You are on page 1of 12

Neriman Nerimanov

(Tiflis, 14 Nisan 1870 - Moskova, 19 Mart 1925)

Tanınmış yazar, doktor ve devlet adamıdır. 14 manını yazmıştı. Aynı zamanda ortaokullardaki
Nisan 1870'de Tiflis'te doğdu. Babası Kerbelâyı gayri-Türk öğrenciler için "Türk Dilinin Mühteser
Necef küçük esnaf, annesi Helime Hanım ise bir ev (kısa) Grameri" kitabını yayınlatmıştı. "Şamdan
hanımıydı. Neriman'ın adını taşıdığı dedesi Ne- Bey" piyesinde ahlâkî konular ele alındığı halde,
riman Allahverdibey, XIX. yy. tüm Transkafkaz'da "Nadir Şah" dramında yazar, tarife müracaat
tanınan bir müzisyendi. etmiş, ülkesinde büyük ıslahatlar yapan, kültürün
Geleceğin yazarı, ilk tahsilini mollahanede çağdaşlaşmanın peşinde koşan, devlet yö-
almış, daha sonra ise Rus dilinde eğitim veren il- netiminde halkın etkisini ön plana çıkaran bir hü-
kokula devam etmişti. 1882'de Transkafkaz Mü- kümdar tipi çizmişti. Tabii ki, tarihteki gerçek
ellimler- Seminariyası nezdindeki ilkokula dahil Nadir Şah, Nerimanov'un tasvir ettiği gibi değildi.
olmuş, 1885-1886'da seminariyanın hazırlık sı- Sadece böyle bir hükümdar tipini Edebiyata ve
nıfında okumuş, 1890'da tahsilini bitirmişti. Se- sahneye getirmekle yazar, kitlelere âdil yö-
minariya yılları Neriman Nerimanov'un çağdaş neticinin nasıl olduğunu göstermek istemişti.
düşünceli ve kültürlü bir insan olarak ye- Halkın ihtiyaçlarını karşılamak için hekimliği
tişmesinde büyük rol oynamıştı. daha yararlı ve gerekli görerek tıp tahsili almak
1890-1891 yıllarında, Gürcistan'da Azerî Türk- maksadıyla 1902'de, Odessa şehrindeki No-
leri'nin yaşadığı Borçalı bölgesinin Kızılhacılı kö- vorossiysk Üniversitesinin Tıp Fakültesine kay-
yünde öğretmen olarak çalışmış, şahidi olduğu doldu. Nerimanov, üniversitedeki en başarılı öğ-
olaylar karşısında, ilk eseri olan "Nadanlık" dra- rencilerden biri olmakla beraber, Rus
masını yazmıştı. İmparatorluğuna karşı ihtilâlcilik hareketlerine da
1891'de hızlı bir gelişme dönemine giren pet- faal şekilde iştirak eder. Talebe liderlerinden biri
rol Baku'süne göçmüş, ortaokulda Azerî Türkçesi olarak tanınır. 1906 da ihtilâlcilik yüzünden üni-
öğretmeni olarak çalışmakla beraber burada şehrin versite geçici olarak kapatıldığında Kazan Üni-
kültür ve eğitim hayatına oldukça faal şekilde ka- versitesi'ne nakletmek ister, isteği kabul edil-
tılmıştı. 1894'de Bakü'de ilk Türk okuma salonunu meyince de Bakü'ye döner. "Hayat" ve "İrşad"
kurmuş, "Şamdan Bey" (1895), "Nadir Şah" (1899) gazetelerinde mekaleler yayınlatır. Baku'nun sos-
gibi dram eserlerini, "Bahadır ve Sona" (1896) ro- yal hayatına katılır. 1906'da geçirilen Azerbaycan
Müellimlerinin I. Kurultayı'nın en faal de- çici de olsa ayrılmasına rağmen, millî fikirlerin,
legelerinden biri olarak gözdedir. 1906'da, Türkçülüğün ve millîyyetçiliğin, Azerbaycan öz-
Bakü'de, birkaç yıllık araştırmaların sonucu olan gürlüğünün taşıyıcısı olan kuvvetlerin tarafına
"Tıp ve İslâm" kitabı yayınlanır. 1906 sonunda, geçmemesiydi.
üniversitenin açılması sebebiyle yeniden Odes- 1918-1920 yıllarında Heşterhan'da ve Mos-
sa'ya döner ve 1908'de tahsilini tamamlayarak kova'da yaşayan Nerimanov, burada birçok önemli
hekim ihtisasını kazanır. görevlerde bulundu, millî İşler Komissarı yar-
Üniversiteyi bitirdikten sonra Bakü'ye gelir. dımcılığını yaptı. Komünizm düşüncesinin şarkda
Lakin bir kaç aydan sonra, üyesi olduğu Bol- yayılması ile ilgili makale ve araştırmalar yazdı.
şevikler partisinin gizli talimatıyla Tiflis'e gider ve Kremlin'de çalıştığı dönemde Lenin'le sık sık gö-
burada bir hekim olarak çalışmanın yanı sıra, parti rüştü, millî meselelerin, özellikle de Şarkın bilicisi
işiyle de sıkı surette uğraşır. 1909'da hapsedilir. olarak onun inancını kazandı. Lenin, Bolşevikler
Altı ay Tiflis'teki "Metek" kalesinde tutulduktan Partisinin ve genç Sovyet Devletinin Şark po-
sonra polis nezareti altında yaşamak şartıyla Heş- litikasının teorik esaslarının hazırlanmasında ve
terhan'a sürgün edilir. Heşterhan'da yaşadığı 1909- bu politikanın gerçekleştirilmesinde Nerimanov'u
1913 yıllarında, burada kendi muayenehanesini emsalsiz bir siyaset adamı sayar ve onun fi-
kurmuş, Müslüman nüfusun "Şurayi-İslam" ce- kirleriyle hareket ederdi.
miyetinin başkanı seçilmişti. Sürgün olmasına rağ- 1920 Nisan ihtilâlinden (aslında Bolşevik dev-
men şehir hayatındaki büyük rolünü ve önemini riminden) sonra Nerimanov, yeni Azerbaycan
göz önüne alarak aynı zamanda Heşterhan be- Sovyet Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı -Halk Ko-
lediyyesinin üyesi seçmişlerdir. Hayatının Heş- miserleri Soveti'nin sedri olarak 5 Mayıs 1920'de
terhan döneminde tıbla daha fazla uğraşan hekim- Bakü'ye geldi. Bu dönemde Nerimanov, Lenin'e ve
yazar burada, "Veba", "Gebe Kadınlara Mes- Bolşevikler Partisine inanıyordu. Yeni hükümetin
lehetler", "Trahoma", "Kadın ve Onun Nesillere ve yeni kuruluşun, yüzyıldan fazla bir süre içe-
Olan Etkisi" adlı tıp eserlerini yazmıştı. İdilboyu risinde çarlık Rusya'sının manevî ve maddî sö-
Tatarları'nın tarihi, hayat tarzlarıyla ilgilenmiş, mürgesi olmuş memleketlere ve halklara hürriyet
Heşterhan'da yayınlanan "Bürhan-i Terekki" ga- vereceğine inanıyordu. Bu sebeple de Azer-
zetesinin faal yazarlarından biri olarak tanınmıştı. baycan'a büyük projelerle gelmişti. Baku pet-
1913'de Nerimanov, Heşterhan'ı terkederken şehir rolünü ve Azerbaycan'ın doğal servetlerini kul-
ahalisi bunu kendileri için büyük bir kayıp olarak lanarak, çok kısa bir zamanda memleketi
değerlendirdi.Onuruna büyük ziyafetler verildi. kalkındırmak, Azerbaycan'ı Lenin'in söylediği
1913 yılının Temmuz ayında Bakü'ye dönen gibi, Şarkın kapısında örnek bir Sovyet Cum-
Neriman Nerimanov, şehrin "Karaşehir" denilen huriyetine çevirmek istiyordu. Lakin Nerimanov,
semtinde, hastahanede çalışır, "Açık Söz", "İkbal" bir politikacıya yaraşmayacak ölçüde saflık et-
vb. gazetelerde mekaleler yayınlatır. Aynı za- tiğini, aldandığını ve Bolşeviklerin ağına düş-
manda Azerî Türkçesi ile herkes tarafından an- düğünü çabuk anladı. Etrafını Moskova'dan ge-
laşılan tıp araştırmaları üzerinde çalışrf. 1917 Rus tirilmiş Rus, Yahudi ve Ermeni Bolşevikleri ile
ihtilalinden sonra, kendini tamamiyle inkılâbı fa- çevirdiler. Azerbaycan Türklüğüne düşman ke-
aliyete hasretti. Ama bir insan ve toplumun önün- silen bu karanlık güçler, yerli hainlerle işbirliği
de giden bir lider olarak Neriman Nerimanov'un ederek istediklerini yapıyorlardı. Nerimanov, on-
şanssızlığı oydu ki, Bolşeviklerin safında yer almış, lara karşı mücadelede tek ve etkisizdi..Lenin'e şi-
onların halka özgürlük, toprak hakları ve- kayetleri de bir fayda vermedi. Herkesten önce
receklerine inanmıştı. 1917'de, Bakü'de Azerî ko- Lenin de artık Kremlin'de güçsüz bir durumdaydı.
münistlerin "Hümmet" adlı teşkilatını kurdu ve Her şeyi Stalin hallediyordu. Öte yandan, zaten
bu teşkilatın ilk başkanı seçildi. 1918 Nisanında, Nerimanov'un da içerisinde boğulduğu sistemin
Bakü'de Bolşeviklerin hükümeti ku- yaratıcısı ve kurucusu Lenin'in kendisiydi. Ve
rulduğundaysa, Nerimanov şehir hizmetleri ba- tabii ki, Lenin'in doğurduğu bu dehşetli sistem er-
kanı olarak kabineye girdi. Ama kısa zamanda hü- geç onun kendisini de boğmalıydı ve böyle de
kümetin Türk-Müslüman düşmanı olduğunu, oldu. Nerimanov ise bir cumhurbaşkanı olarak,
Azerbaycan sınırları dahilinde Lenin'in ve Bol- Memmed Emin Resulzâde'nin doğru tespitiyle,
şevik Rusya'sının desteği ile bir Ermenistan Cum- yalnız imza atıyordu. Hükümleriyse, çevresindeki
huriyeti kurmak istediğini görüb hükümetden ay- Ruslar ve Ermeniler verirdi.
rıldı. Hayatının bu döneminde onun yaptığı en Nerimanov bu duruma isyana kalkıştığında
büyük yanlışlık Bolşevik hükümetinden ve Azerî Azerbaycan'ın, Azerbaycan Türklerinin kendi
Türklerine ihanet etmiş Bolşevik liderlerinden ge- memleketindeki doğal haklarını savunduğunda,
onu Azerbaycan'dan uzaklaştırdılar. Üstelik bunu, linin Müxteser Serfi-Nehvi, Rus Ve Müselman
yüzyıllar boyunca dünyanın muhtelif İpa- Mekteblerinde Türkçe Oxuyan Uşaqlar Üçün
ratorluklarmda zaman-zaman başvurulan bir Düzeldilib, Bakı, 1899; Müellimsiz Türk Dilinin
usûlle gerçekleştirdiler. Görevini daha da bü- Öyrenilmesi Üçün Ruslardan Ötrü Asan Ki-
yüterek kızıl İmparatorluğun başkentine - tabdır, Bakı, 1900; Nadir Şah, Bakı, 1913; Pir, Bakı,
Moskova'ya- götürdüler. 1922'de Neriman Ne- 1913, 1917; Şamdan bey, Bakı, 1913; Verem Heş-
rimanov bağımsız cumhuriyetlerin bir çatı altında terxan, 1911; Traxoma, Bakı, 1908; Göz ağrısı,
birleştirilmesi yolu ile meydana gelen SSCB-nin Bakı, 1913 (Nikolay Rodionovla birlikte); Biz Qaf-
dört geçici cumhurbaşkanından biri seçildi ve qaza Ne Şüar ile Gedirik? Bakı, 1919; Lenin ve
Moskova'ya, Kremlin'e yerleşti. Bundan daha Şerq. Moskova, 1923 ( Rus dilinde); Bahadır ve
önce, Sovyetler Birliği'nin "defakto" başkanı olan Sona, Bakı, 1922; Nadir Şah, Bakı, 1926, 1927; Pir,
Stalin'e yazdığı büyük mektupta, Bolşeviklerin Bakı, 1930, 1935; Şamdan Bey, Bakı, 1929; Me-
millî meselelerde kaba yanlışlıklara yol açtığını, qaleler ve Mektublar, Moskova, 1925 ( Rus di-
onların kendi amaç ve ideallerinden hızla uzak- linde); Eserleri külliyatı c.I-II, Moskova, 1926 ( Rus
laştıklarını, kitleler arasında nüfuzlarını kay- dilinde); Bahadır ve Sona. Hekayeler ve Po-
bettiklerini vs. göstermişti. Neriman Ne- vestler, Moskova, 1971 (Rus dilinde); Eserleri,
rimanov'un 70 yıldan fazla Sovyet arşivlerinin Bakı, 1935; Eserleri, Bakı, 1956; Seçilmiş Eserleri,
derinliklerinde saklanan bu ikaz edici mektubu Bakı, 1970 (arap alfabesi ile); Meqaleler ve Nitq-
(aslında, hacmi 100 sahifeye yaklaşık bu mektup ler, Bakı, 1971; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1973. Sov-
siyasî-tarihî ve felsefî bir araştırmaydı) onun yet Ittfaqı Komünist Partisinin Milli Uc-
SSCB-ni sonunda yıkıma sürükleyen faktörleri, qarlardakı Siyasetine Dair. Stalin'e Ve Trotski'ye
henüz kuruluş döneminde, büyük bir ile- Mektub, Bakı, 1990. (Rus dilinde) vs.
rigörüşlülükle farkettiğini ve korkmadan, çe-
kinmeden gösterdiğini isbat etmektedir. Kaynakça:
Neriman Nerimanov, 1925'de, 19 Martta resmi Azerbaycan edebiyyatı tarixi, c. II, Bakı, 1960,
belgelerde bildirildiğine göre bir kalb krizi sonucu s.719-738; Veli Memmodov. Neriman Nerimanov,
olarak hayatını kaybetti. Lakin son yıllarda bu ölü- Bakı, 1957; Firudin Köçerli. Nerikan Nerimanov.
mün politika ile ilgili siyasî bir kati olduğu da sık Bakı, 1965; Teymur Ehmedov. Neriman Ne-
sık gündeme getirilmektedir. Büyük bir törenle rimanov'un Dramaturgiyası, Bakı, 1971; Teymur
Moskova'da, Kremlin duvarları önünde, Sovyet Ehmedov. Neriman Nerimanov, Bakı, 1982; Fer-
Devleti'nin diğer kurucuları ile aynı yerde def- man Bayramov. Neriman Nerimanov. Bib-
nolunmuştur. lioqrafik Gösterici, Bakı, 1972; İlya Dubinski-
Neriman Nerimanov kalemi, cerrah bıçağı ve Muxadze, Neriman Nerimanov, Bakı, 1980; Ne-
siyasî zekası ile, bütün hayatı boyu sevdiği hal- riman Nerimanovu Xatiresine, Mekaleler Ve Xa-
kının hizmetinde olmuştur. Tabii ki, bu yolda tireler, Moskova, 1926 (Rus dilinde); Memmed Qa-
onun yanlışlıkları da vardı, istediklerinin hepsini zıyev, Neriman Nerimanov, Bakı, 1956, 1970 (Rus
yapamamıştı. Amma o, edebiyatta da, siyasette de dilinde); Mikayıl Refili. Alevli Inqilabçı Ve Yazıcı
namuslu olmayı başarmıştı. Neriman Nerimanov, Bakı, 1956 (Rus dilinde);
Eserleri: Uya Dubunski-Muxadze, Neriman Nerimanov,
Nadanhq, Bakı, 1894,1913; Dilin belabı, Bakı, Moskova, 1978 (Rus dilinde); Vaqif Ağasiyev. Ne-
1895; Bahadır ve Sona, Bakı, 1896, 1913; Gencede riman Nerimanovun Heyatının Odessa Se-
Teatr Binası Baresinde Deyilmiş Neriman Ne- hifeleri, Bakı, 1981 (Rus dilinde); Hamid Aliyev.
rimanovun Sözü. Bakı, 1899; Müselmanlar Üçün Neriman Nerimanov ve Türkiye'de Milli Azad-
Rus Dilini Öyrenmek Üçün Asan Kitabdır, Bakı, lıq Hereketı. "Büyük Oktyabr ve Türkiye" ki-
1899; Nadir şah, Bakı, 1899; Türk-azerbaycan Di- tabında, Bakı, 1982 (Rus dilinde).
DRAM ESERLERİ
NÂDANLIQi
(Neriman Neramanov, Seçilmiş Eserleri, Bakü-1973)
KONU: Kendde yeni tiplik mekteb açmış müellim Mehemmed âğa üç aydan beri
çalışmasına baxmayarak yalnız iki şâgirdi2 var. Kendliler3 uşaqlarını4 mektebe
vermek istemirler. Onların fikrince oxumaq uşağın ağlını bozur. Kend varlısı Hacı
Abdulla onların nezerinde canlı örnekdir. Hacı Abdulla'nm iki oğlu var. Böyüyü Ömer
tehsil alıb, ana diline ve Rus diline mükemmel yiyelenib^, hökümet daireleri yanında
hörmeti var. Kiçik oğlu Veli ise savadsızdırö, mahalda haydut kimi ad çıxarıb. Hacı
Abdulla kiçik oğlu ile fexr edir7, böyüyünü ise fersiz, avara sayır. Öz oğlanlarını misal
getirib hemkendlilerini8 uşaqlarmı mektebe vermek fikrinden daşındırır^. Veli yoldaşları
ile birlikde Yehudi tacirlerin qarşısını kesir, mallarını alır, özlerini öldürür. Rus divaym
haydutu ele geçirmek üçün onun atasını ve anasını tutuqlayır. Ömer çetinlikle
vâlideynlerini10 hebsden çıxarır, qardaşına ise cezasını yüngülleşdirmekH üçün könüllü
olaraq özünü divana teslim etmek sifârişil2 gönderir. Bundan qızan Veli gizlice gelib
qardaşı Ömer'i öldürür. Ömer'den ona kimin gülle atdığını soruşanda "Meni nâdanlıq,
âvâmlıql3, bîmerifetlikl4 gülleledi"-deye cavab verir.

DÖRDÜNCÜ GELİŞ
Koxa, Ağakişi, Niyazeli, Hacı Abdulla içeri HACI ABDULLA. Mene onun kömekliyi ne
dâxil olurlar. olacaq? Birce budur ki, naçalni^^ pristav30 gelende
HAMİSİ. Salâmeleyküm. bizim eve düşürler. Ve Ömer'i Rusça bil-meyine göre
MEHEMMED AGA (Ayağa durur). Xoş ge- çox isteyirler.
libsiniz. (Yer gösterir). Buyurun, eylesin. MEHEMMED AĞA. Bes bele şexslerin size düş-
Herkes özü üçün kürsü götürüb eyleşir. Ağa- meyini az mı bilirsiniz? Ondan mâseva, erizenizi yazır
kişi çubuq çekirlS. mı? Divan işlerinizi görmür? Bundan ilâve, ekinde de
KOXA. Camaat! Sizi buraya çağırmağımızın size kömek edir. Kimin hüneri ile bu il tâxılınız çox
sebebi budur ki, uşaqlarınızı qoyasmız oxusunlar. oldu? Ömrünüzde bu qeder yer ekib-siniz, heç bu ilki
Siz kendimizin ağsaqqalısmız. Siz uşaqlarınızı kimi tâxıl götürdüyünüz var mı?
oxut-sanız özgeleri 6 de baxıb oxudarlar. HACI ABDULLA. Ömer'in eli esla kotana dey-
(Mehemmed Ağaya teref). Bu kişini de bize padşah meyibdir. Ancaq nökerlerin3l üste durub buyruq
terefinden gönderibler. Yaxşı-yamani7, qoyun veribdir -"Ay gede, bunu bele ele, onu ele ele"
uşaqlarınız gelsinler şkolal8, bunun da cöreyi NİYAZELİ. Bu da ye'ni bir işdir mi? (güle-
kesilmesin. güle çubuğunu doldurur)
MEHEMMED AĞA (Terefe). Yaxşı nesihet MEHEMMED AĞA. İş o deyil ki, eline kotan
verdi. Dilin qurusun. alsın? Onun kömekliyi bu olubdur ki, yerinizi nece ki,
AĞAKİŞİ. Menim bir oğlum var- o da kotana^ lâzımdır şumlayıb32, teze çıxan kotan alıbdır. Esi iş
gedir. Bir de onun yaşı keçibdir, on iki yaşındadır. budur ve bunların hamisini oxumaq ile tâpıbdır. Yeri
MEHEMMED AĞA. On iki yaş ele yaş deyil. elmle şumlamaq ve ne tövr kotan ile eksen taxıl yaxşı
Ele oxumalı vaxtıdır. çıxar-bunların hamısı33 kitablarda yazılıbdır. Hergâh
NİYAZELİ. Menim uşaqlarım da boş deyil. Ömer oxumasaydı, bele şeyleri bilerdi?
Kiçik oğlum buzov otarır20, böyük oğlum qoyuna KOXA. Kişi bunları düz34 deyir.
gedir. Qurbaneli kürsüden yere düşüb yanı üste uzanır
MEHEMMED AĞA. Olmaz mı, kiçik oğ- ve bir ÖZ vaxtan sonra yuxuya gedir. Xoruldayır.
lunuzun evezine2i ayrı adam tutasınız? HACI ABDULLA. Ay kiş, bunlar hamisi sözdür.
NİYAZELİ. Ay sağ olmuş, heç insafdır mı ki, Adam gerek adam ola. Oğul deyende kiçik oğ-
öz oğlun ola-ola özgeye pul veresen? Pul meğer lumdur- onun başına dönüm-desem öl ölecek. Amma
göyden tökülür? bu evi yıxılmışa iki ildir deyirem Hacı oğlu Veli'nin
HACI ABDULLA. Ay Mehemmed Ağa, boş qızmı alsın, almır. Qızm yaxşı cehizi, malı, mülkü var.
yere başını niye ağrıdırsan? Bizim adam axumağa Bilmirem ki, derdi nedir? Ancaq ağzını açanda kiçik
uşaq22 vermez. Her kesin özüne göre bir derdi var qardaşmı Beyenmez, onu deli hesab edir, ondan öteri
birinin uşağı qaramal23 otarır, o birininki qoyuna ki, deyir: "O vaxtsız arvad alıb".
gedir, biri yer ekir. Uşaqlarmı da sene versinler- NİYAZELİ. Nece ye'ni vaxtsız arvad alıbdır?
bes işleri nece24 olsun? Ondan mâseva25, HACI ABDULLA. Ne bilim, ay kişi. ele sözler
doğrusunu demek Rusça oxuyan düz yoldan çıxır. danışır ki, heç tâtm35 kitabında yazılmayıbdır.
MEHEMMED AĞA. Ay Hacı! Görünür siz oğ Deyir: "Arvadm ölmeyine ve şil36 uşaq olmağına
lunuz Ömer'den nârazısınız26? Amma men fikir sebeb tez evlenmek olubdur".
eleyirdim ki, bu kendde ancaq siz xoşbextsiniz27. KOXA. Nece yaşında arvad almışdı?
Zira ki, Ömer oxuyub elm sahibi olub ve onun kö
mekliyi 28size az mı deyir?
1. cahillik 2. öğrencisi 3. köylüler 4. çocuklarını 5. sahip olmuş 6. cahildir, tahsilsizdir 7. övünüz 8. kendi köylülerim 9. caydırır
10. ebeveynlerini, ana-babalarmı 11. hafifletmek 12. teklif 13. cahillik, bilgisizlik 14. anlayışsızlık 15. nargile 16. başkaları 17. iyi-kötü
18. okula 19. çift sürmeye 20. buzağı otlatır 21. başka, gayrı 26. razı değilsiniz 27. şanslısınız 28. yardımı, desteği 29. (Rusça) müdür
30. emniyet amiri 31. işçilerin 32. sürmek lazımdır 33. tümü 34. doğru, haklı 35. alimin müstenidin 36. çolak
:

HACI ABDULLA. Qız on iki yaşında idi. leri deyibdir. Hergâh o sözleri Veli'nin üzüne de-
Ondan savayı1, gerek ki, qızın evvelden de azarı2 seydi, Veli onu sağ mı qoyardı? İndi göresen nece
varmış, Ere gedenden sonra azarı günbegün3 artır. yerden parcalamışdı, amma Ömer'inki budur ki, bir
Xülâse, ne deyim, Allah ne istese o olacaq. adam ile dalaşanda12 erize yazsın13, şikâyet elesin.
MEHEMMED AĞA. Bes görünür onun sözüne MEHEMMED AĞA. Ay Hacı, biz heyvan de-
inanmamışınız. yilik ki, biri-birimizi öldürek. Biz insanıq. Bizden
HACI ABDULLA. Doğru deyirler ki, Rusça öteri zakon1* yazılıbdır, şerietimiz vardır, biz gerek
oxuyan özünü itirer (gülür) hemevaxtı5 zakonla ve şerietle iş görek.
NİYAZELİ (başını bulayır, terefe). Doğrusunu HACI ABDULLA. Heç ele şey olar mı ki,
Hacı deyir. üzüne söyeler, sen baxasan?
KOXA. Ay Mehemmed Ağa, eyri oturaq, düz GURBANELİ. Sizin sohbetiniz, görünür, çox
damşaq4. Ağlasığası iş deyil ki, sen deyirsen, heç çekecek. (Ayağa durub gedir.) Acından öldüm, sa-
inanmaq olmaz ki, tez arvad almaqdan hem arvad lamat qalmı6.
öle ve hem uşaq öle. AĞAKİŞİ. Yavaş, men de gedirem.
AĞAKİŞİ. Ah Allah'ı seversiz, bele şeyler da- HACI ABDULLA (Niyazeli'ye). Dur biz de
nışmayın, kâfir olar sız. gedek, salamat qal.
MEHEMMED AĞA. Heyfa5 ki, siz oxumaq bil- NİYAZELİ VE KOXA. Salamat qal. Hacı
mirsiniz. Hergâh6 oxumaq bilseydiniz, tibb ki- Abdulla, Niyazeli ve Koxa gedirler.
tablarını size göstererdim ve teeccüb edib7 yeqîn MEHEMMED AĞA. Xoş geldiniz. (Fikre gedir).
ederdinizS ki, Ömer size deyen sözler doğrudur. Bunların işlerini esla başa düşmek olmur. Âvâm da
HACI ABDULLA. Ah! Oxumaq neyime lâzım? var, avam da. (Ayağa durub gezinir). Amma bunlar
Men bele şeyleri oxumamış da bilirem. kimi âvâm men görmemişem. Nâdanlıq17 gözlerini
AĞAKİŞİ. Hergâh oxumaq bundan öteridir, bir mertebe kor edib ki, nâmümkündür18 söz, ne-
heç oxumasan yaxşıdır. sihet ile bunlara bir şey qandırasan. (Fikre gedir).
GURBANELİ (Birden asqırır ve yuxudan aydır) Perverdigâra19, insan özü öz evini bele yaxarmış.
Sohbetiniz ne uzun çekdi? (gözlerini ovur). İşi ne Heyif, çox heyif20 ki, bizim millet Peygember bu-
yere qoydunuz? Uşaqları oxumaga ğoyaq, ya yox? yurduğuna da emel etmeyir. Bele milletin âxırı puç
NİYAZELİ. Görmürsen mi, Hacı neler söy- olmaz mı? İnsan ki- oxumağa ve elme düşmen ola,
leyir? Sekkiz-doqquz il zehmet çekib Ömer'i oxu- onun geleceyi ne olmalıdır? (Fikre gedir). Ömer ne-
dubdu, amma indi deyir: "Peşiman olmuşam". hayetde ağıllı ve kâmallı2l oğlandır, amma bununla
GURBANELİ. Bax ha. Gerek ki, ay Hacı onun beîe atasının xoşuna gelmir. Zira ki, adam öl-
oxumağına xerc etdiyin? pulu qoyuna verseydin, dürmür, quldurluq22 etmir- karvan kesmir, hergâh
indi beş-altı sürü artıq qoyunun olardı. bele belâlara giriftar olsaydı, yeqîn ki, atası onu da
HACI ABDULLA. Bes nedir? Esline baxsan, kiçik oğlu kimi severdi. Bu qanacaqda23 adama söz
Ömer öz gücüne okuyubdur. Xülâse, ne deyim, heç qandırmaq mı olar? Ah! Canları çıxsm. Bir adam ki,
görmedim ki, oxuyandan biri ağıllı çıxsın. Sizi inan- öz xeyrini bilmeye, mene ne düşübdür özüme bu
dırıram ki, oxumaq adamı sefeh eyleyirio. (çubuq çekir). qeder zehmet verib qanımı xarab edem? (Fikre gedir
AĞAKİŞİ. Yazıq Hacı bunların hamisini gö- ve sonra eli ile başını tutur). Xeyr, men sehv etdim24.
rübdür, her ne dese doğrudur. (Berkden^). Mene vicdanım buyurur gerek düz yol-
HACI ABDULLA. Ay kişi, dünen deyirler bir dan azmış26 adamı düz yola getirim. 1894
Ermeni dığası11 Ömer'in üzüne qarlı olmayan söz-
NADİR ŞAH
KONU: Eser târihi mövzuda yazılıb. Sefeviler sülâlesine son qoyan27 diğer Türk esilli
İran padşahının-Nadir şah Efşar'm hakimiyyet başına gelmesi ve onun dövleti
möhkemlendirmek üçün gördüyü işler, saray çekişmeleri vs. tesvir olunur. Adi
haydutluqdan padşahhğa yükselen Nâdir ölkede qayda-qanun28 yaratmaq biri-biri ile
düşmençilik aparan29 dinî mezhebleri bir-leşdirmek, din xâdimlerinin30 dünyevî
hakimiyyete müdaxile3l etmesine son qoymaq vs. hâresinde32 planlar- qurur. Lakin o, öz
planlarında xalqa aralanmadığından saray e'yanlarinın qurduğu fitne toruna33 düşür,
hakimiyyet ehtirası neticesinde yegâne oğlunu kor etmek hâresinde emr verir,
heyatınm son günlerini dehşetli iztirablar içerisinde keçirir ve özü de sui-qesdin qurbanı
olur.
BEŞİNCİ MECLİS
Vâqe olur İsfahan'da. Nâdir'in iş otağı. Bir terefte İran bir daha görecek mi? Çetin. Sözü bir, üreyi saf,
üstünde kitablar. Otaq xalılarla döşenmiş. Mirze şir35 ürekli, aslan qüvvetli, vetenini seven, millet yo-
Mehdî oturub yazır. lunda can qoyan, sahibsizlere sahib, kömeksizlere
MİRZE MEHDİ XAN. Göresen bele bir vücudu kömek eden, yetimlere perveriş veren37 Nâdir heyf a
1. başka 2. hastalığı 3. günden güne 4. doğru konuşalım 5. yazık 6. eğer 7. şaşırıp 8. anlardınız 9. harcadığın 10. akıl-
sızlaştırıyor 11. çocuğu 12. kavga ettiğinde 13. dilekçe yazsın 14. kanın 15. aynı zamanda 16. selamette kaim 17. cahillik 18.
mümkün değildir 19. ey Allah'ım 20. yazık 21. olgun 22. eşkiyalık, haydutluk 23. düşüncede, zihniyette 24. yanıldım 25.
kızgınlıkla 26, sapmış, doğru yoldan çıkmış 27. son veren 28. kaide, kanun 29. götüren 30. adamlarının 31. müdahale 32.
konusunda 33. tuzağına 34. masa 35. aslan 36. yardımsız 37. yardım eden
ki, tez qocaldı. İndi düz qırx altı yaşı var. Bununla ba- NÂDİR ŞAH. Menim elimde heç bir şey çetin
xanda altmış sinnde qocaya oxşayırl. Ay zemane. deyil. İnşallah, hergâh Allah yar olursa, meq-
Kim deyerdi Nâdir bele tez davadan el çeker? sudime çataram!6. Dünen Rızâ Xan'ı gönderdim
Hazır dava adı gelende özgelerini gönderir. Axund Molla Eli Ekber'in yanma ki, indiden^ baş-
Âxırıncı Dağıstan davasından sonra çox teğyîr lasın xalqa nesihet etmeye. Bu gün gerek cavab ge-
tâpıbdır2. Doğru devirler: "Söz qılmcdan keskin tire. Vaxta ki, burada xalq hazır oldu, onda Os-
olar". Heqiqet beledir. Nâinsaf3 şexslerin sözleri, bi- manlı'ya yazmalıyam, tâinkiiö şert-şürutlarınıl9
qeyret, müftexir4 Xanların büxlü hesedleri Nâdir'e mene me'lum edeler.
çox te'sir edibdir. Heyder Xan cezasına catdı. Cefer MİRZE MEHDİ XAN. Allah xeyir versin.
Xan, Rızâ Xan, Mehemmed Xan-dövletin evvelimci NÂDİR ŞAH. İkinci fikrim budur-gerekdir.
adamları şahiddirler ki, Nâdir tâxtdan baş qaçırtdı, İncil bizim dile tercüme oluna.
amma indi haman bu şexsler Nâdir'in bâresinde MİRZE MEHDİ KAN. Qible-yi âlem. O ne
qeyri sözler danışırlar. Deyirler, güya Nâdir Sefevî
neslinin elinden selteneti güc ile aldı... Xülâse5, bu NÂDİR ŞAH. Dövletin menfeeti üçün. Her
âxır vaxt Nâdir'in ehvâlı xeyli perişandır, bir boş padşaha lâzım gelir qeyri tâyfanın20 dinini bilsin,
söz ile hâletden çıxır. Gör iş ne yere çatıbdn* ki, tâinki qeyri tayfa ile dinine müvafiq reftâr2l olsun.
menimle de hirsli danışır, vehalonki? menim xa- MİRZE MEHDİ XAN. Beli, qible-yi âlem. Fik-
tirimi çox isterdi. Kim bilir- belke menden de söz riniz gözel bir fikirdir.
düzeldib deyibler. (Fikir. Qapıya teref gelib baxır). NÂDİR ŞAH. Üçüncü fikrim-mollalarm
Heyhat8, bundan müqeddem9 sübhlO saat beşde, ixtiyârlarını22 azaltmaq... Hesab etmişem, bir ilde
altıda işe meşgul olardı, amma indi saat ondur- bu mescidlerden yeddi milyon manat menfeet alınır.
vaxtadek gelmeyir (Qapıdan baxır). Yox, gelir (Ka- Heç bilirsen- kimler mesref edirler.
ğızları götürür). MİRZE MEHDİ XAN. Xeyr, qible-yi âlem.
Nâdir elinde ağaç, şah pallarında^ hirsli yavaş- NÂDİR ŞAH. Mollalar ve axundlar23. Bu pul24
yavaş dâxıl olur. gerekdir dövletin xezinesine yığılsın, zira ki, xe-
zinede pul olmasa qoşun25 saxlamaq olmaz, qoşun
EVVELİNCİ GELİŞ olmasa veten saxlamaq olmaz. Veten gederse, mes-
cid de olmaz ve belke din de elden geder.
NÂDİR ŞAH. (Etrafına nezer yetirir). Mirze, Da- MİRZE MEHDİ XAN. Qible-yi âlem. Bes mol-
ğıstan davasını yazıb qurtaribsan mı? lalar ne ile dâlanacaq etsinler?
MİRZE MEHDİ XAN. Xeyr, qible-yi âlemi2, NÂDİR ŞAH. Evvela- bu qanundan sonra her
qurtarmağa az qalıbdır. tenbel mollalığa qaçmaz. İkinci, mollalığa lâyiq
NÂDİR ŞAH. Nece güne tamam olar? olan şexslere, dine revaç veren26 ulemâlara, İslâmm
MİRZE MEHDİ XAN. Qible-yi âlem, on günün qeyretini çeken axundlara mevâcib27 edeceyem...
erzindeis qurtararam. Esî metleb budur ki, mollanı öz ixtiyârmda qoy-
NÂDİR ŞAH (Hirsli). Yaz, yaz, tez qurtar, mamaq. Bir dövlet ki, mollalar ixtiyârında yaşadı,
mene lâzımsan (fikir) ol dövletde tereqqi28 olmaz. Çünki bir nece se-
MİRZE MEHDİ XAN. Qible-yi âlem, ne beblere göre molla qismi hemişe29 çalışır ki, xalq
bârede? qaranlıqda yaşasın... Daha doğrusu, dövlete dair
NÂDİR ŞAH. Bir nece daxiliyye işler var, bir qanunları bilmerre30 ruhanîlerden almaq gerekdir
nece qanunlar var. İsteyirem yazasan (fikir). Evvela, (fikir). Dördüncü fikrim budur: gerekdir menim pa-
fikrim budur ki, iki düşmeni birleşdirem, ba- dişahlığımda fegir ve sâiP1 tâpılmaya,32 megerinki
rışdıram. elsiz, ayaqsızlardan başqa. Bir dövletin ki, feqiri,
MİRZE MEHDİ XAN. Qible-yi âlem sağ olsun, saili çox oldu, o dövletin tez puç olmağına ehtimal
anlamıram. var. Xülâse bu minval33 başımda çox fikirler var
NADİR ŞAH (Acıalı). He. He. Elbette, adam (fikre gedir). Ümidvâram ki, bunlar hamisi düzele.
demirem. İki düşmen, ye'ni iki mezheb. Ne üçün Bu gün Rıza Xan'ı gözleyirem axunddan cavab ge-
fikre getdin, yoxsa yene başa düşmürsen^? tirsin. Gerek ki, gelen odur.
MİRZE MEHDİ XAN. Beli, qible-yi âlem. İndi Rıza Xan dahil olur.
başa düşdüm.
NÂDİR ŞAH. Doğrusu şie, sünni adı eşi- İKİNCİ GELİŞ
debilmirem. Gerek bu iki mezheb birleşe. Ne se-
bebe? Menfeeti nedir? Onları sonra deyerem. RIZA XAN. Qible-yi âlem, fikrinizin hamisini
MİRZE MEHDİ HAN. Doğrudur, qible-yi beyan etdim, amma...
âlemin elinde her şey âsandır!5. Amma... bu iki NÂDİR ŞAH (Acıqh). Nece amma? He, de
mezhebin birleşmeyi çetindir. görüm.
1. benziyor 2. değişmiştir 3. insafsız 4. övünen 5. kısaca 6. varmıştır 7. halbuki 8. eyvah 9. önce 10. sabah 11. giysisinde
12. âlemin kıblesi 13. sonunda 14. anlamıyor musun? 15. kolaydır 16. isteğime ulaşırım 17. şimdiden 18. öyleki 19. şart-şurtlarımı
20. başkalarının 21. uygun hareket etsin 22. imtiyazlarım 23. hocalar 24. para 25. ordu 26. değer veren 27. aylık 28. ilerleme
29. daima 30. tamamıyla 31. dilenci 32. bulunmasın 33. bu suretle
RIZA XAN. Qible-yi âlemin gözel fikirleri nışa- bilmir, ağacı yere vurur). Durma, bu saat pad-
axunda xqş gelmedi. şah buyruğuna emel et. (Rıza Xan çıxır). Mirze, bu
NÂDİR ŞAH. Xoş gelmedi? men istemirem saat sultana kağız yaz ki, men xahiş? edirem
özünül buraya çağırtdırım, tâinki menim yanımda umumi xeyirden öteri iki mezheb birleşe, eşitdin?
qorxusundan beli deyib gedende yene öz bildiyini (Ağacı yere vurur). Men göstererem o mel'un8 müf-
eleye. İndi ki, bele oldu (ağacı yere vurur), bu saat de texorlara.
görüm ne üçün xoş gelmeyir? MİRZE MEHDİ XAN. Beçeşm. (Nâdir Şah
RIZA XAN. Qible-yi âlem . Deyir ki- men ava- çıxır). Beli az, 9düşmen vardı. İndi mollalar. Bun-
münnasdan2 qorxuram, bir söz bu bârede3 da- ların qabağmda dayanmaq mı olar? bundan mü-
mşsamx evimi qaret4 ederler. qeddemlO yene menden söz eşidirdi, amma indi
NADİR ŞAH. Ay bîçâre. Canından qorxmur- artıq söz danışmaq olmayır. İnsâfen başındaki fi-
evinden qorxur. İndi ki, bele oldu (hirsli) bu saat kirler ne gözel fikirlerdir, ne gözel qanunlardır.
gedib buyruq verersen başını kessinler. Dinerexne5 Bunlar hamisi dinperestlik ve milletperestlik
salan mollaların perestârıı6 olan Süleyman Xan'ı nişaneleridir. Amma heyfall, anlamayırlar...
hebse salsınlar, (hirslenib ayağa durur- kirşinden da- 1899

BEDİİ NESRİ
BAHADIR VE SONA
(Roman)
KONU: Romanda Azerî Türk'ü, universitet telebesi Bahadırla Ermeni qızı
Sona'nın me-hebbet macerası tesvir edilir. Bahadır ve onun meslek dostu Sultan öz
milletlerini, dinlerini ürekden sevirler, milleti ireli aparmaq üçün yollar arayırlar. Lâkin
Rus tehsili alanların da ek-seriyyetinin savadsızlar*2 kimi milletin qayğı ve
problemlerinden uzaq olduqlarını, Batı me-deniyyetinin yalnız zahiri cehetlerine
yiyelendiklerini aşkâral3 çıxarırılar. Bu fonda Bahadır Sona'nın simasindal4 özüne yeni
bir meslek dostu tâpır. Lakin dini ferqler onların biri-birine qovuşmalarına imkân
vermir. Bahadır özünü öldürür, Sona delixânaya!5 düşür.
Bu sözlerden sonra qapı açılıb te'rifi âsimânalö adama vereceyem ki, evde heç bir şey etmesin.
bülend olmuşi? nazenin^ dâxil oldu. Men ayağa Uşaqlardan öteri ayrı qulluqçu saxlasm29, ev iş-
durub baş eydim, sonra biri-birimize el verdik. Qız lerinden öteri de bir ayrısını. Qızı da anasının söz-
meğrurluqla baxdı, bununla bele men dedim: lerini tesdiq edende doğrusu men sebr etmedim,
-Çox şâdami9 ki, Müselmanda da sizin kimi hazırlaşırdım getmeye, ancaq gâh övretin, gâh eri-
qızlar var. nin te'rifi meni bîixtiyar30 saxlayırdı. Âxırda fürset
Menim bu sözlerime "mersi" deyib başladı me tâbıpSi dedim: "Siz gerek çalışasınız ki- qeyriler de
nimle Rusça danışmağa20. qızlarmı oxumağa versinler, ona göre lâzımdır ki,
-Yaxşı, sonra? onlarla elaqeniz ola, tâ qızmızm terbiyesini görüb
-Daha ne sonra? Beh'21, bununla sohbeti onlar da qızlarmı qoyalar oxumağa". Gör övret
baş-ladıq. Men Türkçe sual edirdim, qız mene mene ne cavab verdi: "Biz, -dedi- doğrusu her
Rusça cavab verirdi. Qız menimle danışdıqca er- adamla oturub-durabilmirik. Qızım da bu vaxtadek
övret biri-birine baxıb lezzet aparırdı. Menim Tiflis'de heç bir qızla dostluq edebilmir. Ondan
"Elmlerden hansı22 xoşunuza gelir?" sualıma qız öteri32 ki, onlar ne oturmaqlarını bilirler, ne dur-
"Fireng dili" deyib menden soruşdu: "Siz maqlarmı. Ve bir de lâyiq deyil ki, bele me-
Firengce bilirsiniz mi?". Cavab verdim ki, beli. deniyyetli qız ele adamlarla durub-otursun".
Qız başladı sohbeti Firengce. Bir az söhbetden sonra Âxırda menim: "-Türkçe yazmaq, oxumaq bi-
zarafatca23 Fireng dilinde soruşdum ki, ere getmek lirsiniz mi?" suahma qız cavab verdi ki, 'Türk dili
isteyir mi ve ne meslek sahibine getmek 2isteyir? nedir ki- ona gözel vaxtımı çürüdem ve neye
Cavab verdi ki, "Hamıdan artıq efsere 4". Bu lâzımdır?..." Bu sözler menim qanımı dahi xerab eledi,
sözden sonra başımda od parıldadı. Çünki bunlar ile davam getirebilmedim, xudahâfiz33 deyib çıxdrm.
dost olmamışdan mü-qeddem25 oxumuş Tiflis Sultan bu sözlerden sonra Bahadır'a baxıb
qızlarmm bâresinde çox şey eşitmişdim ve qız bu
sözleri deyenden sonra daha şekkim26 qalmadı. onun bu bârede34 sözünü gözledi:
Menim sözüme: -Bes35 bele. -Bahadır fikre gedib dedi. -Gör bir
-Doğrudur, bizim qızlar oxuyurlar, amma ge- sen özün Türk qızı olasan, öz dilini Beyenmeyesen.
lecek zindegânlığa27 da gerek hazırlaşsmlar, yine Özün Türk övreti olasan- 20 il bundan müqeddem
uşaqlara terbiye vermek, ev işlerini görmek gelecek sade Türk külfetinden36 çıxasan, indi... Türk qızları
ananın borcudur. ancaq efsere getmekden ve fireng dilini bilmekden
Anası cavab verdi ki, xeyr, bizim qız elini isti öteri ve öz dilini, milletini düşmen tutmaqdan öteri
sudan soyuq28 suya vurmaz. Ere verende ele medeniyyetin dalınca3? gedirlerse, heç getmeseler
1. kendini 2. halktan 3. konuda 4. talan 5. kötülük 6. dalkavuk 7. temenni 8. lanet olan 9. önünde 10. onca 11. yazık ki
12. cahiller 13. açığa 14. çehresinde 15. tımarhane 16. gökyüzüne 17. yükselmiş 18. güzel 19. mutluluk 20. konuşmaya 21.
evet 22. hangisi 23. nazikçe 24. zabite 25. önce 26. şüphem 27. hayata 28. soğuk 29. hizmetçi tutsun 30. gayri ihtiyari 31.
bulup 32. ötürü 33. Allah kerim 34. konuda 35. veter 36. Kişiliğinden 37. arkasmca
yaxşıdır. Bahadır fikre gedib durdu otaqda gezmeye. milletin hem bedenine, ve hem ruhuna terbiye
-Bele fikirde, -Sultan başladı,- bir bu qız deyil. vere. Ve bir dilin o vaxt qiymeti olar ki, o dili
Tiflis'de ve qeyri yerlede oxumuş qızların ekseril me- telim? verenlerde qeyret, insaf ola. Mekteblerimize
işete2 ve zindegânlığa bu tövr baxırlar. Sultan sözünü baxırsan:yüz ilden qalma qayda-qanunla8 ders9 ve-
qurtanb Bahadır'a nezer yetirdi. Bahadır'ı ise Sultan'ın rirler... İnşa yazılarımıza baxırsan "elfazlar " o
sözleri derinden-derin fikre apardı. Bahadır öz qeder gözlerini kor edib ki, esil meqsûdi yaddanlO
Sona'sını yâdına salıb "-Aferin, millet." -dedi. Sultan unudublar. Ve bir neçesi dahi öz hissiyyatını qeyri
bunun sözlerini yaxşı3 başa düşmeyib4 dedi: dilde qeleme getirir. Bunlardan sual etmeli ki- ey
-Ah, milletin evi ymlıbdır. Her milletin qabağa ağlını ne yere serf etmek bilmeyen bîçâreler. "Hi-
getmeyine bâis evvel övretdir. İndi bu tövr nezerli tayi millet üçün Türk dilinde yazmağın ne men-
qızlardan biz ne gözleyek? Bunlar gelecekde ana ola- feeti?". Hekim azaraiı göre gerek dava versin.
caqlar. Bîçâre Türk balalarına ne terbiye verecekler? Yoxsa bu meymunl2 emelini sevenler fikir ediler ki,
Elbette, uşaqlar temiz olacaqlar, her bir edebi öy- öz bime'na, puç yazdıqları inşalar her iki terefden
renecekler, bilecekler, dans öyrenecekler, Firengce aferin alsınlar... Nâxoşun ruhunu temizlemekdense
donquldanacaqlar5, amma öz dillerini neinki bil- qarmnı temizleyirler. Yazdığınız inşalara bu yazıq
meyecekler ve hetta istemeyecekler bilsinler? Çünkü milletden aferin gözlemeyin. Çünkü millet ne qeder
Türk "Madonnaları" terbiyeni ele verecekler. kor olmuş olsa, başına deyen toppuzu hiss edir.
-Beli -Bahadır cavab verdi. -Bir dilin qedrini Bu sözlerden sonra Bahadır Bey ah edib fikre
millet o vaxt bilir ki, haman dilde yazılan inşalara getdi...
1896
MAKALELERİ
TEATR BARESİNDE BİR NECE SÖZ
(Makale ve Nitqleri. C. I. Bakı-1971)
Komediya-Yunan sözüdür. Qediml3 vaxtlarda bağa getmeyibdir29. Hansı millet ki, qabağa gedib
komediyanı Yunanlar gülüş üçün çıxardırlardı. (Her teraqqi edibdir ancaq elmin gücüne xoşbext olub-
bayram günü camaat seherin kenarına cem olub dur. Amma o millet ki; ümidini qılmca bağlayıb,
vaxtlarını xoş keçirmekden ötrü cürbecüri4 mezeli hemişe30 zelâletde bulunubdur. Henüz zelâletde qal-
şeyler çıxardırlardı). Bu âxır vaxtda komediya çı- mış milletlerden biri de bizim Müselman milletidir.
xarmaqdan esil meqsed terbiyedir. İnsan çox vaxt öz Bir dürüst nezer edek bizim zindegânlığımıza. Oğur-
zindegânlığmdal5 özünün ve qeyri şexsin qü- Iuq3l, quldurluq32, adam öldürmek ve cürbecür
süratınıiö görmür ve yâinki hiss etmir. Amma ko- yaman hareketler bizden baş verir.
mediya çıxardanda bunların hamısınınl? yaxşısınıi8 Doğrudur, bu tövr bedbextlik her milletin ara-
yamandan!? seçir ve mümkün olan qeder çalışır ki, sında olubdur, 3
ancaq onlar bizden tez başa düşüb
yaman sifetleri özünden redd etsin. Bizim Mü- elmin dalınca 3 gedibler ve zülmetden xilâs olub34
selman arkadaşlarımız teatra çox da heves etmeyib işıglığa35 düşübler. Amma biz hele qeflet yuxusuna
fikir ediler ki, o kamediya ki, oynanılır, ancaq gülüş mübtela olmuşuq.
üçündür. Bu fikirde olanlar çox sehv edirler, çünki Heç ata-ana isterler mi uşaqları bedbext ol-
komediya zindegânlığmın âyinesidir. Biz teatrda öz sunlar? Heç istemez ki, oğlu qazamatda36 illerle çü-
qüsarıtımızı görüb, elbette, çalışırıq ki, özümüzü rüsün. Amma çifayda37 bunların hamisini görürük
yaxşı adamlara oxşadaq ve pis adamlardan kenar ve gözlerimizden qanlı yaşlar tökülür. Bes lâzım
olaq. Teatr böyükler üçün bir növ mektebdir. Nece gelmir mi ki, bu derdin dermanını tâpaq? Ne vax-
ki, uşaqlar mektebde gözel şeyler exz edirler, elece tadek qoca ata-analarımız sudlara düşecekler?
de bizler teatrdan gözel sifetler exz edirik. Günah kimdedir? Beyem38 günah qazamatda çü-
Bu günkü teatrm iki nef'i var: evvela budur ki, rüyen uşaqlarımızdadır? Xayır. Günah özü-
nece ki, qabaqda zikr olundu, zindegânlığımızda müzdedir. Vaxtında lâzım olan terbiyeni vermeyib
olan qüsuratı gösterir... Teatrımızın ikinci menfeeti öz elimizle uşaxlarımızı oda yandırırıq. Bes bu bile-
budur ki, bundan yiğılan pul bu il xerc olunacaq bile ne üçün uşaqlarımıza ele perveriş39 vermeyirik
Müselman uşaqları üçün bir mekteb binası qoy- ki, nadanlığın40 elinde xilâs olsunlar?
mağa. Me'lum ola ki, her cend23 bir zaman dünyevî Nece verek terbiye? Halbuki özümüzde lâzım
elmler Müselman arasında intişâr tâpmış24 ise de, olan terbiye yoxdur. Beli, gerekdir biz özümüz
sonradan bir nece sebeblere göre elmimiz elden uşaqlarımıza lâzım olan terbiye verek, ta onlar da
çıxıb yavaş-yavaş insanın ruhunu ve bedenini sa- gelecekde öz uşaqlarını cürbecür belâlardan sax-
lamat saxlayan25 şeylerden iraq düşüb indi lasmlar. Terbiye dexi ancaq elmin gücüne olar. Ona
zelâletde bulunuruq26. Tevârixe27 nezer etseniz, göre gerekdir mekteblerimiz ola. Hezârat4l; gene
ye'ni keçen milletlerin baresinde oxusanız, yeqîn tekrar edirem, mekteb, mekteb. Bizi ancaq mekteb
edersiniz28 ki- heç bir millet qılmc ve tüfeng ile qa- nâdanlıqdan xilâs edebiler.
1899
1. çoğunluğu 2. geçime 3. iyi 4. anlamayıp 5. söylenecekler 6. eserler 7. öğretenlerde 8. kaide-kanunla 9. sözler 10. hatırdan 11.
derde 12. maymun 13. eski 14. çeşitli 15. hayatında 16. kusurlarını 17. hepsinin 18. iyisini 19. kötüden 20, yamlmıyorlar
21. benzetelim 22. alırız 23. her ne kadar 24. yayılmış 25. koruyan 26. zelil olmuşuz 27. tarihlere 28. anlarsınız 29. ileri git-
memiştir 30. her zaman 31. hırsızlık 32. eşkiyalık 33. arkasından 34. kurtulup 35. aydınlığa 36. cezaevinde 37. ne fayda 38. meğer
39. terbiye, eğitim 40. cahilliğin, kabalığın 41. efendiler, büyükler
IDILBOYU TATARI İdil meğrurdur, milyonlarca insana yem verib
de besleyir, qabağmda17 heç bir şey davam etmiyir,
Keçen günler umum Rusiya'da yaşayan Mü- açıb-daşır, tutduğu bir yol ile gedir.
selmanlarm mühüm bir milli bayramları Qaf- İlminskilerin, Pobednosovların zeherli
qazlılar üçün sessiz-semirsizi keçdi. İdil boyu ya- oxlarına yüz illerle davam edib de milliyyetlerini
şayan Tatar qardaşlarımız Tatar metbuatınm2 on bu vax-tadek mühafize eden Tatar milleti meğrur
yillik bayramını yapdılar. Feget bele bir eziz milli olmasın mı? Yoxsa deyeceksiniz: milliyyetlerini
bayram nedense sessiz, qurultusuz keçdi. Bir te- mühafize edib de tereqqi yolundan uzaq düşdüler?
refden buna efsûs edirik3, çünki metbuatm on illik Yox. Min defe yox. Yirmi qraduslu soyuq qışda
bayramını bütün Rusiya'da yaşayan Müselmanlar İdil kenarına gedersiniz ise böyük, geniş İdil'i
lâyiqince bayram etmediler. Ye'ni bu umum Mü- görmezsiniz, bütün İdil qalm, buzlu buxoyl8 ile
selmanlarm bayramı olduğu halda hamı* bir qüv- saxlanıb, üstü qalm, yumşaq qar ile örtülüb. İdil ne
vetde onu hiss etmedi, böyle bayramlara bir nece olduğunu bilmeyen bir şexs böyle bir vaxtda İdil'in
ay müqeddem5 hazırlaşmaq gerekdir, müeyyen bir böyük, geniş bir çay olduğunu da bilmeyecekdir.
yer, müeyyen bir vaxt te'yin etmek gerekdir. Feqet qış qeder, bütün dünyaya can veren yaz
Doğrudur, on il ömür metbuatımızm he- geler. İdil tamam gözelliyi ile buzlu qarm berk*9
yatmda uzun bir ömür deyilse de, bununla bele yüz buxovundan xilâs olub qarın altından çıxar ve gene
illerle lâl6 yaşanmış bir milletin on ilde açılmış de meğrur her terefe baxar, baxıb da dâimi kir-
dilinin meyvesini görmek ve hiss etmek lâzımdır. darını20 bildirer.
Diğer terefden, Tatarların gürültüsüz bayram Öyle de Tatarların heyatı-1905-ci iledek Tatar
etmesine men teeccüb etmirem7 ve Tatarlara ya- milleti İlminskilerin buxovları altında saxlanıb qar
raşan bir hereketdir; bunlar çağırmaq, bağırmaq evezine2l üstlerine ağ kefer çekilmişdi.
şevmirler, bunlar İdil boyunda yaşayıb da, güya Tatarların kirdâr-ı bedeni, ruh-i hissiyyatı,
İdil'den terbiye almışlar. Bir baxınız, diqqet ediniz bütün heyatı bu kefenin altında hezin-hezin nefes
İdil çayına. İdil heqiqetde axırsa da, Gur çay kimi alırdı. Zahirde İdil qış fesli22 müveqqeti23, cansız,
qıjıldamayır8, guruldamayı^, köpüklenmeyir, ses- hereketsiz nezere gelen kimi Tatar milleti de
siz, semirsiz, böyük, geniş, mülayim, gözel, zahirde me'nasız bir heyat sürmekde bulunurdular.
meğrur İdil müdâmW hereketde bulunur, bu İdil öz baharını gözleyen kimi Tatar milleti de
mülayimi ı, sessiz İdil milyonlarca insanlara heyat kendi "baharını" gözleyirdi.
vermekde iken böyük bir deryanın en böyük ve 1905-ci ilde "bahar" geldi. İlminskilerin ge-
gerekli bir damarı da hesab olunmaqdadır. lemleri sındı24, ağızları yumuldu, illerle bes-
İşte Tatarlar da bu on illik erzinde müdâm he- ledikleri acı, zeherli vicdansız fikirleri mehv oldu.
reketde bulunub sessiz-semersiz milyonlara Tatar buxovundan biraz xilâs olub kim ve ne ol-
me'nevi bir heyat vermekde olub bütün Rusiya duğunu gösterdi ve gösterir-Tatar tereqqiden qaç-
İslâmlarmm böyük istiqbalımn işıqlı bir hissesi ve mayırdı. Feqet Tatarlıq mehv olmağından qaçırdı.
hissli bir damarı hesabmdadır. Tatar yaşamaq isteyirdi, ölmek istemirdi, Tatar
İdil hamari2, mülayimdir, yavaş-yavaş axıb da töhfelerini25 meydana getirmek isteyirdi.
geniş simasını hamı üçün açıbdır. Eceba, Tatarların Rusiya'ya gelmekleri Ru-
Ah, bu Tatar milletinin sinesini bilirsiniz mi? siya'nın tereqqisine mane olduğu iddia edilirse (ke-
Paraxod İdil'in sinesini yarıb gederken özünden çenlerde Bakü'de Ieksiya26 oxuyan bir nefer Ru-
sonra bir iz qoyur mu? siya'nm medeniyyetce geride qalmasma olan
Tatar sinesine, çox miller uzandı. İlminskiler sebebler cümlesinden biri olaraq bele bir iddiada
bu sineni yarmaq istediler, bu sîneye çoxlu oxlar bulunmuşdu) bu yüz illerde Rusiya Tatarlara hankı
vurdular, feqet İdil'in sinesi müdam hamar qa- bir tereqqi27 yolu gösterdi? Bir milletin
larken bir yol tutub hezin-hezin axan kimi Tatar milliyyetini, hüququnu mehdûd etmek28, ata-
sinesi de yüz illerle dehşetli sedâmelerelS davam babasını unut-durmaq, bütün heyatmı min illerle
edib teğyîr tapmamış^4, idil gözeldir. İdil ne gö- qar altında sax-lamaq tereqqi yolu mu?
zellikde bir çay olmağını görmek isteyirseniz ise Yox, Tatar tereqqiden qaçmayır. Tatar'ın beyni
İdil boyu seyahet ediniz. İdil'e, Jiguli dağlarından yüz illerle qaplanıb qalıb da, hissli üreyi dâim dö-
baxınız. Ah, ne gözel menzere. Tatar milletini bil- yünmektedir, hüquqi pâyimal29 olmuşdursa da, is-
mek üçün Tatarlar arasında yaşamaq gerekdir, tiqbâlı seadetdedir.
bunlara yavuql5 gediniz, ruhlarını oxuyub an- Budur, hazır gözeçarpan heqiqet. Zaqafqaz
layınız, düşününüz, tarixi neğmelerini eşidiniz, o Müselmanları yirmi il bundan müqeddem30 "te-
vaxt Tatar ne gözel bir millet olduğunu hiss eder- reqqi" yolunu qebul ediblerse de, indi Tatarlardan
siniz. Doğruluq insanda gözel sifet ise bu gözel si- qeri qalmaqlarmı da anlayır ve düşünürler...
feti Tatarlarda görersiniz. Öz arasında yaşayıb ter-
biye tapmış Tatar yalan bilmez desek de yararlö.

1. sessiz-sedasız 2. basınının 3. üzülüyoruz 4. herkes 5. önce 6. suskun, dilsiz 7. şaşmıyorum 8. çağlamıyor 9. coşmuyor 10.
devamlı 11. yumuşak başlı 12. düz 13. vuruşlara 14. değişmemiş 15. yakın, dost 16. doğru olur, yaraşır 17. önünde 18.
bukağı 19. sert 20. kabiliyetin 21. yerine 22. mevsim 23. geçici bir süre 24. kırıldı 25. semere 26. tıp 27. ilerleme 28.
sınırlamak 29. ayaklar altına alınmış 30. önce
İDİL ÇAYI insanlar, bunlar hamisi güya menim mehebbetimi
(c. I, s. 106-109) teleb edirler.
Feqet bir az keçmir, gördüyünüz ve mehebbet
Ne gözeldir bu İdil çayı. Hacıterxan dairesinde bağladığınız menzere teğyir tapiri odur böyük bir
bu çay daha gözel nezere gelir. Bu dairede bina paroxod5 "tappıldaya-tappıldaya" var gücü ile
çaymı, ya bir uzun göl, ya bir deniz desek de ya- gedir, gedir de Edilin hamar6 üzünü çaxnaşdırır7.
raşır. Heqiqet, çay axar suya deyirik, deyilmi? Zorba lepeler paroqodun her iki terefinden
Hacıterxan dairesinde onun haraya axmasını ancaq "şşş" sesleri ile bir birlerini qovurlar. Rastlarına
su üzünde üzen taxta parçalarından, samandan ve gelen ufacıq qayıqları "ölüm çanaqlarının" ucun-
qeyri suda üzen şeylerden bilmek mümkündür. dan bir nece ersin yuxarı tullayırlar8. Dağın ba-
İdil, heqiqet axırsa da, Kür ve Terek kimi şından bir uçuruma düşen şey kimi balıqçılar bu
qıjıldamır, küyüldemir, köpüklenmir. Sessiz- ölüm çanaqlarmda gah yuxarı qalxırlar, gah birden
semirsiz, böyük geniş, hamar, gözel, mülayim, quyaya benzer iki lepe arasına düşürler. Fikir edir-
meğrur İdil müdam hereketde bulunursa da, gah sen: budur qayıqçılar hazır suya qerq olacaqlar.
vaxt suyun üzünde şişeden yapılmış köprü kimi Menzerenin bele bir teğyir tapmağı halımızı büs-
nezere gelir. İdil bu haletde xüsusen gece Ay ışı- bütün deyişir, size layla ve'd eden tepeciklerin eve-
ğında daha ziyade gözel görünür. Ay ışığında zine zorba, dehşetli, hirsli lepeler, paroxodun suyu
suyun nazik, nezaketli xırdaca lepeleri1 üreyi saf, yarıb iti getmeyi, balıqçıların tehlükeli halları, ses,
ruhu temiz, tamam vücudu mehebbetle dolmuş bir gurultu, fısıltı sizi alemi-rö'yaden gene meşeqqet
gözelin şefqetli, mehriban gözlerine benzeyir. Bu alemine salırlar, gene eski fikirler, gene muharibe,
gümüş şefeqli lepeceklere diqqet ile baxımz: biri gene heyatı hifz ederken heyatı puç etmek, gene de
batır evezine bir qeyrisi şeteqlenir, güya utancaq tereqqi-tenezzül, büğz, hesed, kızb, gene de qanlı
bir gözel gah size baxır, gah yere... yaşlar, şad, xürrem qehqeheler, gene de açlarından
Ah bu gözlerde olan nezaket, mehebbet, his- quru yerde zarzar edib can verenler-qaz etile plov
siyat hansı bir ezade olabiler? Bele bir gözlere diq- yeyib qu balış üstünde istirahet edenler gene millet
qet ediniz: sizi sözsüz de'vet edir, sizi dünya me- namine işleyib milleti satanlar...
şeqqetinden, müdam müharibeden bir nece saat Ah, gözel İdil. Men bu fikirlerden bir nece saat
xilas etmek isteyir. Siz gedirsiniz, yaşıl ot üzerinde azad olmaq istedim, ruhum, bedenim, beynim tebii
eyleşip gah buludsuz göye baxırsınız, gah bu 0x yornuq isterken men senin nazik, nezaketli le-
kirpikli gözlere. Sözsüz, fe'lsiz biri-birinizi dü- peciklerine penah getirdimio... Sen?
şünürsünüz, geyri bir haletde bulunmağınızı his-
sedirsiniz...
Bele bir haletde dünya meişetini, saatda qel- EL HEYATININ SEADETİ ELDEN ASILIDIR
binizi pozan, qanmızı xarab eden işleri bilmerre (c.I,s.149-150)
unudursunuz, unudub da "eceba, bu halet, bu lez-
zet ne üçün hemişe müyesser deyil?" deyib fikre Geceler yorgana bürünmüş, quru yerde dü-
gedirsiniz... kanlar qabağında növbelerde yatanları gördünüz;
Bu gümüş şefeqli nazik lepecikler de sizi me- gündüzler uşaqlarını evde sahibsiz qoyub üç-dörd
hebbet alemine de'vet edir. Bunlar güya deyirler: girvenkel2 kartofl3 üçün yüz, iki yüz növbede du-
besdir2 meşeqqetde, zahmetde bulunduğunuz. ran arvadları hazırda görmekdesiniz. Feqet bu kü-
Tamam gün xidmetde bulunan e'zaları rahet edi- çedei4 yuxulayanların, bu növbede duran ar-
niz, mehebbet ne olmağı düşününüz. vadladın evlerinden, bu evlerde tökülen qanlı
Ah,ne gözel menzere. Ne gözel alem. Diqqet yaşlardan, aclıqdan merez tutmuş şam kimi eriyen
ile baxıb da qulaq asınız: bu nazik lepecikler neler çılpaq bedenlerden, körpe balaların dadsız, südsüz
söyleyirler? Nece şirin neğmeler oxuyurlar...Ana ana emceklerini hirsle bıraxıb bağırmaqlarmdan xe-
balasını "layla balam, layla" sözleri ile rahat edir. beriniz yoxdur zenn edirem.
deyilmi? Siz de gerdişi3 sevirsiniz ise haman lay- Bes bunların istiqbalım nezere alırsmızmı? Bir
lanı bu tepeciklerden eşidirsiniz... gün çörek tapıb iki gün çöreksiz qalanlar, hefteler
Üreyiniz aramla döyünür, ruhunuz artıq de- ile et görmeyib, suya quru çörek doğrayıb doğ-
recede lezzetde bulunurken, fikir edirsiniz: eceba, ramac ile gün keçirenler, bu ana südüne mehrum
başımda tam gün dolanan qara fikirler, üreyimi her qalıb çay-çörek ile boy atan balaca uşaqlar, bu hele
saatda iztiraba salan işler harada qaldılar? dünya üzü görmeyen, ac analar qarnmda beslenen
Tamam vücudunuz ile gerdişe tabe olub da balalar. Bunu da düşünürsünüzmü?
öz-özünüze deyirsiniz: men sevirem, men hamını "Sağlam bedende sağlam ruh olar". Hazır bu
sevirem. yemek-içmek ile, bu dolanacaqı5 ile sağlam beden
meydana getirmek mümkünmü?
Canlı, cansız şeyler, bu oturduğum qayıq, bu
qayığm dörd etrafmdadakı balaca lepecikler, bun- Boy atan uşağın bedeni müeyyen eczalara
lara işıq salan Ay, o üstümde batan yıldızlar, o ke- möhtacdır. Körpenin sümüyülö ve bunun ber-
narda gezen heyvanlar, bu heyvanlara sahib olan

1. dalga 2. yeter 3. gidişat, mevcud durum, vaziyet 4. değişmek, değişim geçirmek 5. buharlı gemi 6. uykulu 7. karışmak
8. atar, fırlatır 9. yerine 10. sığınmak 11. sıra, kuyruk 12. bir ağırlık ölçüsü 13. patates 14. sokak 15. eelir seviyesi, geçinme,
esas gelir 16. kemiği
kişmeyi üçün ana südünde müeyyen eczalar la- varsa, o da heqiqite nahaqdan seçen, doğrusu ya-
zımdır. Çolaq, eyriqıç, eyriqol, eyribel, bütün be- landan ayıran insana mexsus düşünecek olubdur.
denden zeif, vezli, veremli, bir gün yaxşı on beş Heqiqi heyat ne olduğunu arayan bu dü-
gün baş ağrısından yer tapmayan uşaqlardan ne şünecek insanın yerişine, onun yaradıcı qüvvesine
gözleye bilerik? Mektebe, senete yaramayan bu za- xüsusi bir yol açdı ve insan baresindeı3 bu vax-
vallı millet balaları camaatın hansı işine ya- tadek cari olan tesevvür büsbütün deyişildi, ye'ni
rayacaqlar? "insan kime deyerler" meselesi qeyri bir nöqteyi-
Davasız, müdam naxoş, ağrılardan ah-zar nezerle meydana qoyuldu.
eden bir bedende, eceba sağlam ruh ola bilermi? Meselen, katolik mezhebinin tesevvürünce
Bunların hamısıi nezere aldıqda ve dü- insan "müqeddes" bir zat hesab olunurdu, ye'ni
şündükde umumi camaatın ve ya bir milletin ve ya insan dünyanın her bir şeyinden el çekib ra-
bir dövletin istiqbalı haqqmda "peyğemberlik" züniyaza meşgul olmalı idi...
etmek de çetin deyil. Siz deye bilersiniz ki, bu mü- Hemin bu meselede Misir dervişleri daha ar-
veqetidir, müharibenin semeresidir, müharibeden tacaq ireli getmişdiler. Onların tamam ömürlerinde
müqeddem2 bu heyecanlıq yox idi. ŞeksizS, mu- gördükleri iş bundan ibaret idi: quru ağacı quma
haribe böyük rollar oynadı, oynayıb da gör- basdırırdılar ve her gün suvarırdılar.Bunların bu
mediyimiz, daha doğrusu, görmek, eşitmak is- tövr hereketleri, elbette, insanlara bir menfeet ver-
temediyimiz yaraları, naleleri indi gözümüz ile mirdi; çünki ağaç bitmirdi ve meyve getirmirdi. Bu-
gördük, eşitdik. Müharibeden müqeddem zir- nunla bele öz alemlerinde müqeddeslik derecesine
zemilerde4 aclıqdan can verenler indi küçelerde çatmaq üçün bu da bir yol, bir vasite idi. Heqiqet,
can verirler. Müharibeden müqeddem heftelerle hazırda biz bir şeyi başlayanda evvel öz şexsi xey-
xörek tapmayan analar yaman havalı qaranlıq rimizi nezerde tuturuq; onra bizim gördüyümüz iş-
yerde yene de şit-küt uşaqlar doğurdular ve bes- lerden qeyrileri de menfeetberdar olurlar. Demek
leyirdiler. Feqet bir görmürdük ve görmek is- ki, başladığımız işden ibtida, biz maddi menfeet
temirdik. gözleyirik, ye'ni bir işin meydana gelmesile cismani
Bu fegir, kasib zehmetkeşler hem müharibeden teleblerimize yol verib diğer terefden şuurla ru-
müqeddem ve hem muharibe içerisinde hemişe zil- humuz unudular. Misir dervişlerinin quma quru
letde, meşeqqetde yaşayıb yoxsulluqda terbiye ta- ağaç sancıb14 her güns ulamaları insaniyyete heç
pırdılar ve bu yaşayışın, bu terbiyenin semerisini bir cehetden menfeet vermirdi. Bununla bele der-
görmek isteyen görür idi ve bunun elacmı arayır vişler bir cehetden meqsedlerine çatmaq üçün yol-
idi. larını asan edirdiler; bunlar "insan müqeddes bir
Feqet ne dövlet, ne bu zehmetkeşlerin qabarlı6 zatdır" idealına yeriş ederken quru ağacı günde su-
elleri ile para toplayan sermeyadarlar ve ne de layıb ondan özleri üçün bir menfeet gözlemirler,
Allah yoluna hemişe de'vet eden ruhaniler bunların nefslerini mürurla öldürürken, ruhlarını bir yola
zelaletden, qaranlıqdan xilas olmaları üçün bir yol qüvvetlendirirdiler ve "müqeddesliye" çatmaq
açmırdılar. üçün bu yolla özlerine terbiye verirdiler.
Yene nicat yolu arayan fehle7, zehmetkeş oldu. İnsanın felsefesi buna ellebette, kifayet ede bil-
Özü öz derdine elac taptı. İnsafsız "hö- mezdi. Keçineceyini tebietden asılı gören insan her
rümçeklerden" xilas olmaq8 üçün füqera zeh- addımda haman tebietle mübarizedelS olarken
metkeşler toplaşıb bir ittifaq düzeltdiler... qeyri bir yolla heyatını sürmeye mecbur idi.
Evvel Kalvin ve daha sonra Darvinin dili ile
insan "men bu tebietden yaranmışam" dedi. Quru
AVROPA FİKRİNDE VE HEY ATINDA MÜDAM ağacı günde sulamaqla nefsini mürurla boğmğa ça-
İNQİLAB lışıb müqeddesliye çatmaq isteyen insan büsbütün
deyişilirdi.
{el, s.184-186) Bunu her terefden çağırırdılar: yer, göy, hava
güya buna deyirdiler-biz senin üçün yaranmışıq,
Avropa heyatmda ve fikrinde mürurla9 inqilab bizdeki gizlin xezineni ara, tap. Heç bir şeyle işi
çoxdan görünmekdedir. Zamaniki ruhanilerin olmaq istemeyen insan tebietin sesini eşidib "mü-
te'siri altında yaşayan hökumet öz yerini ağlın teleb qeddeslikden" el çekdi, ixtiraçı, yaradıcı olmaq is-
etdiyi qanunlarla meydana gelen siyasi hökumete tedi ve oldu da. İnsanın fikrindeki bele bir inqilabı
tapşırdılû. Zamaniki din ve ağıl her biri müsteqil katolik mezhebinde protestantlar emele getirdiler.
yaşamağa başladı, insan qarışıq qaranlıq, perdeli İndi tek bir "müqeddeslik" dalınca getmeyib iş ara-
heyatmm me'nasını düşünüb inqilaba yol açdı. Bu yırlar ve haman işden insan özü üçün ve özü ki-
inqilabm meydana gelmesine neinki maddi, siyasi, miler üçün qanun düzeltmeye başlayır. Feqet bir
hüquqi meseleler sebeb oldu; xeyr, bunlar is- qanun ki, hem özü ve hem de özü kimileri haman
tenilirdi, bunlara yeriş edilirdi! l. Feqet esil sebeb, qanununun gücü ile hürr yaşasın ve siyasi me-
ye'ni inqilabı meydana getiren qüvve Avropa he- selelerde özü iştirak etsin, hüquqi cehetince hamını
yatmm teğyir-tebdil tapmağına12 yol açan bir şey birleşdirsin.

1. hepsi, tamamı 2. evvel 3. şüphesiz 4. mahzen, bodrum, zindan 5. yemek 6. nasırlı 7. işçi 8. kurtulmak 9. yenilik,
yenilenme 10. havale etmek 11. yönelmek 12. değişim geçirmek 13. hakkında 14. dikmek, saplamak 15. mücadele
Demek olar ki, Avropada insanın fikrini bu de- hetta Xetay divarları da bu hürriyetin qabağmı sax-
receye çatdıran, ye'ni bele bir eqideye tez yol açan laya bilmedi.
seksiz, Fransanm qeyyumu Napoleon oldu. Romatizm dövranı meydana geldi: evvelki
Napoleonun hereketi ve müharibeleri bu eqi- "müqeddeslik" tamamile yoxalmadısa da, "ix-
deni daha artıq güvvetlendirib tarixin mürurla tiraçı"2 insan içtimai ve siyasi meselelere bir qeder
meydana getireceyini Napoleonun orduları bunu nezerini deyişdi. Firqeler meydana geldi. Bu fir-
daha tez bir açdı. qelerin meramnameleri bütün Avropanı basdı. Ule-
Dünen qılınc, xencerle biri-birine hücum eden- malar, filosoflar, edibler geyri bir aleme de'vet et-
ler bu gün "hamımız tebietin uşaqlarıyıq" şuan ile, meye başladılar. İdeal aramaqda bulunurken çox
eqidesi ile biri-birine el uzatdılar. Din, mezheb, mil- yazdılar, pozdular. Axırmcı 40 il proyektlere
liyet meseleleri perdelendi, insanın ağlı qeyri bir tamam serf olundu.
yolla herekete başladı, içtima ile düzeldilmiş qanun İxtiraçı insan özü hiss etmeye-etmeye mürurla
Avropalıların kirdarıml qeyri bir arxla axmağa qanunverici insana deyişirilmesini axırda düşündü.
mecbur etdi: müharibeyle ve teze yerler almağa iş- Düşünüb de gördü ki, bir qanun vermekle, pro-
lenen kirdarın meydanı daraldı. Ruh, ucaldı, balaca yektler düzeltmekle yaşamaq mümkün deyildir. Bu
milletlerin hüquqları nezere alındı. Bunlara da hür- yolla davam etmek, "tebietin" "men senin üçün ya-
riyet verilmesini lazım bildiler. ranmışam" sesini eşitmemeye sebeb olur...
Her millet özü üçün müsteqil yaşamağa yol Qanun düzelden insan yene de ixtiraçı olmağa
açdı. Muxtariyyet (avtonomiya) qanunları düzeldi, mecbur olur.

1karışık, hoşlanılmayan durum 2. mucit, icat eden

You might also like