You are on page 1of 5

Egzersiz beyin hücrelerini yeniliyor

Egzersiz beyin hücrelerini yeniliyor

Bugüne dek egzersizin yalnızca kasları geliştirip, kalp hastalıklarını önlediği sanılıyordu.
Oysa son bilimsel çalışmalar, sporun beyinde yeni sinir hücrelerinin oluşumuna ve sinir
hücreleri arasındaki bağlantıların çoğalmasına yol açtığını gösteriyor. Böylece Alzheimer ile
mücadelede yeni bir umut ışığı doğmuş oldu. 20 yaşında yaptığınız egzersizlerin yararının 70
yaşına kadar süreceğini düşünüyorsanız aldanıyorsunuz. 70 yaşındayken sağlam bir beyne
sahip olmak istiyorsanız aradaki 50 yıl boyunca egzersizi bırakmamanız gerekir. Mary
Carmichael tarafından kaleme alınan bu yazının orjinali 26 mart 2007 tarihli Newsweek
Dergisinde Reyhan Oksay tarafından yapılan çevirisi ise 20.04.2007 tarihli Cumhuriyet-
Bilim Teknik’te yayınlandı.
Bültenimizin bu sayısında hem bu yazıyı hem de bir egzersiz uzmanı olan Serkan Yimselin
yazı ile ilgili eleştirisini okuyacaksınız.
Egzersiz beyin hücrelerini yeniliyor
Illinois Üniversitesi Sinirbilim ve Kinesiyoloji* Bölümü'nden Charles Hillman 'ın
egzersiz-beyin gücü ilişkisini ortaya çıkartmak amacıyla ilköğretim kurumlarından 259
öğrencinin katılımı ile yaptığı araştırma, egzersizin beyni nasıl etkilediğini ortaya koydu.
Diğer öğrencilere göre beden eğitimi derslerine daha fazla zaman ayıran denekler, sosyo
ekonomik statülerinden bağımsız olarak, matematik ve okuma derslerinde daha üstün bir
performans sergilediler.
Yılsonuna doğru yayımlanacak olan bu çalışma, tek başına belirleyici olmamakla birlikte, son
yıllarda çok sayıda bilimsel araştırmadan da benzer sonuçların alınması, egzersizin zihinsel
gücü geliştirdiği tezini doğrular nitelikte. Kaldı ki son çalışmalardan birinde, üç ay gibi kısa
bir sürede, yoğun bir aerobik programının beyinde yeni sinir hücrelerinin oluşumuna yol
açtığı görüldü.
Uzun süredir bunun mümkün olamayacağını düşünen bilim adamları, şimdi yaşlı sinir
hücrelerinin bile yoğun ağlar oluşturabileceğini kabul ediyorlar. Bu ağlar insanların daha hızlı
ve daha verimli düşünmesinin yolunu açıyor. Ayrıca egzersizin, Alzheimer'ın, dikkat eksikliği
hiperaktivite sendromunun ve diğer bilişsel hastalıkların ortaya çıkışını geciktirdiği ve
engellediği ileri sürülüyor. Sonuçta yaşa bağlı olmaksızın, güçlü ve zinde bir bedenin güçlü ve
zinde bir beyin yarattığı bilimsel olarak kanıtlanmış oluyor.
Bilim adamları sağlam vücudun sağlam bir beyin anlamına geldiğinin farkındaydı ancak
ellerinde somut bir kanıt yoktu. "Atletik bilim adamı" yalnızca NCAA'nın (National
Collegiate Athletic Association-Amerikan Üniversite Atletik Birliği) düşlediği bir pazarlama
manevrası değildi; bu kavram, tarihte Eski Yunan'a kadar uzanan bir geçmişe sahipti.
Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden John Ratey , "Sportmen bir vücuda sahip
olmak akademik eğitim kadar önemliydi" diyerek tarihte spora verilen değere dikkat
çekiyor. Bu arada Batılı bilim adamları da sporcu kalbinin, vücudun diğer organlarıyla
birlikte, beyne daha fazla kan pompaladığını fark etmişlerdi.
Egzersizin Beyindeki Etkisi
Daha fazla kan, daha fazla oksijen anlamına geldiği için egzersiz yapan bir kişinin beyin
hücreleri daha iyi beslenir. Onlarca yıldır atletik vücut ile zihinsel güç arasında bilimin
bulduğu tek bağlantı buydu. Şimdi, beyin tarama cihazları ve biyokimya alanındaki
gelişmelerden yararlanan bilim adamları, egzersizin beyinde yarattığı etkileri daha
derinlemesine araştırabiliyorlar. Egzersizin etkisi önce kaslarda kendini gösterir. İki veya dört
başlı bir kasın her kasılması ve gevşemesinde, IGF adı verilen bir proteinin de aralarında
bulunduğu kimyasal maddeler salgılanır. Bu maddeler kan ile birlikte yol alır ve sonunda
beyne ulaşır. IGF, beyinde, vücudun "nörotransmiter fabrikasındaki ustabaşı" gibi çalışır.
Bu protein, başka kimyasal maddelerin üretilmesi için emirler yağdırır. Bu maddelerden biri
de beyinde üretilen BDNF'dir (Brain Derived Neurotrophic Factor). "Spark: The
Revolutionary New Science of Exercise and the Brain- Egzersiz ve beynin devrim
yaratan yeni bilimi " isimli kitabın yazarı Ratey, "Mucize" olarak değerlendirdiği bu
molekülün daha üst düşüncelere varan faaliyetleri tetiklediğini belirtiyor.
Düzenli egzersiz yardımıyla vücut, BDNF düzeyini geliştirir ve bunun sonucunda beynin sinir
hücrelerinde dallanmalar başlar. Böylece birbirleriyle birleşen yeni yollar haberleşme alt
yapısını geliştirir.. Öğrenme olgusunun altında yatan bu süreçtir.
Beyin hücreleri arasındaki tüm birleşme noktaları, ileride kullanılmak üzere bir kenarda
tutulan yeni yetenek veya bilgilerdir. Bu süreçte çok önemli bir rol oynayan BDNF'nin
miktarı çok ise, beynin kapasitesi de o kadar genişler. UCLA'dan sinirbilimci Fernando
Gomez-Pinilla , BDNF'nin az olması durumunda beynin yeni bilgilere kendisini kapattığını
söylüyor.
Gomez-Pinilla, yaptığı deneylerde sıçanları tekerlekler üzerinde koşturarak, beyinlerindeki
BDNF miktarını artırdı. Daha sonra hayvanların yarısını özgür bırakan Gomez-Pinilla, diğer
yarısında BDNF'nin etkilerini ilaçla bloke etti. Bir sonraki aşamada atletik sıçanların
zekalarını ölçmek için gizlenmiş bir nesneyi bulmalarını istedi. İlk grup kolayca nesneyi
bulurken, BDNF'leri bloke edilen ikinci grup ilki kadar başarılı olamadı. Nature dergisinde
yayımlanan benzer bir çalışmayı insanlar üzerinde gerçekleştirdi. BDNF üretiminden sorumlu
genlerinde bozukluk olan talihsiz insanların, yeni bilgileri belleklerinde tutamadıkları ve eski
bilgileri hatırlamakta zorluk çektikleri izlendi.
Nöron Oluşumu
İnsanların pek çoğu erişkin yaşa ulaştıklarında beyinlerindeki BDNF düzeyi sabitlenir. Ancak
yaşlanmaya başladıkça nöronları tek tek ölmeye başlar. 1990'lı yılların ortalarına kadar bilim
adamları bu kayıpların geri kazanımının mümkün olmayacağına inanıyorlardı. Başka bir
deyişle beynin ölü nöronların yerine yenilerini üretmesi mümkün değildi. Ancak son 10 yıldır
hayvanlar üzerinde yapılan deneyler, bu görüşün yanlış olduğunu, beynin bazı kısımlarında
"nörojenez-sinir sisteminin gelişmesi, sinir dokusu oluşması"nın egzersiz ile mümkün
olabileceğini gösterdi.
Geçen haftalarda "Proceedings of the National Academy of Sciences" dergisinde yer alan
bir makale bu ilkenin insanlarda da geçerli olduğunu ilk kez gösteriyor. Üç ay süren yoğun bir
egzersiz programı sonunda deneklerin beyinlerinde yeni nöronların çıktığı görüldü. Kalp-
damar sağlığı yönünden en iyi durumda olanların daha fazla sayıda nöron geliştirmesi de
ayrıca dikkat çekiciydi.
Bütün bunların, kök hücrelerini tam anlamıyla gelişmiş, işlevsel nöronlara dönüştüren
BDNF'nin marifeti olabilirdi. Bu deneyi gerçekleştiren Columbia Üniversitesi Tıp
Fakültesi'nden nörolog Scott Small ve Salk Enstitüsü'nden nörobiyolog Fred Gage sonuçları
şöyle değerlendiriyor: "Egzersizin beyinde ne gibi etkiler yarattığını ilk kez izliyoruz. Bu
sonuçların anlamını çözmeye uğraşırken, gelişmeye açık yeni bir konu ile karşı karşıya
olduğumuz apaçık."
Egzersizden Etkilenen Bölgeler
Small ve Gage'in deneyinin değerlendirilme aşamasında, önce yeni beyin hücrelerinin nerede
geliştiği araştırıldı. Deneyde, egzersizin etkisiyle beynin tek bir bölgesinde yeni nöronların
yeşerdiği görüldü. Bu, hipokampus'un "dentate gyrus" bölgesiydi. Öğrenme ve belleği
kontrol altında tutan bu bölge, beynin isimleri ve yüzleri eşleştirmesini sağlar. Yaşlılığa bağlı
erozyonun ilk hedefi bu bölgedir. Neyse ki, hipokampus, BDNF'nin yapıcı etkilerine son
derece açıktır. Dolayısıyla hipokampus'un yenilenme olasılığı söz konusudur.
Illinois Üniversitesi'nden psikolog Arthur Kramer, "Bu yaşlanma sürecinin yavaşlatıldığı
anlamına gelmiyor. Tam tersi bu işlem, yaşlanmanın tersyüz edilmesidir" diyor.
Kramer ayrıca karar verme, birden fazla işlevi aynı anda yürütme ve planlama gibi üst düzey
düşüncelerin yürütüldüğü frontal lobun egzersiz sonucu boyutlarında genişleme olduğunu fark
etti. Ve daha önce 60'lı ve 70'li yaşlarındaki kadın ve erkekler üzerinde yürütülmüş bir düzine
kadar eski çalışma da, hızlı yürüyüş ve diğer aerobik egzersizlerin frontal lob'u geliştirdiğini
ortaya çıkartmıştı.
Bilim adamlarına göre nöronlar, beynin bunların dışında kalan kısımlarında gelişmez. Ancak
beynin bu diğer bölgeleri egzersizden başka şekillerde yararlanır. Small, beyin hacminin
egzersiz yardımı ile genişlediğini söylüyor. Ratey ise "Dopamin, serotonin, norepinefrin
gibi salgılar da egzersiz ile birlikte artar. Dolayısıyla egzersiz yapmak bir miktar
Prozac, bir miktar da Ritalin almak gibidir" diyor.
Egzersizin Anında Görülen Etkileri
Oluşumu haftaları bulan nörojenez'den farklı olarak, diğer etkiler egzersizden hemen sonra
hissedilir. Hillman, koşu bandında yarım saatlik bir egzersizden 48 dakika sonra beynin daha
zinde olacağını söylüyor.
Ancak işin bir de kötü yanı vardır ki; o da bütün bu etkilerin geçici olmasıdır. İnsanların
kilosu gibi, zihinsel formun da korunması gerekir. Yeni nöronlar ve aralarındaki bağlantılar
yıllarca dayanabilir. Ancak egzersize son verildiği zaman birkaç ay içinde "astrositler"
büzülür ve nöronlar eskisi gibi görevini yapmaz. Bu nedenle egzersizin etkisini sürdürmek
için egzersize devam etmek gerekir.
Illinois Üniversitesi'nden psikolog William Greenough , "20 yaşında yaptığınız
egzersizlerin yararının 70 yaşına kadar süreceğini düşünüyorsanız aldanıyorsunuz. 70
yaşındayken sağlam bir beyne sahip olmak istiyorsanız aradaki 50 yıl boyunca egzersizi
bırakmamanız gerekir" diyor.
Çocuklarda Egzersizin Etkisi
Egzersiz üzerindeki çalışmaların pek çoğu yaşlılar üzerine odaklanmıştır. Ancak jimnastik ve
spor yalnızca bu insanları etkilemez. Aslında gençlerde egzersizin etkisi daha güçlüdür.
"Gelişmekte olan beyinlerde egzersizin etkisi daha uzun sürer" diye konuşan Georgia
Üniversitesi'nden spor bilimleri profesörü Phil Tomporowski, "Çocuklarda, yetişkinlerde
olduğu gibi egzersizden en fazla yararı hipokampus sağlar. Hiperaktif çocukların
ebeveynleri bunun farkındadır. Pek çok vakada ilaç yerine çocukların yoğun spor
yapması önerilir." Yoğun bir spor çocukların beyinlerinde kalıcı etki yaratır.
20 yaşına kadar çocukların frontal lobları tam olarak gelişmez. Dolayısıyla çocuklar, gerekli
fonksiyonların yerine getirilmesi için beyinlerinin başka bölümlerini kullanırlar. Bunlardan
biri de beynin öğrenme bölgesidir. Hillman'ın deneyinde ilköğretim çağındaki çocukların
egzersiz sonucu matematik, okuma gibi derslerinde daha başarılı olmaları bunun sonucudur.
Beden Eğitimine Ağırlık
Bu bulguların ışığı altında eğitimciler şimdi devlet okullarında beden eğitimi derslerine ağılık
verilmesi için çaba sarf ediyorlar. Beden eğitimi derslerinin yoğunlaşmasıyla öğrencilerin
diğer derslerde de daha başarılı olacaklarına dikkat çeken bilim adamları, siyasetçileri bu
yönde yasa değişikliği yapmaları yönünde uyarıyorlar. ABD'de son yıllarda bazı okullarda
okuma derslerinden hemen önce beden eğitimi derslerinin konduğu izleniyor. Öğretmenler,
bu sınıflarda çocukların okuma becerilerinde belirgin bir düzelme olduğunu belirtiyorlar.
Bunların yanı sıra eğitimciler daha uzun vadeli planlar da yapıyorlar. Spor alışkanlığını küçük
yaşta edinen çocukların büyüdüklerinde daha aktif yetişkinler olma olasılığı yüksektir. Bu
durumda çocuklar, büyük ebeveynlerinin karşı karşıya olduğu sorunlara maruz
kalmayabilirler. Bu sorunların başında Alzheimer ile sonuçlanan bilişsel çöküntüdür.
Gomez Pinilla'ya göre Amerikan tipi yaşam tarzı, genellikle hareketsizliğe dayandığı için
Alzheimer'a davetiye çıkartır. "İnsanların evrimi, hareketli bir yaşam tarzı üzerine
kurguludur" diye konuşan Gomez-Pinilla, "Dolayısıyla hareketsizlik üzerine kurgulanan
modern yaşam tarzı nedeniyle beynimiz gerektiği gibi çalışamıyor" diyor. Önceki bilimsel
çalışmalar haftada birkaç kez egzersize zaman ayıranların, oturduğu yerden kalkmayan
yaşıtlarına göre Alzheimer hastalığına daha ileri yaşlarda yakalandığını gösteriyor.
Egzersiz Hapı?
Egzersizin beyindeki etkileri konusundaki son gelişmeler beraberinde bir dizi öneriyi de
getiriyor. Bunlardan en tartışmalı olanı egzersizin Alzheimer hastalığının ilerleyişini
durdurması. Fareler üzerinde yapılan son çalışmalarda tekerlekler üzerinde daha fazla
koşuşturan hayvanların beyninde plaka oluşumunun azaldığı ve yavaşladığı izlendi. Bütün bu
gelişmelerin sonucunda kaçınılmaz olarak akla şu soru geliyor: Eğer egzersiz bu kadar iyi bir
çözüm ise, bilim adamları yakın bir gelecekte egzersizin beyni geliştiren etkisini ayrıştırıp hap
şekline getirebilirler mi? Başka bir deyişle yakında "egzersiz hapları" eczanelerin raflarında
boy gösterecek mi? Kaldı ki pek çok insanın zorla spor salonlarına gittiği bir ortamda bu tür
ilaçlar pek çok insan için bir tür kurtuluş olabilecek.
Yanıtlanmamış Sorular
Böyle bir hap geliştirilinceye kadar bilim adamları bazı soruları yanıtlamak zorundalar.
Örneğin bazı egzersiz tiplerinin beyni daha fazla etkilemesinin nedenleri konusunda henüz
kesin bir yanıt bulunmuş değil. Fizyoterapist Carole Lewis, bilim adamlarının pek çoğunun
aerobik egzersizleri üzerinde odaklanırken, kuvvet harcamaya dayanan egzersize gereken
önemi vermediklerinden yakınıyor: "Bugüne dek gerilme, ağırlık kaldırma gibi egzersiz
türlerinin beyin üzerindeki etkileri konusunda çok fazla araştırma yapılmadı. Ancak
yapılan az sayıdaki araştırmaya göre, henüz bilinmeyen bir nedene bağlı olarak, bu
egzersiz türü bilişim üzerinde çok fazla bir etki yaratmıyor."
Bilim adamları ayrıca beyni etkileyecek bir egzersiz dozunun miktarı konusunda da kesin bir
şey söyleyemiyorlar. Bu konuda da yeterli araştırmanın yapıldığı söylemek çok zor.
Yazan: Mary Carmichael, 26 mart 2007, Newsweek
http://www.msnbc.msn.com/id/17662246/site/newsweek/
Çeviren ve Derleyen: Reyhan Oksay (20.04.2007, Cumhuriyet-Bilim Teknik)
*kinesioloji, "hareket eden kaslardaki enerji akışının kontrolü" demektir. Kinesiolojinin
amacı, bedensel enerjileri harekete geçirerek bedensel ve ruhsal dengeyi sağlamaktır
Serkan Yimsel’in konu ile ilgili eleştirisi
Bir egzersiz egitmeni olarak konumla ilgisi olduğundan tam seve seve bu yazıyı okumaya
başlamışken, son paragraflarda büyük bir hayal kırıklığına uğradım. İnsanoğlunun bugün
karsı karsıya kaldığı sayısı hızla artan sayıdaki hastalıklar ve sakatlıkların tek bir kökeni var:
KOLAYA KAÇMA CABASI... Artık her şeyi kısa surede ve en kolay şekilde elde etmeye
çalışıyoruz. Su her şeyi tablet halinde alarak problemlerden kurtulma konusu da buna dahil.
Yahu egzersiz tablet haline konabilir mi? Egzersiz daha biz anne karnındayken genlerimize
kazınmış bir doğa kanunu. Egzersiz, insanoğlunun hayatini idamede en önemli iki ic
güdüsünün temelidir: 1. Yiyeceğe ulaşma ve 2. Yiyecek olmama... Ki çocuk daha diğer 4
duyuyu öğrenmeden hareket etmeyi öğreniyor. Siz bunu tablet haline getirirseniz, bizi insan
yapan ne kalır geriye? O zaman besinleri de tablet haline getirelim (ki neredeyse geldiler o
raddeye artık, millet ilaç ve vitamin tabletlerinden yemeğin ne olduğunu unuttu), suyun da
tabletini çıkaralım ki su içmeye gerek kalmasın, uyku tabletleri yapalım kandırsın beynimizi
uyuduğumu sansın, bir de duyguların tabletlerini yapalım, herkese sevgi ve mutluluk tabletleri
satalım. Eeee, o zaman yasamın ne gereği kaldı ki? Egzersizin faydası, sadece metabolik
etkilerle ölçülemez. Bunu ancak ve ancak egzersizi seve seve yapan bilir. Egzersizi tablet
yapmayı düşünmek yerine, o insanin ilk basta neden salona gitmeyi külfet olarak gördüğü
konusuna değinmek gerekir. Eğer makale buna çözüm aramaya çalışsaydı, ben o zaman buna
makale derdim. Bu tabletlerin yan etkilerine filan hiç inmiyorum bile dikkatinizi çekerim.....

You might also like