You are on page 1of 41

ACİLDE KULLANILAN İLAÇLAR

ADRENALİN

Tedavide kullanılan adrenalin sentetik olarak yapılır. Adrenalin; sempatik sisteme ait α ve β
adrenerjik reseptörleri güçlü bir şekilde stimüle ederek yaygın etkilere neden olur. Bu etkiler:

Kan basıncı:
Adrenalin güçlü bir vazokonstrüktördür. Diastolik basınca nazaran sistolik kan basıncını daha çok
yükseltir. Kan basıncını yükseltmesi kalpte β1 adrenerjik reseptörlerin stimülasyonu sonucu oluşan pozitif
inotropik ve kronotropik etki ile, özellikle prekapiller damarlarda oluşturduğu vazokonstrüksiyondan ileri
gelir.

Damarlar:
Adrenalin daha ziyade küçük arteriyollere ve prekapiller sfinkterlere etkir. Cilt damarlarında kan
akımını azaltır. Renal kan akımını azaltır. İskelet kası damarlarında kan akımını geçici olarak arttırır. Çok
küçük dozlarda sadece vasküler düz kaslardaki β adrenerjik reseptörleri aktive ederek kan basıncını
düşürebilir.

Düz kaslar:
Adrenalin; gastrointestinal sistem ve genitoüriner sistem düz kaslarını gevşetir.

Solunum:
Adrenalin solunum merkezini stimüle eder. Bronş düz kaslarını gevşeterek bronkodilatatör etki
gösterir.

Metabolik etkileri:
Kanda glukoz ve laktik asit düzeyini yükseltir. İnsulin salınımını inhibe eder, glukon sekresyonunu
arttırır.

Farmakokinetiği:
Subkutan uygulamada emilimi yavaştır. İntramusküler uygulamada daha hızlı emilir. Adrenalin
vücutta hızlı bir şekilde inaktive edilir.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 1
Endikasyonları:
- İlk şoka yanıtsız VF ya da nabızsız VT
- Asistoli
- Nabızsız elektriksel aktivite
- Ciddi semptomatik bradikardi (İV infüzyon şeklinde)
- Anaflaksi

Dozu ve uygulanışı:
Adrenalin parenteral yolla 1/1000 ve 1/10.000’lik steril solüsyonlar şeklinde kullanılır. Subkutan
uygulamada yetişkinlerde 0.2-1 mg dozunda verilir. İV enjeksiyonda 0.25 mg dozda ve iyice dilüe
edildikten sonra yavaş bir şekilde uygulanmalıdır. Eğer periferal enjeksiyonla veriliyorsa, ardından 20 ml
sıvı verilerek santral dolaşıma geçmesi sağlanır. Kardiak arestte 0.5-1 mg dozda İV yolla verilir ve her 3
dakikada bir tekrarlanır. CPR sırasında trakeal yolla verilecekse doz 2-3 mg olmalıdır. İntrakardiyak
uygulama, yalnızca açık kalp masajı sırasında ve diğer yollardan uygulama imkanı olmayan durumlarda
kullanılır. Dirençli bir ventriküler fibrilasyon adrenalinle, elektriksel defibrilasyona daha iyi yanıt veren kaba
ve büyük amplitüdlü ventriküler fibrilasyona çevrilir. Arrest sonrası infüzyon dozu 0.1-1 mcg/kg/dk
başlanır ve ortalama arter basıncı ve/veya kardiyak output’a göre doz giderek arttırılır. Resusitasyonda
istenen primer etkisi, periferik vazokonstriksiyon yoluyla serebral ve koroner kan akımının arttırılmasıdır.
Yan etkiler:
Adrenalin; korku, endişe, huzursuzluk, başağrısı, titreme, halsizlik, başdönmesi, ciltte solukluk,
solunum güçlüğü ve çarpıntı gibi klinik bulgulara neden olabilir. Kan basıncının ani yükselmesine bağlı
subaraknoidal kanama ve hemiplejiler gelişebilir. Adrenalin, myokardın eksitabiletisini arttırır, dolayısıyla
aritmojeniktir. Adrenaline bağlı olarak tehlikeli ventriküler aritmiler özellikle ventriküler fibrilasyon
gelişebilir.

ADRENALİN ampul 0.25 mg/ml


ADRENALİN ampul 0.50 mg/ml
ADRENALİN ampul 1.00 mg/ml

AMİODARON

Amiodaron, sınıf-III antiaritmik ilaçlardandır (adrenerjik nöron blokerleri). Major elektrofizyolojik


etkisi, kalp dokularının aksiyon potansiyeli süresini uzatmaktır. Reentry önlenir. PR ve QT aralığını uzatır ve

www.cuneytyardimci.com Sayfa 2
belirgin U dalgaları oluşturur. QRS’i fazla etkilemez. Hafif alfa bloker ve kalsiyum kanal bloke edici etkisi
nedeniyle vazodilatatör etkilidir. Aynı zamanda betabloker etkisi de vardır. Bu nedenle antianjinal ajan
olarak kullanılabilir.
Yarı ömrü çok uzundur (13-103 gün). Etkin kan konsatrasyonu 1-2 mcg/ml’dir.

Endikasyon:
Öldürücü aritmileri olan hastalarda kullanımı yaygın olarak kabul görmektedir. Hemodinamik
olarak stabil hastalarda ventriküler ve supraventriküler taşikardilerin tedavisinde kullanılabilir. Küçük
dozlarda Wolff-Parkinson White Sendromu ile birlikte olan supraventriküler aritmilerde kullanılır.
Vazodilatasyon etkisi nedeniyle kalp debisini genel olarak etkilemez. Ağır sol ventrikül fonksiyon bozukluğu
(EF<%30) gelişen, öldürücü aritmileri bulununan hastalarda kullanılabilir.

Dozu ve uygulanışı:
Yaşamı tehdit eden aritmilerde 150 mg (1 ampul) amiodaron, 20 ml %5 dekstroz içinde
sulandırılarak, 10 dakikada gidecek şekilde İV infüzyonla verilir. Sonraki 6 saatte 1 mg/dk hızda İV
infüzyona devam edilir. Daha sonraki 18-24 saatte ise 0.5 mg/dk hızda infüzyona devam edilir (900 mg
amidaron, 500 cc %5 dextroz içinde sulandırılarak infüzyonla uygulanabilir). İnfüzyon sırasında tedaviye
rağmen VT ortaya çıktığında 150 mg’lık ek boluslar uygulanabilir. İlaç İV uygulandığında etki birkaç dakika
içinde ortaya çıkmaktadır. KPR’da (VF ya da nabızsız VT’de) 300 mg doz, 20 ml %5 dextroz içinde dilüe
edilerek , bolus tarzda (3 dakikada gidecek şekilde) verilir. Amiodaron, tercihen santral venöz yolla
verilmelidir, ancak geniş bir periferik damar yolundan da verilebilir.
Oral tedavide ise ilk iki hafta 3-4X200 mg tb verilir, daha sonra 4-6 hafta süreyle 2X200 mg
şeklinde tedaviye devam edilir. Doz azaltılarak ilaç kesilir. Oral tedavide terapötik etki 1-4.günlerde
gözlenir ve tedavi kesildikten sonra etki 50 güne kadar devam edebilir.

Yan etkileri:
Kalp dışı organlarda dozla ilişkili olmayan çok çeşitli yan etkiler oluşturabilir. Başlıca yan etkiler:
- Ağır bradikardi, kalp bloğu ve asistoli yapabilir
- Hipotansiyon yapar, kalp yetmezliğini ağırlaştırabilir
- Hipotiroidi, hipertiroidi
- Nadiren hepatit ve hepatosellüler nekroz (siroza ilerleyebilir)
- Işığa duyarlılık, ağızda metalik tat, bulantı, kusma
- Uyku bozukluğu, kas seyirmeleri, parestezi, tremor, ataksi ve baş ağrısı
- Pulmoner infiltrasyon ve alveolit (%1’den az vakada)
Amiodaron paradoksal olarak aritmojeniktir, bununla birlikte diğer antiaritmik ilaçlardan daha
düşük proaritmik insidansa sahiptir. Major yan etkisi bradikardi ve hipotansiyondur. Oral olarak uzun süre

www.cuneytyardimci.com Sayfa 3
kullanımda görülen tiroid fonksiyon anormallikleri, korneal mikrodepozitler, periferik nöropati ve
pulmoner/hepatik infiltratlar akut kullanımda görülmez.

Kontrendikasyonları:
- Oral antikoagulanların etkinliğini arttırır. Digoksin ve kinidin düzeylerini yükseltir. Betabloker (sotalol)
ve kalsiyum kanal blokerleri amiodaronun myokarda olan depressan etkisini arttırır. Bu yüzden
amiodaronun bu ilaçlarla birlikte kullanılması kontrendikedir.
- Sinuzal bradikardi, 1.ve 2.derece AV blok
- Tiroid fonksiyon bozukluğu olanlar
- Gebeler ve emzirenlerde kontrendikedir.

CORDARONE tablet 200 mg (30 tabletlik ambalajlarda)


CORDARONE ampul 150 mg (6X3 ml’lik ambalajlarda)

ATROPİN

Atropin, antimuskarinik ilaçların prototipidir. Tersiyer amin yapısındadır. Gastrointestinal yoldan iyi
absorbe olur ve SSS’ne kolayca geçer. İV, İM, SC, transdermal ve oküler yolla verilebilir. Eliminasyon yarı
ömrü 2-2.5 saat kadardır.

Farmakolojik etkileri:
Santral sinir sistemi: Atropin normal dozlarda (0.5-1 mg) vagusun dorsal çekirdeğini uyarır, buna
bağlı olarak bradikardi ortaya çıkar. Ancak kalp üzerindeki direkt etkisi ile bradikardi maskelenir ve
taşikardi ortaya çıkar. Toksik dozlarda belirgin santral eksitasyon yapar; huzursuzluk, iritabilite,
hallusinasyonlar ve delirium oluşturur. Daha yüksek dozlarda dolaşım kollapsı ve solunum yetmezliği
meydana gelir.
Göz: Midriatik ve skloplejik etkilidir.
Kardiovasküler sistem: Kalpte M2-reseptörlerinin blokajı ile vagal tonüsü azaltırlar ve taşikardi
yaparlar.
Gastrointestinal sistem: Motilite ve sekresyonları azaltırlar.
Solunum sistemi: Solunum sistemindeki bezlerin salgısını azaltırlar ve bronkodilatasyon yaparlar.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 4
Diğer etkiler: Üreter ve mesaneyi gevşetirler. Bazen, özellikle prostat hipertrofisi olan hastalarda
üriner retansiyon yapabilirler. Terlemeyi baskılarlar, bu yüzden özellikle çocuklarda hipertermi (atropin
ateşi) oluştururlar.

Tedavide kullanılmaları:
Kardiovasküler bozukluklar: Atropin, asistol, nabızsız elektriki aktivite ve hemodinamik bozukluğun
olduğu (sistolik kan basıncı <90 mmHg, kalp hızı <40/dk, kalp yetmezliği) sinuzal, atrial veya nodal
bradikardilerin tedavisinde kullanılır. Düşük dozlarda bradikardiyi arttırıcı etkisi nedeniyle, yüksek dozda da
taşikardi oluşturup kalbin oksijen tüketimini arttırarak infarktüs alanını genişletebileceğinden dikkatli
kullanılmalıdır. Artmış vagal tonüsün neden olduğu artioventriküler blok durumlarında (örneğin; dijitale
bağlı 2.derece A-V blok) kullanılır.
Mantar ve antikolinesteraz ilaç zehirlenmeleri: Müskarin içeren bazı mantarlar ve organofosforlu
kolinesteraz inhibitörleri ile oluşan zehirlenmelerde atropin kullanılır.

Doz ve uygulama:
CPR’da başlangıç dozu, İV yolla 0.5-1 mg’dır. Gerekirse, arzulanan etki görülene kadar 5 dakika
aralıklarla doz tekrarlanabilir. Maksimum 3 mg verilebilir. Bir çok hastada 3 mg, tam vagalitik dozdur. 0.5
mg’dan az dozlar santral ve periferal parasempatomimetik etkiye bağlı olarak paradoksal bradikardi
oluşturabilir. Damar yolu olmayan hastalarda 1-2 mg atropin 10 ml steril sıvı içinde sulandırılarak
endotrakeal yolla uygulanabilir.

Yan etkileri ve kontrendikasyonları:


Santral sinir sisteminde; uyuklama, mizaç değişiklikleri, kulak çınlaması, bellek bozuklukları,
amnezi, eksitasyon, delirium ve hallusinasyonlara (antikolinerjik sendrom) neden olur. Gözde; akut
glokom, yakın görme bozukluğu ve fotofobi yapar. Diğer yan etkileri; taşikardi, yüzde kızarma, solunum
ritminde artış, ağız ve larinks kuruluğu, konstipasyon, miksiyon zorluğu ve ateşdir. Atropinle intoksikasyon
durumunda semptomatik tedavi uygulanır. Epileptik nöbetler diazepam ile kontrol edilir. Hipertermi için
soğuk uygulaması yapılır.

Atropin, myokardial iskemi durumunda dikkatli uygulanmalıdır. Koroner arter hastalığı olanlarda
VT ve VF gelişmesine neden olabilir.

ATROPİN ampul 0.25, 0.50 ve 1 mg/ml

www.cuneytyardimci.com Sayfa 5
BİPERİDEN

Biperiden, parkinsonizm tedavisinde kullanılan antikolinerjik etkili ilaçlardan birisidir. Bunlar


SSS’nde göreceli dopamin eksikliği sonucu artan santral kolinerjik işlev fazlalığını azaltarak etkili olurlar.
Antikolinerjik ilaçlar öncelikle tremor ve rijidite üzerine etkilidirler. Bu ilaçlar aynı zamanda nöroleptik
(karbamazepin, haloperidol vs.) kullanmına bağlı iyatrojen parkinsonoid sendrom’un tedavisinde de
kullanılır.
Biperiden oral veya parenteral yolla kullanılabilir. Esas olarak idrar yoluyla atılır. Yarı ömrü kısadır.

Pozoloji:
Biperiden’in parkinson tedavisindeki başlangıç dozu 1 mg’dır. Günlük doz aralığı 2-12 mg’dır.

Yan etkiler:
Konstipasyon, kserostomi, idrar retansiyonu, taşikardi, midriaziz, glokom, delirium, uykusuzluk ve
hallüsinasyonlara neden olabilirler.

Kontrendikasyonlar:
Prostat hipertrofisi, prostat adenomu, glokom, barsak stenozu, demansiyel belirtiler taşıyan
hastalarda ve 70 yaşın üzerindeki (mental konfüzyon ve bellek bozuklukları riski nedeniyle) olgularda
kullanılmamalıdır.

AKİNETON tablet 2 mg
AKİNETON ampul 5 mg/ml

DİAZEPAM

www.cuneytyardimci.com Sayfa 6
Benzodiazepinler, çok lipofilik ajanlardır. Sedatif, hipnotik, anksiyolitik, antikonvülzan, amnestik ve
kas gevşetici aktiviteleri vardır. Amnezi, anterograd niteliktedir ve doza bağımlıdır. Analjezik etkileri yoktur.
Girişim esnasında analjeziklerle birlikte kullanıldıklarında, analjeziklerin dozu azaltılmalıdır. Aksi takdirde
solunum ve dolaşım komplikasyonları ortaya çıkabilir.
Diazepam, suda çözünmez, karaciğerde metabolize olur. Etki başlangıcı hızlıdır ve etki süresi 2-4
saattir. Yarılanma süresi 21-37 saattir. Dolayısıyla sedasyon amacıyla tekrarlı uygulanması ya da infüzyonu
uygun değildir.

Dozu ve kullanımı:
2-10 mg dozda, İV olarak uygulanır. İM kullanımı önerilmemektedir. Küçük dozlarda (2-3 mg) titre
edilerek, yavaş olarak verilebilir. Anksiyoliz için 2.5 mg dozda, İV yolla yavaş olarak verilebilir. Çocuk dozu
0.05-0.2 mg/kg’dır. Akut sedasyon oluşturmada midazolama üstünlüğü yoktur.

Komplikasyonlar:
Diazepam, hipotansiyon ve solunum depresyonuna yol açabilir. Diğer hipnotik ve anksiyolitik
ajanların aksine maksimum etkili dozları ölüme neden olmadığı gibi şiddetli solunum depresyonu da
yapmazlar. Solunum depresyonu ancak bronkopulmoner hastalığı olanlarda görülebilir. Yan etki olarak
özellikle yaşlı hastalarda huzursuzluk, ajitasyon ve ataksiye neden olabilirler.

DİAZEM ampul 10 mg/ 2 ml

DİGOKSİN

Digoksin, liposolubilitesi ve biyoyararlanımı en fazla olan glikoziddir. %95-100 oranında emilir ve


biyoyararlanımı %40-90 arasında değişir. Digoksin, %80 oranında değişmeden böbrekle atılır. Bu nedenle,
böbrek fonksiyon bozukluklarında digoksin eliminasyonu yavaşlar ve yarı ömrü uzar.

Farmakolojik özellikleri:
Digoksin kalbin kontraksiyon gücünü arttırır (pozitif inotropik etki). Bu etki Na-K-ATPaz enziminin
inhibisyonu ile sağlanır. Bu inhibisyon ise glikozidlerin toksisitesinin bir yönü olan aritmilerden sorumludur.
Na-K-ATPaz enziminin inhibisyonu, sodyumun hücre dışına çıkışını ve potasyumun hücre içine girişini
engeller. Pozitif inotropik etkisi dobutaminden düşüktür.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 7
Digoksin kalp atım sayısını azaltır (negatif kronotropik etki). Bu etki sinoatrial nodül üzerinde vagal
tonusun artması sonucu ortaya çıkar ve atropin ile önlenebilir. Kardiyak glikozidler yüksek dozlarda atrium
ve ventrikülde iletim hızını yavaşlatırlar (negatif dromotrop etki). Aynı şekilde AV nodülde refraktör
periyodu da uzatırlar ve blok oluştururlar. Kardiyak glikozidler düşük dozlarda myokardın eksitabilitesini
arttırırlar (pozitif batmotrop etki), yüksek dozlarda ise azaltırlar.
Kardiyak glikozidler bunların dışında periferik damar direncini arttırırlar ve diüretik etki oluştururlar.

EKG etkileri:
Glikozidler tedavi dozlarında kullanıldıklarında EKG’de ST segment depresyonu ve T dalgasında
yassılaşmaya neden olur. QT mesafesi kısalır. AV nodülde iletim yavaşlamasının yansıması olarak PR
mesafesi uzar. QRS kompleksi değişmez.

Dozu ve kullanımı:
Digoksin, konjestif kalp yetmezliği, kardiyojenik şok, atrial fibrilasyon ve atrial flatter tedavisinde
kullanılır. Ancak akut atrial fibrilasyonda etkisi yavaştır. Beta bloker ve amiodaron gibi antiaritmik ajanlara
göre daha az etkilidir. Ortalama günlük doz 0,125-0,50mg’dır.Böbrek fonksiyonları ve kan digoxin düzeyine
göre doz ayarlaması yapılır. Hızlı dijitalizasyon İV yolla veya İV yolla birlikte oral kombinasyonla
sağlanabilir. 0.5 mg digoksin (1 ampul), 50 ml %5 dekstroz ile sulandırılarak, en az 30 dakikada gidecek
şekilde İV infüzyonla verilir. Gerekirse aynı doz bir kere daha tekrarlanır. Şayet hasta yaşlı ve zayıf ise
düşük doz kullanılır. MI sonrası gelişen KKY tedavisinde kullanılmaz.
Yan etkileri:
Dijital glikozidlerin terapötik sınırlarının çok dar olması nedeni ile aşağıda sözü edilecek çeşitli
sistemik etkileri aynı zamanda yan etki olarak da görülebilmektedir.
Sindirim kanalı ile ilgili bulgular %75 oranında görülür. İştahsızlık, bulantı, kusma, karın ağrısı ve
diare yapar. SSS etkileri (%5-40); hallusinasyonlar, oryantasyon bozuklukları, ajitasyon ve konvulsiyonlar
görülebilir. Renkli veya bulanık görme olabilir.

Dijitallerle akut zehirlenme belirtilerini kardiak ve ekstrakardiak olmak üzere iki bölüme ayırabiliriz:
1 – Kardiak toksik etkiler: Dijital zehirlenmelerinde toksik etki doğrudan doğruya myokard üzerinedir.
Membran ATPase’ının inhibe olması, intrasellüler sodyum konsantrasyonunu arttırır ve hücreyi
potasyumdan fakirleştirir. Bunun sonucunda myokard dokusunun uyarılabilirliği artar. Bu yüzden dijital
tedavisi sırasında potasyum kaybettiren diüretiklerin (furasemid, etakrinik asit vs) kullanılması akut
zehirlenmeyi kolaylaştırır.
Dijital zehirlenmesinde aritmiler yaklaşık %30 oranında ortaya çıkan ve tedavi gerektiren önemli
bir bulgudur. Her türlü ritm ve ileti bozukluğu ortaya çıkabilir. Çocuklarda %80 oranında atrial kaynaklı
taşikardiler görülür. Yetişkinlerde en sık ventriküler ekstrasistollere (bigemine, trigemine) rastlanır. Yüksek

www.cuneytyardimci.com Sayfa 8
dozda verilen dijitaller myokarda (+) batmotropik etki sonucu çeşitli ektopik odakların doğmasına neden
olarak ekstrasistoller oluşturmaktadır. Bunu bloklu atrioventriküler taşiaritmiler izler. Atrioventriküler
disasiasyon çok belirgindir. Kısmi ya da tam blok, dijital zehirlenmelerinde karakteristik belirtilerdir. Nabzın
dakikada 60’ın altına düşmesi zehirlenme tanısını düşündürmelidir. Ağır zehirlenmelerde ventriküler
taşikardi ve fibrilasyon sonucu ölüm meydana gelir.

2 – Ekstrakardiak yan etkiler: Bu etkilerin en erken ortaya çıkanları dijestif bozkluklardır. Hastaların
%80’den fazlasında birkaç dakika ile 12 saat arasında iştahsızlık, bulantı, kusma ve anoreksi meydana
gelir. %20 oranında da kusma ile birlikte abdominal ağrılar ve diare görülür.
Nörolojik ve sensorial bozukluklara da (%14) rastanılır. Başlıca nörolojik bulgular uyuşukluk, baş
dönmesi, mental bozukluklar, halüsinasyon, müsküler atoni, nevraljik ağrılar, myalji ve paralizi gibi
belirtilerdir.
Görme bozuklukları; ambliopi, diplopi, fotofobi, görme keskinliğinin azalması, renk ayıramama ve
yeşil renkli görme gibi bulgulardır.
Yoğun dijitalizasyondan sonra alerjik kökenli erüpsiyonlara sık rastlanmaktadır.

Kontrendikasyonları:
Kalp blokları
Ventriküler taşikardi
Kardiyoversiyon
Hipopotasemi
Atrial fibrilasyonlu WPW sendromlu hastalar

Etkileşmeler:
Hiperkalsemi ve hipopotasemi digoksine duyarlılığı arttırır, hipokalsemi ve hiperpotasemi ise
azaltır.

DİGOKSİN tablet 0.25 mg/50 tb


DİGOKSİN ampul 0.50 mg/ 5 ml
DİGOKSİN damla 0.50 mg/ 1 ml

DİLTİAZEM

www.cuneytyardimci.com Sayfa 9
Antiaritmik etkili kalsiyum kanal blokerindendir. Etki mekanizması ve endikasyonları verapamile
başlar. Verapamilden daha zayıf kardiyak etkinlik gösterir. A-V düğümün refraktör periyodunu uzatır ve A-
V iletimini deprese eder. Akut myokart infarktüsü geçirmiş kişilerde uzun süre kullanılmasının
kardiyoprotektif etkinlik gösterdiği ve kardiyovasküler mortaliteyi azalttığı tespit edilmiştir. Ancak infarktüs
sırasında pulmoner konjesyon gelişmiş olan hastalarda mortaliteyi olumsuz etkiler. Bu nedenle pulmoner
konjesyon bulunan infaktüs geçirmiş hastalarda kullanılması kontrendikedir.
Dozu ve kullanılışı:
Supraventriküler taşikardi, atrial fibrilasyon ve atrial flatter tedavisinde 0.25 mg/kg dozda, en az 2-
3 dakikada gidecek şekilde İV yolla verilir. Eğer istenilen hız kontrolü sağlanamaz ise ilk bolustan 15 dakika
sonra 0.35 mg/kg ek doz, 2-5 dakikada gidecek şekilde verilebilir. Hipertansiyon tedavisinde başlangıçta,
90 mg/gün dozda verilir (3X30 mg), alınan cevaba göre günlük doz 360 mg’a kadar arttırılabilir.

Yan etkileri:
En sık görülen yan etkisi ödem, baş ağrısı, baş dönmesi, yorgunluk, flushing, konstipasyon, sinüs
bradikardisi, hipotansiyon ve I.derece A-V bloktur. Karaciğer transaminazlarının plazma düzeyinin
yükseltebilir.
Diltiazem 2-3.derece A-V blok ve hipotansiyonda (sistolik kan basıncı < 90 mmHg) kontrendikedir.
DİLTİZEM ampul 25 mg
DİLTİZEM tablet 30 mg, 60 mg

DOBUTAMİN

Dobutamin β1, β2 ve 1 adrenerjik reseptörleri stimüle eden sentetik bir katekolamindir. Kalbin
frekansını ve kasılma gücünü arttırır ancak kasılma gücüne etkisi daha belirgindir. Kalp hızını %10’dan
fazla arttırabilir. Dopaminden farklı olarak renal yatakta dopaminerjik reseptörleri stimüle etmez, bu
nedenle renal kan akımını arttırmaz. Periferik vasküler dirençte düşmeye neden olur.
Dopamin diğer katekolaminler gibi kısa etkilidir, eliminasyon yarı ömrü 2.5 dakikadır. İV infüzyona
son verilince etkisi kısa zamanda geçer.
Dozu ve uygulanışı:
Başlıca endikasyonları; hipovolemiye bağlı olmayan hipotansiyon ve kardiyojenik şoktur.
Dobutamin oral yolla verildiğinde etkisizdir, sadece İV infüzyon şeklinde kullanılır. Genellikle 2.5-10
mcg/kg/dk dozda infüze edilir, gerektiğinde bu doz 40 mcg/kg/dk’ya çıkartılabilir. Bu dozda kalbin
kontraktilite ve debisini arttırır, kalbin frekansı orta derecede artar, total periferik dirençte belirgin bir

www.cuneytyardimci.com Sayfa 10
değişim gözlenmez. Hipotansiyon gelişmesini önlemek için yavaş yavaş kesilmelidir. Dobutamin,
myokardın oksijen gereksinimini diğer ajanlardan az arttırır ve daha az aritmiye neden olur.
Yan etkileri:
Dopamin gibi dobutaminin de en önemli yan etkisi aritmilerdir. Ancak görülme sıklığı daha azdır.
Atrial fibrilasyonlu hastalarda dikkatli kullanılmalıdır. Dobutaminin daha seyrek görülen yan etkileri
arasında bulantı, baş ağrısı, kalp çarpıntısı, nefes sıklığı ve anjinal ağrı sayılabilir.
Tedavide kullanılışı:
Dobutamin renal yatakta vazodilatasyon oluşturmadığı halde kalp debisini ve buna bağlı olarak
renal kan akımını arttırdığından idrar hacmini ve idrarla atılan sodyum miktarını arttırır. Dobutaminin kalp
atım sayısı, sistolik kan basıncı ve kalbin oksijen tüketimini arttırıcı etkileri diğer katekolaminlere nazaran
çok zayıf olduğundan, kalp yetmezliği durumlarında myokard fonksiyonunu düzeltmede diğerlerine tercih
edilir. Kalpte konraktiliteyi arttırması ve ayrıca sol ventrikül dolma basıncını düşürmesi, yetmezlik bulunan
kalpte koroner kan akımının artması gibi önemli bir etkiye de neden olur. Akut myokard infarktüsü
sırasında gelişen konjestif kalp yetmezliğinin tedavisi için de yararlıdır. İnfarktüs alanını genişletmez ve
digoksinden daha güçlü pozitif inotropik etki oluşturur. Hipovolemiye bağlı olmayan hipotansiyon ve şok
tedavisinde kullanılır. Postresusitasyon peryotta tercih edilen inotropik ajandır.
Diğer pozitif inotropik ajanlar gibi dobutamin de sol ventrikül ejeksiyonunu azaltan organik
daralmalarda, örneğin idiopatik subaortik stenoz durumlarında kontrendikedir.
Dobutamin kuru toz halinde 250 mg ilaç içeren ampuller şeklinde bulunur. Ampul içeriği en az 50
cc %5 dextroz içinde dilüe edildikten sonra ve sadece İV yolla verilir. Bu solüsyon oda sıcaklığında 6 saat,
buzdolabında 48 saat kadar saklanabilir.

DOBUTREX flakon 250 mg (10 cc çözücü içerir)

DOPAMİN

Adrenalin ve noradrenalinin doğal prekürsörüdür. Dopamin, kalpte β1 adrenerjik reseptörleri


stimüle ederek pozitif inotropik etki oluşturur. Sistolik basınç ve pulsasyon basıncını arttırır. Diastolik
basıncı değiştirmez veya hafifçe arttırabilir. Normal dozlarda total periferik damar direncini etkilemez.
Dopamin renal kan akımını ve sonuçta glomeruler filtrasyon hızını ve idrarla sodyum atılmasını
arttırır. Ancak, dopamin özellikle yüksek dozlarda direkt ve indirekt olarak α-adrenerjik reseptörleri stimüle
ederek güçlü sempatomimetik etki gösterir (vazokonstrüksiyon yapar). Bu nedenle dikkatli kullanılmalı ve
özellikle kan basıncı ve böbrek fonksiyonu sürekli olarak kontrol edilmelidir.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 11
Dozu ve uygulanışı:
Dopamin sadece İV yolla kullanılır (SF veya %5Dx içinde dilüe edildikten sonra). Santral venöz
yolla verilmesi uygundur. Düşük dozda kullanılırsa (0.5-2 mcg/kg/dk); dopaminerjik reseptörleri aktive
ederek renal, mezenterik, koroner ve intraserebral damar yataklarında kan akımını arttırır. Total periferik
direnci düşürür ve kalp debisinde belirgin artış yapmaz. Kan basıncını değiştirmez veya hafif düşme yapar.
Özellikle renal kan akımında belirgin artma olur ve glomeruler filtrasyon hızı artar. Diüretik ve natriüretik
etki gösterir.
Dopamin infüzyonu arttırılırsa (2-10 mcg/kg/dk); kalpteki β1 adrenerjik reseptörleri stimüle ederek
myokardın kontraktilitesini, atış hacmini ve kalp debisini arttırır. Bu dozlarda genellikle myokardın oksijen
tüketimini arttırmaz. İnfüzyon hızı 10 mcg/kg/dk sınırının üstüne çıkarsa α-adrenerjik reseptörleri stimüle
ederek yukarıda sayılanlar (renal, mezenterik, koroner ve intraserebral) dışında kalan damar yataklarında
vazokonstrüksiyon yapar. Yüksek dozlarda myokardial oksijen gereksinimini arttırır, iskemiyi kötüleştirip
aritmilere neden olabilir. Özellikle çizgili kasların damar yatakları bu ilacın vazokonstrüktör etkisine
duyarlıdır.
Dopaminin en önemli kullanılış yeri şok tedavisidir. Hipovolemik durumlarda dopamin
uygulanmadan önce hipovoleminin uygun bir sıvı ile giderilmesi gerekir. Dopaminin infüzyon hızı
başlangıçta 5 mcg/kg/dk olacak şekilde ayarlanır, daha sonra yeterli derece doku perfüzyonuna olanak
veren bir düzeye çıkartılır. İnfüzyon sırasında doku perfüzyonunun göstergesi olarak, idrar akımı, cildin
rengi, kan basıncı, nabız ve arteryel kan gazı düzeyleri izlenir.

Yan etkileri:
En önemlisi kalpte oluşturduğu taşiaritmilerdir. Uzun süren dopamin infüzyonu ekstremitelerde
gangren oluşturabilir. Dopamin solüsyonunun infüzyon yerinden doku içine kaçması cilt nekrozuna neden
olabilir. İnfüzyon sırasında hipotansiyon ortaya çıkabilir, bu durum infüzyon hızını arttırmak suretiyle
düzeltilebilir. Bazen de hipertansiyon oluşabilir. İnfüzyonun birden kesilmesi hipotansiyon oluşturur, bu
nedenle infüzyon hızını giderek azaltmak suretiyle ilacın kesilmesi gerekir. Yüksek dozda uygulanan
dopamin infüzyonu ayrıca bulantı, kusma, baş ağrısı, dispne anjinal ağrıya neden olabilir.

DOPMİN ampul 200 mg/5ml


GİLUDOP ampul 50 mg/5ml
GİLUDOP ampul 200 mg/10ml

ETOMİDAT

www.cuneytyardimci.com Sayfa 12
Bir imidazol türevidir. Barbituratların yaptığına eşit olarak sedasyon, anksiyolizis ve amnezi yapar.
Farmakolojik etkileri tiopentale benzer. Saniyeler içinde hipnoz oluşturur.

Doz ve kullanılışı:
0.1-0.3 mg/kg dozda, İV yolla yavaş şekilde verilmelidir. Etki yaklaşık 20 saniyede başlar ve 2-3
dakika sürer. Etomidatın analjezik etkisi yoktur, bu nedenle güçlü analjeziklerle birlikte (örn; morfin,
fentanil) kısa süreli girişimlerde genel anestezik olarak kullanılabilir. Kafa içi basıncı düşürücü etkisi vardır.
Bu nedenle intrakranial kitle ya da kafa travmalı hastalarda kullanılabilir. Etomidatın başlıca kullanım yeri,
hemodinamisi bozuk olan ya da ciddi koroner arter hastalığı hikayesi olan hastalarda kısa süren ağrılı
girişimlerdir (örneğin, kardiyoversiyon).

Yan etkileri:
İnjeksiyonu ağrılıdır, özellikle küçük venlere injeksiyonu sırasında hastaların yaklaşık yarısında ağrı
bildirilmiştir. Yüksek oranda myoklonik kasılmalara neden olur. Ayrıca etomidatla öksürük, hıçkırık ve post-
operatif bulantı-kusma görülür. Etomidatın hemodinamik yan etkileri anlamlı derecede azdır. Solunum ve
kardiyak depresyon yapıcı etkisi çok düşüktür. Rezidüel sedasyon olabilir. Çocuklarda kullanılması
önerilmemektedir. Alkol ve ilaç zehirlenmelerinde kontrendikedir . Bir diğer yan etkisi, tek dozda bile
görülebilen surrenal baskılanmasıdır.

HYPNOMİDATE ampul 20 mg/10 ml

FENİTOİN

Fenitoin tonik-klonik ve parsiyel nöbetlerin tedavisinde etkili olan ve özellikle yetişkinlerin


tedavisinde ilk tercih olan antiepileptik ilaçtır. Status epileptikusun tedavisinde de oldukça etkilidir. Nöron
membranlarını inhibe ederek depolarizasyonu engeller. Post-sinaptik membranda inhibitör iyonların (klorür
ve potasyum) akımını arttırır, eksitatör iyonların (sodyum ve kalsiyum) akımını azaltır ve Na-K bağımlı
sodyum pompasını inhibe eder. Fenitoin sinaptik eksitasyonu azaltırken, sinaptik inhibisyonu
arttırmaktadır. Anormal uyarıların beyinde yayılmasını engeller.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 13
Fenitoinin ayrıca sınırlı bir antiaritmik özelliği vardır. Ektopik aktiviteyi bastırır. Myokard üzerine
olan etkileri lidokaine benzer. Dijital zehirlenmesine bağlı ventriküler aritmilerin tedavisinde kullanılabilir.
Fenitoin ayrıva dijital zehirlenmesinde ortaya çıkan sempatik hiperaktiviteyi de baskılar.

Yan etkileri:
Tedavinin başlamasından 3-4 ay sonra hipertrofik jinjivit görülür, iyi bir diş hijyeni ile bu etki
önlenebilir. Deride pigmentasyon ve hipertrikoz meydana gelebilir. Hamilelik boyunca kullanılmasından
sakınılmalıdır. Diğer yan etkiler; anemi, nötropeni, hiperlenfositoz, hiperlökositoz, aplazi, hiperglisemi ve
hipokalsemi gibi etkilerdir.
İntoksikasyon belirtileri; başlangıçta basit bir nistagmus, diplopi, görme bozukluğu ve konuşma
zorluğu görülür. daha ileri devrelerde serebellum atrofisi sonucu ataksi ve ekstrapiramidal belirtiler
şekillenebilir.

Fenitoin, üç defa uygulanan diazepam tedavisine yanıt vermeyen status epileptikus tedavisinde
15-18 mg/kg dozda İV infüzyon yoluyla kullanılır. Dakikalık infüzyon 50 mg’ı aşmamalıdır.

PHENİTOİN ampul 250 mg/5ml

FENOBARBİTAL

Fenobarbital, tonik-klonik konvülziyonlar, status epileptikus ve eklampsinin uzun dönem


tedavisinde kullanılmaktadır. Tekrarlayan febril konvülziyonları olan çocukların tedavisinde ilk tercih edilen
ilaçtır. Ancak çocuklarda kognitif fonksiyonları bozabileceği için dikkatli kullanılmalıdır. Fenobarbitalin
SSS’ni nonspesifik olarak deprese etmesinin yanısıra spesifik antikonvülzan aktivitesi de vardır. SSS’nde
retiküler aktive edici sistemi inhibe ederek polisinaptik uyarı iletimini inhibe eder. Fenobarbital ayrıca
solunum depresyonu ve enzim indüksiyonuna neden olabilir.
Status epileptikus tedavisinde 10-15 mg/kg dozda İV infüzyon yoluyla kullanılır. Gerekirse İM
olarak da kullanılabilir.

Yan etkileri:
SSS’nde uyku hali, konsantrasyon güçlüğü, mental ve fiziksel yavaşlamaya neden olur. Bağımlılı
görülebilir. Yoksunluk semptomları çok ağırdır ve bazen ölümle sonuçlanabilir. Tedavinin aniden kesilmesi
tremor, anksiyete, güçsüzlük, konvülziyon, delirium ve kimi zaman da kardiak areste neden olur.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 14
LUMİNAL ampul 200 mg/ml

FENTANİL

Morfine göre 75-125 kat daha potent, sentetik bir opioiddir. Daha derin sedasyon yapabilir fakat,
intrinsik anksiyolitik ya da amnestik özellikleri yoktur. Solunum depresyonu yapıcı etkisi meperidinden
daha kısadır. Tek dozluk İV uygulamadan sonra 30 saniyeden daha kısa sürede etki başlar, 2-3 dakikada
zirve etki oluşur. Etki süresi 20-40 dakikadır.

Dozu ve kullanımı:
Dozu 1-5 mcg/kg’dır. Çok yavaş (60 sn) verilmelidir. Çocuklarda da aynı dozda kullanılır. Hasta
solunum depresyonu yönünden yakından izlenmelidir. Ciddi alkol intoksikasyonu ve hipovolemi olmayan
hastalarda fentanil, ideal bir ajandır.

Komplikasyonlar:
Özellikle burunda ve yüzde kaşıntıya neden olabilir. Daha az sıklıkta bulantı, kusma, hipotansiyon
ve diğer kardiyovasküler değişiklikler ortaya çıkabilir. Fentanil, histamin serbestleşmesi yapmaz, bu özelliği
pulmoner bronkospazmı olan hastalar için önemli bir avantajdır. Yenidoğanda, AV nodda refrakter peryod
uzamasına ve santral vagal nükleus stimulasyonuna sekonder olarak bradikardi yapabilir. Yüksek dozlarda
(>5 mcg/kg) nadir görülen bir yan etki, göğüs duvarı rijiditesidir. Bu yan etki nalokson ile düzelmeyebilir
ve ventilasyon desteği gerekebilir. Bazen de farmakolojik paralizi gerekebilir.

FENTANİL ampul, flakon 0.05 mg/ml

FLUMAZENİL

Benzodiazepinlerin kompetitif antagonistidir. Barbituratlar ve etanol gibi diğer sedatif hipnotiklerin


etkilerini antagonize edemezler.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 15
Dozu ve kullanılışı:
İstenen etki oluşuncaya kadar 1-2 dakikada bir 0.1-0.2 mg dozlarda, İV olarak verilir. Yarılanma
süresi 45-100 dakikadır. Uzun etki süreli bir benzodiazepin alınmışsa, tekrar sedasyon oluşabilir.
Benzodiazepin bağımlısı hastalarda dikkatle kullanılmalıdır.
Flumazenil, benzodiazepinlere bağlı solunum depresyonu ve hemodinamik instabilite gibi
komplikasyonlarda kullanılır. Benzodiazepinlere bağlı komplikasyon gelişmeyen hastaları sedasyondan
çıkarmak için kullanılmamalıdır.

ANEXATE ampul 0.5 mg


ANEXATE ampul 1 mg

FUROSEMİD

Furosemid, henle kulbunun çıkan koluna etki ederek NaCl’ün geri emilimini inhiabe eden çabuk
etkili ve güçlü bir diüretik ajandır. Ayrıca renal damarlardaki vazodilatatör etkileri nedeniyle de renal kan
akımını ve glomeruler filtrasyon hızını arttırırlar. Furesemid, Na ve Cl’den başka K, Ca ve Mg atılımını da
arttırır. İV verildiğinde venöz kapasitansı arttırarak natriüretik etki olmaksızın pulmoner ödemde yararlı
olur. Furosemid hipovolemiye ve vazodilatatör etkileri nedeniyle de hipotansiyona neden olur.
Özetle furosemidin etkileri; hipovolemi, hipotansiyon, dehidratasyon, sodyum, potasyum, klorur ve
magnezyum atılımında artış ve hipokloremik alkalozdur.

Farmakokinetik:
Oral yolla alındığında emilimi iyidir. İlaç alındıktan 30 dakika sonra etki görülmeye başlar ve etki 6-
8 saat sürer. İV verilişte ise etki 5 dakikada ortaya çıkar ve 2-3 saat sürer. Atılımı %50 oranında renal
tubuluslardan, %15 feçes yoluyla (renal yetmezlikte bu oran %65’e yükselir) olur. Diğer kısmı karaciğerde
inaktive olur.

Yan etkileri:
Ekstrasellüler sıvı ve elektrolit kaybı özellikle çocuk ve yaşlılarda önem taşır. Hipotansiyon,
hipopotasemi, hipomagnezemi, metabolik alkaloz ve hiperürisemi yapabilir. Karbonhidratlara toleransı

www.cuneytyardimci.com Sayfa 16
bozar. Diğer yan etkileri; bulantı, kusma, diare, işitme bozukluğu, alerjik reaksiyonlar, lökopeni ve baş
dönmesidir.

Başlıca kullanıldıkları yerler:


- Akut ve kronik böbrek yetmezliğinin tedavisi
- Ödem tedavisi (kardiak, hepatik ve renal kaynaklı)
- Hipertansiyon
- İlaç zehirlenmeleri (zorlu diürez amacıyla)
- Karaciğer sirozuna bağlı asit ve ödem
- Hiperkalsemi tedavisi

Kontrendikasyonları:
- Sülfonamidlere duyarlı kişiler
- Anuri
- Karaciğer koma ve prekoması
- Hipovelemi

Dozaj:
Hipotansif ajanlar furosemidin hipotansif etkilerini artıtırırlar. NSAİ ilaçlar ise furosemidin etkilerini
azaltırlar.
Erişkin oral dozu günlük 20-80 mg, parenteral 20-40 mg’dır. Çocuk dozu ise günlük oral 2 mg/kg,
parenteral ise 1 mg/kg’dır. Gerekirse bu doz günde maksimum 6 mg/kg’a kadar çıkarılabilir. Acil
durumlarda 40 mg İV ya da İM yolla uygulanır, gerekirse bu doz tekrarlanır. Hastanın vereceği yanıta
göre 200 mg’a kadar çıkılabilir. Yüksek dozlarda ototoksik etkilidir fakat bu genellikle reversibldir.

LASİX ampul 20 mg
LASİX tablet 40 mg

KALSİYUM

Kalsiyum, myokardial kontraksiyon için hücresel mekanizmada vital rol oynar. Myokard
kontraktilitesini arttırır. Kalsiyum enjeksiyonundan sonra yüksek plazma konsantrasyonu ortaya çıkar ve bu
iskemik myokardı ve serebral iyileşmeyi bozar. Bu nedenle endikasyonu varsa verilmelidir.

Endikasyonları:

www.cuneytyardimci.com Sayfa 17
Kan kalsiyum düzeyinin düşük olduğu durumlarda, hiperkalemi, hipokalsemi ve kalsiyum kanal
blokerlerine bağlı nabızsız elektriksel aktivitede kullanılır.

Dozu ve kullanılışı:
Başlangıçta %10 kalsiyum kloridden 10 ml veya 2-4 mg/kg, İV olarak yavaş infüzyonla verilir.
Gerekirse 10 dakika sonra doz tekrarlanır. Kardiyak arestte hızla verilebilir. Kalsiyum klorid solüsyonunda
yaklaşık olarak kalsiyum glukonatın 2 katı elementer kalsiyum vardır. Sodyum bikarbonatla aynı yerden ve
eş zamanlı olarak verilmemelidir.
Kalsiyum, kalp hızını yavaşlatır ve aritmileri kolaylaştırır.

CALCİUM SANDOZ ampul 10 ml

KETAMİN

Ketaminin başlıca etkileri; analjezi, anestezi, sedasyon, disosiasyon, amnezi ve hipnotik etkidir.
Analjezik etkisi, morfinin yaklaşık iki katı kadardır. Midazolam ile aynı düzeyde amnestik etki yapar.
Ketamin uygulandıktan sonra hasta, trans benzeri bir duruma girer, nistagmus ve donuk ya da dik
bir bakış ortaya çıkar. Hastanın gözü genellikle açıktır, uyanık gibi görünür fakat uyaranlara cevapsız ve
çevreden kopmuş gibidir. Bu durum ketamin için spesifiktir ve disosiasyon olarak adlandırılır.
Disosiasyonda beyin sapı fonksiyonları normaldir, limbik sistemle yüksek kortikal sistemler arasında
elektrofizyolojik bir ayrışma veya kopma ortaya çıkar. İşitsel, görsel ya da ağrılı uyaranlar gibi dış
uyaranlar korteks seviyesinde algılanamaz, çünkü bu elektrofizyolojik bağlantı bloke olmuştur. Hasta
kendini kollarından ve bacaklarından kopmuş gibi hisseder. Hava yolu ve solunum refleksleri korunur.
Kardiyovasküler stabilite korunur. Kalp hızı, kan basıncı ve kardiyak output genellikle anlamlı olarak artar.
Sedasyona ihtiyacı olan hipotansif hastalarda (başka bir kontrendikasyon yoksa) kullanılabilir.
Ketamin hem suda hem de yağda çözünür. Karaciğerde metabolize olur. Eliminasyon yarı ömrü 1-
2 saattir. İV, İM, oral, transmukozal veya rektal olarak verilebilir. Farmakolojik etki uygulama yoluna göre
değişir. Ketamin acil serviste belli bir hasta grubunda tercih edilir (10 yaşın altındaki çocuklarda İM
olarak). Kafa travmalı olgularda ve kafa içi basınç artışı oluşabilecek olgularda kontrendikedir.

Endikasyonları:
Çocuklarda ve yetişkinlerdeki akut fraktür ya da eklem müdahaleleri, yanık ve yara depritmanı ve
pansumanı, büyük laserasyonların onarımı, geniş abse insizyonu ve drenajı ve diğer ağrılı girişimlerde
analjezi sağlamak için kullanılır. Çocuklarda tanı amaçlı işlemlerde hareket kontrolü için ve intra oral

www.cuneytyardimci.com Sayfa 18
laserasyonların tamirinde de kullanılabilir. Bir miktar sempatomimetik etkisi nedeniyle hipotansif ve astımlı
hastalarda tercih edilir.
Dozu ve kullanımı:
Hızlı ve seri entübasyonda 1-2 mg/kg dozda, İV yolla, 30-60 saniyede gidecek şekilde yavaş olarak
verilir. Uygun analjezi ve sedasyonu sürdürmek için gerekirse 5-10 mg’lık ek dozlar uygulanabilir. İM dozu,
2-4 mg/kg’dır. Ketamin, İV olarak verildiğinde yaklaşık 30 saniyede bilinç kaybı ve analjezi oluşturur ve
etkisi tek bir injeksiyondan sonra 10 dakika devam eder. İM injeksiyonu 3-4 dakikada cerrahi anestezi
oluşturur ve bu etki 12-30 dakika devam eder. Çocuklarda İM uygulama tercih edilir ve doz 2-5 mg/kg’dır.
Çocuklarda İV kullanılacaksa önerilen doz, 1-1.5 mg/kg yavaş infüzyondur (30-60 sn). 3 aylık ve daha
küçük çocuklarda kullanılması kontrendikedir.

Komplikasyonları:
Diğer ajanların eşdeğer dozlarıyla karşılaştırıldığında ketamin, kardiyorespiratuar yönden en
güvenli profile sahiptir. Hastanın spontan solunumu ve üst hava yolu tonusu korunur. Yutkunma ve
öksürük gibi koruyucu hava yolu refleksleri korunur, hatta hafifçe şiddetlenebilir. Kas gevşetici etkisi
belirgin değildir.
Ketamin hipersalivasyon ve bronkore yapabilir. Bu yüzden, özellikle üst solunum yolu enfeksiyonu
olanlarda bazen laringospazm ortaya çıkabilir. Hipersalivasyon ve bronkoreyi azaltmak için, ketamin
uygulanmasından yarım saat önce 0.01 mg/kg (maksimum 0.5 mg) atropin verilebilir. Zaman kısıtlı ise
aynı anda da verilebilir. Bazı hekimler hipersalivasyonu, atropinin oluşturacağı taşikardiye tercih etmekte
ve özellikle yetişkinlerde atropin kullanmamaktadırlar. Ketamine bağlı solunum depresyonu nadirdir.
Çocuklarda çok hızlı verildiğinde ve SSS injurisi olanlarda solunum depresyonu görülebilir. Nadiren kusma
görülür. Ketaminin sempatomimetik etkisi vardır. 10 yaşın üzerindeki hastalarda, ilacın etkisinden çıkış
sırasında halusinasyonlar ortaya çıkabilir (bu etki yetişkinlerde %50 oranında, çocuklarda ise %10
oranında görülür). Bu yan etki, ilacın İM ya da yavaş İV uygulanmasıyla, uyanmanın sessiz bir ortamda
yaptırılmasıyla ve en önemlisi birlikte bir benzodiazepin kullanılmasıyla önlenebilir. Benzodiazepinler,
ketaminden sonra uygulanmalıdırlar. Böylece ilaçların kümülatif sedasyon etkisi daha iyi tolere edilir. Aksi
takdirde solunum depresyonu gelişebilir. Ketamin anestezisinden ayılma sırasında bulantı, kusma, baş
dönmesi ve baş ağrısı görülebilir.

Kontrendikasyonlar:
Ketaminin kontrendike olduğu durumlar; kafa travması, kafa içi basıncını arttıran durumlar, 3 aylık
veya daha küçük çocuklar (laringospazm riski yüksektir), hava yolu instabilitesi, trakeal cerrahi veya
stenoz anamnezi, posterior farinksi stimüle edecek girişimler, aktif alt ve üst solunum yolu enfeksiyonu
(laringospazm riski yüksektir), anjina, konjestif kalp yetmezliği ve hipertansiyon gibi kardiyovasküler
sistem hastalıkları, iyi kontrol edilememiş nöbetlerin olduğu hastalar, glokom ve akut glob injurisi, psikoz

www.cuneytyardimci.com Sayfa 19
tablosu veya önceki psikoz hikayesi, porfiri, tiroid hastalıkları, tiroid ilaçları kullanımı ve son 3 saat içinde
tam öğün yemek yemiş olmadır.
KETALAR flakon 50 mg/ml

LİDOKAİN

Sınıf 1B antiaritmik ilaçlardandır. Ventriküler aritmilerin tedavisinde ilk tercih edilen ilaçlardan
biridir. Ventriküler taşikardi ve ventriküler fibrilasyon tedavisinde amiodaron mevcut değilse, hemodinamik
olarak stabil ventriküler taşikardi tedavisinde amiodarona alternatif olarak kullanılır. İskemi ve dijital
toksisitesine bağlı aritmilerde etkilidir. Supraventriküler aritmilerin tedavisinde kullanılmaz (atrial flutterda
kalbin hızını arttırır). Yalnızca parenteral, genelde İV kullanılır.
Lidokain, myokardial kontraktilite, kan basıncı, atrial aritmi, interventriküler ileti ve AV ileti üzerine
genellikle etkisizdir.

Endikasyonları:
Defibrilasyon ve adrenaline yanıtsız VF veya nabızsız VT
VT veya VF sonlandığında Hipokalemi, myokardial iskemi veya belirgin sol ventrikül disfonksiyonu
gibi malign ventriküler aritmiler için risk faktörleri olan hastalar.
Orijini bilinmeyen geniş kompleksli taşikardilarde seçilir.

Dozaj:
Ventriküler taşikardi ya da ventriküler fibrilasyon tedavisinde 1-1.5 mg/kg dozda İV bolus
uygulandıktan sonra 2-4 mg/kg dozda idame tedavisine geçilir. Gerekirse 50 mg’lık ek bolus uygulamalar
yapılabilir. Endotrakeal tüpten uygulanacaksa, doz 2-3 kat arttırılmalıdır.

Yan etkileri:
Terapötik dozlarda yan etkilerin azdır. Yüksek dozlarda daha çok SSS ile ilgili etkiler görülür.
Paresteziler, tremor, bulantı, işitme bozukluğu, dezoryantasyon, ajitasyon ve konvülziyonlar görülebilir.
Hasta sinüs sendromu olan hastalarda sinuzal arest gelişebilir. AV iletim bozukluğu olan hastalarda
3.derece AV blok gelişebilir.

ARİTMAL ampul 100 mg (%2)


ARİTMAL ampul 500 mg (%10)

www.cuneytyardimci.com Sayfa 20
LOKAL ANEZTEZİKLER

Lokal anestezikler (LA) sinir lifleri boyunca impuls iletimini reversibl olarak bloke eden ilaçlardır. Bir
sinir köküne LA uygulanması ile önce ufak çaplı B ve C lifleri bloke olur, daha sonra ufak tipteki A delta
lifleri bloke edilir. Böylece ağrı lifleri ilk önce bloke olur ve bunu diğer duyuların (soğuk, sıcak, dokunma ve
basınç duyusu) kaybı izler, en son ise motor fonksiyon kaybolur. Lokal anesteziklerin eliminasyonlarını
takiben çeşitli duyu modalitelerinin normale dönüşü bloğun tersi sırayı izler, yani önce derin basınç
duyusu, en geç de ağrı duyusu geri döner. Lokal anesteziklerin çoğunun ph’sı 8.0-9.0 arasındadır. Ortamın
ph’sı düştüğünde (infekte ortamda olduğu gibi) lokal anesteziklerin iyonizasyon oranı artar ve hücrelere
diffüzyon için gerekli non-iyonize fraksiyon çok fazla düşer. Bu nedenle infekte dokularda lokal anestezikler
çok daha az etkilidirler. Solüsyonlarına alkali eklenmesi non-iyonize şeklin oranını arttırarak lipid
membranların çevresine ve sinir gövdesine penetrasyonu kolaylaştırıp lokal anestezik etkiyi arttırır.
Lokal anestezikler genellikle blok oluşturmak için sinir liflerinin çevresine injeksiyonla uygulanır.
Trakea gibi damarlardan zengin bölgeye lokal anestezik uygulanırsa, tendon gibi perfüzyonu düşük olan
bölgeye uygulamaya göre çok daha hızlı absorbe edilir ve kan düzeyi çok fazla artar. Adrenalin gibi
vazokonstriktör ajanlar bu bölgelerde rejional kan akımını azaltarak depo yerinde lokal anesteziğin sistemik
absorbsiyonunu azaltırlar. Bu özellikle prokain, lidokain ve mepivakain gibi (prilokain hariç) orta ve kısa
etki süreli ilaçlar için geçerlidir.
Amid bileşiklerinin herbirinin karaciğerdeki metabolizma hızı oldukça değişkenlik gösterir. Prilokain
(en hızlı) > etidokain > lidokain > mepivakain > bupievakain.

Lokal anesteziklerin diğer farmakolojik ve toksik etkileri:


Lokal anesteziklerin topikal uygulaması, periferal sinir uçlarının ve büyük sinir köklerinin yakınına
injeksiyonu veya omuriliği saran epidural veya subaraknoid aralıklara verilmesi vücudun bazı kısımlarında
geçici fakat tam bir analjezi sağlar.
Kısa ve orta etkili lokal anesteziklerin etki süresi ya dozların arttırılması veya adrenalin gibi bir
vazokonstriktör ajanın eklenmesi ile uzatılabilir. Vazokonstriktörler, ilacın injeksiyon bölgesinden sistemik
dağılımını azaltarak bu bölgede daha uzun süre kalmasını sağlar. Böylece kan düzeyi ve toksisite
oluşumunu da azaltırlar. Ancak vazokonstriktörlerin el ve ayak parmağı gibi ekstremiteler ile kulak, burun
ve peniste blok oluşturmak için kullanılmaları uzun süreli iskemi ve gangrene neden olabileceğinden
sakıncalıdır.
Lokal anestezikler uygulama yerinden absorbe edilip kan düzeyleri yeterince yükseldiğinde çeşitli
organ sistemlerini etkilerler. Başlıca sistemik etkilerini santral sinir sisteminde gösterirler. Sentetik ajanlar
sedasyon, görsel ve işitsel bozukluklar, huzursuzluk, sersemlik ve anksiyete oluştururlar. Yüksek

www.cuneytyardimci.com Sayfa 21
konsantrasyonlarda nistagmus, titreme, konvülziyonlar ve SSS depresyonuna bağlı solunum ve kardiyak
depresyon sonucu koma gelişir. Konvülziyonları önlemenin en iyi yolu lokal anestezi için gerekli en ufak
dozun kullanılmasıdır. Ancak yüksek dozların verilmesi gerekiyorsa benzodiazepinlerle premedikasyon
(örneğin; diazepam 0.1-0.2 mg/kg, İV) konvülziyonlara karşı anlamlı bir proflaksi sağlar. Hipoksi,
hiperkapni ve asidoz konvülziyon oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle konvülziyonların tedavisinde
hiperventilasyon önerilir.

Lokal anestezikler aynı zamanda kalbin kontraksiyon gücünü de deprese ederler ve vazodilatasyon
oluştururlar. Bunun sonucunda hipotansiyon gelişebilir. Kardiyovasküler kollaps ve ölüm ancak çok yüksek
dozlardan sonra görülür. Amid yapılı lokal anestezik ajanların çoğu düşük konsantrasyonlarda
vazokonstriktör, yüksek konsantrasyonlarda vazodilatatör etkilidir.

Başlıca lokal anestezikler:

PROKAİN
Sentetik lokal anestezik ajanlardandır. Prokain hidroklorür %1, 2 ve 10’luk epinefrinsiz solüsyon
şeklinde bulunur. Preparat kullanılacağı zaman bir vazokonstriktör ajan eklenebilir. Periferik sinir bloğunda
%0.5-2’lik solüsyonu kullanılır.

LİDOKAİN
En fazla kullanılan lokal anestezik ajandır. Etkisi hızlı başlar. Dokular için iritan değildir ve sistemik
reaksiyonları seyrek görülür. lidokainin en belirgin yan etkisi uyku hali ve sedasyondur. Baş dönmesi
insidansı da oldukça yüksektir. Lidokain, hidroklorür tuzu şeklinde tüm lokal anestezi şekillerinde yaygın
olarak kullanılır. Bazen genel anestezi oluşturmak amacıyla yavaş injeksiyonla verilir. Bazen status
epileptikus’da konvülziyonların denetlenmesinde de kullanılır. Küçük dozlarda konvülziyonları proflaktik
olarak kontrol etmede barbituratlarla sinerjik etkilidir. Lidokain ayrıca ventriküler aritmilerin önlenmesinde
ve tedavisinde de kullanılır. Lidokain’in injeksiyonluk preparatlarının yanısıra krem, pomad, jel, lokal
solüsyon ve aerosol preparatları da bulunur. Ampul ve viyalleri (%0.5-5) adrenalinli veya adrenalinsiz
infiltrasyon, blok ve topikal anestezi için uygundur.

JETOKAİN SİMPLEX ampul 200 mg/10ml lidokain


JETOKAİN ampul 40 mg/2 ml Lidokain + 0.025 mg/2 ml adrenalin

BUPİVAKAİN

www.cuneytyardimci.com Sayfa 22
Bir kinolin türevidir. Lokal anesteziklerin en güçlü, en toksik ve en uzun etkililerinden biridir.
Prokainden yaklaşık 5 kat daha güçlü ve daha toksiktir. İnjeksiyon yoluyla sıklıkla kullanılmaz. Genellikle
spinal anestezi, epidural anestezi, obstetrik anestezi ve uzun süreli sinir bloklarında kullanılır. Sistemik
toksik etkilere neden olabileceğinden İV regional anestezide kullanılmaz. Yanlışlıkla damar içine verilirse
SSS’nde ve kardiyovasküler sistemde ciddi yan etkiler ortaya çıkabilir. SSS reaksiyonları dilde uyuşma,
sersemlik, baş dönmesi, bulanık görme, tremor ve bunları takip eden uyku hali, konvülziyonlar, bilinç kaybı
ve solunum durmasıdır. KVS’deki yan etkileri hipotansiyon ve myokard depresyonu şeklindedir.

MARCAİNE %0.5 enjektabl solüsyon 5 mg/ml


MARCAİNE spinal enjektabl solüsyon

ETİDOKAİN
Lidokainin uzun etkili bir türevidir. İnjeksiyon için epinefrinli veya epinefrinsiz solüsyonları vardır.

MEPİVAKAİN
Amid yapılı bir lokal anesteziktir. Etkisi çok çabuk başlar ve lidokainden daha uzun sürer. Spinal
anestezi, bölgesey sinir bloğu ve infiltrasyon anestezinin tüm tiplerinde kullanılır.

PRİLOKAİN
Amid yapılı bir lokal anesteziktir. Farmakolojik özellikleri lidokaine benzer. Etkinin başlama süresi
ve etki süresi lidokainden uzundur. Lidokain gibi uyku hali oluşturur. Önemli bir toksik etkisi
methemoglobinemidir. Spinal anestezide, bölgesel sinir bloğunda ve infiltrasyon anestezisinin tüm
tiplerinde kullanılır.

CİTANEST flakon 20 mg/20 ml

MAGNEZYUM SÜLFAT

Enerji sistemlerinin fonksiyonunda rol oynar. Özellikle kaslarda enerji üretimini etkileyen birçok
enzim sisteminin önemli bir öğesidir. Hipokalemik hastalar sıklıkla hipomagnezemiktir. Hipomagnezemi,
hipokalemi ile birlikte ise aritmi ve kardiyak areste neden olur.

Endikasyonları:
- Olası hipomagnezemi varlığında şoka dirençli VF
- Olası hipomagnezemi varlığında ventriküler taşiaritmiler

www.cuneytyardimci.com Sayfa 23
- Preeklampsi-eklampsi (nöbetleri kontrol altına almak için)
- Torsades pointes

Dozu ve kullanımı:
Ventriküler fibrilasyonda 1-2 gr veya %50 magnezyum sülfat 2-4 ml, bir iki dakikada gidecek
şekilde İV yolla verilebilir. Gerekirse aynı doz 10-15 dakika sonra tekrarlanabilir. Preeklampsi ve
eklampside başlangıçta 4-6 gr, 10-20 dakikada gidecek şekilde İV yolla verilir, daha sonra 2 mg/saat
gidecek şekilde İV infüzyonla idame tedavisi uygulanır. Magnezyum fazlalığı, kalsiyum blokeri gibi etki
ederek myokardial ve nörolojik fonksiyonları deprese edebilir.

MAGNEZYUM SULFAT ampul %15 (10 ml) – 1.5 gr/ml

MANNİTOL

Altı karbonlu ve altı hidroksil içeren basit bir şekerdir. Vücutta metabolize edilmez ve plazma
proteinlerine bağlanmaz. Verilen dozun büyük bir kısmı plazmadan ekstrasellüler sıvıya pek geçmeksizin,
böbrekten glomerüler filtrasyon yoluyla atılır. Osmotik bir diüretiktir.

Kullanıldığı yerler:
Beyin ödeminde kafa içi basıncını düşürmek için kullanılır. Geçici olarak intraoküler basıncı azaltır.
Akut böbrek yetmezliğinde (oligüri ve anüri tedavisi ve önlenmesinde) ek ilaç olarak kullanılabilir. Diüretik
etkisi nedeniyle intoksikasyonlarda kullanılır. Ayrıca kardiovasküler operasyonlar, antikanser ajanlarla
tedavi ve ağır travmatik yaralanmalar gibi akut böbrek yetmezliğine yol açabilen durumların ve hemolitik
transfüzyon reaksiyonların proflaksisinde kullanılır.

Dozu:
%20 ya da %25’lik solüsyon, İV yolla yavaş olarak uygulanır (5-10 dakikadan kısa olmamak
suretiyle). Mannitolün hızlı verilmesi hemolize neden olabilir. Erişkin dozu 0.25-1 gram/kg’dır.

Yan etkiler:
Mannitol infüzyon veya enjeksiyonundan sonra en sık görülen yan etkiler; bulantı, kusma, baş
ağrısı, baş dönmesi, üşüme, polidipsi, göğüste sıkışma hissi, letarji ve konfüzyondur. Hastada eğer
hipovolemi varsa mannitol vermeden önce düzeltilmelidir.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 24
MEPERİDİN

Sentetik bir opioiddir. Morfinde 10 kat daha az potenttir. Akut ağrı tedavisinde en sık kullanılan
ajanlardan biridir. Analjezik etkisi morfinden çok daha çabuk başlar ve çabuk biter. Zirve etki, İV
verilmesinden 10-20 dakika sonra ortaya çıkar, 2-4 saat içinde tamamen kalkar. Meperidin, %90 oranında
karaciğerde metabolize edilir. Karaciğer hastalıklarında, metabolizması belirgin olarak etkilenir.
Eliminasyon yarı ömrü 3-4.5 saattir. Hafif parasempatolitik etkisi vardır, kalp hızını arttırabilir. Aktif
metaboliti olan normeperidin, böbrek yolu ile atılır. Özellikle böbrek yetmezliğinde serumdaki düzeyi
yükselebilir, buna bağlı olarak konvülziyonlar ortaya çıkabilir.

Dozu ve kullanımı:
Başlangıç dozu 0.5-1 mg/kg, İV yolla yavaş olarak verilmelidir. Gerekirse 5-10 dakika arayla doz
tekrarlanabilir. Total 1-3 mg/kg ile 2-3 saat süren analjezi elde edilir. Morfine benzer bir hemodinamik
profili vardır. Dolayısıyla akut ve uzun süren ağrıda, titre edilebilen bir ajan olarak morfine bir üstünlüğü
yoktur.
Meperidin en çok ağrı giderici olarak kullanılır. Analjezik etkisi çabuk başlayıp çabuk geçtiği için
sistoskopi, gastroskopi veya diğer ağrılı tanı yöntemlerinde kullanılabilir. Obstetride, ağrısız doğum için
kullanılmaktadır.

Yan etki ve komplikasyonlar:


Meperidin, morfine göre, eş etki dozunda aynı şiddette öfori, sedasyon, bulantı, kusma ve
solunum depresyonu yapar. Ayrıca, baş dönmesi, terleme, ağız kuruması ve disfori gibi yan etkileri de
vardır. Direkt myokard depresyonu etkisi vardır. Histamin serbestleştirici etkisi, morfinden daha fazladır.
Dolayısıyla bu ilaç da morfin gibi, hemodinamik yönden stabil olmayan hastalarda tercih edilmez.
Meperidin, MAO inhibitörleriyle birlikte kullanıldığında ölümcül sonuçlanabilecek bir reaksiyona yol açar. Bu
reaksiyon eksitasyon (ajitasyon, rijidite, hiperpreksi, nöbetler ve kusma) şeklinde seyredebileceği gibi
depresyon (solunum depresyonu, hipotansiyon ve koma) şeklinde de ortaya çıkabilir. Meperidin sistemik
verildiği zaman bile korneada anestezi oluşturur. Morfin gibi myozize neden olur. Kaslar üzerinde biraz
spazmojenik aktiviteye sahiptir. Bronşlara etkisi spazmojeniktir. Astmalı hastalarda nöbetlerin gelmesine
neden olabilir.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 25
Meperidin toksik dozda, solunum depresyonu, koma ve ölüme neden olur. Morfinden farklı olarak
bazen tremor ve konvülziyon meydana gelir. Akut intoksikasyonun neden olduğu solunum depresyonunda
morfin antagonistleri kullanılır.

DOLANTİN ampul 100 mg/5 ml

METOPROLOL

Metoprolol, kardiyoselektif beta blokerdir (β1-adrenerjik reseptörleri daha seçici bir şekilde bloke
eder).
Dozu ve kullanımı:
Başlıca endikasyonları hipertansiyon, anjina pektoris, AMI, SVT ve diğer aritmilerdir. Parenteral
formu 5 mg (1 ampul), 2-3 dakikada gidecek şekilde İV yolla yavaş olarak verilmelidir. Gerekirse birkaç
dakika sonra bu doz tekrarlanır. Oral tedavide günde bir kez sabah kahvaltı ile birlikte 50-200 mg kullanılır.

Yan etkileri:
Özellikle astmalı hastalarda zorlu ekspirasyon hacmini azaltırlar. Mormal kişilerde ve diabetik
hastalarda glukoz toleransını bozar. Sık olarak ortaya çıkan yan etkileri yorgunluk, baş ağrısı, baş dönmesi
ve uykusuzluktur.

Kontrendikasyonları:
İleri derece bradikardı (nabız < 45-50/dk), 2.ve 3.derece AV blok, hipotansiyon (sistolik kan
basıncı <100 mmHg) ve ciddi derecedeki kalp yetmezliklerinde kontrendikedir. Metoprolol, verapamil
tipindeki kalsiyum antagonistleriyle kullanılmamalıdır.

BELOC ampul 1mg/ml (5 ml’lik ampul)


BELOC-ZOK tb 50-100 mg

MİDAZOLAM

Benzodiazepinler, çok lipofilik ajanlardır. Uygun dozda kullanıldıklarında anksiyoliziz, sedasyon ve


amnezi yaparlar. Amnezi anterograd niteliktedir ve doza bağımlıdır. Analjezik etkileri yoktur. Girişim

www.cuneytyardimci.com Sayfa 26
esnasında analjeziklerle birlikte kullanıldıklarında, analjeziklerin dozu azaltılmalıdır. Aksi takdirde solunum
ve dolaşım komplikasyonları ortaya çıkabilir.
Midazolam, suda çözünür, karaciğerde metabolize olur. Diazepamdan 2-4 kat daha potenttir. Zirve
etki 2-3 dakikada oluşur (diazepamdan biraz daha hızlı). Etki süresi 60-90 dakikadır. Eliminasyon yarı ömrü
1-4 saattir.

Dozu ve kullanımı:
Hızlı ve seri entübasyonda, 0.1-0.2 mg/kg dozda, İV olarak en az 30 saniyede gidecek şekilde
uygulanır. Gerekirse 3-5 dakikada bir tekrarlanabilir. Total doz 5-7 mg’a kadar çıkılabilir. Yetişkinlerde 1
mg’lık dozlar halinde uygulanabilir. 6 yaşdan küçük çocuklarda 0.05-0.1 mg/kg dozda kullanılır.
En sık kullanıldığı durumlar; tanı amaçlı işlemler, ağrılı girişimlerde opioidlerle birlikte anksiyolitik
ve sedatif ajan olarak, yetişkinlerde ve 10 yaşın üzerindeki çocuklarda ketamin etkisinden çıkış sırasında
gelişen hallusinasyonları önlemek için. Midazolam, serebral kan akımında azalmaya neden olduğu için kafa
içi basınç artışı durumlarında da kullanılabilir.

Komplikasyonlar:
Solunum depresyonu ve hipotansiyona neden olabilir.

DORMİCUM ampul 5 mg/5ml


DORMİCUM ampul 15 mg/3ml
DORMİCUM ampul 50 mg/10ml

MORFİN

Morfin, tüm opioidlerin prototipidir. Sistemik olarak verildiğinde supraspinal 1 reseptörleri üzerine
etki gösterir. Spinal kord analjesini ise 2 reseptörleri üzerinden sağlar. Analjezi, öfori ve sedasyon yapar.
İV verilmesinden 15-30 dakika sonra maksimum analjezik etki ortaya çıkar. Eliminasyon yarı ömrü, sağlıklı
genç erişkinde 2-3 saat, yaşlılarda 4-5 saattir. Morfin, hepatik glukronidasyona uğrar, morfin-3-glukronid
ve morfin-6-glukronid olmak üzere iki metabolit oluşur. Morfin-6-glukronid, morfine göre 4 kat daha
potenttir ve yarılanma süresi morfinin iki katıdır. Morfinin metabolitleri böbreklerden atılır ve böbrek
yetmezliğinde vücutta birikirler.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 27
Endikasyonları:
- Akut myokard infarktüsüne eşlik eden ağrı ve anksiyete tedavisi
- Akut kardiyojenik pulmoner ödemli hastaların tedavisi
- Kırık-çıkık redüksiyonu ve abse drenajı gibi ağrılı girişimler

Dozu ve kullanımı:
Başlangıç dozu 0.08-0.15 mg/kg’dır. Bu doz gerekirse 10-15 dakikada bir tekrarlanabilir. 10 mg
içeren 1 cc’lik ampuller, 9 cc serum fizyolojik ile dilüe edilip ,arzulanan etki görülene dek, İV küçük dozlar
halinde 1-3 mg (dakikada 1 mg gidecek şekilde) yavaş olarak verilebilir. Küçük dozlar halinde sık olarak
verilmesi tek büyük dozun bolus verilmesinden daha güvenlidir. Yetişkinde genellikle toplam 10-20 mg ile,
maksimum 3-4 saatlik analjezi elde edilir. Morfin diğer duyusal modalitelere dokunmadan ağrı hissini
ortadan kaldırır. Analjezik dozunda mental fonksiyonlar bozulmaz. Uzun süreli analjezi gerekiyorsa, morfin
iyi bir ajandır. Etki başlangıcının hızlı olması, kırık ve çıkık redüksiyonu ve abse drenajı gibi girişimler için
morfini tercih edilen ilaç konumuna sokar. Akut sol ventrikül yetmezliğinde analjezi amaçlı kullanılabilir (5-
20 mg, İV veya İM olarak). Ayrıca venöz kapasitansı arttırır ve sistemik vasküler direnci düşürür, pulmoner
konjesyonu geriletir. İntramyokardial duvar gerilimini düşürerek myokrdial oksijen gereksinimini azaltır.
Morfin çok yavaş verilmelidir. Morfin, çocuklarda da yetişkinlerdeki kullanma ilkelerine göre kullanılabilir.

Komplikasyonları:
Morfin, bulantı, kusma, baş dönmesi, mental bulanıklık, konstipasyon, özellikle burun çevresinde
kaşıntı, sedasyon, solunum depresyonu, bilier spazm ve idrar retansiyonuna yol açabilir. İlk enjeksiyonları
hastada disfori, korku ve heyecana neden olur. Morfin ayrıca, histamin serbestleşmesi, periferik venlerdeki
sempatik tonüsün azalması ve medulladaki vagal nükleusun stimulasyonuyla bradikardi gelişmesi gibi
birkaç mekanizmayla hipotansiyona neden olur. Özellikle solunum depresyonu yapacak dozlara çıkılırsa
hipotansiyon gelişir. Bazı hastalarda bu postüral hipotansiyon karakterindedir. Histamin serbestleşmesi,
bronkospazma da yol açabilir. Morfinden önce hastaya biraz İV sıvı takviyesi yaparak ve morfini çok yavaş
vererek hipotansif etki önlenebilir. Morfin, solunumu yavaşlatır ve yüzeyelleştirir. Dakika solunum sayısı
10-12’ye düşer. Toksik düzeylerde Cheyne Stokes tipi solunuma neden olur.
Morfin, sindirim sisteminde bütün sfinkterlerin kasılmasına neden olur. Safra yollarında basıncı
arttırdığı için bazen koliklere neden olabilir. Ayrıca üreter ve mesanede de spazmlara neden olur. Mesane
sfinkterini kasması nedeniyle idrar retansiyonuna neden olabilir.
Opioid kullanımı sonrası solunum sıkıntısı gelişirse, oksijen satürasyonu %95’in üzerinde olacak
şekilde oksijen tedavisi başlanmalıdır. Sözlü ve ağrılı uyaran ile spontan solunum artmazsa, ambu ile
solunum desteklenir ve bir opiat antagonisti uygulanır. Nalokson en sık kullanılan opiat antagonistidir.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 28
Başlangıçta 0.4 mg İV yolla verilir, solunum sayısı normale gelinceye kadar bu doz 2-3 dakikada bir
tekrarlanır. Eğer hastada bir değişiklik olmazsa solunum depresyonunun nedeninin başka olduğu
düşünülmelidir. Morfin intoksikasyonlarında sadece solunumun normal sayıya getirilmesi yeterlidir,
hastanın stupor durumunun veya komanın ortadan kaldırılması için uğraşılmamalıdır. Hastanın solunumu
yakından izlenmeli, solunum yavaşlamaya başlar başlamaz morfin antagonistleri tekrar verilmeye
başlanmalıdır.

MORFİN HCL ampul 10 mg/ml


MORFİN HCL ampul 20 mg/ml

NALOKSAN

Opioidlerin reseptörleri düzeyindeki kompetitif antagonistidir. Opioidlere bağlı solunum


depresyonu ve hemodinamik bozulma meydana geldiğinde kullanılır. Opioide bağlı komplikasyon
gelişmemiş bir girişimden sonra, çabuk derlenme-uyanma sağlamak için kullanılmaz. Opioid titrasyonu
uygun yapılırsa, nadiren naloksan ihtiyacı oluşur.

Doz ve kullanımı:
İstenen etki ortaya çıkana kadar 1-2 dakikada bir, 0.1-0.2 mg’lık küçük dozlar halinde ya da 0.4
mg İV olarak uygulanır. Solunum sayısı normale dönene kadar bu doz 2-3 dakikada tekrar edilir. Gerekli
ise 10 mg’a kadar verilebilir. Morfin intoksikasyonlarında sadece solunumun normal sayıya getirilmesi
yeterlidir, hastanın stupor durumunun veya komanın ortadan kaldırılması için uğraşılmamalıdır. Eğer
hastanın kliniğinde bir değişiklik olmazsa tanının yanlış olabileceği düşünülmelidir. Entübe hastalarda
trakeal yolla da kullanılabilir. Nalokson, parenteral yoldan verildiği zaman etkisi hemen ortaya çıkar ve
yaklaşık 1 saatte sonlanır. Oral kullanıldığı takdirde antagonistik etkisinden yararlanamaz.
Opioid bağımlısı hastalarda naloksan kullanımı, çekilme reaksiyonuna yol açabilir. Uzun etki süreli
opioid kullananlarda ya da opioidi uzun sürede elimine edebilen hastalarda, naloksanın etkisi bittikten
sonra solunum depresyonu gelişebilir. Dolayısıyla, hastalar tekrar tekrar ve sürekli değerlendirilmelidir.

NALOKSON ampul 0.4 mg/ml

POTASYUM

www.cuneytyardimci.com Sayfa 29
Genç ve sağlıklı bir erişkinin total vücut potasyumu yaklaşık 3500 mMol (50 mMol/kg) olup yaşla
birlikte azalır. Total vücut potasyumunun %70-75’i kastadır. K hücre içinin esas katyonudur. % 98’i (120-
150 mEq/lt) hücre içinde bulunur. Plazmada ise %2 oranında bulunur.

Serum potasyum düzeyinin 3.5 mEq/lt’nin altına düşmesine hipopotasemi


(hipokalemi) denmektedir. Cerrahi hastalarda sık karşılaşılan bir problemdir. Orta derecede hipokalemide
serum potasyum seviyesi 2.5 – 3 mEq/lt’dir. Ciddi hipokalemide ise potasyum 2.5 mEq/lt’nin altındadır. 2.0
– 2.5 mEq/lt arasındaki ciddi hipopotasemi kaslarda zayıflığa ve güçsüzlüğe neden olur, intestinal ileus
eğilimi artar. 1.5 – 2 mEq/lt seviyelerinde solunum paralizisi gelişir. Ciddi hipopotasemide (K < 2.5
mEq/lt), rabdomyoliziz, hipotansiyon, ödem, glikoz intoleransı, tetani ve solunum kaslarında paraliziye
varan ciddi semptomlar görülebilir. Ciddi hipopotasemi tedavi edilmez ve derinleşirse, solunum ve yutma
kasları felci oluşur ve asistoli ile hasta kaybedilir.

Potasyum replasmanında verilecek en uygun potasyum tuzu, klorür tuzudur. Hafif hipokalemisi
(2.5-3.5 mEq/lt) ve minimal semptomları olan hastalarda oral replasman tedavisi yeterlidir. 20-40 mEq,
2x1 veya 3x1 olarak verilir. Ancak yaşamı tehdit eden kardiyovasküler ve nöromüsküler belirtiler ciddi
hipopotasemi varsa replasman tedavisinde parenteral yol (İV) kullanılmalıdır.

Potasyum açığı aşağıdaki formülle hesaplanabilir;

Potasyum Açığı (mEq) = (Normal potasyum-Ölçülen potasyum)xVücut ağırlığı( kg) x


0.4

Genel bir kural olarak litresinde 40 – 60 mEq potasyum içeren sıvılar saatte 20 mEq’ı aşmayacak
hızda verilmelidir. Nadir durumlar dışında verilecek günlük miktar 200 mEq’ı geçmemelidir. Potasyum
solüsyonları asla İV puşe yapılmamalıdır, dilue olarak verilmelidir. 10-15 mEq KCl 50 – 100 cc SF içine
konur ve yavaş infüzyon şeklinde verilir (potasyum, glukoz içeren solüsyonlar içinde verilmemelidir). 3-4
saat süreyle, saatte bir tekrarlanır. Potasyum infüzyonu boyunca EKG monitorizasyonu sürekli yapılmalıdır.
3 – 6 saatlik aralıklarla potasyum düzeyi ölçülmelidir. EKG normale dönene kadar potasyum verilmeye
devam edilmelidir. Oligurisi veya anurisi olan hastalara potasyum verilmemelidir , potasyum verilebilmesi
için saatlik idrar miktarının en az 25 cc olması gerekir.

POTASYUM KLORÜR ampul %7.5 (10 mEq)


POTASYUM KLORÜR ampul %22.5 (30 mEq)
KALİNOR efervesan tablet

www.cuneytyardimci.com Sayfa 30
NİTROGLİSERİN

Organik nitratlar antianjinal tedavide ve konjestif kalp yetmezliği tedavisinde yüklenmeyi giderici
ajan olarak önemli bir rol oynarlar. Hem arterlerde hem de venlerde vazodilatasyon yaparak afterload ve
preload’u düşürür. Böylece kalbin iş yükünü ve oksijen tüketimini azaltırlar. Konjestif kalp yetmezliği olan
hastalarda preload’un azalması pulmoner venöz konjesyonda azalmaya ve dispnenin giderilmesine
yardımcı olur. Nitratlar myokardın oksijen tüketimini birkaç yolla düzeltirler:
- Koroner vazospazmı inhibe ederler
- Koroner darlıkları dilate ederler
- Myokarddaki kollateral akımı arttırırlar
- Koroner akımın dağılımını düzenlerler
- Trombosit agregasyonunu inhibe ederler.

Yan etkileri:
Vazodilatatör etkileri sonucu kan basıncını düşürürler (postural hipotansiyon), buna bağlı olarak
refleks taşikardi ortaya çıkar ve senkop gelişebilir. En sık görülen yan etkisi meningeal damarlarda
vazodilatasyon sonucu ortaya çıkan zonklayıcı tipte baş ağrısıdır.

Kullanımı:
Karaciğerden ilk geçişte inaktive edilmeleri nedeniyle oral yolla kullanıldığında biyoyararlanımı
düşüktür. Bunun dışında sublingual, transdermal ve İV yolla kullanılırlar. Koroner arter hastalığı ya da KKY
tedavisinde İV yolla 0.2-4 mcg/kg/dk dozda kullanlırlar.
Nitrogliserinin parenteral formu dışında sublingual tablet, merhem ve ayrıca flaster şekli
(transdermal terapötik sistem = TTS) bulunmaktadır.

PERLİNGANİT ampul 10 mg/10ml

NÖROLEPTİKLER (ANTİPSİKOTİKLER)
(Klorpromazin, Haloperidol)

www.cuneytyardimci.com Sayfa 31
Klorpromazin, fenotiazin grubu nöroleptik ajandır. Sedatif etkisi vardır ve otonomik yan etkiler
(hipotansiyon) oluşturur. Haloperidol ise bütirofenon türevi nöroleptik ilaçlardandır. Özellikle
halusinasyonlar ve deliriumları hızlı bir şekilde ortadan kaldıran güçlü bir nöroleptik ajandır.

Terapötik etkileri:
Antiemetik ve sedatif etkileri mevcuttur. Prodüktif belirtiler olarak adlandırılan halüsinasyon,
delirium ve illüzyon gibi belirtileri önleyici etki (antipsikotik etki) en çok yararlanılan etkileridir.
Nöroleptikler, özellikle şizofrenlerde dış ve iç uyaranlara karşı var olan aşırı duyarlılığı ortadan kaldırarak
bunlara kayıtsız kalmalarında ve ortama alışmalarında etkili olurlar. Böylece hastaların özellikle sağlık
personeli ve çevresi ile iyi ilişkiler içinde bulunmasına yardımcı olarak tedavinin daha kolay ve düzenli bir
şekilde sürdürülmesini sağlarlar.

Farmakokinetik özellikleri:
Nöroleptiklerin emilimi yavaş olup hiçbir zaman tam değildir. Genel olarak sıvı şekilleri katı
şekillerinden daha kolay emilir. Tümü plasenta ve kan beyin bariyerini kolaylıkla aşarlar. Genellikle ana
madde ve metabolitlerinin atılımları çok yavaş ve uzun sürelidir.

Etki mekanizması:
Mental hastalıkların bir bölümünü oluşturan psikozlar ve bunun özel bir türü olan şizofrenide
görülen bozuklukların primer olarak beynin dopaminerjik yolaklarının ve özellikle mezokortikal –
mezolimbik yolağın etkinlik bozukluklarına bağlı olduğu düşünülür.
Dopaminerjik reseptörler 4 alt tipe ayrılır. Postsinaptik D1 ve D2 reseptörlerinin blokajı
dopaminerjik iletimi inhibe ederek antiprodüktif (halüsinasyon, illüzyon ve deliriumun ortada kaldırılması)
ve antipsikotik etki gösterir. Dopaminerjik sistem dışında nöroleptiklerin bazıları postsinaptik alfa
noradrenerjik reseptörleri bloke ederek SSS’nde sedatif etki, periferde ise ortostatik hipotansiyon, refleks
taşikardi ve ejakülasyon inhibisyonu şeklinde etkiler oluşturur.

Endikasyonlar:
Psikiyatride nöroleptikler her türlü psikotik bozuklukta etkili olur. Akut psikozlar içinde konfüzyon,
manik nöbet, delirium ve hallüsinasyonlu psikozlar nöroleptiklerin en çok kullanıldığı endikasyonlardır.
Kronik psikozlar olarak değişik şizofreni şekilleri, deliriumlar ve atipik psikozlar nöroleptiklerden
yararlanırlar.
Bazı uyku bozukluklukları, ajite depresyonlar ve obsesyonel nevrozlarda sedatif nöroleptikler
(klorpromazin) yararlı olabilir. Psikiyatri dışında nörolojik bozukluklardan koreik hareketler, tikler, değişik
kökenli kusmalar (gebelik kusması hariç), hıçkırık, bazı kronik ağrılar ve hipoprolaktinemi ile seyreden
endokrinolojik bozukluklarda da nöroleptikler kullanılır.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 32
Pozoloji:
Terapötik indeksi geniş olan bu ilaçların önerilen doz sınırları da çok geniştir. Bu arada
nöroleptiklerin birinin diğerine üstünlüğü kanıtlanamadığı için birine yanıt vermeyen hastanın diğerine
yanıt verebileceği gözönünde bulundurularak ilaç değişikliği yapılabileceği bilinmelidir.
Klorpromazin’in minimal etkin dozu 50 mg/dır. Günlük doz genişliği 50-100 mg/dır. Haloperidol’ün
ise minimal etkin dozu 1 mg, günlük doz genişliği ise 2-100 mg’dır.

Yan etkileri:
- Psikomotor kayıtsızlık sendromu
- Uyuşukluk: Gündüz uyuşukluğu rahatsız edici olabilir. Bu yan etki günlük dozun önemli bir bölümünü
akşam saatlerine kaydırmak suretiyle azaltılabilir.
- Uykusuzluk
- Anksiyete, depresyon
- Konfüzyon
- Minor nöroleptik sendrom: Asteni, somnalans, çarpıntı, ağız kuruluğu, akomodasyon bozukluğu ve
ortostatik hipotansiyon ile karakterizedir.
- Erken ve akut diskinezi ve distoni: Seçici bir şekilde ağız ve yüz bölgesini tutan anormal ve istem dışı
hareketler ile kendini gösteren diskineziler trismus veya gözleri de içine alarak okülojir kriz şeklinde
oluşabilir. Distoniler daha çok spazmodik tortikollis, seyrek olarak opustotonüs şeklinde görülebilir. Bu
belirtiler sentetik santral etkili antiparkinsoniyen ilaçlardan yararlanırlar.
- Akinezi ve hipokinezi: Daha çok tedavinin başlangıcında oluşan bu yan etkiler antiparkinsoniyen ilaçlar
ile düzelir.
- Akatizi: Bu yan etkiler düşük dozlarda beta blokerler ile (propranolol) daha kolay denetim altına
alınabilir.
- Parkinsonoid sendrom: Akinezi, rijidite, tremor ve hipersalivasyon gibi belirtilerle parkinson tablosunu
andıran bu ekstrapiramidal belirtiler nöroleptik dozunun azaltılması veya santral antikolinerjiklerin
kullanılmasından yarar görürler.
- Tardif diskinezi
- Antikolinerjik yan etkiler: Hipertermi, anksiyete, konfüzyon, ajitasyon, ağız kuruluğu, konstipasyon,
midriaziz, akomodasyon bozuklukları, idrar retansiyonu ve glokoma eğilim ile karakterizedir.
- Kilo alma
- Hiperprolaktinemi sonucu amenore, galaktore, jinekomasti, seksüel işlev bozuklukları (örneğin;
impotans, ejakülasyon bozuklukları, lipido azalması) yanında priapizm de görülebilir.
- Nöroleptikler gebelerde plasenta engelini aşarak yeni doğanda prematurelik, hipotrofi ve kardiyo-
respiratuar bozukluklar yapabilmektedir.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 33
- Malign nöroleptik sendrom: Çok seyrek görülen bu tablo başlangıçta kendisini lökositoz ve yüksek
ateş ile göstererek bir enfeksiyonu düşündürür. Bunlara kas rijiditesi (yüksek kreatinin fosfokinaz
enzim düzeyi), kan basıncı ve nabız düzensizlikleri ve bilinç bulanıklığı eklenir. Tedavide ilacın
kesilmesiyle birlikte reanimasyon önlemleri ve bromokriptin ile birlikte dantrolen uygulanması önerilir.

Kontrendikasyonlar:
Mutlak kontrendikasyonlar olmamakla beraber uygulamada dikkat edilmesi gereken durum ve
hastalıklar bulunur. Parkinson hastalığı, multipl skleroz, piramidal sendrom ve yeni geçirilmiş hemipleji gibi
akut ve subakut nörolojik hastalıklar geleneksel kontrendikasyonlardır. Epilepsi mutlak bir kontrendikasyon
oluşturmaz. Ancak sedatif etkinliği olan nöroleptiklerin (klorpromazin) konvülzif eşiği daha fazla
düşürdüklerinin bilinmesi gerekir. Toksik komalarda ve özellikle alkol, barbiturat ve hatta sedatif hipnotik
ilaçlar ile oluşan zehirlenmelerde kullanılmamalıdır.
Kardiyovasküler hastalıklarda, yaşlı ve/veya aterosklerozlularda, tromboembolik geçmişi olanlarda
olası hipotansiyon yapıcı etkileri nedeniyle adrenolitik etkisi belirgin olan nöroleptiklerin (klorpromazin)
dikkatli kullanılması gerekir. Hemen tüp nöroleptiklerin EKG üzerinde oluşturdukları değişiklikler
kullanımları sırasında hastaların klinik ve elektrofizyolojik takibini gerektirir.

Yüksek doz:
Genellikle nöroleptiklerin özkıyım intihar amacıyla alınması sonucu oluşur. Ciddi zehirlenmelerde
hipertermi, solunum bozuklukları, hipotansiyon ve kardiyovasküler kollaps belirtilerine rastlanır.
Tedavisi tamamen semptomatiktir. Genelde uygun tedaviyle herhangi bir sekel bırakmadan
düzelebilir.

Korpromazin:
LARGACTİL ampul 25 mg/5 ml
LARGACTİL tablet 100 mg

Haloperidol:
NORODOL damla 2 mg/ml
NORODOL ampul 5 mg/ml
NORODOL tablet 5-10-20 mg

www.cuneytyardimci.com Sayfa 34
SODYUM BİKARBONAT

Kardiyak arest, pulmoner gaz değişiminin olmaması ve anaerobik sellüler metabolizmanın gelişmesiyle
kombine solunumsal ve metabolik asidoza neden olur. Asideminin en iyi tedavisi göğüs kompresyonudur. Şayet
resusitasyon sırasında veya sonrasında arteryel kan ph’sı 7.1’den az ise veya baz açığı – 10 ml’den fazla ise, 50 ml
%8.4 sodyum bikarbonat verilebilir. Arter kan gazı bakılamıyorsa, uzamış kardiyak arestte (>10 dk) kullanılmalıdır.
Bikarbonat verilmesi karbondioksit yapımına neden olur. Bu karbondioksit hızla hücreye difüze olur, dolayısı ile
intrasellüler asidozu arttırır, oksijen serbestleşmesini inhibe ederek oksihemoglobin saturasyon eğrisini değiştirir.
İskemik myokarda negatif inotropik etki yapar. Hiperosmolarite ve hipernatremiye neden olur. Hafif asidoz ve
vazodilatasyona neden olur ve serebral kan akımını arttırır. Bundan dolayı arteryel ph’ın tam düzeltilmesi özellikle kritik
anlarda serebral kan akımını azaltır.

Endikasyonları:
Metabolik asidoz, hiperkalemi ve TCAD intoksikasyonunda verilir.

Doz:
Başlangıçta,1 mmol/kg %8.4 sodyum bikarbonat İV yolla verilir. Devam eden dolaşım durması halinde her 10
dakikada bir 0.5 mmol/kg dozda tekrar edilir.

Yan etkileri:
Başlıca yan etkileri, metabolik asidoz, serumda hiperosmolarite, paradoksal hücresel asidoz oluşumu (hızla
hücre için giren karbondioksitin tamponlama reaksiyonu sırasında salınması) ve adrenalinle etkileşimdir (olabildiğince
ayrı yollardan ya da aralıklı olarak verilmelidir). Konsantre sodyum bikarbonatın cilt altına ekstravazasyonu ciddi doku
hasarı ile sonuçlanabilir. Kalsiyum tuzları ile uyumsuz olduğundan kalsiyum, karbonatın presipitasyonuna neden
olabilir. Kalsiyum tuzları ile aynı yolda ve eşzamanlı olarak kullanılmamalıdır.

SODYUM BİKARBONAT ampul %8.4

SODYUM NİTROPRUSSİD

www.cuneytyardimci.com Sayfa 35
Arteriol ve venüllerin düz kaslarına etki ile direkt periferik vazodilatasyona neden olur. Arteryel
vazodilatatör etkisi venler üzerine olan dilatatör etkilerinden daha fazladır. Güçlü ve hızlı etkilidir. Ciddi
kalp yetmezliğinde ve hipertansiyonun acil durumlarında kullanılır. Direkt venöz dilatasyon sağ ve sol
ventrikül doluşunu azaltır. Dolayısıyla pulmoner konjesyonu azaltır ve sol ventrikül volüm ve basıncı azalır.
Hipovolemi varlığında nitroprussid, refleks taşikardi ile kan basıncının daha fazla düşmesine neden olur.

Doz:
0.1-5 mcg/kg/dk dozda kullanılır, gerekirse 10 mcg/kg/dk doza çıkılır.

Yan etkileri:
Bulantı, kusma ve çizgili kaslarda spastisite yapar. Taşikardi ve retrosternal ağrı yapabilir. Yüksek
dozda uzun süre alındığında siyanür zehirlenmesi ortaya çıkar. Siyanür toksisitesinin ön bulgusu, ağır bir
hipotansiyon ve metabolik asidozdur. Daha sonra dispne, baş ağrısı ve şuur kaybı gelişir. İntoksikasyon
tedavisinde nitritler ve tiyosülfat verilir.

NİPRUSS ampul 60 mg/5 ml

SUKSİNİL KOLİN

Suksinil kolin, sentetik bir depolarizan kas gevşetici ajandır. Asetilkoline benzer bir şekilde
postsinaptik reseptörleri etkileyerek motor son plağın uzun süreli depolarizasyonuna ve bu şekilde kas
felcine neden olur. İntravenöz yolla verildiğinde etki yarım dakika içinde ortaya çıkar ve yaklaşık 5-10
dakika sürer. Suksinil kolin İV verildiğinde, motor son plağın hızlı depolarizasyonu sonucu, çizgili kaslarda
bloktan önce fasikülasyonlara (seyirmelere) ve istemsiz kas hareketlerine neden olur.

Endikasyonları:
- Cerrahi anestezi sırasında kas gevşetici olarak
- Endotrakeal entübasyon (solunum kaslarını gevşeterek entübasyonu kolaylaştırır)
- Spastik durumlarda, tetanusta, status epileptikus ve diğer konvülsif hastalıklarda oluşan
konvülsiyonların tedavisinde
- Kısa ortopedik girişimlerde (kırık-çıkık redüksiyonu) kas gevşetici olarak

www.cuneytyardimci.com Sayfa 36
Dozu ve kullanılışı:
Suksinil kolin, hızlı seri entübasyonda, başlangıçta 1- 1.5 mg/kg dozda İV verilir. İV verildiğinde
etki yarım dakika içinde ortaya çıkar ve yaklaşık 5-10 dakika sürer. Sürdürme dozu 0.4-0.5 mg/kg’dır.
Fasikülasyon gelişimini engellemek için, uygulama öncesi test doz (0.1 mg/kg) süksinil kolin uygulanır. 2
dakika sonra tam doz (1-1.5 mg/kg) suksinil kolin uygulanır.

Yan etkileri:
- Histamin salıverilmesine bağlı olarak hipotansiyon ve bronkospazm yapabilir.
- Geçici bradikardi ve hipotansiyonu takiben taşikardi ve hafif bir hipertansiyon oluşabilir.
- İskelet kaslarından potasyum salınımını arttırır ve hiperkalemi oluşturur, bu bazen kardiak areste
neden olabilir. Hiperkalemi, özellikle böbrek yetmezliği olan, yanıklı ya da multipl travmalı hastalarda
daha çok ortaya çıkar.
- Göz içi basıncı arttır (bu etkisi yaklaşık 5 dakika içinde kendiliğinden geçer).
- İntrakranial basıncı arttırır. Ancak önceden kullanılan lidokain (1.5 mg/kg, İV) bu etkiyi azaltabilir.
- Fasikülasyonlara bağlı olarak mide içi basıncını arttırarak kusma ve aspirasyona neden olabilir.
- Fasikülasyonlara bağlı olarak anestezi sonrası kas ağrılarına neden olabilir.
- Atipik psödokolinesterazlı hastalarda uzun süreli apnelere neden olabilir, bu durumda normal solunum
dönünceye kadar yapay solunum uygulanır.
- Malign hipertermi.

Malign hipertermi: Genetik bir bozukluğa bağlı olduğu düşünülen, nadir görülen bir durumdur.
Yüzbinde 2-6 sıklıkta görülür ve mortalite yaklaşık %50 civarındadır. Genellikle uygulamadan 30 dakika
sonra ortaya çıkar. Kaslarda rijidite ile birlikte vücut ısısında ani ve şiddetli artış ile karakterizedir.
Maksimum vücut sıcaklığı > 40 C veya maksimum vücut sıcaklığı > 38 0C ve sıcaklık artış oranı >
0
0.5 C/15 dk’dır.
Klinik belirtiler:
Taşikardi (%95 oranında görülür), aritmiler, muskuler rijidite ve fasikülasyonlar, taşipne ve aşırı
terleme görülür. Kan basıncı önce yükselir sonra düşer. Başlangıçta vazodilatasyon artar, deri kızarır,
deride beneklenme olur ve en sonunda siyanotik bir hal alır. Myoglobinuri nedeniyle kola renginde idrar
görülür. Tidal CO2 artar. Respiratuar ve metabolik asidoz gelişir. Öldürücü olabileceğinden acilen tedavi
edilmesi gerekir.

TEDAVİ
Anestezikler hemen kesilir, hızlı soğutma uygulanır
%100 O2 ile hiperventilasyon

www.cuneytyardimci.com Sayfa 37
Dantrolen Na: Başlangıçta 2.5 mg/kg İV puşe uygulanır. Gerekirse 5-10 dakika aralıklarla aynı doz
tekrar edilir (maksimum doz; 10 mg/kg).
Kan potasyum düzeyi yakından takip edilmeli, hiperpotasemi gelişirse buna yönelik tedavi yapılmalıdır.
Üriner autput yakından takip edilmelidir. İdrar çıkışı saatlik en az 2 ml/kg olmalı, bunun için gerekli sıvı
ihtiyacı karşılanmalı ve renal yetmezlik gelişimini önlemek için gerekirse diüretik (furasemid, mannitol)
verilmelidir.

Not: Dantrolen sodyumun vial formu vardır (20 mg toz halinde + 60 ml çözücü).

Malign hiperterminin komplikasyonlar:


- Sol kalp yetmezliği
- DIC
- Pulmoner ödem
- Akut renal yetmezlik

LYSTHENON fort ampul 100 mg/5 ml

TEOFİLİN

Teofilin, 1,3 dimetilksantin kimyasal yapısında bir ilaçtır. Karaciğerde metabolize olur. Karaciğer ve
akut akciğer ödeminde eliminasyon hızı yavaşlar. Mukozalar üzerine iritan etkili olduğundan inhalasyon
şeklinde kullanılmaz.
Teofilin bronş düz kaslarını gevşetici, pulmoner hipertansiyonu azaltıcı, mediatör salıverilmesini ve
permeabilite ödemini azaltıcı, sağ ventrikül ejeksiyon fraksiyonunu azaltıcı, zayıflamış diafragmatik kas
kontraktilitesini düzeltici ve solunuma santral uyarıcı gibi çeşitli etkilere sahiptir.

Dozu ve kullanılışı:
Teofilin ve bileşikleri, özellikle aminofilin, astmatik hastaların tedavisinde proflaktik amaçlı ve
nöbetlerin tedavisinde kullanılırlar. Teofilin erişkinlerde ağızdan başlangıçta küçük dozlarda (günde 400
mg) verilir ve 3 günlük aralıklarla doz yaklaşık %25 arttırılarak maksimum 13 mg/kg/gün olacak şekilde
idame dozu uygulanır.
Bir teofilin bileşiği olan aminofilin astma nöbetinin tedavisinde, hasta daha önce teofilin veya
aminofilin almamışsa, 6 mg/kg (5 mg/kg teofiline eşdeğer), 100 cc %5Dx içinde dilüe edilerek, 20-40
dakikada gidecek şekilde İV yolla infüze edilir. Bu dozda yeterli terapötik yanıt alınmazsa ve toksik belirtiler

www.cuneytyardimci.com Sayfa 38
görülmezse 3 mg/kg idame doz, İV yavaş infüzyonla verilebilir. Tedavi, 0.5 mg/kg/saat infüzyonla
sürdürülür. Hasta son 48 saat içinde teofilin veya aminofilin almışsa yükleme dozu önerilmez, sadece
idame tedavi uygulanır. Aminofilinin bronkodilatatör etkisi sınırlı ve terapötik aralığı dardır.

Yan etkiler:
Teofilin mukozalar üzerine iritan etkilidir. Oral veya İV uygulandığında mide asit sekresyonunu
stimüle eder. Sıklıkla bulantı ve kusma yapar. Bu etkileri nedeniyle mide ülseri olan hastalarda
uygulanmaması uygundur. Yüksek dozda ve özellikle hızlı İV injeksiyonla verildiğinde kardiyak aritmiler,
ajitasyon, konvülsiyonlar ve ani ölüm görülebilir.

AMİNOCARDOL ampul 240 mg/10 ml (aminofilin)

VEKÜRONYUM

Nondepolarizan nöromüsküler bloke edici ilaçlardandır. Motor son plakta asetilkolin reseptörleri ile
bu reseptörleri uyarmaksızın birleşirler ve asetilkolinin etkisini bloke ederler. Nöromusküler blok sonucu
oluşturduğu kas gevşemesi ve felci belli bir sırayı izler. Önce gözün dış kasları ve yüz kasları, sonra karın,
göğüs ve en son diafragma kasının felci ile solunum durur. Bloğun ortadan kalkması ise tersine bir sıra
izler yani felçten önce diafragma kası kurtulur.
Veküronyum nondepalarizan olduğu için suksinil kolin kullanımına bağlı gelişen yan etkiler
görülmez. Yüksek dozlarda bile kalp hızı, kan basıncı ve sinir sistemine etkili değildir. Veküronyumun
sistemik yan etkileri ihmal edilecek düzeyde azdır. Bu da ilacın güvenirliğini arttırmaktadır. Buna karşın etki
başlama süresi 60-90 saniye sürer ve bu etki yaklaşık 30-60 dakika sürer. Uzun bir apne dönemi olacağı
için hasta bu dönemde mutlaka entübe edilmiş olmalıdır. Bu nedenle entübasyon öncesi iyi bir
değerlendirme ve hazırlık gerekir. Veküronyumun başlangıç dozu 0.4-0.5 mg/kg, sürdürme dozu ise 0.08-
0.1 mg/kg/saat’tir.

NORCURAN ampul 4 mg
NORCURAN flakon 10 mg

www.cuneytyardimci.com Sayfa 39
VERAPAMİL

Fenilalkilamin türevidir. Negatif inotrop, negatif kronotrop ve negatif dromotrop etkileri kan basıncı
düşmesine bağlı refleks sempatik stimülasyonla tam olarak süprese edilemez. Damar düz kasların
üzerindeki gevşetici etkisi bakımından nifedipinden daha az güçlüdür. Antihipertansif etkinliği, beta
blokörlere yakın bir derecededir. Hipertansiyonla birlikte supraventriküler taşikardi veya hipertrofik
kardiyomyopati gösteren hastalarda diğer kalsiyum antoganistlerine tercih edilir. Kardiyak etkilerinin aynı
yönde oluşu nedeniyle hipertansiyon tedavisinde beta-blokörlerle birlikte kullanılmamalıdır. Kalsiyum
kanallarını bloke ederek koroner arterler ve periferik arterlerde vazodilatasyon yapar, AV nodda iletimi
yavaşlatır.

Dozu ve kullanılışı:
5-10 mg dozda, 2 dakikadan uzun sürede gidecek şekilde İV yolla verilir. Gerekirse 5 dakika sonra
5 mg daha verilebilir. Hızlı verildiğinde asistoliye neden olabilir. İntravenöz enjeksiyonu belirgin bir
hipotansiyon ve bradikardi yapar. Kalsiyum glukonat enjeksiyonu ile hipotansiyon düzeltilebilir. Bu etkiden
beta-blokör ilaç alanlarda daha belirgindir ve birlikte İV kullanılırsa asistoli yapabilir. Verapamil, orijini
bilinmeyen veya geniş kompleksli taşikardilerde kullanılmamalıdır.
Hipertansiyon tedavisinde oral yolla gönde üç kez 80-120 mg dozunda kullanılır. 240 mg ilaç
içeren yavaş salıveren tablet şeklinde günde bir kez verilebilir. Antihipertansif olarak yalnızca ağız
yolundan kullanılır.

Yan etkileri:
Yan etkilerinin çoğu orta derecelidir. Belirgin negatif inotropik etkisi vardır. Diğer
vazodilatatörlerde olduğu gibi flaşing, baş ağrısı, baş dönmesi, hipotansiyon ve periferik ödem en sık
görülen yan etkileridir. Tedavisinin ilk haftasında dijitallerin salınım düzeyini arttırır. Böylece dijital
toksisitesine neden olabilir.

İSOPTİN ampul 5 mg/2.2 ml

KAYNAKLAR:
1. Tintinalli JE et al, editors. Emergency Medicine. A Compehensive Study Guide. Fifth Edition, New York,
McGraw-Hill; 2000

www.cuneytyardimci.com Sayfa 40
2. Condrad SA: Sedation in Louden M. Talavera F. Farina GA (eds): emedicine free online medical
reference. http://www.emedicine.com/. USA 1999.
3. American College of Emergency Physician: Clinical Policy for Proceducedural Sedation and Analgesia in
the Emergency Department. Ann Emerg Med 31:663-677. 1998.
4. Oktay C: Girişimsel Sedasyon ve Analjezi. II. Acil Tıp Sempozyumu Kitapçığı. İzmir. 1999.s:123-145
5. Krauss B. Green SM: Sedation and Analgesia for Procedures in Children. N Egn J Med 13: 938-945.
2000.
6. Ward KR. Yealy DM: Systemic Sedation and Analgesia for Procedures. İn Robberts JR. Hedges JR (
eds). Clinical Procedures in Emergency Medicine. 3rd ed. Phaledelphia WB Saunders Company.
1998.pp:516-531
7. DÖKMECİ İ: Farmakoloji. Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul, 1992.
8. DÖKMECİ İ: Toksikoloji. 2. Baskı. Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul, 1994.
9. İnternational Guidelines for CPR and ECC,Part 6: Advanced Cardiovasküler Life Support, Section 5:
Pharmacology 1, RESUSCİTATİON, Vol 46, 135-153, 2000.
10. İnternational Guidelines for CPR and ECC,Part 6: Advanced Cardiovasküler Life Support, Section 6:
Pharmacology 2, RESUSCİTATİON, Vol 46, 155-162, 2000.
11. American Heart Association: ECC Guidelines. Circulation Volüme 102, Supplement 1; August 22, 2000.
12. Mattu A: Myths and Pitfalls in Advanced Cardiac Life Support.www.emedicine.com.
13. Advanced Cardiac Life Support.http://www.e-virtualoffice.net/acls/index1.html.
14. European Resuscitation Council: Advanced Life Support Course. Provider manuel.2000.
15. Khan MG. Heart Disease Diagnosis and Therapy A Practical Approach Williams and Wilkins; 1996
16. Gerardi MJ. Sachetti AD. Canto RM. Et al. Rapid-sequence intubation of the pediatric patience. Ann
Emerg Med 1996: 28:55-74.
17. Bergen JM. Smith DC. A Review of etomidate for rapid-sequence intubation in the emergency
department. J emerg Med. 1997. 15:221-230.

www.cuneytyardimci.com Sayfa 41

You might also like