Professional Documents
Culture Documents
ROMALILAR
BUDİSTLER
MUSEVİLER
HIRİSTİYANLAR
ROMA SANATI
MİMARİ -1
O dönem yapılan eserlerin yıkıntıları bile, bugün hala son derece etkileyici bir
nitelik taşımaktadırlar.
RESİM 1
Resim 1
Resim 2
Resim -3
MİMARİ
RESİM 4
6
Resim 4
Bugün hala dinsel bir amaçla kullanılan ve klasik dünyadan kalan tek
tapınaktır
HEYKEL SANATI
1- Dinsel Portre Heykelleri
Roma bir imparatorluk haline geldiğinde bile, imparatorun büstü, hala dinsel
bir korkuyla saygı görmektedir. Her Romalı bu büstün önünde ona bağlılık ve
sadakatini göstermek amacıyla buhur yakmak zorundadır. Bu işleme uymayı
reddeden Hıristiyanlara da eziyet edilmiştir.
Resim 5
Zafer Anıtları
Resim 7
RESİM 7
Resim 8
İnsanlık tarihinin çok uzun bir süreci içinde adım adım ortaya çıkan Yunan
sanatı, özünde putperest bir kültüre ait olmasına rağmen, tek tanrılı dinler
üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur
Bugün bizim için sadece bir sanat yapıtı olan Yunan heykelleri, yapıldıkları
dönemlerde kendi kültürleri için başka bir anlam taşıyorlardı: Bunlar,
tapınaklarda yer alan ve belli fonksiyonları olan kült objelerdi ve Tanrı
heykelleriydi. Yunanlı, ona Tanrı varlığının görüntüsü diye değil, kendisi diye
bakıyordu.
Ancak bu tür bir inanışın tek tanrılı dinlerde geçerli olması mümkün değildir.
Bu yüzden ilk Tektanrılı din olan Yahudilikten itibaren tüm tek tanrılı dinler
tasvire karşıdır.
11
Bu resim, büyük bir sanat eseri sayılmasa da, M.S. III. Yy’dan kalan ilginç bir
begedir.
12
Resim 9
Sanatçı, her İsrail kabilesinin, payına düşen mucizeli suyu aldığını göstermek
için, her bir çadırın önünde duran küçük bir figüre tek tek akan yedi küçük dere
resmetmiştir.
Resim 10: Bir erkek portresi, M.S.100 dolayları. Mısır’da , Hawara’da bulunmuş bir
mumyadan ; mum üstüne boyama, 33x 172 cm; British Museum, Londra.
Ancak kilisenin çözmek zorunda olduğu pek çok sorun vardır. Bu sorunların
çözümü ise, Hıristiyan sanatının şekillenmesine yol açacaktır.
MİMARİ – 1
Antik tapınaklarda sadece tanrı heykelinin korunduğu küçük bir kutsal bölme
bulunurdu.
MİMARİ-2
KİLİSE MİMARİSİ
Salonun uzun kenarlarının iki yanında, ana salondan sütun dizileriyle ayrılan
daha dar ve alçak yan salonlar vardı.
RESİM 11
HEYKEL SANATI
Böyle bir durumda, Fidias’ın bir heykeli nasıl Zeus’un yerine geçiyorsa,
Bazilka’daki bir heykel de Tanrı’nın yerine geçebilirdi.
RESİM SANATI 1
16
İKONOGRAFLAR
Papa, ‘yazılar okuma yazma bilenler için ne ise, resimler de okuma yazma
bilmeyenler için aynı şeydir” demiştir.
Resim 12
İsa’nın eş, ekmek ve iki balıkla, beş bin kişinin karnını doyurduğunu anlatan
bir İncil öyküsünü imgeleştirmektedir.
Hellen sanatından oldukça farklı olan bu resim, bir mozayiktir. Yani, canlı ve
yoğun renkli taş ve cam parçaları ile yapılmış ve kaplandıkları kiliselerin içine
ağırbaşlı bir ihtişam vermiştir.
İsa yine bilinen sakallı imgesi ile değil, ilk Hıristiyanların hayalinde yaşayan
uzun saçlı genç İsa’dır.
Üstünde mor bir cüppe var. Kollarını iki yana açmış, mucizenin gerçekleşmesi
için ona ekmek ve balıkları sunan her iki yanındaki havariyi takdis etmektedir.
Bu tür bir resim, Yunan sanatının gururu olan ve Roma çağına dek ısrarla
süren hareket ve ifade ustalığından hiçbir iz taşımaz.
Ama yine de sanatçı, Yunan sanatını çok iyi biliyor olmalıdır ve resim bu
sanatın etkilerini taşımaktadır:
Çünkü sanatçı, tıpkı Yunan eserlerinde olduğu gibi, bir pelerinin vücudun
eklemlerini de görünür kalabilecek şekilde, nasıl vücudu sarabileceğinin
farkındadır.
Resim Sanatı -1
Ama sanatçılar bu kez, ilkel Mısır sanatının basit yöntemlerini değil, Yunan
resminin gelişmiş yöntemlerini kullanmışlardır.
İKONOKLASTLAR (putkırıcılar)
Dinsel amaçlarla yapılmış tüm imgelere, yani suretlere karşı olanlara verilen
isimdir.
19
Resimlerin canlandığına öylesine inanılır ki, artık 787’de İznik’te toplanan II.
Konsil, ‘aziz resimlerinin mucize gösterebileceklerini ve şifa
sağlayabileceklerini’ onaylar.
Mahkemelerde ikon önünde yemin edilir; vaftiz babası olarak seçilen aziz
resimlerinin önünde dinsel törenler yapılır.
Kült resimler önünde dinsel törenler yapmak yasaklanır ve var olan resimler
de kiliselerden uzaklaştırılır.
Kısa bir süre kesintiye uğrayan resim yasağı 843’e kadar devam eder.
YENİDEN İKONOGRAFLAR
Yani Hıristiyanların Tanrısı, diğer tek tanrılı dinlerde olduğu görünmez değildir.
Bu düşünceye bağlı olarak, resim yasağı 843 yılında bir daha tekrarlamamak
üzere kaldırılmıştır.
Yasağın kalkmasının ardından, kısa bir süre içinde Hıristiyan sanatı doğar.
Çünkü bu yeni gurup için imgeler Papa Gregorius’un savunduğu gibi sadece
yararlı değil, aynı zamanda da kutsaldılar.
İmgelerin kutsal sayılması, resim sanatında iki önemli sonuca yol açmıştır:
1- Bizans Kilisesi, kutsal imgeler yapan ressamdan eski örneklere sıkı sıkıya
bağlı kalmasını ister ve böylece kumaşın kıvrımlanması, yüzler ve jestlerle
ilgili örneklerde Yunan sanatının geliştirdiği ilke ve becerilerin korunması
sağlanmış olur. (Resim 13)
21
RESİM 13
Resim 13
Demek ki, Bizans sanatı, belirli bir katılığa rağmen, doğaya , sonraki
dönemlerin Batı sanatından daha yakın kalmıştır.
Resim 14
1) BUDDHİZM
Budistler için Buda, insanlara kurtuluş yolunu gösteren bir öğretici ve bir
kurtarıcıdır. Yalnız ögütleriyle değil yaşamıyla da insanlara örnek olmuştur.
BUDDHA’NIN ÖĞRETİSİ
MEDİTASYON
Nirvana, yok oluştur. Ancak bu yok oluş, karanlık bir son değil, ölümsüzlüğe
kavuşmak; nefsini yenen insanın yeni bir hayat bulması anlamına gelir.
24
GREKO-BUDDHİST SANAT
RESİM 15
Resim 16
Buda’nın derin bir sükunet ifadesi taşıyan ilk heykelelri de ine Gandhara sınır
bölgesinde yapılmıştır. (Resim 17)
Resim 17: Buda’nın başı, M.S. IV. – V. Yüzyıl dolayları. Afganistan’da (eski
Gandhara), Hadda’da bulunmuştur; çok az boya pigmenti katılmış alçı, yüksekliği
29 cm; Victoria and Albert Museum, Londra.
28
Çin sanatının başlangıcına dair bilgilerimiz çok azdır. Bilinen sadece Çinlilerin
çok eski tarihlerden beri bronz döküm sanatında uzman oldukları ve eski
tapınaklarda kullanılan bazı bronz kapların, M.Ö. birinci bine veya daha da
öncesine ait olduğudur. Ancak Çin’in resim ve heykel sanatına ait bilgilerimiz
bu kadar eskiye uzanmıyor.
İsa’nın doğuşundan hemen önce ve onu izleyen ilk yüzyıllarda Çinliler, biraz
da Mısırlılarınkini andıran cenaze törenleri yapmışlar ve Mısır mahzen –
mezarlarında olduğu gibi o zamanlara ait yaşam ve alışkanlıklarını yansıtan
canlı sahneler bırakmışlardır.
Çinli sanatçılar Mısırlıların yaptığı gibi, katı ve köşeli biçimlerini değil, eğrileri
tercih ediyorlardı.
Çinli bir sanatçı zıplayarak dans eden bir atı betimlemek zorunda kalınca, bir
sürü yuvarlatılmış biçimi birbirine uydurmakla uğraşırdı.
Bazı büyük Çin bölgelerinin de, Papa Gregorius Magnus’un sanat görüşüne
benzer bir görüşte oldukları anlaşılmaktadır: Bunlar da sanatı, geçmişin
büyük erdemlilik örneklerini halka anımsatmak için bir araç olarak
görmüşlerdir.
Resim 19: Karısını azarlayan koca, M.S.400 dolayları. Bir ipek rulo’dan ayrıntı;
olhasılıkla Ku-K’ai-çi’nin bir yapıtının kopyası. British Museum, Londra
Resim 19
Katılıktan eser taşımayan yapıtta, dalgalı çizgilerin yeğlenmesi tüm resme bir
hareket duygusu vermiştir.
Resim 20
Meditasyon, aynı kutsal gerçeği saatlerce düşünüp uzun uzun zihinde tartmak
ve sonunda zihindeki bir fikirde sabitleşip bunu her yönüyle irdelemektir.
Ne İslam sanatı gibi doğadan kaçar ne de Batı Hıristiyan sanatı gibi onunla
sürekli bir savaşıma geçer.
Çinli doğayı sığınılan bir ana kucağı olarak görür ve onunla uyumlu bir denge
kurmaya çalışır.
Bu durumda kendilerini dine adamış Çin’li sanatçılar, belirli bir dersi öğretme
ya da sadece süsleme amacıyla değil, derin düşünme için malzeme sağlama
amacıyla suların, dağların ya da doğanın resimlerini yapmaya başlamışlardır.
İşte, XII. Ve XIII. Yy’ların en üstün manzara resimlerinin ardındaki amaç budur.
(Resim 21)
33
Resim 21: Ma Yüan. Ay ışığında doğa, 1200 dolayları. Asılı rulo; ipek üstüne
mürekkep ve boya. 149.7x78.2
Meditasyon yöntemi ile, ilk önce, ‘çam ağacı nasıl boyanmalı’ , ‘kayalar nasıl
boyanmalı?’ ‘bulutlar nasıl boyanmalı’ gibi teknikleri öğrenirler, bu tekniklere
34
Onlar için teknik anlamda önemli olan şey, fırça ve mürekkep kullanımında
rahat bir ustalığa ulaşmaktır.
Çoğunlukla aynı ipek rulo üstüne hem bir iki dize şiir yazarlar hem de resim
yaparlardı.
Resim 22: Olasılıkla Kao k’o –kung’a ait. Yağmurdan sonra doğa, 1300 dolayları.
Asılı rulo; kağıt üstüne mürekkep, 122x81.1 cm; Ulusal Saray Müzesi, Taipei.
Resim 22
Aynı şekilde resim 23’de de, sanatçının basit bir konuyu nasıl bir sabırla
gözlemlediği ve konuyu işlemesindeki rahatlık ve ustalık gözlenmektedir:
36
Resim 23: Üç balık, 1068-1085 dolayları. Olasılıkla Liu Ts’Ai’ye ait. Bir albüm
yaprağı, ; İpek üstüne ürekkep ve boya; 22.2x 22.8 cm; Philadelphia Museum of Art.
Resim 23
Figürler belirgindir.
Resim 24: Uzak Doğu, Manzara (83,5x167,9 cm). XV.yy Taichung (Formos) Müzesi.
Bu sınırlama, bir yanıyla hayranlık verici bir özellik iken, bir yanıyla da resim
sanatı açısından bazı tehlikeler içermektedir:
Greko – Buddhist sanat, VII – X. yy’lar arasında Orta Asya’da, Uzak Doğu ve
Bizans’ı birbirine bağlayan Kervan yolları üstünde büyük bir kültür gelişmesine
yol açmıştır.
Uygur Türkleri zamanında doruğuna varan Orta Asya sanatı, değişik kültür
çevrelerinin (Çin, Hint, İran) oluşturduğu karma bir sanattır.
Orta Asya kültürlerinden biri olan Uygurlarda resim, en az söz kadar güçlü bir
sanattır.
İran’dan Çin’e kadar yayılan Orta Asya kültür bölgesi, altın ve ipek yolunun
üzerinde olduğu için oldukça zengin bir bölgedir.
39
Dolayısıyla yerleşik olanlarla göçebeler arasında sürekli bir savaş hali vardı.
Siyah Kalem’in resimleri saray sanatından çok, taşra sanatına maledilecek bir
nitelik gösterir.
Siyah Kalem ruloları, yüksek sesle okunan metinler için ‘göstermelik’ olarak
yapılmışlardır.
40
Bu tür metinler, İran, Orta Asya ve Uzak Doğu’da önemli bir geleneğin
parçasıdır.
Resim 25: Atını Otlatan Yörük: Parça Siyah Kalem, Saray Albümü, Topkapı Müzesi
Kitaplığı, Hazine 2153, İstanbul.
42
Resim 26: Atlar.Yörük Kapmı’ndan parça. Siyah Kalem, Saray Albümü, Hazine 2153.
Topkapı Müzesi Kitaplığı, İstanbul.
Resim 27: Siyah Kalem, Dans Eden Şamanlar (25.6x19.6). XV. Yy başı. İstanbul,
Topkapı Müzesi Kitaplığı, Hazine 2153, s.29b.
Resim 27:
Ancak ne kadar değişse de, hareket gibi temel özellikleri aynı kalıyor.
Resim 28: Siyah Kalem, At Kurbanı sahnesinden bir ayrıntı. XV.yy başı. İstanbul,
Topkapı Müzesi Kitaplığı, Hazine 2153, s:43b.
45
Resim 29: Yörükler, Siyah Kalem, Saray Albümü, Topkapı Müzesi Kitaplığı, Hazine
2153, İstanbul.
Resim 30 A: Birbirini bağlayan Devler. Parça Siyah Kalem, Saray Albümü, Hazine 2153,
Topkapı Sarayı Kitaplığı, İstanbul.
Resim 30 B: Büyü Sahnesi. Parça, Siyah Kalem , Saray Albümü, Hazine 2153,
Topkapı Sarayı Kitaplığı, İstanbul.
46
Resim 31: Demondların Dansı. Siyah Kalem Saray Albümü, Hazine, 2153, Topkapı
Sarayı Kitaplığı, İstanbul.
1258 yılında son Abbasi Halifesinin öldürülmesiyle İran’daki İslam devleti sona
ermiş ve İran, Uzak Doğu’dan Urallara kadar uzanan Büyük Moğol
İmparatorluğunun bir parçası olmuştu.
Böylece İslam dünyası, bu dönemde resim dilinin ‘Sözden geri kalmayan bir
ifade gücü olabileceğini farkeder.
MOĞOL ÜSLUBU
– Böylece, çiçek, dağ, su, bulut , ağaç gibi doğa ögeleri, ejderha, kilin,
simurg gibi masal hayvanları İran sanatına girer ve burada
süslemeciliğe dönüşen bir tasvirciliğin gelişmesini sağlar.
Ancak İran’ın eski ulusal destan Şahname, artık eski etkisini sürdüremiyor.
Aynı konuların tekrarlanmasıyla tekrarlandıkça kalıplaşarak, içtenliğini
yitiriyor.
İslam kitap ressamlığı bu minyatürlerle kısa süren bir yükselme dönemi yaşar
ama yaratı güçlerindeki yorgunluk belirtileri de daha XV.yy’ın sonuna
gelmeden kendini hissettirmeye başlar.
Gerçi ilk bakışta göze çarpan bir değişiklik yoktur hatta bir bakıma İslam kitap
ressamlığının XVI. Yy’da klasik dönemine erişmiş olduğu bile söylenebilir.
Resim sanatı şiirin çok daha önce varmış olduğu aşamaya bu dönemde
ulaşıyor ve bu iki sanat dalı arasındaki açık kapanır.
Saray çevresi için hazırlanan yazmaların içi dışı altınla parlar ve bu parıltılı
güzellik tüm dünyaya tanıtılır.
Böylesine kendi içine kapanan bir sanatın konu çerçevesi gittikçe daralır.
XVI. Yy’da günlük hayat sahneleri ile resim sanatındaki konu sınırlılığını
aşmaya çalışan ve resme yenilik getiren son usta Behzad oluyor. Fakat
izinden giden olmadığı için çabaları kişisel kalıyor ve her şey eskisi gibi
sürüp gidiyor.
Saray hayatıyla ilgili göz kamaştırıcı sahneler gittikçe ağır basıyor; taht
resimleri, av sahneleri, türlü oyunlar, şehzade ve sultanların portreleri XVI. Ve
XVII. Yy’ların en sevilen konuları oluyor. Hep aynı konuları resimleyen
sanatçıların çabaları , renk ve biçim oyunu içinde kalan bir el hünerine
dökülüyor. Bunun nedenini, Doğu sanatının gelenekçiliğinde aramak yersiz olur.
49
Büyük ustalar bu geleneklerin içinde kalsalar da, ona yeni bir güç katarak,
geleneğin taşıyıcısı ve sözcüsü olmuşlardır.
İslam dininde de Tanrı aşkındır. O her yerdedir; her şeyi görür, ama insan
gözü onu görmez. Suret alan Tanrılar, düzmece Tanrılardır, putlardır ve
bunlara tapanları Allah bağışlamaz.
İSLAMİYET’TE TASVİR
Aslında Kur’an’da, Tevrat’ta olduğu gibi, resmi yasaklayan bir Ayet yoktur.
Kur’an’da kesinlikle yasaklanmış olan şey, putlardır.
Bu durum, son zamanlarda İslam’da resim yasağı olmadığı şeklinde yeni bir
yoruma yol açmıştır.
Ancak başka bir görüşe göre de, Kur’an ‘Tanrı Sözü’ olduğu için, İslam dini bu
tür yorumlara açık kapı bırakmaz. Şöyle ki:
Gerçi İslam dininin doğduğu ilk yüzyılda bu yasak yürürlüğe girmemiş Emevi
halifeleri, resmi hoşgörüyle karşılamışlardır. Ancak bu hoşgörünün politik bir
nedeni vardı:
İslam düşüncesinin katkısından söz edilebilecek bir resim türü ancak Geç –
Abbasiler döneminde ortaya çıkmıştır.
Fakat bu katkı, Emeviler’de olduğu gibi resim yasağına hoş görü ile değil,
yasağı koruyan ve resme belli sınırlamalar getiren bir uzlaşma içinde mümkün
olmuştur.
ABBASİLER DÖNEMİ
SOYUTLAMA
Bugün bu dönemden kalma felsefe, astronomi, tıp ve tarihle ilgili bir sürü
yazma bulunmaktadır.
Resim 32 A: devedikeni,
53
Resim 32
KELİLE VE DİNME
Hayvan masalları kitabıdır. Bidpai adlı bir bilge Brahman tarafından yazıldığı
söylenen Hint hayvan masallarından derlenmiştir.
Resim 33: Kelile ve Dimne: Ağa Düşen Güvercinler (9x110 mm). XII.yy başı
İstanbul Topkapı Müzesi Kitaplığı, Hazine 363,s:99 b.
56
Resim 34: Suda Aksini Gören Köpek (68x110 mm). Kelile ve Dimne, XIII.yy başı.
İstanbul, Topkapı Müzesi Kitaplığı, Hazine 363, s:32 b.
HARİRİ’NİN MAKAMAT’I
Kitaptaki olaylar ayrı ayrı yerlerde geçtiği için, makamat ressamları, Yakın
Doğu’da ve özellikle Irak’da çeşitli çevrelerin günlük yaşamını halka tanıtma
olanağını buluyorlardı.
Bu resimlerde ‘tasvir’ karagözcünün ‘zillü hayal’ i gibi, iki anlamı olan bir
sembol haline geliyordu: Bir yandan bu yalan dünyanın geçiciliğine, öte
yandan tek kalan varlığın Allah olduğuna işaret ediyor.
SÜSLEME SANATI
Bunun sonucunda, ortaya “arabesk” denilen ve eşsiz bir zarafet eseri olarak
nitelendirilebilecek dantel gibi süslemeler çıkmıştır. (Resim 35)
58
Resim 35: Aslanlı Avlu, Elhamra Sarayı , Granada, İspanya, 1377 dolayları.
(Bir İslam sarayı)
Resim 36: İran Halısı, XVII. Yy (Victoria and Albert Museum, Londra)
Fatih Sultan Mehmet, Rönensans büyükleri gibi İtalya’da yaygın bir geleneğe
uyarak, Gentile Bellini’ye portresini yaptırmıştır.
Bugün nasıl bir Arap ve İran kitap ressamlığından söz ediliyorsa, İslam
düşüncesini yansıtan fakat bazı özellikleri ile onlardan ayrılan bir Osmanlı
kitap ressamlığından da söz edilebilmektedir.
Şahname ve Hamse İran sanatının bu iki temel yapıtı, Osmanlılar için bir
önem taşımaz.
Osmanlılar şiirin anlattığı dünyayı değil, Geç Abbasi dönemi sanatındaki gibi
– günlük hayatı olanca çıplaklığı içinde gösteren – bir dünyayı resmetmeyi
tercih ederler.
62
Fakat Osmanlılar da, diğer Doğu kültürlerinde olduğu gibi, dünyaya dinsel bir
açıdan bakıyorlar ve dünyayı geçiciliği içinde sadece bir görüntü olarak
görüyorlardı.
Osmanlı resim sanatı Yeniçağ’la ilişki kuran, fakat özüyle Ortaçağ’a bağlı
kalan bir sanat niteliği gösterir. Böyle olduğu için de Yeniçağ sanatı
doğrultusunda gelişemez ve XVI. Yüzyıldan sonra İran’da oldugu gibi belli
kalıpların tekrarına dönüşür.