You are on page 1of 5

Reşidbey Efendiyev

(Şeki, 1863 - Seki, 1942)

Şair, dram yazarı ve eğitimcidir. 1863'te, Azer- Lermontov'dan- tercüme etmişti. "Besiretül-etfal"
baycan'ın kültür merkezlerinden biri olan Şeki'de kitabının giriş kısmında; "Her bir şairimiz asar-i
doğdu. Babası ruhanî olsa da, evlatlarına çağdaş kalemlerini ele bir hala getirmelidir ki, ondan
bir eğitim vermeye çaba göstermişti. Reşidbey, ev- ancak edeb ve merifet dersi alınsın" diye yazan
vela mollahanede tahsil almış, Kur'an'ı bitirmiş, Reşidbey, kendi edebî kişiliğiyle bu alanda örnek
1874'te ise Şeki'deki Rusça eğitim veren okula olmağa gayret göstermişti.
devam etmişti. 1878'de Tiflis'de hayatının son yı- 1892'de Tiflis'e göçmüş, Tiflis'teki Âzeri-Türk
lını yaşayan Mirze Fetali Ahundzâde ile tanışmış, mekteblerinde ders vermekle beraber Transkafkaz
yazarın isteği üzerine, 1879'da onun ko- Müslümanlarının dinî idaresinde de gö-
medilerinden birini-"Hacı Kara"yı-Şeki'de sahneye revlendirilmişti. Reşidbey, sağlam dinî itikadı eği-
koymuş ve kendisi de Hacı Kara rolünü oynamıştı. timde ve olgun insan yetişdirilmesinde gerekli
Ahundzâde'nin "Temsilafınm etkisi altında, dram faktörlerden biri sayardı ve eserlerinde döne-döne
yazarlığına ilgi duymuş ve bu türde yazılmış eser- bu konu üzerinde durmuştu.
leriyle sanat öğretmeninin geleneğini devam et- 1900-1916'da Transkafkaz öğretmen oku-
tirmiştir. lunda, Azerî öğrencilere Türkçe ve şeriat dersleri
1879'da Azerî Türkleri içerisinde Gürcistan'ın okuttu. 1917'de Şeki'ye geldi, imparatorluğun çö-
Gori şehrindeki Transkafkaz öğretmen okuluna ilk küşünden sonra başka yerlerde olduğu gibi Azer-
girenlerden olmuş, 1882'de okulu bitirerek, ha- baycan'da da hızlanan millî mücadeleye katıldı.
yatının 60 yıldan fazlasını öğretmenliğe vermiştir. 1918'de toplanan ilk Azerbaycan parlamentosuna
1882-1892'de Azerbaycan'ın farklı bölgelerinde öğ- milletvekili seçildi. Aynı zamanda eğitimcilik fa-
retmenlik yapmış, ilkokullar ve eğitim sınıfları aliyetini de devam ettirerek Şeki'de kızlar ve er-
kurmuştu. Azerbaycan mekteplerinin, özellikle de kekler için okullar kurdu. Hayatının sonuna
kadar, yürekten bağlandığı öğretmenlikden ay-
ilkokullarm ders kitaplarına olan büyük ihtiyacını rılmadı.
gören Reşidbey Efendiyev, eğitimci-yazarlardan 1942'de Şeki'de vefat etti.
Abdulla Şâik, Süleyman Sâni Ahundov, Sultan Edebî hayatına şiirle başladı. "Şaki" mah-
Mecid Ganizâde, Firudinbey Köçerli vb. birlikte lasıyla yazdığı şiirlerin başlıca konusu ilme, ma-
millî ders kitapları yazmak işine başlamıştır. Onun arife, kültüre davettir. Şiirleri sanat açısından za-
yazdığı ve büyük zorluklarla karşılaşarak İs- yıftır. Çocuklar için yazdığı şiirlerde daha fazla
tanbul'da, Bakü'de ve Tiflis'te yayınlattığı "Be- başarılı olduğu gözükmekdedir. Edebiyat ta-
siretül-etfal" (Çocuk Gözlüyü) ve "Uşak Bağçası" rihinde de daha çok bir dram yazarı olarak ta-
kitapları, uzun yıllar boyu, Azerî Türkçesi ile eği- nınmıştır. "Kan Ocağı", "Komşu Komşu Olsa, Kör
tim veren okulların esas ders kitaplarından sa- Kız Ere Geder", "Sakkalm Kerameti", "Bir Saç Te-
yılmıştır. Bu kitaplardaki şiir ve hikaye ör- linin Kıymeti", "Pul Delisi", "Tiflis Seferleri", "Diş
neklerinin büyük bir kısmını, Reşidbey Efendiyev Ağrısı", "Gizil Gül" vb. komedilerin yazarı olarak
kendisi yazmış, bir kısmını ise Rus ve Batı Ede- tanınır. İlk komedisi olan "Kan ocağı" nın gi-
biyatından -özellikle de, Puşkin'den, Krılov'dan,
:

rişinde; "Hükemanın birinden sual elediler ki, tesis olunub telis ve sülüs xetleri üzre tertib olu-
edebî kimden öğrendin? Dedi: Edebsizden. Ko- nubdur. İstanbul, 1898; Besiretül-Etfal. Mek-
medi edebsizliyin aynasıdır. Bes bu güne mil- teblerde oxunmalı türki qiraet kitabıdır. Bakı,
letimiz arasmda mövcud olan edebsizliyi bele bir 1901; Çan ocağı unvanında bir komediyadır ki,
ayna vasitesi ile maydana koyub komedi yaz- beş meclisde tamam olur, Tiflis, 1904; Uşaq Bağ-
makdan meksedimiz halka edeb öğretmekdir. çası, İstanbul, 1904; Tiflis, 1907; Saqqalın Ke-
Mesel vardır ki, güldürenin yanma getme, ağ- rameti Unvanında iki Meclisli Bir Mezhekedir,
ladanın yanına get. Ey Türk kardeşlerim, bizim bu Tiflis, 1909; Müxteser Şeriet, c.I-II, Bakı, Tiflis,
eybimizi gördükde bize ağlamak lazımdır. Bunun 1910; Arvad Meselesi, Analarımızın telim ve ter-
üçün de mübtela olduğumuz rezalet ve zelalet biyesi xüsusunde şeriet fitvalarına aid risaledir,
eynen müşehhes kılmıbdır ki, her birisi besiret sa- Tiflis, 1912; Qon şu qonşu olsa kor qız ere geder.
hibine büyük bir dersdir"-diyen Reşidbey Efen- Dörd Meclisde Bir Komediya, Bakı, 1913; Saq-
diyev, maneviyat ve ahlâkın, Edebiyat aracılığı ile qahn Kerameti, Bakı, 1914; Pul delisi, Bakı, 1918;
düzenleneceğine, eğitimin desteği ile insanın zih- Huxa Cezasında Olan Asari-etiqeler Haqqında,
niyet yapısının sağlamlaşacağma inanırdı ve bütün Bakı, 1929; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1979.
edebî hayatını da bu inancın gerçekleşmesine sar-
fetmişti.
Kaynakça: Ebdürrehman Abdullayev. Gör-
Eserleri: Uşaq Bağçası. Sevdasız Adam Bir kemli maarifçi-demokrat yazıcı Reşidbey Efen-
Ayda Oxur ve Yazır. On Sene Müririyyetinde diyev, Bakı, 1960; Mir celal, Firudin Hüseynov.
Kesb Olunmuş Tecrübeden Sonra teze üsuli-sövti XX. Esr Azerbeycan Edebiyyatı, Bakı, 1982.
üzre

ÇOCUK ŞİİRLERİNDEN

SOHBET DURNA

(Reşitbey Efendiyev, Seçilmiş Eserleri, Bakü-1979, s.11) (s. 22)

Yaz olanda yağar yağış,


Otlar uzanır bir qarış,
Qaranquş eyler sifarişl: Ey havada uçan durna,
Men size qonaq2 geleceyem, Bizi qoyub qaçan durna,
Olsun ki, sabah geleceyem. Get, xoş geldin, sefa geldin,
Geleceksen haçan4 durna?
Yaz olanda açar güller,
Baş çıxardar qerenfiller, Göy çemende gezen durna,
Xeber gönderer bülbüller: Su üstünde üzen durna,
Men size qonaq geleceyem, Gel bir gözüm görsün seni,
Olsun ki, sabah geleceyem. Al, yaşıla bezenS durna.

Yaz olanda çölün düzü, Getme, getme, gözüm durna.


Heyvanlara verer rûzi, Sene var bir sözüm durna.
Bunu qamb deyer quzu: Sen gedende nece senin
Men size qonaq geleceyem, Hesretine dözüm6 durna?
Olsun ki sabah geleceyem.
Yaz olanda çemen, çiçek,
Çox gözel olur, çox göyçek3, KİMDİR O MÜFTEXOR?
Sabah açılsın bir görek,
Men size qonaq geleceyem, (s. 30-31)
Olsun ki, sabah geleceyem.
Kim ki, xışın qulağmdan tutmadı,
Meylin var ise edebe, Çütün sürüb7 toxumunu atmadı,
Yaşayacaqsan şerefle, Öz vaxtında her işine çatmadı,
Dur get her günde mektebe. Müftexordur, müftexordur,müftexor8.
Men size qonaq geleceyem,
Olsun ki, sabah geleceyem. Biçin9 düşdü, biçinine getmedi,
Tenbelleşdi, derzinio ele almadı,
1912 Öz vaxtmda xırmanmıll salmadı,
Müftexordur, müftexordur, müftexor.
1. ısmarlama 2. konuk 3. güzel 4. ne zaman 5. bürün 6. dayanayım 7. çiftini sürüp 8. parazift, haybeci 9. ekin 10. ekin
destesi 11. harman
Kim ki, bilmez tarla nedir, zemi nel, Heves ve inamla getsen mektebe,
Mala, kotan, vel2 deymemiş eline, Yetişersen elme ve me'rifete.
Çörek gerek heç deymeye diline,
Müftexordur, müftexordur, müftexor. Mekteb xalqa irşad yolun gösterer,
İnsan tek yaşamaq yolun gösterer,
Kim ki, düşmez bağ-bağçanm semtine,
Qanad verer uçub da ucalmağal7,
Tenbel gezer, qalmaz meyve derdine,
Ağaçların esla qalmaz qeydine3, Mecbur eder zâlımları qaçmağa.
Müftexordur, müftexordur, müftexor. Cehaletin firgesini at gözüm,
Çalış, ali dereceye çat gözüm.
Kim ki, bilmez külüng4 nedir, bel nedir, Elm, irfan tanıdacaq özünü
Ekinci ne, biçinçi ne5, el nedir, Qandıracaq sene her bir sözünü.
Göyertiyi muzu nedir, yel nedir Mekteb açar besiretin gözünü,
Müftexordur, müftexordur, müftexor. Tebietin hikmet yolun gösterer,
Çjarşmda açdırar seadet yolun,
Kim ki, bilmez tarlanı kim becerir, Çekiçle zindana qüvvetli qolun,
Çeltik harda6, buğda harda göy erir, İşletmeyin üsulunu gösterer,
Kim toplayır balı, yağ hardan gelir :
Şaki verib maarife fikrini,
Müftexordur, müftexordur, müftexor.
Sair şeye zay eylemez zikrini,
Kim ki, bilmez çekiç ne, zindan? nedir, Ehl-i vicdan eder bunun şükrünü,
Sekkiz saat iş ne, zehmet, ter nedir, Avamlara nicat yolun gösterer.
Ateş yanan küre ne, giryanS nedir? 1914
Müftexordur, müftexordur, müftexor.
VETEN MEHEBBETİ
Kim ki, bilmez hardan gelir yemeyi, (s. 19)
Kim toxuyub verir ona köyneyi9,
Heç görmeyib ömründe işlemeyi,
Müftexordur, müftexordur, müftexor. Mehebbet eylemek her yurd üçün bir sirr hikmetdir,
Veten vîrâne de olsa, meseldir, mehz cennetdir.
Veten verir rûzimizilO işlesek, Havası can verer cana, suyu tâqet verer cisme,
Ana kimi baxar bize beslesek, Veten qüvvet verir qelbe, Veten cüret verir şexse.
Kim ki bunu qanmazll min gün söylesek Veten ziynet verir ruha, Veten bir başqa hikmetdir.
Müftexordur, müftexordur, müftexor. Veten bir şâmdırl8, pervanesi onun menem, sensen,
O şâmm nuru da her kesdeki elm ile senetdir.
Vücûdu harda doğsa, adem oğlu gelse dünyaya,
MEKTEB NEGMESI O yerden başqa yer cennet de olsa, dâd-i qürbetdir.
(s. 43)
Ağaç bir yerde kök saldısa, qalxar, şax-budaq!9 atar,
Köçürsen öz yerinden, gör onun halı ne zilletdir.
Mekteb sene nicatl2 yolun gösterer,
Çjoparsan lâleni şaxmdan, üzsen ya gülü gülden,
Heyat yolun, mematis yolun gösterer,
Solar berbad olar, qalmaz, ne tâb ve ne terâvetdir.
Mekteb sene qanmadığm qandırar, Tutub qâtilleri divan20 vetenden eyleyir sürgün,
Cehaletin cebhesini yandırar. Bu zulmü bu sitem bu keslere2l eyni edaletdir.
Hürriyyete fürset yolun gösterer, Bütün ecdadımız medfûn22 veten torpağı altında,
İstibdadal4 le'net yolun gösterer. Bize vâcib bu gebristanı her dem ziyaretdir.
Bu dünyanın cennet yolun gösterer. Ne bedbext kimsedir ol kes kim veten mülkünü terk
Elm nuru qelbin işıqlandırar. eyler, Geder qürbet yere gelmez, bunun halı sefâletdir,
Xeyâl eyle, yaxşı yanaşis mektebe, Diyâr-i qürbeti seyr eylemek lâzımdır, elbette,
Bu yol seni tez çatdırarl6 metlebe. Besîret kesb etsen niyyet veten mülküne himmetdir.
Mekteb senin gözün işıqlandırar,
Şerri pozub xeyrin hökmünü yazar. 1901

1. toprak 2. tahıl dömeye yarayan alet (kem) 3. endişesine 4. balyaz 5. biçici 6. nerde 7. örs 8. ağlayan, sızlayan 9. gömleği
10. gün 11. inanmaz 12. kurtuluş 13. ölüm 14. baskıya 15. iyi yaklaş 16. çabuk ulaştırır 17. yücelmeye 18. ışıktır, mumdur
19. dal-budak 20. mahkeme 21. kimseler 22. defnedilmiş
ÇOCUKLAR ÜÇÜN HİKAYELER

EDALETLİ PADŞAH madılar ve haraymall dexi gelmediler. Qurdlar o


(s. 73-74) yalancının qoyunlarının cümlesini qırdıi2.
Bir padşah oval getmişdi. Günorta zamanı 1907
onlar çörek yemeye eyleşdiler. Yâddan2 çıxarıb öz-
leri ile duz götürmemişdiler. Padşah buyurdu ki, DÜNYA GÖRMÜŞ KENDÇİ
bir adam gedib yaxmdaki kendden3 pul ile duz alıb (s. 88)
getirsin. Veziri dedi: Bir kendçi gördü ki, oğlanları yola getmirler.
-Ey padşah, bir ovuc müfte4 alman duzdan Hemişel3 dava ve qeyl ü qâU4 edib her kes öz bil-
kende ne zerer toxunar? diyinin dalmcal5 gedir. Qoca bildi ki, o bu dün-
Padşah buyurdu ki, edaletsizlik en evvel az yadan köçenden sonra uşaqları yola getmeyecekler.
şeylerden baş verir, bir şey az da olsa, çox da olsa, O, bir gün on dene çubuğu deste bağlayıb oğ-
gerek sahibine evezi çata. 1907 lanlarını yanma çağıraraq onlara dedi:
-Eğer hansınız bu çubuq destesini ortadan sm-
YALANCI dırabilsei6, ona bir at bağışlaram.
(s. 86) Oğlanların her biri gücendi^, sındırabilmedi
Bir oğlanın bir nece5 qoyunu vardı. Her gün ve dediler ki, bunu heç kes smdırabilmez. Ataları
qoyunlarım kendden çölde, meşe6 kenarında, ta- derhal çubuq destesini götürüb bağını açdı ve bir-
lada otladırdı. Burada cütçüleri? ve ekincileri iş- bir çubuqları ortadan bölüb yere tulladı. Uşaqları
Ieyen8 görüb istedi ki, onları aldatsın. "Vay, ca- dediler ki, bunu her kes olsa, sındırar. Ata dedi ki,
navar geldi, vaay"-deye bu uşaq yalandan gücü sizin de bu çubuq destesi kimi ittifaqmız olsa, size
geldikçe qışqırmağa başladı. Bunun sesini eşidenler heç kes zerer ve ziyan yetirebilmez. Amma ayrılıb
tüfeng, xencer, deyenek götürüb uşaq terefe yü- biribirinize kömekl8 olmasanız, düşmen o vaxt size
yürdüler ve gelib gördüler ki, uşaq baxıb gülür. Bu tez ziyan vurar ve xesâret getirer.
kişiler ona acıqlanıb9 qayıtdılarl°. Oğlanlar bu işden sonra biribirine mehebbet
Bir nece qünden sonra heqiqeten meşeden bir gösterdiler ve atalarının vefatından sonra ittifaq
nece qurd çıxıb onun qoyunlarma soxuldu. Bu defe edib hörmet ve dövlet qazandılar.
ne qeder qışqırıb bağırdısa da, daha kendçiler inan- 1907

DRAM ESERLERİNDEN

SAQQALIN KERAMETİ
2 perdeli komediya
(s. 117-119)

KONU: Cahillik, âvamlıq ve dinden habersizlik konu olarak almmışdır. Yağmura


düşen tüccarlar daldalanmakl9 üçün bir yer arayırlar. Birden komşulukdakı terekeme
elatının20 İran'dan gelen mollara fazla ehtiram gösterdiklerini hatırlayırlar.
Aralarındaki Hacı Söhrab'ı din âlimi ve müctehid kimi kaleme verib2! ihtiramla
karşılanırlar. Lakin birazdan terekeme köyünün molla ve qâzısınm22 da meclise geleceyi
bilinir. Yalancı qonaqlar berk23 korxuya dü-şürler. Lakin komedinin finalında belirlenir
ki, köyün din adamları özlerini molla kimi kaleme veren tüccarlardan da cahildirler.
IKIMCI MECLİS eziyyet çekibdir. Bu gece, bu obada qonaq qalmaq
isteyir, özü de çox âlim, fâzil ve dindar axunddur30.
Vâqe olur kendli deyesinin içinde. Şahsenem adında ŞAHSENEM QARI - (Yerinden sıçrayır) Onun
bir kan oturub yun darayır. Bir cahil oğlan samovarm^ ceddine bele canım qurban olsun. O ki, ele axundur,
qırağında25 oturub stekan-nelbeki yuyur^-6. ît hürür, seyiddir, müctehiddir, çek gelsin, düşsün bizim eve.
ses-semir27 gelir. Sonra Çarvadar içeri girir. Bele malım, canım ona qurbandır. A gede, Eligulu,
dur, evi düzelt, lampaları yandır, döşek-yastıqları
ÇARVADAR HÜSEYNQULU - Ay ana, ay qar- düz, men de yunumu, cehremi3l yığım.
daş, Xorasan'dan zevvar28 getirirdim. İçimizde ÇARVADAR HÜSEYNQULU - A bacı, altı
İmam Rıza qulluğunda hemaveqt29 olan bir müc- adamdır, yeddi atımız var.
tehid âlim de vardır... Yağışa-yağmura düşüb çox ŞAHSENEM QARI - Hamısın^ getir, gelsin.
Malım, canım axunda qurban.
1. Ara 2. hatırdan 3. köyden 4. karşılıksız 5. kaç 6. orman 7. çiftiçileri 8. çakışırken 9. kızıyo 10. geri döndüler 11. feryadına
12. öldürdü 13. dedikodu 15. ardından 16. kırabilse 17. gücünü denedi 18. destek 19. sığınmak, korunmak 20. çiftçi topluluğunun
21. gösterip 22. kadısının 23. şiddetli 24. semaverin 25. kenarında 26. bardak, tabak yıkıyor. 27. ses-seda 28. ziyaretçi 29.
bulunmuş 30. hocadır 31. eğirtmecimi 32. hepsini
:

Çarvadar gedir. Qan oğlu ile lelesild evi dü- Şahsenem çıxıb gedir. Usta Mehemmed yüyürüb
zeldirler. Yere döşekler salınıb mitekkelerZ qoyulur, süfre samovarın qırağında eyleşir.
çekilir, lampalar düzülür. Samovara köz yetirib şe-
kerdanlara qend3 qoyurlar. Stekanlar düzülür. USTA MEHEMMED - Ade, mal budu e... Ade,
bu xeyal evvel kimin ağlına geldi? Bu büsatıi2 men
ÇARVADAR HÜSEYNQULU - A bacı, qo- heç ömrümde görmemişem. Gelin bir nece hefte
naqlar geldiler, gelin atlarımıza tövle4 gösterin. burada qalaq. Yeyek, içek, harmlayaqi3. Ha-ha-ha...
Arpa-saman verin. HACI SÖHRAB - Kül başına. Ne eleyirsen ha-
ŞAHSENEM QARI - Ay Eliqulu, durma, sen rınlaşıb?
qonaqları eve uzat. Sonra Çarvadar'a ve atlarına USTA MEHEMMED - Bu obadan heremize bir
yem göster, ferağet ele, tez gel. qız almaq olar. Molla yanımızda, axundumuz14
hazır. Hacı Söhrab'a Şahsenem karını nikahlarıq.
Eliqulu çıxıb gedir. Şahsenem qâh qapıya yüyürür, Ha-ha-ha.
qâh içeri qayıdır. Bu esnada qapı açılır. Hacı Söhrab HACI SÖHRAB - A levend, zarafat yeri deyil.
vüqâr5 ile salam verib içeri girir. Geriden yoldaşları gi- Buradan tez qaçak. Eğer paxırımız açılsalS, bizi bu-
rirler. Kemal-i te 'zim ile el bağlayıb itaet gösterirler. radan sağ-salamat çıxmağa qoymazlar. Sağ ti-
kemizi!6 qulağımız boyda qoyarlar. Hacı Söhrab'm
ŞAHSENEM QARI - (Hacı Söhrab'a sarıö) Aya- derisine saman teperler.
ğının torpağına canım qurban, axund. Ve eley- Bu aralıqdal7 Meşedî Rüstem yerinden qalxıb
kümessalam. Seni bize Allah özü gönderibdir. qapıdan başını uzadıb geri çekilir ve çırtıq!8 vura-
Buyur, qadan alım7, başda eyleşS. (Hacı Söhrab ey- vura o yan bu yana baxır evin ortasında dayanıb
leşir). Menim ömrüm, günüm bitibdir, qardaş. alçaq sesle deyir.
Belke senin kimi müctehid ağalarımın qulluğunda MEŞEDİ RÜSTEM - Eviniz yıkılsın, arvad kel
duram, imamıma xoş gelem, iman sahibi olam. (Bu kimi bir qoçu yıxıbdır, heyetde kesdirir. Ay mek-
sözleri deyib ağlayır). şim, ay mekşim, mekşim, mekşim. Mihu, mihu, âlâ
HACI SÖHRAB - Bacı, men bu saat ab- mihu, "irze mihu, hoho, hoho, mihu-hoho... Ev-
destliyem. Bir dua ederem ki, sen behişte? ge- leridir dü mertebe... (Hacı Söhrab'a sarıl9 biraz be-
dersen, inşallah. (Deyib el qaldırır ve oxuduqca yol- lini eyib sağ elini yumruğa yumub bileyini sinesine
daşları da âmin deyirler). Derbedühe bedmi âmin. teref, sonra da Hacı Söhrab'a teref aparıb getirir ve
Qutenduha bekmi âmin. Enuz-i billah minelturace bu sözleri lahıc20 dilinde başını yırğalaya-
ve elqırqovule velserpicum ve velkekliye âmin. yırğalaya2l oxuyur. Oxuyub qurtardıqdan sonra
Velkebabele vel qovurmasile velserpücim el- Hacı Söhrab'ın qabağında22 diz üste çökür ve eyilib
şapalağüm, âmin. Allahün meselli Ela Mehemmed saqqalından öpür). Bele, bele ha, bu saqqalın ke-
ve Ali Mehemmed. rametine qurban olum. Yoldaşlar, gelin bir bir bu
ŞAHSENEM QARI - Allah nefesini uzun ele- saqqalın başına dolanın. Ziyaret edin. Sonra qis-
sin. Eziz qonaqlarım, siz yorgunsunuz, çaydan, çö- metinizi yeyin. Bu hörmet ve izzet mehz23 bu bir
rekden, qaymaqdan buyurun, yeyin, için. Qu- sele saqqaladır. Buna bax, buna (deyib saqqalı sam-
runasılO şeyleriniz var ise, verin, qurudum. Size ballayır24)
qulluq elemek menim canıma küvaredir. Siz geden
ağalara menim düşkün canım qurban, axund. HACI SÖHRAB - Ezizim, yüz gün yaraq25, bir
HACI SÖHRAB - Ay bacı, yağışdan tek bir gün gerek. Bes biz ömrümüz uzunu bir qucaq saq-
başlıqlarımız ve yapmcılarımızll islamb. Eliqulu'ya qalm hammallığmı eyleyib gezdirmişik, bu se-
deyin onları bir yere sersin. Orada quruyar. bebsiz idimi?
1909

1. acele 2. minder 3. şeker 4. tavla 5. vakar 6. doğru 7. derdini yaplaşayım. 8. baş köşede otur 9. cennete 10. kurutulması
gereken 11. keçeden yapılmış kolsuz uzun giyecek 12. töreni, merasimi 13. azgınlaşalım, iyice beslenelim 14. hocamız 15. bakırımız
görünse (düşüncemiz anlaşılsa) 16. parça 17. bu sırada 18. parmaklarını çıtırdatma 19. doğru 20. ilahi 21. ırgalaya-ırgalaya 22.
önünde 23. ancak 24. sıvazlayan 25. silah

You might also like