You are on page 1of 54

KELÝLE VE DÝMNE KÝTABI HAKKINDA

Kelile ve Dimne tarih boyunca en çok okunan, çevrilen ve uyarlamasý yapýlan üç-beþ kitap
sýndadýr. Temel konusu ahlak ve siyâsettir.
Eserin Özü, hükümdar ile aristokrat bir aydýn arasýnda gerçekleþmesi kurgulanýp temenni ed
lýþveriþi ve istiþare sohbetleridir ..
Otorite ye yakýnlýk, uzaklýk; otoritenin devamýný saðlayan temel ilkeler; halk -hükümdar il
arla vezirleri arasýndaki iliþkiler, siyâsî ihtiraslar, ehliyet, beceriklilik, ihanet; h
ile v.b. konular kitap boyunca uzayan sohbetin temel konularýdýr.
Bu kitap ikibin yýl evvel Beydaba isimli bir Hint bilgesi tarafýndan Debþelim adlý Hin
t kralýna Sanskritçe olarak sunuldu.Eserin Sanskritçe adý Karataka ve Damanaka dýr.Bunlar
tapta geçen iki çakalýn adýdýr.Bugün elimizde bulunan Kelile ve Dimne, Ýbnü l Mukaffa taraf
zeveyh den çevirilen ve bazý deðiþiklikler yapýlan nüshadýr.
Rivayetlere göre, Makedonyalý Ýskender den halkýn baþýna geçen Debþelim sýnýr tanýmaz bir
.Beydaba bu azgýný usulüne uygun bir dille uyarmak, yaptýðý zulüm ve hatalardan caydýrmak i
kitabý yazdý.Eski çaðlarýn Brahmanlarýnýn yaptýðý gibi o da verdiði nasihatleri hayvanlarýn
di.
Kitabýn Sanskritçe nüshasýnda daðýnýk bir þekilde bulunan ve her biri kendi içinde baþka h
açýlan bölümlerin isimleri:
1) Arslan ve Öküz
2) Gerdanlý Güvercin [Yahut Tasmalý Güvercin]
4) Maymun ile Kaplumbaða
5) Âbid ile Gelincik
6) Tarla Faresi ile Gelincik
7) Hükümdar ile Fenze Adlý Kuþ
8) Arslan, Âbid ve Çakal
9) Diþi Arslan, Avcý Süvari8 ve Çakal
10) îlaz, Bilaz, îraht
11) Gezgin ile Kuyumcu
12) Þehzade ve Arkadaþlarý
Kelile Dimne bugüne kadar dünyanýn bir çok diline çevrilmiþtir.Eserin dünya dillerine çevri
birinci durak Berzeveyh çevirisidir. Bugün Kelile ve Dimne adlý derli toplu bir kitap
varsa, bu durumu önce Berzeveyh'e sonra da Ýbnü'lMukaffa'ya borçluyuz.
Kelile ve Dimne, Anadolu Türkçesine (belki deTürkçe'ye) ilk defa Aydýnoðlu Umur Bey zamanýn
1360. yýlýnda Kul Mesud tarafýndan çevrilmiþtir. Düzyazý olarak yapýlan bu çeviri
meçhul bir müellif tarafýndan nazma dökülerek l. Murad'a (1359-1389) ithaf edildi.
Daha sonra Ali Vâsi' ya da Ali Çelebi diye tanýnan Sâlihoðlu Ali, Envâr-i Süheylî'yi oldukç
e sonlarý uyumlu bir nesirle Türkçe'ye çevirdi; "Hümâyunnâme" adýný
verdiði bu tercümesini, Kanunî Sultan Süleyman'a takdim etti.
Eserin, Türkiye'de Cumhuriyet'ten sonra da çevirileri yapýlmýþtýr. Bazan birkaç hikaye al
k kitabý olarak basýlmýþ bazan da tamamý çevrilmiþtir. Bunlar arasýnda en dikkat çekenleri
ir:
1) Bedir Yayýnlarý tarafýndan yayýnlanan Salahaddin Alpay çevirisi
2) Ýkinci çeviri Ömer Rýza Doðrul tarafýndan yapýlan çeviridir.
3)Üçüncü çeviri H. Karaman-B. Topaloðlu tarafýndan yapýlan çeviridir

- ÝBNÜ'L-MUKAFFA KÝMDÝR ?
Kefile ve Dimine isimli eserin bu günlere kadar gelmesini saðlayan kiþi Ýbnü l- Mukaffadýr
efile ve Dimne nin evrensel bir eser haline gelmesi onun sayesinde olmuþtur.
.
720'li yýllarda doðan ve bir ihtimal 759 da vefat eden Ýbnü l Mukaffa

Asýl adý Dâzoye oðlu Rozbeh'tir. Kaynaklarda Ebû Muhammed Abdullah Rûzbîh b. Dâzûyeh Ýbnü'l
arak geçer. "Rozbeh" Farsça "Kutlu" demektir. Ýranlý olup Gör þehrinde doðmuþtur. (106 h.
) Babasý, vali Haccac b. Yusuf a baðlý bir vergi tahsildarýydý. Devlet malýna hýyanet ettið
takibata uðramýþ, verilen cezalar sonucu eli
kurumuþtu. Bu yüzden oðluna Ýbnü'l- Mukaffa=Elikuruyanýnoðlu dediler. Dâzoye kendi dini üze
cûsi-Maniheist olan baba, oðlunu da bu tarzda yetiþtirdi. Ancak kendisi gibi oðlu da iyi
bir Arapça eðitimi görmüþ yüksek seviyede siyâsî yazýþmalarda görev almýþtýr.
Arap, Fars, Yunan ve Hint kültürlerinü çok iyi bilen Ýbnü'l- Mukaffa, Ümeyyeoðullarýnýn son
Irak divanlarýnda çalýþtý.
Abbasî Devleti kurulduðunda Mansur'un amcalarý olan Süleyman b. Ali ile Isa b. Ali'ye m
ektup yazarak baðlýlýðýný bildirdi, onlarýn hizmetine girdi. Yine onlarýn huzurunda
Müslüman olduðunu ilan etti, "Ebû Muhammed" diye çaðrýlýr oldu. Abdullah b. Ali, Þam valisi
ni Mansur'un hilâfetine baþkaldýrdý. Ancak Mansur onu yendi. Böylece
Abdullah b. Ali, kardeþleri olan Süleyman ve Ýsa'nýn yanýna kaçtý. Halife Mansur, amcalarýn
bdullah'ý istediyse de onlar "ancak emân þartýyla teslim ederiz" dediler.Mansur bu tekli
fi kabul etti. O zaman Ýsa, katibi Ýbnü'l-Mukaffa'ya "emân" yazma (=can güvenliði sözleþmes
lâhiyeti verdi. Emân sözleþmesinin hiçbir iptali yoruma kapý aralamayacak açýklýkta olmasýn
iþti. Isa b. Ali Mansur þu ibarelerin
altýna imza atacaktý:
"Eðer Abdullah b. Ali'ye yahut onunla gelenlerden birine küçük-büyük bir zararým dokunur ve
gizli-açýk bir kötülük yaparsam, bu iþi hangi yöntemle veya hileyle
yaparsam yapayým zina dölü olayým! Abdullahoðlu Muhammed b. Ali ile de soybaðým geçersiz ol
Bu durumda Ümmet-i Muhammed beni tahttan indirsin, bana harb-îlan
etsin, hiçbir Müslüman bana el vermesin, beni kayýrmasýn, canlý tutmasýn..."
Mansur bu emâný okuyunca öfkelenip, küplere bindi. O, amcasý Abdullah'ý öldürmeye kesin ni
ydi. Oysa bu emânla arzusuna eriþemeyecekti. Üstelik neredeyse kendisine küfrediliyordu!
Hemen "Bu sözleþmeyi kim kaleme aldý?" diye hýþýmla sordu. Ona: "Amcan Ýsâ'nýn katibi olan
affa!" dediler. Böylece Mansur, Süfyan b. Muâviye el-Mühellebî'ye "Ýbnü'l-Mukaffa'nýn iþini
" diye haber gönderdi.
Basra valisi olan Süfyan, Ýbnü'l- Mukaffa'nýn eski düþmanýydý.. Süfyan, Ýbnü'l-Mukaffa'yý
tuzaða düþürdü, parça parça kesti ve tandýra attý.
Ýbnü'l-Mukaffa'nýn hakikaten zýndýk olduðu neredeyse tüm kaynaklarda söz edilir. O, önceki
unutmamýþ hatta islam olduktan sonra çaðrýldýðý ziyafette, Mecûsîler gibi dua mýrýldanmýþtý
Ýbnü'l-Mukaffa, peygamberleri küçük düþüren bir kitap yazmýþtýr. Kýsaca, Ýbnü'l-Mukaffa'nýn
tarafýndan paylaþýlan bir görüþtür.

Zýndýk olmasýna raðmen bazý meziyetlere de sahipti.Kaynaklarda geçtiðine göre cömert, nükte
kâr ve azla yetinen bir adamdý. Onu hiç sevmeyenler dahi bu vasýflara sahip olduðunu redde
tmiyor.

-ÝBNÜ'L-MUKAFFA'NIN ESERLERÝ- Ýbnü'l-Mukaffa, býraktýðý eserlerle çaðýný ve Arap nesrini et


k genç yaþta (36 yaþýnda) öldürülmesine raðmen fikirleri, muhakeme kudreti ve dil ustalýðýy
biyatýnda çýðýr açmýþtýr.
ÇEVÝRÝLERÝ:
l) Kelile ve Dimne:
2) Siyeru'l-mülûk: Bu kitap "Siyeru'1-Mulûki'l-Acem" diye de bilinir. Sâsâni Devleti'nin r
esmî Salnamelerinden, 3.Yezdegerd zamanýnda bir ya da daha fazla müellif tarafýnda
yazýlmýþ olan "Hodaynâmag" adlý tarihin tam çevirisidir. Eski Ýran târihi için îtimat edile
ardandýr.49
3) Kitâbu'r-Rusûm: bu eser Kitabu'l-Ayin olarak da bilinir. Sâsâniler döneminin devlet ve
toplum düzeninden, saray protokollerinden bahseden "Âyinnâmag" adlý Pehlevice eserin
çevirisidir.
4) Risâle-i Tenser: Harbedân-ý Harbed olan Tenser'in Taberistan hükümdarýna yazdýðý siyâsî
elere dair bir mektubun tercümesidir.
5) Kitâbu't-Tac Fî Sîreti Anuþirevan.
6) Kitâbu's-Sagýsâsân: "Sistan baþbuðlarý kitabý" anlamýna geliyor. Mesûdî'nin bildirdiðine
Türkler ile Ýranlýlar arasýnda geçen harplerden, Rüstem'den, Siyavuhs'tan, Ýsfendiyar'dan b
eder.
7) Kitâbü'l-Beykâr:
8) Kitâbu Mazdek
9) el-Edebü's-Sagîr: 30 sayfa civarýnda küçük bir risaledir. Sosyal, siyâsî ve ahlâkî nasîh
. Kýsa tavsiyeler niteliðinde olan bu eser ruh ve beden arasýndaki dengeyi ele alýr.
10) el-Edebü'l-Kebir

11) Risâletü's-Sahâbe: Bu eser doðrudan siyasetle ilgilidir. Hükümdarýn dostlarý, yardýmcýl


karþý takip edeceði sîret ile ilgilidir. Bu kitabý Halife Mansur'a
yazmýþtýr
MUKADDÝME
Bu mukaddimeyi kaleme alan þahoðlu Ali el-Fârisî diye tanýnan Sahvanoðlu Behnûd yazmýþtýr.
hmanbaþý olan Hintli bilge Beydebâ'nýn, Hindistan hükümdarý Debþelîm için kaleme alýp "Keli
" adýný verdiði eserin temel amacýný belirtmiþtir. Beydebâ, asýl maksadým avamdan gizleyip
, kitabýn içeriðini serseri, kaba-saba
güruhtan esirgemek; bilgeliðin özünü, türlerini, güzelliklerini ve kadir kýymet bilmeyip ha
eyenlerden uzak tutmak için hayvanlarýn ve kuþlarýn dilinden vermiþtir.
Çünkü bilgelik ancak bilgeye ferahlýk veren, sadece sevenlerini süsleyen ve peþinde koþup o
isteyenlere þeref ve þan kazandýran bir þeydir.
Behnûd'a göre bu eseri eline alan kiþi, okuduðu þeyde yoðunlaþmalý ve sözün özüne bakmalýdý
kitabýn yazýlýþ gayesini anlayamaz. "
Þahoglu Ali el-Fârisî þöyle der:
Bilge Beydebâ'nýn, Hindistan hükümdarý Debþelîm'e Kelile ve Dimne kitabýný yazmasýnýn sebeb
Makedonyalý Ýskender Zülkarneyn, batýdaki hükümdarlarýn iþini bitirince doðuda bulunan Ýran
elerin hâkimlerini yenmek amacýyla harekete geçti. Ýran
hükümdarlarýndan, kendisine karþý koyanlarla dövüþmüþ, ona meydan okuyanlarý yerin dibine g
yenlerle barýþ yapmýþ; neticede tümünün baþýna geçerek
hasýmlarýný bir bir maðlup etmiþti. Ýskender'in karþýlaþtýðý Ýran hükümdarlarý ilk tabakada
eriþan oldular. Ýskender daha sonra ordusunu Çin diyarýna sürdü, yolu üstündeki Hint kralýn
i altýna almak
onu da kendi dinine sokmak arzusundaydý. O esnada Hindistan'ýn baþýnda Fevr [For] adlý güçl
kral vardý.
Fevr, Ýskender'in sefer edeceðini duyunca savaþa karar vermiþ, mukavemet için hazýrlýklar y
rak etraftaki kuvvetlerini toplamýþtý; velhasýl iyice donanmýþtý. O, savaþa
alýþkýn filleri, düþmana saldýrmak üzere eðitilmiþ yýrtýcý hayvanlarý, eyerli atlarý, keski
k kýsa bir sürede tedarik etmiþti. Ýskender, Hint Kralýnýn ülkesine yanaþýp daha önce elde
rde hiç rastlamadýðý türden hazýrlýklar yapýldýðýný duyunca; harbe atýlmakta aceleci davran
felâket geleceði endiþesine kapýldý. Zülkarneyn, tecrübeli, tedbir almasýný bilen, kurnaz b
dý; çare aradý ve karargâhýnýn çevresine bir hendek kazdýrýp beklemeye baþladý. O, bu iþi b
amacýyla temkinli davranýyor, düþmana yürüdüðünde kesin zafer elde etmek için nasýl hareke
rektiði hususunda kafa yoruyordu.
Önce müneccimleri çaðýrdý, onlara Hint kralýna karþý harb etmek ve zafer bulmak için uðurlu
erini emretti. Onlar bu iþle uðraþtýlar. Ýskender, uðradýðý her þehirde mahir sanatkârlarý
nsten hünerli insaný yanýna alýp götürürdü.
Bu kez de zekâ ve ileri görüþlülüðüyle onlardan yararlanmayý düþündü: üzerinde insan heykel
bakýr atlar yapmalarýný, bunlarýn itilip hýzla gitmeleri
için tekerlekler üzerine yerleþtirilmelerini emretti onlara. Daha sonra içlerinin neft v
e kibritle doldurulmasýný; hepsinin [canlý gibi] giydirilerek; ordunun merkezine, ilk
safa yerleþtirilmesini buyurdu.
Taraflar karþý karþýya gelince bunlarýn içi tutuþturulacaktý. Düþmanýn filleri, hortumlarýn
olayýnca can havliyle geri dönüp kaçacaklardý. Ýskender, ustalarýndan güçleri yettiðince sü
halletmelerini istiyordu. Onlar da emre uydular: sýký çalýþtýlar, çabuk bitirdiler. Münecci
n belirlediði gün yaklaþýnca Ýskender,
Fevr'e tekrar adam gönderdi; egemenliðini tanýmasýný istedi ondan... Ama Fevr, Ýskender'e k
rþý gelerek savaþta kararlý olduðunu söyledi. Ýskender onun ýsrarlý olduðunu görünce tüm að
illeri ön safa koymuþtu; Ýskender'in adamlarý
bakýr atlarý -üstündeki süvari heykelleriyle- sürdüler
düþmana. Filler atlara yöneldiler, hýrsla hortumlarýný doladýlar, korkunç ýsýyý hisseder hi
arýnda taþýdýklarý her þeyi etrafa attýlar; onlarý ayaklarýnýn altlarýnda ezdiler; saða sol
den önlerine çýkaný mahvederek kaçtýlar. Fevr, ordusuyla irtibatýný kaybetti. Ýskender'in a
nlarýn ardýna düþtü, önüne geleni kýrýp geçirdi... Ýskender
þöyle baðýrýyordu:
Hint Hükümdarý! Sen çýk karþýmýza! Ordunu ve hanedanýný koru! Onlarý ölüme sürükleme! Bir
ike uçurumuna atmasý elbette erkeklik deðil! Bilakis ordusunu, malý ve caný pahasýna koruma
kral!
Haydi, çýk karþýma askeri bir kenara çek! Hangimiz yenerse taht onundur! Fevr, Ýskender'den
bu meydan okumayý iþitince onu maðlup edeceðini sandý; 'fýrsat bu fýrsattýr' deyip onunla m
için öne çýktý. Böylece Ýskender de ileri atýldý, çatýþtýlar. At sýrtýnda saatlerce kapýþt
e böyle devam ederken hasmýný halledemeyeceðini anlayan Ýskender, ansýzýn yeri göðü inleten
treten
bir nâra attý. Fevr, bu çýðlýðý, ordusuna karþý hazýrlanmýþ bir tuzak sanarak yüzünü çeviri
e ileri atýlan Ýskender göz açýp kapayýncaya kadar düþmanýný
atýnýn eðerinden koparacak bir hamle yaptý; ardýndan bir kez daha vurdu ve fevr yere yuvar
landý. Hintliler baþlarýna gelen felaketi gördüler;hükümdarlarýnýn akýbetine tanýk oldular;
h ettiler; dövüþtüler, dövüþtüler. Bu sefer Ýskender
onlara çeþitli vaatlerde bulundu, Allah'ýn fazlu keremiyle onlarýn yurtlarýný istilâ etti.
t ettiði adamlarýndan birini onlarýn baþýna geçirdi. Ýþlerini halledinceye ve egemenliðini
iyice saðlama alýncaya dek Hindistan'da kaldý. Sonra güvendiði adamý kendisini temsîlen- on
baþýnda býrakarak Hint ülkesinden ayrýldý, hedefi neyse oraya gitti.
Ýskender askeriyle oradan gidince Hintliler onun tayin ettiði adama boyun eðmekten vaz
geçtiler ve þöyle söylendiler:
Bu herif, ülkeyi yönetecek halde deðil. Bu ülkenin ne halký ne de asilleri, kendilerinden
olmayan, hanedanlarýna mensup bulunmayan birinin baþlarýnda kral olmasýna
asla razý olmazlar! Zira o [yabancý kral] onlarý hep küçük görecektir! Böylece kendi kralla
arýndan birini baþa geçirmek için anlaþtýlar: Debþelîm adlý birini kral yaptýlar. Sonra Ýsk
yduðu adamý tahttan indirdiler.
Debþelîm ise iþleri yoluna koyup egemenliðini saðlama aldýktan sonra azdý, büyüktendi: çevr
hükümdarlarla savaþýyor, hep galip geliyordu. Halk ondan korkuyordu.
Yönetimdeki gücü arttýkça ahâliyle alay etti, onlarý küçümsedi, en rezil iþleri yaptý halký
dýkça þýmarýklýðý artýyordu. Bir zaman böyle devam etti.
Debþelîm'in zamanýnda brahmanlardan bir bilge vardý: akýllý, ahlaklý biriydi. Bilgisiyle ün
i, her konuda ona baþvurulurdu: adý Beydebâ idi. Beydebâ, hükümdarýn halini
düþündü, halkýna çektirdiði cefâyý düþündü; onu bu azgýnlýðýndan çevirmek, adalete yöneltme
topladý ve seslendi:
Size ne danýþacaðým, biliyor musunuz? Bilmelisiniz ki Debþelîm'in durumunu, onun adaleti
kenara atýp zulme dalýþýný, halkýna cefâ edip rezil davranýþlarda bulunuþunu düþündüm hep.
iiller hükümdarlar tarafýndan iþlendiðinde onlarý uyarmak, kýblelerini adalete ve iyiliði ç
için yetiþmiþ, kendimizi bu günler için hazýrlamýþýzdýr! Bu hallere göz yumar ve görevimiz
illerin gözünde
onlardan daha câhil ve aþaðý vaziyete düþeriz! Bu yüzden baþýmýza hiç istemediðimiz belalar
gel olamayýz! þimdi, vataný terkedip gitmek bana göre uygun bir
karar deðildir. Onu bu kötü gidiþat içinde býrakmak ve iþlerine hiç karýþmamak da hikmetimi
e yandan dilimizden gayrý bir araçla ona karþý mücâdele
edecek durumda da deðiliz. Kendimizden baþka kimseleri bulup yardým dilesek de ona karþý d
urmamýz mümkün deðil; tabiî ona karþý olduðumuzu ve siretinden surat ekþittiðimizi anlarsa
eldi demektir... Biliyorsunuz ki, bir vatanýn güzelligi ve sagladýgý hayat kolaylýgý bahane
edilerek canavar, köpek yýlan ve öküzle yanyana yaþamak cana kýymak [=þahsiyetsizlik] ten b
bir þey degildir. Bir bilgeye
yakýþan ise baþa gelmesi muhtemel musibetlerden, bunlarýn aðýr neticelerinden korunmak; mak
ada ulaþmak için de korkulan þeyi bertaraf etmektir. Bilgelerden birinin, talebesine þöyle
yazdýðýný iþitmiþtim:
Hayýrsýzlarla beraber yaþayan, onlarla dost olan adam, riskli bir deniz yolculuðuna çýkan
lum kimse gibidir. Bu yolcu, neticede batmaktan kurtulsa bile korkulardan kurtul
amaz. O, kendisim tehlike ve dehþete attýkça akýlsýz eþþeklere benzemektedir. Hatta daha da
hayvanlarýn tabiatýnda yaran zarardan ayýrt etme özelliði vardýr.
Bu yüzden zarar görecekleri þeyden çekinir, tehlike kokusu
aldýklarýnda korunmak için derhal uzaklaºýrlar.Ýþte, sizi böyle bir durumdan ötürü topladým
ilem, sýrdaþým ve bilgi daðarcýðýmsýnýz. Size dayanýr, size güvenirim. Kendi görüþüyle hare
kalan kimse zayi olur, yardýmcý bulamaz. Akýllý adam ise bulduðu çarelerle, baþkasýnýn at v
le beceremediðini becerir. Bunun örneði de þudur: Bir tarla kuþu, filin geçip gittiði yerde
lunan deve kuþu yumurtasýný yuva yapmýþ kendine; içine de yumurtlamýþ. Fil, su içmek için b
rmiþ. Birgün her zamanki gibi suya, bu yoldan gitmiþ. Tarla kuþunun yuvasý paramparça! Yumu
talar ezilmiþ, yavrular
çiðnenmiþ! Tarlakuþu felâketi görünce bu iþin fil tarafýndan yapýldýðýný anlamýþ, çýrpmýþ k
Aðlayarak filin baþýna tünemiþ ve seslenmiþ:
Ey Hünkâr! Ben senin komþunum! Benim yumurtalarýmý ezip yavrularýmý öldürdün! Beni deðers
gördüðün için mi böyle yaptýn?
Fil de:
Evet, bu yüzden! deyivermiþ.
Tarlakuþu filin yanýndan uçmuþ, bir grup kuþa gelerek filin getirdiði felâketi onlara þikay
miþ. Onlar da:
Bizim gibi kuþlar file ne yapabilir? diye cevap vermiþler. Tarlakuþu da saksaðan ve karg
alara þöyle demiþ:
Siz benimle gelir, filin gözlerini oyarsýnýz. Ben de sonrasý için baþka bir çâre bulurum.
Kargalar ve saksaðanlar bu teklin kabul ederek filin yanýna gitmiþler, gözlerini akýtýncaya
kadar gagalamýþlar.Koca fil, yeme içmeye gidemez duruma gelmiþ; ancak
bulunduðu yerde hortumuna geçirdiðiyle karnýný doyurmaya çalýþýyormuþ. Tarla kuþu daha sonr
kurbaða dolu bir gölete varmýþ, onlara filin kendisine yaptýðý kötülüðü anlatmýþ, yardým i
amýþlar:
Koskocaman filin karþýsýnda biz ne çare üretebiliriz?
Ona ne yapabiliriz ki?
Tarlakuþþu ötmüþ:
Sizden, benimle þuradaki yara kadar gelmenizi ve výraklamanýzý istiyorum. Fil sizin sesl
erinizi iþitince orada kesinlikle su bulunduðunu sanacak, yanaþýp yuvarlanacaktýr!
Kurbaðalar tarlakuþunun teklifini desteklemiþler,uçurumun kenarýnda kümelenip ötmeye baþlam
uzluktan cayýr cayýr yanan fil kurbaða seslerini duyunca
can havliyle o tarafa koþmuþ, yardan yuvarlanarak periþan olmuþ. O zaman tarlakuþu filin b
aþýnýn üstünde kanat çýrparak söylenmiþ:
Gücüyle övünen ve beni hor gören azgýn! Koca gövden ve minik aklýnýn yanýnda benim ufacýk
büyük düþündüðümü gördün deðil mi?
þimdi, siz de bana teker teker söyleyin bakalým aklýnýzdan hangi tedbir geçiyor?
Öðrenciler hep beraber baðrýþtýlar:
Ey erdemli filozof, âdil bilge! Bizim kýlavuzumuzsun sen, bizden üstünsün sen! Senin fikr
n yanýnda bizimkinin, senin zekân yanýnda bizim zekâmýzýn ne kýymeti vardýr? An
cak þunu bilmekteyiz ki timsahla beraber yüzmek tehlikeyeatýlmak demektir. Suç, timsahýn b
ulunduðu suya girende.Yýlanýn diþinden zehiri çýkanp kendisinde denemek için aðzina atan ad
ebali yýlana yükleyemez! Arslana ormanýnda yanaþan kiþi hamlesinden nasýl emin olur ki? Bu
dar nice tecrübelerden akýllanmamýþ, musibetlerden korkmamýþtýr. Onun hoþuna gitmeyecek bir
ettiðinde gazabýna uðrayabilir, cefâsýyla karþýlaþabilirsin; bundan yakayý sýyýracaðýndan e
Bilge Beydebâ cevap verdi:
Allah için, doðru söylüyorsunuz! Ancak fikir sahibi olgun insan, kendinden aþaðý veya yuk
e biriyle istiþare etmeyi terketmez! Ne seçkinler nezdinde bir ferdin görü
þüyle yetinilir, ne de halka faydalý olur tek kiþinin görüþü. Ben Debþelîm'le yüzyüze gelme
im gayrý... Sizinde sözünüzü dinledim; iyiliðimi düþündüðünüzü, beni ve kendinizi korumak i
um. Ancak ben bir karara varmýþým, bunu da uygulayacaðým. Kral nezdindeki konuþmamý, ona ve
m karþýlýklarý elbet
öðreneceksiniz. Onun huzurundan çýktýðýmý duyar duymaz toplanýn yanýma...
Beydebâ bu sözlerinden sonra öðrencilerinin hayýrdilekleriyle oradan ayrýldý.
Böylece kralýn huzuruna çýkmak için bir gün ayarladý.O gün, brahmanlarýn giydikleri türden
iysilerine bürünerek büyük kapýya vardý; mabeyinciyi
istedi. Ona götürülünce selam verdi, durumu anlattý. Þöyle dedi:
Ben, öðüt vermek için hükümdara gelmiþ biriyim.Mabeyinci hemen hükümdarýn huzuruna çýkara
adlý bir brahman var. Kendisinin krala öðüt vereceðini söylüyor!" dedi. Kral izin verince B
ebâ huzura girerek onun önünde durdu, eðildi, secdeye vardý. Sonra ayaða kalktý ve bekledi.
bºelîm, Beydebâ'nm gayet sakin bir þekilde duruþuna bakarak kendi kendine mýrýldandý: "Bu a
ize ancak iki þeyden biri için gelmiþ olmalý: ya durumunu düzeltmek için bir þeyler isteyec
yahut altýndan kalkmadýðý bir sorunla karþýlaþtýðý için yardým dileyecek bizden." Kendi ken
m ediyordu: "Hükümdarlarýn, ülkeleri üzerinde haklarý
varsa; bilgelerin de erdemlerinden ötürü daha büyük haklan olmalý... Zira bilgeler,
tecrübe ve bilgilerinden ötürü hükümdarlara muhtaç olmazlar. Ama hükümdarlarýn mutlaka onla
cý vardýr. Bilgi ve kudreti birbiriyle sarmaþ dolaþ iki dost gibi görüyorum. Ikisinden biri
yitince digeri de gidiyor; biri gidince digeri yeme-içmeden kesilen, hayattan zevk
almayan, hüzne bogulan iki can yoldaþý gibi... Bilge kiþileri hürmetle karþýlamayan, onlar
r insanlardan daha kýymetli olduðunu bilmeyen, onlarý küçük düþürmekten çekinmeyen adam aký
rartmýþtýr. O, bilgelerin hakkýný çiðnemiþ ve kendini bilmez kara câhillerden olmuþtur
artýk..."
Sonra Beydebâ'ya doðru baþýný kaldýran Debþelîm
þöyle seslendi:
Sana baktým ey Beydebâ! Suskundun, ihtiyacýný arzetmiyordun, dileðini söylemiyordun. Ýçim
erhalde heybetimizden ürperdi, belki þaþtý da susup kaldý," dedim. Baktým uzun uzun bekledi
, þöyle düþündüm bu sefer: "Geçerli bir sebep olmasaydý gelip kapýmýzý çalmazdý Beydebâ...
rindendir. Buraya gelmesinin sebebini soralým mý ona? Ziyaretinin sebebi bir haksýzlýksa
onun elinden
tutmak, onu yüceltmek ve aðýrlayýp istediðini vermek önce benim boynuma borçtur. Eðer dünya
ep ederse dilediði kadar yaðdýrarak onu memnun ederim. Hükümdarlara
ait olup verilemeyecek bir þey isterse onun hakedeceði cezayý düþünürüm; ama böyle birisi b
hükümdarlýkla ilgili bir iþe sokmaya cüret edemez. Onun muradý, halkýn iþleriyle ilgili olu
im onlara ehemmiyet vermem ise bakarým
neymiþ arzusu... Zira bilgeler ancak iyiliði, cahiller ise bunun aksini önerirler." Þimd
i senin önünü açýyorum, dilediðin gibi konuþasýn!
Beydebâ hükümdardan bu sözleri iþitince korkusu gitti, rahatladý. Onu selamlayarak secde et
i, sonra dikilerek þöyle dedi:
Önce hükümdara Allah'dan uzun ömür diler, hükümranlýðýnýn -devletinin- ebedî olmasý için
im. Çünkü hükümdar, beni sonraki bilginlerden üstün kýlacak, bilgeler tarafýndan yâd edilme
r mevki lütfetti bana!
Bu sözlerinden sonra yüzünü sevinçle hükümdara çeviren Beydebâ, gördüðü güzel muameleden öt
le devam etti:
Hükümdar lûtfunu ve keremini esirgemedi benden...Beni huzura çýkartan þey, sadece hükümda
ek istediðim bir öðüttür; huzura çýkma cesaretini böyle buldum. Bu
olaydan haberdar olanlar, bir hünkâra karþý yapýlmasý gereken þeyde kusur etmediðimi anlaya
rdýr. Zât-ý âlîleri söz söylememe izin verir, beni dinlemek lûtfunda bulunurlarsa kendine y
apmýþ olur. Lâkin sözlerimi dinlemezse ben görevimi yapmýþ ve yergiden kurtulmuþ olurum.
Hükümdar cevap verdi:
Dilediðin gibi konuþ Beydebâ! Can kulaðý ile seni dinliyorum. Senin sözlerini anlamak, se
layýk olduðun þekilde mükâfaatlandýrmak arzusundayým.
Beydebâ konuþtu:
Gördüm ki insan, dört özelliðiyle hayvanlardan ayrýlmýþ... Bu dört þey, dünyada ne varsa
lýr: hikmet, iffet, akýl ve adaletten bahsediyorum. Bilgi, edep ve ka
biliyet, hikmete girer. Benliðe hakim olma, sabýr ve vakar akla girer. Haya, geniþ gönüllül
ve þahsiyetlilik iffete girer. Doðruluk, iyilik, nefs murakabesi ve güzel ahlak ise ad
alete girer. Ýþte bütün üstün nitelikler, bunlardan ibarettir; kötülükler bunlarýn zýddýdýr
olarak bir insanda toplanýnca o artýk nîmet bakýmýndan bir eksiklik yaþa
sa bile dünyada hüsrana âhirette bedbahtlýða atmaz kendini.Talih ona gülmüyor diye üzülmez,
at ve devletiyle ilgili kaderin cilveleri karþýsýnda mahzun olmaz.Ýstemediði bir þeyle karþ
korkmaz. Hikmet, daðýtmakla bitmeyen bir, hazinedir; yoksulluðun uðramadýðý bir ambardýr;es
en giysi, bitmeyen bir lezzettir. Ben zât-ý âlîlerinin huzuruna çýkýnca söze önce baþlamadý
tuttum. Ama bunun sebebi, onun heybeti ve ona duyduðum saygýydý.Kuþkusuz krallar içinde si
zin gibi seleflerine nisbetle kat kat üstün olanlara daha çok hürmet edilmelidir. Bilgil
i insanlar
þöyle derler: Dilini tut, selamet dile hâkim olmadadýr. Boþ kelamdan çekin, zîrâ sonu piþma
Anlatýlanlara göre dört bilgili kiþi bir hükümdarýn meclisinde toplanmýþlar. Hükümdar onlar
Her biriniz usûl ve âdab namýna bir temel oluþturacak söz söylesin! demiþ. Ýçlerinden bir
Bilginlerin en üstün niteliði susmaktýr! der. Ýkincisi:
Kuþkusuz insana en çok yarar saðlayacak þeylerden biri, haddini bilmesi, aklýnýn neye yet
den haberdar olmasýdýr! der. Üçüncü adam:
Ýnsan için en faydalý þey, kendisini ilgilendirmeyen þey hakkýnda konuumamasýdýr! der. Dö
ise:
Ýnsaný en çok rahatlatan þey, kadere teslim olmaktýr! der.
Bir zamanlar Çin, Hint, Iran ve Rum ülkelerinin
hükümdarlarý toplanýp: "her birimiz, dünya durdukça
dillerden düþmeyecek bir söz söylesin" derler. Çin
hükümdarý:
Söyledigim bir sözü inkâr etmektense hiç bir þey söylememek daha kolay geliyor bana! der.
Hint hükümdarý:
Þöyle konuþan adama þaþarým: konuþtugu kendi lehineyse ona fayda vermiyor, aleyhineyse on
vediyor! der.
Iran hükümdarý:
Söz agzýmdan çýktý mý bana egemen olur, agzýmdan çýkmadýkça ben ona hakimim! der.'
Rum hükümdarý da:
Söylemedigim bir sözden ötürü asla piþman olmadým; oysa söyledigim nice sözler yüzünden d
oldum! der.
Krallar nezdinde faydasýz sözler söylemektense susmak daha iyidir. Ýnsanýn en iyi yardýmcýs
idir. Hak Teâlâ ömrünü uzun etsin, hükümdarým bana söz söylemek
için izin verdi, dilediðimi konuþma imkaný bahþetti. Öyleyse söylemek istediklerimden hâsýl
fayda ona yarasýn,tüm iyilikler ve faydalar benden önce onun olsun! Neticede ben içimde
n geçirdiðimi söyleyeceðim, bunun menfaati de güzelliði de onun olacaktýr. Kýsaca, üzerime
ne getirmiþ olacaðým... Diyorum ki:
Ey hükümdar! Sen kudretli atalarýnýn, dedelerinin yerindesin. Onlar senden önce devlet kur
muþ, kaleler ve surlar inþâ etmiþ, þehirler yapmýþ, ordular yönetmiþ, onlarý
donatmýþ, yýllarca hükmederek sayýsýz silah ve bineðe sahip olmuþlardýr. Onlar asýrlarca gý
k bir halde, mutlu bir hayat sürdüler. Bu nîmet ve imkânlar onlarý, güzel nam
býrakmaktan, þükranla anýlmaktan, ahâliye iyilik etmekten, halka merhametli davranmaktan,
yönetimleri esnasýnda iyi bir sîret sergilemekten alýkoymadý.
Yaþadýklarý saltanatýn büyüklüðüne ve iktidar sarhoþluðuna raðmen böyleydiler. Ve sen, ey m
k hükümdar! Onlarýn malý olan yurtlarýna, servetlerine ve
saraylarýna vâris oldun: onlardan aldýðýn mülkün üzerine oturdun, onlarýn mallarýna ve aske
ondun. Ama borcunu yerine getirmedin: azdýn, sunardýn, cevru cefâya
daldýn! Kendini halktan çok üstün gördün. Kötü bir gidiþat sergiledin, getirdiðin felâket p
ki sana yaraþan, seleflerinin yolunu takip etmen, senden önceki
krallarýn izinden gitmen, sana vâris býraktýklarý güzel þeyleri uygulaman, çirkinliðiyle se
l edecek hallerden geri durmandý. Halkýna iyi davranman, adýný hayýrla yâd
ettirecek iyi þeyler yapman gerekirdi. Bu yol, en selâmetli, en kalýcý ve en doðru yoldu.
Kuþku yok câhil kiþi aldanýr, þýmarýr ve nankörlük eder. Aklý baþýnda tecrübeli kiþiyse
devleti ve mülkü ustaca ve esnek bir ºekilde yönetir. Ey hükümdar! Sözlerimi düþün! Bunlara
Bir mükâfaat ve menfaat umarak söylemedim bu sözleri. Amacým sadece senin iyiliðindir, sen
korumaktýr...Beydabâ kelimelerini bitirip öðütlerine son verince hükümdar kýzdý, onu küçüm
ar etti:
Öyle þeyler söyledin ki memleketim halkýndan hiç kimsenin bu sözlerle karþýmda dikilebile
senin cesaretini gösterebileceðini aklýmdan geçirmezdim. Bu kadar
zayýf, küçük ve âciz biri olduðun halde nasýl oldu da bu laflarý ettin? Hangi cüretle? Bu c
n, burnunu sokmaman gereken konularda ileri geri konuþman hayretimi iyice artýr
mýþtýr. Baþkalarýna da hadlerini bildirmek için seni ibret verici bir þekilde
cezalandýrmaktan gayrý yol yok! Çünkü bu sayede senin gibi hükümdar meclislerinde yer bulan
t kârlarýn önüne set çekmek, onlarla ders vermek mümkün
olacaktýr!Hükümdar daha sonra Beydebâ'yý götürüp asmalarýný emretti. Adanýlan onu alýp gidi
ar üstüne düþündü; vazgeçti ve onun hapiste zincire vurulmasýný
emretti.
Beydebâ zindana girince hükümdar, onun öðrencilerinin peþine düþtü. Onlar çeþitli kentlere
a sýðýndýlar.
Beydebâ günlerce kaldý hapiste... Kral onu arayýp sormuyor, baþkalarý da kralýn huzurunda o
n bahsetmeye cesaret edemiyordu. Bir gece kralýn uykusu
kaçtý ve hiç uyuyamadý. Gözünü göðe dikerek yýldýzlarýn
asýldýðý boþluðun yaradýlýþýný düþündü; zihnine hücum eden bir soruya cevap ararken Beydebâ
niden kafasýndan geçirdi. Böylece kendine gelip
içinden söyleniverdi:
Bu bilgeye yaptýklarým hiç de doðru deðildi. Ona hakettiði gibi davranmadým. Çarçabuk kýz
du...Oysa bilgili insanlar þöyle der: "Dört nitelik, krallarda bulunmamalý! Öfke; çünkü ins
n çok nefret kazandýracak þeydir. Cimrilik; varlýklý oldugu halde cimrilik yapanýn hiçbirba
esi yoktur. Yalan; hiçkimse yalancýya güvenmez. Agýrve kaba söz; bu tür manasýzlýklar hüküm
az. Ba
na iyiliðimi isteyen biri geldi, kimse hakkýnda dedikodu yapmadý, laf getirmedi. Ona l
ayýk olduðu muamelenin aksini yaptým. Benden göreceði karþýlýk bu olmamalýydý. Onu
dinlemeli, tavsiyelerine uymalýydým...
Kral bu kararýndan sonra hemen bir adam göndererek onu getirtti. Huzurunda bilgeye þöyle
dedi:
Daha önce söylediðin sözlerden maksadýn, fikirlerimin kusurlu olduðunu ve yanlýþ bir yol
ttiðimi vurgulamaktý deðil mi?
Beydebâ cevap verdi:
Ey merhametli, doðru sözlü, altýn kalpli iyiliksever hünkâr! Ben sadece senin ve halkýnýn
hükümranlýðýnýn devamýna yarayacak sözler söyledim!
Kral:
Beydebâ! Daha önceki sözlerini, bir sözcüðünü dahi eksik etmeden tekrarla!
Beydebâ söze girdi. Hükümdar onu güzelce dinliyor,her söz baþýnda elindeki asasýný yere vur
nra gözünü Beydebâ'ya dikti, oturmasýný buyurdu ve
þöyle dedi:
Beydebâ! Sözlerini beðendim, bunlar sadâsýný bulmuþtur ruhumda! Tavsiyelerin üzerine düþüne
atiðe dökeceðim.Böylece, bilge adama vurulan zincirlerin çözülmesini emretti; ona kendi giy
giysilerden verdi, güzel muamele gösterdi.
Beydebâ:
Hükümdar! Size yaptýðým öðütlerin çok daha azý, sizin gibi birini doðruya çevirmeye kâfid
Kral:
Doðru söylüyorsun ey erdemli hakîm! Ben de seni þu andan itibaren ülkeme vezir yapýyorum!
Hükümdar! Beni bu iþte mazur gör! Bu iþin hakkýn
dan gelecek durumda deðilim. Ancak sizin lûtfunuzla yürür
bu iþler...
Hükümdar onu bu vazifeden muaf tuttu. Beydebâ huzurdan çýkýnca hükümdar tekrar düþündü ve o
i vermeyiþini yanlýþ buldu. Hemen birini gönderdi
peþinden... Onu geri çaðýrtarak þöyle dedi:
Sana önerdiðim þeyden muaf kýlýþýmý yeniden düþündüm. Anladým ki bu iþ sadece seninle sað
en gayrisi hakkýyla yüklenemez, boþ yere
bana karþý gelme!
Beydebâ'da görevi kabul etti. O çaðlarýn geleneðince kral birini vezir yaptýðý zaman
onun baþýna taç koyardý. Böylece vezir bir merasim alayýyla þehir içinde at sýrtýnda gezdir
dar, Beydebâ'ya da ayný þeyin yapýlmasýný emretti. Beydebâ'nýn baþýna taç konduruldu, ata b
irde dolaþtýrýldý; dönüp adalet ve insaf meclisine oturdu. Aþaðýda kalmýþýn hakkýný yukarda
zayýf arasýnda eþit
davranýyor, zulme geçit vermiyor, adaleti saðlayacak ilkeleri koyuyor, etrafa baðýþ daðýtýy
Beydebâ'nýn vazife aldýðý haberi, öðrencilere ulaþtýðýnda onlar böyle parlak bir fikri hükü
Yüce Allah'a þükrettiler, sevindiler, her yandantoplanýp geldiler. Debþelîm'in uyguladýðý k
eðiþmesinde Beydebâ'yý vesile kýldýðý için hep þükrettiler Hakk'a... O günü bayram kabul et
Hindistan'da hala bir bayram olarak kutlanýr o gün...Beydebâ, Debþelîm'le ilgili düþünceler
uygulayýp] þöyle bir rahatlayýnca siyâset kitaplarý yazma vakti buldu.Gece gündüz çalýþtý,
i en iyi tedbirleri içeren pek çok yazý yazdý. Bu arada kral, Beydebâ'nýn çizdiði yolu taki
rek halkýna iyi davranýyor; âdilce hareket ediyordu. Böylece çevre ülkelerin krallarý ona y
aþtýlar, bütün iþleri yola girdi. Halký ve devlet ricali bu yüzden sevindiler. Sonra Beydeb
lerini toplayarak onlarý güzelce aðýrladý, hoþ vaatlerde bulunup þöyle dedi:
Hiç kuþku duymadan söyleyeyim, hükümdarýn huzuruna çýktýðýmda aklýnýzdan þunlar geçiyordu
tun yanýna gitme kararýný vermekle bilgeliðini ayaklar altýna aldý, zihni bozuldu!" Ancak g
ticesini gördünüz, düþüncemin doðruluðunu anladýnýz; ben onu hiç tanýmadan gitmemiþimdir hu
Bilge insanlardan iþitirdim hep, krallar týpký þarap içmiþ gibi baþlarý döner saltanattan..
ancak bilginlerin öðütleri, bilgelerin eðitimi ile bu uykudan ayýlýrlar. Krallarýn vazifes
ilginlerin öðütlerim tutmak; bilginlerin vazifesi de krallarý yetiþtirmek, bilgileriyle on
larý ýslah etmek, adaleti terkettikleri zaman onlara kýlavuzluk edecek ilkeleri bir bi
r
ortaya koymaktýr. Ben de bilginlerin sarhoþluktan uyarmak için krallara yaptýklarý uyarýyý,
lgelerin de boynuna borç bildim. Týpký doktor gibi! Doktorlar bedeni ya saðlam tutmak ya
da hastalýktan kurtarmak durumundadýrlar, bu iþte ustalaþmýþlardýr. Bu yüzden ben veya o ö
riye kalanlar "Azgýn kral Debþelîm zamanýnda bilge Beydebâ
yaþýyordu ama onu yanlýþ yoldan çevirmedi" desin istemem! Kaldý ki biri çýkýp "Hayatýna mal
orktuðu için bir çift laf edemedi" dese ona "Öyleyse kraldan ve kralýn
çevresinden uzak durmalýydý" diyeceklerdir. Vatandan ayrýlmak gerçekten de zordur. Ben hay
atýmý tehlikeye atmaya ve beni, ardýmdan gelecek bilgeler huzurunda mazur gösterecek bir
þey yapmaya karar verdim. Bu yüzden hayatýmý ortaya koydum: ya hesabým tutmadýgý için mahv
ktým yahut zafer kazanacaktým. Sonuç sizin
gördügünüz gibi oldu. Bazý özdeyiþlerde geçer: Üç þeyden birini göze almadýkça dilegine ula
dan ya malýndan veya ilke ve inancýndan ödün vermedikçe bir
yere gelemezsin! Tehlikeyi göze alamayan kiþi amacýna eriþemez..
.Hükümdar Debþelîm her tür incelik ve bilgeliði içeren bir kitap yazayým diye izin verdi ba
di herbiriniz, seçtiði dalda bir þeyler ortaya koysun ve bana getirsin!
Böylece herkesin akýl derecesini, anlayýþ derinliðini ve hikmet seviyesini bileyim!
Öðrenciler dediler ki:
Ey erdemli, büyük insan! Ey akýllý, uyanýk kiþi! Sana hikmet, akýl ve zarafet veren Allah
d olsun böyle bir teklif aklýmýzdan geçmedi. Bizim baþýmýz, büyüðümüz fâzýlý
mýz sensin! Bizim deðerimiz senin sayende var! Biz senin ellerinde yetiþtik! Buyruðunu y
erine getirmek için tüm çabamýzý sarfedeceðiz...
Kral Debþelîm bu arada halkýna iyi davranýyor,Beydebâ ona danýþmanlýk yapma vazifesine deva
yordu.
Daha sonra Beydebâ'nýn yardým ve kýlavuzluðuyla devleti istikrara kavuþturup düþmanlarýnýn
ince;Hint bilgelerinin, babalarý ve dedeleri için yazdýklarý
kitaplarý incelemeye baþladý. Bu esnada daha önce baba ve atalarý adýna yazýldýðý gibi kend
bir kitap yazýlmasý fikri uyandý içinde! Ýçinde kendine ait olaylardan bahsedilen bir eser
azýlmasýna karar verince bu iþin altýndan ancak Beydebâ'nýn kalkabileceðine kani oldu. Onu
baþa kalýnca þöyle dedi:
Beydebâ! Sen Hindistan'ýn bilgesi, büyük filozofusun! Ben önceki krallara ait hikmet hazî
erine baktým ve bunlarý düþündüm! Onlarýn herbiri, kendi zamanýnýn ve hayat öyküsünün anlat
u kitaplarda onlarýn zarafetinden ve ülke halkýndan bahsedilmiþ... Eserlerin bir kýsmým, zâ
yetenekli ve bilge olan krallarýn kendileri yazmýþlar. Bir kýsmýný ise onlarýn filozoflarý
me almýþlar. Benden öncekiler gibi benim nâmýma yazýlmýþ, vefatýmdan sonra beni hayýrla yad
k bir kitap benim hazînelerimde yer almadan ölürsem gözüm açýk gider! Ölüm onlarýn da baþýn
öleceðiz... Tüm zekâný ve bilgeliðini konuþturarak bir kitap yaz adýma! Kitabýn dýþý,genel
ve hükümdarlara boyun egmesi gerektigi konularýný iþlesin! içi ise hükümdarlarýn ahlakýný v
davranacagýný anlatsýn! Böylece devlet ve memleketidaresinde karþýlaþtýðýmýz kamburlarý be
sýrtýndan atacak bir eser ortaya konmuþ olacaktýr. Bu eserin benden sonra çaðlar boyunca di
i kalacak bir yadigâr
olmasýný istiyorum!
Beydebâ hükümdarýn kelamýný dinleyip secdeye kapandý, sonra baþýný kaldýrýp þöyle dedi:
Ey mutlu hükümdar! Yýldýzýn yükselsin, uðursuzluk senin semtine uðramasýn, [güzel] günler
n! Pâdiþâhýmýzýn yaratýlýþtan gelme zekâsýnýn keskinliði ve basireti onu hep büyük amaçlara
gayreti sebebiyle dâima en yüksek basamaða, en eriþilmez hedefe göz dikmiþtir. Hak Teâlâ h
utluluðunu dâim
kýlsýn, aldýðý kararlarda ona yardýmcý olsun! Onun arzusunu yerine getirmem konusunda da ba
yardým etsin! Zât-ý âlîleri dilediklerini emretsinler; ben onun belirttiði hedefe koþa
cak, konuyla ilgili fikrimi gündeme getirerek kendimi tamamen bu iþe vereceðim.
Hükümdar karþýlýk verdi:
Beydebâ! Sen daima en saðlam görüþü ortaya koydun, tüm iþlerinde hükümdarlara itaat ettin
yerek anladým bu gerçeði! Artýk senin tüm imkânlarýný seferber etmeni, kafaný çalýþtýrýp bu
orum! Eser hem ciddî ve bilgece olmalý hem de mizahî ve eðlendirici olmalý!
Beydebâ hükümdarýn önünde eðilerek secdeye vardý ve konuþtu:
Yüce Tanrý hükümranlýðýnýzý baki kýlsýn! Pâdiþâhýmýzýn ferman buyurduklarý husus baþýmýz
Hükümdar:
Ne kadar zamanda halledersin? diye sordu.
Bir yýl! diye cevapladý Beydebâ.
Tamam, sana bu süreyi verdim gitti!, dedi hükümdar ve Beydebâ'ya yüklü bir ihsan verilmes
buyurdu; böylece filozof daha rahat ve asude bir halde yazacaktý kitabýný...
Bilge Beydebâ uzun bir süre kitabý nasýl yazacaðýný düþündü. Nasýl baþlamalýydý, ne tür bir
n; iþte bunlara kafa yordu. Daha sonra çevresine topladý talebelerini ve seslendi:
Pâdiþâh, benim sizin ve ülkenizin kývanç duyacaðý bir görev lütfetmiþtir bendenize, bunun
ece söze baþladý ve hükümdarýn arzu ettiði eseri,
amacýnýn ne olduðunu anlattý þakirtlerine. Lâkin onlarda aradýðý türden [parlak] bir fikir
aklýný çalýþtýrdý ve þöyle düþündü:
"Bir gemi ancak tayfalar sayesinde güzel yüzer deryada. Zira onlar gemi için gerekli a
yan yapar, onu ustaca yüzdürürler. Fakat uçsuz bucaksýz ummanlara sadece
yetenekli ve tecrübeli olan kaptanla açýlmak mümkündür.Gemi týka basa yolcularla dolar, tay
ar da fazla olursa artýk batmasýndan korkulacak hale gelmiþtir."
Sonra yine düþündü Beydebâ ve nihayet güvendiði bir çömezini yanýna alarak eseri yazmaya ka
. Yanýna Hintlilerin yazýda kullandýðý türden bir tomar kaðýt aldý, bu süre zarfýnda kendis
ine yetecek kadar azýk ayýrttý ve ikisi bir hücreye kapandýlar; kapýyý da arkadan kapadýlar
ce eseri yazmaya, [bölümlerim] düzenlemeye koyuldu. O söylüyor, çömezi kaðýda geçiriyordu.
a
o, yazýlanlarý gözden geçiriyordu. Nihayet kitap, gayet mükemmel bir þekilde ortaya çýktý:
Eseri onbeþ bölüme ayýrmýþtý, her bölüm diðerlerinden baðýmsýzdý. Okuyanlar, öðütlerden kol
e her bölüme bir soru ve onun cevabýný koymuþtu. Tüm bölümleri bir araya getirdi ve kitabýn
le ve Dimne" adýný verdi.
Sözün dýþ yüzü halka ve ileri gelenlere eglence olsun; içyüzü ise seçkin kiþilerin zekâlarý
onlara tecrübe kazandýrsýn diye kitabý hayvanlarýn, yýrtýcýlarýn,
kuþlarýn diliyle konuþturdu. Böylece esere, insanýn kendini, ailesini ve çevresini idare ed
rken muhtaç oldugu; dini, dünyasý, yaþamý ve akýbeti için ihtiyaç duydugu her þeyi
koydu.Ýnsanýn, uzak durduðu takdirde kendi hayrýna davranmýþ olacaðý halleri bildirdi tek t
Kiþiyi,hükümdarlara boyun eðme konusunda teþvik edici ifadeler koydu kitaba...
Böylece eserini, bilgeligi iþleyen diger kitaplar gibi çift manâlý kýldý; kaleme aldýgý bu
bir içyüzü bir de dýþyüzü vardý nitekim... Hayvan eglencelikti, oysa sözler
bilgeligin ta kendisiydi. Beydebâ kitabýn ilk bölümünü dosta ayýrdý: Ýki arkadaþ
nasýl olmalýydýlar, laf taþýyan birinin düzenbazlýðý onlarý nasýl ayýrýrdý; iþte bu konulan
rinci kýsýmda.Ve emretti çömezine, kitap Beydebâ'nýn kendi aðzýndan yazýlsýn da hükümdarýn
ce ve bilgelik içice olsun eserde. Ancak aklýna geldi ki hikmetli söze, nakledicilerin
cümlesi karýþýnca bu cümle onu bozmakta,
inceliðini zedelemekte ve bayaðý hale getirmektedir.Beydebâ, öðrencisiyle ha bire kafa yoru
ordu hükümdarýn talebini tam olarak karþýlamak için...Nihayet akýllarýna geldi: Onlarýn diy
ki hayvanýn diliyle olmalýydý. Böylece hayvanlarýn konuþmasý
eðlence ve mizah gibi görülecek söylenenlerin muhtevasý ise hikmet olacaktý. Bilgelikten pa
alanlar eserin hikmetlerine kulak verecek, hayvanlarýn ve mizahýn - bilgeler için yazýl
an bu kitapta- sadece araç olduðunu anlayacaklardý. Câhiller ve sýradan insanlar ise ikiha
yvanýn karþýlýklý kelam eylemesine þaþýrýp dikkatlerini
toplayacaklar, hiç þüphe etmeyecekler ve dinlediklerini sâde eðlence sayarak asýl mânâyý an
gayret etmeyecek, eserin yazýlýþ amacýný bilemeyeceklerdi. Zîrâ
filozof Beydebâ ilk bölümü yazarken dostlarýn birbiriyle görüþmesi ve araya nefret sokan ki
n sakýnma,kendisine menfaat saðlamak için laf getirip götürenden uzak durma ilkeleri sayes
inde ahbaplýðýn pekiþtirilmesi meselesini anlatmak istiyordu. Beydebâ ve çömezi hücrede çal
, kitabý bir senede tamamlamak için,...Bir sene dolunca hükümdar, filozofa haber salarak
:
Vakit geldi, ne yaptýn? dedi. Beydebâ da cevabý iletti:
Ben hükümdara verdiðim sözü tuttum! Bana ferman buyursunlar, kitabý getireyim ama önce ha
lasýnlar da eseri onlarýn huzurunda okuyayým. Haberci döndü, hükümdar aldýðý cevaba sevindi
hatýrýna ahâliyi bir gün toplayacaðýna söz verdi.Ardýndan Hindistan'ýn en ücra köþelerine h
rin okunuþu esnasýnda hazýr bulunsunlar diye...
O gün geldi. Hükümdar, Beydebâ için bir taht kurulmasýný emretti, kendi tahtýna benzeyen. A
eyzadeler ve bilginler için de kürsüler konulmasýný buyurdu. Sonra adam gönderip onu çaðýrt
Beydebâ'nýn yanýna geldiðinde o derhal kalktý, pâdiþâh huzuruna çýkarken büründüðü siyah y
rdi üzerine; kitabý da öðrencisinin eline tutuþturdu. Pâdiþâhýn yanýna vardýðý zaman insanl
alktýlar, hünkâr da kalktý teþekkür ederek...
Beydebâ hükümdara yanaþýnca eðildi, secdeye vardý ve baþýný kaldýrmadý. Hükümdar:
Beydebâ! Kaldýr baþýný! Bugün bayram günüdür, sevinç zamanýdýr, dedi. Ve Beydebâ'ya oturm
i okumak üzere oturan bilgeye, kitabýn her bölümünün içeriðine ve amacýna dâir sorular sord
ebâ ki
tabýn temel amacýný ve tüm bölümlerin özünü anlattý. Þaþkýnlýðý ve sevinci artan Hünkâr:
Beydebâ! Niyetimden öteye geçmedin, istediðim de tam buydu. Dile benden ne dilersen, arz
uladýðýn her þeye eriþeceksin! dedi.
Beydebâ efendisine uzun ömür ve mutluluk dileyerek cevap verdi:
Ey Hükümdar! Servete gelince benim ihtiyacým yoktur buna, giysiye gelince kendi elbise
mden gayrisini giymem!
Ama hünkârdan bir talepte bulunacaðým...
Beydebâ! Ne arzu edersin, söyle ve her dileðini olmuþ bil! dedi hükümdar. Beydebâ ise ric
du:
Ben, zât-ý âlîlerinin bu eseri güzelce yazdýrmalarým istiyorum, babalarýnýn ve dedelerini
itaplarýný yazdýrdýklarý gibi! Ayrýca ferman buyursun da kitap korunsun diyorum.
Çünkü bu eserin Hint ülkesinden dýþarý çýkarýlmasýndan endiþe ediyorum. Eðer haberdar olurl
geçirirler onu! Ýþte bu yüzden hünkâr emretsin, eser Bilgelik Evi'nden [=Büyük Kütüphane'de
diye! Hükümdar daha sonra Beydebâ'nýn öðrencilerini çaðýrdý, onlara hediyeler yaðdýrdý.
Gün döndü, zaman geçti. Kisra Anuþirevan Fars hükümdarý oldu. Kaliteli eserlere, edebiyata,
rin býraktýklarýna merak duyan Kisra sözkonusu kitaptan
haberdar olunca içine bir ateþ düþtü, rahatý kaçtý. Sonunda dayanamadý, bilge-doktor Berzev
aldý Hint eline...
Berzeveyh tecrübesini konuþturdu, kitabý o ülkeden çýkardý ve Fars'ýn hazîneleri arasýna ka
ASLAN VE ÖKÜZ
Hint hükümdarý Debþelim filozof ve Brehmenlerin reisi Beydaba'ya bir gün þöyle dedi:
-Ey filozof ,birbirini sevip dururken aralarýna giren yalancý ve düzenbaz biri yüzünden
dostluklarý düþmanlýk ve nefrete dönüþmüþ iki kiþinin öyküsünü bana bir örnekle anlatýr mýs
Beydaba,bu iki kiþinin durumunu bir örnekle anlatmaya baþladý:
Bir ihtiyar adamýn üç evladý vardý,bunlar para kazanmak için bir iþte çalýþmýyor, babalarý
ruyor ve hoyratça harcýyorlardý.Babalarý onlara öðüt vererek þöyle dedi:
-Oðullarým,dünya adamý üç þey peþinde koþar;Bol rýzýk,insanlar arasýnda iyi bir mevki ve âh
t þeyle elde edilir:Güzel yoldan servet kazanmak,kazandýðýný iyi muhafaza etmek,sonra onu n
malandýrýp artýrmak ve sonra da onu iyi yolda harcayarak hem dünyayý hem de âhireti kazanma
.Kim ki bu hususlara riayet etmezse serveti uçup gider ve yoksul düþer.
Yaþlý adamýn oðullarý babalarýnýn sözünden öðüt alýp ona güvendiler.Büyük oðul Meyyun deni
ti.Beraberinde iki öküzün çektiði bir araba vardý.Öküzlerden ismi Þetrebe olaný çamura batt
ya raðmen öküzü çamurdan kurtaramadýlar.Öküzün sahibi öküzün yanýnda ona nezaret edecek bi
sýl olsa çamur kurur öküz kurtulup kendisine yetiþir ümidiyle çekip gitti.
Öküze nezaret eden adam akþam olunca orayý ýssýz bularak sýkýlmýþ, öküzü orada býrakarak ar
e kadar ölümden kaçsa da, eðer ölüm bir kere onu bulursa ne yapsa faydasýzdýr diyerek sözü
e sahibine öküzün öldüðünü haber vermiþti.Nezaretçi adam öküzün sahibini ikna etmek ve ölüm
rçeðini pekiþtirmek için misaller vermeye devam etti:
Týpký yýrtýcý hayvanlardan korktuðu için tehlikeli yerlerden geçmek zorunda kalan adamýn h
ibi.Adamýn karþýsýna yýrtýcý ve tehlikeli bir kurt çýkmýþ.Kendisine doðru gelen kurttan kor
k vadinin ötesindeki bir köye doðru gitmiþ.Tam nehrin kenarýna kadar gelmiþ ki kurdun kendi
ine yetiþtiðini görmüþ.Yüzme bilmediði halde kendini suya atmýþ,neyse ki köylüler onu görüp
en kurtarmýþlar.Adam kendine gelince bu kez vadinin beri tarafýnda tek baþýna duran bir ev
görüp dinlenmek için eve girerken canýna ve malýna kastetmek isteyen bir hýrsýz çetesine r
mýþ.Adam bunu görünce korku ve telaþla oradan da uzaklaþýp yorgun argýn bir þekilde dinlenm
duvarlarýndan birine yaslanmýþ, derken duvar yýkýlarak adam duvarýn altýnda kalýp ölmüþ.
Öküzün sahibi bu hikayeyi daha önce kendisinin de duyduðunu söyleyerek adamý onayladý.

Öküze gelince, (çamurlu) yerinden kurtulur, yemyeþil, suyu ve otu bol bir yer bulur
. Burada yiye içe þiþmanlar ve rahata kavuþur. Setrebe burada böðürüyor ve gittikçe sesini
ordu. Meðer ona yakýn bir koruda, bu bölgenin hükümdarý olan ünlü bir Aslan varmýþ ve emrin
anavarlar, kurtlar, çakallar, tilkiler, parslar ve kaplanlar bulunuyormuþ. Bu Aslan
, kendi düþüncesi ile hareket eder, arkadaþlarýndan hiçbirine bir þey danýþmazmýþ. Aslan,
ce içine korku girmiþ. Çünkü daha önce ömründe öküz görmemiþ ve öküz böðürtüsü iþitmemiþ.
gitmiyor ve hiçbir iþe bakmýyormuþ. Ordusu onun yiyeceðini tedarik edip getiriyorlarmýþ.
nla beraber olan yýrtýcý hayvanlar içinde iki çakal vardý ki birinin adý; Kelile, diðer
Dimne idi. Ýkisi de zeka, bilge ve edep sahibi idiler.
Bir gün Dimne, kardeþleri Kelile'ye dedi ki:
"Kardeþim bu bizim Aslana ne oluyor ki yerinden kalkmýyor ve bir
yere kýmýldamýyor?
Kelile cevap verdi:
"Sana ne? Bu iþe karýþmak bize düþer mi? Biz hükümdarýmýzýn kapýsýnda
yaþayan kimseleriz. Onun dilediðini yapar, dilemediðinden yüz çeviririz.
Sonra biz, hükümdarlarýn sözüyle meþgul olacak, onlarýn iþleriyle
ilgilenecek kimseler miyiz? Onun için dilini tut ve bil ki her kim
kendisen ait olmayan bir iþe ve söze karýþýrsa sýkýntý çeker.
Dimne
"Ben gene de bu fýrsattan yararlanarak Aslanla konuþmak istiyorum. Cünkü
onun kafaca zayýf olduðunu görüyorum. Belki bu sayede kendisine yaklaþýr,
onun yanýnda bir mevki ve makam sahibi olurum.
Kelile Sordu;
"Aslanýn iþinin karmaþýk olduðunu nereden anladýn?"
Dimne cevap verdi.
"Bunu hislerim ve düþüncelerimle kavradým.
Bunun üzerine Kelile:
"Öyleyse Allah seni yapacaðýn iþte muvaffak eylesin."
Dimne de kalkýp gitti. Aslanýn yanýna girdi. Yüzünü yerlere sürerek selam
verdi.
Aslan yanýnda bulunanlara dönerek:

"Bu kim? diye sordu.


Bunlardan biri:
"Bu, filan oðllu filandýr! Dedi.
Aslan:
"Evet, dedi babasýný tanýyordum!
Sonra Dimne'ye dönerek sordu:
"Nerelerdesin?
Dimne cevap verdi:
"Efendimizin kapýnda bulunuyor ve kafamla, gücümle efendimize yardým
için imkan verecek birinin çaðýrmasýný bekliyorum. Çünkü hükümdarýn
kapýsýnda gözde olmayan kimselere de yardým edebilecek iþler çýkabilir.
Nitekim bu kapýda duran hiçbir kimse küçük görülmez."
Aslan Dimne'nin bu sözlerini dinledi ve beðendi. Kendi kendine galiba bize
vereceði bir nasihat veya anlatacaðý bir düþünce var diye düþündü. Daha
sonra Dimne Aslan'la dost oldu. Onunla baþ baþa vererek görülmeye baþladý.

Dimne bu fýrsatlarýn birinden istifade ederek Aslana dedi ki:


"Hükümdarýn bir yerde oturup yerinden hiç ayrýlmadýðýný görüyorum. Bunun sebebi ne ol
Ýkisi bu yolda konuþuyorlar iken, Þetrebe, hem de þiddetle böðürmeye
baþladý. Bu böðürme Aslanýn üzerinde tesir etmekle beraber, Aslan halini
açýða vurmak ve Dimne'ye göstermek istemedi. Fakat Dimne bu sesin Aslaný
korkuttuðunu ve içine tesir ettiðini anlayarak sordu:
"Bu sesi iþitmek hükümdarý rahatsýz etti mi?
Aslan da:
"Bundan baþka bir þeyden rahatsýz olmuyorum! Dedi."
Dimne:
"Fakat, hükümdarýn bir tek ses yüzünden erini býrakmasý gerekmez.Çünkü
bilginler: "Her sesten korkmak doðru deðil" demiþlerdir.
Aslan sordu:
"Buna bir örnek verir misin?"
Dimne de anlattý:
"Tilkinin biri bir ormana dalar. Meðer bu ormanýn içinde bir aðacýn
üzerinde asýlý duran bir davul varmýþ. Rüzgar estikçe aðacýn dallarý
davula çarpýyor, ortalýðý müthiþ bir ses kaplýyordu. Tilki sese bakarak bu
tarafa doðru gider ve karþýsýnda iri yarý bir þey görür. Bunun, mutlaka et
ve yað ile dolu olduðuna hükmederek davulu eline alýr ve onu yarýncaya kadar uðraþýr.
Yardýktan sonra içinin bomboþ olduðunu görünce, "anlaþýlan, en
yüksek sesli ve en iri gövdeli olanlar içi kof olan þeylerdir! der."
"Eðer aslan arzu ederse kendisi beni bekler, ben de kalkar giderim ve ona
bu sesin sahibi hakkýnda haber getiririm."
Aslan razý oldu. Dimne de kalkýp o sesin geldiði tarafa gitti. Þetrebe'ye;

"Aslan beni, sizi yanýna götürmek üzere gönderdi. Bana þu emri verdi:
Hemen itaat eder ve yanýna gidersen, þimdiye kadar huzuruna gitmemek
hususunda gösterdiðin kusuru affedecek. Þayet gecikir ve tereddüt edersen,
hemen geri dönüp durumu kendisine bildireceðim.
Þetrebe sordu:
"Seni bana gönderen bu Aslan kim? Nerededir ve ne haldedir?
Dimne anlattý:
"Bu Aslan buradaki yýrtýcý; hayvanlarýn padiþahýdýr ve burada ikamet eder.
Maiyetinde þu kadar asker vardýr. Þetrebe, aslan ile yýrtýcý hayvanlardan
bahsolunmasý üzerine korktu ve dedi ki;
"Sen bana dokunulmayacaðýna dair ant verirsen seninle beraber hemen
giderim!"
Dimne, öküzün kabul edeceði andý hemen verdi. Öküzü yanýna alarak Aslanýn huzuruna gö
çok iyi muamele gösterdi. Yanýna
yaklaþtýrdý ve ona buralara ne zaman, nasýl ve niçin geldiðini sordu.
Setrebe de baþýndan geçenleri anlattý. Aslan ona:

"Burada benimle kal. Bana arkadaþ ol. Ben seni aðýrlarým! dedi."
Bu olaydan sonra Aslan ile Öküz arkadaþ oldular ve çok samimi oldular.
Dimne, artýk geri plana atýldýðýný görünce kýskandý ve Aslan ile Öküzün
arasýný bozmak için Aslan'a giderek Öküzün kendisi aleyhine askerleri
kýþkýrttýðýný söyledi. Aslan buna önceleri inanmadý fakat Dimne "Öküzün
huzuruna geldiðinde benzinin atmýþ, renginin uçmuþ, dizlerin titreyeceðini
söyledi.
Aslan "Pekala, dedi. Þayet senin anlattýðýn gibi davranýrsa, benim de artýk bir
þüphem kalmaz."
Dimne bu sefer de Setrebe'nin yanýna giderek, Aslan'ýn onu yemek
istediðini anlattý. Setrebe önce buna inanmadý. Bunun üzerine Dimne
"Aslan'ýn yanýna girdiðin zaman kuyruðu üzerinde oturduðunu, göðsünü sana doðru kal
a diktiðini, kulaklarýný yaydýðýný ve
aðzýný açtýðýný ve hücüm için hazýrlandýðýný göreceksin!"dedi
Bu sözler üzerine Öküz Aslan'ýn yanýna çýkar. Aslan'ýn Dimne'nin anlattýðý
gibi olduðunu görünce benzi atar ve bacaklarý titrer. Bunun üzerine Aslan,
Dimne'nin sözlerinin doðru olduðunu sanýr ve Öküz'ün üzerine atlayarak onu
Öldürür. Daha sonra bunun yanlýþ olduðunu ve iyi araþtýrmadan birisini
öldürdüðünü düþünerek üzülür.Onun aklý, dirayeti ve terbiyesiyle az bulunur bir hayvan
erek piþman olur.
Fesatçý Dimne Aslan ý böyle bir düþmaný helak ettiði için tebrik edip,ona acýmamasý k
uzun konuþur, parmaðýný yýlan ýsýran kiþinin zehir bütün vücuda yayýlmamasý için onu kesip
isinin de Öküz ü öldürmesinin ayný derecede bir tedavi olduðuna inandýrýp piþmanlýðýný gide
eçmez Aslan, Dimne'nin yalancý ve fesat birisi olduðunu ve olayý onun organize ettiðini d
aha sonra öðrenir ve Dimne'yi de en kötü þekilde öldürür.
Aslan, Dimne yi parçalayýp öldürmezden evvel Kelile ona yapýp ettiði fitne ve fesatt
vazgeçmesi için bir tüccar hikayesi anlatýp son nasihati verir:
-Nakledilir ki, filan memlekette bir tüccar varmýþ,rýzkýný aramak için baþka þehirleri gezm
miþ. Fakat yanýnda yüz batman demir bulunuyormuþ, arkadaþlarýndan birine demiri emanet býra
ak gideceði yere gitmiþ.Bir müddet sonra dönüp gelince dostuna gelerek demiri istemiþ.Adam
kendisine:
-Demiri fareler yedi, demiþ. O da:
-(Doðru), demiri fare diþlerinden daha iyi kesebilen bir þey yok, diye duymuþtum, tarzýnda
cevap vermiþ.
Emanet edilen adam, arkadaþýnýn, kendi söylediði ve iddia ettiðini tasdik etti diye sevinmi
acir oradan çýkmýþ, yolda adamýn bir oðluna rastlamýþ,onu alarak evine götürmüþ.Ertesi gün
gelerek:
-Oðlum hakkýnda bir bilgi var mý? Diye sormuþ. Tacir de ona:
-Dün senin yanýndan çýktýðým zaman bir doðan ýn bir çocuðu kapýp götürdüðünü gördüm, belki
rmiþ.
Adam baþýný döverek:
-Ey ahali! Doðan ýn çocuklarý kapýp götürdüðünü duydunuz veya gördünüz mü hiç! diye feryat
miþ:
-Tabii, bir memleketin fareleri yüz batman demiri yerse, doðan larýnýn da filleri kapýp göt
i hiç de þaþýlacak bir þey deðildir.
Adam þöyle yalvarmýþ:
-Senin demirini ben yedim, iþte parasý, haydi oðlumu ver!
Bu misali sana anlatmaktan maksadým þunu bilmendir ki, dostuna ve arkadaþýna karþý dönekl
ve kalleþlik yaparsan baþkalarýna karþý daha çok kalleþlik yapacaðýn þüphesizdir; þunu da b
bir insan biriyle dost olur da bu esnada gadrederse beriki dostu onda sevgi ve s
amimiyet için yer bulunmadýðýný veya sevgisinin ona göre bir deðeri bulunmadýðýný anlar.Vef
erilen sevgi,teþekkürü olmayan kimseye yapýlan lütuf (iyilik),terbiye kabul etmeyen, nasih
at dinlemeyen kimseye sarf edilen terbiye gayreti ve sýr tutmayana verilen sýr kadar
boþuna harcanmýþ bir þey yoktur.Kuþkusuz, iyilerle yapýlan dostluk iyilik getirir, kötüler
pýlan dostluk da kötülük getirir, týpký güzel kokulu bir þeyin yanýndan geçince de fena kok
r gibi

DÝMNE NÝN DURUMU HAKKINDA ÝNCELEME


Kral Debþelim Filozof Beydaba ya dedi ki:
-Bir Jurnalcinin iki dost arasýný nasýl bozduðunu bana anlattýn. Þimdi söyle bakalým Þetreb
sonra Dimne nin akibeti ne oldu?
Filozof:
Arslan Þetrebeyi öldürdüðü için büyük piþmanlýk duydu.Onun arkadaþlýk, dostluk ve istiþare
e en en güvenilir kiþi olduðunu hatýrlayýp, ifade ederdi.
Arslanýn Öküzden sonra en yakýn arkadaþý kaplandý.Kelile Dimne nin evinin önünden geçerken
ne yi iþlediði þuçtan dolayý kýnayýp, nasihatler verdiðini ama Dimne nin bu öðütlere hiç ku
.Kelile, Dimne ye iþlediði suçun ve kalleþliðin içyüzü anlaþýldýðý zaman halinin çok kötü
an hiç kimsenin olmayacaðýný söyleyip acýklý akibetini ona önceden haber veriyordu.
Kaplan, Kelile ile Dimne nin konuþmalarýndan bunlarý iþitince geri döndü, arslan ýn annesi
a gidip duyup iþittiklerini ona da anlattý.Ondan söyleyeceði sýrrý açýða vurmayacaðýna dair
üzerine Kelile ile Dimne nin sözlerinden iþittiklerini ona birer birer anlattý.Arslan ýn a
si sabahleyin oðlunu kederli bulur ve ona bu denli kederli olmasýnýn sebebini sordu.
Arslan:
Dostluðunu,arkadaþlýðýný ve öðütlerini ve birlikteliðimizi ne zaman hatýrlasam Þetrebe yi ö
diyor,dedi.
Annesi Aslana elinde kesin bir bilgi olmaksýzýn öküzü öldürmesinin ne denli anlaþýlmaz bir
nu ifade ettikten sonra,eðer sýrrý açýklamanýn ayýp ve günah bir tarafý olmasa bildiði bir
ne anlatabileceðini söyledi.
-Eðer sende bir fikir varsa benden gizleme, bildiðin bir þey varsa bana söyle, dedi Arsl
an.
Bunun üzerine annesi oðluna kaplanýn ismini vermeden her þeyi anlattý.Annesinin naklettikl
erini dinleyen arslan hemen dostlarýný ve askerlerini huzurunda topladý. Dimne arslaný üzün
görünce, durumu bilmezlikten gelerek, yanýndakine sordu:
-Krala ne oldu? Neden böyle üzgün?
Arslan ýn annesi ona dönerek:
-Arslan ýn üzüntüsü senin hayatta kalmandýr. Bu günden sonra seni asla hayatta býrakmayacak
Dimne bu söz üzerine uzun uzun konuþup etrafýndakileri etkilemeye çalýþtý. Ýnanýlmamasý ge
an,inanýlmasý icab eden þeye de inanmayan kimseye nefsini kölesine veren ve sonuçta kölesin
en hile yapmasý suretiyle kendisini rezil eden kadýnýn uðradýðý bela gelir. Der ve istek ü
buna dair meseli anlattý:
Þehrin birinde bir tacir varmýþ. Bu tacirin güzel ve anlayýþlý bir karýsý varmýþ. Yakýn
m Tacirin karýsýnýn dostu imiþ.Kadýn bir gün ressama, Hiç kimsenin anlayýp hissetmeyeceði
a gelmeni saðlayacak bir çare bulabilirsen iyi olur demiþ. Bu kolay demiþ ressam, isted
bende vardýr. Bende üzeri süslü ve resimli bir çarþaf var, sana gelirken onu giyeceðim
Ressam düþündüðünü uygulamýþ.Kadýn kafasýna koyduðu þeyi yapmýþ.O anda kadýnýn kölesi onu
e meðerse ressamýn cariyesinin dostu imiþ.Köle cariyeden çarþafý ister.Cariye sebebini sord
a türlü yalanlarla onu kandýrýr ve çarþafý alýr, giyer.Ressamýn kendisine geliþi gibi haným
gelir.Kadýn durumu anlamaz ve onunla olup kendini ona teslim eder.Sonra köle döner çarþafý
ariyeye teslim eder.O da yerine kor.Gece karanlýðýnda eve dönen ressam her zamanki gibi ça
rþafý giyer ve kadýna görünür.
Kadýn adamý görünce þaþýrýr: Çabuk döndün, daha demin yanýmdaydýn.Bu tekrar dönüþ niye? d
Ressam bunu üzerine hemen eve döner ve cariyesinden iþin gerçek yüzünü söylemesini,aksi tak
öldüreceðini söyler.Cariye doðruyu anlatýr.Ressam da çarþafý yakar.
Dimne nin uzun konuþma ve mesellerinden sonra askerlerden biri çýkýþarak:
-Dimne bu sözleri kralý sevdiðinden deðil, kendisini kurtarmak için söylüyor, dedi.
Dimne ona utandýrýp yerin dibine sokacak denli cevap verip kendini ateþli bir þekilde sa
vunmaya devam etti.
Arslan ýn annesi de Dimne yi küstahlýðýndan dolayý kýnarken, Dimne her defasýnda sözlerinin
baskýn geliyor ve hem suçlu hem güçlü pozisyonunu koruyordu.Dimne nin küstahlýðýyla baþ ed
nlayýnca, Ýçinizde âlim olanlar bu konuda karar verenlerdir deyip, kalkýp gitti.
Arslan sonunda Dimne yi kadýya teslim eder.Dimne boynuna ip atýlarak hapse götürülür.O gec
elile, Dimne yi hapiste gizlice ziyaret eder.Dimne ye baþýna gelen þeyin kibrinden dolayý ö
lememekten kaynaklandýðýný söyleyerek üzüntüsü belirtir.Dimne söylenen hiçbir þeyi üzerine
eder.Hapishanede Kelile ve Dimne bu tarz konuþurken mahkumlardan bir pars ileride þa
hitlik yapma arzusuyla onlarýn konuþmasýný bir köþeden gizli gizli dinler.
Birkaç gün sonra Arslan hakim vazifesiyle görevli kaplaný ve adalet müfettiþini huzuruna ça
, Dimne nin suçunu araþtýrýp durumunu hükme baðlamalarýný, zabýt tutup durumu kendisine gün
erini emretti.Üç saat sonra kadý nýn emriyle Dimne getirilip, kadý ve jürinin karþýsýna çý
n önce, topluluðun en büyüðü yüksek sesle bir konuþma yaptý. Dimne nin durumu ile ilgili iy
biliyorsa konuþarak yardýmcý olmasýný söyledi. Daha sonra kadý söz alýr ve o da, Dimne hak
ne biliyorsa gizlemeden söylemesini istedi.Aksi hareket edenlerin suç ortaðý olacaklarýný
ledi.Topluluk sözleri sadece dinlemekle yetinir ve sustu.Topluluðu susar halde gören D
imne, bildiðiniz bir þey varsa haydi konuþun, dercesine kalabalýða meydan okuyarak kendini
suçsuz olduðuna inandýrmaya çalýþtý.Kalabalýða, Görmediði þeye þahitlik yapan ve bilmedið
ilmediði þey için Onu biliyorum diyen tabibin baþýna gelen felaketin hikayesi ni anlatýr:
Rivayet olunur ki þehirlerin birinde ihtisas sahibi becerikli bir tabip varmýþ.O þehrin hü
darýnýn bir kýzý varmýþ, onu yeðeni ile evlendirmiþ.Kadýna, hamilelere gelen aðrýlar gelmiþ
bu tabip getirtilmiþ.Tabib kadýncaðýza aðrýsý ve hastalýðý ile ilgili sorular sormuþ.O da a
adýnýn hastalýðýný anlamýþ ve ilacýný tesbit etmiþ. Demiþ ki:
Eskisi gibi görür olsaydým cinslerini bildiðim çeþitli ilaçlarý toplardým; fakat bu konuda
aþka hiç kimseye itimat edemem.
Tabibin bu sözü ayný þehirde cahil birinin kulaðýna ulaþmýþ.Saðýnda solundakileri kendinin
uðuna inandýrmaya çalýþýp ilaçlar hazýrlamaya baþlamýþ.Oysa adam ilaç nedir anlamazmýþ, bu
ye sahip deðilmiþ.Aldýðý ilaçlarý içinde anýnda öldürücü zehir bulunan birini diðerleriyle
karýþtýrýlmasý iþi tamamlanýnca kadýncaðýzýn birine ondan içirmiþ, o da ânýnda ölmüþ.Hüküm
cahil adamý çaðýrmýþ, ayný ilaçtan ona da içirmiþ,adam da ânýnda ölmüþ.
Dimne bu mesel i anlattýktan sonra sözü, Þu benim konumda içinizde haddi aþanýn baþýna
hilin baþýna gelen felaket gelir. diye bitirdi ve sözü diðer hayvanlara býraktý.
Bunun üzerine domuzlarýn en büyüðü söz alýp kibirli bir eda ile, iyilerin de kötülerin de y
ve þekillerinden tanýnabileceðini ve Dimne nin de bedeninde þirretliðini ele veren ip uçl
bulunduðunu söyledi.
Kadý domuzdan iddiasýný ispat ederek Dimne nin yüzünde gördüðü þeyleri haber vermesini iste
Domuz Dimne yi kötülemeye baþlar ve þöyle dedi:
-Sol gözü sað gözünden küçük olan ve bu gözü devamlý seðiren,burnu da sað tarafýna doðru eð
bayaðýdýr.
Dimne domuzun kendisi ile ilgili bu yakýþtýrmasýna çok kýzar ve onun pis ve mundar oluþuna
erek, Sana layýk olan hiçbir iþe yaklaþmamandýr, krala hizmet edenlerin ileri geleni olmak
e dursun halktan biri için bir tabakçý (debbað) veya hacamatçý bile olmamandýr dedi.
Domuzlarýn büyüðü Dimne nin bu aðýr sözlerine karþýlýk vermeye kalksa da Dimne buna izin ve
lerini artýrarak,aksak,çarpýk, kýçý basurlu,eðri ayaklý, þiþ karýnlý, sarkýk husyeli, yarýk
luk..gibi ifadelerle domuzu utandýrýp adeta yerin dibine batýrdý..
Mahkemede olup biten bu konuþmalar Aslan ýn görevlendirdiði bir çakal tarafýndan bellenip k
a en ince ayrýntýsýna kadar anlatýlmýþ.Kral çakaldan dinlediklerine göre hareket ederek dom
büyüðünün iþinden azledilmesini ve onun bir daha huzuruna girmemesini emretti,Dimne nin de
pishaneye iade edilmesini söyledi.
Revzebe adlý çakalýn Aslan ýn yanýnda saygýn bir yeri vardý.Kelile ile yakýn dost idi ve v
severdi.Kelile yi görmeye gitti.Kelile kardeþi Dimne nin durumuna üzülmüþ, bu acýya dayana
zebe çok sevmediði halde Dimne nin yanýna gelerek Kelile nin ölümünü bildirdi.Dimne kardeþi
rek yasa girdi.
Kardeþimin ölümünden sonra yaþamak benim için anlamsýz.Ama bu zor günlerimde bana gösterd
e dostluk nedeniyle artýk sana umut baðlayýp, güveneceðim.Bana bir iyilik yapýp kardeþimle
a ait olan evde ne varsa bana getirir misin? dedi.
Revzebe, Dimne nin istediklerini alýp geldi.Dimne Revzebe ye getirdiklerinin yarýsýný verdi
Ve ona þöyle söyledi: Aslanýn yanýna rahatlýkla girip çýkýyorsan, senden ricam düþmanlarým
onuþmalar, çýkan söylentiler Aslana söylendiðinde, özellikle Anne Aslanýn söylediklerini bi
.Eðer bunu yaparsan, bu iyiliðini hiçbir zaman unutmayacaðým
Revzebe bu konuda da ona söz verdi.
Ertesi gün erkenden uyanan Aslan gelenleri yanýna çaðýrtýp,mahkeme tutanaklarýný papaðana
Aslanýn annesi de oradaydý.
Annesi aslana:
Darýlma ama dedi, sen iyiliði ve kötülüðü birbirinden ayýramýyorsun.Ben sana bu yalancýn
maný söylememiþ miydim?
Aslanýn annesi öfkesi dinmediðinden daha aðýr sözler söylemek için çekilip gitti.Revzebe de
n yanýna giderek duyduklarýný bir bir anlattý.Bu arada bir görevli gelerek Dimne nin yenide
yargýlanacaðý için hazýrlanmasý gerektiðini söyledi.daha sonra onu alýp götürdü.
Yargýçlar kurulu baþkaný duruþmayý açarken bir konuþma yaptý:
Sözü ve özü bir olanlardan senin durumunu dinledik.seninle daha fazla uðraþmak istemiyoruz
a kralýmýz Aslan gerekli bütün araþtýrmalarý yapmadan seninle ilgili kesin yargýda bulunmak
stemiyor. dedi.
Dimne:
Bu yargýlamada önyargýlý davranýlýyor.Suçsuzlarý önyargýlý ve suçlu duruma sokacak sokacak
Kralýmýz Aslana yakýþmýyor.Beni suçsuz yere öldürtmek istiyor gibisiniz.yargýlamaya baþlaya
madý! diye çýkýþtý.
Yargýçlar Kurulu Baþkaný:
Ýyi yargýç, iyilik edenle kötülük edeni ayýrt etmesini bilir.Senin yapacaðýn þey suçunu ka
anlýðýný belirtmektir. dedi.
Ýyi bir yargýç kanýtsýz hüküm vermez diye söze baþladý Dinme. Siz beni suçlu sayýyorsunu
izden daha iyi bilirim.Bu bilgim kuþku götürmez kesinliktedir.Sizin bilgileriniz ise,b
elgelere dayanmayan, kuþkulu bilgilerdir.Benim iþlemediðim bir suçtan cellatlara teslim
olmam suçlarýn en büyüðüdür.Görmediðin, duymadýðýn þeyleri görmüþ duymuþ gibi davranman san
Dimne nin bu üstün savunmasý karþýsýnda kuþkuya düþen yargýçlar sonra devam etmek üzere ya
diler.yargýçlar baþkaný,Aslanýn yanýna gidip duruþmada konuþulanlarý anlattý.Aslan durumu d
ek için annesini çaðýrtarak Dimne nin konuþmalarýný anlattý.
Annesi:
Ben daha çok onun seni bir hileyle öldürüp, bütün iþleri alt üst etmesinden korkuyorum. D
Bu sözlerden etkilenen Aslan:
Dimne nin durumunu sana bildireni bana söyle. Ben de onunla konuþup Dimne yi öldürmek için
tanýklýðýndan yararlanmaya bakayým dedi annesine.
Annesi:
Bu sýrrý bana vereni açýða vurursam, Dimne nin cezalandýrýlmasýndan duyacaðým sevinç bozul
ki bilgileri verenle konuþurum.Eðer o kim olduðunu açýklamama izin verirse sana bildiririm
.
Konuþmalarý bitince Annesi,aslan ýn yanýndan ayrýlýp kaplaný çaðýrtýp durumu ona anlattý.
Kaplan düþündü taþýndý ve sonunda Aslanýn yanýna varýp Dimne den duyduklarýný anlattý
Son duruþmada Kaplan bildiklerini anlattý.Pars da tanýklýk etmek istedi.onu da dinledile
r.sonunda yargýçlar Dimne nin ölümüne karar verdiler.
Aslan, tanýklarý çaðýrarak daha önce niye tanýklýk etmediklerini sordu.
Kaplan:
Benim tanýklýðýma gerek kalmadan bu yargýlamanýn sonuçlanacaðýný düþündüðüm için þimdiye k
e nin karalamalarýndan benim tanýklýðýma itibar edilmeyeceðinden korktum dedi.
Pars:
Benim tanýklýðýma inanýlmazdý.Hiç bir tanýk ortaya çýkmayýnca bütün bildiklerimi anlatmaya
.
Dimneye verilen ölüm kararý Aslan ýn emriyle yerine getirildi.

KARGALAR VE BAYKUÞLAR
Kral Debþelim folozof Beydaba ya dedi ki:
-Bana yýlýþýklýk ve yaltaklýk yapsa da kendisine inanýlmamasý gereken düþmanýn düþmanýn mes
Filozof cevap verdi:
-Düþman olmakta devam eden düþmana aldanan kimseye, baykuþlarýn baþýna kargalardan gelen fe
isabet eder.
Kral sordu:
-Bu nasýl olmuþ?
Beydabâ þöyle anlattý:
Rivayet edilir ki bir dað eteðinde, üstünde bir çok karga yaþayan oldukça iri bir aðaç vard
rý içlerinden seçtikleri biri yönetiyordu.Kargalarýn yaþadýðý bu daða yakýn bir maðarada da
ykuþ yaþýyordu.Kargalarla baykuþlar oldum olasý anlaþamazlardý.Baykuþlarýn kralý gezmeye çý
alarýn nerede yaþadýðýný tespit etmiþti.Kargalarýn uykuda olmalarýndan yararlanarak yanýnda
irlikte üzerine saldýrdý.Ölen ve yaralananlar oldu.Bir kýsmý esir alýndý.Baykuþlara ise hiç
adý.Baskýnlarý baþarýyla sonuçlanarak maðaralarýna geri döndüler.
Sabahleyin kargalar ölenlerini gömüp yaralýlarýný tedavi ettiler.Böyle bir saldýrýya hazýrl
mýþlardý.Durumlarýný gözden geçirmek için aðacýn yanýnda toplandýlar.
Kargalardan biri söz alarak:
Dün gece çok kötü bir geceydi.Bir çoðumuzun kanadý kýrýldý,tüyleri yolundu,bir kýsmýmýz öl
ize saldýrmaya cüret edebilmiþ olmalarýdýr.Yerimizi öðrendiklerine göre yeniden saldýracakl
birlikte bundan sonra ne yapmamýz gerektiðini düþünmeliyiz. Baþkanlarýnýn düþüncelerinin
n beþ kiþilik bir Danýþma Kurullarý vardý.Karga baþý onlara danýþýp fikrini alarak ona göre
Baþkan birinci Kargaya:
Bu durumda ne yapmalýyýz sence? diye sordu. Karga bu konuda kendinden önceki bilginleri
n öðütlerine uyarak: Baþedemeyeceðin düþmandan kaç! cevabýný verdi.
Ýkinci Kargaya yöneldi baþkan:
Senin sözün nedir?
ikinci karga: Düþmanýný alt edemiyorsan kaçmalýsýn dedi.
Baþkan bu görüþe katýlmayýp karþý çýktý:
Düþmandan kaçýp yurdumuzu düþmana býrakmak bize yakýþmaz.Kendimizi toplar ve iyi taktikler
ak onlarý yeneriz dedi.
Bu kez üçüncü Kargaya döndü baþkan:
Sen ne düþünüyorsun bu konuda?
Ben de kaçmaktan yanayým.Casuslar yoluyla düþmanýn niyetini öðrenelim.Bizle savaþ mý istiy
barýþ mý,yoksa bizden bir þeyler mi koparmak niyetinde,bunu anlayalým.Bir þey koparmak amac
aysa istediðini ona verelim.Böylelikle düþmanýn kötülüðünden kurtulup güven içinde yaþarýz.
de veririz.yeter ki bize dokunmasýn.
Baþkan dördüncü Kargaya sordu:
Senin barýþ konusunda düþüncen nedir?
O þöyle dedi:
Bu arkadaþlarýmýn düþüncelerine katýlmýyorum.Kendisinden üstün olduðumuz düþmana boyun eð
aþarak ölmek daha iyidir.Eðer biz baykuþlara barýþ önerisi getirsek, en aðýr þartlarý bize
meye kalkacaklardýr.Çünkü bize kafa tutup üstün olduklarýný sanmaktadýrlar.Bence en iyisi s
Baþýný iki yana düþünceli düþünceli salladýktan sonra Baþkan, Beþinci Kargaya görüþlerini s
Savaþ mý, barýþ mý? Yoksa baþka yerlere göç etmek mi? Sen ne dersin?
O da düþüncelerini þöyle açýkladý:
Düþman küçümsenmemeli.Kendini ve düþmanýný tanýmadan alt edemeyeceðin biriyle savaþmaya ka
iþ deðildir.Kendini bile bile ölüme sürüklemektir.Akýllýlar savaþtan ve zararlarýndan saký
deli aðýrdýr.Baykuþlarý tanýmadan savaþa girersek tehlikeye atýlmýþ oluruz.Halkýndan ve yar
n ve onlarýn çýkarlarýný koruyan baþkan iyi baþkandýr.Söylenmesi gerekenleri burada açýkça
di söyleyeceklerimin ikimizin arasýnda kalmasý gerekir.
Bu konuþmadan sonra herkes daðýlýp, günlük iþlerine baþlayýnca Beþinci Karga baþkanla baþ b
Þu baykuþlarla aramýzýn nasýl açýldýðýný biliyor musun? diye sordu Baþkan.
Evet, biliyorum dedi Beþinci Karga. Bu, bir karganýn sözleri yüzündendir.
Peki,neydi bu söz?
Kendi krallarý olmadýðý için serçeler aralarýnda anlaþarak Baykuþlar Kralýnýn egemenliðine
vermiþler.O sýrada yanlarýndan geçmekte olan bir karganýn da görüþünü almak için yanlarýna
ya:
Karga, Böylesine kötü huylu ve çirkin, akýlsýz ve gözleri görmeyen baykuþlarýn egemenliði
a olur.Yeryüzünde bir kuþ bile kalmasa böyle bir þey düþünülemez demiþ.
Bu sözlere hak veren serçeler,baykuþlarýn egemenliðine girmekten vazgeçmiþler.
Baykuþun biri bu konuþmalarý aðaçlarýn arkasýndan dinlemiþ ve duyduklarýný krallarýna anlat
aramýz bu yüzden açýldý demiþ.
Savaþa karþý olduðumu zaten anlatmýþtým.Baþka bir düþüncem daha var.Bu düþüncemi uygulaya
baykuþlardan kurtulabiliriz.Sizden herkesin karþýsýnda beni dövdürüp tüylerimi yoldurmanýz
um.Sonra beni býrakarak bilinmeyen bir yere gidin.Ben burada onlarýn içine girerek her
türlü sýrlarýný ve gizliliklerini öðreneceðim.Sonra bir kolayýný bulup size katýlýrým.Bu þ
in daha kolay olacaðýna inanýyorum.
Baþkan bunun üzerine;
-Bu zorluklarýn hepsine razý mýsýn? diye sordu. Evet dedi beþinci karga.Tüm istekleri yeri
tirildi.Tüylerini kanatlarýný iyice yolarak onu yara bere içinde býrakýp gittiler.
Keþif uçuþu yapan iki baykuþ olayý görmüþlerdi.Dönüp krallarýna gördüklerini anlattýlar.Ka
tiklerini öðrenmek amacýyla Baykuþ Kral berberindekilerle tüyleri yolunmuþ olan Kargayý ziy
t etti.Yanýndakilerden birine kargayla konuþmasýný emretti.
Baykuþlardan biri:
-Kimsin? Kargalar nerede? Nereye gittiler, yerlerini biliyor musun? diye sordu.
Karga, Nasýl bilebilirim ki diye cevap verdi. Ben kara bir kargayým.Bu halimle onlarýn n
reye gittiðini bilmeme imkan var mý? dedi.Görevli durumu Krala anlatýnca yanýndakiler bu k
rganýn saygýn bir karga olmasýna raðmen bu duruma neden sokulduðunu merak ettiklerini söyle
iler.
Kral Baykuþ bu iþin gerçek yüzünün öðrenilmesini emretti.
Görevli:
Seni neden böyle yara bere içinde býrakýp çekip gittiler? diye sordu.
Karga: Sizin yaptýðýnýz baskýndan hemen sonra baþkanýmýz bütün kargalarla baykuþlara karþý
iðine dair toplantý yapýp düþüncelerini sordu.Konuþma sýrasý bana gelince, ben baykuþlarla
izim gücümüz yetmez, onlara barýþ içinde yaþama önerisinde bulunanlým, eðer kabul etmezlers
i yurdumuzu býrakýp gidelim,dedim.Benim baykuþlarla savaþmak iyi olmaz demem üzerine, baþ
e diðer kargalar bana çok kýzýp üzerime saldýrdýlar.Beni siz baykuþlarýn casusu olmakla suç
yaptýlar.
Baykuþ Kral karganýn aðzýndan bunlarý dinledikten sonra,vezirlerinden birine; Bu kargaya n
yapmamýzý tavsiye edersiniz, düþünceniz nedir? diye sordu.
Birinci vezir:
Bu karga kargalarýn en akýllýsýdýr.Ölmesi bizleri zararýndan kurtarýr ve kargalarý ancak o
nebiliriz.Bir dakika bile bekletilmeden öldürülmesi gerekir. diye konuþtu.
Bu kez ikinci vezire Sen ne dersin, bu kargaya ne yapalým? diye ayný soruyu sordu Kral

Baykuþ.
Korku içindeki bir zavallýyý öldürmek yerine ondan yararlanma yollarýný arayalým,kargayý ö
dedi ikinci vezir.
Kral Baykuþ Üçüncü Vezirine dönüp sordu:
Senin bu konuda fikrin ne? Bu kargayý sence ne yapmalýyýz?
Akýllýlar düþmanlarýndan yararlanmasýný bilirler dedi Üçüncü Vezir. Onu hayatta býrakman
nin doðru olacaðýna inanýyorum.Mesela,onun bilgilerinden pekala yararlanabiliriz
Karga söz alarak.
Benden kuþkulananlar olduðunu görüyorum.Sizlere baðlýlýðýmý göstermek için, kendimi yakabi
Birinci vezir öne atýldý:
Aslýnda sen içine zehir katýlmýþ güzel kokulu bir içki gibisin.Kötülüðünü böylelikle gizli
azsýn! dedi.
Baykuþ Kral vezirin bu sözlerini hiç umursamadý.Kargaya iyi bakýlýp himaye edildi.Bir sür
onra karga,hedefine ulaþtý.Baykuþlarýn nerelerde barýndýklarýný, güçlerini ve iç yüzlerini
gitti.Tüm öðrendiklerini ayrýntýlarýyla gidip kargalara anlattý.
-Ýþte yapmak istediklerimi yaptým.Þimdi sýra sizde.Sizler de yapmanýz gerekenleri yapmalýsý
.
Baþkan da:
Bundan böyle biz bütün kargalar bu bilgilere göre hareket edeceðiz dedi.
Karga onlara, baykuþlarýn aðaçlarýn bol olduðu maðaranýn içinde yaþadýklarýný anlatarak þöy
Etraftan topladýðýmýz çalý çýrpýyý maðaranýn hemen önünde toplayýp çoban ateþiyle tutuþtur
n olursa yanarak ya da boðularak ölürler.Düþmanlarýmýzdan böylece kurtulmuþ oluruz dedi.
Söylenenleri aynen uygulayan kargalar sonunda düþmanlarý olan baykuþlardan böylelikle kurtu
muþ oldular.
MAYMUN ÝLE KURBAÐA
Kral Debþelim filozof Beydaba ya der ki:
Þimdi sen bana dileði peþinde koþan,sonra onu elde edince de kaybeden kimsenin meselini
anlat!
Filozof der ki:
Bir iþin, bir dileðin peþinde koþmak onu elde ettikten sonra korumaktan daha kolaydýr.Kim
bir dileðine nail olur da sonra güzel muhafaza etmezse kaplumbaðanýn baþýna gelen musibetle
karþýlaþýr.
Kral sorar:
-Bu nasýl oldu?
Beydaba cevap verir:
Bir ormanda maymunlarýn genç ve güçlü olanlarýndan biri, yaþlý maymunlar kralýný tahtýndan
Kral Maymun canýný kurtardýðýna þükredip kaçtý.Bir gölün kýyýsýnda bulduðu incir aðacýna ye
Bir gün aðaçtaki olgun incirlerden yerken,bir tanesini elinden düþürüverdi.Ýncirin göle düþ
n dalgalar maymunun hoþuna gitti.Ne zaman incir yemeye çýksa göle attýðý incirlerin oluþtur
lgalarý seyretmekten ayrý bir keyif alýyordu.
Bu gölde yaþayan bir kaplumbaða da atýlan bu incirleri bir güzel yiyordu.Ýncirleri kendis
ne yemesi için attýðýný sanan kaplumbaða,çok sevindi ve maymunla dostluk kurmak istedi.maym
da bu öneriyi kabul etti.Candan iki dost oldular.Ne kadar konuþsalar sohbete doyamuy
orlardý.
Kaplumbaðanýn karýsý bu durumdan endiþelendi.Komþusuna derdini açýp kaygýsýný ifade etti:
Son günlerde göl kenarýnda dost olduðu maymundan baþkasýný gözü görmüyor.Eve köye uðram
e yapmalýyým acaba?
Tek çare maymundan kurtulmaktýr dedi komþusu.Ve ona hemen bir yöntem sundu:
Eþin eve gelince aðýr hastalanmýþ numarasý yap.Ne oldu, neyin var, diye sorduðunda,iyile
or bir hastalýða yakalandýðýný söyle.Bu hastalýktan ancak bir maymunun yüreðini yiyerek kur
eðini de söyle.
Komþusunun öðütlerini uygulamaya karar veren diþi kaplumbaða, eþi eve geldiðinde aðýr has
terdi kendisini. Böyle birden bire sana ne oldu karýcýðým diye sordu. Doktor çaðýrtýp ba
Komþusu hemen atýldý:
Konuþamayacak denli hasta olduðu için doktor getirttik.Bir maymun yüreði yerse iyileþebili
Bu oldukça zor bir iþ ama yine de maymun dostumun yüreðini elde edebilmek için çalýþayým
Onu nasýl kandýracaðýnýn hesaplarýný yaparak maymunun yanýna vardý kaplumbaða.
Maymun, Bir þey mi oldu? Nerede kaldýn diye sorunca,
Senin yanýna gelmeye çekiniyorum dedi kaplumbaða.Her zaman sen beni misafir ediyorsun, b
en bir kez bile seni misafir edemedim.Ben gölün ortasýndaki þu þirin adada yaþýyorum.Eðer g
misafirim olursan yanýnda daha rahat olacaðým dedi.
Maymunun aklýna kuþkulanacak hiç bir þey gelmedi.Kaplumbaða dostunun sýrtýna bindi ve bir
te göle açýldýlar.Maymun, hâlâ kaplumbaðada bir gariplik sezince sormadan edemedi:
-Dostum,yine niye üzgünsün,benim bilmediðim baþka bir derdin mi var?
Eþim evde yatýyor.Seni bu yüzden iyi aðýrlayamayacaðým için üzülüyorum dedi kaplumbaða.
Biz dostuz dedi maymun. Dostlar arasýnda böyle kaygýlara yer yok.Eþinin hastalýðý neymi
tor ilaç falan yazmýþ mý? diye sorunca kaplumbaða boþta bulunup, bir an için kurduðu tuzaðý
Bir maymunun yüreði iyi gelir.Onu yerse iyileþir demiþ doktor diyerek ne zamandýr aðzýn
uðu baklayý çýkarýverdi.
Kaplumbaða bunu söyler söylemez maymun durumu anlayýp tuzaðý sezdi.Maymunun kendisini eve
eden götürmek için ýsrar ettiðini fark etti.
Boðularak ölmekten korktuðu için göle atlamadý.Soðukkanlýlýðýný hiç yitirmeden çýkýþ yollar
-Bunu neden daha önce söylemedin.Ben yüreðimi evde býrakmýþtým.Haberim olsaydý senin bu du
n yüreðimi yanýmda getirirdim dedi maymun.
Kaplumbaða:
Dostluðuna minnettarým, çok iyisin. O halde þimdi ne yapabilirim? diye sordu.
O zaman geri dönüp yüreðimi alayým, sonra size gidelim dedi maymun.
Kaplumbaða iþi tatlýya baðladýðýný zannederek saf saf seviniyordu.Maymun kýyýya yaklaþýr ya
bakmadan zýplayarak aðaca týrmandý.
Maymunun geri dönmeyeceðini gören kaplumbaða;
Haydi dostum,yüreðini al da gel, gecikmeyelim! diye baðýrýnca, maymun ona yukarýdan þöyle
:
Sen beni çakalýn yüreksiz olduðuna inanan eþek mi sanýyorsun? Sen beni ne sandýn? Dostluð
rada bitti! Þunu iyi bil ki; Zor durumda kalanlar her zaman zekalarýyla kurtulurlar.

ARSLAN ÝLE ÇAKAL


Hükümdar Depþelim, filozof Beydaba ya þöyle dedi:
-Bana þimdi,suçsuz olarak ceza gören veya günahsýz cefa (gözden düþme) bulan kimseye yenide
en (gönlünü almak isteyen) hükümdarýn misalini anlat.
Filozof þöyle dedi:
-Kuþkusuz hükümdar, haksýzlýða uðramýþ olsun olmasýn, suçu bulunsun bulunmasýn, kendisinden
düþmüþ, cezalandýrýlmýþ) kimselere müracaat etmezse (gerektiðinde onlarý yine vazifeye çað
zarar verir.Hükümdara yaraþan, baþýna böyle bir iþ gelmiþ kimsenin durumunu incelemek ve on
elecek faydalarý denemek( göz önüne almak)dýr.Eðer bu kimse itimat edilir, güvenilir kimsel
en ise, þüphesiz hükümdara layýk olan hemen ona dönmektir.Çünkü devlet ancak saðlam görüþlü
edilebilir; bunlar da vezirler ve yardýmcýlarýdýr.Vezirler ve yardýmcýlarýndan ancak sevgi
iyi niyetle yararlanabilinir.Sevgi ve iyi niyet ise ancak saðlam görüþü ve iffetli kimsel
er içindir.Sultanýn iþleri çoktur, ihtiyaç duyacaðý memur ve yardýmcýlarý da çoktur.Bunlar
de ettiðim iyi niyet ve iffeti birlikte taþýyanlar azdýr.Bu husustaki misal arslan ile çak
alýn misali(hikayesi)dir.
Hükümdar sordu:
-Bu nasýl olmuþ?
Filozof anlattý:
Hayvanlar arasýnda kendi halinde hiçbir þeye karýþmadan sessizce yaþayan bir çakal vardý.
hayvana dokunup bulaþmýyordu.Et yemiyor ve kendinden zayýf olanlarý ezmeye çalýþmýyordu.Hi
anlýya zulmetmeyip canýný yakmadýðý için yýrtýcý hayvanlarýn hepsi ona düþmandý.Kan dökmedi
a çýkýþýyorlar ve:
Böyle dünyadan elini eteðini çekiþin doðru deðil,sen de bizim gibi yaþamalýsýn,bilmelisin
hiç hoþumuza gitmiyor. diyorlardý.
Onu yine sýkýþtýrýp Kan dökmeyi ve et yemeyi niye terk ettin? diye sordular.
Biraz düþündükten sonra çakal konuþmaya baþladý:
Siz benim yaþantýmý beðenmeyebilirsiniz ama ben aranýzda olmaktan hiç rahatsýzlýk duymuyor
ben sizin hayatýnýza karýþmýyorsam siz de benim hayatýma karýþmayýn.
Ona söz geçiremeyen hayvanlar kýzýp yanýndan homurtuyla uzaklaþtýlar.Her yerde çakaldan ba
ikleri için, çakalýn ünü her tarafa yayýldý. Ormanlarýn kralý olan Aslan da çakalýn ününü d
istemiþti.Aslan çakalý çok beðendi ve ona bazý görevler vermeyi düþündü.
Ülkenin tek yöneticisiyim.Ýþlerimin ne denli çok olduðunu biliyorsun.emrimde çok kimse ç
enin gibilere büyük gereksinmem var.Sana büyük bir iþ vererek seni onurlandýrmak istiyorum.
Sorumluluk isteyen iþlerde çalýþýrsa baþý aðrýyabileceðini düþünen çakal bu teklife sýcak
Ben bu tür iþlere alýþýk deðilim.Üstelik hiçbir tecrübem de yok.Bu tür iþlere yeterli ola
rlama ile olacak bir þey deðildir bu.Bu iþi benden çok daha iyi bir þekilde yapabilecek bi
r yýðýn günülü kimse var.
Çakalý doðru düzgün bile dinlemeden Bu iþleri býrak! dedi aslan, çünkü kafaya koydum bu
eceðim!
Çakal :
Devlet iþlerini üzerlerine alanlar iki çeþittir diye konuþmasýný sürdürdü.
Bunlardan birincisi, çýkarcý dalkavuklardýr ki,istediklerine ulaþabilmek için her kýlýða g
apmadýklarýný býrakmazlar.Ýkinciler ise dürüstlerdir.Onlarýn da dürüstlükleri yüzünden baþl
az.
Aslan:
Eðer arkadaþlarýnýn seni kýskanmasýndan endiþe duyuyorsan boþuna kaygýlanma, ben seni koru
ki baþarýna göre de yükselecek, daha iyi yerlere geleceksin dedi.
Çakal:
Doðrusu böyle yüksek mevkilerde korku ve endiþeyle yaþamaktansa, barýþ ve esenlik içeris
e tek baþýma yaþamayý isterim.Eðer bana gerçekten iyilik yapmak istiyorsanýz kýrlarda endiþ
rahat yaþamama izin verin. dedi.
Aslan bu görüþe karþý çýktý.çakalýn korkularýný yersiz buldu. Senin dürüstlük ve yetenekle
tiyorum diye ýsrarýný sürdürdü.
Çakal bu durumda çaresiz kaldý ve Kralýmýz beni görevlendirmek konusunda kararlý olduðuna
l etmekten baþka çarem yok. Ancak benim de bir þartým var. Þayet aleyhime bir durum oluþurs
acele etmeden, iþin aslýný araþtýrmadan hakkýmda karar vermemesine dair güvence istiyorum
lýmýzdan. dedi.
Kral sevinçle: Þartýný kabul ediyor ve þimdiden sana fazlasýyla güvence veriyorum diye me
tini ifade etti.
Çakal göreve baþladý.Ve bir süre sonra baþarýlarý sonucu yüksek görevlere getirildi.Aslan
yeti ilerlettiler.Bu yakýnlýk diðerlerini kýskandýrmaya baþladý.Onu kötü duruma düþürmek iç
Yaðcý, çýkarcý ve dalkavuk olanlar oldum olasý çakalýn dürüstlüðünden rahatsýz ve tedirgind
Bir akþam Aslana çok sevdiði bilindiði için yemekte yavru ceylan eti sunulmuþtu.Kral ceyla
etiyle týka basa karnýný doyurduktan sonra etin kalan kýsmýný saklamalarýný emretmiþ, çaka
mre uyarak gerekenin yapýlmasýný istemiþti.
Onu kýskanan düþmanlarý bu durumu fýrsat bilerek eti gizlice bulunduðu yerden çalarak Çaka
e sakladýlar.
Ertesi gün Kral eti istediðinde eti bir türlü yerinde bulamadýlar.Aslan bu duruma öfkelenm
i ve etin derhal getirilmesini istiyordu.Bu arada, çakal eti araþtýrýrken çevresinde yer a
lan diðerleri birbirleriyle fýsýldaþarak konuþuyorlardý.
Biri:
Bunu size söylemek zorundayým.Saklanmasýný söylediðiniz eti Çakal ýn kendi evine götürmüþ
ik. dedi.
Diðeri:
Ben þahsen böyle bir þey yapacaðýný sanmýyorum.Araþtýrmadan böyle konuþmamak gerekir dedi
Bir diðeri:
Bu söylentinin doðru olup olmadýðýný ancak çakalýn evini aradýðýmýzda anlayabiliriz. dedi.
Baþka birisi:
Þayet et çakalýn evinde bulunursa bunu sadece ihanet olarak kabul etmemek ayný zamanda K
ralýmýza karþý yapýlmýþ büyük bir küstahlýk saymak lazým gelir! görüþünü öne sürdü.
Ötekisi:
Söyleyecek fazla bir þey yok.Eðer Kralýmýz çakalýn evini aratýrsa gerçek ortaya çýkar.
Sonuncusu:
Evet, hemen araþtýrma yapýlmalý. diye fikrini belirti.
Söylenenlerden fazlasýyla etkilenen Aslan çakalý çaðýrtarak, etin nerede olduðunu, sordu.
görevlisine teslim edip, iyi saklamasý için sýký sýký tembih etmiþtim. Ama þimdi bir türlü
iye cevap verdi Çakal.
Bu kez kuþkulanan Aslan yiyecek görevlisini çaðýrarak, etin ne olduðunu sordu.Ýþbirlikçile
an bu görevli Benim haberim yok. Bana hiçbir þey vermedi diye itiraz etti.
Aslan güvendiði birini Çakalýn evine gönderdi. O da eti çakalýn evinden alýp getirdi.
Konuþmalarý sadece dinlemekle yetinen kurt bu kez Kralý tahrik edecek biçimde konuþtu:
Çakalýn suçu ortaya çýkmýþtýr.Bundan sonra Krala yakýþan da Çakala gereken cezayý vermekt
t olsun için Kralýmýz onu baðýþlamamalýdýr.
Çakalý tutuklatan Kral Aslan a orada bulunanlardan biri: Nasýl oluyor da her þeyden haberi
olan Kralýmýzýn bu olaydan bu olaydan haberi olmuyor.Bu güne deðin ikiyüzlülüðün anlaþýlma
t verici.Çakalý asla baðýþlamamalýsýnýz1 dedi.
Aslan çakaldan kendisini savunmasýný istedi.Ýþbirlikçi görevli, Çakal ýn aðzýndan söylenmi
k düzmece bir savunma getirdi.Aslan iþin aslýný bilmediði için bu savunmaya çok kýzdý ve Ça
i istedi.
Çakala karþý bir dolap çevrildiðini anlamakta gecikmeyen Kral ýn annesi, oðluna Niçin Kral
ini verdin? diye sordu.
Kral bu emri niçin verdiðini kýsaca anlattý.Kralýn Annesi:
Acele ettin.Acele eden zarar eder.Son piþmanlýk da fayda vermez. diyerek oðluna uzun uzu
n öðüt verir ve önderlere, yöneticilere yakýþanýn saðduyu ve önsezi olduðunu hatýrlatýr. Ç
yip övüp dururken þimdi ne oldu ki sen kalkmýþ onu cezalandýrýp öldürmeye çalýþýyorsun? Bir
mez olduðu aklýna gelmedi mi? Hiç düþünmedin mi ki, et yemeyen Çakal, senin etini alýp evin
den saklasýn?
Bunu iyi araþtýrdýðýn taktirde bulursun.Çakal ýn evine bu eti baþkasýnýn koyduðunu, Çak
düþmanlarýnýn çoðaldýðýný anlamalýydýn?. diye konuþtu.
Aslan ýn güven duyduðu Baykuþ tam Aslanla annesi konuþurken krala gelerek:Çakal a düþmanla
u ve kurduðu tuzaðý bir bir anlattý.Çakalýn evine eti kimin koyduðunu ve bu iþte kimin parm
u anlattý.
Annesi oðluna:Suçsuzluðu anlaþýldýðýna göre herhalde Çakal ýn hayatý ile oynayanlarý cezas
kalýn gönlünü alýp yeniden dostluðunu kazanmasý gerektiðini söyledi.
Aslan da Çakal ý çaðýrtarak ondan özür diledi ve yeniden görevinin baþýna dönmesini istedi
Ölümden ucu ucuna kurtulan Çakal bu kez alýngan ve sert bit eda ile konuþtu:
Kralýmýz olanlarý ve gerçeði öðrendiðine göre, söyleyeceklerimin ona aðýr gelmemesini di
nmediðim için vereceðiniz görevi kabul etmeyeceðim.
Aslan bu ifadelerden biraz alýndý ise de yine özrünü itiraf etmeye devam edip sözlerinde di
etti.
Beni sana karþý yanýlttýlar.Benim nazarýmda en deðerli kiþi sensin.Sana eskisi gibi güveni
en de bize güven!
Aslanýn sözlerinde samimi olduðuna kanaat getiren Çakal, tekrar kendisine verilen görevi k
abul etti.

SEYYAH ÝLE KUYUMCU


Hükümdar Debþelim, filozof Beydaba ya þöyle dedi:
-Ýyiliðe layýk olmayan birine iyilik edip teþekkür uman kiþinin hikayesini bana anlat.
Filozof þu cevabý verdi:
-Ey hükümdar! Yaratýklarýn karakteri birbirinden farklýdýr.Allah ýn yarattýklarý içinde; dö
e veya iki ayak üzerinde yürüyen yahut da iki kanatla uçan yaratýklar arasýnda insandan dah
üstün hiçbir varlýk yoktur.Fakat insanlardan da iyi olaný ve kötü olaný vardýr.Bazen hayva
anavarlar ve kuþlar arasýnda insandan daha vefakar, ailesini daha titizlikle koruyan
, iyilik bilen ve onun altýnda kalmayaný bulunur.Hâl böyle olunca hükümdarlar ve baþkalarý
an aklý baþýnda olanlara,iyiliði layýk olan yerlere yapmalarý, onu taþýyamayan ve þükrünü y
eyenler yanýnda bunlara iyilik yaparak zayi etmemeleri gereklidir.Vefasýz, kadru kýyme
t bilmeyen hiç kimseye iyilik yapmamalýdýr.Ýyiliðe layýk olmadýkça akrabaya, sýrf akraba ol
yilik yapmamalýdýr.Ýyiliðin kýymetini biliyor ve canýyla ve güç yetirebildiði her þeyiyle i
ana sadakatli davranýyorsa, yedi kat yabancý da olsa iyilik ve ihsaný esirgemek de rev
a deðildir.Güzel vasýf ve huylarla tanýnmýþ, bu yönlerine güvenilmiþ herkes iyiliðe layýk v
gundur.
Akýllý ve duygulu bir doktor da hastaya bakýp damarlarýný ve nabzýný yoklamadýkça, bünyes
stalýk sebeplerini bilmedikçe onu tedavi edemez.Bütün bunlarý tam anlamýyla anlayýp öðrenin
viye giriþir.Ýþte bunun gibi akýllý kiþi de denedikten sonra bir kiþiyi dost ve arkadaþ edi
dir.Denemeden iyi tanýnmýþ bir kimseye güvenen kendisini tehlikeye atmýþ, ölüm ve kötülüðün
ur.Bazen de insan vefa ve sadakatini denemediði ve karakterini bilmediði zayýf bir kim
seye iyilik eder de bu zayýf kiþi iyiliðin altýnda kalmaz, en güzel þekilde karþýlýk verir.
man ise akýllý bir insan fazla sakýnýr, hiçbir kimseye güvenmezken,gelinciði yakalayýp elbi
in bir kolundan sokarak öbüründen çýkarýr (hayvana güvenir.) Týpký elinde kuþ taþýyan kimse
uþ-av yaparsa hem kendisi istifade eder hem de ona yedirir.
Akýl sahibine, küçük büyük hiçbir kimseyi, hatta hayvanlarý küçümsemek yakýþmaz; fakat -on
emesi, onlara yapacaðý iyiliðin, onlardan gördüðü iyi vasýflar ölçüsünde olmasýdýr.Bu konud
birinin verdiði meþhur bir örnek vardýr.
Hükümdar sordu:
-Bu nasýl olmuþ?
Filozof cevap verdi:
Bir kuyumcu, bir maymun, bir yýlan ve bir de pars, derince bir kuyunun içine düþmüþlerdi.Ge
ginin biri çok susamýþtý ve su bulmak umuduyla bu kuyuya bakýnca yukarýya týrmanmaya çalýþa
m ve bu hayvanlarý gördü.Belki adamý vahþi hayvanlardan kurtarýrým düþüncesiyle yanýndaki u
saldý.Adam daha urgana yaklaþmadan maymun daha atik davranarak hemen kuyudan yukarý çýktý.
eyyah belki adamý bu kez kurtarýrým diye urganý ikinci kere kuyuya sarkýttý.Bu kez de yýlan
k davranarak kurtuldu kuyudan.Gezgin urganý kuyuya bir kez daha saldý.Adam yine geç ka
ldý ve bu sefer de pars urgana sarýlýp yukarý çýktý.Hayvanlar gezgine minnettar olduklarýný
edip teþekkür ettikten sonra hepsi;
Sakýn o adamý kuyudan çýkarma! Çünkü o, nankörün tekidir dediler.
Evim hemen þurada senin gitmekte olduðun kentin yakýnýndadýr , dedi maymun.
Pars;
Ben de o kente çok yakýn bir ormanda yaþamaktayým dedi
Yýlan ekledi:
Benim yuvam da kent kapýsýnýn duvarlarý arasýndadýr.
Hepsi yaþadýklarý yerleri anlattýktan sonra hep birlikte; Eðer kente geldiðinde bir sorunu
lur, darda kalýrsan bizi çaðýrýrsýn.Sen bize büyük iyilik yaptýn, bunun altýnda kalmak iste
p Gezginden ayrýldýlar.
Gezgin adamlarýn sözlerine aldýrýþ etmedi ve adamý da sonunda kuyudan çýkardý.Kuyumcu oldu
en adam kurtulmanýn sevinciyle Gezginin ayaklarýna kapandý.
Bana yaptýðýn iyiliðin altýnda kalmak istemiyorum.Lakin sana þu an karþýlýk verecek durum
Kente geldiðinde mutlaka bana uðra dedi ve adýný ile adresini Gezgine verdi.
Gezgin kuyumcudan ayrýlýp, uðramak istediði yerlere de uðradýktan sonra kentin yolunu tuttu
Kendisini ilk olarak karþýlayan maymun oldu.Ona güzel meyveler ikram ederek en güzel þekil
de aðýrladý.Gezgin maymunun yanýndan memnun bir þekilde ayrýlýp yola koyuldu.
Tam kentin giriþine yaklaþýyordu ki pars kendisini karþýlamaya hazýrlanýrken gördü. Ýyilið
im. Gel þöyle bir dinlen diyerek bir aðacýn gölgesini gösterdi Pars.Gezgini orada býrakar
yýn bahçesinde gezinen Kral kýzýnýn karþýsýna gidip dikildi.Kýz korkup kaçmak istediyse de
rs kýzýn gerdanlýðýný kaptýðý gibi kaçtý.Deðerli taþlarla süslü bu gerdanlýðý Gezgine sundu
Tekrar yola koyulan Gezgin bir yandan hayvanlarýn kendisine vefalý davranmalarýndan ve
cömert tavýrlarýndan etkilenmiþ bir þekilde memnuniyetini ortaya koyarken diðer yandan da
caba kuyumcu beni nasýl karþýlayacak? diye merak ediyordu. Eðer kuyumcunun eli darda ise
u gerdanlýðý ona sattýrýp parasýný bölüþür sýkýntý çekmeyiz diye düþündü.
Gezgin, kuyumcuyu bulunca ondan çok yakýnlýk gördü.Kuyumcu onu alýp evine götürdü.Gezgin
erdanlýðý alýp kuyumcuya gösterdi. Kral bu gerdanlýðý kuyumcuya yaptýrmýþtý.Kuyumcu gerdanl
Kuyumcu;
Sen burada otur, dinlenmene bak. Ben dýþarýdan sana özel yiyecek bir þeyler alayým. dedi.
Kuyumcu hýzla evden çýktý.Kendine göre büyük bir olanak yakalamýþtý.Bu durumu krala bildire
elikle kralýn en güvenilir, gözde adamý olacaktý.Belki de kral onu hazinelerinin baþýna bil
etirebilirdi.Bütün bunlarý kendi kendine konuþarak yürümeye baþladý.
Saraya varýp Kral ýn yanýna çýktýðýnda;
Kýzýnýzýn gerdanlýðýný çalan kiþi þu an evimdedir, hemen yakalatýn onu! dedi.
Kral adamlarýný gönderip Gezgini gerdanlýkla birlikte huzuruna getirtti.Sorgusuz sualsiz
ona iþkence yapýlarak kentte dolaþtýrýlmasý ve idam edilmesi konusunda yanýndakilere emir
di.
Ýþkence yapýlýrken;
Kuyudan kurtardýðým hayvanlarýn sözünü dinleyip keþke þu körü kuyudan kurtarmasaydým! diy
u Gezgin.
Yýlan, Gezgin in baþýna gelenleri duyunca onu kurtarmak için saraya gidip Kralýn oðlunu so
.Kimse onu iyileþtiremiyordu.Bu haber bütün kente yayýlmýþtý.Gezgin, kýrlarda çok dolaþtýðý
sokmalarýna karþý bitkilerden ilaç yapmasýný biliyordu.Kralýn oðlunu yýlan soktuðu haberin
uymaz krala haber gönderdi; Eðer canýmý baðýþlarsa Kralýn oðlunu ölümden kurtarýrým. dedi.K
ti.Gezgin hazýrladýðý bitkisel ilaçlarla kralýn oðlunu iyileþtirdi.
Artýk senin canýný baðýþlayacaðýma göre kýzýmdan gerdanlýðý nasýl aldýðýný anlatýr mýsýn?
Gezgin her þeyi ayrýntýsýyla anlattý.Bunun üzerine Kral kuyumcunun da ayný þekilde iþkenc
esini emretti.Gezgin kraldan kuyumcunun baðýþlanmasýný istedi. Eðer isteseydi gerdanlýðýn
geçtiðini benden öðrenebilirdi.Ama yanýnýzda bir yer edinme hýrsý, ona her þeyi unutturdu.
buna raðmen onun yine de baðýþlanmasýný istiyorum. dedi.
Kral, kuyumcuyu affetti.Gezgin, Kraldan izin isteyerek saraydan ayrýldý ve baþka ülke
lere gitmek üzere yola koyuldu.

ÞEHZADE ÝLE ARKADAÞLARI


Hükümdar Debþelim, filozof Beydaba ya þöyle dedi:
-Kiþi iyi ve faydalý olan þeyi ancak aklý, uzak görüþü ve iþlerde tedbirli davranmasý sayes
ediyorsa, yüce makamlar ve menfaatler elde eden cahil ile bela ve zarara uðrayan akýl
lý ve bilgili kiþilerin hali nedir?
Beydaba cevap verdi:
-Nasýl insan ancak gözüyle görür, kulaðý ile iþitirse týpký öylece iþ de soðukkanlýlýk, aký
ancak bazen kaza ve kader buna üstün gelir;bunun örneði þehzade ile arkadaþlarýnýn hikayes
Hükümdar:
Bu nasýl olmuþ?
Filozof cevap verdi:
Dört kiþi bir yolda arkadaþ oldular; birisi þehzade (bir hükümdar oðlu), ikincisi bir tücca
üçüncüsü yakýþýklý bir asilzade, dördüncüsü bir çiftçi oðlu.Bunlarýn hepsi ihtiyaç içindey
ikte karþýlamaya karar verdiler.Giydikleri elbiseleri ve azýk torbalarýndaki yiyecekleri
dýþýnda hiç paralarý yoktu.Yaþamak için çalýþmak zorundaydýlar.
Mitrun denilen kente geldiklerinde yol kenarýndaki büyük bir aðacýn gölgesinde dinlenmek
n oturdular.Torbalarýnda yiyecek bir þey kalmamýþtý.Aç susuz ve yorgun bir þekilde aðacýn
sýrt üstü uzanýp gökyüzünü seyredip bir süre düþüncelere daldýlar.Dördünün de düþünce ve h
ntý ve eðitimleri düþüncelerini biçimlendirmiþti.
Ýlk önce þehzade konuþtu:
Her þeyin yazgýya baðlý olduðunu söylerler. Bunu hiç düþündünüz mü? diye sordu.
Tüccar oðlu yerinden doðrulup arkadaþlarýna þöyle bir baktý, ve:
Akýl her þeyden üstündür diye düþüncelerini belirtti.
Asilzade hiç yerinden kalkmadan þöyle bir kýpýrdanarak konuþtu:
Bence güzellik her þeyden üstündür. deyip sustu.
Çifçizade, söyleyeceklerinin hepsinden üstün ve kuvvetli olduðunu düþünerek:
Bana göre çalýþmak her þeyden üstündür. dedi.
Bir müddet daha konuþtuktan sonra aðacýn altýnda konaklamaya ve her gün içlerinden birinin
te gidip çalýþarak arkadaþlarýný geçindirmesine karar verdiler.Ýlk olarak aralarýndan çiftç
nte gidip çalýþmasýný ve kazandýklarýyla yiyecek bir þeyler alýp gelmesini istediler.
Hep birlikte onu bu iþle görevlendirdiler.
Çiftçizade kente giderek rastladýklarýna iþ aradýðýný, çalýþmak istediðini söyledi.
Görüþtüðü insanlar ona; Þu karþý daðdaki ormana git ve oradan odun kesip getir sat.Çünk
k kýymetlidir. Bu sayede çok para kazanýrsýn. dediler.
Çiftçizade bu tavsiyeye uydu ve ormana giderek yeterince odun kesip getirerek çarþýda sat
tý.Kazandýðý parayla yiyecek bir þeyler alarak geri döndü.Kenti terk ederken kent kapýsýna
dý:
Günlük yorucu bir çalýþmanýn deðeri bir altýndýr.
Arkadaþlarý onun getirdiði yiyecekleri bir güzel yiyerek karýnlarýný doyurdular.
Ertesi gün sýra asilzadedeydi.Onun kente gidip yiyecek getirmesi gerekiyordu. Haydi sýr
a sende, çalýþ kazan ve bizleri doyur! diyerek asilzadeyi uðurladýlar.
Asilzade hem kente doðru yürüyor hem de kendi kendine çalýþmanýn güçlüðü hakkýnda düþünüp d
hazýr yemeðe alýþýðým.Elimdense hiç mi hiç iþ gelmez.Kente gidip ne yapacaðým?.
Arkadaþlarýnýn yanýna yiyeceksiz dönmekten utandý.Nihayet sýrtýný büyük bir aðaca dayayýnca
evam etti, orada uyku bastý ve uyudu.Þehrin zengin kadýnlarýndan birine rastladý. Kadýn g
nç asilzadeden hoþlandý ve onu ilgi çekici buldu.Asilzadeyi uyandýrýp evine götürdü.Birlikt
içip sohbet ettiler.Genç asilzade kadýna yaþam öyküsünü anlattý.Akþam olurken birden arkad
eldi.Kadýndan izin isteyip ayrýlýrken kentin kapýsýna:
Güzelliðin günlük deðeri beþ yüz altýndýr diye yazdý.Arkadaþlarýna get
birlikte yediler.
Üçüncü güne girince tüccarýn oðluna Git, sen de aklýn ve ticaretinle bu günümüz için bir
oðlu durmadan yürüdü.Nihayet sahile yaklaþmýþ, içi mal dolu bir gemi gördü.Tacirler limand
larýnda konuþuyorlar ve geminin mallarýný ertesi gün daha ucuza kapatmayý tasarlýyorlardý.
Bunu iþiten tüccarýn oðlu yolunu deðiþtirdi, geminin sahiplerine geldi, gemideki malý ve
iye olarak yüz altýna satýn aldý,kendini, malý baþka bir þehre taþýmak istiyormuþ gibi göst
Tüccarlar bunu iþitince malýn ellerinden gitmesinden korktular, satýn aldýðýna bin altýn kâ
ler.Tacirzade elini sürmeden tüm mallarý onlara devretti.Kazandýðý para ve yiyeceklerle ger
dönmek üzere kentten çýkarken þehrin kapýsýna:
Aklýný iyi kullanmanýn günlük kazancý bin altýndýr. diye yazdý.
Baþýndan geçenleri ve nasýl para kazandýðýný dönünce arkadaþlarýna anlattý.Birlikte yiyip i
daldýlar.
Ertesi sabah kente yolcu edilme sýrasý þehzadeye gelmiþti.
Bakalým sen bize ne çeþit yiyecekler getireceksin?.Seni alýn yazýnla baþ baþa býrakýyoruz
uðurladýlar.
Þehzade þehrin kapýsý önündeki peykenin üzerine oturdu.Kentin kralý ölmüþ ve cenazesi o gü
n yerine býrakacaðý hiçbir kimsesi yoktu.O gün bütün bir kent halký yas tutuyor sadece olup
nden habersiz kentin kapýsý önünde oturan þehzade üzüntülü gözükmüyordu.
Þehzadeyi böyle bir günde acýya kayýtsýz kalýr halde gören görevlilerden biri onu bulunduð
kýzarak kovmuþtu.Görevli Kapýcý biraz uzaklaþýnca þehzade yine gelip ayný yere oturdu.Bura
arak bugün için nasýl para kazanabileceðini düþünmek istiyordu.Þehzadeyi yine ayný yerde gö
lýk içinde onu yaka paça hapse attý.
Kralýn yerine kimi seçeceklerine bir türlü karar veremeyen devlet büyüklerinin kral saðken
rine birini atamamasý kötü olmuþtu.Kapýcý devlet büyüklerinin tartýþmalarýný duyunca yanlar
oturan ilginç genci onlara anlattý.
Dün ben, bizim kederimize katýldýðýný görmediðim, þu kapýnýn önünde oturan bir gence ras
söyledim, bana cevap vermedi, bunun üzerine onu kapýdan kovdum.Dönünce onu yine oturmuþ gör
bunun üzerine, casus olmasýndan korkarak onu zindana týktým. diyerek konuþmasýný bitirdi.
Kapýcýnýn anlattýklarý devlet büyüklerinin ilgisini çekti ve bu genci tanýmak istediler.Ka
alýp getirmesini söylediler.Þehzadeye neden buraya geldiði ve neden kapý önündeki peykeye o
duðu sorulduðunda þehzade onlara baþýndan geçenleri bir bir anlattý:
Ben Feviran kralýnýn oðluyum. Babam vefat edince kardeþim tahtýmý elimden aldý.Kan dökülm
ben savaþmaktan kaçýndým.Ülkemden ayrýlýp yollara düþtüm. Diyerek konuþmasýný sürdürdü.
Devlet büyüklerinden bazýsý þehzadeyi tanýdýlar.Bunlar elçi olarak feviran ülkesine giden
ralýn yerine onun geçmesini istediler.Sonunda þehzadenin kral olmasýný uygun bularak onu k
ralýn tahtýna oturttular.
Kralýn belirlenmesiyle kentte büyük ve gösteriþli þenlikler yapýldý.Yeni kral beyaz bir f
erine bindirilip kentin içinde gezdirilerek halka tanýtýldý.Kenti gezerken arkadaþlarýnýn k
in çýkýþ kapýsýna yazdýklarý yazýlarýn yanýna þunun yazýlmasýný emretti þehzade:
Çalýþmak, güzellik, aklýný kullanmak çok güzel, deðerli þeyler ama barýþ içinde birlikte
aha güzel.
Þehzade kent dýþýnda kendini bekleyen arkadaþlarýný yanýna getirip onlara güzel bir sofra
rak karýnlarýný doyurdu.Tüccar oðlunu ticaret iþlerinden, çiftçi oðlunu tarým iþlerinden so
k, asilzadeyi ise kadýnlarý ayartmamak þartýyla sarayda görevlendirdi.
Ülkenin kralý olan þehzade bilginleri ve düþünürleri toplayarak onlara:
Biz, dört yol arkadaþý çalýþarak yaþamak için bu kente gelmiþtik.Bir ülkenin yönetiminde g
izi düþünmek olanaksýzdý.barýþ içinde bir arada yaþamak temel ilkemiz olacak ve bu ülke yaþ
de yerimiz olacak.
Bu sözlerin ardýndan yaþlý bir bilge þehzadeden söz isteyerek:
Akýl ve düþünce ürünü olan güzel sözler söylediniz. Yüksek kavrayýþýnýz bu sözleri söylem
yeterlilikte olduðunuz her halinizden bellidir. dedi ve mutluluk, esenlik içerisinde
hep birlikte ömür sürdüler.

HÜKÜMDAR ÝLE KUÞ


Hükümdar Debþelim, Filozof Beydaba dan birbirlerinden sakýnmalarý gereken kindarlarýn hikay
ni anlatmasýný istedi.
Beydabâ anlattý:
Vaktiyle Hind hükümdarlarýndan birinin adýna Beridun (Feridun) denirdi, bu hükümdarýn Fenze
nen bir kuþu ve bunun da bir yavrusu vardý.Bu kuþ ile yavrusu en güzel bir þekilde konuþurl
rdý.Hükümdar bunlara çok düþkündü ve bu sebeple onlarý karýsýnýn yanýna konmasýný emretti.
sýný buyurdu.O sýralar hükümdarýn karýsý bir erkek çocuk doðurmuþ.Sonra yavru kuþ çocuða al
birlikte güzelce oynuyorlardý.Yavrusunun bir hükümdar çocuðuyla arkadaþlýk etmesinden çok
olan kuþ, bu durumun kendisine çok onur verici olduðunu düþünüyordu.En güzel meyveleri daðl
oplayýp yavrusu ile hükümdarýn çocuðuna getiriyordu.Çocuklarýnýn konuþan akýllý bir kuþ ve
yakýnlýk kurmalarý hükümdar ve karýsýnýn da çok hoþuna gidiyordu.
Bir gün güzel güzel oynayýp dururken hükümdarýn çocuðunun kucaðýna kuþ yavrusu pisleyiver
duruma çok sinirlendi kuþ yavrusunu yakaladýðý gibi yere çarptý.Zavallý kuþ ne olduðunu an
oracýkta can verdi.
Daðlarda yiyecek toplamaktan dönen kuþ, yavrusunun yok yere öldürüldüðünü öðrenince üzüntü
dý.
Daha sonra:
Böyle hükümdarlar ve sülalesine yazýklar olsun! Bir hiç yüzünden yavrum öldü! Acý içinde
ak! diye söylendi.Sonra büyük bir hýnç ve hiddetle hükümdarýn çocuðunun üzerine saldýrdý v
u.Kuþun gözlerini kör ettiði çocuk kanlar içinde yere serilince kuþ sarayýn damýna uçup ora
Hükümdar olaylarý öðrenince çok üzüldü.Benliðini kuþatan öc alma duygusu ile bir yolunu bul
arar verdi.Ona bir hükümdar çocuðunu kör etmenin ne demek olduðunu öðretmeliydi.
Fakat hükümdar ona asýl niyetini hiç sezdirmeden yaklaþmak istiyordu.
Korkma, yanýmýza gel,ben varken sana kimse dokunamaz! diyerek güven vermek istedi kuþa.
Kötülük eden elbet kötülük bulur dedi kuþ.Oðlun yavrumu öldürdü. Ben de onu gözlerin o
edi.
Hükümdar:
Haydi, o halde ödeþtik sayýlýr.Sen de böylelikle oðlumun gözlerini kör ederek öcünü almýþ
ayrýlma. dedi.
Sizin yanýnýza katiyetle dönemem.Çünkü kin ve intikam hýrsýyla yanýp tutuþanlarýn yumuþak
nmalarý aslýnda ne kadar hýnçlý olduklarýný gösterir.Bunun için, onlarýn gösterdikleri güve
akýl iþi deðildir, ben gidiyorum. dedi.
Kabul, biz suçluyuz.Ama bu durumda bizi býrakýp gitmen doðru deðil. dedi hükümdar.
Söylediklerinde samimi olduðunu sanmýyorum diye diretti kuþ.
Akýl sahibi olanlar, duygularýna asla boyun eðmeyip akýllarýyla hareket ederler diye ka
rdi hükümdar.
Kuþ:
Düþmanlar çoðunlukla þiddet ve öfke yerine uysallýk ve yumuþaklýkla amacýna ulaþýr.Bu nede
bu tuzaða düþmemeye bakarlar. Diye devam etti sözlerine.
Hükümdar:
Kendi hesabýna korkusu olsa da dürüst ve akýllý olanlar dostlarýný terk etmezler.
Kuþ bu söze þöyle karþýlýk verdi:
Kinler, nerede olursa olsunlar korkunçtur.Bunlarýn en þiddetli ve korkunç olaný da hükü
arýn kalplerinde olanýdýr.Çünkü hükümdarlar intikamý din haline getirir.Ýntikam peþine düþm
almayý þeref ve iftihar vesilesi sayarlar.Akýllý olan, yavaþladýðý zaman kinin sakinleþmesi
nmaz.Eþelenip üflendiði zaman küllenmiþ ateþ nasýl yeniden parlarsa, üstü örtülmüþ kinler d
lenmeyi bekler.Bazý kindarlar çýkarý olanlara karþý kinlerini gizlerler.Ben de yanýnýza dön
korku ve kuþku içinde geçireceðim.
Her þey kadere baðlýdýr.Benim çocuðumun senin yavrunu öldürmesi ve senin benim çocuðumun g
men bize kaderin bir oyunudur.Madem ki kaderimiz böyledir, o halde ona boyun eðmekte
n baþka çare yoktur. dedi hükümdar.
Kuþ:
Kader konusunda söylediklerin doðru olsa da akýllý kiþiler tehlikelerden kendilerini korum
ya bakarlar.Aramýzdaki sorunlardan dolayý sen beni öldürerek öcünü almak istiyorsun.Bütün b
hadiselerden sonra birlikte olmamýz ve olanlarý unutabilmemiz mümkün deðildir. dedi.
Hükümdar iyiden iyiye öfkelenerek:
Kalbindekini unutup duygusallýðýný yenemeyen,içinde ona yer kalmayacak derecede kalbindeki
kinden vazgeçemeyen kimseden hayýr gelmez! diye sesini yükseltti.
Kuþ:
Ayaðýnýn altýnda yara olan kimse ýsrarla yürümek isterse çaresiz yarasý açýlacaktýr.Gözü h
alde rüzgara dönerse göz aðrýsýnýn artmasýna sebebiyet vermiþ olur.Ýþte bunlar gibi öç taþý
olana yaklaþýrsa hayatýný tehlikeye atmýþ olur.Düþmanýn sözüne kanýp da tedbiri elden býra
ndilerine düþmanlýk yapmýþ olurlar.Bu yüzden akýllýlar hiç kimseye körü körüne inanmazlar.
lerini.
Dostluðumuz burada bitmiþtir.Seninle bunlarý konuþmadan gitmek istemedim.
Konuþmasýný bitirir bitirmez Hoþça kalýn deyip daðlara doðru uçup gözden kayboldu.

DEVE VE ARKADAÞLARI
Naklederler ki bir aslan, insanlarýn geçtiði yollardan birine yakýn bulunan bir ormanlýkta
yaþýyordu.Onun kurt,karga ve çakaldan ibaret üç arkadaþý vardý.Bunlar, aslanýn avlandýðý h
arýyla besleniyorlardý.Kurt yaþlandýðý için avlanamadýðýndan aslanýn yanýna sýðýnmýþtý.Çaka
yaþamak iþine geliyordu.Karga da çakaldan farksýzdý.
Bir gün oralardan bir deve sürüsü geçti.Aslan sürüye saldýrmadý.Develerden biri sürüden v
kurtulmak için yandaki çalýlýklara daldý.Oralarda gezinirken aslanla karþýlaþtý. Nerden g
? diye sordu aslan. Sürüden kaçtým dedi deve.
Peki, ne istiyorsun? diye sordu aslan. Güvenceniz altýnda yaþamak istiyorum. dedi deve.
O halde bizimle beraber kal,istediðin bereketi ve güvenceyi bizim aramýzda bulabilirsin
.
Böylece, deve de onlara katýldý ve uzun süre birlikte yaþadýlar.Deve daha önce hiç görmedið
halinden son derece memnundu.
Bir gün aslan av aramak için yola çýktýðýnda büyük bir fil ile karþýlaþtý.Onunla þiddetli
an içinde kalmýþ bir þekilde, fil in elinden zor kurtuldu.Yaralarý o kadar çok kanýyordu ge
dönüp avlanacak hali kalmamýþtý.Olduðu yere doðru yýðýlýverdi.Deveden baþka kurt, çakal ve
a hazýra alýþýk olduklarý için karýnlarýný doyurmak için aslanýn iyileþip av getirmesini be
an onlarýn haline bakýp: Açlýktan hepiniz çok hýrpalandýnýz, neredeyse kaburgalarýnýz çýkt
Biz kendimizi düþünmüyoruz, fakat siz efendimizi böyle periþan, aç ve çaresiz halde görd
sizin karnýnýzý doyurabilmek için bir þey yapabilsek.
Sizin iyi niyetinizden hiç þüphe etmiyorum, o halde saða sola daðýlýnýz, belki bir av bulu
hem size hem de kendime ayýrýrým ondan. Diye yanýt verdi Aslan.
Üç arkadaþ (kurt, karga ve çakal) aslanýn bu isteðini ister istemez kabul ettikten sonra
slanýn yanýndan ayrýlarak bir köþeye çekilmiþler ve aralarýnda þöyle konuþmuþlar:
Bizim þu ot yiyici deve ile ne ilgimiz var, o ki huyu huyumuza, kafasý kafamýza benzeme
z.O halde aslana allayýp pullayýp kabul ettirsek de onu yese, bize de etinden yedirs
e.
Çakal:
Bu, aslana söyleyemeyeceðimiz bir þeydir, çünkü devenin burada güvenliðini saðlayacaðýna d
i.
Karga: Bu aslan probleminden sizi kurtarýrým. dedi.
Doðru aslan ýn huzuruna girdi.Aslan:
Bir þey buldun mu? diye sordu. Karga þu cevabý verdi:
Ancak çalýþan ve gören kimse bir þey bulabilir.Bizse açlýktan dolayý ne çalýþabiliyor, ne
z. Fakat bir konu üzerinde birleþtik.Eðer hükümdar da bize uygundur derse biz de onu yerin
e getiririz.
Neymiþ o? diye sordu aslan.
Þu deve, aramýzda dolaþan ot yiyici; ne bir faydasý var bize, ne bir iyilik getirdiði ne d
iþe yarar bir çalýþmasý.
Aslan bu sözleri iþitince öfkelenir ve þöyle der:
Ne kadar kötü þeyler düþünüp, bayaðý sözler söylüyorsun.Benim kiþiliðime yakýþmayacak kötü
iyorsun.Bu kadar küstahlaþacaðýný düþünmemiþtim doðrusu.Ben deveye burada güvence içinde ya
ntisini verdim.Bu sözümden asla dönmem!
Karga:
Kralýmýzýn söylediklerini anlýyorum, fakat bir ev halkýnýn kurtarýlmasý için bir can, bir
urtarýlmasý için bir ev halký,bir þehir halkýnýn kurtarýlmasý için bir kabile ve hükümdarýn
r þehir halký feda edilebilir.Siz yeter ki bu çözümü kabul edin, ben onurunuzu kurtaracak b
r çözüm yolu bulabilirim dedi.
Aslan karganýn bu konuþmasýna cevap vermeyerek sustu.Karga aslan ýn bu susuþunu söyledikler
n kabulü olarak deðerlendirdiði için hemen Aslanýn yanýndan ayrýlýp kendi aralarýnda bu iþ
acaklarýný kararlaþtýrdýlar.
TASMALI GÜVERCÝN
Kral Debþelim filozof Beydeba ya dedi ki:
-Birbirine samimi baðlarla baðlý bulunan dostlarýn baðlýlýklarýnýn nasýl baþladýðýný ve bir
arlandýklarýný bana anlat.
Aldý sözü Beydaba:
-Aklý baþýnda hiçbir adam, hiçbir þeyi dostlara denk tutmaz.Çünkü dostlar, zor zamanda yard
e bir musibet dokunduðunda teselli edendir. Bunun örneklerinden biri de tasmalý (boynu
niþanlý) güvercin, fare, ceylan ile karga örneðidir.
Kral merakla sordu:
-Bu nasýl olmuþ?
Beydeba:
Rivayet olunur ki , bir gün karganýn biri yuvasýnda bulunuyorken çirkin yüzlü, çirkin mi çi
omzunda að, elinde deðnek bulunan bir avcýnýn aðaca doðru yaklaþtýðýný gördü.Karga avcýdan
kendine:
Bu adamý buraya ya benim ecelim ya da benden baþka birinin eceli sürüklemiþtir.Yerimden
içbir yere kýpýrdamayacaðým, bakalým bu herif ne yapacak göreceðim. diye söylendi.
Derken, avcý aðýný atar,üzerine taneler serperek, ona yakýn bir yerde gizlendi. Az sonra,
tasmalý güvercinlerin beyi olan bir güvercin yanýnda bir güvercin grubuyla oradan geçti.Ne
ercin beyi ne de arkadaþlarýnýn hiç biri aðý görmeden tanelere üþüþüp toplamaya baþladýlar.
dýklarýný þaþýrýp hepsi birden ava takýldýlar.Bunun üzerine avcý sevinçle ve neþeyle geldi.
r biri, tuzaktan kurtulmak için çýrpýnýp çareler aradýlar.Tasmalý güvercin þöyle baðýrdý:
Tuzaktan kurtulmak için çareler ararken aranýzdaki birliði ve dayanýþmayý bozmayýn, kim
ce kendi canýný kurtarmaya kalkmasýn.Hepimiz tek bir kuþ gibi uçmalý ve sürekli birbirimizl
ardýmlaþmalýyýz, böylelikle her birimiz diðerimiz sayesinde kurtulmuþ oluruz. dedi.
Güvercinler tasmalý güvercinin dediklerini tutarak birbirleriyle elbirliði ederek, güçler
ni toparlayýp hep birlikte aðý koparýp onunla havaya yükseldiler.Fakat avcý yine de ümidin
nlardan kesmedi. Biraz uçtuktan sonra onlarýn düþeceklerini sandý.Bu arada olup biteni sey
reden karga, kendi kendine: Bu güvercinleri mutlaka takip etmeli ve sonuçlarýnýn ne olacað
meliyim dedi.Bir ara güvercin beyi etrafýna bakar ve avcýnýn kendilerini izlediðini farket
i. Bunun üzerine güvercinlere þöyle dedi:
Görülüyor ki, bu avcý sizi takip etmekte kararlý.Açýktan deðil de yerleþim yerlerinden
rsek ona izimizi kaybettiririz, o da çekip gider.Filan yerde bir fare dostum var, þa
yet ona ulaþabilirsek þu aðýmýzý keser.
Güvercinler söyleneni yaptý, avcý da onlarý yakalamaktan ümidi keserek geri döndü. Fak
rga onlar takip etti.
Nihayet tasmalý güvercin farenin yerine ulaþýnca diðer güvercinlere yere düþüp konmalarýný
renin her tehlikeye karþý hazýrladýðý yüz deliði varmýþ. Tasmalý onu kendi adýyla Zeyrek
iðinin içinden:
Sen kimsin diye karþýlýk verdi.
Ben, dostun tasmalý güvercinim!
Fare koþarak Tasmalý güvercine geldi ve:
-Seni bu hale düþüren nedir? diye sordu.
Tasmalý güvercin þöyle cevap verdi:
Hayýr ya da þer hiçbir þey kaderin dýþýnda meydana gelmez.Beni de bu tehlikeye düþüren odu
ime benden daha güçlü birisi de olsaydý baþýna ayný þey gelir ve baþýna gelecek kaderden ku
Bunun üzerine fare tasmalý güvercinin bulunduðu að düðümünü kesmeye baþladý.Tasmalý ona:
Önce diðer güvercinlerin sonra benim düðümlerimi kes dediði halde fare hiç oralý olmadý.G
isteðini tekrar tekrar yineleyince, fare cevap verdi:
Bu sözü o kadar çok tekrar ettin ki, sanki bana kendini hiç düþünmüyor ve kendine hiç acý
geldi.
Güvercin beyi buna karþýlýk þöyle cevap verdi:
Benim düðümümü keserken býkýp yorulursun da sonra diðerlerinin düðümünü kesmekten tembelli
orum. Fakat önce onlardan baþlarsan, ben sonuncu olduðumda býkkýnlýk gelse bile benim að iç
kalmama razý olmazsýn.
Fare:
-Ýþte seni önemli ve sevimli kýlan þeylerden biri budur.
Fare aðý kesip bitirdi.Tasmalý güvercin ve arkadaþlarý kurtuldular.
Karga farenin bu iyiliðini görünce onunla dost olmak istedi.Gelip ona samimi bir þekilde
adýyla seslendi. Fare baþýný çýkardý:
Ne istiyorsun? diye sordu.
Seninle dost olmak istiyorum dedi karga.
Seninle benim ne yakýnlýðým olabilir ki dedi fare, Sen sadece bir yiyicisin, bense seni
an.
Karga:
Seni yiyor oluþum, seninle dost olamayacaðým anlamýna gelmez diye karþýlýk verdi. Böyle b
karþýlýksýz býrakmanýn kendisine yakýþmayacaðýný söyledi.Ve farenin güzel huyuna hayran ka
zun uzun onu övdü.
Bunun üzerine fare þöyle cevap verdi:
Düþmanlýk iki türlüdür: Biri fil ile aslanýn düþmanlýðýnda olduðu gibi birbirine denk olan
n fili, bazen de fil aslaný öldürür.Biri de o düþmanlýktýr ki taraflarýndan birinin diðerle
ran gücü benimle kedi arasýnda ve seninle benim aramdaki düþmanlýk gibidir.Çünkü bizim aram
lýk sana hiçbir zarar vermez, onun zararý sadece bana dokunur.Düþmanýyla arkadaþ olup barýþ
e, yeninin içinde yýlan taþýyan kimse gibidir.
Karga:
Söylemek istediðin þeyi anladým.Fakat sana yakýþan, üstün ahlakýn, doðru sözlülüðün ve civ
k çaðrýmý karþýlýksýz býrakmamandýr.Çünkü ben senin dostluðuna ve iyiliðine muhtacým. Sen k
enimle dostluk kuruncaya kadar, yiyip içmeden kapýnda bekleyeceðim.
Bunun üzerine fare þöyle dedi:
Dostluðunu kabul ettim.Seninle ilk karþýlaþtýðýmda sarfettiðim sözleri söyleyiþimin sebebi
niyet ve itimat oluþturmaktý.
Sonra fare deliðinden çýkar, kapýsýnýn yanýnda durur. Karga þöyle dedi:
Benim yanýma gelip arkadaþ olmaktan seni hâlâ engelleyen nedir? yoksa benimle ilgili hâlâ
e bir þüphe mi taþýyorsun?
Fare cevap verdi:
Dünya adamý, iki þeyi öne sürerek karþýsýndakiyle iliþki kurar. Bunlar, can ile maldýr.C
samimi dostlardýr.Malýný sunanlar ise, birbirinden istifade etmek isteyen, birbiriyle
yardýmlaþanlardýr.Ýnsanýn canýný sunmasý malýný sunmasýndan daha deðerlidir.Ben de senden
aldým, kendim de sana ayný þeyi canýmdan sundum.Benim senin yanýna gelmeyiþimin sebebi, sa
a karþý kötü zan besleyiþim deðildir.Fakat bildim ki, senin bir çok arkadaþýn var aslý seni
sa da, hakkýmdaki görüþleri senin görüþün gibi hiç deðildir.
Karga buna karþýlýk þöyle dedi:
Dost olmanýn yollarýndan biri de dostunun dostuna dost olmak ve dostunun düþmanýna düþman
týr.Benim seni sevmeyecek bir tane bile arkadaþým ya da dostum yoktur.Þayet benim aslýmdan
gelip de seni endiþelendirecek tarzda davranan olursa onunla bir gün bile dost kalm
am!
Böylelikle fare karganýn yanýna geldi ve tokalaþýp samimiyet gösterdi.
Aradan birkaç gün geçince karga fareye þöyle dedi:
Seni daha emniyetli bir yere götürmek istiyorum.Benim herkesten uzak bir yerim var.
Hem senin deliðin insanlarýn gelip geçtiði yola çok yakýn, bazý yaramaz çocuklar sana taþ a
verebilirler.
Dilediðini yap dedi fare. Ýstediðin yere vardýðýmýzda benim sana anlatacak bir çok ha
hikayelerim olacak .
Bunun üzerine karga farenin kuyruðunu gagasýyla aldý ve onu uçurdu.Sonunda istediði yere v
rdý.Kaplumbaðanýn bulunduðu pýnara yaklaþtýklarý zaman, kaplumbaða, yanýnda fare bulunan bi
ve onun arkadaþý olduðunu anlayamadýðýndan çok korktu.Karga kaplumbaðayý çaðýrýr, o da yan
Nereden geliyorsun?
Karga, olup bitenleri ve yaþadýklarýný anlattý.
Kaplumbaða farenin sözlerini dinleyip hareketlerini izleyince onun aklýna ve vefakarlýðýna
ayran oldu, ona hoþ geldin dedikten sonra sordu:
Buralara gelmenin sebebi nedir?
Bunun üzerine karga fareye þöyle dedi:
Hem bana anlatacaðým diye söylediðin haberleri ve hikayeleri anlat, hem de kaplumbaðanýn s
suna da cevap ver.Çünkü senin yanýnda ben ne isem kaplumbaða da odur.
Fare anlatmaya baþladý, þöyle dedi:
Önceleri kentte ev faresi olarak yaþýyordum ben.Kýrlarda özgür bir tarla faresi olarak yaþ
nasýl baþladýðýmý baþka zaman anlatýrým.Baþýmýzdan geçen ilginç olaylarý birbirimize anlat
olacak. diye cevapladý. Üçü tam koyu bir sohbete koyulmuþken yanlarýna bir ürkek ceylan ge
arga uçarak çevreyi kontrol etti.Görünürde ne bir yýrtýcý hayvan ne de bir avcý vardý.Geri
i bir tehlike olmadýðýný bildirdi.Ceylanýn yanýna gittiler.Kaplumbaða:
Susuzluðunu ve korkunu gidermek için çeþmeden kana kana içebilirsin. Korkma. Korkacak hiçb
y yok. Sen neden böyle koþarak geliyorsun, ne oldu ? diye sordu.
Sudan kana kana içen ceylan:
Ormanýn bitiþiðindeki kumluk alanda koþup atlarken avcýlar peþime düþtü, onlarý þaþýrtara
ldim. Uzaktaki bir gölgeyi avcý sanarak buraya kaçtým. dedi.
Kaplumbaða:
Hiç korkma, Akýllý Karga, senin ürktüðünü görünce çevreyi uçarak kolaçan etti.Birlikte bur
Ceylan bu öneriye çok sevindi ve aralarýna katýldý.Birlikte yaþýyor, oldukça iyi anlaþýyor
klarý her geçen gün daha bir ilerliyordu.Yiyecek sýkýntýlarý yoktu.Çok mutluydular. Ceylan
âniden kayboldu.Baþýna bir þey gelmiþ olabileceðinden endiþeye kapýlýp bu konuyu bir araya
k görüþtüler.
Kaplumbaða ile fare:
Sen daha çabuk hareket edebiliyorsun. Ceylanýn baþýna sakýn kötü bir þey gelmiþ olmasýn,
rgaya.
Akýllý karga uçarak her tarafý kolaçan etti ve ceylaný bir tuzaða yakalanmýþ halde buldu.Ge
lara haber verdi.Birlikte ceylaný kurtarmaya koþtular.
Ceylana.
Sen akýllý ve tecrubeli birisin. Nasýl oldu da bu tuzaða düþtün? diye sordu fare.
Ben de ne olduðunu anlayamadým dedi ceylan. Avcýlar her gün yeni bir tuzak oluþturuyorl
u, eskilere benzemiyordu. Fare hiç vakit kaybetmeden keskin diþleriyle tuzaðýn iplerini k
emirmeye baþladý.
Senin buraya gelmen hiç iyi olmadý.Çünkü buraya þimdi bir avcý gelecek olsa buradaki her
aklanacak bir yer bulur ama sen bu aðýr hareket eden halinle avcýnýn eline düþmekten baþka
yapabilirsin ki? dedi ceylan kaplumbaðaya.
Kaplumbaða:
Doðru ama bir dostum tehlikedeyken ben yuvamda nasýl rahat oturabilirim ki? Ben seni
düþünürken kendi baþýma gelecekleri düþünemedim. dedi.
Avcý, fare tam ipleri kesmeyi bitirmek üzereyken çýkageldi.fare hemen bir deliðe saklandý
Akýllý Karga uçup kaçtý.Ýplerini koparan ceylan da fýrlayýp kaçtý.Ortalýkta sadece kaplumba
mirerek kesenin kim olabileceðini bulmak için etrafýna bakýndý.Kaplumbaða gözüne iliþince i
esenin kim olacaðýný düþünmeden kaplumbaðayý yakalayýp baðladýlar.
Kaçanlar çok geçmeden avcýdan uzak emin bir yerde bir araya gelip toplandýlar.Kaplumbaðan
avcýnýn elinde düþmesine üzülmüþlerdi.
Fare:
Þimdi birimiz kurtulurken diðerimiz avcýnýn eline düþtü.Dostunun kurtuluþu için yanýna gel
avcýya yakalandý.
Akýllý Karga ile ceylan da endiþeli ve üzüntülüydüler.Dostlarýný avcýnýn elinden nasýl ku
iðinin yolunu bulmalýydýlar.Ýyi düþünmeli ve acele etmeliydiler.Fare arkadaþlarýný tehlikel
fa kurtardýðý için tecrübeliydi ve insanlarýn düþünce yapýlarýný iyi biliyordu.Bu nedenle e
u o buldu.
Bence ceylan aðýr yaralýymýþ gibi topallaya topallaya yürüyerek avcýya görünmeli. Avcý,
ona doðru koþtuðunda, çabuk koþmasýný engellediði için kaplumbaðayý elinden mecburen býrak
tir.Avcý onun peþinden koþarken ben de kaplumbaðayý esir eden iplerinden onu kurtarýrým.Böy
bu tehlikeden bir an önce uzaklaþýp yuvamýza döneriz.Akýllý Karga seni uçarak takip etsin.
alayýp sonra geri dönersiniz.
Avcý sýrtýna yüklediði kaplumbaða ile evine dönerken karga ile ceylan onun önüne geçtile
rdýðý sesler avcýnýn ilgisini çekerken ceylanýn toparlayarak önünde gitmekte olduðunu gören
gözleri ýþýldadý.Ceylan varken kaplumbaðayý ne yapacaktý? Kaplumbaðayý býraktý ve ceylanýn
aþladý.Ceylan, avcý yaklaþtýðýnda biraz hýzlanýp uzaklaþýyor, sonra yavaþlýyordu.Avcý koþma
Kaplumbaða ile fare oradan uzaklaþmýþlardý.Geri dönse bile onarlý bulmasý olanaksýzdý artýk
Ceylan topallama numarasýný býrakýp bütün gücüyle koþarak uzaklaþtý.Yorgun argýn kaplumbaða
korkuya kapýldý.Hava kararmaya baþlamýþ, akþam olmak üzereydi.Durup baþýna gelenleri düþün
mak üzereyken elinden kaçýrmýþtý.Kaplumbaðayý alýp giderken önüne çýkan karga ile topallaya
koþarak yorulmuþ, onun topal olmadýðýný anlamýþtý.geri döndüðünde kaplumbaðanýn iplerinin
ler estiðini görmüþtü.Bunlar hayvan kýlýðýna girmiþ cin ve periler miydi acaba? Bir daha bu
elmemek üzere korkuyla oradan uzaklaþtý. Baþýna gelenleri de kimseye anlatmadý.
Kaplumbaða, karga, tarla faresi ve ceylan, bu ülkede özgürce ve barýþ içinde yaþadýlar.
yýrtýcý hayvan ne de bir avcý bir daha onlarý hiç rahatsýz etmedi.

GÖZÜPEK FARE
Fare baþýndan geçenleri müsait bir zamanda anlatmak için kaplumbaðaya söz vermiþti.Göl kýyý
ltýnda toplanmýþlardý.Fare kaplumbaðayý fazla uðraþtýrmadan anlatmaya baþladý:
Ýlk zamanlar büyük bir kentte yalnýz baþýna kalan birinin yanýnda yaþýyordum.Ev sahibinin
esi yoktu.Komþularý ona sepetlerle yiyecek getiriyor, o da yiyebildiðini yiyor, geri k
alanýný tavana baðlý bir ipe asýyordu.Ben ne yapar yapar adam dýþarý çýkýnca sepete ulaþýr
epete ulamayý benden baþkasý baþaramazdý.Sepete ulaþýr ulaþmaz karnýmý bir güzel doyurur, g
farelere atardým.
Bir misafiriyle beraber yemeklerini yiyip sohbet ettikleri bir gündü.Misafir dolaþm
adýk ülke býrakmamýþ, çok macera yaþamýþ bir gezgindi.Gezgin baþýndan geçenleri hararetli
atýrken ev sahibim ellerini çýrpmaya baþladý. Konuk bu harekete sinirlenip öfkelendi:
Benden baþýmdan geçenleri anlatmamý istediðin halde, benimle dalga geçer gibi ikide bir
ellerini çýrpýp duruyorsun.Þayet dinlemeyeceksen beni boþuna niye konuþturup duruyorsun?
Ev sahibim:
Þu fareyle bir türlü baþ edemedim. Bir yere ne koysam yiyor.Bir türlü ne yapacaðýmý þaþýrd
korkutup kaçýrmak için ellerimi çýrpýyorum. diye yanýtladý.
Konuþmasýný keserek sordu konuk:
Yani sen þimdi tek bir fareyle mi baþ edemiyorsun?
Fareler içinde bir tanesi var ki çok akýllý ve kurnaz, iþte o beni yýldýrdý. Bu özellikler
ayý ona Zeyrek adýný verdim.Benden daha güçlü çýkýp beni yendi.Yiyecekleri bir türlü ondan
kün olmadý.
Konuk:
Onu diðer farelerden farklý ve üstün kýlan mutlaka bir þey olmalý. Sen bana bir kürek ve b
a getirirsen gerçeði öðrenebiliriz.
O ara ben de yemek yemeyi býrakmýþ konuþmalarý dinliyordum.
Ev sahibi hemen kazma ve küreði getirdi Yuvamýn deliðini biliyordu.Yuvamýn yerini sordu ko
nuðu ve kazmaya baþladýlar.Yuvamýn yanýnda içinde yüz altýn olan bir kese buldular.Bunu kim
kladýðýný ben de bilmiyordum.
Gezgin konuk:
Ýþte fareye güç ve cesaret veren bu altýnlardý.Onun gücünün sýrrýný bulduk.artýk endiþeye
le güç bizde, dedi.
Sabahleyin erken saatte evden ikisi birlikte çýktýlar. Onlar çýkar çýkmaz, birlikte yaþad
r çevremi sarýp,
Biz acýktýk, n olur bizi doyur! diye yalvarmaya baþladýlar.
O gece çok yorgun ve uykusuz olduðum için olmalý tavana týrmanýp da bir türlü yiyec
petine ulaþamadým.Beni övüp yere göðe sýðdýramayan fareler; Bunda hiç iþ kalmamýþ diye be
Çoðu beni býrakýp gitti. Kalanlarla birlikte güç bela yerdeki kýrýntýlarla karnýmýz
Bütün bir gece uyuyamadýðým için derin bir uykuya daldým.
Akþamleyin ev sahibi ve konuðu eve döndüler.Her zamanki gibi yemeklerini yiyip geri
kalanlarý sepetle birlikte bir kenara býraktýlar.Altýn dolu keseyi çýkarýp, kendi aralarýnd
bir þekilde paylaþýp sonra da yattýlar.
Düzenimi bozan bu gezgin konuðun altýnlarýný onun bulamayacaðý bir yere saklamak istiyo
m.O da sanki benim kafama koyduðum þeyi önceden sezmiþ gibi, gözlerini kapatýp bir türlü uy
rdu.Oysa ev sahibi çoktan uykuya dalmýþtý.az sonra konuk nasýl olsa uyumuþtur diyerek altýn
sesini çekiþtirmeye baþladým.Meðerse uymuyor, uyuma numarasý yapýyormuþ.Birden sýrtýma aðýr
besi geldi. Neye uðradýðýmý þaþýrmýþtým.Konuk gezgin kocaman bir sopayý bana doðru savurmuþ
lmýþtým.Ölümden zor kurtuldum.Baktým ki, bu evde canýmdan olacaðým, kendime daha güzel ve
i bir yurt edinmek için sabahleyin evden uzaklaþtým.
Yeni gittiðim yerde Güvercin baþkan ile tanýþýp dost oldum.Bana yeni dostluklar kazandý
Akýllý Karga ile de orada tanýþtým, dedi.

ÝLAZ, BELAZ VE ÝRAHT


Hükümdar Debþelim, Filozof Beydaba ya þöyle dedi:
-Bana bir hükümdarýn baðlý kalýp, onlar sayesinde mülk ve saltanatýný korumasý gereken þeyl
ir hikaye anlat ki, soðukkanlýlýk, mertlik veya cesaret, yahut da cömertlikten hangisi i
se bu,iþinin baþý ve temeli olsun!
Beydaba cevap verdi:
Hükümdarlarýn malýný mülkünü ve saltanatýný korumasý için en gerekli þey, soðukkanlýlýk ve
unur ki, bir zamanlar Belaz denilen bir hükümdar ile Ýlaz denilen âbid zahid bir veziri
varmýþ.Bir gece hükümdar rüyasýnda kendisini korkutan sekiz düþ görmüþ.Heyecan ve telaþ içi
alarý için zahid Brehmenleri çaðýrmýþ, onlara gördüðü rüyalarý anlatmýþ.Onlarda hep bir aðý
Hükümdar hazretleri oldukça ilginç rüyalar görmüþler.Þayet bize yedi gün mühlet verirse on
endisine getiririz.
Hükümdar istedikleri mühleti kabul etti.Zahid Brehmenler hükümdarýn huzurundan çýktýktan
aralarýndan birinin evinde toplanýp konuþarak ve þöyle dediler:
Düþmanýnýzdan intikam almak için bundan daha iyi fýrsat olamaz.Biliyorsunuz ki bu adam dün
en tam on iki bin kiþiyi öldürdü.Þimdi bu adam ocaðýmýza düþüp bize sýrrýný verdi. Var mýsý
kle ona her istediðimizi yaptýrmýþ oluruz. Ona diyelim ki; Senin bu korktuðun þeyden kurtu
ilmen için, sevip kýymet verdiðin kiþileri bize teslim edip sonra onlarý öldürtmen gerekir.
kitaplarýmýzý açtýk baktýk ki, isimlerini söyleyeceðimiz kiþileri öldürmekten baþka çare g
ize kimleri öldürmek istiyorsunuz, adlarýný söyleyin derse, þöyle diyelim: Kadýnlarýn deð
övgüye layýk anasý Ýraht ý istiyoruz, en sevdiðiniz oðlunuz Cüveyr i istiyoruz, kýymetli y
uz, dostun ve vezirin Ýlaz ý istiyoruz, sýr katibin olan Kal ý istiyoruz, eþi bulunmaz kýlc
rýn yetiþemediði beyaz fili, savaþta bineðin olan atý, güçlü ve süratli koþan hecin deveni
ondan bize yaptýklarýnýn intikamýný almak için-iþleri bilen, büyük filozof Kakariyon u isti
isteklerini ulaþtýrdýktan sonra da hükümdara þöyle demeyi kararlaþtýrdýlar:
Ey hükümdar! Ýsminiz söylediðimiz kiþileri öldürdükten sonra kanlarýný bir havuzda topla
havuzda onlarýn kanlarýnýn bulunduðu yere oturman gereklidir. Sen havuzdan o halde çýkýnca
z brahmenler, dünyanýn dört bir yanýndan gelir etrafýnda döner ve seni okuyup üfleyerek vü
daki kaný siler,seni su ve güzel kokulu yaðlarla iyice yýkarýz. Bu sayede Allah, senin için
korktuðumuz belayý defeder.Ey hükümdar! Eðer isimlerini verdiðimiz sevdiklerini kurban olar
k bize verirsen beladan kurtulur, saltanatýn düzene girer, aksi taktirde mülkünün elinden
alýnmasýndan veya mahvolmandan korkarýz. Brehmenler, ayný zamanda, eðer hükümdar emi
ni dinlerse onu istedikleri gibi öldüreceklerini düþündüler.
Yedinci gün dolunca hükümdar ýn yanýna döndüler ve ona þöyle dediler:
Ey hükümdar! Biz kitaplarýmýza göre senin gördüðün düþün yorumuna baktýk, aramýzda görüþ a
söyleyebilmemiz için seninle yalnýz kalmamýz gerekir.
Bunun üzerine hükümdar, yanýndakileri çýkardý.Yalnýz kaldýlar ve Brehmenler kurduklarý düz
noktasýna kadar hükümdara anlattýlar.
Eðer ben hayatýma denk düþen, yaþantýmýn bir parçasý olan bu insanlarý öldürürsem, beni
ha hayýrlý olur!Ha ölmüþüm ha sevgililerden, dostlardan ayrýlmýþým ne fark eder.
Bu kez Brehmenler ona eðer bize öfkelenmezsen sana bazý önemli haberler vereceðiz demi
Hükümdar izin vermiþ.Konuþmayý þöyle sürdürmüþler:
Ey! Hükümdar baþkasýnýn hayatýný kendi hayatýna tercih etmekle hiç de doðru bir þey ya
iþi býrakýp zayýfý tercih etme ki sevdiðini kendine tercih ettiðin için helak olmayasýn! H
mülkünü koru. Kendisiyle þeref ve yücelik kazandýðýn halkýn nazarýnda mülkünle muradýna kav
Hükümdar, brahmenlerin bu kaba ve cüretkar konuþmalarýna çok üzüldü.Kalkýp odasýna gitti.Ke
n yere atarak sinirden titreyip aðladý.
Hükümdarýn bu üzüntüsü günlerce devam etti ve bu durum ortalýkta iyice yayýldý.Ýlaz hükümd
ve üzüntüyü duyunca bunun sebebi üzerinde düþünüp taþýndýktan sonra, hükümdarýn huzuruna çý
r verdi.
Ve doðruca Ýraht a gitti ona þöyle dedi:
Þu kadar zamandýr hükümdarýn hizmetindeyim bir gün bile benim görüþümü almadan bir þey yap
olduðunu bilmediðim bir þeyi benden gizlediðini görüyorum.Bir kaç gece evvel onu Brehmenler
beraber gizlice görüþürken gördüm, korkarým ki onlara bir sýrrýný açmýþtýr.Kim bilir belki
cek ve onun için kötülük getirecek bir yol göstermiþ olmalýdýrlar.Þimdi sen kalk ve git, hü
runa çýk,içinde bulunduðu hali öðren ve bana haber ver, çünkü ben huzuruna giremiyorum.Belk
ehmenler ona bir þeyleri yaldýzlamýþlar, onu kötü bir iþe teþvik etmiþledir.
Ýraht þöyle dedi:
Bir süre önce hükümdar beni azarladý. Bu durumda onun huzuruna giremem!
Sakýn onu kafaya takma dedi Ýlaz, Biliyorum ki kaç kez hükümdar Üzüntüm ne kadar büyü
raht yanýma gelince hemen unutuyor ve hiçbir derdim kalmýyor-demiþtir.Hemen ona git, üzüntü
derecek þeyi ona söyle ve cevabýný da bana bildirmeyi unutma.
Bunun üzerine Iraht kalkýp gitti ve hükümdarýn huzuruna girerek baþucunda oturup þöyle dedi
Ey övgüye layýk hükümdar! Sendeki bu hal nedir?Seni üzüntülü görüyorum.Senin için her türl
ehmenlerden ne duydun, bana bildir.
Hükümdar Iraht a þöyle karþýlýk verdi:
Ey kadýn! Durumumu sorup da derdimi iyice artýrýp durma; çünkü bu senin sormaný gerektire
ir durum deðildir.
Kadýn:
Akýllý insanlardan en taktire layýk olaný o kiþidir ki,bir belaya uðradýðý zaman baþkalarý
paylaþarak bu dertten kurtulma çareleri arar.Üzülüp kendini periþan etme,kaderinde ne vars
o olur.Üzülmek ancak vücudunu zayýflatýp düþmanýnýn yüreðini soðutmaya yarar.
Iraht ýn bu sözü üzerine hükümdar ona þöyle dedi:
Sorduðun þey de hiçbir hayýr yoktur.Çünkü onun sonu senin, benim ve memleketimin halkýnýn
týna denk düþen kimselerin ölümüdür.Gerçek þu ki: Brehmenler seni ve sevdiklerimin çoðunu ö
li olduðunu söylediler.Oysa sizden sonra benim için hayatýn hiçbir anlamý ve önemi yoktur.B
nasýl üzülmeyeyim?
Iraht bunu duyunca heyecanlansa da heyecanýný belli etmemeye çalýþarak þöyle dedi:
Biz kendimizi sana feda ederiz ey hükümdar, sen hiç üzülme! Cariyelerin içinde de benim gi
olanlar vardýr.Ancak ey hükümdar senden bir dileðim var,bunu seni kendimden çok sevdiðim iç
söylüyorum, bu isteðim sana þu nasihatimden ibarettir:
Bundan böyle güvendiðin kiþilere defalarca istiþare etmedikçe hiçbir iþini brehmanlarla da
onlara güvenmemeni istiyorum.Çünkü öldürmekten daha büyük bir iþ yoktur.Bir yerde deðersiz
bir cevher bulursan bile bir bilene göstermeden fýrlatýp atma.Ey hükümdar, inan ki dostun
u ve düþmanýný doðru düzgün bilmiyorsun.Brehmenler konunda da gerçek niyetlerinden habersiz
nlarýn seni sevmediðini ve sana bir fenalýk yapabileceðini hiç düþünmüyorsun.Daha dün Brehm
on iki bin kiþiyi öldürdüðünü unutma.Bu olup bitenin onlardan kaynaklanmadýðýný mý sanýyors
m ki,onlara gördüðün rüyayý anlatmaman ve sýrrýný açmaman gerekirdi.Sana ne söylemiþlerse e
lerinden dolayý söylemiþlerdir.Gayeleri seni, sevdiklerini ve vezirini öldürerek böylece se
den intikam almýþ olacaklardýr. Þimdi en iyisi Filozof Kabariyon a git, o zeki bir bilgind
ir, ona düþünde gördüklerini söyle, yönünü ve yorumunu ondan sor
Hükümdar bunlarý iþitince içindeki sýkýntý daðýldý.Ve dosdoðru atýna atlayýp Filozof Kaba
ip huzuruna durdu.Onun bu telaþlý ve mutsuz halini gören Filozof:
-Betin benzin solmuþ,sana ne oldu ey hükümdar? diye sordu.
Hükümdar:
-Uykumda, Brahmenlere anlattýðým yedi rüya gördüm.Düþümü yorumlayanlara bakýlýrsa bu rüyada
esinden ve saltanatýmýn elimden gitmesinden endiþe etmekteyim.
Filozof:
-Ýster rüyaný sen anlat, isterse gördüðün rüyayý ben sana anlatýp yorumlayayým! dedi.
Hükümdar:
-Senin anlatýp yorumlaman daha güzeldir!
Filozof:
-Hiç üzülüp kendini bu iþten dolayý tedirgin etme ey hükümdar! Biliyorum ki, rüyanda önce k
rinde duran iki balýk gördün. Bunun ne anlama geldiðini söyleyeyim: Sana Nihavend hükümdarý
bir elçi gelecek.Ýçinde dört bin batman altýn deðerinde kýrmýzý yakut ve inciden iki gerdan
an bir kutu getirecek.Arkadan uçup önüne konan iki ördeðin yorumuna gelince; Sana Belh hükü
rý dünyada eþi benzeri bulunmayan iki at gönderecek.Sol ayaðýnýn üstünde yürürken gördüðün
dan sana halis çelikten yapýlmýþ eþsiz bir kýlýçla bir adam gelip huzurunda duracak.Vücudu
mýþ gibi duran kan þunu ifade eder: Kazerun hükümdarlarýndan biri gelip huzurunda duracak.Ü
inde Üzerinde karanlýkta ýþýk veren erguvan ipek bir elbise olacak.Gördüðün su ile yýkanman
hzin hükümdarýndan keten elbise giymiþ birisi gelip huzurunda duracak.Kendini, beyaz bir
daðýn üstünde görmenin yorumu ise þudur;Keydur hükümdarýndan, atlarýn bile yetiþemediði be
bir adam gelip huzurda duracak.Baþýnýn üstünde ateþe benzer bir þey görmenin yorumlamasý þu
hükümdarýndan, yakut ve inci ile iþlenmiþ bir altýn taçla gelip bir adam huzurunda duracak
nda gördüðün, gagasýyla baþýna vuran kuþun tabirine gelince, onu sana bugün yorumlamayacaðý
lacak bir þey olduðunu sanma.Fakat,bu rüyada sevdiklerinden birine darýlýp küseceðine dair
iþaret vardýr.Ey hükümdar sana yorumlayýp söylediðim þeyler yedi gün içerisinde gerçekleþe
Hükümdar filozof Kabariyondan bu sözleri iþitince saygý ve sevinçle huzurundan ayrýldý.Taht
rdu.Filozofun haber verdiði her þey bir bir gerçekleþmeye baþladý.Elçiler ve hediyeler art
a gelince Hükümdar þöyle dedi:
Þayet Allah, rahmetiyle imdadýma yetiþmeseydi hem mahvolmuþ hem de mahvetmiþ olcaktým.Bir k
z daha anladým ki, hiç kimse akýllý dostlarýndan baþkalarýný dinlememesi gerekiyormuþ.Iraht
ydý bütün bunlarý anlayýp fark etmem mümkün olamayacaktý.Þimdi getirilen hediyelerden diled
i almasý için onlarý Iraht ýn önüne koyun.
Hükümdar daha sonra Iraht a tacý ve elbiseleri alarak kadýnlar kýsmýna (harem dairesine) ge
sini söyledi.Hükümdar kadýnlarýnýn en kýymetlisi olan Iraht ile Huraknah ý da huzuruna çaðý
di:
Dilediðini almasý için, elbiseyi ve tacý Ýraht ýn önüne koy!
Hediyeler Iraht ýn önüne kondu.Iraht hediyeler içinden tacý tercih etti.Huraknah da en g
l ve en kýymetli elbiselerden birini seçti.Hükümdar adet olduðu þekliyle bir gece Iraht, bi
gece de Huraknahla birlikte olurdu.Hükümdarýn bir baþka adeti de, yanýnda geceleyeceði kad
ona zerdeli pilav hazýrlayýp yedirmesiydi.Hükümdar, nöbetinde Iraht e geldi.Iraht hükümdar
lav piþirdi.Tacý baþýnda, elinde pilav tabaðýyla huzuruna girdi.Huraknah bunu öðrendiði zam
t ý çok kýskandý.Albenili elbisesini giyip hükümdarýn önünden geçti.Güzel yüzü ve parýltýlý
ti.Hükümdar Iraht e dönerek þöyle dedi:
-Tacý alýp da, bu eþsiz güzellikteki elbiseyi býrakmakla çok cahillik ettin!
Iraht kendisinin cahillikle suçlanýp Huraknah ýn övüldüðünü görünce kýskançlýðý had safha
dete kapýlarak,tabaðý hükümdarýn baþýna çaldý.Hükümdarýn yüzünden gözünden zerdeli pilav ak
aslýnda hükümdarýn gördüðü düþün, Kabariyon tarafýndan yapýlan yorumun tamamlanmasý olmuþ.H
kakarak Ýlaz ý çaðýrdý ve ona þöyle dedi:
-Benim gibi bir cihan padiþahýna bu cahilin nasýl hareket ettiðini gördün.Onu derhal göt
öldür!
Ilaz hükümdarýn huzurundan çýktýktan sonra kendi kendine düþündü:
-Bugün her ne kadar hükümdar bana bu kadýný öldürmemi söylese de, yarýn bu denli ileri görü
n,hükümdarýn canýný kurtaran bir kadýný öldürmekten dolayý, neden öldürülmesini geciktirme
aðý ne malum? Onu öldürmekte acele etmeyip bekleyeceðim.Eðer hükümdarý üzgün ve piþman görü
rak ona getiririm.Böylece büyük bir iþ yapmýþ, hem Iraht ý ölümden kurtarmýþ, hükümdarýn pi
de bütün insanlarýn kalbinde yer edinmiþ olurum.Þayet hükümdarý neþeli ve huzurlu, yaptýðýn
ir þekilde görürsem iþte o zaman Iraht ý öldürürüm.
Ilaz düþündüðü gibi yaptý ve hükümdarýn tavrýný öðreninceye kadar kadýný evinde saklayýp
tý, kýlýcýný kana bulayýp üzgün ve kederli bir kimse gibi hükümdarýn huzuruna çýktý: Ey hü
inizi yerine getirip onu öldürdüm dedi.Çok geçmeden hükümdar verdiði emirden piþman oldu.I
iði aklýna geldikçe üzüntüsü iyice arttý. Utandýðýndan bir türlü Ilaz a emri gerçekten yeri
ini de bir türlü soramýyordu.Ilaz hükümdarýn durumunu anlamakta gecikmedi ve ona þöyle dedi
-Ey hükümdar, üzülüp kederlenerek ancak kendini zayýflatýp harap edersin.Üzülme, sabret! Eð
eniz size, sizi teselli edecek bir hikaye anlatabilirim.
--Bana hikayeni anlat! dedi hükümdar.
-Biri erkek bir diþi iki güvercin varmýþ Bunlar yuvalarýný buðday ve arpa ile doldurmuþlar.
erkek diþiye:
-Yerlerde bir þeyler bulduðumuz müddetçe buradakilerden hiçbir þey yemeyelim.Kýþ geldiðinde
de bir þey bulamazsak iþte o zaman buradakilerden yeriz,demiþ.Diþi bu fikri çok olumlu bul
muþ ve buna razý olmuþ.
Buðday ve arpa taneleri, yuvalarýna koyduklarýnda yaþ imiþ.Sonra erkek güvercin çekip gi
gözden kaybolmuþ.Yaz gelince taneler kuruduðu için büzüþmüþ.Ne zaman ki erkek güvercin dön
eksilmiþ görerek diþisine çýkýþmýþ:
-Bundan hiç yemeyeceðiz, diye konuþup sözleþmemiþ miydik? Niçin onu yedin?
Diþi güvercin yeminler edip yemediðini ifade etse de erkek ona inanmamýþ ve baþlamýþ onu g
maya, sonunda güvercini öldürmüþ.Yaðmurlar gelip kýþ mevsimi girince taneler ýslanmýþ, þiþm
gibi dolmuþ; erkek güvercin bunu görünce, durumu anlamýþ ve çok piþman olmuþ.Diþisinin ölü
nýna kývrýlarak þöyle demiþ:
-Sen olmadýktan sonra hayat ve tane olsa ne olur! Sana haksýzlýk ettiðimi anlayýnca ve g
ideni geri getiremeyince buðday ve arpa bana ne saðlar!
Erkek güvercin yememiþ,içmemiþ ve nihayet diþisinin yanýnda ölüp gitmiþ.
Akýllý olan ve piþman olmaktan korkan kiþi hiçbir zaman ceza vermekte acele etmez.
Ýlaz hikaye anlatmayý sürdürdü:
Yine iþittim ki, adamýn biri, baþýnda bir torba mercimekle daða týrmanmýþ.Yorgun düþüp d
orbayý yere koymuþ.O anda aðacýn birinden bir maymun inmiþ, mercimekten avucunun dolusu ka
dar almýþ ve aðaca çýkmýþ, elinden bir mercimek tanesi düþmüþ, maymun onu aramak için tekra
ulamamýþ, elindeki bütün mercimekler de dökülüp daðýlmýþ.
Sen de ey hükümdar, yanýnda bir çok sevdiðin olduðu halde onlarý býrakýyor ve bulamayacað
n!
Hükümdar bunlarý iþitince Iraht ýn ölmüþ olmasýndan iyice endiþeye düþmüþ ve konuþmayý þö
-Sus Ilaz Sus artýk! Bir tek kelimeden mi sana emrettiðim þeyi hemen yerine getirdin
!Biraz ihtiyatlý olmaz mý insan!
-Allahtan baþka herkesin sözü tartýþýlýr.
-Beni mahvettin, Iraht ý öldürmek suretiyle derdime dert kattýn!
-Ýki kiþi ancak üzülmeyi hak eder: 1. Her gün günah iþleyen 2.Hiç iyilik yapmayan. Bu ikisi
e dünyada mutlu olup sevinmesi az, ceza ile karþý karþýya gelince de piþmanlýðý o derece ço
dur.
Iraht ý diri görsem artýk hiçbir þeye üzülmem.
-Ýki kimsenin üzülmesine gerek yoktur:1.Her gün elinden geldiði kadar iyilik yapan. 2. Hiç
ah iþlemeyen.
Hükümdar:
-Demek ki, Iraht ý artýk bir daha göremeyeceðim!
Ýlaz:
-Ýki kiþi baktýðý halde göremez: 1.Kör. 2.Akýlsýz. Kör gökyüzüne ve yýldýzlara, yere, uzaða
i akýlsýz kiþi de güzeli çirkinden, iyilik edeni kötülük edenden ayýrt edemez.
Ýraht ý görseydim ne kadar çok sevinirdim!
-Ýki kimse sevinçlidir: 1.Basiretli kimse. 2.Bilgili kimse.Basiretli kimse, dünyanýn
artan eksilen iþlerini nasýl önceden bilir ve görürse, bilgili kimse de iyiliði ve kötülüðü
ahý görür.Ahiret için yararlý iþleri bilir.
Hükümdar:
-Ey Ýlaz anlaþýlan senden uzaklaþýp korunmamýz gerekiyor!
Ýlaz:
-Ýki kimseden uzak durmak gereklidir:1.Ýyilik, kötülük,ceza,sevap ve içinde bulunduðum hald
bana hiçbir sorumluluk yoktur diyenden.2.Gözünü haramdan, kulaðýný kötü þey iþitmekten, nef
diði günah ve hýrstan sakýnmayan kimseden.
Hükümdar:
-Konuþmalarýna bakýlýrsa Iraht tan ümidim iyice kesildi.Elim sýfýrlandý.
Ýlaz:
-Üç þey sýfýrdýr: 1.Suyu olmayan nehir. 2. Hükümdarý olmayan ülke. 3.Kocasý olmayan kadýn.
Hükümdar:
-Ey Ýlaz! her þeye hemen cevap veriyorsun, cevaplar dilinde akýp gidiyor.
Ýlaz:
-Üç kimsenin cevap verme sýkýntýsý yoktur: 1.Hazinlerini daðýtan ve veren hükümdar. 2.Soylu
mselerden olan sevgilisine verilen (hediye edilen) kadýn. 3.Ýyilikte baþarýya ulaþmýþ bilgi
kiþi.
Ýlaz baktý ki hükümdar çok sýkýþtý, o zaman onu rahatlatmak için þöyle dedi:
-Ey hükümdar! Ýraht hayattadýr!
Hükümdar bu sözü duyduðunda çok sevindi ve þöyle dedi:
Ey Ýlaz! Senin iyi niyetli olduðunu bildiðim için sana kýzýp öfkelenmedim.Senin ilmini bil
n, Iraht ý öldürmediðine dair içimdeki ümidi hiç kaybetmedim.Evet, Iraht kuþkusuz büyük bir
a bunu kýskançlýðýndan dolayý yaptý.Oysa onu sabýrla karþýlamam ve tahammül etmem gerekliyd
de beni denedin.Aslýnda bana en büyük iyiliði yaptýn.Sana ne kadar teþekkür etsem azdýr.Ha
i git, Iraht ý bana getir!
Ýlaz hemen Iraht e gitti.Ona iyice süslenmesini söyledi.O da bir güzel süslendi.Hükümdara
iler.Iraht huzuruna girince hükümdarýn ayaklarýna kapandý ve sonra doðrularak þöyle konuþtu
Allaha þükürler olsun!Bana lütuf ve ihsan da bulunan hükümdara da ne kadar övgü ve þükr
am azdýr.Öylesine büyük bir kabahat iþlememe raðmen hükümdarýn tahammülü ve merhameti suçum
lik, asalet ve geniþ tahammül gücünü bildiði için durumumu geciktirerek beni mutlak bir ölü
rtaran Ýlaz a ayrýca teþekkür ederim.
Bunun üzerine hükümdar Ýlaz a dönerek þöyle dedi:
-Bana, Iraht a ve herkese ne kadar büyük bir iyilik yaptýðýný bir bilsen!Onu bugün bana b
ensin.Bundan sonra sana sormadan hiçbir adým atmayacaðým.Yanýmdaki itibar ve saygýnlýðýn in
erecede arttý.Bundan böyle mülk ve memleketimde hüküm verme ve söz söyleme hakký veriyorum
n gördüðün gibi yap ve dilediðin gibi idare et, çünkü sana güveniyorum.
Ýlaz þöyle karþýlýk verdi:
Allah mülkünü ve mutluluðunu daimi kýlsýn ey hükümdar! Ben yaptýðýmýn karþýlýðý övgüyü hak
senin kölenim.Fakat benim dileðim odur ki; sonu gam ve keder olacak, piþmanlýk yaratacak
þeylerde hükümdar soðukkanlý davranýp acele etmesin.
Hükümdar Ýlaz ýn sözünü destekleyip onayladý.Bundan böyle büyük küçük hiçbir iþini istiþ
ahdetti.
Hükümdarýn rüyasýný kasýtlý ve yanlýþ yorumlayýp, sevdiklerini öldürmesini salýk veren
ce; hükümdar onlarý Ýlaz ýn eline vermiþ, o da hepsini kýlçtan geçirdi.Gerek hükümdarýn ve
leri gelenlerinin gözleri aydýn olmuþ (mutlu olmuþlar), ilminin geniþliði ve hikmetinin üst
biyle Kabariyon a övgüler sunmuþlar.

ZAHÝT ÝLE MÜSAFÝR


Hükümdar Debþelim Filozof Beydeba ya þöyle dedi:
-Bana, kendisine yakýþan ve yaraþan iþ ve davranýþý býrakýp da baþkasýnýn peþine düþen, bun
ararsýzlýk içinde kalan kimsenin misalini anlat.
-Filozof þöyle demiþ:
-Rivayet edilir ki, Kerh denilen yerde ibadet ve Allaha baðlýlýðýyla tanýnan bir zahit vard
ir gün kendisine bir misafir geldi.Zahit misafirine ikram etti ve beraberce yedile
r.Misafir þöyle dedi:
-Ne tatlý ve ne hoþ bir hurma bu böyle! Keþke benim memleketimde de böyle böyle hurmalar ol
saydý! Eðer müsaade ederseniz ondan topraðýmýza dikeceðim bir fidan almak isterim.
Zahit ona þöyle karþýlýk verdi:
Bu sana zahmetten baþka þey vermez.Topraðýnýza uyup uymayacaðý da bilinmez.Sonra sizin m
etinizin meyveleri oldukça boldur.Böyle, vücuda yarayýþý fazla olmayan üstelik aðýr bir mey
tiþtirip de ne yapacaksýnýz!
Zahit konuþmasýný þu öðütlerle sürdürdü:
Kim ki bulamadýðý þeyin peþine düþer, o olgun bir kiþi sayýlmaz.Eðer ki bulduðunla yetin
ilgisiz kalýrsan mutlu olursun.
Zahit bütün bu söylediklerini ibranice söylemiþ, misafir onun bu dille konuþmasýný çok b
ranice öðrenmek için günlerce kendini zorlayýp uðraþmýþ.Bu kez zahit onu böyle bir telaþ iç
miþ:
Sen þimdi kendi dilini býrakarak ibranice öðrenmen yüzünden aynen karganýn düþtüðü duru
ldun!
Misafir sordu:
-Bu nasýl olmuþ?
Zahit cevap verdi:
Anlatýlýr ki: Karganýn birisi bir kekliðin sekerek yürüyüþüne hayran olmuþ.Ne yapýp yapý
sevdasýna düþmüþ.Kendisini bu tarz yürüyüþe alýþtýrmak için egzersizler yapmýþ.Fakat bir tü
idini üzmüþ, eskiden beri alýþtýðý yürüyüþüne geri dönmek istemiþ, bir de ne görsün eski yü
lmuþ,bir anda kuþlarýn en çirkin yürüyüþlüsü oluvermiþ.
Sürekli kullanýp alýþtýðýn dili býrakýp ibraniceye merak sardýðýn için sana bu örneði ver
yýp sonra eski dilini de unutmandan korkuyorum.Zira þöyle denmiþtir:Kendisine uymayan, d
aha önce baba ve dedelerinin kendisini ona göre yetiþtirmedikleri bir þeyi zoraki yapmak
ta ýsrar eden kiþi cahilin ta kendisidir.

GÜVERCÝN, TÝLKÝ VE BALIKÇIL


Hükümdar Debþelim, Filozof Beydaba ya þöyle dedi:
-Kendisinden baþak herkese akýl veren kimse hakkýnda bana bir mesel anlat.
Filozof:
Bunun misali güvercin, tilki ve balýkçýl ýn hikayesidir.
Hükümdar:
-Bunlarýn hikayesi nedir?
Filozof:
Anlatýlýr ki, güvercinin biri uzun bir hurma aðacýnýn tepesinde yavru yaparmýþ. Güv
tepesine yuva malzemesini taþýmakta büyük zahmetler çeker, taþýyacaðýný taþýmasý ve ve yumu
masý sýkýntý ve zahmetle ancak mümkün olurmuþ.Taþýma iþini bitirince yumurtlar ve yumurtasý
rurmuþ.Yavrularýný çýkarýp, onlar da biraz yetiþince yavrularýn yetiþme miktarýný bilen til
zamanda gelip hurma aðacýnýn dibinde durur, ona baðýrýr ve ona çýkmak ya da yavrusunu aþaðý
usunda uyarýr.Þayet bunu yerine getirmezse kendisinin yukarý çýkacaðýný söyleyerek tehdit e
rcin de çaresiz yavrusunu ona atarmýþ.Günlerden bir gün, tam güvercinin iki yavrusu yetiþmi
bir balýkçýl kuþu gelerek hurmanýn tepesine konmuþ; güvercini üzgün ve mutsuz görünce sormu
-Nedir bu hal ey güvercin! Seni kederli ve mutsuz görüyorum?
-Ey balýkçýl! Ne zamandýr bir tilki baþýma bela oldu.Her iki yavrumu gördükçe gelip onla
m için baðýrýp beni tehdit ediyor.Ben de çaresiz yavruma aþaðýya atýyorum.
Balýkçýl güvercine þöyle akýl verdi:
-Bir daha sana bu niyetle gelirse ona þöyle de: Sana yavrumu atmýyorum, yanýma çýk ve kendi
i tehlikeye at, bunu yapar ve iki yavrumu yersen yanýndan uçar ve kendimi kurtarýrým.
Balýkçýl ona bu çareyi öðretince uçup gitmiþ ve bir nehrin kýyýsýna konmuþ.Derken tilki
te gelmiþ, hurmanýn dibinde durmuþ, sonra her zaman yaptýðý gibi baðýrmýþ.Güvercin ona balý
vap vermiþ.Bunun üzerine tilki sormuþ:
-Bana söyle bunu sana kim öðretti?
Balýkçýl öðretti.
Bu cevap üzerine tilki dönmüþ, nehrin kenarýndaki balýkçýlýn yanýna kadar gelmiþ, ona orada
e bulmuþ ve sormuþ:
-Ey balýkçýl eðer rüzgar sað taraftan gelirse baþýný ne tarafa çevirirsin?
-Sol tarafýma
-Sol tarafýndan gelince baþýný nereye saklarsýn?
-Saðýma veya arkama saklarým.
-Rüzgar her yerden ve her yönden gelirse nereye koyarsýn?
-Kanatlarýmýn altýna sokarým.
-Kanatlarýnýn altýna nasýl sokabiliyorsun? Bunun senin için kolay bir þey olacaðýný sanmýyo
-Evet, yapabilirim.
-Öyle ise haydi bana nasýl yapabildiðini göster.Baþým için, -ey kuþlar- Allah sizi bizden g
n üstün kýldý.Siz ki bizim bir senede anlayabildiðimizi bir an içinde anlýyor, ulaþamadýðým
aþýyor, soðuk ve rüzgardan korunmak için baþlarýnýzý kanatlarýnýzýn altýna sokabiliyorsunuz
aydi þimdi nasýl yapabiliyorsun bunu bana göster!
Bunun üzerine kuþ gagasýný kanatlarýnýn altýna sokmuþ, o durumda iken tilki derhal üzerin
u yakalayýp öyle sarsmýþ ki boynunu kýrmýþ, sonra þöyle demiþ:
-Ey kendine düþman kuþ! Güvercine akýl veriyor, ona çare üretiyor, fakat kendin için bunu
orsun da düþmanýn seni hemencecik yakalýyor!
Tilki böyle söyledikten sonra onu öldürmüþ ve yemiþ.

DÝÞÝ ARSLAN, AVCI VE ÇAKAL


Hükümdar Debþelim, Filozof Beydaba ya dedi ki:
-Þimdi bana baþýna gelen zarardan dolayý gücü yettiði halde baþkasýna zarar vermeyi terk ed
adýðý felakette, baþkasýna zulüm ve düþmanlýk yapmaktan onu alýkoyan kimse hakkýnda bir mis
Filozof þöyle dedi:
-Halka zarar veren ve kötü gelen þeyi istemeye ancak cahil, akýlsýz ve ahiret iþlerinin so
uçlarýný iyi görmeyen kiþiden baþkasý cesaret edemez. Çünkü akibetleri düþünmeyen müsibetle
rden emin olamaz.Bazen cahil bile baþkasýndan gördüðü zarardan ibret alýr da ayný zulüm ve
r kimseye yapmaktan vazgeçer.Ve sonunda , baþkasýna zarar vermekten vaz geçmesinin fayda
sýný görür.Bunun benzeri diþi aslan, avcý ve çakalýn hikayesidir.
Hükümdar, bu nasýl olmuþ? diye sordu, filozof da anlattý:
-Anlatýlýr ki: bir ormanda iki yavrusu bulunan bir diþi aslan varmýþ.Bir gün aslan yavrul
rýný inde býrakarak ava çýkmýþ.Derken bir avcýnýn yolu yavrulara uðramýþ.Hemen hücuma geçmi
i de öldürmüþ, derilerini yüzmüþ, sonra sýrtlanýp eve götürmüþ.Sonra ana aslan dönmüþ, yavr
rumu görünce feryad edip kendini yere atýp yuvarlanmýþ.O öyle aðlayýp sýzlanýrken hemen yan
çakal ona sormuþ:
-Bu halin nedir? Baþýna ne geldi, anlat bana?
Ana arslan cevap vermiþ:
-Yavrularýmý bir avcý öldürüp derilerini yüzmüþ sonra cesetlerini de ortalýða saçmýþ!
Çakal þöyle demiþ:
-Aðlama! Kendine acý ve þunu bil ki, þimdi avcýnýn sana yaptýðýný mutlaka bir zamanlar da s
yapmýþsýndýr.Nasýl bir zamanlar baþkalarý senden gelene sabretmiþlerse sen de baþkasýnýn ya
ksin! Herkes ettiðini bulur. Her iþin günahtan ve sevaptan bir meyvasý vardýr.
Diþi aslan:
-Açýk konuþ, ne demek istediðini daha iyi anlayayým.
Çakal sormuþ:
-Kaç yaþýna geldin?
-Yüzüncü yaþ.
-Ne ile beslendin, ne yedin?
-Yabani hayvan eti.
-Kimden elde ettin, kim verdi bu eti sana?
-Hayvanlarý avlardým ve sonra onlarý yerdim.
-O yediðin hayvanlarýn anneleri ve babalarý var mýydý? Ne dersin?
-Vardý elbette.
-O zaman neden ben o ana babalarýn senin gibi aðlayýp sýzladýklarýný görüp iþitmiyorum.Ýyi
baþýna gelen þey, dün yaptýðýn þeyin sonunu görememenle ilgilidir?
Bunun üzerine diþi aslan baþýna gelenlerin kendi iþlediði cinayetlerin bir karþýlýðý oldu
vlanmayý býrakarak kendini züht ve ibadete vermiþ.Et yemeyi býrakarak sadece meyve yemeye
baþlamýþ.
O aðaçlýkta yuva yapmýþ, meyve yiyerek yaþayan bir kumru bu durumu görünce diþi aslana dö
emiþ:
-Sen et yiyici olduðun halde Allahýn sana ayýrdýðý rýzký terk ederek baþkalarýnýn rýzkýna
um ki senin yüzünden eskisi gibi aðaçlar bile meyve vermez oldular.Vah hayatý meyvelere bað
olanlara! Meyve yemek adeti olmayanlar da onlarýn önlerine geçerek rýzýklarýna girerse onla
mahvolup gitmesi çok yakýndýr.
Diþi aslan bu kez kumrunun söylediklerini duyunca etkilenmiþ ve meyve yemeyi de býrakmýþ,
ot yemeye ve ibadete yönelmiþ.
Bu örneði sana þu hakikati bilesin diye verdim: Bilgisiz kimse belki halktan gördüðü zara
ebebiyle baþkasýna zarar vermekten vaz geçer.Aynen diþi aslan gibi ki o yavrularýnda gördüð
et sebebiyle önce et yemekten, sonra da kumrunun sözüyle meyva yemekten vazgeçti.Kendini
züht ve ibadete verdi.
Ýnsanlar bu hikaye üzerinde iyi düþünmelidirler. Kendine yapýlmasýný istemediðin þeyi ba
nilmiþtir. Çünkü adalet bundadýr.Allah rýzasý ve insanlarýn hoþnut oluþu da yalnýzca adalet

ZAHÝT ÝLE GELÝNCÝK


Hükümdar Depþelim, filozof Beydaba ya þöyle dedi:
-Þimdi bana düþünmeksizin, iþin sonuna bakmadan iþinde aceleci adamýn misalini anlat.
Filozof þöyle dedi:
-Kim iþinde saðlamcý olmazsa o daima piþman olur ve onun durumu sevdiði halde gelinciði öld
zahid in durumuna döner.
Hükümdar:
-Bu nasýl olmuþ?
Filozof anlattý:
Anlatýlýr ki, Cürcan denilen yerde bir zahit yaþarmýþ.Zahitin oldukça güzel bir karýsý var
dir evli olmalarýna raðmen bir türlü çocuklarý olmuyormuþ.Tam artýk ümidi üzmüþlerken kadýn
almýþ.Zahit ve karýsý çok sevinip Allaha þükretmiþler.Zahit Allaha çocuðun erkek olmasý içi
a demiþ ki:
Müjdeler olsun sana ki bu çocuðun erkek olacaðýný umuyorum.Onun için en güzel isimler se
na en seçkin bakýcýlar bulacaðým.
Kadýn:
-Be hey adam, daha ortada bir þey yokken seni böyle iddialý þekilde konuþturan þey nedir? B
lmez misin böyle senin gibi davrananýn baþýna, baþý üzerindeki yað ve balý döken zahidin ba
gelir.
-Bu nasýl olmuþ?
-Anlatýlýr ki, Zahidin birine bir tüccarýn evinden her gün bal ve yaðdan ibaret birer parça
yecek gelirmiþ.Zahid ondan ihtiyacý kadarýný yer, artanýný kaldýrýp bir çömleðe koyarak, ev
fýnda bulunan bir direðe asarmýþ.Sonunda çömlek dolmuþ.Günlerden bir gün zahit, elinde sopa
asýlý çömlekle sýrt üstü yatarken yað ile balýn ne kadar pahalý olduðunu düþünüp sonra þöy
altýna satacaðým.Onunla on diþi keçi alacaðým, derken bunlar gebe kalacak, her beþ ayda bi
a yavru yapacaklar.Böylece çok geçmeden onlarýn yavrularý büyük bir davar sürüsü olur.Sonr
irkaç yýlý bu þekilde hesapladý.Sonucu dört yüz keçiden fazla buldu.Bunun üzerine þöyle ded
yüz sýðýr alýrým, her dört keçiye bir öküz ya da inek; ayrýca arazi ve tohum da alýrým.Renç
e ziraat yapar, diþilerin süt ve yavrularýndan istifade ederim.Böylece üzerimden beþ yýl ge
n ziraatten büyük servet elde ederim.Ardýndan gösteriþli lüks bir ev yaparým.Cariyelerim ve
lerim olur.Alýmlý güzel bir kadýnla evlenirim.Sonra onunla birleþirim, gebe kalýr.Sonra ond
n soylu soplu bir oðlum olur.Ona isimlerin en güzelini seçerim.Biraz büyüyünce onu en güzel
lde eðitir ve terbiye ederim.Onu en iyi þekilde yetiþtirmek için zorlarým.Eðer bana uyarsa
orun yok, ama laf dinlemez ve yola gelmezse onu þu sopa ile döverim
Zahit böyle derken elini çömleðe uzatmýþ, istemeden onu kýrmýþ ve içinde ne var ne yok y
Zahidin karýsý hikayeyi anlattýktan sonra þöyle dedi:
Ýþte, bu misali sana doðru mu yanlýþ mý olduðu konusunda kesin bir bilgin olmadýð þeylerd
mek için uygun olmayan þeyi söylemede acele etmemen için verdim.
Zahit karýsýnýn anlattýðý hikayeden büyük ibret almýþ.Sonra, kadýn güzel bir oðlan çocuð
sýnýn sevincine diyecek yokmuþ.Bir kaç gün sonra kadýnýn temizlenme zamaný gelmiþ: bu sebep
de: Çocuðumun yanýnda dur da hamama gidip yýkanýp geleyim demiþ.Kadýn hamama gitmiþ.Çok g
elçisi onu çaðýrmaya gelmiþ.Zahit, küçük yaþtan beri besleyip büyüttüðü, oðlu kadar deðer v
akarak kapýyý üzerlerine kitleyerek elçi ile beraber çýkýp gitmiþ.Derken, evin taþlarýnýn b
siyah yýlan çýkmýþ ve oðlana yaklaþmýþ.Gelincik hemen ona vurmuþ.Sonra üzerine atlamýþ ve
aðzý öldürüp parçaladýðý yýlanýn kaný ile dolmuþ. Sonra zahit gelmiþ, kapýyý açmýþ, gelinci
nu karþýlamýþ.Zahit onu aðzý kanla dolu ve heyecanlý görünce çocuðunu boðdu zannederek akl
biçimde gerçeði öðrenmeden gelinciðe hücum etmiþ, elindeki sopa ile baþýnýn ortasýna vurmu
ermiþ.Zahit içeri girdiðinde çocuðu yanýnda parçalanmýþ bir yýlanla sað salim halde bulmuþ
acele ettiðini fark ettiðinde dövünerek þöyle demiþ: Keþke bu çocuk bana verilmese idi de
u haksýz davranýþta bulunmasaydým!. Ve karýsý içeri girip onu bu hal üzere bulunca þöyle de
-Bu ne hal, sana ne oldu?
Zahit gelinciðin iyiliðine karþýn durumu bilmeden erken davranýp acele ederek mükafatlandýr
gereken bir davranýþtan dolayý gelinciði nasýl cezalandýrdýðýný anlatýnca, karýsý þöyle dem
-Ýþte bu senin acele etmenin neticesidir.
Ýþte bu, iþini ölçüp tartmadan hareket eden ve acele edip piþmanlýða gömülen kimsenin misal

TARLA FARESÝ ÝLE KEDÝ BABI


Hükümdar Debþelim, filozof Beydebâ'ya dedi ki:
Þimdi anlat bana, bir sürü düþman tarafýndan kuþatýlarak mutlak bir helakle karþý karþý
ya olduðunu anlayýnca bir kýsým düþmanýný kendine dost edip çýkýþ yolu arayan adamýn hikâye
aygý ve üzüntülerden kurtulmuþ, canýný kurtarmýþ ve evvelce anlaþtýðý bazý düþmanlara vefak
Beydebâ anlatmaya baþladý:
Ne dostluk ne düþmanlýk, asla sabit kalmaz; ilelebet ayný þekilde sürüp gitmez. An gelir
luk nefrete, düþmanlýk sevgiyi dönüþür... Bu konuda öyle çok örnek var ki! Akýllý ve
kalp gözü açýk kiþi derhal tedbirini alýr. Duruma göre nasýl hareket edeceðini bilir. Düþm
e soðukkanlýlýkla karþý koyar,dosttan gelene nezâket ve iyilikle karþýlýk verir.
Akýllý adam gerektiðinde eski düþmanýndan yardým isteyebilir. Evvelce ona karþý beslediði g
hissi, asla ileriyi görmesini engellemez . Uyanýk kiþi korktuðu bir felâketi
baþýndan atmak için düþmanýndan da yararlanmasýn bilendir.Yeter ki tedbirli ve soðukkanlý
. Mutlaka amacýna eriþir.
Bunun misâli ortak bir tehlike karþýsýnda birbirleriyle anlaþarak paçayý kurtaran fare ile
i hikâyesidir.
Hükümdar sordu:
Nasýl bir hikayedir bu?
Beydebâ baþladý anlatmaya:
Anlatýrlar ki büyükçe bir aðaç kovuðunda Rûmi adlý bir kedi yaþarmýþ. Yakýnda Feridun ad
are yuvasý varmýþ. Avcýlar o yere sýk sýk gelir, vahþî hayvan ve kuþ avlarlarmýþ.. Bir gün
oraya geliyor, Rûmi'nin yuvasýna yakýn bir yere kuruyor tuzaðýný! Rûmi düþüyor tuzaða. Fare
sýrada her zamanki korkusuyla; "Rûmi beni yakalayabilir," diyerek yiyecek aramaya çýkmýþ. O
ada gezinirken kediyi tuzakta görünce sevinmiþ, "Oh be, düþmanýmdan kurtuldum!" demiþ ama a
sýna dönüp ortalýðý kolaçan edince geride onu kapmaya hazýr bir gelincik ve aðacýn tepesind
e onu takip eden bir baykuþ görmüþ. Þaþýrýp kalmýþ farecik: geriye kaçsa gelincik, ileriye
saða sola hareket etse baykuþ kapacak onu! Kendi kendine mýrýldanmýþ:
"Ýþte her yanýmdan felâketlerle kuþatýldým. Üzerimde aðýr bir yük var, hayâtýmý sürdürec
a belâlarla çevriliyim... Þükür Rabbime, aklýmý kaybetmiþ deðilim. Þimdi soðukkanlý davranm
er yapmamalýyým; elim-ayaðým birbirine dolaþmadan bir çözüm bulmalýyým. Kalp gözü açýk kiþi
aptýðý zaman fazla kaygýlanmaz, asla zekâsýný kullanmadan hareket etmez. Akýl, dibine ulaþý
okyanus gibidir. Belâ, basiretli adamýn tüm gayretlerini ortadan kaldýramaz, dolayýsýyla on
mahvedemez! Ancak þu da bilinmeli: Ümidin gerçekleþeceðine dâir özgüven ve inanç, asla onu
hoþ etmemelidir. Etrafýmý süzüyorum ve görüyorum ki bu vartayý ancak kediyle anlaþarak atla
im. Çünkü onun baþýna gelmiþ musibet, aynen veya benzeri bir þekilde benim baþýma gelebilir
im sözlerimi dinler, tâ içimden gelen ifâdelerime kulak verir ve ona yardým edebileceðime i
anýrsa beraber kurtulma þansýmýz vardýr."
Bu uzun süren iç hesaplaþmadan sonra fare kediye yaklaþarak dedi ki:
Nasýlsýn?
Kedi:
Nasýl olacak! Tam senin arzu ettiðin gibi boðazýma kadar belâya gömülmüþüm!
Fare:
Hayýr, hayýr öyle konuþma. Ben de senin gibi dardayým þu an! Kafamda bulduðum çâre ikimiz
kurtaracak, baþka yol bulamýyorum! Sözlerimde yalan yok: hile yok; iþte gelincik senin a
rdýnda pusu kurmuþ bana, yukarda baykuþ iþtahla beni gözetliyor! Her ikisi de bizim düþmanl
deðil mi? Eðer bana söz verirsen tuzaðýnýn iplerini diþlerimle kemirir ve seni kurtarýrým.
kimiz birbirimizi kurtarmýþ oluruz...
Kedi fareyi dinledi, doðru ve samîmi davrandýðýna inanýnca dedi ki:
Doðru söylüyorsun! Ben de ikimizin yardýmlaþarak beraber kurtulacaðý bir plan üzerinde ka
yordum. Eðer hedefe eriþirsen yaþadýkça sana minnettar kalacaðým .
Fare cevap verdi:
Ben sana yaklaþarak bir ip hâriç tüm aðý kemireceðim. Eh, ne olur ne olmaz, senden gelece
likeye karþý tek ipi býrakmam normaldir... Hayâtýmý saðlama almalýyým.
Böylece fare ipleri kemirmeye baþladý. Baykuþ ve gelincik ise farenin kediye yaklaþtý
e ümitlerini kestiler, çekip gittiler. Fare ip kemirme iþini aðýrdan alýnca kedi dedi ki
-Niçin ipleri özenli bir þekilde kesmiyorsun? Eðer kendi amacýna eriþtiðin için sözünden ca
iþimi askýya almýþsan, iyi ve kaliteli kiþilerin tavrý deðildir bu! Ýyi olan, asla dostunu
savsaklamaz. Dostluðumuzun faydasýný açýkça gördün, sana yaradý yâni... þimdi beni mükâfat
düþmanlýðý tamamen kafandan atabilmelisin! Yaptýðýmýz anlaþma eski düþmanlýðý unutturmalýdý
fazilettir, hýyanetin akýbeti ise
pek acýklý bir azaptýr! Ýyi kiþi, gördüðü iyiliðe teþekkür etmeyi bilir; kin tutmaz. Gördüð
utturur ona! Eskiler derler ki: "En kýsa zamanda gelen ceza, hainliðe verilen cezadýr.
Kim kendisine yalvaraný affetmezse haksýzlýk etmiþ olur."
Fare cevap verdi:
Dost iki türlüdür: Bir hedef peþinde olan ve mecbur kalan... Her ikisi de belirli bir fa
ydanýn yerine gelmesi için o konumdadýrlar ve kendilerine bir zarara dokunmamasý için olaða
tü gayret harcarlar. Bir hedefi olan, dâima istekli davranan kiþiye güvenilir. Mecburen
dostluk makamýný iþgal
edene gelince ona bâzan güvenilir. Bâzan da mesafeli bakýlýr, geri durulur ondan... Akýllý
endiþelendiði þeyleri gidermek için ondan faydalanýr: ihtiyaçlarýný "rehin" alýr. Burada ku
ostluk baðý, peþin menfaat ve umulana kavuþmak içindir. Ben elbet verdiðim sözü tutacaðým s
a
senden sakýndýðým da bir gerçektir. Zîrâ seninle ittifak etmemize yol açan "ölüm korkusu,"
est býrakýrken de beni sýmsýký sarmaktadýr! Tehlikenin bu sefer senden gelmeyeceði ne malum
uþkusuz her iþin bir zamaný var. Zamanýnda olmayan iþten tat alýnmaz! Evet ben senin tüm ip
ini kemireceðim ancak bir tek düðüm býrakacaðým, onunla rehin tutacaðým seni... Artýk benim
vaktin olmadýðýný gördüðüm zaman kopartacaðým onu! Ve fare kedinin iplerini kesmeye devam e
en avcý geldi, kedi baðýrdý:
Ýþte, þimdi evet þimdi iplerimi tamamen kesme konusundaki samimiyetin ortaya çýkmalý! Kopa
sini!
Fare de zaten kemirme iþinin sonuna gelmiþti. Son ipi de kopardýkta avcýyla burun buruna
kalan kedi aðaca ancak týrmanabilmiþti. Fare hemen bir yarýða sinmiþti. Avcý hüsrana uðram
rça tuzaðýný alarak melul mahzun çekip gitmiþti. Sonra fare ortaya çýktý, kediyi uzaktan uz
dü, ona pek de yaklaþmak istemedi. Kedi durur mu sesleniverdi fareye:
Ey Yüce dost! Sen benim gözümde imtihaný kazanmýþ güvenilir birisin! Yaptýðýn iyiliði, da
arþýlayacaðým; niye benden sakýnýyorsun? Haydi, bitirme dostluðumuzu! Kardeþliðe son veren
dostluðun en güzel meyvelerinden mahrum kalýr. Muhatabý da ondan ümit keser, tüm dostlarý
sinden daðýlýr. Senin iyiliðini asla unutmayacaðým. Sen, benden de benim dostlarýmdan da öd
meye lâyýksýn! Korkma, zararým dokunmaz! Neyim varsa
senden esirgemem, yaðmur gibi yaðdýrýrým sana! Kedi bu samimî sözlerinden sonra fareyi inan
k için çeþitli kanýtlar ileri sürüp, yeminler etti.
Fare aldý sözü:
Nice arkadaþlýklar vardýr uzaktan bakan için sýmsýký gözükür. Ama içyüzü kin ve düþmanlýk
n daha beterdir. Bundan kaçýnmayan kiþi, azgýn filin diþinde uyuya kalmýþ iken ansýzýn kend
de bulan ve ayaklar altýnda ezilen adama benzer. Dosta niçin "dost" denilir? Faydasý u
mulur da ondan! Düþmana' da zararýndan endiþe edildiði için düþman denilir. Akýllý kiþi dü
nacaðý zaman dost olur ona! Dostunun zarar vermesinden endiþe ediyorsa sert davranýr, düþma
kesilir ona! Ýyi bak, buzaðýlar sütten faydalanmak için nasýl dört dönerler analarýnýn çev
sa sütten kesildiklerinde hiçbirini göremezsin analarýnýn yanýnda. Bazen kiþi dostuyla alýþ
keser ve kendisine zarar vereceðinden endiþe etmez. Zîrâ aralarýnda evvelce de köklü bir d
yoktur. Ama iki kiþi arasýnda ciddî bir düþmanlýk var iken bir ihtiyaçtan, menfaatten ötür
oluþmuþsa ihtiyaç yerine getirildiði andan itibaren o dostluðun anlamý kalmaz. Ýki taraf d
slýna döner: suyun ateþte yandýðýný görürüsün, lâkin en kaynar su bile ateþten ayrýldýktan
senin kadar zarar veremez bana! Bir hacetimizi görmek için birleþmiþtik ve ikimizi birb
irine baðlayan problem halloldu. Þimdi ben asli düþmanlýðýn geri dönmesinden niye endiþe
im? Zayýf, güçlü düþmanýnýn yakýnýnda bir þey yokmuþ gibi gezemez. Sýradan biri, azametli v
karþýsýnda rahatça duruyorsa bu iþin sonu pek iyi olmayacaktýr. Bilmiyorum, beni "midene in
irmen" dýþýnda nasýl bir ihtiyaç için geleceksin yanýma? Ben sana tam güvenmiyorum ve þunu
iliyorum ki zayýfýn güçlü düþmanýndan uzak durmasý,güçlünün zayýfa güvenip kanmasýndan daha
umdur.Akýllý kiþi, çaresiz kalýnca düþmanla da anlaþmayý bilir: ona güler, yað çeker; ona i
uþ gibi gösterir kendini. Sonra iþi halloldukta fýrsatýný bulur bulmaz sývýþýr oradan! Kýs
nanan ve itimat eden kiþi bir daha asla telafi edilemeyecek hatâlar iþleyebilir. Menfa
at karþýlýðý bir anlaþma yapabilir kurnaz kiþi. Ama karþýdakine asla tam itimat etmez. Onun
diðine inanmaz. Yanýnda olsa da tetikte bekler, araya mesafe koyar. Ben de sana uzak
tan dost olacaðým. Sana fazla
yanaþmayacaðým. Evvelce istemiyordum ama senin daha güzel ve daha uzun yaþamaný istiyorum þ
i. Sen de benim hakkýmda ancak bu cinsten bir dostluk kurabilir, bu kabil duygular
besleyebilirsin... Zîrâ bizim bir araya gelmemize imkan yoktur gerçek hayâtta! Haydi ka
l saðlýcakla... Sen kendi yoluna, ben kendi yoluma!

You might also like