Professional Documents
Culture Documents
Bazı insanlar, pek az bilinçli çaba ile başarıyı, gücü, zenginliği ve aşkı çeker gibidir.
Bilincinin farkına varanlar ise bunları hayatına çekmekle kalmazlar bir çok insanın mucize ya
da tesadüf dedikleri iyi yöndeki rastlantılarla hayatlarını baştan yaratırlar.
Neden hep birbirine benzer ilişkiler yaşarız… Sevdiklerimizi neden hep aynı şekilde
kaybediyoruz… ?
Neden büyük bir yönetici olmak yerine, sigortalı memur olabilmeyi başarı sayıp hayatımızın
garantisi olarak görüyoruz… ?
Bunun zor olduğunu biliyorum. Ama gerçeği gördüğünüzde dünkü gerçeğinizi bırakıp
yepyeni bir sayfa açtığınızda, gün içindeki döngüyü gördüğünüzde gözlerinize
inanamayacaksınız…
Kendi hayatımdan örnek vermek gerekirse; liseyi başarısız bir ortalamayla bitiren,
hayatının büyük bölümü az parayla geçiren; ikili ilişkilerimde reddedilme, terk edilme,
aldatılma gibi tüm olumsuz olayları yaşamış biriydim…
Şimdi param var, istediğim insanla sevgi bağı kurabiliyorum. Üniversiteyi dereceyle
bitirdim… Buna benzer harika bir çok gelişmede cabası.
Hadi 2. Bölüme
BÖLÜM 2 – Tüm Gücün ve Yaşamın Kaynağı
Yazının başında, bazı insanların hayatlarının bolluk, zenginlik şans içinde geçtiğini;
bazılarının ise tekdüze ve kısır döngü içinde geçtiğini vurguladım…
Peki bu insanların arasındaki fark nedir ?
Yani çevrenin ve engellerin üstesinden gelen şey zihindir… Bu gücü kullanmak için çok
zeki, diploma mezunu ya da yaşça çok büyük olmak gerekmez… Bir bilim adamın da, okuma
yazması olmayan birinin de aynı kolaylıkta kullanabileceği bir güçtür.
Albert Einstein “Akıl olmadan bir evren düşünemessiniz” demişti. Peki ne demek istemişti…
Bunu Kuantum Fiziği çalışmalarına yaptığı katkıyla anlayabiliyoruz…
Kimya derslerinde gördüğümüz yüz küsür elementin dünyadaki çeşitli şeyleri, maddeleri,
canlıları oluşturduğunu öğrendik. Yani bir çeşitlilik söz konusuydu… Ama Albert Einstein
Atomu parçaladığında inanılmaz bir buluşa imza atmıştı. Tüm atomlardan daha küçük
parçalarda var olduğunu keşfetmişti. Ama işin ilginç olanı tüm atomlar aynı parçadan
meydana gelmişti… “Quark” parçacıkları… Bu demek oluyordu ki ; tüm canlılar, dünya ve
evren aynı maddeden yaratılmıştı. Sadece farklı şekiller de bir araya gelmişlerdi.
Ama Albert Einstein kuantum fiziğinin; düşünceyle bir bağlantısı olduğunu biliyordu…
Yapılan deneylerde insanların duygu ve düşüncelerinden manyetik bir dalga yaydığı
bulunmuştu. Yani bir insan; sevindiğinde, üzüldüğünde, ağladığında, bağırdığında,
öfkelendiğinde yani duygusal her reaksiyonunda bir dalga yayıyordu. Mükemmel olan ise bu
dalgalar Atom altı parçacıklardı… “Quark” Parçacıkları…
Bir insan bir şey düşündüğünde yaydığı bu dalgalar onun hayatına iyi ya da kötü şekilde
tezahür ediyordu… İnsanların bu olaydan haberinin olmasına gerek yoktu… Yaratım
durmadan devam ediyordu… Bilinçli ya da bilinçsiz düşünmesi yeterliydi…
Albert Einstein
Ne kadar ilginç değil mi ? Ama gerçek !!!
“Ama hayat o kadar çeşitli ki… Hepsini düşünmüş olamam…” dediğinizi duyuyorum…
Bilimsel bir gerçek var ki; insan bilinçli ya da bilinçsiz tam 60 bin farklı şey düşünür bu da
hayatımızda gördüğümüz çeşitliliktir…
Ama kabul ettik mi ? Yoksa ona zor ulaşacağımızı düşünüp hep başkalarının zengin
olmasını mı gördük… Bir arkadaşınız zengin oldu diyelim… Bu demek oluyor ki siz daha
önce zenginliği düşündünüz… Sadece kendinize yakıştıramadınız… Arkadaşınız zengin oldu.
Ve sizde bunu görmek suretiyle etkilendiniz. “Ben de zaten şans ve para yok” düşüncesi
pekişti.
Gerçek şu ki !!!
Bunu ileriki konularda daha detaylı anlatacağım… Ama bilmenizi istediğim bir şey
var… İçinize sorduğunuzda beklemdiğiniz bir anda cevabı gelicektir… Biz doğduğumuzdan
beri, tüm bilgiler beynimize kodlanmıştır. Evet biz şu anda dünyadaki her şeyi biliyoruz.
Sadece okula giderek, kitap okuyarak, haberleri izleyerek VS hatırlıyoruz… Biz aslında
matematiği çok iyi biliyoruz… Sadece okulda hatırladık. Biz aslında dünyada neler olup
bitiyor çok iyi biliyoruz… Sadece Haberleri açtığımızda hatırlıyoruz… Dünyanın diğer
ucunda olup biten her şeyi şu an hissediyorsunuz. Bunlar sizin bilinçaltınıza kaydoluyor. Bu
demektir ki… Nasıl para kazanılır, nasıl aşk yaşanır, nasıl üst düzey bir yönetici olunur…
Hepsi kafanızın bir yerinde duruyor… Bunların orda durduğuna inanmadığımız için, tekdüze
bir yaşamı tercih ediyoruz…
BÖLÜM 3 – ÇEKİM YASASI
Dünyayı kasup kavuran “ The Secret” kitabını okuduk… Fakat bunu bir çok insan
anlarken, bir çok insan ise hala mantığını sorguluyordu… Bundan önceki ilk iki bölümü bu
yüzden anlatma gereği duydum…
Kimileri bunu bir yöntem olarak düşündü. Yapamayınca işe yaramıyor dediler. Kimileri
inandı ama uygulayamadı. Kimileride hiç inanmadı.
İstediğiniz her şeyi kendinize çekeceksiniz. İhtiyaç duyduğunuz şey paraysa, parayı,
insanlarsa, insanları, belirli bir kitapsa, o kitabı çekeceksiniz. Dikkat etmeniz gereken şey neye
doğru çekildiğinizdir; çünkü siz isteklerinize dair imgeleri zihninizde tuttukça, onlara doğru
çekilirken, onlar da size doğru çekilecekler. Hareket, sizinle ve sizin aracılığınızla, tamamen
fiziksel bir gerçekliğe doğru olacaktır. Bunu sağlayan da yasadır.
Evet… Siz gerçekten bir şeyi istediğinizde ve buna odaklandığınızda, o isteğimizle ilgili
olayların, koşulların içinde bulursunuz kendinizi …
Ah o torpilliler …
Örneğin; Bir iş arıyoruz… CV ler dolduruyoruz. Her yere telefon açıyoruz. Ama bir türlü
iş bulamıyoruz. Yakınıyoruz. Çevremize “iş bulamadım maalesef” diyoruz. Bu şartlarda iş
bulamayacağımıza inanıyoruz. Bu durumu daha da pekiştiriyoruz. VE bir yaratım
başlatıyoruz. VE AYNEN TAHMİN ETTİĞİNİZ GİBİ…Bizimle kimse çalışmak
istemiyor. Bu şartlarda iş bulamıyoruz. İşsiz kalmaya devam ediyoruz. Ama bir arkadaşımız
torpilli olduğundan tam da sizin istediğiniz türden bir işe kavuşuyor… İstediğiniz maaşı
alıyor… yakınıyoruz… yakınıyoruz… yakınıyoruz… SONUÇ… Tekdüze sıkıntılarla dolu
bir yaşam…
Mesela ben bu sırrı öğrenmeden önce ikili ilişkilerimde birbirinin aynısı sorunlar
yaşıyordum… Kız arkadaşlarımla yaşadığım sorunlar bana içimde şunu dedirtiyordu. “Neden
hep sorunlu insanlar beni buluyor ve ilişkim aynı şekilde bitiyor”
Bazen “Bu sefer doğru birini bulmak istiyorum” dediğimde karşıma akıllı insanlar
çıkıyordu. Ama ben onlar içinde “bunu kaybetmek istemiyorum, ya bu da sorunlu bir insana
dönüşürse” diyordum… SONUÇ… Birden ilişkinin rengi değişiyor tam da benim istemediğim
bir insan tipine dönüşüyordu.
Küçüklüğümden beri hep bana ne kadar yakışıklı olduğumu söylediler. Ailem akrabalarım
arkadaşlarım… Ben se buna hiç inanmıyordum. Aynaya baktığımda kendimi beğenmiyodum.
Kendime güvenim yoktu… Ve bir çok kızdan da şu lafı duydum “Tipim değilsin”
Gerçek şu ki… Neye inanırsak; çevremizdeki şartlar, insanlar ve durumlar bizi haklı
çıkartırlar.
Örneğin; Bir iş arıyoruz… Şartların ne olduğu hiç önemli değil. Onu bulduğumuza
odaklanıyoruz. Sadece sonuca odaklanıyoruz… İşi “nasıl” bulacağımıza değil. Bulduğumuz
anı düşünüyoruz. “Ama” ları ve “nasıl”ları düşünmüyoruz… Sadece bulduğumuzu hayal
ediyoruz… İç dünyamıza “O işe ulaştırması için yardım istiyoruz.” Olmuş gibi seviniyoruz,
heyecanlanıyoruz… Sadece işi buldumuz anı düşünüyoruz.
SONUÇ… O işle ilgili şartlar oluşmaya başlar… Bir CV nize cevap gelecektir… Ya da
arkadaşınız sizi haberiniz olmadan bir iş yerine tavsiye edecektir. Beklemediğiniz bir telefon
gelicektir.. Tesadüfen gazetede o işle ilgili ilanı bulacaksınız. Ya da bir torpil bulucaksınız
O işe ulaşmak için milyonlarca neden sizin için çalışır. Çünkü siz olmasını istediğinize
odaklandınız.
“Peki bu güne kadar nerede yanlış yaptık ?”
Kendi hayatımdan örnek vermek gerekirse önceleri çok haber izlerdim. Siyasi olarak
tepkilerim olurdu. Sokakta hep aynı siyasi düşüncedeki insanları görüyordum. İzmir gibi bir
yerde kız arkadasımın elini tutmakta bile zorlanıyordum
Sonra bir gün haberleri izlemeyi bıraktım… Siyasi tartışmaları bıraktım… Sokakta
gezerken artık istediğim türden insanlar görüyorum… Bakışların üzerimde olmadığını bilmek
çok güzel… Siyasi olaylarda istediğim gibi tezahür ediyor
Dediğinizde Çekim yasası size “Borçlu, sıkıntılı bir yaşam” “ kavgalı bir evlilik “verir
Kavgasız bir evlilik isterken zihniniz “kavga” gerçeğini düşünür. Borçsuz bir yaşam
isterken zihniniz “borç” gerçeğini ve borçlu hayatın zorluğunu düşünür… Ve aynılarından
size biraz daha verir. “Ben bu kadar detaylı düşünmüyorum” deseniz de Borç kelimesini
söylediğiniz, okuduğunuz, duyduğunuz her yerde bilinçaltınız detaylı bir borç kavramını ele
alır. Ve bir yaratım başlatırsınız…
Beynimiz, geçmişe dönüp kötü düşünceleri yok etmeye kalktığımızda bize karşı koyar.
Onun bizden istediği, alıştığı düşünceyi silmememizdir. Ama bizden daha çok istediği bir şey
daha vardır. O düşüncelerin yerine yenisinin gelmesi isteğidir…
Siz Beyninize “Borçlu yaşamı yok et” dediğinizde bilinçaltınız size “hiçbir şeyi yok edemem…
Al sana borç” der…
Pek çocuğumuz hayal kurarken aynı zamanda “neden olamayacağı” üzerine de yargılar
üretiriz. Ya da hayal ettiğimiz araba ile okulda nasıl hava atacağımızı, nasıl
kıskandırıcağımızı düşünürüz… Ya da hedefe doğru giderken ailemize karşı, arkadaslarımıza
karşı agresif oluruz… Olaylara tepki gösteririz… İnsanlarla küseriz… Sürekli haklı çıkma
çabası içinde oluruz. Eşimizle tartışırız.
“Ben çok para ve bolluk istiyorum AMA bu hayat şartlarında bu çok zor… Öyle bir iş, öyle bir
maaş, öyle bir miras yok”
Bunu düşündüğünüzde bir yaratım başlatırsınız. Hedefe doğru giderken, düşündüğünüz kötü
şartlar sizi bulacak. Ve o para hep ertelenecektir…
Öyle bir pırlanta yüzük istiyorum ki… “Kimsenin alamayacağı kadar pahalı… Gören
imrensin…”
Hayır… Size karşı gelen insanlarıda siz hayatınıza çektiniz… Bu sizin iç çekişmeniz
Küs olduğunuz insanlar yeni tanışmak istediklerinize blokaj oluştutucaktır… Herkesi ama
herkesi affedin. Davanızda haklı olsanız bile… Onlarla tekrar görüşmenize gerek yok…
içinzden “affettim” deyin… serbest bırakın gitsin.
BU DEMEK OLUYOR Kİ !!!
“Bugün çok güzel bir gün… bugün çok mutluyum… bugün hayallerime biraz daha
ulaşıyorum” diyin… Bir de sahip olduklarınıza şükredin…
Kahvaltı sofrasında gülerek oturun… Kimse gülmese bile siz gülün… güzel şeyler söleyin…
Ailemizdeki insanların her birine iyi bişeyler söyleyin…
Kendinizde ki tüm olumsuzları keşfedin… Tüm bunları olumlu olanlarla yer deiştirin…
Olumlu düşünün… Sürekli olmlu düşünün… İnatla olumlu düşünün… Sonra göreceksiniz ki
çevrenizdeki her şey olumlu olmaya başlamış… Bu demektir ki bilinçaltı olumlu bir düşünceye
alışmıştır… Alttaki olumlamaları sürekli tekrarlayın…
2- İnanmak; odaklandıktan sonra beyniniz size bunun mümkün olup olmadığını sorar… Siz
bunun mümkün olduğuna inandığınızda nasıl olacağını bilmeseniz bile 3. adıma geçtiniz
demektir.
3- “Olmuş Gibi yapmak”: Hayal ettiğiniz bir paraysa kazanmış gibi rahatlayın… Kendinize
para resmi yapın. Üstüne para miktarını yazın. Cüzdanınıza koyun. Eğer hayaliniz tatilse
henüz şartlar oluşmasa bile tatille ilgili bişeyler yapın. Örneğin kendinize tatil için bir güneş
yağı alın Hayal ettiğiniz bir evse… yeni eviniz için bir vazo alın… hayalinizdeki okulda
giymek için bir ayakkabı alın…
4- “Nasıl”lar; ise üzerinde durmasak bile bize kendiliğinden gelecektir. Beklemeden aldığımız
bir telefon, gazete okuduğumuz bir haber, gördüğümüz bir rüya, arkadaşımızın yaptığı
espiriden geçen bir kelime, internette gezerken rastgele girdiğiniz bir sayfa… Milyonlarca
nedenden biri yada bir kaçı size %100 ulaşacaktır… Bunlar olurken yukarıda bahsettiğim
olumluluk konusuna dikkatle bakın… bu aşamada çok önemli
5- Eylem; ise bizimle ilgilidir… Telefon geldiğinde ilgilenip gittiğimizde, bir CV ye cevap
verildiğinde, kavga ettiğimiz sevdiğimiz beklemediğimiz anda güzel bir söz söylediğinde cevap
vermeliyiz… Bunlar olduğuna göre Evren Cevap veriyor demektir. Biz nasıl o şeyi kendimize
çekiyorsak. O şeyde bizi kendine çekiyor demektir. Karşılıklı bir eylemle dahada
güçlenecektir…
6- VE SONUÇ…
Ben size sadece yol gösteriyorum… Ama bunları bilmeseniz bile içinizdeki olumlu güç size
istediğiniz işaretleri ve fırsatları vericektir.