Professional Documents
Culture Documents
HEGEMONYA VE
MERKEZ-ÇEVRE PARADİGMASI
Fatih YAŞLI
II.
Merkez-çevre paradigmasının Osmanlı ve Türkiye toplumuna dair sos-
yolojik ve tarihsel analizlerin referans noktası haline gelmesi, akademi
dünyasında son yıllara kadar neredeyse tartışılmaksızın kabul edilmiştir.
Ancak son yıllarda yapılan kimi çalışmalarda söz konusu paradigmaya
yönelik önemli eleştirilere rastlamak mümkündür. Örneğin Suavi Aydın,
“Paradigmada Tarihsel Yorumun Sınırları” isimli yazısında, merkez-çevre
paradigmasının avrupamerkezci bir bakış açısının ürünü olduğunu ve
açıkça oryantalist bir karakter taşıdığını yazmaktadır. Batılı tarih yazımı,
batı modernleşmesinin tarihini merkezdeki güçlerle çevredeki güçlerin
uzlaşmasının bir ürünü olarak anlatırken, doğuyu tam tersi bir şekilde
merkezin çevreyi baskı altında tuttuğu despotik bir yönetim biçimi üzerin-
den tasavvur etmiştir. Merkez ile çevrenin uzlaştığı batıda demokra-
sinin kurulması mümkün olurken, merkezin çevreyi etkisiz kıldığı doğu
toplumlarında böyle bir kuruluş mümkün olamamıştır:
“Dolayısıyla bütün büyük tarih felsefeleri ve kurucu sosyoloji kuramları,
Avrupa’da Grek polis’inden başlayarak ve feodalite ile ivme kazanarak
egemenliğin parçalandığı çoğulcu bir yapının geliştiğini ve bu yapı içinde
‘merkez’in daima egemenliği paylaşma potansiyelini ve hakkını haiz
98 YENİDEN DEVRİM / 8
III.
Analizlerini merkez-çevre paradigması üzerinden temellendiren
Kahraman’a göre, Osmanlı-Türk modernleşmesinin temel unsuru dev-
let-toplum çatışmasıdır. Kahraman, devlet ya da aynı anlama gelmek
üzere merkezin Gramsci’den mülhem bir kavramla bir “tarihsel blok”tan
müteşekkil olduğunu iddia eder: “Tarihsel blok, Türkiye’de Osmanlı
modernleşmesinin son dönemi olan 1889’dan başlayarak ordu-aydınlar
ve bürokrasiden oluşmuştur. Bu, daha geniş ve tarihsel bir kesitte
bakıldığında (...) Şerif Mardin tarafından ‘merkez’ diye nitelendirilen olgu-
dur. Karşısında, büyük halk yığınlarından ve özellikle taşra burjuvazisin-
den oluşan ve gene Mardin’in çevre diye tanımladığı olgu vardır.”
Kahraman, yakın dönem Türkiye tarihinin bu iki kutbun iktidar mü-
cadelesi olarak algılanabileceğini söyler ve şöyle bir tarihsel dönemlen-
dirmeye gider: 1908–1930 Kurucu Dönem’dir ve merkezin egemenliği
söz konusudur, 1930–1950 konsolidasyon dönemidir ve yine merkez
MERKEZ-ÇEVRE PARADİGMASI 101