You are on page 1of 9

Abdulla Şaiq

(Tiflis, 25 Şubat 1881 - Bakı, 28 Kasım 1959)

Şair, yazar, öğretmen ve XX. yy. Realist Azer- yası'nda baş gösteren yeni siyasî ve sosyal du-
baycan Edebiyatı'nın tanınmış temsilcilerinden bi- rumun etkisi altında, aynı zamanda yeni Azer-
ridir. 25 Şubat 1881'de Tiflis'de doğmuştur. Kafkas baycan kültürünün merkezine dönüştü. Bu yeni
Müslümanları dinî idaresi görevlilerinden Ahund kültürün kurucuları arasında Abdulla Şâik de
Molla Mustafa'nın oğludur. İlk tahsilini babasının vardı. Onun, 1905'ten sonra yazdığı şiirler, hi-
hocalık yaptığı, Tiflis altı sınıflı Müslüman oku- kayeler, ders kitapları, en önemlisiyle yeni Azer-
lunda almıştır. Burada Fars ve Ruş dillerini öğ- baycan aydınlarının yetişmesini sağlayan öğ-
renmiştir. 1893'te anası ile birlikde İran'ın Meşhed retmenlik faaliyeti, Şâik'i yeni millî kültürün ön
şehrine gitmiş ve yedi yıl Meşhed ve Horasan'da sıralarına çıkarmıştı.
yaşayarak tahsilini devam ettirmiştir. İlk şiirlerini Şâik'in 1920'den -Azerbaycan'da Bolşeviklerin
XX. yy. sonlarında klasik şiirin etkisi altında yaz- iktidara gelmesinden- sonra yazdığı eserlerde, Bol-
mıştır. "Valeh" takma adı ile yazılan bu gazellerde, şevik fikirlerin etkisi, edebiyatı iktidarın ve onun
şairin sonraki eserlerinde tesadüf olunan yeni ruh ideolojisinin hizmetine vermek meyli açıkça gö-
ve yeni fikir tabii ki, görülmez. Hayatının Meşhed züktüğü halde, onun 1905-1920 yılları arasındaki
döneminde Şâik, aynı zamanda Rus Edebiyatı'nın eserleri şair ruhunun, şair kaleminin bağımsızlığı
bazı örneklerini özellikle de Knlov'un temsillerini ve özgürlüğü hakkında bir bilgi vermektedir. Şa-
Fars diline çevirmiştir. irin bu dönemdeki şiir ve hikayelerinde, kuvvetli
1900'de Horasan'dan Tiflis'e dönen AbduUa bir millî ruh, uygar dünyaya kavuşma, kalem
Tahbzâde-Şâik, burada bir kaç ay yaşadıktan sonra dostu Mehemmed Hâdi'nin yazdığı gibi; "Var mil-
Bakü'ye gelir. Komisyon karşısında imtihan ve- letimin hetti bu imzalar içinde" diye anılmak is-
rerek ilkokullarda Azerî Türkçesi'nde ders vermek teği vardı. Külliyatının bu dönemine ait ör-
hakkını kazanır ve böylece hayatında kırk yıla neklerinde kederli, sıkıntılı levhaların, anların
yakın devam edecek öğretmenlik faaliyetine baş- tasvirinden ibaret olan liriklerle beraber, geleceğe
lar. hitab eden umut yüklü parçalar da az değildir.
1901-1934 yılları arasında Baku'nun bir çok Şâik bu devirde, Çağdaş Azerbaycan Ede-
okullarında öğretmenlik yapan, 1922'de ise onun biyatı'nda mevcud olan her iki çizgiyi -realizmi ve
adının verildiği "Şâik Numune Mektebi"ni kuran romantizmi- de kendi eserlerinde yansıtmıştı. Ço-
yazar, 1935'te çok sevdiği işinden emekliye ay- cuklar için eserler yazılmasına, genellikle, okul ve
rılmış ve hayatını tamamen sanat çalışmalarına kitaplar vasıtasıyla yeni neslin eğitilmesine büyük
hasretmişti. Şâik bu dönemde, sosyal hayata da önem verir ve kendi eserleri ile bu fikirlerin ger-
aktif bir şekilde katılmıştı. 28 Kasım 1959'da çekleşmesine hizmet ederdi. Şâik'in tertib ettiği,
Bakü'de vefat etmiş ve burada defnolunmuştur. "Uşak Gözlüyü", "Gülzar" ve diğer ders kitapları
Çağdaşı olduğu bir çok Azerî yazarları gibi, Azerbaycan'da yeni eğitim sisteminin oluş-
Abdulla Şâik'in de asıl sanat hayatı 1905'ten sonra masında bir merhale kabul edilmişti. Ders ki-
başlamıştı. Bu tarihe kadar ekonomik bir canlanma taplarının yanı sıra, konusu çocuk hayatından
devri yaşayan Baku, 1905'ten sonra, Çarlık Rus- alınmış, çocuk psikolojisini anlatan küçük şiir ve
hikayelere de büyük önem verir ve bu tip eserlerle Bakı, 1926; Müellim, Bakı, 1926; Eşşek Üste Se-
gazete ve dergi sehifelerinde devamlı şekilde boy yahet, Bakı, 1933; Seçilmiş Hikayeler, Bakı, 1933;
gösterirdi. Oyuncu Bağalar, Bakı, 1934; Çocuk Şiirleri, Bakı,
Şâik'in 1920 yılma kadarki eserleri içerisinde, 1934; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1936; Pişik ile Si-
onun şiir ve hikayeleri daha fazla dikkat çek- çanın Davası, Bakı, 1939; Araz, Bakı, 1940; Sehrli
mektedir. Bu eserlerde, istidad ve başarısını daha Üzük, Bakı, 1948; Nüşabe, Bakı, 1948; Mekteb
fazla gösterebilmiştir. Dram eserleri ve ro- Sehnesi, Bakı, 1948; Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1948;
manlarıysa, şiirleri ile kıyaslandığında zayıftır. Bu Şiirler ve Hikayeler, Bakı, 1950; Araz, Bakı, 1954;
eserlerde fikirler seçkin ve gerekli olsa da, onların Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1955; Şiirler ve He-
estetik gerçekliğe çevrilmesi yolları bu- kayeler, Bakı, 1959; Seçilmiş Eserleri, I-III c. Bakı,
lunamamıştır. 1957-1960; Eserleri, I-V cildler. Bakı, 1966-1973.
Eserleri: Kaynakça:
İki Uşaq, Bakı, 1906; Uşak Gözlüyü, Bakı, Azerbaycan Edebiyyatı Tarihi, c.III, Bakı,
1910; Tıq-tıq Hanım, Bakı, 1910; Tülkü ve Horuz, 1957, s.404-418; Eziz Mirehmedov. Abdulla Şaiq,
Bakı, 1912; Yaxşı Arxa, Bakı, 1912; Gülzar, Bakı, Bakı, 1956; Abbas Zamanov. Abdulla Şaiq, Bakı,
1912; Bedbext Aile, Bakı, 1912; Gözel Bahar, Bakı, 1956; Yaqub İsmayılov. Abdulla Şaiq'in Heyatı ve
1912; Murad, Bakı, 1913; Şelequyruq, Bakı, 1913; Bedii Yaradıcıhğı, Bakı, 1962; Tahbzâde Abdulla
Ürek Tikmek, Yahud Qurban Bayramı, Bakı, Şaiq, Bakı, 1923, Meqaleler, Xatireler, Şiirler,
1913; Mektub Yetişmedi, Bakı, 1914; Göbelek, Bakı, 1923; Şaiqâne Yad Et, Meqaleler, Araş-
tırmalar, Xatireler, Şiirler, Bakı, 1987.
ŞİİRLER

VETEN
(Abdulla Şaiq, Eserleri, c. I, II, III, IV, V, Bakü-1968,
c.II, s. 7)

Ey çeşmimini önünde mücessem2 veten, veten, May olcağmio el köçür yaylaqlara,


Qelbim kimi elemlere hemdem3 veten, veten. Ses-küyil düşür meşelerel2, dağlara.

Fikrim sarayını dolaşırsan zaman-zaman, Atlar kişner, qoyun, quzu meleşir,


Qanlı kefenle, derd ile toem veten-veten. Çara mallar bir-birile sesleşir.

Baxdıqca hesret ile o solgun camâlma4, Qız-gelinler düzenlikde^3 çapır ati4,


Çeşmimde tar görsenir âlem veten, veten. "Hey" vurunca ata, acır qol-qanad.

Axşam, seher o gül üzünü ısladan nedir, Yollar dağdır, ya meşe, ya düzenlik,
Her terefi basmış böyük bir şenlik.
Göz yaşların mı, yoxsa ki, şebnem^, veten, veten.
Bir çay kenarında düşürler axşam,
Dehşet içinde cism-i şerifin donub durur, Sefalı bir yerde olurlar ârâm.
Nolmuş vücud-i pâkine bilmem veten, veten.
Od qalayıb qızlar suya gedirler,
Baxdıqca gül-çiçekli o gülgûnö çemenlere, Qocalar yığışıb sohbet edirler.
Möhnet evi sanır onu adem veten, veten.
Rahet edir cavanlaris malı, atı,
Sensen beqâ-yi dil ü cân-i nâtevan?, Çoban tütekiö çalır, oxur bayatı.
Canım kimi seni sevsem nolar veten, veten.
Bir terefde sürü, naxır otlaşır,
Gördükçe derdini eriyir cism-i nâtevan, Bir terefde colma-çocuq oynaşır.
Ney tek sizildayır dil-i pürgem^, veten, veten.
Gece olur, başlarmı atırlar,
Qarşımda derd, mateme batmış gözel melek, Arabalar arxasmda yatırlar.
Sesler hezin seda ile herdem: veten, veten.
Mehtab gece. Göyde ulduzlarl7 axır,
Övlâd-i nâxelef mi seni saldı bu qüne? Seyrek buludlar arxasından baxır.
Eyvah, bu derd, möhnete dözmem^ veten veten.
Meşe, dağ, daş sükût içinde inler,
Ah, aç o gemli könlünü, ey mexzen-i melal, Yalnız hürür orda-burda köpekler.
Bas bağrına bu Şâiq'i möhkem, veten, veten. 1907
1905 6. gül renkli 7. güçsüz düşmüş 8. dertli gönül 9. dayanamam
1. gözümün 2. cisimlenmiş, canlanmış 3. dost 4. yüzüne 5. kıraj 14. Doludizgin at sürüyor 15. gençler 16. kaval 17. yıldızlar
10. Mayıs ayı gelince 11. ses-seda 12. ormanlara 13. ovalara
:

HURRIYYET PERİSİNE ŞİKAYETLERİM


(c. II, s. 17) (c. II, s. 22)

Söndün ne çabuq, ruhuma qüwet veren ey nur, Yene her yanda hökm eder zülmetio,
Ümmid-i vüsâlinlal senin men yaşayırdım. Yene söndü o nazenin ülkerü.
Şövqünle o daşqm derelerden hep aşırdrm, Gece-gündüz tapındığım dilber,
Yene qaldıq vüsaline^ hesret.
Hicrin meni ah etdi yene xestev ü rencûr.
Yene dilsiz sükût içinde bütün,
Oynatmadadır qelbimi ateşli bir aheng, Qaralır nur saçan düşüncelerim.
Vulkan kimi püskürmede etrafe şerare. Üreyimde sönür o qüvvelerim,
Nolmuş ki, yaxırsan meni sen, ey dil-i pare? Yene her şey qara, cahan küskün.
Etmiş mi heyatı bu muhitin sene de teng?
Yenice uçmağa qanadlandım,
Müzlim2 gece, etrafı bulud, çen3 bürüyürken, Onu zülm ile qırdı bir seyyad!3.
Göz yaşlarımın beslediyi ey gözel ümmid, Sızlaram indi eylerem feryad,
Ne qeder sade idim, aldandım.
Qarşımda tecessüm ederek ver mene te'yid,
Bu zulmet ile sübhe qeder ta vuruşum men. Bu qaranlıqları seven bayquş,
Ruhumu pencesile cırmaqîarl4.
Üreyim hesret ateşinde yanar,
1908 Dözebilmez böyle heyata vühuş.
Sözümü dinle, dinle, ey Qehhâri5.
NİŞANLI QIZ Bu qışı ya gözel bahar eyle,
Ya meni gözsüz eyle, kâr eyle,
(c. II, s. 19) Ya ki, âzâdei6 bir diyara çıxar.
Zulmet gecede nişanlı bir qız, 1908
Bir hüzn, keder içinde yalqız.
Ateşli düşüncelerle inler,
Bextinden uzun şikayet eyler. VEREMLİ HEYAT
Hesretle qucaqlayıb üzünü, (c. II, s. 25)
Yaqut üzüyüne dikib gözünü
Esir doğuldum, esir getdim, ah gene iken,
En haqlı bir e'tirazla ağlar, Verem ciyerlerimi deldi, ömrümü biçdi.
Feryadı bu kainatı dağlar, Bahar içinde heyatım bulud kimi keçdi.
Bütün ümidimi qırdı o rûzigâr-i mihenl?.
Söyler: "Bu üzük mene nişandır, Kömüldü, soldu içimde şükûfe-yi emelimis,
Könlüm tek4 onun da bexti qandır. Mene teselli üçün şimdi sen yetiş, ecelim.
Layiqmidir ey heyat, -söyler Veten, veten! Mene oldun mezar-i ye's*9 neden?
Bir div ola bir perîle hemser? Soyuq damarlarımı ah, işitmedi güneşin.
Emel çiçeklerimi heç bitirmedi yağışın,
Heyvan kimi servete satıldım, Dodaqlarımdakı al-qırmızı nedir görünen?
Suçlu kimi zindana atıldım. Yaralı qelbimin eyvah, eks-i möhnetidir20,
Ve ya ki, ömrümün âmâl-i dağ-i hesretidir.
Ey tâleyim5, etme gel mene naz,
Qan qusmağa neylerem qızıl tas? Çiçeklenib dodaglarımda emellerim, heyyat,
Baxm, baxm, ne qeder pürmelâl2i, pürşiven22.
Men yalqızam, ah yox müinimö, Mene yetişdi şu solgun çiçek bir ümmetden,
Dağ-daşları sizladır enînim7. İyirmi beş senelik bir heyat üçün sövqat23.
Onu tepikledi mazi, mezara soxdu bu hâl,
Söndürdü atam çırağımı^, âh. Feqet nasıl baxacaqdırsa bilmem istiqbal...
Bir qönçe tikanlaö oldu hemrâh".
1909
1908
1. kavuşma ümidi 2. karanlık 3. şiş 4. gibi 5. bahtım, talihim 6. yardım edenim 7. iniltim 8. baba ocağımı 9. dikenli 10.
karanlık 11. cilveli, Ülker yıldızı 12. kavuşmana 13. avcı 14. pençesiyle tırmalar 15. kahredici (Allah'ın sıfatlarından) 16.
özgür 17. sıkıntı rüzgârı 18. emel çiçeğim 19. üzüntü meyanı 20. derdinin yansımasıdır 21. gamlı 22. inlemeli 23. armağan
270

LAYLA İŞIQMEN BEYİ


(c. II, s. 31)
(c. II, s. 51)
Laylay, melekim, körpe balam, sevdiciyim, yat,
Bir de ele düşmez bu uşaqlıq demi, heyhat...
Qaranlıqdır vetenin her bucağı,
Türk oğlusan, ecdadın ulu, şanlı, şerefrâz, Sönmüş ata-babamızm ocağı.
Doğma yetenindir başı qovgalı bu Qafqaz. Babalarımız çalışdı, ad qazandı,
Himmetle qoydular dağ üste, dağı,
Yat körpe iken öz beşiyinde hele rahet, Yaramaz bir övlad qalarsa yurdda,
Almış yene etrafı duman, fırtına, zulmet. Söner babasının yanar çırağı5.
Heç bir zaman bir növ ile keçinmez,
Getdikce coşub Kür özünü daşlara çarpar. Her bir esrin var bir tereqqi çağı.
Saçdıqca köpük dalgalanar, hiddeti artar. Tereqqi etmeye lazımdır ancaq,
Terbiyeli anaların qucağı.
Muzlim gece, ulduzları sarmış qara sisler, Qadmla her millet eyler tereqqi,
Bayquşlar öter, ölkemin her gûşesii inler. Qadmdır milletin şamı6, çırağı.
Yıxar bir milleti bütün mehv eder,
Yum gözlerini, yat seni oğlum, seher erken, Qadınların terbiyesiz qalmağı.
Al telli şefeqler öpecekdir oyanırken... Yaşa adın dünya durduqca galsın,
Millet, veten ile birge ucalsm7.
1909
1912
HAMIMIZ BİR GÜNEŞİN ZERRESİYİK
(c. II, s. 38)

Esrlerden beri zulme alışan, İRELİ


Qan içen, qan qusan iy şer insan.
(c. II, s. 60)
Aldı mı qelbinizi qesvet-i şûm?
Yakdı mı ruhunuzu bâd-isemûm?
Keçmişleri unut quzum, artıq ona el vurma,
Görünür mü size xoş qanlı heyat? O dumanlı perdeleri üzerinden qaldırma.
Unudulmuş beşeriyyet, heyhat...
Ora min-min nerdivanlı8 quyu olmuş her zaman,
2
Hamımız bir yuva perverdesiyik. Her nerdivanda yuxlayır bir ejdeha, bir ilan.
Hamımız bir güneşin zerresiyik.
Salan, açma, açma, quzum, o quyunun ağzını,
Ayırmaz bizleri teğyîr-i lisan, Çalma artıq keçmişlerin ruh inleden sazını.
Ayırmaz bizleri tebdil-i mekân,
Burax onlar o qaranlıq mezarhğa atılsın,
Ayırmaz bizleri İncil, Qur'an, Razı olma, gene ömrüne, gülüm, zeher qatılsın.
Ayırmaz bizleri serhedd-i Şehan,
İreliye doğru yürü, yersiz arxana baxma,
Ayırmaz bizleri ümman-i muhit, Geleceyi düşün daim, onu gözden buraxma.
Ayırmaz bizleri sehrâ-yi besit.
Unutma ki, o alnının altında nurlu gözler,
Ayırmaz bizleri heşmetli cibâl, İrelini görmek üçün verilmişdir, yol izler.
Ayırmaz şerq, cenûb, qerb, şimal.
Sen o parlaq, yol izleyen gözlerini daima,
Yetişer kin ü edâvet daşımaq, İreliye dik her zaman, yürü, yürü ve durma.
Qoxumuş mezhebelerde3 yaşamaq.
O dumanlı, fırtınalı keçmişlerden uzaqlaş,
Uzadır dest-i üxüvvet4 sıxalım, Odlu, metin addımlarla yürü, yürü, durma, arş.
Rişe-yi zulmü,, nifâqı yıxalım.
İrelide inan ki, bir cennet kimi cahan var,
Qelbimizde yaşasın mehr ü vefa, Sabah güneş orda doğar, seadet orda parlar
Verelim bir-birine dest-i vefa.
1914
1910
1. köşesi 2. hepimiz 3. kokuşmuş yerlerde 4. dostluk elini 5. ocağı 6. mumu 7. yücelsin 8. merdivenli
ARAZDAN TURANA İnler: "Yoxmu Turanda qurtaracaq er meni?
Nerde o Türk nişanlım, o qoç yiğit, Yol alsın,
(Kurtuluş Dergisi, 1920, No; 2 S. 6-7) Şu şehirli tilsimi qırsm, meni qurtarsm".

Mingöl eteklerinden coşğun Araz axaraq,


Yıldırımlı, qayalı qartallara çarparaq, Çuzğun deniz bu qara xeberleri dinledi,
Qaplan kimi kükreyib deniz kimi qabarır, Yara almış dişi bir qaplan kimi inledi,
Memleketler aşaraq dalga kimi yol alır, Çucaqlayıb Arazı, Kürü basdı könlüne,
Turan- İran dolaşır, döner Qafqaz eline, Birden bire köpürdü, daşdı Turan eline,
Yaklaşınca o daşqın, acıqlı Kür nehrine, Sahilleri çeynedi, dalgaları kürüdü,
Hayqırm: "Ox, qardaşım, dinle meni bir zaman, Yüz milyonluq Turanı başdan-başa bürüdü.
İztirablar içinde çırpmır şimdi Turan. Her kiçik dalgasında bir ildırım patladı,
Girmiş şehirli divler qızıl alma bağına, Almaş kipriklerinde birer şimşek oynadı.
Qara quçğun uşumuş soluna, hem sağına. Her bir öksüz bucaqda qopdu yeni bir tufan,
Derler dünya gözelnin dizlerinde başlar var, Coşğun seller qaldırdı enqelleri aradan.
Süzgün, baygın gözünde qan köpüren yaşlar var. Artıq şehirli divler yediyini hep qusdu,
Berelenmiş gül kimi günden güne soluyor, Sonra deniz de susdu, Turan da, göy de susdu.
Çara, gur saçlarını elleriyle yoluyor. Yene dalğacıqlarla oynar Çuzğun denizi,
Gülümserken ağzından güller saçan o gözel, Güzgü kimi parıldar ay-ildızlı benizi.
Şimdi ağlar gözünden inci damlar, xain el, Göbeyinde görünür şimdi zümrüd bir ada,
Girmiş me'sum qoynuna, yaralayır köksünü, Altun kerpicli bir köşk adanın ortasında.
İnler: "Yoxmu Turanda qurtaracaq er meni? Köşkün qarşı terefi qızıl alma bağdır,
Nerde o Türk nişanlım, o qoç yiğit, qehreman? Ayaq bassa daş olur her kes ona yağıdır.
Yolunu pek özledim, yol ver ona, yaradan. Çizil alma bağında gezer dünya gözeli,
Yel atına minsin de gelsin, meni qurtarsm. Güler coşğun sevinçle Türk'ün elinde eli...
Sevmediyim şu xain başları hep qoparsm.
Şu şehirli tilsimi qırsın namus aşkına
Çuruntulu bir keder çökmüş Turan yurduna.
"Qızıl irmaq", "Süd gölü" bu anda qan köpürür, MARŞ
Balta bığlı igidler dil ve dodaq çeyneyir.
İşte meni inleten bax şu acı duygudur, (Açık Söz gazetesi, 1918, No: 674)
Çağlayanlar dağımda köpüklü qan qusurlar".
Coşğun Araz sözünü hıçqırıqla bitirdi, Türk Edemi-Merkezziyet firgesi "Müsavat"a ithaf
Kür nehrini bu xeber heyecana getirdi:
"Evet, qara buludlar almış yurdu, qardaşım,
Ne yaşarız, ne güler çemenlerim, dağ, daşım. Birleşelim Türk oğlu, bu yol millet yoludur,
Böyük Türkün sevdiyi yekta dünya gözeli, Ünle, zeferle, şanla tariximiz doludur.
Çan ağlasın, qoynuna girsin yabancı eli-? Yürüyelim ireli, haydi, millet esgeri,
Turanda yüz milyonluq Türklük buna qızmazmı? Keçmişimiz şan, zefer, durmayalım bir geri.
Çızmazsa bu xain el yasamızı pozmazmı? Yıldırımlı gözünüz qan ağladır düşmene,
Gel, qardaşım, qoynuna keçireyim golumu Çorxaq, alçaq, xainin bu meydanda işi ne?
Anamız Çuzğun deniz bekler menim yolumu. Deniz kibi qoşalım, dalga kibi coşalım,
Gedelim derdimizi anamıza açalım, Altun ordu, ireli! Dağlar, daşlar aşalım!
Eski Turan yurduna ildırımlar saçalım". Türk qafasmda qorxu yuvalamaz, düşmenim,
Kür ve Araz coşaraq bir-birine qarışdı, Hep demirden yapılmış ruhum, qelbim, bedenim.
Sahilleri çeyneyib iki aşiq qovuşdu. Süngümüzün ucundan damar qetre-qetre qan,
Axm-axm axaraq fırtılanı denize, Hürriyyetden, vetenden ölünce keçmem, düşman.
Tökülünce anlatdı her ikisi diz-dize: Dalgalanır üstümde şanlı Turan bayrağı-
"Anne Turan elinden üzüntülü bir xeber, Alovlanır qelbimde Erkeneqon ocağı!
Yetirilen bu tasa üreymizi hep deler. Haydi, yola çıxalım- haqsızlığı yıxalım,
Girmiş şehirli divler qızıl alma bağına, Turanda gün düğünca zulmetle çarpışalım.
Çarğa-quçğun uşumuş soluna ve sağına. Arş ireli, irelde cennet kibi cahan var.
Derler dünya gözelnin dizlerinde başlar var, Güneş orda hep doğar, seadet orda parlar.
Süzgün, baygın gözünde qan köpüren yaşlar var.
Berelenmiş gül kimi günden güne soluyor, Türk firqesi Müsavat,
Çara, gur saçlarını elleriyle yoluyor. Açalım quş tek qanad.
Gülümserken ağzından güller saçan o gözel, Sarılıb hürriyyete,
Şimdi ağlar gözünden inci damlar, xain el, Bulalım şanlı heyat.
Girmiş me'sum qoynuna, yaralayır köksünü,
DRAM ESERLERİ
ŞAİR VE KADIN
(Dramatik poema)

(Abdulla Ş$aiq, Eserleri, beş cilt, Bakü-1968 c. II. S. 287-289)

KONU: Bu eserin konusu şairin kendi özgeçmişinden alınmıştır. Abdulla Saik


dramatik poemasında çoık sevdiyi birinci karısının genç yaşlarında yaşamını yi-
tirmesi ile bağlı geçirdiği ruhi sarsıntıları ve ıstırabları şiir dili ile aynı zamanda ro-
mantik bir tarzda tasvir etmeye çaba göstermiştir:

ŞAİR Şair kölgeni te'qib edir. Her ikisi ağaçların ara-


sında qeyb olurlar. Qadm onları esebi ve şairane
Semimiydi menim sevgim, peymânıml, baxışlarla süzdükten sonra:
Buna şahid o peri-yi vicdanım.
QADIN
Ağaçlar arasında perişan saçlı, esmer çöhreli
bir kadın kölgesi zahir olur. Esebi gülüşlerle şaire Ah, bextiyar, get arxasmca, izle.
doğru irelileyir. Şair ona hitaben: Böyük teskin, tesellidir bu bence.
Maraq6 sevmek, sevilmekdir heyatda,
Ey nazenin, sevimli, dilber kölge, Bu olmasa, yox neş'e kâinatda.
Dediklerim yalan mıdır, sen söyle? Bu olmasa, yoxluq varlıqdan efzeP,
Tebessümle meni salamlayır, ya Böyle varhq vücûd üçün bir engel.
Ay o gülüş, bax, o baxış, o sîmâ. (Heyecanlı)
Çekildi mi adı, qarşımda hazır,
Menim kimi o da meni arayır. Dünyanın bextiyarlığmdan yalnız,
Yanaşınca birden-bire küserek, Göz yaşlarım qalmış, o da sebatsız.
Uçar-geder o zerrinper2 kepenek. Durma, durma, gelbimin ta içinden,
Heyatdan mı qorxar, nedir bu esrar? BoşlanS, sen de ülfetini kes menden.
Yoxsa onlar bizden me'sud yaşarlar? Bir zamanlar qehqehe, neşemizden,
Bu görüşler meni devet üçün mü? Zövq alan bu dere, mehtab, dağ, çemen,
Nedir bu ya bir üqûbet3 üçün mü? Her an bize qibte eder kimiydi,
Heyat memat4 dönmüş güneşe, aya- Ancaq etrafımı alanlar indi
Neçin girmez ikisi bir araya? Sanki mene eyleyirler istehzâ9,
Her an menimle eylenirler güya.
(Derin bir sükûtdan sonra mütefekkirâne) Keskin, acı, tehqirâmiz nezerler,
Heyat, memat-her ikisi bir xülya... Neşter kimi qelbime te'sir eder.
Yox, bu sefalete boyun eymerem,
Gece-gündüz göz yaşımı tökerem.
QADIN Yaşamaram men duygusuz, vicdansız,
Yaşamaram sevgi, ümid, imansız.
Her ikisi qorxunc, müdhiş bir rö'ya
(Dereye xitâben)
Sevgilisinin kölgesi şairi işaretle çağırır gibi gö-
rünür. Sen ey coşqun, daşqm dere, bir zaman,
Bu sefile qucağmda ver mekan.
ŞAİR Dalgaların köpüklensin, yükselsin,
Yorgun cismim qucağmda dincelsin.
Bax, ne qeder hezin, dalgın sürünür, Elvida, ey sefil heyyat, elvida^0.
Meni de'vet edir kimi görünür. Ram olmaram sene, heyhat, elvida.
Çoxdan meni mehv etmiş idi hicran, Elvida ey tehqir eden nezerlern,
Yalnız bu kölgedir meni yasadan. Siz baxdıqca heyatım, ruhu m inler.
Ox, ne qeder canlandı şûx5 kölgesi, Elvida, ey qatı, yumşaq ürekler,
Sanki qulağımı oxşar şen sesi. Elvida, ey iblisler, ey melekler.
Kölge onu te'qib eder kimi görünür. Şair qa- Size gömdüm hesretli bir yadigâr,
çaraq onu te'qib edir. Elvida ey yerler, göyler, elvida...

Heyatmdan mene xeber verecek, Bu sözleri deyib qadın dereye atılır. Şair uzaqda
Geldim, geldim, menden ayrılmaz melek. sevgilisinin gelmesini te'qib eder kimi görünür.
1911

1. yemin 2. altın kanatlı 3. ceza 4. ölüm 5. çekici 6. amaç 7. daha cazip 8. boş ver 9. alay 10. elveda 11. bakışlar
BEDİİ NEŞRİ
MEKTUB YETİŞMEDİ
(Hekaye)
(c.I, s. 3-7)
Qışm dondurucu bir günü idi. Soyuq qılmc ke- torpaq alıb mektubun üstüne tökerek quruda-
sirdi. Göyler matemliler kimi qara çarşaba bü- quruda cavab verdi:
rünmüş, dağlar, çöller ağ kefenle örtülmüşdü. Kü- -Hemşeri, uzaqdan döyüş adama âsan22 gelir.
çelerdel koma-koma2 duran qarlar üzerinde qargalar Menim senetim bildiyin qeder de asan deyil. Qış-yaz
qorxaq baxışlarla gezinirdi. Qalm palto, isti paltar ge- küçede23 müşteri yolu gözlemekden adamın göz-
yinmiş adamlar bezekli ve isti3 menzillerinden çıxıb lerine qaranlıq çökür. Ele gün olur ki, bir nefer de
piyada, ya da arabalar içinde rahat-rahat küçelerden müşteri gelmir. Qarnını ovuşdura-ovuşdura qalırsan.
keçirdiler. Bu dondurucu qış, bu sert soyuq onlar Molla ebasına24 berk sarmdıqdan sonra mek-
üçün eylenceden başqa bir şey deyildi. tubu Qurban'a oxudu. Qurban mollanın ağzından
Dünyada bütün felaket ve sefalet yalnız in- çıxan kelmeleri yeyecekmiş kimi ağzını açmış, diq-
sanlığın yoxsul qismine nesib imiş... qetle onu dinleyirdi. Sonra üzünde, gözünde sevine
Qurban Şeytanbazar ucunda mektub yazan qığılcımları uçaraq:
hemşehirlisi Molla Ferzeli'nin yanında oturmuş, so- -Molla, Qıılamhüseyn'e de salam yaz,-dedi, -
yuqdan elleri, üzü bozarmış, bir eli ile köhne4 ve yaz ki, men gelince uşaqlardan göz-qulaq olsun,
yırtıq paltarmm açıq yaxasını tutaraq o biri eli ile yazsın görüm bizim qızıl inek durur mu? Kor ya-
de ayaqlarına buz kimi yapışan yırtıq çustunun5 tın^ satıb, ya yox? Bir de yaz ki, gelende Ana-
palçığmıö temizleye-temizleye: xanım'a güllü-güllü desmal26, Memiş'e de qırmızı
-Molla, mene bir mektub yaz. Bilirsen ki, her il köynek getireceyem.
sene ne qeder xeyir verirem. Vetenden geldiyim bir Molla Ferzeli mektubu yazıb bitirdikten sonra
il olmaz, ancaq bununla sene beş mektub yaz- büküb zerfe qoydu ve üzünü Qurban'a tutdu:
dırıram, -dedi. -Hemşeri, zerfin üstünde kimin adı yazılacaq?-
Molla Ferzeli soyuqdan donmuş ellerini ovuş- deye soruşdu. Qurba eli ile boynunu ovuşdura-
durdu. Esneye-esneye bir kağız parçasını dizleri üs- ovuşdura:
tüne alaraq: -He, Molla, yaz ki, Qurban'm uşaqlarının ana-
-Hemşeri, ne yazılacaq?- dedi. sına yetişecek.
Qurban Molla Ferzeli'ye bir az da yaxmlaşdı. Molla zerfin üzünü yazıb Qurban'a uzatdı.
Qizli bir söz söyleyirmiş kimi? fısıldayaraq: Qurban mektubu alıb sevincek iki eli ile tutub
-Molla, evvelce menim uşaqlarımın anasına baxdıqdan sonra qoynuna qoymaq istedi. Mektub
salam yaz,-dedi,-yaz ki, Anaxanım'ın, Memiş'in elinden yere düşdü. Mektubu tez götürdü. O yan
gözlerinden menim evezime^ öpsün, onlardan göz- bu yanını temizleyib yeniden qoynuna qoydu. Ki-
qulaq olsun. Sonra yaz ki, men de şükür Allah'a, sesini çıxarıb iki şahı mollanın ovcuna sıxaraq: "Al,
sağ ve salamatam9 . Qulamrza ile size on beş hemşeri, bayram qabağı gelib gene mektub yaz-
manatio gönderirem. Bayram qabağı yene gön- dıracağam. Menden sene çok xeyir çatacaq27"-
dereceyem. Uşaqlar korluqll çekmesinler, yaz qa- deyib ayağa qalxdı.
bağı özüm de geleceyem. Qurban eli ile qoynundakı mektubu berk tu-
Molla Ferzeli qelemi mürekkebe batırıb yaz- taraq yeriyirdi. O indi hemşerisi Qulamirza'nm
maq istedi. Mürekkeb qatı olduğundan yazmadı. menziline gedib hem mektubu ona vermek, hem de
Molla ağzının suyundan bir damcıı2 mürekkebe da- dilcavabı bir-iki söz sifariş etmek28 isteyirdi. Yolda
mızdırıbl3 qarışdırdıqdan sonra yazmağa başladı. yeriyerken düşünürdü: "Eceb bextever adamdır,
Qurban döşü açıq arxalığmm ve köyneyininl4 indi gedib balalarmı görecek, külfetine, eline- oba-
arasından görünen, soyuğun te'sirinden dik-dik sına qovuşacaq29. Ox... bir-iki ay sonra oralar ne
durmuş qıllarını arxalığınınl5 yaxalığı ile örtüb sü- gözel olacaq. Çöller, dağlar, yamyaşıl olacaq, çi-
müklerine16 qeder nüfuz eden soyuqdan yumaq çekler açacaq, ağaçlar yarpaqlanacaq. ilk baharın el-
kimi büzüşerek dedi: çileri olan qaranquş, sığırçm30 ve leylek sürü-sürü
-Molla emi, yaman adammi? quyusunda iş- dönüb yuvalarını tikecek3!, seher ve axşam şirin-
leyirem. Quyu indi otuz sajenden aşağı enib, ne şirin neğmelerle ruhları, ürekleri oxşayacaqlar. Her
qeder yalvarırıq: "Ay ağa, haqqımızı biraz artır, yerde ekin ve bostan işleri başlanacaq, balıqçılar
aşağı getmek çox çetindir, neftin, qazm iyindeni8 çaylardan ve göllerden balıq ovlayacaqlar. Ah,
nefes tutulur"-zalım oğlu razı olmur. "Evvelki ser- meni bu gözelliklere, ev-eşiyime, uşaqlarıma hesret
timizle qazacaqsınız, yoxsa haqqmızı ver- qoyan kasıblıq32..." Bu kederli düşünce Qurban'ın
meyeceyem"-deyir. Molla, burada pul qazanmaq vücudunun her sahesine sür'etle yayılaraq bütün
çox çetindir. Senin peşeni9 yaxşıdır. Günde beş-on bedenini titretdi. Dâxilinde ezici bir sızıltı duydu.
kağız, dörd-beş duâ yazsan besindir20. Allah be- Qelbi sanki bir an dayandı. Artıq dizlerinde taqet,
reket versin. Daha ne isteyirsen? vücudunda qüvvet qalmamışdı. O, ayaqları altında
Molla Ferzeli qelemi qelemdâna2i qoydu, di- xışıldayan qarın üzerine birden-bire üzüqoylu33 se-
varm deşiyinden iki barmağı arasında bir qeder rildi, ölgün ve üzgün halda başını qaldırdı. Qa-

1. sokaklarda 2. küme küme 3. sıcak 4. eski 5. ayakkabısının 6. çamurunu 7. gibi 8. yerime 9. selametim 10. eski
Rusya'da para bîrimi 11. sıkıntı 12. damla 13. damlatıp 14. gömleğinin 15. paltosunun 16. kemiklerine 17. kalemlik 18. ko-
kusundan 19. sanatın 20. yeterlidir 21. kalemlik 22. kolay 23. sokakta 24. giysisine 25. kör atını 26. mendil 27. hayır ge-
lecek 28. ısmarlamak 29. bir tür alıcı kuş 30. sığırcık 31. yapacak 32. yoksulluk 33. yüzüstü
bağında izdihamı yarıb keçen arabaları, isti pal- etek pulumuzdan...
tarlıi, şen sifetli iztihamı, o qaynar heyat sahesini -Sefter, Sefter, Qurban ipi terpedir!3.
qezebli nezerlerle süzdü, bîbdiyâr soyuq do- Sefter ve Tanrıverdi tez quyunun ağzına yü-
daqlarmdan bütün iztirab ve kederlerine tercüman yürdüler^, başlarım aşağı dikerek baxırken quyu
olan "of" uçdu, özünü doğruldaraq düşdüyü yer- içinde partlayan qazm qurultusundan diksinib çe-
den qalxdı. Tez elini qoynuna soxdu ve mektubu kildiler. Her ikisi heyecanlı bir sesle:
yanıq üreyi üzerine sıxaraq yeridi. Biraz sonra Qu- -Allah özü bağışlasın. Qurban da bele getd-i
lamirza'nın menziline yetişdi. Qapı bağlı idi, deye feryad qopardılar.
Hacı Qulu bir şey eşitmirmiş kimi qorxa-qorxa
me'yûs ve dalgın halda geri döndü, qarışqa2 kimi quyunun ağzına geldi ve ehtiyatla quyunun ağzına
qaynaşan işçiler arasında serseri kimi dolaşırken, uzanıb diqqetle baxdı. Birden-bire gözlerinde,
hemşehirlisi Sefter'i gördü. Ona yaxmlaşaraq ehvâl üzünde daşqm bir sevine qiğilcimları, do-
soruşdu. Me'lûm oldu ki, Qulamirza sehere get- daqlarmda memnuniyyeti andıran bir tebessüm ol-
mişdir. Qurban Sefter'e yalvardı ki, "Qulamirza qa- duğu halda uca sesle:
yıdanda3 menim geldiyimi ona de, tapşır4 ki, meni -Çeşmenin başı açıldı, yavaş-yavaş neft qay-
görmemiş getmesin, amanatım5 da dilcavabı si- nayır,-dedi.
farişim6 de var". Tannverdi soyuq ve lâqeyd bir sesle:
Bunu deyib Qurban menziline qayıtdı. -Hacı, Qurban'm meyidi!5 quyuda qalacaq?-
II deye soruşdu.
Bu sözden Hacı Qulu şirin yuxudan oyanmış
-Nâmerdler, alçaqlar, ne qeder ki, quyu de- kimi oldu. Göz qapaqları iri-iri açıldı. Kisesinden
rinleşmemişdi, men baş idim, onlar quyruq. Her te- iki iyirmi beşlik çıxarıb:
refe dönsem, onlar da o terefe sünürürdüler. İndi -Kim bu işi görse, bu elli manat onundur, -
ki, quyu derinleşib, mene baş olmaq isteyirler. Her dedi.
gün mene teze bir ultimatum verirler: "Quyu de- Tanrıverdi quyuya yaxmlaşdı ve neftin qay-
rinleşib, ölüm ayağı var. Daha ne bilim ne, ne... nayıb qalxdığını görüb:
"Tfu sizin kimi namerd adamlara, size qırmanc7 la- -Yazıq Qurban, sen qebrini öz elinle qazdın, -
zımdır, qırmanc. dedi.
Tannverdi ve Sefer çekdikleri torpağı boşaldıb Hacı elli manatı onlara verib dedi:
yeniden dolu quyuya buraxdıqdan sonra Tannverdi: -Alın, sizin olsun, bölüşün, ancaq bu işi ağ-
-Ay ağa, -dedi, -bilirsen ki, quyunun indi çetin zınızdan qaçırmaym.
yaxtıdır, ejdeha kimi ağzını açıb qurban isteyir. Sefter soruşdu:
İnsaf da yaxşı şeydir. Axı... -Ağa, bes paltarı nece olacaq?
Sefter Tannverdi'nin sözünü kesdi, göz iş- Hacı elini onun çiyninel6 qoyaraq yağlı bir dil
ledikçe8 sıra ile düzülen neft buruqlarma9 eli ile ile:
işare eyleyerek elâve etdi: -Onu da buralarda bir yer qazıb basdırm,-dedi.
-Bax, bu yerlerin her gûşesine10 ayaq bassan, Sefter'le Tanrıverdi Qurban'm paltarını yı-
her ovuc torpağma qazma vursan, işçi sümüyüH ğışdırıbl? götürerken arasından yere bir mektub
görersen, işçi feryadı işidersen. Bu uca evlerde, isti düşdü. Mektubun üzerinde "Bu mektub Qurban'm
otaqlarda naz-ne'met içinde yaşayan... uşaqlarınm anasına yetişecek" sözleri yazılmışdı.
Hacı Qulu Sefter'in sözünü kesib ayaqlannı Seferle Tanrıverdi bir müddet mektubu acı ne-
yere çarparaq bağır a-bağıra: zerlerlel8 süzerek: "Yazıq Qurban, mektub ye-
-Canınız çıxsm, -dedi, -pul qazanmaq tişmedi"-deye inildediler.
âsandırl2? Siz canınızdan keçirsiniz, biz de etek- 1908

ZEMANEMIZIN QEHREMANLARI
(Roman)
(c. II, s. 218-220)

KONU: Ahmed, Eşref ve Zeki adlı üç gencin hayat hekayelerinin tesviri ile XIX
yy. sonu XX yy. evvellerinde Azerbaycan gençlerinin emel, fikir ve düşünceleri tesvir
olunmuşdur. Yoksul aileden çıkan Ahmed, servet ve paranın etkisi ile gençlik âmâl ve
ideallerinden üz çevirir. Eşref içerisinde böyüdüyü muhitin düşkün ve kirli eh-
tiraslanna kurban gedir. Zeki ise sona kadar izlediyi yoldan çekilmeyerek özünü öz-
gürlük uğrundaki mücadilede kurban verir.
Ehmed dörd il Moskva'da çalışdı, çapaladı, her muşdu. O gün Moskva'nm en güzel gezinti yer-
çetinlik ve zehmete qatlanaraq jeoloji fakülteni bi- lerini saatlarla dolaşdı. En böyük küçelerdeki iri
tirdi. O, artıq Moskva'nın küçelerinel9 sığınırdı. Ne mağazaların sergisini derin bir ne'şe ve maraq içe-
demek, bu onun üçün az şey deyildi. Bilik20 seh- risinde nezerden keçirdi. Ancaq onun gene kök-
nesinden heyat cebhesine atılmış, maddî ve sünü ve daşqın qelbini axm-axm doldurmaqda olan
me'nevî ehtiyacını te'min edecek ixtisas sahibi ol- sevinçlerinde iştirak edecek bir kimse tapmadı2!.
1. sıcak giysili 2. böcek 3. geri döndüğünde 4. ilet 5. emanetim 6. sözü siparişim 7. kırbaç 8. gözün alabildiği kadar 9. petrol
kuyularına 10. köşesine 11. kemiği 12. kolaydır 13. harekete geçirir, deprenir 14. yürüdüler 15. cesedi 16. omuzuna 17.
toparlayıp 18. bakışlarda 19. sokaklarına 20. bilgi 21. bulamadı
Artıq o gözel bağçalar, gezintiler, o geniş küçeler risine tesadüf edeceyi ümidi ile gözlerini stan-
onu SDcmağa başladı. O, hamıdan artıq Meherrem siyada qaynaşmaqda olan adamlara dikdi. Qatar
emini xatırladı. Ellerini köksü üzerinde çar- dayandı. O, qaynaşmada olan yüzlerce adamları
pazlayaraq: bir-bir gözden keçirdi, amma onun sevincinde iş-
-Ah, o indii yanımda olmalı idi.-dedi, -hem tirak edecek bir neferi bele tanış çıxmadı.
diplomu göstererek sevincimi onunla bölüşür, hem Ehmed indi çox ne'şesiz idi. Her gün vü-
de gelecekde göreceyim işler bâresinde? ona geniş cudunu rahat-rahat daşıyan ayaqları bu gün zorla,
me'lumat vererdim. güçle sürünüdü. Köksünü ezmekde olan acı dü-
İki-üç gün de Moskva'da qalmağa qerar ver- şünceler bütün ümid ve sevine çiçeklerini yolmuş,
miş olduğu halda birinci günden sıxılmağa başladı, onu dermansız bir halda buraxmışdı. O, ad-
çünki o dörd ildi3 ki, Bakı'dan uzaqlaşmış ve bu dımlarını tereddüdle ataraq düşünür, hara ge-
uzun müddetde ancaq iki defe yay4 te'tili za- deceyini, iş tapıncaya qeder kimin evinde qa-
manlarında Bakı'nı görmek ona nesib olmuşdu. Bu lacağını te'yin edebilmirdi. En çox güvendiyi
uzun müddet içerisinde Bakı'da ne kimi deyişiklik Meherrem emi de arvadı ve qızlığı Nezaket'le iki
olduğunu görmek, bilmek isteyirdi. Sebr ede- kiçik otağa sığınmış olduğundan bu xüsusda ona
bilmedi, o axşam Bakı'ya hereket etdi. O, yene yardım edebilmeyecekdi. Bir de ki, Nezaket... O,
neş'esini toplamışdı. Onu yalnız mesafenin uzun indi böyük bir qız idi. Ora düşmek heç cehetden
olması sıxır. Bakı'ya yaxmlaşdıqca heyecan ve iz- münasib değildi. Bu müdhiş veziyyeti mühakime
tirabı da o derecede artır, bir quş kimi qa- ederken içinde: "Heyat yoxsullar üçün her zaman
nadlanaraq uçmaq isteyirdi. Qatar Bileceri stan- ve her yerde müdhişdir"-deye ah çekdi. Ancaq
siyasından5 Bakı'ya hereket etdiyi zaman yene de Eşrefe qonaq olmağı münasib gördü. Eşref
parovozun verdiyi fit6, çarxlarm taqqıltısı onun qu- onu nece qarşılayacaqdı? Bu haqda çox düşündü.
laqlarmda en ahengdar bir musigi kimi seslenirdi. Xatırladı ki, Eşref defelerle tehsilini ataraq onun
O, pencere önünde mıxlanmış kimi durub gözlerini kontorundaio yaxşı maaşla hesabdar sifeti ile ça-
uzaqdan görünen seherin umumi görünüşüne di- lışmağı teklif etmişdi. Hetta son zamanlar Mosk-
kerek qemgîn-qemgîn7 düşünür, köhne mekteb he- va'da tehsili boşa çıxdığı zaman onunla birlikde
yatı, uşaqlık ve telebelelik-illeri, çekdiyi bütün fe- Bakı'ya dönmeyi xahiş ederkenll redd cevabı alın-
laketler bir-bir zehninden keçirdi. Ancaq bu defa o ca: "Bilmirem, bu ne ölümdür, bir qarnı ac, bir
qemli lövheler onun böyük ümidlerle çırpman gene qarnı tox, oxuyub ne olacaqsan? Eğer sen bu fa-
qelbinde acı te'sirler buraxmırdı. Çünki felaket ve külteni bitirsen, bu bığlarımı qırxdıraraml2"~
meşeqqetlerle elde etdiyi ixtisas sayesinde o, fe- demişdi. Son hadiseleri, Eşrefin ona beslediyi mü-
laketlere bir defelik vida etmiş8 olduğuna emin idi. nasibeti bir de nezerden keçirdikde yoxsul mü-
Qatar stansiyaya yaxmlaşdığından sür'etini hendisin qürur ve menlik hissi coşdu: "Yox, men
azaldaraq ucadan fit verdikde Ehmed'in qelbi daha ona qonaq olabilmeyecem"-dedi. -"Onlar fezilet ve
şiddetle dövündü, tanıdığı bir çox adamlardan bi- şerafeti puldalS görür, yoxsul Eflâtun da olsa, on-
ların nezerinde heçdir"-deye düşündü...
1909-1918
ÇOCUK ŞİİRLERİNDEN
KEÇİ DOVŞAN
(c. III, s. 8) -Dayanmaram, a qardaş,
Ala-bula, boz keçi, Yanında var Alabaş.
Ay qoşa buynuz keçi, Xeberdaram işinden,
Yalqızl4 gezme, dolanma, Qurtarmaram dişinden...
Dağa, daşa dırmanma. 1908
Bir qurd çıxsa qarşına,
Sen ne edersen ona? PAYIZ GECESİ
Çoban açınca gözün, (c. III, s. 17)
Qalar iki buynuzun... Güneş saraldıl6/ söndü,
Yavaş-yavaş büründü
1908 Dumanlara çayırlar,
Dere, dağlar, bayırlar.
UŞAQ VE DOVŞAN Çökdü derin qaranlıq,
(c. III, s. 9) Qaraldı hem ortalıq,
Qurd-quş da ekildi,
UŞAQ Yuvasına çekildi.
Dovşanl5, dovşan, a dovşan, Yox ses-semir1? bir yerde,
Qaçma, dayan a dovşan. Ancak ki, derelerde,
Qaçma seni sevenden, Sular sırhaşıris çağlar,
Can kimi besleyenden. Ses verer qaya, dağlar...
1909
1. şimdi 2. konusunda 3. yıldı 4. yaz 5. istasyonundan 6. gıcırtı 7. gamlı gamlı 8. veda etmiş 9. kişi 10. iş yerinde 11. ar-
zularken 12. bıyıklarımı kestiririm 13. parada 14. yalnız 15. tavşan 16. sarardı 17. ses-seda 18. akar

You might also like