You are on page 1of 15

TÜRK SİNEMASINDA HEGEMONİK ERKEKLİKTEN ERKEKLİK KRİZİNE:

YAZI-TURA VE ERKEKLİK BUNALIMININ SINIRLARI


Ahmet Oktan*

ÖZET
Günümüzde, toplumsal alanda ataerkil bir iktidar odağı olarak kurgulanan geleneksel erkeklik
tanımlarının kriz içerisinde olduğu sıkça dile getirilmektedir. Diğer sanat türlerinde olduğu gibi
sinemanın da bir biçimde toplumsal bilinci yansıttığı düşünülürse sözü edilen erkeklik krizinin
sinemasal eserlere de yansımış olması olasıdır. Bu yüzden, bu çalışma, 1990 sonrası Türk Sine-
masında ne tür erkeklik tanımlarının üretildiğini ve perdeye yansıyan erkeklik temsillerinin bir tür
eril krize işaret edip etmediğini sorgulamaktadır. Bu bağlamda “erkeklik krizi”ni çarpıcı bir bi-
çimde yansıttığı düşünülen Yazı Tura adlı film çalışmanın örneklemi olarak seçilmiş ve bu film
üzerinden sosyolojik bir çözümleme yapılmıştır.
Anahtar sözcükler: Türk sineması, toplumsal cinsiyet, erkeklik krizi, Yazı Tura.

FROM THE HEGEMONIC MASCULINITY TO MASCULINITY CRISIS IN TURKISH


CINEMA: YAZI TURA AND THE LIMITS OF MASCULINITY CRISIS.

ABSTRACT
Nowadays, it has been quite frequently connoted that the definitions of traditional masculinity,
constructed as the patriarchal focus of power in the social field, are in crisis. As in the other
branches of arts, if it is thought that cinema reflects the social conscious in a way it can also be
possible that the mentioned masculinity crisis may be existed in the works of the cinema. There-
fore,, this study has questioned what kind of masculinity definitions were produced in the Turkish
Cinema after 1990s, whether these definitions, reflected to the cinema, mark any kind of masculine
crisis or not. In this context, the film called Yazı Tura which is thought to reflect the “masculinity
crisis” in a very striking form was chosen as sample of this study and a sociological analysis was
made based on the film.
Keywords: Turkish cinema, gender, masculinity crisis, Yazı Tura.
çaba harcanmaktadır. Çocukluktan itibaren
GİRİŞ
bireylere giydirilen bu kimlikler aracılığıyla,
erkeğin eyleyen bir özne, kadının ise değerin
Toplumsal cinsiyet, insanların kadın/dişil ve
taşıyıcısı/nesnesi olduğu ataerkil toplumsal
erkek/eril olmak üzere toplumsal olarak kuru-
cinsiyet rejimi (Mulvey 1993: 43) yeniden
luşunu ifade etmektedir. Toplumsal cinsiyet
üretilerek varlığını korumaktadır.
kavramı, cinsiyet rollerinin psikolojik ya da
biyolojik olmasından çok toplumsal bir kurgu Ataerkil toplumsal cinsiyet düzeninde kadının
olduğuna (Levant and Richmond 2007: 140) şiddete maruz kalan, ezilen taraf olmasıyla da
vurgu yaparak, insanların biyolojik ve fizyolo- ilişkili olarak, bu güne kadar kadın kimliği ve
jik özelliklerine göre ayrılması anlamına gelen kadın sorunları üzerine çok sayıda araştırma
cinsiyet kavramının ötesinde bir anlam kazan- yapılmıştır. Ancak, toplumsallaşma sürecinde
maktadır. Toplumsal cinsiyet düzeni içerisinde oluşturulan “erkeklik”, kadını ezdiği gibi erke-
kadına ve erkeğe yüklenen roller, sosyo- ği de ezmektedir. Burada söz konusu olan “bir
kültürel yapıyla da ilişkili olarak toplumdan kimliğin başka bir kimliği değil, bir kimliğin
topluma farklılıklar taşımaktadır. Öte yandan bir benliği ezmesidir” (Atay 2004: 22). Buna
Türk toplumu gibi ataerkil toplumlarda, top- karşın, “erkeklik” konusunda yapılan çalışma-
lumsallaşma sürecinde çoğunlukla, kız çocuk- ların sayısı oldukça azdır.
larına duygusal, anlayışlı, hoşgörülü gibi nite-
likler atfedilirken, erkek çocukların sert, kav- Erkek benliğinin nasıl tanımlandığı ve kurul-
gacı, hırslı, bağımsız bir kişilik kazanması için duğu üzerine yapılan çalışmalar (Connel 2002,

*
Arş. Gör., Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi
Türk Sinemasında Hegemonik Erkeklikten Erkeklik Krizine... (152-166)

Bourdieu ve Wacqant 2003, Frosh 1994, Bu çalışmada, sözü edilen “eril krizin” Türk
Levant ve Richmond 2007, MacMullan 2001, Sinemasına nasıl yansıdığı, sinemada erkekliğe
Pleck 1995, Segal 1992, Whannel 2002, Işık ilişkin ne tür temsillerin sunulduğu araştırıl-
1998) genel olarak, erkekliğin doğumla başla- maktadır. Bu çerçevede 2004 yılında çekilen ve
yan bir kendini gerçekleştirme mücadelesi yönetmenliğini Uğur Yücel’in yaptığı Yazı
olduğuna dikkat çekmektedir. Kendini “öteki” Tura adlı film örneklem olarak seçilmiştir.
(kadınlar, eşcinseller, biseksüeller vb.) üzerin- Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Türk Sineması
den tanımlayan bu kimlik, toplumdaki diğer 1990’ların ikinci yarısından itibaren erkeklerin
erkeklerin gözetimi ve denetimi altındaki bir sorunlarını, bunalımlarını, dostluklarını, daya-
onaylanma ve yeniden onaylanma sürecidir. nışmalarını vb konu alan ve anlatıların merke-
Ancak, bir dizi ritüel ve zorluk aşılarak kaza- zine erkeklerin yerleştirildiği hatta bazen ka-
nılan erkekliğin sürekli olarak pekiştirilmesi dınların anlatılardan tamamen uzaklaştırıldığı
gerekmektedir. Aksi halde erkek erkekliğini filmlerin yükselişine sahne olmuştur. Ancak bu
kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu filmlerde, Türk Sinemasında hep varolagelenin
durum erkek için ciddi bir gerilim nedenidir. tersine oldukça bunalımlı, kırılgan, başarısız,
iktidarsız erkekler sıklıkla görünür kılınmakta-
Son yıllarda yapılan çalışmalarda sıklıkla dır.
(Horrocks 1994, Real 2004, Kassing ve ark.
2005, Levant ve Richmond 2007, Ulusay Sözü edilen filmlerin içerisinde en ilginç ör-
2004), toplumsal alanda meydana gelen deği- neklerden birisi Yazı Tura’dır. Çünkü filmin
şimlerin cinsiyet düzenini de etkilediğine vurgu temel iki karakterinden birisi olan ve gelenek-
yapılmaktadır. Büyük ölçüde kadının iş yaşa- sel yaşam biçimini tüm otantikliğiyle sürdüren
mına daha fazla katılması sonucunda hem iş bir Anadolu kasabasında yaşayan ve mayın
yaşamında hem de ailede giderek egemenliğini patlaması nedeniyle bacağını kaybeden bir gazi
kaybeden erkek, bu değişime ayak uydurma aracılığıyla, erkeklik tanımlarının erkeğin
konusunda zorluklar yaşamaktadır. Bir taraftan günlük yaşamında nasıl bir gerilime yol açtığı
geleneksel olarak kendisine atfedilen değer ve ve bu gerilimin nasıl bir bunalıma yol açabile-
rolleri sergilemeye, bu yolla erkekliğini yeni- ceği çarpıcı bir biçimde işlenirken, filmin diğer
den üretmeye çabalarken, öte yandan toplumsal ana karakteri olan İstanbul’da yaşayan ve ma-
dönüşümle gelen ve geleneksel erkeklik ta- yın patlamasında kulağını kaybeden bir başka
nımlarına uymayan ev işleri, çocuk bakımı gibi gazi aracığıyla da toplumsal dönüşüm sonu-
sorumlulukları yerine getirmesi ve empati, cunda günlük yaşamda daha sık karşılaştığımız
hoşgörü, uzlaşım gibi kadınsı değerleri sergi- eşcinsel erkeklerin geleneksel değerlerle yoğ-
lemesi beklenmektedir. Buna bağlı olarak er- rulmuş erkekler üzerinde nasıl bir gerilime yol
kek kimliğini üzerinde taşıyan öznenin kimliği açabileceği konu edilmektedir. Böylece film
ve benliği arasındaki gerilim daha da belirgin zengin bir çözümlemeye olanak sağlamaktadır.
bir biçimde edimlere yansımaktadır. Böylece, Bununla birlikte son yıllarda ülkemizin gün-
sözü edilen gerilim günlük yaşamda, oldukça demine oturmuş farklı konularda da tartışmala-
sorunlu ve bunalımlı erkeklik biçimlerinin rın yürütüldüğü Yazı Tura’yı konu alan her-
görünür hale gelmesinin de gerekçesi haline hangi bir çalışma da henüz yayınlanmamıştır.
gelmektedir. Erkekliğin içinde bulunduğu bu
bunalımlı ruh halini bir “erkeklik bunalımı” Bu çerçevede, çalışmada öncelikle “erkeklik”,
olarak kavramsallaştırmak mümkündür. Nite- “hegemonik erkeklik” gibi kavramlar iktidar,
kim, son yıllarda erkekliğin bir “krizin” içine otorite gibi kavramlarla ilişkili olarak tartışıl-
düştüğü sıklıkla dile getirilmektedir (Horrocks makta ve bir kuramsal çerçeve kurulması a-
1994, Onur ve Koyuncu 2004, Kassing ve ark. maçlanmaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde,
2005, Levant ve Richmond 2007). Ülkemizde örneklem olarak seçtiğimiz filmde erkekliğe
de tartışılmaya başlanan “erkeklik bunalımı”, ilişkin üretilen temsillerin bağlamının daha iyi
Türk sinemasına 1990’ların ikinci yarısından kavranabilmesi amacıyla özellikle 1990’ların
itibaren erkekler arası dostluğu ve dayanışmayı ikinci yarısından itibaren çekilen filmlerde
vurgulayan filmlerin yükselişe geçmesi şeklin- varlık kazanan erkeklik biçimleri sorgulan-
de yansımıştır. maktadır. Çalışmanın inceleme bölümünde ise
örneklemi oluşturan Yazı Tura adlı film, ku-

153
Selçuk İletişim, 5, 2, 2008

ramsal bölümde yer verilen tartışmalar ışığında O’neil ise erkekliği çevreleyen kavramları,
incelenmektedir. Diğer sanatsal yaratımlarda başarı, güç ve yarışma; duyguların kontrolü,
olduğu gibi, sinemasal eserlerin de bir biçimde erkekler arası yakın ve sevecen davranışlardan
toplumsal belleğin, gündelik hayatın izlerini kaçınma; iş ve aile ilişkileri arasında çatışma
taşıdığı, toplumsal yaşamı bir biçimde yansıttı- ve homofobi (aktaran Kassing 2005: 316) ola-
ğı varsayımından hareketle, film çözümleme- rak belirlemektedir. O’neil’e göre başarı; birey-
sinde sosyolojik film çözümleme yöntemi sel başarı için mücadele, yetenekleri geliştirme
benimsenmektedir. ve kariyer, güç; otoriteyi ele geçirme, diğerleri
üzerinde etki ve baskınlık kurma, yarışma; bir
Nitekim sosyolojik film çözümleme yaklaşımı şeyler kazanmak için diğerlerine karşı müca-
filmin üretilmiş olduğu dönemin ya da içeriğin dele etme veya diğerlerine karşı üstünlük kur-
ele aldığı dönemin sosyal koşullarının ince- ma gibi kavramlarla tanımlanmaktadır. Duy-
lenmesini öne çıkarmaktadır. Bu durumda bir guların sınırlandırılması; duyguların açıkça
film hangi türe ya da tarihsel döneme ait olursa ifade edilişinde zorlanmayı ve duyguları kont-
olsun, sosyolojik veriler sağlayan bir belge gibi rol altında tutmayı, erkekler arası yakın ilişki-
ele alınmakta, sosyal değerlerin filmlerde nasıl lerden kaçınma; kendini açıkça ifade eden
yansıdığı ve somutlaştırıldığı, filmlerin sosyal davranışlardan, erkekler arası yakın arkadaş-
değerler üzerindeki etkisi gibi konular film lıktan ve dokunmaktan kaçınmayı ifade et-
çözümlemesinin odağını oluşturmaktadır. Bu mektedir. İş ve aile yaşamı arasındaki çatışma
çözümleme yaklaşımında, filmler kültürün ise iş veya okul ile aile ilişkileri arasındaki
ifade edildiği alanlardan birisidir. Bu nedenle dengeyi sağlamada zorluklar olarak karşımıza
filmlere bireyin kendisini, sosyal rollerini, çıkmaktadır. Son olarak homofobi, eşcinseller,
içinde yer aldığı toplumun değerlerini anlama lezbiyenler, biseksüeller ve transseksüeller
ve edinme aracı olarak bakılmaktadır (Özden hakkında olumsuz anlamlar taşıyan her türlü
2004: 156-161). Bu çerçevede ele aldığımız tutum ve yargıyı içermektedir(aktaran Kassing
filmde kurulan erkeklik imajları, toplumsal 2005: 316).
alana ilişkin ipuçları veren birer gösterge ola-
rak incelenmektedir. Yer verilen görüşlerde de tartışıldığı üzere,
erkeklik daha çok kendisi olmayan aracılığıyla,
1. İKTİDARIN TAŞIYICISI VE KURBANI kadınlar ve heteroseksüel cinsiyet kurgusuna
OLARAK “ERKEKLİK” uymayan diğer kimlikler üzerinden, tanımlan-
maktadır. Nitekim Segal’e göre, “karşıtı olarak
1.1. Erk ve Erkek tanımlanan bir şey olmadığı sürece, ‘katıksız’
bir erkeklik yaşanamaz” (Segal 1992: 42).
Ataerkil toplumsal düzenin egemen değerleri Dolayısıyla sertlik, dayanıklılık, fiziksel yeter-
erkekliği sarmalayan niteliklerle örtüşür. “Er- lilik, üstünlük (MacMullan 2001: 9), başarı,
keklik, bir biyolojik cinsiyet olarak erkeğin güç gibi kavramlarla ilişkilendirilen erkeklik,
toplumsal yaşamda nasıl duyup, düşünüp, dav- ötekiler üzerinde hegemonyayı da içeren bir
ranacağını belirleyen, ondan salt erkek olduğu iktidar biçimi olarak kurulmaktadır.
için beklenen rolleri ve tutum alışları içeren bir
Eril modeli titizliğin ve seçmenin modeli ola-
pratikler toplamıdır” (Atay 2004: 14). Erkeği
rak niteleyen Baudrillard’a göre ise (1997:
çevreleyen pratikleri belirleme yolunda yaptığı
109), modern nitelikli erkek, kolay tatmin ol-
çalışmalarla dikkat çeken Brannon’a göre,
maz. Bu erkek hiçbir zayıflığa izin vermez.
“erkekte mevcut olacak özellikler şunlardır:
Hiçbir ayrıntıyı küçümsemez. Edilgin bir bi-
tüm kadınsı davranış ve özelliklerden kaçınma;
çimde ya da doğal zarafetle değil, daha çok
başarı, statü kazanımı ve ekmeğini kazanma
gösterdiği seçicilikle seçkindir. Seçmeyi bil-
yetkinliği; güç, güven ve bağımsızlık; saldır-
mek ve yanılmamak erkeğe başkalarından ayırt
ganlık, şiddet ve cesaret” (aktaran Atay 2004:
edilmeyi sağlar.
11-12). Pleck de Brannon’a benzer bir yakla-
şımla, erkeğe ilişkin nitelikleri; duyguların Erkek birey, neredeyse daha doğmadan belir-
kontrolü, kadınsı olan her şeyden kaçınma, lenmeye başlar ve erkek olmanın gereklerini
homofobi ve başarı şeklinde sıralamaktadır uzun bir süreçte, farkında olmadan içselleştirir.
(Pleck 1995: 19). Yürümekten kadeh tutmaya, çeşitli hareket

154
Türk Sinemasında Hegemonik Erkeklikten Erkeklik Krizine... (152-166)

biçimlerinden, parmak kaldırmaya, laf atmak- ilişki biçimlerini de kullanarak sözün, eylemin
tan direksiyon tutmaya, konuşmaktan omuz ve iktidarın sahibi olmayı tanımlayan
atmaya uzanan bir aralıkta değişiklik gösteren heteroseksüel bir kurgu, kültürel bir ifadedir.
erkeksi davranışlar, erkekliğin inşası sürecinde Ataerkil toplumsal ilişkilerin sürdürülmesinde
doğallaşır, tekrarlar yoluyla, üzerinde konu- başat bir rol üstlenen hegemonik erkeklik,
şulmasına gerek kalmayacak kadar “normal” sadece erkekliği değil kadınlığı da kuşatabilen
davranışlar haline gelir (Cengiz ve ark. 2004: bir söylemdir (Cengiz ve ark. 2004: 51).
57). Connell (1998: 118), ataerkil iktidarın geniş
ölçekte sürdürülebilmesini sertlik ve hükmet-
Erkeği sarmalayan ve birçok araştırmacının da meye ilişkin aşırı erkeksi bir idealin kurulması-
farklı biçimlerde ifade ettiği pratikler bütünü, na bağlarken, bu idealin ürettiği fiziksel erkek-
erkeğin bedensel açıdan taşıması ve taşımaması lik imajının, çoğu erkeğin gerçek vücut yapısı-
gereken nitelikleri de kapsayacak şekilde ge- na benzemediğine vurgu yapar. Dolayısıyla
nişletilebilir. Örneğin erkekliğin toplumsal “erkeklik” bedensel bir varlığın ötesinde, bir
olarak kurulduğuna vurgu yapan Connel’e göre fanteziyi ifade eder. Bu noktada, hegemonik
(1998: 123-124), iktidarı elinde bulunduranlar erkeklik, bir cinsiyetten çok bir kimlik biçimi-
olarak erkeklerin toplumsal tanımı, yalnızca dir ve kadının da eril bir rol üstlenebileceği
zihinsel beden imajlarına ve fantezilere değil, anlamını içerir.
kas gücü, duruş, beden duygusu ve dokusuna
da dönüştürülür. Bu çerçevede erkeklik, boy Daha önce de belirttiğimiz gibi, heteroseksüel
pos ve şekli, tavır ve hareket alışkanlıklarını, nitelikte ve bir iktidar pratiği olarak kurulan
belirli fiziksel becerilere sahip olmayı ve belirli erkeklik, kadınlığı ve erkekliği tanımlarken,
becerilerin eksik kalmasını, kişinin kendi beden oluşturulan hakim değerler olan erkeklik de-
imajını, bunun öteki insanlara sunuluş biçimini ğerlerine uymayanları öteki olarak belirlemek-
ve bu insanların buna karşılık verme biçimle- tedir. Bu açıdan bakıldığında öteki olarak nite-
rini, kişinin bedeninin çalışma ve cinsel ilişki- lendirilenler kadınlar ve eşcinsellerdir. Bu
lerdeki işleyiş biçimini de içerir. Connell’e çerçevede erkeğin iktidarına nesne olanlar da
göre, (2002:142), erkeğin bedeni erkekliğin tek ötekileştirilenlerdir.
göstergesi değildir ancak erkekliği ifade etme-
de oldukça önemlidir. Çünkü günlük hayatta Öte yandan, erkek kimliğinin şiddetine en çok
cinsiyet rollerini uygulama biçimimiz dene- maruz kalanlar ironik bir biçimde belki de yine
yimlerimiz, zevklerimiz, zayıflıklarımız beden- erkeklerdir. Erkek kimliği ile taşıyıcısı arasın-
sel pratikler şeklinde açığa vurulmaktadır. da, erkekliğin toplumsal alanda inşa edilen
anlamından kaynaklanan bir gerilim söz konu-
Yukarıda yer verdiğimiz görüşleri de temel sudur. Çünkü erkek kimliği, doğuştan gelen bir
alarak, toplumsal alanda yaygın bir biçimde nitelikten çok, edinilen bir anlamdır. Bireyin
görünür olan erkek kimliğini Connell’den kültürel alana adım atmasıyla başlayan erkek
(1998) ödünç alacağımız, “hegemonik erkek- olma girişimi, yaşam boyu sürecek olan bir
lik” kavramıyla adlandıracağız. Connell’e göre sürecin de başlangıcıdır. Çeşitli ritüeller ger-
(2002:142), bir kültürde veya yapıda genellikle çekleştirilerek, acılar, zorluklar aşılarak ve
farklı erkeklik biçimleri bir arada ve birbirine ataerkil yeniden üretim organlarınca gözetlene-
alternatif yaşam biçimleri olmaktan çok, karşı- rek ve biçimlendirilerek onaylanan erkeklik,
lıklı hiyerarşi ve mücadele gibi ilişki biçimleri hep korunması, yeniden onaylanması gereken
içerisinde varlık gösterir. Ancak çoğunlukla bu bir kimliklenme sürecidir. Erkeklik, dişiliğin
erkeklik biçimlerinden birisi diğerleri üzerinde tersine verilir. Bağışlanan bir şey olduğu için
egemenlik kuran, baskın bir yapıya sahiptir. geri de alınabilir (Real 2004: 176). Bu anlamda
Connell, bu baskın erkeklik biçimini bir erkeğin erkekliği her an diğer erkekler tara-
“hegemonik erkeklik” olarak adlandırmaktadır. fından gelebilecek olan tehditlere açıktır. “Ya-
şayan’ hiçbir erkek tam erkek değildir… erke-
Hegemonik erkeklik, kamusal bir uylaşıma ğin erkekliği hep başka erkeklikler nezdindeki
dayanan, kadınların ve sözü edilen erkeklik bir erkekliktir. Bu yüzden hep eksik gibidir –
tanımının dışında kalan erkeklerin tabii kılın- yetemez, yatışamaz, doyamaz” (Sökmen 2004:
masını sağlayan, saldırganlık, şiddet gibi sosyal 3). Dolayısıyla erkeğin hep taşıması ve koru-

155
Selçuk İletişim, 5, 2, 2008

ması gereken erkekliği erkek üzerinde ciddi bir kimliğinden kopmuş, kendi grup kimliklerini
baskı yaratmakta ve onu ezmektedir. Sonuçta, oluşturmaya yönelmişlerdir. Artık çeşitliliğin,
bir iktidar odağı olarak tanımlanan erkeklik, çokluğun, farklılığın bir arada var olduğu bir
aynı zamanda iktidarın uygulanım alanıdır ve dünya imgesi yüceltilmektedir (Lyotard 1997,
oldukça kırılgan bir yapıdır. Benhabib 1999, Loo ve Reijen 2003). Bu dö-
nüşüm, toplumsal cinsiyet alanını da etkilemiş-
1.2. Erkeklik Krizine Doğru mu? tir. Özellikle eskisine oranla kendine daha
güvenli bir şekilde giderek daha görünür bir
Günümüzde, ataerkil erkeklik kurgusunun ve kamusal kimlik haline gelen gay alt kültürü
erkeğin egemenliğinin dayanak noktasını o- (Whannel 2002: 19), biyolojik niteliklerle de
luşturan ekonomik gücü tehdit altındadır. Ça- bağlantılı olarak, kendisine gücü, özgüveni
lışma koşullarındaki kısa dönemli kontratlar, yakıştıran erkekliğin, kendi cinsiyetinden, bir
part-time ve esnek zamanlı çalışma, sendikal anlamda kendi kendisinden korkmasına yol
gücün zayıflaması gibi gelişmeler (Whannel açmıştır. Bu durum, kendisini ötekiler üzerin-
2002: 21), ekonomik krizler, teknolojinin gide- den kuran erkeklik temsillerini yerinden et-
rek emek gücünün yerini alıyor olması gibi mekte, erkekliğin kendini yeniden tanımlaması
nedenlerle, çalışma yaşamının egemenliğini ihtiyacını doğurmaktadır.
elinde bulunduran erkeklerin toplumsal ko-
numlarında gerilemeler ortaya çıkmıştır. Bu- 2.1. Sinemada Erkek İmgesi
nunla birlikte sözü edilen gerilemenin belki de
en önemli nedeni kadınların iş yaşamında gide- Sinema, toplumsal alandaki erkek iktidarının
rek daha aktif rol almaları ve erkeğin karşısın- etkin bir biçimde varlık gösterdiği uygulama
da beliren bir rakip haline gelmeleridir. Bu alanlarından birisidir. Sinema sanatı, seyirci ile
durum, erkeğin hegemonyasını kuran, ataerkil perdeye yansıtılan eser arasında kurulan hazza
sistemin devamlılığını sağlayan ve aynı za- dayalı bir iktidar ilişkisini temel alır. Başkala-
manda erkeğe gücünü veren “para kazanma” rına ait görüntü ve öykülerin dikizlenmesinden
rolündeki tekelinin yıkılmasına yol açmıştır doğan haz, seyirciye aynı zamanda bir iktidar
(Onur ve Koyuncu 2004:36). duygusu da tatma olanağı sunar
(Behçetoğulları 1993: 183). Bakışın öznesi
Çalışma yaşamında kadınların bir rakip olarak seyircidir. Seyircinin perdedeki haz nesnesine
var olmaları, erkeklerden gerek toplumsal ya- yönelimi bir yandan kameranın sunduğu çerçe-
şamda, gerekse çalışma ilişkilerinde farklı veyle gerçekleşirken, bir yandan da erkek kah-
beklentilerin doğmasına yol açmıştır. Bu yeni ramanla özdeşleşerek kendi bakışını benzerine,
koşullarda, evlilikteki iş bölümünde erkeğe perdedeki vekiline aktarmakta ve böylelikle
daha fazla görev düşerken, çalışma yaşamında erkek kahramanın olayları denetlemedeki gü-
geleneksel anlamda erkeğe yüklenen girişimci- cüyle, erotik bakışın aktif gücü buluşarak ikti-
lik, bağımsızlık, hırs gibi değerler kadınlarda dar sahibi olmanın tatmin edici duygusu ortaya
da görülebilen özellikler haline gelmektedir. çıkmaktadır (Mulvey 1993: 43). Bakışın yönel-
Erkek ve kadın rollerindeki bu dönüşüm, top- diği nesneyse çoğunlukla kadındır. Mulvey
lumsal cinsiyet anlamında giderek birbirine (1993: 43), kadının hem perdedeki öykü için-
benzeyen cinsel kimlikleri ortaya çıkarırken deki karakterler hem de izleyiciler için erotik
(Demez 2005: 39-40), kendisini kadınsı olan nesne olarak sunulduğuna dikkat çekmektedir.
her şeyden kaçınma biçiminde kurgulayan
hegemonik erkeklik için bir bunalıma yol aç- Mulvey’in, anlatı sinemasında kadına dair
maktadır. oluşturulan imgeler üzerinden vardığı yargının
bir benzerini Michael Ryan ve Douglas
Geleneksel anlamda kurulan erkekliğin krize Kellner, Hollywood filmlerindeki erkeklik
sürüklenmesini sağlayan diğer bir önemli et- sunumlarını inceleyerek ortaya koymaktadırlar.
men de, son otuz yıl içerisinde toplumsal alan- Ryan ve Kellner (1996: 236), Hollywood
da meydana gelen değişimlerdir. Bazı yazarla- filmlerinin çoğunun şu ya da bu anlamda “er-
rın postmodern dönem olarak adlandırdığı bu kek” filmleri olduğunu ve geleneksel anlatı
süreçte, cinsel, ırksal, etnik, vb kimlikler, mo- sinemasının “kadın filmleri” kategorisinin de
dernliğin ana anlatısından, evrensel yurttaş sinemasal dünyada merkezi konumu erkeğin

156
Türk Sinemasında Hegemonik Erkeklikten Erkeklik Krizine... (152-166)

işgal ettiğinin bir kanıtı olduğunu söylemekte- seven ama sevdiğine duygularını belli edeme-
dirler. Dolayısıyla erkek dünyasının bir ürünü yen, çocuklarını seven ama sevgisini gösterme-
olarak değerlendirebileceğimiz filmlerde üreti- yen, namuslu, ailesini dışarıdan gelecek tehli-
len imgeler çoğunlukla erkeklik idealini pekiş- kelere karşı koruyan, güçlü, doğrularından
tirmekte ve yeniden üretmektedir. ödün vermeyen, haklı olduğu noktada şiddete
başvurabilen kişilerdir. Ediz Hun, Göksel
Hollywood filmlerinde, John Wayne, Slvester
Arsoy, İzzet Günay gibi oyuncuların rollerinde
Stollone, Arnold Schwardzenegger gibi oyun-
ise “romantik delikanlı” imgesi yaratılır
cuların bedenlerinde görünür kılınan, dayanık-
(Uluyağcı 2001: 35-36). “Romantik delikan-
lılık, saldırganlık, başarı, duyguların gizlenme-
lı”lar daha uzlaşmacı, duygularını daha kolay
si, şiddet gibi erkeksi niteliklerin benzerleri
belli edebilen, hatta sevgisini süslü cümlelerle
Yeşilçam filmlerinde de varlık göstermektedir.
ifade edebilen tiplerdir.
Cüneyt Arkın, Ayhan Işık, Kartal Tibet, Kadir
İnanır gibi oyuncuların bedenlerinde varlık
Türk sinemasında, ekonomik, toplumsal ve
kazanan bu her şeye gücü yeten erkek imgesi,
siyasal gelişmelere de bağlı olarak farklı dö-
Türk Sinemasında önemli bir ağırlığa sahiptir.
nemlerde farklı erkeklik imgelerinin yükselişe
geçtiğini söylemek mümkündür. Örneğin
Canan Uluyağcı, “namus”, “otorite”, “dostluk”,
1960’ların “kadın melodramları”nda daha çok
“şiddet” ve “cinsellik” kavramları çerçevesinde
“romantik delikanlı” imgesine yakın erkeklik-
Türk sinemasında erkeklik söylemini incelediği
ler sergilenirken, 1970’li yıllar “sert erkek”
doktora tezinde, filmlerde üretilen imgeler
imgesinin doruğa ulaştığı filmlere sahne olur.
aracılığıyla toplumda var olan erkeklik tanım-
Büyük kentte tutunabilmenin güçlükleriyle yüz
larının desteklendiği ve pekiştirildiği sonucuna
yüze gelen ve gerekirse yakınları için kendile-
ulaşmaktadır. Uluyağcı (1993: 227) incelediği
rini feda eden erkek temsilleriyle dolu olan bu
filmlerde genel olarak koruyucu, ciddi, acı
filmlerde genellikle iç göç ve çarpık kentleşme
çekmeyen, aileye önem veren ve her durumda
sonucu ortaya çıkan gecekondular ve yol aç-
ailesini koruyan, sağlıklı, kadını seyirlik bir
tıkları sorunlar üzerinde durulmaktadır.
nesne olarak gören, tüm kadınca davranışlardan
“1950’lerde başlayan iç göç sonucu kentlerin
kaçınan ve erkeksi davranışlardan ödün verme-
kenar bölgelerinde oluşan çarpık yerleşimler
yen bir erkek imgesinin üretildiği tespitini
1970’lere gelindiğinde önemli sorunların mer-
yapmaktadır.
kezleridir artık. Bu durum sinemaya suç ve
Nejat Ulusay’a göre (2004: 147) ise Türk si- suçluluk üzerine yapılan filmlerin yükselişi
nemasında tek bir erkek tipinin var olduğunu şeklinde yansır” (Ulusay 2004: 147). Bu film-
söylemektense, farklı ama benzer erkeklik lerdeki abartılı şiddeti ve metaforik erkeklik
temsillerinden söz etmek daha doğru bir tespit temsillerini, erkeklerin şehir hayatında yaşa-
olur. Örneğin, suçun ve mafya mücadelelerinin dıkları ezilmeye ve edilgenlik hissine bağlayan
konu edildiği, şiddet gösterilerinin doruğa Umut Tümay Arslan’a göre (2005: 204-207),
ulaştığı vurdulu kırdılı filmlerde kendinden güvensizlik ve kontrolsüzlük duygusunun ya-
emin, ödün vermez, kesin doğruları olan ve bu tıştırılması talebini seslendiren bu filmler bir
doğrular için cinayet bile işleyebilen erkek yandan da sözü edilen koşulların yol açtığı eril
özneler resmedilirken, melodramlarda; hasta- kaygıları, erkek benliğindeki sarsılmaları açığa
lıklı, çaresizlik içinde, kusurlu erkeklere rast- vurmaktadırlar.
lanmaktadır. Yine, Cüneyt Arkın’la özdeşleşen
1980’li yıllarda Türk sineması, ağırlıklı olarak
tarihi filmlerde aşırı abartılmış, insanüstü er-
kadın sorunlarına değinen filmlerin çekildiği,
kekler kurgulanırken, romantizmin ön planda
kadının geleneksel rollerinden sıyrılmasını,
olduğu güldürülerde, erkek daha ince ruhlu,
daha özgür bir kadın imgesini öneren filmlerin
hoşgörülü ve duyarlı bir karakter sergilemekte-
yükselişine sahne oldu. Bu dönemde, Yeşilçam
dir.
sinemasının “namus”, “ölümü pahasına beka-
Sözünü ettiğimiz farklı erkek tipleri, belli o- retini koruma”, “mazbut bir yaşam sürme” gibi
yuncularla özdeşleşmiştir. Ayhan Işık, Yılmaz geleneksel niteliklerle sarmalanmış yıldızları-
Güney, Kadir İnanır, Cüneyt Arkın, Kartal nın da uzun yıllar taviz vermedikleri kuralları
Tibet gibi isimler “sert erkek” imgesini canlan- terk etmeye başladıkları ve yeni arayışlara
dırırlar. Sert erkek imgesine uyan tipler, çok yöneldikleri de gözlenmektedir. Örneğin, ö-

157
Selçuk İletişim, 5, 2, 2008

püşmemek, sevişme sahnesinde oynamamak oldukça fazla sayıda filmde rastlamak müm-
gibi kesin kurallar benimsemiş olan Türkan kündür. Örneğin, Neredesin Firuze’de (Ezel
Şoray, 1982 yılında oynadığı Mine’de, tüm bu Akay 2003) başarısız bir plak şirketi işleten bir
kuralları bir yana bırakıp, kocasını aldatan, grup erkeğin, aralarına katılan yeni bir sanatçı
toplumsal baskıları önemsemeyen bir karakteri adayını meşhur etme ve bu yolla maddi sorun-
canlandırarak, “Sultan” karakteriyle yaratmış larını çözme çabaları konu alınır. Her Şey Çok
olduğu ve ismiyle özdeşleşen kadın imgesini Güzel Olacak’ta (Ömer Vargı 1998) ağır, aklı
yerle bir etmektedir. başında bir abiyle, düzenbaz bir kardeşin iliş-
kileri bir yol öyküsü şeklinde işlenir. Eşkiya’da
Kadın sorunlarının beyaz perdedeki bu yükseli- (Yavuz Turgul 1996) hapishaneden yeni çıkmış
şi bir bakıma, feminist hareketin toplumsal eski bir eşkiya ile, suça ve mafyaya bulaşmış
alanda yürüttüğü mücadelenin yansımasıdır. bir gencin öyküsü bir baba oğul ilişkine dö-
Bu mücadelenin sonucunda, ev-içine sıkıştırıl- nüştürülür. Nihavent Mucize’de (Atıf Yılmaz
mış olan kadınların kamusal alana daha fazla 1997), bir tür oidipal takıntı içerisinde olan ve
açılmaları, çalışma ilişkilerinde erkeğe bir bu nedenle de iktidarsızlık yaşayan bir erkeğin
rakip haline gelmeleri, bu arada ev işlerinde ve tekrar “tam bir erkek” olma öyküsü anlatıl-
çocuk bakımında erkeklere de görevler düşme- maktadır. Hemşo’da (Ömer Uğur 2000) töre
si sonucunu doğurur. Bu yeni rol bölüşümünün gereği babasının katilini öldürmek üzere İstan-
toplumsal alanda erkekler açısından yol açtığı bul’a gelen Cebrail ile üçkağıtçı bir lümpeni
bunalımın izlerine, özellikle 1990’ların ikinci canlandıran kanlısı Çavuş’un düşmanlık-
yarısından itibaren çekilen filmlerde rastlamak dostluk arasında salınan ilişkileri karikatürize
mümkündür. edilir. Dar Alanda Kısa Paslaşmalar’da (Ser-
dar Akar 2000) küçük bir kasabanın futbol
2.2. 1990’ların İkinci Yarısından Günümüze takımının oyuncuları ve yöneticilerinden olu-
Türk Sinemasında Erkeklik temsilleri şan bir grup erkeğin, bir takım ruhuyla zorluk-
lara nasıl göğüs gerdikleri, futbol ve yaşam
Türk sineması, 1990’ların ikinci yarısından arasında bağlar kurularak anlatılmaktadır. La-
başlayarak erkek sorunlarının ve erkek erkeğe leli’de Bir Azize’de, (Kudret Sabancı 1998)
dostlukların konu edildiği bir dizi filmin yük- hayat kadınlarının, kadın tacirlerinin ve mafya-
selişine sahne oldu (1). 1980’lerden itibaren nın hüküm sürdüğü İstanbul gecelerinde, ya-
hem gündelik hayatta hem de sinemada eskiden şamlarını kadın ticareti yaparak kazanmaya
beri sahip oldukları egemenliği kadınlarla daha çalışan üç arkadaşın yaşadığı kıstırılmışlık
fazla paylaşmak zorunda kalan ve konumların- konu edilir. Gemide’de (Serdar Akar 1998),
da gerilemeler yaşayan erkeklerin, içinde bu- kaptan ve üç tayfadan oluşan, yersiz yurtsuz
lundukları duruma bir tepki olarak algılayabi- erkeklerin arkadaşlıkları ve bunalımları üzerin-
leceğimiz bu filmlerde, erkeklik tartışması ya de durulur. Güle Güle’de (Zeki Ökten 1999),
filmin omurgasını oluşturmakta ya da dolaylı biri kadın dördü erkek olmak üzere bir grup
olarak bu konuya yer verilmektedir. Değişen insanın özveri ve sadakatle kurulmuş dostlukla-
toplumsal ilişki biçimlerinin, geleneksel değer rı anlatılır. Duruşma’da (Yalçın Yelence 1999)
sistemlerince şekillendirilmiş erkeklerin dün- iki erkek arasında, aynı kadına aşık olmaları
yasında yol açtığı gerilim ve dönüşümün, ço- üzerine, arzunun nesnesi olan kadını elde et-
ğunlukla, bir grup erkeğin dayanışması ve mek için mücadele şeklinde kurulan bağ, kadı-
omuz omuza yaşam mücadelesi şeklinde kur- nın aradan çekilmesiyle doğrudanlaşır. Ağır
gulandığı bu filmlerde erkekler adına oldukça Roman’da (Mustafa Altıoklar 1996), Kolera
karamsar bir dünya resmedilmektedir. Toplum- sokağının bitirim delikanlısı Salih’in kabadayı
sal alandan beslenen bu karamsar tablo, prob- olma süreci, diğer kabadayılar ve çete üyele-
lemleriyle başedemeyen, güçsüz, otoritesini riyle ilişkileri ve mücadeleleri sergilenmekte-
kaybetmiş, başarısız, kendini gerçekleştireme- dir. Deli Yürek: Bumerang Cehennemi’nde
miş erkeklik temsillerini de beraberinde getir- (Osman Sınav 2001) asker arkadaşını öldüren-
mektedir. leri bulmak üzere yola çıkan ve devlet düş-
manlarıyla amansız bir mücadeleye girişen
Sözü edilen bu problemli erkeklik biçimlerine, korkusuz, güçlü ve vatansever bir erkek anla-
1990’ların ikinci yarısından bugüne çekilen tılmaktadır. Kolay Para’da (Hakan Haksun-

158
Türk Sinemasında Hegemonik Erkeklikten Erkeklik Krizine... (152-166)

Ercan Durmuş 2002) maddi sıkıntılar içerisin- vururlar. Örnekleri ana akım Türk Sineması
deki üç arkadaş arasındaki bağ, çeşitli olaylarla içerisinde daha da çoğaltmak mümkündür.
sınanır ve yeniden onaylanır. Mustafa Hakkın- Hatta Masumiyet (Zeki Demirkubuz 1997) gibi
da Herşey’de (Çağan Irmak 2004) zengin bir bağımsız sinema örneklerinde de benzer tema-
reklam ajansı sahibi olan Mustafa, trafik kaza- lara rastlanmaktadır.
sında ölen eşinin sevgilisi olduğunu öğrendiği
Bu filmlerde sıklıkla bir türlü yerine konula-
Fikret’i kaçırıp karısıyla olan ilişkilerini sor-
mayan erkeklik yitimleri, kanıtlanamayan er-
gularken, bir yandan da çocukluğunda yaşadığı
keklikler, iktidarsızlığın üstesinden gelemeyen
ve yaşamındaki bir çok olumsuzluğun kaynağı
erkekler sözkonusudur. İktidarsız karakterler,
olarak gördüğü bir travmayla yüzleşme süreci-
bir taraftan durumlarını gizlemeye bir taraftan
ni yaşar. Fikret’i sorgulama biçimi ve uygula-
da erkeklik yitimini telafi edebilmek adına
dığı şiddet, ailesini terk edip bir daha geri
kaba ve vulgar bir erkek imajı çizmeye çalışır-
dönmeyen babasına duyduğu nefreti de gün
lar.
ışığına çıkarmakta, öykü bir babalık bunalımı-
na doğru evrilmektedir. Hababam Sınıfı Mer- Bu dönemde çekilen filmlerde sıkça yerleşik
haba (Kartal Tibet 2003), Hababam Sınıfı erkeklik biçimlerine hiç uymayan, Türk sine-
Askerde (Ferdi Eğilmez 2004), Hababam Sınıfı masında daha önceki dönemlerde bir utanç
Üç Buçuk (Ferdi Eğilmez 2005), Maskeli Beş- oluşturabilecek görünüm ve karakterlerde bazı
ler (Murat Aslan 2005) gibi filmlerde ise, gül- erkekler de görünür kılınmaktadır. Kadınsı
mece unsuru da katılarak, çeşitli şekillerde davranışlar sergileyen, kırmızı, pembe turuncu
sınamalardan geçirilen bir grup erkek aracılı- kıyafetler giymiş erkekler, eşcinseller,
ğıyla dayanışma, bağlılık ve birlikte başarma transseksüeller, yardımcı rollerde de olsa per-
gibi erkeksi değerler yeniden üretilmektedir. dedeki yerlerini almaktadırlar. Öte yandan bazı
Babam ve Oğlum’da (Çağan Irmak 2005) yıllar filmlerde, Türk sinemasında bir tabu olarak hep
önce babanın ve devletin yasasına başkaldırmış gizlenegelen erkek bedeni teşhir edilmekte,
olan oğul ile anlayışsız, otoriter baba arasında- hazzın nesnesi haline getirilmektedir.
ki gerilimler; melodramatik unsurlarla da beze-
Sinemada erkek bedenlerinin bu şekilde sergi-
nerek ağdalı bir dil kurulmakta ve fedakar,
lenişi tüketim ve beden politikaları çerçevesin-
birbirine gönülden bağlı bireylerden oluştuğu
de değerlendirilebilir. Yirminci yüzyılın sonla-
varsayılan aile kurumunun idealleştirilmesiyle
rında bir yandan sanal ortam yaygınlaştıkça
bir ortayol da bulunmaktadır. Takva’da (Özer
tenin gerekliliği neredeyse yok olurken; öte
Kızıltan 2005) kendi halinde bir cemaat üye-
yandan beden, ticari göstergelerle donatılarak
siyken, cemaatin yönetimiyle ilgili sorumlu-
yüceltilmektedir. Artık beden ve yüzeyi, çoklu
luklar verilmesiyle güç, başarı, hırs gibi erkeksi
piyasa kimliklerini yansıtan bir metne, sayfaya,
değerlerle tanışan bir karakter aracılığıyla,
ekrana, göstergeler toplamına dönüşmüştür.
tümüyle erkeklerden oluşan bir cemaatin kendi
Deri dövmelerle, piercing ile, bronzlaşmayla,
içerisindeki dayanışma ve çelişkiler konu edil-
makyajla, kozmetikle sürekli olarak bireysel-
mektedir. Kurtlar Vadisi Irak’ta (Serdar Akar
leştirilmenin, ticarileştirilmenin alanı haline
2006) intikam, onur gibi erkek dünyasının bir
getirilmiştir (Cabuklu 2004: 102). Foucault
bakıma özünü oluşturan prensipler, koyu milli-
(2003: 40) erkek bedenlerinin de hazzın nesne-
yetçi bir atmosferle birleştirilmekte ve bu de-
si haline getirildiği bu dönemin beden söylemi-
ğerleri üzerinde taşıyan ana karakterler aşırı
ni; “çırılçıplak soyun… ama zayıf, güzel, bronz
erkeksi, mitsel bir kimliğe kavuşturulmaktadır.
tenli ol” şeklinde özetlemektedir.
Unutulmayanlar’da (Ayhan Sonyürek 2006)
bir grup erkek, dayanışma ve sadakatle bir Sözü edilen filmlerde de parçalar halinde izle-
araya gelerek, tüm olanaksızlıklara ve sorunla- yiciye sunulan ya da bir kadını andırır şekilde
ra rağmen, hep çekmeyi hedefledikleri filmi kıvrılan erkek bedenleri boy göstermekte ve
gerçekleştirmeyi başarırlar. Barda’da (Serdar sadece kadın bedeni değil, erkek bedeni de bir
Akar 2006) kendisini sertlik ve tam bir iktidar metaya dönüştürülmektedir. Öte yandan önceki
sahibi olma gibi kavramlar üzerinden kuran beş dönemlerde çoğunlukla kadınlara yönelen eril
erkek, kendisi gibi olmayana yönelik tepkileri- şiddete artık, yüceltilen erkek modeline uyma-
ni, bir tür mazlumluk anlatısıyla da birleştire- yan, bu yeni erkek tipleri de maruz kalmakta-
rek, sadistçe bir şiddet gösterisi şeklinde dışa dır.

159
Selçuk İletişim, 5, 2, 2008

Değinilen filmlerde çizilen erkek karakterler, sorunlarla karşı karşıya kaldıkları, 1999 yılında
güvenliksiz bir dünyanın aktörleridir ve anlatı Marmara Bölgesinde yaşanan ve binlerce insa-
boyunca güvenlikli bir dünya algısına kavuş- nın yaşamını yitirmesine, yaralanmasına, evsiz
manın mücadelesini vermektedirler. Bir yersiz kalmasına neden olan deprem, Kürt Sorunu
yurtsuzluk, garibanlık söylemini de beraberin- gibi birbirinden farklı konularda sorgulamalar
de çağıran güvensizlik duygusu özünde ailede yapılmaktadır. Filmde ayrıca toplumun büyük
meydana gelen aksamalardan kaynaklanmakta- bölümünü oluşturan bireylerin bedenlerinde
dır. Erkeğin otoritesinin de yeniden üretim varlık kazanan geleneksel erkeksi değerler, bu
alanı olan aile büyük ölçüde bütünlüğünü kay- değerler bütününün kendi içindeki çelişkileri
betmiş, geleneksel işlevlerini yerine getiremez ve erkeksi değerlerin taşıyıcısı durumundaki
hale gelmiştir. Ailedeki aksamaların birincil erkeğin yaşadığı bunalımlar da çarpıcı bir üs-
sorumlusu olarak kadınlar gösterilmektedir. lupla tartışmaya açılmaktadır. Çalışmamız
Öyle ki bu filmlerde sadakatsiz, ailesini erkeklik temsilleri üzerine bir çözümlemeyi
terkeden, tehlikeli, düzenbaz, erkekleri oyuna amaçladığından filmde erkek imgesi üzerine
getiren, iktidarlarını ellerinden alan, şeytani üretilen anlamlar üzerinde durulacak, filme
kadınlar resmedilmektedir. Karışık Pizza (U- konu olan diğer toplumsal fenomenlere deği-
mur Turagay 1998), Asansör (Mustafa nilmeyecektir.
Altıoklar 1999), Duruşma gibi filmlerde cin-
selliğiyle erkeğin iktidarını dizginleyen, onu Epizodik bir anlatı yapısına sahip olan film,
tutsak alan tehlikeli kadınlar perdeye yansı- birbirinden büyük ölçüde bağımsız iki öyküden
maktadır. Filmlerde yer alan bu tehlikeli kadın oluşmaktadır. Filmin ilk yarısında, 1999 yılın-
imgesi kadınlara yönelik ağır bir güven buna- da Güneydoğu Bölgesinde askerlik yaparken
lımının göstergesidir. bir mayın patlamasında bacağını kaybetmiş
olan Göreme’li amatör futbolcu Rıdvan’ın sivil
Aile düzeninin sarsılmasında sorumluluğu yaşama tekrar uyum sağlama mücadelesi konu
bulunan ikinci önemli unsur da, iktidarını kay- edilmektedir. Filmin ikinci yarısında ise İstan-
beden, pasif, pısırık, babalık sorumluluklarını bul’da babası ile birlikte yaşayan ve Rıdvan’ın
yerine getirmeyen ya da tam tersine, fazla oto- bacağını kaybettiği patlamada kulağından ya-
riter, huysuz babalardır. Filmlerin bazılarında ralanan Cevher’in öyküsüne yer verilmektedir.
gerçek babanın yerine getiremediği işlevleri
yaşça büyük olan başka bir erkek yüklenmekte 3.1. Yazı Tura’da Erkek Karakterlerin Ku-
ve erkekler arasındaki ilişki baba oğul ilişkisine ruluşu
dönüşmektedir.
Yazı Tura’da, erkekler arası güç ve iktidar
Filmlere yansıyan ve erkekleri bunalımlı bir mücadelelerinin, acımasız rekabet ilişkilerinin
ruh haline sürükleyen güvenliksiz dünya imge- biçimlendirdiği, erkekliğin yeniden üretim
si ailenin ötesinde tüm toplumsal kurumları da organlarınca kendini şekillendiremeyen erkek-
kapsayan bir tasarımdır. Küfürlü konuşan, fazla lerin “oyun”un dışına itildiği bir dünya konu
miktarda alkol ve uyuşturucu kullanan, suça ve edilmektedir. Filmin ana erkek karakterleri
mafyaya bulaşmış olan erkekler bir taraftan da olan Rıdvan ve Cevher’in kişiliklerinde ve
bir mazlumluk anlatısının da özneleridir. Çizi- beden imajlarında kendini gösteren geleneksel
len bu karamsar dünya içerisinde ayakta kal- erkek kimliği de filmde tasvir edilen erkek
dünyasının kurulmasına katkı sağlamaktadır.
manın yolu olarak ise erkekler arası dayanışma
Bu noktada, filmin, birlikte askerlik yapmış,
ve güç birliği önerilmektedir.
savaşmış ve mayın patlaması sonucu gazi ol-
muş iki genç üzerine kurulu olması erkeklik
3. BULGULAR VE YORUM: YAZI TURA tartışması açısından oldukça anlamlıdır. Çünkü
VE “ERKEKLİK KRİZİ”NİN SINIRLARI askerlik, çatışma, savaş erkeklikle
ilişkilendirilen ritüelleridir. Zorlu bir dayanık-
2004 yılında çekilen ve yönetmenliğini Uğur lılık mücadelesi ve cesaret göstergesi olarak da
Yücel’in yaptığı Yazı Tura’da, Türkiye’nin algılayabileceğimiz savaş, erkeğin kendi er-
Güneydoğu bölgesinde yıllardır yaşanan terörle kekliğini ispat etmesini, başkalarının gözünde
mücadeleden gazi olarak evlerine dönen genç- de keskin bir erkeklik imgesinin kurulmasını
lerin tekrar yaşama uyum sağlamada ne gibi sağlar.

160
Türk Sinemasında Hegemonik Erkeklikten Erkeklik Krizine... (152-166)

Rıdvan’ın futbolcu olması da güçlü bir erkek kimlikle bağdaşan davranışlar sergilemesinde
imgesinin kurulmasında başvurulan başka bir aksaklıkları da beraberinde getirmektedir.
pekiştireç görevi yüklenmektedir. Nitekim
“spor, eril bedenleri disipline etmekte, ‘nor- Rıdvan’ın erkek kimliğiyle ilgili yaşadığı ak-
malleştirmekte’, yurttaşların asker olarak ye- saklıkları büyük ölçüde “otorite” kavramıyla
tiştirilmesine katkıda bulunmaktadır. İtaat ve ilişkilendirmek mümkündür. Sertlik, güç, irade,
öz kontrolü öğrenen sportif bedenler modern tutarlılık gibi kodları içeren otorite, erkeğin
ulus devletin disipliner pratikleri için uysal ailede tartışmasız bir egemenlik kurmasını,
özneler haline getirilmektedir” (Çabuklu 2004: erkekler arası ilişkilerde de kabul ve saygı
136). Dolayısıyla film kişileri spor, askerlik görmesini sağlar. Bu çerçevede bakıldığında
gibi ritüeller aracılığıyla bir yandan dayanıklı- Rıdvan, hem ev içi hem de toplumsal ilişkiler-
lık testine tabi tutulurken, bir taraftan da vata- de gerilemeler yaşamaktadır. Örneğin, kahve-
nına sadakatle hizmet etme ve bu yolda canını hanede geçen bir sahnede bir grup genç, Rıd-
bile ortaya koyabilme gibi niteliklerle donatıla- van’la alay eder ve yeterince cesur bir asker
rak, milliyetçi bir anlatıyla harmanlanmış birer olmadığını ima ederler. Yine farklı sahnelerde
erkek modeli haline getirilmektedir. duygularını kontrol edemez ve küfürlü ve sal-
dırgan davranışlar sergiler.
Erkeksi nitelikler çoğunlukla gündelik hayat
içerisinde dışavurulur ve pekiştirilme imkanı Öte yandan fazla miktarda alkol ve uyuşturucu
bulur. Bu anlamda erkek karakterlerin gündelik kullanan Rıdvan, gösterdiği abartılı ve çelişkili
ilişkiler içerisinde edimlerine yansıyan çelişki- tepkiler nedeniyle sık sık pişmanlık hisseder ve
ler, tutarsızlıklar, takıntılar, benliklerinin bir yine duygusal patlamalar halinde kendini af-
parçasını oluşturan erkeklik tasarımlarını anla- fettirmeye çalışır. Çabuklu’ya (2004: 88-89)
mada da ipuçları sunar. Rıdvan ve Cevher’in göre, doğal, kaotik, sübjektif olana göndermede
gündelik ilişkileri gözlemlendiğinde, erkeklik bulunan duygular, disiplinsiz, irrasyonel güçler
tartışması açısında oldukça ilginç veriler ortaya olarak algılanmakta ve kadınlıkla
çıkmaktadır. Fiziksel, cinsel, ekonomik ve ilişkilendirilmektedir. Dolayısıyla, bedenin
ruhsal olarak güçlü, yenilmez, koruyucu, ikti- kırılganlığını ve çözülüşünü çağrıştıran duy-
dar ve yetke sahibi, duygularını belli etmeye- guların kolaylıkla ifade edilmesi, sert, sıkı,
cek kadar irade sahibi olma (Yüksel 2001: 44) bükülmez bir kimlik olarak kurgulanan erkek-
gibi geleneksel erkeksi norm ve değerleri iç- likle örtüşmemektedir.
selleştirmiş olan her iki karakter de bu nitelik-
lerin davranışlara aktarılması konusunda zor- Rıdvan ev içi ilişkilerde de kendine yeterli,
luklarla karşılaşmaktadırlar. Özellikle Rıdvan, sorunlarıyla baş edebilen bir erkek imajı suna-
erkeksi niteliklerin sergilenmesinde ve erkekli- mamaktadır. Her an iktidarını yeniden kurma
ğin yeniden üretilmesinde oldukça başarısızdır. zorunluluğuyla karşı karşıya olduğu ve sert bir
Başarısızlığın nedeniyse, ironik bir biçimde, erkek görünümü sergilemeye çabaladığı top-
yine bir erkek ritüeli olan savaştır. Öyle ki lumsal ilişkilerin aksine evde, zayıf, kırılgan,
askerlikte alınan yaralar hem Rıdvan’ın hem de bir erkek görünümü sunmaktadır. Öznel kame-
Cevher’in olağan toplumsal rollerini sorunsuz ra, hızlı kamera hareketleri, düşük aydınlatma,
bir biçimde yürütebilmelerinde sorunlara yol sıcak renklerin yoğun bir biçimde kullanımı
açmaktadır. gibi görsel kodlar yardımıyla da pekiştirilen ve
sık sık kabuslar şeklinde açığa vurulan buna-
Mayın patlamasında ayağını kaybeden Rıdvan, lımlı ruh hali, Rıdvan’ı adeta ürkek bir çocuğa
hem fiziksel açıdan, hem de toplumsal statü dönüştürmektedir. Örneğin filmin bir sahnesin-
açısından “tam”lığı kaybetmiştir. Bütünlüklü de, yatağına uzanmış uyumaya çalışan karak-
bir beden imajının korunamamış olması erkek- ter, garip sesler duyar ve çok korkarak annesine
lik bunalımının da temel gerekçesini oluştur- seslenir. Annesinin kucağına sokulmuş haldeki
maktadır. Nitekim kuramsal bölümde de deği- görüntüsü yetişkin bir erkekten çok bir çocuğu
nildiği üzere, erkeksi nitelikler büyük ölçüde anımsatmaktadır. Bu sahneyi, erkekliği çevre-
bedensel pratikler aracılığıyla görünür kılın- leyen bir çok kavram gibi, psikanalitik açıdan
maktadır. Erkeğin bedeniyle ilgili zayıflıkları, erkek olmanın ilk aşaması olan anneden kopu-
güçlü bir ben algısı kurmasında ve taşıdığı şun (Frosh 1994: 106) da aslında yapay bir

161
Selçuk İletişim, 5, 2, 2008

adım olduğu ve tehdit anında, anneyle aslında yalleşme sürecinde edindiği erkeksi nitelikleri
hiçbir zaman koparılmamış olan bağın güçlü abartılı bir biçimde edimlerine yansıtmaktadır.
bir biçimde yeniden ortaya çıkacağına bir gön- Otorite kavramıyla ilişkili olarak bakıldığında,
derme şeklinde okumak mümkündür. Cevher’in kişiliğinin temelinde bir tür çift
değerlilikten sözetmek mümkündür. Öyle ki
Rıdvan Türk toplumunda erkek kimliğini be- Cevher, babasına, arkadaşlarına, rakiplerine ve
lirleyen ve “otorite”yle de ilişkili olan “namus” eşcinsel abisine karşı abartılı erkeksi tavırlar ve
kavramıyla ilgili olarak da başarısızlıkla karşı bazen şiddet sergilerken, yanında çalıştığı çete
karşıyadır. Namus, Türk toplumunda otoritenin reisine tam bir uysallık ve sadakatle bağlıdır.
kaynağı durumundaki babanın ya da erkeğin, Cevher’in kişiliğinde belirlenen, kendisinden
egemenlik alanı olarak belirlediği aile içerisin- daha güçlü bir otoriteye koşulsuz boyun eğme
de, kontrol ve şiddet uygulamasını meşru hale ve daha zayıf olanı ezme şeklindeki çift değer-
getiren temel dayanaklardan birisidir. Namus lilik özelliğini Adorno (2003: 300-306), otori-
kadın üzerinden tanımlanır. Kadın evlenene ter kişiliğin temel niteliği olarak belirlemekte-
kadar bakireliğini korumak zorundadır. Başta dir. Adorno’ya göre, otoritaryen karakterin
baba olmak üzere ailedeki tüm erkekler kadının kuvvetle özdeşleşmesi, “aşağı” olan her şeyin
namusunun korunmasından kendilerini so- yadsınmasıyla birlikte gider. Otoritaryen ka-
rumlu hissetmektedirler. Namus kavramı erke- rakter, bütün iç grupla ve aileyle özdeşleşerek
ğin kendisini yeniden üretmesinin de yolların- otoriter disiplini kendi kendine dayatabilmek-
dan birisidir çünkü başkaları üzerinde iktidar tedir. Öte yandan aile ve iç grup aynı zamanda,
ve egemenlik kurma ve bu alanları başkalarına özümsenen otoritenin diğer bireylere de en
karşı savunma (Onur ve Koyuncu 2004: 45) yoğun biçimde yansıtıldığı alandır.
erkeğin otoritesini meşrulaştırır ve pekiştirir.
Evlilik, kadın için genellikle babanın “ya- Cevher, sunduğu beden imgesi ve bedensel
sa”sından çıkışı ve kocanın “yasa”sına boyun pratikleri aracılığıyla da sert, bükülmez, güçlü
eğişi getirmektedir. Nitekim erkeğin kadınını bir karakter görünümü çizmektedir. Kirli sakal,
sahiplenmesi ve koruması beklenmekte bunun asker künyesi, gümüş yüzük, koyu renk takım
yanında bir bakıma namus bekçiliği görevini elbise, argo ifadeler gibi göstergeler yardımıyla
devralması istenmektedir. Bu durum erkeğin da pekiştirilen maço erkek imajı, şiddet göste-
kadın üzerinde bir otorite kurmasının da daya- rilerini de beraberinde getirmektedir. Filmde,
nağını oluşturmaktadır. Bu çerçevede, nişanlı- Cevher’in askeri disiplin ve çatışmalara katıl-
sının davranışları üzerinde denetim kurma mış olmasıyla ve mayın patlamasından kay-
hakkını kendinde gören Rıdvan, onu egemenlik naklanan ruhsal travmayla gerekçelendirilen
alanı içerisine dahil ederek, özellikle diğer şiddet eğilimi, aslında heteroseksüel bir iktidar
erkeklerden gelebilecek tehditlere karşı güven- biçimi olarak kurgulanan erkek kimliğinden
likli bir alan oluşturmaya çalışmaktadır. Hatta kaynaklanmaktadır. Cevher şiddeti, iktidarını
böyle bir tehdit algısı söz konusu olduğunda yansıtma yolu olarak kullanmakta, bir bakıma
kolaylıkla şiddete başvurabilmektedir. Bununla bedeni üzerinde, kurulan iktidarı başka beden-
birlikte sevdiği kadının en yakın arkadaşıyla lere yönlendirmekte ve böylece iktidarın de-
kaçmasına engel olamayarak iktidar alanını vamlılığını sağlamaktadır. Nitekim, “Modern
koruma, namusuna sahip çıkma sorumlulukla- iktidar, erkek bedenini bir yandan araçsallaştı-
rını yerine getiremez. rır, itaatkarlaştırır ve erilleştirirken, bir yandan
da ona başka bedenlere aynı işlemi yapma
Filmin diğer ana karakteri olan Cevher ise, imkanı sağlar”(Cengiz ve ark. 2004: 56). Bu
“sert erkek” imgesinin sertlik, bağımsızlık, söz anlamda erkek bedeni modern iktidarın üzerin-
dinlememe, erkeksi olmayan tüm davranışlar- de uygulandığı dolayım alanını oluşturur. Er-
dan kaçınma, otoriter kişilik gibi birçok niteli- kek bedeni, iktidarın hem nesnesi, hem de
ğini özümsemiş bir karakterdir. Mayın patla- uygulayıcısıdır.
masından dolayı oluşan travmanın da etkisiyle
–sözü edilen travma filmde, hızlı çevrinmeler, Cevher, geleneksel erkeklik idealinin bir gereği
eriyen, birbirine karışan insan yüzleri, hızla olarak dürüstlük, yardımseverlik, dostuna bağ-
geçen tren görüntüleri, gürültü gibi unsurlar da lılık, ezilenin yardımına koşmak gibi nitelik-
kullanılarak sıklıkla vurgulanmaktadır - sos- lerle de donatılarak abartılı bir erkek imgesi

162
Türk Sinemasında Hegemonik Erkeklikten Erkeklik Krizine... (152-166)

oluşturmaktadır. Ancak Cevher karakterinde erkekliğin kendini yeniden tanımlayarak yeni


bir araya gelen tüm bu abartılı erkeksi nitelik- koşullara ayak uydurmasını gerekli kılmakta-
ler, erkeklik konusunda bir kuşku mu söz ko- dır. Ancak bu dönüşüm kolaylıkla üstesinden
nusu olduğu sorusunu akla getirmektedir. gelinebilecek bir süreç değildir. Kendini yeni-
Horrocks’un da belirttiği gibi (1994: 160), leyemeyen ve Cevher’in karakterize ettiği
erkekliğin abartılı hallerini, onun tehdit altında geleneksel erkek kimliği, bir bunalımın içine
olduğunun bir göstergesi ve eril olmama kor- sürüklenmektedir. Sözü edilen bunalım aynı
kusu olarak da yorumlamak mümkündür. Nite- dönemde çekilen diğer birçok filmde olduğu
kim deprem sonrasında Yunanistan’dan ziyaret gibi Yazı Tura’da da, zaman zaman bir maz-
için gelen eşcinsel kardeş, Cevher için köklü lumluk anlatısına dönüşmektedir. Cevher’in
bir homofobinin de gün yüzüne çıkması anla- “hay kaderime... ya, ulan git askerde savaş
mına gelmektedir. Filmin çeşitli sahnelerinde kulağın sağır olsun, dön tam büfe açacakken
iki kardeş arasındaki gerilimlere, karşılaştır- deprem olsun amcan ölsün, şu olsun bu olsun,
malara yer verilerek, Cevher karakteri aracılı- derken bir de Yunanistan’dan abin gelsin, o da
ğıyla, eşcinselliğin geleneksel erkeklik tanımla- erkek mi karı mı belli değil ya...” şeklindeki
rında yol açacağı kaygı -hatta histeri- karikatü- sözleriyle örnekleyebileceğimiz mazlumluk
rize edilmektedir. anlatısı, başedilemeyecek kadar kötü bir dünya,
kötü kader gibi melodramatik ögelerle de har-
Segal, erkek olma sürecinde erkeklerin çocuk- manlanarak, erkeklerin edimlerini meşrulaştır-
lardan ayırt edilmelerinin önemli bir adım manın da yolu haline getirilmektedir.
olduğunu ancak bunun onlar için yeterli olma-
dığını, kadınlardan da ayırt edilmeleri gerekti- Bu dönemde çekilen diğer bazı filmlerde de
ğini söyler (1992: 49). Ancak homofobiyle gözlendiği üzere, Yazı Tura’da ailedeki aksa-
karşı karşıya olan erkek için en az çocuk ve malar özellikle de güçlü bir baba imgesinin
kadından ayırt edilmek kadar eşcinsellerden de olmaması, güvenliksiz dünya algısının oluşma-
ayırt edilme ihtiyacı vardır. Homofobi, erkeğin sında birincil rol oynamaktadır. Yazı Tura’da
davranışlarına aşırı erkeksi bir ben imgesi kur- öykünün merkezini oluşturan her iki ana ka-
ma çabası ve erkeklik tanımına uymayanları rakterin de ailesi bütünlüğünü kaybetmiştir.
reddetme şeklinde yansımaktadır. Eşcinsel Rıdvan annesiyle birlikte yaşamaktadır, baba-
erkekler, korkuya, nefrete ve hatta şiddete nın nerede olduğu ise bilinmez. Cevher de
hedef olmaktadırlar. Çünkü, “hegemonik er- annesini kaybetmiştir, babası ise ailesini bir
keklik tanımlarına zarar vermektedir- arada tutamamış, oğullarını sorunsuz birer
ler”(Connel 1998: 152). erkek olarak yetiştirme görevini başarıyla yeri-
ne getirememiştir. Teoman’ın eşcinsel olması-
Bu çerçevede Cevher’in kardeşiyle ilişkilerinde nın nedeni olarak da babanın yokluğu ve baba-
gözlenen abartılı ve zaman zaman da şiddet ya duyulan özlemin başkaları tarafından istis-
gösterilerine dönüşen tepkileri, eşcinsellik mar edilmesi gösterilmektedir. Çocuklarının
karşısında içine düştüğü güvensizlik duygusu- durumlarından dolayı memnuniyetsizliğini dile
nu ele vermektedir. getiren baba hatasını kabullenmekte ve “arıza-
ları ben yaptım, ben adam değilim ki oğlum,
Öte yandan filmde, Cevher’in eşcinsellik karşı- babalığımı yapamadım ikisine de” şeklinde
sında yaşadığı güvensizliğin çok ötesinde hem hayıflanmaktadır.
Cevher hem de Rıdvan için her yönüyle güven-
siz bir dünya resmedilmektedir. Bu anlamda Babanın yokluğu ya da sorumluluklarını yerine
erkek karakterler ciddi bir güven bunalımı getiremiyor olması, erkeklik tartışması açısın-
içerisindedirler. Filmde her iki karakter de dan oldukça önemlidir. Çünkü baba, erkek
genel olarak olumlanmakta, zaman zaman çocuğun, bir erkek olarak yetişmesi ve erkekle-
haksız tepkiler verseler de hataları mazur gö- rin dünyasına kabul edilmesinde vazgeçilmez
rülmektedirler. Bununla birlikte onları kötücül bir sorumluluğa sahiptir (Horrocks 1994: 77).
bir dünya çevrelemektedir. Toplumsal deği- Öte yandan aile bütünlüğünün korunamamış
şimle de paralel giden bu güvenliksiz dünya olması da erkeğin sahip olduğu yetkenin sar-
imgesi geleneksel erkek kimliğinin kendini sılması anlamına gelmektedir. Öyle ki aile,
yeniden üretme alanlarını dönüştürmekte ve erkeğin ataerkil toplumsal kodları içselleştire-

163
Selçuk İletişim, 5, 2, 2008

rek cinsiyetine uygun bir kimlik kazandığı ve argo ve küfürlü konuşma eğilimine rastlan-
yetişkin bir erkek olduğunda da otoritesini maktadır. Gerçekmiş gibilik izlenimi oluştur-
uygulama alanı olarak belirleyerek, kimliğini mada (Ulusay 2004: 156) da etkili bir yöntem
yeniden ürettiği en önemli alandır. Filmde, olan küfür, bir yandan içerdiği otorite hissi ve
baba imgesine ve aile kurumuna duyulan güven şiddet aracılığıyla erkeksiliği arttırırken, er-
bunalımını, siyaset, adalet, güvenlik gibi top- kekler arasındaki bağı da pekiştiren bir araç
lumsal alanda otoriteyi temsil eden çeşitli ku- olarak varlık göstermektedir. Küfrün yanında,
rumları da içine alacak biçimde genişletmek kadınları aşağılamaya ve kaba bir erkeklik
mümkündür. Ekonomik açıdan da karamsar bir tasvirine olanak sağlayan argo ifadelere de
dünya tasarımının sunulduğu filmde erkek bolca başvurulmaktadır.
karakterler, para kazanmak için sıklıkla suça
bulaşmaktadırlar. Bu dönemde çekilen diğer bazı filmlerde oldu-
ğu gibi Yazı Tura’da da, erkeklerin aile, eko-
3. 2. Bir Direnme Pratiği Olarak “Delikanlı- nomi, siyaset, adalet, güvenlik gibi kurumlara
lık” karşı yaşadıkları güven bunalımı öylesine ileri
boyutlara ulaşmıştır ki, anlatılar sıklıkla belir-
Yazı Tura’da gerek Rıdvan’ın, gerekse Cev- siz, mutsuz sonlarla noktalanmakta hatta üste-
her’in söz ve davranışlarında sıklıkla bir “deli- sinden gelinemeyen sorunlar karşısında ölüm
kanlılık” vurgusu dikkati çekmektedir. Deli- sıkça başvurulan bir son haline getirilmektedir.
kanlılığın, otoriter zihniyetten beslenerek kendi Yazı Tura’nın sonunda Cevher, cinayet işledi-
kimliğini ahlak ve dürüstlük temelinde tanım- ğini için tutuklanır. Sorunlarıyla baş edemeyen
ladığını söyleyen Nuran Erol (2001: 135), Rıdvan ise beylik tabancasını kullanarak intihar
popüler kültürel metinlerden hareketle delikan- eder. Ancak intihar, Rıdvan’ın bedeninde ci-
lılığı çevreleyen imajları; tam bir iktidar sahibi simleşen erkek için yenilgi değil tam aksine
olmak ve ne olursa olsun iktidar sahipliği ima- oldukça erkeksi bir davranıştır. Çünkü intihar
jının zedelenmesine engel olmak, gerektiğinde ederek “erkeklik onuru”nu kurtarmaktadır. Öte
şiddet gösterilerinde bulunmak, dürüstlük, yandan erkek çocuğunu her açıdan yetişkin bir
yüreklilik, yaşlılara saygı, paylaşmayı bilmek, erkek olarak topluma hazırlamakla görevli olan
aşkı yüceltmek ve aşıkları korumak, mazlum- anne, yaşamına son veren oğlunun yere düşmüş
dan yana olmak, haksızlığa boyun eğmemek, olan protez bacağını kucağına alıp uzaklaşarak
erkekliği ve erkekliğe ait nitelikleri her koşulda bir anlamda, “tam”lığı kaybetmesi nedeniyle
korumak için mücadele etmek, gerekirse canını erkeklikle ilgili gerilemeler yaşayan oğlunun
bile verebilmek şeklinde sıralamaktadır. erkekliğini simgesel düzeyde iade etmektedir.

Abartılı bir erkeklik vurgusu içeren delikanlılık SONUÇ


söylemini toplumsal alanda kendini güvende
hissetmeyen erkeklerin bir tür direnme pratiği Türkiye’de, diğer popüler kültür ürünlerinde
olarak değerlendirebiliriz. Daha önce değindi- olduğu gibi, sinemada da merkezi konumu
ğimiz gibi, erkekler, ideal olarak sahip oldukla- erkek özneler işgal etmektedir. Öte yandan,
rı farklı iktidar biçimleri içinde -kadınlar üze- sertlik, anlaşmazlık, başarı, kendini her daim
rinde, diğer erkekler üzerinde, kendi bedenleri yeniden onaylatma, erkeksi bir bedene sahip
üzerinde, makineler ve teknoloji üzerinde kur- olma, kadınsı olan tüm görünüm ve davranış-
dukları iktidarlar içinde- var olurlar (Segal lardan kaçınma gibi niteliklerle donatılan “er-
1992:48). Öte yandan kadın ve eşcinsel hare- keklik”, gerek ailede gerekse kamusal alanda
ketleri, ailede ve erkeğin iktidarını kuran diğer diğer kimlikler üzerinde iktidar ve şiddet uy-
toplumsal örgütlenmelerdeki gerilemeler, gele- gulama hakkını kendinde görmektedir. Bu-
neksel erkeklik biçimini kolaylıkla üstesinden nunla birlikte bir otorite odağı olarak yapıla-
gelinemeyecek bir gerilime sürüklemektedir. nan erkek kimliği erkek için de bir baskı ve
Bu noktada delikanlılık söylemi bir tür savun- şiddet kaynağı konumundadır. Bu durum erkek
ma mekanizması olarak değerlendirilebilir. için yaşamı boyunca sürecek bir gerilim oluş-
turmaktadır. Erkeklik ritüellerinin yaşama
Yaratılan delikanlılık imgesiyle de ilişkili ola- geçirilmesinde aksaklıklar ortaya çıktığında ya
rak ele aldığımız filmde, abartılı bir biçimde da başka kimliklerden gelebilecek bir tehdit

164
Türk Sinemasında Hegemonik Erkeklikten Erkeklik Krizine... (152-166)

karşısında sözü edilen gerilim kolaylıkla bir Öte yandan filmde geleneksel erkeklik kurgusu
histeriye hatta paranoyaya dönüşebilmektedir. tartışmaya açılıyor olsa da, bu konuda köklü bir
eleştiri öne sürülmemekte hatta ataerkil kodlar
Buradan hareketle, Türk sinemasında yeniden üretilmektedir. Nitekim filmi oluşturan
1990’ların ikinci yarısından itibaren yapılan her iki öykü de ataerkil idealleri pekiştiren
filmlerin önemli bir bölümünde sunulan erkek- mesajlarla sonuçlanmaktadır. Rıdvan beylik
lik temsillerini, erkeklik açısından bir tehdit tabancasıyla intihar edip “onurunu kurtararak”,
algısının var olduğunun göstergeleri olarak tam da erkeksi bir değer üretmektedir. Cevher
okumak mümkündür. Birçoğunda erkek erkeğe ise baştan beri reddettiği eşcinsel kardeşini
dostluğun konu alındığı bu filmlerde Türk cinayet işleme pahasına kurtararak onu ailesin-
sinemasında genel olarak ağırlığını hep koru- den birisi olarak benimsemekte ve egemenlik
yan erkek egemenliği, hayli baskın bir biçimde alanına dahil etmektedir. Böylece her ne olursa
varlık göstermektedir. Ancak bu dönemde olsun bütünlüğü korunması gereken aile bir
çekilen filmlerde sergilenen erkeklikler hep biçimde yeniden kutsanmakta, aile bireyleri
olduğunun tersine oldukça sorunlu, bunalımlı, arasında dayanışma ve aileyi bir arada tutacak
kırılgan, hastalıklı, aşırı şiddet eğilimli, sürekli güçlü ama koruyucu bir ataerki önerilmektedir.
olarak kadınları ve eşcinselleri aşağılayan,
karamsar, suçluluk hisseden, güvensiz vb nite- NOTLAR
liklere sahiptir.
(1) Konuyla ilgili bir başka çözümleme için
bkz. Ulusay, 2004
Örneklem olarak incelediğimiz Yazı-Tura’da
ise erkeklik tartışması, aile-kamusal alan, iyi-
KAYNAKLAR
kötü, delikanlı-delikanlı olmayan, geleneksel
erkek-eşcinsel, dürüst erkekler-kötücül dünya Adorno T (2003) Otoritaryen Kişilik Üstüne,
gibi bir dizi karşıtlık üzerinden yürütülmekte- Doğan Şahiner (çev), Om Yayınları, İstanbul
dir. Oldukça kırılgan, sorunlu, hastalıklı, er- Arslan U T (2005) Bu Kabuslar Neden Cemil?
kekliklerin tasvir edildiği film, çalışmanın Yeşilçam’da Erkeklik ve Mazlumluk, Metis
kuramsal bölümünde öne sürdüğümüz, erkekli- Yayınları, İstanbul.
ğin, ödün vermez bir otorite sahibi, sert, uzlaş-
maz bir kimlik görünümü arz etmesine karşın Atay T (2004) Erkeklik En Çok Erkeği Ezer,
aslında oldukça kırılgan bir toplumsal kurgu Toplum ve Bilim, 101: 11-31.
olduğu iddiasını, özellikle Rıdvan’ın deneyim- Baudrillard J (1997) Tüketim Toplumu Hazal
leri aracılığıyla, destekler niteliktedir. Filmde Deliceçaylı ve Ferda Keskin (çev), Ayrıntı
Rıdvan’a bedensel bir özür verilerek, taşıdığı Yayınları, İstanbul.
kimliğin yol açtığı gerilim oldukça çarpıcı bir
biçimde perdeye yansıtılmaktadır. Behçetoğulları P (1993) Kadının Adı Yok:
Erkek Bakışı ve Otorite, A.Ü.BYYO Yıllık,
Cevher’in yaşadığı bunalımlar ve diğer film 180-192.
kişileriyle olan ilişkileri çerçevesinde ise, Benhabib Ş (1999) Modernizm, Evrensellik ve
hegemonik erkekliğin ciddi bir krizin içinde Birey, Mehmet Küçük (çev), Ayrıntı Yayınları,
olduğu önerisi tartışılmaktadır. Öyle ki, filmde İstanbul.
sunulan erkeklik temsillerini, ailenin, kötüye
giden ekonomik koşulların, istikrar ve güven Bourdieu P ve Wacqant L J D (2003)
vaat etmeyen siyaset kurumunun hatta diğer Düşünümsel Bir Antropoloji İçin Cevaplar,
bütün toplumsal kurumların içine düştüğü Nazlı Ökten (çev), İletişim Yayınları, İstanbul.
sorunlar nedeniyle ataerkil erkek kimliğinin bir Cengiz K, Tol U U ve Küçükural Ö (2004)
gerileme yaşadığının, dahası postmodern dö- Hegemonik Erkekliğin Peşinden, Toplum ve
nem olarak adlandırılan yeni dönemde kendisi- Bilim, 101: 50-71.
ne daha rahat bir savaşım alanı bulan kadın ve
eşcinsel hareketlerin yükselişine bağlı olarak, Connell R. W. (1998) Toplumsal Cinsiyet ve
bir bunalıma sürüklendiğinin örnekleri olarak İktidar, Cem Soydemir (çev), Ayrıntı Yayınla-
değerlendirmek mümkündür. rı, İstanbul.

165
Selçuk İletişim, 5, 2, 2008

Connell R W (2002) Masculinities and men’s Üzerine Düşünceler, Toplum ve Bilim, 101:
health, B Baron (eds), Gender in Interaction. 31-50.
Perspectives on femininity and masculinity in
Özden Z (2004) Film Eleştirisi: Film Eleştiri-
ethnography and discourse, John Benjamins
sinden Temel Yaklaşımlar ve Tür Filmi Eleşti-
Publishing Company, Philadelphia.
risi, İmge Kitabevi, Ankara.
Çabuklu Y (2004) Toplumsalın Sınırında Be-
Pleck J H (1995) The Gender Role Strain
den, Kanat Yayınları, İstanbul.
Paradigm: An Update, R. F. Levant & W. S.
Demez G (2005) Değişen Erkek İmgesi: Kaba- Pollack (eds), A New Psychology of Men,
dayıdan Sanal Delikanlıya, Babil Yayınları, Basic Boks, New York.
İstanbul.
Real T (2004) Erkekler Ağlamaz, Z.
Erol N (2001) Kültürel Bir Kimlik Olarak Koltukçuoğlu (çev), Kuraldışı Yayıncılık, İs-
Delikanlılığın Yükselişi, Doğu-Batı, Haziran tanbul.
2001: 129-140.
Ryan M ve Kellner D (1997) Politik Kamera,
Foucault M (1993) Cinselliğin Tarihi-1, Hülya Elif Özsayar (çev), Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Tufan (çev), AFA Yayınları, İstanbul.
Segal L (1992) Yarışan Erkeklikler: Erkeklik-
Foucault M (2003) İktidarın Gözü, Işık Erkek İdeali, Volkan Ersoy (çev), Birikim, 35:
Ergüden (çev), Ayrıntı Yayınları, İstanbul. 38-49.
Frosh S (1994) Sexual Difference : Masculinity Sökmen S (2004) Bu Sayıda…, Toplum ve
and Psychoanalysis, GBR: Routledge, London. Bilim, 101: 3-7.
Horrocks R (1994) Masculinity in Crisis, St. Ulusay N (2004) Günümüz Türk Sinemasında
Martin’s Pres, New York. ‘Erkek Filmleri’nin Yükselişi ve Erkeklik Kri-
zi, Toplum ve Bilim, 101: 144-162
Işık E (1998) Beden ve Toplum Kuramı, Bağ-
lam Yayınları, İstanbul. Uluyağcı C (1993) Türk Sinemasında Erkek
Söylemi, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi
Kassing L R, Beesley D ve Frey L L (2005)
Sos. Bil. Enst. Ankara.
Gender Role Conflict. Homophobia, Age, and
Education as Predictors of Male Rape Myth Uluyağcı C (2001) Sinemada Erkek İmgesi:
Acceptance, Journal of Mental Health Farklı Sinemalarda Aynı Bakış, Kurgu, 18: 29-
Counseling, 27 (4): 311-328. 39.
Levant R F ve Richmond K (2007) A Review Whannel G (2002) Media Sport Stars :
of Research on Masculinity Ideologies Using Masculinities and Moralities. Florence. KY,
the Male Role Norms Inventory, Journal of USA: Routledge.
Men's Studies, 15 (2): 130-146.
Yüksel N A (2001) Tarkan Yıldız Olgusu,
Loo H V D ve Reijen W V (2003) Modernleş- Çiviyazıları, İstanbul.
menin Paradoksları, Kadir Canatan (çev), İnsan
Yayınları, İstanbul.
Lyotard J F (1997) Postmodern Durum, Ahmet
Çiğdem (çev), Vadi Yayınları, Ankara.
MacMullan T (2001) What Is Male
Embodiment?, N Tauna (eds), Revealing Male
Bodies, Indiana University Pres, Bloomington.
Mulvey L (1993) Görsel Haz ve Anlatı Sine-
ması, Nilgün Abisel (çev), 25. Kare, 3: 18-24.
Onur H ve Koyuncu B (2004) Hegemonik’
Erkekliğin Görünmeyen Yüzü: Sosyalizasyon
Sürecinde Erkeklik Oluşumları ve Krizleri

166

You might also like