Şemseddin Sivasi (1520-1597), Sivas’a bağlı Tokat Sancağı Zile Kasabası’nda doğmuştur. Amasya,
Tokat ve İstanbul’da öğrenim görmüştür. İstambul’da bir süre müderrislik yaptıktan sonra ailesi ile
birlikte, Sivas Valisi Hasan Paşa tarafından kendi yaptırdığı Meydan Camisi’ne vaiz olarak getirilmiştir.
Ailesi ve dervişleri ile birlikte Şemseddin Sivasi, Şeyh Hasan Zaviyesi ve Türbesi çevresine
yerleştirilmiştir. Bu bölgede Şemseddin Sivasi, mescit ile birlikte mektep ve çeşme yaptırarak bu
bölgenin mahalle hüviyeti kazanmasında etkili olarak bölgenin Küçük Minare Mahallesi ismi ile
anılmaya başlandığı görülmektedir. Geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, “Kuruluşundan
Günümüze…”, s.1948-1949; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.64; M. A. Mahiroğulları, a.g.e., s.73.
Ayrıca, Şemseddin Sivasi (1520-1597)’nin Halvetiye Tarikatı’nın Şemsiyye adı ile anılan kolunun
kurucusu olduğu bilinmektedir. Geniş bilgi için bakınız. M. B. Tanman, a.g.m., s.534; R. Kılıç, a.g.m.,
s.120; A. Çoşkun, a.g.m.,s.64.
436
Ö. Demirel, “Kuruluşundan Günümüze…”, s.1949; Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.64,
dipnot:311.
174
bahsederek bir minareli yeni bir camisi olarak tanımlayarak, cami içinde daima tevhid
ve tezkir olunduğunu belirtmiştir437. Ayrıca, Y. Erol Arşivi’nde bulunan ve 1912-1927
yılları arasına tarihlendirdiğimiz taplo şeklinde hazırlanmış bir belgenin 77. sırasında bu
mescitin H.(1)276/M.1860 tarihinde inşa ettirildiğine dair bilgilere yer verilmiştir438.
Caminin ilk inşası vakfiye tarihine yakın tarihlerde gerçekleşmiş olmalıdır. Fakat
günümüzdeki cami hem planı, ahşap tavanı ve mimari özellikleri hem de yukarıda
değinilen belgedeki tarih dikkate alındığında XIX. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiş
olmalıdır.
Cami, Temmuz 2004 tarihine kadar mevcut iken bu tarihten sonra yıkılarak aynı yerine
daha büyük betonarmeden bir caminin yapımına başlanmıştır. Eser, yıkılmadan önce
tarafımızdan ölçüleri alınarak fotoğrafları çekilmiştir (Fot.501-505).
Cami, kuzeyden güneye doğru hafif meyilli bir arazi üzerine kareye yakın dikdörtgen
planlı olarak inşa edilmiştir. Ahşap tavanlı caminin harimi tek mekândan oluşmaktadır
(Plan.22). Caminin beden duvarlarının temel seviyelerinde kaba yonu taş; beden
duvarlarında kerpiç ve ahşap hatıl; üst örtüde ahşap kullanılmıştır. Caminin çatısı da
doğudan batıya doğru meyilli olarak düzenlenmiş olup üzeri saç levhalarla kaplanmıştır.
Caminin köşk minaresi, doğu duvarının kuzey ucundaki duvar yüzeyinin üst kısmına
bitişik vaziyette yerleştirilmiştir (Fot.506). Ahşap malzemeden yarım daire şeklinde
yapılan minare, asma balkon biçiminde duvar yüzeyine bağımlı olarak düzenlenmiştir.
Minareye çıkış, aynı zamanda kadınlar mahfiline çıkışı sağlayan ahşap basamaklı
437
Evliya Çelebi, Seyehatname (Çeviren:Zuhuri Danışman), Cilt:V, İstanbul, 1970, s.90; A.
Mahiroğulları, a.g.e., s.34.
438
Bu belgede, caminin, H.(1)276/M.1860 tarihinde inşa ettirildiği, ahşaptan yapılan caminin boy ve
eninin 11 (metre) olduğu, tek şerefeli bir minaresinin bulunduğu, sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde
ibadete açık olduğu, camide cuma ile bayram namazlarının kılındığı, görevlileri arasında bir imam ve bir
müezzinin bulunduğu belirtilmiştir. Geniş bilgi için bakınız, Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
175
merdivenler ile sağlanmıştır. Minare, cami saçak kısmından sonra kare şekline
dönüştürülmüştür. Minarenin külahı, sekizgen piramidal külah şeklinde olup üzeri saçla
kaplanmıştır.
Caminin kuzey ve doğu cepheleri sağır olarak bırakılırken; güney ve batı cephelerinde
ikişer dikdörtgen pencere açılarak cepheler hareketlendirilmiştir.
Giriş holüne, caminin batı cephesinin kuzey ucuna açılan düz lentolu kapıdan
girilmektedir (Fot.507). Bu bölümün üzeri, yakın zamanlarda camide yapılan onarım
çalışmalarında kontraplak levhalarıyla kapatılmıştır. Giriş holünün doğusundaki
mahfile, yedi adet betonarmeden yapılmış basamaklı merdivenle çıkılmaktadır. Bu
bölümün üst örtüsü ahşap düz tavanla kapatılmıştır (Fot.508-510). Bezemesiz bir kuşak
ile çevrelenen ahşap tavan yüzeyi, doğu-batı yönde çakılmış ince çıtalar ile eşit şeritlere
ayrılmıştır. Mahfilin kuzey ve doğu duvarları sağır olarak yapılmıştır. Bu bölümün
aydınlatılması güney duvara iki, batı duvara bir adet dikdörtgen formda açılan
pencerelerle sağlanmıştır.
Harime, giriş holünün güney duvarının batı ucuna açılan düz lentolu kapıdan
sağlanmkatadır. Harim tek mekânlı kareye yakın dikdörtgen bir plana sahiptir. Harimin
üzeri ahşap düz tavanla kapatılmıştır (Fot.511-513). Tavan, günümüzde tahtalarla
kapatıldığı için üst örtüyü taşıyan direklerin yönü tam olarak tespit edilememekle
birlikte, büyük bir olasılıkla bu direkler doğu-batı yönünde atılmış olmalıdır. İç tavan,
dört taraftan lacivert renkteki yağlı boya ile boyanmış bezemesiz bir kuşak ile
çerçevelenmiştir. Beyaz renkteki yağlı boya ile boyanan tavan yüzeyi çapraz şekilde
çıtaların çakılması ile oluşturulmuş baklava dilimi motifleri ile hareketlendirilmiştir
(Fot.514).
Harimin doğu duvarı sağır olup, aydınlatılması güney, kuzey ve batı duvara açılan ikişer
dikdörtgen formdaki pencerelerle sağlanmıştır. Güney ve kuzey duvardaki pencereler
beden duvarlarının üst seviyelerine yerleştirilmişlerdir. Kuzey duvardaki pencereler
176
Harimin güney duvarının ortasına, yarım daire niş biçiminde alçıdan mihrap
yerleştirilmiştir (Fot.515-516). Alçıdan yapılan mihrabın kavsarası, yatay yönde uzanan
ve uç kenarları düz ve ters “C” biçiminde sonuçlandırılarak dört kademeli olarak
düzenlenmiştir.
Minber, asma balkon biçiminde düzenlenmiş olup minbere giriş, harimin güney
duvarının batı ucuna açılan düz lentolu kapıdan sağlanmıştır (Fot.517). Minbere çıkış
kapısı ile minberin balkonu arasında kalan yüzey ahşap levhalar ile kaplanmıştır.
Minberin balkonuna, güney duvarının içine doğu-batı yönde yerleştirilmiş beş adet
ahşap basamaklı merdivenle çıkılmaktadır. Minberin balkonu, harimin güney duvarının
batı ucuna yakın olan pencerenin altına gelecek şekilde yerleştirilmiştir. Minber
balkonunun harime bakan yüzeyi, yarım daire kesiti şeklinde yapılmıştır. Bu yarım
daire kesitli balkonun korkuluk kısmı, yarım koni biçimindeki tabana oturtulmuştur.
Minberin harime açılan yüzünün üst kısmı, Bursa kemeri biçiminde oluşturulmuş
dekoratif amaçlı ahşap levhalarla kapatılmıştır.
439
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf…, s.36,189.
440
Aynı belgede, ahşaptan yapılan caminin boyunun 10, eninin de sekiz (metre) olduğu ve minaresinin
bulunmadığı belirtilmişdir. Sözkonusu belgede, caminin akşam ve yatsı vakitlerinde açık olduğu ve
camide cuma ile bayram namazlarının kılınmadığına dair bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca belgeden,
177
belitilen camiye ait ölçüler ile caminin ölçüleri arasında 0.60-0.40 m. gibi bir fark
görülmektedir. Yine bu belgeden, günümüzde camide bulunan minberin belgede
belirtilen tarihten sonra yapıldğı sonucuna ulaşılmaktadır.
Yukarıda değinilen belgelerden mescit hakkındaki ilk belgenin XVI. yüzyılın ikinci
yarısına ait olduğu yine mescide ait ikinci belgenin de 1862 tarihli olduğu tespit
edilmektedir. Ancak her iki belgeden de mescitin ilk olarak ne zaman ve kimin
tarafından inşa edildiği hakkındaki bilgilere ulaşılamamıştır. Muhtemelen mescit, 1862
yılında yapılan onarımlarda bugün sahip olduğu mimari kimliği kazanmış olmalıdır.
Cami 1956 yılında minaresi dışında tamamen yılarak betonarmeden kubbeli bir cami
inşa edilmiştir. İlk caminin, banisi, inşa tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Bugünkü
caminin beden duvarları düzgün kesme taş ve kaba yonu taştan, üst örtüsü de
betonarmeden yapılmıştır. Caminin kuzey cephesindeki son cemaat mahallinin üzeri iki
küçük kubbe ve düz betonarmeyle, harim ise daha büyük bir kubbe ile kapatılmıştır
(Fot.518).
Bugünkü caminin yaklaşık 10 m. kuzeydoğusunda eski camiye ait orijinal minare yer
almaktadır (Fot.519). Minare, tamamen düzgün kesme taş kullanılarak inşa edilmiştir.
Minare kaidesinin kuzey yönüne 0.29 x 0.56 ölçülerinde caminin inşa kitabesi
yerleştirilmiştir. İnşa kitabesi mermer malzeme üzerine üç kartuş halinde sülüs
karakterdeki yazı ile dört satır olarak yazılmıştır (Fot.520) .
Kitabe:
caminin 150 metre yakınlarında Serçeli Camisi’nin, 500 metre yakınlarında da Yeni Cami’nin yer aldığı
anlaşılmaktadır. Konu hakkında daha geniş bilgi için bakınız, Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
178
Minare, oldukça yüksek kare bir kaide üzerinde yükselmekte, sivri kemerli kapısı
güneye açılmıştır. Kaide üst taraftan 00.2-00.3 m. taşıntı yapan bir silme ile
sınırlandırılmış olup, bunun üzerine papuç kısmı oturtulmuştur. Yukarıya doğru incelen
ve ters-düz olarak yan yana sıralanan üçgenlerin oluşturduğu bu bölüm üstte silme bir
bilezikle sınırlandırılmış, bunun üzerine de silindirik gövde yerleştirilmiştir. Yüksek
tutulan silindirik gövde oldukça sade olarak ele alınmıştır. Şerefenin yaklaşık olarak
0.55 m. kadar aşağısında da silme bir bilezik bulunmaktadır. Silindirik gövdenin
üzerindeki şerefenin sade profilli silme kuşakları dikkati çekmektedir. Şerefenin
korkulukları demir malzemeden yapılmıştır. Petek kısmının üst noktasına dört adet
dikdörtgen ve düzgün olmayan küçük pencere açılmıştır. Gövde üzerinde yer alan külah
kısmı taş plakalarla kaplanmış olup, külahın üzerine alem yerleştirilmiştir.
Caminin yıkılmadan önceki plan, malzeme ve süsleme özellikleri hakkında herhangi bir
bilgi bulunmamaktadır.
Caminin inşa kitabesi yoktur. Sadece minarede 1896 tarihli kitabe bulunmaktadır. Sivas
şehrindeki Osmanlı camileri hakkında pek çok arşiv belgesine ulaşılmış olmasına karşın
bu camiye dair her hangi bir belgeye ulaşılamamıştır. Caminin tamamen yıkılmış olması
ve yalnızca minarede kitabenin bulunması dikkate alındığında camimin yukarıdaki
179
kitabede belirtilen tarihden önce inşa edilmiş olmalıdır. Fakat bugünkü bilgilerimiz ile
caminin tam olarak inşa tarihini belirlemek mümkün değildir.
Ali Baba tarafından inşa ettirilen caminin kesin inşa tarihi ve mimarı bilinmemektedir.
Cami, kuzeyde betonarmeden yapılmış son cemaat mahalli, son cemaat mahalli
biçimindeki ön mekân ile buna güneyden eklenmiş harimden oluşan bir plana sahiptir
(Plan.23). Son cemaat mahalli biçiminde düzenlenmiş ön mekân ile harimin üzeri, birer
kubbe ile örtülmüştür. Caminin beden duvarlarında ve minarede düzgün kesme taş
malzeme kullanılmıştır. Caminin çatısı ve minarenin külahı kurşun levhalarla
kaplanmıştır (Fot.521-523). Caminin kuzey cephesine yakın zamanlarda betonarmeden
son cemaat mahalli ilave edilmiştir. Son cemaat mahallinin güneybatı köşesine bitişik
tek şerefeli taş minare yerleştirilmiştir.
Caminin kuzey cephesinde dikdörtgen formda dört pencere; doğu ve batı cephelerinde
yuvarlak kemerli üçer pencere; güney cephesinde ise yuvarlak kemerli iki alt pencere ile
daire formundaki bir üst pencere açılmıştır. Caminin saçak kısımları da, iç bükey yarım
daire profilli silme kuşağı ile hareketlendirilmiştir.
Caminin kuzeybatı köşesindeki tek şerefeli minare tamamen düzgün kesme taş malzeme
ile inşa edilmiştir. Minare, kare bir kaide üzerine oturtulmuştur. Kare kaidenin doğu
yüzüne yuvarlak kemerli kapı açılmıştır. Minare kapısının üst kısmına dört satırlık sülüs
karakterdeki harflerle yazılmış taş kitabe yerleştirilmiştir (Fot.524).
441
Ali Baba (1470-1574)’nın kimliği hakında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte, Horasan kökenli bir
Kalenderi şeyhi olduğu ve Sadrazam Rüstem Paşa’nın hocalığını yaptığı bilinmektedir. Osmanlı-Safevi
mücadelesinin yoğunlaştığı dini ve siyasi ortamda, Osmanlı Devleti’nin uyguladığı Sunnileştirme
politikasının ve Rüstem Paşa’nın hocasına vakıf kurmasının sonucunda Ali Baba’nın Sunni bir kimliğe
büründüğü düşünülmektedir. Konu hakkında daha geniş bilgi için bakınız, S. Savaş, Bir Tekkenin….,
s.43,46; S. Savaş, “Susamışlar Konağı…”, s.120.
180
Kitabe:
Ol hudâ’y-ı zü’l-celâl…
Avn kıldı bu minâre-i tamam
Bânisî Şeyh Feyzullah nâm işte
Cây-ı adn ola makâmu’l-hıyâ
Bu ibâdethânei kıldı tezyîn
Hayr-ı kâmin kıl bisarây…
Muhtasar kıl kâtibâ tarih değil
Kün makâmın ez behşit…
Sene 1200 (M.1786)442
442
S. Savaş, Bir Tekkenin…., s.184.
181
Kapı açıklığının söve ve kemerlerinin yüzeyini, üç taraftan hafif dış bükey yarım daire
profilli silme kuşakları dolaşmaktadır. Kapı kemerindeki kilit taşının üzerine, alçak
kabartma tekniği ile oluşturulmuş sekiz yapraklı gülbezek motifi işlenmiştir. Bu motifin
aynısı kapı kemerinin köşeliklerine yakın noktalarına da yerleştirilmiştir. Ancak
betonarme son cemaat mahallinin yapılması esnasında bu gülbezek motiflerinin bazı
kısımları üzerine duvarın gelmesiyle kapatılmıştır. Kapı kemerinin üst kısmındaki
mermer kitabe, 0.36 x 1.10 m. ölçülerindedir. Üç satırlık bu kitabenin her bir satırı, dört
kartuş halinde düzenlenmiştir (Fot.528).
Kitabe:
Bu kapı açıklığından, son cemaat mahalli şeklinde düzenlenmiş ikinci bir ön mekâna
ulaşılmaktadır. Bu ön mekânın üstü kubbe ile kapatılmıştır (Fot.529-532).
Pandantiflerin üzerine kasnaksız biçimde oturtulan kubbe, kuzey ve güneyden caminin
beden duvarları tarafından, doğu ve batıdan da caminin beden duvarlarından 0.60 m. iç
kesimden başlayan kuzey-güney doğrultuda uzanan kemer tarafından taşınmıştır
(Fot.533). Kubbe yüzeyi, kalem işi tekniği kullanılarak meydana getirilmiş geometrik
karekterli bezemelerle tezyin edilmiştir. Kubbenin merkezindeki daire formu, gri
renkteki bir şeritle sınırlandırılmıştır (Fot.534). Şeritin iç kısmı, stilize edilmiş palmetler
443
S. Savaş, Bir Tekkenin…., s.184.
182
Kubbeye geçişte kullanılan pandantif yüzeylerinin sınırları, üçgen şeklindeki kirli sarı
renkteki çizgi ile belirginleştirilmiştir. Üçgenlerin köşelerinde, dairesel kıvrımlar yapan
rumi biçimindeki stilize edilmiş kenger yapraklarına yer verilmiştir. Kenger
yapraklarının uç kısımları stilize edilmiş üç yapraklı palmetler ile bitirilmiştir (Fot.536).
Üçgenlerin merkezine, kirli sarı ve koyu mavi renkteki çizgilerle yedi kolu yıldız motifi
işlenmiştir. Kuzeydoğu köşedeki yıldız dışındaki diğer yıldız motiflerinin iç kısmına
“Ya Allah”, kuzeydoğu köşedeki yıldızın içerisine ise “Ya Muhammed” isimleri kufi
karakterdeki harflerle yazılmıştır.
Harime, son cemaat mahalli biçiminde düzenlenmiş ön mekânın güney duvarı ortasına
açılan yuvarlak kemerli kapıdan girilmektedir. Harime giriş kapısının kuzey yüzünün
üst kısmına iki satır halinde hadis yazılmıştır (Fot.537).
Hadisin anlamı:
Allah’ın sana farz kıldığı şeyleri eda et ki insanlar içinde en iyi kul olsun.
Bu hadisin üst satırının köşelerindeki kartuşların içerisine, alçak kabartma tekniği ile
stilize edilmiş çiçek motifleri işlenmiştir. Çiçeklerin yüzeyleri sarı ve turuncu
renklerdeki yağlı boya ile boyanmıştır.
Tek mekândan oluşan kareye yakın harimin üst örtüsü tek bir kubbe ile kapatılmıştır.
Kubbe kasnaksız olarak doğrudan pandantifler yardımıyla beden duvarları üzerine
oturtulmuştur (Fot.538-543). Harimin tam bir kare şeklinde olmaması sebebiyle beden
duvarlarının üst kısımları hafif harim yönünde dışa taşırılmıştır. Kubbenin merkezi,
kubbe eteği ve pandantiflerin yüzeyleri boyama ile yapılan geometrik karekterdeki
süslemeler ile doldurulmuştur. Kubbe eteğini dolaşan şeritin harime giriş kapısının üst
kısmına gelen bölümüne Osmanlıca ve Latince harfler ile 1384/1968 tarihi yazılmıştır
(Fot.544). Muhtemelen bu tarih, boya ile yapılan bu bezeme kompozisyonlarının yapılış
tarihi olmalıdır.
Harim, bütün cephelere açılan ikişer yuvarlak kemerli pencereler ile mihrabın üst
kısmındaki yatay elips biçimindeki bir pencere ile aydınlatılmıştır.
444
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.183; K. Erdil, bu sandukalarda yatan kişilerin Ali Baba’nın kendisi, oğlu,
erkek torunu ve kız torununa ait olduğunu belirtmektedir. Geniş bilgi için bakınız, Kadri Erdil, a.g.e.,
s.34.
445
Salname-i Vilayet-i Sivas, 1301, s.171.
446
Salname-i Vilayet-i Sivas, 1302, s.444.
184
Caminin bütün duvarlarının yüzeyleri, zeminden 0.80 m. yüksekliğe kadar ahşap lambri
ile kaplanmıştır.
Harimin güney duvarının ortasına yarım daire niş şeklinde açılan ve kesme taştan
yapılan mihrabın yüzeyi mavi renkteki yağlı boyayla boyanmıştır. Mihrap nişi
yanlardan sütuncelerle sınırlandırılmıştır (Fot.545). Mihrap nişi kemerinin kilit taşı
üzerine, kabartma tekniği ile sekiz yapraklı çiçek motifi işlenmiştir. Bu çiçek motifinin
daha küçük bir örneği de bu çiçeğin merkezine oturtulmuştur. Mihrap nişi kemerinin üst
kısmına mermerden iki satırlık kitabe yerleştirilmiştir. Kitabenin ilk satırı bezemesiz
şeritlerle üç dikdörtgen alana bölünmüştür. Ortadaki bölüm daha büyük tutulmuş olup
Besmele yazılarak doldurulmuştur. Besmelenin yanlarındaki dikdörtgen alanlara
simetrik olarak alçak kabartma tekniği ile bitkisel motifler işlenmiştir. 11 yapraktan
meydana gelen bu çiçek motiflerinin yaprakları stilize edilmiş kenger yaprağı şeklinde
biçimlendirilmişlerdir. Kitabenin ikinci satırına da ayet yazılmıştır (Fot.546).
Ayet:
Minber ve vaaz kürsüsü asma balkon şeklinde düzenlenmiştir. Mihrabın iki tarafına,
duvar yüzeyine bağımlı asma balkon şeklinde simetrik olarak yapılmış minber ve vaaz
kürsüsü yerleştirilmiştir (Fot.547). Minber ve vaaz kürsüsü, duvar yüzeyinin yarım daire
formda açılması ile kuzey cephe dışında üç yönden duvarla, kuzey cepheden de ahşapla
sınırlandırılmıştır. Mihrabın batısında bulunan minbere doğu yönde, vaaz kürsüsüne ise
batı yönde kıvrılarak yükselen altışar adet taş basamaklı birer merdivenle çıkılmaktadır
(Fot.548-549). Her iki mimari öğe de yapım ve süsleme tekniği açısından aynı özellikte
oluşturulmuştur. Minber ve vaaz kürsüsünün harime yarım daire şeklinde taşıntı yapan
tabanları, alçıdan huni biçiminde düzenlenmiş mimari öğeler üzerine oturtulmuştur.
Minber ve vaaz kürsüsünü kuzeyden sınırlandıran ahşap öğelerin orijinal özelliği
bulunmamaktadır. Muhtemelen harimin kubbesinde belirtilen 1968 yılında veya bu
yıllarda minberin ve vaaz kürsüsünün ahşap bölümleri değiştirilmiş olmalıdır.
Camide, taş malzeme ile yapılmış bitkisel süsleme; kalem işi tekniği ile oluşturulmuş
bitkisel ve geometrik karekterdeki süsleme kompozisyonları dikkat çekicidir.
447
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.67.
448
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.67.
449
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.67.
450
S. Savaş, “Susamışlar Konağı…”, s.138.
451
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.95-96.
452
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.96.
453
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.94.
454
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.97.
455
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.96-97.
186
Ebubekir adında kişinin hatip olarak tayin edildiğine dair456 ve hatibin günlük dört akçe
maaşının zaviye mahsulünden karşılandığına dair bilgilere ulaşılmıştır457. Aynı
arşivdeki 1118 numaralı Hurufat Defteri’nde de, M.1130/M.1718 tarihinde Ali Baba
Zaviyesi mescitinde üç akçe karşılığında imamlık görevini yürüten Ömer’in yerine aynı
göreve Mehmed adlı kişinin atandığına ilişkin bilgi bulunmasına karşın 1730 tarihli
Hurufat Defteri’nde de Ömer’in imamlık beratının yenilendiği şeklinde bilgi tespit
edilmiştir458. Ali Baba evladından Ruhi Başeğmez’in Arşivi’ndeki belgede, Mehmed
Halife’nin 1140/1728 yılında ölünce yerine vakıf mütevellisi İsmail’in arzı ile Es-
Seyyid Ali Halife’nin atandığına dair459; aynı arşivdeki belgeden Es-Seyyid Ali
Halife’nin imamlık beratının meydana gelen cülûs nedeni ile H.1143/1730 yılında
yenilendiğine dair bilgilere yer verilmiştir460. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki
1119 numaralı Hurufat Defteri’nde, H.1142/M.1730 tarihinde günlük iki akçe
karşılığında Seyyid Mustafa Çelebi’nin müezzin olarak atandığına461; 1018 numaralı
Hurufat Defteri’nde de müezzin olarak atanan Seyyid Mustafa Çelebi’nin iki ay sonra
öldüğüne ve yerine oğlu Es-Seyyid Ali’nin atandığına462; 1088 numaralı Hurufat
Defteri’nde, H.1143/M.1730 tarihinde Ebubekir Halife’nin müezzinlik beratının
yenilendiğine463; 1018 numaralı Hurufat Defteri’ndeki, ”Büyük Ali Baba Mesciti
Camisi’nde” şeklindeki ifadeden H.1143/M.1730-31 tarihinde hatip olan Ebubekir’in
günlük dört akçe maaşını Büyük Ali Baba Vakfı’ndan alacağına464; 1122 numaralı
Hurufat Defteri’nde, H.1163/M.1750 tarihinde Ebubekir Halife’nin vefatı üzerine
halifelik ve müezzinlik görevlerinin oğulları Seyyid İbrahim ve Seyyid Osman’a
verildiğine465; 1086 numaralı Hurufat Defteri’nde, H.1167/M.1754 yılında tarihinde
halifelik ve müezzinlik görevlerine Seyyid Abdullah ve Seyyid Ebubekir’e
verildiğine466; 1122 numaralı Hurufat Defteri’nde de, H.1167/M.1754 yılında camide
günlük iki akçe karşılığında geçici olarak müezzin olan Seyyid İbrahim hitabet görevini
456
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.67
457
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.94.
458
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.96. Belgelerden aynı tarihlerde iki kişinin aynı göreve atanmış gibi
anlaşılabilir. Fakat bu durum, Ali Baba zaviyesi camisi’nde iki kişinin imam olarak görevlendirilmesi
değil imamlık için berat alabilme mücadelesinin bir sonucu olarak açıklanabilir. Geniş bilgi için bakınız.
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.96.
459
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.96.
460
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.96.
461
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.97.
462
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.97.
463
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.97.
464
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.95.
465
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.97.
466
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.98.
187
Seyyid Osman ile birlikte yürüttüğüne ve bu tarihte Seyyid İbrahimin vefatı üzerine
hisselerinin oğulları Seyyid Abdullah ve Seyyid Ebubekir’e tevcih olunduğuna dair
bilgilere ulaşılmıştır467. Ali Baba evladından Ruhi Başeğmez’in Arşivi’ndeki
H.1202/M.1788 tarihli Berat Tezkeresinde, Ali Halife’nin oğlu Es-Seyyid
Musluhiddin’e günlük üçer akçe karşılığında imamlık ve muallimlik beratının verildiği
anlaşılmaktadır468. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki 548 numaralı Hurufat
Defteri’nde, H.1203/M.1788-1789 tarihinde cami ve türbenin Küçük Ali Baba
tarafından inşa edilerek türbedar ve ferraş tayin edildiği tespit edilmiştir469. Ali Baba
evladından Ruhi Başeğmez’in Arşivi’ndeki H.1224/M.1809 tarihli Berat Tezkeresi’nde
de Es-Seyyid Musluhiddin veled-i Es-Seyyid Ali’nin imamlık ve muallimlik görevlerini
kendi isteği ile Mehmed Tahir Halife’ye bıraktığı anlaşılmaktadır470. Vakıflar Genel
Müdürlüğü Arşivi’ndeki 550 numaralı Hurufat Defteri’nde, H.1227/M.1812’de Seyyid
Ebubekir bin Es-Seyyid İbrahim’in vefat ettiğine ve hitabet görevi için yapılan imtihanı
kazanan Es-Seyyid Hafız Mehmed ibnü’l-müteveffa Es-Seyyid Hafız Ebubekir’in bu
göreve atandığına dair bilgi tespit edilmiştir471. Ali Baba evladından Ruhi Başeğmez’in
Arşivi’ndeki 1254/1838 tarihli Berat belgesinde de, Mehmed Tahir Halife’nin ölümü
üzerine aynı göreve oğlu Es-Seyyid Hüseyin Halife’nin atandığına dair bilgilere yer
verilmiştir472. Küçük Ali Baba Vakfı’nın H.1265-1271/M.1849-1855 yılları arasına ait
dönemde vakfın 163.382 kuruş olan toplam gelirinin 62.998 kuruşu cami ve türbenin
tamirinde kullanıldığı tespit edilmiştir473. Yine, Büyük Ali Baba Vakfı’ndan H.1251-
1277/M.1835/1861, Küçük Ali Baba Vakfı’ndan da H.1251-1271/M.1835/1855 yılları
arasına ait dönemlerde vakıf gelirlerinden tamirat için hissenin ayrıldığına dair bilgilere
ulaşılmıştır474. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki 217 numaralı Esas Defteri’nde,
H.1274/M.1858’de günlük dört akçe karşılığında hatip olan Zağralızade Mehmed
Efendi ibn Ali’nin H.1391/M1883 yılında vefatı üzerine oğlu Ömer’in atandığı475,
467
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.95.
468
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.96.
469
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.67-68,94.
470
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.96.
471
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.95.
472
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.96.
473
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.134.
474
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.135-136.
475
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.95.
188
Ömer’in H.1332/M1914’te ölmesi üzerine de küçük oğlu Mehmed Zihni Efendi (Hafız
Ebubekir Efendi)’nin hatip olarak tayin edildiği anlaşılmaktadır476.
Arşiv belgelerinde, Büyük Ali Baba’nın ve torunu Küçük Ali Baba’nın, devletin
bürokrat kesimi ve Sivas’ın önde gelen aileleri tarafından düzenlenen vakıflar ile
desteklendiği görülmektedir. Bu vakıfların arasında; Vakıflar Genel Müdürlüğü
Arşivi’ndeki 1547 tarihli Rüstem Paşa Vakfı’nın477, aynı arşivdeki 1582 tarihli Atik
Valide Sultan Vakfı478; Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi’ndeki 1639 tarihli Ali
Baba İbn Ahî Mehmet Bey (Küçük Ali Baba) Vakfı’nın479; Ali Baba evladından Ruhi
Başeğmez’in Arşivi’ndeki 1768 tarihli tezkere kaydına göre Safiye Sultan Vakfı’nın480;
1793 tarihli Sivas Şer’iyye Sicilleri’ndeki bilgilere göre Küçük Hanım binti Mehmet
Bey Vakfı’nın481; 1800 tarihli Sivas Şer’iyye Sicilleri’ndeki bilgilere göre Rukiye binti
Türkmân Hacı Ali Vakfı’nın482; 1815 tarihli Sivas Şer’iyye Sicilleri’nde adı geçen
Benderli Ali Ağa Vakfı’nın483; 1839 tarihli Sivas Şer’iyye Sicillerinden anlaşıldığına
göre Kezban binti Osman Vakfı’nın484 ve Ali Baba evladından Ruhi Başeğmez’in
Arşivi’ndeki vakfiye kaydına göre de, 1845 tarihli İsmihan binti Hasan Vakfı’nın485
bulunduğu belirlenmiştir. Y. Erol Arşivi’nde bulunan ve 1912-1927 yılları arasına
tarihlendirdiğimiz tablo şeklinde hazırlanmış Sivas il merkezi sınırları içerisindeki 79
adet cami ve mescit hakkında bilgilerin yer aldığı belgede Ali Baba Camisi’nin
belirtilmemiş olması dikkat çekicidir486.
Sivas Analitik Etüdleri adlı çalışmada, herhangi bir belge yada yazıt belirtilmeden
caminin 1785-86 tarihinde inşa ettirildiği, 1900 yılında da onarıldığı belirtilmiştir487.
Söz konusu bu çalışmadaki 1785-86 tarihi Şeyh Feyzullah tarafından inşa ettirilen
476
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.95.
477
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s. 113-114; S. Savaş, “Susamışlar Konağı…”, s.142-144.
478
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s. 119; S. Savaş, “Susamışlar Konağı…”, s.144.
479
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s.114; S. Savaş, “Susamışlar Konağı…”, s.145-146.
480
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s. 116; S. Savaş, “Susamışlar Konağı…”,s.147.
481
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s. 116; S. Savaş, “Susamışlar Konağı…”, s.147.
482
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s. 116; S. Savaş, “Susamışlar Konağı…”, s.147.
483
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s. 116; S. Savaş, “Susamışlar Konağı…”, s.147-148.
484
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s. 116; S. Savaş, “Susamışlar Konağı…”, s.148.
485
S. Savaş, Bir Tekkenin…, s. 116; S. Savaş, “Susamışlar Konağı…”, s.148.
486
Bu belgeden, ayrıca caminin kendi adı ile anılan mahallede bulunduğu, ahşap olan caminin boyunun
13, eninin 12 (metre) olduğu, tek şerefeli bir minaresinin bulunduğu, beş vakit ibadete açık olduğu,
camide cuma ve bayram namazlarının kılındığı, görevlileri arasında bir imam, bir müezzin ve bir
kayyumun bulunduğu tespit edilmiştir. Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
487
Anonim, Sivas Analitik…, s.37.
189
minareye, 1900 tarihi ise camide gerçekleşen onarıma aittir. Yukarıda da belirtildiği gibi
cami hakkında ulaşabildiğimiz en erken tarihli belgeler, 1574 ve 1637 tarihlidir. Bu
belgeler doğrultusunda ilk cami XVI. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olmalıdır.
Bugünkü cami, hem Küçük Ali Baba Vakfı’nın H.1265-1271/M.1849-1855 yılları
arasına ait dönemde vakıf gelirlerinden cami ve türbenin tamirinde kullanılmak üzere
hissenin ayrılması, hem de üzerinde taşıdığı kitabe ve mimari özellikler dikkate
alındığında büyük bir olasılıkla XIX. yüzyılın sonu ya da XX. yüzyılın başında
gerçekleşen onarımda yapılmış olmalıdır. Günümüzdeki caminin, XVI. yüzyılın ikinci
yarısında inşa edildiğini düşündüğümüz ilk cami ile hiç ortak noktasının bulunmadığı
kanaatindeyiz. Yukarıda belirtiğimiz bütün belge ve kitabeler incelendiğinde, caminin
pek çok kez onarıma uğradığı anlaşılmaktadır.
Cami, imaret ve zaviyeden oluşan bir kompleksin parçasıdır. Ancak bunlardan imaret ve
zaviye günümüze ulaşamamıştır488. Caminin inşa tarihi, banisi ve mimarı
bilinmemektedir. Kuzey-güney doğrultuda dikdörtgen bir alan üzerine oturan ahşap düz
tavanlı cami, tek mekandan oluşacak biçimde planlanmıştır (Plan.24). Caminin ahşap
tek şerefeli minaresi, kuzey cephedeki son cemaat mahallinin doğu duvarının kuzey
köşesinde bulunmaktadır. Caminin temel duvarlarında taş; beden duvarlarında kerpiç ve
ahşap hatıl; tek şerefeli minaresinde ve üst örtüsünde ahşap malzeme kullanılmıştır
(Fot.550-556). Ahşap düz tavanlı caminin üzeri, son cemaat mahallini de içerisine
alacak şekilde dört tarafa meyilli saçla kaplı kırma çatıyla örtülüdür.
488
A. Acun, a.g.m., s.185. Günümüze ulaşamayan darür-raha (zaviye)’nın 1576 Defter-i Rum, 1693
tarihli Eyalet-i Sivas Muhasebe Defteri ve 1835 tarihli Vakıf Muhasebe Defteri’ndeki kayıtlardan Sivas
şehri zaviyeleri içerisinde en fazla gelire sahip olduğu tespit edilmiştir. Geniş bilgi için bakıbız, Ö.
Demirel, Osmanlı Vakıf …, s.65.
190
Cami, doğu ve batı cephelerde üçer, güney cephede iki, kuzey cephede de iki pencere
olmak üzere toplam 10 adet yuvarlak kemerli pencere açılarak cepheler
hareketlendirilmeye çalışılmıştır. Kuzey cephedeki pencereler diğer cephelerden farklı
olarak daha küçük ölçekli ve üst kısma yerleştirilmiştir. Beden duvarlarının
bağlantısının sağlandığı köşelerde dikey, beden duvarlarında da yatay doğrultuda
uzanan ahşap hatıllarla cepheler farklı ölçülerdeki bölümlere ayrılmıştır. Caminin doğu
cephesinin kuzey köşesine, 0.49 x 1.20 m. ölçülerindeki mermer üzerine yazılmış beş
satırlık Arapça kitabe yerleştirilmiştir (Fot.557).
Kitabe:
Summa ceddeha el abd el zaif el muhtaç ile rahmeti rabbeti el el-letif eş-şeyh
Hasan bin el merhum el mahfur
Kitabenin anlamı:
Son cemaat mahalli, 2004 yılında camide gerçekleşen onarım çalışmaları sırasında
ahşap doğramayla iki bölüme ayrılmıştır. Son cemaat mahalli batı yönündeki bölümü
cami görevlilerinin odası, doğu yöndeki bölüm de son cemaat mahalli olarak
düzenlenmiştir. Cami görevli odasının güneybatı köşesine 0.60 x 0.60 m. ölçülerinde
kare bir niş açılmıştır. Bu niş günümüzde kitap rafı olarak kullanılmaktadır.
Caminin tek şerefeli ahşap minaresi, son cemaat mahallinin kuzeydoğu köşesi içerisine
yerleştirilmiştir. Minarenin şerefesine çıkılmasını sağlayan merdivenler aynı zamanda
son cemaat mahallinin üst katını kaplayan kadınlar mahfiline de çıkışı sağlayacak
biçimde düzenlenmiştir (Fot.559). Minare şerefesine çıkılan ahşap basamakı
merdivenlerden 11 adeti kullanılarak mahfile çıkılmaktadır. Mevcut minare, orijinal
olmayıp 2004 Nisan ayında, daha önce kesme taştan yapılan minarenin tamamen
yıkılmasıyla yerine inşa edilmiştir490. Cami minaresinin daha önceden ahşap malzeme
kullanılarak inşa edilmiş olduğu, Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’ndeki caminin eski
görünümüne ait 1930 yılında çekilmiş bir fotoğrafta açıkça görülmektedir (Fot.550).
Son cemaat mahallinin üzeri mahfil olarak düzenlenmiştir. Mahfilin üst örtüsü, ahşap
düz tavanla kapatılmış olup ahşap tavan yüzeyi, ince çıta parçalarının eşit şekilde
489
İ. H. Uzunçarşılı-R.N.Edgüer, a.g.e., s.157, dipnot 64.
490
Bu bilgi 68 yaşındaki mahalle sakini Mahmut ÜNAL ile 12.08.2005 tarihinde yapılan görüşmede
belirtilmiştir.
192
Harime, son cemaat mahallinin güney duvarının ortasına açılan düz lentolu kapıdan
girilmektedir. Ahşap tavanlı harim, tek mekândan oluşmaktadır (Fot.563-567). Harimin
üst örtüsü, ahşap düz tavanla kapatılmıştır. Tavan günümüzde tahtalarla kapatıldığı için
üst örtüyü taşıyan direklerin yönü tespit edilememiştir. İç tavana harimin beden
duvarlarından bağdadi devirme kuşağı ile geçilmiştir. Üzerinin pembe tondaki yağlı
boya ile boyandığı bağdadi devirme kuşağının alt kısımlarında, ahşap pervaz mekanı
çepeçevre dolaşmaktadır. Bu pervazın alt kısımları yarım daire şeklinde bir boş bir dolu
olacak şekilde su dalgası biçiminde şekillendirilmiştir. Pervazın yüzeyi koyu yeşil
tondaki yağlı boyayla boyanmıştır. Bağdadi devirmeden sonra yer alan bezemesiz iki
kuşakla iç tavan yüzeyi çerçevelenmiştir (Fot.568). Ahşap tavan köşelerinin üçgen
şeklinde bölünmesi ile tavan yüzeyi, sekizgene dönüştürülmüştür. Ahşap tavanın
köşelerinde kalan üçgen şeklindeki alanlara ahşap malzemeden ayrı olarak hazırlanmış
stilize edilmiş rumi biçiminde kıvrımlar yapan ve uç kısımları stilize edilmiş üç yapraklı
palmet motifleri ile sonuçlandırılmış bitkisel kompozisyonlar çakılmıştır. Bitkisel
kompozisyonların yüzeyi beyaz tondaki yağlı boyayla boyanmıştır (Fot.569).
Sekizgene dönüştürülen tavanın merkezinde yine sekizgen biçimli göbek yer almakta
olup, bu göbek dıştan yüzeyi bezemesiz olarak bırakılmış dokuz adet kuşakla
çevrelenmiştir. Kuşak yüzeyleri yaklaşık 0.05 m. genişliğinde profilli çıtalarla
sınırlandırılmıştır. Tavanın merkezine yerleştirilen göbek, tavan yüzeyinden yaklaşık
0.20 m. çökertilmiştir (Fot.570). Çökertilmiş sekizgen tavan göbeğinin kenarları, düz
ve dış bükey yarım daire profili biçiminde düzenlenmiş ince çıtalarla kuşatılmıştır. Bu
çıtalar dönüşümlü olarak kahverengi ve koyu yeşil renkteki yağlı boya ile boyanmıştır.
Dıştaki bu çıta parçalarını sınırlandıran kuşak su dalgası şeklinde biçimlendirilmiştir.
Sekizgen ahşap tavan göbeğinin zemini, koyu yeşil tondaki yağlı boyayla boyanmıştır.
Bu yüzeye, ahşaptan ayrı olarak kafes oyma tekniğiyle oluşturulmuş 30 adet bitkisel
193
Çökertilmiş sekizgen tavan göbeğinin merkezi, ahşaptan ayrı olarak hazırlanmış 20 adet
hafif bombemsi görünümü verilmeye çalışılmış parçaların çakılması ile
sınırlandırılmıştır. Daire şeklindeki ahşap tavan göbeğinin yüzeyi, ayrı olarak ahşaptan
hazırlanmış 30 adet levhanın yan yana çakılması ile hacimlendirilerek aşağıya doğru
sarkan bombemsi bir görünüm oluşturulmuştur. Ahşap levhalar üçerli gruplar halinde
altın sarısı ve koyu yeşil renkteki yağlı boya ile boyanmıştır. Ahşap levhaların aşağıya
doğru sarkan uç kısımlarının birbirlerine yaklaştıkları alanda oluşan daire biçimindeki
yüzey de, ahşaptan ayrı olarak hazırlanmış yüzeyi hafif bombeli altın sarısı renkteki
yekpare ahşap parçayla kapatılmıştır (Fot.572-573).
Mihrap, güney duvarının ortasına yerleştirilmiş olup niş derinliği 0.70 m.’dir (Fot.574-
575). Harime doğru çok az taşırılan mihrabın niş, kavsara, kavsara köşelikleri ve
alınlığındaki süsleme kompzisyonu kalıplama tekniği kullanılarak yapılmıştır. Mihrap,
iki yandan birer plaster ile sınırlandırılmıştır. Plasterler aynı şekilde düzenlenmiş kaide
ve başlığa sahiptirler. Mihrap nişini yanlardan sınırlandıran plasterlerin üzerleri damarlı
mermer görünümü vermek için beyaz ve gri renkteki yağlı boyayla boyanmış olup,
kenarları turuncu renkteki yağlı boyayla boyanarak belirginleştirilmişlerdir. Mihrap nişi
ve kavsarası, kirli beyaz mermer görünümü verilmeye çalışılmış bezemesiz bir şeritle
kuşatılmıştır. Mihrap kavsarasının yüzeyi üç sıra halinde, zeminden hafif taşırılmış
yarım daire profilli şeritlerle oluşturulmuş sivri kemercik biçiminde bezemelerle
süslenmiştir (Fot.576-577). Mihrap kavsarasındaki sivri kemerciklerin birbirlerine
bağlandıkları noktalara birer sekiz yapraklı çiçek motifi işlenmiştir. Zincirle asılmış
194
Plasterlerin üst kısmından itibaren bir saptan çıkarak mihrabın kavsara köşelikleri ve
alınlığı rumi biçiminde stilize edilmiş kenger yapraklarıyla bezenmiştir. Kenger
yapraklarının bazılarının uçlarına stilize edilmiş üç yapraklı palmetler eklenmiştir.
Kenger yapraklarının, mihrap alınlığının üst kısmında birbirlerine yaklaştıkları noktaya,
üç kol halinde stilize edilmiş lotus motifi işlenmiştir. Mihrabın kavsara köşeliklerini ve
alınlığını dolduran açık yeşil renkteki bitkisel kompozisyon beyaz ve sarı renkler ile
hacimlemdirilmeye çalışılmıştır.
Harimin güneybatı köşesinde yer alan minber, ahşap malzemeden çakma ve yapıştırma
teknikleri birlikte kullanılarak oluşturulmuştur (Fot.579). Minberin aynalık kısmları,
zeminden hafif taşırılmış iç ve dış bükey profilli silme kuşağı biçimindeki bezemesiz
şeritler ile kare, dikdörtgen ve üçgen şeklindeki yüzeylere bölünmüştür. Aynalık
kısmının zemini yeşil renkteki yağlı boya ile boyanmıştır. Minberin köşk kısmının
altındaki geçit veren kapının köşelikleri alçak kabartma tekniğiyle meydana getirilmiş
stilize edilmiş rumi ve palmet motiflerinden oluşan bitkisel kompozisyonla
doldurulmuştur. Minberin kürsü ve korkuluk bezemeleri aynı kompozisyondan
oluşmaktadır.
Minberin korkuluk kısmının batı kanadı bezemesiz olarak bırakılırken, doğu kanadı
bitkisel kompozisyon ile süslenmiştir. Kafes oyma tekniğinde yapılan bu bitkisel
kompozisyon, birim örneği oluşturulmuş motif ile doldurulmuştur. Süsleme
kompozisyonunun birim örneği, birbirlerine altlı-üstlü olarak bakacak şekilde iki ters ve
düz ‘S’ biçiminde geometrik kıvrım yapan rumi biçimindeki motiflerden meydana
getirilmiştir (Fot.580). Rumi biçimindeki motiflerin uçları, helozonik kıvrımlar yapan
üçlü yaprakla sonuçlandırılmıştır. Rumi biçimindeki motiflerin alt kısımlarından
195
Minber kapısının köşelikleri de, ters ve düz “C” şeklinde kıvrımlar yapan stilize edilmiş
rumi motifleri ile doldurulmuştur. Minberin tepelik kısmını kuşatan bitkisel
kompozisyon, üç ahşap levhanın birleştirilmesi ile hazırlanmıştır (Fot.582). Bu bitkisel
kompozisyonda, üç vazodan çıkan çiçek buketleri ve bunların arasına simetrik olarak
yerleştirilmiş stilize edilmiş kıvrımlı rumi dallarına yer verilmiştir. Süsleme
kompozisyonunun yanlarındaki vazolardan çıkan stilize edilmiş kenger yapraklarının uç
kısımları onar yapraklı beş adet çiçekle sonuçlandırılmıştır. Sonradan bu çiçeklerden
ikisi koyu yeşil, diğerleri de kırmızı renkteki yağlı boya ile boyanmıştır. Bitkisel
kompozisyonun merkezindeki vazonun içerisinden, aynı saptan çıkan altı yaprağın tepe
noktasına 10 yapraklı üzeri kırmızı renkteki yağlı boyayla boyanmış çiçek
yerleştirilmiştir. Bu çiçek üst tarafından sekiz çiçek yaprağı ile taçlandırılmıştır.
Süsleme kompozisyonunun merkezinde yer alan vazonun kaide kısmının üzerine
H.1322/M.1904 tarihi ve “Muhammed Müştak” ismi alçak kabartma şeklinde
yazılmıştır491. Minberin taç kısmının süsleme programı, tepe noktasına hilal-yıldız
motifinin yerleştirilmesiyle bitirilmiştir.
491
Bu ismi, H. Denizli, “Muhammed Mustafa” şeklinde okumuştur. Geniş bilgi için bakınız, H. Denizli,
a.g.e., s. 70.
196
Minber köşküne yedi adet ahşap basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Minberin
korkuluk kısmında görülen bezeme kompozisyonu, minberin doğuya bakan köşk
kısmının alt bölümündeki panolarda da devam ettirilmiştir. Minber köşkünün kuzeye ve
doğuya bakan yüzeyleri dikdörtgen pencere şeklinde dışa açılmıştır. Bu açıklıkların
köşeliklerindeki bezeme programı, minberin taç kısmını taşıyan ahşap direkler ile
minber korkuluğu arasındaki üçgen biçimindeki alanı dolduran kompozisyonun
benzeridir (Fot.583). Bu komposizyon, kafes oyma tekniği ile oluşturulmuş ahşap
parçalarının bir zemin üzerinde yan yana getirilmesi ile meydana getirilmiştir. Minberin
köşk kısmının saçak bölümleri, ahşap levhanın iç kısmının damla motifi biçiminde
boşaltılarak ritmik şekilde sıralanması ile hareketlendirilmiştir. Minberin ahşap
tavanının üzerinde, kavisli çıta parçalarının eşit olarak yan yana sıralanmasıyla
bombemsi kubbe görünümü verilmeye çalışılmıştır. Bu kubbenin üzerine, uç kısmı
hilal-yıldız motifiyle sonuçlandırılmış metal alem oturtulmuştur.
Camide daha çok ahşap ağırlıklı süslemeler tercih edilmiştir. Bunları; tavan, minber ve
vaaz kürsüsü süslemeleri olarak gruplandırmak mümkündür. Bitkisel karekterdeki
süslemenin yoğunlaştığı ahşap süslemede tutkal ile yapıştırma, çakma, alçak kabartma
ve kafes oyma teknikleri kullanılmıştır. Mihrapta, alçı ve bölgesel olarak tatlı kireç
197
şeklinde tabir edilen özel bir karışımdan oluşan harç kalıplama tekniğinin uygulanması
ile meydana getirilmiş bitkisel türden kompozisyon gözlenir.
492
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 157.
493
Rükneddin Hattab b. Kemaleddin Ahmet, Selçuklu Devleti’nin önde gelen devlet adamlarından biridir.
III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in kız kardeşi IV. Kılıç Arslan’nın kızını İlhanı İmparatorunun oğluna
verdikleri zaman çehiz düzenlemesi ile Rükneddin Hattab b. Kemaleddin Ahmet’in görevlendirildiği
bilinmektedir. Geniş bilgi için bakınız. İbn Bibi (El-Hüseyin B.Muhammed B. Ali El-Ca’feri Er-Rugadi),
El-Evamirü’l-Ala’iyye Fi’l-Umuri’l-Alai’iyye (Seçuk-name), Cilt:II, (Çeviren:Mürsel Öztürk),
Ankara,1996, s.179: Ayrıca, Kemaleddin Ahmet’in III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında, inşa divanında
görev aldığı bilinmektedir. Geniş bilgi için bakınız, Osman Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında…,
s.22.
494
İ. H. Uzunçarşılı-R. N. Edgüer, a.g.e., s. 158.
495
İsmet Kayaoğlu, Selçuklu Devri Vakfiyelerinden Turumtay ve Râhatoğlu Vakfiyeleri, (Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınlanmamış Doçentlik Tezi), Ankara, 1977, s.70; İsmet Kayaoğlu,
“Rahatoğlu Vakfiyesi”, Vakıflar Dergisi, Sayı:13, Ankara,1981, s.9-10.
496
Müjgan Üçer, “Sivas’ta Vakıf Kuran Kadınlar”, Revak-91, Sivas, 1991, s.75.
497
Bu belgede, caminin İmaret Mahallesi’nde bulunduğu ve H.(1)325/M.1907 tarihinde yenilendiğine
dair bilgilere yer verilmiştir. Ayrıca belgede, ahşap olan caminin boyunun 13, eninin dokuz (metre)
olduğu, minaresinin bulunmadığı, sabah, akşam ve yatsı vakitlerinde ibadete açık olduğu, camide cuma
ve bayram namazlarının kılındığı ve görevlileri arasında bir imamın bulunduğu tespit edilmiştir. Y. Erol
Arşivi’nde bulunan belge.
198
Caminin banisi, inşa tarihi ve mimarı bilinmemektedir. Cami, kuzeyden güneye doğru
hafif meyilli bir arazi üzerine inşa edilmiştir. Caminin beden duvarlarında taş, minarede
düzgün kesme taş, üst örtüde ve taşıyıcı sistemde ahşap malzeme kullanılmıştır
(Fot.586-590). Ahşap düz tavanlı caminin planı mihraba dik dört sahınlıdır (Plan.25).
Caminin çatısı, dört tarafa meyilli kırma çatı ile kapatılmıştır. Kareye yakın dikdörtgen
bir alan üzerine oturan ahşap direkli caminin son cemaat mahalli kuzey cephede, yakın
zamanlarda inşa edilen tek şerefeli taş minaresi ise doğu cephenin kuzey ucunda yer
almaktadır.
Caminin güney cephesi dört, diğer cepheleri ikişer adet olmak üzere toplam 10 adet
dikdörtgen formundaki pencerle cepheler hareketlendirilmeye çalışılmıştır.
498
N. Yücel Mutlu, Dâru’r- Râha’dan Abdiağa Konağı’na (Rahatoğulları/Mütevellîzâdeler) 1321-
2001, Sivas, 2003, s.22-23.
199
Doğu yönde minare kaidesinin üst kısmına gelecek şekilde, 0.36 x 0.60 m. ölçülerinde
taş kitabe konulmuştur. Ancak kitabe, çok tahrip olduğundan bütün çabalarımıza
rağmen okunamamıştır499.
Son cemaat mahalline, kuzey cephenin ortasına açılan düz lentolu çift kanatlı demir
doğramalı kapıdan girilmektedir. Son cemaat mahallinin üst örtüsü, son onarımlarda
kontrplak levhalarıyla kapatılmıştır (Fot.591-592). Son cemaat mahallinin doğu
duvarının hafif kuzeyine, minarenin şerefesine çıkışı sağlayan açılan yuvarlak kemerli
kapı açılmıştır (Fot.593).
Son cemaat mahallinin üzeri, mahfili olarak düzenlenmiştir. Bu bölüme, son cemaat
mahallinin doğu duvarının kuzey ucundaki dokuz adet ahşap basamaklı bir merdivenle
çıkılmaktadır. Mahfilin üst örtüsü, son onarım çalışmaları sırasında betonarmeyle
kapatılmış olup, aydınlatılması güney yöne açılan iki adet dikdörtgen pencereyle
sağlanmıştır (Fot.594-595).
Harime, son cemaat mahallinin güney duvarının ortasına açılan düz lentolu kapıdan
girilmektedir. Harim, mihraba dik dört sahna ayrılmıştır (Fot.596-599). Harimin ahşap
üst örtüsü, her sırada ikişer adet olmak üzere toplam altı adet ahşap direğin üzerine
kuzey-güney yönde atılan ahşap kirişlerle dört bölüme ayrılmıştır. Ahşap tavan
bölümlerine, kuzeyden ve birbirlerini ayıran kirişlerden; mihrabın önündeki ahşap
tavana ise dört taraftan bağdadi devirmelerle geçilmiştir. Ahşap kirişleri taşıyan
direklerden kuzeydekilerin tamamı, güney yöndekilerden doğu tarafta bulunan dışındaki
kare diğer ikisi ise silindiriktir. Harimin ahşap tavan bölümlerinden mihrabın önündeki
ahşap tavan, diğer sahınların üzerini örten ahşap tavan bölümlerinden hem daha geniş
tutulmuş hem de düzenlenme itibariyle diğer tavan bölümlerinden farklıdır. Bağdadi
devirmeden sonra yer alan bezemesiz iki kuşakla iç tavan yüzeyi çevrelenmiştir
(Fot.600-601). İkinci kuşaktan sonra tavan yaklaşık 0.15 m. çökertilmiştir. Çökertilmiş
alan sade bir kuşakla sınırlandırılmıştır. Bu alan, küçük çıtaların tavan yüzeyine
çakılmasıyla kare şeklinde kasetlere bölünmüştür.
499
Ö. Demirel, minaredeki kitabeden caminin H.1200/M.1785-86 tarihinde onarıldığını belirtmektedir.
Konu hakkında daha geniş bilgi için bakınız, Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf …, s.30, 126 nolu dipnot; s.37,
165 nolu dipnot.
200
Mihrabın önündeki ahşap tavanın dışındaki diğer üç sahnın üzerini örten tavan
yüzeyleri, kuzey-güney yönde çakılan profilli suyolları ile hareketlendirilmeye
çalışılmıştır (Fot.602-603).
Harimdeki ahşap kirişlerin oturduğu kare kesitli ayaklarda kaide, başlık ve yastık
yoktur. Silindirik gövdeli direklerin kaide ve başlıkları kare şeklinde biçimlendirilmiştir.
Kare şeklindeki kaide ve başlıklara silindirik gövdeden geçiş, kare kenarların
pahlanmasıyla sağlanmıştır. Ayrıca silindirik gövde ile pahlamanın başladığı alanlara
alçak kabartma şeklindeki sekizgen bileziklere yer verilmiştir. Ahşap silindirik gövdeli
direklerin başlıkları, iç ve dış bükey yarım daire profilli silmeler ile kuşatılmıştır. Bu
direkler ile ahşap kirişler arasındaki yastıkların dar olan kenarları ters ve düz “C”
şeklinde kıvrım yapacak biçimde düzenlenmiştir. Yastıkların geniş olan yan
kenarlarının merkezleri, ahşaptan ayrı olarak hazırlanmış dikey doğrultuda yerleştirilmiş
dikdörtgen sade panolar ile hareketlendirilmiştir (Fot.604).
Harimin aydınlatılması doğu, batı ve kuzey duvarlara ikişer ve güney duvara da dört
pencere açılarak sağlanmıştır. Bu pencerelerin hepsinin yanları hafif şevli olarak
yapılmıştır. Harimin kuzey duvarının üst kısımlarına açılan iki dikdörtgen pencere ise
şevsiz olarak yapılmıştır.
Harimin güney duvarı ortasına yerleştirilen mihrap, camide yapılan onarım çalışmaları
sonrasında orijinal özelliğini kaybetmiştir (Fot.605-606).
Yazıt:
Mahfildeki yazıtın ahşap üzerine kalem işi tekniği ile yazılmış olması sebebiyle büyük
bir ihtimalle caminin ahşap tavanlarında da kalem işi tekniğiyle oluşturulmuş bezeme
kompozisyonunun bulunduğu; fakat camide gerçekleşen onarım çalışmaları esnasında
bu süsleme kompozisyonlarının üzerlerinin yağlı boyayla kapatılmış olabileceği
düşüncesindeyiz.
202
İnşa tarihi bilinmeyen bu cami hakkında en erken tarihli bilgi, Y. Erol Arşivi’nde
bulunan ve 1912-1927 yılları arasına tarihlendirdiğimiz tablo şeklinde hazırlanmış bir
belgenin 18. sırasında bulunmaktadır500. Bu belgede, caminin H.750/M.1350 tarihinde
inşa ettirildiğine dair bilgilere yer verilmiştir. Caminin, Sivas Vakıflar Genel
Müdürlüğü Arşivi’nde, H.920/M.1514 tarihli Kerim Çavuş Pir Mehmed ve Şehriban
Hatun adına düzenlenmiş vakfiyesi tespit edilmiştir501. Cami hakkında diğer bilgiye,
H.1312-14/M.1895-97 tarihli 60 numaralı Sivas Şer’iyye Sicil Defteri’ndeki 349-175
nolu belgede ulaşılmıştır. Bu belgede, Kaleardı Mahallesi’nde oturmakta iken vefat
eden Mütevellizade Hacı Hüseyin Ağa ibn-i Mustafa Ağa’nın terekesi’nin üçte birini
vakf edip mahallede bulunan mescit-i şerife eşi Mevlude Hanımı mütevelli olarak
bıraktığına, bu hakkın varislerden olan Abdullah ve Ahmed Bey tarafından
uygulanmadığına ve Mevlude Hanım’ın hakkına müdahalede bulunulmamasına dair
bilgiler tespit edilmiştir502.
Ö. Demirel, minarede yer alan ancak günümüzde son derece tahrip olmuş kitabesini
dikkate alarak bugünkü caminin H.1200/M.1785-86 tarihinde yenilendiğini
belirtmektedir503. Mahfilin güney yüzündeki “Bu cami-i şerif 1290 (M.1873) yılında
inşa edildi” şeklindeki ibare büyük bir ihtimalle sonraki bir dönemde yapılan büyük
çaplı bir onarıma ait olmalıdır. Yukarıdaki belgeler dikkate alındığında ilk inşası XIV.
yüzyılın sonlarına kadar giden caminin XVI. yüzyılın başlarında, XVIII. ve XIX.
yüzyılın ikinci yarılarında onarımlar geçirdiği anlaşılmaktadır. Bugünkü mevcut olan
caminin mimari ve süsleme özellikleri de yapının tarihlendirilmesine hiçbir katkı
sağlamamaktadır. Ayrıca cami inşa edildikten sonra çok sayıda onarıma tabi tutulmuş
ve buna bağlı olarak da orijinal halini kaybetmiştir. Bu yüzden cami, bugünkü
bilgilerimizle tarihlendirilememiştir.
500
Bu belgeden, ayrıca caminin kendi adı ile anılan mahallede bulunduğu, ahşap olan caminin boyunun
13, eninin 12 (metre) olduğu, tek şerefeli bir minaresinin bulunduğu, beş vakit ibadete açık olduğu,
camide cuma ve bayram namazlarının kılındığı, görevlileri arasında bir imam, bir müezzin ve bir
kayyumun bulunduğu tespit edilmiştir. Y. Erol Arşivi’nde bulunan belge.
501
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf …, s.28.
502
Ü. Kaya, a.g.t., s.358-539.
503
Ö. Demirel, Osmanlı Vakıf …, s.30, 126 nolu dipnot; s.37, 165 nolu dipnot.
203
3. DEĞERLENDİRME
Bu tezde, Sivas il merkezinde bulunan ve Osmanlı döneminde inşa edilen 21 adet cami
ile altı adet yıkılan ve günümüze ulaşamayan caminin minaresi incelenmiştir. Bu
bölümde camiler; tipoloji, malzeme, süsleme, yapı elemanları ve kitabeden oluşan beş
ana başlık altında değerlendirilmeye çalışılacaktır.
3.1. Tipoloji
Sivas il merkezinde ele alınan camiler dört plan tipinde inşa edilmişlerdir. Bunlar, kare
mekanlı tek kubbeli, ahşap direkli, tek mekânlı düz tavanlı ve münferit tip camiler
olarak gruplandırılmaktadır.
Bu plan tipine giren camilerin harimi kare mekanlı olup, üzeri tek kubbeyle
örtülmüştür. Sivas il merkezindeki Kale ve Ali Ağa Camileri’nin harimi, trompların
taşıdığı kasnağa oturan tek kubbeyle kapatılmıştır.
Anadolu’da kare mekanlı harimin tek kubbe ile örtüldüğü plan şeması, XIII. yüzyıldan
Cumhuriyet dönemine kadar sevilerek kullanılmıştır. Bunların çoğunun giriş
cephelerinde son cemaat mahalli bulunmaktadır. Bu plan tipinde inşa edilmiş erken
dönem örnekleri arasında; Konya Beşarebey Mesciti (1213)504, Akşehir Taş Medrese
Mesciti (H.648/M.1250)505, İznik Hacı Özbek Camisi (H.734/M.1333)506, İznik Hacı
504
Murat Katoğlu, “13. Yüzyıl Konyasında Bir Cami Grubunun Plân Tipi ve “Son Cemaat Yeri” ”, Türk
Etnografya Dergisi, Sayı:9, (1966), Ankara, 1967, s.82.
505
Yekta Demiralp, Akşehir ve Köylerindeki Türk Anıtları, Ankara, 1996, s.31-34.
506
Oktay Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul, 1986, s.1-3.
204
Hamza Camisi (1345)507, Bolu-Mudurnu Yıldırım Camisi (1388)508, Balat İlyas Bey
Camisi (1404)509, Edirne Şehabeddin Paşa (Kirazlı) Mesciti (H.840/M.1436-1437)510,
Bursa Hoca Ali Camisi (H.843/M.1439)511; klasik dönem örnekleri arasında Sakarya-
Taraklı Yunus Paşa Camisi (1511-1516)512, Kilis Canbolad Paşa (Tekke) Camisi
(H.961/M.1553)513, Tekirdağ Rüstem Paşa Camisi (H.960/M.1553)514, Ankara Cenabi
Ahmet Paşa Camisi (H.973/1565-1566)515, Kütahya Lala Hüseyin Paşa Camisi (1566-
1568)516, Van Hüsrev Paşa Camisi (H.975/M.1567)517, Manisa Lala (Mehmet) Paşa
Camisi (H.977/M.1569-1570)518, İzmit Pertev Paşa (Yeni Cuma) Camisi
(H.987/M.1579)519, Karaman Nuh Paşa Camisi (H.1005/M.1596)520, Üsküdar Çinili
Cami (H.1050/M.1640)521, Ankara-Beypazarı Kurşunlu (Evsat Hoca Nazır) Camisi
(H.1096/M.1685)522; geç dönem örnekleri arasında İstanbul Cihangir Camisi (1889)523
ve İstanbul Bebek Camisi (H.1331/M.1912)524 bulunmaktadır.
Özellikle, Sivas ve ilçelerinde inşa edilen camilerin büyük bir bölümünün ahşap direkli
ve ahşap kirişleme tavanlı yapılmış olmaları dikkat çekicidir525. Ahşap direkli camileri
507
Oktay Aslanapa, Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı (14. Yüzyıl), Ankara, 1977, s.17.
508
Afife Batur, Osmanlı Camilerinde Eğrisel Örtüler ve Geçiş Öğeleri Sorunlar ve Biçimler,
(Yayınlanmamış Doçentlik Tezi), İstanbul, 1980, s.15-16.
509
Aynur Durukan, Balat İlyas Bey Camii, Ankara, 1988.
510
Sedat Bayrakal, Edirnede’ki Tek Kubbeli Camiler, Ankara, 2001, 31-36.
511
Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II. Sultan Murat Devri 806-855 (1403-
1451), Cilt:II, İstanbul, 1989, s.291-293.
512
Hakkı Acun, Sakarya İli Taraklı İlçesi ve Yunus Paşa Camii, Ankara, 1996, s.30.
513
Abdulkadir Dündar, Kilis’teki Osmanlı Devri Mimari Eserleri, Ankara, 1999, s.8-70.
514
Mehmet Tuncel, Babaeski, Kırklareli ve Tekirdağ Camileri, Ankara, 1974, 31-35.
515
Seyfi Başkan, Ankara Cenabi Ahmet Paşa Camii, Ankara, 1998, s.7.
516
Ara Altun, “Kütahya’nın Türk Devri Mimarisi Bir Deneme”, Atatürk’ün Doğumunun 100. Yılına
Armağan Kütahya, İstanbul, 1981-82, s.256-260.
517
Abdüsselam Uluçam, Ortaçağ ve Sonrasında Van Gölü Çevresi Mimarlığı I Van, Ankara, 2000,
s.38-50.
518
Hakkı Acun, Manisa’da Türk Devri Yapıları, Ankara, 1999, s.190-198.
519
İlknur Aktuğ, İzmit Pertev Paşa (Yeni Cuma) Camii, Ankara, 1990, s.23.
520
Mustafa Denktaş, “Karaman’daki Klasik Devir Osmanlı Camileri”, Vakıflar Dergisi, Sayı:25,
Ankara, 1995, s.129.
521
Zeynep Nayır, Osmanlı Mimarlığında Sultan Ahmet Külliyesi ve Sonrası (1609-1690), İstanbul,
1975, s.178-183.
522
Tolga Bozkurt, Beypazarı’ndaki Türk Devri Yapıları, Ankara, 2004, s.74-82.
523
O. Aslanapa, Osmanlı Devri…, s.465.
524
Tahsin Öz, İstanbul Camileri, Cilt:I-II, Ankara, 1997, s.10-11.
525
Sivas ve çevresinde ahşap direkli cami yapma geleneği oldukça yaygındır. Sivas ve çevresindeki bu
tip camilere; Yıldızeli-Kemankeş Karamustafa Paşa (1640) ve Altınyayla Merkez (1895) Camileri örnek
olarak verilebilir. Konu hakkında daha geniş bilgi için bakınız. H. Denizli, a.g.e., s.367-368, 220-221.
205
de kendi içlerinde mihraba dik ve mihraba paralel sahınlılar olmak üzere iki başlıkta
gruplandırmak mümkündür.
Mihraba dik sahınlı camiler de, kendi içerisinde mihraba dik üç sahınlı, dört sahınlı ve
beş sahınlı olarak alt gruplara ayrılmaktadır.
Bu plan tipine giren camiler, kuzey-güney doğrultuda mihraba dik olarak atılan
kirişlerle üç sahına bölünmüşlerdir. İl merkezindeki Örtmeli, Yeşil, Sarızade Mehmet
Paşa, Zincirli Minare ve Hacı Mehmet Ağa Camileri bu plan tipindedir. Diğerlerinden
farklı olarak Pulur Camisi orta sahınının merkezine yakın noktaya fazla yüksek olmayan
ahşap kubbe yerleştirilmiştir. Sivas şehrindeki ahşap direkli camiler içerisinde en çok bu
plan tipi tercih edilmiştir. Tokat Ulu (XII. yüzyılın son çeyreği)526, Konya-Doğanhisar
Ulu (1548)527, Sivas-Divriği Ahmet Paşa (1761-62)528, Konya-Sarayönü Küçük Ali
Oğlu (1861)529, Konya-Çumra Tahtalıköyü (1865)530, Kayseri-Develi Tirem (1894)531
ve Kayseri-Develi Şıhlı Kasabası Yusuf Ağa (1916)532 Camileri bu tipinin
Anadolu’daki diğer örneklerinden bazılarıdır.
Ayrıca, Divriği’deki Kemankeş (1240-41 tarihinden sonra), Turabali (XV. yüzyılın ikinci yarısı),
Süleymanağa (1688’li yıllar), Kültürlü (1715 tarihinden önce), Ab-ı Çimen (1718 tarihinden önce),
Gökçe (1719’dan önce), Tuğut Köyü (1749), Ahmet Paşa (1761-61), Güllübağ (XIX. yüzyılın ikinci
yarısı), Duru Köy (1895), Zeliha Hatun (XIX. yüzyıl sonları-XX. yüzyıl başları), Karamahmut (XX.
yüzyıl başları), Çeltek (1930’lu yıllar), Hatipoğlu (?) Camileri ahşap direkli camiler içerisinde
değerlendirilmiştir. Daha geniş bilgi için bakınız, M. Denktaş, a.g.e., s.19-20, 20-23, 27-31, 42-44, 37-39,
44-49, 40-41, 52-54, 61-64, 66-68, 49-52,70-72, 72-73,64-66.
526
Ali Murat Aktemur-İshak Umut Kukaracı, “Tokat Çevresindeki Ahşap Örtülü Camiler”, IX. Ortaçağ
ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu (21-23 Nisan, Erzurum),
Bildiriler, Erzurum, 2006, s.9-10.
527
Yaşar Erdemir, “Nakışlı Ahşap Camilerimizin Klasik Dönemdeki Zengin Bir Temsilcisi: Doğanhisar
Ulu Camii”, VI. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazı Sonuçları ve Sanat Tarihi Sempozyumu (08-10
Nisan) Bildiriler, (Editörler: M.Denktaş & Y.Özbek & A.Sağıroğlu Arslan), Kayseri, 2002, s.381-396.
528
M. Denktaş, a.g.e., s.52-54.
529
Remzi Duran, a.g.m., s.50-51.
530
Haşim Karpuz, “Konya Çevresinde Yazlık Mekânlı Camiler”, IX. Ortaçağ ve Türk Dönemi Kazıları
ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu (21-23 Nisan, Erzurum), Bildiriler, Erzurum, 2006,
s.289-290.
531
Sultan Topçu, Develi’deki Türk Eserleri, (Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat
Tarihi Ana Bilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kayseri, 2005, s.64-67.
532
Mustafa Denktaş, “Şıhlı Kasabası Yusuf Ağa Camii”, Prof.Dr. Zafer Bayburtluoğlu Armağanı
Sanat Yazıları, (Editörler:M. Denktaş&Y. Özbek), Kayseri, 2001, s.201-206.
206
Bu plan tipinde camiler, ahşap direkler üzerine kuzey-güney yönünde atılan kirişlerle
mihraba dik dört sahına ayrılmışlardır. Ele alınan camiler içerisinde Kaleardı, Yiğitler
ve Kabalı Camileri bu plan tipine sahiptir. Bu plan tipinde inşa edilmiş camilere örnek
Sivas-Divriği Tuğut Köyü Camisi (1749)533 verilebilir.
İncelenen camiler içerisinde sadece Meydan Camisi mihraba dik beş sahınlı olarak
planmıştır. Bu plan tipi Sivas il merkezinde çok fazla tercih edilmemiştir. Bu plan
tipinin Ankara Arslanhane (XIII. yüzyılın başı)534 ve Konya Köprübaşı (1827)535
Camilerinde uygulandığı tespit edilmektedir.
Bu plan tipinde camilerin harimlerinin üst örtüsünü taşıyan ahşap direkler üzerine doğu-
batı yönünde atılan kirişlerle mihraba paralel sahınlar oluşturulmuştur. Mihraba paralel
sahınlı camiler de kendi içerisinde, mihraba paralel iki sahınlı ve üç sahınlı olarak
gruplandırılmaktadır.
Bu plan tipine giren camilerin harimleri, doğu-batı doğrultuda mihraba paralel olarak
atılan bir adet kirişle iki sahına bölünmüşlerdir. Sivas il merkezindeki Uzunhacıoğlu,
Çatalpınar ve Hoca İmam Camileri mihraba paralel iki sahınlı olarak planlanmıştır. Bu
plan tipinde inşa edilmiş camilere Niğde-Hacı Dursun (Afife Hanım) (1452)536, Sivas-
Divriği Turabali (XV. yüzyılın ikinci yarısının başı)537 ve Kayseri-Pınarbaşı Hilmiye
Köyü (1904-1906)538 Camileri örnek olarak gösterilebilir.
533
M. Denktaş, a.g.e.,40-41.
534
Gönül Öney, Ankara Arslanhane Camii, Ankara, 1998, s.9.
535
Ali Baş, “Konya’daki Osmanlı Camileri”, Osmanlı Döneminde Konya, Konya, 2003, s.261.
536
Halit Çal, Niğde Şehrindeki Ahşap Tavanlı Cami ve Mescitler, Ankara, 2000, s.11-19.
537
M. Denktaş, a.g.e., s.20-23.
538
M. Denktaş, “Pınarbaşı-Uzunyayla’daki…”, s.58-62.
207
İncelenen camiler içerisinde sadece Şems Camisi mihraba paralel üç sahınlı olarak
yapılmıştır. Anadolu’da çok fazla örnekleri ile karşılaşılmayan bu plan tipinin Niğde-
Darüzzikir Mesciti (XV. yüzyıl)539’inde uygulandığı tespit edilmektedir.
Bu plan tipinde inşa edilen cami harimlerinin üzeri, iç tavanı taşıyan ahşap direklere
çakılan tahtalarla kapatılmıştır. Sivas il merkezindeki İmaret, Hacı Zahit ve Çekiç
Camilerinde bu plan tipi uygulanmıştır. Manisa Arapalanı (Defterdar Mahmut Efendi)
(1582)540, Ankara Yeşil Ahi (XVII-XVIII. yüzyıl)541, Tire Hisarlık Köyü (1782)542 ve
Bergama Selimiye (1890-1891)543 Camileri bu plan tipinin Anadolu’daki diğer örnekleri
arasındadır.
Ali Baba ve Abadan Camileri belli bir plan tipine bağlı olarak inşa edilmemişlerdir. Ali
Baba Camisi, art arda sıralanan ve üzerleri kubbe ile örtülmüş ön mekan ile harimden
oluşan plana sahiptir. Ön mekanın üzeri, doğu ve batı duvarlarına yakın olacak biçimde
kuzey-güney yönde atılan kemerler ile diğer yönlerden de beden duvarlarına oturan
pandantifler ile geçişi sağlanan tek kubbeyle kapatılmıştır. Harimin üzeri de
pandantiflerle geçişi sağlanan tek kubbeyle örtülmüştür. Ulaşılabilen kaynaklarda bu
plan tipinin bire bir örneği ile karşılaşılmamıştır. Fakat, Ali Baba Camisi’nin bu plan
özelliği aynı aks üzerinde birbirini takip eden, her biri bir kubbe ile örtülü iki farklı
mekandan ve bunlardan cümle kapısı tarafında bulunanın iki yanına bitişik yine üzerleri
kubbe yada tonozla örtüldüğü hücrelerden meydana gelen ve Zaviyeli Cami olarak
539
H. Çal, Niğde Şehrindeki…, s.35-45.
540
Hakkı Acun, Manisada’daki Türk Devri Yapıları, Ankara, 1999, s.210-211.
541
Gönül Öney, Ankara’da Türk Devri Yapıları Turkısh Perıod Buldıngs In Ankara, 1971, s.81-82.
542
Bekir Deniz, “Tire Köylerinde Mimari (Cami, Türbe ve Çeşmeler)”, Türk Kültüründe Tire,
(Hazırlayan:Mehmet Şeker), Ankara, 1994, s.119-121.
543
Bozkurt Ersoy, Bergama Camii ve Mescitleri, Ankara, 1989, s.75-77.
208
tanımlanan plan tipini hatırlatmaktadır544. Ancak Ali Baba Camisi, yan hücrelerinin
bulunmaması ile Zaviyeli Camilerin planlarından da farklıdır.
Abadan Camisi hariminin merkezine, dört adet ahşap direğin taşıdığı pramidal külah
biçimindeki fazla yüksek olmayan kubbe yerleştirilmiştir. Pramidal kubbenin çevresi de
dört yönden ahşap düz tavan ile kapatılmıştır.
Ulaşabildiğimiz yayınlar içerisinde her iki plan tipinde inşa edilmiş cami örneği tespit
edilememiştir.
3.2. Malzeme
Camilerin dış duvarlarının sıvalı olması sebebiyle kullanılan inşa malzemesi tam olarak
tespit edilememektedir. Sivas il merkezindeki camilerden Ali Ağa, Kale ve Ali Baba
camilerinin beden duvarlarında ve üst örtülerinde; Kabalı Camisi’nin beden
duvarlarında; Meydan Camisi’nin beden duvarlarında ve ayaklarında kesme taş
kullanılmıştır. Pulur, Yeşil, İmaret ve Çatalpınar Camilerinin ahşap minarelerinin;
Meydan, Kale, Osman Paşa, Tarhana ve Yiğitler Camilerinin tuğla minarelerinin
kaidelerinde kaba yonu taş kullanılmıştır. Ayrıca Ali Ağa, Sait Paşa, Ali Baba,
Uzunhacıoğlu, Kabalı, Sarızade Mehmet Paşa, Zincirli Minare, Şems, Hacı Zahit, Yeni,
Kazancılar, Hacı Mehmet Ağa ve Atölye Camilerinin minare kaide, gövde ve
peteklerinde taş malzeme kullanılmıştır. Yukarıda adları verilenlerin dışındaki diğer
camilerin temellerinde taş, beden duvarlarında kerpiç kullanılmıştır.
Örtmeli, Hoca İmam, Sarızade Mehmet Paşa, Şems, Zincirli Minare, Uzunhacıoğlu,
İmaret, Kaleardı, Yeşil, Çekiç, Yiğitler, Hacı Zahit, Hacı Mehmet Ağa, Çatalpınar,
Pulur, Kabalı ve Abadan Camilerinin taşıyıcı direklerinde ve üst örtülerinde; Meydan
Camisi’nin üst örtüsünde; Pulur, Çatalpınar ve Yeşil Camileri minarelerinin gövde,
544
Semavi Eyice, “İlk Osmanlı Devrinin Dini-İçtimaî Bir Müessesi:Zaviyeler ve Zaviyeli Camiler”,
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, Sayı:23, İstanbul, 1963, s.1-80.
209
3.3. Süsleme
Sivas il merkezinde bulunan camilerdeki süslemeyi taş, alçı, ahşap, kalem işi ve mermer
olarak beş grupta incelemek mümkündür.
3.3.1.Taş
Sivas il merkezindeki camilerde taş bezeme çok fazla uygulanmamıştır. Taş bezemeye
Kale Camisi’nin mihrabında, Ali Ağa Camisi’nin harime giriş kapısında, Meydan
Camisi’nin son cemaat mahallindeki mihrabiyelerinde ve Ali Baba Camisi’nin son
cemaat mahalli şeklinde düzenlenmiş ön mekanında ve mihrap nişinin kilit taşında
kabara biçimindeki taş bezeme örneklerine rastlanmaktadır.
Kale Camisi’nin mihrabında taş süsleme yer almaktadır. Mihrabı üç yönden kuşatan
silme kuşakları, nişi iki yandan sınırlandıran kum saati şeklindeki sütunceler ve
kavsarada yedi sıra mukarnas dizisi bulunmaktadır. Ali Ağa Camisi giriş kapısındaki
silme kuşakları ve minare şerefesinin alt bölümü aşağıdan yukarıya doğru genişleyecek
biçimde dört sıra halinde dizilmiş mukarnaslar dikkati çekmektedir. Meydan Camisi son
cemaat mahalli mihrabiyelerinin kavsaralarında üçgen şeklinde dilimli istiridye kabuğu
biçiminde taş süslemeler gözlenmektedir. Ayrıca, Ali Baba Camisi’nde son cemaat
mahalli şeklinde düzenlenmiş ön mekana giriş kapısında silme kuşakları ve kabaralar;
mihrabın üst kısmında da taş kabaralar yer almaktadır. Ali Ağa Camisi minaresinin
şerefe altı, aşağıdan yukarıya doğru genişleyen tarzda dört sıra halinde dizilmiş testere
dişi biçimindeki mukarnaslarla; Sait Paşa, Şems, Hacı Zahit, Sarızade Mehmet Ağa,
210
3.3.2. Mermer
İncelenen camilerde mermer süsleme pek tercih edilmemiştir. Sadece Kale Camisi
harime giriş kapısında mermerin iki renkli olarak kullanımı ve aynı cami minberinin
süpürgelik kısımlarındaki panolarda ve tepelik kısmında alçak kabartma şeklinde
uygulanmış mermer bezemeler olduğu görülmektedir. Hiçbir camide, Gök Medrese’nin
giriş cephesinde karşılaşılan mermer bezeme kompozisyonunun aynısının veya yakın
benzerinin uygulanmamış olması ilginçtir.
3.3.3. Alçı
Hoca İmam, İmaret, Yeşil, Pulur, Yiğitler, Hacı Zahit Camilerinde ve Sivas Müzesi
Fotoğraf Arşivi’nde ulaşılan Sait Paşa ve Çatalpınar Camilerinin mihrablarına ait eski
fotoğraflarında alçı malzeme ile yapılan süslemeler görülmektedir. Kalıplama tekniğiyle
yapılan bu bezemelerde, mihrap nişi ve nişin üst bölümünü simetrik bir düzen içinde
dolduracak şekilde ele alınan ters ve düz “C” ve “S” biçimi kıvrım yapan sapların
taşıdığı palmetler, yivlendirilmiş kenger yaprakları ve bazılarında lotusu andıran
motiflerden meydana gelen bitkisel kompozisyonlar yer almaktadır. Bazı mihrapların
nişlerini sınırlayan sütuncelerin ve başlıkların da alçı malzemeyle ele alındıkları ve
hilal-yıldız desenleriyle süslenmiş oldukları gözlenir. Hoca İmam ve Yeşil Camilerinin
mihrap bezemesinde diğerlerinden farklı olarak üzüm salkımı motifiyle
karşılaşılmaktadır. Ayrıca Hacı Zahit, İmaret ve Hoca İmam Camilerinin niş yüzeyinde
kandil motifinin; Yiğitler Camisi’nin de mihrap nişinde ve tepeliğinde iri palmet
motiflerinin uygulanmış olması ilginç bir detaydır. Eserlerin bazılarının alçı
süslemelerinin altın yaldızla renklendirilmiş olduğu dikkat çeker. Yine, Abadan Camisi
vaaz kürsüsünün bitkisel; Hacı Zahit Camisinin minber ve vaaz kürsüsü tabanlarının
211
Örtmeli, Abadan, Hacı Mehmet Ağa ve Pulur Camilerindeki şamdanlıklar alçı bezemeli
diğer unsurlardandır. Örtmeli Camisi’ndeki şamdanlıklar diğer camilerdeki örneklerinden
farklı olarak hem tekli hem de alt kısımlarından bağlanan zincirler ile meydana getirilmiş
üçlü grup halinde uygulanmıştır. Örtmeli Camisi’ndeki şamdanlıkların ters ve düz ‘C’
şeklinde kıvrımlar yapan daha girift bitkisel kompozisyon oluşturacak bir biçimde ele
alındıkları dikkati çekmektedir. Ayrıca Hacı Mehmet Ağa, Pulur ve Abadan Camilerinde
bitkisel formda ele alınan tekli şamdanlıklarla karşılaşılmaktadır. Alçı bezemede, yöresel
bir üsluptan ziyade XVIII-XIX. yüzyıl Anadolu’daki camilerin pek çoğunda kullanılan
kompozisyonlar tercih edilmiştir. Sivas’taki Selçuklu döneminde inşa edilmiş Keykavus,
Gök, Çifte ve Buruciye Medreselerinin taş ve mermer bezemelerinden esinlenerek
geliştirilmiş bir alçı süsleme anlayışının olmaması ilginçtir.
3.3.4. Ahşap
Sivas il merkezindeki camilerde ahşap süsleme yapıların kapı, tavan, minber ve vaaz
kürsüsü gibi öğelerinde kullanılmıştır. Bu öğelerin her biri ayrı olarak ileride
değerlendirileceği için burada üzerinde durulmayacaktır.
Örtmeli Camisi’nin dairesel ahşap tavan göbeğinde sarı, kırmızı ve yeşil boyalarla
renklendirilmiş çiçeklerin oluşturduğu bitkisel süslemeler yer alır. Çatalpınar
Camisi’nin hariminde, bağdadi devirme kuşağının alt kenarları boyunca harimin beden
212
Ali Baba Camisi’nin son cemaat mahalli şeklinde düzenlenmiş ön mekanını örten kubbe
yüzeyi, kalem işi tekniği kullanılarak meydana getirilmiş geometrik ve bitkisel
karekterli bezemelerle tezyin edilmiştir. Kubbenin merkezindeki daire formu, gri
renkteki bir şeritle sınırlandırılmıştır. Şeritin iç kısmı, stilize edilmiş palmetler ve çeşitli
geometrik şekillerle doldurulmuştur. Bu şeritin kubbe merkezine yakın olan kenarından
iki adet yeşil renkteki şeritler uzatılmıştır. Dıştaki şeritin yüzeyi sade olarak bırakılırken
içteki şeritin yüzeyi, “C” şeklinde kıvrımlar yapan çizgilerle hareketlendirilmiştir. Bu
içteki şeritin kubbe merkezine yakın kenarlarında, üç yapraklı stilize edilmiş palmetler
ritmik olarak sıralanmıştır. Kubbe merkezinin zemini gri renge boyanmıştır. Kubbenin
merkezine, palmet şeklinde düzenlenmiş akant yapraklarından oluşan bitkisel bezeme
işlenmiştir. Süsleme çok eksenli olarak kurgulanmış olup, palmet biçimleri küçük
kartuşlarla çerçevelenmiştir. Bezemeler sıva üzerine açık mavi ve siyah renk boyayla
tonlandırılarak yapılmıştır. Kubbe eteği de yan yana uzanan üç şeritle sınırlandırılmıştır.
Bu şeritlerden üstteki, diğer şeritlerden daha geniş tutulmuştur. Zemininin açık yeşil
tona boyandığı bu şeritin içerisine kufi karekterdeki harflerle Ayet’el Kürsü yazılmıştır.
Ayet’el Kürsü’nün yazıldığı bu şeritin alt kısmı iki farkı genişlikteki şeritle
bölünmüştür. Üst taraftaki şeritin içerisi, pembe renkteki den dan şeklinde düzenlenmiş
yarım daire biçimindeki geometrik şekillerle doldurulmuştur. Daha geniş tutulan alt
taraftaki şeritin iç kısımları da, ters olarak yerleştirilen stilize edilmiş palmetlerle
süslenmiştir. Bu bitkisel kompozisyon kalıplama tekniği ile uygulanmıştır.
Kaleardı Camisi’nin mahfilini taşıyan ahşap kirişin güney yüzüne yerleştirilen yazıtın
da ahşap üzerine kalem işi tekniği ile oluşturulmuş olması dikkat çekicidir.
213
3.4.1. Duvarlar
Sivas şehrindeki Meydan, Ali Baba, Kale, Kaleardı, Kabalı ve Ali Ağa Camilerinin
beden duvarları kesme taş malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Bu camilerin dışındaki
diğer yapılarda geleneksel yapı malzemesi olarak temel seviyelerinde taş, beden
duvarlarında kerpiç malzeme kullanılmıştır. Ayrıca üst örtüsü ahşap olan camilerde
duvar kalınlığının 0.80 ile 1.00 m. arasında değiştiği görülmektedir. Konuyla ilgili
malzeme bölümünde ayrıntılı bilgi verilmiştir.
Kubbe, Kale ve Ali Ağa Camilerinde harimin örtülmesinde kullanılmış olup harimin
beden duvarları tarafından taşınmaktadır. Kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır. Art
arda kubbeli iki mekandan oluşan Ali Baba Camisi’de ön mekanın üzeri, doğu ve batı
duvarlarına yakın olacak biçimde kuzey-güney yönde atılan kemerler ile diğer
yönlerden de beden duvarlarına oturan pandantiflerle geçişi sağlanan tek kubbe ile
kapatılmıştır. Yine harim, doğrudan beden duvarlarına oturan ve pandantiflerin geçiş
elemanı olarak kullanıldığı kubbe ile örtülüdür.
Pulur ve Abadan Camilerinde, ahşap düz tavanla kapatılan harimin orta sahınının üzeri
fazla yüksek olmayan kubbe ile örtülmüştür. Pulur Camisi orta sahınının ahşap tavanı,
kuzey ve güney kenarlardan bezemesiz bir kuşakla çerçeve içerisine alınarak tavanın
orta noktalarında kareye yakın bir alan elde edilmiştir. Sahının kuzey ve güney
kenarlarındaki dikdörtgen alanlar, doğu-batı doğrultuda uzanan ince çıtalarla şeritlere
ayrılmıştır. Ahşap tavanın merkezindeki kareye yakın alan fazla yükseltisi olmayacak
şekilde kubbe biçiminde düzenlenmiştir. Kubbeye geçişler pandantif biçimindeki
mimari öğeler ile sağlanmıştır. Kubbenin orta noktasına alçıdan kalıplama tekniği ile
yapılmış bitkisel kompozisyonlu daire şeklinde tavan göbeği yerleştirilmiştir. Orta
sahının iki yanında bulunan ahşap düz tavan bölümlerine yine bağdadi devirme kuşağı
ile geçilmiştir. Bağdadi devirme sonrası tavan yüzeyi, bezemesiz yarım daire profilli
214
kuşak ile çerçeve içerisine alınmıştır. Çerçevelenen ahşap tavan yüzeyleri, kuzey-güney
yönünde çakılan ince çıta parçalarıyla şeritlere ayrılmıştır.
Abadan Camisi hariminin ahşap tavanlı üst örtüsünün merkezine de, dört adet ahşap
direğin taşıdığı pramidal külah biçimindeki fazla yüksek olmayan kubbe
yerleştirilmiştir. Ahşap direklerden kubbe kasnağına geçişler üçgen biçimindeki dolgu
elamanları ile sağlanmıştır. Bu dolgu elemanlarının, yan kenarları ters ve düz “C”
biçiminde kıvrılacak şekilde düzenlenmiştir. Fazla yüksek olmayan sekizgen kubbe
kasnağı üzerine, yine fazla yükseltisi bulunmayan piramidal kubbe oturtulmuştur.
Pramidal kubbe, dört yönden ahşap düz tavanla çerçevelenmiştir.
Meydan Camisi’nin üzeri ise, kare taş ayakların taşıdığı ahşap kirişlerin üzerine
oturduğu ahşap düz tavan ile örtülmüştür.
Yukarıda isimleri verilen camilerin dışında kalan diğer camilerin tamamının üzeri ahşap
direklerin taşıdığı ahşap kirişleme tavanla örtülüdür. Üst örtüyü taşıyan ahşap direkler
temeldeki taş destekler üzerine oturmaktadır. Yiğitler, Sarızade Mehmet Paşa ve
Uzunhacığlu Camilerinin ahşap direkleri silindirik formlu; Hacı Mehmet Ağa, Hoca
İmam, Kabalı, Şems, Zincirli Minare ve Çatalpınar Camilerinin ahşap direkleri ise kare
formludur. Kaleardı ve Yeşil Camilerinde bulunan ahşap direkler hem kare, hem de
slilindirik biçimli yapılmıştır. Sadece Örtmeli Camisi’nin silindirik gövdeli direkleri taş
545
Ulaşabildiğimiz yayınlar içerisinde ahşap kubbeli cami ve mescit yapma geleneğinin İstanbul ve
Samsun çevresinde oldukça yoğun olduğu tespit edilmiştir. İstanbul’daki bu tip cami ve mescitlere
Samatya Caddesi Kasap İlyas (1494), Fatih Ahmediye (Orta-Etmeydanı) (1527), Cihangir (1553),
Beşiktaş Abbas Ağa (1665), Kağıthane Deresi Sadabad (Çağlayan) (1722), Beylerbeyi (1778), Halıcıoğlu
Humbaracılar (Mihrişah Sultan-Halıcıoğlu) (1793), Teşvikiye (1794), Beşiktaş KIılıç Ali Paşa İskelesi
(1839’lu yıllar), Üsküdar Altunizade (1865-1866), Kadıköy Faik Paşa (1882), Kızıltoprak Zühtü Paşa
(1883), Göztepe (Tütüncü Mehmet Efendi-Halis Efendi) (1889), Kadıköy Kaptan Hasan Paşa (XX.
Yüzyılın ilk Yarısı), Kuleli Ocağı (Kulelibahçe) (1770) Camileri örnek olarak verilebilir. Geniş bilgi için
bakınız, N. Esra Dişören, İstanbul’daki Cami, Mescit ve Tekkeler, (İstanbul Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 1993, s.148-152, 120-121, 130-136,
117-119, 160-162, 126-129, 141-144, 163-166, 153-156, 122-126, 137-138, 169-170, 139-140, 145-147,
171-173. Samsun ve çevresindeki bu tip camilerin örnekleri arasında Terme Aşağı Söğütlü (XIX. yüzyıl)
ve Salıpazarı Gökçeli (XIX. yüzyıl) Camileri bulunmaktadır. Konu hakkında geniş bilgi için bakınız,
Yılmaz Can, Samsun Yöresinde Bulunan Ahşap Camiler, İstanbul, 2004, s. 57-62, 66-68.
215
Ahşap kirişleme tavanlı camilerden Hacı Zahit, Çekiç ve İmaret Camilerinde üst örtüyü
taşıyan kirişlerin harim içerisinde oturduğu ahşap direkleri yoktur. Bu camilerde üst
örtü, tahtalarla kapatıldığı için üst örtüyü taşıyan direklerin yönü kesin olarak tespit
edilememiştir. Bütün ahşap direkli ve ahşap kirişleme tavanlı camilerde doğu-batı ya da
kuzey-güney yönde atılan kirişler alt bölümde ahşap direkler tarafından desteklenmiştir.
Sait Paşa, Kazancılar, Atölye, Osman Paşa ve Yeni Camilerinin minareleri dışındaki
beden duvarları ile birlikte üst örtüleri de son yapılan onarımlarda tamamen betonla
yenilendiği için değerlendirmeye alınmamıştır.
İncelenen camiler içerisinde Kale ve Ali Ağa Camilerinin üzerleri birer kubbe ile
örtülmüştür. Kale ve Ali Ağa Camilerinde geçiş ögesi olarak tromp kullanılmıştır. Ard
arda kare iki mekandan oluşan Ali Baba Camisi’nde her iki mekanda kubbeye
pandandifler ile geçilmiştir. Abadan Camisi’nde de, harimin ahşap tavanlı üst örtüsünün
merkezine yerleştirilen ve dört adet ahşap direğin taşıdığı pramidal külah biçimindeki
fazla yüksek olmayan kubbenin üzerine oturduğu kasnağa geçişler, yan kenarları ters ve
düz “C” biçiminde kıvrılacak şekilde düzenlenmiş üçgen biçimindeki dolgu elamanları
ile sağlanmıştır.
3.4.3.Tavanlar
Sarızade Mehmet Paşa, Şems, Zinzirli Minare, Hacı Mehmet Ağa, Hacı Zahit, Kabalı
Camilerinin tavanları ahşap tahtalarla kaplanarak, üzerleri ince çıtalarla bölünmüştür.
216
Ayrıca Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nde tespit edilen Sait Paşa Camisi’nin yıkılmadan
önceki durumuna ait eski bir fotoğrafından, mevcut olan diğer örneklere göre daha
küçük ölçekli bir tavan göbeğine harimde yer verildiği anlaşılmaktadır.
3.4.4. Kapılar
Ali Ağa Camisi dışında hiçbir caminin harimine giriş için taç kapı yapılmamıştır. Diğer
camilerin harimlerine lentolu ve yuvarlak kemerli çift ya da tek kanatlı ahşap kapılardan
geçilerek girilmektedir.
546
Burhan Bilget, Sivas Evleri, Ankara, 1993, s.4, 28, 38.
547
M. Denktaş, a.g.e., s.46.
548
Hakkı Acun, “Yozgat ve Yöresi Türk Devri Yapıları”, Vakıflar Dergisi, Sayı:13, Ankara, 1981,
s.649-650.
217
Ali Ağa Camisi’nin kuzey duvarının batı ucuna yerleştirilen harime giriş kapısı, eyvanlı
taç kapı biçiminde düzenlenmiştir. Basık yuvarlak kemerli kapı açıklığı, üç taraftan
hafif yükseltisi bulunan ikisi dış bükey yarım daire profilli ve birisi de bezemesiz silme
kuşakları ile çerçevelenmiştir. Harime giriş kapısının kuzey yönü, basık yuvarlak
kemerle sınırlandırılmıştır. Aynı kapının güney yönü ise, Bursa kemeri biçiminde
yapılmıştır.
Meydan, Hoca İmam, Kabalı, Ali Ağa ve Şems gibi camilerde harime giriş; Ali Baba
Camisi’nde ön mekana giriş; Meydan Camisi’ninde de minber kapısının ahşaptan çift
kanatlı olarak düzenlenerek geometrik karekterli bezemelerin ağırlıkta olduğu
kompozisyonlarla tezyin edildiği görülmektedir. Yukarıda bahsedilen camilerin
dışındaki diğer kapıların ise hiç sanatsal özelliği bulunmamaktadır.
3.4.5. Pencereler
Camiler, beden duvarlarının alt ve üst bölümlerine açılan dikdörtgen, yuvarlak ya da sivri
kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır. Yine bazı pencerelerin alt ve yanları şevli olarak
düzenlenmiştir. Pencerelerin bu şekilde şevli olarak düzenlenmesi, beden duvarlarının
taşıyıcı olarak kullanılmasıyla açıklanabilir. İncelenen diğer camilerden farklı olarak Kale
Camisi’nin kubbe kasnağına, yuvarlak kemerli pencereler açılmıştır. Meydan
Camisi’nin sivri kemerli pencere alınlıklarının bezemesiz olarak bırakılmış olması ve
Ali Ağa Camisi’nin sivri kemerli pencere yüzeyinin ise zeminden çökertilerek
belirginleştirilmesi dikkat çekicidir.
Ayrıca, Pulur Camisi hariminin güney cephesindeki pencerelerin üst kısımları yuvarlak
kemer formunda sonlandırılmış olup, bu pencereler dışarıya doğru daralarak dış
cephede dikdörtgen pencere formuna dönüştürülmüş olduğu görülmektedir.
Meydan, İmaret, Kabalı, Abadan, Uzunhacıoğlu, Yeşil, Hacı Mehmet Ağa, Yiğitler,
Hacı Zahit, Hoca İmam, Çatalpınar, Zincirli Minare, Örtmeli, Çekiç ve Pulur
Camilerinde son cemaat mahalli bulunmaktadır. Örtmeli, Kaleardı, İmaret, Yeşil,
218
Kabalı, Çatalpınar, Zincirli Minare, Hacı Zahit ve Abadan Camilerinde son cemaat
mahallerinin üst katı mahfil olarak değerlendirilmiştir. Bu uygulama, Sivas şehrindeki
camilerde yaygın bir şekilde görülmektedir. Şems Camisi’nde son cemaat mahalline yer
verilmemiştir. Ayrıca yıkılmadan önce çizilen planından, Sait Paşa Camisi’nde son
cemaat mahallinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Ele alına diğer camilerdeki ahşap düz
tavanlı son cemaat mahallerinden farklı olarak, Ali Baba Camisi’nde son cemaat
mahalli şeklinde düzenlenmiş tek kubbe ile kapatılmış ön mekan bulunmaktadır. Kare
mekanlı tek kubbe ile örtülen plan tipine sahip Ali Ağa ve Kale Camilerinin
Anadolu’daki benzer örneklerinde genelde son cemeat mahallinin üzeri kubbe ya da
tonozla örtülmesine karşın, bu örneklerin son cemaat mahalleri yakın tarihlerde ahşap
ve betonarmeden düz tavanlı olarak yapılmıştır.
3.4.7. Minareler
Ali Ağa, Sait Paşa, Kabalı, Ali Baba, Hacı Mehmet Ağa, Zincirli Minare, Şems,
Sarızade Mehmet Paşa, Hacı Zahit, Yeni, Kazancılar ve Atölye Camilerinin tek şerefeli
minaresi tamamen kesme taş; Meydan, Kale, Osman Paşa, Tarhana ve Yiğitler
Camilerinin tek şerefeli minaresi de tuğla malzeme kullanılarak inşa edilmiştir.
Diğerlerinden farklı olarak Tarhana Camisi minaresinin gövdesi, zeminden taşırılmış
yeşil sırlı tuğlalar ile dikey yönde kıvrımlar oluşturan şeritlerle hareketlendirilmiş
olduğu dikkat çekicidir. Örtmeli, Hoca İmam, Kaleardı ve Abadan Camilerinde bulunan
kesme taştan yapılmış minareler de yakın zamanlarda eklenmiştir.
Sait Paşa, Zincirli Minare ve Atölye Camilerinin minareleri yapı bünyesinin dışına,
bunların dışındaki diğer minareler yapının beden duvarları içerisine yerleştirilmiştir.
İncelenen örneklerden minare gövdesinin üzerindeki şerefe Meydan, Kale, Ali Ağa, Ali
Baba, Osman Paşa, Hacı Mehmet Ağa Camilerinde mukarnaz dizilerine; Yiğitler,
Kabalı, Sarızade Mehmet Paşa, Şemş, Sait Paşa, Yeni ve Atölye Camilerinde profilli
silme kuşaklarının üzerine oturtulmuştur. Bu sebeple, Sivas şehrindeki minarelerde
şerefe kaidesinde, mukarnas dizileri ile birlikte profilli silme kuşaklarına yer verilmesi
uygulamasının sevilerek kullanılmasıyla karşılaşılaşılmaktadır. Diğerlerinden farklı
219
olarak Zincirli Minare Camisi minaresinde şerefe kaidesinin yukarıya doğru daralacak
biçimde yapılmış olması da ilginçtir.
Çatalpınar, Pulur, İmaret ve Yeşil Camilerinin minare kaidelerinde taş; gövde, şerefe,
petek ve külahlarında ahşap malzeme kullanılmıştır.
Erken tarihli ahşap minare örnekleri günümüze ulaşamamış olmasına karşın erken
dönemde bazı minarelerin ahşaptan yapıldığını söylemek mümkündür. Fakat, ahşabın
doğası gereği dayanıklı malzeme olmaması dikkate alındığında bu örneklerin günümüze
ulaşamadığı kabul edilmektedir. Sivas ve çevresinde ahşap minarelerin kullanılmış
olması ilginç bir detaydır. Anadolu’daki ahşap minarelerin özellikle Karadeniz
Bölgesi’nde sevilerek kullanılmış olması muhtemelen malzemenin bu bölgede kolay
temin edilebilir olmasıyla ilişkilidir.
Anadolu’da özellikle XIV-XV. yüzyıldan itibaren inşa edilen camilerde ahşap minareler
tercih edilmiştir. Bunun önemli sebeplerinin başında ahşabın ucuz olması ile kolay
yapılabilmesi özelliğinin bulunduğunu düşünmekteyiz. Bu minarelerin örnekleri:
Ankara-Molla Büyük Mesciti (XIV-XV. yüzyıl)550, Sivas-Divriği Süleymanağa Camisi
(H.1100/M.1688-1689)551, Artvin-Arhavi Ortacalar Merkez Camisi
(H.1170/M.1757)552, Sivas-Divriği Ahmet Paşa Camisi (H.1175/M.1761-1762)553,
Ankara-Hacı İlyas Camisi (XVII-XVIII. yüzyıl)554, Kütahya-Deveyatağı Mesciti (XIX.
549
Ulaşabildiğimiz yayınlar içerisinde ahşap köşk minare örnekleri Kütahya’da tespit edilmiştir. Bu tür
köşk minarelere Kütahya’daki Karadonlu (Pirler Mahallesi) Mesciti (XVI. yüzyıl sonları) ve Sultanbağı
Çatalçeşme (Ahi Arslan) Mesciti (XVIII. yüzyılın ikinci yarısı) örnek olarak verilebilir. Konu hakkında
daha geniş bilgi için bakınız, A. Altun, a.g.m., s.265, 286. Ayrıca aynı şehirdeki ahşap minare örnekleri
arasında Dörtdirekli (Durmuş Çelebi) Cami (?) ve Alaaddin (Rabia Hatun) Mesciti (?) bulunmaktadır.
Konu hakkında daha geniş bilgi için bakınız, M. Mustafa Kalyon, Kütahya’da Selçuklu-Germiyan ve
Osmanlı Eserleri, Kütahya, 2000, s.177,158.
550
G. Öney, Ankara’da Türk…,s.34-35.
551
M. Denktaş, a.g.e., s.29.
552
Osman Aytekin, Ortaçağdan Osmanlı Dönemi Sonuna Kadar Artvin’deki Mimari Eserler,
Ankara, 1999, s.156-158, Bakınız. Resim 93.
553
M. Denktaş, a.g.e., s.53.
554
G. Öney, Ankara’da Türk…, s. 69-70.
220
yüzyıl başları)555, Çorum-İskilip Müftü Camisi (XIX. yüzyılın ilk yılları)556, Rodos-Ağa
Camisi (1820?)557, Artvin-Ardanuç-Anaçlı Camisi (1833)558, Erzincan-Kemaliye-Salihli
Köyü Camisi (1844)559, Artvin-Şavşat Cevizli Camisi (1889)560, Artvin-Yusufeli Öğden
Camisi (XIX. yüzyıl)561, Sivas-Divriği Güllübağ Camisi (IXI. yüzyılın ikinci yarısı) 562,
Ankara-Beypazarı İncili Camisi (IXI. yüzyılın son çeyreği)563 ve Giresun-
Şebinkarahisar Tamzara Camisi (1900)564dir.
Diğer minarelerden farklı olarak Tarhana Camisi’nin tek şerefeli minaresinin gövdesi,
zeminden taşırılmış yeşil sırlı tuğlalar ile yivlendirilmiştir. Minarelerde bu tür sırlı tuğla
malzeme kullanımının Anadolu’da daha çok erken dönemde yoğunlaştığını Siirt-Ulu
Camisi (H.523/M.1228-1229)565, Akşehir-Taş Medrese Mesciti (H.648/M.1250)566,
Konya-İnce Minareli Medrese (1258-1279)567, Konya-Sahip Ata Camisi (1258)568,
Erzurum-Çifte Minareli Mederese (1270)569, Birgi-Ulu Camisi (H.722/M.1322)570,
İznik-Yeşil Camisi (1378-1392)571, Tire-Yeşil İmaret Camisi (1441)572, İznik-Mahmut
Çelebi Camisi (1442-1443)573 ve İstanbul-Burmalı Mescit (H.902/M.1497)574
minaresine bakarak söylemek mümkündür.
555
A. Altun, a.g.m., s.284.
556
Fügen İlter, Bir Anadolu Kenti İskilip, Ankara, 1992, s.57-58.
557
Zeki Çelikkol, Rodos’taki Türk Eserleri ve Tarihçe, Ankara, 1986, s.55-56, Bakınız. Res.104.
558
O. Aytekin, a.g.e., s.146-148, Bakınız. Resim 87.
559
Hamza Gündoğdu, “Kemaliye ve Salihli Köyü Üzerine Değinmeler”, IX. Ortaçağ ve Türk Dönemi
Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu (21-23 Nisan, Erzurum), Bildiriler, Erzurum,
2006, s.251-253.
560
O. Aytekin, a.g.e., s.191-195, Bakınız. Resim 120.
561
O. Aytekin, a.g.e., s.207-209, Bakınız. Resim 133.
562
M. Denktaş, a.g.e., s.61-62.
563
T. Bozkurt, a.g.e., s.60-69.
564
Haşim Karpuz, Şebinkarahisar, Ankara, 1989, s.27.
565
M. Emin Başar, XII. XIII. Yüzyıl Anadolu Minareleri, (Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
Yayınlanmamış Doktora Tezi), Konya, 1997, s.55-61.
566
Yekta Demiralp, Akşehir ve Köylerindeki Türk Anıtları, Ankara, 1996, s.31-34.
567
Aptullah Kuran, Anadolu Medreseleri, Ankara, 1969, s.55; Ömür Bakırer, “Anadolu’da XIII. Yüzyıl
Tuğla Minarelerinin Konum, Şekil, Malzeme ve Tezyinat Özellikleri”, Vakıflar Dergisi, Sayı:9, Ankara,
1971, s.354.
568
Halûk Karamağaralı, “Sâhib Atâ Câmii’nin Restitüsyonu Hakkında Bir Deneme”, Röleve ve
Restorasyon Dergisi, Sayı:3, Ankara,1982, s.50.
569
Rahmi Hüseyin Ünal, Çifte Minareli Medrese (Erzurum), Ankara, 1989, s.5.
570
Rahmi Hüseyin Ünal, Birgi (Tarihi, Tarihi Coğrafyası ve Türk Dönemi Anıtları), (Yayına
Hazırlayan:Rahmi Hüseyin Ünal), Ankara, 2001, s.59-79.
571
Oktay Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul, 1986, s.5.
572
A. Osman Uysal, “Erken Osmanlı Döneminde Sırlı Tuğlalı Minareler”, X. Türk Tarih
Kongresi’nden Ayrı Basım, Ankara, 1994, s.2352.
573
A. O. Uysal, a.g.m., s. 2352.
574
Semavi Eyice, “İstanbul Minareleri”, Türk Sanat Tarihi Araştırma ve İncelemeleri, Cilt:I, İstanbul,
1963, s.47-48; Tarkan Okçuoğlu, “Burmalı Mescit”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, İstanbul,
221
Ayrıca katalog içerisine aldığımız ve günümüze ulaşamamış altı adet caminin sadece
minarelerinin ulaşmış olması dikkat çekicidir. Bunun en büyük nedeni çeşitli sebeblerle
yıkılan camilerin yerlerine daha büyük ölçülerde yeni cami inşa edilmesiyle
açıklanabilir.
3.4.8. Mihraplar
İncelenen camiler içerisinde Kale ve Ali Baba Camilerinin mihrabında taş; Örtmeli,
İmaret, Yeşil, Yiğitler, Pulur, Hacı Mehmet Ağa, Hoca İmam ve Çekiç Camilerinin
mihrabında alçı malzeme kıllanılmıştır. Meydan ve Hacı Zahit Camilerinin alçı
mihrapları kısmen yenilenmiştir. Uzunhacıoğlu, Şems, Zincirli Minare, Kaleardı,
Sarızade Mehmet Paşa, Kabalı, Çatalpınar, Abadan ve Ali Baba Camilerinin mihrapları
orijinal değildir.
Kale Camisi mihrabının, diğer mihraplardan farklı olarak üç cepheli olarak tasarlanmış
olması ve niş kısmının iki yandan gövdeleri silindirik, kaide ve başlıkları kum saati
şeklinde biçimlendirilmiş sütuncelerle sınırlandırılması dikkat çekicidir. Meydan ve
Hacı Zahit Camilerinde mihrap nişi, alçıdan kalıplama tekniği kullanılarak oluşturulmuş
olup, niş kısmı dışındaki diğer bölümleri yakın tarihlerde eklenen ahşap ve bakır
levlahalarla kapatılmıştır. Ayrıca günümüzde tamamen yenilenen, fakat eski
fotoğraflarından Sait Paşa, Şems, Çatalpınar, Zincirli Minare ve Abadan Camileri
mihraplarının alçıdan yapıldığı anlaşılmaktadır.
Hoca İmam, İmaret, Yiğitler, Hacı Mehmet Ağa, Pulur ve Yeşil Camilerinin mihrapları
yanlarda ve üst bölümlerde alçı süslemelerle hareketlendirilmiştir. Ali Ağa Camisi’nin
mihrap kavsarası da alçıdan sade bir bitkisel kompozisyonla süslenmiştir. Yukarıda da
1994, s.340; Aygün Ülgen, Klâsik Devir Minareleri Osmanlı Cami Planında Minarelerin Konumu,
İstanbul, 1996, s.27-32.
222
görüldüğü gibi Sivas il merkezindeki camilerde yer alan mihraplarda malzeme olarak
alçı sevilerek ve isteyerek kullanılmıştır. İncelenen mihraplardan Yiğitler Camisi’nin
mihrabında uygulanan malzeme, teknik ve süsleme kompozisyonu özelliği ile
Kayseri’nin Develi ilçesine bağlı Şıhlı Kasabası’ndaki Yusuf Ağa Camisi
575
(H.1335/M.1916)’nin mihrabı ile yakın benzerlik göstermesi şaşırtıcıdır .
Örtmeli ve Ali Baba Camilerinin mihrabı oldukça basit yarım daire bir niş şeklinde
açılmıştır.
3.4.9. Minberler
575
M. Denktaş, “Şıhlı Kasabası…, s.201-205, bakınız Fot.5-6.
223
İncelenen diğer camilerin minberlerinden farklı olarak Hoca İmam, Hacı Zahit, Örtmeli,
Ali Baba ve Çekiç Camilerinin minberleri asma balkon şeklinde düzenlenmiştir. Ali
Baba Camisi’nin minberi yakın zamanlarda aynı özelliğe sahip olacak şekilde
yenilenmiştir. Bu tür minberlerin köşk kısmına, mihrabın batısındaki genelde 0.80-1.00
m. kalınlığındaki duvar içerisine doğu-batı yönünde açılmış merdivenlerden çıkılarak
ulaşılmaktadır. Minber balkonunun tabanı, yarım huni yada çokgen kesitli zemine
oturtulmuştur. Minberin tabanına göre şekillenen balkonunun korkulukları, Çekiç
Camisi’nde olduğu gibi sade; Hoca İmam, Hacı Zahit ve Örtmeli Camilerinde de
görüldüdüğü üzere ahşaptan kafes oyma ve çakma teknikleri kullanılarak süslemeli
olarak da yapılmıştır. Çekiç Camisi’nde açık olarak bırakılan minberin balkon
bölümünün üzeri, diğer örneklerde ahşap direklerin taşıdığı ahşap tavanla kapatılmıştır.
Yiğitler, Hoca İmam ve İmaret Camilerinin ahşap minber tavanlarının üzerinde, uç
kısımları ters ve düz “C” biçiminde kavis yapacak şekilde düzenlenmiş çıta parçaları ile
kubbe görünümü oluşturulmaya çalışılmış olması dikkat çekicidir.
Duvar içerisine yerleştirilen merdivenlerle köşk kısmına çıkıldığı asma balkon şeklinde
düzenlenmiş minberler Sivas şehrinde sevilerek uygulanmıştır. Bu tür minberlerin tercih
edilmesi; harimin daraltılmasını engellemenin, kısa sürede yapılabilmesinin, maliyetinin
daha düşük olmasının ve bölgesel bir üslubun etkili olmasıyla açıklanabilir.
Ulaşabildiğimiz yayınlar arasında minberin bu tür asma balkon biçiminde kurgulandığı
örnekler Şanlıurfa ve çevresinde tespit edilmiştir. Bunlar Şanlıurfa’daki Pazar (XII.
yüzyıl)576, Eski Ömeriye (H.701/M.1301’ten önce)577, İmam Sekkaki
(H.973/M.1565)578, Behramlar (H.993/M.1585)579, Rızvaniye (H.1129/M.1716)580, Hacı
Lütfullah (H.1133/M.1720’den önce)581, Hızanoğlu (H.1142/M.1729’dan önce)582,
Arabi (H.1157/M.1743)583 ve Tuzeken (H.1275/M.1858’ten önce)584 Camileri;
Suruç’taki Ahmed-i Bican (H.1304/M.1887)585 ve Suruç Ulu (?)586 Camileri;
576
A. Cihat Kürkçüoğlu, Şanlıurfa Camileri, Ankara, 1993, s.48-50.
577
A. C. Kürkçüoğlu, Şanlıurfa …, s.17-18.
578
A. C. Kürkçüoğlu, Şanlıurfa …, s.62.
579
A. C. Kürkçüoğlu, Şanlıurfa …, s.63.
580
A. C. Kürkçüoğlu, Şanlıurfa …, s.44-47.
581
A. C. Kürkçüoğlu, Şanlıurfa …., s.30-31.
582
A. C. Kürkçüoğlu, Şanlıurfa …, s.54-55.
583
A. C. Kürkçüoğlu, Şanlıurfa …, s.33.
584
A. C. Kürkçüoğlu, Şanlıurfa …, s.68-69.
585
Erdal Eser, “Suruç’taki Eserler”, Birecik, Halveti, Suruç, Bozova İlçeleri ile Rumkale’deki
Taşınmaz Kültür Varlıkları, Ankara, 1999, s.279-282.
224
Birecik’teki Abdi Kethüda (Cücük), (?)587 ve Tekke (?)588 Camileridir. Ancak Şanlıurfa
ve çevresindeki bu örnekler, tamamen taş malzemenin kullanmasıyla Sivas’taki benzer
minberlerden farklıdır.
İncelenen ahşap minberlerde kalem işi tekniği ile yapılmış süsleme kompozisyonlarına
yer verilmemiş olması dikkat çekicidir.
586
E. Eser, a.g.m., s.275-278.
587
A. Cihat Kürkçüoğlu, Birecik, Ankara, 1996, s.26-29.
588
A. C. Kürkçüoğlu, Birecik… ,s.38-40.
225
Sivas il merkezinde günümüze ulaşamayan 19 adet mescit ile bugün mevcut olan Ali
Baba, Çatalpınar, Hoca İmam, Çekiç ve Yeni Mescitlerinin zamanla ihtiyacı
karşılayamadığı ve minber eklenerek camiye dönüştürülmüş olması dikkat çekicidir.
Ele alınan Sivas şehrindeki camilerden Uzunhacıoğlu, Abadan, Ali Baba ve İmaret
Camilerinde vaaz kürsüsü bulunmaktadır. Bunlardan Abadan Camisi vaaz kürsü ahşap
ve alçıdan, diğerleri tamamen ahşaptan yapılmıştır. Uzunhacıoğlu ve Ali Baba
Camilerindeki vaaz kürsüleri orijinal değildir. Diğerlerinden farklı olarak Örtmeli, Hacı
Zahit ve Hoca İmam Camilerinin asma balkon şeklinde düzenlenmiş vaaz kürsüleri
ahşabın ağırlıkta olduğu alçı malzeme ile birlikte kullanılarak oluşturulmuştur.
Yukarıda isimleri verilen camilerin dışındaki yapılarda vaaz kürsüsü bulunmamaktadır.
İmaret Camisi vaaz kürsüsü ahşaptan çakılarak yapılmıştır. Yarım huni biçiminde
duvara bağlı olarak düzenlenmiş olan vaaz kürsüsünün gövdesi, beyaz yağlı boya ile
boyanarak, koyu yeşil renkteki yağlı boyayla boyanmış dikey doğrultudaki ince çıta
parçalarının çakılması ile kürsü yüzeyi hareketlendirilmiştir. Ahşap vaaz kürsüsü
korkuluğunun alt kısımlarına, yarım daire şeklindeki su dalgası biçimde ritmik olarak
sıralanmış ahşap levha çakılarak bezenmiştir.
Abadan Camisinin duvar yüzeyine bağımlı yarım koni şeklinde düzenlenmiş ahşap vaaz
kürsüsünün alt kısmı ile balkon korkuluğu yüzeyindeki geometrik ve bitkisel
karekterdeki kompozisyon alçıdan kalıplama tekniği kullanılarak yapılmıştır.
Kompozisyonların zemini mor, motifler altın sarısı renkteki yağlı boya ile boyanmıştır.
İncelenen diğer camilerin vaaz kürsülerinden farklı olarak Örtmeli, Hacı Zahit ve Hoca
İmam Camilerinin vaaz kürsüleri asma balkon şeklinde düzenlenmiştir. Bu tür vaaz
kürsüleri balkonuna, genelde 0.80-1.00 m. kalınlığındaki duvar içerisine doğu-batı
yönünde açılmış merdivenlerden çıkılarak ulaşılmaktadır. Vaaz Kürsüsü balkonunun
tabanı, yarım huni yada çokgen kesitli zemine oturtulmuştur. Hacı Zahit Camisi’nin
vaaz kürsüsü tabanı alçıdan, diğer kısımları ahşaptan; Örtmeli ve Hoca İmam
Camilerinin vaaz kürsüsü ise tamamen ahşaptan yapılmıştır. Vaaz kürsüsü tabanına göre
226
Duvar içerisine yerleştirilen merdivenlerle köşk kısmına çıkıldığı asma balkon şeklinde
kurgulanmış vaaz kürsüleri Sivas şehrinde sevilerek uygulanmıştır. Bu tür vaaz
kürsülerinin tercih edimesi hakkında yukarıda aynı tarz minberlerin uygulandığı minber
bölümünde bilgi verilmiştir. Ulaşabildiğimiz yayınlar arasında vaaz kürsülerinin
yukarıda belirtildiği gibi asma balkon biçiminde uygulandığı benzer örnekler Şanlıurfa-
Birecik’te tespit edilmiştir. Bunlara örnek olarak Birecik Tekke Camisi (H.981/1573-
1574)589, Birecik Abd-i Kethüda (Cücük), (onarım H.1243/M.1828)590, Birecik Şeyh
(Şıh) Sadettin (onarım H.1329/M.1911)591, Birecik Şeyh Muhammed Zehravey (onarım
H.1340/M.1921-1922)592 tespit edilmiştir. Fakat yukarıda belirtilen Birecik’teki vaaz
kürsülerinin oluşumunda, malzeme olarak taşın egemen öge olması ile Sivas’taki benzer
örneklerden faklıdır.
Ele alınan vaaz kürsülerinde taş ve mermer malzemenin kullanılmamış olması ve kalem
işi tekniğiyle oluşturulmuş süslemelere yer verilmemiş olması ilginçtir.
3.4.11. Mahfiller
589
Suat Alp, “Birecik’teki Eserler-Tekke Camii (Süleyman Han Camii-Bahriye Tekkesi Mesciti)”,
Birecik, Halveti, Suruç, Bozova İlçeleri ile Rumkale’deki Taşınmaz Kültür Varlıkları, Ankara,
1999, s.85-89.
590
Suat Alp, “Birecik’teki Eserler-Abd-i Kethüda Camii”, Birecik, Halveti, Suruç, Bozova İlçeleri ile
Rumkale’deki Taşınmaz Kültür Varlıkları, Ankara, 1999, s.95-99.
591
Suat Alp, “Birecik’teki Eserler-Şeyh (Şıh) Sadettin Camii”, Birecik, Halveti, Suruç, Bozova İlçeleri
ile Rumkale’deki Taşınmaz Kültür Varlıkları, Ankara, 1999, s.100-105.
592
Abdurrahman Şener, “Birecik’teki Eserler- Şeyh Muhammed Zehravey Mesciti”, Birecik, Halveti,
Suruç, Bozova İlçeleri ile Rumkale’deki Taşınmaz Kültür Varlıkları, Ankara, 1999, s.118-120.
227
mahfil uygulanarak, hem son cemaat mahallinin üst kısmı değerlendirilmiş hem de
mahfilin alanı genişletilerek pratik çözümler getirildiği görülmektedir. Kale, Ali Baba
ve Ali Ağa Camilerinde mahfil bulunmamaktadır. Ayrıca, Hacı Mehmet Ağa
Camisi’nde yakın zamanlarda yapılan onarım çalışmaları sırasında mahfilin kaldırıldığı
tespit edilmiştir.
3.5. Kitabeler
Kale, Ali Ağa, ve Meydan Camilerindeki ikişer adet kitabe inşa; Ali Baba, Osman Paşa, Örtmeli, İmaret,
Abadan, Yeni Camilerindeki birer adet kitabe onarım; Kabalı, Hacı Zahit, Sait Paşa, Atölye, Ali Baba
Camilerindeki birer adet kiabe minare inşa; Yeni ve Kazancılar Camilerinde bulunan birer kitabe de minare
onarım kitabesidir. Yiğitler, Uzunhacıoğlu, Sarızade Mehmet Paşa, Pulur Camilerinde bulunan kitabelerde
her hangi bir inşa ya da onarım ile ilgili bir ifade belirtilmemiştir. Kaleardı Camisi minare kaidesi
üzerinde bulunan kitabe çok tahrip olduğundan okunamamıştır. Hacı Zahit Camisi
minare kaidesindeki kitabe de çok tahrip olmasına karşın daha önce yayınlanan
çalışmadan yararlanılarak tamamı okunabilmiştir.
Ele alınan diğer kitabelerden faklı olarak Ali Baba Camisi’ndeki son cemaat mahalli
şeklinde düzenlenmiş ön mekana giriş kapısı üzerindeki kitabede, tarih hem yazıyla
hem de rakamla yazılmıştır. Bu kitabelerden 18 adetinde bani isimleri belirtilmiştir.
İncelenen kitabelerde kitabeyi yazan hattatın adına yer verilmemiştir. Ayrıca Yeni
228
Cami’nin minaresine ait onarım kitabesi dışında hiç bir kitabede ustanın veya mimarın adı
belirtilmemiştir.
Hacı Mehmet Ağa Camisi’nde iki, Çatalpınar ve Zincirli Minare Camilerinde de birer
adet manzum halde yazılmış belge bulunmaktadır. Bu belgelerden Hacı Mehmet Ağa
Camisi’nde giriş holünün doğu duvarındaki onarıma ait belgede tarih yazıyla, harimin
doğu duvarının güney ucundaki ayetin yazıldığı belgede ise tarih rakam ile yazılmıştır.
Çatalpınar Camisi’nde bulunan manzum halde yazılmış onarım belgesinde tarih
rakamla, Zincirli Minare Camisi’nde yer alan manzum belgede de onarım hem yazı ile
yazılmış hem de ketebe ismi belirtilmiştir.
3.5.1. Baniler
Meydan, Kale ve Ali Ağa, Abadan, Sait Paşa ve Osman Paşa Camileri vali; Sarızade
Mehmet Paşa ve Kabalı ve Örtmeli Camileri asker; Ali Baba, İmaret ve Şems Camileri
şeyh unvanına sahip kişiler tarafından inşa ettirilerek devletin bürokrat kesimi ve
Sivas’ın önde gelen aileleri tarafından düzenlenen vakıflar ile desteklendiği
görülmektedir. Ayrıca, Yeni Cami gibi bazı yapıların onarımını yaptıran ve Hacı Zahit
Camisi’nde olduğu üzere bazı camilerin minaresini inşa ettirerek şehrin imar hayatında
rol alan kişiler arasında hanımların da bulunmuş olması dikkat çekicidir.
Meydan, Ali Baba ve Kale Camileri gibi eserlerin bir yapı topluluğunun parçası olarak
planlanması ve zengin vakıflarla desteklenmesi, Sivas şehrinin Osmanlı döneminde
sanılanın aksine önemli imar faaliyetlerine sahne olduğunun somut birer göstergesidir.
Anadolu, XVI. yüzyılın başlarından XVII. yüzyılın ortalarına kadar belirgin bir şekilde
Osmanlı-Safevi mücadelesine sahne olmuştur. Bu mücadelelerin daha çok Eyalet-i Rum
olarak bilinen ve Sivas’ın da içerisinde bulunduğu bölgede yoğunlaştığı
229
593
Saim Savaş, XVI. Asırda…, s.30. Osmanlı’nın Safeviler’e karşı yürüttüğü bu savaşın gaza
kapsamında değerlendirilerek meşruluk sağlanması dönemin şeyhülislamlarından 1526-34 yılları arasında
görev yapan Kemalpaşa ile 1545-74 yılları arasında aynı görevde bulunan Ebussuûd Efendi’nin
yazılarıyla gerçekleşmiştir. Konu hakkında daha geniş bilgi için bakınız, Colın Imber, “Erken Osmanlı
Tarihinde İdealler ve Meşrutiyet”, Kanuni ve Çağı Yeniçağda Osmanlı Dünyası, İstanbul, 2002, s.148.
594
Ebu’s-Su’ûd Efendi (H.898.M.1490/H.982/M.1574), Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murat ve
III. Mehmed dönemlerinde şeyhülislamlık ve kazaskerlik gibi görevlerde bulunmuştur. Konu hakkında
daha geniş bilgi için bakınız, M. Ertuğrul Düzdağ, Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi Fetvaları Işığında 16.
Asır Türk Hayatı, İstanbul, 1972, s.22-23; Ahmet Akgündüz, “Ebüssuûd Efendi”, Türkiye Diyanet
Vakfı İslam Ansiklopedisi, Cilt:X, İstanbul, 1994, s.365-371.
595
Sunnilik politikası çerçevesinde Ebu’s-Su’ûd Efendi’nin, camisi olmayan köylerdeki Müslüman
köylülere cami yaptırılarak, ibadetlerin düzenli bir şekilde kontrol edilmesi ve aksi takdirde ceza
verileceği şeklinde fetvası bulunmaktadır. Konu hakkında daha geniş bilgi için bakınız, A. Akgündüz,
a.g.e., s.73; S. Savaş, XVI. Asırda…, s.151; C. Imber, a.g.m., s.152.
596
S. Savaş, XVI. Asırda…, s.151-152.
230
4. SONUÇ
İncelenen bu cami ve mescitler plan olarak; kare mekanlı tek kubbeli, ahşap kirişleme
tavanlı, tek mekânlı düz tavanlı ve münferit tip camiler olmak üzere dört ana başlıkta
gruplandırılmıştır. Ahşap kirişleme tavanlı camiler de ilk önce, mihraba dik sahınlı ve
mihraba paralel sahınlı olarak iki ana gruba ayrılmış, daha sonra da bu grupların alt
grupları oluşturulmuştur. Bu plan tiplerinden ahşap kirişleme tavanlı camilerin daha
yoğun ve sevilerek kullanıldığı tespit edilmiştir.
Sivas il merkezindeki üç caminin beden duvarında ve üst örtüsünde; bir caminin beden
duvarında ve ayaklarında kesme taş kullanılmıştır. Ayrıca dört caminin ahşap minaresi;
beş caminin tuğla minaresinin kaidesi; 14 caminin minare kaide, gövde ve petek
kısımları taş malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Diğer camilerin temellerinde taş,
beden duvarlarında kerpiç malzeme kullanılmıştır.
Ahşap direkli 18 adet caminin taşıyıcı direklerinde ve üst örtülerinde, bir adet caminin
köşk minaresinde, 13 adet minberde, 17 adet mahfilde tamamen ahşap malzeme
kullanılmıştır. Yukarıda belirtildiği üzere, ahşabın olmadığı bir bölgede yaygın olarak
ahşap malzemenin kullanılmış olması ilginçtir.
Sivas il merkezinde araştırılan camilerde taş, mermer, alçı, ahşap ve kalem işi olmak üzere
beş farklı malzemenin kullanıldığı süslemeler görülmektedir. Hiçbir camide, il merkezinde
231
bulunan Keykavus, Çifte ve Buruciye Medreselerinde yer alan taş, Gök Mederese’deki taş
ve mermer süslemelerinin görmezden gelinerek uygulanmamış olması dikkat çekiçidir.
Alçı süslemelerin tamamının kalıplama tekniği ile yapıldığı ve yoğun olarak yivlendirilmiş
kenger yaprakları ve palmet motifleri ile birlikte meydana gelen bitkisel ve geometrik
süslemenin yanında bir iki örnekte ay-yıldız, üzüm salkımı ve üzüm yaprağı motiflerinin
de uygulandığı tespit edilmiştir.
Kalem işi süslemeler, beş camide ahşap ve sıva olarak iki farklı malzeme üzerine
işlenmiştir. Bu süslemeler ahşap tavan göbeği, mahfil, duvar yüzeyi ve kubbede
uygulanarak bitkisel ve geometrik karekterdeki motiflerin yanı sıra sülüs hatla yazılmış inşa
tarihi, Kuran-ı Kerim’den ayet ve hadisleri içermektedir.
Sivas il merkezindeki camilerde taş malzemeye işlenmiş birkaç süsleme örneğinin dışında
fazla yer verilmeyerek ağırlıklı olarak alçı ve ahşap süslemenin tercih edilmiş olması
ilginç bir sonuçtur. Ayrıca ele alınan hiçbir camide, Selçuklu döneminde inşa edilmiş
Keykavus, Çifte, Buruciye ve Gök Medreseleri ile Ulu Cami’deki taş işçiliğin tamamen
görmezlikten gelindiği şaşırtıcı bir sonuçtur. Bu sonuç, Osmanlı döneminde inşa edilen
camilerin banilerinin Selçuklu dönemindeki banilerin sahip olduğu güçe ulaşamamış
olmaları ve Osmanlı dönemi camilerinin fonksiyonlarının ön planda tutulduğu sanatsal
yönlerinin ise ikinci plana atıldığı şeklinde açıklanabilir.
Sivas şehrindeki camilerden birisi dışında hiçbir camide harimine giriş için taç kapı
yapılmamıştır. Diğer camilerin harimlerine lentolu ve yuvarlak kemerli çift ya da tek
kanatlı ahşap kapılardan girilmektedir.
Bütün camiler beden duvarlarının alt ve üst bölümlerine dikdörtgen ve sivri kemer
şeklinde açılan pencerelerle aydınlatılmıştır. Yine bazı pencereler, duvarların taşıyıcı olarak
232
kullanılmasına bağlı olarak alt ve yanları şevli olarak düzenlenmiştir. Ayrıca diğerlerinden
farklı olarak bir örnekte, pencerelerin üst kısımları harimde yuvarlak kemer formunda
sonlandırılarak, dışarıya doğru daralacak biçimde dış cephede dikdörtgen pencere
formuna dönüştürülmesiyle karşılaşılmaktadır.
İncelenen camiler arasında bütün camilerin minareleri tek şerefeli olarak yapılmıştır. Bu
minarelerden üçü yapı bünyesinin dışına, bunların dışındaki diğer minareler yapının
beden duvarları içerisine yerleştirilmiştir. Ele alınan minarelerden 12 adeti tamamen
kesme taş; beş adeti tuğla; dört adet minarenin kaidesinde taş gövde, şerefe, petek ve
külahlarında ahşap malzeme kullanılarak inşa edilmiştir. Diğerlerinden farklı olarak bir
minarenin gövdesi, zeminden taşırılmış yeşil sırlı tuğlalar ile dikey yönde kıvrımlar
oluşturan şeritlerle hareketlendirilmiş olduğu dikkat çekicidir. Ayrıca iki camide ahşap
köşk minare uygulamasıyla karşılaşılmaktadır. İncelen camilerdeki dört adet minare de
yakın zamanlarda yapılmıştır.
Tez konumuzu oluşturan camilerde minare gövdesinin üzerindeki şerefe, altı örnekte
mukarnaz dizilerine, yedi örnekte ise profilli silme kuşaklarının üzerine oturtulmuştur.
Bu sebeple, Sivas şehrindeki minarelerde şerefe kaidesinde, mukarnas ile birlikte
profilli silme kuşaklarına da yer verilmesi uygulamasının sevilerek kullanılmış olması
bu çalışmanın dikkat çekici sonuçları arasında bulunmaktadır.
Ele alınan camiler içerisinde sadece iki caminin mihrabında taş; sekiz caminin
mihrabında tamamen, iki caminin mihrabında da kısmen alçı malzeme kullanılmıştır.
Yukarıda da görüldüğü gibi Sivas il merkezindeki camilerde yer alan mihraplarda
malzeme olarak alçının sevilerek ve isteyerek kullanılmış olması bu çalışmanın önemli
sonuçlarından bir diğeridir.
233
İncelenen toplam 21 adet minberden 13 adeti orjinaldir. Bu minberlerden beş adeti asma
balkon şeklinde düzenlemeleriyle diğerlerinden ayrılmaktadır. Duvar içerisine
yerleştirilen merdivenlerle köşk kısmına çıkıldığı asma balkon şeklinde düzenlenmiş
minberler, Sivas şehrinde sevilerek uygulanmıştır. Bu tür minberlerin tercih
edimesinde, harimin daraltılmasını engellemenin, kısa sürede yapılabilmesinin ve
maliyetinin daha düşük olmasıyla açıklanabilir. Bu sebeple bu tür minberler, mahalli
sanatkarların yorumu ile pratik çözümler üreterek uygulanmış olması da bu
araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından bir diğeridir.
Tez konumuzu oluşturan Sivas il merkezindeki camilerden yedi adetinde vaaz kürsüsü
bulunmaktadır. Bunlardan iki adetinin hiçbir sanatsal özelliği bulunmaktadır.
Diğerlerinden farklı olarak üç caminin vaaz kürsüsü asma balkon şeklinde
düzenlenmiştir. Bu tür vaaz kürsülerinin tercih edilmesinde, benzer tarzda uygulanan
minberlerle aynı sebeplerin etkili olduğu düşüncesindeyiz.
Sivas şehrinde ele alınan toplam 21 adet Osmanlı camisinden 17 adetinde mahfil
bulunmaktadır. Yukarıda da belirtildiği üzere bu mahfillerden yedi adeti, son cemaat
mahallinin üst kısmında yer verilerek bu bölümler değerlendirilmiştir.
Tez konumuzu oluşturan camilerden üç camide toplam dört adet manzum halde
yazılmış belge bulunmaktadır. Bu belgelerden üçü camide gerçekleşen onarıma
234
İncelenen camilerden 12 adeti vali, devlet adamı, asker ve şeyh gibi unvanlı kimseler
diğerleri ise şehir eşrafı tarafından inşa ettirilmiştir. Ayrıca, bazı camilerin yapımında ve
onarımında yer alarak şehrin imar hayatına katkıda bulunanlar arasında hanımların da
bulunuyor olması dikkat çekicidir.
Anadolu, XVI. yüzyılın başlarından XVII. yüzyılın ortalarına kadar belirgin bir şekilde
görülen Osmanlı-Safevi mücadelesinin bir sonucu olarak, bu dönemlerde inşa edilmiş
camilerde Osmanlının izlemiş olduğu sunni politikanın etkisinin de göz ardı edimemesi
gerektiği kanaatindeyiz.
Özellikle XVIII-XIX. yüzyıllarda Sivas şehrinde olduğu üzere Anadolu’nun pek çok
şehrinde ahşap kirişleme tavanlı camilerin yoğun olarak inşa edildiği görülmektedir. Bu tip
camilerin inşa edilme sebebi; inşaatlarının daha kolay ve inşaat maliyetlerinin daha düşük
olması, daha da önemlisi devlet desteğinden yoksun olarak inşa edilmiş olmalarıyla
açıklanabilinir. Bu nedenle de; bu tip camiler oldukça mütevazı ölçülerde yapılarak
sanatsal yönleri arka planda kalmış, fonksiyonları daha ön planda tutulmuştur.
Tanıtmaya çalıştığımız ahşap direkli camiler; İstanbul, Niğde, Ankara, Konya, Yozgat,
Tokat, Kütahya ve Denizli gibi şehirlerde inşa edilen ahşap direkli camilerin yapılması
geleneğini, Sivas il merkezi ölçeğinde de devam ettiren örnekler olması açısından ayrıca
önemlidir.
Günümüze ulaşamayan 96 adet cami ve mescit ile birlikte diğer yıkılan anıtlar da dikkate
alındığında, Sivas il merkezinin sanılanın aksine Osmanlı döneminde ihmal edilmediği ve
oldukça önemli bir kültür ve medeniyet şehri olduğu daha da iyi anlaşılacaktır.
235
KAYNAKÇA
ACUN, Hakkı, “Yozgat ve Yöresi Türk Devri Yapıları”, Vakıflar Dergisi, Sayı:13,
Ankara, 1981, s.635-715.
…………….., Sakarya İli Taraklı İlçesi ve Yunus Paşa Camii, Ankara, 1996.
AKTAŞ, Sibel, Hicri 1300 (1884) ve Hicri 1302 (M.1886) Tarihli Sivas Vilayet
Salnamelerinin Günümüz Harflerine Çevrilmesi ve Değerlendirilmesi, (Erciyes
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kayseri,
2005.
AKTUĞ, İlknur, İzmit Pertev Paşa (Yeni Cuma) Camii, Ankara, 1990.
236
AKYURT, Yusuf, Türk Asar-ı Atikasi Binalerine Aid Tarihi Mecmu’a Yaln’z
Osmanlılar Devri İncesu, Kayseri, Divriği, Sivas Şehirleri (Basılmamış), Kısım:III,
Cilt:VI, Ankara, 1946-1947.
ASLANAPA, Oktay, Yüzyıllar Boyunca Türk Sanatı (14. Yüzyıl), Ankara, 1977.
AYVERDİ, Ekrem Hakkı, Osmanlı Mimarisinde Çelebi ve II. Sultan Murat Devri
806-855 (1403-1451), Cilt:II, İstanbul, 1989.
BAŞAR, M. Emin, XII. XIII. Yüzyıl Anadolu Minareleri, (Selçuk Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi), Konya, 1997.
ÇAL, Halit, Niğde Şehrindeki Ahşap Tavanlı Cami ve Mescitler, Ankara, 2000.
ERSEL, Birsen “Sivas’ın Türk Tarihindeki Yeri ve Sivas Kongresi” Cumhuriyetin 80.
Yılında Sivas Sempozyumu 15-17 Mayıs 2003-Sivas, Bildirileri, Sivas, 2003, s. 47-
58.
ESER, Erdal, “Suruç’taki Eserler”, Birecik, Halveti, Suruç, Bozova İlçeleri ile
Rumkale’deki Taşınmaz Kültür Varlıkları, Ankara, 1999, s.279-282.
KATOĞLU, Murat, “13. yüzyıl Konyasında Bir Cami Grubunun Plân Tipi ve “Son
Cemaat Yeri” ”, Türk Etnografya Dergisi, Sayı:9, (1966), Ankara, 1967, s.81-100.
KURAN, Aptullah “Tezkerelerde Adı Geçen Sinan Eserlerinin Yapı Türlerine Göre
Alfabetik Listesi”, Mimarbaşı Kocasinan Yaşadığı Çağ ve Eserleri, (Editör:Sadi
Bayram), Cilt:I, İstanbul, 1988, 155-166.
243
ÖZEN, Kutlu, “Sivas Yöresindeki Adak Yerleri”, Revak-95, Sivas, 1995, s.46-55.
……………., Sivas ve Divriği Yöresinde Eski Türk İnaçlarına Bağlı Adak Yerleri,
Sivas, 1996.
SAVAŞ, Saim, “18. Asrın Sonlarında Sivas’ta İdari Durum Aşayiş ve Ahlak”, Revak-
91, Sivas, 1991, s.40-52.
……………., Bir Tekkenin Dini ve Sosyal Tarihi Sivas Ali Baba Zaviyesi, Sivas,
1991.
SELVİTOP, Ayten, Hicri 1288 (1871) ve Hicri 1306 (M.1888) Tarihli Sivas Vilayet
Salnamelerinin Günümüz Harflerine Çevrilmesi ve Mukayeseli Değerlendirilmesi,
(Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),
Kayseri, 2004.
SÖNMEZ, Zeki, Mimar Sinan İle İlgili Tarihi Yazmalar-Belgeler, İstanbul, 1988.
ÜÇER, Müjgan, “Sivas’ta Vakıf Kuran Kadınlar”, Revak-91, Sivas, 1991, s.73-76.
PLAN LİSTESİ
Plan.1 Vişneli Camisi’nin planı (Kayseri Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu Müdürlüğü Arşivi’nden)
Plan. 2 Meydan Camisi’nin planı
Plan. 3 Meydan Camisi’nin planı (Y. Akyurt’tan)
Plan. 4 Kale Camisi’nin planı
Plan. 5 Kale Camisi’nin planı (Y. Akyurt’tan)
Plan. 6 Ali Ağa Camisi’nin planı
Plan. 7 Sarızade Mehmet Paşa Camisi’nin planı
Plan. 8 Zincirli Minare Camisi’nin planı
Plan. 9 Yiğitler Camisi’nin Planı
Plan. 10 Uzunhacıoğlu Camisi’nin planı
Plan. 11 Kabalı (Kırtıl) Camisi’nin planı
Plan. 12 Hacı Zahit Camisi’nin planı
Plan. 13 Hoca İmam Camisi’nin planı
Plan. 14 Sait Paşa Camisi’nin planı (H. Denizli’den)
Plan. 15 Örtmeli Camisi’nin planı
Plan. 16 Pulur Camisi’nin planı
Plan. 17 Yeşil Camisi’nin planı
Plan. 18 Abadan Camisi’nin planı
Plan. 19 Çatalpınar Camisi’nin planı
Plan. 20 Hacı Mehmet Ağa Camisi’nin planı
Plan. 21 Şems Camisi’nin planı
Plan. 22 Çekiç Camisi’nin planı
Plan. 23 Ali Baba Camisi’nin planı
Plan. 24 İmaret Camisi’nin planı
Plan. 25 Kaleardı Camisi’nin planı
250
Plan.1 Vişneli Camisi’nin Planı (Kayseri Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge
Kurulu Müdürlüğü Arşivi’nden)
251
FOTOĞRAF LİSTESİ
Fot.1 Hoca Sarı Şeyh (Hoca Areste) Mesciti’nin yıkılmadan önceki eski bir fotoğrafı
(K. Üredi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.2 Selman Bey (Paşa) Camisi’nin yıkılmadan önceki eski bir fotoğrafı
Fot.14 Hacı Abdurrahman (Karabaş) Camisi’nin yıkılmadan önceki eski bir fotoğrafı
(M.Üçer Arşivi’nden)
Fot.34 Meydan Camisi hariminin eski görünüşü (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.41 Kale Camisi’nin eski bir görünüşü (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.42 Kale Camisi’nin eski bir görünüşü (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.43 Kale Camisi’nin eski bir görünüşü (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.44 Kale Camisi’nin eski bir görünüşü (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.68 Kale Camisi minberinin tepelik kısmının yan ve arka yüzündeki süsleme
Fot.69 Ali Ağa Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.76 Ali Ağa Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.79 Ali Ağa Camisi harime giriş kapısının doğu kanadındaki yazıt
278
Fot.80 Ali Ağa Camisi harime giriş kapısının batı kanadındaki yazıt
Fot.91 Osman Paşa Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.105 Kazancılar Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.116 Sarızade Mehmet Paşa Camisi son cemaat mahalli batı cephesi
Fot.117 Sarızade Mehmet Paşa Camisi son cemaat mahalli doğu cephesi
Fot.123 Sarızade Mehmet Paşa Camisi harimindeki ahşap direğin üst bölümü
Fot.143 Zincirli Minare Camisi mihrabının eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf
Arşivi’nden)
Fot.228 Hacı Zahit Camisi minaresindeki kitabenin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi
Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.255 Hoca İmam Camisi son cemaat mahallinin doğu cephesinin ve kadınlar bölümü
Fot.278 Hoca İmam Camisi minberinin alt kısmındaki niş kapağındaki süsleme
Fot.279 Hoca İmam Camisi minberinin balkon bölümüne çıkışı sağlayan merdivenler
Fot.292 Said Paşa Camisi’nin yıkılmadan önceki eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi
Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.298 Said Paşa Camisi tavanının yıkılmadan önceki eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi
Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.299 Said Paşa Camisi mihrabının yıkılmadan önceki eski bir fotoğrafı (Sivas
Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.300 Örtmeli Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.339 Örtmeli Camisi vaaz kürsüsünün balkon bölümüne çıkışı sağlayan merdivenler
Fot.361 Pulur Camisi hariminin orta sahınındaki kubbede bulunan süslemeden detay
Fot.362 Pulur Camisi hariminin orta sahınındaki kubbede bulunan süslemeden detay
Fot.385 Yeşil Cami orta sahın tavanındaki tavan göbeğinin kuzey-güney aksındaki
panolardan birisi
Fot.386 Yeşil Cami orta sahın tavanındaki tavan göbeğinin doğu-batı aksındaki
panolardan birisi
Fot.407 Abadan Camisi son cemaat mahallinin güney, batı ve güney cepheleri
Fot.411 Abadan Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfile çıkışı sağlayan
kapı
Fot.412 Abadan Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilin doğu cephesi
Fot.413 Abadan Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilin batı cephesi
Fot.423 Abadan Camisi hariminindeki kubbeyi taşıyan direklerden batı tarafta bulunan
başlıktaki süsleme
Fot.431 Çatalpınar Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.442 Çatalpınar Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfile çıkışı sağlayan
merdivenler
Fot.443 Çatalpınar Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilin batı cephesi
Fot.444 Çatalpınar Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilin doğu cephesi
Fot.452 Çatalpınar Camisi mihrabının eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf
Arşivi’nden)
Fot.464 Hacı Mehmet Ağa Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf
Arşivi’nden)
Fot.467 Hacı Mehmet Ağa Camisi giriş holünün doğu cephesindeki pano
Fot.468 Hacı Mehmet Ağa Camisi son cemaat mahallinin batı cephesi
Fot.469 Hacı Mehmet Ağa Camisi son cemaat mahallinin doğu cephesi
Fot.482 Sivas Müzesi’nde sergilenen Hacı Mehmet Ağa Camisi’ne ait şamdanlık
Fot.483 Sivas Müzesi’nde sergilenen Hacı Mehmet Ağa Camisi’ne ait şamdanlık
üzerindeki yazıt
Fot.521 Ali Baba Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.528 Ali Baba Camisi ön mekana giriş kapısının üst kısmındaki kitabe
Fot.533 Ali Baba Camisi ön mekan kubbesini taşıyan kemerlerden doğu tarafta bulunan
kemer
Fot.536 Ali Baba Camisi ön mekan kubbesinin geçiş ögelerindeki süslemelerden detay
Fot.537 Ali Baba Camisi harime giriş kapısının kuzey tarafındaki yazıt
Fot.549 Ali Baba Camisi minberinin balkon kısmına çıkışı sağlayan merdivenler
Fot.550 İmaret Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.551 İmaret Camisi’nin eski bir fotoğrafı (M. Üçer Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.593 Kaleardı Camisi son cemaat mahallinin doğu cephesinin ve minare kapısı
Fot.594 Kaleardı Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilinin doğu cephesi
Fot.595 Kaleardı Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilinin batı cephesi
Fot.1 Hoca Sarı Şeyh (Hoca Areste) Mesciti’nin yıkılmadan önceki eski bir fotoğrafı
(K. Üredi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.2 Selman Bey (Paşa) Camisinin yıkılmadan önceki eski bir fotoğrafı
299
Fot.4 Abdulvahab Gazi Camisi’nin yıkılmadan önceki eski bir fotoğrafı (K. Üredi
Fotoğraf Arşivi’nden)
300
Fot.5 Abdulvahab Gazi Camisi’nin yıkılmadan önceki eski bir fotoğrafı (K. Üredi
Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.6 Abdulvahab Gazi Camisi’nin yıkıldıktan sonra yerine inşa edilen cami
301
Fot.7 İzzet Paşa Camisi’nin yıkılmadan önceki eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf
Arşivi’nden)
Fot.14 Hacı Abdurrahman (Karabaş) Camisi’nin yıkılmadan önceki eski bir fotoğrafı
(M.Üçer Arşivi’nden)
305
Fot.15 Yeni Cami’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’inden)
Fot.34 Meydan Camisi hariminin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
315
Fot.41 Kale Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.42 Kale Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
319
Fot.43 Kale Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.44 Kale Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
320
Fot.69 Ali Ağa Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.76 Ali Ağa Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
336
Fot.79 Ali Ağa Camisi harime giriş kapısının doğu kanadındaki yazıt
338
Fot.80 Ali Ağa Camisi harime giriş kapısının batı kanadındaki yazıt
Fot.91 Osman Paşa Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
344
Fot.105 Kazancılar Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
351
Fot.116 Sarızade Mehmet Paşa Camisi son cemaat mahalli batı cephesi
Fot.117 Sarızade Mehmet Paşa Camisi son cemaat mahalli doğu cephesi
357
Fot.123 Sarızade Mehmet Paşa Camisi harimindeki ahşap direğin üst bölümü
360
Fot.143 Zincirli Minare Camisi mihrabın eski fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf
Arşivi’nden)
370
Fot.228 Hacı Zahit Camisi minaresindeki kitabenin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi
Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.243 Hoca İmam Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
420
Fot.255 Hoca İmam Camisi son cemaat mahallinin doğu cephesi ve kadınlar bölümü
426
Fot.278 Hoca İmam Camisi minberinin alt kısmındaki niş kapağındaki süsleme
Fot.279 Hoca İmam Camisi minberinin balkon bölümüne çıkışı sağlayan merdivenler
438
Fot.292 Said Paşa Camisi’nin yıkılmadan önceki görünüşü (Sivas Müzesi Fotoğraf
Arşivi’nden)
Fot.298 Said Paşa Camisi tavanının yıkılmadan önceki eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi
Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.299 Said Paşa Camisi’nin yıkılmadan önceki mihrabının fotoğrafı (Sivas Müzesi
Fotoğraf Arşivi’nden)
448
Fot.300 Örtmeli Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.313 Örtmeli Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilinin doğu cephesi
455
Fot.314 Örtmeli Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilin batı cephesi
Fot.339 Örtmeli Camisi vaaz kürsüsünün balkon bölümüne çıkışı sağlayan merdivenler
468
Fot.361 Pulur Camisi hariminin orta sahınındaki kubbede bulunan süslemeden detay
479
Fot.362 Pulur Camisi hariminin orta sahnındaki kubbede bulunan süslemeden detay
Fot.385 Yeşil Cami orta sahın tavanındaki tavan göbeğinin kuzey-güney aksındaki
panolardan birisi
491
Fot.386 Yeşil Cami orta sahın tavanındaki tavan göbeğinin doğu-batı aksındaki
panolardan birisi
Fot.407 Abadan Camisi son cemaat mahallinin güney, batı ve güney cepheleri
502
Fot.411 Abadan Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfile çıkışı sağlayan
kapı
504
Fot.412 Abadan Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilin doğu cephesi
Fot.413 Abadan Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilin batı cephesi
505
Fot.423 Abadan Camisi hariminindeki kubbeyi taşıyan direklerden batı tarafta bulunan
başlıktaki süsleme
510
Fot.431 Çatalpınar Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
514
Fot.442 Çatalpınar Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfile çıkışı sağlayan
merdivenler
Fot.443 Çatalpınar Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilin batı cephesi
520
Fot.444 Çatalpınar Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilin doğu cephesi
Fot.452 Çatalpınar Camisi mihrabının eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf
Arşivi’nden)
Fot.464 Hacı Mehmet Ağa Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf
Arşivi’nden)
Fot.467 Hacı Mehmet Ağa Camisi giriş holünün doğu cephesindeki pano
532
Fot.468 Hacı Mehmet Ağa Camisi son cemaat mahallinin batı cephesi
Fot.469 Hacı Mehmet Ağa Camisi son cemaat mahallinin doğu cephesi
533
Fot.482 Sivas Müzesi’nde sergilenen Hacı Mehmet Ağa Camisi’ne ait şamdanlık
Fot.483 Sivas Müzesi’nde sergilenen Hacı Mehmet Ağa Camisi’ne ait şamdanlık
üzerindeki yazıt
540
Fot.521 Ali Baba Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
559
Fot.528 Ali Baba Camisi ön mekana giriş kapısının üst kısmındaki kitabe
Fot.533 Ali Baba Camisi ön mekan kubbesini taşıyan kemerlerden doğu tarafta bulunan
kemer
565
Fot.536 Ali Baba Camisi ön mekan kubbesinin geçiş ögelerindeki süslemelerden detay
Fot.537 Ali Baba Camisi harime giriş kapısının kuzey tarafındaki yazıt
567
Fot.549 Ali Baba Camisi minberinin balkon kısmına çıkışı sağlayan merdivenler
573
Fot.550 İmaret Camisi’nin eski bir fotoğrafı (Sivas Müzesi Fotoğraf Arşivi’nden)
Fot.551 İmaret Camisi’nin eski bir fotoğrafı (M. Üçer Fotoğraf Arşivi’nden)
574
Fot.593 Kaleardı Camisi son cemaat mahallinin doğu cephesinin ve minare kapısı
595
Fot.594 Kaleardı Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilinin doğu cephesi
Fot.595 Kaleardı Camisi son cemaat mahallinin üst katındaki mahfilinin batı cephesi
596
ÖZGEÇMİŞ
1979 yılında Ankara/Nallıhan’da doğan Mustafa Ünsal İlk, orta ve lise öğrenimini
Ankara/Nallıhan’da tamamladı. 1999 yılında Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat
Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nde başladığı lisans öğrenimini 2003 yılında başarı ile
tamamlayıp aynı yıl Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi
Anabilim Dalı’nda yüksek lisans öğrenimine başlamıştır. “Sivas İl Merkezindeki
Osmanlı Camileri” adlı yüksek lisans tezini 2006 yılında tamamlamıştır.
Mustafa Ünsal’ın katıldığı akademik aktiviteler arasında; 2001 ve 2002 Edirne Yeni
Sarayı Kazısı (Prof.Dr.Gönül CANTAY Başkanlığında), 2003 Divriği’deki Osmanlı
Camileri Yüzey Araştırmaları (Doç.Dr.Mustafa DENKTAŞ-Yrd.Doç.Dr. Yıldıray
ÖZBEK Başkanlığında), 2003 Divriği Çeşmeleri Yüzey Araştırmaları (Doç.Dr. Mustafa
DENKTAŞ-Yrd.Doç.Dr. Yıldıray ÖZBEK Başkanlığında), 2003 Divriği Kapı
Tokmakları ve Kapı Halkaları Yüzey Araştırmaları (Doç.Dr.Mustafa DENKTAŞ
Başkanlığında), 2003 Pınarbaşı-Altınyayla Yüzey Araştırmaları (Doç.Dr.Mustafa
DENKTAŞ Başkanlığında), 2003 Sivas-Uzunyayla Yüzey Araştırmaları
(Doç.Dr.Mustafa DENKTAŞ Başkanlığında), 2004 Yeşilhisar-Erdemli Kaya Kiliseleri
Yüzey Araştırmaları, (Yrd.Doç.Dr. Nilay KARAKAYA Başkanlığında), 2005
Mustafapaşa (Sinasos) Evlerinde Duvar Resimleri Yüzey Araştırmaları (Yrd.Doç.Dr.
Yıldıray ÖZBEK Başkanlığında)bulunmaktadır.
İletişim Adresi:
Mustafa ÜNSAL
100.Yıl Mah. Hoşebe Cad. No:77/A
Nallıhan/Ankara
Tel: 0535 689 06 52
Email: theunsal@mynet.com.tr