Professional Documents
Culture Documents
En uzak mesafe,
ne Afrika’dır ne Çin,
ne Hindistan,
ne seyyareler,
ne de yıldızlar, geceleri ışıldayan.
En uzak mesafe,
iki kafa arasındaki mesafedir.
Birbirini anlamayan…
Can Yücel
Hâlbuki bilim adamı kadrosundan ücret alan birçok kişi, evrimle ilgili
tartışmaların çıkmaza girdiği yerlerde, bilinen en kolay ve etkili yolu
seçerek: “Yani Tanrının kitabına inanmıyor musunuz ya da kutsal
kitabımızda yazılanları ret mi ediyorsunuz?” sorusuyla, evrim lehindeki
konuşmacıyı (ya da konuşmacıları) parçalasınlar diye dini bütün kitlelerin
önüne atarak bu tartışmalardan galip çıkma gibi bir yolu seçmekte
sakınca görmüyorlar. Yıllarca önce, telefonla katıldığım bir televizyon
programında, “eğer bir adam üniversitedeki işlerini inanma gibi bir yolla
götürmeye kalkışırsa, onun üniversiteden uzaklaştırılması gerekir” gibi bir
4
(Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü İslam Felsefesi Ana Bilim Dal)
Sadece evrim teorisiyle ilgili değil, günümüzde var olan bilimsel hatta sosyal alanlarda
Müslümanlar maalesef bilim adamlarının zamanında söyledikleri birçok şeyi unutmuş
durumda. Bu, genel olarak "İslam dünyası neden geri kaldı" sorusuyla bağlantılı olarak ele
alınabilir. Doğru bilgiye ilim denilmesi zamanla yıprandı, dolayısıyla Müslümanlar genel
malumatlara, kulaktan kulağa aktarılan bilgilere ilim demeye başladılar. Bu, İslam dünyasının
en temel çöküş nedenlerinden biridir. Bu durum, bilimin İslam dünyasında siyasallaştırılması,
bilimin İslam dünyasında siyasetin bir aracı olarak görülmesi olayıdır. Dolayısıyla,
malumatların, hurafelerin İslam'da yer bulması, evrim teorisine karşı da reaksiyonu getirdi.
Oysa Müslümanlıkta ciddi bir evrim geleneği vardır. Bazı Müslüman düşünürler bugün evrim
düşüncesi diyebileceğimiz ve Darwinizm ile paralellik arz ettiğini söyleyebileceğimiz görüşler
ortaya atmışlardır. Kuran ayetlerine dayanarak ortaya atılan bir evrim teorisi oluşturmuşlardır.
İslam dünyasında var olan evrimci diyebileceğimiz teori buradan doğmuştu: Kuran'daki
yaratılışla ilgili ayetlerin daha bilimsel bir yorumundan ibarettir diyebiliriz.
İslam'da evrime karşı olmak Hıristiyanlığın ve Museviliğin etkisiyle gelişmiştir. Çünkü Evrim
Teorisi, Hıristiyanlık teolojisini temelden sarsan bir teoridir. Müslümanların ise evrimden
gocunacak bir yanları yok. Ama Müslümanlar, Hıristiyanların etkisinde kalarak bugün bu
teoriye karşı durmaktadır. Hıristiyanlar, Tanrı'yı insan kabul ettikleri için, eğer insan
maymundan türemişse; bu, dolaylı ya da doğrudan Tanrı'nın da maymundan gelmiş
olabileceği görüşünü ortaya çıkaracağı için, evrime karşıdır. Bu nedenle akide olarak çok ters
bir durum onlar için. İslam da bundan dolaylı etkilendi, oysa bizi sarsacak bir şeye değildir
evrim.
►Dolayısıyla maymundan geldiğimizi söyleminin İslam'la ters düşen bir yanı yok...
İslam âlimi Cahiz'in söylediği gibi bakacak olursak: "Allah dilediği zaman insanı maymundan,
maymunu insandan yaratabilir." Bu, insanın illa maymun olması, maymunun insan olması
anlamına gelmez. Bir ölçüde varoluşçu evrim ya da biyolojik evrimin oluşum sürecinde,
evrim, basitten karmaşığa doğru ilerler. Dolayısıyla, bu süreçte bir safhada maymun, ondan
sonra insan yaratılıyor. Bizzat maymunun insanlaşması değil de, bir çekirdeğin açılımı gibi bu
süreci algılamak mümkün. Maymunda gizli olan insanlık tohumunun maymundan çıkarak
10
insan olması şeklinde izah ediliyor örneğin bu süreç. Burada maymunu insan yapan da Allah;
insanı da maymuna da dönüştürecek odur. Tanrı'nın yaratıcılığını kabul ettiğimiz müddetçe,
insanın maymundan geldiğini söylemekte bir problem yoktur. İslam felsefesiyle, bilim tarihiyle
yakından ilgili biri olarak ben de bu Müslüman evrimcilerin yaratılış görüşlerini şahsen kabul
ediyorum. Yani, Allah'ın iradesini kabul ettiğimiz andan itibaren maymundan geldiğimizi kabul
etmekte bir sakınca yoktur.
Darwin'le uyuştuğumuz noktalar var. Darwin'le uyuşuyoruz yani. Darwin'le çok fazla ters
düşecek bir nokta yok. Ancak bazı yeni Darwinciler, materyalist görüşleri doğrultusunda,
evrimin Tanrı'nın iradesi dışında gerçekleştiğini söylüyorlar. Ters düşülecek tek nokta
burasıdır. Evrenin yokken yaratıldığını; ancak yaratma biçimin ve sürecinin evrim şeklinde
olduğunu kabul ediyoruz biz ve bu noktada klasik Darwincilerle bir ayrılığımız söz konusu
değil. Bu bağlamda, insan, insan olmadan önce, gerçek anlamda bir insan yoktu. İnsana ait
bilgiler Tanrı'da vardı; ama insanın Âdem olarak ortaya çıkışı zaman içinde, bir evrim
geçirdikten sonra oldu. Bunu doğrudan maymunun insanlaşması olarak da, güneş ısısı
altında bir çamurun ekmek mayalanır gibi mayalanması şeklinde de anlayabiliriz.
(Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri Bölümü kelam ana bilim dalı hocası)
Bu, benim kişisel kanaatim, cumhuriyet kadrolarının biyoloji kitaplarında insandan söz edilen
bölümlerde evrim, bilimsel bir bilgiymiş gibi veriliyordu. Halk geleneğinde bildiğiniz gibi, Allah
Adem'i yaratmıştır. Allah insanı kendi iradesiyle yaratmıştır. O düşünce şimdi de gelenekte
yerleşmiş bir durumdur. Cumhuriyet dönemindeki bu pozitivist yaklaşım ile bilimi dinin yerine
ikame etme anlayışı, Darwin teorisinin dinin alternatifi olarak konulmasına neden oldu.
Denildi ki "Bizi Tanrı yaratmadı; din, Tanrı tarafından yaratıldığımızı söyler oysa bilim insanın
evrim süreci ile yaratıldığını iddia eder". Onu bir dini inanç gibi sundular. Halkın yerleşik
tarihten getirdiği İslam inancı, dolayısıyla evrim teorisine tepki göstermesine yol açtı. Daha
sonra biliyorsunuz, Marksist teorinin de Türkiye'de etkinleşmesi ve Darwin teorisini
savunmasıyla, halk ile cumhuriyetin eğitim kadroları ve daha sonra komünist düşünceye
11
sahip insanlar arasında evrim konusunda kutuplaşma oldu. Bu, dini bir çekişme halini aldı ve
dolayısıyla bilimin konusu olmaktan tamamen çıkarıldı.
►Bu coğrafyada İslami kesimin evrimi savunan bir yaklaşımı ifade etmesinin yakın
tarihte örnekleri var mı?
70'li yıllarda Süleyman Ateş, eski Diyanet İşleri Başkanı, fakültede bir dergide yazmıştı.
Kuran'a dayanarak, yani Mehmet Bayraktar İslam felsefecilerine, kelamcılara dayanarak
söylemişti. Süleyman Ateş tamamen bunların dışında Kuran'a dayanarak, Adem'in
yaratılışını konu etti. O, Sünni düşünceye göre "Allah eliyle heykel yaratır gibi Adem'e şekil
veriyor, ondan sonra da ona birden bir ruh üflüyor. Ve Adem birden canlanıyor. İnsan haline
geliyor" yaklaşımına karşı geleneksel Sünni dini akideyi eleştirdi. Bu yaratmanın böyle
olmadığını, Adem'den önce de evrim sürecinin olduğunu; bu evrim sürecindeki insanlaşmayı,
insan olma onurunu, insan olma şerefini ve dolayısıyla denenmeye ehliyetli bir hale gelmeyi
ifade eden bir aşama, ara durum olduğu tarzında yorum yaptı.
Ben de Kuran'a baktığım zaman, Allah'ın yaratmasıyla evrim arasında geleneksel anlamda
konulduğu gibi bir çelişki konulması gerektiği kanaatinde değilim. Evrimle yaratmayı Kuran'a
söz konusu edilen 'halata' fiiliyle ifade edilen, yani yaratma anlamına gelen, bu yaratma
fiilinin yoktan ve anlık olarak, yani Allah ağacı bir anda yarattı, kurbağayı bir anda yarattı,
denizi bir anda, yani doğadaki organik ve inorganik olarak ayrı olan şeyleri bir anda yaratma
tarzında değil de Kuran'ın geneline baktığımız zaman birçok ayetten Tanrı'nın bütün evreni
ve dolayısıyla bu evrenin içinde de özellikle insanın yaşadığı dünyayı bir süre içerisinde, bir
zaman içerisinde yarattığı şeklinde anlıyorum. Dolayısıyla burada evrimle yaratma eş süreç.
Türkçesi açıkça evrimdir bu ifadenin. Tanrı'nın insanı yaratmasının bir evrim süreci içerisinde
olduğu düşüncesini bir yorum olarak söylemekte herhangi bir sakınca görmüyorum.
Orada çok net bir şey yok açıkçası. Yani nasıl bir varlıktı? Belki insan altı bir varlıktı. Yani
burada maymunlarla, maymun sülalesi dediğimiz varlıklarla aramızda bir türden türe geçiş
tarzında bir şey olup olmadığını ben bilimsel olarak bilmiyorum. Ama ben her halükârda
insanın bilinçli hale gelinceye kadar -insan altı diyelim- insan olma bilincini kullanması,
dolayısıyla kendi dışındaki dünyanın şuuruna varma seviyesine gelmeden önce bir sürecin
geçtiğini, dolayısıyla orada da bir evrim sürecinin ortaya çıkmış olabileceğini bir ihtimal olarak
12
söylüyorum. Darwin teorisine göre -o aranın nasıl olması gerektiğine yönelik- birtakım insan
öncesi varlıklara dair kalıntılar var.
Başka bir türden mi bu hale geldik, yoksa türün kendi içerisinde bir evrimi sonucunda mı bu
hale geldik, o konuda ben çok net konuşamıyorum. Her halükârda insan olma, organlarımızın
olması, bir kurbağanın, bir atın, bir sineğin sinek haline gelmesi, bir evrim sonucunda olduğu
gibi, biz de canlı olduğumuz için onlarla aynı kategorideyiz. Bir kurbağanın kurbağa oluşuna
geliş süreciyle insanın insan olma noktasına geliş süreci aynıdır. Canlıların son hallerini
almaları sırasında bir evrim geçirdikleri kanaatindeyim ben. Kuran'da bir ayet var, diyor ki,
"İnsan kendinden söz edilir bir hale gelinceye kadar aradan uzun bir zaman geçti." İnsan
suresinin ilk ayetidir bu. O sürenin geçmesi neyi ifade ediyor? Tanrı orayı boş tutup da uzun
bir boşluk döneminden sonra mı insanı birden ortaya çıkardı? Çok anlamsız bir şey. Tanrı'nın
bir anda kendi iradesiyle, mesela " ol " demesiyle bir şeyin anında olması. Bu ayeti aslında
biz yanlış yorumluyoruz. Bir ayet var, "Biz bir şeyi istediğimiz zaman ona "ol" deriz, o da olur"
Yasin suresinde bir ayettir. Bu ayet, Kelam geleneğinde şöyle yorumlanır: Allah bir anda
insanın olmasını istedi. Yoktan bir anda insan ortaya çıktı. Oysa bunu şöyle yorumlamak da
mümkün: Tanrı bir şeyin olmasını istediği anda o olmaya başlar. "Yekûn" fiili oluşum ifade
eder. Oluşmayı başlamayı ifade eder. Kainat oluşu ifade eden bir şey. Bir şeyin bir anda
olmasını ifade eden bir şey değil. Süreci ifade ediyor, dolayısıyla evrimleşerek bir noktaya
gelme süreci.
Doğru, belli bir kesim tartışmıyor. Onlara göre, inanç olarak, akide olarak, şudur: Allah bir
anda yaratmıştır. Evreni yaratmıştır, daha sonra da bunların içerisinde, dünya varlığı
içerisinde bu gördüğümüz hayvanları ve insanları yaratmayı istemiştir. Onları yaratmıştır, bu
çok fazla tartışılmaz. Tanrı bunu söylüyorsa, buna inanırsın ya da inanmazsın. Müslüman'a
düşen inanmaktır. Ama ben diyorum ki, "Bir insanın Tanrı'nın yaratma işinin nasıl olduğunu
son derece masum ve naif bir şekilde sorma ve bunun üzerine düşünce üretme hakkı vardır."
Bu sorgulamayı Tanrı'ya karşı çıkmak gibi olumsuz yorumlamak doğru değil.
Yard. Doç. Dr. LEVENT BAYRAKTAR (Gazi Üniversitesi Felsefe Grubu; Bilim
felsefesi ve din felsefesi)
13
Sayın Kardeşim
Evrim tartışmaları eğer doğru ya da yanlış yapılırsa ne getirebilir ne
götürebilir? Evrim öğretisini sadece insanın oluşumunu anlamaya yönelik
bir öğreti olmadığını, insanın düşünce sisteminde yeniliklere açık bir
aydınlamayı sağladığını; bizim doğru bellediğimiz çok şeyin başka bir
coğrafyada hem de oraların başarılı toplumlarında hiç duyulduk
olmadığını öğrenmek isterseniz bu yazıyı okuyunuz derim.