Professional Documents
Culture Documents
Esra KORKUT
Cumhuriyet Üniversitesi
Olarak Hazırlanmıştır.
TEZ DANIŞMANI
SİVAS
Mart, 2008
I
ÖZET
ABSTRACT
İÇİNDEKİLER
ÖZET............................................................................................................................I
ABSTRACT................................................................................................................II
ÖNSÖZ........................................................................................................................ 1
BİRİNCİ BÖLÜM
1. ÖZELLEŞTİRME KAVRAMI................................................................................ 5
4. ÖZELLEŞTİRMENİN YÖNTEMLERİ................................................................ 22
İKİNCİ BÖLÜM
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
1.1. Kapasite............................................................................................... 87
1.2. Üretim.................................................................................................. 89
1.4. İthalat................................................................................................... 92
1.5. İhracat.................................................................................................. 92
Tablo 10: Blok Satış ve Halka Arz Yöntemiyle Özelleştirilen Fabrikalar.. 100
ÖNSÖZ
Dar yada geniş anlamda nasıl ele alınırsa alınsın özelleştirme, bireysel
girişimciliği dayalı, rekabetçi piyasa ekonomisinin ilk ve temel şartıdır. Sınırlı
ekonomik kaynakların rasyonel dağılımı, verimlilik ve etkinlik için serbest piyasa
mekanizmasının lehinde oluşan görüşler, toplumsal mülkiyete dayalı ekonomik
sistemin çöküşü ile artmıştır. Özelleştirme sadece bir araçtır. Nihai amaç daha
verimli, daha etkin ve daha rasyonel olduğu konusunda geniş bir mutabakat bulunan
serbest piyasa ekonomisine geçebilmektir.
BİRİNCİ BÖLÜM
1. ÖZELLEŞTİRME KAVRAMI
1
CEEP, L. Entreprise Publique dans la Communaute Economique Europence, Annales du CEEP 1990,
cilt 2, s. 53’den aktaran,ATASOY Veysel,Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme
Sorunu, Ankara,1993, s. 181
6
2
RIVERO, Jeon, “Rapport de Synthese”, Les Privatisations en Europe, Editons du CNRS, Imprimerie
Paul Rubaud, 1989, S. 240’den aktaran, Y.a.g.e., s.183
3
http://www.canaktan.org/ekonomi/özelleştirm/turkçe.giriş-htm (22.02.2007)
7
4
KARLUK Rıdvan, Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri, Gerçek Yayınevi, Ankara, 1990, s.123
5
Keinth Hartley and David Parker, Privazation and Economic Effidency, Edward Elgar, 1993, S.11
6
GİZ Deniz, Özelleştirme ve Karşılaştırmalı Türkiye Uygulaması, Filiz Kitapevi, İstanbul, 2003,
s.13
8
Günümüzde yaygın bir hale gelmiş olan özelleştirme tartışmaları, ilk olarak
1970’lerin ortalarında Şili’de Pinochet önderliğindeki askeri darbe sonrasındaki
uygulamalarla gündeme gelmiştir. Bu tarihe kadar tek tek ülkelerin bir politika
çizgisine dayandırmadan belirli işletmeleri özel sektöre devri şeklinde yürüyen ve
henüz bir kampanyaya dönüşmemiş olan uygulama, bu tarihten sonra ve özellikle
Reayan ve Thatcher iktidarlarıyla birlikte, tekil bir olgu olmaktan çıktı8.
7
AKTAN Çoşkun Can, Kamu Ekonomisinden Piyasa Ekonomisine; Özelleştirme,,Aksıelim
matbaası,İzmir,1992, s.70-71
8
KAZGAN Gülten, Yeni Ekonomik Düzende Türkiye’nin Yeri,Altın Kitaplar
Yayınevi,İstanbul,1994, s. 96
9
9
AKTAN, a.g.e., s. 94
10
10
YALOVA Yüksel, Türkiye Avrupa İlişkileri Ilığında Özelleştirme, Nobel Yayınları,Ankara,
2004, s. 9
11
AKTAN, a.g.e, s. 175
11
3. ÖZELLLEŞTİRMENİN AMAÇLARI
Genel olarak bir ülkenin ekonomisinin rekabet şartları, gelir seviyesi, eğitim
seviyesi, nitelikli iş gücü ve makro ekonomik dengelerin uyum içinde olması
özelleştirmede başarı için ön şart olarak ortaya çıkmaktadır.
12
UZUNOĞLU Sadi, KİT’lerin Sorunları ve Özelleştirme, Türkiye’de Özelleştirme, Alfa
Yayıncılık, İstanbul, 1996, s. 50
12
artırmaktır. İkinci ekonomik amaç ise mikro ekonomik bakış olarak tanımlanan,
özelleştirilmiş şirketlerin işleyişini ekonomik alanda olduğu kadar mali alanda da
iyileştirmektir13.
13
SANTIN Jean-Jacgues, Les denationalisations au Royaume Uni, Les Privatisations al Etranger,
1986, S. 33’den aktaran,ATASOY, a.g.e, s.184
14
AKTAN, a.g.e. , s. 83
13
15
TÜSİAD Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği, “Özelleştirme KİT’lerin Halka Satışında
Başarı Koşulları”, yayın no: TUSİAD T/86-5-88, İstanbul, 1986, s. 17
16
TOBB, Türkiye’de KİT’lerin Özelleştirilmesi Sorunu ve Sistematik Bir Yaklaşım Önerisi,
Ankara, 1993, s.8
17
CEVİZOĞLU Hulki, Özelleştirme, Beyaz Yayınları, İstanbul, 1998, s. 18
14
Orta ve uzun vadeli arz ve talebin yer aldığı piyasalar olan sermaye
piyasalarının amacı, gerçek ve tüzel kişilerin ellerinde bulunan tasarrufların menkul
kıymetler aracılığı ile yatırım alanlarına dönmesini sağlamaktır. Türkiye’de yeni
gelişmekte olan sermaye piyasasının en büyük sorunu menkul kıymet arzıdır.
Özelleştirme yoluyla, sermaye piyasalarına yeterli miktarda hisse senedi sunulması,
yeni ve çok sayıda yatırımcıyı ortaya çıkaracak, böylece piyasalar gelişecek ve
derinleşecektir. Tasarrufların daha büyük oranda hisse senedi alımına yönelmesini
teşvik etmek, halkın elindeki birimlerin altın, döviz, gayrimenkul gibi yatırımlardan
hisse senedi arzı sayesinde sermaye piyasasına çekilmesi trilyonlarca liranın
18
BEDİR Eyüp, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesinden Doğan Problemleri ve
Çözüm Önerileri, Ankara, 1992, s. 25
19
TERZİ Cihan, Özelleştirme, Maliye Hesap Uzmanları Vakfı Yayınları yayın no:7, 1998, s. 19
15
Özelleştirmede KİT hisse senetlerin ihracı ile sermaye piyasası arz ve talep
dengesinin geliştirilmesi sağlanır. Özelleştirme sonucunda piyasaya sunulacak hisse
senetleri piyasada varolan menkul kıymetlerin miktarını yeterli düzeye çıkaracak,
piyasayı geliştirecektir. Ve böylece de ülkedeki tasarrufların yatırıma dönüşmesini
sağlayacaktır.
20
KIYMAZ Halil, “İMKB’de Halka Arz Edilen Hisse Senetlerinin Uzun Dönem Performansları
ve Bunları Etkileyen Faktörleri”, İMKB Dergisi, 1997, s. 64
21
CEVİZOĞLU, a.g.e, s. 21
22
ERDOĞAN Aklın, Uluslar arası Ekonomik İlişkiler, Güney Matbaası, İstanbul, 1980, s. 203
16
Portfoy yatırılması ile tasarruf sahiplerinin Raiz yada temettü geliri elde
etmek için uluslar arası sermaye piyasalarından menkul kıymet satın alınması
şeklindeki yatırımlardır23. Bugün Newyork, Tokyo, Londra, Zürih gibi uluslar arası
borsalara hisse senedi arz etmek döviz geliri elde etmek istediğinden başka bir şey
değildir.
23
Y. a.g.e. s. 204
24
TÜSİAD, Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları, İstanbul 1992, s. 27
17
25
AKALIN Güneri, KİT’ler ve Özelleştirmeleri, AÜSBFYYO Basımevi, Ankara, 1987, s. 460
18
Şöyle ki, özellikle mali kriz dönemlerinde hükümetler krizden kurtulmak için,
iç borçlanma, dış borçlanma, emisyon, yeni vergiler koyma yollarından birine
başvurular. Ancak son yıllarda önemli bir gelir kaynağı da KİT’lerin satılması yada
kiralaması yoluyla özel kesime devridir. Kamu iktisadi girişimlerin özelleştirmesiyle
gelir elde etme size muhalefet eden olmadığı sürece çok basittir. Seçimle iktidara
gelen bir hükümet vergileri pek kullanmak istemez. Emisyonda yapısı itibariyle
enflasyonisttir. Bunun yanında bir hükümetin dış itibari yoksa ve uluslar arası mali
kuruluşlarda destek göremiyorsa, diğer taraftan iç tasarruf sahipleri hükümetin
piyasaya sürdüğü menkul değerlere güveni olmayabilir. İşte bütün bu
olumsuzlukların var olduğu durumlarda en önemli gelir kaynağı KİT’lerin
özelleştirilmesidir.
26
CEVİZOĞLU, a.g.e., s. 32
19
Özel sektör ve yabancı şirketler, genellikle kamu sektörüne göre daha üstün
yönetim teknikleri ve daha modern teknolojilere sahip olma eğilimindedirler.
Yabancı yatırımlar ile özel sektör yatırımlarını cezp etmenin en başarılı yollarından
biridir özelleştirme.
27
Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği, İktisadi rapor,
Kurutuluş ofset Basımevi, Ankara, 1986, s. 228
20
28
DİLİK Sait, Halk Hisse Senetleri Yoluyla Kamu İşletmelerinin Özelleştirilmesi, AÜSBFD, 1982,
s. 132
29
ALBAYRAK Cemil, “Özelleştirme ve Sermayeyi Tabana Yayma Amacı, Dünyada ve
Türkiye’de Özelleştirme Konulu Sempozyum”, O.D.T.Ü, Ankara, 1990, s. 63
21
30
CEVİZOĞLU, a.g.e., s. 23
31
AKTAN, a.g.e., s. 101
32
UZUNOĞLU, a.g.e., s. 50
22
4. ÖZELLEŞTİRMENİN YÖNTEMLERİ
33
DİKBAŞ Yılmaz, Özelleştirme Sömürgeleştirme, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1997, s. 68
24
34
SARIARSLAN Halil-EROL Cengiz, Türkiye’de KİT’lerin Özelleştirilmesi Sorunu ve
Sistematik Yaklaşım Önerisi, TOBB Yayınları,Ankara, 1993, s. 16
25
Bu yöntemde KİT hisselerinin tamamı veya bir kısmı alıcı veya alıcılar
grubuna satılabilir. Satışı yapılacak olan kuruluş, özel hukuk hükümlerine tabi bir
şirket olmalıdır. Blok satış yöntemi, hisse satışından önce veya aynı anda
gerçekleştirilebilir. Blok satış yönteminin tam rekabet, doğrudan pazarlık gibi
uygulamaları vardır. Tam rekabette, alıcılar tekliflerini sunduktan sonra bir
değerlendirme yapılır ve karara varılır. Doğrudan pazarlık yönteminde ise alıcılarla
pazarlık yapılması suretiyle nihai karar alınır. Blok satış yöntemi çoğunlukla sermaye
piyasasının olduğu durumlarda tercih edilmektedir. Bu yöntem genellikle fiyat
tespitinin sağlıklı yapılmaması ve gelirin adaletsiz dağılımına yol açması konularında
eleştirilmektedir.
Blok satış, yöntem olarak başarı şansı yüksek olmasına rağmen özelleştirme
sonrası rekabet koşullarını bozma olasılığı nedeniyle eleştirilmektedir. Yöntem
olarak özelleştirilecek kuruluşlara ait mülkiyetin topluca devrini öngören blok satışın
özellikle gelir seviyesi düşük halk arasında gördüğü tepki büyüktür.
Blok satış yöntemine karşı genelde, hisse senetlerinin blok satışına karşı da
özelde kamuoyunun olumsuz tepkileri söz konusudur. Bu tavrın temelinde devlet
malının imtiyazlı çevrelere devrediliyor olması düşüncesi yer alır36.
35
TÜRK DEMOKRASİ VAKFI, Türkiye’de Özelleştirme, Araştırma Raporu, Ankara, 1994, s. 57
36
SARIASLAN-EROL a.g.e., s. 16
26
Holding yapısındaki kamu işletmelerinin bir defada gerçek veya tüzel, yerli
yada yabancılara pazarlık yoluyla satılmasıdır. Daha çok nihai mal ve hizmet üreten
birimler bu yöntemle özelleştirilirler.
Ana kuruluş olan holdingin bir bütün olarak satış mümkün olmayabilir.
Holding zarar ederken daha küçük birimlere ayrılan parçaları önce rehabilite edilip
sonra satılırlarsa daha kolay alıcı bulurlar. Doğrudan satış yöntemi çerçevesinde
kamuya ait işletmelerin maddi varlıklarını bina, arsa ve makinelerin satılması,
hastalıklı aktiflerinin temizlenmesi şeklinde uygulamaları da görmek mümkündür.
37
DİKBAŞ a.g.e, s.69
38
SARIASLAN-EROL,a.g.e., s. 18
27
olur iken, aynı zamanda hem yönetilen hem de patron durumunda olan çalışanların
bu ortamı sağlıklı ilişkilerle yürütülebilecek kültür ve eğitim düzeyine sahip olmama
durumunda bir yönetim bunalımının önemli sebebi olabilirler.
39
KARLUK, a.g.e., s. 124
40
GİZ, a.g.e., s. 31
29
41
Y.a.g.e., s. 29
30
5. ÖZELLEŞTİRMENİN NEDENLERİ
42
KOUTSOYIANNIS A, Modern Mikro İktisat, çev. M. SARIMEŞELİ, Teori Yayınları,Ankara,
1987, s. 215
31
KİT, mülkiyet ve yönetim ilişkilerinin sonucu olarak, kamu yönetimi ile iç içe
olmasından dolayı, tüm ekonomiyi olumsuz etkileyen gelişmeler meydana getirebilir.
Bunların giderilmesi, çoğu kez özelleştirme ile sağlanır. Örneğin KİT’ler, devlet
32
Bir kısım çevrelerde KİT’lerin ülke ekonomisi için zararlı olduğu inancı
mevcuttur. Bu inanışlara örnek olarak şunlar gösterilebilir:
43
GİZ, a.g.e., s. 16
33
etkilemesi ve yurt içinde enflasyona yol açarak ülkenin uluslararası rekabet gücünün
azalmasına sebep olması kaçınılmazdır. Ancak, KİT maliyetinin yüksekliği
ekonomide hissedilmeyebilir. Hükümet sübvansiyonları, vergi muafiyetleri vb. gibi
araçlarla KİT maliyetleri yapay olarak düşük tutulabilir. Bu durumda, işletme
açıkları nedeniyle toplumun ödeyeceği bedel daha büyük olacaktır. Bu
olumsuzlukları düşünenler KİT’lerin özelleştirilmesini savunmaktadırlar.
44
NELLIS J. Ve KIKERIS, “Public Enterprise Reform: Privatization and the Word Bank”, Word
Development, Vd. 17, No:5, 1989, s. 659
34
gibi belli reçeteleri verirler. Bu kuruluşlar kendilerinden istenen kredilerin temel şartı
olarak, KİT’lerin işletme açıkları için bütçeden yardıma kesinlikle karşıdırlar.
KİT’lerin özelleştirilmesi için yeterli iç tasarruf bulunamayacağı gerçeğini fazla
ciddiye almayarak belli koşullar sağlanırsa, uluslararası sermayenin KİT’leri satın
alacağına inanırlar45.
45
ÖZMEN Selahattin, Türkiye’de ve Dünyada KİT’lerin Özelleştirilmesi, İstanbul, Metler
Matbaası, 1986, s. 19
46
GİZ, a.g.e., s. 15-16
47
AKALIN, a.g.e., s. 137
35
3) Sosyal refah devleti + KİT’ler + planlamadan oluşan bir modeli seçen ülke
ekonomilerinin iddia edildiği ve beklendiği gibi bir performans göstermemesi,
merkezi planlı ekonomilerde ortaya çıkan genel tıkanma ve çöküntü.
6. ÖZELLEŞTİRMENİN AŞAMALARI
48
TÜSİAD, a.g.e., s. 61
37
d) Değerlemenin yapılması
Özelleştirilecek şirket tespit edildikten sonra ikinci aşamada ise bununla ilgili
yapısal ve yasal düzenlemeler gerçekleştirilmelidir. Eğer gerekiyorsa yeni bir ana
49
SANTIN, a.g.e., s. 46’dan Aktaran Atasoy,a.g.e., s.186
38
50
T. İş Bankası, “Özelleştirme İş Bülteni”, Ankara, 1987
51
ATASOY Veysel, Türkiye’de Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Özelleştirme Sorunu, Ankara,
1993, s. 186
39
52
KARA Halit, Şirket Kârlarının Tabana Yayılması ve Özelleştirilmesi, Para ve Sermaye
Piyasası, Sayı:108, Şubat 1988, s. 34
40
İKİNCİ BÖLÜM
Endüstri ilişkileri, sanayileşmenin bir ürünü olan, işçi ile işveren arasındaki
bireysel ilişkilerden örgütlü gruplar arasındaki ilişkilere geçişle ortaya çıkmıştır.
Devletin az veya çok müdahale ettiği, merkezinde bölüşümün ve çalışma koşullarının
sermaye örgütleri arasındaki kurumsallaşmış ilişkileri ifade etmektedir53.
53
ÇETİK Mete – AKKAYA Yüksel, Türkiye’de Endüstri İlişkileri, Numune Matbaacılık, İstanbul,
1999, s. 13
54
TOKOL Aysen, Endüstri İlişkileri ve Yeni Gelişmeler, Bursa, 2001, s. 1
41
2) Taraflar arasındaki ilişkinin üretim sonucu elde edilen artığın ücret ve kâr
olarak bölüşümünü içermesi,
55
Çetik-Akkaya, a.g.e. , s. 15-16
56
ROY J. Adams, Küreselleşme ve Endüstri İlişkileri Sistemlerinin Dönüşümü, IV. Endüstri
İlişkileri Kongresi, (Çev. Toker Dereli), 1995, s. 61
42
57
ÇETİK-AKKAYA, a.g.e. , s. 16
58
TOKOL, a.g.e. , s. 4
43
59
TÜRKDOĞAN Orhan, Sanayi Sosyolojisi, Türkiye’nin Sanayileşmesi, Töre Devlet Yayınevi,
Ankara, 1981, s. 130-131
60
TALAS Cahit, Toplumsal Politikaya Giriş, S. Yayınları, Ankara, 1992, s. 25
61
SOMÇAĞ Selim, Avrupa Feodalizminin Evrimi, Bağlam Yayınları, İstanbul, 1994, s. 33
45
Edward Gross, bu sistemde, belli başlı dört değişkene işaret etmektedir. Bunlar, 1-
Kurumsal çevre, 2- Statüler ve otorite, 3- Bireylerin mesleği ve 4- Yüz yüze çalışma
gruplarının doğası. Gross bu model ile toplumların endüstri ilişkileri sistemlerinin bir
analizini yapmıştır. Buna karşılık endüstri ilişkilerinde sistem yaklaşımını ilk defa ele
alan Dunlop olmuştur. Dunlop endüstri ilişkileri sistemine aktörlerden,
bağlamlardan, ideolojilerden ve kurallardan oluşan bir bütünlük içinde bakmıştır.
Bütün bunlardan hareketle biraz farklı bir model tanımını vermektedir. Dunlop
değişen endüstri ilişkileri sisteminde üç temel aktör grubunu tanımlamaktadır.
Bunlar, 1- Çalışanlar ve örgütleri, 2- Yöneticiler ve örgütleri, 3- Çalışanlardan ve
çalışma şartlarından sorumlu hükümet kuruluşlarıdır62. Yine Dunlop’a göre endüstri
ilişkilerinde temel amaç, endüstri ilişkileri sistemini oluşturan her bir aktörün sistem
içindeki mevcut yerinin ve rolünün ne olması gerektiğidir.
Endüstri ilişkileri sistemi dinamik bir yapıya sahiptir. Zaman içinde meydana
gelen gelişmelerin de etkisiyle bir başkalaşım geçirir. Sanayi devriminden günümüze
kadar olan dönem boyunca endüstri ilişkilerinin gelişim süreci incelendiğinde bu
durum bariz bir şekilde görülmektedir. Fakat sistemi meydana getiren ve esaslarını
belirleyen kaideler hiçbir zaman değişmemiştir. Bu kaideler işçi, işveren ve devlettir.
62
DUNLOP John, The Challenge of Human Resarces Devolopment, Industrial Relations, Vol:31,
Winter, 1992, s. 7’dan aktaran TOKOL,a.g.e. , s.7
46
olmuştur. Liberal düşünce hukuki ve ekonomik sisteme yansımış, birey ile devlet
arasında yer alan ekonomik ve sosyal örgütlerin ortadan kaldırılması öngörülmüştür.
Bu düşünce işçi ve işveren ilişkilerine etki yapmıştır. Kişilerin kendi haklarını
kendilerinin savunacakları bir düşünce sistemi oluşmuştur.
63
Kurtulmuş (1996)’dan aktaran, TOKOL, a.g.e. , s. 9
47
64
EKİN (1996)’dan aktaran, Y.a.g.e. , s. 10-11
65
STRAUSS George, Human Resource Manaqement in USA, The Handbook of Human Resource
Management, Edited by Brion Towers, Blackwell Published Oxford, 1992, s.1(çev. Toker Dereli)
48
Endüstri ilişkileri tarihi, üretimden daha fazla pay almak isteyen işçiler ve
işverenlerin birbirleriyle giriştikleri kıyasıya mücadelelerle doludur. Bu yüzden
Sanayi Devrimi’nden günümüze kadar olan dönem bir çatışma özellikle 1970’lerden
sonra başlayan sanayi-ötesi dönüşüm hareketi ile birlikte yumuşamaya başlamıştır.
Bundan dolayı sanayi devriminden sonra 1970’lere kadar olan çatışmacı dönemin
sona ermekte olduğunu söylemek mümkündür. Günümüzde ise, çatışma ve
mücadelenin yerini uzlaşmanın aldığı görülmektedir. 1970’lerden sonraki dönem
uzlaşmacı bir dönem özelliği göstermektedir. Sendikasız endüstri ilişkileri sistemin
doğuşuna yol açan olaylardan birisi de budur.
66
KORAY Meryem, Değişen Koşullarda Sendikacılık, TÜSES Yayınları, İstanbul, 1994, s. 33
67
DELİCAN Mustafa, ‘Sanayileşmenin Endüstri İlişkilerine Etkisi’, (Yayımlanmamış Doktora
Tezi), İ.Ü, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1995, s. 75
51
1970 sonrası küreselleşme ile birlikte düşünsel alanda ortaya çıkan en önemli
gelişme neo-liberal akımların güç kazanmaları olurken, sendikalar için de yeni
oluşumlar ve senaryolar ortaya çıkmıştır. Bu yeni gelişmeler, endüstri ilişkileri
sisteminde ortaya çıkan post-endüstriyel dönüşüm sürecinin tamamlanmasıyla
birlikte ortaya çıkacak yeni sistemin ne gibi bir yapıya kavuşacağı ile ilgilidir. Bu
senaryolar içinde en önemlisi sendikaların etkinliğinin azalacağı konusundaki
görüşlerdir. Eğer gelecekte sendikaların varlıklarını zayıfta olsa sürdürememeleri söz
konusu olursa inisiyatifin tamamen yönetiminin eline geçtiği bir endüstri ilişkileri
gelişecektir.
68
KORAY Meryem, Endüstri İlişkileri, Basisen Kültür ve Eğitim Yayınları Naizz, İstanbul, 1992,
s.33
69
KURTULMUŞ N.,’Endüstri İlişkilerinin Model İnsan Tipi Açısından İncelenmesi’,
(Yaygınlaşmış Doktora Tezi), İ. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1992, s. 95
52
İşte endüstri ilişkileri sistemi dinamik bir yapı olup zaman içinde meydana
gelen gelişmelerin etkisiyle başkalaşım geçirir. Sistemi meydana getiren ve esaslarını
belirleyen kaldeler vardır ve değişmemiştir. Bunlar işçi, işveren ve devlettir.
Özelleştirmeyi işte bu endüstri ilişkilerinin tarafları açısından incelediğimizde
istihdam, verimlilik, sendikalaşma, ücretler ve üretim kapasitesi şeklinde bir süreçle
karşılaşmış olacağız. Bu süreçlerle birlikte etkiler incelenip devletin rollerini
anlatmaya çalışacağız.
70
ALPER Yusuf, İktisadi Amaçları ve Sosyal Sonuçlarıyla Özelleştirme, Sağlık İş Yayınları,
Ankara 1994, s. 95
53
71
Y.a.g.e., s. 112
54
Sanayi devrimi ile birlikte fabrikaların doğuşu beraberinde işçi sınıfını ortaya
çıkarmıştır. Yeni sistemin temel düşüncesi olan liberalizm ile birlikte yeni
makinelerin üretim hayatına girmesi, lonca düzeninin sona ermesine sebep olmuştur.
Bu dönemde ortaya çıkan sanayileşme hareketi, ihtiyacı olan vasıflı işgücünü küçük
zanaatçılardan, vasıfsız işgünü de kırsal kesimden şehirlere göç eden kişilerden temin
ederek, yeni bir sanayi işçi sınıfını ortaya çıkarmıştır72. Ortadan kalkan loncalarla
birlikte usta, kalfalar da birer emekçi durumuna geldiler.
Sanayi devriminin bir sonucu olarak ortaya çıkan işçi denilen yeni emekçi
sınıfın yaşam ve çalışma koşullarında zamanla büyük değişiklikler olmuştur. İnsanın
işgücünü aşan ve insanlıkla bağdaşmayan çalışma koşulları, kadın ve çocukların zor
çalışma şartlarına maruz kalmaları, bu dönemin temel özellikleri olarak ortaya
çıkmıştır. Fabrikaların hızlı bir şekilde artışı, emek sahiplerinin sayısında da büyük
miktarlarda artışlara neden olmuştur. İşçilerin bu artışlardan faydalanarak kurdukları
birlikler yasa koyucu tarafından kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Bu dönem işçiler
için oldukça zor bir dönemdi. Çünkü Franzsı ihtilali ile ortaya çıkan ferdiyetçi
düşünceler, kurulacak bütün mesleki kuruluşları, kişinin çalışma özgürlüğü ile
bağdaşmadığı gerekçesiyle yasaklanmıştı. Ayrıca işçilerin işveren kesimine karşı
birleşmeleri ve mücadeleye girişmeleri, iktidarı elinde bulunduran burjuva sınıfını
endişelendirmiştir. Bütün bunlara rağmen, işçiler önceleri mesleki teşekkül şeklinde
kurdukları ve daha sonra geliştirdikleri örgütlerini geliştirmeyi başarmışlardır. Ayrıca
işçiler bu dönemde grev silahını kullanmaktan da geri kalmamışlardı.
72
EKİN N., Endüstri İlişkileri, 5-Baskı, İstanbul, 1989, S. 10
55
Bir iktisat politikası aracı olarak kullanılan özelleştirme uygulamaları ile ilk
etkiler sosyal alanda ortaya çıkmakta ve önemli sorunlar doğmaktadır.
Özelleştirilecek işletmelerde çalışanlar ve onları temsil eden, onların haklarını ve
çıkarlarını korumaya çalışan sendikalar, bu sorunlarla doğrudan karşılaşmakta ve
özelleştirme uygulamalarına karşı mücadele vermektedir.
73
ALPER, a.g.e. , S. 96
74
GÖÇER İlhan, Hak-İş 16. yıl Etkinlik, Hak-İş Yayınları, Ankara, s. 198
75
BEDİR Eyüp, Hak-İş Dergisi, say. 18, s. 50
57
76
ALPER, a.g.e. , s. 100
58
77
PETROL-İŞ, Petrol İş Yıllığı – 1992, Yayın No:33, İstanbul, 1993 s. 524
59
Bu durumların doğal sonucu olarak ortaya çıkan bu işsizlik ise pek çok sosyal
muhtevalı problemlerin kaynağını teşkil etmektedir. Suç işleme eğilimleri
artmaktadır. Özellikle bir iş bulmuş iken, özelleştirme uygulamaları sonucunda
işlerini kaybeden insanların ortaya çıkması, bu eğilimleri daha da artıracaktır. İşini ve
ücretini kaybeden insanlarda dejenerasyon daha hızlı olacağı için bu insanlarda
61
topluma ve devlete karşı nefret duyguları artabilir. Bu durum ise, ülkemiz açısından
arzu edilen bir durum değildir78.
Daha önce hizmet akdine bağlı olarak çalışanların statülerinde bir değişme
olmamakla birlikte, memur statüsünde çalışanların statüleri tamamen değişecek ve
hizmet akdine bağlı olarak çalışmaya başlayacaklardır. Bu değişme, istihdam
güvencelerinden ücretlerine kadar bütün çalışma ilişkilerini köklü şekilde
değiştirecektir. Memurlar için söz konusu olan değişiklik, sözleşmeli personel için de
geçerli olacaktır. Sözleşmeli personel de hizmet akdi ile çalışan kişi statüsünde,
çalışma hayatını devam ettirecektir.
78
BEDİR Eyüp, “Özelleştime Uygulamalarının İşten Çıkarmalara ve İstihdam Daralmasına
Neden Olacağı Açıktır”, Hak-İş Dergisi, Say:18, Ankara, 1992, s. 50
79
SARIASLAN, a.g.e. , s. 17
80
TUNCAY Can, “Özelleştirme ve iş Hukukuna İlişkin Sonuçları”, Çi,mento-İşveren, Cilt:5,
sayı:5, 1991, s. 7
62
Özelleştirme işe alma, çalıştırma ve işten çıkarma ile çıkarma ile ilgili
istihdam ilişkilerinde de köklü değişiklikler meydana getirecektir. Bu değişikliklerin
kaynağı, teşebbüs yönetimindeki anlayış farklılığıdır. Siyasi iktidarın politik
tercihlerine uygun bir yönetim anlayışının yerini teşebbüs sahiplerinin menfaatlerini
ön planda tutan bir yönetim anlayışı olacaktır. Yönetimdeki değişiklik ilk etkisini işe
almada gösterecek, politikacıların ve bürokratların teşebbüs üzerindeki etkisi ortadan
kalkacağı için “adam kayırma” esasına dayanan işe almalar sona erecektir.
Özelleştirilen teşebbüsün sahipleri tarafından yönetici olarak atananlar, eleman
seçiminde vasıf ve işe uygunluk kriterlerine öncelik vereceklerdir81.
81
ALPER, a.g.e. , S. 110
63
82
ALPER, a.g.e. , s. 114
64
83
Y.a.g.e. , s. 116
65
Sendikaların üye sayısı ile sendikaların gücü arasında doğrudan bir bağlantı
olduğuna göre, özelleştirme nedeniyle üye kaybına uğrayan sendikaların toplum
içindeki gücünü de azaltmaktadır.
84
Y.a.g.e. , s. 118-119
85
IŞIKLI Alparslan, “Özelleştirme ve Sendikalar, Dünyada ve Türkiye’de Özelleştirme adlı
sempozyum”, s. 44
66
Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de, kamunun istihdam ve
sendikal haklar yanında ücretler bakımından da özel sektöre örnek teşkil ettiği ve
düzenleyici olduğu dikkate alındığında, özelleştirmeyle ücret azalmalarının
etkilerinin geniş kapsamlı düşünülmesi gerekliliği kaçınılmazdır.
86
ALPER Yusuf, Özelleştirme, T. Sağlık iş Sendikası, Ankara, 1 Kasım 1993, s. 44
67
1989 yılından başlayarak özellikle kamu kesimi işçi ücretleri reel olarak artış
göstermiş, kamu kesiminde işçilerin ulaştıkları ücret düzeyi ve artış oranı, diğer
kamu çalışanları ile özel sektör işçileri için örnek oluşturmuştur. Ücretli ve maaşlı
kesimin geçim koşullarında görülen bu nisbi düzelme, 5 Nisan 1994’teki istikrar
paketi ile tümüyle oradan kaldırılmıştır.
Özelleştirme ile bir verimlilik artışı olursa ücretler genel düzeyinde bir düşme
meydana gelebilir. Dolayısıyla kısa ve uzun dönemde bazı şartların varlığına bağlı
olarak ücret seviyesi düşmektedir.
işletmelerin olması ile maliyetleri azaltmak için ilk tedbir olarak ücret seviyesini
düşürme yoluna gidilecektir87.
Özelleştirme ile işletmedeki işçi devri yani işe giriş çıkışlar arttığında, uzun
süreden beri yüksek ücretle çalışanların yerine düşük ücretle çalışanlar alınmakta ve
bu uygulamada ücret seviyesini düşürmektedir. İşlerine devam edenlerin ücretlerinde
kısa dönemde bir azalma meydana gelmese de uzun dönemde yeni hizmet akitlerinde
veya toplu iş sözleşmelerinde ücret artışları düşük tutulduğunda ücret seviyesi
düşmektedir.
Ancak özelleştirme ile bütün çalışan grupların ücret seviyesinde düşme söz
konusu olmayabilir. Özelleştirmeden önce toplu sözleşme kapsamı dışında çalışan
memur ve sözleşmeli personel varsa ve bunlar işçilere göre daha düşük ücret
alıyorsa, özel sektörde toplu sözleşme kapsamına dahil olma ile ücretlerde artış
görülebilir. Dolayısıyla, özelleştirme sonrasında memur statüsünden işçi statüsüne
geçenlerin ücretlerinde bir yükselmenin bekleneceğini belirtmeliyiz.
87
ALPER, a.g.e. , s. 124
88
DERELİ Toker, Özelleştirmenin Endüstri İlişkilerine Etkisi, Basiser, say..51, Ekim 1993, s. 25
69
Kamu sektöründe daha ziyade kıdeme ve statüye bağlı bir ücret ödeme
sistemi vardır ve özelleştirme ile öncelikle bu yapı değişmektedir. Vasıf ve
performansa dayalı ücret sistemleri devreye girmektedir. Performansa dayalı ücret
sistemlerinde parça başı ücret, primli ücret gibi uygulamalarla ücret
bireyselleştirilmekte ve işçi işveren sendikalarınca kolektif ilişkilerle belirlenen ücret
standartlarından uzaklaşılmaktadır. Böylece, işçi sendikalarının faaliyetleri
sınırlandırılmaktadır. İşçiler güvenlik ve sağlık açısından tehlikeli olabilecek bir
hızda çalışmak durumunda kalmakta ve birbiriyle rekabete sokulan işçiler arasında
dayanışma ve örgütlenme arzusu azalmaktadır. Aslında performansa dayalı ücret
sistemi ile başarılı ve başarısız işçileri arasındaki farkın objektif bir biçimde
belirlenmesi ve başarılı olanlar lehine düzenlemeler yapılmasına imkan verme gibi
yararlı bir işlevinin olduğunu belirtmeliyiz.
89
TÜRK-İŞ, a.g.e. , s. 57
70
90
AKALIN, a.g.e. , s. 77
91
DİKBAŞ, a.g.e. , s. 131
92
Y.a.g.e. , s. 132
72
93
ALPER, a.g.e. , s. 120-121
73
halindeki KİT’lerde bu özellik çok belirgindir. Bu özellik dolayısı ile KİT’ler ülke
ortalamasının üzerinde büyüklüğe sahip olan ve çalıştırdıkları işçi sayısı fazla olan
iktisadi faaliyet birimleri olarak endüstri ilişkileri sistemi içinde yer alırlar. Bu
büyüklükte bir teşebbüsün bütün olarak özelleştirilmesi, KİT’lerin parçalanarak ve
küçültülerek satılmalarını gündeme getirmektedir.
94
DERELİ, a.g.e. , s. 25
74
95
ALPER, a.g.e. , s. 121-122
75
başka ifade ile özelleştirmenin mutlaka endüstri ilişkileri sistemini ve toplu pazarlık
sürecini olumsuz olarak etkilemesi söz konusu olmayabilecektir96.
96
Y.a.g.e. , s. 122-123
97
SUİÇMEZ Halit, Özelleştirilen İşletmelerde Karlılık ve Verimlilik Analizi, Milli Prodüktivite
Merkezi Yayınları, Ankara, No: 569, 1995, s. 30
76
98
ALTUNOK M., Çimento Sektörü Raporu, Yayınlanmamış rapor, 2005, KİGEM, s. 22-23
77
99
EKİN, a.g.e. , s. 45
78
100
ÇETİK-AKKAYA, a.g.e. , s. 87
79
Birçok ülkede devlet işveren olarak hatta en büyük işveren olarak önemli rol
oynamaktadır. İşveren devletin endüstri ilişkilerindeki rolü, özellikle istihdam
politikası ve kamu sektöründeki sendikalarla yapılan toplu sözleşmelerin özel
sektördeki toplu sözleşmelerin sonuçları üzerinde yaptığı etki nedeniyle önem
kazanmaktadır101.
101
TOKOL, a.g.e. , s. 14
102
LORDOĞLU Kuvvet-MÜFTÜOĞLU Özgür, “Çalışma İlişkilerinde Yeni Bir Özelleştirme ve
Etkileri, Dünya’da ve Türkiye’de Özelleştirme”, Türkiye Maden İşçileri Sendikası, 1994, s. 137
80
103
EKİN, a.g.e. , s. 137
104
LORDOĞLU-MÜFTÜOĞLU, a.g.e. , s.134
105
AKKEYİK’den aktaran TOKOL, a.g.e. , s. 14
81
Hemen her ülkede devlet bireysel ve toplu iş yasaları ile endüstrileşme süreci
içinde sistemin yasal çerçevesini çizmekte, endüstri ilişkileri sisteminin temellerini
oluşturmaktadır. Devlet yasa koyucu fonksiyonu ile aynı zamanda asgari istihdam
koşullarını da saptamaktadır. Devlet asgari ücret, sağlık ve güvenlik, çalışma saatleri,
çalışanlar arasında ayırımı önleme, işten çıkarmaya karşı koruma ve tatiller gibi
birçok konuda asgari standartlar oluşturmaktadır106.
Devlet, hem yasa koyucu, hem de işveren olarak endüstri ilişkileri sistemi
içinde ayrıcalıklı bir taraf almaktadır. Ücretli çalışanların büyük bir bölümü için
çalışma koşullarını belirlemede tek kaynak yasalar olurken, örgütlenmiş kesimde de
yasalar önemini korumaktadır. Ülkemizde sendikalar toplu iş görüşmelerinde
genellikle ücret pazarlığı yapmaktadırlar. Bu nedenle, ücret dışında kalan diğer
haklar için yasalar örgütlü kesim için de önemini korumaktadır. Ayrıca, işçi ve
işveren kesimlerinin ortaya çıkan uyuşmazlıkları çözmek için başvuru makamı
genellikle siyasal iktidarlar olmaktadır. Bağıtlanan toplu iş sözleşmelerine
baktığımızda genellikle ücret konusunda hüküm içerdikleri görmekteyiz. İşçi ve
işveren kesimi kendi aralarındaki ilişkiyi çok dar bir alana hapsetmişler ve
ilişkilerine ücret pazarlığı dışında bir nitelik kazandıramamışlardır107
106
TOKOL, a.g.e. , s. 13
107
KORAY Meryem, Endüstri İlişkileri, İzmir, Basisen Yayınları, 1992, s. 192
82
Endüstri ilişkilerinde işveren olarak yer alan devlet, aynı zamanda yasa
koyucu ve arabulucu olma fonksiyonlarını da üstlenmiştir. Oysa, yasa koyucu ve
arabulucunun tarafsız olması esastır. Endüstri ilişkileri sisteminde işveren olarak yer
alan devletin tarafsız olabileceği konusunda ciddi şüpheler vardır. Uygulamaya
bakıldığı zaman, her yasa koyucu hem de arabulucu olarak karar veren işveren
devletin önemli eleştirilerine maruz kaldığı görülmüştür. Özelleştirme ile birlikte
devletin hem işveren hem de yasa koyucu olma işlevlerinin birlikte olma niteliği
ortadan kalkacağı için bu eleştiriler de temelini kaybetmiş olacaktır.
Devletin işveren olmasına getirilen bir diğer eleştiri, kamu kesimi toplu iş
sözleşmelerine ilişkindir. Bu konuda işçi ve işveren taraflar farklı yönlerden eleştiri
getirmektedir. İşveren tarafı, kamu kesimi işyerlerinde yapılan toplu iş sözleşmesi
pazarlıkların siyasi iktidarların oy kaybı kaygıları nedeniyle ekonomik kurallara
aykırı şekilde sonuçlandırıldığını öne sürmektedir. Bunun doğal sonucu; devlet
bütçeden ücretlere imkanlarının üzerinde pay ayırmaktadır. Bu da bütçe açığına ve
enflasyona neden olmaktadır108. Diğer taraftan kamu kesimindeki yüksek ücretler
özel kesim toplu iş sözleşmelerini etkileyerek bu kesimde de ücretlerin işletmeleri
zor durumda bırakacak ölçüde yükselmesine neden olmaktadır.
108
ATASAYAR Kubilay, “Özelleştirmenin Sosyal ve Ekonomik Etkileri”, Toprak İşveren Dergisi,
S: 19, Eylül 1993, s.8
109
LORDOĞLU-MÜFTÜOĞLU, a.g.e. , s. 135
83
Devletin işveren olarak endüstri ilişkilerinde oynadığı role ilişkin her iki
tarafın getirmiş olduğu eleştiriler, kamu kesimi toplu iş sözleşmelerinin rasyonel
kriterler dikkate alınmadan yapıldığında birleşmektedir.
84
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
1. ÇİMENTO SEKTÖRÜ
Türkiye’de ilk defa çimento tesisi, 1911’de İstanbul Darıcıda bir özel kuruluş
olan Aslan Çimento tarafından kurulmuştur. Ülkemizde, çimento sanayisinin
gelişimi büyük ölçüde 1950’den sonra gerçekleştirilmiştir. Bir kamu kuruluşu olan
ÇİTOSAN 1953 yılında, değişik bölgelerde 15 çimento tesisi kurmak amacıyla
devlet tarafından oluşturulmuştur111.
110
ÇAKIROĞLU Perihan, “Bir Günün Hikayesi”, http://www.finansalforum.com.tr. İstanbul, 2001
(03.04.2007)
111
SAYGILI Şeref – TAYMAZ Erol, “Türkiye Çimento Sanayinde Özelleştirme ve Teknik
Etkinlik”, Odtü Gelişim Dergisi, Ankara, 1996, s.405
85
sektördeki ilk kamu kuruluşu olan Ankara, 1929 yılında İstanbul – Kartal, 1932
yılında İstanbul – Zeytinburnu ve 1943 yılında Sivas Çimento fabrikalarının
kurulmasıyla 1950 yılında toplam üretim kapasitesi 395,000 ton/yıla ulaşmıştır. Aynı
yılı toplam çimento tüketimi, ithalat dahil olmak üzere 529,000 ton/yıla yükselmiş,
kişi başına çimento tüketimi ise 25 kg düzeyinde gerçekleşmiştir. Özel sektör
kuruluşlarının çimento sektöründeki yatırımlarının teşvik edilmesi bu dönemin
önemli özelliklerindendir. 23.1.1953 tarih ve 4/1565 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile
150 milyon TL. başlangıç sermayesiyle Türkiye Çimento Sanayi T.A.Ş. bir kamu
iktisadi teşebbüsü olarak kurulmuştur. Şirketin kurucu ortaklarıyla Türkiye Emlak
Kredi Bankası, Sümerbank, Türkiye İş Bankası, Ankara Çimento Sanayi ve Sivas
Çimento Sanayi müessesesidir. ÇİSAN’ın kuruluş sebebi, ülkenin gelişme hızına
paralel olarak çimento ihtiyacının giderek artması e özel sektör yatırımlarının bu
alanda yetersiz kalmasıdır. Amaç giderek artan yöresel talebi yerinde ve minimum
taşıma maliyeti ile karşılamak, üretim, pazarlama ve dağıtımı düzenlemektedir112.
Toplam 500 milyon dolarlık bir vergi ödemesi yapan çimento sektörü,
üretimin %25’ini ihraç etmektedir. Ülkemizde, şuan devlete ait çimento fabrikası
bulunmamaktadır. Sektör, 52 çimento fabrikası ile üretim ve ihracatta Avrupa
birincisi, dünyada ise yedincisi olma konumuna gelmiştir.
112
ÇİTOSAN, Türkiye Çimento Sektörü Ana Planı, 40. YIL, 1994, s.23
86
Sektör bugün 25 binin üzerinde istihdam sağlayan yıllık 1,5 milyar dolarlık
katma değeri 200 milyon dolarlık ihracat potansiyeli ve 400 milyon dolara yakın
vergi katkısıyla sanayide ve ülke ekonomisinde önemli yere sahiptir113.
1.1. Kapasite
113
ZÜLFİKAR Doğan, “Türkiye’nin Çimentosu, Betonu”, http://www.finansal forum.com.tr,
İstanbul, 2001 (03.04.2007)
88
114
Y.a.g.m.
89
662 milyon 253 bin 833 dolardır. Çimentonun tonu, 1988 öncesi, yani özelleştirme
öncesi dönemlerde 60 dolar iken, bugün 28 – 30 dolar arasında değişir115.
1.2. Üretim
115
Y.a.g.m.
90
amacı ile kuru sisteme çevrilmişlerdir. Halen ülkemizde yaş sistemde küçük
kapasiteli 3 fırın faaliyetini sürdürmektedir116.
116
DPT. VII. BYKO, “Çimento Sanayi Alt Komisyon Raporu”, s.23
91
1.3. Tüketim
Yıllar Üretim Tüketim Kişi Baş. Tük. Artış veya Azalış (%)
(bin ton) (bin ton) (kg/kişi) Üretim Tüketim Kişi Baş. Tük.
1985 17.581 15.797 312 11.71 14.21 11.43
1986 20.004 18.934 366 13.78 19.86 17.31
1987 21.980 23.362 442 8.88 23.39 20.77
1988 22.675 23.748 439 3.16 1.65 -0.68
1989 23.801 23.337 423 4.97 -1.56 -3.64
1990 24.416 23.799 421 2.58 1.81 -0.47
1991 26.261 24.329 422 7.56 2.23 0.24
1992 28.507 26.005 441 8.93 6.89 4.50
1993 31.366 29.778 494 9.64 14.51 12.02
1994 29.519 26.698 433 -5.89 -10.34 -12.35
1.4. İthalat
Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Dönemi’nde çimento arzı, çimento talebi
karşısında yetersiz kalmış, talep fazlalığı ithalatla karşılanmıştır. İkinci Beş Yıllık
Kalkınma Planı Dönemi’nde 1968 ve 1969 yıllarında çimento tüketiminin yurt içi
üretimden fazla olması nedeniyle ithalat yapılmıştır.
Üçüncü Kalkınma Planı Dönemi’nde arz – talep dengesi sağlanmış, 1976 yılı
dışında ithalat yapılmıştır. 1976 yılında Marmara bölgesindeki ihtiyacı karşılamak
üzere ÇİTOSAN kanalıyla 68 bin ton çimento ithalatı yapılmıştır.
1.5. İhracat
Yurt içi çimento satış fiyatını tespit etme yetkisi 6.12.1985 tarihinde
fabrikalara verilmiştir. Fabrikalar, maliyet ve rekabet faktörlerini göz önüne alarak
fiyatı belirlemektedir. Çimento fiyatlarının serbest bırakılmasının sonucunda çimento
sektöründe oluşan sermaye birikimi kapasite artırıcı yatırımlara ve yeni fabrikalar
kurulmasına yönlendirilmiştir. İhraç fiyatının belirlenmesinde ise dünya fiyatı esas
alınmaktadır.
ton çimento için, T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca belirlenen bir fon
ödemişlerdir.
Çimento fonu 1164 sayılı kararname ile T.C. Merkez Bankası ve T.C. Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı’nın denetiminde kurulmuş bir fon olup, Müstahsiller Birliği
tarafından yönetilmiştir. Fon gelirleri, fabrikalar arasındaki klinker ve çimento nakil
masraflarının bir bölümünün sübuansiyonunda çevre koruma, dökme çimento ve
hazır betona yönelik yatırımların finansmanında kullanılmıştır. 15.07.1995 tarihi
itibariyle çimento fonu uygulaması kullanılmıştır.
Toplam satış değeri 104,6 milyon ABD doları olarak belirlenen Afyon,
Ankara Balıkesir, Söke ve Pınarbaşı çimento fabrikaları için 1988 yılı Ekim ayında
açılan blok satış ihalesine altı firma teklif vermiştir. Bu firmalardan; Oyak beş
fabrikanın her birinin %51’i, Çanakkale Çimento, Balıkesir ve Pınarhisar Çimento
fabrikalarının %51’i, Eskişehir Çimento yalnızca Afyon Çimento’nun %51’i,
YİBİTAŞ Holding yalnızca Ankara Çimento’nun %51’i, Özgörkey A.Ş. yalnızca
Söke Çimento’daki kamu hisselerinin tamamı ve SCF ise Afyon Çimento’nun %51’i,
diğer dört çimento fabrikasının ise satışa çıkarılan tüm hisseleri için teklif
vermişlerdir117.
117
T.C. Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, “Türkiye Çimento Sektöründe ve Afyon,
Ankara, Balıkesir, Söke ve Trakya Çimento Fabrikalarının Özelleştirilmesine İlişkin Bir
Değerlendirme”, (1994), s.5
118
T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Türkiye Çimento ve Toprak Sanayi T.A.Ş., “1992 yılı
Raporu”, s. 3 - 4
97
— Denizli Çimento; 4.12.1992 tarihinde 35,050 bin ABD doları peşin, kalanı
12 aylık sürede ödenmek üzere 70,100 bin ABD doları karşılığında Modern Çimento
Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ne,
— Aşkale Çimento; 9.4.1992 tarihinde 1,158 bin ABD doları peşin, kalanı
30.11.1994 tarihine kadar 4 ayrı tarihli bono ile ödenmek üzere 31,158 bin ABD
doları karşılığında Erzurum Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ne,
- Bartın Çimento; 6.5.1993, 5,142,167 ABD doları peşin kalanı en son ödeme
tarihi 6.5.1995 tarihli üç bono karşılığında, tamamı 20,568,669 ABD dolara Rumeli
Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ne,
Tablo 9’da blok satış yöntemiyle özelleştirilen fabrikalar, Tablo 10’da blok
satış ve halka arz yöntemiyle özelleştirilen fabrikalar, Tablo 12’de ise İMKB’de
hisse senedi satışı gerçekleştirilen fabrikalarla ilgili bilgiler verilmiştir. 1994 sonu
itibariyle, özelleştirme uygulamalarının başladığı tarihten itibaren 14 çimento
fabrikası blok satış yöntemiyle, 2 fabrika blok satış ve halka arz yöntemiyle, 5
fabrika halka arz yöntemiyle özelleştirilmiştir.
Satış Bedeli
Fabrika Adı Blok Satış Satılan Satın Milyon Bin
Tar. Koi Koi Payı Alan (TL) ABD
Payı (%) (%) Kişi/Kur Doları
uluş
1) Ankara Çimento 99,30 99,30 SCF 77,097 33,000
2) Balıkesir Çimento 98,30 98,30 SCF 53,734 23,000
3) Pınarhisar 99,90 99,90 SCF 58,407 25,000
Çimento
4) Söke Çimento 99,60 99,60 SCF 25,699 11,000
5) Gaziantep 99,73 99,73 Rumeli 434,267 52,696
Çimento Holding
6) İskenderun 100,00 100,00 OYAK 509,036 61,500
Çimento H. Ömer
Sabancı
7) Trabzon Çimento 100,00 100,00 Rumeli 268,253 32,551
Holding
8) Denizli Çimento 100,00 100,00 Modern 579,377 70,100
Çimento
9) Çorum Çimento 100,00 100,00 YİBİTAŞ 296,730 39,000
Holding
10) Sivas Çimento 100,00 100,00 YİBİTAŞ 249,253 29,400
Holding
11) Ladik Çimento 100,00 100,00 Rumeli 553,063 57,599
Holding
12) Şanlıurfa Çimento 100,00 100,00 Rumeli 551,212 57,406
Holding
13) Bartın Çimento 99,78 99,78 Rumeli 200,545 20,569
Holding
14) Aşkale Çimento 100,00 100,00 ERÇİMS 328,436 31,158
AN
TOPLAM 4,189,109 539,979
20,000,000 16,813,900
15,000,000 12,015,000
10,188,805 10,195,839
8,995,365 8,998,200
10,000,000
5,000,000
0
ÇİM ENTO KAPASİTETSİ ÇİM ENTO ÜRETİM İ ÇİM ENTO SATIŞLARI
6997
7000 3000 2809,929675
6000 2500
5000 3626 2000 1285,603116
4000 1500
3000
1000
2000
1000 500
0 0
ÖZELLEŞTİRME ÖZELLEŞTİRME ÖZELLEŞTİRME ÖNCESİ ÖZELLEŞTİRME
ÖNCESİ SONRASI SONRASI
G Özelleştirme
Grafik 2: ra fik 2 :Ö zeSonrası
lle ş tirme
FiiliSYatırım
o nra s ı Harcamaları
Fiili Ya tırım H a rca ma la rı
183,838
2 0 0 ,0 0 0
1 8 0 ,0 0 0
1 6 0 ,0 0 0
128,249
1 4 0 ,0 0 0
110,548
1 2 0 ,0 0 0
1 0 0 ,0 0 0
63,665
8 0 ,0 0 0
6 0 ,0 0 0
26,669
24,984
21,824
4 0 ,0 0 0
14,310
14,934
15,577
10,018
12,424
11,356
1,557
6,192
4,990
3,468
1,857
1,534
2,415
2 0 ,0 0 0
443
603
795
7
0
LALAPAŞA
ANKARA
GAZİANTEP
GÜMÜŞHANE
ADIYAMAN
KURTALAN
AŞKALE
PINARHİSAR
ŞANLIURFA
AFYON
BATRIN
TRABZON
ELAZIĞ
KARS
SİVAS
BALIKESİR
ERGANİ
LADİK
VAN
ÇORUM
NİĞDE
SÖKE
DENİZLİ
İSKENDERUN
Sivas Çimento Fabrikası 1980 yılına kadar bir devlet şirketi olan
Sümerbank’a, sonra ise yine bir devlet şirketi olan ve 1992 yılında özelleştirilen
Sivas Çimento ve Toprak Sanayi T.A.Ş.’ye bağlı olarak faaliyetini sürdürmüştür. 25
Aralık 1992 tarihinde, 3 milyon ABD doları peşin, kalanı 24 aylık sürede ödenmek
üzere 29,400 bin ABD doları karşılığında Yibitaş Holding A.Ş.’ne satılmıştır.
Yibitaş ise; 1973 yılında Orta Anadolu’daki Yozgat şehrinde Yibitaş Yozgat
Çimento Fabrikası olarak kurulan anonim bir şirkettir. Bugün Yibitaş, nakliye,
inşaat, pazarlama, mühendislik, sigorta ve turizm dallarında çimento, beton, kraft
torba, tuğla, tahıl, un üretimi yapan ve 11 adedi üretim fabrikası olmak üzere toplam
17 şirketten oluşan bir “Şirketler Grubu” haline gelmiştir.
Fabrikanın Alman firması tarafından yapılan iki adet Humboldt marka farin
değirmeni vardır. 1968 model değirmenler Closedcircuit tipinde olup 3,2 m çapında
ve 6m uzunluğundadır. Farin değirmenlerinin kapasiteleri ayrı ayrı 50 ton/h’dir.
Fabrikanın 1943 yılında kurulmuş olan 4 adet açık çimento değirmeni mevcut
iken 1994 yılında bu dört değirmenin toplam kapasitesine sahip yeni bir kapalı
sistem çimento değirmeni kurulmuştur. Eski değirmenler; 2,2 m çapında, 14 m
boyunda 22,22 ve 16 ton/h kapasite de, yeni değirmen ise; 3,6 m çapında 12 m
uzunluğunda ve 80 ton/h kapasitedir. Eski üç değirmenin toplam kapasitesi 60 ton/h
ve tamamen merkezi sistem bilgisayar kontrollü üretim yapmaktadır.
106
Fabrikada 1991 yılında kurulan bir adet kömür değirmeni vardır. Tipi dikey
olan kömür değirmeninin markası Loesche’dir. Kömür değirmeninin kapasitesi 15
ton/h’dir.
1943 yılında (05 Haziran 1943) fabrika işletmeye açıldı. Yaş sistemle üretime
başladı. Yaş sistem bir döner fırın olarak yıllık 90,000 ton çimento üretim
kapasitesine ulaşmıştır.
- 1950 yılında ek üniteler devreye alınarak, üretim kapasitesi 190 bin tona
çıkarılmıştır.
- 1965 yılında yaş sistemden kuru sisteme geçilerek 460,000 ton/yıl proje
hazırlandı.
- 2000 yılında yeni kil ocağı alınmış ve atık su arıtma sistemi kurulmuştur.
Sivas Çimento Fabrikası çalışan sayısı 165, taşeron çalışan sayısı 75 kişidir.
Blok satış yönteminde ilk aşamada basın yayın organları aracılığı ile satış
duyuruları yapılmaktadır. Duyurularda, blok satışa sunulan şirketin adı, satılacak
KOİ payı, son teklif verme tarihi ve ihale yöntemine göre diğer bilgiler yer
almaktadır. Blok satış ihalelerinde, belirlenen son teklif verme tarihinden sonra KOİ
bünyesinde oluşturulan ihale komisyonu tarafından alınan tekliflerin
109
1994 yılında ise Sivas Çimento Fabrikası %50’lik hisselerinin devri ile
Fransız Lafarge Firmasına devredilmiştir. Bu devir bedeli dahi, özelleştirmedeki satı
bedelinin düşük olduğu iddialarını doğrular mahiyettedir.
Lafarge firmasına %50’lik hisse satışı ile ülkemize özelleştirme aracılığı ile
dolaylı da olsa yabancı yabancı sermaye girişi sağlanmıştır. Yabancı sermaye girişini
direk özelleştirmenin sonucu olarak göstermek doğru değilse de, özelleştirme
sonrasında özek sektörün kendisine ortak araması sonucunda yabancı sermayenin
geldiği de bir gerçektir.
Lafarge firması çimento sektöründe uluslar arası düzeyde tanınmış, pek çok
ülkede kendisine ait ve ortaklık şeklinde yatırımları olan ciddi bir kuruluştur. Yibitaş
A.Ş., Çorum ve Sivas Çimento’daki hisselerinin yarısını Lafarge’ye satarak
oluşturduğu ortaklık sonrasında 02.01.1995 tarihinse Sivas’ın şubesi olmuş ve
29.11.1995 tarihinde ise Sivas’la birlikte merkezi Ankara olan Yibitaş Lafarge Orta
Anadolu Çimento Anonim Şerketi (YLOAÇ A.Ş.) ne bağlı birer şube haline
getirilmişlerdir.
Dünyada klinker üretim prosesi “yaş” ve “kuru” sistem olmak üzere iki
şekilde gerçekleştirilmektedir. Sivas Çimento’da yaş sistem 1943’de kurulmuş, kuru
sistem ise 1965 yılında gelmiştir. Üretimde şuan ise kuru sistem kullanılmaktadır.
HAMMADDE
Kırma
Öğütme
Öğütme – Torbalama
Çimento
Personel, kapsam içi ve dışı diye iki ayrı kategoriye ayrılmakta ve bizzat
üretim departmanında çalışan işçi statüsündekilere “kapsam içi çalışanlar”, memur
ve yönetim kadrolarında çalışanlara ise “kapsam dışı çalışanlar” nitelendirilmesi
yapılmaktadır. Ayrıca işçi statüsünde olan kapsam içi çalışanlar mavi yaka olarak,
memur ve yönetim kadrolarında olan kapsam dışı çalışanlar ise beyaz yaka olarak
adlandırılmaktadır. İşte biz bu beyaz ve mavi yaka çalışanlarını özelleştirme süreci
ile birlikte yaş, tahsil ve kıdem bilgilerini tablolaştıracak olursak şöyle bir şekilde
karşılaşmış oluruz.
114
Özel sektör personel alımında diploma, hemşerilik, siyasi düşünce gibi klasik
ölçülerden çok “niteliklere önem vermekte ve bu çerçevede yabancı dil ve bilgisayar
bilgisini asgari nitelik olarak değerlendirmekte ve bu şartların kademeli olarak
işçilere de uygulanacağını belirtmektedirler. Personel alımı noktasında bu bir
gerçekliktir ve özelleştirme sürecinin en büyük göstergesidir. Özelleştirme öncesi
personel alımında özellikle Sivas’ın büyük kalkınma noktası olan fabrika Sivas
hemşerileri için önemli bir yapıya sahipti. İşçiler statüsündeki bireyler Sivas
halkından oluşmaktaydı. Fabrika Sivas için önemli bir kalkınma noktası olup çok
insanın ekmek kapısı olmuştur. Şuan ise özelleştirmeyle birlikte işçi sayısının
azaltılmış olup fabrikalaşma süreciyle birlikte insanın emeğine olan ihtiyacının
azalması sonucuyla Sivas halkı için çalışma kapısı olmaktan çıkmıştır. Zaten
yukarıdaki yaş, eğitim tabloları da bunun bir göstergesidir. Fabrikanın personel alımı
denildiği gibi artık hemşerilik ve diploma standartlarından çıkmış dil, bilgisayar gibi
yabancı kökenli bir sisteme dönüşmüştür.
Performansa dayalı çalışma sistemi ile çalışanların gelişim planı yıl içindeki
çalışmalarının değerlendirmesi gelecek yıllarda performansı artırması için nasıl
yardım, kaynak araçlar vereceği, karşılıklı görüşmelerle saptanmaktadır.
Özelleştirme öncesi üretim odaklı bir düşünce hakim olup, “üretim nasıl olsa
satarız” anlayışı hakimdir. Özelleştirme sonrası ise bu anlayış pazarda değişim,
ekonomik gelişme, yeni rakipler, yeni Pazar arayışı içerisinde değişikliğe uğramış
pazar odaklı bir düşünce sistemine dönüşmüştür.
Müşteriler ile ilgili bilgileri edinecek müşteri ilişkileri yönetimi şeklinde bir
sisteme dönüştürüldü. Önceki yapılan ziyaretler istenilenleri destekler şekilde olup
bu sistem bilgi sistemi şeklinde işlemeye konulmuştur.
Özelleştirme sonrası rakipler eskiye göre daha iyi analiz edilmeye başlanmış,
pazarlama verileri incelenerek rakiplerin müşteriye sundukları karşılaştırmalı olarak
ilişkiye konmuştur. Bu analizde rakip firmaların ürün numuneleri, pazarlama
teknikleri, Pazar davranışları incelenmeye konulmuş eksiklikler ve gerekenler için
çalışma sistemi uygulanmıştır. Pazarlama stratejisinde bu sistem uygulanışı için
gereken bir teknik uygulama olup, satış için ön bir çalışmadır.
kalmışlardır. Son yıllarda çevre bilincinin oluşmasına paralel olarak duyarlılık artmış
ve yetkililerden daha etkin önlemlerin alınması istenmiştir.
İşçi : 277
Memur : 70
Özelleştirme sonrası baz alınan farklı yıllara göre istihdam edilen kadrolu
personel sayısı ise şöyledir;
Yönetici çalışan : 8 8 8
Mühendis : 7 7 7
Memur / Teknisyen : 25 20 20
İşçi : 92 78 130
Yönetici - 8 8 8
Çalışan
Mühendis - 7 7 7
Memur 70 25 20 20
Birçok iş,fabrikanın asıl işi ve yan işi olarak yeniden değerlendirilmiş ve yan
işler alt işverene (taşeron) verilmiştir.
Temizlik - 14
Taşıma - 5
İstifleme - 17
Nakliye - 30
Yemek - 6
- 30 yaşını aşmamış
4) Adaylar sözlü mülakata alınıp, işin özelliğine göre özel mülakat teknikleri
kullanılarak seçimler yapılır.
0,8
0,7
0,6
0,5
0,4
0,3
0,2
0,1
0
1992 1994 1999 2007
Örneğin;
1,10
1,10
1,05
1,05
1,05
(1. Grup) (2. Grup) (3. Grup) (4. Grup) (5. Grup)
5’li grup sisteminde; asgari ücret 1. gruptan baz alınarak arttırılır. Grup
geçişlerinde ücretler yeniden belirlenir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
1979 sonrasının yeni bir akımı olarak, tüm dünyada ideolojik sınırları aşan bir
uygulama niteliğindeki özelleştirme, toplumsal yarar yaklaşımı ve sınai mülkiyeti
halk tabanına yaymak ya da piyasa ekonomisi mantığı yaklaşımı ile devlete gelir
sağlamak amaçlarıyla uygulanmaktadır.
Gerçek olan şudur ki, ekonomide bir kişiye istihdam sağlamak için
milyonlarca dolar yatırım yapılması gerekirken özelleştirme uygulamaları ile kapı
önüne konulan emekçiler işsizler ordumuzu büyütmüştür.
135
KAYNAKÇA
- GÖÇER, İlhan, Hak – İş, 16. Yıl Etkinlikleri, Hak – İş Yayınları, Ankara, 1994.
- http//www.canaktan.org./ekonomi/özelleştirme/türkçegiriş/htm.(22.02.2007)
- KIYMAZ, Halil, “İMKB’de Halka Arz Edilen Hisse Senetlerinin Uzun Dönem
Performansları ve Bunları Etkileyen Faktörler”, İMKB Dergisi, İstanbul, 1997.
- PETROL – İŞ, Petrol İş Yıllığı, 1992, Yayın No: 33, İstanbul, 1993.
-T.Ç.M.B., “50 Yıl Çimento ve Beton Dünyası”, Sayı 12, T.Ç.M.B. Yayın Organı,
Ağustos, 2007