You are on page 1of 12

ĠKTĠSAT BĠLĠMĠNDE MATEMATĠĞĠN VARLIK

VE ÖNEMĠ

Hale KIRER
İstanbul Kültür Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi
İktisat Bölümü, Ataköy Kampüsü 4. Kat D-415, 34156 Bakırköy/İstanbul
Tel: (212) 498 44 45, Fax: (212) 661 39 75
E-posta: h.kirer@iku.edu.tr

ÖZET

Bu çalışmada sosyal bir bilim olan iktisatta matematiğin yeri, önemi ve


bu konuyla ilgili yapılan olumlu ve olumsuz eleştiriler incelenmektedir. İktisat
bilimi içerisinde marjinalist iktisatçılarla başlayan matematik kullanımı son
yıllarda yapılan çalışmalarda giderek artmıştır. Bazı iktisatçılar, matematiksel
yöntemleri, olayları öz bir şekilde anlatımı ve açıklığı sözel yöntemlere tercih
edilmektedir. Bu iktisatçılara göre matematik, bir teorinin oluşturulmasında ve
sonuçların elde edilmesinde teorisyenlere ve uygulamacılara kolaylık
sağlamaktadır. Ancak matematiksel iktisadın olmazsa olmaz olduğunu
düşünenlerin yanında, aşırı matematik kullanımının iktisadın güvenilirliği
açısından olumsuz olduğunu iddia eden iktisatçılar da bulunmaktadır. Bu görüşte
olanlara göre; aşırı matematik kullanımı sonucu kişi amacı olan iktisattan sapıp,
matematiksel işlemler içerisinde boğulabilmektedir.

Anahtar Sözcükler: İktisat Bilimi, Matematiksel İktisat, İktisat – Matematik İlişkisi

1. GĠRĠġ
İktisat bir kıtlık bilimidir. Kıt kaynakların sonsuz insan ihtiyaçları
arasındaki dağılımı üzerine kurulan iktisat bilimi sadece ekonomide neler
olduğunu anlatmamaktadır. Bununla birlikte olaylar arasında neden – sonuç
ilişkisi de kurmaktadır.
Matematik sayı, formül, şekil gibi soyut konuları konu alan bir bilim
dalıdır. Ayrıca günlük hayattaki olayların anlaşılmasında yararlanılan bir teknik
olarak da tanımlanmaktadır. Bir problemi analiz ederken matematiksel
terimlerden yararlanmanın bazı faydaları bulunmaktadır. Öncelikle içinde
bulunulan şartların öne sürülmesini ve tanımlanmasını zorunlu hale

1
getirmektedir. Bunun ise bir olayın analizi için en önemli koşullardan biri
olduğunu söyleyebilmekteyiz. Matematik, sonuca varabilmek için varsayımlarla
formülleri değişimden geçirmeye yardım eden teknikleri içermektedir. Böylece
matematik, analiz yapılabilmesi için sağlam bir temel oluşturmaktadır [1]. Yani
matematik sayesinde kişiler olaylar arasında neden – sonuç ilişkisi
kurabilmektedir.
Yapılan bu açıklamalar, matematik ile iktisat biliminin buluşma
noktasını işaret etmektedir. Ayrıca iktisadın miktar, fiyat, gelir, üretim gibi
kantitatif değişkenlerle ilgileniyor olması matematik ile olan yakın ilişkisini
göstermektedir. İktisat biliminde matematiğin öneminin anlaşılması ile birlikte
matematik alanında yaşanan gelişmeler de iktisatçılar tarafından yoğun şekilde
takip edilmeye başlamıştır.
Bu doğrultuda çalışmada öncelikle iktisat biliminde matematiğin
öneminin anlaşılması ve kullanılmasının tarihçesi anlatılmaktadır. Daha sonra ise
önemi konusunda bilgi verilmektedir.
Matematiğin iktisat bilimi içerisinde öneminin ve buna bağlı olarak
kullanımın artması ile beraber çeşitli çalışma alanları oluşmuştur. Bu noktadan
hareketle çalışmada matematiksel iktisadın alanları olan ekonometri, doğrusal
programlama, girdi – çıktı analizi ve oyun teorisi anlatılmaktadır.
İktisat biliminde matematiğin kullanılışının yoğunlaşması, bu konuya
olan eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Matematiğin iktisatta aşırı şekilde
kullanılmasına kuşku ile bakan iktisatçılar, söz konusu durumun çeşitli zaafları
olduğunu düşünmektedirler. Bu doğrultuda son bölümde matematiksel iktisada
yöneltilen eleştiriler incelenmektedir.

2. ĠKTĠSAT BĠLĠMĠNDE MATEMATĠĞĠN TARĠHÇESĠ


İktisat Bilimi birçok ekonomik birim arasındaki ilişkileri
incelemektedir. Bu ilişkilerin bir çoğu tüketim ve gelir arasındaki ilişkide olduğu
gibi niceldir. Bu bakımdan matematik, iktisadi konularda rasyonel düşünceye
yardımcı olan çok önemli bir araçtır [2]. Yani şu söylenebilir ki; matematik
miktarlar arasındaki ilişkilerin anlatım ve bulgusu için çok önemli bir tekniktir
ve iktisat bilimi; fiyat, ücret, çıktı, gelir gibi bir çok miktarsal kavramla
ilgilendiğinden, matematik bu bilim içerisinde mutlaka kullanılmalıdır [3].

2
İktisat biliminde matematik ilk olarak 1870’li yıllarda ortaya çıkan
marjinalist akım ile birlikte kendini göstermeye başlamıştır. Bu dönemde kendini
gösteren subjectivizm içerisinde iktisatçılar matematiksel yaklaşımı
benimseyenler ve benimsemeyenler olarak gruplaşmışlardır. İktisat biliminde
matematiği kullanan iktisatçılar, ekonomik olayların kantitatif olarak
belirtilebileceğini ve birbirinden bağımsız değişmeler gösterebileceğini kabul
etmektedirler. Gossen, Jevons, Leon Walras, Lounhardt ve Irving Fisher bu
dönemde iktisatta matematiksel yaklaşımı kullanan subjektivist iktisatçılardır
[4]. Augistin Cournot ile birlikte iktisatta sistemli olarak matematik
uygulamasına giriş yapılmıştır [5].
Neoklasik iktisadın savunucularından Alfred Marshall kendisini iktisat
teorisine yönlendiren etmenin Cournot ve Von Thunen’in iktisadi konuları
incelemede matematikten yararlanmaları olduğunu belirtmesine rağmen,
matematiğin iktisattaki yerini küçümsemiş ve yazılarında matematiksel
açıklamaları ya dipnot ya da kitabın sonundaki eklerde vermiştir [4].
20. yy’ın ikinci yarısından itibaren, matematiğin iktisat bilimindeki
kullanılışında artış yaşanmıştır. Bu gelişmenin en önemli öncüsü P. A.
Samuelson’dur. Samuelson’un iktisat teorisini matematik yardımı ile bir bütün
haline getirmesi, onun bu alanda öncü haline gelmesine neden olmuştur.
Samuelson, Marshall’ı matematiksel yöntemleri küçük gördüğü için eleştirmiş ve
matematiksel yaklaşımın değil, tam tersine sözel yaklaşımın zaman kaybına
neden olduğunu ve yanıltıcı olduğunu söylemiştir [4]. Samuelson 1947 yılında
yazdığı “İktisadi Analizin Temelleri (Foundations of Economic Analysis)” isimli
kitabında matematiğin tüm iktisadi analizlerin ilacı olduğunu iddia etmemesine
rağmen matematiğin kullanılmasının ekonomide neler olduğunu anlayabilmek
için zorunlu olduğunu ifade etmiştir [6].
John Maynard Keynes de ilk olarak Marshall gibi matematik üzerinde
çalışmış ve matematiğin iktisattaki kapsamına şüphe ile bakmıştır. Bu doğrultuda
matematiği amprik çalışma uygulamalarında sınırlı bir kapsamda kullanmış ve
matematiğin kapasitesinin iktisadın içeriğini anlatmada yetersiz olduğu görüşünü
savunmuştur. Ancak Keynes bireyden çok topluma odaklanan modern makro
ekonomi için temel oluşmasını sağlaması ile dikkatle hazırlanmış matematiksel
modeller iktisatta uygulanmıştır [5].

3
Modern İktisat, şiddetli bir biçimde matematiğe dayanmaktadır. Ancak
Samuelson ile birlikte matematiksel yöntemler iktisat biliminde bir yandan
yoğun şekilde kullanılmaya başlamışken, bir yandan da iktisatta matematiğin
kullanımı ile ilgili tartışmalar şiddetlenmiştir.

3. ĠKTĠSAT BĠLĠMĠNDE MATEMATĠĞĠN ÖNEMĠ


İktisat sosyal bir bilimdir. Ancak iktisat bilimi sadece ekonomide ne
olduğunu açıklamamaktadır. Bunun dışında nasıl yönetildiğini açıklamakta ve
belirli değişikliklerin olması durumunda, spesifik ekonomik değişkenlerin ne
olacağı konusunda öngörülerde bulunmaktadır. Örneğin üretim hatalarının ya da
vergi oranlarındaki artışın nihai ürün fiyatlarını nasıl etkilediği, kamu
harcamalarındaki artış durumunda işsizliğin ne olacağı gibi. İktisat Bilimi;
ayrıca kaynakların etkin dağılımında firma, devlet ve diğer ekonomik birimlere
bazı politikalar önermektedir. İşte matematik bu alanlarda ekonomiye uygulanan
çok temel bir yöntemdir [7].
Matematiksel teknikler en azından üç genel nedenden dolayı
teorisyenler tarafından kullanılmaktadır. Öncelikle bir teorinin tanımlanması,
varsayımları ve sonuçlarını sade ve tutarlı bir şekilde dile getirilmesine yardımcı
olmaktadır. İkinci olarak, matematiksel teknikler kendilerine yararlı olacak
sonuçların elde edilmesine rehberlik etmekte ve kolaylaştırmaktadır. Son olarak
ise teorinin sonuçların elde edilmesinden sonra gerçekliğinin test edilmesinde de
teorisyenler tarafından kullanılmaktadır [8].
Sonuç itibari ile matematiğin iktisadi analizlere uygulanmasının bazı
avantajarı bulunduğu söylenebilmektedir. Bu avantajlar şu şekilde
özetlenebilmektedir [9]:
(1) Matematik bir dildir ve iktisat biliminde kullanılan bu dil,
sözlü anlatıma göre daha öz ve kesindir.
(2) Matematiğin içerisinde kullanılabilecek zengin bir teoremler
mutfağı bulunmaktadır.
(3) Matematik, teoremleri uygulamanın ön koşulu olan
varsayımların kullanılmasını zorlayarak, istemdışı
varsayımların benimsenmesine engel olmaktadır.

4
(4) Matematik, olaylardan “n” değişkenli genel bir durum elde
edilmesine olanak tanımaktadır.
Özetle matematik, iktisat biliminin anlatılması ve anlaşılması
konusunda çok önemli ve yeri inkar edilemez bir yöntem olarak kendini
göstermektedir.

4. MATEMATĠKSEL ĠKTĠSADIN ÇALIġMA ALANLARI


Matematik, ekonominin birçok alanında kendini göstermektedir.
Samuelson son kitabı olan “Doğrusal Programlama ve İktisadi Analizler” isimli
kitabında matematiksel iktisadı uluslararası ticaret, taşımacılık ve pazarlama,
özel ve kamu kurumlarındaki rekabetçi stratejiler, endüstriyel üretim gibi
ekonomi ile ilgili birçok uygulamalı problemlerde kullanmıştır [6].
Bu çalışmada iktisadın uygulama alanları temel olarak; ekonometri,
doğrusal programlama, girdi – çıktı analizleri, oyun teorisi başlıkları altında
anlatılmaktadır. Ancak bu konular açıklanmadan önce şu belirtilmeli ki;
matematik iktisat teorisinde etkin bir şekilde Genel Denge Teorisi ile
kullanılmaya başlanmıştır. Genel Denge Analizi Alfred Marshall’ın kısmi denge
analizine karşılık ekonomide yer alan çok sayıda değişkenin birbirleri arasında
olan ilişkilerini göz önünde tutmaktadır. Bu yaklaşımı yaratanların başında Leon
Walras (1934 – 1910) gelmektedir [10]. Walras daha önce de belirtildiği üzere
marjinalizmin kurucusudur. Walras genel denge teorisi çerçevesinde fiyatın arz
ve talepin kesiştiği noktada oluştuğunu belirtmekte ve buradaki eşitlikleri
fonksiyon ve eğrilerden oluşan matematiksel formüllerle açıklamaktadır [11].

4.1 Ekonometri
Ekonometri; teori, matematik ve istatistiksel analizlerin birleştiği bir
matematiksel iktisat alanıdır. Ekonometri iktisadi hayattaki somut kantitatif
yasaları istatistiksel ve matematiksel yöntemlerle belirtmektedir. Böylece
matematiksel yardım ile iktisadi olayın sonuçları belirlenmekte ve teorinin
geçerliliği test edilmektedir. Doğrusal programlama ve girdi – çıktı analizleri
uygulamalı ekonometrinin örneklerindendir. Ekonometrinin temelleri yüzyıllar
öncesine dayanmaktadır. Sir William Petty’nin izleyicisi Charles Dovenant
“Politik Aritmetik”i devlet ile ilgili konular üzerinde figürlerle düşünme sanatı

5
olarak tanımlamıştır. Fransız Fizyokrat Quesnay’de ekonometrik çalışmalarda
bulunmuştur. İlk kez ekonometri kelimesi ise 1926 yılında Norveçli ekonomist
ve istatistikçi Regnar Frisch tarafından kullanılmıştır. Bugün büyük kuruluşların,
örneğin piyasaya hakim olmaya çalışan monopolist girişimlerin karşı karşıya
kaldığı talep esnekliğini içeren piyasa çalışmalarında ekonometrik analizlerin
önemi büyüktür [10]. Görüldüğü üzere ekonometrinin iktisadi yaşam içerisinde
birçok alanda kullanımı mevcuttur.

4.2 Doğrusal Programlama


Doğrusal (Lineer) Programlama (DP) II. Dünya Savaşı sırasında ve
savaş sonrası yıllarda kullanılmaya başlamıştır. Bu yöntemin ilk uygulamaları
Birleşik Devletler Hava güçleri aktiviteleri için yapılmıştır[10].
İktisat bilimindeki en temel sorun kıt kaynakların etkin şekilde dağılımı
konusudur. İktisattaki bu en temel sorun, optimizasyon problemleri içerisine
girmektedir [7]. Optimizasyon problemleri ise ekonomik aktörlerin seçim
yaparken alternatifler içerisinde hedeflerine en yakın olanı seçmelerine olanak
tanımaktadır [12]. Bu doğrultuda DP, belirli kısıtlar altında süreç ve faaliyetlerin
seçimi için optimumu yakalamaya çalışan davranışları modellemektedir [11].
Örneğin bir firmanın faktör (girdi) maliyetleri için sabit bir bütçe ile maksimum
üretim sağlamayı hedeflediği ya da maliyetlerini minimize etmek istediği bir
durumda, doğrusal programlama yol gösterici olabilmektedir.
DP’de hem matematiksel hem de geometrik teknikler kullanılmaktadır.
Ayrıca DP, işadamları için marjinal analizlerin etkinlikle sonuç vermediği
durumlarda uygulamalı problemlerin çözümüne yardımcı olmaktadır [10].

4.3 Girdi – Çıktı Analizi


Girdi – Çıktı Analizi Rusya doğumlu Amerikan iktisatçı Wassily
Leontief tarafından geliştirilmiştir ve Quesnay’in Ekonomik Tablo’sunu
anımsatmaktadır. Leontief, uygulamalı çalışmalarında kullanabilmek amacı ile
genel denge analizinin özünü oluşturan basit bir model bulmaya çalışmıştır [10]
ve girdi çıktı analizini 1936 yılında Review of Economic Statics dergisinde
yayınladığı makalesinde ortaya koymuştur [4].

6
Girdi çıktı tabloları ulusal bir ekonomide farklı sektörler arasındaki mal
ve hizmet akımını tanımlamakta ve ekonomideki herhangi bir endüstri ile diğer
endüstriler arasındaki ilişkiyi ölçmeye çalışmaktadır. Bu doğrultuda Leontief
daha sonra Federal İşgücü İstatistikleri Dairesi (The Federal Bureau of Labor
Statics) tarafından genişletilen bir tablo üzerinde çalışmıştır. Buna göre girdi –
çıktı tablosu kaynaklar, miktarlar ve madde tanımları gibi ekonomik veriler
hakkında istatistiksel bilgileri özetlemektedir. Yani daha öncede belirtildiği üzere
girdi – çıktı tablosu ekonomideki herbir kesimin birbirleri ve diğer kesimlerle
olan ilişkisini göstermektedir. Tablodaki her bir satır herhangi bir sektörden
diğer sektörlere satışı, her bir sütun ise bir sektörün diğer sektörlerden satın
alımlarını göstermektedir [10].
Girdi – çıktı analizinin temelini girdi miktarları ile hedeflenen çıktı
miktarları arasında doğrusal bir ilişki olduğu varsayımı oluşturmaktadır. Bu
sebepten dolayı sadece üretim ile ilgilidir. Tüm sektörler arasındaki ilişkiye
baktığından dolayı genel denge analizi niteliğine de sahiptir. Ayrıca doğrusal
programlama ile yakın bir ilişkisi bulunmaktadır çünkü bu modelin temel amacı
en iyi kaynak dağılı modelini bulmaktır ve bu da DP ile mümkün olmaktadır [4].

4.4 Oyun Teorisi


Matematiksel iktisadın önemli çalışma alanlarından bir diğeri de
matematikçi John von Neumann ve iktisatçı Oskar Morgenstern tarafından 1944
yılında ileri sürülen Oyun Teorisi’dir. Neumann ve Morgenstern “Oyun Teorisi
ve Ekonomik Davranış” isimli kitaplarında hem oyunları matematiksel olarak
temsil etmenin genel bir yöntemini bulmakta hem de oyuncuların çıkarlarının
birbirine tamamen zıt olduğu yani birinin kazandığı diğerinin kaybettiği oyunlar
için sistematik bir yaklaşım biçimi sunmaktadırlar. Burada son türden oyunlara
oyuncuların kar ve zararlarının toplamı sıfır olduğu içi “sıfır toplam oyunlar”
denmektedir [13]. İşte Neumann ve Morgenstern, kitaplarında sıfır toplamlı ve
işbirlikçi oyunları incelemektedir. John F. Nash, 1950 – 1953 yılları arasında
yayınladığı dört makale ile oyun teorine büyük katkılarda bulunmaktadır [14].
Daha önce teori sadece “sıfır kazançlı” durumlarda işbirlikçi olmayan oyunları
çözmeye yönelikti. Nash sabit nokta teoremi ve en iyi yanıt fonksiyonlarını
kullanarak, rekabeti herkesin kazandığı bir duruma dönüştürmektedir. Nash’in

7
matematiğe yaptığı katkılar, iktisat biliminde yeni bir çığır açmıştır. Nash iktisat
bilimine yaptığı bu katkılarla, iktisadi birimlerin karşı tarafın ne yapacağını ve
nasıl tepki göstereceğini öngörerek kendi davranışlarını belirleyeceklerini
formüle etmektedir. Buna göre iktisadi birimler, karşı tarafın nasıl davranacağını
dikkate alarak, ilk bakışta kendileri için en avantajlı görünen seçeneği değil,
karşısındakinin tepkisinden sonra en iyi olabilecek seçeneği tercih etmektedirler
[15].
Martin Shubik 1959 yılında rekabetçi oyun teorisini ilk kez oligopol
piyasalarına uygulamıştır. 1965 yılında Reinhard Selten, Nash dengesini
oyuncuların sıra ile stratejilerini seçtikleri oyunlarda kullanılabilecek şekilde
geliştirmiştir. John Harsanyi ise 1967 – 1968 yıllarında teorinin oyuncuların
eksik bilgi sahibi olduğu oyunlara nasıl uygulanabileceğini göstermiştir [14].
Gittikçe gelişen oyun teorisinin sağladığı matematiksel çözüm yolları,
iktisatçıyı “ceteris paribus” varsayımına başvurmaktan kurtarmaktadır. Ancak
bundan da ötesi Weintraub’a göre oyun teorisi sosyal bilimlerin “araştırıcı
mantığı” olmuştur ve genel dengenin ancak rekabet ile mümkün olacağını
kanıtlamıştır [4].

5. ĠKTĠSAT BĠLĠMĠNDE MATEMATĠĞE YÖNELTĠLEN ELEġTĠRĠLER


İktisat bilimine matematiğin girmesi ile birlikte olumlu ve olumsuz
yönde yapılan bir çok eleştiri olmuştur. Bir iktisatçının genellikle fiyat, miktar,
gelir, maliyet, üretim gibi kantitatif değerleri ve bu değerler arasındaki
incelediği görülmektedir. Bu nedenle matematik iktisatta yoğun şekilde
başvurulan bir yöntemdir. Matematiğin iktisat bilimi için gösterdiği önem daha
önce belirtilmişti. Ancak matematiğin iktisat bilimi içerisinde aşırı şekilde
kullanılmaya başlayıp, araçtan çok amaç haline getirilmesiyle beraber olumsuz
yönde eleştiriler de fazlalaşmıştır.
Öncelikle şu belirtilmeli ki; matematik kullanımının önemli üstünlükleri
bulunmakla beraber iki temel sakıncası bulunmaktadır [9]. İlk olarak
matematiğin dili tüm iktisatçılar için bir ana dil değildir ve bunun sonucu olarak
matematikçi ve matematikçi olmayan iktisatçılar arasında iletişim bozukluğu
ortaya çıkmaktadır. Bu da matematikçi olmayan iktisatçıların matematikçilerin
bulgularından yararlanamayacakları anlamına gelmektedir. Daha önemlisi

8
matematik temelli iktisatçılar, matematikçi olmayanların verecekleri tepkilerden
yararlanamamaktadır. İkinci olarak ise, iktisatta matematiği yoğun bir şekilde
kullanan iktisatçı öncelikle kendisini matematiksel olarak çözülebilecek
problemlerle sınırlayabilmekte ve matematiğin rahatlığı uğruna yersiz iktisadi
varsayımları kabul edebilmektedir. Bunun sonucu olarak dikkat edilmediği
takdirde kişi, iktisadi ilkeler yerine matematiksel teknikler içerisinde yok
olabilme riski ile karşı karşıya gelebilmektedir.
Matematik daha öncede belirtildiği üzere bir çeşit dildir ancak tam
C R
olarak bir dil olduğunu söylemek mümkün değildir. Literatürde 
Q Q
şeklinde formülize edilen eşitlik marjinal maliyet marjinal gelire eşittir şeklinde
Türkçeye çevrilebilmektedir. Ancak örneğin “seni seviyorum” cümlesi için
herhangi bir matematiksel form bulunmamaktadır. Matematiğin kendisinin
belirli bir yazınsal bir cümle yapısını kullanmaksızın uygulanışı matematiksel
ifadenin sınırlarını göstermektedir. Bu yönüyle matematiğin değişkenlerin içsel
yapılarını, belli temel ilişkilerini, tutarsızlıkları açık bir şekilde göstermesi onun
güçlü bir yanını gösterirken, değişkenlerin ilgilendiği içsel yapıdaki gerçek
karmaşıklıklardan ilgiyi başka yönlere çekmesi ve bunun sonucu olarak bu yapı
içerisinde hataların oluşmasına neden olması zayıf yönünü göstermektedir [3].
Son yıllarda matematik bilmeden iktisat alanındaki bilimsel yazıları
takip etmek oldukça zorlaşmıştır. Bu, o kadar ileri düzeylere gitmiştir ki; iktisat
okumadan önce matematik okumuş olmanın daha iyi olabileceği tartışılmaya
başlamıştır [16]. Bu durum ise bizi “İktisatta matematik bir araç mı, yoksa amaç
mı?” sorusuna yönlendirmektedir. Bu yönde en büyük eleştiriyi Fransız ekolün
oluşturduğu Post Otiktik İktisat Okulu oluşturmaktadır. Bu akıma göre, iktisatta
matematiğin yardımcı bir araç olarak değil de tek başına bir amaç olarak
kullanılması, otistik bir iktisat yaratmaktadır. Otizm (kapanım) psikolojide
öznenin dış dünya ile olan ilişkiyi reddetmesi, kendi iç dünyasına kapanması
olarak tanımlanmaktadır. Post Otistik İktisatçılar, psikolojide tanımlı olan otistik
davranış ile neoklasik iktisadın yöntemleri arasında benzerlikler kurmaktadır.
Post Otistiklere göre; matematik bilimsel bir yöntem olarak vazgeçilmez bir
araçtır ancak sosyal bilimlerde matematik kullanımı, fizik gibi fen bilimlerindeki
kadar geniş kapsamlı ve belirleyici olamaz [17].

9
Fransız öğrencilerin aşırı matematik kullanımı ile ilgili eleştirilerine
verilen yanıt matematikselleşmenin iktisadın bilimsel niteliğinin bir gereği
olduğu şeklindedir. Bir bilimin mutlak matematik kullanmak zorunda olduğu
iddiası ise doğru değildir [17].
La Monde matematiğin iktisat bilimi için zorunlu ancak yetersiz koşulu
olduğu görüşünü savunmaktadır. Matematiğin sosyal bilimlerde sınırlı olduğunu
varsaymak için birçok neden bulunmaktadır. Modern iktisatçıların aşırı derecede
yanlış varsayımlarda bulunmalarının temelinde yanlış yerlerde kullanılan
matematiksel yöntemler bulunmaktadır [18].
Geoff Harcourt, bu durumu “Matematik iyi bir hizmetçi ancak kötü bir
efendidir” şeklinde ifade etmektedir. Bu görüşe göre, bir olayda iktisadın her
zaman ilk sırada tutulması, daha sonra matematiğin çeşitli formlarının
problemlerin çözümünde kullanılması gerekmektedir [19].

6. SONUÇ
Matematik bir bakıma olan olayları sayılarla ifade etmek anlamına
gelmektedir. Sayıların ise gerçeklere giden yolda en büyük yol göstericilerden
biri olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca matematik; olaylar hakkında analiz
yapmayı, neden – sonuç ilişkisini kurmayı sağlamaktadır. İşte bu tür nedenler
matematik ile iktisat biliminin biraraya gelmesine neden olmaktadır. Son
dönemde iyi bir iktisatçı olmak için iyi bir şekilde matematik bilinmesi
gerekliliği görüşü ve bu doğrultuda matematiğin iktisat bilimi içerisinde
kullanıldığı makale sayısı hızlı bir şekilde artmıştır. Ancak sosyal bir bilim olan
iktisat içerisinde matematiğin kullanımı ile ilgili tartışmalar ve eleştiriler bu hızlı
artış ile beraber aynı şekilde kendini göstermektedir.
Matematiği iktisat bilimi içerisinde kullanan ilk akım marjinalistlerdir.
Özellikle 20. yy’ın ikinci yarısında matematiğin kullanımının artmış olduğu
görülmektedir. İktisat biliminde matematiğin olması gerekliliğini savunanlara
göre; matematik olayların belirlenip, analiz edilmesinde sözlü anlatıma göre
daha öz ve kesin olmasından dolayı mutlaka gereklidir. Matematik, iktisat
teorisinde etkin bir şekilde kullanılmaya Genel Denge Teorisi ile başlamıştır.
İktisatta matematik; ekonometri, doğrusal programlama, girdi – çıktı analizleri,
oyun teorisi gibi çalışma alanlarında uygulanmaktadır.

10
Yoğun matematik kullanımı ile birlikte olumsuz yönde birçok eleştiri
de yapılmaktadır. Olayların matematiksel problemlerle sınırlandırılması ve
iktisatçının matematiksel teoremlerle uğraşırken amacı olan iktisattan sapması en
yoğun eleştiri konuları arasında görülmektedir. Bu noktada oluşan ortak görüş
ise iktisatta matematiğin yararlanılması gereken bir araç olduğu ancak amaç
olmadığıdır.

Kaynakça

[1] Bayramlı, B., “Matematiksel Modelleme”


http://www.bilgidata.com/localhost/bilgidata/yazi.jsp@dosya=a_matematik_mod
elleme.xml.html

[2] Black, J., Bradley J. F. ,(1973) “Essential Mathematics For Economists”,


England, John Wiley Sons.

[3] Boulding, K. E., (1948), “Samuelson’s Foundations: The Role of


Mathematics in economics”, The Journal of Political Economy, 56, 187 – 199.

[4] Savaş, V., (1999), “İktisatın Tarihi”, Ankara, Siyasal Kitabevi.

[5] Dow, S. C., “The Use of Mathematics in Economics”,


http://ioe.ac.uk/esrcmaths/sheila.htm

[6]
http://nobelprize.org/nobel_prizes/economics/laureates/1970/samuelson_bio.htm
l

[7] Rosser, M., (1993), “Basic Mathematics for Economists”, USA, Routledge.

[8] Bushaw, A.W., Clower, R. W., (1957),”Introduction to Mathematical


Economics”, USA, Richard D. Irwin. Inc.

11
[9] Chiang, A. C., (1967), Fundamental Methods of Mathematical Economics”,
Tokyo, McGraw-Hill Kogakusha Ltd.

[10] Oser, J., (1970), “The Evolution of Economical Thought”, USA, Harcourt,
Brace World, Inc.

[11] Bilgin, C., (2006), “İktisatta Matematiksel Yaklaşım Sorunu”, Sosyo


Ekonomi, 2, 70-84.

[12] Thoumanoff, P., Nourzad, F., (1994), “A Mathematical Approach to


Economic Analysis”, USA, West Publishing Company.

[13] Varian, H. R., (2004), Çev: Aslı Nesin, “Akıl Oyunları ve John Nash”,
Matematik Dünyası, 3, 53-54.

[14] “Oyun Teorisi”, http://ba.metu.edu.tr/~adil/BA_web/oyunteorisi.htm

[15] Akyüz, A., (2002), “İki İktisatçı Bir Konferans”, İktisat – İşletme ve Finans,
193, 7-8.

[16]Kumcu, E., (2005), “İktisat Eğitimi Üzerine Düşünceler (3)”,


http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=343711&p=2

[17] Acar, G. T., “Egemen İktisat Görüşünün Son Dönemdeki Eleştirisi: Post
Otistik İktisat Tarihi”, http://www.geocities.com/ceteris_paribus_tr2/g_acar.pdf

[18] Lawson, T., “Back To Reality”,


http://www.econ.cam.ac.uk/faculty/lawson/PDFS/Back_to_reality_(English).pdf

[19] Harcourt, H., (2001), “A Good Servant But A Bad Master”,


http://www.btinternet.com/~pae_news/issue6.htm

12

You might also like