Professional Documents
Culture Documents
A T AT Ü RK Ü NĐ V E RS Đ T E S Đ
S O S Y AL B Đ L Đ ML E R E N S T Đ T ÜS Ü
F E L S E FE AN AB Đ L Đ M DA L I
Kemal BAKIR
TEZ YÖNETĐCĐSĐ
Doç. Dr. Nevzat CAN
ERZURUM – 2007
I
ĐÇĐNDEKĐLER
Sayfa No
ÖZET…………………………………………………………...………………………III
ABSTRACT……………………………………………………………………………IV
TABLOLAR VE ŞEKĐLLER DĐZĐNĐ………………………………….………………V
ÖNSÖZ……………………………………………….…………………………..….…VI
GĐRĐŞ………………………………………………………………………….….……...1
BĐRĐNCĐ BÖLÜM
1. JOHN DEWEY…………………….…………………………...…..……….…...…...7
1.1 John Dewey Kimdir? …………………………………………….…….…....7
1.2 John Dewey ve Pragmatizm…………………………………..………….….8
1.2.1 Pragmatizm nedir?............................................................................8
1.3 John Dewey’in Felsefesi……………………………………………..…..…11
1.3.1 Felsefenin anlamı ve felsefi yöntem………………………...……12
1.3.2 Geleneksel ve modern felsefenin eleştirisi………………….....…15
1.3.3 Felsefenin yeniden inşası…………………………………...….…19
1.4 John Dewey ve Eğitim…………………………………………...…………22
ĐKĐNCĐ BÖLÜM
2. DEMOKRATĐK EĞĐTĐM………………………………………………………...…25
2.1 Demokrasi Nedir?..........................................................................................26
2.2 John Dewey ve Demokrasi…………………………………………………27
2.3 Demokrasi ve Eğitim………………………………………………….……32
2.3.1 Demokratik toplum ve demokratik eğitim………………..…...….35
2.4 Demokratik Eğitim Kuramları………………………………………......… 42
2.4.1 Đlerlemecilik (Progressivism)…………………………………..…43
2.4.2 Yeniden Kurmacılık (Reconstructions)……………………..……47
2.4.3 Yapılandırmacılık (Constructivism)………………………...……50
II
SONUÇ…………………………………………………………………………...……73
KAYNAKÇA……………………………………………………………………..……77
ÖZGEÇMĐŞ……………………………………………………………………….……81
III
ÖZET
YÜKSEK LĐSANS TEZĐ
JOHN DEWEY VE DEMOKRATĐK EĞĐTĐM
Kemal BAKIR
Danışman: Doç. Dr. Nevzat CAN
2007-Sayfa: 81+7
ABSTRACT
MASTER THESIS
JOHN DEWEY AND DEMOCRATIC EDUCATION
Kemal BAKIR
Supervisor: Associate Prof. Dr. Nevzat CAN
2007-Pages: 81+7
Jury: Associate Prof. Dr. Nevzat CAN
Prof. Dr. Mustafa YILDIRIM
Assistant. Prof. Dr. Abamüslim AKDEMĐR
John Dewey is one of the important philosophers and educationalists of the 19th
and 20th centuries. His philosophy and educational thought aim to shape his country’s,
USA, educational thought and to bring about an enlightenment in American thought.
Therefore, he tried to develop an educational model which is in accordance with the
social system and in which the individual and the socialization are considered. Hence,
he put forward “the democratic education theory” which he thought to be in accordance
with the scientific, social and politic improvements.
Democratic education, in reality, is not a term he directly coined but it was
called as democratic education in that democracy comprises almost the whole part of
this philosophy and educational thought. Progressivism, reconstructions, and
constructivism, which comprise the theoretical dimension of Dewey’s educational
philosophy, are presented thoroughly with democratic principles.
Active learning approach and creative problem solving method which were
supported by functionalist psychology determining the method and the contents of the
education, and student-centered education which he put forward in accordance of these
theories are naturally shaped according to his democracy thought. This study will
critically investigate John Dewey’s philosophy and his thought of democratic education.
Key Words: John Dewey, Democratic Education
V
ÖNSÖZ
temellendirmek için harcamış, kitap, makale, rapor ve bildiri olmak üzere birçok
çalışma yapmıştır.
Bu araştırmada, günümüz eğitim anlayışında oldukça etkili olan John Dewey ve
Demokratik Eğitim düşüncesi ana başlıklarıyla ele alınarak etkileri açıklanmaya
çalışılacaktır. Çalışmada, eser, görüş ve önerileriyle yardımını esirgemeyen hocam ve
danışmanım Doç. Dr. Nevzat CAN’a ve her zaman bana destek veren aileme teşekkür
ederim.
GĐRĐŞ
Đnsanlık ilkel topluluktan uygar bir toplum olma, insan da kendini bilme ve
doğaya egemen olma yolunda tarihin her aşamasında çeşitli problemlerle karşı karşıya
gelmiştir. Problem, insanın onu fark etmesiyle ve insanla birlikte var olan, yaşamın her
anında ve alanında mevcut, yaşama ve var olma mücadelesinde onun doğasını kuşatan
bir fenomendir. Bilinmeyeni ortaya çıkarmak, bilmek, ona hükmetmek ve onu
kullanarak bir sonrakini ele alıp çözmek, sonra bir başkası ve daha sonra bir başkası…
Ondan bağımsız gibi ortaya çıkan ile arasındaki ilişki ve onun bir başkasıyla bağlantısı
şeklinde uzayıp giden problemler yumağıdır insan yaşamı. Bunlar, hayat normal akışını
sürdürürken gündelik yaşamın içinden belirir, bazıları ise meraktan dolayı özellikle
seçilmiş problemlerdir.
1
Fatma Varış, Eğitim Bilimine Giriş, Đstanbul, Alkım Yay, 1998, s. 7.
2
boyutta eğitimi biçimlendiren ve ona yön veren düşünceler, bir felsefe disiplini olan
eğitim felsefesinin konu alanı içerisindedir. Uygarlığın başlangıcından bu yana, bütün
felsefe disiplinlerinde olduğu gibi, eğitim felsefesinde de tam bir uzlaşma söz konusu
değildir. Fakat çeşitli dönemlerde farklı toplumlarda, toplum yapısı ve çağın anlayışına
göre değişik eğitim anlayışları kabul görmüş ve diğerleriyle birlikte yeni arayışlar
devam etmiş, zamana paralel olarak da baskınlıkları değişmiştir.
Aslında ortaçağdan bugüne dek insanlık tarihindeki pek çok düşünce yeni ortaya
çıkmış değil, felsefi refleksiyonu vurgular biçimde, geçmişin, özellikle de antik Yunan
düşüncesinin zamana göre yeniden yorumlanması biçimindedir ya da kökenleri oraya
kadar uzanır. Đnsana ait bir problem olarak eğitim düşüncesi de aynı şekilde bir seyir
içerisindedir. Đlkçağdan beri süre gelen spritüalist- materyalist karşıtlığı bugün de belki
biçimi değişmiş olmakla birlikte mevcudiyetini korumaktadır. Demokritos’un maddi
ontolojisine karşılık Platonik idealizm ve Aristoteles’in realizmi ve de buna bağlı olarak
ortaya çıkan epistemolojik realizm ve idealizm bu tür çatışmaların belki de felsefi
anlamda ilk örnekleridir. Bu tür ikili karşıtlıklar eğitimi de yine ontolojik materyalizm-
spritualizm ve idealizm- realizm dolayısıyla epistemolojik rasyonalizm-emprizm gibi
farklı düşüncelerin yorumu ile karşı karşıya getirmiştir.
2
Cemil Güzey, “Felsefe ve Eğitim” Felsefelogos, Sayı:10, 2002/2, s. 7.
3
Bu bağlamda realizm, eğitimi bir bilim olarak ele alma eğiliminde olup,
içeriğinin ve yöntemlerinin tamamen bilimsel olması gerektiğini savunur. Bilimsel
olarak ispatlanmış bir şeyin göreceliği söz konusu değildir. Bu bağlamda, eğitim de bir
bilim olduğu için, eğitimin amaçları ve bu amaçlar doğrultusunda organize edilecek
yaşantılarında da bilimsel bir yaklaşımla belirlenmesi, düzenlenmesi gerekir. Realizmde
de, idealizmde olduğu gibi bir evrensellik söz konusudur, fakat realizm evrensel olanı
birebir somut gerçekliğin kendisiyle sınırlaması ve belirlemesi bakımından farklılık
gösterir. Bir düzene duyulan ihtiyaç, toplumsallık için olduğu kadar birey ve onu ele
alan her şey için gereklidir. Bu çerçevede insanın kendini gerçekleştirme sürecinin en
temel dinamiği olan eğitimin ise özellikle bir sistematiğe ihtiyacı vardır.
Đdealizm ve realizm insana ait tüm problemlerde olduğu gibi eğitim üzerine ileri
sürülen düşüncelere de ontolojik zemin ve metodolojik tutum oluştururken, hümanizm,
natüralizm ve diğer eğitim felsefesi akımları da bu doğrultuda temellenmiş, eğitimin
amaçları ve işleyişi noktasında yol gösterici olmuştur. Fakat yine de bunların hepsi
eğitim için birer temel olma durumundadır. Bu vesile ile söz konusu akımlar daha sonra
ortaya çıkacak olan eğitim akımlarına ya kısmen ya da tamamen dayanak
oluşturmaktadır.
3
A. g. e., s. 7.
4
Eğitimde etkili ve de önemli olan bir başka düşünce de natüralizmdir ki, önemini
etkisinin büyüklüğünden alır. Natüralizm daha pozitivist bir çizgide gözlemlenebilir
olgular üzerinden hareket eder ve ontolojik manada insanı doğanın ayrılmaz bir parçası
olarak görür. Bu sebeple eğitimde beşeri bilimlerin suni bir kandırmaca olduğunu iddia
ederek doğa bilimlerini esas alır. Önde gelen temsilcisi Fransız filozof Jean Jacques
Rousseau’dur. Rousseau’nun eğitim üzerine düşünceleri, özellikle de eğitimde özgürlük
düşüncesi onun sosyal felsefesi ile de paralellik gösterir dolayısıyla daha sonraki eğitim
ve toplum felsefelerini, bilhassa Dewey’i oldukça etkilemiştir.5 O, insanların doğal
halde iken özgür ve ahlâki anlamda iyi olduklarını fakat doğadan kopuşla ahlâki
bozulmanın ve özgürlüğün kaybolmaya başladığını belirtir. Bu nedenle insanlar
özgürlüklerinin güvenceye alınması ve de doğal olana yakınlıklarının sağlanması için
yönetim ve idare haklarını sözleşme ile devlete devrederler. Devlet, toplumun eğitim,
özgürlük, çeşitli siyasal ve sosyal haklarını korumakla sorumludur. Rousseau’nun bu
düşünceleri aynı zamanda Fransız Đhtilali’nin ve Aydınlanma’nın tohumları da
sayılabilir.
4
Frank Thilly, Felsefe Tarihi kitap bir, çev. Đbrahim Şener, Đstanbul, Sistem Yay, 1995, s. 308.
5
Hüseyin Bal, John Dewey’in Eğitim Felsefesi, Đstanbul, Kor Yay, 1991, s. 23.
5
19. ve 20. yüzyılda toplumlar özgür, demokratik, bilgi toplumu olma yolunda
önemli adımlar atmış ve bunu da eğitimle gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Bir bilim
felsefesi olarak ortaya çıkan pozitivizm 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın ilk yarısında
ektisini kuvvetle hissettirmiş, doğa bilimlerine ait problemlerin yanı sıra bilgi ve bilimin
sosyal boyutuna binaen toplumsal problemlere de bu çerçevede çözüm aranmasına,
sosyal bilim düşüncesinin doğmasına yol açmıştır. Bu oluşum, bilgi ve bilim açısından
faydacı ve indirgemeci bir yaklaşımı temele almıştır.6 Toplumsal bir kurum olarak
eğitimin de bu çerçevede ele alınması kaçınılmaz olduğundan, eğitim felsefesinde yeni
bir çığır açılmış, eğitimde eski, geleneksel düşünceler yerine, bilgi toplumunun bir
gereği olarak pozitivist, özgürlük ve demokrasi temelli düşünceler benimsenmiştir.
Bilimsel ve ekonomik üstünlüğü yakalama arzusu, ulusları daha iyi bir eğitim
sistemi oluşturma yolunda arayışlara itmiştir. Bu arayışlar bilimsel ve ekonomik alanda
6
Yüksel Özden, Eğitimde Yeni Değerler, Ankara, Pagem A Yay, 2005, s. 58.
6
üstün olan ulusların bilim ve eğitim anlayışlarına doğru yönelmiştir. Genellikle son iki
yüz yılın baskın bilim anlayışı pozitivizm ve bunun faydacı yorumu revaçta
olduğundan, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ulus yukarıda bahsi geçen
pragmatist düşüncenin eğitim anlayışını benimseyerek uygulamaya koymuştur.7 Bilgi
toplumunun önündeki en büyük engel olarak görülen gelenekselliğin bilimsel olmadığı
kanaati, bilimsel bir toplum arzusu ile gelişme-ilerlemenin tek yolunun bilim olduğu
düşüncesini doğurmuş ve bilimsel üstünlüğü sağlama yolunda pozitivizm oldukça kabul
görmüştür. Pozitivizmden etkilen Türk düşünce adamları bunu eğitim sistemi içine
yerleştirmeye özel bir çaba sarf etmiştir. Hatta Cumhuriyetin kurulmasından sonra,
pozitivizmin eylemsel ve faydacı biçimini simgeleyen pragmatizmin önde gelen
temsilcilerinden olan Amerikalı filozof ve pedagog John Dewey Türkiye’ye davet
edilmiş, Türk eğitim sistemi üzerinde tetkik ve incelemelerde bulunmuş ve bir tavsiye
raporu hazırlamıştır. Pragmatizmin önderleri olan William James ve özellikle de John
Dewey’in düşünceleri Mehmet Emin Erişirgil ve Avni Başman aracılığıyla Türk fikir
hayatında ve Türk eğitim sisteminde de oldukça etkili olmuştur.8 Pragmatik eğitim
felsefesi pek çok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de bugün bile etkili bir düşünce olarak
varlığını sürdürmektedir.
7
Sabri Büyükdüvenci, Eğitim Felsefesine Giriş, Ankara, Siyasal Kitabevi, 2001, s. vii.
8
Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Đstanbul, Ülken Yay, 1999, s. 427.
7
BĐRĐNCĐ BÖLÜM
1. JOHN DEWEY
John Dewey, Charles Darwin’in “Türlerin Kaynağı” (The Origin of Species) adlı
çok ses getiren kitabını yayımladığı yıl olan 1859’da* ABD, Bulington, Vermont’da
doğdu.9 1879’da Vermont Üniversitesinden mezun oldu. 1884’de John Hopkins
Üniversitesinden doktora derecesini aldı. Michigan Üniversitesinde başladığı akademik
kariyerini 1894’de Chicago Üniversitesinde felsefe, psikoloji ve pedagoji bölümleri
başkanı olarak devam ettirdi. 1905 ten emekli olduğu 1930 yılına kadar Columbia
Üniversitesinde dersler verdi, çalışmalarda bulundu.10 Bu sırada çok yönlü bir filozof ve
eğitimci olarak değişik ülkelerde gezi ve incelemelerde bulundu. 1919–1921 yılları arası
Japonya ve Çin’de konferanslar verdi. 1928 de Sovyetler Birliğinin okullarını ve eğitim
sistemini inceledi. 1924’te Atatürk’ün daveti üzerine Türkiye seyahatine çıktı. Türk
eğitim sistemi üzerinde tetkik ve incelemelerde bulunarak bir tavsiye raporu hazırladı.11
Dewey 1952 yılında ABD’de öldü.
Dewey, önde gelen Amerikan filozoflarından biri, hatta bir iddiaya göre en
büyüğüdür. Dewey’in bir “Amerikan filozofu” olması coğrafi olgu biçiminde mensubu
olduğu ve yaşadığı ülkeye binaen basit bir ifade olmaktan çok O’nun felsefesinde
Amerikalılığın belirgin bir ayrımla etkin olmasıdır. 19. yüzyıl “Amerikan
12
demokrasisinin filozofu” olarak da görülen Dewey felsefi düşüncelerini öylesine
başarılı bir biçimde yaşattı ki, bu düşünceler Amerikan halkının yol göstericisi ve
vicdanı oldu. Bu etki ile bir kuşak için, Dewey fikir beyan ettiği müddetçe
aydınlatılmadık bir konu olmadığını söylemek bile abartısız sayıldı.13
*
Đlginç bir tesadüftür ki Dewey bütün felsefesini Darwin’in bu kitapta ileri sürdüğü teoriler üzerine temellendirmiş,
her fırsatta vurgu yapmış ve hatta “Darvin’in Felsefedeki Etkisi” (The Influence of Darwin on Philosophy) konulu
bir ders vermiş, bu ders metni daha sonra aynı başlık altında yayınlanmıştır. Bkz. John Dewey, The Influence of
Darwin on Philosophy, New York: Henry Holt and Company, 1910.
9
Gerald L. Gutek, Eğitime Felsefi ve Đdeolojik Yaklaşımlar, çev. Nesrin Kale, Ankara, Ütopya Yay, 2001, s. 93.
10
John R. Shook, Amerikan Pragmatizminin Öncüleri, çev. Celal Türer, Đstanbul, Üniversite Kitabevi, 2003, s.109.
11
Jay Martin, The Education of John Dewey, New York, Columbia Universty Press, 2002, s. 337.
12
Robert Horwitz, “John Dewey” History of Political Philosophy Đçinde, Edit: Leo Strauss & Joseph Cropsey,
Chicago, The Universty of Chicago Press, 1987, s. 851.
13
Robert B. Talisse, On Dewey The Reconstruction of Philosophy, New York, Wadsworth, 2000, s. 1.
8
14
Frederick Mayer, Yirminci Asırda Felsefe, çev. Vahap Mutal, Đstanbul, Dergâh Yay, 1992, s. 82.
9
15
Ahmet Cevizci, Paradigma Felsefe Sözlüğü, Đstanbul, Paradigma yay, 2005, s. 1746.
16
William James, Pragmatism and four essays from The Meaning of Truth, New York, Meridian Books, 1959, s. 11.
17
William James, Faydacılık, çev. Tufan Göbekçin, Ankara, Yeryüzü Yay, 2003, s.28
18
John Dewey, Essays in Experimental Logic, New York, Dover Publications, Inc, 1916, s. 330.
10
pragmatizme açılır, o da bunların kendine dönük yönünü ele alır, fakat hepsi de
birbirinden farklı olmasına rağmen kendi alanlarına gitmek için bu koridordan geçmek
zorundadırlar. Bu bağlamda pragmatizm elde edilmiş bir takım sonuçlar değil, sonuçlara
ulaşmada bir yöntem olarak araştırmacı bir tutum sergilemektir.19
19
James, Faydacılık, s. 31.
20
Necmettin Tozlu, Eğitim Felsefesi, Đstanbul, MEB Yay, 1997, s. 57.
21
Walther Kranz, Antik Felsefe, çev. Suad Y. Baydur, Đstanbul, Sosyal Yay, 1994, s. 58.
22
John Dewey, Demokrasi ve Eğitim, çev. Tahsin Yılmaz, Đzmir, Ege Üniv Edebiyat Fak Yay, 1996, s. 376.
23
James, Faydacılık, s. 33.
11
Dewey’in düşüncelerini yeniden ele almış ve onun sosyal felsefesi üzerine peç çok
inceleme ve çalışmalar yapmıştır.
24
A. Kadir Çüçen, Bilgi Teorisi, Bursa, Asa Yay, 2001, s. 240.
25
Bal, a. g. e., s. 16.
26
Talisse, a. g. e., s. 32.
27
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 373.
12
düşüncesinden etkilenerek işe başlasa da daha sonra bunu yadsımıştır. Dewey Hegel’in
geist düşüncesinin yeni tuhaf bir mantık, kesinlik ve tanrı anlayışı ortaya koyduğunu,
böylece rasyonalizme vardığını belirtir ve geleneksel metafizik kapsamında eleştirir.28
Fakat Dewey’de, Hegel’in monist (tekçi) düşüncesinin, değişme ve gelişmeye dayalı
diyalektik tarih felsefesinin etkisi, devam etmiş ve bunu şeklen benimseyip evrimselci
bir mantığa büründürüp doğallaştırarak29 Kant’ın transandantal felsefesi ile
harmanlamış ve Đngiliz empirist geleneğini de eleştirerek bunda bir yeniden
yapılandırma yoluna gitmiş, ısrarla deneyselciliği savunmuştur.
Dewey’in felsefesi, eylemleri deneyimle eş tutması ve bilmeyi deneyime
dayandırması bakımından experimantalizm (deneyselcilik), pragmatist düşünce
çizgisinde, pratik olarak, düşünce ve eylemleri gerçek yaşamdaki sonuçlarıyla ölçmesi
bakımından eylemsel faydacılık, bunları araçlar olarak belirlemesi bakımından da
enstrümantalizm ya da araçsalcılık, olarak bilinir.
28
John Dewey, Experience and Nature, London, George Allen & Unwin, Ltd, 1929, s. 50.
29
Richard Rorty, Felsefe ve Doğanın Aynası, çev. Funda Günsoy Kaya, Đstanbul, Paradigma Yay, 2006, s. 11.
30
Dewey, a. g. e., s. 51.
13
yol açmıştır. Bu insanın yapısal bir özelliğidir. Bunun ideal bir hakikat olarak salık
verilmesi insana hiçbir şey kazandırmaz, aynı şekilde, insanın kendini izahında çekici
ve hoşnutluk verici olan ya da yalın gerçeklik için saf hakikati kendine özgü ilişkide
akıla mal etmesi de ona hiçbir şey kazandırmaz. Đlk yol dogmayı özendirir ikincisi de
mit’i ifade eder. Bu bağlamda bilgi sevgisi, bu sevgi uğruna adanmış ahlâki bir
idealdir.31 Gerçekliğin ahlâki idealler ile karakterize edilmesi, onun doğal bütünlüğe ve
bilime aykırı bir biçimde metafiziğin alanı içinde ele alınmasına yol açar. Nitekim öyle
de olmuştur, geleneksel güçlü alışkanlıklar insan ve doğasını bütünlüğünden ayrı olarak
ele alınmış ve metafiziğe yönelmiştir. Ahlâk teorileri her fırsatta metafiziksel
bölünmüşlüğü körüklemiştir.32 Dewey bu noktada pozitivist tavrını güçlendirerek
konuya, Kant’ın saf pratik aklın diyaektiğinde yaptığı, saf pratik akıl’la saf teorik aklın
alanını, başka bir deyişle felsefe ve bilimin alanını ayırma çabasını andırır mahiyette,
fakat yine de aklı teorik ve pratik olarak ayırmasını ve bir ideal’in varlığını ve bunun
doğanın kendisinden farklı bir yerde özne numen ilişkisi çerçevesinde ele alınmasını
yadsıyarak farklı bir bakış açısı ile yaklaşır.33 O’na göre felsefe bir bilim olmamakla ve
de felsefenin bilim dışı boyutları da mevcut olmakla birlikte34 felsefe insanın doğal bir
özelliğidir fakat bu bir ideale değil pozitif anlamda bilime dolayısıyla da doğaya yöneliş
olmalıdır. Bu yöneliş insana onu dolayısıyla da kendini bilme yoluyla özgürlüğünü
kazandırır.
Dewey, felsefenin insani bir nitelik olarak bütünlüğü bilme isteği olduğu ve
kendi başına bir bilim olması bir yana onun bilimsel bilgi ile ayrıldığı noktasında Kant
ile hemfikir olmasına rağmen Kant’ın bütünlüğü metafiziksel ve ahlâki bir ideal olarak
belirlemesi ve ona yönelmesini tıpkı Platon ve Aristoteles’te olduğu gibi bir
bölünmüşlüğe ve doğanın dışında başka bir gerçekliğe ima olarak görür ve bu yönüyle
35
eleştirir. Dewey, felsefe ya da bilgelik sevgisi olarak izah edilen şeyin doğaya ait bir
şey olduğunu ve bu çerçevede ele alınması gerektiğini ifade eder. O’na göre, bilgelik,
dünyevi olanın, yani insanın idaresine bağlı olmasına rağmen insan, onu gerçek şartların
31
A. g. e., s. 51.
32
John Dewey, Human Nature and Conduct: An Introduction to Social Psychology, New York, Modern Library,
1922, s. 43.
33
A. g. e., s. 44.
34
Rorty, Felsefe ve Doğanın Aynası, s. 236.
35
Dewey, Experience and Nature, s. 56.
14
36
A. g. e., s. 55.
37
A. g. e., s. iii.
38
A. g. e., s. iii.
15
Dewey’in bakış açısıyla, evrim teorisi gerçeğin ta kendisine işaret etmiştir. Buna
ait bir felsefi temelin oluşturulması da bir yeniden inşa girişimiyle irdelenmedik,
aydınlatılmadık hiç bir nokta kalmaması gibi bir endişeyi beraberinde getirir. Bu
sebeple Dewey başlangıçtan 20. yüzyılın ilk yarısına kadar tüm felsefe tarihini gözden
geçirmiş, kayda değer bulduğu noktalarda çıkarım ve eleştirilerde bulunmuştur. Burada
konu bütünlüğü açısından ana hatlarıyla belli başlıları ele alınacaktır.
Dewey geleneksel felsefe eleştirilerini ilkçağdan ve özellikle de Yunan
düşüncesinden başlatır ve deneysel yöntemin benimsenmemesinin sebebini toplumsal
inanç, değer yargıları ve ahlâki alışkanlıkların baskın gelmesine bağlar. O’na göre,
Yunanistan’da yaratıcı tasavvur genellikle sanat ya da zanaat biçimde ortaya çıkmış, ne
zaman bir hareketlenme içinde olsa hemen bir şekilde, mutlak, şüphe edilemez olarak
sabitlenmiş inanç ve alışkanlıklar ile bağdaştırılarak onların gölgesi altında gerçek
anlamından sapmış ve tutsak olarak var olmuştur. Çünkü sosyal sınıfların ve köleliğin
var olduğu siyasal yapılanma özgürlük yolundaki bu düşünceleri kendi işleyişine bir
tehdit olarak görmüş ve müsaade etmemiştir. Bu tahakküme rağmen Atinalılar gözlem,
araştırma ve akıl yürütme özgürlüğü ve olağan üstü mantıksal muhakeme gücü
kazanmışlar fakat deneysel yöntemin genel ve sistematik işlevini ertelemiş, göz ardı
etmişlerdir. Zaten yaratıcı düşünce müteşebbisleri de genelde sosyal sınıf olarak sadece
köleliğin bir üstünde olan zanaatkâr ve işçi sınıfındandı. Bunların gerçek bilgi ve
yöntem anlayışları da saygınlık ve otorite eksikliğinden dolayı sanatsallıktan yoksun ve
yavandı.39 Bu da pek kayda değer bir mahiyette değildir.
Bunlara rağmen, bu mutlakıyetçi Yunan düşüncesi içerisinde nadir de olsa umut
verici gelişmeler de yok değildir. Dewey’e göre, filizlenmeye başlayan sofistik düşünce
biçimi bunun en güzel örneğidir. Fakat sofistlerin şüpheciliği geleneksel mutlakıyetçi
Yunan düşüncesi ile çatıştığı için Platon ve Aristoteles tarafından eleştirilmiş ve
dışlanmış, bu da sofistlerin kötü bir üne sahip olmalarına, toplum tarafından inançlara
ters düşünceler ileri sürdükleri gerekçesiyle suçlu sayılmalarına yol açmıştır. Toplumun
bu nefreti, şüpheciliğin ilk izlerini görebileceğimiz Sokrates’in de sofistler ile aynı
düşünceleri paylaştığı iddiasıyla öldürülmesine sebep olmuştur.40
39
John Dewey, Reconstruction in Philosophy, New York, Mentor Books, 1953, s. 36.
40
A. g. e., s. 37.
16
Her türlü düalizme karşı olan Dewey, bu konudaki eleştirilerini Platon üzerine
yoğunlaştırır ve O’nun iki dünya görüşünü (görünüşler dünyası - idealar dünyası)
bölünmüşlüğe ve dolayısıyla da epistemolojik düalizme vardığı için kabul edilemez
olarak nitelendirir. Dewey’e göre Platon’un görünüşler dünyası diye nitelendirdiği yer
bizim sıradan deneyimlerle yüzleştiğimiz değişme ve bozulmanın dünyasıdır. Bu dünya,
biz tecrübe edeli beri sürekli bir değişim halindedir, bu değişim içerisinde yeni olan bir
şeyin bilgisine sahip olmak imkânsızdır. Bu nedenle böyle bir dünya hatalarla dolu,
anlaşılmazdır. Platon da bizzat bunun farkında olmakla birlikte, ayrıca adalet ahlâk gibi
değerlerin de bu dünyada mükemmel olarak bulunmasının olanaksız olduğunu
düşündüğünden dolayı görünüşler (gölgeler) dünyasına karşılık her türlü mükemmelliği
ve gerçekliği barındırdığını iddia ettiği idealar dünyasını ileri sürer. 41
Dewey’e göre, Platonik düşünce açısından bilgi, tümel bilgi şeklinde bilimsel bir
karaktere büründürüldüğü için değerini yitirmiştir. Çünkü bilimin ilgilendiği değişimler
dünyası metafiziksel bir şekilde ayrılmış, onun bilinme biçimi kendine özgü inanç,
tutum ve yöntemlerle açıklanmış ve felsefi refleksiyon epistemolojik olarak
aşağılanmıştır.42 Düşüncenin kendi üzerine kıvrılması, dönmesi anlamında refleksiyon,
düşüncenin değeri ve geçerliliğinin sınandığı, belirsizlik, şüphe, çok seçeneklilik,
araştırma, hipotez, varsayımsal deneme ya da deney gibi kesin bir sonuca varmamış
etkenlerin oluşturduğu durumlarda ortaya çıkar ve düalistik metafizik için olduğu kadar
idealist ontoloji için de hayati derecede önem taşır. Fakat naturalistik metafizik,
refleksiyonu, bizzat kendisi olarak doğada meydana gelen olaylar üzerine yoğunlaşmak
ve onlara bir anlam vermek maksadıyla ele alır ve bu yönüyle sınırlar.43 Başka bir
deyişle natüralistik metafizik, refleksiyon’un bilimsel bilgi anlayışıyla bağdaşan yönünü
benimsemiştir. Dewey’in burada ısrarla üzerinde durduğu nokta Plâtoncu idealizmin
felsefi bilgiyi tümelin yani ideaların bilgisi olarak bilimsel bilgi biçiminde düşünmesi ve
varlık ve bilgi anlamında bir ayrıma gitmesidir.
Dewey’e göre, bu ayrımlar felsefeyi aralarında farklı varlık türlerini barındıran
metafiziksel düalizme sürükler. Ayrıca Platon’un felsefesinde görünüşler dünyası ve
idealar dünyası arasında özde metafiziksel bir karşıtlık vardır. Bu da faklı bilgi türleri
41
Talisse, a. g. e., s. 25-26.
42
A. g. e., s. 26.
43
Dewey, Experience and Nature, s. 68.
17
44
Dewey, Reconstruction in Philosophy, s. 95.
45
Talisse, a. g. e., s. 26.
46
Dewey, Reconstruction in Philosophy, s. 96.
47
A. g. e., s. 109.
18
Platon’un idea fikrini ondan aldığını belirtir. Aslında Demokritos’un idea’sı Platon’un
idea’sından radikal bir biçimde farklılık göstermesine, yani maddeye dayalı bir karakter
taşımasına rağmen, bitmiş, oluşumunu tamamlamış, sarsılmaz mutlak gerçekliği işaret
eden bir işleve sahiptir. Dewey’e göre bu iki filozof da sarsılmazlık, mutlakıyet için çok
fazla gayret gösterdi ve nihayetinde böyle bir sistem kurdu. Demokritos’un geleneksel
ya da sıradan deneyimde arke tipi (ilk sebep) olarak gösterdiği, sağlam bölünemez
atomlar, Platon’un olağanüstü akışına tekabül eder. Empirik izlenim ve önermelerin
ortaya koyduğu şey O’nun idealar aleminin tamamlayıcı kopyası olmakla birlikte,
Platonik idealar teorisi’nin, tek başına bağımsız halde var olanı betimleyen modern
matematiksel yapılar teorisine de karşılık gelir.48
Dewey’e göre her ne zaman ve her nerede bir ‘değişme’ söz konusu olsa buna
karşı yetersiz, eksik bir ilgi ile bir istikrarsızlık ya da tamamıyla bir ilgisizlik beliriyor.
Çünkü değişme, kusurlu, sonlu, var oluşsuzluk gibi kavramların gündeme gelmesini
sağlar. Bu ise, tamamen gerçekliğin değişmezliğine ilişkin yerleşik kanılara bağlı olarak
mükemmel mutlakıyet peşinde olanları hayli rahatsız edicidir. Đlgisizliğin sebebi de bu
olsa gerek.49 Dewey, Düşünce tarihi içerisinde nadiren de olsa yalnızca Heraklitos ve
Lao Tzu’nun açıkça değişme üzerine yoğunlaşıp, değişmenin doğasını az çok
açıklamaya girişerek naturalistik metafiziğin şekillenmesi yolunda fikir beyan ettiğini
belirtir.50 Bu değişme prensibi ile tamamlanmış evrimselci bütünlük, Dewey’in
naturalistik metafiziğinin temel dayanak noktası, yeniden yapılandırmanın en temel
ölçütüdür. Bu açıdan, Dewey için doğanın parolası değişmedir ve bu da kuramsal olarak
Heraklitos ve Lao Tzu ile belirginleşen ve Darwin’in evrim teorisi ile somutlaşan bir
fenomendir.
Dewey’e göre, modern felsefe geleneğini Descartes, Locke ve Kant’ a bağlayan
şeyin insansal eylemlerin sonuçlardan önce apriori bir prensibe dayandırılabilecek
açıklığın aşikâr olarak mevcudiyetidir51 ki, deneysel natüralizm açısından bunun kabulü
hiçbir şekilde mümkün değildir. Bilen bilinen ilişkisi içerisinde bu ikilinin her biri
doğadan bağımsız, kendi başına, birbirinden ayrı değildir. Hepsini kapsayan ve hepsinin
48
Dewey, Experience and Nature, s. 57.
49
Dewey, Reconstruction in Philosophy, s. 96.
50
Dewey, Experience and Nature, s. 48.
51
Rorty, Felsefe ve Doğanın Aynası, s. 15.
19
bir parçası olduğu organik bir bütün halindeki doğada, öznenin kendine ait bir parçayı,
dolayısıyla da kendini bilmesi söz konusudur ki bu da apriori bir öncülle değil
deneyimsel aktivitenin sonucuyla mümkündür.
Üzerine basa basa belirtmekte yarar vardır ki, Dewey’in felsefede yola çıkış
noktası, Helgel’in tarihsel diyalektiktiği ve monist “geist” düşüncesidir, fakat daha
sonra bunu yadsımış olmakla birlikte etkisinden kurtulamamış ve bu yönde geliştirdiği
düşüncelerini Darwinci evrimselcilik ile temellendirmiştir. Evrimselcilik ise geleneksel
felsefe ve metafizik ile büyük ölçüde uyuşmazlık içerisinde olduğundan, üzerine
temellendirilecek düşünceleri bambaşka bir eksene sokarak felsefenin yeniden inşasını
gerekli kılar. Bu nedenle Dewey’in düşüncesinin ana karakteri felsefenin yeniden inşası
(reconstruction) biçimindedir. Geleneksel felsefenin amacı somut gerçekliği bulmak
için felsefi bir metafizik kurmaktır. Fakat Dewey doğal genetik oluşumun (evrim
teorisi) her tür metafiziğe ve metafiziksel bölünmeye keskin bir biçimde son verdiğini
düşünür52 ve bunu insan düşüncesinde bir devrim sayar. O’na göre, “çağlar boyu
insanlar, çeşitli buluşları gerçekleştirmiştir. Fakat sadece 20. Yüzyıl ‘yaratma süreci’
nin keşfine ayrılmıştır.”53 O’na göre, bu genetik biyolojik yöntem 19. yüzyılın son
çeyreğinde ortaya çıkan, muhtemelen en büyük bilimsel buluştur ki, bunun ana
düşüncesi de, kendini gerçekleştiren bir oluşumun gerçeklik olarak algılanmasının
yegâne yolu bu oluş sürecini ele almak ve gelişme biçimindeki evreleri
gözlemlemektir.54 Bu sebeple Dewey, geleneksel düşünceye karşı çıkıp, felsefede
yeniden yapılandırma yoluna gitmiş, insanın doğanın ayrılmaz bir parçası olması
düşüncesini temele alarak, “kuramlarının temeline organikliğin metafiziğini
yerleştirir.”55 Gerçekliğin de pek çok farklı etkene (araca) bağlı olduğunu ve bu
etkenlere göre değiştiğini ileri sürerek, bu değişim, gerçekliği ve onun bilgisini bir tür
pragmatik rölativiteye bağlar.
52
Dewey, Experience and Nature, s. 58.
53
Nuray Sungur, Yaratıcı Düşünce, Đstanbul, Evrim Yay, 1997, s. 83.
54
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 241.
55
Bertrand Russell, Batı Felsefesi Tarihi 3, çev. Muammer Sencer, Đstanbul, Say Yay, 1997, s. 192.
20
Deneyim bilmenin ana unsurudur, bilme bir tür eylemde bulunmaktır. Ontolojik
anlamda insan doğanın bir parçası olması sebebiyle, bilgisi süje-obje ilişkisi
çerçevesinde değil deneyim yoluyla eylem olarak kendinde ortaya çıkar.58 Birey
(organizma) bu şekilde deneyimlerle doğal ve sosyal çevreye uyum sağlar, zaten insanın
esas amacı da budur.59 Bilgi, alışkanlıkların ötesinde değişmeye bağlı olarak ortaya
çıkan doğru kurgu ya da teorilerden müteşekkildir, bu kurgu ya da teoriler, amacın bilgi
ya da bir problemin çözümü olduğu, bir problemin çözümüne yönelik birer araçtırlar.
“Başka bir anlatımla bilgi, bir şeyin mevcut duruma uygulanabilirliğini belirleyen
ilişkilerin kavranmasıdır.”60 Dewey, modern bilim düşüncesinin kurucusu olarak
gördüğü Francis Bacon’un tümdengelim mantığını benimser. Çünkü insan doğasıyla bir
bütündür, önce bütün sonra detaylar ortaya çıkar. Bu bağlamda bilgi doğaya egemen
olmada bir güç, bilim de bunu sağlayacak yegâne etkendir.61 Dewey’in bilime bakışı
onun bilgi görüşü doğrultusunda şekillenir. Bilgi problem çözücü bir araç ise bilim de
bunu sağlayacak bir yöntem izlemelidir. Bu da problem çözme mantığı ve araştırma ile
yapılanmış bir yöntemdir ve kesinlikle deneye dayalıdır. Ki zaten O’nun deneyselciliği
56
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 378.
57
John Dewey, “The Need for a Recovery of Philosophy” , The Development of American Philosophy, içinde, Walter
G. Muelder and Laurence Sears, Cambridge, Houghton Mifflin Company, 1940, s. 377.
58
Dewey, Reconstruction in Philosophy, s. 106.
59
A. g. e., s. 83.
60
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 376.
61
Mayer, a. g. e., s. 85.
21
önünde bulundurup sürekli gelişmeyi hedefleyen, aposteriori bilgi biçimini kabul edip
pozitif değerleri ön planda tutan Dewey, her türlü katı kuralcılığa ve mutlakıyetçiliğe
karşı olup, bilimin, demokrasinin, bireysel hak ve özgürlüklerin, çoğulcu katılımın
önemle üzerinde durulduğu bir siyasal teori olan liberalizmi savunmuştur.68 Fakat
Dewey, ileride daha detaylı olarak ele alınacağı üzere, özgürlüğü farklı bir bakış açısı
ele alarak liberalizmi de yeniden yapılandırma yoluna gitmiştir.
1880’li yıllarda Amerikan nüfusundaki artış halk eğitiminin ulusal bir konu
olarak gündeme gelmesine yol açtı ve bu konu üzerine görüş bildiren eğitim
reformcuları isimlerini duyurmaya başladılar. 19. yy da romantizmin duygusal etkisi
altındaki Amerikan toplumunda çocukluk çağı idealize edilmeye başlandı. Bu da,
toplumun ilgisini erken eğitime ve doğal olarak eğitim araştırmalarına rehberlik eden,
henüz yeni oluşum aşamasında olan psikoloji bilimine yöneltti. Üstelik endüstri ve bilgi
devrimleri, halk okullarını, üst düzeyde ekonomik hareketlilik ve başarı elde etme
yolunda tüm vatandaşları eğitmek için gittikçe daha da zorunlu hale getirmekteydi.
Parasız bir lise eğitimi ise ilkokul ve ortaokula nazaran nadir görülen bir gelişmeydi. Bu
şartlar, arayışlar ve zorunluluklar içerisindeki Amerikan toplumu, nasıl bir lise eğitimi?
ortaokul ne öğretmeli? temel ve yerel müfredat programı nasıl olmalı? gibi soru ve
sorunlarla karşı karşıya gelmiştir. Kolejler liselerden etkilenmişti fakat onlar daha çok
belirli bir alana ya da mesleğe yönelik olduklarından seçmeli derslere doğru bir akış ve
hareketlenme içerisindeydiler. Ayrıca lise şeklinde müfredat programları genişletilmişti.
Đlkokul müfredatı da benzer şekilde değiştirildi. Amerikan toplumu bu üç düzeydeki
eğitimin (ilk, orta, lise) demokratik mi yoksa geleneksel Avrupa eğitimi gibi mi olup
olmadığı konusunda emin değildi.69 Đşte tam bu noktada eğitim teorisyenleri devreye
girmiştir. Bunların içerisinde en önde gelenlerden biri de John Dewey’dir. O
düşünceleri ile eğitimde umut verici yeni bir sayfa açarak ulusal dikkati bu noktaya
çekmeyi başarmıştır.
68
Matthew Festentein, Pragmatism and Political Theory, Cambridge, Polity Press, 1997, s. 18-19.
69
Martin, a. g. e., s. 99-100.
23
70
Duane P. Schultz &Sydney Ellen Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, çev. Yasemin Aslay, Đstanbul, Kaknüs Yay,
2002, s. 245.
71
Robert S. Feldman, Elements of Psychology, New York, McGraw-Hill, Inc, 1992, s. 13.
72
Celal Türer, “Amerika’da Felsefe” Felsefe Ansiklopedisi Cilt 1 içinde, Editör: Ahmet Cevizci, Đstanbul, Etik Yay,
2003, s. 313.
73
Ludy T. Benjamin, Jr, A History of Psychology: Original Sources and Contemporary Research, New York,
McGraw-Hill, inc., 1988, s. 321.
24
psikolojinin önemli konularından birisidir. Bununla birlikte Dewey okulda yapay bir
öğrenme ortamından, sadece öğrenmeye odaklanmış bir öğretmenden ve öğrenciden
ziyade öğrenci merkezli, doğal bir öğrenme ortamına sahip bir eğitimi savunmuştur.74
Çünkü eğitim hayata hazırlık safhası değil bizzat gerçek yaşamın kendisidir, bu
bağlamda bireylerin öğrenme süreçlerini kapsayan okul yaşamı tıpkı gerçek yaşamda
olduğu gibi aynı kaideler üzerine temellenmelidir. Öğrenme önemlidir fakat yapay değil
yaparak yaşayarak olmalıdır.75 Öğrenci için faydalı olan, yaşamına olumlu etki yapan,
onun hayat karşısında ayakta durabilmesini sağlayan da bu tür yaşantılardır.
Dewey, eğitimde yaşantıyı ve buna bağlı deneyimleri bilginin tek kaynağı olarak
düşünür ve ısrarla üzerinde durduğu deneysel bilgiyi bilimsel bilgi ile karakterize eder.
Deneyim, demokrasi de dahil olmak üzere her türlü bilginin kaynağıdır ve eğitimin de
demokrasiyle bir anlam bulması bakımından empirik demokrasi ve empirik eğitimi
savunur. Bunun başka bir ifadesi de Dewey’in pek çok eserinde, özellikle de
“Demokrasi ve Eğitim” adlı kitabında kapsamlı bir şekilde izah etmeye çalıştığı
“demokratik eğitim” dir. Bu bağlamda, Dewey için eğitim demek demokrasi,
demokratik eğitim demektir ve bütün felsefenin gayesi de eğitim yoluyla demokrasiye
ulaşmak, demokratikleşmektir. Evrimselcilikle beslenen Dewey’in pragmatik felsefesi,
sosyal ve siyasal alanda yeniden kurulumu sağlamanın tek yolunu demokraside görür.
Demokrasiyi sağlayacak tek araç da eğitimdir. Bu nedenle bilimsel, özgür bir toplum
olmanın yolu eğitimden geçer.
74
Duane P. Schultz & Sydney Ellen Schultz, a. g. e., s. 247.
75
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 158.
25
ĐKĐNCĐ BÖLÜM
2. DEMOKRATĐK EĞĐTĐM
1
Đsmail Doğan, Toplum ve Eğitim sorunları üzerine Felsefi ve Sosyolojik Tahliller, Ankara, Pagem A Yay, 2004, s.
178.
26
eğitim ve felsefe tarihindeki yerini almıştır. Bekli de tüm felsefe tarihinde eğitim
üzerine Dewey kadar yoğunlaşmış başka bir filozof yoktur. Eğitim literatüründe
demokratik eğitim düşüncesi en çok Dewey’le belirginleşir ve demokratik eğitim
denildiğinde ilk akla gelen odur. Bu anlamda Dewey, Amerikan demokrasisinin filozofu
ve Amerikan eğitiminin önde gelen mimarlarındandır.
Demokrasi bir kavram olarak ele alınacak olursa, antik Yunanca’da halk
anlamına gelen ‘demos’ ile güç, iktidar anlamına gelen ‘kratos’ sözcüklerinin
terkibinden meydana gelmiş, “halk yönetimi”, “halk iktidarı” anlamına gelen bir
sözcüktür.2 Fakat yine de, düşünce tarihi içerisinde bütün kavram ve doktrinlerin tanımı
noktasında genel’in üzerinde tam uzlaşma sağladığı bir kabul bulunmamaktadır.
Rölativite ve kültürel farklılıklar tanımlamalar üzerinde uzlaşmayı güç kılmaktadır.
Bununla birlikte gönderme yapılacak ve üzerinde düşünülecek bir şeylerin sorunsal
olarak mevcudiyeti ve buna binaen açıklama biçiminde bir tanımı, kendi içerisindeki
farklılıklara rağmen, zorunlu kılmaktadır. Sözcüklere yüklenen anlamlar tanımların
farklı ve birden çok olmasını sağlar. Fakat tanımlanan şeyin neliği ve tanımlanmak
üzere var olan bir şey olması bakımından felsefece bir şeydir ve de var olması
bakımından bir açıklamasının olmasını gerektirir.
Bu bağlamda demokrasi de kendisinin oluş sorununa binaen bir problemi anlatır
niteliktedir. Demokrasinin kavramsal olarak ortaya koyduğu problem, siyaset felsefesi
tarafından ele alınan devlet yönetim teorileri kapsamında, nasıl bir yönetim? ya da kim
yönetmeli? sorularına cevaben, halkın kendisi hakkındaki kararı, ancak kendisinin
vereceği ve kendi kendini temsilciler aracılığıyla yönetmesi gerektiği tezine dayalı,
özgürlük, eşitlik gibi kavramlar ile yapılanmış bir yönetim teorisi, başka bir deyişle;
“egemenliğin vatandaşların birine ya da bir kaçına değil tümüne ait olan politik
rejimdir.”3
Burada uzun uzadıya demokrasinin neliği ve nasıllığı üzerinde durulmaktan
ziyade en genel anlamıyla, bizzat kendisi hakkında konuyla alakalı olarak bir fikir
2
A. g. e., s. 173.
3
Necati Öner, “Demokrasinin Epistemolojik Dayanağı” Felsefe Dünyası, Sayı:27, Ankara, 1998, s. 2.
27
edinme amacıyla ele alınacaktır. Çünkü onun değişik şekilde tanımlanmaları ve ele
alınış biçimleri apayrı bir inceleme alanıdır. “Sözcük anlamına göre demokrasi, ‘halk
iktidarı’, iktidarın halka ait olması demektir.”4 Bu anlama binaen bir tanımlama
yapılabilse de mutlak bir şekilde üzerinde uzlaşılmış bir tanım yapmak oldukça zordur.
“Demokrasi tanımlarının gerçeklik değeri nedir? Bu soruya sadece siyaset felsefesi
sınırları içinde kalınarak cevap verilemez. Çünkü bu sorunun cevabı aynı zamanda
epistemolojik bir sorun olan doğruluk sorununu ilgilendirmektedir.”5 Đşte ele alınan
konu için can alıcı nokta da burasıdır.
4
Nevzat Can, Siyaset Felsefesi Problemleri, Ankara, Elis Yay, 2005, s. 248.
5
A. g. e., s. 244–245.
6
Richard Rorty, “Đdealleştirmeler, Temeller ve Toplumsal Pratikler” Demokrasi Ve Farklılık içinde, Edit: Seyla
Benhabib, çev. Zeynep Gürata, Cem Gürsel, Đstanbul, Demokrasi Kitaplığı, 1999, s. 473.
28
7
John Dewey. The Quest for Certainty: A Study of the Relation of Knowledge and Action, New York, Minton, Balch
and Co., 1929, Also in: The Later Works, Volume 4, with an introduction by Steven Toulmin.Carbondale:
Southern Illinois University Press, s. 157.
8
John Dewey, Liberalism and Social Action, New York, Prometheus Books, 1991, s. 81.
9
Mayer, a. g. e., s. 95.
10
Nevzat Can, Özgür Birey Sınırlı Devlet, Ankara, Hece Yay, 2005, s. 14.
11
Dewey, Liberalism and Social Action, s. 15.
29
anlamından çok farklı bir şekilde verilmiştir ve sonuçta siyasi anlamı ekonomik
etkinliğin ardında ikincil planda kalmıştır, erken dönem ‘akıl’ kavramına radikal bir
biçimde yeni bir anlam ve önem verilerek üretim ve ticaret kanunları doğal kanunlarla
ilişkilendirilme yoluna gidilmiştir.”12 Dewey, liberallerin bu doğal haklar içerisinde
özellikle mülkiyet hakkı üzerinde yoğunlaşmasını eleştirir ve bunu büyük bir hata
olarak görür. O’na göre, bireylere doğalmış gibi sahiplendirilen ekonomik haklar ve bu
çerçevede düzenlenen kanunlar, diğerleri ile karşılaştırıldığında doğallıktan yoksun ve
inciticidir olduğu ortaya çıkmaktadır.13 Dewey daha çok özgürlük üzerine yoğunlaşır ve
onu anlamlandırma çabasına girer. “Zaten filozofların bir sorunu ele alıp derinliğine
tartışmalarının nedeni, çoğunlukla, pratik alana ilişkin ortaya koyacakları çözüm ve
önerilerine bir temel hazırlama amacı taşımaktadır. Özgürlük de pratik bir sorundur,
çünkü insanın topluma, tarihe ve doğaya karşı vermiş olduğu mücadele, özgürlük
alanının genişletilmesinin bir gereğidir.”14 Bu nedenle ve de, bizzat kendi felsefesinin
karakteristiğine binaen Dewey, özgürlüğün pratik anlamı üzerinde durur.
Dewey de Locke gibi özgürlüğü, ele geçirildiğinde her şeyin üstünde tutulan bir
hak olarak ele alır. Fakat Dewey özgürlüğün ya da özgürlük düşüncesinin menşei
noktasında Locke’dan farklı düşünür. Locke, özgürlüğü ve diğer vazgeçilemez hakların
kaynağını rasyonaliteye yakın bir “doğallıkla” açıklarken, Dewey bunu eylemsel
empirik sonuçlara dayandırır. O’na göre, bir arada yaşayan insanların özgürlüğü
kültürün bir içyapı sorunudur. Özgürlük mevcut kültüre göre bir anlam ve şekil alır.
Yani özgürlük, kendisinden ne anlaşıldığına bağlı olarak, mevcut kültürel öğelere göre
bir anlama sokulabilir.15 Dewey’in hassasiyetle üzerinde durduğu nokta özgürlüğün ne
şekilde olduğudur. O’na göre, özgürlük klasik biçimi ile savunulduğu gibi negatif değil,
birey ve toplumun faydasına bağlı olarak yapılanan bu nedenle de değişken bir
özgürlüktür. Bu, fayda gibi değişken bir unsuru göz önünde bulundurması ve bunu
bireysel süreçlerle ele alması bakımından pozitif özgürlüğe doğru bir eğilim
göstermesine rağmen yine de belirli bir kalıba sokulur cinsten değildir.16 Dewey’in
özürlük anlayışındaki bağlayıcı unsur olan fayda, pozitif özgürlük anlayışında
12
A. g. e., s. 18.
13
John Dewey, The Public and its Problems, Chicago, Swallow Press, 1954 s. 95.
14
Can, Siyaset Felsefesi Problemleri, s. 219.
15
John Dewey, Özgürlük ve Kültür, çev. Vedat Günyol, Đstanbul, Remzi Kitabevi, 1987, s. 26.
16
Dewey, The Public and its Problems, s. 86.
30
17
Dewey, Özgürlük ve Kültür, s. 28.
18
Can, Özgür Birey Sınırlı Devlet, s. 15.
19
Martin, a. g. e., s. 396.
31
Liberal bir düşünce olarak pragmatizmin baskın bir şekilde etkili olduğu
Amerika’da, özgürlük ve demokrasi üzerine farklı yaklaşımlar bulunmakla birlikte bu
düşünceler o kadar kökleşmiş ve güçlüdür ki, neredeyse bir inanç biçimine
dönüşmüştür.20 Dewey, Amerika’da felsefenin temel disiplinleri üzerine ileri sürdüğü
düşünceleri ile baskın bir şekilde kendini hissettirirken, daima felsefi bilginin bütün
türlerinin bir bütünlük içerisinde organikliğini savunup, ahlâki amacına vurgu yaparak,
pratik yönüne dikkat çeker. O’nun felsefesinin Amerikan halkı için yol göstericiliği,
toplumu birebir ilgilendiren iki temel kurum olarak ahlâk’ı ve siyaseti bilimsel bir
temele oturtma çabalarıydı. Bu bağlamda Dewey, yaşadığı zaman diliminde birbiriyle
çatışık durumda olan sosyalizm ve liberalizm gibi siyasal teoriler arasından sıyrılarak
fakat yine de liberalizme yakın olarak sosyal problemlere bilimin uygulanması
biçiminde yaklaşır. O’nun bu yaklaşımı, sosyal değişme ve gelişmeyi sağlayacak şuurlu
rasyonel müdahalelere de açık olmakla birlikte, esasen, demokratik toplumun
amaçlarına ulaşmada ihtiyaç duyduğu tek şey olan sosyal eylemlerin pragmatik
deneyselcilik ışığında düzenlenmesi yönündedir. Bu çerçevede Dewey’in bu yaklaşımı
liberal demokratik bir teori olarak sahneye çıkar.21 Fakat Dewey’in liberalizmi daima
toplumsallığın ön planda tutar ve deneysel bilginin sosyal problemlere uygulanmasını
ve bu şekilde temellenmiş bir özgürlük düşüncesini savunur.
Dewey geleneksel felsefeyi eleştirirken bunun içerisine geleneksel ya da klasik
liberalizmi de sokmuştur. O’na göre liberalizm bir buhran içerisindedir, dogmatizm ve
çeşitli geleneksel düşüncelerin etkisiyle yozlaşmış, dar bir çerçeveye sıkışmış ve
egemen azınlığın halkı kandırmak için kullandığı bir araç biçimine dönüşmüştür. Bu dar
çerçevede birey arka plana itilmiş, hak ve özgürlükler ise tahakküm altında ismen
vardırlar.22 Dewey, reformist düşüncelerle liberalizmi yeniden yapılandırma yoluna
gitmiş, daha geniş bir çerçevede daha çok detaya inmiş, bireyi ön planda tutarak zekâ ile
özgürlük arasında bir bağıntı kurmuş ve özgürlüğün de kültüre göre şekil alması
bakımından kültürel liberalizmi savunmuştur. O’na göre, liberalizm değişen şartlara
bağlı olarak hukuk, siyaset, ekonomi ve kültür gibi toplum yaşamını düzenleyen temel
alanlarda reformlar yaparak kendini yenilemelidir, bireyi göz önünde bulundurarak
20
Hilmi Ziya Ülken, Eğitim Felsefesi, Đstanbul, Ülken Yay, 2001, s. 242.
21
Albert William Levi, “Bergson, Dewey ve Whitehead’in Bireysel Felsefeleri” Felsefe Tarihine Giriş içinde, Der &
çev. Ahmet Cevizci, Đstanbul, Paradigma Yay, 2002, s. 124–125.
22
Dewey’in liberalizm eleştirileri için bkz. Dewey, Liberalism and Social Action, s. 37-60.
32
23
Dewey, Liberalism and Social Action, s. 61-62.
24
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 96.
25
A. g. e., s. 97.
33
somut bir şekilde ortaya koymaktadır ki, eğitim düzeyi yüksek olan bir toplumda
demokratikleşme daha hızlı, demokrasinin yerleştiği bir toplumda eğitim düzeyi daha
yüksektir.26 Demokrasi kendi kendine karar verebilen ve karşılaştığı her tür problemin
çözümüne yönelik eylemsel cesareti kendinde gören bireylerin tutumudur ve bu da
eğitimle, eğitim de bununla sağlanır. Demokrasi her tür sistem ve düzen fikrini kendine
has bir şekilde fakat eğitimle belirler.
Bu noktada Dewey’in demokrasi anlayışı, özellikle demokratik eğitim düşüncesi
de siyasal olmaktan çok empirik kökenli sosyolojik ve epistemolojik bir kavram olarak
belirir ve bireysel ve toplumsal özgürlüğü yüceltir.27 Dewey için demokrasi eğitim ile eş
anlamlıdır. Bu çerçevede demokrasinin, bir özgülük ve hoşgörü teorisi olması
bakımından, onu gerçekleştirecek araçların da, yani eğitimin de, demokratik bir
yapılanmaya şiddetle ihtiyacı vardır. Çünkü demokrasiye demokratik olmayan bir
yoldan ulaşılamaz. O halde eğitimde demokrasi ya da demokratik eğitim diğerlerine
temel olması bakımından çok daha elzemdir.
Eğitim, demokrasinin temel karakteri olan özgürlüğü kendi içinde yaşayarak
gerçekleştirecek bir araçtır. Başka bir deyişle eğitim hem özgür olmalı hem de bu
sayede genel bir özgürlüğü sağlamalıdır. Eğitim hem bireylerin hem de toplumun
kendini gerçekleştirmesini sağlayacak bir araç olarak her türlü totaliter, tekdüze
ideolojiden uzak olmalıdır. Aksi halde işlevini yerine getiremez, sadece belirli bir
ideolojinin aracı konumunda kalır.28 Özgürlükleri içerisinde barındıran demokrasiye ve
demokratik ilkelere uymayan toplumların görüşleri ve kurumları, özgürlüğü yaşatacak
ve sağlayacak bir araç olan eğitime ve dolayısıyla da demokrasiye ulaşmada bir engel
teşkil eder.
Dewey’e göre, ilerlemenin temel dinamiği olarak eğitim, demokratik problem
çözmeyi sağlayan bir araç olması bakımından demokrasi için asli bir görev taşır. Bu
bağlamda, demokrasi toplumu saran temel denge unsuru olarak tüm sosyal
kurumlarıyla, kendi varlığını, gelişimi ve ilerlemesini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmek
için eğitimin yanında yer almalıdır.29 Bu çerçevede demokratik bir toplum açısından,
26
Yüksel Özden, Öğrenme ve Öğretme, Ankara, Pagem A Yay, 2005, s. 141.
27
Gutek, a. g. e., s. 113.
28
Dewey, Özgürlük ve Kültür, s. 41.
29
Shook, a. g. e., s. 136-137.
34
toplumun bütün kurumları eşit güce sahip olmalı ve kendisi de bir sosyal kurum olan
eğitimle işbirliği halinde, toplumun bütünlüğünü ve amaçlarını gerçekleştirmek için
eşgüdüm içerisinde hareket etmelidirler.30 “Toplumsal kurumların güç dengesini
sağlayacak, bilinebilen en iyi yönetim biçimi demokrasidir.” Eğer bir sosyal kurum
diğerlerine oranla, daha fazla güce sahip olursa bu, güç dengesini bozar ve onları
tahakküm altına alarak kendi istekleri doğrultusunda onlara yön verir. Bu da o toplumda
eğitimin işlevini tam olarak yerine getirmesini engeller.31 Böylece demokrasi zedelenir,
toplum özgürlüğünü yitirebilir. Demokraside hedef, bireyin geçmişten geleceğe,
konumunu, yeterliliklerini, haklarını bilmesi, aydınlanması ve kendini
gerçekleştirmesidir. O halde demokratik devlet, vatandaşlarının doğal haklarını
gözeterek onları bireysel ve toplumsal özgürlüklerini gerçekleştirecek şekilde eğitmekle
yükümlüdür.32
Demokratik bir eğitim ortamı, salt siyasal açıdan değil insan hayatının bütün
alanlarında bireylere özgür düşünme imkânı sağlar. Bu imkan dahilinde her tür ders içi
ve dışı etkinliklerin tasarlanması ve düzenlenmesi yine demokratik ilkelere uygun
olarak yapılır. En önemlisi demokratik düşünme alışkanlığı kazandırılır ve bu sayede
temel ilgi ve becerilerin gelişimi sağlanır ki bu da hayat boyu devam eden ve hayatın
bizzat kendisi olan bir süreç olarak eğitimin temel karakteristiğini şekillendirir.
Demokratik eğitimde okullar, farklı etnik kökene, dine ve ekonomik gelir
düzeyine sahip bireyler arasında herhangi bir ayrım gözetmeksizin fırsat ve imkân
eşitliği ilkesine dayalı bir yapıya sahip olmalıdır. Bu farklılıkların ortadan kaldırılması
ve gerçek anlamda özgürlüğün sağlanması ancak bu sayede gerçekleşebilir. Bu nedenle
fırsat ve imkân eşitliği eğitimin vazgeçilmez ilkesidir.33 Okul farklı sosyal sınıflara
mensup bireylere özgür bir ortamda, ortak ilgi alanları geliştirerek, kişisel yeteneklerin
önünü açmalı ve bunların bağımsızlaşmasını sağlamalıdır. Bu, bireylere yeteneklerini
herhangi bir endişeden uzak bağımsız bir şekilde ortaya koyabilecek girişimci bir ruh ve
özgüven kazandırır. Birey bu kazanımlarla, hayatın bizzat kendisi olması bakımından
okulda ve de yaşamın tüm alanlarında her tür yaşantıya, sosyal eyleme aktif bir şekilde
30
Đbrahim Ethem Başaran, Eğitime Giriş, Ankara, 1996, s. 40.
31
Başaran a. g. e., s. 41.
32
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 97.
33
John S. Brubacher, Modern Philosophies of Education, New York, McGraw-Hill Book Comp, 1962, s. 345.
35
Dewey’in demokrasi düşüncesi, sosyal felsefesi ile bir bütünlük arz eder. O’nun
ortaya koyduğu demokratik eğitim düşüncesi, deneysel eğitim ve toplum gibi
bilimsellik ile karakterize ettiği, “demokratik toplum düzenleri” ile doğrudan
ilişkilidir.36 Dewey, eğitimin hem sosyal düzen için hem de gelişme için çok önemli bir
34
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 97.
35
Güzey, a. g. e, s. 8.
36
Gutek, a. g. e., s. 112.
36
araç olduğuna, doğa ve sosyal bilimlerin eğitimin gelişmesinde çok önemli rol
oynadığını düşünür.37 O’na göre, bu yolda ihtiyaç duyulan ve hedeflenen biricik şey,
bilimsel araştırmacılardan oluşan gruplar ve demokratik politik kurumlar ile yapılanmış
toplumdur.38 Dewey’in demokratik idealler doğrultusunda geliştirdiği yeni eğitim
anlayışı toplumsallığı ve toplumsal organizasyon fikrini temele alır. O’na göre, “Gerçek
toplum hayatı, doğal bir toplumsallığa dayanır. Fakat toplum hayatı kendini, bir
süreklilik içinde bütünüyle spontane bir biçimde organize etmez. Bu şekilde bir
organizasyon geleceğe dönük düşünce ve planlamayı zorunlu kılar.”39 Bu noktada
eğitime ve eğitimciye görev düşer. Eğitimci, sosyal organizasyonu sağlayacak eğitim
faaliyetlerini ve eğitsel içeriği sağlar.
Dewey, eğitimi toplumun bir işlevi olarak görür, bu anlamda eğitim bir sosyal
eylemdir, demokratik toplumun eylemi de demokratik olmak durumundadır ki, öyle
olmadığı takdirde yine bunun düzeltilmesi eylemsel biçimde demokratik eğitimle
mümkündür. Bunlar birbirini karşılıklı olarak etkiler, toplum eğitimle demokratikleşir
ve işlevini demokratik bir şekilde yerine getirir. Toplumun demokrasiyi benimseyerek
bunu eğitime uygulaması, pratik sonuçları bakımından sağladığı faydaya bağlı olarak
toplumun demokrasiye olan inancını kat kat artırır ve bu da daha güçlü bir geri
bildirimle eğitimde demokratikleşmeyi daha hızlı bir seyre sokar. Bu şekildeki karşılıklı
etkileşimler demokrasinin ve demokratik eğitimin toplumsal bir değer olarak
yerleşmesini ve bu vasıtayla toplumsal ilerlemeyi sağlar. Dewey’in eğitimdeki
pragmatik araçsalcılığının en belirgin yönü de budur. O’nun demokratik eğitim ve
toplumsal değişme üzerinden hedeflediği şey de demokratik toplum düzeni, başka bir
deyişle bilimsel toplumdur.
Eğitimde organizma-çevre ilişkisinden yola çıkan Dewey, evrimselciliğin,
özellikle de evrimselciliği bilgi sosyolojisi bağlamında değerlendiren Herbert
Spencer’ın etkisiyle eğitimi toplumsal pratikler açısından ele alır40 ve eğitim felsefesini
organizma psikolojisine dayandırarak organizma-çevre ilişkisini eğitim-yaşam ilişkisine
benzetir. Dewey, bu dayanak noktası ile, toplumsal Darwinizmin savunduğu var olma
37
Shook, a. g. e., s. 114.
38
Richard Rorty, “Dayanışma Olarak Bilim” Retorik Hermeneutik ve Sosyal Bilimler Đnsan Bilimlerinde Kategoriğe
Dönüş Đçinde, Der & Çev. Hüsamettin Arslan, Đstanbul, Paradigma Yay, 2002, s. 52.
39
John Dewey, Experience and Education, New York, Touchstone Book, 1997, s. 56.
40
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 80.
37
41
Gutek, a. g. e., s. 102.
42
John Dewey, “My Pedagogic Creed”, Dewey on Education içinde, New York, Selections with an Introduction and
Notes by Martin S. Dworkin, 1959, s. 22.
43
Gutek, a. g. e., s. 111–112.
38
44
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 139.
45
A. g. e., s. 137.
46
A. g. e., s. 136-137.
39
oluşturduğu bir toplumda toplu katılımla uğruna hizmet edilebilecek ne tür bir değer
olabilir ki! Dewey’e göre, “ ‘kişiliğin yüksek değeri’ ile ‘toplum için yararlı değerlerin’
in karşıtlığı, aslında feodalizmde egemen olan sınıf ile uyruk durumundaki sınıfın
birbirlerinden keskin bir biçimde ayrılmasının bir sonucudur.”47 Bu ise, toplumun bir
kesimini doğrudan kişisel değerlerden yoksun bırakma ve iş gücü ya da bedensel
faaliyetler olarak tabir edilecek bir alana itmektir ki, Dewey bunu ‘dışsal olarak
üretilmiş ürünlere uygun düşen toplumsal değer’ olarak tarif eder. O’na göre, bunun
demokratik olma isteğinde olan bir toplum için eğitimin amacı olarak ortaya konması,
“aristokratik toplumun simgesi olan kitlelerin hor görülmesinin benimsenmesi demektir.
Fakat eğer demokrasinin ahlâksal ve ideal bir anlamı varsa, bu da herkesten toplum için
değerli başarıların istenmesi, aynı zamanda da herkesin kendi yeteneklerini
geliştirilmesine olanak verilmesidir. Eğitimde her iki amacın birbirinden ayrılması,
demokrasinin kaderini belirler: ‘Toplum için yararlı değerler’ kavramını dar anlamda
ele alacak olursak, bu durumda demokratik toplumun haklı gösterilmesi ortadan kalkmış
olur.”48
Dewey’e göre, eğitimde görülen en önemli sorun, kültür ile faydalı olan
arasındaki kopukluktur. Toplumsal faaliyet alanını düzenleyecek olan en önemli etken
de yine eğitimdir. Eğitim toplumsal amaçları gerçekleştirmede ve özlenen demokratik
toplum düzenini oluşturmada toplumsal bir dinamiktir. “Politik alanda amaç ortaya
koymaya doğrudan doğruya katılmayı sağlayan şey, demokratik toplum düzenidir.
Fakat ekonomi alanında egemenlik, dışsal olarak kalmaktadır. Bu nedenle içsel zihinsel
faaliyet ile dışsal fiziksel faaliyet arasındaki ayrılık, işte bundan doğmaktadır. Bu ayrılık
ise kültürel bakımdan değerli olan ile yararlı olan arasında ortaya çıkan geleneksel
ayrılığın yansımasından başka bir değildir. Her toplum üyesinde bu içsel ayrılığı
ortadan kaldırmayı başaran bir eğitim, böylece dışsal ayrılığı da ortadan kaldırmada pek
çok şey yapabilir.”49 Bu bağlamda, toplumsal kültürün faydalı bir hale dönüştürülmesi
için kültürel öğelerin eğitim faaliyetleri ile ilişkilendirilmesi ve kültürün patrik bir
anlam bulması, değer kazanması için okul- toplum bütünlüğünün sağlanması gerekir.
47
A. g. e., s. 137.
48
A. g. e., s. 137.
49
A. g. e., s. 292.
40
50
A. g. e., s. 293.
51
A. g. e., s. 293.
52
A. g. e., s. 138.
41
sonunda, yaşantı alış-verişine katılmak yeteneğinden başka bir şeyi dile getirmediğini
de hatırdan çıkarmamalıyız.”53 Her bir birey kendi yetenekleri doğrultusunda, salt ideal
bir değer, ya da ekonomik kaygılar doğrultusunda değil de, yaşamla anlamlandırılmış
pratik faaliyete yönelik bir yönlendirmeye ya da fırsata sahip olmalıdır.
Bu bağlamda, mesleki eğitimin ya da mesleğe yönlendirmenin önemine dikkat
çeken Dewey, herhangi bir kaygıdan uzak, özgür meslek seçimine vurgu yapar. O’na
göre, “Toplumsal değer’in eğitimin amacını simgeleyen tek tek amaçlara, meslek
eğitiminin anlamı da girer… Demokrasi düşüncesi, herkesin yeteneklerini mevcut
meslek olanakları arasından seçim yapabilecek ve mesleği icra edebilecek derecede
geliştirmeyi gerekli kılar. Bu temel, bireyleri geliştirilmiş yetenekleri esasına göre değil
de ana babanın ekonomik ve toplumsal konumlarına göre önceden belli mesleklere
hazırlamaya kalkışıldığında zedelenir.”54 Hâlbuki demokratik bir eğitim tüm bu
olumsuzlukların üstesinden gelmeyi başaracak, özgür, toplumsal bir hoş görü ortamı
meydana getirerek, bireysel başarı ve toplumsal ilerlemenin yolunu açar. Bunu temele
almış bir eğitimin amacı, “haksız ayrıcalıkları ve yoksunlukları sürdürmek değil, onların
ortadan kaldırılmasına yardım etmektir. ‘Toplumsal düzenleme’’nin, bireysel
etkinliklerin toplumsal bir sınıfın egemenliği altına sokmak biçiminde anlaşıldığı her
yerde, meslek eğitiminin statüko tarafından belirlenmesi tehlikesi ortaya çıkar. Böyle
bir durumda statüko, bireylerin gelecekteki mesleklerine ilişkin olarak beliren ekonomik
olanaklarındaki farklılıkları elinde tutar.”55 Bu ise, tıpkı antik Yunan’da olduğu gibi
toplumu bir sınıflaşmanın içine sürükler.
Demokratik teamüllere göre yönetilen, demokrasi düşüncesinin hâkim olduğu
toplumda, eğitim toplumun ilerlemesini sağlayacak bir araçtır. Eğitimin temel kurumu
olan okul ise toplumun bir modeli olarak kendi kendini yöneten gerçek bir toplum
olmalıdır. Okul küçük bir toplumdur, toplumsal yaşamı kendi içerisinde uygulayarak
demokrasinin yaşanmasına ve yaşatılmasına ön ayak olmalıdır. Birey önce okulda
toplumsallığı yaşamalıdır ki, bu sayede daha sonra içerisine gireceği topluma uyum
sağlasın.56 Dewey’e göre, “demokratik bir toplumun ayakta tutulması, büyük oranda
53
A. g. e., s. 135.
54
A. g. e., s. 134.
55
A. g. e., s. 135.
56
Doğan Ergun, Sosyoloji ve Eğitim, Ankara, V Yay, 1987, s. 23.
42
okullardaki öğretim izlencelerinin geniş bir biçimde insancıl görüş açıları sunulmasına
bağlıdır. Öğretim içeriklerinin geniş halk kitleleri için dar bir yararlılık açısından
seçildiği, buna karşılık az sayıda kişiler için ise geleneklerin etkisinden kurtarılmış
yüksek bir eğitimin yapıldığı yerde, demokrasi gelişemez.”57 Demokratik toplumu
ayakta tutacak kurum okuldur. Okul toplumun tüm kurumlarını taklit ederek gerçeğe en
yakın bir model olmak durumundadır. Bu sebeple okul bireylere gerçek bir toplum
olduğu hissini verecek bir yapılanma içerisinde olmalıdır ki, bu da, okulun kendine ait
çeşitli üniteleri, laboratuarları, uygulama alanları, oyun ve eğlence alanlarına ve de
gerçek bir toplumda görülen her ne varsa bunlar uyarlanarak imkan dahilinde hepsine
sahip olmasını gerekli kılar.
57
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 216.
43
58
James, Pragmatism, s. 195–196.
59
James, Faydacılık, s. 117.
60
A. g. e., s. 117.
61
Dewey, Experience and Education, s. 85.
44
değişmeye açık ve esnek olmalıdır.62 Eğitim bir sonuç değil bir süreç ve hayata hazırlık
değil hayatın kendisidir. Bu hayatta, gerçeklik yaşamdan ayrı, bilinemez, ulaşılamaz
değil bireyin de aktif bir şekilde katıldığı ve içerisinde olduğu, bizzat yaşamın kendisi
olduğu fikri hissettirilmelidir. Eğitim, bireylerin ilgi alanları dikkate alınarak seçilmiş
maksatlı yaşantılarla, insan doğası ve çevresiyle bir bütünlük içerisinde olacak şekilde
yapılandırılmalıdır.
Đlerlemecilik, pragmatist düşünce gereği insanın doğasıyla bir bütünlük arz
etmesi bakımından, bilgiyi insanın çevresiyle etkileşiminin bir sonucu olarak ele alır.
Bu noktada zihin pasif alıcı değil, aktif, katılımcı ve oluşturucudur. Đnsan eylemde
bulunarak deneyim yoluyla aktif bir şekilde bilgiyi oluşturur. Bilginin doğruluğu,
James’a göre, insanın tatmin olmasına, Peirce ve Dewey’e göre ise bilimsel sınama
durumlarına bağlıdır.63 Pragmatist ontolojide gerçeklik bir izafilik taşıdığından bilgiye
ulaşmada kullanılacak yöntemler de daha tatminkâr olanları bulununcaya kadar güncel,
yürürlüktekiler kullanılır ve doğanın bilgisi insandan ayrı olmadığından da, keşfetme
yoluyla değil, kendi eylemlerini ve problemlerini titiz bir şekilde, bunlara katılımcı
olarak araştırma yoluyla oluşturulabilir.
Eğitimde bu durum seçilmiş problemler çerçevesinde öğrenme durumları
oluşturarak, bireylerin çevrelerinin ve birbirlerinin durumları hakkında bir fikir
edinmelerine imkân sağlar. Eğer bu çalışmalarda genel ya da öğrencilerin ilgi ve
alakalarına bağlı konular ele alınırsa, bireyler bunları anlayıp hakkında teori
geliştirebilir. Böylece öğrenme de gerçekleşmiş olur.64 Ayrıca bireyler amaçtan
haberdar olduğundan öğrenme anlamına uygun bir şekilde, anlamlı, kolay ve kalıcı olur.
Dewey’e göre, ilerlemeci (progressive) eğitim felsefesinin en göze çarpan tarafı,
“öğrenme süreci boyunca bu faaliyetleri yönlendiren amaçların tespit edilmesi
noktasında, öğrencinin doğrudan katılımına verdiği önem”65 dir. Katılım demokratik bir
tutumdur ve demokratik eğitim ortamında katılım ve araştırma özgürlüğü mevcuttur. Bu
özgürlük bilgiyi elde etme sürecinde, bireyleri daha aktif kılarak doğrudan yaşantı
62
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 365.
63
Tozlu, a. g. e., s. 58.
64
A. g. e., s. 59.
65
Dewey, Experience and Education, s. 67.
45
66
Bal, a. g. e., s. 39.
67
John Dewey, How We Think, New York, Dover Publications, Inc, 1997, s. 168.
68
Dewey, Reconstruction in Philosophy, s. 83.
69
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 297.
46
Eğitsel amaçlı, organize, maksatlı yaşantılar öğrenmenin yanı sıra bireyin sosyal
gelişimini de önemli ölçüde etkiler, bu yaşantılar bir sosyal çalışma ortamında olduğu
gibi, insanlar arası sosyal ilişkilerde de aynı şekilde bir işleve sahiptir.70 En kolay
öğrenilen ve en çok akılda tutulan bilgiler beş duyu ile doğrudan yaşantıdan edinilmiş
ve yaşantıyı en çok değiştiren bilgilerdir. Bu da, bireylerin algıda hassasiyet noktalarını
betimler. Đlgi öğrenme açısından oldukça önemli bir etkendir, ilgiye dayalı etkinlik de
öğrenmeyi olumlu yönde etkiler. “Bir çocuğun karakteri, bilgisi ve becerisi olayların
gerçekleştiği bir yerde oturarak şekillenmez. Bu ancak fiziksel ve zihinsel katılımın
birlikteliğinde mümkündür.” 71
70
John Dewey, Philosophy of Education (Problems of Men), New Jersey, Littlefield, Adams & Co, 1961, s. 180.
71
John Dewey, Interest and Effort in Education, Cambridge, H. Miffin Comp, 1913, s. viii.
47
72
Bal, a. g. e., s. 32.
48
73
Veysel Sönmez, Eğitim Felsefesi, Ankara, Anı Yayıncılık, 1998, s. 112–113.
74
Mustafa Ergün, Eğitim Felsefesi, Ankara, Ocak Yay, 1996, s. 83.
75
Güzey, a. g. e., s. 8.
76
Sönmez, a. g. e., s. 114.
49
demokratik sınıf ortamları düzenlenmelidir. Daha çok gelecekle ilgili sosyal ve doğal
problemler ele alınarak çözüme yönelik sınıf tartışmaları yapılmalıdır. Eğitim-öğretim
faaliyetlerinde teorikten ziyade pratik, uygulamaya dönük; bireylerin kendi
yeterliliklerini geliştirecek ve gizil güçlerini açığa çıkaracak olan yaşantılar tercih
edilmelidir.77 Tüm bunlar, geleceğe hazırlık ve var olma mücadelesinde toplumu
yeniden kurmak için, bir araç olarak eğitimin işlev ve işleyişini belirtir.
77
A. g. e., s. 115.
50
78
Özden, Öğrenme ve Öğretme, s. 55.
79
Dewey. The Quest for Certainty: A Study of the Relation of Knowledge and Action, s. 157.
80
Concise Routledge Encyclopedia of Philosophy, Routledge, London, 2003, s. 171–172.
51
yönde ortaya atılan teoriler günümüzdeki yapılandırmacılığı hazırlayan önemli bir etken
olmuştur.81 Kuhncu paradigma bilim ve bilimsel bilgi anlayışına farklı bir bakış açısı
kazandırmış, modernite sonrası eğitim araştırmalarında yapılandırmacılığın
popülaritesini artırmıştır.
Yapılandırmacılık, ilk olarak Giambattista Vico’nın ortaya koyduğu, insanın
bizzat kendi oluşturduğunu anlayabileceği ve “bir şeyi bilen, onu açıklayabilendir”
şeklindeki görüşü ile belirginleşmiş ve daha sonra Kant tarafından geliştirilmiştir.82
Kant’ın, bilgi konseptinde, bilginin oluşumu, deneyle başlayan duyumların
algılanmasında duyarlığın apriori formları olan zaman ve mekân algısı vasıtasıyla insan
aklının bunun içeriğine yapması zorunlu bir katkı ile oluşan bir süreç olarak açıklaması
ve bilgiyi insanın yapılandırması yönündeki düşüncesi epistemolojik
yapılandırmacılığın dayanak noktalarından biri olmuştur. Bu çerçevede
yapılandırmacılık, anti rasyonalist ve rölâtivist bir tutumla bilimsel pratiklerin bilimsel
yöntemlerce şekillendirilmediğini savunur ve epistemolojinin yanı sıra, matematik,
ahlâk, sosyoloji83 ve eğitim araştırmalarına bilimsel dayanak sunan psikolojide de bir
düşünce biçimi olarak boy göstermiştir.
Yapılandırmacılık bir öğrenme teorisi olmamakla birlikte, eğitim uygulamalarını
yeniden ele alma ve düzenleme işleminde faydası olacağı düşüncesiyle göz önünde
bulundurulmuş ve bazı genel öğrenme ilkeleri ondan alınmıştır.84 Yapılandırmacı
perspektifte eğitimin temel dinamiklerinden olan öğrenme ve öğretme ile ilgili başlıca
iki tür temel görüş mevcuttur. Bunlardan ilki, Đsviçreli genetikçi ve psikolog Jean
Piaget’nin ortaya koyduğu bilişsel yapılandırmacılıktır. Piaget’e göre, bilgi bireyin
çevresiyle karşılıklı etkileşiminde oluşur. Birey ilk kez karşılaştığı durumu
anlamlandırmak için geçmiş deneyimlerine başvurarak onu özümsemeye çalışır, şayet
deneyimleri bunda yetersiz kalırsa yeni bir kavram örgüsü oluşturarak yeni duruma
uyum sağlar. Bu süreçte zihnin yeni karşılaşılan durum için yeni bir kavram oluşturması
söz konusudur ki, bu da yenilik karışında bozulan kavramsal dengeyi yeniden sağlar.85
81
Özden, Öğrenme ve Öğretme, s. 54.
82
A. g. e., s. 55.
83
Cevizci, Paradigma Felsefe Sözlüğü, s. 928.
84
Catherine Twomey Fosnot and Randall Stewart Perry, “Constructivism: A Psychological Theory of Learning”,
Constructivism: Theory, Perspectives, and Practice içinde, Editor: Catherine Twomey Fosnot, New York,
Teachers College Press Columbia University, 2005, s. 33.
85
Özden, Öğrenme ve Öğretme, s. 58.
52
86
Bal, a. g. e., s. 21.
87
Osmo Kivinen & Pekka Ristelä, “From Constructivism to a Pragmatist Conception of Learning”, Oxford Review of
Education, Vol. 29, No. 3, September 2003, s. 364.
88
Richard Rorty, Olumsallık, Đroni ve Dayanışma, çev. Mehmet Küçük, Alev Türker, Đstanbul, Ayrıntı Yay, 1995, s.
27.
89
Rorty, Felsefe ve Doğanın Aynası, s. 16.
53
90
A. g. e., s. 375.
91
Bünyamin Yurdakul, “Yapılandırmacılık”, Eğitimde Yeni Yönelimler içinde, Editör: Özcan Demirel, Ankara,
Pagem A Yay, 2005, s. 42.
92
Kivinen & Ristelä, a. g. e., s. 366.
54
anlamını verir. Dilin anlamı, ona karşılık gelen şey, onun kullanımında ortaya çıkar.
Dilsel anlamın temel dayanağı tamamen zihinsel değil, konuşmacı dinleyici ve üzerinde
konuşulan ilgili nesne arasında bir şeydir. Anlamlar organizma ve çevresi arasındaki
doğal işlemleri biçimlendiren kiptir.93 Ayrıca Dewey’in pragmatik düşüncesinde,
gerçeklik anlamlı deneyimden daha aşkın bir şey değil, deneyim gerçekliğin bir
parçasıdır.94 Bu çerçevede anlamlılığı söz konusu olan şey de bilgidir. Bilgi ve öğrenme
anlam açısından çevreyle ilişkide yapılandırılır ki, bu çevre insanın doğal ve sosyal
çevresidir. Dewey bilginin yapılandırılma süreci olarak belirlediği öğrenmeyi,
anlamlılık yönünden sorgularken tabii ki pratik yönünü de hiçbir zaman göz ardı
etmemiştir. Bu noktada, Peirce’ün pragmatik anlam kuramı Dewey’in yapılandırmacı
düşüncesinde belirgin bir hal alır ve bu yapılandırma düşüncesini eğitim açısından
değerlendirir.
Bu bağlamda Dewey eğitimi de ‘inşa etme’ olarak görür ve bunu Đngiliz evrimci
filozof Herbert Spencer’ın insan bilgisinin fenomenlerle sınırlı olduğunu ve doğuştan
yeteneklerin mevcut olmadığını, fakat bilinebilir olan üzerinden henüz bilinemeyenin de
bilinebileceğini savunan epistemolojisine dayandırır. Büyük ölçüde evrimsel
epistemolojik temeli açıklamaya yönelik bu girişim, Dewey’in dikkatinden kaçmamış,
kendisi de evrimselci bir düşünceye sahip olduğundan, bunu genel felsefe
problemlerinin yanı sıra eğitimde de etkili bir kuram olarak benimsemiştir. Bu
bağlamda eğitim, çağrışım yoluyla dış dünyadan alınan içeriklerin ilişki ve
bağlantılarının biçimlendirilerek zihnin yapılandırılmasıdır. Başka bir deyişle, eğitim,
bir dış etki ve içerik olarak ders aracılığıyla zihinsel örgünün inşa edilmesidir. Zihin
etkiye karşı tepkide bulunarak bir takım tasarımlar üretir ve bir kez üretilen bu
tasarımlar sonra süreklilik kazanır. Zihnin asıl karakteristiği birbirinden farklı
tasarımları çeşitli özellikler ile ilişkilendiren çeşitli organizasyonlar düzenlemektir.95
Spencer’ın bu düşünceleri Dewey tarafından bazı yönleri ile eleştirilmekle birlikte yine
de kendi bilgi ve öğrenme kuramı, özellikle de yapılandırmacı bilgi teorisi için güçlü bir
referans noktası olmuştur. Dewey’in öğrenme kuramı değişkenlik ve izafiliğe bağlı
93
A. g. e., s. 368.
94
Shook, a. g. e., s.117
95
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 78.
55
eğitimin yeniden inşasını konu alır. Bu bağlamda Dewey geleneksellik içindeki baskıcı,
tekdüze ve ezbere dayalı Amerikan ve Anglo-sakson eğitimini çağdaş yaklaşımlar
ışığında tekrar ele alır ve kendi düşünceleri ile yeniden yorumlayarak bireyselci bir
eğitim teorisi olarak geliştirdiği öğrenci merkezli eğitimi ortaya atar.96 Dewey’in
düşünceleri yeni Amerikan eğitim geleneği içerisinde oldukça popülarite buldu ve
bunun devamında öğrenci merkezli eğitim sonraki kuşak için etkili bir eğitim düşüncesi
haline geldi.97 Öğrenci merkezli eğitim ile geleneksel eğitim arasındaki farklılık için
bkz. tablo–4
Dewey işlevselci psikolojiyi eğitime uygularken bireyin akıl, dil ve irade gibi
bütün yetilerinin bir arada kullanmasını ve özellikle de bunu toplum içerisinde
kullanmasını göz önünde bulundurmuştu.99 Bu sebeple toplumun küçük bir modeli
96
Colin Conner & Brenda Lofthouse, The Study of Primary Education A Source Book Volume 1: Perspectives,
London, The Flamer Press, 1990, s. 98.
97
George E. DeBoer, A History of Ideas in Science Education Implication for Practice, New York, Teacher College
Press, 1991, s. 37.
98
Birol Vural, Öğrenci Merkezli Eğitim ve Çoklu Zekâ, Đstanbul, Hayat Yay, 2005, s. 119.
99
Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu, Mektep ve Cemiyet, Ankara, Maarif Matbaası, 1942, s. 180.
59
olarak okul, bunları açığa çıkartacak ve işlevsel kullanma alanları sağlayacak bir kurum
olması gerektiğini ısrarla vurgulamıştır. Okul, bireyi fizyolojik, psikolojik, sosyal ve
ahlâki açıdan bir bütün olarak ele alıp, onu toplumun bir üyesi olduğunu düşünmeye
sevk ederek bütün sosyal münasebetlerini bu bütünlük içerisinde düzenlemeye ve bunu
yaşam boyu bir ilke olarak benimsemesini sağlar.100 Bu çerçevede Dewey, okulu
toplumun merkezine alır ve okul merkezli, daha özel bir ifade ile öğrenci merkezli
eğitimi savunur.
Son yıllardaki eğitim araştırmaları, öğrenci merkezli eğitimi yeniden gündeme
getirmiş, Dewey ve sonrası gelişmeler de göz önünde bulundurularak öğrenci merkezli
eğitim yeniden yapılandırılmıştır. Bu bağlamda, Dewey’in önderlik ettiği pragmatist
eğitim felsefeleri, ilerlemecilik, yeniden kurmacılığa ve Dewey’in de önemli katkılarda
bulunduğu yapılandırmacılık düşüncesine dayanılarak öğrenci merkezli eğitim modeli
geliştirilmiştir.
Geliştirilen bu model, uygulama boyutunda da yöntem ve içerik olarak yine
yukarıda bahsi geçen eğitim anlayışları doğrultusunda yapılandırılmıştır. Öğrenci
merkezli eğitim, geliştirmede olduğu gibi uygulamada da eğitimin bütün boyutları göz
önünde bulundurularak bir bütünlük içerisinde organize edilir. Bu çerçevede öğrenci
merkezli eğitim, kuramdan programa, materyal kullanımından planlama ve
değerlendirmeye bir bütünlük içerisinde uygulama alanı bulan bir modeldir.
Öğrenci merkezli eğitim başka bir bakış açısı ile okul merkezli eğitimdir ve
kuramsal olarak Dewey’in okul merkezli toplum düşüncesine dayanır. Dewey’e göre,
okul sosyal yaşamı sürdüren bir kurum olarak doğal ve sosyal çevrenin merkezinde
olmalı ve gerçek yaşamla hiçbir şekilde etkileşim ve bağını koparmamalıdır. Okul,
toplumun bütün dinamikleri ile etkileşim içerisinde olmalıdır ve ortak ilgiler geliştirerek
bu etkileşimi daha güçlü hale getirmelidir. Öyle ki, okul toplumu yönlendiren ve onu
geliştiren demokratik bir kurum haline gelmelidir. Bu sayede toplumsal demokratik
problem çözme okuldan başlayan bir yöntem olarak toplum genelinde bir kabul görsün.
Demokratik toplumun temel dinamiği demokratik bir eğitimdir, demokratik eğitimin
temel kurumu da okuldur. Dolayısıyla Dewey’in demokratik eğitim düşüncesinde,
merkezi bir sıralanma ile, toplumun merkezinde okul (eğitim), eğitimin merkezinde de
öğrenci bulunmaktadır. Bu halkalı açılımda temel düşünce, bireyden topluma
100
Vehbi Çelik, Eğitimsel Liderlik, Ankara, Pagem A Yay, 2000, s. 105.
60
demokrasinin benimsenmesi, bir geri bildirim olarak da, toplumsal bütünlük ve insanca
yaşamanın sağlanmasıdır. Bu çerçevede Dewey, okul-toplum etkileşimini ve
bütünlüğünü sağlamaya yönelik yapılanmaları ileri sürer (Bkz. Şekil–3).
Dewey okula sosyal hayatın bütününü kapsayan geniş bir kısmı olarak
bakmamız gerektiğini belirtir. Dewey’in oluşturduğu bu diyagramda (şekil-1), okul (A),
bir bütün olarak merkezde yer alır. Evi işaret eden karşılıklı iki ok (1), ev hayatı ve okul
hayatı arasındaki fikirlerin, materyallerin ve etkinin serbest karşılıklı bir etkileşimini
gösterir. Alt taraftaki iki ok (2) okul çevre etkileşimini, okulun doğal çevre ile ve sosyal
ortam arasındaki ilişkiyi gösterir. Okul, sosyal ve doğal çevrenin ortasına inşa edilmeli
ve bahçe, park ve kırsal alanlarla irtibatını sürekli kılmalı ve böylece sosyal yaşamının
101
John Dewey, The School and Society, Chicago, University of Chicago Press, 1907, s. 87.
61
102
A. g. e., s. 86–89.
103
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 184.
104
Dewey, The School and Society, s. 90–91.
62
Okul, daha önce ifade edildiği gibi, ev ve park bahçe ve kır ile bağlantısını
devam ettirecek şekilde doğal ve sosyal çevrenin merkezine inşa edilmeli, iş hayatı ve
üniversite ile ilişkisini sürdürmelidir. Atölyeleri, endüstriyel faaliyet bölümleri, yemek
odası, mutfağı ve merkezde bulunan ve üretim ve araştırma faaliyetlerine kaynak
sağlayan kütüphanesi ile ve de teknik okullar ve üniversite ile desteklenen okul gerçek
yaşamın bizzat kendisi olarak toplumun hizmetindedir. Dewey’in gösterdiği bu okul
modeli (şekil–2), mimari bir model olmayıp, öğrenci merkezli demokratik eğitimi
benimsemiş bir okulun işleyişi ile ilgili bir modeldir.
Dewey’in öğrenci merkezli eğitim anlayışında, okul toplumun bir aynası,
derslikler gerçek yaşamın araştırılmasında ve problemlerin çözümünde birer laboratuar
işlevi görmeli ve bu şekilde yapılandırılmalıdır. Bu şekilde yapılandırılmış bir okul
ortamı gerçek yaşamı aratmayacak, böylece ona ait problemlerin çözümü ta okul
105
A. g. e., s. 95.
63
sıralarında başlayan bir süreç olarak yaşam boyu devam edecektir. Bu toplumun
yapılandırılmasında, demokratik problem çözme becerisinin kazandırılmasında ve de
toplum genelinde demokratik düşüncenin yaygınlaşmasında önemli bir etkendir. Bu
bağlamda Dewey, okulun gerçek yaşamdan farksız bir hale gelmesi için, yukarıda izah
ettiği okul modellerini daha genişleterek, bir alternatif biçiminde değil de Dewey’in
deyimiyle daha önce gösterilen modelin (şekil–2) üst katı olarak aşağıdaki modeli
ortaya koyar (bkz. Şekil–3).
106
A. g. e., s. 101.
64
107
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 182.
108
Dewey, How We Think, s. 29.
109
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 227.
65
110
A. g. e., s. 182.
111
Dewey, How We Think, s. 33.
66
Öğrenme
Muhakeme
Duyum
Özne Olgu
(Süje) Olay Bilgi
Nesne
(Obje)
Algı
112
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 172.
67
113
Shook, a. g. e., s. 114.
114
A. g. e., s. 136.
68
115
Howard Goldstein, Social Learning and Change A Cognitive Approach to Human Services, New York, Tavistock
Publications, 1984. s. 397.
116
Sungur, a. g. e., s.162
117
Gülsen Ünver, Yansıtıcı Düşünme, Ankara, Pagem A Yay, 2003, s. 3.
118
Dewey, How We Think, s. 6.
69
gelişmenin düşmanıdır.” 119 Asıl önemli olan bilinen (bilgi) üzerinden düşünsel eylemler
vasıtasıyla farklı problemlere farklı çözüm önerileri getirmektir ki, bu da tamamen
düşünme biçimi ile ilgili bir konudur. Bu noktada, düşünmeyi etkileyen başlıca faktör
buluş ve sezgi ile zihinde vuku bulan telkinlerdir. “Fakat bu telkinler, yaşantıda
verilenin ötesine, var olanın ötesine geçerler: Olmuş bitmiş şeylerin değil, tersine olacak
şeylerin olası sonuçlarını kestirmeye yönelirler.” Bu bağlamda ortaya konacak sonuçlar
da sürekli bilinenin ötesine varma, bilinmeyenin içine dalma anlamına gelmektedir ki,
“bu anlamda düşünme (bir şeyi gösteren, yoksa bir şeyi temsil eden değil), yaratıcı bir
düşünmedir; yeni olana giren bir düşünmedir.”120 Bu çerçevede Dewey yansıtıcı
düşünmenin anlamını dört farklı bakış açısı ile ortaya koyar
119
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 178.
120
A. g. e., s. 179.
121
Ünver, a. g. e., s. 3.
70
yeni düşünme alışkanlıkları geliştirmeliyiz. Düşünme eylemimiz bizi başarılı bir sonuca
götürmeli. Eğitim, bireye bunu sağlamalıdır. Bu bağlamda eğitim, problemlere karşı
duyarlılığı, karşısında hayrete düşülen, merak edilen ve bilinmeyenin iç yüzünü
araştırma sevgisini arttırmalı, zihinde uyanan istençlerin problemin çözümüne isabet
edecek şekilde, aşamalarının, gelişme ve düzenlenmesini sağlamalıdır.122 Eğitim, başarı
duygusunu, gözlemlenen her olayı ve kullanılan istencin problem çözme başarısını daha
da arttıran düşünme, istenç, araştırma ve deneye tabi tutma gibi alışkanlıkların
geliştirilmesidir. Düşünce, zihnin ayrı bir işlevi değil, pek çok nesnenin gözlemleme ve
istençlerin kullanılış biçimidir. Bu nedenle yansıtıcı (reflective) düşünce alışkanlıklarını
oluşturmada eğitimin işlevi, düşünceyi uyandırıp onu yönlendirecek şartları yaratmak,
tecrübe edilen fenomenlerde daha sonrakileri için istençlerin akışına yardımcı olacak
bağları kurmak ve edinilen fikirlerin sıralanmasında en önemli yeri alacak problemin
belirginleştirilmesidir.123 Bu noktada, Dewey, yaratıcı problem çözmeyi, yukarıda bahsi
geçen aktif öğrenme stratejisinde bir yöntem olarak eğitimin kalbine yerleştirir.
Dewey, eğitim ortamında düşünmeyi biçimlendiren yöntemlerin önemli
olduğunu fakat bundan daha önemli olan şeyin, “düşünmenin, biçimlendirilen
yaşantının yöntemi olduğunu bilmek” olduğun ifade eder. O’na göre, “Yöntemin
belirleyici özellikleri ile düşünme yönteminin belirleyici özellikleri aynıdır.”124 Bu
bağlamda Dewey, yaratıcı problem çözme yöntemini betimler nitelikte beş aşama
belirler. Bunlar; “Birinci olarak, öğrenci gerçek bir yaşantı elde etmek için uygun bir
durumda olmalıdır, yani ilişkili bir faaliyet bağlamı olmalı ve öğrenci onunla isteyerek
ilgilenmelidir. Đkinci olarak bu durumda gerçek bir sorun ortaya çıkmalı ve düşünmeyi
harekete geçirmelidir. Üçüncü olarak öğrenci, sorunu inceleyebilmek için gerekli
bilgiye sahip olmalı ve gerekli gözlemleri yapmalıdır. Dördüncü olarak öğrenci, olası
çözümleri düzene koyarak geliştirme sorumluluğunu üstlenmelidir. Beşinci olarak da
öğrenci, düşüncelerini pratikte denemek, onun anlamını açıklamak ve onun değerini
kendi başına bulmak için olanak ve fırsata sahip olmalıdır.”125
122
John Dewey, Düşüncenin Terbiyesi, Çev. Ovide Declroly, Orhan Etker, Baha Arıkan, Đstanbul, Đstanbul
Muallimler Cemiyeti Yay, 1957, s. 47.
123
A. g. e., s. 48.
124
Dewey, Demokrasi ve Eğitim, s. 184.
125
A. g. e., s. 184.
71
A. Ön gözlem aşaması
B. Soruna ilişkin farklı farklı tanımlar önerme
C. Güçlülüğü çözebilir bir sorun olarak biçimlendirme
D. Çözümler önerme ( Denenceler ortaya koyma)
E. En iyi çözümü bulabilme
F. Çözüm yolunu iki biçimde sınama
1. Çözümün kendi içindeki elemanlarla içsel tutarlılığı
2. Eylem ya da kontrol (gerçek ya da imgesel olabilir)
G. Geri dönme. Başarısızlık durumunda C, D, E, F aşamalarına geri dönme
H. Tutumları ve istekleri gözden geçirme
Đ. Sorunun öyküsünü ve çözümü gözden geçirme
J. Çözümün başarısını ortaya koyma
126
Sungur, a. g. e., s. 163.
72
Dewey’e göre yansıtıcı düşünce, bir zincirin halkaları gibi süreklilik arz eden
ardışık ikna biçimindeki istençlerin düzenlenmesidir. Sadece fikir ya da istencin olması
düşünceyi oluşturur fakat ancak düşünsel eylem basamaklarının ardışık sırası yansıtıcı
düşünceyi değerli bir sonuca götürür. 127 Bu sebeple Dewey yaratıcı düşünce açısından
bu sıralamaya çok önem verir ve yaratıcı problem çözme basamaklarını yukarıdaki
tablodaki gibi tek tek belirler (Bkz. Tablo–6).
Bunu biraz daha açacak olursak, bir eğitim ortamında birey, ders içerikleri
vasıtasıyla önüne konulan şeyi ki, örnek olarak, matematik dersinde bir dikdörtgenin
çevre uzunluğunun hesaplanması konusunu, ilk önce bir problem olarak algılaması
gerekir. Bu, ancak dikdörtgene ilgi çekilerek onun üzerinde düşünülmeye başlaması ile
mümkündür. O halde ilk önce dikdörtgen bireyin geçmiş yaşantısı ile ilişkilendirilerek
onun iç dünyasına hitap edecek şekilde, bu oyun yoluyla da olabilir, ilgi çekilir, sonra
bunun çeşitli özellikleri olduğu, kenar uzunluklarının birbirinden farklı olduğuna dikkat
çekilir ve hangilerinin birbirine eşit olduğu, hangilerinin olmadığı üzerinde düşünmeye
yönlendirilir. Böylece yaratıcı problem çözmenin ilk basamağına adım atılmış olur.
Daha sonra sırasıyla yukarıda (tablo–6) sıralanan aşamalara geçilir ve algılanan
problemin çözümüne yönelik önerilerin sınamaya tabi tutulmasıyla bir karar varılır.
Tabi bunların hepsi öğretmenin rehberliğinde gerçekleşir.
127
Dewey, How We Think, s. 39-40.
73
SONUÇ
Đnsanlık tarihi kadar eski olan sosyal düşünce, insanlığın gösterdiği değişme ve
gelişmelere, onun bir parçası olarak, paralel bir seyir izlemiştir. Đnsanlığın ilkel
topluluktan uygar topluma geçişte ve uygarlık tarihi boyunca, insan düşüncesinin bir
ürünü ve bizzat kendisi olan felsefe onun bu değişim ve gelişimini sağlayan en temel
etken olmuş, modernite ile birlikte, tarihin başlangıcından beri kaçınılmaz bir olgu
olarak beliren toplumsallığın epistemolojisini betimleyen bilgi toplumu düşüncesinin
ortaya çıkışını sağlamıştır. Bu düşünce, insanlığın bütün iktisadi, siyasal ve sosyal
fenomenlerine yansımış ve bu bağlamda, bir özgürlük, eşitlik ve hoşgörü teorisi olarak
ortaya çıkan demokrasi fikrini dayandırıldığı epistemolojik temel ile toplumun
yapılandırılması yönünde teorilerin sahne almasını sağlamıştır. Zira mevcut bilimsel ve
teknolojik gelişmeler de bu sosyal gelişmelerle bütünleşerek bilgi toplumunun, başka
bir deyişle bilimsel toplumun ortaya çıkış sürecini hızlandırmıştır.
Bu seyir içerisinde, her zaman olduğu gibi yine, modernitede de eğitimin neliği,
nasıllığı, amacı, içeriği, yöntemi vb soru ve sorunlar bir problem alanı olarak belirir ki,
bu da eğitim felsefesidir. Bu problemlere gelen çözüm önerileri de bilgi toplumunun
gereklilikleri yönünde belirginleşen modern eğitim felsefesinin kapsam alanındadır.
Đşte, bu çalışmanın da konusu olan Dewey ve onun ‘demokratik eğitim’ düşüncesi
modern eğitim felsefesinin önemli bir kilometre taşıdır. Modern toplumun modern
ihtiyaçları vardır, bu ihtiyaçlara cevap verebilecek bir eğitim anlayışı da yine onun
gereksinimlerine göre düzenlenmelidir. Ayrıca, topluma ve eğitime biçilen ideal roller
de bu modern bilgi toplumu oluşumuna göre yeniden şekillenmiştir. Dewey, modern
bilgi toplumunun eğitim anlayışı olarak ortaya koyduğu ‘demokratik eğitim’
düşüncesiyle, yaşadığı dönemden bugüne, yaklaşık 150 yıldır bu oluşumun
öncülerindendir.
Dewey ve çağdaşı olan birçok aydın büyük zahmetlerle, yeni tarih sahnesine
çıkmış bir devletin (ABD) olmayan metafiziğini, yeni ortaya atılan bir teori (Evrim
teorisi) ile oluşturmaya ve böylece kazanılacak millet bilinci ile bir kültür yaratmaya, ya
da yeni oluşum aşamasındaki kültürü temellendirmeye çalışmıştır ve başarılı olduğu da
söylenebilir. Tabi Dewey bunu yaparken, ülkesinde hala etkisini sürdüren Anglo-sakson
düşüncesini yıkıp, bağımsız, kendine özgü metafiziği olan bir ulus yaratmaya çalışır.
74
kültürün bir içyapı sorunu olarak ele almış ve bu doğrultuda ortaya koyduğu demokratik
eğitim düşüncesini, kendini yeni gerçekleştirme aşamasında olan Amerikan
düşüncesinde bir aydınlama sağlamak için tasarlamıştır. Bu bağlamda Dewey, ziyaret
ettiği ülkelerde bildirdiği rapor ve görüşlerde, daima vurguladığı nokta, ülkelerin kendi
aydın, öğretmen ve eğitimcilerinin görüşlerine başvurularak bir eğitim sistemi
yapılandırmaları, başka bir ifadeyle ülkelerin kendi kültürleri, metafizikleri
doğrultusunda bir eğitim anlayışı geliştirmeleri yönündedir. Dewey’in düşüncelerinin,
diğer ülkelere oranla Anglo-sakson ülkelerinde daha az popülarite bulmasının sebebi de,
kendi metafiziklerine olan bağlılıktan kaynaklanıyor olabilir ki, Dewey de bunun
farkında olarak, Anglo-sakson kültürünü benimsememekle birlikte, bu durumun en
azından kendisiyle tutarlılık göstermesi bakımından özgürlüğe daha çok hizmet
edebileceğini belirtmiştir.
Dewey’in ‘demokratik eğitim’ teorisi, kuramdan uygulamaya çoğunlukla
bireyselcilik ve toplumsalcılık arasında gidip gelmiştir. Modern dünyada birey
kıymetlidir fakat toplum da yadsınamaz. Birey toplum ile hayat bulur, toplum da
bireylerden oluşur. O halde demokratik eğitim birey ile toplum arasında bir denge
kurmalıdır. Bu da, Dewey’in demokratik eğitim modeli olarak ortaya koyduğu öğrenci
merkezli eğitim ile sağlanacak bir durumdur. Öğrenci merkezli eğitim, gerek içerik,
gerek yöntem ve gerekse ortam ve program açısından, bireyi, küçültülmüş toplum
modeli olarak okulda, gerçek yaşamdan seçilmiş yaşantılarla, yaşamın bizzat kendisi
olarak eğitir ve yönlendirir. Bu bakımdan eğitim ve toplum hiçbir şekilde birbirinden
soyutlanamaz. Eğitimde öğrenci merkezde olduğundan olaylara seyirci kalmaz, tıpkı
gerçek yaşamda olduğu gibi bizzat katılır. Bu da, hem sosyalleşme hem de öğrenme
açısından bilimsel olarak ortaya konmuş yöntem ve stratejilerin uygulanma alanı
bulduğu bir durumdur.
Dewey’in öğrenci merkezli eğitim modeli, bu gün bile oldukça revaçta olan bir
yaklaşımdır ve bazı farklılıklar olmakla birlikte ortaya konan faklı yaklaşımlarla
harmanlanarak uygulanmaktadır. Özellikle Dewey’in bu yaklaşımda ortaya koyduğu
aktif öğrenme stratejisi yaşamın bizzat kendisi olması bakımından eğitimi daha verimli
ve gerçekçi bir süreç olarak ortaya koyar. Çünkü araştırmalar göstermiştir ki yaparak
yaşayarak öğrenme daha kalıcı ve izli değişiklikler ortaya koymaktadır. Birey erken
öğrenip geç unutmaktadır, çünkü eylemin seyircisi değil yapıcısıdır. Bu sebeple bütün
76
duyularını kullanarak katıldığı eylemin zihindeki anısı daha kalıcı olur. Zaten eğitimin
temel faaliyeti olan öğrenme de bir davranış değiştirme sürecidir.
Ayrıca birey yaşantı yoluyla gündelik yaşamdan seçilmiş problemlere yönelerek,
çözüm yolları arar, bu da onun yaratıcılığını geliştiren en büyük etkendir. Bu bağlamda
Dewey’in yapılandırmacı yaklaşımda ortaya attığı, aktif öğrenmenin bir yöntemi olarak
yaratıcı problem çözme yöntemi de demokratik eğitim teorisi ile şekillenen öğrenci
merkezli eğitim uygulamasının işlevsel bir boyutudur. Bu da bireyin gerek okulda
gerekse sosyal hayatta karşılaştığı problemlere demokratik çözümler getirmesi ve
böylece bireysel ve toplumsal gelişmenin sağlanmasına yönelik yöntemdir. Yaratıcı
problem çözme demokrasinin yöntemidir.
77
KAYNAKÇA
BAL, Hüseyin; John Dewey’in Eğitim Felsefesi, Kor Yay, Đstanbul, 1991.
BALTACIOĞLU, Ismayıl Hakkı; Đçtimai Mektep, Maarif Matbaası, Ankara, 1942.
BAŞARAN, Đbrahim Ethem; Eğitime Giriş, Ankara, 1996.
BENJAMIN, Ludy T.; A History of Psychology: Original Sources and
Contemporary Research, McGraw-Hill, inc., New York, 1988.
BRUBACHER, John S.; Modern Philosophies of Education, McGraw-Hill Book
Company, Inc, New York, 1962.
BÜYÜKDÜVENCĐ, Sabri; Eğitim Felsefesine Giriş, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2001.
CAN, Nevzat; Özgür Birey Sınırlı Devlet, Hece Yay, Ankara, 2005.
___________; Siyaset Felsefesi Problemleri, Elis Yay, Ankara, 2005.
CEVĐZCĐ, Ahmet; Paradigma Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayınları, Đstanbul, 2005.
CONNER, Colin & LOFTHOUSE, Brenda; The Study of Primary Education A
Source Book Volume 1: Perspectives, The Flamer Press, London, 1990.
Concise Routledge Encyclopedia of Philosophy, Routledge, London, 2003.
ÇELĐK, Vehbi; Eğitimsel Liderlik, Pagem A Yay, Ankara, 2000.
ÇÜÇEN, A. Kadir; Bilgi Felsefesi, Asa Kitabevi, Bursa, 2001.
DeBOER, George E.; A History of Ideas in Science Education Implication for
Practice, Teacher College Press, New York, 1991.
DEWEY, John; Demokrasi ve Eğitim Eğitim Felsefesine Giriş, Çev: Tahsin Yılmaz,
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay, Đzmir, 1996 .
____________; Düşüncenin Terbiyesi, Çev: Ovide Declroly, Orhan Etker, Baha
Arıkan, Đstanbul Muallimler Cemiyeti Yay, Đstanbul, 1957.
____________; Essays in Experimental Logic, Dover Publications, Inc, New York,
1916.
____________; Experience and Education, Touchstone Book, New York, 1997.
____________; Experience and Nature, George Allen & Unwin, Ltd, London, 1929.
____________; How We Think, Dover Publications, Inc, New York, 1997.
____________; Human Nature and Conduct: An Introduction to Social Psychology,
Modern Library, New York, 1922.
____________; Interest and Effort in Education, Houghton Mifflin Company,
Cambridge, 1913.
78
____________; Liberalism and Social Action, Prometheus Books, New York, 1991.
_______________; “My Pedagogic Creed”, Dewey on Education içinde, Selections with
an Introduction and Notes by Martin S. Dworkin, New York, 1959
_______________; Özgürlük ve Kültür, Çev: Vedat Günyol, Remzi Kitabevi, Đstanbul,
1987.
_______________; Philosophy of Education (Problems of Men), Littlefield, Adams &
Co, New Jersey, 1961.
_____________; Reconstruction in Philosophy, Mentor Books, New York, 1953.
_____________; The Influence of Darwin on Philosophy and Other Essays, Henry
Holt and Company, New York, 1910.
_____________; “The Need for a Recovery of Philosophy”, The Development of
American Philosophy Đçinde, Walter G. Muelder and Laurence Sears,
Cambridge, Houghton Mifflin Company, 1940.
_____________; The Public and its Problems, Swallow Press, Chicago, 1954.
_____________; The Quest for Certainty: A Study of the Relation of Knowledge
and Action, Minton, Balch and Co., New York, 1929, Also in: The Later Works,
Volume 4, with an introduction by Steven Toulmin.Carbondale: Southern
Illinois University Press, 1984.
_____________; The School and Society, University of Chicago Press, Chicago, 1907.
DOĞAN, Đsmail; Toplum ve Eğitim Sorunları Üzerine Felsefi ve Sosyal Tahliller,
Pagem A Yay, Ankara, 2004.
ERGUN, Doğan; Sosyoloji ve Eğitim, V Yay, Ankara, 1987.
ERGÜN, Mustafa; Eğitim Felsefesi, Ocak Yay, Ankara, 1996.
FELDMAN, Robert S.; Elements of Psychology, McGraw-Hill, Inc, New York, 1992.
FESTENTEIN, Matthew; Pragmatism and Political Theory From Dewey to Rorty,
Polity Press, Cambridge, 1997.
FOSNOT, Catherine Twomey and PERRY, Randall Stewart; “Constructivism: A
Psychological Theory of Learning”, Constructivism: Theory, Perspectives,
and Practice içinde, Editor: Catherine Twomey Fosnot, Teachers College Press
Columbia University, New York, 2005.
GUTEK, Gerald L.; Eğitime Felsefi ve Đdeolojik Yaklaşımlar, Çev: Nesrin Kale,
Ütopya Yay, Ankara, 2001.
79
ÖZGEÇMĐŞ