Professional Documents
Culture Documents
MARDİN
IV
ÖNEMLİ SİMALAR
DİNİ TOPLULUKLAR
Mardin Tarihi İhtisas Kütüphanesi Yayın No: 10
Makalelerle Mardin
ISBN: 975–585–636–6
IV. Cilt Önemli Simalar-Dini Topluluklar
ISBN:975–585–640–4
Proje Koordinatörü: İbrahim Özcoşar
Kapak Tasarım: İmak Ofset
İç Tasarım: Serap Gökçeoğlu – Arzu Ensari
Basım Adedi:1000
Basım Yeri ve Tarihi: İstanbul -2007
Bu kitabın telif hakları Mardin Tarihi İhtisas Kütüphanesi
Projesine aittir.
MARDİN
IV
ÖNEMLİ SİMALAR
DİNİ TOPLULUKLAR
Hazırlayan
İbrahim ÖZCOŞAR
İstanbul–2007
ÖNSÖZ
Mardin’in farklı yönlerini, akademisyen ve araştırmacıların
bakış açısıyla tanıtmak, bilinmeyen yönlerini gün ışığına çıkarmak,
yıllardır zihnimizi meşgul eden bir projeydi. Böyle bir çalışma için
kendi alanlarında uzman 100’e yakın akademisyen ve araştırmacının
çalışmalarının bir araya getirilmesi, çok zor ve uzun vadeli bir iş gibi
görünmekteydi. Mayıs 2006’da düzenlediğimiz “I.Uluslararası Mardin
Tarihi Sempozyumu” bize bu projeyi uygulayabileceğimizi gösterdi.
Bu çalışma sırasında çok farklı alanlarda birbirinden değerli
akademisyen ve araştırmacıların Mardin’in farklı yönlerini
araştırdıklarını veya araştırmaya hazır olduklarını gördük. Bu
çalışmaların bir arada toplanması teklifimizi kabul eden akademisyen
ve araştırmacıların, Mardin ile ilgili farklı alanlarda yaptıkları bilimsel
çalışmalarını bu dört kitapta bir araya getirdik. Bu arada Mardin’in iki
önemli ilçesi Midyat ve Nusaybin’de Haziran 2003 ve Mayıs 2004
tarihlerinde yapılmış sempozyumlarda sunulmuş bildirilerin, aradan
geçen süreye rağmen, basılamadığı anlaşıldı. Bu bildiriler de, Midyat
ve Nusaybin sempozyumlarını düzenleyen Prof. Dr. Kenan Ziya Taş
ve Doç. Dr. Ahmet Kankal’ın izinleriyle, kitap içinde ilgili bölümlere
yerleştirildi. İzin ve yardımları dolayısıyla hocalarıma teşekkür
ederim.
Çalışma, 1 yıllık yorucu bir emeğin ürünü olarak ortaya çıktı.
Bu süreye, akademisyen ve araştırmacıların çalışmaları için
harcadıkları süre dahil değildir. Bu çalışmada; yardımlarını ve
görüşlerini esirgemeyen değerli arkadaşım Yrd. Doç. Dr. Hüseyin
Haşimi Güneş’e teşekkür ederim.
Dr. İbrahim ÖZCOŞAR
İÇİNDEKİLER
...........
Sayfa
ÖNEMLİ SİMALAR......................................................... 1
Mardin’in Kültürel Hayatı ve Yetiştirdiği Ünlü Simalar ............ 1
Hamdi GÜLEÇ
Artuklular Döneminde Mardin’de Edebiyat Çevresi ve
Mardinli İki Şair: İbn Es-Saffar El-Mardini ve İmadu’d-din
Ed Duneysiri ......................................................................... 9
Ahmet ASLAN
Mardinli Bilginlerin Hadis İlimleri Metodolojisine
Katkıları Ali B.Osman Et-Turkmani El Mardini Örneği..............29
İsa AKALIN
Mardini Şeyh Hamid ve Oğlu Şeyh Abdurrahman
Zihni Efendi..................................................................................37
Muhammed Sadık HAMİDİ
Şuara Tezkirelerine Göre Mardinli Divan Şairleri ..................... 57
Mehmet Sait ÇALKA
İstanbul’da Mardinli Bir Asker, Mutasavvıf: Ömer
Fevzi Mardin (1878–1953)...................................................... 75
Kamil BÜYÜKER
Midyat ve Çevresinde Dinlerarası Hoşgörünün
Tesisinde Örnek Bir Şahsiyet: Fettullah Hamidi ...................... 97
M.Cengiz YILDIZ
Nümismat, Epigraf ve Tarihçi İbrahim Artuk(1915-1993)
Hayatı ve Çalışmaları ............................................................. 117
Esin KARLIKAYA-İbrahim BAŞAĞAOĞLU
Müfessir Ali Turgay Hayatı Eserleri ve Tefsirciliği................... 147
Nurettin TURGAY
DİNİ TOPLULUKLAR .................................................... 159
Kaybolmaya Yüz Tutan Bir Anadolu Topluluğu
Şemsiler-Harraniler ................................................................ 161
Celal ÇAYIR-M.Cengiz YILDIZ-İsmail GÖNENÇ
Yezidiler, Becirmaniler, Karaçiler ........................................... 177
Ahmet TAŞĞIN
Süryani-Müslüman İlişkileri.................................................... 197
İbrahim ÖZCOŞAR
Dini-Sosyal Grupların Kaybolması: Nusaybin Örneği ............... 219
Ahmet TAŞĞIN
Süryanilerde Vaftiz ................................................................ 229
M.Hadi TEZOKUR
Mardin’in Son Süryani Kadim Patriği Mor
İgnatios İlyas Şakir Efendi(1867–1932) ................................... 269
Mustafa ORAL
Yaşar Kemal’in Romanlarında Yezidilikle
İlgili İnançlar ......................................................................... 299
Mümin TOPCU
I. BÖLÜM
ÖNEMLİ SİMALAR
MARDİN’İN KÜLTÜREL HAYATI ve YETİŞTİRDİĞİ ÜNLÜ SİMALAR
Hamdi GÜLEÇ*
*
Yrd. Doç. Dr. Hamdi GÜLEÇ Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen-
Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Makalelerle Mardin
2
Önemli Simalar
3
Makalelerle Mardin
4
Önemli Simalar
olan yiğidin, kendisi kıymetli olur; acı acura sam yeli vurmaz;
zenginin horozu bile yumurtlar.
Mardin’in halk bilimi ürünlerinin içinde yemek kültürünün de
özel bir yeri vardır. Mardin’in özellik gösteren bazı yemekleri ise;
Şehriyeli bulgur pilavı, işkembe dolması (kibe), çiğ köfte (acın),
kızarmış içli köfte (irok), haşlanmış içli köfte, kaburga dolması, zerde,
mercimekli köfte (bello), çoban çorbası (lebeniye), acı kahve (mırra),
mevlüt çöreği, Mardin pastırması, kavurma sayılabilir.
Mardin’de kültürel hayatın yanında tarih boyunca yetişen büyük
şahsiyetler de vardır.
EBUL SAFA (lakabı ile tanınan) YUSUF ŞEYBAN
CELÂLEDDİN: 575 (1159) yılında Mardin’de doğmuştur. Şair ve
edip olan Ebul Safa Hulâgü askerleri tarafından öldürülmüştür. “Enes
Elmülük” adlı eseri vardır.
İBNİL FULÛS ŞEMSETTİN İSMAİL b. İBRAHİM b. GAZİ:
576’da Mardin’de doğmuştur. Ünlü bir matematikçi olan İbnil
Fulus’un “Fililmil Hısep, El Derhem el dinar” vb. eserleri vardır.
MUHAMMED b. HAMİD İBNİL-KADI: Edebiyat, yazar ve
muharririn, “Keşfilişarat el harfiyye vel ebediyye” konulu eseri vardır.
828 (1312) yılında vefat etmiştir.
KADI İL KIDDÂT: Mardin’lidir. “İbnül Türkmanî” lakabı ile
meşhurdur. İlim, fıkıh, hadis, usul, tefsir, faraiz, şiir, aruz konularında,
zamanın tek temsilcisi sayılırdı. “İlm-ı Hadis, Usul, Fıkıh, Kitab-ul
Zuafa, Behçet’ül Edeb ve Fününe” Kıddât’ın eserlerinden bir
bölümüdür. 750 (1334) yılında Mısır’ın Kahire şehrinde vefat etmiştir.
Mısır’da “Mardinî” adı ile anılan cami yaptırmıştır.
EBU ABDULLAH BEDREDDİN MUHAMMED b.
ABDULLAH b. AHMED: “İbnül-Mardinî” lakabı ile anılan âlim 994
(1578)’de Mısır’ın “Camii Ezher” külliyesinde görevliydi.
Sayılamayacak kadar eser bırakan İbnül Mardinî’nin eserlerinden
başlıcaların şunlardır: “Tahfetullah Bâb Fî İlmül Hesab Kanun, Fiil,
Eziç ve Ferazla ilgili, Kurretulayn, Fî Beyan ül Mezhebeyn Amel ile
Rubû, El Şimelil Maktû, vb.
ALİ MARDİN’Î: 760 (1344) tarihinde Şam’da valilik
yapmıştır. Müzik alanında derin bilgisi olan bir zat olarak tanınmıştır.
5
Makalelerle Mardin
6
Önemli Simalar
7
Makalelerle Mardin
KAYNAKÇA
1. Büyük, İhsan (1974), “Midyat-Dargeçit Çevresinden
Atasözleri”, Türk Folklor Araştırmaları Dergisi, C. 15, S. 302,
İstanbul
2. ÇELEBİOĞLU, Amil (1979), Türk Bilmeceler
Hazinesi, İstanbul
3. DOLAPÖNÜ, Hana (1972), Tarihte Mardin, İstanbul
4. GÖVSA, İbrahim Alaattin (1983), Türk Meşhurları
Ansiklopedisi, İstanbul
5. GÜLER, Abdülkadir (1977), “Mardin’de Acı Kahve
(Mırra)”, T.F.A. Dergisi, C. 16, s. 322, İstanbul
6. KINAL, Füruzan (1962), Eski Anadolu Tarihi,
Ankara
7. Mardin İl Yıllığı (1973), Malatya
8. Meydan Larouse (1973), C. 12, İstanbul
9. ÖNDER, Mehmet (1969), Efsane ve Hikâyeleriyle
Anadolu Şehir Adları, Ankara
10. . . . . . . . . . . . . . . . (1967), “Mardin”, T.F.A. Dergisi,
C. 11, s. 220, İstanbul
11. SÖZEN, Metin (1971), “Mardin”, Anadolu Kentleri,
İstanbul
12. TURAN, Osman (1980), Doğu Anadolu Türk
Devletleri Tarihi, İstanbul
13. Vatan, Mardin İlavesi (1980), Memleket Serisi, No
70, İstanbul
8
ARTUKLULAR DÖNEMİNDE MARDİN’DE EDEBİYAT ÇEVRESİ VE
MARDİNLİ İKİ ŞAİR: İBN eS-SAFFAR eL-MARDİNİ VE
İMADU’D-DİN eD-DUNEYSİRİ
Ahmet ASLAN*
Giriş
İbn es-Saffar’ın ve ed-Düneysiri’nin Yaşadığı Siyasi ve
Kültürel Çevre
Mardin, Fırat ile Dicle nehirleri arasında yer alan ve Batı
literatüründe Mezopotamya, İslam literatüründe ise el-Cezira adıyla
bilinen bölgenin Diyar-ı Rabia kısmında bulunan tarihi bir şehirdir. Bu
topraklar, tarihin ilk devirlerinden beri birçok medeniyete ve kültüre
beşiklik yapmış dünyanın önemli coğrafyalarından biridir. Doğudan
İran-Hint, batıdan Avrupa ve güneyden Sami kültürlerinin kavşak
noktası olması hasebiyle çeşitli kültürlerin birbirleriyle kaynaştığı,
kutsal metinlerde de adı geçen bir bölgedir. el-Cezira bölgesi eski
çağlar boyunca Sami kültür ve medeniyetlerinin en önemli
havzalarından biri olmuştur.
Hitit Devleti’nin zayıflamasından sonra M.Ö. II. Binin
sonlarından itibaren bu bölgeye Arap yarımadası kökenli Aramiler göç
etmişler ve bölgede Sami-Arami kültürünü hakim hale getirmişlerdir.
M.Ö. XI. Asırda Aramilerin bölgedeki hakimiyeti zirveye ulaşmış,
Makalelerle Mardin
10
Önemli Simalar
11
Makalelerle Mardin
5
Fazıl,Halil İbrahim, Halid b. Yezid, 32,Bağdat 1984
6
Segal,41-56; Işıltan, 14-21.
7
Yakut, Mu’cemu’l-Buldan, II, 134-136 Beyrut; Wlhausen, İslamın En
Eski Tarihine Giriş, 75,
İstanbul 1960; Key Lastrich, Buldanu’l-Hilafeti’ş-Şarkiyye, 144, Beyrut
1985; Işıltan, 29-31.
8
Ahmed Hasan ez-Zayyat, Tarihu’l-Edebi’l-Arabi, 64-65, Kahire 1988.
9
Işıltan, 22-26; Ramazan, Şeşen Harran Tarihi, 10, Ankara 1993.
12
Önemli Simalar
10
et-Taberi,Tarihu’t-Taberi,IV, 56, Beyrut 1982;Welhausen,76; Işıltan,60-
63.
11
et-Taberi, IV,56;Welhausen, 78; Işıltan, 68-69.
12
el-Belazuri, Futuhu’l-Buldan, 64,Çev: Mustafa Fayda, Ankara 1987;
Welhausen,75; Işıltan, 31.
13
Mahmud el-Alusi, Buluğu’l-Ereb, I, 218-222,Beyrut;Welhausen 75;
Işıltan,32.
14
Yakut, II,134-136; Lastrinch Key, 144.
15
Dinaveri,el-Ahbari’t-Tival, 154, Kahire 1960.
16
Işıltan,105; Şeşen, 10.
13
Makalelerle Mardin
14
Önemli Simalar
23
M. Sobernhaim, “Hamdaniler” İ.A. ,V,179; Ali el-Ğamidi, Biladü’ş-Şam
Kubeyli’l-Ğazvi’s-
Salibi,209, Riyad 1984.
24
Şavki Dayf, Tarihu’l-Edebi’l-Arabi, VI, 507, Kahire 1984.
25
İbnu’l-Esir, IX, 640645; el-Ğamidi, 94-106.
26
İbnu’l-Esir, IX,640-645; Ali,Sevin, Anadolu’nun Fethi Selçuklular
Dönemi, 47-48.
15
Makalelerle Mardin
27
İbnu’l-Esir,X, 609; el-Ğamidi,119; Ali, Sevim, Anadolu’nun Fethi
Selçuklular Dönemi ,58,
Ankara 1993.
28
İbnu’l-Esir, X, 134-135; el-Ğamidi,233-261.
29
Göyünç, 8; Mehmet Taşdemir, “Mardin” D.İ.A., XXVIII, 43-48, Ankara
203.
30
Göyünç, 8.
16
Önemli Simalar
2.Edebi Şahsiyeti:
Artuklu Dönemi’nin en önemli şair ve edebiyatçılarında olan
İbn es-saffar, küçük yaştan itibaren çevresindeki medreselerde eğitim
görmüş yine bölgedeki ilim ve edebiyat meclislerine devam ederek
geniş ve derin bir edebi ve kültürel birikime sahip olabilmiştir.
Artuklu saraylarında çalışmakla bu çevredeki ayan kişilerle sohbet
imkanını bularak kültürel ve edebi düzeyini daha da arttırmıştır.
Şiirleriyle Artuklu idarecilerini medhederek saray çevresine girmeyi
başarmıştır.
İbn es-Saffar hakında bilgi veren Arap Edebiyatı kaynakları
onun iyi bir şair olduğunu şiirleriyle istidlal yapılabileceğine işaret
31
İbn Şakir el-Kutbi, Fevatu’l-Vefayat, III, 119,Beyrut 1973; ez-Zerkeşi
Muhammed,
Ukudu’l-Cuman Ala Vefayati’l-Ayan, 235,Yazma, Süleymaniye
Kayıt:4434.
32
el-Kutbi, III, 119; İbn Tağriberdi, en-Nucumu’z-Zahira, VII, 252, Kahire
1963.
17
Makalelerle Mardin
33
el-Kutbi, III. 119; ez-Zerkeşi, 235.
18
Önemli Simalar
19
Makalelerle Mardin
gelmişti. 34
İmadu’d-Din Mısır’daki uzun bir eğitim sürecinden sonra
memleketi Duneysir’e döndü ve hekimlik yapmaya başladı. İmadu’d-
Din’in hekimlik şöhretini duyan Eyyubi Sultanı Nasıru’d-Din onu
Şam’a çağırdı. İlk önce Şam şehrinin kalesinde tabiplik yaptıktan
sonra Şam şehrinin Büyük Bimaristanı’nın baştabibi oldu. İmadu’d-
Din H.686/M.1303 yılında Şam’da vefat etti.35
20
Önemli Simalar
21
Makalelerle Mardin
22
Önemli Simalar
23
Makalelerle Mardin
Sonuç
Mardin, Fırat ile Dicle nehirleri arasında yer alan ve Batı
literatüründe Mezopotamya, İslam literatüründe ise el-Cezira adıyla
bilinen bölgenin Diyar-ı Rabia kısmında bulunan tarihi bir şehirdir.
M.Ö. II. Binin sonlarından itibaren bu bölgeye Arap yarımadası
kökenli Aramiler göç etmişler ve bölgede Sami-Arami kültürünü
hakim hale getirmişlerdir. M. Ö. XI. Asırda bölgede kurulan Arami
devletçikleri İslam öncesi Mardin ve çevresinin kültürel temelini
oluşturmuştur. Büyük İskender’in bölgeyi fethetmesi ile başlayan
Selefkoslar, Roma ve Bizans dönemlerinde Helenizm kültürü
yaygınlaşmış olmasına rağmen bölge Sami karekterini muhafaza
edebilmiştir. Ancak bu dönemlerde Helenizm kültürü etkisinde kalan
bölgenin Sami halkları eski Grek ilim ve medeniyetini Müslüman
Araplara taşımakla dünya medeniyetine büyük katkılar yapmışlardır.
Bu bölge Arami, Süryani, Keldani, Sabii ve gibi Sami edebiyatlarının
doğduğu ve geliştiği önemli sahalardan biridir. Miladi I. Yüzyıldan
itibaren Hıristiyanlığın bu bölgede yayılmasıyla beraber Doğu
Hıristiyan edebiyatının ilk numuneleri de burada oluşmuştur.
İslami fetihten önce başlayan ve İslami fetihten sonra
yoğunlaşan Arap kabilelerin bu bölgeye göç etmesiyle Müslüman
Arap kültürü muhiti oluşmaya başlamış Arapça yazı ve edebiyat dili
olarak kullanılır olmuştur. Emeviler ve Abbasiler dönemlerinde daha
da gelişen Arap kültür ve edebiyat çevresi, Hicri IV. Yüzyılda bölgede
kurulan Hamdaniler devleti döneminde zirve noktasına ulaşmıştır. Bu
yüzyılda Doğu İslam dünyasında Arap nüfusunun mümessili olan
Hamdaniler, saraylarına şair ve edipleri toplayarak edebiyatın
gelişmesini desteklemişlerdir.
Selçuklularla başlayan ve Artuklular döneminde devam eden
Türk hakimiyeti döneminde Mardin ve çevresinde bir çok Türkmen
aşiretinin yerleşmesiyle Türk kültürü bölgede daha etkin hale gelmeye
başladı ancak gerek Selçuklular döneminde olsun gerekse Artuklular
döneminde olsun Arapça edebiyat ve yazı dili olmaya devam etti.
Artuklular Devleti döneminde Mardin ve çevresinde zengin bir ilmi,
edebi ve sanat çevresi olumuştur. Mardin, Düneysir ve Nusaybin
şehirleri şair ve edebiyatçıların karargahı haline gelmişti. İşte böyle bir
çevrede yetişen İbn es-Saffar el-Mardini ve İmadu’d-Din ed-Duneysiri
24
Önemli Simalar
25
Makalelerle Mardin
Bibliyoğrafya
Albayrak, Kadir, Keldaniler ve Nasturiler, Ankara, 1997.
Ali Muhammed Codeh el-Ğamidi, Biladu’Ş-şam Kubeyli’l-
Ğazvi’s-Salibi ,
Mekke 982.
Barhabreuse, Abu’l-Farac, Abu’l-Farac Tarihi, Çev: Ömer Rıza
Doğrul,
Ankara 1987-I-II.
el-Belazuri, Futuhu’l-Buldan , Çev: Mustafa Fayda, Ankara
1987.
Beysanoğlu, Şevket, Bütün Yöleriyle Diyarbakır, İstanbul 1963.
Çelik, Mehmet, Süryani Kilisesi Tarihi, İstanbul 1987.
Dinaveri, Ahmed b. Davud, el-Ahbaru’t-Tıval , Kahire 1960.
Faruk İsmail, el-Luğatu’l-Aramiyye el-Kadime, Halep 2001.
Farruh, Ömer, Tarihu’l-Fikri’l-Arabi, Beyrut 1983.
Fazıl, İbrahim, Halid b.Yezid, Bağdat 1984.
Göyünç Nejat, XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı , Ankara 1991.
Günaltay, Şemsettin, Yakın Şark Elam ve Mezopotamya,
Ankara 1987.
Hayes, E.,R., Urfa Akademisi, Çev: Yaşar Günenç, İstanbul
2002.
Işıltan, Fikret, Urfa Bölgesi Tarihi (Başlangıçtan h.210 = m.825
e kadar) ,
İstanbul 1960.
İbn Ebi Usaybia, Uyunu’l-Enba , Tah: Nezzar Rıza, Beyrut, I-II.
İbnu’l-Esir, el-Kamil Fi’t-Tarih, Beyrut 1982, I-XII.
İbnu’l-İmad, el-Hanbeli, Şezaratu’z-Zeheb, Mısır 1979, I-VIII.
İbn Şakir el-Kutbi, Fevatu’l-Vefayat, Tah: İhsan Abbas,Beyrut
1974,I-IV.
26
Önemli Simalar
27
Makalelerle Mardin
28
MARDİNLİ BİLGİNLERİN HADÎS İLİMLERİ METODOLOJİSİNE
KATKILARI ALİ B. OSMÂN ET-TÜRKMÂNÎ EL-MÂRDÎNÎ ÖRNEĞİ
İsa AKALIN∗
Giriş
Hadîs ilimleri metodolojisi (hadîs usûlü, usûlu’l-hadîs,
dirâyetü’l-hadîs 1 , mustalahu’l-hadîs 2 ), râvî 3 ile mervî 4 nin (hadîsin)
çeşitli durumlarını ele alan bilgi kollarının meydana getirdiği bilim
dalıdır5 . Bu bilim dalının kaideleri daha önceki dönemlerde yazılan
kitaplarda yerini almakla beraber6, hadîs usûlü edebiyatının ilk kitabı
olarak er-Râmehürmüzî’nin (360/971) el-Muhaddisu’l-Fâsıl beyne’r-
Râvî ve’l-Vâ‘î adlı kitabı kabul edilmektedir 7 . Mütekaddimûn
8
Hadîs usûlünde mütekaddimûn-müteahhirûn dönemleri ayırımı, bilgilerin
senedli olarak aktarılmasının terk edilmesine göre yapılmıştır. Bkz. Çakan, s.
178, 180.
9
el-Hâkim en-Neysâbûrî, 52 nevi içinde incelemiştir. Bkz. Çakan, s. 179.
10
Çakan, s. 183.
11
Koçyiğit, İlmu usuli’l-hadîs, s. 132–135; Çakan, s. 184–188.
12
İbnü’t-Türkmânî hakkında geniş bilgi için bkz: Salahattin Polat, İbnü’t-
Türkmânî, T. D. V. İslâm Ansiklopedisi, 21/234–235, İstanbul, 2000.
30
Önemli Simalar
MÜNTEHAB FÎ ULÛMİ’L-HADÎS
(MUHTASARU ULÛMİ’L-HADÎS )
Elyazma Nüshalar:
Kitabın elyazması nüshalarının ikisinde de ferâğ ve istinsâh
kayıtlarında herhangi bir tarih ve müstensih adı tespit edemedik.
Bununla beraber Laleli nüshasının gerek kâğıt ve gerekse yazı
13
Kettânî, s. 26; Çakan, s. 97; Uğur, Edebiyat, s. 292.
14
Kettânî, s. 391; Uğur, Edebiyat, s. 311.
15
Süleymaniye Kütüphanesi, Cârullâh, no: 261, 170 vr.
16
Bilmen, 2/846.
17
Uğur, Edebiyat, s. 139.
18
Süleymaniye Kütüphanesi, Laleli, no: 390, 54 vr.; Şehid Ali Paşa, no:
2762, 26 vr. Kitabın, hazırlamakta olduğumuzu tenkîdli neşrini (edisyon
kritik) -inşallah yakında- ilim dünyasının hizmetine sunacağız.
31
Makalelerle Mardin
özellikleri itibariyle Şehid Ali Paşa nüshasından daha eski bir tarihte
istinsâh edildiği anlaşılmaktadır 19 . Ayrıca Laleli nüshası daha
okunaklı bir hatla yazılmış ve muhtemelen kitabı mütalaa edenlerden
biri tarafından kısmen harekelenmiştir.
Laleli nüshası, 54 varak ve her sayfası 11 satırdan meydana
gelen, nesih yazıyla istinsâh edilmiş bir nüsha olup, 14,5x19,5
ebadındaki sırtı meşin, mıklepli bir kitabın 1a-53b varakları arasında
yer almaktadır. Kitabın zahriyesinde Sultan III. Selim vakfı olduğunu
gösterir mühür bulunmaktadır. Yine zahriyede kitabın ismi olarak
“Kitâb fî Ulûmi’l-Hadîs ve Fünûnihî/ Muhtasaru İbni’s-Salâh/ Hâzâ
Kitâbu İhtisâri’l-Allâme Alî b. Osmân b. İbrâhîm b. Mustafâ b.
Süleymân el-Mârdînî Kâdî’l-Kudât Alâiddîn eş-şehîr bi-İbni’t-
Türkmânî” diye üç farklı yazıyla üç isim verilmektedir. Varak 54b’de
İbnü’t-Türkmânî’nin kısa terceme-i hâli (hayatı) ve el-Irâkî’nin
(806/1403) İbnu’s-Salâh’ın Ulûmu’l-Hadîs’ine yazmış olduğu kitap
(et-Takyîd ve’l-Îdâh) tan, elli beşinci nev’e yaptığı ilave
aktarılmıştır20.
Şehid Ali Paşa nüshası, 26 varak ve her sayfası 19, 20 satırdan
meydana gelen, nesih yazıyla istinsâh edilmiş bir nüsha olup,
14,5x19,5 ebadındaki sırtı meşin, mıklepli bir mecmuanın 90a-115b
varakları arasında yer almaktadır. Aslında kitabımız varak 90b’de
başlamaktadır. Varak 90a’da ise bu elyazma nüshayı mütalaa
edenlerin kendi hatlarıyla (elyazılarıyla) yazmış oldukları notlar,
kitabın adı ve hazırlayıcısı belli olmayan fihrist 21 yer almaktadır.
Varak 90a’da kitabın adı olarak “Kitâbu’t-Takrîb ve’t-Teysîr fî İlmi’l-
Hadîs li’ş-Şeyh Alaiddîn İbni’t-Türkmânî el-Hanefî” yazılmış; kitabı
mütalaa edenlerden bir kişi (?) bu başlığa istinaden aynı isimle en-
Nevevî’nin (676/1277) de bir kitabının olduğunu ve o kitaba es-
Suyûtî’nin (911/1505) “Tedrîbu’r-Râvî fî Şerhi Takrîbi’n-Nevevî”
19
Değerli bilim tarihçisi Doç. Dr. İhsan Fazlıoğlu Bey’e yardımlarından
ötürü teşekkür ederim.
20
Elyazma nüshaları mütalaa edenlerin kendi hatlarıyla (elyazılarıyla) yazmış
oldukları bu ilave kısımlar Şehid Ali Paşa nüshasında varak 115b’de yer
almaktadır.
21
Hazırlayıcısı belli olmayan bu fihrist, İbnu’s-Salâh’ın Ulûmu’l-Hadîs’e
bizzat yazdığı mıkaddimede yer alan fihristten hareketle yazılmış olmalıdır.
Bkz: İbnu’s-Salâh, s. 7–11.
32
Önemli Simalar
22
Şehid Ali Paşa nüshasında son konu başlığında nev‘i kelimesi
yazılmamıştır (varak 115b) .
23
İbnu’s-Salâh 1. nev‘i olan “sahîh” için “min envâi ulûmi’l-hadîs
ma’rifetü’s-sahîh mine’l-hadîs” başlığını kullanmışken (s. 11); İbnü’t-
Türkmânî, “en-nev’u’l-evvel es-sahîh” başlığını kullanmıştır (Laleli, 1a;
Şehid Ali Paşa, 90a).
24
Laleli, 1b; Şehid Ali Paşa, 90b.
25
İbnu’s-Salâh, 39. nev‘i olan “ma’rifetü’s-sahâbe” konusuna ilgili litertürü
sayarak girerken (s. 291); İbnü’t-Türkmânî, litertüre işaret etmeksizin
“sahâbî” tanımıyla konuyu girmiştir (Laleli, 24a; Şehid Ali Paşa, 105b).
33
Makalelerle Mardin
26
İbnu’s-Salâh, “sahîh”i genişçe ele almışken (s. 11-29); İbnü’t-Türkmânî,
ana hatlarıyla incelemiştir (Laleli, 1a-2b; Şehid Ali Paşa, 90b-91a).
27
“Tahammül” yollarından “icâzet”i İbnu’s-Salâh, uzun uzadıya (s. 151-165)
incelerken; İbnü’t-Türkmânî, kısa ve sade ifadelerle ele almıştır (Laleli, 18b-
19a).
28
Bkz: 1. nev‘i olan “sahîh” (Laleli, 1b-2a; Şehid Ali Paşa, 90b-91a); 2. nev‘i
olan “hasen” (Laleli, 3b-4a; Şehid Ali Paşa, 91b-92a); 21. nev‘i olan
“mevzû” (Laleli, 10a-10b; Şehid Ali Paşa, 94b-95a) vb.
29
İbnu’s-Salâh 1. nev‘i olan “sahîh” de Sahîh-i Müslim’deki hadîs sayısını
vermezken (s. 21);İbnü’t-Türkmânî, bu bilgiyi en-Nevevî’den (et-Takrîb, s.
23) iktibas ederek tamamlamıştır (Laleli, 2b; Şehid Ali Paşa, 91a). İbnu’s-
Salâh 2. nev‘i olan “hasen”de, hasen hadîsin delil olma yönüne işaret
etmezken (s. 29-31); İbnü’t-Türkmânî, hasen hadîsin, delil olma (ihticâc)
34
Önemli Simalar
Sonuç:
Hadîs ilimlerinin temeli olan hadîs usûlü, kavramlarının
bolluğu, meselelerinin giriftliği gibi nedenlerle öğrenimi ve öğretimi
kolay sayılamayacak bir bilim dalıdır. Bu bilimin uzmanları, hadîs
usûlü öğrenim ve öğretiminin hedeflenen ölçü ve başarıda olabilmesi
için sayısız eser kaleme almışlardır. Konunun teori ve pratiğine hâkim
olan İbnü’t-Türkmânî de hadîs usûlü öğrenimi ve öğretimi üzerinde
kafa yormuş ve eskilerin deyişiyle “efrâdını câmi, ağyârını mâni” bir
eser ortaya koymuştur. İbnü’t-Türkmânî’nin ana hatlarıyla tanıtmaya
çalıştığımız Müntehab fî Ulûmi’l-Hadîs (Muhtasaru Ulûmi’l-Hadîs)
adlı bu kitabı, hadîs usûlü konularını özlü bir şekilde ele alan bir eser
niteliğindedir.
35
Makalelerle Mardin
BİBLİYOGRAFYA
Aydınlı, Abdullah, Hadîs Istılahları Sözlüğü, Timaş Yay.,
İstanbul, 1987
Çakan, İsmail Lütfi, Hadîs Edebiyâtı, M. Ü. İFAV Yay.,
İstanbul, 1989
el-Irâkî, et-Takyîd ve’l-Îdâh li-mâ Utlika ve Uğlika min
Mukaddimeti’bni’s-Salâh, Müessesetü’l-Kütübi’s-Sekâfiyye, Beyrut,
1411/1991
İbnu’s-Salâh, Ulûmi’l-Hadîs, tah. Nûreddin İtr, Dâru’l-Fikr,
Dımaşk, 1404/1984
İbnü’t-Türkmânî, Müntehab fî Ulûmi’l-Hadîs (Muhtasaru
Ulûmi’l-Hadîs), Süleymaniye Kütüphanesi, Laleli, no: 390, 54 vr.;
Şehid Ali Paşa, no: 2762, 26 vr.
Kettânî, Muhammed b. Ca’fer, Hadîs Literatürü, ter. Yusuf
Özbek, İz Yay., , İstanbul, 1994
Koçyiğit, Talat, Hadîs Istılahları, A. Ü. İlahiyat F. Yay.,
Ankara, 1985
Koçyiğit, Talat, İlmu usuli’l-hadîs veya İlmu Mustalahi’l-
Hadîs, A. Ü. İlahiyat F. Dergisi, c. XVII, yıl, 1969, Ankara, 1971
en-Nevevî, et-Takrîb ve’t-Teysîr li-Ma’rifeti Süneni’l-Beşîri’n-
Nezîr fî Usûli’l-Hadîs, tah. Abdullah Ömer el-Bârûdî, Müessesetü’l-
Kütübi’s-Sekâfiyye, Beyrut, 1406/1986
Polat, Salahattin, İbnü’t-Türkmânî, T. D. V. İslâm
Ansiklopedisi, 21/234–235, İstanbul, 2000
Uğur, Mücteba, Ansiklopedik Hadîs Terimleri Sözlüğü, T. D.
V. Yay., Ankara, 1992
Uğur, Mücteba, Hadîs İlimleri Edebiyatı, T. D. V. Yay.,
Ankara, 1996
Unat, Faik Reşit, Hicrî Tarihleri Milâdî Tarihlere Çevirme
Kılavuzu, T. T. K. Yay., Ankara, 1988
36
MARDİNİ ŞEYH HAMİD VE OĞLU ŞEYH ABDURRAHMAN ZİHNİ
EFENDİ
Muhammed Sadık HAMİDİ1∗
ÖZET
1/1/1217h-3/5/1802m. Yılında, Cuma günü Siirt’te doğdu.
Babasının adı Abdullah, annesinin adı Amine’dir.
Mardini nisbesini, ömrünün son kırk yılını yerleştiği Mardin’de
geçirdiği için almıştır. Aynı zamanda “Şâh-ı Mardin” lakabıyla
meşhur olup, öyle anılmıştır.
Tahsilinin büyük bir kısmını meşhur âlim ve müfessir Molla
Halil-i Siirdi`den elde etmiş ve ondan icazet almıştır.
1260h.-1844m. Yılında Mardin’e gelmiştir.
Sekseni aşkın âlim ondan ilmî icazet almıştır. Ehil olan birçok
zevata tarikatte halifelik vermiştir.
Halk arasındaki kabile çekişmelerini ve kan davalarını ortadan
kaldırmayı oldukça başarmıştır. Midyat bölgesinde Müslüman ve
1
Yrd.Doç. Dr. Muhammet Sadık HAMIDI Diyanet İşleri Başkanlığı Tuzla
Müftülüğü Kadıköy/İstanbul
Makalelerle Mardin
Eserleri:
Şeyh Hâmid birçok eser yazmıştır.
Vefatı
1299/1882. yılı Muharrem ayının birinde, Mardin’de vefat
etmiştir.
Vefatı:
1328h.-1910m. Yılında, Cuma günü Muharrem ayının 23.üncü
gününde Mardin’de vefat etmiş ve Babası Şeyh Hâmid’in türbesine
defnedilmiştir.
38
Önemli Simalar
2
- Nesebi Şöyledir:
Hamid, Abdullah, Mirza, Muhammed, Ahmed, İbrahim, Musa, İbrahim,
Muhammed, Ahmed, Cebrail, Ali, Yusuf, Muhammed, Ubeydullah,
Mahmud, Şihabuddin el-Muhtedi, Muhammed, Ali, Müslim, Muhammed,
Muhammed el-Eşter, Ubeydullah, Ali, Ubeydullah, Ali, Ubeydullah, Hüseyin
el-Asgar, Ali Zeynü'l-Abidin, Hz.Hüseyn, Hz Ali b. Ebi Talib (r.a.)
39
Makalelerle Mardin
3
- “ Neşvetü’ş-Şumul fi’s-Seferi ila İslambul sh: 9 ”
“Neşvet’ül-Medam fi’l-Avdi ila dari’s-Selam sh: 89 ”
1291/1874 tarihinde Vilayet matbaasında Bağdat'ta basılmıştır.
4
- Şeyh Abdü'l-Mecid el-Hani’nin yazmış olduğu “el-Hadikatü’l-Verdiyye fi
Ecillai'n-Nakşibendiyye” adlı kitapta yazılı olduğu gibi, adı geçen Şeyh Halid
(k.s.) Mevlâna Halid'in halifesidir.
“ el-Hadikat’ül-Verdiyye fi Hakakiki Ecillai’n Nekşebendiyye sh: 260 ”
Abdü'l-Mecid el-Hani
1308 matbai amirede basilmıştır.
40
Önemli Simalar
5
- “ Neşvetü’ş-Şumul fi’s-Seferi ila İslambul sh: 9 ”
“Neşvet’ül-Medam fi’l-Avdi ila dari’s-Selam sh: 89 ”
1291/1874 tarihinde Vilayet matbaasında Bağdat'ta basılmıştır.
42
Önemli Simalar
43
Makalelerle Mardin
44
Önemli Simalar
45
Makalelerle Mardin
Eserleri:
Şeyh Hâmid birçok eser yazmıştır. “Eş-Şeceetü’d-Dürriyye”
kitabında şu eserleri zikredilmiştir:
“er-Risaletü’l-Vehbiyye fi Sünenis-Salavati’r-Rubaiyye”
“Kadı Beydavi Tefsirine Haşiye”
İbni Hacer el-Askalani’nin Usul-i Hadise Dair “Nuhbetü’l-fiker
Kitabına Haşiye”
“Urcûzetü’t-Tullâb fiz-Zurûf ve’l-Carri ve’l-Mecrûri ve’l-İ’râb”
46
Önemli Simalar
Vefatı
İlim ve irşad hizmetiyle meşgul iken 1299/1882 yılı Muharrem
ayının birinde, salı günü kuşluk vakti Mardin’de vefat etmiştir.
Mardin esnafı dükkânlarını kapatmış, o güne kadar Mardin’de
görülmemiş bir topluluk cenazesine iştirak etmiştir. Şehrin doğusunda,
Savur ilçesine giden yolun sağ tarafındaki yamaçta defnedilmiştir.
Vefatına çok üzülen Mardin halkı, kabri üzerine türbe inşa etmişlerdir.
Calibi dikkat bir husus; Doğumu Muharrem ayının birinci
gününde olduğu gibi vefatı da yine Muharrem ayının birinde olmuştur.
Birçok edip ve şair vefatı dolayısı ile üzüntülerini dile getiren
mersiyeler yazmışlardır. “ Eş-Şeceretü'd-Dürriyye fi menakibi's-
Sadeti'l-Hamidiyye ” yazarı şu zevatın mersiyelerini kitabına almıştır.
47
Makalelerle Mardin
48
Önemli Simalar
49
Makalelerle Mardin
50
Önemli Simalar
51
Makalelerle Mardin
52
Önemli Simalar
53
Makalelerle Mardin
Vefatı:
Hicri 1328 yılı Muharrem ayının 23.üncü Cuma günü, miladi
1910 yılı 4 Şubat gününde Mardin’de vefat etmiş ve Babası Şeyh
Hâmid’in türbesine defnedilmiştir. Namazını ağabeyi Şeyh Abdullah
Efendi kıldırmıştır.
SONUÇ:
Şeyh Hamid ve oğlu Şeyh Abdurrahman Mardin'in yetiştirdiği
önemli alimlerdendir.
İlmin yayılması için ömürlerini harcayan bu insanlar, ilme
hizmetlerinden dolayı halk arasında saygı görmüş, umumi huzur ve
sükûnun sağlanması için gayret sarf etmiş ve bunu sağlamışlardır.
Halk ile devlet arasında köprü vazifesini gören o zamanın bir
çok alim ve şeyhleri halkı doğru yola yönlendirmiş ve bunu büyük
çapta başarmışlardır. Bu gibi zevat gerektiği kadar tanıtılmamıştır.
Kitap ve kütüphaneciliğe gereken önem verilmediği için
yazdıkları eserlerin çoğu bulunamamıştır.
Bu sempozyum vesilesi ile Mardin'in yetiştirdiği alim ve
bilginlerin tanıtılması hususunun çok önemli olduğu görüşündeyiz.
54
Önemli Simalar
KAYNAKLAR:
Abdü’l-Halim b. Musa el-Mardini. (Zamanının nüfus katibi).
Eş-Şeceretü’d-Dürriyye fi Menâkibi's-Sadeti’l-Hâmidiyye. sh. 46–92
İlk baskı, 1329h.-1911m. Kunaytra-GOLAN Matbaası, 220 sh.
Küçük boy. Bu baskıdan bir nüsha Ankara İlahiyat Fakültesi
Kütüphanesi’nde mevcuttur.
İkinci baskı: Dr. Muhammed Sadık AYDIN HÂMİDİ’nin
tahkikiyle 1413/1993 yılında gerçekleştirilmiştir. sh. 89–147.
İbrahim El-Hâmidi, Zahiretü’l-Vehbiyye fi’t-Tarikati'n-
Nakşebendiyye
(Müellifi Şeyh Hâmid’in büyük oğludur.)
Bu eserde henüz yazma olup, baş taraftan 5 sahife kadar babası
ve dedesi hakkında önemli bilgiler vermektedir. Bu eserin orijinali
kütüphanemdedir.
Muhammed Ali HAMİDİ, el-Cevahir el-Yakutiyye a'lar-
Risaleti’z-Zehebiyye fi Akaidi ehli’s-Sünneti ve’l-Cemaati’l-
Muhammediyye Yazma sh. 34–53
………………,Feydü’l-Melik el-Vâhid fi Menakibi'l-Kutb es-
Seyyid eş-Şeyh Hâmid
(Bu iki kitabın yazarı Şeyh Şeyh Hâmid’in torunu 'dir. Henüz
yazma ve 1180 sahife hacminde olan bu eserler'in ikincisi özellikle
onun ve zürriyeti hakkında yazılmıştır. Her iki eser de kütüphanemde
mevcuttur.)
Ömeri Niyazi Efendi, Siirt tarihi
Çeltut matbaası 1946 - İstanbul
Yazarı Siirt eski müftülerindendir. 124–125 cü sahifelerde Şeyh
Hamidin tercemesini kısaca vermektedir.
55
ŞUARÂ TEZKİRELERİNE GÖRE MARDİNLİ DİVAN ŞAİRLERİ
Mehmet Sait ÇALKA1*
ÖZET
Bu çalışmamızda, Divan şiirinin temel kaynaklarından olan
şuarâ tezkirelerini tarama sonucunda tespit ettiğimiz Klâsik Türk
Edebiyatı döneminde (15.yy–19.yy) Mardin’de doğmuş ve yaşamış
olan altı Divan şâirini tanıtıp, şiirlerinden örnekler vermeye
çalışacağız.
Bu çalışmanın sonunda, tarih sahnesinde Mardin’in, edebî bir
muhite ve zevke sahip olduğu ve bu yönde şairler yetiştirmesinin yanı
sıra; bu şairlerin birçoğunun Türkçe, Arapça ve Farsça ile şiirler
yazmaları, Mardin ilinin zengin kültür mozayiğinin bir sonucu olduğu
gerçeğini ortaya çıkaracaktır.
Anahtar sözcükler: Divan Edebiyatı, Şuarâ Tezkireleri,
Mardin şairleri
* Arş. Görevlisi Mehmet Sait ÇALKA Celal Bayar Üniversitesi Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü
Makalelerle Mardin
we are going to introduce and illustrate the six Divan Poets who were
born and have spend their lives in Mardin
At the end of this work we will see that in historical scene,
Mardin has an ambience of literature and pleasure, and this affected
the poets accorginly. In addition to this, we will see that because of
the richness of Mardin’s cultural mosaic, most of the poets
wrote their poems using three important languages such as Turkish,
Arabic andn Persian.
Keywords: Divan Literature, Poets iographies(Tezkires),
Mardin Poets.
Tarih sahnesi içerisinde sırasıyla Pers, Sasani, Roma, Bizans,
Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerine beşiklik etmiş olan Mardin,
Persler zamanında Marde; Bizanslılar zamanında Merdia; Araplar
zamanında Maridin2 daha sonraları ise Merdö, Merdi3 gibi çeşitli
isimlerle adlandırılmıştır. Bu yönüyle Mardin şehri, kültür tarihimiz
açısından önemli bir yere sahiptir. Adı geçen medeniyetlerin her
birisinden aldığı kültürel mirası nesilden nesile aktararak günümüze
kadar ulaştıran Mardin’in bu zenginliğini korumanın ve bizden
sonrakilere bırakmanın özellikle Mardinliler için bir zorunluluk
olduğu kanaatindeyiz. Bununla birlikte, zengin bir kültürel mirâsa
sahip olan bu benzersiz şehrimizin, kültürel ve edebî ürünlerini ortaya
çıkarıp bilim âlemine sunmak da, hiç şüphesiz biz araştırmacıların
görevidir.
İşte bu çalışmamızda, Klâsik Türk Edebiyatı (Divân
Edebiyatı) kapsamı içerisinde (11.yy–19.yy) yer alan ve tezkirelerde
adı geçen altı Mardinli divan şâirini tanıtmaya çalışacağız. Tespit
ettiğimiz şairler üzerinde kapsamlı bir değerlendirme yapmamakla
birlikte; söz konusu şâirlerin sadece hayatları ve edebî kişilikleri
hakkında –kaynaklara istinâden- bilgi verdikten sonra birkaç örnek
şiirlerini vermeye çalışacağız. Bu çalışmamız çerçevesinde
yararlandığımız ve isimlerini dipnotta zikrettiğimiz tezkireler
haricinde; Sehî Bey, Latîfî, Riyâzî, Güftî, Mucib, Safâyî, Râmiz, Rızâ
2
İslam Ansiklopedisi, Mardin Mad., M.E.B. yay. İstanbul 1988, C.7, s. 317-
322.; Yurt Ansiklopedisi, Türkiye İl İl Dünü Bugünü Yarını, Mardin Mad.
Anadolu Yay. İst. 1983, s. 5760.
3
Hanna Dolapönü, Tarihte Mardin, İstanbul, 1972, s. 15.
58
Önemli Simalar
ABDÜSSELÂM EFENDİ
Doğum tarihi bilinmemektedir. İlk tahsilini Mardin’de
gördükten sonra, Diyarbakır, Halep, Şam, Mısır ve İstanbul’da
öğrenimini tamamlamış ve müftü olarak memleketine geri dönmüştür.
H.1259/ M.1843 tarihinde vefât etmiş ve Mardin’de Tekiyye
Mahallesi’nde bulunan İbrahim Bey haziresinda defnedilmiştir4.
İyi bir âlim olasının yanında şâir tabiatlı biri olan Abdüsselâm
Efendi’nin bir çok şiirinin bulunduğu kaynaklarda zikredilmektedir5.
Kaynaklarda yirmiye yakın eserinin bulunduğu ifade edilen
Abdüsselâm efendinin şiir ve aruzla ilgili eser yazması şâirlik
kâbiliyetinin olduğu ve şiirle fazlasıyla ilgilendiğini göstermektedir6.
Diğer eserlerini şu şekilde sıralayabiliriz: Mecmua-i Fetâvâ,
4
Nâil Tumân, Tuhfe-i Nâili, 1949, C.2, s. 636.
5
Bursalı Mehmet Tahir,Osmanlı Müellifleri, İstanbul 1333, C.1, s.381;
Osmanlı müellifleri, C. 1, s.381. Söz konusu kaynaklarda Abdüsselâm
Efendinin şiirlerinin olduğu zikredilmekte ise de taradığımız kaynaklarda
onun her hangi bir şiirine rastlayamadık.
6
Bu eser, “Eş-şâfi Fi Şerhi’l-Kâfi Fi-‘İlmi’l-‘Arûz ve’l-Kavâfi” adını
taşımakla birlikte, matbu değildir.
59
Makalelerle Mardin
DERVÎŞ SÛZÎ
Mardinli Mevlevî bir şâir olan Derviş Sûzî’nin doğum tarihi
hakkında kaynaklarda bilgi bulunmamakla birlikte; Mardin’de
doğmuş, Mardin’in seçkin ailelerinden birinin oğlu olduğu
nakledilmektedir8. İlk medrese tahsîlini kendi memleketinde
tamamlamıştır. Esrar Dede’nin Tezkire-i Şu‘ârâ-yı Mevliviyye9 adlı
eserinden Mevlevi olduğu anlaşılan Sûzî’nin, varlıklı bir aileye sahip
olmasının sonucunda iyi bir eğitim aldığı kaydedilmektedir. Asıl
adının Osman olduğunu öğrendiğimiz Dervîş Sûzî, ilk öğrenimini
tamamladıktan sonra Mevlevî diyârı olan Konya’ya gitmiş, orada
çilesini doldurarak derviş olmuştur10.
7
Osmanlı Müellifleri, C.1, s.381.
8
Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî, Haz: Nuri Akbayar-Seyit Ali Kahraman,
Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1996, C.5, s.1523.
9
Esrar Dede, Tezkire-i Şu‘arâ-yı Mevleviyye, (Haz: Dr. İlhan Genç), Ankara
2000, s. 244.
10
Tezkirelere Göre Divân Edebiyâtı İsimler Sözlüğü, Haz: Haluk İpekten,
Mustafa İsen, Recep Toparlı, Naci Okçu, Turgut Karabey, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Yay., Ankara, 1988, s.456.
11
Esrar Dede, Tezkire-i Şu‘arâ-yı Mevleviyye, s. 244–245.
60
Önemli Simalar
***
Ham-kad [u] dâire-i rûh-ı revândur kemerün
Mâr-ı bîçîdeleri rişte-i cândur kemerün13
HÜSEYİN
Mardin doğumlu bir diğer şâir olan Hüseyin’in hayatı hakkında
kaynaklarda fazla bir bilgiye rastlanmamakla birlikte Diyarbakır’da
tahsilini bitirdiği ve dönemin faziletli şeyhlerinden olduğu
12
Farsça olan bu beyitin anlamı, “Ezel sevgilisinin mumunu yaktık. Hak’tan
başka herşeyi yaktık” şeklindedir.
13
Nâil Tumân, Tuhfe-i Nâili, C.1, s.456.
14
Asım, Zeyl-i Zübdetü’l Eş’âr, Millet Ktp. Ali Emiri Tarih, nr. 1326, s. 16,
sıra: 38.
15
İsmail Beliğ, Nuhbetü’l Âsar Li-Zeyl-i Zübdetü’l Eş’âr, (Haz: Prof. Dr.
Abdulkerim Abdulkadiroğlu), Ankara 1999, s. 171; Müstakim-zâde
Süleyman Sa’deddin Efendi, Mecelletü’n-nisâb, Kültür Bakanlığı
Yayınları/2355, Tıpkıbasım, Ankara 2000, s.262; Nâil Tumân, Tuhfe-i Nâili,
C.1, s.456.
16
İsmail Beliğ, Nuhbetü’l Âsar Li-Zeyl-i Zübdetü’l Eş’âr, s. 171.
61
Makalelerle Mardin
17
Ali Emîri Efendi, Esâmî-i Şuarâ-yı Âmid, (Haz.Galip Güner-Nurhan
Güner), Ankara 2003, s.19.
18
Ali Emîrî, Tezkire-i Şu'arâ-yı Âmid, Dersaadet, Matbaa-i Âmid 1328, C.1,
s.222.
19
Nahîfi’nin söz konusu şiirinin matla‘ beyti şu şekildedir:
Sînem hedef-i gamze-i gammâz kılarsın
Her dem bana cevr itmege âgâz kılarsın
62
Önemli Simalar
***
Andelîbem kafes nedür bilmem
Goncadan mültemes nedür bilmem
20
Ali Emîrî, Tezkire-i Şu'arâ-yı Âmid, C.1, s. 221-222., Ayrıca bkz: Mehmet
Sait Çalka, Kültür Kurumlarıyla Mardin,(Basılmamış Lisan Tezi), Celal
Bayar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,
Manisa 2004, s.50-51.
21
Ali Emîrî, Tezkire-i Şu'arâ-yı Âmid, C.1, s. 222; Nâil Tumân, Tuhfe-i Nâili,
C.1, s.201.
63
Makalelerle Mardin
NÂMÎ
Mardinli olan Nâmî’nin asıl adı Abdülvâhid’tir. Ebubekirzâde
adıyla da bilinen Abdülvâhid, Ahdi’nin Gülşen-i Şu‘arâ adlı
tezkiresinde Mevlâna Abdülvâhid olarak geçmekte ve uzun uzun
övülmektedir: “Elsine-i havass u avâmda mezkûr ve meşhûr-ı
merdüm-i eyyâmdur. Ol mürebbî-i gül-i güsitân-ı suhen-verân ve
masdar-ı ‘ilm ü ‘irfân ve menşe-i ma‘ânî vü beyân vücûd-ı âlî-
makâmı nazar-kerde-i sâhib-nazarın kirâmı olmagın mecmua-i nazm-ı
pür-nizâmda Nâmî mahlasla ihtirâm-ı tâm bulmışdur.”22
Dönemin zengin ve tanınmış bir ailesine mensup olması,
şâirin çok iyi bir medrese eğitimi almasını, Tefsir ve Hadis gibi çeşitli
ilimleri tahsîl etmesini sağlamıştır. Nâil Tumân’ın verdiği bilgilere
göre şâir bir süre Mardin kadılığı da yapmıştır23
Farsça’yı bu dille şiir yazabilecek seviyede iyi bilen Nâmî,
şiirlerini Farsça ve Türkçe yazmıştır. Bir çok şâirin onun şiirlerine
nazireler ve tahmisler yazmış olduğunu belirten Ahdî, tezkiresinde
sanatkârın çok beğendiği bir gazelini tahmis etmiştir. Ahdî’nin verdiği
bilgiye göre Nâmî ayrıca iyi bir tefsir ve hadis âlimidir. Tezkirede
geçen tahmis şöyledir:24
22
Ahdî, Gülşen-i Şuarâ, Haz: Süleyman Solmaz, (Yayımlanmamış Doktora
Tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1996, s.494-495.
23
Nâil Tumân, Tuhfe-i Nâili, C.2, s.639; ayrıca bkz: Tezkirelere Göre Divân
Edebiyâtı İsimler Sözlüğü, s.456.
24
Tahmisin metni ve çevirisi de Ahdî’nin Gülşen-i Şuarâ’sı adlı doktora
tezinden alınmıştır. bkz: Ahdî, Gülşen-i Şuarâ, Haz:Süleyman
Solmaz,(Yayımlanmamış Doktora Tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara, 1996, s.494-495.
64
Önemli Simalar
(Ey lale yüzlü, servi boylu, hoş hareketli güzel; gönlüm senin
ayrılığının acısından kurtuluş arar. Senin dilinden biçare papağan,
nükteler söylemeye başlar. Senin al dudağın, şekerden ve nebattan
daha tatlıdır. Hızır senin al dudağından hayat suyu götürür.)
(Ey taze gül yasemin gibi gülşene doğru salın; dünyanın bahçesi
ve Hoten ovası güzelleşti. Ey âvâre ve perişan sözlü âşık, sana müjde,
ilkbahar mevsimidir, çemenin etrafı mutluluk verir oldu. Bülbülün
ötme vakti geldi.)
65
Makalelerle Mardin
ŞEVKÎ
Asıl adı Ömer olan Şevkî25, doğum tarihi tam olarak
bilinmemekle birlikte Mardin’de doğmuş ve kendi memleketinde
öğrenime başlamıştır. Yusuf Sıtkı Efendi’nin pederidir. İlk öğrenimini
Mardin’de Zeyni-zâde Mahmud Efendi’nin tâlim ve terbiyesi altında
bitirdikten sonra, tahsilini Kayseri’de Hâce Kâsım’ın yanında
25
Ömer Şevki ile ilgili, Mardinli Şevkî, Hayatı, Edebi Kişiliği ve Divanı adlı
bir çalışma yapmayı düşündüğümüzden burada üzerinde kısaca durmaya
çalışacağız.
66
Önemli Simalar
67
Makalelerle Mardin
***
Gördüm o şûhı lebleri şîrîn edâsı şûh
Elfâzı şûh u lehçe-i mühcet-fezâsı şûh
29
Ömer Şevkî, Divân, Millet Ktp., Ali Emîrî, Manzum, no.235, 11a- 11b.
68
Önemli Simalar
***
Sâkiyâ toldur piyâlen nûş idelüm bir nefes
Mutribâ hoş eyle nağmen gûş idelüm bir nefes
***
Nüzhet-i dildür gülistândur hulûs
Zevk-i cândur hüsn-i cânândur hulûs
30
Ömer Şevkî, Divân, 21a.
31
Ömer Şevkî, Divân, 30a.
69
Makalelerle Mardin
ZÂRÎ
Asıl adı Ali olan ve tezkirelerde Zâri Ali Efendi olarak geçen
şâirin doğum tarihi tam olarak bilinmemekle beraber, Mardin’in Savur
ilçesinde dünyaya gelmiştir33. Surkeçili34 aşiretinden olan şâir, ilk
öğrenimini Mardin’de tamamladıktan sonra tahsilini Diyarbakır’da
tamamlamıştır. H.1160 / M.1747–1748 senesinde Zâralı-zâde Osman
Paşa-zâde Muhammed Paşa'nın divân kâtipliğini yapmıştır. Mehmed
Paşa’nın H.1163 / M.1749-1750 ‘te Trabzon’a ve H.1165 / M.1751-
1752’de Sivas’a vâli olarak atandığı yıllarda da Zârî, paşasının
yanından ayrılmamıştır.
32
Ömer Şevkî, Divân, 34a.
33
Ali Emîrî, Tezkire-i Şu'arâ-yı Âmid, C.1, s. 419.
34
Ali Emîrî, Tezkire-i Şu'arâ-yı Âmid, C.1, s. 419. sayfanın başında şairin
Sürgüci aşiretinden olduğunu kaydetmiş, ancak bir sonraki sayfada şâirle
aynı dönemde yaşamış olan Abdülgaffâr Lebib Âmidî tarafından Zârî’nin,
Anılsun kûşe-i meyhâne kim şâd olduğum yerdür
Ayağun bûs idüp sâkînün irşâd olduğum yerdür
matlalı gazeline yazdığı tahmisin başına “Surkeçili Ali Zârî Efendi’nün inşâd
itdükleri gazele olan Tahmîsümdür” ifadesi onun Sürkeçili olduğunu
göstermektedir.
70
Önemli Simalar
35
Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî, C.5, s.1705; Râmiz, Âdâb-ı Zurâfâ,
(Haz. Sadık Erdem), Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, 1994, s.143.
36
Nâil Tumân, Tuhfe-i Nâili, C.1, s.389.
37
Ali Emîrî, Tezkire-i Şu'arâ-yı Âmid, C.1, s. 421.
71
Makalelerle Mardin
38
Şâirin bu gazeline, şâirle aynı dönemde yaşamış olan Abdülgaffâr Lebib
Âmidî tarafından bir tahmis yazılmıştır. Ali Emîrî, Tezkire-i Şu'arâ-yı Âmid,
C.1, s. 420.
72
Önemli Simalar
BİBLİYOGRAFYA
1. Ahdî, Gülşen-i Şuarâ, Haz: Süleyman Solmaz,
(Yayımlanmamış Doktora Tezi), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara 1996.
2. Ali Emîri Efendi, Esâmî-i Şuarâ-yı Âmid, Haz:Galip
Güner-Nurhan Güner, Ankara 2003
3. Ali Emîrî, Tezkire-i Şu'arâ-yı Âmid, Dersaadet,
Matbaa-i Âmid 1328.
4. Asım, Zeyl-i Zübdetü’l Eş’âr, Millet Ktp. Ali Emiri
Tarih, nr. 1326, s. 16, sıra: 38.
5. Bursalı Mehmet Tahir, Osmanlı müellifleri, İstanbul
1333.
6. Büyük Larouse Sözlük ve Ansiklopedisi, Milliyet
Yay.1986.
7. Dolapönü Hanna, Tarihte Mardin, İstanbul 1972.
8. Esrar Dede, Tezkire-i Şu‘arâ-yı Mevleviyye, (Haz: Dr.
İlhan Genç), Ankara 2000
9. İslam Ansiklopedisi, Mardin Mad., M.E.B. Yay.,
İstanbul 1988.
10. İsmail Beliğ, Nuhbetü’l Âsar Li-Zeyl-i Zübdetü’l
Eş’âr, (Haz: Prof. Dr. Abdulkerim Abdulkadiroğlu, Ankara 1999.
11. İstanbul kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar
Katalogu, İstanbul 1969.
12. Mehmed Süreyyâ, Sicill-i Osmânî, Haz. Nuri
Akbayar-Seyit Ali Kahraman, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul
1996.
13. Mehmet Sait Çalka, Kültür Kurumlarıyla
Mardin,(Basılmamış Lisans Tezi), Celal Bayar Üniversitesi, Fen-
Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Manisa 2004.
14. Müstakim-zâde Süleyman Sa’deddin Efendi,
Mecelltü’n-nisâb, Kültür Bakanlığı Yayınları/2355, Tıpkıbasım,
Ankara 2000.
73
Makalelerle Mardin
74
İSTANBUL’DA MARDİNLİ BİR ASKER, MUTASAVVIF:
ÖMER FEVZİ MARDİN (1878–1953)
Kâmil BÜYÜKER*
Hayatı
Şeyh Seyyid Ömer Fevzi Mardin, Mardinî3 namıyla maruf köklü bir
ailenin ferdi olarak 6 Mayıs 1878’de Mardin’de4 doğmuştur. Anneleri
Bedirhanoğulları ailesinden Bedirhan Paşa’nın kızı Zarife hanımefendidir.
Babaları esbak Suriye vâlisi Mardînizâde Seyyid Arif Paşa’dır.(1852-
1920) Babalarının babası, II. Abdülhamid zamanında Kazasker’lik
vazifesi de deruhte eylemiş, Kâdirî, Nakşibendî meşâyih-i izâmından
Seyyid Yusuf Sıdkı Mardin hazretleridir5. Bu zât ilk defa İmâm-ı Gazâlî
hazretlerinin İhyâ-ı Ulûmuddîn isimli eserine dokuz cilt Türkçe şerh
yazacak derecede şer-i ilimlerde söz sahibi, henüz altı yaşında iken otuz
gün içinde hafız olacak kadar şevk sahibi, ilerlemiş yaşına rağmen
Gülistan, Divân-ı Hâfız ve Mesnevi-i Şerif’in tamamını ezbere bilen,
ahlâk-ı seniyyeleri ve ilm-ü irfanları ile cemiyetin her tabakasından ve
bilhassa münevver kimseleri irşad ile İslam Dini’ne büyük hizmetleri olan
bir zat’tır. Osmanlı zamanında Mardinizâde’ler diye mâruf olan aile,
bilhassa Mardin’de eski zamanlarda ceddi alâları Ağa Çelebi hazretlerine
ithafen Ağazadeler olarak da yâd olunurmuş.
3
Mardinizadeler'den bazı ünlü isimler şunlar: Ord. Prof. Ebulula Mardin, Prof.
Şerif Mardin, Betül Mardin, Yusuf Mardin ve Arif Mardin. Küçük Hüseyin
Efendi'nin müritlerinden olduğu söylenen Türkiye’nin ilk ABD Büyükelçisi
Merhum Münir Ertegün, Ahmet Ertegün.
4
Yazılı kaynaklarda Ömer Fevzi Bey’in doğum yeri Mardin olarak geçmektedir.
Edindiğimiz şifahi bilgi ise ailenin Mardin’den İstanbul’a göç ettiği ve bir süre
sonra Ömer Fevzi Bey’in İstanbul’da dünyaya geldiğidir..
5
Osmanlı dönemi idarecilerinden ve İslâm bilginlerinden Mardinî Yusuf Sıdkı
Efendi, 1816’da Mardin’de doğmuş ve 1903’te vefat etmiştir. Tahsilini Mardin
medreselerinde tamamlamıştır. Mahkeme başkâtipliği ve müftülük yapmış,
kadılıklarda bulunmuştur. Meclis-i Tetkikat-ı Şer’iye üyesi ve kazasker olmuştur.
Yusuf Sıdkı Efendi özellikle iki tercüme eseri ile meşhurdur. Bunlar Siyer u
Umûmi’l-Muvahhidîn Tercemetü ve Şerhu İhyâi Ulûmi’d-Dîn adlı Gazalî’nin
ünlü eseri İhyâu Ulûmi’d-Dîn’in 9 ciltlik tercümesi ve şerhidir. bkz. Yusuf Turan
Günaydın “Yusuf Sıdkı Mardini Biyografisi” yayınlanmamış çalışma, 2006
76
Önemli Simalar
Şecereleri
Ömer Fevzi Mardin Efendinin Mardin’de türbeleri bulunan ve o
bölgeye ilk defa Kâdirî tarik-i celilini getiren Şirin Dede hazretlerinin
babasına kadar olan neseb şeceresi şöyledir: Hz. Pîr-i Sâniyi Arûsî-Selâmî
Seyyid Ömer Fevzi
Seyyid Arif Paşa
Seyyid Yusuf Sıdkı Efendi
Seyyid Ömer Şevki Efendi
Seyyid Âbid Efendi
Seyyid Abdülkâdir Efendi
Seyyid Âbid Çelebi
Seyyid Ebûbekir Çelebi
Seyyid Ahmed Çelebi
Seyyid Mahmûd Çelebi
Seyyid Ağa Çelebi
Seyyid Munlâ Ahmed Çelebi
Seyyid Pîrî Çelebi
Seyyid Mu’ti Çelebi
Kutb-ül Aktab vel Gavs-ül Müstecâb Mevlânâ es Seyyid Ahmed
Şemseddin kuddise sırruhul aziz
Seyyid Celîl el Hâc Pîrî Çelebi
Veliyyül Kâmil vel Gavs-ül vasılil a’lemil ferd-il emced Şîrîn Dede
lakabiyle müştehir es Seyyid eş Şeyh Muhammed Şâhrind el Kâdirî
Seyyid Hüseyn el Ezrâk Kaddesallahu esraruhum.
77
Makalelerle Mardin
78
Önemli Simalar
79
Makalelerle Mardin
6
Abdullah Muradoğlu, “Türkeş'i idamdan Arusi şeyhi kurtarmış!” 15.08.2003,
Yeni Şafak Gazetesi
80
Önemli Simalar
7
Abdüsselam el-Esmer Hz. hakkında geniş bilgi için bkz. Şeyh Mihriddin Arusi ,
Hazret-i Seyyid Abdüsselam el Esmer, “İki Gavsül En’am” dan Cenab-ı Pir’e ait
olan bölüm, İst. 1971
8 Ömer Fevzi Efendi bu ziyaretlerinde tecelli eden halleri daha sonra hususi
81
Makalelerle Mardin
82
Önemli Simalar
83
Makalelerle Mardin
9
Bu rivayet de yine Ömer Fevzi Efendinin Halifeleri Aziz Çınar Efendi
tarafından bizzat dinlenmiş, talebeleri vasıtasıyla bize nakledilmiştir.
84
Önemli Simalar
Üsküdar Rıfâî Âsitânesi son postnişini Şeyh Hüsnü Sarıer Ceyhun (k.s.a.)
hazretleri ki aynı zamanda Kâdirî Pîr-i Sânî’lerinden Ahmed Süreyya
Emin (k.s.a.) hazretlerinin halifeleridir, Ömer Fevzî Efendi’nin
hayranlarından olup kendilerinden Arûsî-Selâmî-Ömerî hilâfeti dahi
almıştır.
Yine Üsküdar’lı velilerinden ve Şabânî Nasûhî şeyhi olan Nafiz
Uncu Efendi hazretleri Ömer Fevzî Efendi’nin sohbetlerinin müdavimi
olup kendilerinden hilafet almışlardır.
Ömer Fevzi Efendi’nin tasavvufî bu cephesinin yanında büyük bir
Dinler Âlimi olmak vasfı da vardır.
85
Makalelerle Mardin
10
Nakiller talebelerinin ve ihvanının bizzat müşahedesi ile yazılmıştır.
86
Önemli Simalar
11
Abdullah Muradoğlu, ‘Roosevelt gizlice Müslüman olmuş!’ 18.8.2003, Yeni
Şafak Gazetesi
12
9 Aralık 1951 Pazar, günü Eva Peron’un ameliyatı ve akabinde Mevlid
okunmasıyla başlayan tartışmalar 17 Mart 1952 tarihine kadar farklı mecralarda
ve aralıklarla devam etmiştir. Yazıların tamamı için bkz. Vakit Gazetesi (günlük
gazete), Sahibi Asım Us, Aralık 1951 ve Mart 1952 arası nüshalar.
87
Makalelerle Mardin
88
Önemli Simalar
13
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri, Tarih. 28/3/1944, Dosya no. 8675, Fon Kodu.
30..10.0.0, Yer no. 86.570..7
14
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri, Tarih: 12/9/1946 Dosya no. 86105 , Fon
Kodu 30..10.0.0 Yer no. 87.574..1.
15
Samiha Ayverdi, Mülakatlar, s.221, Kubbealtı Neşr. İst. 2005
89
Makalelerle Mardin
16
a.g.e. s.224
17
a.g.e. s.232-233
90
Önemli Simalar
18
a.g.e. s.330-331
19
Kadir Mısıroğlu, Gurbet İçnde Gurbet, s.176, 186, Sebil yay. 2004
20
Sefa Kaplan, “Koca soyadı alan Halide Edip'e inat Cahit Uçuk oldu”
18.01.2003, Hürriyet Gazetesi,
91
Makalelerle Mardin
Vefatları
1 Mart 1953 tarihinde İstanbul’da Hakka göçmüşler ve
Karacaahmed Kabristanı’ndaki Mardin Ailesi’ne mahsus yere
defnedilmişlerdir, fakat sağlıklarında halifeleri Mustafa Aziz hazretlerine
eğer bu kabrin kenarından yol geçecek olursa dayısı Bedirhanzâde Murat
Remzi Beyefendi merhumun bulunduğu aile kabristanına defnedilmesini
vasiyet buyurmuşlardır, vâkıa 1958 senesinde kabr-i şerifleri kenarından
yol geçince vasiyetleri üzerine halifeleri Mustafa Aziz Çınar hazretleri
nezaretinde ve kalabalık bir cemaatin iştiraki ile kabirleri açılmış ve bizzat
şimdiki ziyaretgâh olan yere defnedilmiştir.
21
Cahit Uçuk, Erkekler Dünyası'nda Bir Kadın Yazar, Yapı Kredi Yay. 2003;
ayrıca bkz. Abdullah Muradoğlu, “Ünlü Kadın Yazar Cahit Uçuk Üstadı Mardini
Unutmadı”, 16.08.2003, Yeni Şafak Gazetesi,
22
Yine Ömer Fevzi Efendi hakkında yazılar için bkz. Avni Özgürel, “Okur
yazarların Şeyhi”, 02/09/2001Radikal Gazetesi; Sevgi Gönül, “Meğer bizim
Ender Mermerci de Küçük Hüseyin Efendi’nin müridiymiş”,
1 Eylül 2001, Hürriyet Gazetesi; Turhan Bozkurt, “Azınlıkların Schindler’i”
Aksiyon Dergisi, sayı:354, 15-21 Eylül 2001
92
Önemli Simalar
Eserleri
Ömer Fevzi Mardin ömrünü vakfettiği tasavvuf, ilim, irfan
mektebine çok sayıda eser bırakarak veda etmiştir. İlk eseri “Dini
Hasbihal” Osmanlıca olarak neşredilmiş, daha sonra yayınlanan eserleri
önceleri “İlahiyat Külliyatı” arasından çıkmış, daha sonra ise 8 Haziran
1950 tarihinde İstanbul Valiliğince kuruluşuna müsaade edilen “İlahiyat
Kültür Telifleri Basım ve Yayım Kurumu” adına yayınlanmıştır.
Yayınlanmış eserleri şunlardır:
Dînî Hasbihal (Osmanlıca), 115 sayfa, Evkâf-ı İslâmiyye Matbaası
1339-1342
(Bu kitap daha sonra Mim Kemal Öke tarafından tekrar
yayınlanmıştır, 101 s. İrfan Yayınevi, İstanbul [t.y.])
1.Başlangıçdaki Fikir, , 68 s. Hilmi Kitabevi 1940
2.Allah Mefhumu, Hilmi Kitabevi, 136 s. 1940
3.Din ve Safhaları, 45 s. 1940
4.Din ve Esasları, 94 s. 1940
5.Din ve Telakkileri, Hilmi Kitabevi, 138 s. 1940
6.Din ve Hikmetleri, 160 s. Çeltut matbaası, 1940
7.Din ve İlmihal Esasları, Bozkurt Matbaası, 119 s. 1940
8.Müslümanlık Esasları, Sinan Matbaası, 39 s. 1943
9.Hrıstiyanlarda İntibah Hareketleri, 128 s., 1943
10.Musevilere Çıkar Yol, 64 s. 1944
11.(Beşerî) Istırap, 152 s. 1944
12.(Beşerî) Ümit, 219 s. 1945
93
Makalelerle Mardin
Kısa risaleler
Münâcât-Çocuk Dilinden Duâ /Ed’iye-Evrad, (16 kitaptan
müteşekkil), Hilmi Kitabevi, 1940
Münâcât-Çocuk Dilinden Duâ (İzahlı)
Münâcât-Çocuk Duâları ve İlâhileri (Manzum)
İslâm Muntırası
94
Önemli Simalar
Âsumân’ın Münâcâtı
Köylü Kardeşe 1, 62 s. 1950
Köylü Kardeşe 2
Türk ve Demokrasi, 11 s. 1950
Köylü Kardeşe Din Bilgisi (İslâm’ın Beş Şartı), 90 s. Acun
Basımevi, 1950
Muhâcirlere İlâhî Borcumuz, 14 s. 1950
Kore Savunmasına Katılmamızda Dînî Ve Siyâsî Zarûret
Dinde Güzel San’at Telâkkîsi
Peygamber Efendimizin Hayırseverlerden İstedikleri
Hazreti Muhammed Efendimizin Nebî Olarak Geleceği Hakkında
Evvelki Mukaddes Kitaplardaki Tebşiratı, Acun Basımevi, 1951 (Varidat-
ı Şerif’in 35-37 formalarından ibaret bir risaledir)
Ölüm Ve Ahiret
Kan Gütme Dâ’vâsı: Vahşiliğin Son Derecesi, 20 s. 1953
Kaynakça
Abdullah Muradoğlu, Türkeş'in Gizli Dünyası (5 bölümlük yazı
dizisi) 14-18.08.2003, Yeni Şafak Gazetesi
Avni Özgürel, “Okuryazarların Şeyhi”, 02/09/2001Radikal
Gazetesi
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri, Tarih. 28/3/1944, Dosya no.
8675, Fon Kodu. 30..10.0.0, Yer no. 86.570..7
Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri, Tarih: 12/9/1946 Dosya no.
86105 , Fon Kodu 30..10.0.0 Yer no. 87.574..1.
95
Makalelerle Mardin
96
MİDYAT VE ÇEVRESİNDE DİNLERARASI HOŞGÖRÜNÜN
TESİSİNDE ÖRNEK BİR ŞAHSİYET: FETHULLAH HAMİDİ
M. Cengiz YILDIZ*
98
Önemli Simalar
99
Makalelerle Mardin
100
Önemli Simalar
101
Makalelerle Mardin
102
Önemli Simalar
103
Makalelerle Mardin
104
Önemli Simalar
105
Makalelerle Mardin
106
Önemli Simalar
107
Makalelerle Mardin
108
Önemli Simalar
109
Makalelerle Mardin
110
Önemli Simalar
111
Makalelerle Mardin
112
Önemli Simalar
113
Makalelerle Mardin
KAYNAKLAR
AKYÜZ, P.Gabriel, (2002); Osmanlı Devletinde Süryani
Kilisesi, Mardin.
ALBAYRAK, Kadir, (1997); Keldaniler ve Nasturiler, Vadi
Yayınları, Ankara.
AYAZ, Şerif Eşref, (2003); Geçmişten Günümüze Savur,
Savur Belediyesi Yayınları, Savur–Mardin.
AYDIN, Süha vd. (2001); Mardin: Aşiret–Cemaat–Devlet,
Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul.
AYMAZ, Abdullah, (2000); “Her Zaman Her Yerde Barış”,
Zaman, 06 Mayıs.
BET–BARŞAWMO, Mor İğnatiyos I. Afrem (1996); Tur–
Abdin Tarihi, Nsibin, Sodertalye, Sweden.
BİLGE, Yakup, (1991); Süryanilerin Kökeni ve Türkiyeli
Süryaniler, İstanbul.
BİLGİN, Beyza, (2002); “İslam’da İnsani İlişkiler, Hoşgörü ve
Sevgi”, http://www.kultur.gov.tr/portal/kultur.tr.asp?belgeno=20092.
BRAUDE, Benjamin–Bernard LEWİS, (2000); “Osmanlı
Devleti İçerisindeki Hıristiyanlar ve Yahudiler”, (Çev:Halil Erdemir–
Hatice Erdemir), Akademik Araştırmalar Dergisi–Özel Osmanlı
Sayısı, Şubat–Temmuz, Sayı:4–5.
ÇELİK, Mehmet (1996); Ortadoğu Mozaiği Süryaniler–
Nasturiler, Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi
Yayınları, Elazığ.
ÇELİK, Mehmet (1996a); Süryani Tarihi (I), Ayraç
Yayınları, Ankara.
DOLAPÖNÜ, M. Hanna (1961); Deyr–El–Umur (Mar
Gabriel) Tarihi, (Çev: P. Cebrail Aydın), Hikmet Aynaz
Matbaası, Mardin.
DOLAPÖNÜ, M. Hanna (1972); Tarihte Mardin (Itr–El–
Nardin fi Tarih Merdin), Hilal Matbaası, İstanbul.
114
Önemli Simalar
115
Makalelerle Mardin
KAYNAK KİŞİLER
AKTAŞ, Samuel; Metropolit, Mor Gabriel (Deyrulumur)
Manastırı / Midyat / Mardin
AYMAZ, Abdullah; Gazeteci–Yazar, Zaman Gazetesi /
İstanbul
HAMİDİ, A. Mecit; Öğr. Gör., Dicle Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Yabancı Diller Bölümü Fransız Dili ve Eğitimi Anabilim
Dalı / Diyarbakır
HAMİDİ, Beşir; Mardin Milletvekili
HAMİDİ, Hamit; Öğr. Gör., Dicle Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü / Diyarbakır
KILIÇ, Mehmet Kazım; Emekli Öğretmen–İlahiyatçı /
Diyarbakır
SANCAR, Bedrettin; Din Görevlisi / Siirt
116
NÜMİSMAT, EPİGRAF VE TARİHÇİ İBRAHİM ARTUK
(1915–1993)
HAYATI ve ÇALIŞMALARI
Esin KARLIKAYA*
İbrahim BAŞAĞAOĞLU**1
118
Önemli Simalar
beraber ele geçirdiğimiz Artukoğlu sikke bilgileri ile bir kitap yazmayı
düşünmüştük. Türk nümismatiği için hazineler değerinde olan bu
çalışmaları tanıtmak herhalde bizlere düşen değerli bir hizmet
olacaktı… İbrahim-Cevriye Artuk…” (7).
İbrahim Artuk, Mardin Gazi Paşa İlkokulu’nu bitirdikten sonra
Gaziantep’te sulh hâkimi olan amcası Teyfik Artuk’un yanında
ortaokul ve Kütahya Lisesi’nde de lise eğitiminin ardından İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’ne girmiştir. 1943–
1944 eğitim dönemi sonunda bu fakültenin Eski, Orta ve Yeni Çağ
Tarihi bölümlerini başarıyla bitirerek İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Sikke Ünitesi’nde çalışmaya başlamıştır. (3–6, 8–11)
Artuklu ve Artukoğulları tarihine ait birçok kitabın (Mardin
Artukoğulları Tarihi, Artukoğulları Sikkeleri, Artuk Beğ…) yazarı
olan Artuk, mükemmel Arapça ve yeterli derecede Fransızca
bilmekteydi (3).
1945 yılında Ankara Etnografya Müzesi’nden İstanbul
Arkeoloji Müzeleri Sikke Ünitesi’ne geçen öğretmen, arkeolog,
filolog ve para uzmanı Cevriye Arsanu ile tanışmıştır (3–5). İngilizce,
Almanca, Fransızca, Latince ve Yunancayı anadili gibi konuşan ve
Türkiye’nin ilk bayan arkeologlarından olan Cevriye Hanım kendisi
gibi bir şehit evladıdır (12). 1946 yılında evlendikten sonra İstanbul
Arkeoloji Müzesi’ndeki çalışmalarını beraber sürdürmüşlerdir (Resim
4). Artuk’un ölümüne dek süren 47 yıllık evlilik yaşantılarında
Mehmet Emin adını verdikleri bir oğulları olmuştur. 1948 yılında
dünyaya gelen Mehmet Emin Artuk İstanbul Hukuk Fakültesi’ni
bitirdikten sonra Almanya’da Köln Üniversitesi’nde doktorasını
tamamlamış olup halen Marmara Üniversitesi’nde ceza hukuku
profesörü olarak görev yapmaktadır.
Yurtiçi ve yurt dışında birçok çalışma, buluş, eser ve üyelikleri
bulunan Artuk, 1978 yılında emekli olmasına karşın (9) ölümüne
kadar çalışmalarına aynı şevk ve heyecanla devam etmiştir. 23 Şubat
1993’de vefat eden İbrahim Artuk Kozlu Mezarlığı 2.adadaki aile
kabristanına defnedilmiştir. (Resim 5).
119
Makalelerle Mardin
YURTDIŞINDAKİ ÇALIŞMALARI
1968 yılında Almanya, İngiltere ve Fransa’da önemli müzelerin
sikke ünitelerinde çalışmalar yapmıştır. 1973 senesinde Almanya’nın
Dortmund ve Frankfurt şehirlerinde Osmanlı ve İslami sikkeleri
konularında konferanslar vermiştir (3–5).
120
Önemli Simalar
121
Makalelerle Mardin
ALDIĞI ÖDÜLLER
İbrahim Artuk, meslek yaşamındaki başarıları ve yukarıda
sıralanan bu buluşları nedeniyle birçok ödül ve plaketle
onurlandırılmıştır. Bunlar, I.Türkiye Müzecilik Kongresi Müzecilik
Emek Armağanı (1980), İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi’nce verilen plaket (1990), Niksar Belediyesi tarafından
verilen Gaziosmanpaşa Üniversitesi Onur Belgesi’dir (1996).
Societatea Nümismatic Romana tarafından kendisine 27 Kasım 1991
tarihinde bir diploma verilmiştir. (3)
Türk Nümismatik Derneği, kuruluşunun 20. yılı olan 1988’de
Artuk adına bir armağan kitabı yayınlamıştır. “Türk Nümizmatik
Derneği’nin 20.Yılında İbrahim Artuk’a Armağan/A Festschrift
Presented to Ibrahim Artuk on the Occasion of the 20th Anniversary
of the Turkish Numismatic Society” adı ile Türkçe ve İngilizce olarak
yayınlanan bu eser uluslararası nümismatik literatürü arasında saygın
bir yere sahiptir (Resim 9–11). 278 sayfalık kitapta şu makaleler yer
almaktadır: Aydınoğlu, K: Osmanli hilâl-i ahmer madalyası;
Beldiceanu, NI, Beldiceanu-Steinherr: Les informations les plus
anciennes sur les florins ottomans; Darley-Doran, RE: An Alternative
Approach to the Study of Ottoman Numismatics; Gedai I: Turkish
Coins in Hungary in the 16th and 17th Centuries; Göde K:
Eratnalilar’ın (1327–1381) paraları; Kürkman G: Karaman Beyliği’nin
bakır paraları üzerine tetkikler; Mackenzie KM: Shahis and Larins
from the Ottoman Mint at Basrah; Mikeska J: Some Ideas on Fakes
and Imitations of Ottoman Coins; Popp V, GR Puin, H. Wilski:
Ottoman Coins of the Yemen (18).
122
Önemli Simalar
ESERLERİ
A. Kitapları
1. Artuk İ: Mardin Artukoğulları Tarihi. Gençler
Kitabevi İstanbul, 1944.
2. Artuk İ, Artuk C: Fatih'in Sikke ve Madalyaları
(İstanbul’un Fethinin 500.Yılı Armağanı). İstanbul Belediyesi
Yayınları İstanbul, 1946.
3. Artuk İ:Denizbacı Definesi. Türk Tarih Kurumu
Yayınları Ankara,1966.
4. Artuk İ, Artuk C: Osmanlı Nişanları/ The Ottoman
Orders. İstanbul 1967. (Resim 12)
5. Artuk İ, Artuk C: İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Teşhirdeki İslami Sikkeler Katoloğu Cilt 1. Milli Eğitim Yayınları
İstanbul, 1971.
6. Artuk İ, Artuk C: İstanbul Arkeoloji Müzeleri
Teşhirdeki İslami Sikkeler Katoloğu Cilt 2. Milli Eğitim Yayınları
İstanbul, 1974.
7. İbrahim Artuk: Artuk Beğ; Kültür ve Turizm
Bakanlığı yayınları Ankara, 1988.
8. Artuk İ, Artuk C: Artukoğulları Sikkeleri. Sümer
Kitapevi İstanbul-1993.
9. Artuk İ: Kanunî Sultan Süleyman Adına Basılan
Sikkeler. Türk Tarih Kurumu Yayınları Ankara, 2000.
İbrahim Artuk’un “Mardin Artukoğulları Tarihi” (Resim 13) ve
“Artuk Bey” adlı eserlerinde, üç kol halinde Hısnkeyfa (Hasankeyf)
ve Amid (Diyarbekir), Mardin ve Meyyafarikin (Silvan) ve Harput’ta
hüküm süren bir Türkmen hanedanı olan Artuklular’ın atası ve isim
babası olan ve Oğuzlar’ın Döğer boyuna mensup olup Büyük Selçuklu
Sultanı Alparslan’ın kumandanlarından Artuk Bey ve soyu ele
alınmaktadır. Artuk Bey, Anadolu’nun fethine katılıp, Yeşilırmak
Vadisi’ne kadar ilerleyerek Anadolu’nun Türkleşip, İslamlaşmasına
hizmet etmiş; Sultan Melikşah döneminde, Karmatileri itaat altına
almak için, Bahreyn seferine çıkmıştır. Melikşah’ın kardeşi Tutuş, ona
123
Makalelerle Mardin
124
Önemli Simalar
C. Uluslararası Yayınları:
“The Coins of the Vice–Regency of Ala el-Din Keykubad”.
Proceedings of the 8th International Congress of Numismatics. New
York-Washington, September 1973 (International Association of
Professional Numismatists, Publication 4), 2 Bände, Paris/Basel 1976.
(23)
125
Makalelerle Mardin
126
Önemli Simalar
127
Makalelerle Mardin
128
Önemli Simalar
SONSÖZ
Türk tarihine ve nümismatik bilimine birçok katkıları bulunan,
beraberinde Anabilim Dalımız’daki (İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa
Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı) bir odanın da
teşrifini (Resim 17) eşiyle birlikte üstlenen İbrahim Artuk’u saygı ve
rahmetle anıyoruz. (Resim 18–19)
129
Makalelerle Mardin
KAYNAKLAR
1. “Hatıra Para ve Hatıra Para Koleksiyonculuğu”.
http://www.darphane.gov.tr/tarihce/tarihce.htm. Son Güncelleme
(SG): 7 Mayıs 2006
2. “Epigrafi. http”://www.turkcebilgi.com/Epigrafi. SG:
30 Mayıs 2006
3. Artuk C: “İbrahim Artuk, Nümismat ve Tarihçi”. Türk
Tıp Tarihi Kurumu Yayınları No:8 İstanbul–1998.
4. “Türk Nümismatik Derneğinin 20.Kuruluş Yılında
İbrahim Artuk’a Armağan”, TND Yayınları Yenilik Basımevi,
İstanbul–1988.
5. Atak E: “Ölmeyen Nümismatlar – İbrahim Artuk”.
Koleksiyon Mecmuası 1978; 4 (42): 16–18.
6. Saatçi S: “İbrahim Artuk’un Ardından”. Türkiye
Gazetesi Kültür Sanat 13 Mart 1993, s.8.
7. Artuk İ, Artuk C: Artukoğulları Sikkeleri. Sümer
Kitapevi İstanbul–1993.
8. “İbrahim Artuk”. Büyük Lügat ve Ansiklopedi Cilt:1.
Meydan Yayınevi, İstanbul–1981; 701.
9. “İbrahim Artuk” Büyük Larousse Sözlük ve
Ansiklopedisi Cilt:2. Milliyet Gazatecilik A.Ş., İstanbul-1986; 857.
10. “İbrahim Artuk”. Görsel Genel Kültür Ansiklopedisi
Cilt:2. Görsel yay. İstanbul1984; 830.
11. “İbrahim Artuk”. Cem Büyük Ansiklopedisi Cilt:1,
İ.Ü. Merkez Kitaplığı Kod:294.375–79. s.365.
12. Altundağ Ş: Huzurevleri Ziyareçi Bekliyor”. Aksiyon
(Sayı: 477–26.01.2004).
http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=11075. SG: 30 Mayıs 2006.
13. Türk Nümismatik Derneği WEB sayfası/ Ana sayfa.
http://www.turknumismatik.org.tr/turkce/ana/ana_tr.html. SG: 7 Şubat
2006.
130
Önemli Simalar
131
Makalelerle Mardin
132
Önemli Simalar
133
Makalelerle Mardin
134
Önemli Simalar
135
Makalelerle Mardin
136
Önemli Simalar
137
Makalelerle Mardin
138
Önemli Simalar
139
Makalelerle Mardin
140
Önemli Simalar
141
Makalelerle Mardin
142
Önemli Simalar
143
Makalelerle Mardin
144
Önemli Simalar
145
Makalelerle Mardin
146
MÜFESSİR ALİ TURGAY HAYATI, ESERLERİ VE TEFSİRCİLİĞİ
Nurettin TURGAY*1
GİRİŞ
Bölgemizde medrese tahsili ile yetişen pek çok alim vardır. Bu
alimler, birçok talebe okutup yetiştirmekte ve çeşitli eserler
yazmaktadırlar. Fakat bunlara sahip çıkan, onlara yardım elini uzatan
kimse bulunmadığı için, bunlar tanınmamakta ve eserleri gün yüzüne
çıkmamaktadır. Bu alimlerin çoğu vefat edince, isimleri unutulmakta
ve geride kendilerinden herhangi bir iz kalmamaktadır. Bunların
yazdıkları eserlerin büyük ekseriyeti de, kayıtlara geçmemekte ve
kaybolup gitmektedir.
Bölgemizde yetişen bu alimlerden biri de, Molla Ali
Turgay’dır. Onun yazdığı eserler ve yetiştirdiği yüzlerce talebe vardır.
Bu makalede onun eserleri kısaca tanıtılıp, yazmış olduğu tefsiri
hakkında bazı bilgiler verilecektir. İnşallah onun yazmış olduğu
eserler ileride basılır ve okuyucuların istifadesine sunulur. Molla Ali
Turgay’ın tefsiri, diğer kitaplarına nazaran daha geniş kapasiteli
olduğu için, onu bir müfessir olarak takdim etmeyi uygun gördük.
1
*Doç. Dr. Nurettin TURGAY Dicle Üniversitesi.
nurettin.turgay@hotmail.com
Makalelerle Mardin
A – HAYATI
Müfessir Ali Turgay, 1924 yılında Kızıltepe’nin Üzeyir
köyünde doğmuştur. Babası, Üzeyir köylü Ahmet ve annesi, Cevizli
köyünden Bozo oğlu Hacı Bekir ağanın kızı Huriye’dir. Ali Turgayın
babası Ahmet, Üzeyir köyünün kurucusu Üzeyir ağanın soyundan
gelen Şeref’in torunudur. Dolayısıyla Ali Turgay yörede, Molla Ali
Şeref lakabı ile bilinmektedir.
Üzeyir köyü, Mardin, Kızıltepe ve Derik üçgenindeki dağların
arasında bulunan Ğurs vadisinin üst tarafında, Ğurs suyunun çıktığı
yerin civarında kurulmuştur. Ğurs vadisi, suyu bol ve her türlü meyve
ile sebzenin yetiştiği, şair ve romancılara konu olabilecek cennet
misali bir yerdir. Günümüzde Ğurs vadisinde on iki köy
bulunmaktadır.
Ali Turgay üç, ağabeyi Şeyhmus beş ve kız kardeşi Zero bir
yaşında iken, babaları Ahmet vefat etmiştir. Üç yaşından itibaren
öksüz büyüyen Ali Turgay ve kardeşleri, fakirlik, yoksulluk ve
öksüzlüğün verdiği çeşitli ızdıraplarla yoğrularak yetişmişlerdir.
Ali Turgay, ilkokulu Orta Ğurs köyünde okumuş; Kur’ân’ı ise,
Üzeyir köyü imamı Molla Davut Kurtay’dan öğrenmiştir. Arapça
öğrenimine Suriye’de başlayan Ali Turgay, Karman’da Molla Sürrî,
Gırkünd’te Molla Ahmed, Dırbesiye’de Şeyh Mahmut, Havaşi’de
Molla Muhammed Ali, Tılkember’de Molla Abdulbaki ve Gıîd’te
Molla Abdulhalimden sarf, nahiv, istiare, vad’, mantık, tefsir, hadis ve
fıkıh dersleri aldı. Ondan sonra eğitimine Türkiye’de devam eden
Turgay, Savur’a bağlı Tizyan köyünde Molla Muhammed Nafi’,
Çınar’a bağlı Yuvacık köyünde Molla Muhammed, Silvan’a bağlı
148
Önemli Simalar
B – ESERLERİ
Molla Ali Turgay, yukarıda değindiğimiz gibi çok talebe
okuttu, bunu yanında yazılı olarak da güzel eserler ortaya koydu.
Onun, şu anda basılmamış yazılı üç eseri bulunmaktadır:
1 – Rabiu’l-Kulûb fi Sireti’n-Nebiyyi’l-Mahbûb. Bu eser,
Arapça yazılmış bir siyer kitabıdır. 367 sayfadan oluşan bu eser de
basılmamıştır. Kitapta, önce kısa bir şekilde diğer peygamberlerden
bahsedildikten sonra, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in hayatı doğumundan
ölümüne kadar geniş bir şekilde ele alınmaktadır. Molla Ali Turgay bu
kitabını Muharrem 1394 hicri, 01.02.1974 miladi tarihinde
tamamlamıştır.
Molla Ali Turgay bu eserinin sonunda, yararlandığı kaynakların
listesine de yer vermektedir.
149
Makalelerle Mardin
150
Önemli Simalar
2
Molla Ali Turgay, Nuru’l-İmân fi Tefsîri’l-Kur’ân (Nura İmâne jı Tefsîra
Kur’âne), I, 2.
3
Turgay, Nuru’l-İmân, II, 646.
4
Turgay, Nuru’l-İmân, I, 2.
151
Makalelerle Mardin
1- Fatiha Suresi
Molla Ali Turgay, Kur’ân’ın ilk suresi olan Fatiha suresini
tefsir etmeye başlarken, önce besmeleyi açıklamaktadır. O, besmeleyi
Fatiha suresinin ilk ayeti kabul ederek, tefsirini Şafiî mezhebine göre
yazdığının işaretini vermektedir; ardından, her şeye besmele ile
başlamanın gereğini vurgulamakta ve Yüce Allah’ın Kur’ân’a
besmele ile başlamasının insanlar için bir eğitim örneği olduğunu
açıklamaktadır. Bununla beraber o, “Allah” lafzının özel isim olduğu
üzerinde durmakta ve Yüce Allah’ın dünya ile ahiretin sahibi
olduğunu kaydetmektedir. Ondan sonra Fatiha suresinin faziletlerini
anlatan, “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki Tevrat, İncil,
Zebûr ve Kur’ân’da Fatiha suresinin bir benzeri indirilmemiştir.
Fatiha suresi, es-Sebu’l-Mesânî ve bana indirilen Kur’ânı Azîmdir,”
hadisine yer veren müfessir, bu hadisin, Ahmed b. Hanbel (ö.
241/855)’in Müsnedinde yer aldığını belirtmektedir.
Molla Ali Turgay, Kur’ân’a besmele ile başlamanın bir eğitim
olduğunu kaydettiği gibi, Kur’ân’ın özeti ve girişi konumundaki
Fatiha suresine hamd ile başlamakla insanlara nasıl hamd tmeleri
gerektiğinin öğretildiğini açıklamaktadır. Ona göre, Yüce Allah bu
sureye hamd ile başlamakla, şunu kast etmektedir: “Ey kullarım! Siz
bana hamd ve şükür etmek istediğiniz zaman, “Elhamdu lillahi
5
Turgay, Nuru’l-İmân, II, 646.
152
Önemli Simalar
6
el-Mü’min 49/16.
153
Makalelerle Mardin
2 – İhlas Suresi
Molla Ali Turgay, İhlas suresinin tefsirine, surenin nüzûl sebebi
hakkında şu bilgileri vererek başlamaktadır: Hz. Muhammed (s.a.v.)’e
Yüce Allah’ın vasıfları hakkında sorular soruldu; kendisine, “Bize
Rabb’ini tanıt. Senin Rabb’in altından mı, gümüşten mi, yakuttan mı,
yoksa başka bir madenden midir?” dediler. Bunun üzerine Yüce
Allah, İhlas suresini indirerek peygamberine şu mesajı verdi:
İnsanlara de ki, “Rabb’im Allah’tır, yalnız Ona ibâdet
edilecektir, Ondan başka tapılacak hiç kimse yoktur. Rabb’im zatında,
sıfatlarında, fiillerinde tektir, Onun hiçbir şerik ve ortağı yoktur.
Rabb’im en büyüktür, Ondan daha büyük herhangi bir şey
düşünülemez. Herkes Ona muhtaçtır, ihtiyaçlarını gidermek için Ona
yönelir, Ona yalvarır ve Ondan yardım diler. O, hiç kimseye muhtaç
değildir. Onun usûl ve furuû yoktur. Yani O, başkasının neslinden
gelmemiş kendisinden devam eden nesli de yoktur. Onun ne zatında
ne sıfatında ve ne de fiillerinde bir dengi, misli ve benzeri
bulunmamaktadır.” 8
Bu tefsirde, bu tür ifâde ve açıklamalarla İhlas suresinin anlamı
izah edilmekte ve özet bir şekilde Yüce Allah’ın varlığı, birliği,
ezeliliği, ebediliği ve eşsizliği anlatılmaktadır.
Molla Ali Turgay, İhlas suresinin nüzûl sebebini anlatmakta
ancak bu konuda kaynak göstermemektedir. Çeşitli kaynaklarda,
burada İhlas suresinin nüzûl sebebi hakkında verilen bilgilere yer
verilmektedir. 9
7
Turgay, Nûru’l-İmân, I, 3.
8
Turgay, Nûru’l-İmân, II, 645.
9
Bkz. Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’ân, İhlâs,112/1; İbn Hanbel, V, 133,134; Ebû
Cafer Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Ayi’l-Kur’ân,
154
Önemli Simalar
3 – Falak Suresi
Bu tefsirde, Falak suresinin tefsirine de nüzûl sebebi hakkında
bilgi verilerek başlanmaktadır. Ali Turgay’ın, Falak suresinin
tefsirinde yer verdiği bilgilere göre, Yahudi olan Lubeyd ve kızı, Hz.
Muhammed (s.a.v.)’e sihir yaptılar. Bunun üzerine Falak ve ondan
sonra gelen Nas sureleri nazil oldu.
Molla Ali Turgay, Falak ve Nas surelerinin nüzûl sebebi olarak
verdiği bu bilgiler, tefsir kaynaklarında tartışma konusu olmuştur.
Bazı kaynaklarda, bu ve buna benzer rivâyetlere yer verilmektedir. 10
Bazı kaynaklarda da, bu tür rivayetlere itiraz edilmekte ve Hz.
Muhammed (s.a.v.)’e sihrin yapılamayacağı ve onun da sihirden
etkilenmeyeceği savunulmaktadır. 11
Molla Ali Turgayın Falak suresinin tefsirinde yaptığı
açıklamaya göre, Yüce Allah bu surede Hz. Muhammed (s.a.v.)’e
hitaben demiştir ki, “(İnsanlara) söyle: Ben, insan, hayvan, cin, bitki,
kısacası canlı cansız her şeyin şerrinden, sabahın Rabb’i olan Allah’a
sığınırım. Ben, zifiri karanlığı her şeyi iyice kaplayan gecenin
şerrinden Allah’a sığınırım. Ben, Yahudi Lubeyd’in kızı gibi iplere
düğüm atıp onlara üfüren, bu şekilde sihir yapan kadınların şerrinden
Allah’a sığınırım. Yüce Allah’ın taksimatına razı olmayan,
başkalarının hakkına göz diken, bu nedenle haset duyguları ile hareket
edip hasetlerini açığa vuranların şerrinden Allah’a sığınırım.” 12
155
Makalelerle Mardin
4 – Nas Suresi
Müfessir Molla Ali Turgay, Nas suresinin tefsirinde de, şu
açıklamalara yer vermektedir:
Yüce Allah, “Ya Rasûl! (ya Muhammed!) De ki: Ben,
insanların Rabb’i, yaratıcısı, razıkı, maliki, onlarda tasarrufta bulunan,
kimini küçülten, kimini büyüten, kimini fakir ve kimini zengin kılan
Yüce Allah’a sığınırım. Yine insanların ilahı, onlar için kendisinden
başka hiçbir tapılacak bulunmayan yegane mabût (kendisine ibâdet
edilen) Allah’a sığınırım. O Allah’a, insanları aldatmak, onları
Allah’tan uzaklaştırmak ve onları bu şekilde günahkar bir hale
getirmek için çalışan şeytanın şerrinden sığınırım. O şeytan, hannastır
(hilekardır). Hannas olan şeytan, çeşitli ibadetlerle Allah’a yaklaşan
insandan uzaklaşıp kaybolmakta ve Allah’tan gafil olan insana
yaklaşıp onun kalbine yerleşmektedir. İnsan kalbine bu şekilde
vesvese duygusunu veren şeytan, hem insanlardan ve hem de
cinlerden olabilmektedir. Bu şeytanlardan ve onların şerrinden, ancak
Allah’ın koruyup muhafaza ettiği kişiler korunabilir. Onun için, bu tür
kötülüklerden korunmak gayesi ile Allah’a sığınmak gerekmektedir.
Ey Yüce Rabb’imiz! Bizi, kovulmuş, lanetlenmiş şeytanın şerrinden
koru, muhafaza eyle!..” 13
Nas suresinin tefsirini tamamlayan müfessir, cümlelerini,
“Büyüğümüz ve şefâatçimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’e, aline, ashabına
salatu selam olsun. Her türlü hamd, senâ ve şükürler, tüm mahlukâtın
Rabb’i olan Allah’adır,” ifâdeleri ile bitirmektedir. 14
13
Turgay, Nûru’l-İmân, II, 646.
14
Turgay, Nûru’l-İmân, II, 646.
156
Önemli Simalar
SONUÇ
Suriye ve Türkiye’deki medreselerde eğitim alan Müfessir
Molla Ali Turgay, uzun bir süre tedrisatla uğraşmanın yanında üç
tane de kitap yazmıştır. Onun yazdığı ilk kitabı olan “Rabiu’l-Kulûb
fi Sireti’n-Nebiyyi’l-Mahbûb” adlı eseri, bir siyer kitabı olup Hz.
Muhammed (s.a.v.)’in hayatını içermektedir; ikinci kitabı olan
“Nehcu’l-İmân fi İttibâi’l-Kur’ân” adlı eseri ise, va’z ve nasihat
niteliğindedir ve üçüncü kitabı olan “Nuru’l-İmân fi Tefsîri’l-
Kur’ân (Nura İmâne jı Tefsîra Kur’âne)” adlı iki ciltlik eseri de,
Kur’ân tefsiridir.
Molla Ali Turgay, kendi ifâdelerine göre Kur’ân tefsirini, bazı
klasik tefsir kitaplarını ölçü alarak yazmıştır.
Molla Ali Turgay’ın tefsirini incelediğimiz zaman, her şeyden
önce genel olarak ayetlerde geçen kelimeleri açıkladığını görmekteyiz.
Onun el-Beydâvî’nin ve Celâleyn müelliflerinin metodunu takip ettiği
anlaşılmaktadır. O, zaman zaman ayeti ayet ve ayeti hadisle tefsir
etme cihetine de gitmektedir. Molla Ali Turgay, bununla beraber
bazen nüz^l sebepleri üzerinde de durmaktadır.
Molla Ali Turgay, tefsirinde sık sık ayetlerin insanlara verdiği
eğitici mesajlar üzerinde durmakta ve, “Allah, insanları bu konuda
eğitmek istemektedir,” gibi ifâdelere yer vermektedir. 15 Kanaatimizce
günümüzde insanlar, eğitime önem vermekte ve üzerinde ehemmiyetle
durmaktadır. Dolayısıyla Molla Ali Turgay’ın tefsirinde ayetlerin
eğitim ile ilgili mesajların üzerinde durması, önem arzetmektedir.
Çünkü Kur’ân, aynı zamanda ilâhî olan bir eğitim kitabıdır. Yüce
Allah, Kur’ân’ı, insanların eğitimi ve dünya ile ahirette huzur ve
saadete ulaşmaları için göndermiştir. Onun gönderiliş gayesi,
insanların iki cihanda mutlu olmanın yollarını öğrenmeleri ve bu
mutluluğu yakalamalarıdır. Kur’ân, Yüce Allah tarafından bu gaye ile
insanlara gönderilmiştir. Molla Ali Turgay’ın, tefsirini bu gaye ile
yazdığı ve okuyucuları bu istikamette aydınlatmak istediği
görülmektedir. O, okuyucuların Kur’ân ayetlerini okuyup
anlamalarını, bu ayetlerden ders ve mesajlar almalarını ve bunlardan
öğrendikleriyle amel etmelerini istemektedir.
15
Bkz. Turgay, Nûru’l-İmân, I, 3.
157
Makalelerle Mardin
16
Bkz. Turgay, Nûru’l-İmân, I, 3.
158
II. BÖLÜM
DİNİ TOPLULUKLAR
KAYBOLMAYA YÜZ TUTAN BİR ANADOLU DİNİ TOPLULUĞU:
ŞEMSİLER / HARRÂNÎLER
Celal ÇAYIR*1
M. Cengiz YILDIZ∗∗
İsmail GÖNENÇ∗∗∗
Özet
Şemsîler / Harranîler, yerleşim merkezi olan Harran’a nispetle
komşuları tarafından Harranîler adını alan dini bir topluluktur. XIII.
Yüzyılda, Moğollar tarafından büyük bir bozguna uğrayıncaya kadar,
ay tanrısı Sin liderliğindeki yıldız ve gezegen kültüne dayalı paganist
dini yapısını devam ettirmişlerdir.
Harranîlerle ilgili kaynakları üç grup altında toplamak
mümkündür: Bunlardan birincisi; “Beş Sır Kitabı” ve “Baba’nın
Kitabı”, isimli yazılı kaynaklardır. Bu eserlerde Harranîlerin inançları,
ibadetleri ve yaşam tarzları ile ilgili ilk elden bilgiler mevcuttur. İkinci
Giriş
Tarih boyunca birçok kültür ve medeniyete ev sahipliği yapan
Anadolu, birçok dini inancın bu topraklarda yaşamasına da imkân
tanımıştır. Özellikle Anadolu’nun bazı yerleşim merkezlerinin, tarih
boyunca bu özellikleriyle öne çıktığı görülmektedir.
Mezopotamya bölgesinde yer alan Urfa (Edessa) ve Harran,
ilkçağlardan itibaren tarihin birçok dönemlerinde farklı kültür ve
medeniyetlerin önemli merkezleri haline gelmişlerdir. Kimler
tarafından ve ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemekle birlikte,
ilk kez Eski Babil dönemi kitabelerinde Harran isminin (harranu, uru,
kaskalki) yer aldığı bilinmektedir.2
Anadolu’daki arkeolojik kazılarda, Harran kentinin tarihinin
milattan önce 6000’lere kadar gittiği tahmin edilmektedir. Harran,
İlkçağ’da Anadolu–Suriye–Mezopotamya kervan yollarının kesiştiği
bir yer olarak önemli bir ticaret merkezi olduğu gibi, Ortaçağ’da da
ipek yolunun Musul–Re’sülayn–Halep uzantısıyla Irak, Şam, Urfa ve
İç Anadolu’yu birbirine bağlayan anayolların kesiştiği bir yer olarak
ticaret merkezi olma özelliğini sürdürmüştür.3
2
Şinasi Gündüz, “Dinsel Zenginlik ve Kültürel Harmoni Bağlamında Harran
ve Harrânîler”, Uluslararası Anadolu İnançları Kongresi Bildirileri, Evrak
Yayınları, Ankara 2001, s. 300.
3
Ramazan Şeşen, “Harran” mad., TDVİA, cilt 16, s.237.
162
Dini Topluluklar
4
Günay Tümer, Bîrûnî’ye Göre Dinler ve İslâm Dini, Diyanet İşleri
Başkanlığı Yayınları, Ankara 1991, s.197; Judah Benzion Segal, Edessa
(Urfa) Kutsal Şehir, (Haz. Ahmet Arslan) İletişim Yay., İst. 2002,s.150;
Martin Van Bruinessen, Kürtlük, Türklük, Alevilik, Çev. Hakan Yurdakul,
İletişimYay,İst,s.92–93;
http://www.diyanet.gov.tr/kuran/fihrist.asp?index=467&konu=Sabiiler.
163
Makalelerle Mardin
Harrânîler
Harrânîler, yerleşim merkezleri olan Harran’a nispetle
komşuları tarafından Harran’da yaşayanlar anlamına gelen topluluğa
verilen bir isimdir. Bazı İslâmî kaynaklarda Harnâniler, Harbâniler,
Kesdâniler ve Nebatiler olarak da geçtiği görülmektedir.5 Bîrûnî, bazı
kimselerin, Harrânî isminin Hz. İbrahim’in kardeşi Hârân’dan
geldiğini ileri sürdüğünü belirtir. Kendisi de Hz. İbrahim’in
Harrânî’lerle olan ilişkisi hakkında bilgiler verir.6
Harran’ın ilk sakinlerinin yerel Sami kavimlerinin olduğu,
şehrin kervan konaklama merkezi olarak işlev gördüğünü ve bu şehre
Asurca Harranu (yol, seyahat, kervan durağı) isminin verildiği
görülmektedir.7
Harrâniler’le ilgili yazılı kaynaklar üç grupta ele alınmaktadır.
Bunlardan birincisi, Harâniler’e ait yazılı kaynaklardır. İbnü’n–
Nedim, “Beş Sır Kitabı”, “Babanın Kitabı” ve Ârâmice bir nüshadan
Arapçaya tercüme edilen “el–Filahatü’n–Nabatiyye” adlı eserlerin
Harâniler’e ait en önemli yazılı kaynaklar olduğunu belirtir. Orijinal
nüshaları günümüze ulaşmamış olmakla birlikte Ârâmîce’den,
Süryanice ve Arapçaya olan çevirilerinde Harrânîler’in inanç, ibadet
ve diğer özellikleri hakkında bilgilere ulaşmak mümkündür8.
Diyarbakır ve çevresinde, İslamiyet’ten önce yaygın olarak üç
dinin bulunduğu bilinmektedir. Bunlar Şemsilik, Musevilik ve
Hıristiyanlıktır. Şemsilik, bölgenin en eski inançlarından biridir ve bu
inancın merkezinde “güneş” yer almaktadır.9
Bîrûnî, Sâbiî kelimesinin birkaç anlama gelebileceğini dile
getirdikten sonra, Abbasiler zamanında Harranîlik kelimesinin çokça
kullanıldığına işaret etmektedir. Birûnî’ye göre Harranilik,
Yunanlıların Hıristiyanlığa geçtikten sonra eski dinlerine ait olan puta
tapma özelliklerini devam ettirmelerine verilen bir isimdir. Daha
önceleri bunlar için “Veseniyye”, “Hunefâ”, “Harrâniyye” isimleri
5
Gündüz, Şinasi, “Harrâniler” mad”, TDVİA, s.240.
6
Tümer, s.197–198.
7
Gündüz, “Dinsel Zenginlik ve Kültürel Harmoni Bağlamında Harran ve
Harrânîler”, s. 300.
8
Gündüz, “Harrâniler mad”, TDVİA, cilt 16, s.240.
9
http://www.diyarbakirbld.gov.tr/dbakir.aspx?p=3
164
Dini Topluluklar
10
Tümer, a.g.e., s.197.
11
Gündüz, a.g.mad, s.241.
12
Gündüz, Mitoloji ile İnanç Arasında, , Etüt Yay., Samsun 1998, s.131.
13
A.g.e., s. 60.
14
Gündüz, Sabiîler, Son Gnostikler, Vadi Yayınları, Ankara 1995, s.6–9.
15
Gündüz, “Dinsel Zenginlik ve Kültürel Harmoni Bağlamında Harran ve
Harraniler”, s.309.
16
http://www.diyanet.gov.tr/kuran/fihrist.asp?index=467&konu=Sabiiler.
17
M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c. II, 1751.
165
Makalelerle Mardin
Şemsîler
Mezopotamya bölgesi ve civarında yaşayan toplulukların güneş
(Şems, Şemes),Ay, yıldız ve diğer gezegenlere olan inançlarına
verilen bir isim olduğu gibi, özellikle Harran ve civarında yaşayan
topluluğu tanımlamak için de bu isim yaygın olarak kullanılmaktadır.
17.yüzyıl gezginlerinden Polonyalı gezgin Simeon, İtalyan
misyoner Guiseppe Campanile ve Niebuhr Carsten, Mardin’de
Şemsilerle karşılaştıklarını kaydetmişlerdir. Bunlardan Niebuhr,
Şemsilerin birçoğunun Hıristiyanlığa geçtiğini, geri kalanlarının da
Yezidi ve Alevilerle karışmış olduğunu belirtmektedir19.
Niebuhr, Şemşîler’i, Mardin’de bulunan mezheplerden biri
olarak ele alır ve 1766 yılında Mardin’de 100 kadar Şemsi dinine
mensup ailenin olduğunu, bunların mahalli paganizmin son
bakiyelerini oluşturduğunu söyler. XVIII. Yüzyılın ortalarına doğru
kendilerini Ya’kubî Hıristiyan olarak göstermiş olsalar da, bu
bağlılıklarının zahiri olduğunu kaydeder. Cumhuriyet’in kuruluşundan
sonra yapılan ilk nüfus sayımında Mardin’de 23.252 kişi tespit
18
Kazım Sarıkavak, Düşünce Tarihinde Urfa ve Harran, Türkiye Diyanet
Vakfı Yay., Ankara 1997, s. 47.
19
Bruinessen, a.g.e., s. 92–93.
166
Dini Topluluklar
20
İslam Ansiklopedisi, “Mardin” mad., MEB Yay, c.7, s.320.
21
İslam Ansiklopedisi, “Mardin mad”, MEB Yay, c.7, s.320.
22
Sarıkavak, a.g.e., s. 48.
23
Tümer, a.g.e., s.197.
24
Bkz. Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
Ankara 1993, s.87.
167
Makalelerle Mardin
25
Gündüz, “Dinsel Zenginlik ve Kültürel Harmoni Bağlamında Harran ve
Harrâniler”, s.300.
26
Gündüz, “Harrânîler” mad, TDVİA, cilt 16, s.241.
27
Tümer, a.g.e., s.197.
28
Gündüz, a.g.mad, s.241.
29
Gündüz, “Dinsel Zenginlik ve Kültürel Harmoni Bağlamında Harran ve
Harrânîler”, s.300
168
Dini Topluluklar
30
http://www.diyanet.gov.tr/kuran/fihrist.asp?index=467&konu=Sabiiler.
31
http://www.diyanet.gov.tr/kuran/fihrist.asp?index=467&konu=Sabiiler.
32
Segal, a.g.e, ss.150–151.
33
E.R.Hayers, Urfa Akademisi, çev: Yaşar Günenç, Yaba Yay, İst 2002,s.29.
34
A.g.e., s.85
35
Segal, a.g.e, s.85, Tempo dergisinde yer alan bir haberde, Yahudilerin,
Harran'da kuyu başında ayin yaptıklarından bahseder. Yahudiler, Harran'ın 1
kilometre uzağında bulunan bu kuyunun 'Yakup'un kuyusu' olduğunu ve
169
Makalelerle Mardin
170
Dini Topluluklar
38
Addai, Hz.İsa'nın Havarilerinin şakirtlerinden olup Hıristiyanlığı Urfa'ya
getiren kişi olarak bilinmektedir.
39
Segal, a.g.e, s.87.
40
Hayers, a.g.e., s.28.
41
Gündüz, İnanç ve Mitoloji Arasında, s.165’ten Fehervari G.,”Harran”, C.3,
s.327.
42
Şeşen, “Harran” mad, s.237.
171
Makalelerle Mardin
43
Segal, a.g.e, s. 99.
44
Mehmet Aydın, Ansiklopedik Dinler Sözlüğü, Nüve Kültür Merkezi,
Konya 2006, s.53.
45
Gündüz, “Dinsel Zenginlik ve Kültürel Harmoni Bağlamında Harran ve
Harrânîler”, s.300
46
E.Füsun Alioğlu, Mardin, Tarih Vakfı yay.,2. Baskı, İstanbul 2003, s.44.
47
Hayes, a.g.e., s. 29.
172
Dini Topluluklar
48
Şeyhmus Diken, Sırrını Surlarına Fısıldayan Şehir: Diyarbakır, İletişim
Yay., İstanbul 2002, s. 58.
49
Aydın, a.g.e, s.344.
50
http://www.diyarbekir.net/cgibin/index.pl?mod=news;op=author_id;id=138
51
http://www.diyarbekir.net/cgibin/index.pl?mod=news;op=author_id;id=138
173
Makalelerle Mardin
52
Gündüz, “Dinsel Zenginlik ve Kültürel Harmoni Bağlamında Harran ve
Harrâniler”, s.310–311.
53
Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Anahatları, Kabalcı Yay, İst 2000, s.22.
54
Ünver Günay & Harun Güngör, Başlangıçtan Günümüze Türklerin Dini
Tarihi, Ankara 1997, s.45
55
M. Aktok Kaşgarlı, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Uygarlığına Giriş, Türk
Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara 1984, ss. 32–33.
174
Dini Topluluklar
56
Çoruhlu, a.g.e, s.25
57
L.N. Gumilev, Eski Türkler, Çev. A.Batur, İstanbul 1999, s.52.
58
Hikmet Tanyu, İslamlıktan Önce Türklerde tek Tanrı İnancı, İstanbul 1986,
s.9.
59
Sadettin Buluç, “Şaman, Şamanizm” Avrasya Etnografya Vakfı Dergisi,
Bursa 1997, s. 60–63
60
Çoruhlu, a.g.e, s.23.
61
Mustafa Çağırıcı, “Arap İslam’dan Önce Araplarda Din”, TDVİA, III,
s.318.
62
Bruinessen, a.g.e, s.92.
175
YEZİDİLER BECİRMANİLER KARAÇİLER1
Ahmet TAŞĞIN*
Özet
Midyat sınırları içerisinde bulunan topluluklardan Yezidiler,
Becirmaniler ve Karaçiler bu bildirinin konusudur. Sırayla Yezidiler,
Bercirmaniler ve son olarak Karaciler ele alınacaktır. Yezidiler
hakkında genel tanıtıcı bilgi Midyat’ta yaşayan Yezidiler ile ilgili
verilen bilgilerle tamamlanacaktır. İkinci bölümde etki alanı Midyat’ın
da dışına ulaşan Becirmaniler ele alınacaktır. Üçüncü bölümde ise
Midyat ve çevresinde geleneksel müziği icra eden Karaçilerden
bahsedilecektir.
I.Yezidiler
Yezidilik ve Yezidiler
Yezidilik, kurucusu kabul edilen Adi b. Müsafir ile
başlatılmaktadır. Adi b.Müsafir, Şam’ın Baalbek nahiyesinin Beytifar
köyünde 1072 yılında doğmuş ve 1162 yılında Sincar’da (Irak)
ölmüştür. Biyografik, bibliyografik eserler ile tasavvuf ve tarih
kaynaklarında Adi b. Müsafir’den bahsedilmiştir. İstisnasız olarak bu
kaynakların hepsi, kendisinden övgüyle bahsetmişlerdir.
Adeviye ve Sohbetiye tarikatlarıyla anılan Adi b. Müsafir,
büyük bir mutasavvıf ve bilgindir. Kendisi, Ebu’l-Vefa Bağdadi,
Ahmet Rufai ve Abdülkadir Geylani gibi dönemin mutasavvıfları ve
bilginleriyle görüşmüş, sohbetlerinde bulunmuş, dostluk kurmuş ve
güvenlerini kazanmıştır.
Doğrusu bu kadar önemli şahsiyetlerle olan birlikteliğine
rağmen Adi b. Müsafir dönemi ve sonrası tatmin edici bir şekilde
aydınlatılamamıştır. Bu bakımdan da Yezidilik araştırmalarının en
büyük sorunlarından biri burada başlamaktadır. Buna karşın İslam
kaynaklarında verilen bilgiler ışığında değerlendirildiğinde, Yezidilik
ile Adi b. Müsafir arasında ilişki kurmak oldukça zordur. Öyle
görünüyor ki, Adi b. Müsafir’in Yezidilerin öteden beri süre gelen
tarihi süreçlerine tesiri olmamıştır. Ya da Yezidilik son şeklini Adi b.
Müsafir’den sonra almıştır. Yezidi araştırmacılara göre ise Adi b.
Müsafir Yezidilik tarihi içinde önemli şahsiyetlerden biri ve önemli
bir yeri bulunmaktadır. Her halde Yezidiliğin aydınlatılamamış olan
bu dönemi daha uzun süre araştırmacıların dikkatini çekmeye devam
edecektir.
Dolayısıyla üç Adi bin Müsafir ile karşılaşmaktayız. Bunlardan
birincisi Yezidilerin anlattıkları ve inandıkları Adi bin Müsafir’dir.
Yeryüzünde Tavusa Melek’in görüntüsü olarak bulunmakta ve
peygamberlerden birisi olarak kabul edilmektedir. İkincisi ise Arap
İslam kaynaklarının özellikle tarih ve biyografi-bibliyografya
kitaplarında ilmi şahsiyeti ile anlatılan Adi Müsafir. Üçüncüsü ise
tasavvuf kaynaklarında menakıpnamelerde anlatılan Adi bin Müsafir
dönemin büyük mutasaffıvları ile yakın dostluk içerisindedir. Onların
her birinin menakıpnameleri içerisinde ayrı bir yere sahiptir:
Abdülkadir Geylani, Ahmet Er-Rufai ve Ebu’l-Vefa Bağdadi.
178
Dini Topluluklar
179
Makalelerle Mardin
İbadetler
Yezidilerin “Kavl” adını verdikleri ve günlük olarak yaptıkları
duaları vardır. Bütün kutsal metinlere “Kavl” denir.
En önemli dualardan birisi: Güneş doğarken ve batarken olmak
üzere günde iki kez yapılır. Bu duaya başlamadan önce eller, yüz ve
ayaklar yıkanır. Seccade üzerinde veya temiz bir yerde ayakta durur
180
Dini Topluluklar
Şeyh
Şeyh tabakası üçe ayrılmaktadır:
181
Makalelerle Mardin
Yezidilerde Kurumlar
Yezidi kurumları arasında Din Adamları, Vaftiz, Ahiret
Kardeşliği ve Kirvelik bulunmaktadır. Bu kurumların sosyal ve dini
boyutunda öncelikli olarak dini bir boyut öne çıkmaktadır. Özellikle
kurumları var kılan bilgi, uygulamaları vb. konulardaki bütün
açıklamalar dini bilgi üzerinden gelmektedir. Dolayısıyla
değerlendirme de buradan itibaren yapılacak olursa dini açıklamaların
veya tartışmaların ötesine gidilemeyecektir. Oysa dini kurumların
sosyal talepleri de var ve bu çerçeveden bakıldığında dini kurumların
kendi içerisindeki sosyal yapısı görülür ve bu kurumların işlevi de
anlaşılabilir.
Yezidilikteki sınıflar arası sınırların kurumlarla belirgin
olmasına karşın, sınıflar arası ilişkiler sağlanmasına neden olan da
182
Dini Topluluklar
Din adamları
Din Adamları3 Emir, Baba Şeyh, Fakir, Koçek, Kavval,
Peşimam, Baba Gevân ve Baba Çavuş’tan oluşmaktadır. Sırasıyla
bunları verelim:
A-Emir: Katânî soyunun Pesmir kolundan gelen ve veraset
yoluyla devam eden Emirlik, bir süre sonra kesintiye uğradı. Şeyh Adi
Laleş’e gelinceye kadar emirlik Şemsânî ailesinde idi ve daha sonra
Şeyh Hasan bin Şeyh Adi zamanında Katânî ve Şemsânî ailesi
arasındaki anlaşmazlıktan dolayı Âdânî ailesine geçti.
Emir, Yezidilerin dünyevi lideridir ve onun hakimiyeti dini
işlerden daha çok dünya işleri olmasına karşın her ikisini de kendi
uhdesinde toplamakta ve Yezidilerin en yüksek ruhani meclisinin de
başkanlığını yapmaktadır.
B-Baba Şeyh: Şeyh Fahrettin’in soyundan gelmekte ve Şemsânî
asıllıdır. Baba Şeyh, Yezidilerin dini reisi, şeyhlerin başkanı, dini
işlerde Emir’in danışmanıdır.
2
Bu konuda örnek bir uygulama için bakınız; Ahmet Taşğın, “Geri Dönüş:
Yezidilerde Ölüm”, Türk Dünyası Araştırmaları, Ocak-Şubat 2005 Sayı 154, s.
195–204.
3
İzzeddin Selim Bakirî, Mergeh: el-Ezdiyye, el-Asl, el-Tesmiyye, el-Mefahim, el-
Tukus, el-Merasim, ve en-Nusus el-Diniyye, Dohok: Merkez Laleş, 2003, s. 80-90;
Adnan Ziyan Ferhan, el-Kürd el-Yezidiyyun fi Iklîm Kürdistan, Süleymaniye: Merkez
Kürdistan li-Dirâset el-İstiraticiyye, 2004, s.236-237.
183
Makalelerle Mardin
184
Dini Topluluklar
Vaftiz
Yezidilerde doğum sonrasında yapılması gerekenler arasında
önemli bir yer tutan uygulamalardan birisi de Mor Kırın adı verilen
vaftizdir. Çocuk ailesiyle beraber Laleş’e gelir ve burada Kaniya Sıpi
adı verilen kutsal suda vaftiz edilir. Vaftiz olabilmek için Kaniya Sıpi
suyundan sorumlu Pir’in olması gerekmektedir. Burada çocuk suya üç
kere batırılıp çıkarılır ama günümüzde bu sudan çocuğun üzerine su
serpmek yeterli görülmektedir. Pir, Mor Kırın duasını okur. Yezidilik
farzlarından olan Mor Kırın mutlaka yerine getirilmelidir.
Fakat göçler nedeniyle dünyanın dört bir yanına dağılmış olan
Yezidiler için bu uygulama daha esnek tutulmaktadır. Kaniya Sıpi’den
götürülen su ile Laleş’e gelemeyen veya getirilemeyen çocuklar Mor
Kırın yapılabilmektedir.
Kirvelik
Yezidilerin Mor Kırın’dan sonra en çok önem verdiği
uygulamalardan bir tanesi de sünnettir. Sünnet, İbrahim peygamberin
bir uygulaması olarak kabul edilmekte ve uygulanmaktadır.
Yezidilerde sünnet olmayan bir Yezidinin kestiği hiçbir kurban
helal kabul edilmemektedir. Bu nedenle Müslümanlar kirve olurken
sünnet olmadıkları için Hıristiyanlar kirve olamamaktadır.
Sünnet olmanın kesin bir zamanı olmamasına karşın ne kadar
erken olursa iyi olduğuna inanılmaktadır. Sünnet için büyük bir
hazırlık yapılır ve gelen misafirlere büyük bir ziyafet verilir. Daha
sonra uygun bir kirve bulunur. Kirve, Yezidilerden din adamı
sınıfından seçilmektedir. Çünkü kirve olanların beş kuşağa
evlenmeleri yasaktır. Bu bakımdan da din adamlarından seçilir, en
azından müritlerle din adamları sınıfının birbiriyle evlenmesi yasaktır.
Bunun dışında Müslümanlardan da kirve olunmaktadır.
Yezidilerin nüfuslarının azalmasının neden olduğu sorunlardan
birisi de evliliktir. Her geçen gün evlenecek şartları taşıyan kimseler
azalmaktadır. Bu bakımdan da ya din adamlarından ya da
Müslümanlardan kirve tutulmaktadır.
185
Makalelerle Mardin
Ahiret Kardeşi
Yezidilerde yerine getirilmesi gereken temel kurallardan bir
tanesi de Ahiret Kardeşliği’dir. Ahiret Kardeşi olanlar, birbirlerinin
her türlü halinden sorumlu olmaktadırlar. Ahiret Kardeşleri kendi
aralarında evlenemezler, birbirlerinin cenazelerinin başında bulunmak
zorundadırlar. Birbirleriyle evlenememelerinden dolayı da Ahiret
Kardeşliği birbiriyle evlenme yasağı bulunan sınıflar arasında
yapılmaktadır. Ahiret Kardeşliği iki erkek arasında yapıldığı gibi
kadınlar arasında da yapılabilir.4
Midyat’ta Yezidiler:
Midyat bölgesinin dini topluluklarından biride Yezidilerdir.
“Şeytana Tapanlar” şeklinde bilinen Yezidilerin Midyat
bölgesindeki nüfusu hemen neredeyse bitmiştir5. Oysa Yezidilerin
inançları arasında ne şeytana tapmak var ne de kötülüğü sembolize
eden şeytan var. Yezidileri rahatsız eden bu isimlendirme yüzyıllardan
beridir Yezidileri tanımlamak kullanılmaktadır.
Yezidilerin son yıllarda Midyat’tan verdiği göç aşağıdaki
şekildedir. Buna hemen neredeyse Midyat’ta Yezidilerin varlığından
söz edilemez hale gelmiştir. Biz burada 1985 yılı nüfus sayımı
bilgilerini ve günümüzdeki bilgileri verdik. 1985 yılında 5600 Yezidi
yaşamakta iken bugün 15 Yezidi yaşamaktadır.
1985
Mardin ili: Midyat ilçesi: Çayırlı köyü,
Çörekli mezrası,
Koçan mezrası,
Güven köyü,
Oyuklu köyü,
4
Ahmet Taşğın, Yezidiler, Ankara: Aziz Andaç Yayınları, 2005, s. 20-35
5
Ahmet Taşğın, “Anadolu’da Yok Olmaya Yüz Tutan Dini Topluluklardan:
Yezidiler”, Uluslararası Anadolu İnançları Kongresi 23-28 Ekim
Ürgüp/Nevşehir-2000, Ankara: Ervak Yayınları, 2001, ss. 731-752.
186
Dini Topluluklar
Yenice köyü,
Midyat ilçesi toplamı: 5600 kişi.
2003
Mardin ili: Midyat ilçesi: Güven köyü: 9 kişi,
Yenice köyü: 6 kişi,
Midyat ilçesi toplamı: 15 kişi
Günümüzde Midyat bölgesinde Yezidilerin yerleşik oldukları
köylere Tur Nahiyesinin köyleri içerisinde rastlamaktayız. Fakat bu
köylerin Yezidi olduğuna dair herhangi bir bilgi ise mevcut değil.
Esasen Yezidiler ile ilgili “Şeyatin-i Perest” tabirinin hangi yıllardan
itibaren kullanıldığına dair bilgilerimiz yeterli değildir. Bu bilgi bize
aynı zamanda Yezidi isimlendirmesinden “Şeytana Tapanlar”
isimlendirmesine ne zaman geçildiğine dair önemli bir bilgi sunmuş
olacaktır.
Yezidilerin Midyat bölgesinde yerleşik oldukları köyler,
Mağara (Kivah), Çayırlı (Kefnaz), Güven (Bacin), Oyuklu (Take),
Yenice (Harabya) köyleri ve Çörekli ve Koçan mezralarından
ibarettir.
Seyyahların verdiği bilgiye göre Cilki (Çelki) aşiretin Yezidi
olduğundan bahsetmektedirler6. Cilki’nin Tahrir Defterinde Tur
Nahiyesindeki cemaatlar arasında kaydı bulunmaktadır. Bunun
dışında Yenice, Take ve Bacin gibi bugün Yezidilerin yerleşik
oldukları yerleşim yerlerinin isimleri de geçmektedir7. Fakat adı geçen
yer isimlerinden hiçbirinin bu tarihlerde Yezidi olduğuna dair bir
ipucuna rastlanılamamıştır.
Yezidilerin Turabdin-Midyat bölgesindeki inanç önderleri
Tahrirde de adı geçen Güven (Bacın) ve Çayırlı (Kefnaz) köylerinde
ziyaretleri bulunan Mereva Şehadi ile Meri Harab’tır.
6
M. Streck. “Tur Abdin”, İslam Ansiklopedisi, cilt 12/II, İstanbul: Milli
Eğitim Basımevi, 1988, s. 97.
7
Mehmet Salih Erpolat, XVI. Yüzyılda Diyarbekir Beylerbeyliğindeki Yer
İsimleri, (Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim
Dalı Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı, Doktora Tezi), Konya: 1999, s. 534- 535.
187
Makalelerle Mardin
188
Dini Topluluklar
II. Becirmanilar:
Midyat ve çevresinde varlığını sürdüren dini gruplardan
Becirmanlar, Güneydoğu Anadolu bölgesinin nüfusu en fazla olan
topluluklarındandır. Midyat çevresindeki insanlardan büyük ilgi ve
saygı görmektedirler.
Becirmanların merkezi Seyit Bilal’in kabrinin olduğu Becirman
köyüdür. Becirman, “Vergisiz” anlamına gelmektedir. Becirman
Gercüş’e bağlı bir köy ve yeni adı “Vergili”dir. Becirmaniler, topluluk
adını Becirman köyünden almışlardır.
Tahrir Defterlerinde Becirman Köyü “Baba Cir”8 olarak
geçmektedir. Bu isim zamanla Becirman şeklinde bozulmuştur.9 Bu
8
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Tapu Tahrir Defteri 998, s. 253.
9
Yer isimleri ve özellikle Becirman konusunda geniş bir değerlendirme için
bakınız; Mehmet Salih Erpolat, “Osmanlı Coğrafyasındaki Yer İsimlerini
Doğru Tespit Etmenin Zorlukları Önemi ve Dikkat Edilmesi Gereken
189
Makalelerle Mardin
190
Dini Topluluklar
Aradan bir hayli zaman geçtikten sonra bir gün Hasankeyf emiri
adamlarıyla ava çıkar. Bir tavşanı avlamak için takip etmeye başlarlar.
Tavşanın peşine av köpeğini gönderirler ve köpeğin peşinden de emir
ve adamları gider. Bir süre gittikten sonra ormanlık bir alanda köpeğin
ibadet eden bir dervişin yanında oturduğunu görürler. Dervişe
yaklaştıklarında köpeğin orada beklemesinin nedeninin tavşanın
dervişe sığınmış olduğunu görürler. Bu manzarayı gören emir ve
adamaları etkilenirler. Emir, dervişle tanışır ve kendisine o bölgeyi
verir. Seyit Bilal’e senden ve soyundan vergi alınmayacak anlamına
gelen “Becirman/Vergisiz” hem bölgeye hem de Seyit Bilal’in
soyunun ismi olur.
Seyit Bilal’in yedi tane çocuğu olur. Her yedi çocuk kendi
adlarıyla anılan Becirmanilerin yedi kolunu oluşturur. İsmail
(İsmailki), Seyit Ali (Seydali), Mirza (Mirzaki), Murat (Muratki),
Kılıç (Kıça), Nasrettin (Nasuki), Haşim (Haşiki), Seyit Bilal’in yedi
oğlu ve bu aynı zamanda yedi oğul adına oluşan kollardır. Günümüze
kadar ulaşan yedi kola mensup Becirmaniler, Güneydoğu Anadolu
Bölgesinin hemen her şehrine dağılmıştır. Becirmanilerin bugünkü
nüfusları üç yüz bine ulaşmaktadır.10
Becirmaniler bu ismi ataları Seyit Bilal’in büyük bir inanç
önderi oluşunun en büyük kanıtı olarak görmekteler.
Her yıl 13 Eylül tarihinde Zevi Seyit Bilal’e gelince11:
Zeve hem Becirmaniler geldiği gibi Becirman olmayanlar da
gelmektedirler. Ziyaretçiler bir gün önceden Seyit Bilal ziyaretinin
olduğu Becirman köyüne gelirler. Burada ziyaretçilerin bir kısmının
kalabileceği misafirhane bulunmaktadır. Fakat ziyaretçilerin bu
10
Bu konuda daha fazla bilgi için bakınız: Abdurrahman Adak, Güneydoğu
Anadolu Bölgesinde Seyyidler ve Halk Üzerindeki Etkileri, (Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Lisans Tezi, Danışman Doç. Dr. M. Hayri
Kırbaşoğlu), Ankara: 1998, s. 13-16.
11
Abdurrahim Özmen, Geleneksel Kültürümüzde Yardımlaşma ve
Dayanışma, (Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal
Antropoloji ve Etnoloji Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi), Ankara: 1999, s.
180-182; Tahir Demir, Mardin ve Çevresindeki Halk İnançları ve Bu
Bölgedeki Diğer Dinler Üzerine Bir Araştırma, (Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Lisans Tezi, Danışman Prof. Dr. Hikmet Tanyu),
Ankara: 1977, s. 21.
191
Makalelerle Mardin
192
Dini Topluluklar
III. Karaçiler
Tapu Tahrir Defterinde Cemaati Karaçiyan diye isimlendirilen
topluluk hakkında bugün itibariyle fazla bilgiye sahip değiliz.
Karaçiler kendilerini Sazbant diye tanımlamaktadırlar. Daha
çok Nusaybin ve Midyat civarında yerleşik olan Karaçiler, topluluk
halinde yaşamaktadırlar. Yakın tarihe kadar konar-göçer
topluluklardan olan Karaçiler, yerleşik hayata geçmişlerdir. Grup içi
evlilik yapmaktadırlar ve kendi aralarında kendilerinin konuştukları
bir dil kullanmaktadırlar. Özellikle müzik konusunda bölgede söz
sahibi olan Sazbantlar, kendileri dışındakiler tarafından Karaçi diye
isimlendirilmektedirler. Bu isim aşağılamak için kullanılır ve Çingene
anlamına gelir. Sazbantlar Karaçi diye isimlendirilmekten
hoşlanmamaktadırlar. Müzikle uğraşanlara ayrıca Mutrip da
denmektedir. Karaçi şeklinde isimlendirilmektense Mutrip şeklindeki
isimlendirmeyi daha yakın bulmaktalar. Grup üyeleri kendileri
dışındakileri Karaçiler şeklinde isimlendirerek kendilerini
Karaçilerden ayırmaktadırlar.
Sazbantlar, kendilerini fakir olarak tanımlamakta bu yüzdende
dolaşarak ihtiyaçlarını karşılayacak temel ihtiyaçlarını toplamaktadır.
Toplama işini kadınlar yaparken erkeklerin mesleği müziktir. Midyat
civarında Kemança adını verdikleri müzik aletlerini aile içinde
babadan oğula öğrenmekte ve düğün sünnet gibi merasimlerde icra
etmektedirler. Kemençenin dışında Keman ve Davul Zurna da
çalmaktadırlar.
12
Ahmet Taşğın, “Turabdin-Midyat ve Çevresi İnanç Önderleri”;
Uluslararası Türk Dünyası İnanç Önderleri Kongresi (23-28 Ekim 2001)
Başkent Öğretmenevi, Ankara: Tüksev Yayınları, 2002, ss. 837-851.
193
Makalelerle Mardin
KAYNAKÇA
ADAK Abdurrahman, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde
Seyyidler ve Halk Üzerindeki Etkileri, (Ankara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi, Lisans Tezi, Danışman Doç. Dr. M. Hayri Kırbaşoğlu),
Ankara: 1998.
İzzeddin Selim BAKİRÎ, Mergeh: el-Ezdiyye, el-Asl, el-
Tesmiyye, el-Mefahim, el-Tukus, el-Merasim, ve en-Nusus el-
Diniyye, Dohok: Merkez Laleş, 2003.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Tapu Tahrir Defteri 998.
BAKİRÎ İzzeddin Selim, Mergeh: el-Ezdiyye, el-Asl, el-
Tesmiyye, el-Mefahim, el-Tukus, el-Merasim, ve en-Nusus el-
Diniyye, Dohok: Merkez Laleş, 2003.
BİLGE Mahmut, Yezidiler, Yayına Hazırlayan Ahmet Taşğın,
Ankara: Kalan Yayınları, 2002.
DEMİR Tahir, Mardin ve Çevresindeki Halk İnançları ve Bu
Bölgedeki Diğer Dinler Üzerine Bir Araştırma, (Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Lisans Tezi, Danışman Prof. Dr. Hikmet Tanyu),
Ankara: 1977.
ERPOLAT Mehmet Salih, “Osmanlı Coğrafyasındaki Yer
İsimlerini Doğru Tespit Etmenin Zorlukları Önemi ve Dikkat Edilmesi
Gereken Hususlar”, Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, Sayı 1,
Diyarbakır: Akader, s. 1-15.
ERPOLAT Mehmet Salih, XVI. Yüzyılda Diyarbekir
Beylerbeyliğindeki Yer İsimleri, (Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı,
Doktora Tezi), Konya: 1999.
FERHAN Adnan Ziyan, el-Kürd el-Yezidiyyun fi Iklîm
Kürdistan, Süleymaniye: Merkez Kürdistan li-Dirâset el-İstiraticiyye,
2004.
ÖZMEN Abdurrahim, Geleneksel Kültürümüzde Yardımlaşma
ve Dayanışma, (Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi),
Ankara: 1999.
194
Dini Topluluklar
195
SÜRYANİ-MÜSLÜMAN İLİŞKİLERİ
İbrahim ÖZCOŞAR*
3
Oswald Parry, H., Six Months In A Syrian Monastery, Horace Cox, London
1895..,s. 187.
4
Bertil Nelhans; Asuri, Süryani, Kildani Adlandırmalarının Dünü Bugünü
Üzerine, Nsibin Yayınevi, Södertälje-İsveç 1990.,s. 25.
198
Dini Topluluklar
5
Parry; a.g.e.,s.vi.
6
Abdulgani Efendi; a.g.e., s.200.
199
Makalelerle Mardin
7
Abdulgani Efendi; a.g.e., s. 200-210.
8
William Francis Ainsworth; Travels and Researches In Asia Minor,
Mesopotamia, Chaldea and Armenia, Vol. II, London 1842, s.116.
9
Parry; a.g.e.,s.196.
10
Gertrude Lowthian Bell; Amurath to Amurath, Londra 1911, s. 311.
200
Dini Topluluklar
11
Aydın, Emiroğlu, Özel ve Diğerleri; a.g.e., s. 196.
201
Makalelerle Mardin
12
Aydın, Emiroğlu, Özel ve Diğerleri; a.g.e., s.315-316.
13
Hatip Yıldız, “Bedirhan Bey ve Nasturiler”, Süryaniler ve Süryanilik, C.I,
Haz:Ahmet Taşğın, Eyüp Tanrıverdi, Canan Seyfeli, Orient Yayınları,
Ankara 2005, s. 163-164.
14
Yıldız; a.g.m., s. 166.
15
Martin van Bruinessen; Ağa, Şeyh, Devlet, İletişim Yayınları, İstanbul
2004, s. 222.
16
Celilê Celil; XIX. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nda Kürtler, Çeviren:
Mehmet Demir, Özge Yayınları, Ankara 1992., s.138-139.
202
Dini Topluluklar
17
Yıldız, a.g.m., s. 166-168.
18
Gabriele Yonan, Asur Saykırımı Unutulan Bir Holocaust, (Çeviren: Erol
Sever), Pencere Yayınları, İstanbul 1999, s.40.
19
Halfin; XIX. Yüzyıl’da Kürdistan Üzerine Mücadeleler, Komal Yayınları,
İstanbul 1992, s. 28
20
Nelhans; a.g.e., s. 25.
203
Makalelerle Mardin
21
Yıldız; a.g.m., s. 179.
22
Mayévsriy V.T.; 19. Yüzyılda Kürdistan’ın Sosyo-Kültürel Yapısı Kürt
Ermeni İlişkileri, Osmanlıca’ya Tercüme eden; Mehmet Sadık, Günümüz
Türkçesine çeviren Haydar Varlı, Yayına hazırlayan ve notlandıran;
Abdullah Varlı, Sipah Yayıncılık, İstanbul 1997,s. 92.
23
Palva; a.g.e., s. 56.
24
B.O.A., MKT. MHM., Dosya No: 6, Gömlek No:63.
204
Dini Topluluklar
25
B.O.A., MKT.UM., Dosya No: 64, Gömlek No:86.
205
Makalelerle Mardin
26
B.O.A., MKT.UM., Dosya No:154 Gömlek No:35.
27
B.O.A., MKT. UM., Dosya No: 194, Gömlek No:46.
28
B.O.A., Yıldız Dahiliye Nezareti Maruzatı (Y. PRK. DH.), Dosya No: 11,
Gömlek No:42.
29
Gabriel Akyüz-Şabo Aktaş, Bakısyan (Alagöz) Köyü’nün Tarihçesi,
Mardin 2004, s.87.
206
Dini Topluluklar
30
B.O.A., MKT.UM., Dosya No: 440, Gömlek No: 48.
31
B.O.A., MKT. UM., Dosya No: 445 Gömlek No:9.
32
B.O.A., MKT. UM., Dosya No: 499, Gömlek No:70.
207
Makalelerle Mardin
gidub Hacı Şeyh Ağa’nın zulmünden bir kaç yüz arzıhalleri dahi
verdüklerinden müşarun ileyh hazretleri Diyarbekir’e geldikde Hacı
Şeyh Ağa’yı meclisden azl ve hesabla mehkeme etmiş”.
Mahkeme sonucu hapsedilen Hacı Şeyh Ağa’nın bu kez
adamları halka baskı kurmaya başlarlar. Hatta Hacı Şeyh Ağa’nın
adamlarınca kaçırılma girişimi, patriğin valiye haber vermesi üzerine
sonuçsuz kalır. Ancak bir süre sonra hastalık yalanıyla tahliye edilen
Ağa zulümlere tekrar başlar. Bunun üzerine patrik, önceki olayların
tekrar yaşanmaması için, padişah ve vükelayı durumdan haberdar
etmek için bu yazıyı yazar. Patriğin bu tafsilatlı şikâyeti üzerine Hacı
Şeyh Ağa’nın Erzurum’a sürgün edilmesi kararı alınır33. Muhtemelen
bu tür olaylarda, benzer tavır takınması ve bölgedeki sorunlar
konusunda merkezi bilgilendirmesi sebebiyle Süryani Kadim Patriği,
zaman zaman padişahın övgüsüne mazhar oluyor, padişah tarafından
“hal ve hatırı” soruluyordu34.
Osmanlı sınırlarında Islahat fermanının etkisiyle Hıristiyan ve
Müslümanlar arasında birçok sorunun yaşandığı (Lübnan, Suriye ve
Girit’te) ve batılı devletlerin bu olayları fırsat bilip Osmanlı’nın iç
işlerine karıştığı bir dönemde, Mardin ve çevresinin kendine has
özelliklerinden kaynaklanan sorunların diğer bölgelerdeki gibi
“Müslüman-Hıristiyan savaşı” gibi gösterilip büyütülmesine engel
olmak isteyen devletin, bu olayların üzerine gittiği görülmektedir.
1877’de Mardin’e gelen Geary, şehirde yaşanan korkudan
bahsetmektedir. Geary’nin dini fanatizmin zayıf olmadığını
belirtmesine rağmen, halk arasındaki korkudan bahsetmesi35 Mardin
çevresindeki asayişsizliğin şehre etki ettiğini göstermektedir. Bu
tarihte Ermeni sorununun uluslararası bir boyut kazanmasıyla
sonuçlanan Osmanlı-Rus savaşının varlığı, bölgesel sorunlar dışında,
Mardin’deki tedirginliğin bir sebebi olarak değerlendirilebilir. 1880
Martı’nda İngiltere Sefareti tarafından yapılan bir şikâyette Mardin ve
çevresinde Kürt fırkalarının yaptığı sirkat ve gasp olaylarından
bahsedilmesi, olayların halen devam ettiğini göstermekte, öte yandan
şikâyetin İngiltere tarafından yapılıyor olması gayrimüslimlerin bu
33
B.O.A., MKT. MHM., Dosya No: 272, Gömlek No:29.
34
B.O.A., MKT.MHM., Dosya No: 362, Gömlek No:36.
35
Geary; a.g.e., s. 161;Aydın, Emiroğlu, Özel ve Diğerleri; a.g.e., 313.
208
Dini Topluluklar
36
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Hususi Maruzat (Y. A. HUS.), Dosya No:
164, Gömlek No:2.
37
B.O.A., DH.MKT., Dosya No: 1349, Gömlek No:71.
38
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Askeri Maruzat.(Y. PRK. ASK.),
Dosya No: 39, Gömlek No:75 ve DH. MKT., Dosya No:1415/Gömlek No:89.
39
B.O.A., DH.MKT., Dosya No: 1429, Gömlek No:22.
209
Makalelerle Mardin
40
B.O.A., Y. PRK. ASK., Dosya No: 39, Gömlek No:75.
41
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İradeler Dahiliye (İ.DH.)., Dosya No:1069,
Gömlek No:83872.
42
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Yıldız Mütenevvi Maruzat (Y.MTV.), Dosya
No:31, Gömlek No:66.
43
B.O.A., Y.PRK.AZN., Dosya No:5, Gömlek No:6.
210
Dini Topluluklar
44
B.O.A., DH.MKT., Dosya No: 1574, Gömlek No:99 .
45
Dolabani; Tarihte Mardin …, s.99-100.
46
B.O.A.,Y. PRK. UM., Dosya No: 33, Gömlek No:39.
47
B.O.A., MKT. MHM., Dosya No: 637, Gömlek No:18..
211
Makalelerle Mardin
48
Dolabani; Tarihte Mardin …, s.99-100.
49
Aydın, Emiroğlu, Özel ve Diğerleri; a.g.e., s. 326.
50
B.O.A., MKT. MHM., Dosya No:637, Gömlek No:18.
51
Dolabani; Tarihte Mardin …, s.99-100.
52
B.O.A., MKT. MHM., Dosya No: 636, Gömlek No:31.
53
B.O.A., MKT.MHM., Dosya No:637, Gömlek No:38-40.
212
Dini Topluluklar
213
Makalelerle Mardin
59
Beysanoğlu; a.g.e., C.II, s. 740.
60
Aydın, Emiroğlu, Özel ve Diğerleri; a.g.e., s. 324.
61
Beysanoğlu; a.g.e., C. II, s. 734-739.
214
Dini Topluluklar
KAYNAKÇA
Arşiv Belgeleri
B.O.A., MKT.UM., Dosya No: 64, Gömlek No:86; Dosya
No:154 Gömlek No:35; Dosya No: 499, Gömlek No:70; Dosya No:
445 Gömlek No:9; Dosya No: 440, Gömlek No: 48; Dosya No: 194,
Gömlek No:46
B.O.A., Y. A. HUS., Dosya No: 164, Gömlek No:2.
B.O.A., DH.MKT., Dosya No: 1349, Gömlek No:71; Dosya
No: 1429, Gömlek No:22; Dosya No: 1574, Gömlek No:99; Dosya
No:1415/Gömlek No:89.
B.O.A., İ.DH.., Dosya No:1069, Gömlek No:83872.
B.O.A., MKT. MHM., Dosya No: 272, Gömlek No:29; Dosya
No: 6, Gömlek No:63; Dosya No: 636, Gömlek No:31; Dosya No:
637, Gömlek No:18; Dosya No: 362, Gömlek No:36; Dosya No:637,
Gömlek No:38-41
B.O.A., Y. PRK. ASK., Dosya No: 39, Gömlek No:75; Dosya
No: 39, Gömlek No:75.ve
B.O.A., Y. PRK. DH., Dosya No: 11, Gömlek No:42.
B.O.A., Y.MTV., Dosya No:31, Gömlek No:66.
B.O.A., Y.PRK.AZN., Dosya No:5, Gömlek No:6.
B.O.A.,Y. PRK. UM., Dosya No: 33, Gömlek No:39.
Kitaplar ve Makaleler
Abdulgani Efendi (Abdulgani Fahri Bulduk); Mardin Tarihi,
Yayına Hazırlayan: Burhan Zengin, Ankara 1999.
Adday Şer; Siirt Vakayinamesi Doğu Süryani Nasturi Kilisesi
Tarihi, Çeviren: Celal Kabadayı, Yaba Yayınları, İstanbul 2002.
Ainsworth, William Francis; Travels and Researches In Asia
Minor, Mesopotamia, Chaldea and Armenia, Vol. II, London 1842.
Akyüz, Gabriel; Mardin İli’nin Merkez ve Civar Köylerinde ve
İlçelerinde Bulunan Kiliselerin ve Manastırların Tarihi, Resim
Matbaacılık, İstanbul 1998.
215
Makalelerle Mardin
216
Dini Topluluklar
217
DİNİ-SOSYAL GRUPLARIN KAYBOLMASI: NUSAYBİN ÖRNEĞİ
Ahmet TAŞĞIN∗
1
2
Joseph Fichter, Sosyoloji Nedir?, Çeviren Nilgün Çelebi, Konya: Toplum
Kitabevi, ss. 63-71.
220
Dini Topluluklar
221
Makalelerle Mardin
3
Türkçe çevirileriyle verdiğimiz bu kavramları doğrudan Ferdinand Tönnies
kullanmaktadır. Almanca “Gemeinschaft und Gesellschaft” olarak Sosyoloji
terimleri arasında önemli bir tutmaktadır.
4
Tam bu noktada Osmanlı modernleşme tecrübesinin nasıllığı üzerinde
durmak istemiyorum. Sonuçları itibariyle bu konuyu ele alıyorum ve
meydana gelen değişime dikkat çekiyorum.
222
Dini Topluluklar
5
Özellikle son yıllarda “Cemaat” teriminin bu içeriğiyle kullanıldığını
gösteren örnekler için bakınız: Hüsamettin Aslan, Epistemik Cemaat (Bir
Bilim Sosyolojisi Denemesi), İstanbul: Paradigma, 1992; Benedict Anderson,
Hayali Cemaatler (Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması), 2. bs., Çeviren
İskender Savaşır, İstanbul: Metis Yayınları, 1995: Doninique Schnapper,
Yurttaşlar Cemaati (Modern Ulus Fikrine Dair), Türkçesi Özlem Okur,
İstanbul: Kesit Yayıncılık, 1995.
6
Ramazan Yelken, Cemaatin Dönüşümü Geç Modern Dönemde Cemaat
Sosyolojisi, Ankara: Vadi Yayınları, 1999, s. 77-95.
223
Makalelerle Mardin
7
Burada dile getirmiş olduğum görüşlerin daha fazlası için bakınız: Richard
Sennett, Kamusal İnsanın Çöküşü, 2.bs., Çevirenler: Serpil Durak-Abdullah
Yılmaz, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2002, ss. 285-330.
8
Ernst Honigman, “Nasibin”, cilt 9, İslam Ansiklopedisi, Eskişehir: Milli
Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1997, ss. 99-103.
224
Dini Topluluklar
Süryaniler:
1985
Girmeli (Giramira)+**
Balaban (Birguriya)+**
Dağiçi (Harabemişka)
Dibek (Badibe)**
Günyurdu (Merbobo)
Odabaşı (Gündükşükro)
Taşköy (Arbo)
Üçköy (Harabale)
Mor Melke Manastırı9
Üçyol (Sederi)
Nusaybin ilçesi toplamı:
4805
2005
Girmeli (Giramira)+** 14
Balaban (Birguriya)+** -
Dağiçi (Harabemişka) -
Dibek (Badibe)** -
Günyurdu (Merbobo) -
Odabaşı (Gündükşükro) 60
Taşköy (Arbo) -
Üçköy (Harabale) 20
9
Nusaybin, Midyat arasında kalan İzol (Bagok) Dağlarında Süryanilerin kutsal kabul
ettikleri bir çok manastırları var. Bunların en önemlilerinden biri, rahipliği Tur Abdin
bölgesine getiren Mor Evgin adına inşa edilen Mor Evgin Manastırıdır. Mimari açıdan
önemli olan bu eserler bugün metruk bir haldedir.
225
Makalelerle Mardin
Yezidiler: 1985
Çilesiz köyü,
Balaban köyü,
Güneli köyü,
Kaleli köyü,
Değirmencik köyü,
Dibek köyü,
Selvik mezrası,
Fıskin mezrası,
Berhok mezrası,
Arpalia mezrası,
Nusaybin ilçesi toplamı: 2963 kişi.
2005
Çilesiz köyü: 42 kişi,
Balaban köyü: 14 kişi,
Turgutlu köyü: 11 kişi,
Girmeli köyü: 5 kişi.
Nusaybin ilçesi toplamı: 72 kişi.11
10
Ahmet Taşğın, “Anadolu’nun Yok Olmaya Yüz Tutan Zenginliklerinden:
Süryaniler”, VI. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Genel
Konular Seksiyon Bildirileri (İçel 18-22 Haziran 2001), Ankara: Kültür
Bakanlığı Yayınları, 2002, s. 223.
226
Dini Topluluklar
11
Ahmet Taşğın, “Anadolu’da Yok Olmaya Yüz Tutan Dini Topluluklardan:
Yezidiler”, Uluslararası Anadolu İnançları Kongresi 23-28 Ekim
Ürgüp/Nevşehir-2000, Ankara: Ervak Yayınları, 2001, s. 739.
12
Kenan Çayır, “Toplumsal Sahnenin Yeni Aktörleri: Yeni Sosyal
Hareketler”, Yeni Sosyal Hareketler Teorik Açılımlar, Yayına Hazırlayan:
Kenan Çayır, İstanbul: Kaknüs Yayınları, 1999, ss.13-33.
227
Makalelerle Mardin
228
SÜRYANİLERDE VAFTİZ
M. Hadi TEZOKUR∗
GİRİŞ
Kısa bir tarihçeden sonra Vaftiz nedir, tarihsel arka planı,
günümüze yansıması ve Süryanilerde genel ana hatlarıyla vaftiz
konusu bu makalenin sınırlarını belirlemektedir. Süryanilerde Vaftiz
konusuna girmeden önce Turabdin bölgesinde yaşamış olan
Süryanilerin kimliği üzerinde durmalıyız.
Süryanilerin kökeni ile ilgili birkaç görüş ağırlık
kazanmaktadır. Bunlardan önemlileri Süryani adının, Pers Kralı
Cyrus’tan,1 Kilikosun kardeşi Suros’dan,2 Hz. İbrahim’in sülalesinden
∗
Dr. M. Hadi TEZOKUR Dic. Ünv. İlahiyat Fak. Dinler Tarihi;
email:htezokur@hotmail.com.; mhaditezokur@dicle.edu.tr.
1
Cyrus, M.Ö. 539 yılında Babil’i fethederek Yahudiler’i kurtarmış ve
Yahudiye’ye (Kudüs) dönmelerine izin vermiştir. Süryani adı havarilerin
Antakya da ilk olarak gösterilmeleri için Hıristiyan anlamında kullanılmıştır.
Hııristiyanlığı kabul eden bu Yahudiler, kendilerini Babil esaretinden
kurtaran Cyrus’u, misyonundan dolayı İsa Mesih’e benzetirler ve bundan
dolayı kendilerini “Surin” olarak tanıtırlar. Konuştukları Arami lehçesine bu
nedenle Seyrusça ya da Süryanca denilir.
Makalelerle Mardin
2
Suriye adının, bölgeyi ele geçiren, Kilikosun kardeşi Suros’dan geldiği iddia
edilir. Suryani adı da bu sözcükten türemiştir.
3
Suriye adı, Hz.İbrahim’in sülalesinden gelen Dadanoğlu Asur ya da
Asurin’den geldiği söylenir.
4
Asurlular’ın ülkesinde Yunanlılar tarafından sözcüğün sonuna bir “y” harfi
eklenerek “Asurya” daha sonraki zamanlarda da baştaki “a” harfinin düşerek
“Surya”biçimini aldığı da bir başka görüştür. Coğrafi terim olarak da buradan
geldiği ifade eldir.
5
Aziz Günel, Türk Süryaniler Tarihi, Diyarbakır, 1970; s:29–30
6
Münir Yıldırım, Yunanistan ve Ortodoks Kilisesi, İstanbul, 2005; s.43.
7
Münir Yıldırım, age.; s.45.
230
Dini Topluluklar
8
M.Yıldırım ,age.; s.45-47.
9
M.Yıldırım, age.; s.47-48.
231
Makalelerle Mardin
10
Mehmet Çelik, Süryani Tarihi (I); Ankara,1986; s. 297–328.
11
Yakub Bilge, Geçmişten Günümüze Süryaniler; İstanbul, 2001; s.54–58.
12
Bilge, age.; s.58.
232
Dini Topluluklar
13
Bilge, age.; s.99.
14
Hans Hollerweger, Turabdin, s.17.
15
Gabriel Akyüz, Mardin İli’nin Merkezinde, Civar Köylerinde ve İlçelerinde
Bulunan Kiliselerin ve Manastırların Tarihi, Diyarbakır, 1999; s.25-26.
16
Turu Abdin bölgesinin sınırlarının, Mardin şehrini içine alıp almadığı
konusu tartışmalıdır. Getrude Bell, Tur Abdin’i Amida (Diyarbakır), Edessa
(Urfa) ve Nisibin’in (Nusaybin) oluşturduğu üçgenin doğusunda kalan bölge
olarak tanımlamıştır. Çevresi kuzey ve doğuda Dicle Nehri; batıda, güneye
uzanan Mardin Dağı ve güneydoğuda Cizre ile kuşatılmıştır. Dolayısıyla
Hasankeyf, Mardin, Dara, Nusaybin ve Cizre bölgeyi çevreleyen
yerleşimlerdir. Andrew Palmer’a göre ne Mardin, ne Batman, neFedek ne de
İzala Dağı Tur Abdin’e dâhildir. Gabriyel Akyüz’e göre bölge coğrafi olarak
incelendiğinde kuzey ve doğudan Dicle Nehri’le, batı ve güneyden dağlarla
çevrilmiş olan bu alan, özel bir bölge olarak adlandırılmaya uygundur ve
Mardin, bu coğrafi tanımın içine girer.
233
Makalelerle Mardin
234
Dini Topluluklar
17
Yuh. 4/1-42.
235
Makalelerle Mardin
18
Kur’an, 25.Furkan.54: “İnsanı sudan yaratarak, ona soy sop veren O'dur.
Rabbin herşeye Kadir'dir.”
19
Kur’an, 21. Enbiya.30.
20
Kur’an, 11. Hud. 7.
21
Kur’an, 25.Furkan. 48.
22
Kur’an, 56. Vakıa. 68-70.
236
Dini Topluluklar
237
Makalelerle Mardin
YAHUDİLİKTE
Yahudilikte ayinle ilgili yıkanma yenileştirme, eski haline
dönüştürme ya da ritüel temizlik durumunu sürdürmek içindir ve su ile
temizliğin kökeni Tora’da bulunabilir. Bu yıkanma (abdest ve arınma)
ellerin yıkanması, ellerin ve ayakların yıkanması ya da akan bir suya
dalma şeklinde yapılmalıdır. Akan su, deniz, nehir, dere veya bir
mikveh içinde olabilir. Tapınak zamanında arınma başlangıç
ayinlerinin bir parçası olarak Yahudiliği yönlendirmede kahinler
tarafından yerine getirilmekteydi. Kadınlar da ay hallerinin bitiminin
yedinci gününde Mikve’de bu su ile arınma ritüelini yapmaktaydılar.
Kâhinler Tapınak Ayinine başlamadan önce kâhinler ellerini ve
ayaklarını yıkamaktaydılar. Ellerin ayinle ilgili yıkanması ise yemek
yemezden önce ve sonra yerine getirilen bir uygulama idi. Ellerin
yıkanması diğer bir çok durumlarda da icra edilirdi.23
Yahudilikte Büyük Tufan Tora yaratılış 6–8. baplarda anlatılır.
Tanrı büyük bir tufan göndermek suretiyle insanlığı yok etti. Sadece
Nuh ve aile ile her hayvandan bir çift Nuh tarafından yapılmış olan
gemide korundu. Daha sonra da Tanrı yeryüzünü tekrar bu şekilde yok
etme teşebbüsünde asla bulunmayacağına söz verdi ve bu anlaşmanın
bir nişanesi olarak gökkuşağını gönderdi. Büyük bir Tufanın bu
hikâyesi Avustralya Aborjinlari ve bazı Pasifik adaları gibi diğer
kültürlerde de bulunabilir. İsraillilerin hikâyesi Tanrı’nın etiksel
talebini vurguladığından dolayı bunlardan farklıdır. Sel ahlaki
değerlerinden dolayı Nuh’un hayatta kaldığı diğerleri içinse ilahi bir
cezadır. Sel dünyanın bütün günahlarını yıkayıp sildi yani insanoğlu
yeniden, bir kez daha başlamışlardır. Bu Hıristiyanlıkta İsa’nın ölümü
ve yeniden dirilişi iye yankılandı; bu günahın kökünü kuruttu. Yani
hiçbir şey adamın ve Tanrının yolunda durmayacak. Kızıl Deniz
23
M.Hadi Tezokur, Yahudilikte İbadet ve İnanç Esasları, (Basılmamış
Doktora tezi), Konya,1992. s.154-159.
238
Dini Topluluklar
ŞİNTOİZMDE SU:
Şihtoizm Japonya’nın yerli dinidir ve “Kami”yi yüceltmeye
dayanır. Dağlarda, ağaçlarda, taşlarda, pınarlarda ve diğer tabiat
fenomenlerinde ikamet ettiğine inanılan sayısız tanrılar vardı.
Kamı’lerin kamusal ya da özel olup olmadığına bakılmaksızın su ile
arıtma ve temizlemenin en önemli eylemiyle ibadet başlar. Çoğu
kutsal emanetlerin saklandığı türbelerin, tapınakların içinde ritüel
yıkanma için su dolu tekneler yer almıştı. Şelaleler kutsal olarak ele
alınmıştır ve o çağlayanların altında duranların temizlenmiş
olduklarına inanılırdı. Çağlayanlar Suigyo’da da (Suyun sertliği,
haşinliği) kullanılırdı.
239
Makalelerle Mardin
ZERDÜSTİLERDE SU:
Zerdüstilerde suyun önemi temizleyici güçlerin birleşimidir,
fundamentalist yaşamın bir elementi olarak önemlidir. Bundan dolayı
dini törenler ve ritüellerde temizlenmede su kullanılırken onun kendisi
kutsaldır ve bu yüzden kirli olandan muhafaza edilmelidir.
Zerdüştlerde suyun kutsallığı çok önemlidir. Bu yüzden insanlar
suya işememeli, tükürmemeli ya da kişinin elini nehirde yıkamamalı,
izin verilse bile yıkamamalıdır. Zerdüştilikte iölü yakılmaz, gömülmez
ya da suda yıkanmaz. Çünkü ateş, toprak ve su temiz tutulmalıdır.
Böylece cesetler kuşlar için yem olarak bırakılır.
Zerdüştlerde de Tufan olayı vardır. Ahura Mazda Yima’yı
sellerle olacak yıkımla uyardı. Bunu müteakip karların erimesi günah
dolu dünyayı tehdit edecektir. Tanrı, Yima’yı bir vara (gemi) yapması
için direktifler verdi. Küçük ya da büyük sığırlar, insanlar, köpekler,
kuşlar, ateşler, bitkiler ve yiyecekleri içine koyacak olduğu bu gemiye
hayvanları eril v e dişil birer çift olarak yerleştirecekti.
Zerdüştilikte Amesha Spentalar diye bilinen altı yardımsever
ilaha inanılır. Bunlar Tanrı’nın Kutsal Ruhu, Spenta Mainyu ile
Tanrı’nın (Ahura Mazda’nın) yaratıcı, belli papaza ait ritüellerle
bağlantılı olurdu. Yükümlülüğün yedi kutsal günü ve meslekten
olmayan (rahip olmayan) erkekler tarafından gözlemcilerle ilişkiliydi.
Ameşa Spentalar aynı zamanda Tanrı’nın doğallığının arda kalan
görüntüleri esnasında onların yaratılışlarının her biri içinde ikamet
ettiğine inanılırdı. Her Ameşa Spenta onun yaratılışını korur, Ahura
Mazda’nın görünüşünü resmeder ve iyi bir yaratılışın özelliğini verir.
Bu yaratılışlar inanan mü’minlerin Ahura Mazda olarak
görünebilecekleri yöntemlerdir. Haurvatat (bütünlük, sağlık,doğruluk
anlamına gelir) dişil bir varlıktır ve suyun yaratıcısıdır. İbadetin
papaza ait eylemlerde kullanılan kutsanmış su ile resmedilir.
Haurvatat’ın kutsal günü ve yaz ortasında sudur ve halk dua eder,
deniz kıyılarında takdimeler ya da herhangi doğal bir su kaynağında
takdimelerde bulunur. Her günkü yaşamda Haurvatat kirli olmayan
suları muhafaza ederek gözlemlenir ve varlığın ölçülülüğü ile kendini
kontrol eder. Haurvatat bireyselliğe kurtuluşun yollarının
kişiselleştirilmesidir.
240
Dini Topluluklar
SABİLİK VE SU
Sabilikte vaftiz ve vaftizin ayrılmaz bir parçası olan su son
derece önemlidir. Sabi geleneğinde sular acı ya da kara sular (durgun
sular) ve tatlı sular (Ürdün ile hayat su ya da yaşayan su olarak
adlandırılan Miad Hiia ) diye ikiye ayrılır. Tatlı su kategorisinde
bulunan akarsular Ürdün, Fırat, Dicle ve Karun nehirleri Sabilerin ışık
aleminden yani Yardna’dan akıp gelen ve vaftiz için uygun olan
sulardır. Vaftizin iki önemli amacı vardır: Vaftiz ile manevi kir ve
pisliklerden kurtulmak ve bu sayede Işık Kralının yeryüzündeki
temsilcisi olan Hayat Suyu ile irtibata geçerek onun bir parçası
olmaktır. Hayatın işareti ve ve saf işaret olarak isimlendirilen vaftizin
fiziksel kirlerden temizlenmek gibi bir amacı bulunmamaktadır.24
Sabilikte üç çeşit vaftiz bulunmaktadır.
1. Masbuta (Tam Vaftiz): Her Sabinin haftada bir kez
Pazar günleri, ayrıca bayramlarda, evlilik, doğum, ölüye dokunma,
hastalıktan iyileşme, seyahatten dönme, yalan söyleme, küfretme gibi
özel durumlarda yapılan bu vaftiz, rahip gözetiminde ve önce erkekler
sonra da kadınlar olmak üzere her iki taraftan bir akarsuya bağlı olan
vaftiz havuzunda yapılır.
2. Rişama Vaftizi: Her Sabinin gün doğuşu öncesi ve
dini törenler öncesi nehir kenarında önce ellerin yıkanması, üç kez
yüzün yıkanması, kulakların yıkanması, burnun yıkanması ve
vücudunun alt kısmının yıkanması, ağzın üç kez yıkanması ve
sonunda önce sağ ayak iki kez sonra sol ayak bir kez olmak üzere
yıkanır. Bütün bu yıkama sırasında özel günahlardan arınmak
amacıyla özel dualar da okunur.
3. Tamaşa Vaftizi: Nehre üç kez girip çıkmak suretiyle
bir rahibe gerek duyulmaksızın yapılan temizlenme ritüelidir. Cinsel
ilişkiden ya da ölüye dokunmadan hemen sonra bu vaftizi yapması
24
Şinasi Gündüz, Sabiler Son Gnostikler, Ankara, 1995; s. 168-169.
241
Makalelerle Mardin
25
Gündüz, age. S.176.
26
Elç. İşl. 16/30-31.
27
Bedensel Akıntının Yol Açtığı Kirlilik olarak Lev.15: 1- :RAB Musa'yla
Harun'a şöyle dedi:"İsrail halkına deyin ki, 'Adamın erkeklik organında akıntı
varsa, akıntı kirlidir. Akıntı ister devam etsin, ister kesilsin adamı kirletir.
Akıntının neden olduğu kirlilikler şunlardır: Üzerinde yattığı her yatak ve
oturduğu her şey kirli sayılacaktır. Kim yatağına dokunursa, giysilerini
yıkayacak, yıkanacak, akşama kadar kirli sayılacaktır. Adamın üzerine
oturduğu bir eşyaya oturan da giysilerini yıkayacak, yıkanacak, akşama kadar
kirli sayılacaktır. Kim akıntısı olan adamın bedenine dokunursa giysilerini
yıkayacak, yıkanacak, akşama kadar kirli sayılacaktır. Eğer akıntısı olan
adam temiz bir adama tükürürse, o kişi giysilerini yıkayacak, yıkanacak,
akşama kadar kirli sayılacaktır. Akıntısı olan adamın bindiği her eyer kirli
sayılacaktır. Adamın üzerine oturduğu ya da yattığı herhangi bir eşyaya
dokunan, akşama kadar kirli sayılacaktır. Bu eşyaları taşıyan herkes
giysilerini yıkayacak, yıkanacak, akşama kadar kirli sayılacaktır. Akıntısı
olan adam ellerini yıkamadan kime dokunursa o kişi giysilerini yıkayacak,
yıkanacak, akşama kadar kirli sayılacaktır. Akıntısı olan adamın dokunduğu
toprak kap parçalanacak, tahta kap ise suyla çalkalanacaktır. "'Eğer adamın
akıntısı kesilirse, paklanmak için yedi gün bekleyecek. Sonra giysilerini
yıkayacak, akarsuda yıkanacak ve temiz sayılacak.
242
Dini Topluluklar
28
Çık. 19/10.
29
Rom. 6/1-11.
30
1.Ko. 2/12: “Tanrı'nın bize lütfettiklerini bilelim diye, bu dünyanın ruhunu
değil, Tanrı’dan gelen Ruh'u aldık.”
31
«Günahkârların»: Grekçe «Doğru olmayanların».
32
1.Ko. 6/ 9–11.
33
Rom. 14/ 14.
34
Rom. 14/ 20.
243
Makalelerle Mardin
35
Yar. 17/10-12.
36
Yar. 17/13-14.
37
Elçi. İşl. 7/8.
38
Yas. Tek. 10/ 16.
39
Aziz Günel, age.; s.314.
244
Dini Topluluklar
245
Makalelerle Mardin
40
David Cressy, Birth, Marriage, and Death: Ritual, Religion, and the Life-
Cycle in Tudor and Stuart England, Oxford, 1999; s. 100-101.
41
William Keatinge Clay (ed.), Liturgical Services. Liturgies and Occasional
Forms of Prayer Set Forth in the Reign of Queen Elizabeth ( Parker Society;
Cambridge, 1847), 204.
42
J. D. C. Fisher, Christian Initiation: Baptism in the Medieval West ( 1963),
172-9; J. D. C. Fisher, Christian Initiation: The Reformation Period ( 1970),
80-4.
246
Dini Topluluklar
43
Edward Cardwell, A History of Conferences, and other Proceedings
connected with the Revision of the Book of Common Prayer ( 3rd edn.,
Oxford, 1849), 41; John Ayre (ed.), The Sermons of Edwin Sandys ( Parker
Society; Cambridge, 1842), 433.
44
William Keatinge Clay (ed.), Liturgical Services. Liturgies and Occasional
Forms of Prayer Set Forth in the Reign of Queen Elizabeth ( Parker Society;
Cambridge, 1847), 206-9.
247
Makalelerle Mardin
tanıklardan önce büyük bir anın meselesi olarak daha büyük bir
ciddiyetle Jakoben Püriter Gouge aracılığıyla ve tercihen de bütün
cemaatin önünde yemin yerine getirilmiş olmalıydı. Gouge
çocuklarını sadece ebenin ve üç tanığın huzurunda vaftiz edilmek
üzere kiliseye getiren bu uygulamalarını kusurlu bularak eleştirdi.
Onun özel bir evde vaftiz edilmesi daha iyi olacaktır. Sakramentin
şerefine eklenecek olan, ona onur verecek olan kilisenin duvarları
değil Azizlerin varlığıdır.45 Ayinciler ve piskoposlara ait disiplin
yanlıları Gouge'un bu cemaate ait azizler anlatımına itiraz
edebilirlerdi. Fakat onlar da halka ait vaftizin önemi üzerine bunu
kabul ettiler. İlk dönem Stuart papazları çocuklarını kendi hayal
güçlerine bağlı ve kendi evlerinde vaftiz etmek isteyeb mahallelilere
sövüp sayıyorlardı. Hizmetler kilisenin dışına çıkıyordu. Bu Vaftizci
Kilise adamı Anthony Sparrow’u vaftizin biçiminin bozulacağı ve
etkisinin azalacağı gibi kötü bir şeyler olabileceği noktasında
korkuttu.46 Vaftiz eğer halkın gözlerinden uzak özel yerlerde icra
edilmesinden dolayı gevşek ya da kuralsız şeylerin başa
gelemiyeceğini, boş inançların sinsice yaklaşmayacağını kim bilebilir
ki? Anne baba ve papazlar özel vaftizde bütünüyle değerli olanları
birlikte aşırıya kaçmaksızın duasını, sorgulamaları, vaftiz kurnasını,
haç işaretini yapabilirlerdi. Böyle bir tören baskın bir özel olay olarak
ortak bir cemaatten ziyade aile ve yenice anne olmuş bebeğin
annesinin de yer alacağı ev içine ait bir tören olabilmeliydi.
Sakramenti halka ait olan yerden özel yer olan ev içine alış bu emrin
kutsallığını muhafaza ederken ayinin sadeleştirilmesini sağlamak
kolay bir yoldu. Bu iç savaş öncesi yobazlardan daha ziyade yeniden
yapılandırma sonrası muhaliflerin bir stratejisi olarak da görülmüştür.
Eski gelenek ve teamüller üzerine yapılansa da bu sakramentin
evcilleşmesi dini bir aktivitenin yeniden yerleştirilmesi olarak devam
etti. Anglikan kilisesine bağlı olmayan Katolik bu durumlarda başıboş
puritanlarla birlikte daha sağlıklı bir biçimde büyüyebilirdi. Özel
45
Leland H. Carlson (ed.), The Writings ofHenry Barrow 1590-91 ( 1966),
87; William Gouge , Of Domesticall Duties ( 3rd edn., 1634; STC 12121),
529, 533.
46
Kenneth Fincham (ed.), Visitation Articles and Injunctions of the Early
Stuart Church, ( Church of England Record Society, Woodbridge, Suffolk,
1994), 38, 42, 58, 111, 159, 196, 208; Sparrow, Rationale upon the Book of
Common Prayer, 302.
248
Dini Topluluklar
47
De Beer (ed.), Diary of John Evelyn, ii. 5.
48
Bazı Grekçe elyazmaları, "Filipus, 'Bütün yüreğinle iman edersen, vaftiz
olabilirsin' dedi. Hadım da, İman ediyorum ki, İsa Mesih Tanrı'nın Oğlu'dur,
dedi" sözlerini de içerir.
49
Elç. İşl. 8/36-37; 2/38.
50
Elç. İşl. 2/38.
51
Yar. 17/7, 9; Gal. 3/9; Kol. 2/11-12; Elç. İşl. 2/38-39; Rom. 4/11-12; I.Kor.
7/14; Mat. 28/19; Luk. 18/15-16; Rom. 11/16.
52
Yar. 17/7-9.
249
Makalelerle Mardin
umuda çağrıldığınız gibi, beden bir, Ruh bir, Rab bir, iman bir, vaftiz
bir, her şeyden üstün, her şeyle ve her şeyde olan herkesin Tanrısı ve
Babası birdir.”53
Bununla birlikte Süryanilikte başka kiliseye mensup olup,
Süryani Kilisesine yeni katılan bir Hıristiyan yeniden vaftiz olmalıdır.
Hıristiyan olmak gibi, bir Kiliseden diğerine geçmek de vaftizle olur.
Süryanilikte vaftiz su ile yapılır.
Rab Mesih’in Vaftiz gizinde ikinci doğum için suyu şart
koşmasının nedenleri:
Suyun kirleri temizlemesi gibi vaftiz de tüm günahları ortadan
kaldırır.
Su bedeni yenilediği gibi ona dinamik ve etkin büyüme verir.
Vaftiz de, ruhun tüm özelliklerini yaşatır. Su yaşamın gereksinimlerini
karşılar, vaftiz de kurtuluşu sağlar.
Vaftizle günaha karşı ölüm gerçekleşir; İsa ile birlikte vaftiz
marifetiyle gömülme ve Babanın Mesih’e lütfu ile onun ölüler
arasından kıyam etmesi gibi, Mesih’in de insanlara lütfu ile vaftiz
olanlar hayat diriliğinde ve zindeliğinde yürüdüler. Vaftiz, Mesih’in
ölümü ve gömülüşünün tipik bir örneğidir. Pavlus’un dediği gibi “
Mesih İsa'ya vaftiz edildiğimizde, hepimizin O'nun ölümüne vaftiz
edildiğimizi bilmez misiniz? Baba'nın yüceliği sayesinde Mesih nasıl
ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürmek üzere vaftiz yoluyla
O'nunla birlikte ölüme gömüldük.”54
Petrus Tufan olayını Tufan vaftizi olarak nitelendirmektedir.
Ayrıca Pavlus İsrail oğullarının Kızıl denizi geçmelerini ve Firavunun
ordularıyla boğulmasını Bulut Denizi Vaftizi olarak adlandırmıştır.
Törensel Vaftiz, Yuhannanın (Yahya) Vaftizi, Havarilerin Vaftizi ve
Kansal Vaftiz (şehitlik) gibi vaftiz çeşitleri bulunmaktadır. Kutsal Ruh
vaftizi ise günahlı kişinin tövbe anında Kutsal Ruh'un insan yüreğinde
gerçekleştirdiği değişiklik, arınma veya kurtarma eylemidir. Bu
anlamda günahlı kişi su vaftiziyle aslında Kutsal Ruh'un yüreğinde
yaptığı vaftizi veya değişikliği dile getirmiş oluyor.
53
Ef.4/ 4-6.
54
Rom. Mek. 6/3-4.
250
Dini Topluluklar
Vaftiz yaşı:
Eskiden 30 yaşına kadar istenildiği bir zamanda vaftiz
olunurken daha sonra bu kural değiştirilmiştir.64 Birçok nedenlerle
değiştirilen bu kuralın başlıca değişme nedenleri şunlardır:
1. Mesih, vaftiz için yaş haddi koymadan, büyük küçük
demeden, Allah’ın melekûtuna girebilmek için şart koşarak “İnsan su
ve Ruh’tan doğmadıkça, Allah’ın Melekûtuna giremez” dedi.65
55
Kol. 2/11-12; Rom. 6/4,6,11.
56
Rom. 6/3-5.
57
I.Kor. 1/11-13; Rom. 6/2-3.
58
Rom. 4/11-12; I.Pet. 3/21.
59
Rom. 6/3,4,5.
60
Gal. 3/26-27.
61
Rom. 6/22.
62
Elç. İşl. 2/38.
63
I.Kor. 12/13,25.
64
P.Samuel Akdemir, Dini Kurallarımız, İstanbul,1972; s.67.
65
Yuh. 3/5.
251
Makalelerle Mardin
252
Dini Topluluklar
Vaftizin uygulanması:
Vaftiz yukarda da ifade ettiğimiz gibi papaz ya da episkopos
tarafından yapılır. Kilise veya Manastırda icra edilen bu sankrament
uygulanmazdan önce eğer kişi büyükse önce tövbe etmesi, Hıristiyan
dininin inanışlarını benimsemesi ve bu dinin gerçeklerini öğrenmesi
gerekir.
70
Bknz: Ekler bölümünde Vaftiz odası.
71
Bknz. Ekler bölümünde vaftiz kuyusu.
72
Zeki Demir, Süryani Kilisesi Öğretisine Göre Kilisenin Kutsal Yedi Gizi ve
Kilise İçindeki Tinsel İşaretler, İstanbul, 1995; s. 66.
253
Makalelerle Mardin
254
Dini Topluluklar
77
Bu duanın Süryanicesi şöyledir: Kofarno eno (falan kişi) bsotono
vabkünhun hbodav vabkülo folhuthe dehilthe vabkülo mızdayhonuth vabkülo
tohyuthe halmonoyto vabkül dışolemle vozel bothre.
78
Mat. 3/5-7: “Yeruşalim, bütün Yahudiye ve Şeria yöresinin halkı ona
geliyor, günahlarını itiraf ediyor, onun tarafından Şeria Irmağı'nda vaftiz
ediliyordu. Ne var ki, birçok Ferisi'yle Saduki'nin vaftiz olmak için kendisine
geldiğini gören Yahya onlara şöyle seslendi: "Ey engerekler soyu! Gelecek
gazaptan kaçmak için sizi kim uyardı?
79
Luk.7/29: “Yahya tarafından vaftiz edilen halk, hatta vergi görevlileri bile
bunu duyunca Tanrı'nın adil olduğunu doğruladılar. Oysa Yahya tarafından
255
Makalelerle Mardin
256
Dini Topluluklar
83
Rom. 6/3-11.
84
Mat. 28/16-20.
257
Makalelerle Mardin
MURUN SIRRI
Murun nedir?
Murun (mirun, meyrun) Süryanilerde muro86 sözcüğünden
türetilmiş zeytin yağı, pelesenk ve bir çok kokulu nebatattan yapılan
bir esanstır. Gerçekleştirme Sırrı olarak isimlendirilen Murun vaftiz
sırrını kabul edecek olan mümin kişiye Ruhani tarafından sürülürken
Murun sözü denilen “Mesih’in hoş kokusu, gerçek mührü ve Kutsal
Ruh mevhibelerinin tamamlayıcısı olan kutsal murun” sözleri söylenir
ve peşinden “Mesih’in kulu Saliba Ateş ebedi yaşam için, Baba, Oğul
ve Kutsal Ruh adına, murunun kutsal ve ilahi mührüyle mesh
olunuyor” denir. Murun sırrında bulunması gereken husus, Kutsal
Ruhu simgeleyen el konması işlemidir. Bu sebepten murun sırrına El
konması sırrı da (Syomido Sırrı) denir.87
85
Kathleen E. Mcvey - John Meyendorff, Ephrem the Syrian: Hymns. - New
York,1989; s. 293.
86
Muro: özel ilaçlar kullanılarak ölülerin mumyalandığı Muro, (mür hoş
kokulu bir çeşit sarı ağaç sakızı) Mesihin ölümüne işaret eden bir sözcük olup
hoş kokulu bitkilerden ve kozmetik maddelerin bileşiminden yapılan her
türlü kokulu esans ve parfüm anlamınadır. İngilizcede unguent sözcüğüyle
ifade edilir.
87
Elç. İşl. 8/17: “O zaman Resuller onların üzerine ellerini koydular, onlar da
Ruhul kudüs’ü aldılar.” Elç. İşl., 19/6: “Ve Pavlus üzerlerine ellerini koyunca
Ruhul Kudüs onların üzerlerine geldi; dillerle söylüyorlar ve peygamberlik
ediyorlardı.”
258
Dini Topluluklar
88
I. Kor. 3/16-17.
89
Çık. 30/22-33.
259
Makalelerle Mardin
90
Mar. 1/10.
91
Yuh. 14/16-17.
92
Elç. İşl. 8/14-17
93
Nihat Durak, Süryani Ortodoks Kilisesinde İbadet, (Basılmamış Doktora
Tezi)İst.2000. s.105.
94
Ahmet Güç, Dinlerde Mabed ve İbadet, İstanbul, 2005; s.205.
260
Dini Topluluklar
95
Elç.İşl. 8/17:“Petrus'la Yuhanna onların üzerine ellerini koyunca, onlar da
Kutsal Ruh'u aldılar.”
96
1Ko. 3/16:“Tanrı'nın tapınağı olduğunuzu, Tanrı'nın Ruhunun sizde
yaşadığını bilmez misiniz?”
97
Çık. 30/22-33.
98
Mark. 1/10: “Tam sudan çıkarken, göklerin yarıldığını ve Ruh'un güvercin
gibi kendi üzerine indiğini gördü.” Yu. 14/16-17: “Ben de Baba'dan
dileyeceğim ve O, sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir
Yardımcı, Gerçeğin Ruhunu verecek. Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu
ne görür, ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve
içinizde olacaktır.”
261
Makalelerle Mardin
Sırrı bir Süryaninin yaşamı boyunca yalnız bir defa alabildiği sırlardan
biridir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Hıristiyanlığın önemli bir gizi olan Vaftizi sonuçlandırırken
vaftizin bir Kiliseye giriş99 Kutsal Ruh’un bir hediyesi 100 Vaftizin
halka ait bir olay olduğu101 ortaya çıkmıştır. Hıristiyanlık
99
Vaftiz Kutsal Kiliseye giriştir. O kurtuluş olarak yorumlanmıştır ve Kutsal
Kilisede Hıristiyan yaşamına bir inanırın girişi olarak anlaşılır. “Bu nedenle
gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve
Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara
öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.”(Mat.
28/19-20) Vaftiz sadece bir inanır olarak kiliseye girmek değildir; aynı
zamanda kutsal vaftiz öncesi bütün günahlardan temizlenerek yıkanmaktır
da. “İsa daha sonra adamı tapınakta buldu. «Bak, iyi oldun. Artık günah
işleme de başına daha kötü bir şey gelmesin» dedi.”(Yuh.5/14) Vaftizden
dolayı kişi eski günahlarıyla birlikte ölür ve yeni bir ruh ile yeniden dirilir.
“Nikodim, «Yaşlanmış bir adam nasıl doğabilir? Annesinin rahmine ikinci
kez girip doğabilir mi?» diye sordu. İsa şöyle cevap verdi: «Sana doğrusunu
söyleyeyim, bir kimse sudan ve Ruh'tan doğmadıkça Tanrı'nın Egemenliğine
giremez.”(Yuh.3/4-5) Kurtuluş için de vaftiz gereklidir.
100
Vücudun yağlanması yeni vaftiz olmuş bir inanıra Kutsal Ruh’un bir
hediyesidir. Hıristiyanlar kutsal Ruh’un tapınaklarıdır. Bu sakrament
(Murun- Konfirmasyon) Kutsal Ruh’un onlara el uzatmasını sağlar.
Hıristiyan asla Paul’un şu uyarısını hatırından çıkarmamalıdır: “Bedeninizin,
Tanrı'dan aldığınız ve içinizde olan Kutsal Ruh'un tapınağı olduğunu
bilmiyor musunuz? Siz kendinize ait değilsiniz.”(1.Kor. 6/19) Kişi vaftiz
edilip murun ile yağlandıktan sonra bütün günahlarından kurtulmuştur. O
Kutsal Kilisenin gemisinde İsa Mesih’in yaşamı ile yaşamaya girişme yetisini
kazanacak ve Kutsal Ruh’un gücü ve merhameti ile aydınlanacaktır. Bu yeni
doğan bir bebek için de aynıdır, İsa Mesih’in yaşamına katılma izni
verilmiştir. Vaftizin merhameti özellikle ev içinde bebek güçlü bir iman ve
dindarlıkla terbiye edilirse o takdirde bebek gıdalanmış olacaktır.
101
Vaftiz papazın kendi mahallesinden olmasından önce kamuya ait
olmalıdır. Böylece bütün Hıristiyanlar aydınlanmış olan kişi için birlikte dua
edebilmelidir. Yapılan andları ve söz vermeleri yeniden duyabilmeli, kendi
verdiği sözleri de hatırlayabilmelidir. Bu zamanda her Hıristiyan için
kendisini İsa Mesih ile olup olmadığı noktasında incelemeli ve Vaftiz sözünü
sürdürebilmelidir.
262
Dini Topluluklar
102
Ben vaftize inanırım: "Her Hırisityan her gün Hıristiyan kredosunu
söylerken bu vaftiz hatırlamasını da yapar. Sadece bir kilisesi olduğundan bir
vaftizi vardır. Kilisenin dışında yapılan vaftiz şekil ve içerik olarak benzemiş
olsa bile doğru bir vaftiz değildir. Eğer başka bir mezhebin müntesibi iken
vaftiz olmuşsa ve kendisi Ortodoks kilisesine geçmek istiyorsa yeniden vaftiz
olmak zorundadır. Bazı yenilikçiler vaftize gerek olmadan sadece
konfirmasyon ile yeni mezhebine katilabileceğini söylemektedirler.
103
Kutsal vücut yağını yağlama ve özel durumlar: Kutsal Vücut yağı ile
yağlama Kutsal Ruh’un bir hediyesi olarak uygulanmasından itibaren
olağanüstü haller altında bu işlem tekrarlanabilmektedir. Kutsal Ruh
Ortodoks Hıristiyandan dinden dönmesi ya da idola tapınması halinde kaçar.
O pişmanlık duyar ve Kutsal Ruh’a geri dönerse, tekrar papaz tarafından
Kutsal Ruhun ona dönmesi için vücut yağlama ayini gerçekleştirilir. Burada
üç özel hizmet bulunur: “İhtiyaçlar Kitabında” papaz bu özel hizmetleri
öncelikle Ortodoks dönmelerinin kutsal vücut yağlamaları için, evlilik, vaftiz
ve defin ile çeşitli takdis duaları için yaparlar.
104
Vaftize bağlı tam bir inanış inana kişinin tek, gerçek ve kutsal Havarilere
ait bir kiliseye girmesidir. İnanan kişinin bundan sonraki yaşamında kilise
öğretilerine sadık kalacağına ve Hıristiyan yaşamı sürdürmeye gayret
edeceğine söz vermelidir. Kişi vaftizden sonra tam bir imanla Hıristiyanlığı
yaşamayı arzu etmelidir. Aksi takdirde, onun vaftizi onun için kutsayıcı
olmayacaktır. Kıyamet gününde Büyük hüküm zamanında onun İsa Mesih’e
itaat etmemesi yüzünden onun hakkında hüküm verildiğinde bu durum onun
için korkunç bir hatırlatıcı olacaktır. Çoğu vaftiz olmuş, İsa’nın yaşamında
olmaktan canı sıkılan Ortodokslar için korkunç bir manzara olacak: “Sonra
solundakilere şöyle diyecek: `Ey lanetliler, çekilin önümden! İblis ile onun
melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe yollanın!” “Güvey ise, `Size
doğrusunu söyleyeyim, sizi tanımıyorum' demiş.” (Mat. 25/12.).
263
Makalelerle Mardin
EKLER
105
Vaftiz bir başlangıç, kilise topluluğuna bir giriş ve kurtuluş için bir
gerekliliktir. Bu çaba ve itaat olmadıkça o vaftizine bağlı olarak asla
korunmayacaktır. “Benim adımdan ötürü herkes sizden nefret edecek. Ama
sonuna kadar dayanan kurtulacaktır.” Vaftiz gününden itibaren kişi, ölümle
yaşam arasında bir mücadelenin sürdüğü bir arenanın içine düşer. Tek amaç
dünyada yaşam sürerken ruhların kurtulması olmalıdır. Kutsal Kilise ihtiyaç
duyulan her şeyi öğretir ve burada en büyük kutsal üçleme bulunur. Korku ve
titreme ile ruhların kurtuluşu için çalışılır. Herhangi bir savaşta yengiye
ulaşanlar büyük bir sevinç içinde ve üzüntülerinden kurtulmuş bir halde
olurlar. Bunun için kutsal yaşamın içine girilmeli, ibadet edilmeli, oruç
tutulmalı ve dünya işlerinden daha önemli olan Kutsal Hizmetlerin içine dahil
olunmalıdır. Bütün bunlar nefes alınan hava gibi gereklidir. Tanrının kutsal
emirlerinin öğrenilmesi için çaba gösterilmeli, onlara uyulmalıdır. Kişi
hatadan pişman olmalı, kutsal itirafa katılmalıdır. (Mat. 10/22.)
264
Dini Topluluklar
265
Makalelerle Mardin
KAYNAKÇA
Ahmet Güç, Dinlerde Mabed ve İbadet, İstanbul, 2005.
Aziz Günel,Türk Süryaniler Tarihi, Diyarbakır,1978.
David Cressy, Birth, Marriage, and Death: Ritual, Religion,
and the Life-Cycle in Tudor and Stuart England, Oxford, 1999;
Gabriel Akyüz, Mardin İli’nin Merkezinde, Civar Köylerinde
ve İlçelerinde Bulunan Kiliselerin ve Manastırların Tarihi,
Diyarbakır, 1999.
Hans Hollerweger, Turabdin, Tur Abdin,1999.
Kathleen E. Mcvey - John Meyendorff, Ephrem the Syrian:
Hymns. - New York,1989.
Kenneth Fincham (ed.), Visitation Articles and Injunctions of
the Early Stuart Church, ( Church of England Record Society,
Woodbridge, Suffolk, 1994),
Kitabı Mukaddes, (Yeni Çeviri), İstanbul,2001.
Kur’an-ı Kerim Meali, Hasan Basri ÇANTAY, (3 cilt),
İstanbul,1972.
Leland H. Carlson (ed.), The Writings ofHenry Barrow 1590-
91 ( 1966),
Münir Yıldırım, Yunanistan ve Ortodoks Kilisesi, İstanbul,
2005
Mehmet Çelik, Süryani Tarihi (I); Ankara,1986.
M.Hadi Tezokur, Yahudilikte İbadet ve İnanç Esasları,
(Basılmamış Doktora Tezi), Konya,1992.
Nihat Durak, Süryani Ortodoks Kilisesinde İbadet,
(Basılmamış Doktora Tezi) İstanbul,2000.
P.Samuel Akdemir, Dini Kurallarımız, İstanbul,1972.
Şinasi Gündüz, Sabiler Son Gnostikler, Ankara, 1995
William Keatinge Clay (ed.), Liturgical Services. Liturgies
and Occasional Forms of Prayer Set Forth in the Reign of Queen
Elizabeth ( Parker Society; Cambridge, 1847),
266
Dini Topluluklar
267
MARDİN’İN SON SÜRYANİ KADİM PATRİĞİ
MOR İGNATİOS İLYAS ŞAKİR EFENDİ (1867–1932)
Mustafa ORAL*
Keza, Papa Eftim gibi Ortodoks Hıristiyan bir din adamı da aynı yolu
takip etmiş bir kişidir. Bu makalede merkezi Mardin’de bulunan
Süryani Kadim Cemaati Patriği Mor İgnatios İlyas Şakir Efendi’nin
Türk Kurtuluş Savaşı’ndaki faaliyetleri ile Cumhuriyet döneminde
Kemalist devrimlere bakış açısı ve 1932 yılında Patrik İlyas Şakir
Efendi’nin vefatı üzerine Patriklik Merkezi’nin Mardin’den taşınması
konuları üzerinde durulmuştur.
Süryanilik, Hıristiyanlığı ilk kabul eden Aramî kavminin inanç
biçimi olup, M.S. 1. yüzyılda ortaya çıkmış Mezopotamya merkezli
bir Hıristiyan mezhebidir. İlk merkezleri Hatay’dır ve Doğu
Hıristiyanlarının en önemli koludur. Bununla birlikte Hıristiyanlıkta
olduğu gibi, Hıristiyanlığın bir kolu olan Süryanilikte de zaman içinde
bölünmeler ve çeşitli tarikatlar ortaya çıkmıştır. V. yüzyılda orta çıkan
Nasturilik ve Keldanilik bunlardan ikisidir. Türkler de Hıristiyanlığı
VII. yüzyılda Süryani misyonerler aracılığıyla tanımış, Orta Asya’da
ve Çin’de bu mezhebe önemli oranda katılımlar olmuştur. Türklerin
Mezopotamya Süryanileri ile doğrudan karşılaşmaları ise XI. yüzyılda
Selçuklular zamanında olmuştur. Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın
saltanatı zamanında ve Patrik Mihail Rabo’nun Patrikliği döneminde
Süryani ruhanîlerle Selçuklu Türkleri arasında sağlam yakınlık ve
dostluklar kurulmuş, bu yakınlık Osmanlı İmparatorluğu zamanında
da devam etmiştir. Bu yakınlığın bir işareti olarak dönemin Süryani
tarihçisi Patrik Mihayel kaleme almış olduğu Tarih kitabının 14.
bölümünü Türklere ayırmıştır. Süryaniler bu dönemde Bizans
yönetiminden büyük zulümler görmüş, bu acılı günlerinde Selçuklu
Türklerini yanlarında bulmuşlardır. Bu nedenle Selçuklu Sultanı II.
Kılıç Arslan’ın ölümü üzerine yas tutmuşlardır. Selçuklular
zamanında Bizans egemenliğindeki Malatya’da bulunan Patriklik
merkezi Bar Abdun zamanında Malatya’dan Antakya’ya taşınmış
olup, 1293 yılından itibaren de Selçuklu Türkleri’nin egemenliğindeki
Mardin’e taşınmıştır. Mardin’deki ilk Süryani Patriği ise Bin
Vahap’tır2.
1
Mustafa Oral, “Şeyh Senusî’nin Kemalist Misyonu”, Toplumsal Tarih,
Nu.XII/138 (Ağustos 2005).
2
Gabriyel Akyüz, Tüm Yönleriyle Süryanilik, Mardin, Anadolu Ofset,
2005, s.178 vd.
270
Dini Topluluklar
3
İbrahim Özcoşar, “Osmanlı Devleti’nde Millet Sistemi ve Süryani
Kadimler”, Süryaniler ve Süryanilik, II. Kitap, yay.haz. Ahmet Taşğın-
Eyüp Tanrıverdi-Canan Seyfel, Ankara, Orient Yayınları, 2005, s.209-237.
Ayrıca bkz: Gabriyel Akyüz, Osmanlı Devleti’nde Süryani Kilisesi,
Mardin, Anadolu Ofset, 2002.
4
Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında Urfa’da bulunan Amerikalı Mary Caroline
Holmes, yayınlanan anılarında Süryaniler ile Keldanilerin tehcirden bağışık
kaldıklarını yazmıştır. Bunun için bkz: Mary C. Holmes, Urfa’da Ermeni
Yetimhanesi (1919–1921), çev. Vedii İlmen, İstanbul, Yaba Yayınları, 2005,
s.151.
5
Kırklar Kilisesi Hori Episkopos Gabriyel Akyüz Beyefendi ile aynı kilisede
24 Ocak 2006’da yapılan görüşmeden. Ve İstanbul’da bulunan İlyas Şakir
Efendi’den Yuhanna Dolabani Efendi’ye 13 Temmuz 1920 tarihli mektup.
Süryani harfleriyle Türkçe yazılmış bu mektubun bir fotokopisi Gabriyel
Akyüz Beyefendi’nin uhdesinde bulunmaktadır. Bendenize bu mektubu
gösterip çevirerek okuyan Sayın Akyüz’e teşekkür ederim.
271
Makalelerle Mardin
6
Gülnihal Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukukî
Durumu (1839–1914), Ankara, TTK Yayınları, 1989, s.11, 13, 21, 68, 136.
Osmanlı döneminde Azınlıklar için ayrıca şu kitaplara bkz: Yavuz Ercan,
Kuruluştan Tanzimat’a Kadar Osmanlı Yönetiminde Gayrimüslimlerin
Hukukî Durumları, Ankara, Turhan Kitabevi Yayınları, 2001; Kudüs
Ermeni Patrikhanesi, Ankara, TTK Yayınları, 1988.
7
Kenan Altınışık, 5500 Yılın Tanıkları Süryaniler, İstanbul, Atlan Matb.,
2004, s.25.
8
Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Arşivi, Kutu.26,
Gömlek.26, Belge.62.
272
Dini Topluluklar
9
Biyografisi için bkz: Aziz Günel, Türk Süryanileri Tarihi, Diyarbakır
1970, s.185-192; Gabriyel Akyüz, Deyrulzafaran Manastırı’nın Tarihi,
Mardin, 1998, s.36-38; Suavi Aydın ve diğ., Mardin: Aşiret-Cemaat-
Devlet, 2. Baskı, İstanbul, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı
Yayınları, 2001, s.363 dn 80.
10
Akyüz, Tüm Yönleriyle Süryaniler, s.342. Gabriyel Akyüz, adı geçen
kitabında, “Müslüman ahali Mardin’i İngilizler’e teslim etmeye karar
vermişken” İlyas Şakir Efendi’ye danışmaya gittiklerini belirtiyor.
11
Hanna Dolapönü, Tarihte Mardin, yay.haz. P. Cebrail Aydın, İstanbul,
Hilâl Yay., 1972, s.102-103.
273
Makalelerle Mardin
12
M. Kemal Öke, İngiltere’nin Güneydoğu Anadolu Siyaseti ve Binbaşı
E. W. C. Noel’in Faaliyetleri (1919), Ankara, Türk Kültürünü Araştırma
Enstitüsü Yayınları, 1988, s.32–33.
13
Akyüz, Tüm Yönleriyle Süryaniler, s.342–343.
14
Öke, Binbaşı E. W. C. Noel’in Faaliyetleri, s.33; Aydın, Mardin, s.350.
274
Dini Topluluklar
15
Akyüz, Tüm Yönleriyle Süryaniler, s.442.
16
Aydın, Mardin, s.355–356.
17
Yaşar Kalafat, Millî Mücadelede Güney Cephesi: Maraş, Ankara, AAM,
1999, s.82–83, 97–98.
275
Makalelerle Mardin
18
Çukurova Faciaları ve Urfa’nın Kurtuluşu, sad. M.A.Akıdil, İstanbul,
Kastaş Yay, 1988, s.135-36.
19
Akyüz, Tüm Yönleriyle Süryaniler, s.445.
20
Fahri Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları,
1983, s.157.
276
Dini Topluluklar
21
Ursavaş, Çukuova Faciaları ve Urfa’nın Kurtuluşu, s.106-111.
22
Holmes, Urfa’da Ermeni Yetimhanesi (1919-1921), s.43.
23
Holmes, adı geçen anılarında şöyle yazmaktadır: “1919 yılında, bir
İstanbul gazetesinde Süryani Patriğinin bir demecini okudum. Süryanilerin
Türk Hükümetinden hiçbir şikâyetleri yoktu. Türk Hükümetini başkalarından
üstün tutuyordu.” A.g.e., s.151. Buradaki ifadesinde Holmes, sanki Türk
hükümetinin eleştirilmesi gerekiyormuş da İlyas Şakir Efendi bunu
yapmıyormuş gibi bir izlenim uyandırmaktadır ki, oldukça dikkat çekicidir.
Bir de Türk hükümetinin bir patriğinin kendi hükümetini başka hükümetlere
tercih etmesinde şaşılacak bir nokta yoktur. Holmes ise bunu garip ve
anlaşılmaz bir durum olarak ortaya koyuyor ki, garip bir tutumdur.
24
A.g.e., s.44.
277
Makalelerle Mardin
25
A.g.e., s.79, 88.
26
Nitekim, Diyarbakır, Cizre ve özellikle Midyat’ta oturan Süryaniler,
Ermeniler ile birlikte Ekim-Kasım 1915’te ayaklanmışlar ve bölgede bulunan
Osmanlı kuvvetlerini bir süre uğraştırmışlardı. Bu silahlı kalkışma sırasında
yetkililer Musul’daki metropolitin de yardımına başvurmuşlardı. Bu
metropolitin o sırada Musul’da bulunan Patrik kaymakamı İlyas Şakir
Efendi’nin olması muhtemeldir. Bu gelişmeler için bkz: İsrafil Kurtcephe,
“Birinci Dünya Savaşı’nda Bir Süryani Ayaklanması”, OTAM, Sayı.4 (Ocak
1993), s.291-296.
27
Birinci Dünya Savaşı’nda Mardin halkının katkıları konusunda Yuhanna
Dolabani Efendi şunları yazmıştır: “Birinci Dünya Savaşı’nda Mardin’in
gösterdiği fedakârlık büyüktür. O güç yıllarda halk küçücük imkânlarına
rağmen savaşanlara elinden gelen yardımı yapmıştır. Dokumacıların
hazırladığı çadır ve iç çamaşırları, kunduracıların yaptığı ayakkabılar,
kadınların ördüğü çoraplar, sürü sahiplerinin bağışladığı et ve zahire gibi
şeyler bu yardımlardan bir kısmıdır.” Dolapönü, Tarihte Mardin, s.101.
28
Akyüz, Tüm Yönleriyle Süryaniler, s.441.
278
Dini Topluluklar
29
Tüm Yönleriyle Süryaniler, s.443.
30
Talip Atalay, “Yuhanna Dolabani”, Süryaniler ve Süryanilik, IV. Kitap,
yay. haz. Ahmet Taşğın-Eyüp Tanrıverdi-Canan Seyfel, Ankara, Orient
Yayınları, 2005, 237.
31
Süryani cemaatinden yalnızca Patrik Efendi’ye değil, İstanbul’daki Patrik
vekillerine de nişan ve madalyalar verilmiştir. Nişan ve madalya gibi böylesi
ihsanların, Osmanlı padişahlarının Osmanlı milletlerini devlete bağlamak için
verdikleri eskiden beri devam ede gelen bir uygulamadır. Bu yıllarda verilen
böylesi nişan ve madalya ihsanlarına birkaç örnek verelim: 13 Temmuz
1919’da Hahambaşı Hayim Nahum Efendi’ye birinci dereceden Osmanlı
nişanı, aynı tarihte Süryani Kadim Patriği İstanbul Vekili Yuhna (doğrusu
Yuhanna olmalı, M.O.) ve Bulgar Başkisposu Mileti Efendilere ikinci ve
Hahamhane Kapukethudası Sorizon Efendi’ye üçüncü rütbeden mecidiye
nişanları verilmiştir (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C.I, s.380). 9
Eylül 1922 tarihinde ise Padişah Vahdettin Süryani Kadim Patrik Vekilliği ile
memurlarından bazılarına nişanlar vermiştir (Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı
Günlüğü, C.IV, Ankara, TTK Yayınları, 1996, s.650).
32
Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C.II, Ankara, TTK Yayınları,
1994, s.132.
279
Makalelerle Mardin
33
Akyüz, Tüm Yönleriyle Süryaniler, s.443.
34
Dolapönü, Tarihte Mardin, s.166. Bu resim muhtemel seyahatten evvel
Nisan 1919’da çekilmiştir.
35
Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C.II, Ankara, TTK Yayınları,
1994, s.132.
280
Dini Topluluklar
36
Başbakanlık Osmanlı Arşivi Meclis-i Vükelâ Mazbataları (217) numara
553, 22 Teşrinisani 1335. Mazbatayı şuradan aynen aldık: M. Tayyip
Gökbilgin, Millî Mücadele Başlarken. Sivas Kongresinden Büyük Millet
Meclisi’nin Açılmasına (4 Eylül 1919-23 Nisan 1920), 2. Kitap, T.İ.B.
Kültür Yayınları 1965, s.206-08.
281
Makalelerle Mardin
37
Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C.I, Ankara, TTK Yayınları,
1993, s.165-166; Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C.II, Ankara, TTK Yayınları,
1994, s.188; Gökbilgin, Millî Mücadele Başlarken, s.83.
282
Dini Topluluklar
38
Milliyet, 19 Kasım 1977 (Ferit Özcan’ın açıklaması)’ndan aktaran Talip
Atalay, “Lozan Antlaşması Öncesi ve Sonrasında Süryani Eğitim
Kurumları”, Khuka, Cilt.VIII, Sayı.1, Diyarbakır, 2005, s.63-69.
39
Bu açıklamada İlyas Şakir Efendi, Süryani cemaati için şimdiye kadar
şikâyete sebep olacak hiçbir durum görmediklerini ve hiçbir iddiası da
bulunmadığını açıklamıştır (Bu açıklama için bkz: İkdam gazetesinin 23
Haziran 1922 tarihli nüshası ve Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C.IV,
s.491). Bu dönemde Urfa’daki Amerikan Yetimhanesi’nin başında bulunan
Mary Caroline Holmes, İlyas Şakir Efendi’nin 1919 yılında bir İstanbul
gazetesine verdiği demeçte, Süryanilerin Türk Hükümetinden hiçbir şikâyeti
bulunmadığını, Türk Hükümetinin başkalarından üstün olduğunu söylediğini
şaşkınlıkla belirtiyor (Holmes, A.g.e., s.151.)
283
Makalelerle Mardin
40
Akyüz, Tüm Yönleriyle Süryaniler, s.443.
41
Midhat Sertoğlu, Süryani Türklerinin Siyasî ve İçtimaî Tarihi, İstanbul,
Baha Matb., 1974, s.80. Bir sitede İlyas Şakir Efendi’nin Mustafa Kemal’in
27 Aralık 1919’da Ankara gelişinde karşılayanlar arasında bulunduğu şöyle
belirtiliyor: “That is why the Kurds, the real murderers of Syriacs, should be
those to be brought to book instead of doing this, attempting to look for
others to put the responsibility means concealing the realities. It is significant
that the Syriac Patriarch Ignatios Ilyas III was among the people who
welcomed Atatürk in Ankara on December 27, 1919 and that he participated
in the opening ceremony of Turkish Grand National Assembly on April 23,
1920.”
(http://www.zindamagazine.com/html/archives/2000/zn051600.htm)
42
Mustafa Kemal Atatürk Birinci Dünya Savaşı sırasında Mardin’e üç defa
gelmiştir: 13 Mart 1916, 21 Şubat 1917, 11 Mart 1917. Atatürk bu üç
gelişinde de Mardin’de bir gece kalmış, ertesi gün ayrılmıştır. Bunun için
bkz: Sadettin Noyan, Yıldızlara Yakın Şehir: Mardin, Bizim Büro
Basımevi, 2005, s.141-145.
43
Deyrulzafaran Manastırı’nın Tarihi, s.37.
284
Dini Topluluklar
44
Akyüz, Tüm Yönleriyle Süryaniler, s.443.
45
Aziz Günel, Türk Süryaniler Tarihi, Diyarbakır, Oya Matbaası, 1970,
s.187.
46
Doğu Perinçek, Kurtuluş Savaşı’nda Kürt Politikası, İstanbul, Kaynak
Yayınları, 1999, s.50, 55.
285
Makalelerle Mardin
47
Günel, Türk Süryaniler Tarihi, s.187.
48
A.g.e., s.188.
49
Bir örnek vermek gerekirse, Urmiye’de bulunan Süryani kuvvetler
komutanı Ağa Petros, Bağdat’taki İngiliz temsilcisine gönderdiği 2 Nisan
1919 tarihli bir yazıda ayaklanan Kürtlerin bastırılması konusunda şunları
yazıyordu: “Kendimi, hizmetinize adıyorum. Büyük bir güç olan İngiliz
hükümeti, Doğu milletlerini hep korkutmalıdır. Bir kuvvet toplamaya yardım
ederseniz isyancıları bastırmaya söz veriyorum…” İngilizler ise, bu hareketin
kendilerinin bölgedeki güçsüzlüğüne kanıt sayılabileceği olasılığı nedeniyle,
Petros’un bu teklifini kabul etmemişlerdir (Sarıhan, Kurtuluş Savaşı
Günlüğü, C.I, s.192). Buna dair başka örnekler de vardır.
286
Dini Topluluklar
50
İlyas Şakir Efendi’nin Mustafa Kemal Paşa’yı Ankara Garı’nda
karşılayanlar arasında bulunduğunu gösteren fotoğraf Dolabani’inin mezkur
eserinin 102. sayfasında bulunmaktadır. Ancak kitapta sehven 22 Şubat 1922
tarihi verilmektedir ki, resimde bulunan Latife Hanım’la Mustafa Kemal
Atatürk bu tarihte henüz evlenmiş değildir. Mustafa Kemal Atatürk’ün Latife
Hanım’la evlenmesi 29 Ocak 1923’te İzmir’de olmuştur.
51
Nurettin Gülmez, Anadolu’da Yeni Gün, s.464 (AYG, 5 Şubat 1923;
İleri, 9 Şubat 1923).
287
Makalelerle Mardin
52
Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, s.327 (Hakimiyeti Milliye, 4
Mart 1923).
53
Akyüz, Tüm Yönleriyle Süryaniler, s.456.
54
Ergün Aybars, İstiklâl Mahkemeleri, C.I-II, İzmir, İleri Kitabevi, 1995,
s.338.
288
Dini Topluluklar
55
Suat Akgül, Musul Sorunu ve Nasturi Ayaklanması, İstanbul, Simurg
Yayınları, 2002.
56
Askerî Tarih Belgeleri Dergisi, Yıl.53, Sayı.118 (Temmuz 2004), s.300
vd.
57
A.g.d., s.337, Belge Nu.91.
58
Azmi Süslü, “Atatürk ve Azınlıklar”, Uluslararası İkinci Atatürk
Sempozyumu (Ankara, 9-11 Eylül 1991), Ankara, Atatürk Araştırma
Merkezi, 1996, s.1025, 1056. Bu konuda başka belgeler de mevcuttur.
289
Makalelerle Mardin
59
Dolapönü, Tarihte Mardin, s.168-169. Metinden, çevirisi ile kopyasını
kontrol ederek alıntı yaptık.
60
Gabriyel Akyüz Beyefendi ile 7 Ocak 2006 tarihinde Kırklar Kilisesi’nde
yapılan görüşmeden.
290
Dini Topluluklar
61
Günel, Türk Süryanileri Tarihi, s.188-189.
62
Dolapönü, Tarihte Mardin, s.113-114.
291
Makalelerle Mardin
63
A.g.e., s.114-118.
64
Akyüz (s.455) bu telgrafın aslının Tumas Çerme’de, bir örneğinin de
kendisinde olduğunu belirtiyor.
65
Akyüz, Tüm Yönleriyle Süryaniler, s.456.
66
Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, s.395 (Hakimiyeti Milliye, 18
Ağustos 1926).
67
Dolapönü, Tarihte Mardin, s.102 dn 1.
292
Dini Topluluklar
68
Milliyet, 19 Kasım 1977 (Ferit Özcan’ın açıklaması)’ndan aktaran Talip
Atalay, “Lozan Antlaşması Öncesi ve Sonrasında Süryani Eğitim
Kurumları”, Khuka, Cilt.VIII, Sayı.1, Diyarbakır, 2005, s.63-69.
69
1915’te Mardin’i ziyaret eden Enver Paşa’ya, Patrik III. İlyas’ın şöyle
dediği söylenir: “Efendim, biz Süryani Kadimler Osmanlı’yız. Devletimize
bağlıyız. Devletten yardım bekliyoruz.” (Nsibin, Sato:15, Menyonu:66,
(Sweden 2001), s.71’den aktaran M. Cengiz Yıldız, “Midyat Ve Çevresinde
Dinlerarası Hoşgörünün Tesisinde Örnek Bir Şahsiyet: Fethullah Hamidi”,
http://www.e-sosder.com/tezdetay.php?id=5)
70
Dolapönü, Tarihte Mardin, s.13.
71
A.g.e., s.12-13.
293
Makalelerle Mardin
72
Atalay, “Yuhanna Dolabani”, s.238.
73
Dolabani, Tarihte Mardin, s.165-166.
294
Dini Topluluklar
74
Mustafa Oral, “Son Osmanlı Halifesi’nin Sayılı Günleri”, V. Uluslararası
Atatürk Kongresi (Ankara, 8-12 Aralık 2003), C.II, Ankara, Atatürk
Araştırma Merkezi, 2005, s.1373-85. Atatürk’ün bu konuşması için:
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C.III, Ankara, Atatürk Araştırma
Merkezi, 1997 s.102-03.
75
Aydın, Mardin, s.364.
295
Makalelerle Mardin
76
Paul Gentizon, Mustafa Kemal ve Uyanan Doğu, çev. Fethi Ülkü,
Ankara, 1983, s.219-220.
77
Celâleddin Çelebi, Hz. Mevlâna, Konya, Konya Valiliği Yayınları, 1992,
69.
78
Akyüz, Tüm Yönleriyle Süryaniler, s.200.
296
Dini Topluluklar
297
YAŞAR KEMAL’İN ROMANLARINDA YEZİDİLİKLE İLGİLİ
İNANÇLAR
Mümin TOPCU*
*
Mümin TOPCU Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim
Elemanı
Makalelerle Mardin
300
Dini Topluluklar
301
Makalelerle Mardin
302
Dini Topluluklar
303
Makalelerle Mardin
türbe kapısının sol yanında bir buçuk insan boyundan uzun üç büklüm
bir yılan tasviri; sağ yandaki duvarda da birçok büyülü resim vardır.
Emir: “Bunlar Şeytana, güneşe, toprağa, ateşe tapıyorlarmış. O
Şeytan ki Allah’a başkaldırmış. Kim gördü Şeytanı. Allah’ın huzuruna
kim gitti? Bir yandan bakarsan Yezidiler haklı. Vareden ve yaratan ki
topraktır, güneştir, sudur, havadır. Yezidiler günde üç kere, bir sabah
gün doğarken, bir kez de tam öğleyin, güneş tepedeyken, bir de gün
batarken yönlerini güneşe dönüp dualarını okuduklarının belirterek
Yezidilerin inançlarını yüceltip onların bütün sürgünlere, işkencelere,
aşağılanmalara gösterdikleri direnci takdir ederek: “Şu insanoğlunda
öylesine bir güç var ki tükenmiyor, çürümüyor, ölmüyor, toprak
gibi, ışık gibi, su gibi. Ben Yezidi değilim, ama onların direnme
güçlerini, insanlıklarını, dostluklarını seviyorum, onların
dirençlerine saygı duyuyorum.” diyerek Yezidilerin dirençlerini,
insanlıklarını yüceltir, onların insan öldürmediklerini, insan
öldürenlerin Yezidilikten çıkarıldıklarını anlatır; savaşı, kırım
olarak görmelerine ve savaşa katılmamak için direnmelerine dikkat
çeker.
Emir, Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana 256’da Yezidilerin
bizim gibi kalıplaşmış dualarının olmadığını, herkesin güneşin
karşısında içinden o anda ne geçiyorsa güneşe söyleyerek ibadet
ettikleri anlatır. Daha sonra Emir, Yezidilerin ibadet şekli üzerinde
değerlendirmeler yaparak:
“Belki de insan soyunun şimdiye kadar söylediği en güzel
dualar bunlardır. Belki de en güzel türküler, en güzel şiirler bu
dualardan çıkmıştır. Belki de Mezopotamyanın bütün destanlarının
temelinde bu dualar vardır.” diyerek duaların halk kültürü
üzerindeki katkılarına dikkat çeker.
Emir: Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana 256’de “İnsanlık çok
eskidir oğlum. Milyonlarca, milyarlarca insan, milyarlarca
düşünce yaratmışlar. Milyarlarca destan, türkü, şiir yaratmışlardır.
Şu insanların birinci derdi de kendinin ve insanların gizine ulaşma
çabası olmuştur. Bugün, insan evrende insanı bildiği kadar hiçbir
şeyi bilmez. İnsan, insan olduğundan bu yana öldürmekten,
savaştan iğrenmiştir ya gene de öldürmüştür.” diyerek insanlığın
milyarlarca yılda oluşturduğu düşüncelerin, birikimlerinin,
destanların, türkülerin, şiirlerin “insan gizine ulaşmada” ve “insanı
304
Dini Topluluklar
305
Makalelerle Mardin
306
Dini Topluluklar
Bibliyografya:
1. Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana, 2004, Yapı Kredi
Yayınlar, İstanbul
2. Yağmurcuk Kuşu, 1995, Adam Yayınları, İstanbul
3. Kale Kapısı, 1995, Adam Yayınları, İstanbul
4. Kanın Sesi,1995, Adam Yayınları, İstanbul
5. Ahmet Taşğin, 2005, Yezidiler, Aziz Andaç Yayınlar,
Ankara
6. Alain Bosquet,1993, Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor,
Toros Yayınları, İstanbul
307