Professional Documents
Culture Documents
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
TEKNİK EĞİTİM FAKÜLTESİ
YAPI EĞİTİMİ BÖLÜMÜ
İNŞAAT SÖZLEŞMELERİ
ARALIK 2002
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ
2. BORÇLAR KANUNU AÇISINDAN İNŞAAT SÖZLEŞMELERİ
3. İNŞAAT SÖZLEŞMELERİNDE MÜTEAHHİDİN BORÇLARI
VE BU BORÇLARI YERİNE GETİRMEMESİNİN SONUÇLARI
1. GİRİŞ [1]
Sosyal hayatı düzenleyen kuralları din kuralları, ahlak kuralları, görgü kuralları ve
hukuk kuralları olmak üzere dört grupta toplayabiliriz.
Hukuk, sosyal hayatta şahıslar ile şahıslar veya şahıslar ile toplum, devlet arasındaki
ilişkileri düzenleyen, maddi müeyyideli, yani uyulması zorunlu kuralların bütününden
ibarettir.
Bir şahıs ile diğer bir şahıs arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına Özel
Hukuk, bir şahıs ile devlet, veya bir devler ile diğer bir devlet arasındaki ilişkileri
düzenleyen hukuk kurallarına da Kamu Hukuku denir.
Kamu Hukuku bir üst kavramdır. Diğer bir deyişle, Kamu Hukukunu oluşturan hukuk
kurallarını bir ayrıma tabi tutmak ve böylece de kamu hukukunu çeşitli dallara
ayırmak gerekir. Kamu Hukukuna dahil bulunan hukuk dalları; Anayasa Hukuku,
İdare Hukuku, Ceza Hukuku, Yargılama Hukuku, Devletler Umumi Hukuku, Vergi
Hukuku ve İş Hukukudur.
Özel Hukuk ise Medeni Hukuk, Ticaret Hukuku ve Devletler Özel Hukukudur.
Medeni Hukukumuzun en başta gelen kaynağını, 1926 tarihli Türk Medeni Kanunu ile
onunla aynı anda yürürlüğe girmiş olan Borçlar Kanunu teşkil eder.
Medeni Kanun 7 maddelik bir Başlangıç kısmından sonra dört kitaba ayrılmıştır.
Bunlar da Şahsın Hukuku, Aile Hukuku, Miras Hukuku ve Eşya Hukuku (ayni
haklar)’dır. Borçlar Hukuku ise Medeni Kanunumuzun adeta beşinci kitabı niteliğinde
sayılabilecek Borçlar Kanunu tarafından düzenlenmiştir.
Borç ilişkisi, iki taraf arasında mevcut olan ve bunlardan birini (borçlu) diğerine
(alacaklı) karşı belli bir davranış biçiminde (edim) bulunmakla yükümlü kılan hukuki
bir bağdır. Bir borç ilişkisinde daima üç unsura ihtiyaç vardır; alacaklı, borçlu ve
edim. Edimin konusu da bir şey vermek, bir şey yapmak veya bir şey yapmamak
olarak ortaya çıkar. Edimin türleri; Olumlu-Olumsuz Edim, Maddi-Şahsi Edim, Ani-
Sürekli Edim ve Bölünebilen-Bölünemeyen Edim olarak gruplandırılabilir.
bazı sözleşmelerden sadece taraflardan birisi için borç doğar. Satım, trampa, kira,
istisna (eser) ve hizmet sözleşmeleri her iki tarafa borç yüklerken, bağışlama tek taraflı
bir borç yüklenimidir. Bir sözleşmenin meydana gelebilmesi için olan iki irade
açıklamasından zaman bakımından önce yapılana icap, bu açıklamayı yapan tarafada
icapçı (mucip) denir. İcap, sözleşmenin doğmasını sağlamak üzere teklifte bulunmak
demektir ve tek taraflı olup karşı tarafa varması gerekli (vusulü muktazi)’dir. İcabın
mutlaka belli bir kimseye yapılması şart değildir, kamuya karşı da icapta bulunulabilir.
İcapçı, BK. M. 9’da öngörülen şartlara uymak kaydıyla icabından dönebilir (rücu
edebilir). Ancak pratik bakımdan icapçı ancak icap kabulcüye henüz varmadan önce
onu geri alabilme imkanına sahiptir. Kabul, icapçının yapmış olduğu icaba
kabulcünün verdiği olumlu cevaptır. Kabulcü de aynen icapçı gibi, kabul haberi
icapçıya varana kadar kabulünden dönebilir.
Bir sözleşmenin hangi anda meydana geldiğinin tespitinde, sözleşmenin hazır olanlar
veya hazır olmayanlar arasında yapılmış olup olmamasına göre bir ayrım yapılır. Hazır
olanlar arasında yapılan bir sözleşme kabulün açıklandığı an meydana gelmiş olur.
Hazır olmayanlar arasında yapılan bir sözleşmenin hangi anda meydana geldiği
konusunda açıklama, gönderme, varma ve öğrenme anlarını esas alan farklı teoriler
vardır.
Şekil, iradenin belli bir biçimde veya belli vasıtalar ile açıklanması demektir. Şekil,
çeşitli ölçülere göre ayrıma tabi tutulabilir. Kaynaklarına göre; Kanuni Şekil-İradi
Şekil, gayelerine göre; Geçerlilik Şekli, İspat Şekli gibi ayrımlar mevcuttur. Kanuni
Şekil, bizzat kanunun öngördüğü şekildir. İradi Şekil ise kanunun şekle tabi tutmadığı
bir sözleşmeyi tarafların kendi istek ve iradeleriyle bir şekle tabi kılmalarıdır.
Geçerlilik Şekli, bir sözleşmenin geçerli surette meydana gelebilmesi için uyulması
gereken şekildir. İspat Şekli ise, bir sözleşmenin varlığının ispatı için öngörülen
şekildir (ör. sözlü, yazılı, resmi şekiller). Yazılı şekilden maksat, tarafların el yazısı,
daktilo veya başka bir araçla bir senet düzenleyerek altını imzalamalarıdır. Yazılı
Şeklin, biri metin, diğeri imza olmak üzere başlıca iki unsuru vardır. Metin, tarafların
irade açıklamalarını içeren belgedir. Karşılıklı olarak anlaşmaya varılan hususlar
metinde belirtilir. Metinde kullanılan dil ve ifade biçiminin senedin geçerliliği
üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. İmza, bir şahsın kimliğini belli eden ve genellikle
o şahsın önad ve soyadının yazılmasından oluşan bir işarettir. Önemli olan husus,
imzadan sahibinin kim olduğunun anlaşılmasıdır. Yazılı şeklin tamam olabilmesi için
metnin borç altına giren kimse tarafından imzalanmış bulunması gerekir. Resmi
Şekil’den maksat, hukuki muamelenin yetkili resmi bir makam önünde yapılmasıdır
(noter, tapu memuru). Kanunun ister yazılı ister resmi şekle tabi tuttuğu hukuki
muameleler, emredilen şekle uygun yapılmadığı taktirde hiçbir hüküm ifade etmezler,
yani batıldırlar.
İfa, borç ilişkisinin konusu olan edimin borçlu tarafından alacaklıya karşı yerine
getirilmesi ve böylece bir borcun sona ermesidir. İfa ile borçlu borcundan kurtulmakta,
alacaklı alacağını almakta ve sonuçta taraflar arasındaki borç ilişkisi ortadan
kalkmaktadır. İfanın hüküm ifade edebilmesi için, borçlunun taahhüt ettiği edimini
belirlenen yer ve zamanda yerine getirmiş olması gereklidir.
İnşaat Sözleşmesi, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Bu sözleşmede
tarafların borçlandıkları asli edimler, sözleşmenin esaslı unsurlarını meydana getirir.
Bunlar müteahhidin meydana getirmeyi borçlandığı yapı eseri ile iş sahibinin ödemeyi
yüklendiği ücret edimidir. Müteahhidin bir iş görmeyi yani belirli bir hizmet edimini
üstlenmesi niteliği ile inşaat sözleşmesi hizmet sözleşmesine benzer. Müteahhidin
meydana getirdiği eseri iş sahibine teslim etmek zorunda olması niteliği de inşaat
sözleşmesini satış sözleşmesine yaklaştırmaktadır.
İnşaat Sözleşmesi ani edimli bir sözleşme olmakla birlikte, bazı yönlerden sürekli
sözleşme benzeri bir sözleşme görünümü vermektedir. Müteahhidin borçlandığı
edim, belirli veya belirsiz bir süre boyunca devam eden bir ifaya yönelmiş
değildir.Borçlanılan eserin meydana getirilmesi uzun zamana ihtiyaç gösterse bile
sözleşmenin bu niteliği değişmez.
İnşaat Sözleşmesinin unsurları; bir inşa eseri meydana getirme unsuru, ücret unsuru
ve anlaşma unsurudur. İnşa eseri meydana getirme deyimi, inşa eseri ve meydana
getirme unsurlarını içerir.
Bir yapı eserinin inşaat sayılması için, bunun ilk defa yapılması, yani yeni inşaat
olması şart değildir. Mevcut bir yapıda yapılan ilaveler, inşaat sayıldığı gibi böyle bir
yapıdaki değişiklik ve onarımlar, yani iyileştirme ve düzeltmeler de inşaattır.
Meydana getirme (inşa etme = yapma) kavramı; yeni bir inşaat yapma, mevcut bir
yapıda değişiklik yapma, mevcut bir yapıya ilave yapma, mevcut bir yapıyı onarma ve
mevcut bir yapıyı yıkmayı içerir.
İnşaat sözleşmesinin geçerliği ilke olarak herhangi bir şekil şartına tabi değildir.
Ancak uygulamada taraflar büyük ve önemli inşaat sözleşmelerini yazılı ve hatta resmi
şekilde yapmaktadırlar. Arsa sahibiyle müteahhit arasında yapılan arsa karşılığı
inşaat sözleşmeleri de taşınmaz, yani bağımsız bölümlere ilişkin arsa paylarının
mülkiyetinin geçirilmesini amaçladığından, geçerlilikleri yönünden resmi şekilde
yapılmaları gerekmektedir. Bu tip sözleşmeler, nitelikleri itibariyle çift tipli bir karma
sözleşmedir. Müteahhidin edimi istisna akdinin, iş sahibinin edimi ise taşınmaz satış
vaadi sözleşmesinin belirli özelliklerini taşır.
Devlet İhale Kanunu‘na göre, genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin,
özel idare ve belediyelerin inşaat işlerine ilişkin ihaleleri sözleşmeye bağlamaları
gerekir. Bu sözleşmelerdeki imzaların noterlikçe tasdik edilmesi gerekir. Bu işlem
geçerlilik şartıdır.
Müteahhidin inşaat sözleşmesinden doğan başlıca borçları, bir inşa eseri meydana
getirme, bu eseri teslim etme ve özen gösterme borçlarıdır.
Müteahhidin bir inşa eserini meydana getirme borcu, bizzat meydana getirme ve kendi
yönetiminde meydana getirme olmak üzere ikiye ayrılır. BK. M. 356/II’de
müteahhidin bizzat ifa borcuna bir istisna getirilmiştir. Buna göre, işin niteliği
bakımından kişisel yetenek ve becerinin önemi yoksa, müteahhit yüklendiği eseri
başkası vasıtasıyla da meydana getirebilir. Bu takdirde alt müteahhitlik ilişkisi söz
konusu olur. Asıl müteahhidin inşa eserinin tamamını veya bir kısmını meydana
getirmek üzere alt müteahhitle yaptığı alt müteahhitlik sözleşmesi de niteliği
itibariyle bir inşaat sözleşmesidir. Asıl müteahhit bu sözleşmeyi iş sahibi adına değil,
kendi ad ve hesabına yapar.
BK. M. 356/III’e göre inşa eserinin meydana getirilmesinde gerekli olan alet, edevat
ve vasıtaları temin borcu ilke olarak müteahhide aittir. Fakat taraflar bunun aksini de
kararlaştırabilirler. Araç ve gereç sağlama borcu arasında iş makineleri parkının
sağlanması, şantiye binasının ve işçi lojman ve yemekhanesinin yapılması; şantiye için
gerekli elektrik ve su tesislerinin kurulması; servis araçlarının tedariki; akaryakıt
sağlanması da yer alır.
Müteahhit inşa eserini meydana getirmekle borcunu ifa etmiş olmaz; ayrıca bu eseri iş
sahibine teslim etmesi gerekir. Müteahhidin teslim borcunun karşılığı, iş sahibinin
eseri kabzetme (fiilen teslim alma) borcudur. Teslim ile inşa eserinin zilyetliği
müteahhitten iş sahibine intikal eder. Taşınmazlarda teslimden önce tapuda teslim
işlemi yapılır.
Müteahhit inşaat sözleşmesi ile yüklenmiş olduğu eseri meydana getirirken, bu eseri iş
sahibine teslim ederken makul ve dürüst bir müteahhitten beklenen tüm dikkati
9
Müteahhidin borçlarını ifa etmemesi halinde Borçlar Kanunu iş sahibine iki özel hak
tanımıştır. Bunlar, sözleşmeden erken dönme hakkı ve ayıba karşı tekeffülden
doğan haktır. Müteahhit işe zamanında başlamaz veya sözleşmeye aykırı olarak işi
geciktirir yada iş sahibine yüklenemeyecek gecikme nedeniyle bütün tahminlere
nazaran eseri zamanında teslim edemeyecek duruma düşerse, iş sahibi sürenin
dolmasını beklemeden sözleşmeden dönebilir. İş sahibi işin icrası esnasında ortaya
çıkan ayıp halinde eserin düzeltilmesini erken isteyebileceği gibi sözleşmeden erken
dönebilir.
Müteahhidin ayıba karşı tekeffül borcu BK. M. 359-363 ‘te düzenlenmiştir. Ayıp,
teslim edilen eserdeki nitelik eksikliğidir, olması gereken nitelik ile fiilen mevcut olan
nitelik arasındaki farktır. İnşa eserinin ayıplı olduğunu ispat, iş sahibine aittir.
Müteahhidin ayıba karşı tekeffül borcunun doğması için inşa eserinin ayıplı olması, bu
ayıbın iş sahibine yükletilememesi ve iş sahibinin ayıplı eseri kabul etmemesi gerekir.
Ayrıca ayıba karşı takeffülden doğan hak, zamanaşımına uğramamış olmalıdır. İş
sahibinin uyması gereken külfetler, eseri muayene ve ayıbı ihbardan ibarettir.
Muayene tarzı, muayene zamanı, muayene yeri, ihbarın tarzı ve ihbar zamanı BK. M.
359/I ve 362/I ‘de hükme bağlanmıştır.
Sözleşme gereğince üstlenilen inşaat edimleri para ile ölçülen bir değere sahiptir. Eser
ücreti veya bedeli diye tabir edilen bu para borcunun, yapı sahibi tarafından ödenmesi
gerekir. Ayrıca taahhüt etmişse, inşaat malzemesini sağlamak, sağladığı malzemenin
veya onarılacak binanın eski projesinin kendisince bilinen ve müteahhidin gözüne
çarpmayacak tehlikeli veya işi etkileyecek diğer vasıflarından müteahhidi haberdar
etmek, binanın tesliminden sonra onun ayıplı olup olmadığını muayene edip, ayıp
mevcutsa ihbar etmek, gerekli ise yer tesliminin zamanında gerçekleştirilmesinde
müteahhitle işbirliği yapmak iş sahibinin borçlarıdır.
İş sahibinin ücret borcu açısından istisna akitleri; götürü (sabit bedelli), birim
fiyatlı ve götürü bedel-birim fiyatlı kombinasyonlu olmak üzere üçe ayrılır.
Eser ücreti ve miktarının sözleşmede kararlaştırılış şekline göre eser ücreti; götürü
ücret, yaklaşık-takribi (keşif bedeli üzerinden) ve götürü ücret-birim fiyat
kombinasyonlu ücret olmak üzere üçe ayrılır. Götürü ücret; toptan götürü (sabit)
ücret, global götürü ücret ve her şey dahil önceden kararlaştırılan birim fiyatlara göre
belirlenen ücret (birim fiyatlı ücret) olarak üçe ayrılır.
Ücret sözleşmede kararlaştırılmamış ise, BK.’nun 366.cı maddesi gereği yapılan şeyin
kıymetine ve müteahhidin masrafına göre tayin edilir.
Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesi’nin 2, 19, 20, 21, 22, 39, 40 ve 45.ci maddeleri
hükümleri, doğrudan yada dolayısıyla inşaat işlerinin bedellerini tayin, tespit usul ve
esaslarıyla ilgilidir.
İş sahibi, ücret borcunu zamanında yada hiç ödemezse, alacaklının ihtarı ile
mütemerrit duruma düşer. Borcu ifası için belli bir gün kararlaştırılmışsa, bu günün
geçmesi ile ihtara gerek olmaksızın borçlu temerrüde düşer. Temerrüdün şartları;
eserin teslimi, ara hakedişlerin ödeme için onaylanması, kısmi ödeme usulünde
tamamlanan kısmın teslimi tarihinde, avans ödemelerinde avansın tediyesi gereken
tarihte eser bedeli muaccel hale gelir. Temerrüdün sonuçları; gecikme faizi, munzam
zararın tazmini, müteahhidin BK. M. 81 hükmüne göregeçici olarak işi durdurma
hakkı, bedelin ödenmesi ile birlikte gecikme tazminatı, müteahhidin ifadan ve gecikme
tazminatından vazgeçerek akdin ifa edilmemesinden doğan müspet zararın tazmini ve
müteahhidin akdi feshederek manfi zararının tazminidir.
Yapı sahibinin ücret borcu, muacceliyet tarihinden itibaren beş yıllık sürenin bitiminde
zamanaşımına uğrar. Müteahhit, ücret alacağını, MK. M. 807 hükmüne göre kanuni
ipotek kullanarak teminat altına alabilir.
İnşaat sözleşmesini sona erdiren sebepler arasında ifa, gerçek fiyatın keşif bedelini
(yaklaşık gider tutarını) büyük oranda aşmış olması, iş sahibinin müteahhidin tüm
zararını tazmin suretiyle sözleşmeyi feshetmesi, ifanın imkansızlaşması, müteahhidin
ve iş sahibinin temerrüdü dolayısıyla karşı tarafın sözleşmeyi feshi sayılabilir.
İfa, sözleşmeyi sona erdiren normal sebeptir. Müteahhit yapımını borçlanmış olduğu
inşaatı vaktinde, sözleşmeye uygun olarak ayıpsız bir şekilde meydana getirip teslim
ettiği, iş sahibi de borçlanmış olduğu ücreti zamanında tam olarak ödediği taktirde
taraflar borçlarını ifa etmiş, inşaat sözleşmesi de ifa nedeniyle son bulmuş olur.
Müteahhit ile önceden yaklaşık bir şekilde tespit edilen keşif bedeli, iş sahibinin etkisi
olmaksızın, aşırı derecede tecavüz edilirse, iş sahibinin, gerek o şeyin imali sırasında
gerekse imalinden sonra sözleşmeden dönme hakkı vardır.
Taraflardan biri, haklı bir sebep olmaksızın tek başına sözleşmeyi feshedemez;
feshederse, diğer tarafın bu yüzden uğradığı zararın tamamını tazmin etmek
zorundadır. Ancak kanun veya taraflar sözleşmede bu kuralın aksini
kararlaştırabilirler.
Sözleşmeyi fesheden iş sahibi müteahhide, sözleşmenin ifası için harcadığı tüm işçilik
ve malzeme masraflarını ödemek zorundadır. Sözleşmeyi fesheden iş sahibi,
müteahhidin uğramış olduğu zararın tamamını tazminle yükümlüdür. Müteahhit,
inşaatı meydana getirip teslim etseydi hangi ekonomik durumda bulunacak idi ise, iş
sahibinden o duruma getirilmesini isteme hakkına sahiptir. Müteahhidin tazmin
edilecek müspet zararının içine hem fiili zararı hem de yoksun kaldığı kar girer. İş
sahibinin tazminat yükümlülüğü, kusurlu olmasına bağlı değildir, sebep sorumluluğu
söz konusu olduğu için, kusursuz olsa da zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
İnşa eserinin ifasının imkansızlaşması ya umulmayan bir olaya yada iş sahibi yada
müteahhidin bir fiiline dayanabilir. Umulmayan olay nedeniyle ifa imkansızlığının
şartları; eserin teslim edilmemiş olması, eserin tamamen yada kısmen yok (telef)
olması, eserin umulmayan bir olay sonunda yok olması ve iş sahibinin mütemerrit
olmamasıdır. İş sahibi haklı bir sebep olmaksızın teslim almazsa, alacaklı (kabul)
temerrüdüne düşer. Eserin teslimden önce yok olma riski, müteahhide aittir. Bu
nedenle, müteahhit iş sahibinden hiçbir talepte bulunamaz; özellikle işin bedelini ve
yaptığı giderlerin ödenmesini isteyemez. İmkansızlığın şartları; sözleşmenin
müteahhidin nitelikleri göz önünde tutularak yapılmış olması, müteahhidin ölmüş yada
acze düşmüş olması ve müteahhidin kusursuz olmasıdır. Müteahhidin iflası, BK. M.
371 anlamında ifa imkansızlığı yaratmaz.
Eser sözleşmesinin bir türü olan arsa payı inşaat sözleşmesi, iş sahibinin bir arsanın
(bir taşınmazın) muayyen bir payının veya tümünün bedel olarak devri veya devri
taahhüdü karşılığında, müteahhidin bir eser meydana getirmeyi taahhüt ettiği,
geçerliliği şekle bağlı, kural olarak ani edimli tam olarak iki tarafa borç yükleyen çift
tipli bir karma sözleşmedir.
Unsurları; eser, imal (meydana getirme), taraflar arasında anlaşma, ücret vaadi ve
şekildir.
Müteahhidin borçları; özen borcu, işin bizzat veya yönetimi altında yaptırılması,
sadakat borcu ve genel ihbar yükümlülüğü, iyi cins malzeme kullanma ve artanı iade
borcu, işe zamanında başlama ve devam etme borcu, ayıba karşı tefekkül borcu ve
teslim borcudur. Teslim; sözleşme konusu eserin tamamlanmış olmasını ve ayrıca iş
sahibinin eser üzerinde fiili hakimiyetinin tesis edilmesini ifade etmektedir.
Temerrüt; ifası mümkün olan ve ifası istenebilecek ve ifa edilecek anı gelmiş bulunan
muaccel bir borcun kural olarak ihtara ve ek süre verilmiş olmasına rağmen yerine
getirilmemesi durumunda ortaya çıkan hukuki durumdur. İş sahibinin borçları; proje
ve ruhsat alma borcu, malzeme borcu, arsayı teslim borcu, vergileri ödeme borcu,
ücret ödeme borcudur. Ücret çeşitleri; belli arsa payının tapu ile müteahhide devri,
inşaat süresi içi arsa paylarının inşaatın yapıldığı ölçüye göre müteahhide devri,
arsanın tamamının müteahhide devri, arsa paylarının satış vaadi yoluyla devri ve
müteahhidin de inşaatı yapmayı üstlenmesidir.
Ücretin teminatı; avans teminat mektubu, teminat senedi, işin bedeli olarak verilen
karşılıksız kalan bonoların iptali, yapı alacaklısı (inşaatçı) ipoteği, ipotektir.
Arsa sahibi ile yüklenici arasında kat karşılığı inşaat yapılması hususunda sözleşme
düzenlendiğinde ve müteahhit edimini yerine getirdiğinde kişisel hak kazanır.
Müteahhit bu kişisel hakka dayanarak arsa sahibinden inşaat sözleşmesi uyarınca
kendisine bırakılan bağımsız bölümlerin mülkiyetlerinin adına nakledilmesini
isteyebilir yada BK. M. 162 ve izleyen maddeleri hükmünce yazılı olma koşuluyla
arsa sahibinin rıza ve muvafakatını almaya gerek görmeden söz konusu kişisel hakkını
üçüncü kişilere temlik edebilir. Üçüncü kişi kendisine satılan bağımsız bölüm veya
bölümlerin mülkiyetlerinin adına nakledilmesini isteyebilir.
7. YAP-İŞLET-DEVRET SÖZLEŞMELERİ[7]
yatırımcı, kaynak ihtiyacı olan kişiye ait arazi üzerinde taraflarca kararlaştırılacak
tesisi yapacak, belli bir süre bunu işletecek ve sonra da diğer tarafa devredecektir.
Böylece yatırım bedeli, tesisin işletilmesiyle elde edilen gelirden ödenmiş olacaktır.
Üst hakkı, bağımsız bir hak olarak en çok yüz yıl için kurulabilir. YİD sözleşmesi,
müteahhidin belirlenen süre sonunda tesisleri arazi sahibine devri ile olağan olarak
sona erebileceği gibi, Borçlar Hukukunda sözleşmelerin sona ermesine yol açan genel
nedenlerle de (fesih, mahkeme kararı, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi,
imkansızlık vs.) sona erebilir.
Büyük inşaat projeleri, teknoloji transferi ve dış kredi gerektiren projeler, uzmanlık
dahilinde yetişmiş elemanlar gerektiren inşaatlar, patent ve know-how gerektiren
projeler için ülke sınırlarını aşan imkanlar kullanılmaktadır. Ülke sınırları dışından
gelen yabancı firmalarla yapılan inşaat sözleşmeleri bu kapsamdadır. Yerli+yabancı
müteahhitler ve/veya sadece yabancı müteahhitler, kendi aralarında konsorsiyum
yapmak veya joint venture tesis etmek suretiyle inşaatın gerçekleştirilmesine iştirak
edebilirler. İş sahibi olarak bu sözleşmelerde idarelerin yerini bazı özel sektör
kuruluşları da alabilmektedir.
Bir sözleşmede milletlerarası niteliğin olup olmadığının anlaşılması için iki kıstas
bulunmaktadır. Hukuki kıstas, hukuki unsurlarla sözleşmeyi birden çok devlet
sistemine bağlamayı kapsar. Bir sözleşmede tarafların milliyeti, ikametgahı veya iş
merkezi, sözleşmenin yapıldığı veya ifa edildiği yer, eser bedelinin yabancı para ile
ödenmesi veya sözleşmede kullanılan dil gibi yabancılık taşıyan unsurlardan birinin
olması ona milletlerarası nitelik kazandırmak için yeterlidir. Ekonomik kıstasta huuki
kıstasla sözleşmelerin hangi hukuki sisteme bağlı olduğunun tespitinde güçlük
çekildiği durumlarda ifa esnasında yabancı ülkeden işin yapıldığı ülkeye ihracat
yapılıp yapılmadığına bakılır.
Mahalli görüş ve anlayışların, uluslar arası münasebetlerde, iki bazen daha fazla ulus
mensubu tarafların, hukuk, örf, adet yönünden görüş ve anlayış birliğini temin
etmelerinin zorluğu karşısında, bir Uluslararası Tip Sözleşme’nin zarureti
doğmuştur. FIDIC olarak adlandırılan böyle bir tip sözleşme “Müşavir Mühendisler
Uluslararası Federasyonu” ( Federation Iternationale des Ingenieurs Conseils ) ile “
Bina ve Bayındırlık İşleri Uluslararası Federasyonu” tarafından müştereken
hazırlanmış ve 1957 yılında yayınlanmıştır.
Uluslar arası kabul edilmiş ana kurallarla teçhiz edilmiş olan I. Kısım ile, işin
yapılacağı yerdeki jeolojik şartlar yanı sıra, o memleketteki sosyo-ekonomik şartlar,
işverenin işe müdahale arzusunun sınırları, işin tamamının veya kısım kısım teslimi
gibi değişken şartları içeren II. Kısım, birlikte tek bir FIDIC Sözleşmesi’ni
oluşturmak zorundadır.
FIDIC Tip Sözleşmesi’nin uygulandığı projelerin geçirdiği aşamalar sırası ile şöyledir;
FIDIC Kısım I’in 36, 37, 38 ve 39.cu maddeleri malzeme, demirbaş,teçhizat ve işçilik
kalitesinin sözleşmede belirtilen ilgili niteliklere ve mühendisin talimatına uygun
olması ve istenen deneylere tabi tutulabileceğini düzenler.
FIDIC Tip Sözleşmesi’nde iki tür tali müteahhitlik (taşeronluk) müessesesi sistemi
vardır. 4.1. ‘ci maddede yazılan müteahhidin teklif ederek, onay istediği tali müteahhit
ilk tip olurken; 59.’cu maddede belirtilen müteahhidin serbestçe seçmediği, fakat iş
sahibi veya mühendis tarafından tayin edilmiş veya edilecek tali müteahhit de ikinci
tiptir. 40.1, 40,2 ve 40.3 ‘üncü maddeler işi durdurma konularını düzenlerken 52.’ci
madde iş değişikliklerinin düzenlenmesidir. Hakedişlerin oluşumu ise çok
detaylandırılmış on ayrı madde ile ifade edilmiştir. Müteahhidin süre uzatımı hakkı
kazanabileceği haller; İşverenin sebebiyet verdiği ve sosyal veya tabiat olaylarının
neden olduğu haller olarak düzenlenmiştir. (44.1’inci madde) İhtilafların halli 67.’ci
madde ile düzenlenirken geçici ve kesin kabul ile ilgili şartlar 48.’ci maddede
belirtilmiştir.
KAYNAKLAR
2. Borçlar Kanunu Açısından İnşaat Sözleşmeleri; Prof. Dr. Fikret EREN, 1996
3. Açıklamalı-İçtihatlı İnşaat Hukuku: Eser ve Arsa Karşılığı İnşaat Sözleşmesi;
Turgut UYGUR (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanı), 1993
4. Türk Borçlar Hukuku: Özel Borç İlişkileriyle İlgili Yasa Maddeleri ve İçtihatlar
6. Cilt; Mustafa Reşit KARAHASAN (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı),
1992
5. İnşaat Sözleşmelerinde Yapı Sahibinin Ücret Ödeme Borcu ve Yerine
Getirilmemesinin Sonuçları; Prof. Dr. İbrahim KAPLAN, 1996
6. Türk Borçlar Hukuku: Özel Hükümler; Prof. Dr. Cevdet YAVUZ, 1997
7. Yap-İşlet-Devret Sözleşmeleri; Yard. Doç. Dr. Hüseyin ALTAŞ, 2002
8. Joint Venture Sözleşmesi; Prof. Dr. Kemal DAYINLARLI, 1999
9. FIDIC Açısından İnşaat Sözleşmeleri; Necip TÜREGÜN, 1996
10. FIDIC Sözleşmesi Genel Şartlarında Mühendisin Hukuki Durumu; Prof. Dr.
Yaşar KARAYALÇIN, 1996