Professional Documents
Culture Documents
1961 Anayasasında olduğu gibi, “Haberleşme Özgürlüğü” terimini “posta dokunulmazlığı” veya “özel
haberleşme gizliliği” kavramlarını ifade etmek amacı ile kullanılmıştır. 2001’de değiştirilen “Haberleşme
Hürriyeti” kenar başlıklı 22. maddenin hem eski hem de yeni metninin kitle haberleşmesine ilişkin “haberleşme
özgürlüğü” ile bir ilgisi olmayıp “özel haberleşme gizliliği”ni güvence altına almaktadır. 4709 sayılı kanunla
yapılan değişiklik ile hangi hallerde haberleşmenin engellenebileceği ve gizliliğine dokunabileceği açıkça
düzenlenerek, yetkili merci ve hâkim kararı için süreler belirlenmiştir. Yani “Haberleşme Hürriyeti” başlığı ile
verilen 22.md. ve bu maddenin değişiklikten önceki hali, kitle iletişim özgürlüğü ve bu özgürlüğü sağlayan kitle
iletişim araçlarıyla ilgili değildir.
DERS NOTLARINDAN:
Anayasa’nın 22. maddesinde haberleşme özgürlüğü ile ilgili bir konuya yer verilmiştir.: Herkes haberleşme
özgürlüğüne sahiptir. Haberleşme engellenemez, gizliliğine dokunulmaz. Gizlilik haberleşmeye özgüdür.
Haberleşmenin gizliliği iletişim özgürlüğünün doğrudan bir sonucu değildir. Haberleşme hakkının serbest
olması iletişim özgürlüğünün doğal sonucudur. İletişim özgürlüğünün gereklerinden birisi haberleşmenin
engellenmesidir.
Bireysel iletişim ile ilgilidir. Kitlelerle ilgili değildir. 22. madde kitle iletişimine uygun değildir.
Karşılıklı haberleşmede önemli bir unsurdur. Haberleşme geri beslemenin zorunlu olduğu bir birimdir.
İletişimde de karşılık vardır ama burada alıcı pasif. İletişimde işteşlik-karşılık görüyoruz; iletişimin alıcıdan
gelen karşılık haberleşmeden farklı olduğunu gösteriyor.
Kitle iletişiminin haberle ilgili olması da söz konusudur. 22. madde kitle iletişimi kapsamında pek
düşünülemez. “Toplu sms bir yönüyle kitle iletişimine girer. Bu noktada kitle iletişimi ile 22.maddenin kesiştiği
söyleyebiliriz. (Haberleşmenin kapsamına girer mi girmez mi tartışılır.)
Haberleşme özgürlüğü kitle iletişimiyle tamamen kopuk değildir gelişen teknoloji ile bağlantılı olabilir.
—25. ve 26. Maddeler için Bkz:3. ve 4. sayfalar-
Aynen 1961 Anayasasında olduğu gibi, kişilerin ve siyasi partilerin, kamu tüzel kişilerinin elindeki basın dışı
kitle haberleşme ve yayım araçlarından yararlanma hakkına sahip olduğunu düzenlemiştir. Ayrıca, bu
yararlanmanın şartlarının ve usullerinin de kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. 1961 Anayasasının 25, maddesi
basımevi ve eklentilerinin ve basın araçlarının suç vasıtası olduğu gerekçesiyle de olsa, zapt ve müsadere
edilemeyeceğini veya işletilmekten alıkonulamayacağını mutlak ve sınırsız bir şekilde belirtmişken, yeni
Anayasa “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, Cumhuriyetin temel ilkeleri ve milli güvenlik
aleyhinde işlenmiş bir suçtan mahkûm olma hali”ni söz geçen güvencenin dışında tutmuştu. 1980’den önceki
tecrübelerin ortaya çıkardığı bir zorunluluk olarak değerlendirdiğimiz bu hüküm 2004’te değiştirilmiştir.
2
25. MADDE [DÜŞÜNCE VE KANAAT HÜRRİYETİ]
26. MADDE [DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ]
25. md.: Düşünce ve kanaatin özgürce şekillenmesi, bireylerin kitle iletişim faaliyetleri yoluyla doğru
bilgilendirmelerinin sağlanmasına bağlıdır. Tek yönlü bir bilgi akışıyla bireylerin düşüncelerinin
yönlendirilmesine engel olunması devletin görevleri arasındadır. Kişilerin doğru bilgilerle düşünce
geliştirmeleri ve kanaate sahip olabilmeleri için kitle iletişim hukuku kapsamında bu özgürlük de yer almakta ve
kitle iletişim faaliyetleriyle yakından ilgili bulunmaktadır.
26. md.: Anayasa koyucu, düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahip olmanın tek başına bir anlamı olmayacağını
öngörmüş ve oluşan düşünce ve kanaatin açıklanmasının ve yayılmasının, diğer kişilerin düşünce ve kanaat
özgürlüğünü anayasal güvenceye almıştır. Düşünce ve kanaat özgürlü ile düşünceyi yayma özgürlükleri, kitle
iletişim faaliyetlerinin temel işlevini ifade etmektedirler. Kitle iletişim faaliyetleri sırasında oluşan kanaat ve
düşüncelerin açıklanabilmesi ve yayılmasında en elverişli yol kitle iletişim araçları kullanılarak düşünce ve
kanaatin açıklanması ve yayılmasıdır. Bu yönüyle düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü kitle iletişim
hukukunun da temel kavramlarından birini oluşturmaktadır.
Dolayısıyla düşünce ve kanaatleri açıklama özgürlüğünün kitle iletişim araçları ile ilgili iletişim özgürlüğünü de
kapsamına aldığı görülmektedir. Birinci cümlenin son fıkrasıyla da “görsel ve işitsel iletişim özgürlüğü”, basın
yayın özgürlüğünün aksine serbestlik ilkesi yerine, izin sistemine tabi tutulmuştur. Bu şekliyle, maddenin İnsan
Hakları Avrupa Sözleşmesindeki düzenlemeye yakın bir görünüm aldığı da söylenebilir. Ancak, bazı yazarlar,
bu son cümleyle, basın dışı kitle iletişim araçlarında, sansür uygulamalarına anayasal bir düzenleme
çerçevesinde imkân tanıdığını düşünmektedir. Kaboğlu, radyo-televizyon kuruluşlarının izin sistemine
bağlanmasıyla, yayın için iznin öngörülmesinin farklı etki alanına sahip olduğu kanaatindedir.
Bütün bunlardan da anlaşıldığı gibi, 1982 anayasası düşünce ve ifade özgürlüğüne 1961 Anayasasına göre
daha ayrıntılı bir şekilde yer verilmiştir.
Maddenin hem eski ve hem de yeni metninin kitle haberleşmesine ilişkin “haberleşme özgürlüğü” ile bir
ilgisi olmayıp “özel haberleşme gizliliği”ni güvence altına almaktadır.
Anayasanın (1982) 25. ve 26. maddeleri haberleşme özgürlüğü ile yakın ilişki içinde bulunan “düşünce
özgürlüğü”nü 1961 Anayasasından çok daha kapsamlı bir biçimde düzenlemişlerdir. Eski Anayasanın 20.
3
maddesi düşünce özgürlüğünü soyut bir kavram olarak ele almış iken, yeni Anayasamız bu özgürlüğün tüm
kitle haberleşme araçları ile olan bağlantısını ve hangi hallerde sınırlandırılabileceğini açık bir biçimde ortaya
koymuştur.
25. md. Düşünce özgürlüğünün düşünceleri açıklamama hakkını da içeren bir özgürlük olduğunu
vurguladıktan ve bu özgürlüğün statik yönünü soyut bir biçimde güvence altına aldıktan sonra 26. madde
“düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında aynı özgürlüğün dinamik yönünü ayrıntılarıyla
düzenlemiştir. Bu düzenleme yapılırken, eski Anayasanın yürürlükte olduğu dönemdeki duraksamaların ortadan
kaldırılması ve düşünceyi açıklama özgürlüğünün kötüye kullanılmasının önlenmesi için özen gösterildiği
dikkati çekmektedir.
26. md., 1. fıkra radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınların “izin sistemi”ne
bağlanmasına engel olmayacağını öngörmüştür. Böylece, Anayasamız basın dışı kitle haberleşme araçlarında
düşünce ve kanaatlerin önceden denetlenmesi anlamına gelen bir tür “sansür” uygulamasına olanak tanımıştır.
DERS NOTLARINDAN:
Düşünce ve ifade özgürlüğü iletişim özgürlüğünün temelini oluşturur. T.C Anayasasının 25. md. ve 26. md.
Bu konuların referans maddeleridir. 26. md. İletişim özgürlüğü için daha bağlantılıdır, daha doğrudandır.
Anayasanın 25.md. kişinin hak ve özgürlükleri ile ilgili madde. Kişinin zihninde olan düşüncenin oluşumu ve
varlığını ele alan korunmasını öngören maddedir. Kitle iletişimi ile ilgili değildir bu madde. Soyut bir
hükümdür. Bunun somut olarak açık ifadesini 26. maddedir. İfadede düşüncenin dışavurumunu ele alan
maddesi önemlidir. 25. md. Sembolik 26. md. Bizim için önemli olandır. İletişim özgürlüğü alanına girmiş
oluyoruz. 26. md. İle “Düşünceyi oluşturma ve yayma” ; haber alma ve yayma ile ilgilidir. İletişim özgürlüğü
ve kitle iletişim özgürlüğü (açıklama, yayma ve diğer yollarla) boyutuyla ilgilidir. Haber ve fikir alma
serbestliği, düşünceyi açıklama ve yayma, bilgiye ulaşma özgürlüğünü (kaynağın mesajın oluşturmak
bakımından bilgiye ulaşma özgürlüğü) ele alıyor, geniş bir kapsama sahiptir. İletişimin her alanını kapsayan bir
maddedir.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla
düzenlenir.
1) Serbestlik vardır.
2) İzin Alma: İzin almadan yapılamaz.
3) Bildirim Sistemi: faaliyeti gerçekleştirmeden önce yetkili makamlara bildirimde bulunması gerekir.
Örneğin; Toplantı ve Gösteri Yapma Hakkı
4) Yasak Sistemi: Yasak Temel Hak ve Özgürlükler Hukuku’na uygun değildir. Ya tümüyle serbesttir ya
izne ya da bildirime tabidir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bu konuya ilişkin kanunu 10. md. si bu anlaşmayı düzenliyor. Bu
madde devletlerin radyo ve televizyon işletmelerine bir izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki hükümdür. Bunun anlamı sansür değildir.
T.C 1982 Anayasası: bu fıkra hükmü, radyo televizyon veya benzeri yollarla yapılan yayınların izin
sistemine bağlanmasına engel değildir. Bunun anlamı sansürdür. Bu hüküm girişim özgürlüğünün sınırlanması
anlamına gelir. İfade özgürlüğünün sınırlaması anlamına gelmez. (İzin sistemine tabi tutulmaktadır)
Öngörülen sınırlamalar; işletme özgürlüğünün sınırlanması, ifade-düşünce özgürlüğüne ilişkin sınırlamalar,
kanun koyucuya verilen sınırlamalar, hangi nedenlerle sınırlandırabileceği kişilik haklarına saldırı niteliği
taşıyor (ifade bilgi açıklamaları ifade özgürlüğü ile bağdaşmayan sınırlamalar (hakaret), böyle bir özgürlük
olamaz) Eleştiri hakaret sayılmaz. Ayrımcılık içeren nefret söylemi ifade özgürlüğü kapsamında olsa da
sınırlandırılabilir. Özel yaşamın gizliliği ifade özgürlüğü dışında gerçekleştirilir. Yargı organları tarafı
değerlendirir. Kişilik hakları, hakaret, ima gibi somut örnekler aykırı bulunsa bile, aykırıymış gibi
yorumlanamaz. Şu an için yürürlükte olan Harf İnkılâbı’na ilişkin kanundur. Türkçe bir metni Arap harfleriyle
çıkarmak mümkün değildir. Arapça gazete çıkarmak için Arap harfleriyle yazılması gerekir. Mesele hangi dilin
kullanıldığı değildir.
26. md., 3. Fıkra: Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların
yayımını engellemek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz. Yani bunların
kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler getirilebilir. Ve yayını engelleme diğer sürece düşünceyi yayma ve
açıklama hürriyetinin sınırlanması söz konusu değildir.
4