You are on page 1of 15

Abbas Sehhet

(Şamahı, 1874 - Gence, 1918)

Abbas Sehhet "Sehhet" mahlasıdır. Asıl adı ve tinmedi, onların gözünü açmağa; onları Rus şo-
soyadı Abbasqulu Mehdizâde) 1874'te Şamahı'da venizminin fitnelerinden haberdar etmeye çaba
ruhanî bir ailede doğdu. Babası Molla Aliabbas gösterdi.
mahalle okulunda öğretmendi. Sehhet ilk tahsilini 1905 yılı ihtilâlinden sonra, kültürel hayattaki
babasından aldı. 15-16 yaşlarında şiir yazmaya baş gelişme ve yenileşmeye katılanların ön sıralarında
ladı. İlk şiirleri genellikle taklitçi yöndeydi. Genç Abbas Sehhet de vardı. Bu devirde artık o, eski ge-
Abbas Sehhet, Şamahı muhitinin yetiştirdiği üstad leneksel şiirden uzaklaşmış durumdaydı ve şiiri,
şair Seyid Azim Şirvâni'nin üslûbunu taklid et genellikle edebîyyatı yenileştirmek amacıyla mü-
meye çalışsa da pek başarılı olamadı. Bu yüzden, cadele ediyordu. "Başkadır, başka tekazeyi zaman,
edebî bilgilerini artırmak amacıyla, Şamahı'lı Hacı fikrimiz terbiyeyi milletdir, Kasdimiz millete bir
Cabbar Sâbit'ten aruz dersi almaya başladı. hizmetdir" diye, kalem arkadaşlarını, edebiyatı
1892'de, Hacı Cabbar Sâbit'in tavsiyesi üzerine, milletin problemlerinin tercümanı yapmaya ça-
tahsilini tamamlamak için İran'ın Horasan şehrine ğırıyordu. Bu açıdan Abbas Sehhet'in 1905 de
gitti. Bir yıl kadar çeşitli Horasan medreselerinde "Hayat" gezetesinde yayınlanan "Teze şiir nasıl ol-
okuduysa da, aradığını burada bulamayacağını malıdır" makalesi bir edebî program ka-
görüb, 1893'te Tahran'a gitti. Burada Tahran rakterindeydi. Türk, Fars ve Arap dillerinin ya-
darülfünununa -"Medreseyi-Nizamiyyeyi- nısıra, Rus ve Fransız dillerini de mükemmel bilen
Nasiriyyeye"- dahil oldu, altı sene tıp tahsili yaptı Abbas Sehhet, dünya edebiyatının Amir Hosrov
ve darülfünunu hekim diploması ile bitirdi. Aynı Dehlevi, V.Hügo, I.V.Göte, M.Hauptman, A.K.
zamanda ona naiblik rütbesi verildi. Tolstoy, A.S.Puşkin, İ.A. Krılov, Alfred de Müsse
Tahsilini bitirdikten sonra da İran'da yaşayan vs. gibi yazarlarının eserlerini Azerî Türkçesi'ne çe-
Sehhet, bir müddet İran hanlarından birinin saray virdi ve bu yolla yeni şiir örnekleri hakkında bir
hekimi olur. Han çok zayıf ve asabî bir insandır. fikir vermeye çalıştı. 1905-1917 yılları arasında şi-
Ciğerleri hasta olduğundan Sehhet ona tütün iç- irleri, hikayeleri, makaleleri, tercümeleri "Hayat",
meyi yasaklar. Han ise buna kızarak hizmetçilerine "İrşad", "Molla Nasraddin", "Füyûzât", "Yeni
hekimi dövmeleri emrini verir. Bu olaydan sonra Füyûzât", "Mekteb", "Debistan", "Açık Söz" ve
İran'daki hayata dayanamayan Sehhet, 1899'da va- başka gezete ve dergilerde yayınlandı.
tanına döner. Sehhet, aynı zamanda nesir ve dram eser-
Lakin Şamahı'daki Rus yöneticileri Tahran lerinin de müellifidir. Onun "Neft Fontanı" (1912),
Üniversitesi'nin diplomasını geçerli say- "Yoksulluk Eyib Deyil" (1913) gibi dram eserleri,
madıklarından hekimlikle meşgul olamadı. Bir birinci cihan savaşındaki kaçakların acıklı ha-
müddet işsiz kaldıktan sonra Şamahı'daki Fen yatından söz eden "Karagünlü Helime" vb. hi-
mektebinde Azerbaycan Türkçesi ve şeriat dersleri kayeleri vardır.
okutmaya başladı. Rus dilinde eğitim veren bu 1912'de Sehhet İdil (Volga) nehri boyunca se-
okuldaki Azerî çocukları ile meşgul olan Abbas yahate çıkmış ve bu seyahatten aldığı izlenimleri
Sehhet, yalnız dil ve şeriat dersleri vermekle ye- "İdil seyaheti" adlı eserinde dile getirmişti. Onun
aynı zamanda "Ali ve Ayişe" adlı bir roman yaz- "Meslekim tercümeyi halimdir, Lütfi hak ga-
dığı hakkında kaynaklarda malûmat vardır. Lakin yeyi- amalımdır" diyerek, sanatçı şahsiyyeti ile
1918'de Ermeniler büyük bir vahşilikle Şamahı sanat gayesini özdeşleştiren Sehhet, XX. yy. Azer-
kentini yakdıkları zaman Sehhet'in de evi yanmış baycan şiirinin yenileşmesinde, onun çağdaşlık,
ve onun elyazmaları mahvolmuştu. Türkçülük ve millîyyetçilik duygularıyla zen-
Devamlı olarak Şamahı'da yaşayan Abbas ginleşmesinde önemli rol oynadı.
Sehet, 1899-1917 yılları arasında kentin kültür ha-
yatında önemli rol oynadı. Onun en yakın ar-
kadaşlarından biri, Mirze Elekber Sâbir (1862- Eserleri: Yoxsulluq Eyib Deyil, Bakı, 1912;
1911) idi. Sâbir'in ölümünden sonra Sehhet, onun Neft Fantanı, Bakı, 1912 Meğrib Güneşleri, I-II
ayrı-ayrı gezete ve mecmualarda yayınlanmış şi- hisse, Bakı, 1912; Sınıq Saz, Bakı, 1912; Cehalet
irlerini toplayarak 1912 ve 1914'te "Hophopnâme" Semeresi Yahut Bir Yetimin Xoşbextliyi, Bakı,
adı altında kitap halinde yayınlattı. Bunun yanı 1914; Müntexabat, Bakı, 1928; Eserleri, Bakı, 1935;
sıra Sâbir'in şahsiyyeti ve sanatkârlığı üzerine de- Seçilmiş Eserleri, 1938; Seçilmiş Eserleri, Bakı,
ğerli makaleler yazdı. 1950; Eserleri, 2 cildde, I-II c. Bakı, 1975-1976.
1917 ve 1918'de Bolşeviklerin ve Şaumyan'ın
önderliğiyle, Ermenilerin Şamahı'da ger- Kaynakça: Azerbaycan Edebiyatı Tarihi,
çekleştirdikleri talan ve vahşetlerden sonra her şe- Bakı, 1960, c. II, s. 829-869; Cefer Xendan. XX. Esr
yini kaybeden Sehhet, ailesi ve binlerce Âzerî-Türk Edebiyatı, Bakı, 1955; Kemal Talıbzâde, Abbas
göçmenle birlikde evvelce Kürdemir'e, daha sonra Sehhet, Bakı, 1948, 1955, 1980. Kamal Talıbzâde.
ise Gence'ye çekilmek zorunda kaldı. 1918'de şair Abbas Sehhet, Bakı, 1963 (Rus dilinde), Mir Celal
Gence hastahanesinde felç hastalığından öldü ve Firuddin Hüseynov. XX. Esr Azerbaycan Ede-
Gence mezarlığında toprağa verildi. biyatı Tarihi, Bakı, 1982, s.365-377.

ŞİİRLERİ

Şeyx Se'di
(Abbas Sehhet, Eserleri, Bakü-1975, c.I, s.7)

Se'di, eyi şâir-i şîrinkelâm, Ey Sadi, ey şirin sözlü, mekanı cennet olan şair! Ey
Xâbgâhın rövzey-i dârü's-selâm. zamanının dahisi, dur, uyan! Vatanının nasıl târ ü
Dur, oyan ey dâhiye-yi rûzigâr, mâr olduğu gör.
Gör vetenin oldu nasıl târ ü mâr.
Mezce-i pâkindir eğer Dilguşâ, Dilgüşa (adlı eserin) medar-ı iftiharındır ancak ne
Heyf deyil, mence bu gün dilguşâ. yazık ki bugün vatanın ferah değil. Gözünü aç da,
Aç gözünü, bax veten övlâdma, vatan evlatlarına sevgili torunlarına bak.
Sevgili e'gâbma, ehfâdına.
Oldu ferâmûş nesîhetlerin, Nasihatların unutuldu. Şiirlerindeki hikmeti, ih-
Vermedi heç fâide zehmetlerin. tilafsız bütün cihan halkı kabul ettiği halde çek-
Hikmet-i e'şârını bîixtilaf, Eyler tiğin zahmetler boşa gitti.
iken ehl-i cahân e'tirâf,
Qedr qoyarken hamı âsârma, Eserlerinin, kıymeti bilinip, tüm dünya dillerine
Sözlerine, şîve-yi göftârına. çevrildi. Şöhretin bütün dünyayı tuttu.
Her dile neql oldu kelâmin senin,
Tutdu bütün âlemi nâmın senin.
Yatdılar ahfâdları xâbde, Torunların (kıymetini bilmeyip) uyudu kaldı ve
Etmediler rekz adına âbide. senin adına bir abide dikmediler. Eğer halk kadrini
Qedrini bilseydi eğer eğniyâ, bilseydi, senin adına bin okul yapılırdı.
İsmine min mekteb olurdu bina.
1898
FERYAD-I İNTİBAH, YAXUD AMAL-İ VATANPERVERANE

(c.I, s. 19-20)

Ayıl, y millet-imerhume, ayıl. Ey merhum millet uyan, ey mazlum millet uyan.


Ayıl, ey millet-i mezlûme,ayıl. Ayıl, ey vaten bağının bülbülü!
Ayıl, ey bülbül-i gülzâr-i veten.
Sen ki, şehbâz-i yed-i nüsret idin, Sen ki, yardım eden kudretin sahimi idin,
Tâyir-i sidre-yi ülviyyet idin. Yüceliklerin nihayetinde uçardın
Kim seni dîdesi giryân elemiş-
Kim seni hâl-i perişan elemiş? Seni kim gözü yaşlı, hali perişan eylemiş.
Smdırıblar ne üçün bâl ü-perin?
Hanı ol ruhfezâ neğmelerin? Ne için kanadını kırdılar? Nerede o ruha ferahlık
veren ezgilerin?
Qanadm altına qoyma başını,
Tökme gül ârizine göz yaşını. Başını kanadının altına koyma gül yüzüne göz ya-
şını dökme.
Qalx, ele öve-i semâya pervâz,
Besdi bu qeflet ile xâb-i dirâz. Kalk, gökyüzünün ta tepesine uç! Yeter, bu gaflet,
bu uzun keder uykusu yeter.
Ayıl, ey xâb-i qeme âlûde.
Bu qeder yatma dahi âsûde. Uyan; kendine gel! Ey gam uykusuna dalmış; bu
kadar sorumsuz yatma.
Aç gözün, gözlerinin qurbânı.
Bir tamâşâ ele, gör dünyanı. Gözlerine kurban olduğum aç gözünü de dünyaya
bir bak.
Ecnebiler qabağa düşdü tamam,
Ne yaman günlere qaldı İslâm. Yabancılar öne geçti de İslam ne kötü günlere
kaldı.
Hâlet-i hez'e yetişmiş millet,
Mehv, nâbûd oluyor bu ümmet. Rahat günleri yaşamış millet, mahvoluyor, yok olu-
yor, bu ümmet.
Yâ ilâhî, sene yetmez ne eceb,
Bu qeder nâleyi -"yâ Reb, yâ Reb" "Yâ İlâhi, bu kadar Yâ Rab yâ Rab" yakarışları sana
niçin ulaşmaz?
İndi millet, medeniyyet demidir,
Râh-i ümmetde hemiyyet demidir. Şimdi, millet, medeniyet, zamanıdır; ümmet yo-
lunda gayret zamanıdır.
Qedemendâz olalım meydâna,
Kesb-i ürfân edelim merdâna. Meydana çıkıp, merdçe irfan için çalışalım.
Qalxalım, biz dahi bir âd edelim,
Dövr-i eslâfımızı yâd edelim. Kendimize gelip, adınızı yüceltelim, bizden ön-
cekileri analım.
Oxuyaq, elm oxumaqlıq demidir,
İndi âlem daha elm âlemidir. Okuyalım. İlm edinme zamanıdır, şimdi dünya
bilgi dünyasıdır.
Cehl edib milleti pâbend-i belâ,
Qılalım "neşr-i maârifle rehâ. Cehalet milletin ayağına belâ gibi yapışmış, Bilgi
yayarak kurtulalım.
Qefleti, cehli ferâmûş edelim,
Şâhid-i elmi derâğûş edelim. Gafleti, cehaleti unutup, ilmin güzelliğini ku-
caklayalım.
Kesb-i elm ü şeref ü şân edelim,
Medeniyyet sarı iqdam edelim. İlim için çalışıp, şeref ve şan kazanalım.
Medeniyete doğru yürüyelim.
Bir tereqqi eliyek dünyâde, Dünyada bir gelişme sağlayalım, öbür âlemde
Misl-i hâdide ola qebrâde. Çok daha iyi oluruz.

Qibtebexş-i heme-yi âlem olaq, Âlemin gıpta ettiği, şerefli birer insan olalım.
Eşref-i növ-i beni âdem olaq.

1906

Ey veten, getme ki, elden gederiz. Ey vatan yok olma, sen olmazsan biz de olmayız.
Bileriz ferz senin xidmetini. Sana hizmet etmeyi farz biliriz. Senin uğruna, senin
Neqd-i cân eşqine isâr ederiz, kurtuluşun için canımızı feda ederiz.
İsteriz ve'zi felah hey'etini.

1906

YAD ET!
(c. I, s.27-28)

Veqtâ ki, keçer bu leyl-i zulmet, Ne zamanki bu zulmet gecesi geçer, hakikat yıldızı
İşrâq eder exter-i heqîqet, doğar, bu millet ilim ile aydınlanır, bu cehalet ta-
Elm ile ziyâlanar bu millet, assubu kalkar, şeklin ötesindeki mâna anlaşılır,
Qalxar bu teessübü cehalet, âlem aşk ile sevgi ile dolar, işte o güzel zamana ula-
Suret hamı ruh olar meâni şan kişi sana bir vasiyetim var; Yâd et, beni ar-
Âlem hamı eşq olar mehebbet. kamdan yâd et!
Ey derk eden ol gözel zamâni,
Çhllam sene işte bir vesiyyet-
Yâd et, meni qâibâne yâd et!
Veqtâ ki, geler o şanlı eyyam, Ne zaman ki, o şanlı günler gelir, kara bulutlar gü-
Olmaz güne ebr-i tîre hâil, neşi kapamaz,. Her yerde İslâm toplulukları
Her yerde olur gürûh-i İslâm, tekâmül ederek olgunlaşır, hayat veren, irfan, hik-
Qânûn-i tekâmül ile kâmil, met nurunu cihana saçıp, gülen, sevinçli bir çehre
Bir fecr-i heyatbizi ürfân dünyayı mutlu eder, o zaman arifane bir şekilde
Saçdıqca canana nûr-i hikmet, beni yâd et.
Bir çöhre-yi xenderiz ü şâdan-
Verdikce cahâniyâne nezhet,
Yâd et meni, arifane yâd et!
Veqtâ ki, qaçar sehâb-i övhâm, Ne zaman ki, evham bulutu uzaklaşır, tatlı bir ufuk
Bir dadlı üfüq olar nümâyan, görünür, hak güneşi ortaya çıkar, bütün insanlar
Xurşîd-i haq eyler erz-i endam, mesud yaşar. Her taraf cennet bahçesi gibi olur,
Me'sud yaşar ümum-i insan. parlak yükseliş sabahında, gam, keder sona erer
Baxdıqca cevânib ü nevâhi, beni sadıkane yâd et (hatırla).
Behcetde olar riyâz-ı cennet.
Rövşen olar e'tilâ sebâhi,
Pâyâne yeter bu qem, bu möhnet,
Yâd et meni, sâdiqâne yâd et! Ne zaman birlik olur, bu karışıklık düzelir, İslam
âlemi ilim ve fenne hükmeder, (halk) mazisi için
Veqtâ olar ittihâd-i ârâ, üzülür, o an beni hatırla ki öldüm ama yüreğimde
Q_alxar bu teanüd ü tehellüf, hasret kaldı. Yâd et beni, dostça yâd et.
İslâm olar elm ü fenne dara,
Mazisine eyleyer teessüf.
Bir lehze meni tehettür ele-
Kim öldüm, ürekde qaldı hesret,
Yâd et meni, dustâne yâd et!
Veqtâ ki, yeter zamân-i hâzir, Ne zaman ki, bu devir geçer, kapalı yürekler gül
Gül tek açılar tutuq ürekler, gibi açılır. Toprakta yatan bu gamlı şairin kabrinde
Torpaqda yatar bu qemli şâir, soluk çiçekler biter, içinde o hâlâ iyi günleri has-
Cebrinde çıxar soluq çiçekler, retle bekler, işte o zaman milletine dostça bak,
Batinde olar o hâlâ nâzir, öğün amma ki dostça yâd et beni aşıkane yad et.
Hesretle bu dağidâr-i firqet.
Bax millete eyle sen tefâxür,
Amma ki, bexâtırı uxuvvet,
Yâd et meni, âşiqane yâd et!
1908
VATAN
(c.I,s.35)
Könlümün sevgili mehbûbu menim, Benim gönlümün sevgili yari vatanımdır, vatanım.
Vetenimdir, vetenimdir, vetenim.
Meni xelq eylemiş evvelce Xudâ, Beni önce Allah yarattı, sonra vatanım büyüttü; tuz
Sonra vermiş vetenim neşv ü nümâ. ekmek verdi, Vatan nasıl unutulur?
Vetenim verdi mene nân ü nemek,
Veteni mence unutmaq ne demek?
Herkesin öz vatanı, onu göğsünde besleyen ka-
Anadır her kişiye öz veteni, lacak. Onun sütü benim kanım oldu. O benim sev-
Besleyib sinesi üstünde onu. gili yarim oldu.
Südüdür kim, dolanıb qânım olub,
O menim sevgili cânânim olub.
Onu gözüm gibi saklarım, onsuz yaşayamam. Va-
Şaxlaram gözlerim üste onu men, tanın bize verdikleri unutulmaz, hayırsız evlatlar
Ölerem elden, eğer getse veten. onun değerini bilmez.
Vetenin ne'meti nisyân olmaz.
Nâxelefler ona qurbân olmaz.
Vatan, atalarımızın kabri, evladımızın meskenidir.
Veten-ecdâdımızm medf enidir, Vatanını sevmeyen insan olmaz, olsa da o kişide
Veten-övlâdımızm meskenidir. vicdan olmaz.
Vetenin sevmeyen insan olmaz,
Olsa ol şexsde vicdan olmaz.
1909
TERCUME-I HALIM, YAXUD HULULÜ
(c.I, s.47)

Eşq zencîri qırıldı, yol acm, Aşk zinciri kırıldı, yol açın, ey çocuklar hululü
Ey uşaqlar, hululü geldi, qacın. geldi, kaçın. Ağzından ateş çıkıyor, kim ona yak-
Od saçır ağzı, vücûdu alışır, laşırsa yanar, tutuşur.
Od tutar kim ona bir dem yanaşır.
Meğzi bir sâiqe, bir vulkandır, Sanki, bir yıldırım, bir volkandır. Gönlü kapanmış,
Könlü niyrân, emeli hisrandır, emeli yıkılmıştır.Meskeni uçurumlar, kayalardır.
Uçurumlar, qayalar meskenidir. Sığındığı yer kanlı, korkunç kuyulardır.
Qanlı, müdhiş quyular me'mânidir.
Daldığı fikri derin deryalar, Daldığı fikri, derin deryalar, düştüğü aşkı, çetin
Düşdüyü eşqi çetin sevdalar. sevdalar. Kalbi kan, hâli perişan, hanesi harap, iç-
Qelbi qan, hâli yaman, xânexerâb, tiği su gözyaşı, bağrı yanık.
Göz yaşı içdiyi su, bağrı kabab.
Satdığı cinsi böyük niyyetler, Sattığı büyük niyetler (ama) kârı kötülükler. Fikri
Aldığı ne'fi fena töhmetler. yüce (ama) bedeni zayıf, perişan. Adı Sıhhat'ken
Fikri âli, bedeni xâr ü zelîl, kendi hasta zavallı.
Adı Sehhet'ken özü xeste, elîl.
Qanlı ellerle tıxanmış nefesi, Kanlı ellerle nefesi tıkandığı için bağırsa da sesi çık-
Bağırır, çıxmayir amma ki, sesi. mıyor. Çırpınıyor, belki kendini kurtarır da din-
Çırpmır, belke qurtarsın özünü, leyenler sözünü işitir:
Dinleyenler eşiderler sözünü.
Şişe çeksez de diriyken etimi, "Diri diri şişe geçirseniz de beni, vatan ve milletimi
Atmaram men veten ü milletimi. feda etmem. Tuttuğum yol hayatımdır, emelim,
Meslekim tercüme-yi halimdir, Hak'a ulaşmaktır"
Mülk-i haq qâye-yi âmâlımdır.
1912

YAY SEHERİ
(c. I, s.66)

Od tutub qırmızı âteşle yene yandı üfüq, Alevlenip kırmızı ateşle yine yandı ufuk; şafağın
Şefeqin qırmızı rengiyle işıqlandı üfüq. kırmızı rengine boyanıp, aydınlandı ufuk.
Bir qeder çaydan uzaq od qalamış dağda çoban, Çaydan uzakta ateş yakmış çoban sürüsünü yay-
Oyadır öz sürüsün otlaya yaylaqda çoban. lada otlatmak için uyandırır.
Yumuşaq göy çemenin üste düşüb şeh geceden, Yumuşak yeşil çimenin üstüne geceden şebnem düş-
İsti yoxdur, hele var bir balaca meh geceden. müş, sıcak değil, hem geceden küçük bir ay kalmış.
Ağ dumanlar ucalır göz üzüne dağlardan, Dağlardan ak dumanlar gökyüzüne yükselir, ha-
Çox serindir havası, keçme bu yaylaqlardan. vası çok serindir, bu yaylalardan geçme.
Gün çıxır, göyde bulud qırmızı renge boyanır, Güneş çıkınca gökte bulut kırmızı renge boyanır,
Kendliler çox yorulub, uyqudan indi oyanır. köylüler çok yorulmuşlardır, şimdi uykudan uya-
nırlar.
Peyeden mal-qâranı be'zi çıxardır qırağa, Bazen sürüyü dağlara çıkarırlar, bazen ovaya bazen
Be'zi sehrâya gedir işlemeye, be'zi bağa. da bağa çalışmaya gelirler.

OĞLUM İÇİN
(c. I, s. 77)

Melekim, yavrucuğum, şükr edirem Allah'a, Meleğim, yavrucuğum, senin gibi bir nimeti bana
Rehin edib sen kimi nemet mene ehsân etdi. ihsan ettiği için Allah'a şükrederim. Seninle bugün
Cjılaram secde müdâm icz ile ol dergâha, beni mutlu kıldığı için daima acz ile ona secde ede-
Ki, heyâtınla bu gün könlümü xendân etdi. rim.
Men seninle severim ömrü, heyâtı, canı, Hayatı, canı seninle sever, seninle bu dünyayı gö-
Men seninle görürem indi geniş dünyânı. rürüm.
Seni çoxdan arayıb hesret ile beklerdim, Seni çoktandır arar, hasretle beklerdim. Sensiz
Sensiz âfâq qaranlıq görünürdü gözüme. ufuklar (gelecek) gözüme karanlık görünürdü.
Senden ötrü çox uzun iller idi inlerdim, Senin için yıllardır ağlardım, (ama, şimdi) sen bana
Qemlerim yox oluyor sen güler iken üzüme. gülünce üzüntüm yok olup gider. Hayatı, canı
Men seninle severim ömrü, heyâtı, canı, seninle sever, seninle bu dünyanın farkına varırım.
Men seninle görürem indi bütün dünyânı.
1912
ŞERARE
(el, s.96)

Ey elem, yazmada ateşbâr ol, Ey Um sahibi ateş saçar gibi yaz. Ey gönlü gafil,
Ey dili-qâfil, oyan, hûşyâr ol. uyan, akıllı ol.
Gör senâyedeki e'câzâtı, Sanayideki icatları gör de mucizeleri unut.
Xâtirinden sil o mö'cüzâtı.
Ki, edibdir seni tenbel, âtil, Çünkü, bildiğin o bâtıl şeylar seni tembel ve işe ya
Bildiyin çûn ü çâredir bâtil. ramaz yapar.
E'tiqâd etme qezâya, qedere, Kazaya kadere inanma. Bu sözler senin ömrünü
Ömrünü verdi bu sözler hedere. heder etti.
"Bext", "qismet" kimi elfâzı unut, Baht, kısmet gibi sözleri unut da çalışarak ikbal
Se'y ile bâzu-yi iqbâlım tut. elini tut.
Nereye ister isen zorla apar, Nereye istersen zorla al götür. Gerekirse yeri, ye-
Merkezinden yeri lazımsa qopar. rinden oynat!
Yoxdur âlemde bu gün emr-i mahal, Bugün âlemde artık hükmeden yoktur. İlim ve fen
Elm ü fenn ol sözü etmiş iptal. sayesinde böyle sözler kalmamış.
Elmine, qüvvetine her kişinin, Her kişinin bahtı, revaç görmesi bilgisine, kuv-
Bağlıdır bexti, revâçı işinin. vetine bağlıdır.
Nereye bağlamısan niyyetini, Neye niyet etmişsen bilginle var gücünü harca ki,
Serf qıl elmle var qüvvetini. maksadına ulaş.
Bil ki maksadına ulaşırsın, Yerde, gökte, velhasıl
Bil ki meqsûde olarsan vâsil, her ne ise
Yerde göyde, ne ise elhâsil.
İlim ve beceri kazan, gayret et,ki, her zorluk kar-
Kesb qil elm ü hüner, se'y ü emel, şında çözülsün
Tâ ki, her müşkülün olsun münhell.
İlimden kanatlar takınıp, yükseklere uç, yanılmaz
Elmden şehper açıb pervâz et, ol.
Mes'edet rütbesini ehrâz et.
Âlemlere hükmet, tabiat bile senin kuvvetin kar-
Olsun âlemlere hökmün nafiz, şısında âciz kalsın.
Qalsm emrinde tebîet âciz.

Qüvveye bağlıdır âlemde heyât, Alemde hayat kuvvete bağlıdır, her şey ondan
Qüvveden neş'et edir mövcudât. doğar.
Kuvvetin varsa mutlu yaşarsın, yoksa yok olup gi-
Çjüvvetin varsa, yaşarsan mes'ûd, dersin şüphesiz.
Yoxsa seksiz olacaqsan nâbûd.
1916 ÇOX YAŞA
(c.I,s.l22)

Ay berekallah sene Kâmil Paşa, Ey Kâmil Paşa piponu çek, kahveni iç (de) sen çok
Qelyanı çek, qehveni iç, çox yaşa. yaşa-
Türkler erz etdi görürsüz mü ya? Türkler açıkladı, gördünüz mü? Yunan, Sırplar sa-
İşte gelir herbe Qrek, Serbiya. vaşmaya geliyor. Kâmil Paşa "Biz savaşa hazır de-
"Biz hele hâzır deyiliz dâvaya". ğiliz" diye cevap verdi. Böyle akıla aferin.
Böyle cavab söyledi Kâmil Paşa,
Âferîn, ehsen bele âqil başa.
Elm ü feraset bele olsun gerek, İlim ve feraset, reislik, siyaset bunu gerektiriyor
Sebk-i riyaset bele olsun gerek, demek ki. Ey Kâmil Paşa piponu çek, kahveni içi
Resm-i siyâset bele olsun gerek, (de) sen çok yaşa!
Ay berekallah sene Kâmil Paşa.
Qelyam çek, qehveni iç, çox yaşa.
Etse de düşmen size hergiz hede, Düşman sizi tehdit etse de, sınıra asker yığma, boş
Yığma qoşun, cem eleme serhede. yere karışıklık çıkarma, ne gerek var. Zurna ça-
Boş yere etmek ne gerek erbede, lınsın müritler coşsun, sizinle bir adamın oy-
Ger çalına zurna müridler coşa, naması mümkün mü?
Hâşa siz ile bir adam sallaşa.
Mastika iç, ver uruğu qelyana, İçki iç kendini pipoya ver. Efendim, pipoya bak-
Baxmaq, efendim, ne gerek qelyana. maya ne gerek var. işleriniz kötü gitse düzeltmek
İşleriniz olsa fena, ehyâna, için vapura bin, tek başına Japonya'ya kaç. Geride
Min vapora, qaç Japon'a birbaşa. kalan yakınlarını, dostlarını düşünme.
Baxma qalan xırda qohum-qardaşa.
Hebs ele her yerde cavan Türkleri, Genç Türkler börklerini eğri koydukları için her
Çünki olar eyri qoyur börkleri, yerde onları hapset. Düşmanınız kürkleri ters
Düşmeniniz terse geyib kürkleri, giyip, sizleri taşa tuttuklarında suçunu yoldaşlarına
Sizleri her vaxtda basarlar daşa, yükle.
Teqsirini yükle o dem yoldaşa.
Eybi nedir, düşse eğer partapart, Silahlar atılsa ne çıkar? Vur, dağıt, öldür, yıkıl, öl,
Vur, dağıt, öldür, yıxıl, öl, şartaşart. fasulyeni zeytinyağı ile kızart, bamyam bozbaşa
Lobyanı zeytun yağı ile qızart, (yemek adı) doğra, bir de tavuk göğsü al, ye. Kâmil
Doğra daha bâmiyeni bozbaşa, Paşa piponu çek, kahveni iç, çok yaşa, aferin sana!
Sonra toyuq köksü ile get aşa,
Qelyanı cek, qehveni iç, çox yaşa,
Âferîn, ehsen sene Kâmil Paşa.
1912
(c 1, s. 150)

Telqraf günde verir xalqa xeber, Telgraf, Balkanlardaki duruma (savaşa) dair her-
Balkan ehvâlma dâir yalanı. gün yalan haberleri halka verip, Türk askeri gibi as-
Dönderib bir sürü dilsiz qoyuna, lanları dilsiz koyuna çeviriyor.
Türklerin eskeri tek aslanı.
Yetişir Sofiya'dan taze xeber, Bulgar ordusu çok ileri gitdi diye Sofya'dan yeni
Getdi Bolqar qoşunu çox ireli. haberler geliyor. "Canım, böyle ise, Kırk Kiliseyi
Bir deyen yoxdu, canım, böyle ise, niçin geri verdiler" diyen yok.
Qırx kelisânı neçün verdi geri?
1912
(c.l, s. 153)

Telqraf müxbiri şerm eylemeyir, Telgraf habercisi utanmadan Balkanlıları aslana


Dönderib aslana Balkanlıları. benzetip, her vuruşta binlerce Osmanlıyı serçe gibi
Tutdurur serçe kimi minler ile, yakalatır, yazık!
Her vuruşda yazıq Osmanlıları.
Balkanlılar müttefiqen çalışır, Balkanlılar hep birlikte savaşıp, Rumeli'nin bir kö-
Rum elinin tutanda bir köyünü. yünü ele geçirdiklerinde, telgrafçı "on şehir alındı"
Telqrafçı deyir: "On şehr alındı*. der. Yalancının evini Allah yıksın.
Allah yıxsın yalancının evini!
1912
(el, s. 154)

Bölgü-bölgü olmuş bu gün Türkiye, Bugün Türkiye parça parça olmuş. Bir kısmı meş-
Bir destesi meşrûtiyyet isteyir. rutiyet ister, bir kısmı istiklali sever, bir kısmı cum-
Bir firqesi istiqlâliyyet sevir. huriyet ister. Hiç kimse, böyle bölünmelerin ye-
Bir destesi cümhûriyyet isteyir. nilgiye, mağduriyete sebep olacağım düşünmüyor.
Heç kes düşünmür ki, bu firqebâzlıq,
Meğlûbiyyet, meğdûriyyet isteyir.
1912
ÇOCUKLAR İÇİN ŞİİRLERDEN

YAZ
(c.I,s.l84)
O gün ki, fesli yaz olur, Bahar gelince, gece ile gündüz eşit olur. Havanın sı-
Gece, gündüz taraz olur. caklığı artar, artık soğuklar azalır. Dağların, ova-
Havanın artır istisi, ların karı erir, derelere doğru akar. Seller coşarak
Daha soyuqluq az olur. nehre ulaşır, nehrin sesi yükselir (suyu artar). O
Erir dağın, çölün qarı, zaman kırlangıç yuvasını yeniden yapar, yeşil ağaç-
Axar derelere sarı. lara konup, güzel şarkısını okur.
Gurultu ile sel geler,
Salar sedaya çayları.
Qaranquş ol zaman geler,
Yene tiker yuvasını.
Qonar yaşıl ağaçlara,
Oxur ğözel havasını. KUŞLAR
(c.I,s.l85)
1907
Çhışlar, quşlar, a quşlar. Kuşlar, kuşlar ey kırlangıçlar, gâh yerde gâh ha-
Qaranquşlar, a quşlar. vada "ceh ceh" diye ötün.
Ceh-ceh vurun burada,
Gâh yerde, gâh havada.
Qonun bu tek budağa, Bu dala konup çok uzağa gitmeyin. Ey kuşlarım,
Çox getmeyin uzağa. uzaklara gidip beni üzmeyin.
A quşlarım, getmeyin,
Meni qemgîn etmeyin,
Quşlar, necin gedirsiz? Kuşlar niçin gidersiniz, yoksa gezer misiniz? Eyvah
Yoxsa ki, seyr edirsiz? kuşlar uçtular, kayboldular, sesleri kesildi.
Quşlar uçdu, ekildi,
Vay, sesleri kesildi-
Bir ses gelir uzaqdan, Uzaktan bir ses gelir, dinlerim. (Bu ses) kışın yakın
Men dinlerem bayaqdan. olduğunu, buraların soğuduğunu söyler.
Söyler ki, qış yavuqdur,
Sizin yerler sovuqdur.
Var istice ölkeler, Sıcak ülkelere gitmekten hoşlanırız. Sabret, bırak
Qışda bize xoş geler. bahar gelsin, kar, yağmur azalsın, kuşlar güzel şar-
Sebr eyle, qoy yaz olsun, kılarını size hediye olarak getirirler.
Bir qar, yağış az olsun,
Sovqat getirer quşlar,
Size gözel mahnılar.
NESR ESERLERİ
BEDBEXT AİLE
(el. s. 228-235)
Kars ve Erdehan'dan qaçıb qurtarmış bir -Çenab doktor, sehhet ümidi var mı?-deye
deste ac-yalavacl, çılçıplaq arvad-uşaqlar2 Tiflis'de müntezirâne haletle suâl etdi.
Müselmanlar mehellesinin küçelerinde3 sefil- Doktor:
sergerdan qalrmşdılar. O cümleden beli bükülmüş -Xeyir, onun işi müalicedenl3 keçib, -deye çi-
ağsaqqal Hemid adlı bir kişi, qoca bir arvad ile kü- yinlerinil4 oynatdı. Sonra başını aşağı dikib mü-
cenin bir terefinde, quru torpaq üstünde oturub on tekebbirâne bir haletle faytona terefis yollandı.
beş yaşında xeste bir oğlan uşağının başını dizi Qoca kişi:
üste almışdı. Qoca arvad daima xeste çocuğun -Doktor efendim. Allah xatirine, eğer müm-
üzüne baxarken gözlerinden axan qanlı, odlu yaşı künse müzâyige16 etme. Bir böyük külfetden
başındaki yırtıq şal ile silirdi. bircel? buna göz dikmişem,-deye qorxulu bir edâ
Xeste çocuq benizi saralmış, qızdırmadan leh- ile doktorun önüne keçdi.
leyirdi. Tez-tez, kesik-kesik nefes alırken çox-çox Doktor dayanıb fikre getdikdenl8 sonra:
öksürürdü. Dodaqları quruyub üzünün geneleri -Hele bu dermanı veririz, baxahm nece olur?
inçelmişdi. Bîhuşluq5 hâlma düşmüş xeste titrek, Fakat...-deye sözünün âxırını söylemeyib mü-
zeif sesle: teezüfane bir edâ ile elini terpetdil9, sonra Müslüm
-Ay nene, bir az su -deye bulamq, solqun göz- Bey'e xudâhâfiz edib20 faytona eyleşdi.
lerini açıb yene de qapadı. Qoca kişi derinden bir Sevgili nişanesinin heyatından ümidi kesilmiş
âh çekib sâkitâne ağlarken ayağa durdu, yaxmdakı qoca kişi ayaq üste quruyub qaldı. Var e'zâsı tit-
qapmı açıb su istedi. Derhal Müslüm Bey adlı uzun rerken hökürtme çalıb2l ağlamaya başladı. Müslüm
boylu, xoş sîmalı bir cavan su getirib o kişiye verdi. Bey mehribanlıqla o yazığa22 teskinlik verib eve qa-
Qoca kişi suyu alıb xeyir-duâ ederken nevesininö yıtdı. Qoca Hemid gözlerinin yaşını eli ile silerek
yanına geldi. içeriye girdi. Nevesi23 ferasetle babasının24 po-
-Bala, su getirmişem, al iç. -deye uşağın başını zugluğunu derk etdiyinden yataqda dikelib:
-Baba, buraya gel.-deye onu çağırdı.
eli ile qaldırdı. Hemid kişi nevesine yaxmlaşıb:
Xeste çocuq titrek, arıq? elini uzadıb su qabma -Bala, sözün nedir?-deyib eyleşdi.
yapışdı ve bîhis bir halda sudan bir nece udum ic- Uşaqcıq de'feten arıq, nazik qollarmı qaldırıb
dise de, peyderbey öskürük onu lap dilden saldı. babasının boynuna saldı, nenesi de sevgili balasını
Müslüm Bey bu heynde qapmın ağzında dayamb qucaqladı. Her üçü şiddetle ağlaşdılar. Sonra xeste
onların bu felâketli hâlma baxırdı. Qoca kişiye xi- çocuq:
taben: -Baba, men bilirem, doktor sene ne söyledi-
-Emi, bu uşag senin neyindir, oğlundur mu?- deyib yene de baba ve nenesini qucaqladı ve başını
deye suâl etdi. babasının çiynine qoyub tövşüye-tövşüye25 bir
Hemid kişi yene bir âh çekib: qeder sâkit oldu. Biraz dinceldikten sonra:
-Qardaş, bu uşaq menim nevemdir, oğ- -Baba, atamdan26, anamdan sonra men daha
lanlarımı öldürdüler, qızlarımı, gelinlerimi esir ölmeyimi isterem. Ancaq sene vesiyyetim odur ki,
apardılar. Men başıbelâlı ancaq bu uşaqcığı bir sebr ele, çox ağlama. Ne etmeli, qezâdan27 bizim
noile götürüb qaçmışam. O da yolda bir noile xes- üçün bele28 imiş...
telendi. Şükür Allah'ın keremine.-deyib de ağ- Qoca kişi saqqalı uzunu axan göz yaşlarını si-
lamaq boğazım tutub sakitleşdi. lerek:
Müslüm Bey nehâyetde bu sözlerden qem- -Bala, ölüm menim üçündür. Allah senin ölü-
lendi. Daha bir söz demeyib evine qayıtdı8. Bir qe- münü mene göstermesin. Qorxma, bala, Allah
derden sonra küceye çıxıb: qoysa sağalarsan29.-deye nevesinin üz-gözünü tu-
-A kişi, emi. Uşağı eve getiriniz.-dedi. marladı30.
Müslüm Bey'in bu mehebbetinden felâketzede Xeste çocuq:
ailenin üzünde şâdlıq eseri göründü. Müslüm -Baba, men bilirem ki, âxır nefesimdir. Ancaq
Bey'e xeyir-duâlar ederek xesteni içeri apardılar^. senden teveqqem odur ki, meni özün qebre qo-
Müslüm Bey onlara menzil verib rahat ele- yasan ve eğer bu seherde qalmalı olsanız, tez-tez
dikden sonra: menim qebrimin üstüne gelersen, meni unut-
-Men gedib uşaq üçün hekim getirim. -deye mayasan,-deyerek nefesi kesildi. Yene de baba ve
onlara teselli verdi. nenesini qucaqlayıb her üçü ağlaşdılar. Müslüm
Bir o qeder keçmemişdi ki, xezlO paltom, qara Bey onları ovudut3l teselli verdi. Sonra doktor yaz-
şlyapalı, çalsaqqal bir doktor Müslüm Bey ile bir- digi nüsxeni öz nökerine verib derman almağa gön-
likde içeriye dâxü oldu. Xesteni müayine edib derdi. Sonra Hemid kişiye xitaben:
nüsxell yazdıqdan sonra dışarı çıxıb getmek istedi. -Emi, sesin ne üçün xırıldar? Meğer sen de
Hemid kişi doktorun eqebincel2 gelib onun ayaq- xeste misen?-deye soruşturduqda qocanın eyâlı:
larına yıxıldı. Onun ölü renginde olan uçuq be- -Ay başına dönüm, xeste deyildir, lâkin üç
nizinde korxu elâmeti müşahide olunurken:
1. aç acına 2. kadm-çocuk 3. sokaklarında 4. bakımsız-perişan 5. baygınlık 6. torununun 7. zayıf 8. döndü 9. götürdüler
10. yün 11. reçete 12. ardısıra 13. ilaç yapmaktan 14. omuzlarını 15. doğru 16. esirgeme 17. sadece 18. düşündükten 19.
kaldırdı 20. veda edip 21. hıçkırarak, hüngürhüngür 22. zavallıya 23. torunu 24. dedesinin 25. nefes nefese 26.babamdan
?7.kader, alınyazısı 28. böyle 29. iyileşsin 30. sıvazladı 31. avutup
gündür ki, çöllerin buzu, qarı, bu yazığın qidası, qaldı. Sevgili balasını bester-i ehtizârda? gören
xöreyi olmuşdur,-deye cavab verdi. qoca arvad8 yumruqla öz sinesine vurarken:
Müslüm Bey: -Ay kişi, görmeyirsen mi, heç olmasa yasin
-Vay, siz acsmızmışi... Bes ne üçün, niye söy- oxu, balam Qur'an'sız keçinmesin-deye hayqırdı.
lemeyirsiniz?-deye derhal onlar üçün yemek te- Bedbext qoca kişi caşıb9 özünü itirdiyindenio
darük etdi ve bir qeder de süt getirib xeste çocuğa "Yasin" evezine "Hemd sûresi" oxumağa başladı.
içirtdiler. Bir saatten sonra nöker2 derman3 getirdi. Bir o geder keçmedi ki, xeste çocuğun üzüne ölüm
Müslüm sonra öz işine getdi. rengi qonub bir-iki çene çaldıqdan sonra nefesi qet
Lâkin esr4 zamanı idi ki, xesteye gişveS âriz oldull. Bu vaxt o bedbext qocaların başında sanki
oldu. On deqiqeden sonra ayıldısa da, lâkin bütün qiyâmet qopdu. Gecenin yarısı özgel 2 evinde qerib
ehvâlı ağırlaşmağa üz qoydu. El-ayağı soyudu, al- ölkede ev sahibi nârahat olmasın deye ixtiyarsızl3
nında soyuq ter elâmeti göründü, verilen dava- ucalan^ 4 feryadlarmı sinelerinde boğarken o so-
derman boğazından keçmeyib cehenglerinden 6 ba- yumuş bedeni qucaqlayıb sızıldadılarl5.
yıra töküldü. Gecenin yarısına geder bu hâl ile
1915

SAHNE ESERLERİ

YOXSULLUQ EYİB DEYİL


(c.I, s. 241 - 244)
(Rus Ediblerinden A.N. Ostrovski'ye Nezîre)
KONU: Hacı Demir'le Sefer qardaşdırlar. Hiyleger Hacı Demir ata malının büyük
bir qismini özünelö götürüb ve daha da varlanıbl7. Sadelövh Sefer ise payına düşen
pullarıis kefi9 meclislerine serf edib. Hacı artıq dilenci köküne20 düşmüş xeste qar-
daşına yardımcı olmaq istemir. O, Ehmed adlı varlı bir mülkedâra saxta paralar ve-
rerek qazanmaq haqqmda düşünür. Hacı'nın mirzesi, semimi ve vicdanlı bir gene
olan Yusif, Sefer'i de hemin2i meclise davet edir ve fikirleşir ki, Haci Ehmed Bey'den
alacağı paraların xatirine, ya da ondan utanıb qardaşına da bir az yardım gösterer.
Lakin tamahkâr22 Hacı ac ve xeste qardaşını evinden qovur, onun daşürekliliyini
gören Ehmed Bey evvelceden razılaşdırılmış anlaşmanı pozur, Yusif de daha Hacı
Demir'e hidmet etmek istemir.
İKİNCİ PERDE
Hacı'nın evi. Bir nece23 dene stol24 ve miz25 dü- Hazır veksel kağızı var, yazarıq.
zülüb, lampa yanır. Bu mel'ûna her ne elesen azdır,
Hacı eyleşmişdir26. Yusif dâxil olur. İçkiçidir, fâsiqdir, bînamazdır.
Qelp pulları verrik ona tenzile,
HACI Hemin burda qol qoydurruq veksile.
Yusif, geldin? Gel, eyleş görek ne var? Sonra getsin ha çığırsın, bağırsın,
Yusif eyleşir. Her ne gelse elinden, goy qayırsm.
YUSİF YUSİF
Sağlığınız. Gelmeyibdir bes olar? Hacı, belke işin üstü açılar,
Xalgın yanında bizi rüsvây gılar.
HACI Qet-i nezer ondan da bedter daha-
Nece olar27? Yalqizca bir Ehmed Bey, Olur, bu iş acıq geler Allah'a.
Nökersiz28, yoldaşsız bura gelecek.
YUSİF HACI
Bir adamı tek çağırmazlar qonaq29. Yox, yox senin bu fikrin boş xeyâldır,
Bu cür adamların malı halâldır.
HACI O, Allah'a, Peyğembere inanmır,
Bu ne sözdür? Hele uşaqsan, uşaq. Araq-çaxır içir, korxmur, utanmır.
Ne var xalqı yığıb bura dolduram? Alimlerin dalısmca danışır,
İsteyirem men beye tele quram. Dinden-dondan çıxıb çox azgmlaşır.
Biraz da qelp pulum var, heç bilinmez, Bu esnada Sefer dâxil olur. Hacı durur ve qezebli
Verrem ona, xerçlene, ya xerçlenmez. bir halda
1. açmışsınız 2. hizmetçi 3. ilaç 4. ikindi 5. baygınlık 6. dudaklarından 7. yatakta can çekişirken 8. yaşlı
kadın 9.şaşirıp 10. kendini kaybettiğinden 11. nefesi kesildi 12. yabancı 13. elinde olmaksızın 14. yükselen 15. ağ
ladılar 16. kendine 17. zenginleşip 18. paraları 19. keyf 20. durumuna 21. aynı 22. açık gözlü 23. kaç 24. masa 25. san
dalye 26. durmuştur 27. nasıl olur 28. hizmetçisiz, arkadaşsız 29. konuk
HACI SEFER
Sene kim rüsxeti verdi geldin bura? Men bilmirem, insanmısan, ya heyvan,
İtil, itil2, get cehenneme, gora. Beş deqiqe sebr qılıb bir dayan.
Qoy sözümü deyim, birce7 qulaq as,
YUSİF Pis danışsamS döydür, qovdur, daşa bas.
Haci, senin üreyin ki, daş deyil, Düzdür^ cavanlıqdal0 yoldan azmışam,
Sâildir3 bu, tutaq ki, qardaş deyil. Öz-özümçün derin quyu qazmışam.
Ne eybi var, qoy eyleşsin, şam etsin, Sehv etmişemiı, pis olubdur mürebbim,
Ondan sonra qovsan yene qov getsin. Sen atsan da, atmaz yeqînl2 ki, Rebb'im.
Hacı kemâl-i küduretle üzünü bundan o terete.
HACI Evirip acıqlı dirseklenip ona baxır.
İndi yad4 adam gelecek, men nece Sürücünün şerqisinde veten sesi dinlenir
Qoyum onu burda qalsm bu gece? Gâh ruxuma behçet verir, gâh qelbime qem gelir.
Görürsen mi ağzından ne iy5 gelir? Ne ışıltı, ne de çıraq, ne bir qara daxma var
Xalq yanında başımı yere soxur. Her yer bütün yiyesizlik, her yer bütün qalm qar
Ne ki, eve, tövleye de qoymaslar- Feqet herden baxar uzun-uzaq çöllere
Bunu, tâ belke şal, qaşov oğurlar^. El'an verst ağaçları gelir ancaq nezere.

MENZUM MEKTUBLAR YAZMAM


DOSTUM MİRZE ABDULLA ŞAİQ
CENABLARINA FİRUDİNBEY KÖÇERLİ CENABLARINA
(C.I,S.159-160) (c. II,s. 161-162)
Şaiqa, neylesin axıl3, söyle biçare veten?
"Yazmasın taze ne şeyler?" -deye sordun menden,
Tapmayırl4 sehhet üçün derdine bir çare veten.
Ruhumun tarma mizrabzen oldun, qardaş!
Yoxdur ümmidi-şefa hali-perişamnda, Sabir ile bele mektubu çox aldaq senden,
Oxşayırl5 çox bele bir xestevü bimare veten. Her ne yazdıqsa, ona bani sen oldun, qardaş!
Veten oğlanları müsteğreqi-xabi-qeflet, Bir zaman Nasehü Terrar ile Sabir, bende,
Tuş olubdur nece min zalimi-xunxare veten. Yaşayırdıq hamimizi? qeflet ile ferxende.
Doğranıb tiği-cefa ile mübarek bedeni,
Çekilib zülm ile Mensur kimi dare veten. Birimiz mersiyeguluqda böyük şair idi,
Ucalıb göylere etfali-veten feryadı, Birimiz sağere mail, birimiz canane.
Qan ile yazmış "enelhekk" derü divare veten. Birimiz hecvde Yeğma kimi çox mahir idi,
Veten övladı ki, qefletde yatıbdır şebü rüz, Laubali keçinirdi günümüz rindane.
Şaki olmaz, ne eceb, Ehmedi-Muxtare veten. O perişan yuxudan sen bizi bidaris etdin,
Ham Faruqi-müezzem, hanı ol ezmi-qevim, Doğru, düz yolda çalışmaqlığa vadarl9 etdin.
Ki, keramet ile qalib ola esrara veten.
Hanı ol şiri-xuda kim, özü yetsin dade, Leyk çox keçmedi dövran bizi bidad etdi,
Dinü millet gedir elden, yanır odlare veten... Ax, o ce'miyyetimiz tezce perişan oldu.
Ham Bağdad kütübxanesi, Harun dövrü- Mövti-terrah o sefa bezmini berbad etdi,
Ki, teveffüq ede islam ile küffare veten. "Sabir öldü" -demirem, şe'r evi viran oldu.
İbn Xeldun, hanı, Ellame, hanı İbn-er-Rüşd, Yazmağa mane olur tefrife düşdüklerimiz,
Fexri-razi hanı razın deye ol yare veten. "Ağlaram yadıma geldikçe gülüşdüklerimiz".
İbni Sina hanı, Sedra hanı, Firdovsi ham-
Ki, mübahet ede bu esrde onlara veten. Yazamam, menden olubdur daha bizar qelem,
Berader! Men tefekkürde, o sakitliye mecbur olmuş.
Biz eğer olsa idik ayeyi-Kur'ane müt'i Yazamam, boğmadadır ruhumu böhranü elem,
Omaz idik bele sergeştevü avare veten. Xelecanlarla könül çarpmada rencur olmuş.
Yene bu derdlerin çaresi Baküden olur, Boş kağızlarda qelem cızsa da göz yaşlarımı,
Çeşmi ümmid tutubdur ora hemvare veten. Qıymaram heç unudan sevgili yoldaşlarımı.
Dem o demdir ki, vuraq biz de demi-ünsiyyet,
Besdilö bu cehli-şeqavetle yana nare veten. Ah, o gözler ki, nigahile dilü didelerim,
Vetenin illetine beyti-şefadır Bakı, Açılırdı, daha bir de meni şad etmeyecek.
Bu mekandan tapacaq çare dili-zare veten. O dodaqlar ki, qülümsenmeyi ile kederim,
Çeşmeyi-abi-heyat orda olur çün eri, Qaçılırdı, meni "Sehhet" -deye yad etmeyecek.
Xızrı rehber qılıb ol merdümi-huşyare veten. Ah, o gözler yumulub tozlar ile dolmuştur,
Xasse bu derde gözel nüsheler "İrşad" yazır, O dodaqlar bürüşüb qonça kimi solmuşdur.
Geler ol nitqi-Mesiha ile göftare veten.
Çoxdur ümmid bu tedbir ile tapsın, Sehhet, 1911
Def olub illeti qemden dexi qurtare veten.
l.izin 2. defol 3. dilencidir 4. yabancı 5. pis koku 6. çalar 7. sadece 8. kötü konuşsam 9. doğrudur 10. gençlikte 11. yanılmışım
12. muhakkak 13. "yani" manasında 14. bulamaz 15. benzer 16. yeler 17. hepimiz 18. uyandırmak 19. ulaştırmak, kavuşturmak
TERCÜMELERİ

BALIG, ÖRDEK VE XERÇENG Tek çalınan zmqırovlar9 uzun-uzun guruldar,


Usandıran bir ses ile vıyıldar...
(c. II, s.79)
Sürücünün şerqisinde veten sesi dinlenir,
Bir balık ördek ile bir xerçeng ,1 Gâh ruhuma behcet verir, gâh qelbime qem gelir.
Bir zaman oldu üçü hemaheng2
Ne ışıltı, ne de çıraq, ne bir qara daxma var. Her
yer bütün yiyesizlik, her yer bütün qalm qar.
Yüklüce bir araba çekmek üçün,
Öz yerinden onu debertmek3 üçün,
Feqet herden baxar iken uzun-uzaq çöllere
El'an verst ağaçları gelir ancaq nezere.
Qoşulub çekdiler ise ne qeder,
Oldu zehmetleri âxırda4 heder.
1912
Araba getmedi esla qabağa5,
Deyesen batmış idi bir batağa.

Bes neden ötrü bu iş müşkül idi,


Yük deyil, çox da ağır, yüngül6 idi. GÜN DOĞAR, BATAR...

Ördeyin meyli göye uçmaq idi, (c. II, s.160)


Balığın qesdi suya qaçmaq idi.

Gerçi xerçeng de güc etmekde idi, A.M. Qorki'den


Fikri Heyf'a, geri getmekde idi.
Gün ki, seherler çıxar, axşam batar,
Burda kim haqlı, müqessir kimdir? Eksilemez zulmeti zindanımın.
Qoy onu bilsin o kim, hâkimdir.
Sanma ki, bir lehze keşikçim yatar,
Bu qeder biz bilirik ki, bu cehet- Fikri qalıb mende nigâhbânımın.
Qalmış orda araba bîhereket...
Her nece istersen ele çek keşik,
1907 Arxayınio ol, men buradan qaçmaram.

İsteyirem gerçi men azadelik,


QIŞ YOLU Zenciri amma bacarıb açmaram.

(c.II,s.139) Ax siz, a zencîr, a zencîrlerim.


Siz de demir bekçimsiniz her zaman.
A.S.Puşkin'den
Sizleri müşküldür açım, sindirim11,
Dalgalanan dumanların arasından ay çıxır, Çatladı bağrım aman Allah, aman...
Qemli yatan sehrâlara qemli-qemli nûr saçır.
1912
7
Qış seferi, tek yol könlü darıxdırır , can sıxır,
Arabanı sürükleyen harın atlar tünd qaçır8.

1. akrep 2. uyumlu 3. oynatmak, kımıldatmak 4. sonunda 5. önce, ileriye 6. hafif 7. can sıkıntısı vermek 8. iyi kaçmak
9. çıngırak 10. emin 11. kırmak
MAKALELERİ

QARA XEBER
SÂBİR
(c. II, s.10-11)
(c. II, s.12-13)
Ey qârel. Meqalemin serlövhesi2 nezerinize
çarpdıqda bir müsîbet xeberi olduğunu yeqîn3 ki, ... Vetenimiz edebiyyat âleminde dâhiyane bir
bileceksen. Ve lâkin hansı4 büyük bir ne'metin mil- şâir yetişdirmişdi. Azerbaycan Edebiyyatında en
evvel bir çığır açdı ki, ondan müqeddem kimse o
letten fövt getdiyini duymamış isen, qoy deyim:
gözel şivede yazmamışdı. Noqsanlarımızı, eyib-
qezetleri, jurnalları oxuduqda o hevesle oxuduğun lerimizi mezhekel7 ve mezah teriqil8 ile qayetde
gözel-gözel şe'rler, şirin-şirin mezmunları, duzlu- şirin ve herkesin anladığı bir dil ile, qehqehelerle
duzlu sözler ki, bir anda seni hem ağladıb, hem oxudub İslaha çalışırdı. Ne çare. ki, ancaq beş İN9
güldürürdü-onları daha bir de görmezsen. Zira on- qeder edebiyyatımıza xidmet edebildi. Ondan mü-
ların nâimi, onların mübdei, onların müxterei olan qeddem20 yazdığı şeyler bütün köhne2l şivede idi.
sevgili, eziz şâirimiz Sâbir Efendi elimizden getdi. Amma bununla bele bu beş ilin müddetinde ede-
Yalnız bir istekli refîq5, mehriban6 dost itir- biyyatımızda böyük bir inqilâb yetirdi ki, bu te'siri
diyimden bu qeder müteessir deyilim. Bir böyük ezimi tehlil edecek qeder müsâidem olmadığı üçün
millet bir böyük şâir itirdiyinden? kederim bil- bir nece sözle fikrimi tebcîs edeyecem.
müzaifedir. Sabir'in vefatı millet üçün bir ziyân-i "Molla Nesreddin" mecmuesinin intişara baş-
ebedidirö, bir zerbe-yi felaketdir ki, onun ağrısını9 ladığı zamanacan22 bizde me'na-yi heqîqisiyle ede-
millet öz vücudunda hele sonralar terkedecekdir. biyyat adlanan lâyiq eser yox kimi idi-xeta etmiş
Biz indiliklO buralarını danışasıll deyilik. Elhal deyilem zenn edirem.
Sabir'e bir qeder ağlamaq isteyirem, ey qâre. Sö- "Molla Nesreddin" meydana çıxmca artıq her
zümü mövqesiz!2 görüb de mene serzeniş etme. O sahib-i zövq Sâbir efendinin ondaki nümune-yi
böyük şâire, o istekli, eziz refiqime xitaben qelemin e'şârına meftun olmaqdan özünü alamadı. O gözel
hissiyyatını beyan etmekden keçmem, deyirem: şe'rleri oxuyub anlayanlar, o güzelliklerin zövqüne,
Sabir! Alimler, edibler, şâirler ölende sen onlar ferqine varanlar onları hifz etmeye heves etdiler.
üçün mersiyyelS yazırdın, nitqler söylerdin. İndi Şâirlerimiz, yaxud müteşairlerimiz o şîve-yi müs-
senin üçün mersiye oxuyan yox mu, eceba? Xeyr, tehsende yazmağa, teqlide23 başladılar. Daha bil-
ne qeder ölmemişem, seni yaddan çıxartmaraml4. merre köhne üslûb terk olundu.
Sen yaddan çıxmazsan, sen âlem-i me'nada dirisen. Halbuki Sâbir Efendi haman ilk şe'rlerini neşr
Bir milleti diriltmeye çalışan özü öler mi? Yox, etdiyi zaman keçmiş şâirlerimizden qezeliyyât ve
ölmez! qesideden başqa bir şey görmemişdi. Eserlerinde iş-
Sâbir, az vaxtda milletimize çox xidmet etdin. Ietdiyi24 ibareler ve yeni mezmunlar kimseni teqlid
Senin xidmetine dair nitqler oxunmadı, eyyâm-i deyil, mehz25 öz fikirlerinin neticesidir.
heyatma dair meqaleler dinlenmedi, qırx sekkiz se- Bununla demek isteyirem ki, Sâbir Efendi mü-
nelik bir ömrde sabun uyanının kenarında odlar- qellid deyil, belke ele müceddir ki, köhne şe'rlerle
alovlarlS içerisinde tâqetfersa zehmetlerle milletin yeni şe'rler arasında bir esrlik geder uçurum açdı
üçün çalışdın, dövre-yi heyatın qayet melâletli ki, bir daha geri dönüb de o uçurumu atlanmağa
keçdi, yaşadığın mühitden cismen, ruhen, bedenen kimsede cür'et ve cesaret qalmadı.
cefâdan geyri bir şey görmedin. İşte bu soyuql6 Bir kere düşünülsün: edebiyyatımızda ne
nezmlerimle sene mersiyexân olacağam. qeder böyük bir te'sir, ne qeder ezim bir inqilab vü-
cude getirmiş.
1911 Gelelim siyaset âlemine. Me'lumdur ki, Fransız
şairlerinden Şatobrian Fransız qövmünün26 seltenet
xanedanından olan burbonlarla Napoleon Bonapart
arasındaki müqayiseye dair bir kitab yazmışdır ki,
Burbon xanedanmdan olan Fransız kralı XVIII

I. okuyucu 2. başlığı 3. muhakkak 4. hangisi 5. arkadaş 6. samimi 7. yitirdiğinden 8. sonsuz kayıp 9. acısını 10. şimdilik
II. konuşacak 12. yersiz 13. ağıt 14. unutamıyorum 15. alev 16. soğuk 17. güldürü 18. mizah yolu 19. yıl 20. önce 21. eski
22. zamana kadar 23. taklide 24. kullandığı 25. sırf 26. milletinin 27. yeni
Lui'nin özünün e'tirafmca, bu kitab ona bir or- isek, her şeyde olduğumuz kimi4 edebiyyatımızda
dudan ziyade xidmet etmişdir. Men de iddia edi- da haman qürûn-i vüstâye5 yavuq6 bir halda gal-
rem ki, Sabır Efendi'nin da asarı bu beş il müd- mışıq. Bunun yegâne sebebi odur ki, Avropa li-
detinde İran meşrutesine haman növl bir ordudan sanlarına âşinâ olanlarımız Türkçe bilmeye te-
ziyâde xidmet etmiştir. nezzül etmemişler ve hemçinin^ Türkçe bilen
şairlerimiz ecnebi lisanlarını öyrenmeye e'tina et-
1911 memişler. Odur ki, haman mehdûd daireden ke-
nara çDcabilmemişik.
Avropalıların öz edebiyyatı o qeder vace' ol-
duğu halda, yene Ereb ve Fars'ın meşhur edib ve
MÜQEDDİME şairlerinin eserlerini öz dillerine tamamen tercüme
etmişler. BeleS olan suretde biz ne üçün Av-
(c. II, s.34) ropalıların asarını öz9 lisanımıza tercüme etmeyek?
Elm heç milletin malı deyildir. Herkesi 0 yi-
"Meğrib güneşleri" kitabına yelenmekll istese, onundur. Bu metleb meni
vadarl2 etdi ki, Qerb Edebiyyatından beqedr-i
Avrupalıların fünûn ve senaye-yi zahiride te- qüwe öz dilimize tercüme etmekle ehâlimizi on-
reqqileri ne ise, menevî cehetden edebiyyatları da ların asarına âşinâ edim. Tâinki o şümûsi elm ü ir-
o payede2 tereqqi etmişdir. fanm envâr ü e'şüesi ile bizim de zülmetde qalan
Qerbin târix-i edebiyyatı bize gösterir ki, on- duygularımız işıqlansınl3. Xaricî lisanlarına âşinâ
ların edebiyyatda bu derece-yi kamâla ye- olmayan şairlerimiz onlara nezire yazmagla yeni-
tişmesinin sebebi qedim3 Yunan ve Roma ede- yeni, gözel-gözel eserler meydana getirin. Bununla
biyyatlarmı öz dillerine tercüme etmeleri bizim de edebiyyatımız dövletlensinl4 ve tereqqi
olmuşdur. Hal hazırda Rusların bu qeder parlaq ve etsin. Buna göre de mecmue-yi nâçizâneme "Meğ-
geniş edebiyyatma âşinâ olanlar bilir ki, Puşkin ve rib güneşleri" ad qoydum. Bu fikrimi menden
Lermontov'un eserlerinde Bayronizm deye İn- başqa bir geyrisi de beyenerse teşekkür ederem.
giltere şairlerinden Lord Bayron mektebinin ne
qeder nüfuz ve t v siri olmuşdur. Ve lakin bizler
1912

l.yeni 2. derece 3. eski 4. gibi 5. Orta Çağ'a 6. yakın 7. böylece de 8. böyle 9. kendi 10. herkim 11. sahiplenirse
12. mecbur 13. aydınlansın 14. zenginleşsin.

You might also like