You are on page 1of 6

Sultan Mecid Genizâde

(Şamahı, 1866 - ?, 1942)

Azerî kültürü tarihine yazar, eğitimci, lügat ve baycan millî eğitimi tarihinde mühim bir yer tutan
ders kitapları müellifi sıfatlarıyla dahil oldu. 1866 ve "Rus-Azerbaycan Mektebi" denilen yeni tip
Nisan ayında, Şamahı kentinde doğdu. Babası okulun temelini attılar. Bu okullarda tarih, coğ-
Ha cı Murt uzeli, Ş a m ah ı 'n m zen gin tüc- rafya, matematik dersleri verilir, Rus ve Fars dil-
carla nndandı. F.Köçerli'nin araştırmasına göre, leri de Azerbaycan Türkçesi'nin yanısıra öğ-
XVII. yy. tanınmış Azerî şairi Ağa Mesih Şirvânî, retilirdi.Bu tip okullar yalnız bütün Azerbaycan'da
Sultan Mecid'in üçüncü veya dördüncü dedesiydi. değil, Dağıstan ve Orta Asya'da da kısa zamanda
Bazı kaynaklarda kendi soyadını "Mesihzâde" şek- yaygınlık kazandılar.
linde göstermesi de buna delalet etmektedir. 1905-1908'de Gürcistan'ın Gori kentindeki
Yazıp-okumayı babasından öğrendi. Uç yıl Transkafkaz Müellimler Mektebi'nin Azerbaycan
mahalle mektebinde tahsil aldı, daha sonra büyük bölümünün müfettişi olarak çalıştı. Onu yakından
şair Seyid Ezim Şirvânî'nin (1835-1888), yeni usûlle tanıyan arkadaşı F.Köçerli'nin yazdığı gibi, "Mü-
eğitim veren okuluna davam etti. Burada Azer- selman şagirdlerinin haklarını ve ihtiyarlarım mü-
baycan Türkçesi'ni, Arap, Fars ve kısmen de Rus hafize etmek üçün" gayret gösterdi.
dilini Öğrendi. 1878-1883'te, Şamahı'daki Rus oku- 1908-1917'de Baku ve Dağıstan halk mek-
luna gitti. Burada Rus dilini mükemmel benimsedi tepleri müfettişi oldu ve arazi açısından çok geniş
ve 1883'te, Tiflis'deki imparator Aleksandr adına olan bu bölgede millî eğitimin gelişmesi, yeni
Müellimler Enstitüsü'ne dahil oldu. Burada tahsil okulların açılması, Azerî Türkleri'nin tahsile cel-
aldığı yıllarda Rus ve Batı Edebiyatı'yla, bu arada bedilmesi yolunda yoğun çabalar gösterdi.
siyasî olaylarla yakından ilgilendi. 1887'dc Ens- 1917'deki Rus ihtilalinden sonra Sultan Mecid,
titü'yü bitirdi. Lakin Rus imparatorunun aynı yıl resmî hizmetten uzaklaştı. Siyasî faaliyyet yoluyla
verdiği gizli emre göre, İslâm dininden olan Öğ- milletine hizmet kararı aldı. Doktor Karabey Ka-
retmenlerin şehir mekteblerinde çalışması yasak rabeyli'nin kurduğu "İttihad" partisine girdi. Bu
edildiğinden, Sultan Mecidî de köy okullarından partiden, 1919'da açılan Azerbaycan Par-
birine göndermek istediler. Bu haksızlığa tepki ola- lamentosuna milletvekili seçildi. Parlamento'nun
rak, Enstitü arkadaşı Hebibbey Mahmudbeyov'la ilk toplantısında ise parlamento başkan yardımcısı
(1864-1928) birlikte Bakü'ye geldiler ve Azer- seçildi. Millî temellere dayanan yeni cumhuriyetin
kurulmasına hizmet etti. Lakin 1920'de Bolşevik 1891'de bitirdiği "Qönçe Hanım" piyesidir. Lakin
darbesinin sonucu olarak bağımsız Azerbaycan bu piyesin metni elde edilemedi. 1894'te Lev Tols-
Cumhuriyeti çöktü. Sultan Mecid, aralarında toy'un, şarabın ve tütünün zararından behseden
kendi yetiştirdiği kişilerin de olduğu ko- "Evvelimci Şarapçı" piyesini, Azerî Türkçesi'ne çe-
münistlerle çalışmak zorunda kaldı. "Kommunist" virdi. Eser aynı yıl Bakü'de sahneye konuldu,
gezetesinin, 1920 Mayıs sayılarının birinde, ona 1896'da ise Tolstoy'un rızasıyla kitap şeklinde ya-
kendi hatalarını bile itiraf ettirdiler. yınlandı. Sultan Mecid, aynı zamanda, bazılarının
1920-1937'de Azerbaycan Halk Maarif Ko- konusu Rus Edebiyatından alınmış "Hor-hor",
miserliği'nin müfettişi, Azerbaycanı Tedkik ve Te- "Akşam Sebri Hayırlı Olar", "Dursuneli ve Bal-
tebbö Cemiyyeti'nin mes'ul katibi, Azerbaycan lıbadı" vs. sahne eserlerinin müellifidir. Ünlü
İlmî-Tedkikat Enstitüsü'nde lügatçilik ko- Azerî trajedi aktörü Hüseyn Arablinski'nin (İSSİ-
misyonunun üyesi olarak çeşitli görevlerde çalıştı. Zİ 9) sehneye çıkması da kısmen Sultan Mecid'in
Aynı zamanda hayatının 30 yılını sarfettiği öğ- adı ve faaliyeti ile ilgilidir.
retmenlikten de uzaklaşmadı. Bilgi ve tecrübesini Sultan Mecid bir çok ders kitabı ve lügatlerin
yeni öğretmen kuşağına aktardı. hazırlanmasına da katıldı. "Lüğeti-Rusî ve Mü-
Stalin terörrünün şiddetlendiği 1937'de, ih- selmanî" (1902), Ruslar için "Türk Dilini Öy-
tiyar yazar da, binlerce Azerî aydını gibi hapse renenlere Rehber" (1902), "İstilah-i Azerbaycan"
atıldı. Hayatının bundan sonraki yılları hakkında (1904) kitaplarının ve Fars dilinde, muallim ar-
hiç bir malumat yoktur. Yalnız 1943'te, yeri hâlâ kadaşı Aliskender Caferzâde ile birlikde yaz-
da bilinmeyen bir tutsak kampında öldüğü bel- dıkları "Kelid-i Edebiyat" ders kitaplarının da mü-
lidir. ellifidir.
Sultan Mecid yazı hayatına XIX yy. 90. yıl- Bolşevik rejimi döneminde, Sâbir ve Arap-
larında başladı. İlk kitabı çocuklar için yazdığı linski üzerine hatıraları dışında hiç bir yeni bedii
"Tülkü ve Çak-çakbey" manzum masalıydı (1894). eser yazmadı.
Bunun ardından "Mektubat-ı Şeydabey" genel adı
ile yayınlanan "Müellimler İftiharı" (1898) ve "Ge- Eserleri:
linler Hemayili" (1900) bölümlerinden oluşan ro-
manını tamamladı. Sultan Mecid, edebiyatın mo- Tülkü ve Çaq-çaq Bey. Bakı, 1893; Her Yerde
dernleştirilmesine çaba gösterirdi. 1896'da yazdığı Olsa Qanlım Qan Tutar. Allah Divanı, Bakı, 1896;
mektupların birinde diyordu ki, "İndiki bu me- Müellimler Iftixarı. Mektubatı Şeyda Bey Şirvani,
deniyyet esrinde Hacı Hâfiz'in gezeliyyat yolu ile Bakı, 1898; Gelinler Hemayili. iffet Ve Yaxud
gedib zülfe ve kâkile medh ve recez okumak hüner E'şari-nesriyye. Badkubeden Buxara'ya Se-
deyil, mesherebazlıkdır". Modernleştirme ise onun yahetnamedir, Bakı, 1900; Kelidi-Edebiyyat (Eli-
inancına göre yalnız yeni eğitimin, yeni tipli mu- iskender Ceferzade ile birlikte) Bakı, 1901; Sa-
allimlerin yetişmesi ile mümkün idi. Sultan Mecid mouçitel Tatarskoqo Yazıka. Lüğeti Rusi ve
muallimi halkın esas ümit yeri sayardı. "Mek- Müselmani, Bakı, 1902; İstilahi-Azerbaycan. Türki
tubat-ı Şeydabey" romanında müellimin halk ha- Qafqaz Dilini Öyenmekden Ötrü Burhan Ve
yatındaki rolünü ve yerini değerlendirerek şöyle Destevüzdür, Bakı, 1904; Axşam Sebri Xeyir Olar,
yazıyordu: "Müellimin evi mektebhanadır, mü- Bakı, 1908; Xor-xor, Bakı- 1908; Dursuneli ve Bal-
ellimin nökeri mekteb mülazimidir, müellimin te- hbadı, Bakı, 1910; Tülkü ve Çaq-çaq Bey, Bakı,
vabe ve etbarı çocuk-şagirdlerdir, müellimin mü- 1910; Sufi Şeyda, Bakı, 1911; Gelinler Hamayili,
hellefatı kara-kura mekteb mizleridir, müellimin Bakı, 1912; Nabekar Qonşu, Bakı, 1912; Axşam
sazı, neğmesi mekteb şagirdlerinin sedasıdır, mü- sebri Xeyir Olar, Bakı, 1913; İstilahi-Azerbaycan,
ellimin istiraheti defterlerin teshihidir. Müellimin Bakı, 1913; Allan Xofu, Bakı, 1916; Qurban Bay-
mal ve metaı ders ve telimdir, müellimin kesb ve ramı Ve Yaxud On Gün Riyazet, Bakı, 1916; 1919;
ücreti öz milletinin mehebbet ve iradetidir". "Mil- Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1965.
letin cehaletinden hezer eden müellim öz balasına
nifrin eden ata kimidir. Hünerli ustad ham de- Kaynakça: Eflatun Memmedov. XX esr Azer-
mirden sebrle Misri kılıç yapabilirse, yakşı mü- baycan nesri, Bakı, 1984; Xeyrulla Memmedov.
ellim de kecteb milletden hoşehlak cemiyyet ha- Sultan Mecid Qenizadenin Nesr Yaradıcılığı,
zır laya biler". "Azerbaycan" Dergisi, Bakı, 1963, No 6; Xeyrulla
Sultan Mecid, M.F.Ahundov geleneğini Memmedov. Sultan Mecid Qenizade, Bakı, 1987;
devam etdirerek bir çok dram eseri yazdı. Kay- Mir Celal, Firudin Hüseynov. XX. esr Azerbaycan
naklardaki bilgilere göre, onun ilk dram eseri Edebiyyah, Bakı, 1982.
GELİNLER HEMAYİLİ
(Sultan Mecid Qenizâde, Seçilmiş Eserleri, Bakü-1965,s.91-95)

KONU: XIX yy. Azerbaycan Edebiyatında ikinci romandır. Romanın konusu ya-
zarın iyi beled olduğu* öyretmen hayatından alındı. Öyretmen Şeydâbey bütün var-
lığı ile kendi meslekine bağlıdır. Onun fikrince, milletin geleceyi öyretmenin şah-
siyyetinden ve kişiliyinden asılıdır. Şeydâbey fakır ve yoksun bir hayat keçirir. Bu
arada annesi onu kardeşi kızının düğününe davet edir. Şeydâbey kardeşi kızı Di-
lefruz'a düğününde altun bir hemeyil hadiyye edeceyini vad etmişdi. Lakin yeterince
para toplayabilmediyinden hemin2 hemayili alabilmir. Şeydâbey düşünür ki, yeni
aile kuran bir kız üçün en değerli hemayıl onun eşine sadakati, saf, temiz ve namuslu
olmasıdır. Buna göre de hemin konuda bir kitab yazıb onu Dilefrûz'a düğün er-
meganı kimi götürmeye karar verir. Romanin "Mektubât-iŞeydâbey" adlanan birinci
hissesi Şeydâbey'in gözlenilmeden hastalanması ve ölümü ile bitir. Onun vesiyyeti
üzerine yakın arkadaşlarından biri eşyalarının arasında bulunan bir elyazmasını Di-
lefrûz'a çatdırmalıdır3.
Romanın "Gelinler hamayili" adlanan ikinci hissesinde Şeydâbey'in özkeçmişi ile
bağlı bir seyahet hatıreleri tesvir edilir. Vaporla Hazer denizinden keçerek Türk-
menistan'a, oradan da trenle Orta Asiya'nın içerilerine geden Şeydâbey vaporda hizmet
yerine yollanan gene bir Rus ailesi ile tanış olur. Pavel Petroviç ve Sofya adlanan bu
karı-koca bir ay önce evlenmişler. Sofya Şeydâ-bey'e âşık olur, onunla yakınlığı can
atır. Şeydâbey de Sofya üçün iztirabler keçirir. Lakin fiziki yakınlık üçün imkan bu-
lununca, aldığı terbiye, mensub olduğu din ve daşıdığı düşünce Şeydâbey'i hemin fi-
kirden uzaklaşdırır. Bundan sonra o, yene de Sofya ile bağlı iztirablar keçirir. Lakin ye-
niden cinsel alake imkanı bulununca ve Sofya buna takid edince Şeydâbey her bir
kadının eşine ve doğulacak övladına sadik kalmasını onun en mukaddes görevi ol-
duğunu4 hatırladır. Sofya kendi ehtiraslarından peşiman olur ve Şeydâbey'e kendi hi-
laskarı kimi bakır. Romanda bu vesile ile iki ahlak, iki terbiye sistemi karşılaşdırılır
ve müellif sade bir Türk gencinin dili ve emelleri ile Rusiya'nın kibar bir salon ka-
dınını terbiyelendirir. Roman psikolojik sermelerle zengindir. Ayni zamanda bu ro-
manda bütün seyahet romanlarında olduğu kimi, çoxlu tarihi ve etnografik bilgiler ve-
rilmiş, hemin dövrdeki Müselman hayatının, meişetinin, düşüncesinin lövheleri eks
olunmuşdur. Şeydâbey'in fikrince, bu roman Dilefrûz üçün hemayili evez etmelidir5.
Men hâlâ sözümü qurtarmamışdım6 ki, Sofya mal26 ile gözlerinin yaşını silerek hülqumuna27 yı-
başın aşağı eyib yelpicle? üzünü örtdü. Hemişe89 ğılmış lüabi udqunuban28 dedi:
serkeş görünen xanımm indiki sernigûnluğu -Besdir29, Allah xatirine, besdir... Danışdığmız
menim nezerimde çox müteessir menzere idi. Ge- sözler hamisi doğrudur ve doğru olduğunu iqrar
linin gözel üzü qara yelpic altında gizlendikde edib öz teqsirimi boynuma alıram... Menim qebih
ancaa ağ, hemvar alnı, zülf içinde keennehulO niyyetlerim ser-â-ser murdarçılıqdır, leimlikdir30,
bulud arasında ay parası kibi görünürdü. Enduh idbarlıqdır3l. Ox... Bu hereketimin keffâresi32 üçün
qaraltısı ile tutulmuş bu gözelin imdiki terkibi teş- mene tövbe lazımdır, tövbe. Ax, Pavluşa, Pavluşa.
bihen küsuflanmışll qemere benzedikde, ay tu- Sen menim üçün etdiyin seflar... Ox, ox meni oda
tulan zaman mis çalman kibi cınq'rovl2 teklS cin- yandırmalıdır.
gilleyibl4 ağladı. Ehtizare33 gelmiş gelin daha göz yaşlarını sax-
Zaten yaralanmış yerden zeher tez sirayet laşdıramayıb hökürtleme34 ağalamağa başladı. Ze-
eder. İmdi Sofya'nın üreyi ehtizar piçtabmda^ re- laletden qurtardığım cevanenin35 imdiki haleti bir
qiqlenmişi6 iken yene bir-iki kelme keskin sözler cehetce36 mene din qürurluluğu yetirirdise de,
söylemeye menim üçün yaşxıca fürset idi, dedim: amma elahidde37 cehetee üreyimi derhem.38 edirdi.
-Xamm efendi.... Özünüz insaf ediniz. Bunca Xanımm üreyini melamet neşteri ile yaraladığıda,
nezif libas ki, örtübsünüz ve bunca zerif zinet ki, imdi rekzenler şivesi ile hemin cerahete melhem
geyinibsiniz, hamisi mehz^7 izzet ve hörmet üçün qoymağı lazım bilib dilnevazlıqla teselli vermeye
deyil mi? Bes özünüzü ezîze ve möhtereme is- başladım. Sofya elleri elimde, başı çiynimde uşaq
temekle bele, âya, revâmıdır ki, dünya evinde can kibi hıçqırıb aglayırdı, ye'ni üreyindeki qebahet nik-
riştesiis ile derdlerinizi çeken şexs sizin öz ne- betin nedamet qetreleri ile yuyurdu. Zehi seadet...
zerinizde xârl9 olsun?.. Aya, revâmıdır ki, mal ve
menâla, İrz ve namusa şerik olduğunuz kişi buy-
nuz çıxarmış mesxereler20 kibi özge2l nezerinde Yanımda teze gelin nicat tapmış39 qünahkârlar
gülüne olsun?... kibi ancaq medhler söyleyib deyirdi:
Men bu sözümü buraya çatdırdığımda22 Sofya -Can, Şeydâbey, can, Şeydâbey. Sen meni fe-
lerze ile mezuheni23 üzünden çekib, bulud da- laketden qurtarıb tezeden heyat verdin... Allah
Iısmdan24 tülü eder25 bedr kibi üzünü açdı. Gözelin sene ecr versin. Şükür Xuda'ya ki, evvelinci güm-
şehla gözleri yaşla dolu idi ve aızarmış arizi yaş rahlığımda sizin kibi necabetkirdar şexse rast gel-
qetreleri ile islanmışdı. Qoynundan çıxardığı des-
1. bildiği 2. aynı 3. ulaştırmalıdır 4. kurtarıcısı 5. karşılamakdır 6. tamamlamamışdım 7. yelpazeyle 8. her zaman 9. şans
sızlığı 10. sanki 11. tutulmuş 12. zil 13. gibi 14. hıçkırarak 15. sıkıntısından 16. yufkalaşmış 17. ancak 18. canbağı 19. diken
20. başka 21. yabancı 22. getirdiğimde 23. peçeyi 24. arkasından 25. çıkar, doğar 26. mendil 27. boğazına 28. tükrüğünü
yutkunarak 29. yeter 30. kötülükdür 31. şanssızlıktır 32. kefaret 33. korkuya 34. hıçkırarak 35. genç kızın karşılığı 36. yö
nüyle 37. yemin ettiği 38. karmakarışık 39. kurtuluşa ermiş
mişem, yoxsa tezcic âlemine yeni ayaq qoy- bele, sedaqet visâqm tamam edib ayağa qalxdıq.
duğumda qe'ten gümrahlıq vertesine yıxılıb daha Çahar etrafda4 âlem ve tebiet hemin qerarla
durmayacaqdım... Hâlâ şükürler ki, nicat tapdım. gözel idi. Sofya öz âdet-i nâzı ile qolun qoluma
Min be'd ömrüm olduqca sizi feramuş edemem ve verib vağzal terefe üz çöndermişdi. Rû be-
din cehetice özümü size borçlu bildiyimden sizin rûmuzda işıqlanan ay qûya tebrik üçün evvelki ye-
şeklinizi hemayil edib boğazımdan asacağam. rinden bir az aşağı enib aydm-aydm üzüme ba-
*** xırdı. Şûxendâm gelin iki saat bundan ireli hemin
Sofya daha usanmışdı, ağ mendil ile gözlerini bu yolu özge ahengle getmiş iken, imdi maaş ve te-
silib basma vurmuş herareti soyutmaq üçün yene ehhül xüsusda âzâde sohbetler edirdi ve tefriqe
yelpice yapışdı. Sabah gülü jale qetresi ile xoşlanan metlebler arasında menim ef'âlımı medh edib ara-
kibi bu bîmisl gözelin camâlı göz yaşından sonra mızda keçmiş maceraları bir veqtinde Pavluşa'ya
daha da gözelleşmişdi. İmdiki sefa şö'lesil gelinin söyleyeceyini niyyet edirdi.
üreyinde sür'etle baş vurduqda xatirindeki küduret Pavel Petroviç vağzal kenarında dayanıb bizi
qaranlığı bir-iki deqiqenin fasilesinde bilmerre gözleyirmiş ve uzaqdan bizi görcek sebirsizlikle is-
mehv olmuşdu ve xezansar kederlerden sonra teze tiqbâla gelib iztirabda olduğunu izhâr etdi. Saf ürek-
gelinin gözelce üzü eynen bahar gülü kibi şükuft li kişi güya sefâyi bâtinî ile bizim aramızda keçen
etmekde2 idi. Qönçe dodaklar tebessüm havası ile müamileden filcümle anlayıbmış. Sofya kişinin iz-
açıldığın gördüyümde, ruhum şeydâsını yene te- tirabma güya diqqet göstermek üçün bir növ zerafat,
rennüme getiriben tezvic ve ifafe dair bir nece fe- bir növ5 melamet tonu ile "yoxsa bizim bâremizde
qere hadiseler söyleyib âxırda dedim: bedgüman6 oldun" deyib sorduğunda bextever kişi
-Can, Sofya. İmdi eğer özünü din cehetice evvel onun elini öpüb sonra nehayet vüqâr ile dedi:
mene borçlu bilirsense, bes menim tesvirim evezine -Yox, gözelim... Senin ismetine ve Şeyda Bey'in
birce kelme sözümü hemayil etsen, metlûbraq olur necâbetine xatircem olduğum üçün bedgüman ol-
ve o bir kelme "iffet" lefzidir ki. ünaslara dair her mağıma hergiz7 sebeb yoxdur.
bir sa- edet hamisi hemin leze mezmûndur. İfaf bir Pavel Petroviç tesadüfle söylediyi bu sözden
te'vizdir ki, hansı gelinin gerdûninde olursa, daha bîintihâ teşekkürler hâsil etmeyimde özüm öz eme-
zelâlet ecinnesi onun üreyine hergiz yol aparamaz3. limde bîpâyan8 fexr edirdim ve üreyimdeki ismet
Menim bu sözümün müqabilinde Sofya ifaf sefası ile Sofya'm ev sahibine tapşırıt>9 onlarla mü-
gücü ile meni qucuyub alnımdan öpdü ve bununla vafiq vağzalıo gapısma girdik.

HEKAYE
SERGÜZEŞT, yaxud MEŞEDÎ QURBAN'm defterçesinden bir nebze
(s. 129-131)

KONU: Meşhed ziyaretinden Aşqabat'a dönen bir Müselmanın avamlıq ve ca-


hilliyinden söz konusu edilir. Ruslar hemin Müselmana hakarat yapırlar, o ise bunu
hakaret yox, sadece olarak bir Rus hanımının şakası sayır ve bu hakaret dolayısı ile
kızan bir Müselman aydına kendisinin kahramanlıklarından konuşur. Hikaye satirik
(mizahi) sepkideH yazılıb ve burada avam Müselmanın dili ile onun kendi avamlığı
ve cahilliyi gülüş hedefi edilmişdir.
... Biraz getmişdim, bir de gördüm, a gede, bir heyf ki25, niyyet elemeye macal26 vermirsen.
balkonda bir nazenin senemi, gel meni gör, der- Menim bu sözüme xamm qız ağrısın aldığım
dimden öl, stul üstünde qıçmı qıçmm13 üste aşırıb, qeh-qehe çekib qeşş eledi.
elinde yelpik14 naz-nezaketle üzünü yelleyir. Mexles, çox xoş keçdi. Amma çıfayda27 ki,
Öz-özüme dedim ki, gözel görmek sayabdır. hemen güşberepapag haradansa gene özünü or-
Uzaqdan olsa da tamaşanm eybi yoxdurl5. Özümü talığa salıb başladı övqatımı28 telx elemeye. Yum-
verdim eyvan terefe16. Amma xanım meni görcek ruğun düyünleyib29 saldatı hedeleyib dedi:
qalxdı ayağa, mene sarıl 7 bir âhû nezer atıb girdi içeri. -Paşol, durak, sobak... Men bu işi bu yerde
18
Men hele eyvanın qabağmda idim ki, gör- qoymayacağam.
düm bir saldat1^, dalısmca20 da bir cahılca ma- Ne var, ne var, bes neçün Meşedî kişinin ba-
tışka2l çıxdılar eyvana. Men özüm üçün say- şına çirkabSO tökülüb?
mazyana sallana-sallana gedirdim. Birden onu Gördüm ki, herifin başı boşdur, dedim:
gördüm ki, qefilden tepeme bir çellek serince su ca- -Balam, menim başıma çirkab töküldü sene ne,
Iadılar22. "Oxxay" deyib özümü du- mirkab töküldü, sene ne? Baş menim, men menim...
ruşdurmamışdım ki, bir çelle23 sağ çiynime24, Peh, bunu dediyimi gördüm. Bambulu daha
yerde qalanı da sol çiynime... Başımı yuxarı qal- da haldan çıxıb üstüme xoruzlanmağa başladı:
dırıb elim ile işare eledim ki, postoy, ağa saldat, -Ay senin başın yere girsin. Senin başına çirkab
postoy. Dedi: Çto? Xoroşoy? Dedim, oçim xoroşoy. da azdır. Metleb senin başın deyil, metleb odur ki,
O ki, qaide-yi tertibdir, qüsl vere bilersen... Amma saldatm birisi bizleri mesxereye3l qoyur.
1. mutluluk ışığı 2. açılmakta 3. yol bulamaz 4. dört yönde 5. çeşit 6. kuşkucu 7. asla 8. sonsuz 9. götürüp 10. istasyon
binasının 11. tarzda 12. cilveli 13. ayağım ayağının 14. yelpaze 15. seyretmenin ayıbı yoktur 16. balkon 17. ..e doğru 18.
önünde 19. asker 20. arkasından 21. (Rusça) fahişe 22. serptiler 23. bir tas 24. omuzuna 25. yazık ki 26. güç 27. ne fayda
28. hediyemi 29. yumruğunu sıkıp 30. pis su 31. maskaraya
Dedim: valdız soxaram. Hansı.. heddi var ki, mene ayağın
-Ade, sen uşaqsan, get ağlına duâ yazdır. Tu yandı, geri çek deyebilsin? Soxaram xenceri qar-
talım ki, saldat menim başıma çirkab tökmeyib, lap nına destesinecen. Qoy meni lap dar ağacına çek-
bir yeke boçkal Iehme2 töküb, daha durub saldatnan sinler, menim payıma. Bu adam papağı isti3-soyuq
saldatlıq elemek olmaz ki? Allah göstermesin, onun üçün qoymur, qeyret, üçün qoyur. Bir gün ya-
dürtmesine kim davam getirebiler ki? ranmışıcı, bir gün de öleceyik. Bir qaşıq qanmdan
Yox, daha da bağırmağa başladı: qorxan kişi deyil. Sovurxanlı Yırtımqulu menim
-Ay bizde qeyret yoxdur, namus yoxdur, filân, itime bir daş vurmaa üçün günün günortaçağı altı
peşmekân. gülleni bir-birinin dalınca* sıxdım alnına. Doğ-
Dedim: durur, üç il yarım "Sentralnı" da oturtdular, amma
-Ay-hay! Menim bu qırmızıca saqqalıma ba- âleme sübût eledim ki, heç kes5 menim itime daş
xırsan, deyirsen ki, ne var, meşedînin birisidir, atabilmez. Kişi gerek kişi olsun.
bunun elinden ne gelecek? Daha demirsen ki, mene Amma matışka da bir matışkaö idi haa. Ada-
Meşedî Qurban deyerler, mene iyne batırana çu- mın bir oyla xanımı ola, yüz min manat da borcu...
DRAM ESERLERİ
XOR-XOR
I perdeli vodevil
(s. 191-193)

KONU: Yüzbaşı Rüstem Bey yenice evlenib. Hanımı Meryem onu çok sevir.
Lakin Rüstem Bey eski maceralarından da ayrılabilmir. Bir gün eski refîqesi7 Mar-
qarita'dan mektub alır. Marqarita onu otele, kendi yanına çağırır. Evden nasıl çı-
kacağını bilmeyen Rüstem Bey kelek işledi8; Meryem Hanımla kavga edir, ona ota-
ğına gelmeyi yasaklayır, sonra ise er Seyfulla'nı kendi yatağında yatırdıb ona fasilesiz
horuldamağı emi edir, kendisi ise Marqarita ile görüşe gedır. Lakin az sonra Meryem
Hanım Rüskem Beyle barışmak üçün onun odasına gelir, könlünü almak üçün eyilib
üzünden öpür. Lakin onun Rüstem Bey olmadığını görünce hayretlenir. Er Sey-
fulla'dan ne sorursa, o komutanın emrini yerine yetirerek yalnız horuldayır. Mar-
qarita'nın yanından dönen Rüstem Bey dünyada en güzel kadının kendi karısı ol-
duğunu düşünür ve Meryem'le barışmak isteyir. Meryem ise ona biraz evvel öpüşüb,
kucaklaşıb barışdıklarınr söyleyir. Rüstem Bey kıskançlık içerisinde boğulur, Sey-
fulla'nı çağırıb sorular sorur. Er ise bütün müddet içerisinde aramsız horuldadığını
bildirir. Sonda hadiler^ açılır. Rüstem Bey kendi emelinden peşiman olur, Meryem'e
ebedilik sâdik kalacağına and içir. Seyfulla ise sadakatine göre çavuş olur.
RÜSTEM BEY (Sürtukununio düymelerini lar sen lap xarab olubsan. Yarım saat bundan ireli
acır) - Off, yoruldum. Herçendll getdim, amma elediyin iş imdi yâdından çıxır.
getmeseydim daha yaxşı idi. Maraarita daha ev- RÜSTEM BEY - Âxır de görüm nece barışdıq?
velki Marcıarita deyil, lap xarab olub gedib, üz- Haçan barışdıq?
gözü qırışıb. Canında da daha evvelki terâvet qal- MERYEM XANIM - Yarımca saat bundan ireli,
mayıb. Heyfl2 deyil menim Meryem Xamm'ım. (başını bulayır) Men eşitdim ki, xorultu sesi gelir.
Gözel, göyçekl3, Meryem Xanım'ım bir barınağını RÜSTEM BEY - Doğrudur, başım biraz pis
min Marqarita'ya vermerem. (Durur ayağa, yavaş- düşmüşdü, ona göre xoruldayırdım.
yavaş gedir qapı terefe) Bayaq Meryem Xanım'ı MERYEM XANIM - Bes deyirdin heç yat-
biraz incitdim. imdi lazımdır ki, yene üreyini ele mamışam?
alım. 5Eh, arvad xeylağınınl4 könlün almağa çox RÜSTEM BEY - Elbette ki, yatmamışam. Ancaq
mayal istemez, iki kelme xoş söz, bir cütl6 öpüş biraz xoruldamışam.
vesselam. (Çapını iteleyir, qapı bağlı olur, taq- MERYEM XANIM - Xoruldamısan, yoxsa ağ-
nıldadıb çağırır) Meryem Xamm. Meryem Xanım. lamısan?
Aç qapını. RÜSTEM BEY - Xoruldamışam, sonra da ağ-
MERYEM XANIM (Çapının dalından) Get, lamışam.
get, men yatmışam. MERYEM XANIM - Yaxşı, sen deyen olsun,
RÜSTEM BEY - Meryem Xamm, bağışla, qelet men eşiddim ki, sen xoruldayırsan, geldim yanma
elemişeml7. öpüştük, qucaqlaştıq, barıştıq.
MERYEM XANIM - Get, get, iki aydan sonra RÜSTEM BEY - (Elini başına vurur) Öpüşdük,
gelersen. qucaqlaşd'ıq, barışdıq? Beli20, öpüşdük, öpüşdük...
RÜSTEM BEY - Meryem Xanım, ayağının al- Vay-vay. Men bilirem bu sözlerin me'nası nedir?
tında ölüm, gel barışaq. Bayaqdanlg beri burada Kül menim başıma. Öz elimle öz ayağıma balta çal-
oturub ağlayıram, heç yatmamışam. dım... (Birden qışqırır) Yox, yox, bu iş heç vaxt ola-
MERYEM XANIM - (Çapını aralayır) Bu ne bilmez. Seyfulla! Seyfulla!
sözdür? Adam bir kere barışar... Bayaq barışdıq, MERYEM XANIM - Rüstem bey, sene ne olub?
qurtardı getdi. Derdini mene de görüm... (İsteyir onu qucaqlasm)
RÜSTEM BEY - Nece barışdıq? Haçani9 barışdıq? RÜSTEM BEY - İtil22 gözümden, daha me-
MERYEM XANIM - Ah, Rüstem Bey, âxır vaxt- nimki mene deyib, itil, itil, itil, itil. Öpüşdük, qu-
I. tas 2. çamur, balçık 3. sıcak 4. arkasından 5. hiç kimse 6. fahişe 7. kız arkadaşı 8. oyun oynadı 9. oyun 10. paltısonun
II. her ne zaman 12. yazık 13. güzel 14. kısmının 15. söz, zahmet 16. çift 17. yanlış yapmışım 18. deminden 19. ne zaman
20. evet 21. tahrik olur 22. yıkıl
aqlaşdıq, barışdıq... RÜSTEM BEY - Danış, hamısını danış görüm
MERYEM XANIM - (Gedir öz otağına) Yan, ci- nece oldu?
yerin çatlasın. Sene hele bu da azdır. SEYFULLA - Men xoruldayırdım, xanım geldi
SEYFULLA - (Dâxil olur, çest verir) Kapitan, meni öpdü, amma men vallahi ele xoruldayırdım
fermayış. ha...
RÜSTEM BEY - Fermayişi. Heyvan oğlu hey- RÜSTEM BEY - (Onun boğazından tutub sıxır)
van. Xeyanetkâr oğlu xeyanetkâr. Sonra? Sonra?
SEYFULLA - (Qorxaq) Kapitan, and olsun SEYFULLA - Sonra aramızda bir balaca5 soh-
senin başına, hergiz2 xeyanet elememişem, bir qa- bet oldu.
rera xqr-xor xoruldamışam. RÜSTEM BEY - (Seyfulla'nı o yan bu yana
RÜSTEM BEY - Senin xoruldamağm başına çekir) De görüm aranızda ne sohbet oldu?
deysin, şeytan oğlu şeytan. SEYFULLA - Arvad-kişi sohbeti... Vallah,
SEYFULLA - (Terefe) A kişiler, iki saat haqsız- arvad-kişi sohbeti..
muzdsuz3 bunun üçün xoruldamışam, imdi mene RÜSTEM BEY - Vay, şeytan oğlu şeytan, bes
razılıq verdiyidir, görüz haa. sen bilmirdin ki, o menim arvadımdır?
RÜSTEM BEY - (Seyfulla'ya teraf hücum ede-
rek) Mel'ûn, de görüm xanımla ne qayırdm4? (Çekişirler)
SEYFULLA - (Fikre gedir) - Vallah, kapitan,
teqsir mende deyil, xamm meni güçle...

ÇOCUK ŞİİRLERİNDEN

PİŞİK

(s. 249-250)
Ay uşacjlar, balalar, Birce kişi var idi,
Dağda keklik balalar. Şalvarcığı dar idi.
Durun, çıxm eşiye,
Baxm Mestan pişiye6, Çıxdı bir gün buz üste,
Quyruğu ilan kimi, Sürüşdü, düşdü diz üste.
Gözleri mercan kimi. Dedi: - Ay buz, sen ne zalımsan?
Tel-tel sarı bığları7, Dedi: - Zalim olsaydım, gün meni eritmezdi.
Şimşekdir qulağları. Dedi: - A gün, sen ne zalımsan?
Siçan görcek mırıldar, Dedi: - Zalim olsaydım, menim üstümü bulud almazdı
Quş görceyin moruldar. Dedi: - A bulud, sen ne zalımsan?
Görüz, o ne haldadır. Dedi: - Zalim olsaydım, menden yağış yağmazdı.
Nağıl hele daldadır. Dedi: - A yağış, sen ne zalımsan?
Dedi: - Zalim olsaydım, menden ot göyermezdi.
Yayl2 günü yel esende, Dedi: - A göy ot, sen ne zalımsan?
Çardaqlar oylağımdır13. Dedi: - Zalim olsaydım, meni qoyun-quzu yemezdi1*).
Qış günü qar yağanda, Dedi: - A qoyun-quzu, siz ne zalimsiniz?
Metbexler14 ovlağımdır15 Dedi: - Zalim olsaydıq, bizi qessab kesmezdi.
Çile çıxar, qış geder,
Xeber novruzdan yeter, Dedi: - A qessab, sen ne. zalımsan?
Murov-murov çağırram, Dedi: - Zalim olsaydım, çarığımın bağın siçan yemezdi.
Miyau-miyau bağırram, Dedi: - A siçan, sen ne zalımsan?
Tüstü qalxar ocaqdan, Dedi: - Zalim olsaydım, meni pişik yemezdi.
Men qalxaram bucaqdan. Dedi: - A pişik, sen ne zalımsan?
Duraram, hay duraram,
Bığlarımı buraram. Dedi: - Zalımam, a zalımam
Qarı nene çöle çıxanda, Kürsü11 altı qışlağımdır,
Süd-qaymağm vuraram. Yük üstü yâylağımdır.

1. emret komutanım 2. asla 3. karşılık beklemeden 4. ne iş yaptın 5. kısaca 6. kediye 7. bıyıkları 8. masal 9. arkadadır
10. yeşermezdi 11. sandalye 12. yaz 13. meskenimdir 14. mutfaklar 15. av yerimdir.

You might also like