You are on page 1of 8

Qafqaz University Journal

XIII. Yüzyıl Başlarında Anadolu-Azerbaycan Ekonomik Đlişkileri

Elnur NESĐROV
Azerbaycan Muallimler Enstitsü
Tarih-Coğrafya Bölümü
Guba/Azerbaycan
elnur.nesirov@hotmail.com

Özet
Tarihin tüm devirlerinde ülkeler arasındakı ticari-ekonomik ilişkilerin yükselen hatla seyretmesi zamanla siyasi ilişkilerin de pekişmesi için
münbit ortam hazırlamıştır. Bu durumun XIII. Yüzyıl başlarında Anadolu ile Azerbaycan arasındakı ticari, siyasi ve kültürel ilişkilerde de yansıdığını
görmek mümkün. Bu devirde Anadolu’da mevcut olan siyasi oluşumların Anadolu Selçukluları tarafından tek devlet sınırları içinde
birleştirilmesinden sonra Anadolu’nun ekonomik bakımdan hızla gelişme görsetdiği gözlemlenmiştir. Konya, Kayseri, Sivas, Kırşehir gibi şehirlerin
her biri önemli sanat ve ticaret merkezi haline gelmişti. Sinop ve Alanya’nın Selçuklu idaresine girmesinden sonra ise Anadolu kuzey-güney
uluslararası ticaret yolu üzerinde tranzit ülke konumuna gelmişti. Bu devir Azerbaycan’ın da sanat ve ticaret yönünden hızla gelişme gösterdiği bir
dönemdir. Đki ülke arasındakı ticari ilişkilerin, özellikle Yabanlu pazarı gibi uluslararası ticaret merkezinin Anadolu’da bulunması hasebiyle, yüksek
düzeye ulaşmış olması tarihi kaynaklara yansımıştır.
Anahtar Kelimeler: Azerbaycan Atabeyleri, Gence, Tebriz, ticaret, kervansaray, Anadolu, Anadolu Selçukluları, Yabanlu pazarı.

Anatolia-Azerbaijan Economic Relations In The Beginning of The 13th Century


Abstract
The development of the economic relations during all periods of the history made favorable conditions for the improvement of the political relations
as the time passed. Political, cultural and between Azerbaijan and Anatolia at the beginning of the XIII century can be an example to it. In that period
of the time, the elimination of the political difficulties by the Seljuqs of Rum helped to develop economy in Anatolia. Cities like Konya, Kayseri,
Sivas, Kirshehir became the most important craftsmanship and trading centers. After the seaports like Sinop and Alanya got under the control of
Seljuqs of Rum became a transit country on the north-south international trade way. In that period of time Azerbaijan’s craftsmanship and trade
relations were developing too. Especially existence a trading centre as the Yabanlu Pazari in the Anatolia was been a cause of growth of trading
relations between two countries and this conditions has been reflected in the historical sources.
Key Words: Atabegs of Azerbaijan, Ganja, Tabriz, trade, caravansary, Anatolia, Seljuqs of Rum, Yabanlu pazari.

1. GĐRĐŞ
XII y.yılın sonu-XIII y.yılın başları, her yönden olduğu gibi, sanat ve ticaret yönünde de Ortaçağ
Azerbaycanı’nın en parlak dönemi olmuştur. Đl-Denizli hükümdarları, özellikle de Atabek Kızıl Arslan ve
Muhammed Cihan Pehlivan, şehirlerin gelişmesine, ticaret yollarının emniyetine, kervansarayların inşasına
büyük önem vermişlerdi. Bu devirde Azerbaycan şehirleri Đslam dünyasının sanat ve ticaret bakımından en
gelişmiş şehirleri sırasında idiler. Ticaretin inkişafı ve uluslararası ticarette transit ülke hüviyeti
kazanmasında Azerbaycan’ın coğrafi konumunun da mühim yeri vardı. Güneyinden Đpek Yolu, kuzeyinden
ise Kürk Yolu gibi iki büyük ticaret yolunun geçmesi Azerbaycan’a uluslararası ticarette müstesna önem
kazandırıyordu.
2. XIII. Yüzyıl Başlarında Azerbaycan’da Ticaret ve Sanat
Ord. Z. Bünyadov’un tahminine göre Gence 500 bine yaklaşan nüfusuyla Đl-Denizliler devrinde
kuzey Azerbaycan’ın en büyük şehriydi1. Gence pamuk, ipek, atlas kumaş dokumacılığı, kürk kalpak ve el-
Gencî adı ile tanınan elbise üretimi ile ünlü idi. Ayrıca Gence Azerbaycan’ın silah üretim merkezlerinden
biri idi. Burada üretilen ok ve yaylar ihraç edilirdi. Şehir civarında demir ve bakır madenlerinin bulunması,
metal imali ve silah üretiminin gelişmesine olanak sağlıyordu2.
Gence’de her sanat dalının icra edildiği ayrı ayır mahalleler vardı. Ayrıca her sanat erbabının
kurduğu teşkilatlar mevcuttu. Bu sanat teşkilatları şehrin sadece ticari-ekonomik hayatında değil, sosyal ve
siyasi meselelerinde de söz sahibiydiler. Nitekim Genceliler’in 1231 yılının ilkbaharında Celalü’d-Din
Harezmşah’a karşı başlattıkları isyana da sanat erbabından Bender adlı bir şahıs liderlik etmişti3. Bu şahsın
Ahi olması zayıf bir ihtimal değildir. Çünki bu devirde Azerbaycan’ın tüm büyük şehirlerinde Ahiler’in

1
Ziya Bünyadov, Azerbaycan Atabeyleri Devleti, Bakü 1985, s. 188. Müellif bunu Eylül 1139’da Gence’de baş vermiş depremde ölenlerin sayısı
ile ilgili kaynakların verdiği bilgiye dayanarak tahmin etmektedir. Kaynakların verdiği bilgiye göre bu depremde 230 binden çok insan telef
olmuştur. Bkz. Đzzü’d-Din Ali Đbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-Tarih, (Çev. A. Ağırakça-Özaydın. A), C. X, Đstanbul 1987, s. 132.
2
Bünyadov, a. g. e., s. 187.
3
Bünyadov, a. g. e., s. 187.
kurdukları teşkilatlar mevcut idi. Prof. S. Onullahî Tebriz’le ilgili günümüze kadar korunabilmiş
vakfnâmelerde pek çok sanat sahibi ahinin adının geçtiğini kaydetmektedir. Mesela, Ahi Şihabü’d-Din
Tebrizî, Ahi Ali, Ahi Mîr, Ağa Ahi, Ahi Zahid, Ahi Bâlâ, Ahi Rıza, Ahi Ahmed-Taş v.s4.
Tebriz Azerbaycan’ın en mühim sanat ve ticaret merkezlerinden biri idi. Marko Polo gezi
kayıtlarında şöyle yazıyordu: Tebriz ticaret için bir cennet adeta, tatlı karlar diyarı. Burada her ırktan ve her
dinden insan yaşıyor5. Tebriz uluslararası ticaret yollarının kavşağı idi. Derbend’den (Babü’l-Ebvab) Basra
körfezine, Hindistan ve Çin’den Avrupa’ya giden ticaret yolları bu şehirden geçmekte idi. Bu durum
Tebriz’e uluslararası ticaret merkezi olma imkanı sağlamıştı. Venedikli ve Cenevizli pek çok tüccar
Tebriz’de ikamet etmekte idiler6.
Tebriz’de dokunan kumaşlar ve bu kumaşlardan üretilen elbiseler dünyanın çeşitli ülkelerine ihraç
ediliyordu. Ettabî, neh, kimhâ, siklatun, şa‘r, diba-yi Hitayî (renkli Çin ipeği) Tebriz’de dokunan kumaş
çeşitleri idi7. Moğol hükümdarı Oktay (Ögedey) Han (1229-1241) Tebriz dokumacılarına kendisi için özel
kumaş dokumalarını emretmiş ve bu kumaştan yine Tebrizli terzilere elbise diktirmişti. Oktay Han onlarla
Tebrizli dokumacıyı, terziyi ve diğer sanat sahibini kendi başkentine getiritmişti8.
Marko Polo Tebriz’deki St. Barasamo adlı bir manastırdan sözetmektedir. Bu manastırın koyu
dindar papaz ve rahipleri ayin saateleri dışında tezgahların başına geçerek yünlü kuşaklar dokurlardı.
Römatizmaya iyi geldiği için onların dokudukları bu yünlü kuşaklar Tebriz’de çok tutulurmuş9.
1321 yılında Tebriz’de bulunmuş Đtalyalı gezgin Odorik, Đlhanlı hükümdarının Tebriz ticaretinden
elde ettiği vergi gelirinin, Fransa kralının tüm Fransa’dan elde ettiği gelirden fazla olduğunu kaydetmiştir10.
Bir ara Azerbaycan Atabeyleri’nin başkentliğini yapmış Nahçıvan şehri keramik kap ve tabak
üretimi ile ünlü idi. Büyük Selçuklular ve Đl-Denizliler döneminde bu şehir Azerbaycan’ın önemli sanat ve
ticaret merkezlerinden biri olmuştur11. Đl-Denizliler Nahçıvan’dan batıya, Anadolu’ya giden ticaret yolu
üzerinde Elince, Sürmari, Tağmar ve Feknan gibi mustahkem kaleler inşa ettirmişlerdi. Bu kalelerde yerleşen
muhafız birlikleri yolların güvenliğini sağlıyorlardı12.
XII-XIII y.yıllarda Azerbaycan’ın önemli ticaret merkezlerinden biri de Beylegân şehri idi.
Beylegânlı tacirler, Rusya’dan Derbend’e getirilen köle, cariye, silah ve kürk çeşitlerini satın alarak
Beylegân’a getirirlerdi. Bu ticaret malları Beylegân’dan Azerbaycan’ın çeşitli şehirlerine, özellikle de
Tebriz’e taşınırdı13. Beylegân bu devirde Azerbaycan’ın ipek üretilen şerhirlerinden biri idi. Đpek üretimi için
gerekli olan çok sayıda dut ağacı şehir etrafında bulunmakta idi. 1221 yılında Beylegân’ı kuşatan Moğollar
mancınıkları için taş bulamadıklarından dolayı şehir etrafındaki dut bağlarından ağaçları kesmiş, gövdeleri
suda ıslatarak mancınıklarla şehre fırlatmışlardı14.
Arran ve Muğan’ın geniş meralarında meskun olan Türkmenler Azerbaycan şehirlerini etle ve diri
hayvanla temin ediyorlardı. Sayısız büyük ve küçükbaş hayvan sürülerine sahip Türkmenler’in tedarik
ettikleri yün ve deri dokumacılar ve dabbaklar tarafından satın alınıyordu. 1227 yılında Harezmşah’ın veziri
Şerefü’l-Mülk, vergi memurlarını Muğan’da meskunlaşmış Gücet-Arslan aşiretine göndermişti. Türkmenler
vergi memurlarını kovunca vezir Gücet-Arslan aşiretinin üzerine kuvvet sevkederek hayvan sürülerine el
koymuştu. Müsadere edilen hayvan sayısı 30 binden fazla idi15. Bu rakamdan Arran ve Muğan
Türkmenleri’nin muazzam koyun ve davar sürülerine sahip olduklarını tahmin edebiliriz.
Arran, Muğan ve Güney Azerbaycan’dan toplanarak Đl-Denizliler hazinesine dahil olan yıllık vergi
geliri 21 milyon Abbasî dinarı meblağında idi. Đl-Denizli hazinesi yaklaşık 10 milyon Abbasî dinarını da
Irak-ı Acem’den toplanan yıllık vergi gelirinden elde etmekte idi16.
3. XIII. Yüzyıl Başlarında Anadolu Selçukluları’nda Ticaret ve Sanat

4
Seyidağa Onullahî, XIII-XVII Asırlarda Tebriz Şeherinin Tarihi, Bakü 1982, s. 191.
5
Marco Polo, Seyahatnâme, (Çev. F. Dokuman), C. I, Tercüman Gazetesi / 1001 Temel Eser Serisi, s., s. 8-9; Pol Vidal Lablaş, Marko Polo’nun
Seyahati, (Çev. Z. Emiroğlu), Đstanbul 1932, 27.
6
Polo, Seyahatnâme, s. 27; Yakub Mahmudov, Azerbaycan Tarihi, Đntibah Devri, Bakü 1996, s. 51-52; Lablaş, a. g. e., s. 187.
7
Bünyadov, a. g. e., s. 198; Mahmudov, a. g. e., s. 52.
8
Onullahî, a. g. e., s. 45-46.
9
Polo, Seyahatnâme, s. 27-28.
10
Onullahî, a. g. e., s. 62.
11
Mahmudov, a. g. e., s. 52.
12
Bünyadov, a. g. e., s. 191.
13
Bünyadov, a. g. e., s. 196.
14
Đbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C. XII, s. 338; Bünyadov, a. g. e., s. 115.
15
Muhammed ibn Ahmed Nesevî, Siret-u Sultan Celalü’d-Din Mengüberti, (Nşr. Hafız A. Hamdi), Kahire 1453, s. 267; Bünyadov, a. g. e., s. 217.
16
Hamidullah Müstevfî Kazvinî, Tarih-i Gozide, (Nşr. A. Nevayî), Tahran 1364, s. 186; Bünyadov, a. g. e., s. 201.
Gıyasü’d-Din I Keyhüsrev’in (1205-1211) ikinci saltanatı dönemindeki faaliyetlerinin, Anadolu
Selçuklu Devleti’nin bölgede hatrı sayılır bir siyasi, askeri ve ekonomik güce dönüşmesinde mühim yeri
vardır. Samsun’u Bizans işgalinden kurtaran Sultan, 5 Mart 1207’de Antalya’yı hücumla ele geçirerek şehir
yönetimine Emir Mübarizü’d-Din Ertokuş’u atamıştı17. Antalya’nın fethinden sonra Sultan Gıyasü’d-Din I
Keyhüsrev Kıbrıs’ın Latin kralı Gautier de Montbeliard’la ticari ve iktisadi faaliyetleri kapsayan bir anlaşma
yapmış ve doğu Akdeniz’de müslüman ticaret gemilerinin tehlikesiz bir şekilde seyrini temin etmişti18.
Sultan Gıyasü’d-Din I Keyhüsrev uzun sayılmayacak saltanatı devirnde devletin bekası bakımından
önemli işler başarmıştı. Her şeyden önce Samsun’un fethiyle Asya’dan gelip Karadeniz ve Avrupa’ya ulaşan
uluslararası transit ticaret yolunu Selçuklu Devleti’ne kazandırmış ve bu kervan yolunun güvenliğini
sağlamıştı. Antalya’nın fethiyle ise Kuzey Afrika ve Mısır’dan gelen ticaret kervanlarının Anadolu’dan
geçerek Karadeniz limanlarına ve Avrupa’ya, güvenli bir şekilde, ulaşmasını temin etmişti. Akdeniz’in
önemli bir limanı durumunda olan Antalya’nın fethi sonucunda, Türkiye Selçuklular’ı, ilk kez, Avrupalılar’la
ekonomik ilişkilere girip anlaşmalar yapmışlardı19. Anadolu’nun ticari bakımdan bir transit ülke haline
gelmesi Selçuklu hazinesine, gümrük vergilerinden elde edilen, büyük miktarda gelirler kazandırmıştı.
Sultan Đzzü’d-Din I Keykavus (1211-1220) ülkesinin iç ve dış sorunlarını olumlu bir şekilde
çözümlemişti. Özellikle Selçuklu Türkiyesi’nde yoğunlaşan uluslararası ticaret yolları dolayısıyla, babası I
Keyhüsrev’in uyguladığı siyaseti sürdürerek, ekonomik faaliyetin gelişmesini desteklemişt20.
Đzzü’d-Din II Kılıç Arslan, Gıyasü’d-Din I Keyhüsrev, Đzzü’d-Din I Keykavus ve Alâü’d-Din I
Keykubad gibi devrin büyük ve ileri görüşlü sultanları iktisadi ve ticari maksadları artırmak için çeşitli
araçlara, birçok koruyucu ve teşvik edici tedbirlere başvurmuşlardı21. Yabancı tacirlerden gümrük vergisi
olarak Çin’de 30%, diğer Đslam ülkelerinde 10% alınırken Anadolu Selçukluları’nda bu rakam cüz’i, 3%
idi22. Yolda herhangi bir şekilde zarar gören, soyguna uğrayan veya emtiası denizde batan tüccarın zararı
devlet hazinesinden tazmin edilmekte idi23.
Ticari faaliyetlerin gelişmesine paralel olarak Anadolu’da kervansarayların inşasına da hız verilmişti.
Đlk kervansaray Sultan Đzzü’d-Din II Kılıç Arslan tarafından Aksaray civarında yaptırılmıştı. Daha sonra ise
Sultan bu kervansaraya yakın bir yerde bugünkü Aksaray şehrini kurmuş, büyük binalar, saraylar, medreseler
v.s inşa ettirmişti. Azerbaycan’dan müslüman halkı, kadılar, alimler, tacirler, zanaatkarlarla birlikte, davet
ederek Aksaray’a yerleştirmişti24.
Kervansaraylar aynı zamanda birer savunma tesisi, istihkam niteliği taşıyordu. Sağlam duvarlarla
çevrili, burclarla tahkim edilmiş, demir kapılı kervansaraylarda çeşitli saldırılara cevap verebilecek muhafız
kuvvetleri bulundulurdu. Yatakhanesi, aşhanesi, hamamı, mescidi, deposu, ahırı, hastanesiyle kervansaraylar
yerli, yabancı, müslüman, gayr-ı müslim, zengin, fakir ayırmadan bütün yolculara hizmet sunmakta idiler25.
Selçuklular darbhanelerinin gümüş ihtiyacını Anadolu’nun çeşitli bölgelerindeki madenlerden
çıkarılan gümüşle temin ediyorlardı. Selçuklular devrinde Anadolu’nun dört yerinde gümüş madeni
bulunmakta idi. Bu madenler Ulukışla, Amasya, Kütahya ve Gümüşhane’de bulunuyordu26. Marko Polo
Trabzon’dan Tebriz’e giden yol üzerinde büyük bir şehir-kale olan Bayburt vardır. Bu şehir gümüş
madenleri ile ünlüdür27 derken büyük bir ihtimalle Günüşhane’deki madenlerden bahsetmiştir.
Diyarbakır-Ergani’deki madenlerden bakır, Erzincan-Divriği’deki madenlerden ise bakır ve demir
elde eldilirdi28. Bundan başka Erzincan’da kağıt ve kitap cildi üretimi de yapılmakta idi ki, Marko Polo’ya
göre dünyanın en iyi vasıflı kitap cildi bu şehirde yapılmakta idi29.
Marko Polo Anadolu’nun Gürcüstan’la sınır bölgesinde çok büyük bir kuyudan, bir taşımda yüz
gemi doluduracak kadar koyu bir sıvının fışkırdığını kaydetmiştir. Gezgine göre yakıldığı zaman bol ısı

17
Ali Sevim–Merçil, Erdoğan, Selçuklu Devletleri Tarihi. Siyaset, Teşkilat ve Kültür, Ankara 1995, s. 453-454; Erdoğan Merçil, Müslüman Türk
Devletleri Tarihi, Đstanbul 1985, s. 135.
18
Merçil, a. g. e., s. 135.
19
Faruk Sümer, “Yabanlu Pazarı, Selçuklular Devrinde Milletlerarası Büyük Bir Fuar”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 37, (1985), s. 1-24.; M.
Fuad Köprülü, “Anadolu Selçukluları Tarihinin Yerli Kaynakları”, T.T.K, Belleten, C. VII, S. 27, (1943), s. 456-483; Sevim, A – E. Merçil, a. g.
e., s. 454.
20
Sevim, A–E. Merçil, a. g. e., s. 454.
21
Osman Turan, “Selçuklu Kervansarayları”, T.T.K, Belleten, C. X, S. 38, (1946), s. 471-495.
22
Sümer, a. g. m., s. 2.
23
Turan, a. g. m., s. 473; Yusuf Küçükdağ–Arabacı, Caner, Selçuklular ve Konya, Konya 1999, s. 161.
24
Kerimü’d-Din Mahmud Aksarayî, Müsameretü’l-Ahbâr ve Müsayeretü’l-Ah yâr, (Nşr. O.Turan), Ankara 1944, s. 31-32;
Turan, a. g. m., s. 476.
25
Turan, a. g. m., s. 479; Küçükdağ, Y – C. Arabacı, a. g. e., s. 161-162.
26
Sümer, a. g. m., s. 5-6; Cahen, a. g. e., s. 165.
27
Polo, Seyahatnâme, s. 20.
28
Claude Cahen, Osmanlılar’dan Önce Anadolu’da Türkler, (Çev. Y. Moran), Đstanbul 1994, s. 165; Sümer, a. g. m., s. 6.
29
Polo, Seyahatnâme, s. 20.
veren bu sıvı deri hastalıklarına da iyi geliyordu30. Bu sıvının petrol olması ihtimali kuvvetliyse de, Marko
Polo’nun kaydettiği gibi Gürcüstan sınırında olması şüphe doğurmaktadır. Gezgin muhtemelen bu kuyuya,
bugün de petrol kuyularının işletildiği, güney-doğu Anadolu’da rastlamıştı. Nitekim onun takip ettiği yol
kesinlikle Gürcüstan sınırına yaklaşmıyordu. Gezgin Sivas’tan Mardin’e, oradan da Musul’a geçmişti31.
Deri imalatı ve ihracatı Selçuklu Türkiyesi’nde en yaygın mesleklerden idi. Tarih boyunca
debbağların piri ve 32 çeşit sanatkarlar zümresinin lideri olarak kabul edilen Ahi Evren Nasîrü’d-Din
Mahmud Kayseri’de kurduğu sanayi sitesinde dericilik yapmıştı32. Dericilik Türkler’in eski bir sanatı olup
bunu yurt edindikleri Anadolu’da da devam ettirmiş ve geliştirmişlerdi. Deriden yapılan ürünler, çizmeler,
ayakkabılar, külahlar, elbiseler, eğerler daha çok Mısır ve Suriyeli tacirlere satıldığı gibi Avrupa’da da
müşteri buluyordu33. Deri imalatçılarını ham deriyle Türkmenler temin ediyorlardı. Marko Polo
hayvancılıkla uğraşan Türkmenler’den bahsederken şöyle diyor: Bu saf ve sade insanlar nerede mer‘a
bulurlarsa orada tavattun ederler. Hayvancılık ve tarımla uğraşırlar. Sığırları ve koyunları besili ve
evsaflıdır. Çok güzel at yetiştiriyorlar34. Saf kan arap atlarıyla rekabet edebilecek kadar vasıflı olan bu atlar
Orta Anadolu’daki Türkmen oymaklarında yetiştiriliyordu ve en istekli müşterileri Avrupalı tacirler idiler.
Selçuklu hükümdarlarının bu Türkmen atlarını Mısır’ın Memlüklü sultanlına hediye olarak göndermeleri
onların soylu ve iyi vasıflı olduğunu göstermektedir35.
Anadolu’da dokunan halılar dünyanın pek çok yerine ihraç edilmekte idi. Orta Anadolu’nun şehir ve
kasabalarından geçerken Marko Polo gezi kayıtlarına şöyle not düşmüştür: Diyebilirm ki, dünyanın en güzel
halıları burada dokunmaktadır36. Aksaray’da dokunan ve eşlerinin dünyanın hiç bir yerinde bulunmadığı
söylenen halılar muhtelif ülkelere ihraç edilir ve müşteri buluyordu37.
Güney-doğu Anadolu’da dokunan pamuklu kumaşlar çok kaliteli olup iç pazarda satıldığı gibi ihraç
da edilirdi. Muş ve Mardin’de pek kaliteli pamuk yetiştiriliyordu. Bu iki şehir pamuğuyla ünlüydü38.
Köle ticareti devrin en karlı ve yaygın ticaret alanıydı. Türkmenlerce savaş ve akınlarda elde edilen
erkek ve kadın köleler Mısır, Suriye, Đran, Irak gibi ülkelere satılıyordu. Anadolu köle ihraç ettiği gibi ithal
da ediyordu. Çeşitli milletlere mensup tacirlerce Karadeniz’in kuzey ve kuzey-doğusundaki pazarlardan
alınan Rus, Kıpçak, Çerkez asıllı köleler Anadolu şehirlerinde, özellikle de Yabanlu Pazarı’nda satılırdı39.
Bundan başka Anadolu’da dünyanın her tarafından ithal edilmiş ticaret malları satılırdı. Mesela, Hint kılıcı,
Şam yayı, Gilân ve Gürcü kalkanı Anadolu’da kolayca müşteri bulan, en önde gelen ticaret malları idi40.
Silah ithalatına ihtiyacı, hiç şüphesiz, neredeyse aralıksız süren, gazalar ve akınlar doğuruyordu.
Marko Polo’nun dikkatini çeken ve Anadolu pazarlarında satılan mallar arasında amber, hurma,
hurma şarabı, hint kenevirinden elde edilen esrar, boya maddesi olarak kullanılan zencefil, gezginin
hakkında “yanan taşlar” olarak söz ettiği kömür ve çeşitli baharatlar da vardı ki, çoğu ithal ediliyordu41.
Ticari hayatta, zamanımızda olduğu gibi, arz ve talep kanunu hüküm sürüyordu. Mesela, başlıca
meşguliyetleri koyunculuk olan Türkmenler bir yerden başka bir yere göçettikleri zaman orada et
ucuzluyordu. Savaş ve akınlardan sonra ise köle ve cariyelerin fiyatlarında düşüş gözlenirdi42.
4. Yabanlu Pazarı
Selçuklular döneminde Anadolu’da bulunan, uluslararası ticaret fuarı olan Yabanlu Pazarı hakkında
ilk bağımsız araştırmayı yapan ve yayınlayan Prof. Faruk Sümer olmuştur. Kayseri’nin 100 km doğusunda,
Pınarbaşı kasabasının 20 km batısında yerleşen şimdiki Pazarören köyü’nun arazisinde kurulan bu ticaret
fuarı dünyaca ünlü idi43.
Her sene ilk baharda kurulan ve 40 gün faaliyet gösteren bu pazara dünyanın dört bir tarafından
tacirler akın ederlerdi44. Đbnü’l-Esir de Anadolu’da uluslararası bir pazarın varlığından sözetmiştir. Müverrih

30
Polo, Seyahatnâme, s. 21.
31
Polo, Seyahatnâme, s. 8-9.
32
Mikâil Bayram, Ahi Evren ve Ahi Teşkilatı’nın Kuruluşu, Konya 1991, s. 82.
33
Sümer, a. g. m., s. 7-8.
34
Polo, Seyahatnâme, s. 20; Lablaş, a. g. e., s. 32.
35
Sümer, a. g. m., s. 8.
36
Polo, Seyahatnâme, s. 21.
37
Cahen, a. g. e., s. 185-186; Sümer, a. g. m., s. 8.
38
Polo, Seyahatnâme, s. 24.
39
Sümer, a. g. m., s. 9.
40
Mehmet A. Köymen, “Türkiye Selçukluları Devleti’nin Ekonomik Politikası”, T.T.K, Belleten, C. L, S. 198, (1986), s. 613-626.
41
Pierre Marc–Dusik, Stano, Olağanüstü Gezileriyle Marco Polo, (Çev. G.Pamir), Đstanbul 1997, s. 45. Çin’de kömür 2 bin yıl önce bilindiği halde,
XIII y.yılda Avrupalılar maden kömürünü bilmiyor, odun kömürü kullanırlardı.
42
Köymen, a. g. m., s. 29-30; Đbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C. XII, s. 301.
43
Sümer, a. g. m., s. 21-22.
44
Zekeriya b. Muhammed Kazvinî, Âsârü’l-Bilâd ve Ahbârü’l-Đbâd, Beyrut 1998, 532; Sümer, a. g. m., s. 21-22.
şöyle yazıyor: Suriye, Irak, Musul, el-Cezire’den tacirler buraya (Anadolu’ya-E.N) geliyorlardı. Bundan
dolayı tüccar Sivas’ta toplanırdı45.
Komnenos ailesi 1204 yılında başkenti Trabzon olan bir devlet, Pontus Rum devletini kurmuş,
ardından da Selçuklular’ın elinde bulunan Samsun’u işgale girişmişlerdi. Asya’dan gelip Karadeniz ve
Avrupa’ya ulaşan uluslararası transit ticaret yolu tehlikeye düşmüştü. Sultan Gıyasü’d-Din I Keyhüsrev
(1205-1211) 1205 senesinin ilkbaharında Aleksios Komnenos’u yenilgiye uğrtarak Samsun’u tekrar Anadolu
Selçukluları’na kazandırmıştı46. Đbnü’l-Esîr bu savaş sırasında yabancı tacirlerin büyük zarara uğradığını
bildirmektedir. Müverrih şöyle kaydediyor: Anadolu üzerinden Rus ve Kıpçak ülkeleri ile yapılan deniz
ticareti durdu. Hiç kimse Anadolu’ya gelmez oldu. Tüccar bundan dolayı büyük zarara uğradı. Sermayesini
kurtaranlar bahtiyar insan olarak tanınıyordu47.
Bu devirde dünyanın hiç bir yerinde Yabanlu Pazarı gibi uluslararası denebilecik ikinci bir fuar
olmamıştır. Adından da belli olduğu gibi bu pazar yabancı tacirlerin alış veriş yaptıkları bir pazar idi. Çoğrafi
konumunun elverişli olmasından başka Selçuklular’ın ekonomik politikasının da bu tür bir pazarın
Anadolu’da kurulmasında ömemli yeri vardı.
Avrupalı tacirlerin Kıbrıs üzerinden Yabanlu Pazarı’na zorluk çekmeden geliyorlardı. Kuzeyli
tacirler de Kırım’daki Suğdak ve diğer limanlardan Sinop’a oradan Sivas’a ve Yabanlu Pazarı’na
ulaşıyorlardı. Bizans, Gürcü, Azerbaycan, Şirvân, Đran, Irak, Suriyeli tacirler ise komşu ülkelerin tacirleri
olduklarından onlar için fuara katılmak bir mesele teşkil etmiyordu48.
Zekeriya Kazvinî, Yabanlu Pazarı’nda satılan çok çeşitli mallardan bahsederken kunduz, deniz
köpeği kürkleri ve Burtâs kürklerinin de satıldığını kaydetmiştir49. Metinde geçen (XYZ[\‫ )ا‬kelimesini Prof. F.
Sümer ^‫ز‬YZ`\‫ا‬a “el-kunduz” olarak okumuştur. Prof. F. Sümer’in de kaydettiği gibi hiç bir lugatte (X YZ[\‫ )ا‬diye
bir kelime bulunmamaktadır50. Fakat müellifin kaydettiği gibi kunduzla (bcd\‫ ا‬e\f ) “kelbü’l-mâ’ ” eşanlamlı
kelimeler değildir. Kazvinî burada üç çeşit kükten bahsetmiştir. Bunlardan ilki “el-firâ‘i’l-kunduz”, düz tüylü
kunduz kürküdür51. Luğat anlamı “su köpeği” olan “kelbü’l-mâ’ ” ise aslında fok anlamına gelmektedir.
Nitekim bugünkü Azerbaycan türkçesinde foka “suiti” denmektedir. Farsça’da “seg-i âbî” kunduz, “seg-i
deryayî” ise fok anlamına gelse de52 “seg-i âbî”nin eşanlamlısı olan “kelbü’l-mâ’ ” kunduz olarak
çevrilemez. Nitekim metinde zaten ayrıca olarak kunduz kürkünden bahsedilmektedir. Ebû Đshak Đstahrî
Azerbaycan’daki Urmiye gölünden bahsedeken gölün suyunun tuzlu olduğunu, burada balıkların ve (kelbü’l-
mâ’) adlanan hayvanın yaşadığını bildirmektedir53. Bilindiği gibi kunduz, fok’tan farklı olarak, tuzlu değil
tatlı sularda yaşayan hayvandır.
Üçüncü kürk çeşidi olan “burtâs” ise Orta Đtil havzasında yaşayan kavmin olmuştur54. XII y.yılda
yaşamış coğrafyacı Şerefü’z-Zaman Mervezî Burtaslar’dan bahsederken şöyle kaydediyor: Türkler’den bir
kabile de Burdâslar’dır (Burtaslar). Burdâs ülkesi Hazar(lar’ın) ülkesinden sayılır.........Domuz ve sığır
beslerler. Mallarının çoğu sincap derisidir55. Demek ki, metinde geçen “burtâs”, sincap kürküdür. Öyle ise
Kazvinî’ye göre kuzey ülkelerinden Yabanlu Pazarı’na esasen üç çeşit, kunduz, fok ve sincap kürkleri
getirilirdi.
Moğol işgalinden sonra Yabanlu Pazarı kurulmamış ve zamanla bu bol sulu, güzel iklimli belde
Anadolu’daki Đlhanlı genel valilerinin ve komutanlarının yaylak yeri haline gelmiştir56.
5. Anadolu ve Azerbaycan Arasındaki Esas Ticaret Yolları
Anadolu’nun doğusu sahip olduğu stratejik önemin yanında o devirde ticari açıdan da önemli coğrafi
konuma sahipti. XII asrın son çeyreğinden itibaren Anadolu’nun siyasi birliğe kavuşması, bu bölgeden geçen
ticaret yollarının öneminin ve faaliyetinin artmasına da sebep oldu. Türkistan ve Đran üzerinden gelip Haleb’e
ulaşan ünlü Đpek yolu buradan buradan geçiyordu. Ayrıca Basra körfezi yolu ile kuzeye ve Akdeniz’e ulaşan

45
Đbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C. XII, s. 198.
46
Sevim, A – E. Merçil, a. g. e., s. 453-454.
47
Đbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C. XII, s. 198.
48
Sümer, a. g. m., s. 23-24.
49
Kazvinî, Âsârü’l-Bilâd, s. 532. ‫س‬cj‫ر‬l\‫ و ا‬bcd\‫ ا‬e\f‫ ز^ و‬YZ`\‫ا‬aX YZ[\‫ ا\[راع ا‬op ‫و‬
50
Sümer, a. g. m., s. 15. Dipnot No: 10.
51
Bkz. Mevlüt Sarı, Arapça-Türkçe Lugat, Đstanbul–Bahar Yayınları , s. 1150.
52
Bkz. Mehmet Kanar, Büyük Farsça-Türkçe Sözlük, Đstanbul 1993, s. 366. Krş. Sümer, a. g. m., s. 15. Dipnot No: 10.
53
Ebû Đshak Đbrahim Đstahrî, Kitabü’l-Mesâlikü’l-Memâlik, Leiden 1927, s. 189.bcd\‫ ا‬e\f qdrs tuv‫ دا‬cxy[ ‫و‬
54
Sümer, a. g. m., s. 16-17.
55
Ahmed Đbni Fadlan, Seyahatnâme, (Nşr. R. Şeşen), Đstanbul 1995, s. 107. Mervezî’nin “Risale”sinin tercüme edilmiş kısmından.
56
Sümer, a. g. m., s. 13.
Hint bahartı, yine Rusya ve Baltik ülkeleri ile Bağdad ve Suriye arasındaki yoğun ticari trafik yöreden
geçmekteydi57.
Önmine ve yoğun trafiğine göre bu dönemde Azerbaycan’la Anadolu arasında iki esas ticaret yolu
mevcut idi. Bunların ilki Tebriz-Trabzon yolu idi ki, uluslararası ticaret yolu hüviyetine sahipti.
Tebirz şehri uluslararası ticaret yollarının kavşağında yerleşmekle birlikte Azerbaycan’ın içindeki
ticaret yollarının kesiştiği noktada idi. Daha ilk devir Müslüman coğrafyacıları kitaplarında, Erdebil’in
Azerbaycan’ın başkenti olmasına rağmen, Tebriz’in coğrafi konumunun ehemiyeti ve buradan geçen yollar
hakkında bilgi vermişlerdi.
Đbni Hevkal Erdebil’den Bidlis’e giden yoldan bahsederken bu yolun geçtiği şehirlerin adlarını da
kaydetmektedir. Erdebil’den batı istikametine giden yol Serâb-Merağa-Dehharrigân-Tebriz-Selmas-Hoy-
Bargiri-Erciş’ten geçerek Ahlat’a gelmekteyedi. Ahlat’tan güney-batıya ilerleyen yol Meyyafarikin ve
Bidlis’e, kuzey-batıya giden yol ise Erzurum’a ulaşıyordu58. Aynı yol hakkında Đstahrî’nin kitabında da bilgi
verilmektedir59.
XII y.yıla gelindiğinde Karadeniz limanlarının uluslararası ticarette önemi artmıştı. Bu durum
Tebriz’den Erzurum’a giden ticaret yolunun kuzeye devam ederek Bayburt üzerinden Trabzon, Sinop ve
Samsun limanlarına ulaşmasını sağlamıştı. Tebriz’den gelip Erzurum ve Bayburt üzerinden Trabzon’a ulaşan
yol hakkında Marko Polo da bilgi vermiştir60.
Bundan başka Tebriz’den Erzurum’a giden yol batıya doğru ilerleyerek Sivas’a, Yabanlu Pazarı’na
ulaşmakta idi. Bu yol devam ederek tacirleri Avrupa şehirlerine götürüyordu. Morko Polo bu yolu takip
ederek seyahatini gerçekleştirmişti. Venedik’ten yola çokan gezgin deniz yoluyla Akka’ya, oradan Lajazzo
adlandırdığı Ayas limanına (bugünkü Yumurtalık) gelmişti. Ayas’tan kara yolu ile Toroslar’ı aşarak
Konya’ya gelmiş, Konya’dan Kayseri, Sivas, Erzincan istikametinde ilerleyerek Erzurum’a ulaşmıştı61.
Erzurum o devirde bir yol ayrıcı idi. Bunu Marko Polo’nun takip ettiği yoldan da anlamak mümkündür.
Gezgin Erzurum’dan yola çıkarak Meyyafarikin, Mardin, Musul, Bağdad yolunu takip ederek Basra
körfezindeki Hürmüz limanına gelmişti62.
Tebriz-Erzurum-Trabzon ve Tebriz-Erzurum-Sivas ana yollarından başka Azerbaycan’la
Anadolu’yu birleştiren tâli yollar da mevcut idi. Bunların en önemlisi Erzurum-Kars-Debil yolu idi.
Azerbaycan’ın kuzey-batısındaki uç şehri olan Debil’den ilerleyen yolun ilki Debil-Sisigân-Gilkûh-Davmis-
Kalkatus-Berda‘a (Berde) yolu idi63. Berda‘a bu devirde Arran’ın başşehri idi. Đbni Hevkal Berda‘a’yı
Arran’ın anası adlandırmıştı64. Debil’i Azerbaycan’ın diğer şehirlerine bağlayan yolun ikincisi ise Debil-
Nahçıvan-Hoy-Selmas-Urmiye-Merağa yolu idi65.
Bu mevzubahis yollar asırlarca kendi önemini kaybetmemişlerdi. Bunu XVII y.yılda kendi
seyahatini gerçekleştirmiş Evliya Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nden öğreniyoruz. Evliya Çelebi Erzurum-Kars-
Debil, Erzurum-Hasankale-Hınıs-Đrevan-Nahçıvan ve Hınıs-Maku-Merend-Tebriz yollarından gezi
kayıtlarında etraflı bahsetmektedir66.
Bu ticaret yollarının zaman zaman çeşitli sebepler yüzünden tehlikeye düşmesinin büyük ekonomik
krizlere neden olduğunu kaynaklardan öğrenmekteyiz. Mesela 1205 yılında Sultan Gıyasü’d-Din I
Keyhüsrev’in Pontus Rum devletine savaş açmasından dolayı Yabanlu Pazarı’na gelen yabancı tacirler
büyük zarara uğramışlardı67. Celalü’d-Din Harezmşah ise 1229-1230 yıllarında Eyyubîler’e baskı yapmak
amacı ile güney-doğu Anadolu-Đran kervan yollarını kapatmıştı68.
Selçuklular’ın Azerbaycan ve Đran’la ticari ilişkileri ise Yassı Çimen savaşında (1230) yenilgiye
uğrayan Celalü’d-Din Harezmşah’ın ordusundan geriye kalanların yol kesmeleri ve yağmaları yüzünden
hemen hemen durmuştu69.

57
Đlhan Erdem, “XIII asrın Đlk Yarısında Anadolu’nun Doğusunda Yaşanan Hakimiyet Mücadeleleri”, Tarih Araştırmaları, S. 30, (1998), s. 42-66..
58
Ebü’l-Kasım Muhammed Đbn Hevkal, Suretü’l-Arz, Leiden 1939, s. 334.
59
Đstahrî, Mesâlik, s. 194.
60
Polo, Seyahatnâme, s. 20.
61
Lablaş, a. g. e., s. 32; Marc, P-S. Dusik, a. g. e., s. 45.
62
Polo, Seyahatnâme, s. 20.
63
Đstahrî, Mesâlik, s. 193.
64
Đbni Hevkal, Suretü’l-Arz, s. 337. ‫ ام{ ا\ران‬qx[ }~‫رذ‬u t€y‫د‬p ‫و‬
65
Đstahrî, Mesâlik, s. 194.
66
Evliya Çelebî, Seyahatnâme, C. II, Đstanbul 1996, s. 570, 576, 605-606, 634.
67
Đbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C. XII, s. 197.
68
Aydın Taneri, Celaleddin Harezmşah ve Zamanı, Ankara 1977s. 56-57.
69
Köymen, a. g. m., s. 16.
Bundan başka ticaret kervanları sık sık bölgede yaşayan Türkmen ve Kürd aşiretlerinin baskın ve
yağmalarına maruz kalıyordu. Urmiye ve çevresinde yaşayan Yıva Türkmenler’i Erzurum-Tebriz yolunu
keserek ticaret kervanlarını yağmalıyorlardı. 1226 senesinin ilk bahar aylarında Erzurum’dan Tebriz’e giden
ve yanlarında ticaret malı olarak 20 bin kadar küçük baş hayvan götüren ticaret kervanı Yıvalar’ın baskınına
uğramıştı. Bu olay üzerine Ahlat civarından harekete geçen Celalü’d-Din Harezmşah Urmiye’ye gelerek
Yıvalar’ı şiddetli bir şekilde cezalandırmıştı70.
6. SONUÇ
XIII yüzyıl başları her yönden Müslüman-Türk tarihinin ön önemli devirlerinden biridir. Özellikle
bu devirde vukubulan siyasi-askeri hadiselerle yanaşı ekonomik-ticari gelişmeler de Türk tarihinin, bunun
yanısıra tüm Ortadoğu coğrafyasında yaşayan Müslüman milletlerin tarihinin sonraki asırlardaki seyrine
mühim tesir göstermiştir. Biz bu çalışmamızda iki ülkenin ekonomik hayatı ve ticari ilişkilerinin seyrini
aydınlatmaya gayret ettik. XIII yüzyıl başlarında Azerbaycan’la Anadolu arasındaki ticari ilişkileri her
yönüyle ele almaya ve araştırmaya çalıştık. Görünen şu ki, bu iki coğrafyada yaşayan Türklerin hayatı bir
birine, yukarıda kaydettiğimiz yönleriyle, sıkı bir şekilde bağlı olmuştur. Özellikle Anadolu’nun
Türkleşmesinde ve Müslümanlaşmasında Azerbaycanlı ilim, fikir ve sanat adamların müstesna hizmetleri ile
yanaşı ekonomik-ticari ilişkilerin de önemli rolü olmuştur.

KAYNAKÇA

- AKSARAYÎ Kerimü’d-Din Mahmud,Müsameretü’l-Ahbâr ve Müsayeretü’l-Ahyâr, (Nşr.


O.Turan), Ankara 1944
- BAYRAM Mikâil, Ahi Evren ve Ahi Teşkilatı’nın Kuruluşu, Konya 1991.
- BÜNYADOV Ziya, Azerbaycan Atabeyleri Devleti, Bakü 1985.
- CAHEN Claude, Osmanlılar’dan Önce Anadolu’da Türkler, (Çev. Y. Moran), Đstanbul 1994.
- ERDEM Đlhan, “XIII asrın Đlk Yarısında Anadolu’nun Doğusunda Yaşanan Hakimiyet Mücadeleleri”, Tarih
Araştırmaları, S. 30, (1998), s. 42-66.
- ÇELEBĐ Evliya, Seyahatnâme, C. II, Đstanbul 1996.
- ĐBNĐ FADLAN Ahmed, Seyahatnâme, (Nşr. R. Şeşen), Đstanbul 1995.
- ĐBNĐ HEVKAL Ebü’l-Kasım Muhammed, Suretü’l-Arz, Leiden 1939.
- ĐBNÜ’L-ESÎR Đzzü’d-Din Ali, el-Kâmil fi’t-Tarih, (Çev. A. Ağırakça Özaydın. A), C. X, XII, Đstanbul 1987.
- ĐSTAHRÎ Ebû Đshak Đbrahim, Kitabü’l-Mesâlikü’l-Memâlik, Leiden 1927.
- KANAR Mehmet, Büyük Farsça-Türkçe Sözlük, Đstanbul 1993.
- KAZVĐNÎ Hamidullah Müstevfî, Tarih-i Gozide, (Nşr. A. Nevayî), Tahran 1364.
- KAZVĐNÎ Zekeriya b. Muhammed, Âsârü’l-Bilâd ve Ahbârü’l-Đbâd, Beyrut 1998.
- KÖPRÜLÜ M. Fuad, “Anadolu Selçukluları Tarihinin Yerli Kaynakları”, T.T.K, Belleten, C. VII, S. 27, (1943), s.
456-483.
- KÖYMEN Mehmet Altay, “Türkiye Selçukluları Devleti’nin Ekonomik Politikası”, T.T.K, Belleten, C. L, S. 198,
(1986), s. 613-626.
- KÜÇÜKDAĞ Yusuf–Caner ARABACI, Selçuklular ve Konya, Konya 1999.
- LABLAŞ Pol Vidal, Marko Polo’nun Seyahati, (Çev. Z. Emiroğlu), Đstanbul 1932.
- MAHMUDOV Yakub, Azerbaycan Tarihi, Đntibah Devri, Bakü 1996.
- MARC Pierre–Stano DUSĐK, Stano, Olağanüstü Gezileriyle Marco Polo, (Çev. G.Pamir), Đstanbul 1997.
- MERÇĐL Erdoğan, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Đstanbul 1985.
- NESEVÎ Muhammed ibn Ahmed, Siret-u Sultan Celalü’d-Din Mengüberti, (Nşr. Hafız A. Hamdi), Kahire 1953.
- ONULLAHÎ Seyidağa, XIII-XVII Asırlarda Tebriz Şeherinin Tarihi, Bakü 1982.
- POLO Marco, Seyahatnâme, (Çev. F. Dokuman), C. I, Tercüman Gazetesi / 1001 Temel Eser Serisi.
- SARI Mevlüt, Arapça-Türkçe Lugat, Đstanbul – Bahar Yayınları.
- SEVĐM Ali–Erdoğan MERÇĐL, Selçuklu Devletleri Tarihi. Siyaset, Teşkilat ve Kültür, Ankara 1995.
- SÜMER Faruk, “Yabanlu Pazarı, Selçuklular Devrinde Milletlerarası Büyük Bir Fuar”, Türk Dünyası Araştırmaları,
S. 37, (1985), s. 1-24.
- TANERĐ Aydın, Celaleddin Harezmşah ve Zamanı, Ankara 1977.
- TURAN, Osman, “Selçuklu Kervansarayları”, T.T.K, Belleten, C. X, S. 38, (1946), s. 471-495.

70
Đbnü’l-Esîr, el-Kâmil, C. XII, s. 419-420.

You might also like