You are on page 1of 17

Hermetik ve Sanskrit Öğretiler

Günümüz Batı disiplinlerinde düĢünce tarihi sadece entelektüel yönüyle ele alınmakta ve Antik Grek Uygarlığı
ile baĢlatılmaktadır. Batı‟ya göre felsefe orada baĢlamıĢ ve uygarlık bu tarihleme ile baĢlamıĢtır. Uygarlık ve
düĢüncenin antik-grek olarak kod‟lanması dünya düĢünce tarihinde içinden çıkılmaz sorunları da beraberinde
taĢıyarak sonsuza kadar sürecek olan tartıĢmaların ilk ateĢide yakılmıĢtır.

Tarihsel süreçte yöneten ve yönetilen sınıfının ortaya çıkmasıyla yöneten sınıfın yönetilen sınıfın baĢkaldırısını
önlemek amacıyla dinler yaratılmıĢtır. Semavi dinlere kadar somut olan tanrı kavramı bilginin ezoterik olması
sebebiyle mistik simgesel anlatımlarla inisiye olmuĢ kiĢilere verilmesi , Semavi dinler sonrası ise Tanrı‟nın soyut
bir hale sokularak egzoterik olarak herkese verilmesi kavramlarını gözden kaçırmamak gerekir.

Konuya analitik olarak yaklaĢırsak batı düĢünce sistemleri sadece entelektüel olarak ele alınmakta tarihsel
süreçlerde meydana gelen değiĢiklikler gözardı edilmektedir.Felsefe sözcüğü bile gerçek anlamından
uzaklaĢtırılarak bilgiye olan sevgi biçimine girmiĢtir. Tanrı kavramını anlayabilmemiz ve süreçleri daha iyi
analiz yapabilmemiz için antik Yunan‟ında Öncesine geçmek zorundayız. Eğer düĢüncelerimizi buradan
baĢlatırsak gerek tanrılı gerekse tanrısız hepimizin çıktığı nokta aynı olur. Felsefenin gerçek noktası olan
„‟tanrısal bilgelik‟‟ ancak antik yunan öncesine uzanılarak anlaĢılacaktır.

Antik Grek‟ in baĢlangıc noktaları olan Orpheus (Ġ.Ö.1000), Solon (Ġ.Ö.650), Thales (Ġ.Ö.6009), Pisagor
(Ġ.Ö.580-487), Mısırda Thebes ve Menphis tapınaklarında 20 yılı aĢkın sürelerde eğitim aldıkları saptanmıĢtır.
Thebes ve Menphis Tapınaklarının içine girdiğimiz zaman , Solon hukuk, Pisagor sayı mistiği ve matematik,
Orpheus Yunan mitolojisinin oluĢum kaynağı, Thales felsefe konularında eğitim almıĢlardır. Thebes ve Menphis
tapınaklarının eğitim yapısı incelenirse Hermes öğretisinin uygulandığı görülür. Bu öğreti dıĢa kapalı , rahip ve
kral öğretisi olup elitisttir.
Thebes

Antik Mısır „da , Doğa Bilimleri, Astronomi, Hukuk, Matematik, Mistisizm ve Mitos eğitimleri verilmekte olup
dönemin üniversitesi niteliğindedir. Bu öğretiler içinde öğretilen dinsel yapının içine girersek sezgi ve sağduyu
ile örülmüĢ çoğu zaman duygularla örülmüĢ olduğunu ve çoğu zaman emir kipinde olduğunu görürüz. Antik-
Mısır‟da öğretilen Hermetik bilginin belirli noktalarda somuta indirilememesi sebebiyle günümüz insanı için
öğretiyi anlamanın en iyi yöntemi kültür haritasını takip etmektir. Mithos içindeki bilgi çoğu zaman simgesel ve
alegoriktir. Yatay kültürlerde tarihsel süreçler içerisinde yaĢanan sanat, mit, din ve felsefe ve diğer kavramlar
dikey olarak her bireyde algı, duyu, inanç ve us olarak kendini bulur. Bu noktada siz yatay zinciri her hangi bir
noktasından koparırsanız insan usunda meydana gelecek etkiler zincirin kopan halkasından devam edecek,
önceki parçalar batıl kabul edilecektir. ĠĢte insanoğlunun hayat serüveninde Tanrı kavramlarındaki değiĢmenin
sebebide budur. Kültürlerin kavramlara etkisi aklın tarihteki serüvenidir. Bu serüven içerinde ki , Tanrı
kavramlarını zincirin koptuğu noktadanmı yoksa zinciri birleĢtirip genele objektif bakıĢ açısıylamı bakacağımız ,
dünya üzerindeki tüm Tanrı kavramının değiĢimine sebebiyet verecektir.

YaĢam insan‟ ın insanı arayıĢ serüvenidir. Ġnsan kendini ararken tarih sahnesinde gerek maddi gerekse metafizik
unsurlardan yararlanmıĢtır. Bizler her ne kadar kavga etsekte bugün Uygar saydığımız dünyanın uygarlık
ayaklarından biri Din/Tanrı diğeri Bilim üzerine kuruludur. Bu ayaklardan birinin yıkılması üzerinde
yaĢadığımız Judeo-Hristiyan yani Grek, Ġsa ve Roma imgelemi üzerine inĢaa edilen sanal uygarlığın yıkılmasına
sebebiyet verecektir. Bugünün yaratılmıĢ ve tarih sahnesinde öncesiyle bağları koparılmıĢ insanoğlunda Tanrı ve
Din kavramı eski ve yeni zaman arasında oldukça farklılaĢtırılmıĢtır, ve bu farklılaĢtırmasının sebepleri ise
tartıĢma konusu olabilecek kadar büyüktür.

Hermetik Öğretinin Temel Kavramlarını Ġncelediğimiz Zaman ;

H–R–M

Grek ve Latin dillerinin yapısına karĢın Mısır‟ı da besleyen dillerinin yapısı Ġbrani, Arami, Asur, Keldani ,
Süryani , giderek Arabi dillerinin yapısı intentional dır. Bu kavram niyete bağlı, mana dili niteliği taĢır. Açık bir
deyiĢle Grek ve Latin dilleri yazıya aktarıldığında ünlü ve ünsüz harfler kullanılarak ifade yazı kalıplarında
dondurulmuĢ ve sınırlandırılmıĢ olur. Oysa intentional diller, yazı dili yalnızca ünsüzlerle kurulur ve okunurken
ünlendirilir. Bu bağlamda Yunancada Hermes olarak kodlanan sözcük aslen HRM diye kodlandırılan ve H i R a
M olarak ünlendirildiğinde ” NurlanmıĢ” anlamına gelir.

Bugün çeĢitli dinlerdeki tasavvuf yolunun kaynağıdır. Hermes, hiramus, hermese olarak literatüte geçmiĢtir.
Ġslamda Ġdris olarak geçer. Ġdris terzi demektir. Hermesin Mısır dilindeki ismi Thot‟ tur. Thot , inisiyasyon
yöntemiyle insana hal elbisesi giydirir. Bunu belirli aĢamaları vardır ve bu konunun yazıldığı Mısırlıların Kara
Kitap ‟ı bugün ülkemizdede yayınlanmıĢtır. Alınıp incelenirse bugün tasavvuf yolu ile insana giydirilen hal
elbisesi mısırlılarınki ile birebir aynı olduğu görülür. Anadoluya Hermes , ErmiĢ olarak girmiĢtir, Tanrıya
kavuĢma halinin ortak ismidir. Hermes artık o konuma gelmiĢ insanlar için kullanılmaya baĢlanmıĢtır. RA „ya
ulaĢmıĢ kiĢi, Ra ıĢık tanrı, nur tanrı, güneĢ tanrı .

Thot

Hermetik öğreti etkisi altında geliĢmiĢ Ġbrani ve Arabi kültürlerde “ Ġbrani Kabalası ve Zohar‟da , Arabi Ebcet ve
Hurufilikte görülen sessiz harflerin sayılarla eĢleĢtirilmesi ve yerleri değiĢtirilerek anlam kombinasyonları
oluĢturulması geleneği Hermetiktir.
Örnekle Hermes‟i Açarsak

HRM = Hiram
RHM = Rahim
HMR = Hamur

Takı olarak

HMRB = Hamurabi
RHMN = Rahman
Ġ-HRM = Ġhram
MHR-M = Mahrem
HRM = Haram

Mekan olarak

EHRAM
MESCĠD-EL HARAM
EL HAMRA
HĠRA DAĞI
HĠRA MAĞARASI

Süleymanın mabedi Hiram adında bir bilge mimar tarafından yapılmıĢtır.

RA ile ilgili olanlardan bazıları ;

ABA – RA – HAM
ĠS – RA – EL
AM – ON – RA

Saf aklın bilgiye ve hikmete kavuĢması bütün uygarlıklarda güneĢ ve nur simgeleri ile belirtilir. Sanskrit
öğretilere karĢın aydınlanmayı amaç edinen Batı, Ortadoğu dahil düĢünce yapısını veren Antik Mısır Hermes
öğretisidir. Halka daima kapalıdır ve üç temel üzerine inĢa edilmiĢtir. Kavramsal olup akla, simgesel olup
sezgiye, mistik olup iç deneyime hitap eder.

Bu öğretide insan 7 mertebeden oluĢur.

1- Shat : Maddi beden


2- Ank : Hayat kuvveti
3- Ka : Astral nur
4- Hati : hayvansal ruh
5- Sheybi : Kutsal ruh
6- Bai : Akli ruh
7- Kon : Ġlahi ruh

Bir öğrenci için son amaç Nur‟ a ulaĢmaktır, buda 3 aĢamalı bir eğitimdir.

1- Beden eğitimi
2- Hayvansal ruh eğitimi
3- Ġnsani ruh eğitimi.

Ġnsan ancak insani ruh eğitiminden sonradır ki evrenin görünmez kuvvetleriyle iletiĢime geçebilmekte ve gayb
aleminden feyz alabilmektedir.

RA : NUR.GÜNEġ
OS-ĠR-ĠS : TÜMEL ZEKA
AM-ON-RA : KOZMĠK SEVGĠ GÜNEġĠ
Hermes der ki ;

“ Osiris semadadır fakat osiris aynı zamanda her insanın kalbindedir. Kalpteki osiris semadaki Osirisi tanırsa o
zaman insan tanrısal bir ermiĢ olur ve parçalanan Osiris tekrar toplanır. “

“ Tanrılar ölümsüz insanlar, insanlar ise ölümlü tanrılardır. Nur sizsiniz ve bu nur daima parlasın .

Bilgiyi toparlama , birleĢtirme ve üretme konusunda Antik Yunan‟ın beslendiği en önemli yer Mısır olmakla
beraber Hitit, Asur, Fenike gibi Anadolu uygarlıklarıda azda olsa etkili olmuĢtur, fakat asıl sentez Mısır‟ dır.
Antik Mısır bilgi ihracını sadece Yunan‟a ihraç etmemiĢtir. Musa‟nın öğretisi olan Musevilik Mısır kökenlidir ve
bu konuda araĢtırma yapanlar bugün hayrete düĢmüĢ durumdadırlar. Musa kesinlikle Ġbrani asıllı birisi değil
hermetik öğretiyi öğrenmiĢ Rahip-prenstir. Konuyla ilgili Mısırda yüzlerce yazılı kanıt olmasına karĢın
insanlara açıklanmaz.

Mısır uygarlığında ilk büyük devrimi yapan 4.Amonethep , günümüz dünyasının Ġlk aydını sayılır. Mısırda halk
arasında bulunan yüzlerce öğretiyi birleĢtirip tek din haline getirerek rahip istismarını ortadan kaldırmıĢtır.
Monist anlamda tek tanrı anlayıĢını ilk kez o ortaya koymuĢ , bu tanrının adı Aton olmuĢtur. Kendi adını da
IKNATON olarak değiĢtirmiĢtir. Yeni uygulama ruhban sınıfın eğemenliğini sona erdirerek seküler dünya
yaĢamına geçiĢ niteliğidir. Musa tarafından Kenan diyarına götürülen Yahudi toplumunca inanılan tanrının
ADONAĠ denmesinin bu tanrının ATON dan baĢkası olmadığını gösterir. Aynı tanrının Yunanda ADONĠS
olması gibi.

MU-SA : Su ile gelen demek


MU-SU-ĠSĠUS : Suyun oğlu
ADONAĠ : Efendimiz.

Mısırda genel anlamda tanrı THE (TE) dir ve mısıra kafkaslardan geçmiĢtir.

BETH – BEYT-BETHES : ev anlamında kullanılır


THE-BEHT : tanrının evi demektir.
THE kavramı proto-Türklerde TEO olarak geçer, Çinde ise TAO . Antik yunan yoluyla batıya geçen tanrı iĢte
bu THE – TEO – TAO –DĠO dur.

THEO – LOGĠ : Tanrı bilimi.

Ünlü mısır tanrısı AM – ON Türklerden alınmıĢtır, kozmik sevgi anlamını taĢır.

AM : Sevgi, vajina
ON : Kozmos, varlık

Batıya geçiĢi AM–OR , AM-UR diye aĢk anlamında geçmiĢtir ve Proto Türklerin bir armağanıdır bu. Varlık
anlamındaki ON yine yunan kanalı ile batıya geçmiĢtir.

ON-TO-LOGĠ : tanrısal varlık bilimi.

Dionisos Kültü, Orpheus tarafından antik mısırdan egeye taĢınarak Mitologia biçimine getirilmiĢtir.

DĠONĠSOS – DĠ-ON-ĠSĠUS - THE –ON-ĠSĠUS : Tanrısal Varlığın Oğlu,


THE : Tanrı – ON : Varlık – ĠSĠUS : Oğul

Pisagor mısırda öğrenim görmekte iken Perslere esir düĢmüĢ, babilonya‟ ya götürülerek orda 7 yıl boyunca
ezoterik kurumda matematik ve astronomi eğitimi almıĢtır. Daha sonra yunan‟ a geçerek kendi sentezini sayı-
mistiğini öğretmiĢtir. Daha sonraki yüzyıllarda ritüellerini BEKTAġĠLĠK ve MEVLEVĠLĠK takip etmiĢtir.

Ünlü sayı PĠ : 3,14 ( 3,1416) THA ( tanrı) GORAS ( karanlıktan aydınlığa çıkan) ,
Mısırda ilk tanrı olarak bilinen Pyth , pythagoras tarafından ilk ve düzenleyici ilke olarak kabul etmiĢtir.Ona
göre evren armonik bir bütündür. Armonik ise , ayrılıkların birliğidir. Pi , ise sınırlı sonsuzluğu Ġfade eder.
Pisagorun bu değerleri gelenek ve inançları sarsmaya baĢlayınca katledilmiĢtir. Pi sınırlı sonludan sınırsız
sonsuza akıl yoluyla bağ kurma çabasıdır. Bu daha sonra HEGEL tarafından kulanılmıĢtır. Mısır Hermetik
öğretisi bu tür üçlemelerden oluĢur , piramitlerin inĢasında bu Dik Üçgen yöntemi kullanılmıĢtır. Ayrıca
Yunanlılar Hermes‟e üçkere bilge Hermes‟der. Bu öğretilerin öğretildiği dünyanın diğer köĢelerine bakarsak.

 Mısırda : Thep ve Menphis


 Eski Yunanda : Pisagor okulu, Elois okulu
 Romada : Ġsis tapınağı
 Eski Ġranda : ZerdüĢt tapınağı
 Filistinde : Esensiler tapınağı (isa esensidir.)
 Kudüste : Süleyman tapınağı
 Doğuda : Tibet
 Hintte : Brahma, Krishna, Buda

Bütün tapınaklarda ortak simge Üçgen ya da Triad dır.

SEVGĠ
SEZGĠ BĠLGĠ

Anadoluda Yunus Emre, Mevlana , Alevi-BektaĢi üçleme triadlarını benimsemiĢlerdir. Çünkü tamamen
Hermetiktirler. Mistik simgesel anlatımlar Teo-Sophia Arap kanalında Tasavvuf adıyla anılmıĢtır. Teo-sophia,
Teo-logia dönüĢtündüğünde aklın kendi yöntemlerine baĢvurarak açıklamalar bulma çabası baĢlamıĢ ve
metafizik felsefe doğmuĢtur. En temel sorun bilmek ve aydınlanmaktır. Çok masum bir gereksinim olan bilmek
ve bilinçlenmek hiç de kolay olmamaktadır , çıkar cevrelerinin devreye girmesi Bilgi kavramının oldukça
tehlikeli bir biçime sokmuĢtur. ġimdi bu aydınlanma etkilerini dinler baĢlamadan bir göz gezdirirsek.

TĠBET :

Dünya kültürünün en önemli parçalarından biri olan ve Hermes öğretisine paralel olarak ĠÖ 7 yy. Ö 7 yy. da
Tibet tapınaklarında uygulanmaya baĢlanmıĢtır. BaĢlangıçta Tibet tapınak ismi iiken sonra bölge ismi olmuĢtur
. SöyleniĢ olarak THE – BETH (tebet) olup anlamı Tanrının Evi demektir. Tibet tapınakları baskı görmemek
için zor ulaĢılır yerlere kurulmuĢ ve laboratuar gibi katılımcıların inisiye edildiği yerler haline gelmiĢtir. Tibet
tapınaklarında da Hermetik öğretide olduğu gibi yalnızca doktrinsel olmayıp mistik öğretiyide kapsar.

HĠNDĠSTAN :
Tibetteki bu çalıĢmalar Hindistana yayılmıĢtır ve binlerce din oluĢmuĢtur. Bunları 5 grupta toplarsak ;

1- Vedizm : (ĠÖ 2000) Ana düĢünce , Atman (bireysel ruh) Maya‟nın aldatıcılığından Vedanta ile kurtulup tek
ve evrensel gerçek olan Brahman ile birleĢir.

A-Tha-Man : Tanrısal insan


Brahman : Aba – Ra – H- Man : insanların Ra babası.

2- Brahmanizm : (ĠÖ 7 yy) Din adamlarının Vedaları yorumlaması sonucu ortaya çıkmıĢtır. En ünlü kiĢiliği
Krishna „dır. Brahma ile birleĢmiĢ bir yol gösterici olarak kabul edilir.

Upanishadlar : Barahmanizme yeni yaklaĢımlar getirerek farklı inanç ve mistik önermelerinin yerine düĢünce
önermelerini kullanırlar, bir anlamda felsefeye geçiĢ.

” O (Brahman) birdir ve herĢeyin görünmez nedeni ve içeriğidir ; her Ģeyle ve her Ģeyde tecelli eden O‟ dur ; O
Atmandır (Nefs) ve dolayısıyla o sesin. “

3- Janizm : (ĠÖ VI yy) Önce güzelliğe sonra Nirvanaya ulaĢmaktır asıl olan. Budizmden farklı olarak
Nirvana‟ya ulaĢan kiĢi benliğini sürdürür, evrende eriyip gitmez.

4- Budizm : (ĠÖ 560-450) Budizmin kurucusu GAUTAMA SHAKYAMUNĠ adında Bir TÜRK prensidir.
Hinduizmin temelinin mitolojik ve ritüel yapısına karĢın tamamen pisikolojiktir. Tanrı ya da doğanın
oluĢumunun yerine insan psikolojisi ele alınarak psikoterapik bir yaklaĢım uygulanmıĢtır.

Budalığa sekiz basamaklı yol ile ulaĢılmaktadır. Ġlk iki basamağı , doğru görmek ve doğru bilmek ile ilgilidir,
bunlar ;

1. Temiz inanç
2. Temiz istek
3. Temiz dil
4. Temiz eylem
5. Temiz birleĢme
6. Temiz kazanç
7. Temiz özen
8. Temiz düĢünce

Budizme göre hiç birĢey kendisiyle özdeĢ kalmaz sürekli akar. Aynı düĢünce Yunanda Herakleitos tarafından
dile getirilmiĢtir. Buda metafizik sorunlarla ilgilenmemiĢ bunu yararsız bulmuĢtur. Tek amacı insanı acıdan
kurtarmaktır. Buda Hermes gibi bir sıfat olup kim nirvanaya ulaĢırsa Buda o dur.

” KardeĢlerim ! KurtuluĢu , ancak kendi istencinizde arayın . Çünkü insanı hapseden Ģeyler sizin içinizdedir. “

5- Hinduizm : Kökleri Vedizm ve Brahmanizmden kaynaklanır, kurtuluĢa ermenin 6 yolu vardır (Darçana).
Hint düĢünce ve inancını derleyip toparlayan Mahabaratha destanının belirli bölümlerinide içeren kutsal
yazmalar niteliğindeki Bhavad Gita „ dır.

ÇĠN :

Mısır ve Hint uygarlıkları gibi eski bir uygarlıktır.Sürekli Orta Asya Türkleri ile iliĢki Ġçinde olmuĢlardır.
Kurumsal anlamda hiçbir dine sahip olmamıĢlardır. Kurumsal anlamda hiç bir din olmayan Çin „de öğretiler
bilgelik niteliğindedir.

Çin de halk , üç ilke olarakta söylenen Tao öğretisi, Konfüçyüs Öğretisi ve Buda Öğretisinden yararlanmıĢlardır.
Ġlk Çin imparatorluğu döneminden kalan Ġ-Ching isimli kitap Tao‟yu anlatan kitaptır. Daha sonra Çinliler Ying
ve yang karmasından kozmik temel tiplere girmek istemiĢ ve yeni sistemi kitaba dahil edilmiĢtir. Kitap 64
değiĢik Ģekilden ( hexagram ) oluĢur. Bunlar tao‟nun insanda ve doğada raslanan çeĢitli durumlardaki kalıplarını
yansıtan kozmik arketiplerdir. Bu kitaba göre varolan herĢey Tao‟ya bağlıdır Bu da bütünsel varlık Taichi „dir.
Taichi‟den iki karĢıt ilke ortaya çıkmıĢ , bunlar evrenin oluĢumunu sağlamıĢ ve Yin – Yang diye adlandırılmıĢtır.

Taichi öğretisini geliĢtiren en yetkin bilge Lao-Tzu dur. Tao yol olarak adalandırılmıĢ ve Ģöyle tanımlanmıĢtır ;

” O kendiliğinden değiĢip baĢkalaĢan , baĢka varlıkları oluĢturan , yine de kendinde değiĢmez ve baĢkalaĢmaz
olarak kalandır. “

Yol tamamen diyalektik unsurlara göre çizilmiĢtir.

 Tao : Birlik
 Taichi : Çokluk

Taichi olan Tao „nun kendisidir.

 Tao : Yokluk
 Taichi : Varlık

Tao Taichinin öznesidir.

Diğer bir bilge Konfüçyüs ( Kung-Fu-Tzu) öğretisi tamamiyle pratik ahlak olup hiç bir metafizik öğe içermez.

PERSLER VE MEDLER :

ĠÖ 2000-1500 arasında Hindistana olduğu gibi Ġrana giden Hint-Avrupalılar iki topluluktur ; Pers „ler ve Med‟
ler. Veda kültürünü Hindistandan Ġrana taĢımıĢlardır. Persler arasında benimsenen öğreti ilkel Mazdekçiliktir.
Medlerde güçlü bir din adamı sınıfı vardır.Ġlkel mazdekçiliğin yerine klasik Mazdekçiliği oluĢturmuĢlardır.
Zaten daha sonra bu Yahudilikle birleĢtirilerek Hıristiyanlığı doğurmuĢtur.

Ġ.S 3 yy. Ġranın resmi dini olarak kabul edilmiĢtir. ZerdüĢt Ġran düĢüncesine ikiciliği getirir. Ahura- mazda‟da
HÜRMÜZ (iyi,güzel,IĢık,yaĢam) Ehrimen ise (kötü,çirkin,karanlık,ölüm) karĢılığı vardır. Bu iki güç arasında
sürekli bir kavga mevcuttur. HÜRMÜZ incelendiği vakit HERMES ten baĢkası değildir. Hayat Daima kavgadır.
ZerdüĢt rahiplere Magi denir.

” YaĢam sürekli çatıĢmadır “ Zend_Avesta

Mani dini (215-277) , Babil kökenli Zervanizm ve Med kökenli ZerdüĢt düĢüncesinden etkilenmiĢtir.
Zervanizme göre Zervan‟ın (Devran-Zaman) ikiz çocuğu vardır ; Hürmüz ve Ehrimen.

” Ġnsan yaĢamı, karanlıkta ıĢığın çatıĢması içindedir. “

” Ġnsanın görevi , kendi içindeki kıvılcımı bulup ıĢık haline getirmektir. “

SÜMERLER :

Günümüz tarihinin baĢlangıç noktası , kendisinden sonra gelenleri etkileme bakımından önemlidir. Ünlü
GılgamıĢ destanı Ortadoğu özellikle Ġbrani mitos‟ unu beslemiĢtir. Kendine komĢu olan tüm devletleri
etkilemiĢlerdir. Tanrı kavramı bütün sami dillerinde aynıdır.

Antik çağ Ortadoğu uygarlıkları Sümer,Akad,Hitit,babil,Mısır, Fenike,Urartu,Arami ,Keldani, Ġbrani


uygarlıklarının iç içe geçmesinden oluĢmuĢtur. Tanrı kavramı hemen hemen bütün Sami dillerinde aynıdır ;

 Akad : ilu
Kenan : il
Ġbrani : el
Aramide : el ve elah
Güney arapta : il ve ilah
Süryanilerde : aloho ve aloha
Babilde : ba al

Semavi dinler içerisinde yer alan melek sözü, Amoriler‟de Milkom ve Sur kentinin tanrısı olarak Melk-Kart ,
Süryani ve Ġbranilerde Molek ,Araplarda melek‟ tir.

ĠBRANĠLER : Ġbranilerde Araplar gibi Sami‟ dir. Bir babanın farklı yönlere gitmiĢ 2 oğlundan biri olarak
anlatılan Ġbraniler Mısıra yakın yaĢayan gezici çöl bedevilerinin oluĢturduğu topluluktur. Göçebeyken bunlara
Habiri denmektedir. Eski ahitte Abraham‟a Ġbrani denmektedir.

Daha sonra ismini ĠSRAEL olarak değiĢtirmiĢtir. Dünya din tarihini derinden etkilemiĢlerdir. Eski ahitin oluĢum
kronolojisi,

Debora ve efsaneler Ġ.Ö 1000 den sonra


Yahwehciler Ġ.Ö 850 den sonra
Elohimciler Ġ.Ö. 550 ye doğru
Musa,yeĢu,samuel,tesniyeciler, Ġ.Ö. 550 ye doğru.
Kahinler,levniniler Ġ.Ö . 444
Musa 5.kitap Yeniden iĢleme Ġ.Ö 450 den sonra
Tarihler,ezra ve nehemya Ġ.Ö 300 e doğru.

Bugün semavi dinlerin ne olup olmadığını daha iyi anlayabilmemiz için Yahudi dinini ve geliĢimini çok iyi
bilmemiz gerekir. Bunula ilgili olarak ezoterik geliĢim ezoterik okullarda verilir ve inisiye olanların isimleri
değiĢtirilir. Eski ahitten örneklersek, Abram yada Abraham‟ ın adını aba-ra-him olarak değiĢtirmiĢtir , halkın Ra
babası anlamındadır.

“ iĢte ahdim seninledir ve birçok milletlerin babası olacaksın ve adın Abram çağrılmayacak, fakat adın ibrahim
olacak “ (tekvin17/5)

is-ra-il : ilahi nurun ruhu


is : zeka ruh
ra : nur
il : tanrı

” artık sana Yakup değil ancak Ġsrail denecek “ (tekvin32/28)

Kenan diyarına yolculuk : Mısırdan çıkan musa, çıkıĢ hikayelerini ve musayla ilgili hikayeleri yolculuk
esnasında toplanma çadırında mısırdaki gibi Hermetik, ezoterik ve ritüel çalıĢmaları yapar. Bu çadır
toplantılarında kahinlerle birlikte bulunur. Toplantıların rab denilen kiĢiler yönetir.Toplantı çadırının etrafında
koruma ve hizmet alayı bulunur ve bunlara levnililer denir. BaĢlarında musanın inisiyatik kardeĢi Harun (aron)
bulunur. Harun aynı zamanda çadırdakiler ve dıĢarıdaki halk arasındaki tercümandır , çünkü dil Mısırca‟ dır.
Musa ve çadırdakiler ibranice bilmez. Musa mısırdan bize anlatıldığı gibi firavun baskıları yüzünden değil, tarih
dikkatli incelenirse iç savaĢ ve kargaĢadan dolayı çıkmıĢtır. Musa mısır tanrısı Aton (ibranice Adonai), Ġbrani
geleneksel tanrısı el ile birleĢtirmiĢ ve iki tanrıyı YHWH diye kodlayarak tek tanrı olayını getirmiĢtir. YHWH
halka kapatılmıĢ , halkın Adonai olarak tanrıya seslenmesi istenmiĢtir.Musa TORA(Tevrat) adlı kitabında
YHWH nin tanımını, ben olan ben diye yapmıĢtır (çıkıĢ3/14), bugüne kadar doğa parçalarına ve fetiĢ ve
Totemlere tapan insanlık için musa YHWH ile soyut tanrı kavramını öğretmiĢtir.

Daha sonra bu soyut kavram Adonai olarak kiĢiselleĢtirilmiĢtir.Bu rab çadırı daha sonra Davud‟un planlarını
hazırladığı ve oğlu salamon tarafından gerçekleĢtirilen görkemli anıtsal bir tapınağa dönmüĢtür, Süleymanın
mabedi. Musadan Süleymana kadar olan süreçte gezgin olan Ġbraniler mabedle birlikte toplum niteliğine
bürünmüĢtür.

SÜLEYMANIN MABEDĠ : Mısır piramitlerinden sonra dünyanın en görkemli yapısıdır. Musa dan miras kalan
ahit sandığı burada saklanmıĢtır. Tapınak içlerinde Hermetik geleneğe bağlı olarak öğretim verilir ve Mısırda
olduğu gibi derecelendirilir. Bir üniversite ve bilgi bankasıdır. Süleymanda bir bilgedir , hem devletin hem
okulun baĢıdır. Tapınak ustalarının geçimleri devlet tarafından sağlanır. Süleyman devrinde öteki inanç
mabedlerinin yapımına izin vererek devrinde bir ilki gerçekleĢtirmiĢtir. Diğer dinlerde bulunan iyi olan
öğretileride alarak inisiye etmiĢtir. Fakat ona göre bu tapınakta verilen eğitim ve bilgi halk için doğrudan
doğruya sürmek oldukça sakıncalıdır,toplumsal kargaĢaya yol açar.
Tapınakta öğretilen bütün bilgiler yazıdiliyle değil sembollerle yazılır.Bugün Yahudilere ait olduğu söylenen
Davudun yıldızı denen iç içe geçmiĢ üçgen aslında mısırdaki triadları temsil eder. Bugün hala Dünya bu
sembollerle yönetilir. Mabedin giriĢinde üçgen içinden bakan göz vardır. Bu göz asla Yahudi sembolü olmayıp,
osiris dinindeki isis in gözüdür.

SÜLEYMAN : Arabi dilde


ĠBRANĠCE : ġELOMOH (barıĢ adamı)
EZOTERĠK ADI : ġAL-AM-ON : kozmik sevgi emini.

Ġbrani Süleyman mısır firavunu 22.soydan 1.ġoĢenk in kızıyla evlidir. Tapınağın daha diplerinede inersek
karĢımıza Kabala ve Zohar çıkar. Zohar, Nur demektir. Öğretinin mistik yolla avranılması ve varlık birliğine
ulaĢmaktır. Kabala harfler sayılarla eĢleĢtirilerek matematiksel kurallara göre anlamlar üretilmiĢtir.

KABALA : Üç temel kavramı vardır , sefar,sipur ve sefer.

Sefar : Sayı nicelik demektir , varolanların birbiryle olan iliĢkilerinde birinci derece rol oynar.
Sipur : Yazı demektir ve tanrının yazısından da evrende varolanları anlamak gerekir.
Sefer : Varlığın en temel ve genel biçimidir, ON (10) sayısına uygun olarak yapılır.

YaratılıĢ kitabı Sefer Yetsirah ;

” Sephirot ondur , dokuz değil , on bir değil, ondur. Akıl ve hikmet‟ ini onları anlamakta yoğunlaĢtır.
Ġncelemelerini ve araĢtırmalarını irfan ve vicdanını onlara ada. Varolan her Ģeyde Sephirot „u bil. Tanrıyı onlarla
kavramaya çalıĢ. “

Kabalistler halka sunulan din kitaplarında gerçek bilgilerin serpiĢtirilerek saklandığını ancak eğitimli insanın
bunları görebileceğini söylerler.

RĠTÜELLER : Batini / ezoterik öğretide Ritus önemli bir yer tutar. Ritüel gaybı anlamak için yapılan bir
yöntemdir. Mistik güçler (mitos) belli bir törenle (ritus), bireyde (inisiye) içselleĢir ,yani mitos ritus ile
ozmoslaĢır. Bu olay Ġbrani kültüründe : aday akarsuya dalıp yıkanır. Beyaz elbiseler giyer. Sonra oruç tutar ve
Ģu dua yapılır ; ” tanrının sesi suların üstündedir ” sonra dualarla olay bitirilir.

Hıristiyan ve Ġslamda ise ; önce sufi aday boy abdesti alır , (vaftiz), temiz elbiseler giyer, mürĢit eline verilen
bir bardak su ya dualar okunur üfler ve adaya içirilir, sonra kutsal bir kelime Ġle zikir yapılır. Ritüellerde mitos
gibi simgeseldir, bu simgeler anlaĢılmadan kavranılamaz. Simgeler her Ģeyin anahtarıdır. Bir çok kabalacı kutsal
sözcüklerden sakınır.

Eski ahitte Ģöyleder.

” tanrının adını boĢ yere ağzına almayacaksın “

Hermetik öğretinin dördüncü kuĢağı olan Endülüs musa ibn Meymun, Muhyiddin ibn Arabi en ünlü mistiklerdir
ve Ġslam tasavvufunu ĢekillendirmiĢlerdir. Yahudiler aracılığı ile Anadoluya yayılmıĢlardır. Melamilerde ve
BektaĢilerde önemli etkilere sahiptirler.

Bir dönem , inanç yönünden Yahudileri , Ġslam mistiklerini ve siyasi yöndende osmanlıyı çokça uğraĢtıran 1626
doğan Kabalaist Sabetay Sevi bu geleneğin takipcisidir. Mesihliğini dahi öne sürmüĢtür. Batı dünyasında
Yahudilere uygulanan baskının temelleri atılmıĢtır. Asıl bastırılmak istenen Ezoterik öğretinin halka yayılmasını
önlemektir. Ġnsanlar teist bir anlayıĢla yönetilmek istenmiĢ ve panteist düĢünce günümüzde dahi zor anlaĢılır ve
öğretilemez duruma gelmiĢtir. Batı dünyasında Hristiyan örtüsüne bürünene Marrano , Osmanlıda ise Dönme
denir. Ülkemizde bunlara bir örnektir ezoterik öğreti ile Ģekillenen Alevi-BektaĢiler sürekli baskı altındadır.

ĠBRANĠ GELENEĞĠ : TORA


4 Akım dikkat çeker.

Yazıcılar - Ferisiler - Saddukiler - Esseniler.

Yazıcılar : Kutsal yazıları yazmak ve korumakla görevlidirler, taĢıyıcı ve tarihçidirler.


Ferisiler : Tanrıya inanır, ruhları, peygamberi tanır Ģeriatı savunurlar.
Saddukiler : Tanrıya inanır fakat meleklere inanmaz ,peygambere ayrıcalık tanımazlar, Ruha ve ölümden sonra
hayata inanmazlar.
Esensiler : Ezoterik olanlardır. Lut gölü ve mısır civarında örgütlenmiĢlerdir. Ġsanın hayatının bir döneminin
gizlenmesinin sebebi budur, Ezoterik mabedlerde eğitim almıĢtır. Tamamen RA öğretisi kullanırlar.

MERMETĠK ÖĞRETĠNĠN ÜÇÜNCÜ KUġAĞINDAKĠ PHĠLON :

Mısır iskenderiyesinde öğretiyi yayan Ġbrani soyundan philon (Ġ.Ö 25-Ġ.S 50), en baĢta Hıristiyanlık olmak
üzere Yahudi ve Ġslam tasavvufunu derinden etkilemiĢtir. Önemi ise Mısırdan çıkıp 2 ayrı yolla yayılan
Hermetik öğretiyi yeniden birleĢtirmiĢtir. Musa ile Ġbranilerde , Platon ile Yunanda yayılan öğreti yeni bir sentez
ile birleĢtirilmiĢtir.

YENĠ AHĠT „ te Ġsanın çocukluğunda Mısır‟ a götürüldüğü yazar fakat bu insanlara söylenmez ve 25 yaĢında
birden ortaya çıkıp öğretiyi yaymaya baĢlaması bu sürecin karanlık kalmasını sağlar. Ġsanın öğretisi ile Philon‟
un öğretisi incelendiği zaman birebir aynı olduğu görülür.

Yoksa Tanrı Philonmudur. ?

ĠSA = JESUS = YESUS = YHWH „ nin kısaltılmıĢı.

Ye = Y (Yod) = YHWH „ nin kısaltılmıĢı.

“ Tanrı , oğlu Logos aracılığıyla , Kaos‟tan Kozmos‟u yaratmıĢtır. “

” Tanrının yüzü esrime ile içte bir nur olarak görülebilir. Bunun için arınmalı ve ruhu bilgi ve nur ile
yüceltmelidir. “

“ Algıladığımız seyler önce ruhumuzda saklanır ki buna içe ait Logos denir. DıĢa çıkınca ise söz biçimini alır.‟‟

Philon‟un buna benzer düĢünceleri özellikle Hristiyanlığa yansımıĢ ve Yeni Platonculuk‟u etkilemiĢtir. Platon
ideaları zamanın ve mekanın üstünde gerçek reel olarak görür, PHĠLON ise “ Tanrının onları düĢünmesiyle
ideler varlık kazanır ” demesiyle Platon ve Aristoda görülen Mimar_Tanrı kavramı yerine Yaratan_Tanrı
kavramını ortaya koymuĢtur. Philon‟ a göre tanrı saltık ve en yetkin varlıktır , O her Ģeyin nedeni, tümel
kudrettir.O her Ģeyin içindedir ve araçları melekler ve ruhlardır.

Philon „dan sonra Ammonios Sakkas „ ın öğrencisi Plotinos (Ġ.Ö.270) , Philonun felsefesini mistik
anlatımlardan arındırarak Platon benzeri felsefesel kavramları ortaya koymuĢtur. Plotinos , Philon‟un yaratma
kuramına ” Evren bir „ in sürekli açınımıdır “ diyerek karĢı çıkmıĢ , bütün dünya üzerindeki tasavvuf anlayıĢını
yeniden ĢekillendirmiĢtir. Bu görüĢ Ġslamiyette Ġbn Arabi tarafından Varlık Birliği (vahdeti vucut) olarak
ĢekillenmiĢtir. Philonun Teist yaklaĢımına Plotinos Panteist yaklaĢımla cevap vermiĢtir.

MĠTLER :

Antik Yunan‟da Ksenophanes , Homerosun ve Hesiodos‟ un tanrısal mitos anlatımlarını çok eleĢtirmiĢ oldukça
yadsımıĢtır.Bu eleĢtiri ve baskılar sonucunda mitler dinden ve metafizikten arındırılmıĢtır. Ancak yaĢamdan
örnekler olan bu mitoslarda kopukluklar baĢ göstermiĢtir.

Günümüzde pisikolojide ortaya çıkan geliĢmeler bunun farkına vararak sadece fantastik masallar gözüyle
bakmayarak , Ġnsan davranıĢları ardında simgesel bir altyapının etkin olduğunu gözlemlemiĢtir. Mitlerin yapısını
ve iĢlevini anlamak , insan düĢüncesinin oluĢmasına ıĢık tutacak , duygu dünyasının ve kiĢĢiliğin oluĢmasının
anlaĢılmasına yardımcı olacaktır. Uzun zaman inanca bağlı az geliĢmiĢlik içerisinde etkisini sürdüren mitlerin
modernleĢmeyle birlikte ortadan kalkacağı sanılsada masal niiteliğinde olanlar hariicindekilerin yaĢadığı
görülmektedir.

Mitlerde zaman ve mekan sınırlaması yoktur. Toplumların yaratıp yaĢattığı mitler geleneği yaĢatmakla birlikte
gelecekle ilgili özlemleri dile getirir. ÇagdaĢ psikolojide geri dönüĢ teknikleri uygulamasını bu mitoslardan
almıĢtır. Metafiziksek kozmogoni bir yandan felsefesel spekülasyon biçimini alırken diğer yandan miti dine
dönüĢtürmüĢtür. Dinsel mit ise tarih bilinci ile aĢılmıĢtır.

Ġnsan artık kendini toplumsal iliĢkilerde varolan birey olarak kavramaya geçmiĢtir. Paganist Mitlerde eĢya ve
doğa parçaları yüceltilerek insan üstü varlığa bürünmüĢtür. Ezoterik okul geleneğinde ise insan aklını
özgürleĢtiren tutsaklıktan kurtaran öğreti ile yoğrulmuĢtur. Kendinden Önceki mitlere tarihsel olanıda eklerek
hepsini kapsayan dinler artık popüler olmuĢtur. Yazılı kültürüde benimsemeleri onlara kalıcılık ve yaygınlık
sağlamıĢtır.

Semitik dinlerde önce aĢkın tanrı kavramıyla soyutlaĢmaya gidilmiĢ ve pağanlık aĢılmak istenmiĢtir. Daha sonra
Tanrı kulu ile insana indirgenmiĢ , sonradan ise ikisi birleĢtirilerek Tevhid Tanrı kavramı oluĢmuĢtur (islamiyet)

Dinlerdeki temel mitler :

1- BaĢlangıç (genesis /tekvin/yaratılıĢ)


2- KurtuluĢ (exodus /çıkıĢ/hicret)
3- Kurtarıcı ( mesih/mehdi/hızır)
4- Son mitosu ( armagedon/kıyamet)
5- DiriliĢ ( ölümden sonra dirilmek / ölmeden önce ölüp dirilmek)
6- Ütopya mitosu (paradise,cennet)

Mitler üç din içinde de mevcut olup, insanlık yaĢamı tehlikeye girdiği zaman bu mitlerden yararlanmıĢtır. Orta
çağda geliĢmenin önündeki engellerin arttığı bir dönemde geriye dönüĢ (flash-back) , batı uygarlığı köklerine
dönüĢ antik yunan, roma düĢünce tarzına dönülerek rönesansın doğuĢu sağlanmıĢtır. Hıristiyanlıktaki Protestan
anlayıĢı din baronlarının egemenliğini kırmak için flash-back yapılmıĢ ve Ġncile geri dönülmüĢtür.

Aydınlama döneminin ünlü düĢünürü Kant düĢüncelerinde tıkanınca , Hegel tarih bilincinde geriye dönüĢle
herakleitos‟un deyalektik yaklaĢımlarını örnek almıĢlardır. Karl Marks flash-back yaparak ilkel kömünal devlet
yönetimini kendine baz almıĢ ve toplumu değiĢtirme yöntemini, proleteryaya vermiĢtir.(ütopya miti) Ruhbilimin
kurucusu Freud „un psikanalitik tekniklerine bakıldığında onun geriye dönüĢ ile kiĢilik analizi yapması tüm
sorunların çocukluktaki mitsel ortamda oluĢtuğunu saptadığını görürüz.

TÜRKLER

Dünyanın en eski kavimlerinden biridir. Tarih ve uygarlık bilinci Türklerde baĢladığını rahatça söyleyebiliriz.
Hint kaynaklarında TURUKHA , diye adlandırılmıĢlardır.Ön-Türk Uygarlığının ana yurdu Hazar denizi 5 parça
halinde iken (bugünkü Ģeklini almadan önce) Ana vatanları burasıdır. Karbon testleri hazar denizin dibinden
çıkan fosillerin antrometrik ölçümleri bunu göstermektedir. Proto-Türkler ise Jeolojik değiĢimlerden Uray-Altay
bölgesini Yurt haline getirmiĢlerdir. Bu bölgede Tarihin ilk piramitlerinide yapmıĢlardır.
TÜRK = TURUK = KUVVETLĠ,GÜÇLÜ

Büyük Hun Ġmparatorluğundan sonra kurdukları , Göktürklerdir. Ġlk kez resmi olarak TÜRK kelimesini
kullanmıĢlardır.

KHUN : HUN = ATEġ


GÖK – TÜRK = TANRISAL HALK

ÇeĢitli boylar

ON………. OKLAR
ÜÇ………. OKLAR
BOZ…….. OKLAR
OK………. UR
OK………. UZ

Onoklar Altayların Sırderya cevresinde yerleĢik Otohhonlardır.

ON = KOZMOS
OK = KABĠLE , SOY,IRK
ONOK = KOZMĠK IRK

Anadoluya ilk gelenler Oğuzlar (ĠÖ, 7,000-8,000) bir boyun adı değil birleĢik boylara verilen ad „dır.

OK = BOY,
UZ = UZLAġIK
OK-UZ = BOYLAR BĠRLĠĞĠ

Bizans kaynaklarına göre Anadoluya Türkiye denmesi ilk defa 9 yy. baĢlamıĢtır.IX-X yy „larda Volga‟dan Orta
Avrupaya kadar olan bölgeye Turkhia denmektedir. Fakat bu Türklerin bu tarihte geldiğini göstermez.
Etrüsklerin Türk olduğu bugün kanıtlıdır. At‟ı ilk evcilleĢtiren toplumdur ,demiri ilk iĢleyen toplumdur. Tarih
boyunca eĢyaya değil insana önem vermiĢtir. Benzer kültürlerde kölecilik ve ticareti varken Türk tarihinde asla
kölecilik anlayıĢı olmamıĢtır. BU DURUM ÖZGÜRLÜK ONURUNUN SADECE KENDĠLERĠNE AĠT
DEĞĠL TÜM ĠNSANLIĞA AĠT OLDUĞU DÜġÜNCESĠNĠN BĠR YANSIMASIDIR.

TÜRKLERDE DĠN :

Tarih boyunca 7 dine mensupturlar.

1- KÖK-TENGRĠ
2- SHA-MAN
3- BUDĠZM
4- MANĠHEĠZM
5- MUSEVĠLĠK
6- HIRĠSTĠYANLIK
7- ĠSLAM

Proto- Türklerde din adamına Kam denir. Tanrı soyuttur ikinci derece kutsallaĢtırdıkları doğa parçaları tanrıya ek
olarak alınır. Burda konuyu çok dikkatli düĢünmek gerekmektedir doğa parçası tanrı olarak algılanmaz, tanrı her
Ģeyin içinde görüĢüdür bu. (Vahdeti vucut) Bu konuyu ülkemizde batı tarihçilerinin etkisinde kalarak onlardan
beslenen kendini aydın olarak gören büyüklerimiz gerçek olan bu yorumu asla yapmaz.

GÖK- TANRI
YER – TANRI
GÜNEġ- TANRI
AY- TANRI
GÖK- TANRI

Gök_Tanrı (Tengri) olarak adını , Altaylarda bilinen en eski sözcük olarak bize Hiung-Nu‟ lar aktarmaktadır.
Tanrıya Gök yakıĢtırması tanrının sadece kendilerine değil herkese hitap etmesinin sebebidir.

EVREN = EVĠR = GALĠLEO „dan yüzlerce yıl önce evrenin durmadan hareket ettiği düĢüncesinin ilk önce
TÜRK‟ ler tarafından ortaya koyulduğunun kanıtıdır. Diğer bir inanç sistemi olan Sha-man‟ lık ;

 SHA = diĢi
 Man = erkek

DiĢiyle erkeğin uyumu anlamında olup hiç ölmeyecek bir felsefedir. Ünlü tarihci Heredot Ġskitlerden söz ederken
Türk geleneklerindeki Sha-Man törenlerinden bahseder. Shaman‟ da Kamlar sadece erkek değil, bayanlarda
olabilir.

Sha_Man Kamları AteĢ Dansı yaparak ateĢ karĢısında transa geçmeleri gelenekleĢerek Türklerde Ocak Kültünü
oluĢturmuĢtur. Bir çok inanç ve Töre davranıĢının kaynağı budur. Gökte güneĢ, yerde ateĢ, evde ocak Türkler
için kutsaldır.

Bilge Kağan Budizme ilgi duymuĢ ancak Tonyukuk‟un dönemin savaĢ geleneklerine uymadığından dolayı
vazgeçrilmiĢtir. Uygur Kağanı 1762 yılında Maniheizmi resmi din olarak kabul etmiĢtir. Mani yanlısı gruplar
daha sonra Budist bölgelere yayılmıĢ ve bir çoğu Budist olmuĢtur.

Hazar da bulunan Türkler,Ġbrani kaynaklarına göre VII yy. baĢında Yahudi dinini seçmiĢlerdir. Ġbraniler dıĢında
Museviliği resmi din kabul eden tek devlettir. Ünlü tarihçi Arthur Koestler avrupada bulunan sarıĢın mavi gözlü
Yahudilerin Türk olduğunu ve Hazardan göç ettiğini kanıtlamıĢtır. Bunlara avrupada ispanya göçmenlerine
Sapharad Hazar kökenli olanlarınada Eskenazi denir.

Yine aynı çağda BOLKAR ( Bulgar) Türkleri SlavlaĢmıĢ ve Hıristiyan olmuĢlardır ve böylece dinler arasında bir
sentez oluĢmuĢ ve Ortodoks din yapısından tasavvufa yönelmiĢtir. Anadoluda sufi geleneği oluĢmuĢ, alp-erenler
yaĢamda hem düĢünsel hemde mistik ve sosyal, siyasal etkilerde bulunmuĢlardır. Anadoluda oluĢan bu kültürde
saf bir kültürden bahsedemeyiz baskın olan daima kazanmıĢtır. Horosan erenleri Ortodoks islamcılığa karĢısında
, duyguya yer veren , aklı inancın önüne geçiren ve insanı amaç edinen bir tutum sergilemiĢlerdir.
Anadoluda Felsefe

Ġnsan ve onun oluĢumunu belirleyen kültür‟dür. Kültürler birbirinden kopuk olmazlar. Ġnsan aydınlanması insan-
insanı , insan-doğayı incelerken oluĢturmuĢ olduğu kültür ve bilgilerin bir sentezidir. Modern sayılan felsefenin
Yunanda doğduğu var sayılırsa bu felsefenin ortaya çıkıĢ süreci bir kültür cevresinin ürünüdür. Bu cevre daha
sonra tarihsel süreç içine alınacak ve tutumlar oluĢacaktır.

Anadolu etkisi altında batı anadoluda felsefe doğmuĢtur. Kendisine ilk kez fiozof diyen kiĢi Pisagor olmuĢtur.
Aristoteles‟e göre ise ilk filozof sayılması gereken kiĢi Thales‟ tir. Felsefe Ġonya da doğmuĢtur, ilk biçimini ise
Thales, Anaksimander ve Anaksimenes vermiĢtir. Antik yunandaki Ġonya Okulundaki felsefecilerin ,
Thalesten Socrata kadar geçen süreçe doğa filozofları denir. DüĢünceler hep doğa ya yönelmiĢtir. ÇağdaĢ
felsefeyi derinden etkileyen isim ise Efesli Herakleitos‟ tur.

Herakleitosa göre evren , varlığı ve tüm içeriği bakımından sürekli bir oluĢ içinde değiĢmektedir. Her Ģey kendi
karĢıtıyla çarpıĢarak karĢıtına dönmektedir. Tüm değiĢmeler bir doğa yasasına göre oluĢmaktadır bu yasa ise
Logos‟tur. Logos düzendir , anlamlıdır ve kavranabilir. Logos doğa yasası olduğu kadar aklın ve bilmeninde
yasasıdır.

Herakleitos‟ un düĢünceleri ise Hermetik yasaların yeniden yorumlanması Ģeklindedir ; bu dönemde felsefeyi
derinden etkileyecek diğer bir isim Parmenides Heraklite karĢı çıkarak ; hakikat tektir, sonsuzdur ve değiĢmez
demiĢtir. Ona göre felsefe bilimle yapılmaz akıl yürütmelerle ve mantıksal çıkarımlarla yapılır. Parmenides „in
Ünlü öğrencisi Elealı Zenon Heraklesin devim ilkesine karĢı cıkarak diyalektiği yaratır.

” Devim olgusal değil ama yalnızca göreli bir yargıdır, görünürdeki devim oranı iki ya da daha çok nesne
arasındaki bir karĢılaĢtırmaya bağlıdır. “ Zenon

Parmenides „te Doğa var olan anlamına gelir. Bu terimle , sürekli değiĢen , oluĢ halindeki fiziksel varlık değil ,
tersine görünüĢlerin ve değiĢmenin ardındaki varlık kastedilir ve düĢüncelerini Ontolojik bir metafiziğe
büründürür.

Felsefe buradan Anaksagoras tarafından Yunan‟a taĢınır . Oda Miletliler gibi doğa filozofudur doğayı uyum
içinde tutan bir yasadan NOUS tan bahsetmiĢ, Nous‟u bir akıl olarak özdeksel doğanın temeline oturtmuĢtur.
Anaksagoras „ın Nous kuramına karĢın Miletli Leukipos ve takipcisi Demokritos atomcu mekanik kuramını
öne sürer.Demokritosa göre hareket cisimlerin yer değiĢtirmesi olarak tanımlanmıĢtır. Ona göre ne Nous
egemendir ne de raslantı egemen olansadece özdeksel yasadır. Ona göre insanları tanrıya yönelten Ģey
korkudur.

Doğacılardan sonra gelen sofistler dikkatlerini doğadan insana çekmiĢlerdir. En önde gelen Sofist Protagoras
„tır. Ona göre hakikatin ölçüsü insandır. Her Ģey hakkında zıt fikirler öne sürülebilir, bunların hiçbiri kesin doğru
kabul edilmez.

Sofistlerden sonra Antik dönem felsefesini doruk noktasına taĢıyan arka arkaya üç isim birbiirinin öğrencisi
olarak gelmiĢtir. Bunlardan ilki Socrates bir dönüm noktasıdır. Her ne kadar özgün görüĢleriyle tanınsada
yaĢamı akıl ile yönetmek ve gelenekleri eleĢtirme konusunda sofistlere katılmıĢtır. Akla , bilgiye ve bilgeliğe
önem vererek akla dayalı bir ahlakcılığı savunmuĢtur. On agöre ilahlara tapınma bir devlet görevidir.

” Bilgi erdem , erdem de mutluluk üretir. Kötülükte bulunan insan aydınlanmamıĢ bir insandır. “

Antik çağın ve tüm zamanların en ünlü filozoflarından biride Platon „dur. Kendinden önceki felsefeleri bir dizge
içerinde toplamayı baĢarmıĢtır. Socratın ölümünden sonra Mısır ve Anadolu gibi yerlere seyahat etmiĢ sonra
atinaya dönmüĢtür. Daha sonra Sicilyaya gitmiĢ ve orda tutuklanarak köle olarak satılmıĢtır. Dostu Kireneli
Anikeris tarafından satın alınıp serbest bırakılmıĢtır. Ġdealar Kuramı eytiĢim (diyalektik) yöntem üzerine
kurulmuĢtur. Ona göre evrenin tüm öğelerini oluĢturan kökensel gereç özedek madde olrak saptanmaktadır.

” Hiçbir özdeksel nesne eksiksiz değildir, ne de eksiksizliğine Özdek olarak saptanmaktadır. “

Dizgesel felsefenin iki ustası Platon ve onun öğrencisi Aristoteles kendinden sonraki tüm düĢünceleri derinden
etkilemiĢlerdir. Halen günümüz kültür ve uygarlığında onların kavramları temel taĢlar niteliğindedir.
HIRĠSTĠYAN TASAVVUFU

Saint Aurelius Augustinus (354-430) Duyuncun pekinliği , bir baĢka deyiĢle insanın bilincini oluĢturan iç
deneyimlerinde edimsel olarak pekin bilgi , us ya da ruha dolaysız pekinliği sunmaktadır. Bilinen düĢünceler ,
tüm doğa olayları tanrısal buyruk ile gerçekleĢir. Kötülük iyiliğin yokluğundan kaynaklanır. En yüksek gerçeklik
tanrıdır.

Scotus Erigena (Platoncu) Tanrı reel tözdür.


Anselmus . Tanrı saltık olgusaldır çünkü tüm yüklenimleri evrenseldir. Eksiksiz varlık düĢüncesi taĢıdığımız
için böyle bir varlık var olmak zorundadır. Olgusallıktan yoksun her düĢünce eksikli olacaktır. Ünlü sözü Credo
ut Ġntelligam ; anlamak için inanıyorum.

Roscellinus (Aristotelesçi-Adcılık) Evrensel ya da saltık idea , yanlızca genel bir Ģeyler sınıfı için ortaklaĢa bir
ad „tır.

Abaelardus . O da çağdaĢları gibi anlamak için inananlardan. Universale neque ante rem , sed in re : Evrensel ,
ne nesneden önce ne de sonradır.

Aqinolu Saint Thomas (1224-1274) Gerçeklik bir düĢüncenin nesnesi ile bağdaĢmasıdır. Tanrının düĢüncesi en
son olgusal nesnelerin kendileridir. Öyleyse tanrı kendisinde gerçektir. Tanrıyı görmek için onu sevmek gerekir.
Onu sevmezsen bu hedefe ulaĢamazsın.

You might also like