You are on page 1of 302

BANU AVAR

Batz'mn Politikalarz Bugün de Aym:

BOL VE YUT!
13 ÜlkedeBatz Projeleri

Remzi Kitabevi
I

'BÖL VE YUTŸ/ Banu Avar

Her hakki sakhdir. Bu yapitin aynen ya da


özet olarak hiçbir bölumu, telif hakki
sahibinin yazilt izni ahamadan kullamlamaz.

Editör: Irmak Zileli


Kapak: Emrah Apaydm

ISBN 978-97$-14-1314-7

BÎRÎNCÎ BASIM: KRS1m, 2008

Bu kitabm basum2000 adet olarak yaprimzµrr.

Remzi Kitabevi A.§., Akmerkez E3-14, 34337 Etiler Istanbul


Tel (212)282 2080 Faks (212)282 20 90
www.remzi.com.tr post@remzi.com.tr
Baski ve cilt: Remzi Kitabevi A.S.basim tesisleri
100. Yil Matbaacilar Sitesi, 196, Bagcilar-Istanbul
TRT emekçilerine tepekkürlerimle...
Ïçindekiler

Okura llksöz,9
Bati'nm "Projeleri" ve Birle en Avrasya, 11
Türksüz Kerkük, 17
"Erbil Simrlar Arasinda!", 34
Ürdün'ün Hagemit Kralhgi, 54
Nasir'm Misir'i ve Bugün!, 75
Lübnan: Küresel Güçlerin Politika Laboratuvan, 94
Suriye: "Terörist Devlet!", 115
2008 "Iran Yih", 133
Rusya'da 3. Dönem!, 151
Abhazya, Zamamn Kiyisi..., 169
"Gül Devrimi"nin Ardmdan Tiflis, 186
Kosova Açik Yara!, 213
Sudan'a Darfur Oyunul, 234
Malezya'mn "Ihmh Islam"i,259
Singapur: Uzak Asya'da Bir IsrailModeli!, 277
OKURA ÍLKSÖZ

4 y1180 küsur program ve iëte 4. kitap! Kendini Bati'ya ada-


"skandal

mig bazi medya mensuplarma bakihrsa program", on


"gerçeklerin
binleri apan destek postalanna gäre aynast" Smirlar
Arasmda Mayis 2008'de tam 4. ylldönümünde yaymdan kaldiril-
di. Küçük bir grup insanm büyük özveriyle ortaya çikardigt bir
programdt. Önüne konan engeller hep çok büyük oldu ve bu 4 yi-
ha büyük bir bölümünde engellerle baça ç1kmak programi yap-
maktan daha zordu.
Smirlar Arasmda, demokrasi, özgürlük laflariyla gäz boyama-
ya çal1;anlart, Amerika'nm "Büyük Ortadogu Projesi"nin ana hat-
larmi depifre ediyordu. Saldin da o oranda oluyor, program gim-
gekleri üzerine çekiyordu. Tarafh bir programdt Türkiye'nin ta-
rafmdaydi,
"ba-
Bir TRT yetkilisi, programm yay1ndan kaldinlmasmda
zi büyükelçilerin" yikâyetlerinin etkili oldugundan säz etmigti.
Türkiye'de Türkçe bakiyh bir program onlan rahatsiz ediyordu.
Geregi yapilacakti... Yapildi.
Programm ardmdan öncelikle aileme, dostlarima sonra eki-
bime ve bize fedakârca yardim eden TRT çahyanlarma tegekkü-
rü borç bilirim.
Ve 4 yd boyunca bizi hiç yalmz birakmayan, postalan, fakslan
ve teleforlanyla dikenli yollarda bize güç veren izleyici ve okurla-
ra saygt, sevgive tegekkürlerimi sunanm. Samnm en gansh prog-
ram yapuncdarmdan biriyim. Böylesi bir destek az gazeteciye na-
sip olur...
10 BÖL VE YUT

2007nin birinci döneminde gittigim 13 ülkenin hali pür mela-


lini bu kitapta derledim.
"böl
Ingilizlerin ve hükmet" (divideand rule) olarak özetle-
digi sömürge kuralini kitaba ad olarak seçmigtim Ama Bertan
Abi'nin (Onaran) önerisiyle Böl ve Yut olarak degigtirdim. Smirlar
Arasmda programmm son yolculuk notlarmi kapsayanbu kitapta,
Ortadogu'da Îngiliz eliyle yaratilan Ïsraildevletini, Balkanlar'da,
Kafkaslar'da, Afrika ve Uzak Asya'da kopyalama çahqmalarmdan
örnekler sunulmaktadir. Bati emperyalizminin dünyanm çegitli
cografyalarinda yer alan birçok ülkede "Böl ve Yut" pablonunu na-
sil uyguladigmi anlatmaya çahytim. Bu çablon ilk kez Ortadogu'da
Israil devleti yaratilarak uygulandi.
Kitapta, bu 13 ülkede, benzer metotlar uygulanarak halklarm
i nasil birbirine kirdirildigini, kompu devletlerin arasina nasil ka-
"amaca" "degiçmez

malar sokuldugunu ve ulaymak için bir yönte-


min" içbirlikçiler vasitastyla nasil sahnelendigini okuyacaksmiz.
Emperyalizmin baskisma bagkaldiranlari, boyun egenlerle ki-
yaslayacaksmiz. Gözyagive kanabulanmi; ülkelerde iç ve dig bed-
hahlarin marifetlerinden örnekler bulacaksmiz... Ve her ülkede
sahneye konulan oyunlarm gifresinin yüzyillardir ne kadar benzer
olduguna bir kez daha qaçacaksimz...
Bati'nm "Böl ve Yut" oyunu aslmda zay1f temeller üzerinde
duruyor. Halkm örgütlü birligi Bati'nm oyununu bozuyor.
O yüzden bunca cefa, ipkence, yalan ve kan!
Ama her geye ragmen, tarih, sahnelenen oyunun uzun vadede
ipe yaramadigmibirçok örnekle anlatiyor... Durum, direnen halk-
larm yeni destans1örneklerine çahit olacagimizi müjdeliyor...

Eylül 2008
BATI'NIN "PROJELERÍ"
YE BÍRLEgEN AVRASYA

Türkiye, uzun zamandir bir atep çemberi içinde. Bati'da Ege,


güneyde Kibris, doguda Irak sorunuyla ugrayan Türkiye, gimdi
Karadeniz'deki ve Kafkaslar'daki sicak geliqmelerle karyi kargrya.
Tarih, Türkiye'yi tarafim belirlemeye zorluyor. Türkiye'yi yöne-
tenler kayitsiz çartsiz Amerika ve Avrupa dayatmalariyla kendile-
rine yön çizmeye çahyirken, dünya, tarihin en önemli ayriqmasi-
m yaqiyor.
Emperyalist devletler ve köleleytirdikleri uluslar bir yanda,
"yeter"
baçkaldiran, diyen ve kafa tutan uluslar diger yanda, itti-
fak arayipmda.
Rusya, Çinve Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin bir araya gel-
digi ganghang igbirligiÖrgütü toplantilarma artik Iran, Hindistan,
Pakistan da gözlemci olarak katiliyor. Bu ülkeler Afrika ve Güney
Amerika'nm çegitli devletleriyle dayanigma içinde, Bat1'mn em-
peryal politikalarina etkili cevap veriyorlar.
Ekonomik ve siyasi olarak köqeyesikigm14 Bati, hirçm çikiplar-
la ortaligi kana boyarken karpismda çaresiz seyreden uluslar degil,
onu tehdit eden rakiplerle karyllayiyor.
Türkiye tüm bunlarm içinden geçerken, Amerika ve Avrupa
sopast altmda, Türk halkmm çikarindan yana özgür bir politika
sergileyemiyor. Dünyaya "Ben Bati'dan yanay1m!" mesaji veriyor.
Condoleezza Rice'in dedigi gibi, "Türkiye, kendine verilen rolle-
ri oynuyor!"
12 BOLVEYUT

SIMH

ninam

Ortadogu bugün

Gazi Mustafa Kemal'in ülkesi, tüm mazlum milletlerin kur-


tulug mücadelesini örnek aldigi ülke, bugün Amerika'nm aske-
ri oluqumu olan NATO'nun, ABD'nin siyasi kola olarak çaliçan
Birlegmig Milletler, finans orgam olan IMFnin, ABD etkisi ve de-
netimindeki, Lizbon Antlaymasi'nda ortaya çiktigi üzere yok ol-
makta olan bir birligin, Avrupa Birligi'nin agir baskilari altmda
mazlum milletlere karpikullamlmaktadir. Kompulariyla arasi aç11-
makta, bölgede soyutlanmasina yol açacak politikalara itilmek-
"demokrasi"

te, ayrica içerde uygulanan projeleriyle, tipki yüz yll


öncesindeki gibi bölünüp parçalanmasi için etnik kigkirtmalarm
merkezi olmaktadir.
Türkiye eger tarafini dogru seçmez ve Mustafa Kemal'in
Sadabad ve Balkan Pakt1'yla olupturdugu dengeden dersler almaz-
sa, yakm gelecekte Bati taperonlagunun bedelini agir ädeyebilir.
Mustafa Kemal, Bati'dan gelen sert rüzgârlara kargi sirtim
Dogu'ya, Sovyetler'e, Iran'a ve Hindistan'a dayayarak bir milli
mücadele örgutlemigti.
Dünya bugün emperyalist güçler ve mazlum milletler olarak
ikiye ayrdmigtir. Ve Türkiye tarihine yakipir bir biçimde, mazlum
milletlerin yanmda tarafru belirlemeli, öncü yerini almah ve poli-
tikalarim buna gäre olugturmahdir.
BATI'NIN "PROJELERI"VE BIRLE EN AVRASYA 13

StSAII

Amerikah General Ralph Peters'in çizdigi 'Kan Simrlart' haritast

Bati, "Ortadogu" terimini, geçen yüzyilda Osmanh impara-


torlugu'nu parçalarken üretti...
Osmanh devletinden koparilan Filistin, Ürdün ve Irak, Ingiliz
mandasma almmigti. Büyük Britanya Sömürgeler Bakanhgi ip-
te o zaman IstanbulBogazi'ndan Hindistan'a kadar olan bölgeye
"Ortadogu" denilmesini kararlaytirdi.
Birinci Paylagnn Savaqi sonrasi, Ingiliz istihbarat Servisi'nin
Ortadogu uzmanlarmdan Thomas Edward Lawrence, yani meg-
hur Arabistanli Lawrence, Ortadogu'da gösterdigi olaganüstü ça-
balarla, smirlarm cetvelle çizilmesine ve yapay ülkeler olugturul-
masma katki sagladi.
Ortadogu'da bu devletçikler olugturulurken Bati'nm çikarla-
riön plandaydi. Smirlar çizilirken cografi, etnik ve tarihi etmenler
göz ardi edildi. Osmanh'dan arta kalan bölge her an kariytirilabi-
lir ve kolayhklayönlendirilebilir bir hale getirildi,
Bugün çizilen yeni Ortadogu haritalari geçmigin devamidir...
Emperyalist Batili devletler, Balkanlar'dan Kafkaslar'a, Dogu
Akdeniz'den Iran Körfezi'ne, Afrika'dan Uzak Asya'nm içlerine
uzanan bir alanda yeni smirlar çizmekteler...
Ortadogu'yu gekillendirenler, bugün dünyanin pek çok yerin-
de yeni Ïsrailler yaratma pegindeler.
14 BÖL VE YUT

Hiristiyan Bati dünyasi, enerji tabii kaynaklar bakimm-


ve
dan Balkanlar'da her yani ka-
zengin ülkelerde terör estiriyor...
na boyadd tan sonra Kosova'yi Balkanlar'm Israil'i ilan edi-
yor. Kafkaslar'da Gürcistan't turuncu darbeyle gekillendiriyor.
Kafkasya'ya bir "Israil" mevziliyor. Bati, her cografyada bir "Israil"
istiyor.
Osmanh topraklarmda, Filistin yurdunda, Israil devletini
Britanya Kralhgtelleriyle kurmuytu.
Ortadogu trajedisinin baglangiç noktasi Filistin topraklari-
mn yagmalanmasi ve Yahudi devletinin olugturulmasi projesiy-
di. ilk "Büyük Ortadogu Projesi" Birinci Dünya Savagi'yla haya-
ta geçti...
Bati, önce Arap alemini soyagacma göre bölecek, Arabistanh
Lawrence'lar vasitasiyla Türklere kargi ayaklandiracak ve 50 ydhk
bir sürede kendi kalesine yer açacakti. Israil böyle dogdu...
Aym model Hindistan'da, Malezya'da, Lübnan'da, Irak'ta da
sahneye kondu...
Israil rahat bir nefes alsm diye, birlegmeye çahpan Araplar pa-
ramparça edildi. Sünni-gii çatigmasi körüklendi...
Medeniyetler çatigacak, petrol cografyasi denetime almacak-
ti...
Ortadogu'da kilit ülke Israil'di... Ona yakin ve ondan uzak
olanlarm duruqu önemliydi.
Bu cografyada bazi ülkeler birleytirilmeye, bazilari bölünme-
ye çahquacakti...
ÖrneginÜrdün Filistin'le birlegmeli ama Irak üçe bölünme-
liydi...
K1bris tek bir yerden yönetilmeli, Lübnan ve Suriye bölünme-
liydi.
"demokrasi"

Her ülkede söylemi yayllmah, her ülkenin "Ame-


rikahlari" olmahydi.
Kuzey Irak'ta, içgalin adi"ihtilal"dil Amerikaldar kurtariciydi.
"kutsaldi"!

Bazilari için Amerika kurtaricidan da öte Kerkük


Îl Meclis Baykan1Rizgar Ali, Bush için "O bir melektir!" derken
çaka etmemigti. Ayni söylem, bagtmsiz yapdiveren Kosova'daki
Arnavutlar için de geçerliydi...
BATl'NIN "PROJELERI"VE BIRLESEN AVRASYA 15
"demokrasi"

Amerika, Kosova'ya da getirmiyti.


Kosova bir anda bagimsiz yapilmigti. Gerçi ekonomisi, siya-
seti, hatta yargisi ve savunmasi tümüyle Batfya baghydi ama yi-
ne de bagimsizdil Bagimsizlik ilani kutlanirken, mecliste Amerika
ve Avrupa Birligibayraklari altmdalardi. Milli mary yerine Avrupa
Birligi'nin müzikal sembolü olan Beethoven'in 9. Senfonisi'ni din-
liyorlardi.
Deniz agiri bir Amerikan eyaleti daha kuruluvermigti. Kosova
Balkanlar'daki Israil'di. "Bagimsiz" ilan edildiginde pandoranm
kutusu açilmigti. Romanya'da yayayan Macarlardan, Ispartya'mn
Basklarma ve tabii Abhazya ve Osetya gibi Kafkas halklarm-
dan Transdinyester'e, Bosna'daki Sirp Cumhuriyeti'ne ve Kuzey
"ba-
Kibris Türk Cumhuriyeti'ne kadar uzanan bir yelpazede
gimsizhk"isteyen halklara ne cevap vereceklerdi? Yamt pu oldu:
"Kosova bagkaf'
Batili güçler, gerek Balkanlar'da gerekse Kafkasya'da kendile-
rine bagladiklariyönetimleri yönlendirirken amaç tüm zenginlik-
lerin yatag1 Avrasya cografyasmda denetimi saglamakti. Bunun
için henüz denetleyemedikleri bir deniz kalmigti: Karadeniz. Tüm
çabalarma ragmen Bati, Karadeniz'e yerlegememigti. Önlerinde
Montrö ve Batfya yakasmikaptirmamig, Karadeniz'de kiyisiolan
ülkeler vardi.
Bir çare buldular ve 4,5 milyon nüfuslu Gürcistan'm turuncu
lideri Saakapvili'yi kulland11ar. 75 bin nüfuslu Osetya'yi iqgaleyel-
tenen Gürcistan, kargismda 140 milyon nüfusu olan Rusya'yi bu-
"uluslararasi"

lacakti. Bunun ardmdan Bati, magdur olan Osetlere


yardim için kollari sivayacakti. Yardimi ne hikmetseAmerikan do-
nanmasmm son sistem silahlarla donatilmig donanmasi taplyacak
"mecburen"
ve Karadeniz'e gireceklerdi. Osetlere yardun amactyla
gelen donanma, Gürcistan'm Batum Limanfnda bekleyecekti.
Amerika nihayet Karadeniz'e de girmipti ama bu kez kargism-
da birlegenbir Avrasya vardi.
SSCB'nin yikilmastyla tek kutuplu kalan dünyada, farkli güç
dengeleri kimildamaya b aplamigti.
Ekonomisi, siyasetive ordusuyla bir ülkeler toplulugu Batfya
kargi duruyor; 2008'de Amerikan ve Bati politikalarmi tersyüz
16 BÖLVEYUT

eden bir Asya yavaçça ayaklan üzerine kalkiyor... Batihemen her


ülkede basm yayin organlarmi denetimde tuttugundan bu gelig-
melerden yeterince haberdar olamiyoruz ama haberdar olduklari-

miz, Avrasyah liderlerin Bati'ya taviz vermedigini gösteriyor.


Rusya, Kafkaslar'da çikarilan kargaçaya,Abhazya ve Osetya'nm
bagunsizhgmi tamyarak cevap verdi. Tacikistan'da tüm ganghay
IgbirligiÖrgütüüyesi ülkelerin yanssira; Iran, Hindistan, Pakistan
gibi gözlemci ülkeleri de davet ederek biitoplanti yapt1... Bu, yük-
selen bir kutbun gövde gösterisiydi...
Dünya sicak geligmelerin tam ortasinda iki kargit kutba ayr191-
anla-
yor. Bunun, geçmigin Soguk Savag yillarina benzemeyecegi
gihyor. Bugün isi çok daha yuksek. B1çak halklarin kemigine çok-
tan dayanm14.
Tehdit altmda olan Avrasya, Afrika ve Güney Amerika'yla
baglari sikilagtiriyor... Rusya, Çin, Hindistan ve Orta Asya
Cumhuriyetleri aralarma Iran't da ahyor... Avrasya stratejik or-
takhklarla Batfya karyikenetleniyor...
Bati, Avrasya'da yer alan ülkeleri bölüp parçalamay1, halklar
"asit
arasma dökmeyi" ve böylece kendine yarayana kolayca el
koymayi hedefliyor.
Simdigelin, Ortadogu'dan, Balkanlar ve Kafkaslar'a, Afrika
ve Uzak Asya'da açilan asit deliklerinin durumuna bir bakalun.
Tarihin bu dönemecinde mazlumlarm ve zalimlerin mücade-
lesine tamk olahm... 2007 Eylülü ile 2008 Mayisi arasmda göz-
lemledigimiz 13 ülkeden notlari ilginize sunuyorum. lyte Irak'm
Kerkük'ünden, Sudan'm Darfur'una, Kosova'dan Singapur'a "Böl
ve Yut" projeleri... Yeni"Israil" çablonlari! Ve giderek bilinçlenen
halklarm küresel rüzgârlara karyibirlegmeçabalari...
TÜRKSÜZ KERKÜK

Eylül 2007 Yolculugu

Kerkük deyince aldmiza ne gelir? Birileri oraya "Irak'm


Kosovasf diyor. Bagdat'daki katliamm beteri, Kerkük, Telafer
Diyala gibi Türkmen kentlerinde de sessiz sedasiz sürüyor.
Kerkük bir laboratuvar... Büyük güçler, tipki yüz y11önce ol-
dugu gibi, topragm üstündekileri yok edip topragm altml ele ge-
çirmeyi hedefliyor.
Hedef büyük. Kerkük, Irak petrollerinin büyük bir kisoma sa-
hip. Herkes baçkayanindan çekigtiriyor!

TÜRKiYE
JRAN

Musul
KKlC Kerkûk
RK SIJRiYE

Ba dat
IRAK

SUUDi
ARABiŠTAN

BVY2
18 BOL VE YUT

I
Eski Türkmen kenti Kerkük, birileri için Kürt bölgesinin kal-
bi! Digerleri, "Mezarhklara, henüz yok edilmemi; Osmanh izleri-
ne bakm!" diyor. Ïlçelerin,sokaklarm isimlerine, konuqulan dile,
âdetlere! Ama nafile...
Etnik ve dini ayrim Bati'mn kihciylagekilleniyor. Savaym orta-
smda Kerkük'te bir demokrasi oyunu oynamyor. Meclisler kuru-
luyor, valiler atamyor, mahkemeler yap1hyor... Amerika Kerkük'e
girdigi gün nüfus ve tapu daireleri yakihmytt... imdi Kerkük'e
yeni bir kimlik biçiliyor.
50 derece altmda yanan Kerkük'te bir sonbahar. Merkezden
varoplara dogru gidiyoraz. Kerkük Il Meclisi'nce tarafimiza tah-
sis edilen korumalar ve zirhh araç, tozlu yollarda zigzag yapa-
rak ilerliyor. Kameramamm Ismail Dostoglu'nun yüzünde o gü-
ne kadar görmedigim bir ifade. Sikmtih gärünüyor. "Buna bin-
memeliydik!" diye fisildlyor. "Bunlar koruma araçlari. Pusulara
en çok hedef olanlar." Arkada, Ismail ile bir güvenlik görevli-
si arasmda oturuyorum. Önde arabayi kullanan Kürt güvenli-
gin altm saatine bakiyorum. Sonra da Ray Ban gözlüklerine...
Kerkük 11Meclisi'nden 30 km uzakhktaki stadyuma, son hizla,
arabadaki her köpeye çarparak, devrilip dogrularak on dakika-
da geliyoruz.
Terk edilmig bir stadyumun kapismdan içeri giriyoraz. Her
yanda zayif, hasta, bitkin çocuklarm yaglanmig gözleriyle kargila-
iyoruz... Arap, Asuri, Kürt çocuklar... Bir stadyumun içinde ya-
amaya çahqiyorlar. Çocukluklarmi çoktan geride birakmiglar. Bey
yaymdakiler bile bin yaymdaymig gibi. Çocukbedenlerinde iqga-
lin agir izlerivar. Derileri buruguk, gözleri yüzlerinin yarismi kap-
lamig, vücutlarmda garip lekeler, ayak bileklerigig... Ellerinde ku-
rumuy ekmek parçalari, gaz bidonlarma doldurulmuq pis sular-
dan içiyorlar. Kameray1 görünce kocaman gözlerindeki ifade de-
gipmeden agtzlari gülüyor, poz veriyorlar.
Stadyumu çevreleyen merdiven altmda bir aile. Dört adet yer
yatagt üzerinde halsiz yatan çoculdar. Onlar dört yildir stadyum-
da yapyor. Yerde kuratulan ekmekle besleniyorlar.Birinin sirtm-
da ye belinde garip çikintilar var. Annesi çaresiz, sürekli gülümsü-
yor... "Bizi buraya getirdiler sonra da unuttular!" diyor.
TURKSUZ KERKOK 19

Kerkük Îl Meclisi önü

Onlar buraya degi ik yörelerden getirilmig binlerce, on binier-


ce Kürt göçmenden bir kismi. "Kürt Kerkük" için oynanan oyu-
nun kurbanlari.
Kerkük Kürt Yönetimi, onlar1 gazetecileregöstermek için özel
gayret sarf ediyor. Bõylece Kerkük'ün ne kadar "Kürt" oldugunu
göstermig oluyorlar.
Buraya ölümcül bir oyunun aktörleri olarak getirilen halk, adi-
"yaçamak"
na denen bir deneyden geçiyor... Burada su yok, ye-
mek yok, elektrik yok. Kerkük, bir petrol denizi ama benzin yok...
Burada ölüm, korku, baski, cinayet var. Burada gözaltivar; burada
hastahk var; kaçirma, tecávüz, kaybolma var.
Burada korumalar, zirhh araçlar, silahlar, silahlar var...
"insana"

Dünyanm gözü degil petrole odakh...

Kerkük, Petrol Denizi!


lygalden önce, Irak petrollerinin neredeyse yarisi Kerkük'ten
çiktyordu. Kerkük, Irak'm belki de en zengin kenti.
20 BOL VE YUT

Kürdistan hayalini pompalayanlar, ekonomik olarak Kerkük'e


güvenmiglerdi.
Amerika'nin eski Irak istihbarat ekibi baykant Wayne White,
"Kerkük'te kendikendini tagiyan bir ekonomikurmaktan" söz et-
migti. Hayalleri gerçekleymemigti ama çahymalar devam etmek-
teydi.
ÇünküKerkük bir petrol deniziydi. Hesaplara göre sadece
Kerkük petrolü, Amerika'nin 40 yilhk getrolihtiyacun kargilaya-
bilirdi!
"gark
sorunu" bu yüzden yaratilmigt1. Ortadogu bir asirdir, bu
yüzden hedef tahtasiydi. lçerde birbiriyle mücadele eden gruplar
yaratilacak, birbirlerine karpikullandacak, sonra yeniharitalar or-
taya çikacakti.
Îran-Irak savagi içte böyle baglam14ti.Amerika, önce Saddam'1
iran'a saldirtmig ardindan Irak'i hedef almigti.
Güçlenen Irak'a karyi, Kürt gruplar kullamlacakti.Kürt grup-
lar Bati'mn gücüyle ayaklanmca, Saddam, yine Bati'dan aldi-
gikimyasal silahlari kullanacak; Halepçe katliamiyla adun tarihe
yazdiracakti. Dünya Halepçe'de katledilen Kürtleri duyacak ama
Altinkäprü'de katledilen Türkmenlerden kimsenin haberi olma-
yacakti.
1991'de Saddam'a bagh güçler, kuzeyde tüm Türkmen kent-
lerini ele geçirdi. Yüz binlerce Irakh göçmen Türkiye'ye ve Iran'a
akm etti.

Ortadogu'da Bir Israil Daha!


Tüm bunlar olup bittikten sonra, 5 Nisan 1991'de, Birlegmig
"güvenli
Milletler devreyegirecek ve Irak'ta 36. Paralel'in kuzeyini
bõlge" ilan edecekti. Bölgede ikinci lsrail'intohumlari atilmiyti.
Güvenli bölge haritalari anlagihr gibi degildi. Zikzak çizile-
rek sadece Kürt bölgeleri himayeye almmigti. Irak'm Yahudileri
Kürtler olacakti.
Musul 36. Paralel'in üzerinde olmasma ragmen güvenli bölge
digmda kalmig, Talabani'nin egemen oldugu Süleymaniye ise 36.
Paralel'in altmda olmasma karqm güvenli bölgeyedahil edilmigti.
TÜRKSÜZ KERKÜK 21

Telafer, Musul, Kerkük, Altunköprü gibi genig Türkmen bölgeleri


tamamen Saddam'm insafma terk edildi...
Irak Milli Türkmen Partisi de Türkmenlerin haklarun koru-
mak ve savunmak amaciyla iyte o dönemde kuruldu.
Kerkük'ün tüm bu degigimin içinde özel bir rolü vardi.
Türkmenler änce Saddam'in baskis1yla nefes alamaz hale gelecek,
kuzeydeki olugum geliytikten sonra Kerkük üzerine oyun devre-
ye girecekti.
Kerkük'ü elinde tutan, Irak'a sahip olurdu. Irak'ta bir Kürt
oluçamu ancak Kerkük'ü Kürtleptirerek olastydi.
2003 içgaliyleKerkük ve tüm Türkmen bölgelerindekatliam ve
yikim nüfus ve tapu dairelerinde bayladio nedenle.
Kerkük Stadyumu'na gelirken kilometrelerce süren yeni inça-
atlarm önünden geçiyoruz.
Yükselen yerleyim yerleri bana Filistin'i, Kudüs ile Ramallah
arasmi hatirlatlyor.
Yakinda burada, Kürt ve Türkmen yerlegim bölgeleri arasm-
da güvenlik duvarlari yükselirse çagmam. Amerikan yardunlari
konut projeleriyle geliyor. Kerkük'ün çevresinde ingaat patlama-
si yaçamyor.
Yetkililer, yeni gelenlerin, Saddam'm 1957de Kerkük çevre-
sinden göç ettirdigi Kürtler olduguna iddia ediyor.
Saddam'm, 1957de Kerkük çevresinden göçe zorladigi Kürt
nüfus 11 bin civarinda. Yeni gelenlerin sayisi nüfus rakamlarmda-
ki istatistikler göz önüne alinirsa, bunun en fazlabe; katt olabilir.
Irak Türkmen Cephesi'nden yürütme kurulu üyesi Cemal gan,
gelenlerin sayismm 650 bini geçtigini söylüyor:
"1957de
Saddam'm baskisiyla,nüfus üzerinde oynandigi, gi-
denlerin yerine Araplar yerleptirildigi dogru ama bagka soru iga-
retierivar. Gidenlerin tümü acaba Kürt müydü? Saymm 11 bin ci-
varmda oldugu nüfus kayitlarindabelli.Ama gimdi Kerkük'e geti-
rilen yüz binlerce Kürt'un, o zaman surülen aileler olup olmadigt
belli degill Yeni göç dalgas1Amerikan iggalinin ardmdan bagladi.4
yllda Kerkük'e getirilen 600 bini açkm Kürt nüfusla, kent nüfusu,
4 yllda 800 binden bir buçuk milyona ulagt1... Sefalet, hastaliklar,
açhk, susuzluk büyüyor. Sitma, verem kol geziyor."
22 BOLVEYUT

Tipki Filistin Gibil


Kerkük Stadyumu'na çöp gibi atilmig insanlar, yetkililerin ez-
berlettigi cümleleri tekrarhyorlar: Açlikla terbiye edilmig bir ka-
din, gözlerinde sorular, kamera ona döner dönmez bir çirpida
"Biz Kerkük'teydik. Saddam bizi Erbil'e kovdu sonra tekrar bu-
raya geldik" diyor.
1987de Erbil'e gitmeye.zorlanmiglaidi. 1957'de göç ettirilen
ailelerin uzantisi olduklari iddia ediliyordu. Ama buraya gelenle-
rin ellerinde ne tapu kâgitlari, ne mezarhldarda akrabalari, ne de
Kerkük kültürüne aidiyetleri vardi.
Stadyumun bir köpesinde, bunaltici sicakta su bidonlari tagiyan
bir adam. O da dört yildir stadyum sakinlerinden. Refah içinde ya-
gayacaklarina dair çok sözler verildigini söylüyor. Stadyum yolun-
da yeni inga edilen 600 konutu görüp gärmedigimi soruyor.
Amerikan yardimlari önce 8 bin ev projesi için baylamigti.
Gerisi de gelecekti... Kerkük'e yerlegen Kürtler abad edilecekti.
Verilen vaatler bunlardi.
Ama iyte bir stadyumun taplari arasma sikiqmi; yüzlerce in-
san ve diger binlercesihastahk ve ölümle burun burunaydi... Bir
baba, ince bedenine göre orantisiz büyük elleri havada, kisik ses-
le konuquyordu:
"Bize yaçanacak bir yer versinler, yayayahm. Çokçok zor du-
rumdayiz. periçan burada. Eskiden Saddam düg-
Çocuklarimiz
mandir diyorduk ama gimdi düyman kim?"
Oyun, anayasamn 140. maddesiyle devam etti. Bagbakan Maliki
140. madde, derhal uygulamaya geçmezse etnik k1y1mbaylayaca-
gmi söylemigti. Kürt yetkililer, Kerkük'ün Kürtlügünü ispatlaya-
cak bir referandum pegindeydiler. Türkmenler ve Araplar baski
altmda, cendere içindeydiler.

"Kerkük Kürtleymeli! Türkmenler Gitmeli!"


Neydi qu meyhur 140. madde?
Irak Turkmen Cephesi yürütme kurulu üyesi Cemal §an an-
latmigti:
TÜRKSÜZ KERKUK 23

"Anayasanm 140. maddesine göre, üç agamah bir degigimön-


görülmügtür: Öncenormalleytirme denen süreç yaçanacak, ikin-
ci olarak nüfus sayimi yapilacak ve sonunda referanduma gidile-
cektir. Normalleptirme dediklerisüreçte, Saddam döneminde göç
edenlerin veya göç ettirilenlerin tekrar geriye dönmesi, arazilerin
sahiplerine geri verilmesi ve degigtirilen idari smirlarin yeniden
eskiye dönmesi saglanacakt1."
Bu ve benzeri kararlar dünyamn pek çok yerinde BM uzman-
lan eliyle anayasalara konuluyor, hedefler çerçevesinde uygula-
maya geçiliyordu. Türkmeneli partisinden Ali Mehdi Sadik, niye-
tin bagmdan beri belli oldugunu söylüyor:
"Bölgede ilk öldürülenler, nüfus ve tapu memurlanydi, iggalin
ardmdan önce Kerkük nüfus müdürü öldürüldü. Olümsebebi ka-
yttlarda yok. Ardmdan Musul nüfus müdürü öldürüldü. Neden?
ÇünküKerkük'te ve Musul'da demografik degigim yapilacakti.
Bunlar dünyanm gözü önünde oldu..."
Ali Mehdi Sadik'm Kerkük11Meclisi'ndeki odasiönünde peri-
pan bekleyen insanlari izliyorum. Gözleri yagh bir kadm, uzun si-
yah giysisinin etekleri parçalanmig, ayaklari yarah.
Ali Mehdi Sadik, dört yildir bölgenin zengin ve egitimli
Türkmen nüfusunun kaçirildigini, öldürüldügünü, ylldirildigim
anlatiyor. Yaëli kadm yemenisini gözlerine bastiriyor.
"Mesela son bir iki yilda kaç1rilan Türkmen igadamlari, toplam
5 milyon dolar fidye ödemigtir. Doktorlar mesela, Kerkük'teki
Türkmen doktorlarm hepsiölümle tehdit edilmiplerdir. Çogu,ai-
lesini yurtdigma çikartmiptir. Mühendisler, diger yüksek meslek
erbabi olanlar ayni darumdadir. Çogu, memleketi terk etmigtir."
Nuriye fisildayarak anlatiyor. O, her hafta il meclisinde
Türkmen temsileilerin kapist önüne birikenlerden sadece biri.
"Kaymmi evden götürdüler. Üç çocugu var, elimden bir gey
gelmiyor. Gittim Süleymaniye'ye, beq dakika gösterdiler onu ba-
na. Bir haftaönce Erbil'e gönderildigisöylendi. Erbil'e gittim, ora-
da yok..."
Sirada bir bagkakadm... Elmas Hamm oglunu ariyor. Bir gece
ansizin kaylplara karigan oglu yüzlercesinin arasma bir isim ola-
rak kaydoluyor...
·
24 BÖL VE YUT
I
I
"Oglum geçen yd Bagdat'ta çaligiyordu. Okumuy, egitimli bir
adamdi. Orada 6-7 ay kaldi. Sonra bir telefon geldi. Bir arkadayi
oglumun kayboldugunu söyledi. Babasi, kardegi,arkadaqlari apar
topar Bagdat'a gittiler. 10 gün sonra haber geldi. Oglum için 500
bin dolar fidye istiyorlardi."
Türkmenler üzerinde baski ve zulüm yogunlaym14ti. Plan buy-
du... Türkmenler gidecek Kerkük Kürtl yecekti.

"Kalamizi Aldilar, Balamizi Çaldilar..."


Mazlumdan zalime dönügenler tarihte sik görülür. Barzani
agireti, bölgedeki onlarca agiretten biriydi. Ydlarca Bati'dan aldi-
gi destekle büyüyüp, geligti. Bölgedeki tüm Türkmen agiretlerini
zorbahkla sindirip dagitti.limdi 1991'de atilan tohumlarm mey-
vesini ylylyor.
Onlarca agiretten biri olan Barzani agireti, artik resmi kurum-
lari, bayragi, peymergesi ve parlamentosu olan Kürt bölgesinin
hâkimi. Bir zamanlar Kürt, Türk, Arap tüm kentlilerin Türkçe
konuptugu, Türkmen okullarma gitmenin ayncahk oldugu böl-
gede, gimdi "Kürdüm" demek en zor kapdari aç1yor. Türkmen
okullarmda bile Kürtçe egitim zorunlu kilmdi. Türkmen halk
"aslmda"
arasmda, Kürt kökenli oldugunu söyleyenlere rastla-
n1yor.
"resmen"
Kürt yerel yönetiminin olugmasiyla, Türkmenler ya
yok sayihyor ya da oyuna bir kenarmdan katihyorlar... Kerkük
Kalesi, köylerden zorla göç ettirilen Kürt nüfusun yaçam alani ol-
muy. Taglarl bir bir sökülürken, eski bir Türkmen deyiqini miril-
daniyor Kale: "Kalamizi aldilar, balamizi çaldilar, daha can çeki-
irken salamizi saldilar..."
Binlerce yllhk Kerkük, tarihinin en karanhk dõnemini yay1-
yor.
Cemal San "Türkmenler diglanmigttr!" diyor. "Siyasi denk-
lemden diglanmiglardir. Kerkük Türkmenlerin kalesidir, özbe
öz Türkmen pehridir ve burada da Türkmenler diglannnglardir.
Amaç, Türkmenlerin milli kimligini ortadan kaldirmaktir. Irak iki
milletli bir devlettir tezi ileri sürülüyor: Arap ve Kürt!"
TÜRKSÜZ KERKÜK 25

Bu cografyada Türkler istenmiyor. Bu topraklarm asd sahiple-


ri birilerini korkutuyor. O yüzden Türksüz Irak dügleyenler, tipkt
Türksüz Kosova, Türksüz Yunanistan, Türksüz Makedonya düg-
leyenlerle ayni paralelde. ÇünküBatt'am hedefi bu yönde...
Araplar ve Kürtler! Araplar Irak'ta devletten aldiklari güce,
Kürtler Bati'ntn himayesine sahipler. Her iki halkm da silahh gü-
cü var. Türkmenler, korumasiz. Silahh güçleri darmadagm edil-
mig, Türkiye'den umudu kesince aralarmda bälünme hizlanmig.
Ali Mehdi Sadik diyor ki:
"1600
kipilik milis gücümüz vardi. Amerika, Irak'a girdikten
sonra milis güçler dagitildi. Türkmen milis gücü silah teslimine
zorlandi. Anayasa gerekçe gösterilerek bu yapildi ama iqte görü-
yoruz, Ramadi'de milis güçler Amerika tarafmdan korunuyor, si-
lahlandirdlyor!"

"Silahsizlandir, Böl ve Yok Et"


1995'te Kerkük'teydim. Türkmen kargitibir televizyon yaymi
sonrasmda neler oldugunu görmügtüm. O zamanlar Türkmenler
örgütlü bir güçtü. Televizyon programmi protesto etmek için
televizyon binasma yüzlerce Türkmen yürümügtü. Ya qim-
di? Erbil'deki Bagunsiz Turkmen Hareketi Bagkam Kenan pakir
Üzeyiragah,"Bizi paramparça ettiler" diyordu.
"Erbil'de 11 Türkmen kuruluqu var. Kürt idaresine bagh
Süleymaniye bölgesinde ise 56 Türkmen adma çahyan taraf var."
"Bu kadar çok bölünmeyi neye baghyorsunuz?" diye soruyo-
rum.
One egilip mavi gözlerini kisiyor "Zayif karakterliinsanlaruniz
var!" diyor. "Para peginde'koçanlar var. Kendisini, halkim satan-
lar bütün milletlerde var, ne yazik ki bizde de varl"
Kerkük'te Türkmeneli Partisi Bagkan Yarduncist Ali Mehdi
Sadik, dig güçleri içaret ediyor:
"§u
anda Irak'ta 3 milyon Türkmen var ama 3 milyon da Türk
asilh insan var. Bu büyük bir güçtür. O nedenle Türkmenlerin bir-
ligi, Amerikan güçlerini de, Kürt otoriteleri de, Arap ve §iileride
korkutmaktadir."
26 BOLVEYUT

Amerika'nin destegiyle Kerkük'e el koyma operasyonunu yü-


rüten eski peymerge, Kerkük il Meclis Baykam Rizgar Ali alayci bir
üslupla durumu özetliyordu:
"Kerkük Kardeglik Birligi, Kerkük'ü Kürt bölgesi içinde dügü-
nüyor. Türkmenler, Kerkük'ün bir Türkmen kenti oldugunu dü-
günüyor. Irakh cumhuriyetçiler ise Kerkük'ün bir Irak gehrioldu-
gu konusunda israrh. Problem buradan baghyor. Hepimiz fark-
h dügünüyoraz!"
Farkh dügünceler, farkh çikarlar vardi. Kürtler, Amerikan des-
tegine sahipti...
lyi örgütlendirilmiylerdi. 41 koltuklu il meclisinde çogunluk
ellerindeydi. Türlü oyunla yüzde 60 oy toplam14lar, Türkmenler
ise yüzde 18'de kalmiylardi.
Kerkük'te il meclisive valilik oldubittiyle Kürtlerin denetimi-
ne geçivermigti.
11MeclisBaqkam Rizgar Ali, yapma çiçekler, aynalar, danteller,
oymah koca koltuklarla süslü makam odasmda arkasma kaykilm14
Kerkük'ün statüsü hakkmdaki dügüncelerini sirahyordu:
"Kerkük'ün statüsü tamamen Kerkük halkmm karanyla gekil-
lenecektir."
Sözünü kesiyorum: "Siz kipisel olarak ne dügünüyorsunuz?"
"Ben Kerkük'ün Kürdistan'm bir parçast oldugunu düpünü-
Ama Kerkük, Kürdistan içinde özel bir statüyle yer alma-
yorum.
hdir."
Fikrini uzun uzun gerekçelendiriyordu. Onun Kürdistan ola-
rak tarif ettigi bölge, ashnda Türkmeneli'ydi. Telafer'den bag-
lar, bir gerit gibi Diyala'ya kadar uzardi. O bölgedeki tüm adlar
Türkçeydi, mezarhklar ay ylldiz nakigh, camiler, kaleler Türk kül-
türünün yansimastyd1.
§imdipetrol denizi Kerkük'ün, "IkinciIsrail" Kürdistan'm pa-
ra makinesi olmasi isteniyordu.
Kürt yönetim, Kerkük'ün son statüsünün belirlenmesi için
halk oylamasini çart koquyordu. Kürt yerel yönetiminin bagkani
Mesut Barzani, bu geciktirilirse istikrar ve banym tehlikeye gire-
cegini açikça söylüyordu!
TÜRKSOZ KERKUK 27

"Normalleyme..." Ne Demekse!
Halk oylamasmda istenen sonucun alinmasi için gereken her
ey yapihyordu. Zorla Kerkük'e göç ettirilen ve vaatlerle kandiri-
lan Kürt köylüler; yeni makamlar ve ayricahklar teklif edilen es-
ki pegmergeler, yeni güvenlikler; kaçakçilikla içadamhgi arasm-
da dolaçanlar, Amerikan direktifleri dogrultusunda örgütleniyor-
lardi. Kerkük'te anayasanm 140. maddesinin uygulanmasi buyu-
"normalleytirme"
ruluyordu. Maddeye göre, önce adi verilen sü-
reç gerçekleytirilecekti. 700 bin insanm öldügü, 1,5 milyon insa-
nm sakat kaldigt, 2 milyon insanm vatanmdan göç ettigi bir ülke-
"normallegme"

de ne anlama geliyor, kimse bilmiyordu...


Bu soruyu Rizgar Ali'ye sormuytum: "Îçgalaltmdakitopraklar-
da nasil olup da normallegmeden söz edilebilir ki?"
Kaykilmig, burnu havada tavriyla, eski pegmerge yeni politi-
kaci olarak, pantolonunun ütü izini parmaklari arasmdan geçirip
muhtegem bir cevap vermigti:
"lygal

mi? Ne iqgali!"
Arapçay1 gayet iyi bilen bir halkin içgalin anlamim bilmemesi
"ihtilal"di.
olasi mi? Ama iggalin adi burada lygaleortak olanlar,
ihtilal sözünü daha sempatik bulmuy olmaliydilar.
Kerkük Îl Meclis Baykam Rizgar Ali sözüne devam etti...
"Biz Irak'i kurtardigi için Amerikan hükümetine tegekkür edi-
yoruz!"
"Sizi çok sevdikleri için mi kurtardilar?" diye soruyorum.
Alayc1tavruna aldirmadan devam ediyor: "Belki onlar da bu-
radan bir fayda saglamig olabilirler. Irak, çok stratejik bir bölge.
Sadece petrolden ibaret degil. Bizim jeopolitikve jeostratejiköne-
mimiz de var."
Irak Türkmen Cephesi'nden Cemal gan,"Dogrudur. Amerika
sayesinde özgürlegtiler. Irak resmi olarak degilse de artik
parça-
lanmigtir" diyor.
"§imdi

kuzeyde isimsiz bir devlet var. Deklare edilmemig bir


devlet! Ayrica, ülke siyasi cografyayla degil, begerismirlarla bölün-
müy durumda. Bugün artik §iibölgesinden Sünni bölgesine geç-
mek imkânsizdir."
28 BOL VE YUT

"normalleyme'den,

Iqteböylebir ortamda, sayimdan, oylama-


dan bahsediliyordu.
Bagimsiz Türkmen Hareketi Baykant Kenan gakir,sözde se-
çimleri anlattyordu:
"Ikiseçimde de büyük sahtekârhk oldu. Birleymig Milletler'in,
koalisyon güçlerinin gözü önünde Kürt kardeplerimiziki üç defa
oy kullandilar. Sözde Kürdistan'da binlerce kiyi sahte oy kullandi.
Kerkük'ün demografisibozuldu, nüfusu bozuldu."
140. madde, dayatilan bir anayasanm Kerkük'e biçtigi elbisey-
di...
"normallegmeyi"
I Anayasanm bu maddesine gäre, nüfus say1-
mi takip edecekti. Sonra bir referandum yapilacak ve Kerkük sa-
hibini nihayet bulacakti. Hiçbiri olmadi. Kerkük bu partlarda nor-
mallegemedi! Nüfus sayimi Mart 2007deydi. O da gerçekleyme-
di. Referandum ise ileri bir tarihe ertelendi. 2008 yazmda, hâlâ bir
"normallegememigti!"
çözüm bulunamamig, Kerkük Tam tersine,
Türkmensizleptirme operasyonlarison hizla devam etmekteydi.

Sevr'den BOP'a Aym Oyun!


Gariptir, 100 yil öncede bu bölgede bir referandum istenmigti.
Bakahm onlar kimdive nas11bir karar vermiqlerdi?
Osmanh imparatorlugu çattrdayarak çökmüp, Türkiye
Cumhuriyeti kurulmuqtu. Yeni cumhuriyetten kopar11acakson
parça Musul ve çevresi olacakti.
Musul, Lozan Konferanst'nda 23 Ocak 1923'te masaya geldi.
Musul'da yaçayan 500 bin kiqi, Anadolu'ya baghydi ama Ingil-
tere'nin gözü siyah altmdaydi.
Anadola, daha yeni çiktigt savaytan yorgan, Ingiltere'nin
Musul oyunuyla kargilagmigti.
Ingiliz oyunu, sorunu sürüncemede birakmakti. Musul soru-
nu, Milletler Cemiyeti'nin kararma birakildi. O zaman Türkiye,
cemiyete üye bile degildi. Cemiyet yanhydi, emperyal amaçlarla
kurulmuqtu.
Türk heyeti, Lozan'da Musul halki için bir halk oylamaslöner-
di. Orada yayayanlar geleceklerini kendileri tayin edeceklerdi.
TÜRKSÜZ KERKUK 29

ÖneriLord Curzon tarafindan reddedildi. Gerekçesi ilginçti.


Curzon'a gäre, bölge halkimn oy vermeahykanhgi yoktu. O
nedenle, oylamanm
amacmi anlayamayacaklardi! Yanhy sonuç çi-
kabilirdi. Referandum talebi reddedildi!
Lozan'da Musul meselesi masaya geldigi anda, Anadolu'da
Ïngilizeliyle örgütlenen Kürt isyanlari ey zamanh olarak patlak
vermigti. Musul kurtarilamadi...
Yeni cumhuriyet, bir yandan Kürt isyanlariyla bogaçuyor,
bir yandan Düyun-u Umumi baskisiylakargilapyordu..Sonunda
Ankara Anlagmast imzalandi.
Milletler Cemiyeti 16 Aralik 1925'te Musul'u Irak'a verdi.
Musul vilayetindeki petrol gelirinin, yüzde 10'u 25 yll boyunca
Türkiye'ye birakihyordu. Türkiye, aldigi 500 bin Ingilizsterlinini
Düyun-u Umumi borçlarmi kapatmak için kullanacakti.
Agrih, acih bir ayrihk yaçandi. Musul'da yayayan, Kürt, Türk-
men ve Arap halklar Türkiye'ye katilmak için çabaladilar.
O yillarda Bitlis mebusu Yusuf Ziya Bey, TBMM'de yaptigi ko-
nuçmada, bir Kürt olarak, göyle diyordu: "Bir insam ikiye bölmek
veyahut herhangi bir parçasim ay1rmak nasil mümkün degilse,
Musul'u da Türkiye'den ayirmak mümkün degildir!"

"Eller Var, Gezer 1çimizde"


Kerkük'te bir mahalle. Yerler yaz sicaginda çamur deryasi.
Tüm kapilar kapah. Perdeler çekili. Biz Bayath ailesine konuk gi-
diyoruz. Kapidan girip bir koridordan geçiyoruz, bir avluya vari-
yoruz. Bayath ailesinin tüm fertleriyle kucaklagip,onlari öpüyor,
Türk halkmm sevgi ve selamlarmi iletiyoruz. Aile reisi, geleneksel
Türkmen kiyafeti içinde, tüm aile fertleri bayramhk entarileriyle
selamhyor bizi... Türkmen Bayath ailesi savay koqullarmdakapali
kapilar ardmda yaçamaya çahqiyor. Ahmet Bayath anlatiyor:
"Kerküklüyüz biz. Anadan, babadan, dededen üç buçuk mil-
yon insamz. Birçok baski gördük. Saddam rejimi çok çektirdi bize
ama bugün daha beter haldeyiz. Eller var, gezer içimizde. Barzani
gibiler var, girerler içimize; sürerler insanlarimizi; satm ahrlar ama
herkesi kandiramazlar parayla..."
30 BOLVEYUT

Bayath ailesiyle birlikte...

Ahmet Bayath, bir zamanlar kaynakçihk yaplyordu. Artik göz-


leri görmüyor. Karisi, üç kizi, damadi ve torunu Kerkük'ün bir
mahallesinde kirada oturuyor. Karist ilham bir yeyleri yoktan var
etmek için ugrayiyor. Eve ayda 100 dolar para giriyor.
Ilhambize evi gezdiriyor. Mutfakta pirinç kaymyor. Oruç onla
bozulacak. Bayka yemek yok. Yedi kipi, savagin içinde bir dehliz-
den geçiyor. Îlham,temiz lehçesiyledertlegiyor:
"Saddam döneminde çok zulüm gördük. Ama emniyet vardi.
§imdiemniyet yok zulüm de çok. O kadar zulüm var ki ne saya-
yim. Olüm var; iq sahipleri tehdit
edilir, zenginlerimiz kaçirihr,
memleketimiz yok edilir... Hayat 2003'te bir günde degigti. Bayka
bir millete yol verdiler, her yer harabeye çevrildi. §imdiburada
oturup, gözyagi döküyorum."
Birkaç saat sonra vedalagtik Beyath ailesiyle. Sokaga kadar bi-
ze eglik ettiler. Evin önünde daha güzel günlerde buluçoak di-
legiyle kameralara poz verdik. Hemen yanlarmdaki ev dikkati-
mizi çekti. Sokaktaki tüm evler yikildi yikilacak gibiydi. O ha-

riç. Kompulari ticaretle ugraylyordu... Kerkük'e bir yeyler geti-


TÜRKSÜZ KERKOK 31

riyor, burada onlari satiyorlardt... Israil'den konuklari geliyor-


du eve. Son zamanlarda gönenmiylerdi. Ne ahp verdikleri strdi
Kürt kompularmm.
Evin dig cephesi beyaz mermerle giydirilmiyti... Sokaga yapig-
tirilmig gibi duruyordu. Kerkük'te olan biteni anlatir gibiydi...
Bayath ailesine veda ederken mahalledeki su birikintileriyle
oynayan çocuklar kameraya, arabaya göyle bir bakip çamuru ka-
rigtirmaya devam ettiler.
Susuz, elektriksiz, patlama sesleri egliginde büyümüglerdi.
Hiçbir yeye çaqirmamay1 erkenden ögrenmiçlerdi...
Mahallede Kürtler, Türkmenler ve Araplar bir arada yaqiyor-
du. Kerkuk'te bölünmemig mahalleler hâlâ vardi... IlhamBayath
vedalagirken gözlerime bakti. "Dinimiz ayni ama pimdi bizi dili-
mizle yargihyorlar!" dedi.
Onu kucaklarken kulagima, "Yapdacak iq bir olmaktir, Türk-
men milleti bir olmah!" dedi.
Ahmet Bayath'yla vedalaç1rken o da son sözünü söyledi:
"Biz de bir Osmanh milletiyiz, kalmiqizburalarda. Bizi yok et-
mek isterler ama edemeyecekler! Biz 16 imparatorluk kurmuçuz.
6 devlet karmuçuz. Iqte ondandir korkulari!"

BOP'tan Haberler
2007 Ekimi'nde Amerikan Senatosu'nda düzenlenen bir top-
lantida konuçan dig iliqkiler uzmam JudithYaphe, Irak'ta asil içsa-
vaym, Kürtler ve Araplar arasmda çikmasmdan korktuguna söy-
ledi.
Yaphe, Kerkük'ü ele geçirmekte kararh olan Kürtlerin,
Araplarla kisa süre içinde bir içsavaga girmelerinin kaçmilmaz ol-
dugunun altmi çizdi. Çokgeçmeden Pentagon için projeler üreten
dügünce kuruluqu, Rand Corporation yeni bir projenin ana hat-
larmi açiklayacakt1.
Bu yeni Irak raporu, Amerika'nm uygulayabilecegi strate-
jialternatiflerini,
burlarm faydalarmi ve maliyetini tartigiyordu.
Rapor, Irak'ta Amerikan bagarisi için öncelikle mezhep gruplari
arasmdaki çatigmalarm azaltumasi gereginden söz ediyordu.
\

32 BOL VE YUT

Peki mezhepler arasi çatigmayi durdurma yollari konu-


acaba
sunda neler öneriyordu rapor? Siki durun! lyte raporun çözüm
önerileri:
1. Ülkedekipiddeti yatiptirmak ve çatigmalarm artmasmi ön-
lemek için, ezici bir güç kullanmak.
2. lçsavaymgaliplerinden biriniveya birkaçmi seçip destekle-
mek. Onlarm Irak'i kontrol etmesine yardimci olmak.
3. Irak'm üç ayri devlete bölünmesilii hazirlamak.
4. Irak'tan asker çekmek ve bir veya daha fazla galibin ortaya
çikmasmi beklemek.
5. Koalisyon Güçleri direniqçileriyle savaymaya odaklanirken
ve merkezi hükümet desteklenirken, giddeti azaltmak için
arabuluculuk yaparak mevcut gayretleri sürdürmek.

Amerikan dügünce kuruluqunun Pentagon'a son öneriferi


bunlardi... Cadikazanma dönmüq bir ülkenin içgalcilerine qiddet
kullanmaylöneriyorlardi. Ezici bir güç kullanmaktan söz ediliyor-
du. 2. sirada içerdeki gruplardan hangilerinin seçilip birbirine kir-
dinlacagi yer ahyordu...
Bunlar tahmin edeceginiz gibi, özgün bulug ve öneriler de-
gil. Daha önce Yugoslavya'da, Kosova'da, Bosna'da, Somali'de,
Ruanda'da ve daha birçok ülkede uygulamaya konuldular.
Kerkük, sadece Irak'm bir kögesi degil. Kerkük, Kibris gibi
Büyük Ortadogu Projesi'nin temel taglarmdan biri.
BOP'un mimarlari IkinciIsrail'in dogumu için hiçbir çabadan
kaçmmayacaklarmi net bir biçimde aç1khyorlar. Tabii gözleri per-
delenmemig, kulaklan sagir olmayanlara!
Iqtekitap yayma hazirlamrken, 22 Agustos 2008'de Yeniçagga-
zetesinde bir haber:

ABD'den Pegmergeye: Arkanizdayiz! Amerika Birlegik


Devletleri'nin (ABD) Irak Büyükelçisi Ryan Crocker, úlkesi-
nin Kürtlere sittini dönmeyeceÿini öne sürdü. Pegmerge rei-
si Barzani'nin "Kurdistan TV"sine konugan küstah Büyükeiçi,
"irak'in
özgürlegtirilmesi" süreci baglamadan önce ABD'nin,
"Kürdistan" olerak nitelendirdiéi Kuzey lrak'taki Kürtleri des-
TÜRKSOZ KERKUK 33

teklediéini söyledi. ABD Büyükelçisi, "Amerika gegmigte ol-


duëu gibi gelecekte de, Kürdistan'a yönelik desteëini sür-
dürecek ve hiçbir gekilde de desteÿini kesmeyecektir" dedi.
Büyükelçi, ABD'nin Kuzey Irak'a yönelik desteëini kestiäi yö-
nündeki haberleri de yalanladi.
Erbil'e yabanci çikarmast: Öte yandan Erbil'de düzenle-
nen "Kuzey Vilayetleri Ekonomi Konferansi" bagladi. Bölgesel
Kürt yönetiminin bagbakani Neçirvan Barzani bagkanliëlndaki
konferansa, ABD'nin Baddat Büyükelçisive çoksayida üstdü-
zey yetkili de katridi. Bagbakan Neçirvan Barzani, Kürt Bölgesi
ile Baëdat arasindaki iligkilerin tarihi geligimini ve günÜmüz-
deki boyutlarini anlatirken Irak'taki Kürt, Arap, Türkrnen ve di-
ÿer olugumlarin geçmigte acilara uëradiëini ancak, glmdi iyi
bir gelecek için firsat doëduÿunu, birlikte iyl bir gelecek inga
edileceëini söyledi.

BVY3
"
"ERBÍL SINIRLAR ARASINDA!

2007 Yolculugu

"PKK kamplarmda Amerika mengeili agir askeri teçhizat bu-


lundu!"
"Ankara Bagdat'la degil, Erbifle muhatap olmah!"
Bu gibihaberler basmdaboy gösterirken Eylül2007de Türkiye,
Irak'la masaya oturdu. Terörle mücadele anlagmasi imzalandt.
"terör
Anlayma metninde örgütüne sicak takip" maddesi Erbil'in
vetosuna takildi. Türkiye ile Irak arasmda imzalanan anlaymaya
göre, Türkiye, teröre karçi mücadelesini Irak hükümetiyle iqbir-
ligi yaparak sürdürecekti. Terärle mücadele koordinatörlerinden

TÜRKÌYE
\ IRAN

Musul
KK)C
RK SURiYE

AKDEN
Bagdat
IRAK

SUUDi
ARABISTAN
"ERBIL SINIRLAR ARASINDAP 35

sonra yimdi, hükümetler arast bir ortak iz1eme komitesi terör ko-
nularmdan sorumlu olacakti.
Türkiye-Irak hattmda teröre karyi imzalar atihrken, Ame-
rika'dan Oslo'ya, Oslo'dan Diyarbakir'a kadar yayilan bir hare-
ketlilik göze çarpti. Terörle mücadele anlagmasinm imzaland1-
gi günlerde, Amerikan senatosu Irak'm üçe bölünmesi karari-
m onayladt. Iki, yabanc11arm genig katilumyla Diyarbakir'da bir
Kürt Konferansi yapildi. Oç, Norveç'te Kürt haklari konusunda
Bati'nm ileri gelenleri toplandi!
Türkiye Irak'la, terörle mücadele konusunda masaya oturdu-
gunda,biz Erbil'deydik. Kuzey Irak Kürt yönetimi parlamento-
su hop oturup hop kalkiyordu. Pegmerge güçleri sözcüsü Cebar
Yaver qu demeci veriyordu:
"Irak, Kürdistan hükümetinin onayun almadan PKK konu-
sunda Türkiye'yle herhangi bir anlayma imzalayamaz. Biz, bölge-
sel Kürt hükümetiyiz. Ankara Bagdat'la degil bizimle konuqmah!"
Kuzey Irak'taki Bölgesel Kürt Parlamentosa Baykan Yar-
dimcis1Kemal Kerküki de bir beyanat veriyordu: "Kürdistan Par-
lamentosu'nun onayi olmayan her anlaymayi geçersiz sayarizl"
Arkada Amerikan Senatosu'ndan destek olunca Kuzey Irak'm se-
si epey gür çikiyordu. Kürt yönetim, sadece siyasette degil, ekono-
mik alanda da Bagdat'la itipiyordu. 2007 yazmda Teksas petrol gir-
keti Hunt ile Kuzey Irak yönetimi arasinda petrol anlaymasi im-
zalamyor; Irak Petrol Bakam El bu imzanm mürekkebi
gahristani,
kurumadan anlagmanm geçersiz oldugunu ilan ediyor.
lytetam bu sirada Amerikan Senatosu'na bir öneri geliyordu.
Senatör JosephBiden, Irak'm gevgek bir federatif yap1 içinde üç
bölgeye ayrilmasim öneriyordu. Tasari Amerikan Senatosu'nda
ezici çogunlukla kabul edilmiyti. Amerika'mn Irak'a sadece de-
mokrasi gätürmekle yetinmedigi anlayihyordu, ülkenin smirlarmi
çiziyor, parçalara ayirlyor, gekillendiriyordu.

Bir ÜlkeNasil Bölünür!


Amerika'nm içgalinden sonra, dinsel ve etnik kimlige bagh
olarakfiilen bälünen ülkede birbirine dügman onlarca grup var.
36 BÖL VE YUT

Sünniler, Siiler,Kürt ve Arap olarak da aralarmda bölünmügler.


Uzun yillar Saddam'm zulmüne ugrayan Kürtler ise, özgürlük ta-
lebinde en ileri gidenler. Onlar yimdilik (!) Irak'in gimarik çocu-
gurolündeler.
Amerikan destekli harekâtlarmda qu adunlari izlediler:
Kürt Yerel Bölge Baykant Mesut Barzani, 1 Eylül 2006'da Irak
bayragmm bölgede dalgalanmasmi yasakladi.
Amerikan Digiyleri Bakam Rice, Irãk'i ilk ziyaretinde, önce
Barzani'nin karargâhina ugradi.
Amerika'nm bu bölgeye verdigi önem her firsatta belirtildi.
Condoleezza Rice, basma yaptigi açiklamalarda Irak-Türkiye
simrmi kastederek, "Türkiye-Kürdistan smiri" ifadesini kullandi.
Kuzey Irak'a atanan birçok Amerikah yetkili, Kürt bölgesi-
ni, Irak'm geri kalamndan ayiran diplomatik harekettere kalkigt1.
Erbil'deki Koalisyon Güçleri Ofisi'nin bapkaniDick Nabb, üzerin-
de Kürt bayragi bulunan kartvizitlerbastirdi.
Iqtebu ruh hali sürerken, Amerika'dan farkh sesler yükseliyor-
du... Iran ve Türkiye arasmda kalan Kuzey Irak, bir yandan cesa-
retlendirilirken bir yandan Irak'm bölünmez bütünlügü temast ig-
leniyordu.
Denise Natali, birinci Körfez Savagt'mn hernen ardindan böl-
geye akan sivil inisiyatiflerin içinde yer almigt1. SimdiErbil'de
kurulan Amerikan Üniversitesi'nin kurucu kadrosunday-
di. Sanirim ashnda uzun zamandir istihbarat igleriyle ilgiliydi.
"Irak'm bütünlügü" deyince duraksannyti. Ona göre bu soru za-
"llla
mansizdi! Sari saçlariyla oynayarak geçigtirmek istedi: parça-
lanacak diye bir gey yok!"
Bir daha sordum: "Siz burada bagunsiz bir olugumdan söz edi-
lemez mi diyorsunuz?"
Amerikan Üniversitesi'nin siyah beyar karolu lüks binasmm
koridorunda yürüyorduk. O, neyin önemli oldugunu ve neyin
üzerinde durulmasi gerektiginivurguluyordu:
"Bagimsizhk meselesi bugün sorulacak bir gey degil! Günü-
müzde insanlar nasil yaçayacak,petrol meselesinasilhalledilecek di-
ye sormak lazim. Mesela, en önemlikonu: Petrol, bu ülkeden nasil
diçariçikacak, nereden geçecek?Etrafta Türkiye, iran,Suriye var."
"ERBIL SINIRLAR ARASINDA!" 37

Erbil Kürdistan National Assembly (Kurdistan Parlamentosu)

Türkiye ve Iran. Bu cografyanin en güçlü devletleri! Kuzey


Irak'm iki yanmda iki dev var.
Amerika'nm ünlü Wall Street Journalgazetesinde 2007 sonba-
harmda bir haber:
"Pentagon, Iran'dan Irak'taki gii militanlara silah geçigini
önlemek için, Irak'm Iran smirma bir askeri üs kurmay1 plan-
hyor!"
Iran bu habere, Iran-Irak sinirmikapatarak cevap veriyor.
Kuzey Irak'm dünyaya açilan diger kapisi Türkiye sinirinda.
"terörle
Amerika'nm önerisiyle Türkiye'yle bir mücadele anlag-
masi" imzalaniyor. Anlayinada taraf olmak isteyen Kürt yönetimi,
pimdilik masaya oturamtyor ama en azindan simr güvenligi sag-
lanmig oluyor.

Erbil'de Kürt Parlamentosu


Amerika'nm Irak'i iqgalinden sonra kendisini bagkent ilan
edenErbil'de yol yok. Sitma kol geziyor, okullar harap, insan-
38 BÖL VE YUT

lar aç ama bir parlamento var. Üzerinde kocaman "Kürdistan


Parlamentosu" yaziyor. Kapismda Kürdistan bayraklari. Bol mak-
yajh, çiplak ayaklarmi altma ahp oturmuy tombul güvenlik görev-
lisihamm üstümüzü ariyor. Parlamento Baykan Yarduncisi Kemal
Kerküki'yle röportaj için binaya giriyorum.
Yine oymah koltuklar, digaridaki dünyayla tezat bir çatafat.
Nobran bir tavir. Ne de olsa TRT'den, Türk devlet kanalmdan ge-
liyoruz.
"Bölgede kendinizi nasil tammhyorsunuz?" diye soruyorum.
"Biz Irak federal devleti vatandaëlariytz. Irakh kimlige sahibiz
ama Kürdistan federal bölgesinde yaqiyoruz" diyor.
"KürtfederalbölgesindeKürtKürt'tür, Türkmen Türkmen'dir,
Arap Arap'tir. Asuri de vardir. Bunlarm hepsi vardir fakat bunlar
federal bir bölgenin smirlari içinde yaçamaktadir!" diye ekliyor.
"düg-

Bir yandan TRT'ye röportaj verdigi için gururlu, bir yandan


man" kargismdaki
peyrnerge tavri yakasmi b1raknuyor. Ne yaman
çeligki!
Bati eliyle, sadece 10-15 yil önce yaratilan ve içinde her tür-
lü etnik unsuru barindiran bir bölgenin sahibi havasmda konu-
quyordu. Bölgede huzur ve barië tablosu çiziyordu. Oysa sade-
ce farkh etnik unsurlar arasinda degil, Kürt agiretler arasmda da
uzun zamandir kiyamet kopuyordu. Erbil Oniversitesi'nde siya-
set ögreten ve 1992'den beri bölgede istihbarat yapan Amerikah
Denise Natali anlattyordu:
"Kürt gruplar parçalara bölünmüy durumdalar. Bugün üç grup
var. Dördüncü grup Kerkük'teki Ali Askari destekçileri. Kerkük
Yurtseverler Birligi adun taglyorlar."
Tüm taraflarla siki iligki içinde olduklarmi eklemië, Kürtler
arasmdaki kargaçave bölünmenin endige verici oldugunu vurgu-
lamiytiDenise Natali.

Bin Bir Parça Kürtler!


En iyi örnek Talabani ile Barzani yandaylari arasmdaki çekip-
meydi. Onun dtymda, daha onlarca birbirine kargit grup vardi.
Süleymaniye'de kralhgmi kurmuy olan Talabani, artik Irak cum-
"ERBIL SINIRLARARASINDAP 39

hurbagkani. Mesat Barzani, Erbil merkezli Kuzey Irak'm bagka-


m. Ama gücü Süleymaniye'ye yetmiyor. ÖylekiErbil'de kullanilan
cep telefonu bile Süleymaniye'de çahymtyor. Yan yana iki gehir,
iki ayri telefon gebekesine bagh. Süleymaniye sadece Mam Celal'i
(Celal Amca'yi) tamyor. Yillarca savagtigi Barzani'ye soguk baki-
yor. Caddelerde, sokaklarda, dükkânlarda Barzaniile Talabani'nin
yan yana getirilmig suretleri görünüyor ama ikiliderin yillardir sa-
vayan yandaylari, bildikleri yoldan paymiyor, karyi tarafin liderine
güvenmiyor. Iki grup degigik Kürt lehçelerikullaniyor ve Erbil ile
Süleymaniye'de yaçam hiçbirbirine benzemiyor.
Agiretler arasmda uzun yillardir süregelen husumet, merkezi
hükümetten dagilanparanm bölügülmesikonusundaki anlagmaz-
hkla da birlegince daha derin bir rekabete dönügüyor.
Tecrit edilmig bir bölge burast. Ekonomisikara parayla dönü-
yor. Irak merkezihükümetinden yüzde 17 bütçe pay1ahyor.
"ile-
Politikacilar her türlü yokluklave koleraylaboguçanhalka,
ride güzel günler göreceklerini" söylüyorlar. Kimse inanmiyor!
Hedeflerinde Kerkük var. Petrol denizi Kerkük, bölgeye dahil
olursa, kuzeyin ekonomik gücü göge erecek; Irak petrollerinin ya-

risma yakini Kürt bölgesinin denetimine girecek. Kürt yönetimi-


nin ikincihedefiyse, kompu smirlardan dünyayla temasa geçmek!

Hedef Kerkük'te Ozerk Olupum


Erbil'de satilan haritalar, Akdeniz'den Basra Körfezi'ne uza-
nan bir "Büyük Kürdistan"i gösteriyor. Haritalar Amerika ve
Avrupa'dan bölgeye yayihyor...
Kürt bölgesinde beklenti büyük arna Amerikan Senatosu'nun
oylamasmdan sonra Kerkük Türkmen cephesinden de sesler geli-
yor. Kerkük'te Irak Türkmen Cephesi Baykan Yardimcist Cemal
gan,"Irak, üçe bölünürse dörde de bölünür!" diyor. Bir "Türkmen
Federal Bölgesi"nden säz edlyor. Ve Amerikan basomda Kerkük'te
özerk bir bölge oluyturulmasma iligkin haberler göze çarp1yor.
Amerikan dügünce kuruluglarmda Türkiye'nin hoquna gide-
cek aktörlerle olupturulabilecek bir "Kerkük ÖzerkVilayeti" ma-
saya konuluyor.
40 EOL VE YUT

Bu kurtlar sofrasi, Erbilli gazeteci Rebwar Kerim'in gözünden


bakm nasil gärünüyor? Rebwar, Irak'm kuzeyindeki Amerikan
tutkusuna deginiyor.
"YIllar içinde milyon kipiAmerika'ya âqik edildi.
4 ABD, petro-
lü; Kürtler de ABD'yiseviyor. Hatirlaym, Amerika Irak'a girer gir-
mez ilk icraati petrol kanununu meclisten geçirmek oldu!"
Erbil gazetesi genel yaym yönetmeni Rebwar çok düzgün bir
Türkçeyle bunlari anlatlyor. "Kimse bilmiyor gelecegi!" diyor.
"Birileri rahata, paraya kavuyacak bu politikalarla ama Irak istik-
rara kavupamayacak.Amerika'nm burada denedigi eski bir politi-
ka. Birbirine kirdirma politikasi. Zaman zaman Qiileri, zaman za-
man Sünnileri devre digi birakiyor; zaman zaman da Kürtler ke-
narda kahyor. Bunun adi 90'h yillarda ortaya ç1kan Amerikan sis-
temi, yani Yeni Dünya Düzeni!"
"yeni
Rebwar, Ortadogu'da düzen"den söz ediyor. Yeni Dünya
Düreni'nin dayatmast; Büyük Ortadogu Projesi. Projeye göre
Amerika, Fas'tan Pakistan'a 22 devletin rejimini, smirlarim degiç-
tirmeyi hedefliyor.Petrol zengini Irak, küçük parçalara bölünme-
si öngörülen ilk ülke.
Ilk agamada üçe, sonra daha da küçük gehir devletlere bölüne-
cek. Pentagon kaynakh haritalar, Irak ve bölge devletlerinin nasil
parçalanabileceginin igaretlerini veriyor. Irak'ta senatonun onay-
ladigi üç parça digmda,özerk vilayetlerin ortaya çikmasmm petrol
denetimini kolaylagtiracagmdansöz ediliyor.
Rebwar, "Her yey etnik ve dini çatigmayla bagladi!" diyor.
"Osmanh Imparatorlugu döneminde etnik diye bir gey yoktu.
Etnik gruplari Avrupahlar yaratti. Osmanh parçalandi. O toprak-
larda bir sürü devlet kurdular. Suudi Arabistan kuruldu. Suriye
kuruldu. Irak kuruldu. §imdiayni taktikle yeni Ortadogu harita-
lari çiziyorlar."

ÇekiçGüç ve Amerikan Yardun Kuruluglari


Sovyetler Birligi'nin dagildigi yillarda Kuzey Irak'ta bir güç
oluçoaktaydi... Bugün Kürt yerel yönetimi bagkentinde, Ame-
rikan Üniversitesi'ninkuruluquylaugrayan Denise Natali, bu cog-
"ERBIL SINIRLAR ARASINDAP 41

rafyaya ilk kez 1992'de gelmigti. Onu dinlerken, Bati'nin politi-


kalarmi anlamak için Denise'lerin yaçamlari belgeselyapilmah ve
tüm Ortadogu halklarina gösterilmeli diye akhmdan geçiriyor-
dum.
"1992'de
Körfez Savap'nm hemen arkasmdan buraya geldim.
Oldukça kötü bir durumdaydi bölge. Kürtler daglardankente aki-
yorlardi. Kendilerine pegmerge diyorlardt. Burada, ne yaptigmi
'hükümetimsi'

bilmez halde koquqturan insanlar vardi. Bir çegit


yapivardi. Ben bu hükümetin ilk seçimlerinden sonra 1992'de gö-
rügmeler yapmaya gelmigtim buraya. O ydlarda bir sürü sivil inisi-
yatif buraya akiyordu. Ben de onlardan biriyle geldim. Amerikan
Yardun Teykilati'yla... Çokheyecan vericiydi.
"Amerika'dan birçok örgüt geldi. Yardim teykilatlart,
Çocuklari
Koruma Orgütü... Bir çogu Zaho ve Dohuk bölgelerindeydi.
Hepimiz ÇekiçGüç'ün korumasi altindaydik. Îki Kürt grup, an-
laymaya razi edilmigti."
"güvenlibölge"
Kuzey Irak 2003'e kadar, olarak Bati'nm hima-
yesinde büyüyüp serpildi.
"demokrasi"
2003'te Amerika Irak'a getirecekti!
Kural belliydi. Öncehedef bölgede çatigma baylatilacak, sonra
çatigmaya müdahale edilecekti. Mazlumlart korumak bahanesiy-
"güvenli

le, hükümetler bir bölge" olugturulmasina razi edilecek


sonra o güvenli bölgedenbir ülke ortaya çikiverecekti.

Beni Denise'le, Amerikan Üniversitesi ögretim üyelerinden


Zafer Yörük tamytirmigti.
Zafer Yärük, Erbil Üniversitesi'ne,Ingiltere'den, Dogu ve
Afrika Çahymalari Merkezi SOAS'tan gelmigti. Siyaset egitimi ve-
riyordu. Yörük, bölgenin Kosova'yla benzerliginedikkat çekiyor-
du:
"Burasi 1991'de Saddam Hüseyin'in terörüne karyi güven-
li bälge ilan edildi. Aym gekilde uluslararasi güçler, Kosova'yi
Sirplardan korumak için güvenlibölge haline getirmiplerdi. Burasi
15 ylldir güvenli bölge simrlari içinde. Kosova da 5-6 yll güvenli
bölge olarak varhgim sürdürdü. Kosova bugün bagunsizhk yolun-
da. Kürdistan da benzer bir kaderi yaçayabilir. Burasi için bagim-
42 BOLVEYUT

sizhk pimdilik çok yakm gõrünmüyor. Ama özerk bir bölge olarak
bagimsizhgim sürdürmesi 1970 anlagmasmda var."
Amerika'nm buraya el atmastyla, bölgede ikigey gerçeklegmig-
ti. Türkmenler 36. Parale1'in iki tarafmda kalmig,birbirlerinden
ayrilmiglardi.
Kürtler, Bati'nm himayesine almnnçlardi.
Türkmen gehri Musul ve Telafer, güvenli bölge smirlan için-
de kalmasma ragmen digarida birakilmig,Saddam'm insafina terk
edilmigti. 36. Paralel digmda kalan Süleymaniye ve Çamçamal ise
güvenli bölgeye dahil edilmiplerdi.
Irak'ta yaçayan Türkmenlerin yüzde 20'si, Erbil merkezli yerel
yönetime ve yüzde 80'i de Kerkük-Musul merkezli Saddam yöne-
timine baglandt.
Ayrica Türkmen cografyasmm Türkiye'yle olan dogal baglanti-
si da ortadan kaldirildi. Kuzey'deki oluqumun temeli böyle atildi.

Demokrasi Komedisi
Erbil'de Kürt parlamento binasmda Kerküki röportajm ardm-
dan bir panel izledim. Yerel Kürt yönetimi, kolera salgmmikonu-
uyordu... Stralarda yerelkiyafet giymig üyelerin yanmda modern
giysili kadm ve erkek milletvekilleri oturuyordu. Bunlardan dör-
dü Türkmen milletvekiliydi.
Pür ciddiyet, bölgenin en önemlisorunu olarakkolerayikonu-
quyorlardi. Inanmadiklaribir oyunun oyunculariydilar. Her biri-
"demokrasi"
nin yüzünde oyunundan duyduklari mutluluk var-
di...
Bu parlamento, Birinci Körfez Savagfnm ardmdan, Amerikan
ve Ingilizbirliklerinin güvencesi altmda kurulmuytu.
Kürdistan Yurtsever Birligi ve Kürdistan Demokratik Par-
tisi'ni yani savagan iki Kürt agireti aym çati altmda toplanmigt1.
"Demokrasi" adma, parlamentoda bir Türkmen Partisi de vardi.
Bedelleriödenmig dört Türkmen milletvekili bu çorbaya katilmig-
ti. Bunlardan ikisi bakandi.
Erbifdeki Türkmen gruplar, acaba parlamentodaki temsilcile-
ri için ne düpünüyorlardd
"ERB1L SINIRLAR ARASINDAl" 43

Abdülkadir Bezirgan

Bagimsiz Türkmen Hareketi lideri Kenan jakir Ozeyiragah,


dagilmig bir ülkenin dagilmig çikar gruplarma dikkati çekiyordu:
"Türkmen cephesine alternatif olarak o kulda partileri yarat-
tilar. Onlari parlamentoya sokup 'Burada Türkmen de varf dedi-
ler. Bugün parlamentoda yer alan Türkmenler sadece kendilerini
temsil ediyorlar. Milletle bir iligkileri yok."

Türkmen Reform Hareketi


Rehberim Mustafa, Erbil'de en kalabahk Türkmen partisinin
Türkmen Reform Hareketi oldugunu säylüyor.
Baykam Abdülkadir B4zirgan, bir zamanlar Irak Türkmen
Cephesikurucularindan biriydi. Simdicepheye muhalefet ediyor
Erbil'in ortasmda bir villa. Kapida güvenlikler ve birkaç lüks
araba. Bezirgan bizi kapida kargihyor.Takun elbise, gästerigli bir
kravat, altm kol dügmeleri gäze çarplyor.
Türkmenlerin durumuyla ilgili sorulara inatla cevap vermiyor
Bezirgan. Oymah koltugunda yer degigtirip duruyor. Türkmen
cephesine muhalefetin, kimlerin iqine yaradigi ve parlamentoda-
44 BÖL VE YUT

ki Türkmen partilerinin ne amaçla kullamldigt sorusunu da es ge-


çiyor. Reform hareketinin ne kadar büyüyüp serpildiginden dem
vuruyor. Türkmen Cephesi'ni parçalayan küçük Türkmen par-
tilerinin yerel Kürt yönetiminden elde ettigi finansi soruyorurn.
Koltuguna bir daha yerlegiyor. Gözlerini kirpigtirarakkekeliyor:
"Mesela biz Türkmen Reform Hareketi olarak ne KYB, ne
KDB'den para ahyoruz ama Kürdistan Federal Hükümeti'nden
dokuz ay önce finans aldik. Biz bu parayla, bölgede Türk milleti-
ne yardun ediyoruz."
"Ne yapiyorsunuz mesela?" diyorum. Yine baça dönüyor.
"§imdi

Erbil'de en güvenilir parti bizimki..." diyor. Ayakta bekle-


en adamlari kafalarmi salhyor.
"Yanine yaplyorsunuz?" diye sabirsizca soruyorum... "Burada
okullarumz var, radyomuz televizyonumuz var, yani insanlar..."
Sözünü kesiyorum. 30 dakikalik bir kasetin sonuna yaklaymig
ve hâlâ konuya girememig olmanm verdigi sikmtiyla soruyorum:
"Burada siyasiyapilanmalar neye göre ve ne kadar para ahr yö-
netimden?"
"Vallahi farkhdir..." diyor.
"Siz ne kadar ahyorsunuz bölge hükümetinden?"
"Biz Türkmen Cephesi'nden ayrildik ve bize bagh parti men-
suplarmm isminihükümete teslim ettik..."
Türkmen Cephesi'nden ayrihp, kendine bagh üye sayisim Kürt
yönetime bildirince, para hesaba yatiyordu.
Bezirgan kekeleye kekeleye Türkmen Reform Hareketi'nin
Kürt yönetiminden ayda 30 bin dolar para aldigmisöylüyordu.
Açhkve sefalet içinde birakilmig Erbil'de 20'den fazla Türkmen
olugumu, iyte bu miktarlarda para dagitimiyla ortaya çikm14tr.
Türkmenlerin birleymesininönünde para vardi! Bu, Balkanlar'da
uygulanan politikayla ayniydi. Gelir beklentisi, tüm gruplan amip
gibi bölmeyeyetiyordu.

Erbil'de Lüks Hayat!


Rehberimiz, gazeteci Mustafa Kerim, Erbil'de çok zengin iça-
damlarmm kol gezdiginden söz ediyordu. Bunlardan bir kis-
"ERBIL SINIRLAR ARASINDA!" 45
"büyük
mi Türkiye'den gelmigti. Erbil'i firsatlar"m kapist olarak
görmekteydiler. Bati'nm dolayh ve dolaysiz içgali altmdaki bir-
çok bölgede izlendigi üzere, burada da en çok ingaat sektörü gelig-
miyti. Halk kolerayla boguçur, çocuk çoluk çöplüklerde yayarken,
merkezde dev ingaatlar yükseliyordu.
Mustafa, bizi Diyarbakir'dan gelip Erbil'e yerlegmig içkadmi
Ferda Cemiloglu'na götürecekti. O burada ingaat kraliçesiydi.
Bir sokaga girdik. Lagimla oynayan çocuklarm arasmdan ge-
çip ferforje bahçe kapist önüne dizilmig biri Hummer cip, birkaç
araba geçtik.
Diger tüm evlerden farkh beyaz, bakunh villanm kapismda es-
mer, 50 yaëlarmda abartili giysili bol takih bir kadin tarafmdan
kargilandik.
Ferda Cemiloglu'na göre, Erbil hizla kalkman bir kentti.
"en
Paranin merkeziydi. Dünyamn rahat ve en güvenli" kentle-
rinden biriydi. O kadar ki Ferda Hanun, Erbil'e bir güzellik salo-
nu, bir oyun merkezi bile açiyordu.
Durmak bilmeyen telefon trafigi arasinda sohbet ediyoruz.
Endonezya'dan getirilmig mobilyalar ve onlarca özel bibloyla süs-
lü yemek salonunda anlatiyor:
"Ben üç yil mültecilere hizmet sundum. Afganistan savaym-
da da yüzlerce Afganhya yardim ettim. BirleymigMilletler Yüksek
Komiserligi hizmetlerimi ödüllendirdi. Yani neredeyse Nobel
ödüllüyüm!" Gülüyor... "Ben bütün savay alanlarmda gänüllü
olarak hizmette bulunmuçumdur. tehlikeli bölgelerde çahy-
Çok
tim. Burasi en rahat yer. Savag görmedi. Sefalet yok. En iyi koqul-
larda yayamak mümkün."
Bagka bir dünyadan söz eder gibiydi...
"Burasi yakmda büyük geligme gästerecek. Herkes daha çag-
dag olmayi, daha iyi koqullardayayamayi hedefliyor.Daha iyi mo-
bilyah evlerde yaçamay1, kendiferine daha çok özen göstermeyi is-
tiyorlar. Kadmlar her kadin gibi güzelleymek istiyor, çocuklarmi
daha iyi egitmek istiyor. Baktu Türkiye'den sürekli ingaat malze-
mesi, mutfak, banyo donanimi getiriliyor... Eskiden evler çiplak-
ti. Mutfaklarda iki tenekeden olugan dolaplar vardi. §imdigörün,
evlerin içi nasil degigiyor..."
46 BÖL VE YUT

"komqu"

Soluksuz konuquyor. Diçarda oynayan çocuklar ve


evlerdeki görüntü Ferda Hamm'i dogrulamiyor.
O, yeni yeni geligen bürokrat tüccar karipimi Erbil elitinin du-
rumunu anlatiyor. Eski Erbil çargismda ise farldi gerçekler konu-
uluyor

Erbil
Çargisi
bir kumag dükkâmnda
Çaryida birkaç kadmla sohbet ediyo-
rum. "En büyük dert susuzluk!" diyor genç olan. Bebegine alt be-
ziyapmak için bez satin ahyor.
"Elektrik sik sik kesiliyor,saghkh yaçamamiz imkânsiz!" diyor
öteki. "Temizlik bile sorun..." diye ekliyor.
"Suda kolera var!" diyor dükkân sahibi.
Çaryidakonugtugumuz Erbilli ile Ferda Hamm'm Erbil'i pek
bagdagmtyor.
Erbil, eski bir Türkmen kenti. Bir zamanlar, egitimli insanla-
n, zengin tüccarlanyla ünlüymüg. Hangi etnik kökten olursa ol-
sun herkes Türkçe konuqurmuy. Türkçe konuçabilmek medeni-
yet göstergesiymig.
Erbil, bin yilhkkadim kent, änce Saddam'm gõç politikasiyla, ar-
'güvenli
dmdan bölge" uygulamastyla Türkmen özelligini kaybet-
mekle kalmamig... Türkmen olmak, ho; görülmemeye baglanmig.
Kürt gazeteci Rebwar bakm ne diyor: "Erbil'in tarihini aragti-
rirsaniz, bir Türkmen kentioldugunu görürsünüz. Ayrica yörede-
ki tüm kentlerin Türkmen oldugu da bilinir. Erbil de Kerkük de
Türkmen'dir. Bu kentlerde ahali esnaf ya da tüccardtr. Erbil'in kal-
burüstü zenginleri Türkmen'dir. Zaten gehir kavrami Kürtler için
yeni bir kavramdir. Onlar sonradan, köylerden getirilmiglerdir."
1990'lardan sonra Türkmen halki son kalelerini de kaybede-
ceklerdi. Türkmenlere ait olan bölgede faaliyetgösteren siyasiolu-
umlar, saglik ve egitim kurumlan, sistematik olarak Battnm des-
tekledigi Kürt yerel yönetimi tarafmdan baski altma almdi.
Saddam döneminde Araplagttrma siyasetine karyi mücadele
veren Türkmenler, bu defa, Kürtleptirme politikasiyla karp kar-
pya kaldilar.
"ERBIL SINIRLAR ARASINDAl" 47

Türkmen Okullari da Yok Oluyor


lyte bir örnek. Karakoyunlu llkokulu.Erbil'de Türkmen ilko-
kullarmm tümü gibi o da bu süreç içinde hizla degiqimeugrad1.
Bir zamanlar 700 ögrencisi vardi. Bugün 75.
Kent merkezine uzak bir ilkokul. Tarihin bir yerinde duruyor.
Bahçeyi çevreleyen açik kapdarm önünden geçerken namaz kilan
ögretmen grubunu izliyorum.
Yammda yürüyen küçük kizla sohbet ediyorum. "Ögrenciler
kalmadi, Türkler kalmadi burada" diyor.
Ogretmenlerden biri "Bir zamanlar okulumuzda ögrenci sa-
y1st çok yüksekti ama gimdi az, çünkü belediye servisi kaldtrildi.
Ögrencilergelemiyor" diyor.
"Sizin dört milletvekiliniz, iki de bakanmiz var; onlarm bir yar-
dimi olmuyor mu?" diyorum. §akaedip etmedigimden emin ol-
mak istercesine yüzüme bakiyor. Sonra baqiänünde mmldamyor:
"Onlarm kendileri, kürsüleri, yani önemli baçka iglerivar. Her bi-
ri sandalye derdinde. Biliyor musunuz pimdiye kadar bir teki bi-
le bu okula gelmedi."
Uzak bir köpede kalan okula ancak yol parasmi ödeyebilen ög-
renciler geliyordu.
Devir degigmigti. Zengin Türkmenler, çocuklarini prtrak gibi
çogalan özel okullara yolluyordu. Hatta modaya uyup, çocuklari-
"daha
modern" olan Kürt okullarma yollayaniarm
ni sayisi da gi-
derek artiyordu.
Bakunli ve ödenegi olan Kürt okullart, Türkmen aileler için de
çekim merkezi olmuytu.
Rehberimiz Mustafa'nin kizi da bu okullardan birindeydi.
Kizim okuldan almaya gidèrken bizi de götürdü. Kentin göbegin-
de yüksek duvarlar arkasmda çiçeklerle bezeli bir okul. Bakimh ve
gik hanimlar, pahah arabalarla çocuklarim okuldan almaya gelen-
ler... Servis arabalari dizisi.
Kendimi bir Amerikan kasabasmda samyorum. Okul bahçe-
sinde ikiger ikiger stralanmig çocuklar. Biz içeri dogra girerken, ög-
retmenin komutu egliginde "Biji Kurdistan!" (Yaçasm Kürdistan!)
diye bagiriyorlar.
48 BÖL VE YUT

Yanimiza okulun müdürü oldugunu söyleyen bir hanim yana-


giyor. Selamlagiyoruz. Türkçe konugtugunu duyunca gaykmhkla
"buralarda

soruyorum: "Türkmen misiniz?" "Yoo" diyor, herkes


Türkçe bilir. Buras1Erbill".
Adi gevkiye. "Bizim özümüz Kürt. Erbilliyiz. Gerçek Erbilliler
Türkçe konuqur" diyor.
Mustafa ve küçük kiziyla arabaya biniyoruz. Rehberimiz ga-
zeteci Mustafa Kerim, "Ben bir Erbilli olarak en iyi örnegim" di-
yor. Bana ailesini anlatiyor. Mustafa'nm annesi Türkmen, ba-
bast Kürt... Bazen Türklügü, bazen de Kürtlügü öne ç1kariyor.
"Dogdugum günden bu yana savaym içinde hapsoldum!" diyor.
"Gözümü açtigim günden beri hep sava; vardi. Evde hep sa-
vagtan söz edilirdi. Babam bir gün cepheye gitti. Marylarla, sa-
vag hikâyeleriylebüyüdük. Babam tankma binmig, atey etmig ev-
de konuqulanhikâyelerhep bunlardi. Iran dügmanmig, Israil düp-
manmig, o öyle, bu böyleymig, ateykes olmuç, hay1r olmamig...
Hep bunlari konuçarakbüyüdük... Artik biktik. Bu hayat mi!"
Onu dialerken kaldirimdaki baçörtülü ama bluzunun üzerin-
de koca bir Amerikan markasi olan ve yine marka gözlüklerini ba-
görtüsü üzerine yerleptiren genç kiza bakiyorum.
Küresel rüzgârlarin önüne kattigi Erbil'de her türlü dinive si-
yasi aktmm rahatça at oynattigim, taassup ile Bati tarzmm iç içe
geçigini izliyorum.
Çarqidabir mola veriyoruz. Mustafa, Erbilli kadinlarin daha
önce görülmeyen bir tarzda örtündügüne dikkat çekiyor. Okul
egyalari satan bir seyyar saticmm tezgâhmdaki çantayi igaret edi-
yor. Pembe plastik sirt çantasi üzerinde kara çarçafli Barbie sim-
gesi dikkat çekiyor. Arap gelenegi ile Hollywood kültürü burada
kucak kucaga yaqiyor.
Kapah çarymin içinde yürüyorum. Geleneksel klyafetiyle yayh
bir adam sar1191klarm altmdan çikip yammiza geliyor. "Ooo TRT!"
diyor. Hal hatirm ardmdan durumu en veciz biçimde özetliyor:
"Irak'm özü zengin, yeri zengin, toprag1zengin! Amma Irak'in sa-
hibiyoktur. Sahibiolsaydihalimiz böyle olmazdi. Burada iy azdir.
Paran varsa iq vardtr, paran yoksa iyyoktur. 14yoksa ev de yoktur,
geçim de yoktur..."
"ERBIL SINIRLARARASINDAl" 49

Erbil çikiyoruz. Yükselen gökdelenlerin


Çargist'ndan önünden
geçiyoruz...

Erbil, 1stihbaratCenneti
Bagdat ve Basra bombalarla sarsihrken, özel statüsü nedeniy-
le savagtan uzak kalan Erbil, para ve silahm ve en çok da uyug-
turucu ticaretinin köprüsü. Bu durumdan nemalananlar yüksek
duvarlarm ardmdaki gökdelenlerde saklananlar. Burada 19kova-
layan Türkler, Araplar, Lübnanhlar ve Israilliler... Istihbarigö-
revlerle gelenler ve son iki yilda kentte açilan on bey yeni banka-

nm çaliçanlari...
Norveçli petrolcüleri, Dubaili tüccarlari da unutmamak gerek.
Son y111ardayükselen buyük oteller özel konuklar agirhyor. Gecesi
250 dolar olan lüks otellerde boy oda bulunmuyor. Sheraton'un
her salonunda Batih heyetlerlefisildayan,koruma ordusu egligin-
deki agiret mensuplari göze çarp1yor. Sefalet içinde; elektriksiz,
susuz, aç yaçayan halk, iddiah konut projelerinin tabelalarma gay-
kmhlda bakiyor. Bunlardan birinin adi "Dream City". Her bir vil-
la, 1 milyon dolardan satihyor.1nçaati "Türk" igadamlarmm yap-
tigt söyleniyor. Buraya bir "Küçük Amerika" kuruluyor.
"rezidans"larive "dre-
Ahyverigmerkezleri, otomobil galerileri,
am city"leriyle Erbil yaka gibi. Erbil'e günde en fazlaiki saat elekt-
rik veriliyor. Ama yakarda saydigumz mekânlarda elektrik hiç ke-
silmiyor. Burada büyük bir jeneratörpiyasasi var. Ayrica bu jene-
ratörleri besleyenmazot satipi da belli elleri zengin ediyor.
Mustafa Kerim, Erbil'in Amerikan iggaliyle bir ticaret merkezi
haline geldiginive dolarlarm bavullarla dolaytigmisöylüyor.
"Amerikahlara yaklayan mah götürüyor!"
Ve bu curcuna içinde Amerikah egitmenler Erbil'de üniversi-
teler kuruyor, Erbilli gençlere, Ingilizcedügünmeyi ögretiyorlar-
di. Denise Natali, bize bölgenin gelecegiyle ilgili dügüncelerinden
söz ediyor:
"Biliyorsunuz Kürtler, Amerika'nm burada kahci olmasim isti-
yor. Burada büyük bir askeri üs kurmasiiçin Amerikahlart ikna et-
rneye ugraplyorlar! Amerikahlar bir gün Bagdat'i terk ederlerse..."
BVY4
50 BÖL VE YUT

Sözünü kesiyorum. "Onlarm zaten askeri üslerivar burada."


"Ama o küçük bir üs. Kürtler, burada çok büyük bir Amerikan
Üssüistiyorlar ve Amerikahlar Bagdat'i terk ederlerse, burada ko-
nuglanmig bir üssün iglevi son derece önemli olur. Ama daha ön-
ce yapilmasi gerekenler var. Buranm sosyal, politik ve ekonomik
dänügümü daha tamamlanamadi. Hâlâ çok gelenekçi bir toplum.
Amerika ve BirleymigMilletler yillardir burada çahqiyor ama hälâ
burada büyük bir degigimi gerçekleytiremediler. Bu elbirligiyle,
kisa vadede gerçekleptirilmeli."
"Üniversitelerbu amacm neresinde yer ahyorlar?" diye soru-
yorum.
Denise, egitim kurumlarmm genç nüfusu dänügtürecegin-
den söz ediyor: "Üniversitelerbence çok önemli. Bir kere ingilizce
egitim yapmalan önemli. Sonra ögrencilere farkh duçünce bi-
çimleri agilanlyor. Mesela ben elegtirel dügünce dersi veriyorum.
Ögrencileredünyaya eleptirel bakmayl ögretiyorum."
"Eleytirel bakty" tahmin edeceginiz üzere, Bati çikarlarim dik-
te eden bakipti.
Röportajm sonunda Denise, Zafer Yörük, rehberimiz Mustafa
ve kameramamm ÌsmailDostoglu, Erbil'de yabancilarm en gözde
mekâni olan "Alman Bar"ma gidiyoruz. Bu barm sahibi 20 yildan
beri bu topraklarda yaylyor. Yamnda çok yakipikli Kürt gençleri
çahytmyor. Degigik cinsel tercihleriyle ün yapmig yagh bir Alman.
Bahçesi Ingiliz, Amerikan ve diger Batih ülkelerin diplomatlariy-
la dolup tagiyor.
Denise'e hangi Amerikan sivil toplum (!) kuruluglarmm
Erbil'de temsilcisioldugunu soruyorum. Yakin geçmigte NDI'nm
(Amerikan Milli Demokrasi Enstitüsü) bürosunu Bagdat'tan
Erbire tapidigmi söylüyor.
"Güneyde sivil toplum inga etmek için büyük çaba harcadilar,
yimdi sira burada. Kürt bölgesiniuzun zaman ihmal ettiler. Burasi
sakindi." garabmi yudumluyor.
"Simdi degil mi?" diye soruyorum.
äyle
"Evet sakin, ama görmüyor musunuz burada sadece bina-
lar yükseliyor. Kurumlar yok. 1992'den beri kimse bu insanlara
bir geyler ögretmek için harekete geçmiyor. Burasi kurumsalla-
"ERBIL SINIRLAR ARASINDAP 51

parnyor. Yükselen binalar var, bol para var ama hâlâ hiçbir pey
yok..."
"Demokrasi Enstitüsü'nün buradaki çahymalari ne yönde ola-
cak? Onlarla konuytunuz mu?"
"Hayir henüz konuçamadim ama bu iglere kaynak saglayan
Amerikahlarla konugtum. Su an finansörler de burada ve proje-
leri baglatma karari aldilar. Ilk defa buranm özgün partlan ince-
leniyor. 'Demokrasi Projesi' bugüne kadar Irak genelinde dügü-
nülüyordu. Ama bu bölge çok farkh. Ozel projeler, hayata geçiri-
lecek. NDI burada äncelikle bir istatistik merkezi kuracak. Birçok
ilk yaçanacak."
Gece, Erbil'in sessiz ve elektriksiz mahallelerinde yankilanan
Ingilizce,Almanca sarhoy seslerin karmaçasiylabitiyor.
Kuzey Irak birçok ilkle tamgacakti. Kuzey Irak, demokratlaça-
cakti. Amerikan politikalari etnik ve dini oluqumlari gekillendire-
cek; Erbil'den bölgeyeküçük bir Amerika yayilacakt1.

"Amerika Kurtaricidir!"
Yerel Kürt Bölgesi Milli Egitim Bakam Dilyad Abdurrahman
Muhammed, Denise Nataligibikonuquyor. Egitimde, Amerika'nin
"kurtarici"
olarak küçük beyinlere agilanacagmi müjdeliyordu.
"Amerikan içgalinden misöz ediyoruz?" diye sordugumda,
"Biz ona ihtilal diyoruzl" diye cevaphyordu.
"Amerikah egitim danigmanlarmm istegiydi bu. Degigimi'ihti-
lal' (revolution) olarak adlandirmamiziistediler. Ama biz onun da
'kurtarici'
ötesine geçtik. Onlara ihtilalci degil, diyoruz. Amerika
böyle tarihe geçecek. Baskive zulüm rejiminden, Amerikasiz kur-
tulmamiz mümkün degildi. Onun için Amerika kurtaricidir! Ve
yeni tarih kitaplarmuzda da öyle yer alacaktir!"
Yerel Kürt Bölgesi Milli Egitim Bakam'yla parlamento binasm-
da bulugmuqtuk. Kibirli bir Kürt "bakan"In Amerika apkmi ilan
edigine maruz kalmigtik.
Bana yeni neslin farkli yetigecegini söylüyordu. Dilçad Bey,
Büyük Ortadogu Projesi içinde Kürdistan'in öneminden bahse-
diyordu.
52 BOLVEYUT

Kemal Kerküki

"En büyük temennimiz, Büyük Ortadogu Projesi'nin çok ya-


km gelecekte baçariyaulaymas11" diyor.
"Gelecekte?" diye sorayorum.
"daha
"Evet," diye kafasmi salhyor, tamamlanmad1 ama bu
proje bölge insanlarmm tüm sorunlarint giderecek".
"Sizce Amerikahlar bu projeyle neyi hedefliyor?" diye soruyo-
rum.
"Amerika, terärizme kargi bir kalkan oluyturuyor."
Buna benzer birçok kligeyi art arda sirahyor.
Amerikah yetkililerin zafer nidalarmm, Amerika'nm baçanya
ulaçacagma dair inancm, Amerika'dan çok, Kuzey Irak'ta yanki-
landigma eminim.
Kürt bölgesinin politikacilari, Amerikan politikalarmin kendi-
lerini ihmal ettiginden zaman zaman yakmsalar da, Amerika'ya
olaganüstü bir sevgiyle baghlar.
Parlamento Baykan Yarduncisi Kemal Kerküki'ye, "Bush'un
politik baçarisi konusunda tereddüdü olup olmadigmi" sordu-
gumdasesi degiymig, yüzünü çagkmhk kaplamigt1.
"ERBIL SINIRLAR ARASINDA!" 53

"Hayir, hay1r!Bush bizim için bir melektir!" demigti.


"Melekler koalisyonu" bir kan gölünde yüzerken Eylül
2007'de, Amerika'da, 16 ülkenin temsilcisinin katilumyla "Dünya
Demokrasinin Gelecegi Forumu" toplantisi yapildt. Toplantida
Savunma Bakant Robert Gates, Irak'm bugününü Amerikan ta-
rihiyle kiyashyordu. "Bizim de kurulug yillarimiz karmagaylageç-
ti." diyordu.
"gimdi

Irak kaos içinde. Onlari bu halde biraktp gideme-


yizl Bu, müttefiklerimize ihanet olur, onlari güçsuzlegtirir!
Dügmaalarimiza da cesaret verir" diye devam ediyordu.
Amerika, son zamanlarda Ingiltere'nin deneyimlerine daha
çok kulak veriyordu. Bugünlerde "Churchill plani" üzerinde ça-
hyiyordu.
Plana göre, iggalci güç, kaos ve karmaçayi yaratip geri çeki-
lirdi... Ortadogu'nun yerlegik agiret düzeni içinde bin yildir bir
arada yaçayanlar birbirlerini girtlaklar, sonra öle öle kendi ada-
letlerine ulagirlardi. Sag kalan ve karmayadan zaferle çikan taraf,
Amerika'yla masaya otururdu... Adalet yerini bulurdu.
Busenaryolardaenönemliaktörpetroldü.Petrol,Kerkük'teydi.
Amerikan basinmda Kerkük'ün özerk bir bölge haline getirile-
cegi seslendiriliyordu. Paranm ve üslerin merkezi Erbil olacak-
ti. Yava; bir dönügüm için, Amerika'nm Demokrasi Enstitüleri
kabullenmeyi ve Kürtlegmeyi, toplumun katmanlarma yayacak-
ti... Bir ülke dagilirken Pandora'nm kutusundan daha çok cana-
var çikacakti...
ÜRI)ÜN'ÜK HAgEMÍT KRAI IGI

Ekim2007 Yolculugu

20. yüzyil bapnda Ürdün diye bir ülke yoktu. Bu ülke 100 yll
önceki Büyük Ortadogu Projesi çerçevesinde kuruldu. Suurlari
Ingilizcetveliyle çizildi. Ve geriaNehri'nin dogusunda dertle-
re gark oldu. Bugün Ordün'de yayayan 5 milyon nüfusun yari-
si Filistinli. Ortadogu'nun kaderi belki de Ürdün'le belirlendi...
Bir asir önce Îngiltere Osmanh'ya karp Arap agiretlerini ayaklan-

KKT_Ç.
SURiYE

IRAK

Amman -

SUUDI
ÜRDÜN ARABISTAN
MISIR
RDON'ÜN HASEMlT KRALLIOI 55

Amerikan heyetlicenaze

dirmigti. Bu bölgede simrlari degigtirmig,ülkeler yaratmigt1. Ayn


smirlar arasma hapsedilmig ülkeler ne zaman bir araya gelmeye
kalksa aralarina nifak tohumlan saçilmigti...
Zaman degigti. Ikinci Dünya Savagi'ndan sonra Îngiltere'nin
yerine Amerika geldi. Bugün Ürdün, Amerika'nm Ortadogu'daki
"bany

biri. Israil'le anlagmasi"


en önemli müttefiklerinden (!)im-
zalami; iki Arap ülkesinden de biri. Ürdün,bugün bir yandan Bati
ve Suudi sermayesiyle donaniyor; bir yandan 60 y11dir,toprakla-
rindan edilmig Filistinli göçmenleri barmdmyor. Arap-Ìsrail so-
rununun sonuçlarim en çok Ürdün halki yaqiyor!

Hüseyin'in Cenaresi...
Kral Hüseyin 1999'da öldü... Ordün Hagemit Kralhät'mn, 47
yll yönetimde kalan krah Hüseyin'in cenazesiher yeyin özetiydil
Devlet töreninde, Ürdün'ün, Batiiçin ne kadar änemli oldugu
gözle görülür haldeydi. Hiçbir devlet bagkamnincenazesinde böy-
lesine zengin bir katihm görülmemigti...
I

56 BOL VE YUT

Avrupa'nm tüm kral ve kraliçeleri ve tüm cumhurbagkanla-


ri tärendeydi. JacquesChirac da, Alman gansälyesi Schräder de,
Sovyetler'iyok eden adam Boris Yeltsin de oradaydilar.
Amerika, dört bagkamyla cenazeye katilmigtL Bill Clinton,
Gerald Ford, JimmyCarter ve George Bush törende hazir bulun-
dular. Israil,cenazeye en kalabahkheyetlekatilan ülkeydi.
ÇünküÜrdün çok önemliydi Bati için. Ortadogu'nun ortasi
demekti!
100 y11önce zengin petrol kaynaklarma göz diken ingiltere,
Arap agiretlerini ayaklandirarak ige baglamigti. Onlara "Özgür
Arabistan" vaat ediyordu.
Smirlari cetvelle çizilen ülkeler birkaç on yllda Arabistanh
Lawrence'larm gayretiyle hayata geçecek, paramparça edilen cog-
rafyada en büyük darbeyi Filistin halki yiyecektil

Filistin Mahallesi!
Amman'daki rehberim Cemal, Filistin göçmen mahallelerin-
den birinde dogmuytu. Sabah gehir merkezinden yirmi dakika
rnesafede bulunan varoçlara dogru yola çiktik. Önce,Kudüs'e bir
tay atimi mesafede kurulmuy, en eski Filistin mülteci mahallesinin
yetkilisinden izin belgemizi alacaktik.
Bir göçmen kampmm yillar içinde yerlepik düzene geçmig ha-
liydi,bu mahalle. Tag bir yapiya girdik. Polis yetkilisinin odasmda
izin belgemizibeklemeye bayladik. Kargimizda kocaman bir yagh-
boya tablo... Tabloda incecik kollari, çelimsiz vücuduyla baqimn
üzerindeki altm topu tagimaya çahyan bir yagh adam! Altm topun
içinde El Aksa!
Sirtmda Kudüs'ü tagiyan Filistinli mülteci figürü, umutsuzca
bize baklyor. Tablodan gözlerimi ay1rip yetkiliye gülümsüyorum.
Yetkili, bir kagidi Cemal'e uzatiyor. Ç1kiyoruz.
Amman'daki en eski Filistin mülteci mahallesinde yürüyorum.
Cemal bana burada dogdugunu anlatirken sik sik uzun sessizlik-
lere boguluyor.
"Burada dogdum. Artik burada yayamiyorum ama buradaki
sefaleti çok iyi hatirhyorum!"
ÜRDÜN'ON HASEMlT KRALLIÔI 57

Pilistin Mahallesinde

Bu mahallede dogmug, bu mahallede bin türlü yokluk yoksul-


luk içinde yaçamigt1. 10 yagma geldiginde babasibir iq ve bagkabir
yerde bir ev bulmuy, tayinmiglardi.
"Burada yillardir hiçbir pey degigmedi. Onlarca yll da geçse de-
giçmez!"
Cemal öfkeliydi. Belli ki bu mahalleye uzun zamandir gelme-
miyti. Sefaleti, yoklugu ve açhgi bir kez daha görmek onu geçmige
götürüyor, gözlerindeki act belirginlegiyordu.
Derme çatma bir manav tezgâhmin önünde konuquyorduk.
Etrafumzda merakh gözler, sivil istihbarattan olduklari su götür-
mez tipler.
Cemal, "Çokgeyler anlatmak isterdim ama kamera önünde
konuqulacakgeyler degil bunlar" diye mirildamyor.
Birbirinden güzel çoculdar kameraya dogru z1phyor. Yayh ka-
dmlar bagörtülerini agizlarma dogru çekigtiriyor. Üç be; sogan,
biraz elma alan yagh bir kadma yaklayiyorum.
"Ne kadar oldu buraya geleli?"
"40
yil!" diyor, gözlerime dik dik bakiyor.
58 BÕL VE YUT

"Burada mi dogdunuz?" diye konuqmayi uzatmaya çahylyo-


rum.
Dimdik bagi ve sorgulayan gözleriyle cevaphyor: "Ben Filis-
tin'de dogdum!"
"Bir gün oraya dönebileceginizi düpünüyor musunuz?"
Tüylerimi diken diken eden bir tavirla, vakur, agir agir konu-
quyor: "Bizim topragimiz Filistin! Evlatlanmiz Filistin'de!"
"Filistin" derken sesi bugulanmigti.
Kirk yil önce büyük Batih güçler Ürdün'ü, yeni Filistin olarak
dügünmüglerdi. Israil rahat etsin diye Filistinlilerin, yavaçça gö-
çe zorlanmasi bu plan dahilindeydi. Plana göre, Bati yakasmda-
ki Filistinliler Ürdün'e sürülecek, Ürdün, bu büyük göç karyihgi
uluslararasi sermayeden pay alacak ve son ayamada, Filistin halki-
nm tümü Ürdün'e tagmacakti.
Manavtezgâhmin sahibisadece ikiyilönce Filistin'iterk etmigti.
"ama

"Gelmek zorunda kaldun" dedi, tek umudum topraklanmiza


dönmek. Benim sadece bedenim buradal Ruhum Filistin'de!"
Röportaj yaparken zafer igareti yapan gençler birikmigti arka-
smda.
Amman'daki bu mahalle ve digerleri hâlâ "Filistin kampla-
n" olarak amhyor. 1948'de israil devletinin kuruluqundan sonra
SeriaNehri'nin dogusuna akan milyonlarca Filistinli, Ürdün hal-
kmm neredeyse yarismi olugturuyor.
Filistin mülteci kamplari yerlepik mahallelere dönüqmüç artik.
Sadece bu mahallede 300 bin Filistinli yagiyor. Sokaklarda acih,
agnli yüreklerivatanlarma gömülü insanlar yürüyor...
Buraya gelirken Amman'in büyük, süslü, zengin caddelerin-
den geçmigtik. Her caddede mantar gibi figkiran inçaatlar, yeni
ahyverië merkezleri, Suudi sermayeli gökdelenler vardt.

"Ürdün ile Filistin Birlepsin!"


Geçen y11Israil'in muhalefet lideri Binyamin Netanyahu, "Or-
dün ile Filistin topraklanma birleymesinden" sör ediyordu.
Netanyahu, "Böyle bir birlik ya da konfederasyon,bölgedeba-
rig ihtimalini artirir!" diyordu.
ÜRDÜN'ÜN HASEM1T KRALLIÖI 59

Irak'm ve bölgedeki diger bazi devletlerin kaç parçaya bölün-


mesi gerektigi Amerika'nm gündeminden dügmezken, Ürdün ve
Filistin topraklarmm birleymesi söz konusu ediliyordu!

Tam bagunsiz bir Filistin'i engellemenin yolu Ürdün'denge-


çiyordu. lyte o yüzden nüfusunun yarisi topragmdan edilmig
Filistinliden oluçan bu küçük ülke, birileriiçin çok büyük anlam-
lar tagiyordu.
Gece, Büyükelçi Hüseyin Diriäz'ün konutuna yemege davetli-
yiz. Büyükelçimiz anlatiyor. "Ürdün,Israil'lediplomatik iligkile-
ri olan iki Arap ülkesinden birisi. Israil'le ilk iligki kuran Misir'di,
onu Ordün takip etti."
"Bu yüzden diplamyor mu Ürdün,Arap dünyasmda?"
"Hay1r, tam tersi. Ürdün hem Arap davalarmi savunan bir ülke
olarak göz dolduruyor, Israilmeselesinde Arap davasmin Bati'ya
en iyi gekilde anlatilmasma çahqiyor. Ordün krah geçen bahar ay-
larinda, 2007 Mayist'nda Amerikan Kongresi'nde, hem senato-
nun, hem temsilciler meclisinin mügterek oturumunda, bütün
kongre üyelerine hitaben bir konuqma yapti. Üçü ayakta olmak
üzere dokuz kere alkiglandi. Kral her sene Amerika'ya davet edili-
sürdürüyor."
yor, ingiltere'yleyakm iligkiler
Kral, Bati'nm gözdesiydi hiç kugkusuz!

Bir Zamamn Agiret Reisleri...


Ürdün bugün bir kralhkti. Geçen yüzyilda Osmanh topraklari-
nm parçalanmasmda önemli rolü olan bir agiretin içinden çikmig-
ti. O dönemde Hayemit ailesine ingilizlertarafindan kralhk sözü
verilmigti. Bugün hâlâ Ürdün meclis binasiönünde ve Amman'm
birçok yerinde, Emir Hüseyin'in heykelleri, resimleri vardir.
Elinde silahl, atinm üzerindedir Emir Hüseyin. Osmanh'ya kargi,
Ingilizlerleberaber verdigi mücadele, halka her firsatta anlatihr.
Aym bugün gibi o zaman da her gey petrol cografyasmi ele ge-
çirmek içindi... Iki y1l önce Kudüs'te tamqtigim eski Bagbakan
Abdülselam Majali'yle tarihi konuymak istemigtim. Filistin ma-
hallesinde geçirdigim günün ertesinde, kentin en varlikli sokak-
60 BOLVEYUT

Emir Hüseyin'in heykeliönünde

larmdan birindeki villaya girdim. Büyük salonun her köpesinde


Majali'nin Kral Hüseyin'le samimi pozlarim sergileyen fotograflar
vardi. Bana tarihi anlatiyordu:
"Bugünkü problemler, geçen yüzyilm ve bu yüzyihn sicak ve
soguk savaglarmm sonuçlaridir. Birinci Dünya Savagi öncesin-
den, Ikinci Dünya Savagt sonrasmdan bugünlere gelen sorunlar-
dir. Ingilizler,uzun zamandir bu bölgeyehâkim olma çabast için-
deydiler. Bir Yahudi devletikurma çabasma girigtiler ve sonunda
baçardilar."
Onu dinlerken Ordün'ün Israil'le iligkisinin ne kadar derin ol-
dugunu dügünüyordum. 1999'dakiölümüne kadar, neredeyse ya-
rim yüzy11iktidarda kalan Kral Hüseyin'in, en çok Israil yöneti-
mi tarafmdan desteklendigi çok sik ifade edilirdi. Ronald Payne'in
Israil'in ÇokGizli Servisi adh kitabinda bu iddialar yer alm14t1.
Payne, Îsrailgizli servisi MOSSAD'm 1950'li ve 60'h yillarda, Kral
Hüseyin'e karqi düzenlenen darbe girigimleriniönceden haber ve-
rerek, iktidara katkilarmi anlatmigti.
ÜRDÜN'ÜN HASEMIT KRALLIÖI 61

Eski Baybakan Abdülselam Majali'ye bu görüge katilip katil-


madigmi soruyorum. giddetle karyt çiktyor. "Bu dogru degil" di-
yor, "Araplarm bir sözü vardir: 'Kompu evdeki sorun senin evine
de siçrayabilir' derler. O nedenle sorunlardan kaçimldi.Ama hep-
si o kadar. lsrail,Ürdün'ün kalkmmasina, büyümesinehiçbir yar-
dimda bulunmadi..."
Kaçamak bir cevapti. Bilgilerimizle çelipiyordu. Ortadogu'da
Arap ülkeleri arasmda Israil'leen yakm iligki içinde olan devlet-
ti Ürdün. Sermaye gücüyle de istihbaratiyla da oyunun içindeydi.
Ürdün varhgim Bati'nm Yahudi devleti dügüne borçluydu. Ama
tevatür çegitlendirilmigti.

Hayemit Kralhg1Web Sitesi


Ben Amman'dayken bagbakanhkkoltugunda oturan ama dön-
dügümde artik orada olmayan Maruf Bahit'le Ürdün, Türkiye ilig-
kilerini konuquyoruz. Osmanh topraklarmda Îngilizlerinbaglatti-
"böl

gi ve yut" oyununun degigik bir versiyonunu anlatiyor.


"Osmanh, änceleri tüm halldarm üzerine Islam gemsiyesi aç-
m19ti. Sonra milliyetçi akimlar bay gösterdi. Türk milliyetçileri-
nin baglattigidalga Araplara da sirayet etti... ÖzellikleSultan Ab-
dülhamit'ten sonra bölge iyice parçalandi," diyor. Sik rastlanir bir
hata yap1yor. Bati'nm rolünü es geçiyor. Suçu Türk milliyetçileri-
ne atlyor.
Ürdün'de tarih Ingiliz söylemine uygun anlatilagelmigti ve
gerçelder tepetaklak edilmigti. Ürdün Hasemit Kralhgl'nm özel
web sitesinde yer alan tarihçe baghkhbölümde de benzer söylem-
ler vardi.
"Büyuk Arap isyaniarmm amaci, Mekke'yi de içine alan Birlepik
Bagonsiz bir Arap devletiydi. Bu taribi göreve giden ilk adim, 10
Haziran 1916'da atildi. 400 y1l süren karanhk ve istibdat son bu-
lacaktil"
Ürdün Kralhgi, Osmanh yönetimini 400 yll süren istibdat ola-
rak tanunhyordu. Bu fikri bölgeye sokanlar Îngilizlerdi.16 Mayis
1916'da ingiltereve Fransa bagbakanlarmm adlarmi tagiyan Sykes
-Picot Antlagmasi, Osmanli devletini parçalamayi hedefleyen gizli
62 BÖL VE YUT

bir anlagmaydi. Ortadogu topraldari Ingiltere ve Fransa arasmda,


harita üzerinde ilk o zaman paylaqilm19tl.
Bir "Arap Devletleri Konfederasyonu" anlagmanin madde-
leri arasmdaydt. Iskenderun ile Filistin arasi Fransa'nm, Filistin
ile Iran arasmdaki bölgeyse Ingiltere'ninetki alamnda olacakt1.
Iskenderunserbest bölge olacak, Filistin uluslararast yönetime bi-
rakilacakti.
Sykes-Picot gizli anlagmasmda, böljede hangi agirete, nasil bir
destek saglanacagi da belirlenmigti.
Bugünkü krahn büyük dedesi Emir Hüseyin'e para ve silah
destegi verilecekti. Destek verildi ve Haziran 1916'da Arap ayak-
lanmast bagladi. Dört ay sonra 2 Kasun 1916'da Emir Hüseyin
kendini Arap ülkeleri krah ilan etti.
Ingiltere ve Aznerika bir yll sonra Filistin'de bir Yahadi yurdu
kurulmasim ve bunun Arap kralhgmmbir parçasi olmasmi kara-
ra baglad1. Bu arada "Dünya Paylagim Savagi" tüm vahqetiyle de-
vam ediyordu. Emir Hüseyin, ingilizaskerleriyle beraber Hicaz ve
Filistin cephesinde, Osmanh askerlerini arkadan vuracak, büyük
bir katliam yaçanacakti...
Savaym sonunda Ingiltere, Osmanh'dan koparilan yeni ülke-
leri ve krallarini dünyaya ilan etti. Haritadaki yeni ülke Irak'ti.
Faysal, kral olarak baça geçecekti. Bir bagka yeni ülke Ordün'dü.
Bu kez Kral I. Abdullah tahta oturdu.
Ashnda hedefte bir Sion devleti vardi. Al Destur gazetesinden
Yasir Zaatreh özetlemigti:
"Amerika ve ingilterebu cografyayi bölmek istiyordu. Ayrica
yepyeni bir devlete, Israil'e,bir alan yaramak istiyorlardi... Yarat-
t11ar!"
Îsrail devleti, partlar hazir olunca, 30 y1l sonra kurulacakti.
Öncebu devletin yegerecegi iklim hazirlanacakti.

Ürdün Öncelngiliz Oldu, Sonra da Amerikah!


1936'da Ingiltere Ürdün'ün bagtmsizhgini kabul etti. Ordün
ordusu uzun yillar Ingilizsubaylar tarafmdan yönetilecekti. Ingil-
tere'nin etkisi bagimsizhktansonra da sürecekti.
ÜRDÜN'ÜN HASEMIT KRALLIOI 63

Ikinci Dünya Savaq1'ndan sonra Ingiltere,gücü Amerika'ya


kaptiracak; bunun etkileri Ürdün'ü de saracakti...
YIl
1952. Hüseyin'in, Ürdüntahtina çiktigi tarih. Kral Hüseyin
o zaman 17 yagmda.
O yll Israil, kuruluqunun dördüncü ydmi kutluyordu.
Genç Hüseyin, dedesi L Abdullah'in Kudüs'te bir suikast so-
nucu yam baqinda äldürülügüne taniklik edecek ve tam da o yd-
larda Israilbölgedeki etkisini göstermeye baylayacakti.Yapdan ki-
yam sonucu büyük Filistin göçü Urdün'ü saracakti.
Kral Hüseyin, Ingiltere'de egitim almig, 17 yaqinda bir kral ola-
rak kaosla kargilaymigti.1961'de bir logilizsubaymm kiziylaevle-
necek, oglu Prens Abdullah bu evlilikten dogacakti. Ingilizler ar-
tik Ordün tahtmdaydi.
Prens Abdullah 5 yagmdayken, Ordün, en verimli ve stratejik
topraklarim kaybetti.
1967 Savagl'yla, kurulugundan sadece 19 yll sonra, Israil, Bati
§eriave Dogu Kudüs'ü ele geçirdi. On binlerce Filistinli daha
Ürdün'e göç edecekti.

Zeynep!
Göç eden kafilelerden birindeydi. Zeynep Nine de 40 yayla-
rindaydi o zaman. Evinden yurdundan kaçmig, canini zor kur-
tarmiyti.
Filistin mülteci mahallesinde, oglu Mahir'le bir çukurun için-
de yaç1yordu. Hem de 40 ylldir! Beni, bir merdivenle inilen yolun
altmdaki çukur odaya dogru çekiptirirken, bir gün yurduna ge-
ri dönmeyi dügledigini, rüyalarmda bunu gärdügünü söylüyordu.
Yammda rehberim Cemal, çeviri yaparken, gömleginin etegini,
hirsla gözüne bir geykaçmig gibigözlerine sürüyor. Ben Zeynep'in
beton zeminli tek gör odasi ve bir teneke dolaptan olugan mutfa-
ginabakarken oglu Mahir, "Yayhlar hâlâ geri dönmeyi umut edi-
yorlar..." diye Ingilizcemirildamyordu. Dayanamayip eldiyordu:
"Benim de hayalim bu."
Zeynep'e sarillyorum. Beni digarida kaldirima oturtuyor ve
Cemal'in çevirmeye yetigemedigi çabuklukta konuyarak Filis-
64 BÖL VE YUT

Zeynep Hamm

tin'den ak1mda kalanlari anlatiyor. Arapça bilmiyorum. Ama


Zeynep'i anliyorum. Yüregim onu duyuyor!

"Ürdün En Yakm Dostumuz!"


Sadece Filistin göçüyle smirh degil Ürdün'e gelenler. Barut fi-
çisi Ortadogu'nun, patlayan her köpesindengelip Amman'i mes-
ken edinenler var. Irak'm içgali sonrasi kaçan zengin içadamla-
rt, Körfez sermayedarlari da Ürdün'deler.Savaglarm çevreledigi
Ürdün, bälgenin çekim alam. Bu durum, Amman'in anacaddele-
rinde gözle görülüyor. Amman küreselleptikçe Filistin mahalleleri
daha çok karanhga gömülüyor, yalnizlayiyor, içine kapamyor...
Ürdün, Batfyla yakm iligkisini kraliyetin ey seçimiyle de per-
çinliyordu.
Kraliyet ailesinin evlilikleri Ortadogu'da degigen rüzgârlarm
simgesiydi. Kral Hüseyin, 1978'de dördüncü evliligini bir Ame-
rikahyla yapti. Lisa Hallaby, Kraliçe Nur adiyla tahta oturacakti.
ÜRDÜN'ON HASEMIT KRALLIÖI 65

Lisa Hallaby ya da Nur, sadece Ürdün kraliçesi degil, Amerika


ile Ürdünarasmdakisiyasi zincirin bir halkasiydida. Hâlâ da äyle.
Ürdün'ünbagkentiAmman'dakibasmtoplantismda Amerikan
DigigleriBakam Rice, Ürdün'ü göyle tammlamigti:
"Bälgede Ürdün'dendaha iyi bir dostumuz yok, Ordün,terä-
rizmle savaqta Amerika'nm'stratejik ortagidir!'"...
Bu stratejik ortakhk, Amman'in büyük caddelerinde kendini
gösteriyordu.

Cosmo Market
Hummah bir yapilanma Amman'ikucagma almigti... En lüks
arabalari satan galeriler, en marka giysilerivitrinlerinde sergileyen
butikler, en pahah sebzeleri pazarlayan süpermarketler Amman't
sarm19ti...
Cosmo Market'e girmek herkesin harci degildi. Filistin ma-
hallesindekipazarm fiyatlarini dörde katlayan sebzeler, Amerikan
hardallari ve salata soslari, bin bir çegit deterjan ve Bati'nm ünlü
güzellik ve hijyen markalari raflardan bize baktyordu...
Markette aliqverig edenler Filistin mahallesindekilere hiç ben-
zemiyordu.
Yabanci marka pirinç seçen gik giysili genç bir kadma soruyo-
rum; "Bu refah görüntüsünün kaynagine?"
Jana,mükemmel Ingilizcesiyleanlatiyor: "Kompu ülkelerdeki
terör, istikrarsizhk, buraya o ülkelerin zenginlerini getirdi. Irak'm
zenginleri gimdi Ürdün'de. çünküburada bir istikrar ortami var.
Bence çevredeki savaglar zenginlik getirdi. Kuveyt Savaçfnda da
böyle olmuqtu. Aynca kralm uyguladigiliberalözellegtirme politi-
kalarimn da etkisi var!" -
Jana'nm bankaci egi de yanuniza geliyor. Kafasmi sallayarak
Jana'ytonayllyor. Çoksayida yabanci yatirimc1yi igaret ediyor:
"Körfez ülkelerindenve dünyanm birçokyerinden, Avrupa'dan
çok sayida yabanci yatinmci geliyor. Size sizin sektörden bir ör-
nek: Ürdün, bölgedeki tek liberal medya sektörüne sahip... Çegitli
devletlerle serbest ticaret anlagmalarivar. Sonra Irakliyatiruncila-
rin çogu buraya geldi. Bunun büynk etkisivar..."
BVY5
66 BÖL VE YUT

Suudi sermayesive Irak'm savag zenginleri Amman'daydilar.


JanaFerrah'a "Ürdün'dehalk refahi yakaladt mi?" diye soru-
yorum: "sadece
"Tabii buranm fakiri de çok" diyor, gehir merkezine
bakarsamz yamhrsmiz. Fukarayi buralarda göremezsiniz!"
Oysa onlari her yerde görmek mümkündü! Kentin yoksul
semtlerinde ayakkabt tamircisinden geçilmiyordu ve onlar duru-
mu en iyi anlatan birer simgeydiler. Anicaddedeki Filistinli
ayak-

kabi tamircisi, günde en fazla 5 dolar kazanabiliyordu


Bu, her gün çahqirsa ayda 150 dolar ederdi. Ama Amman'da
hayatta kalabilmekiçin en az 500 dolar lazimdi...
Ustelik, hizh tüketim baskisi kenti çevrelemigti. Yoksul semt-
lerden ana caddeye seyyar saticilar ve dilenciler yagiyordu.
Çogu,kraliyet ailesinin himayesinde çahyan birçok sivil top-
lum örgütü, yoksulluga merhem olmaya çahyiyordu. Bunlardan
birinde Aida Aburass'la bulugtuk.
Bu genç kadin, kraliyete bagh bir sivil toplum örgütünün yö-
"küresel"

neticisiydi... Âdeta, Ürdün'ün yüzünün bir simgesi.


Göçmenlere yardim için çahyyor. Yeni fönlenmig gür saçlari, mo-
dern taktlari, gögüs dekoltesive odas uida kraliyet ailesi mensupla-
riyla çekilmig fotograflari var.
"Amman'in merkezinde ahyverig merkezlerinden, bey yddizh
otellerden geçilmiyor. Öte yandan yoksullarla büyük bir uçurum
aç1hyor. Durumu nasil görüyorsunuz?" diye soruyorum. Soruyu
begenmiyor. Renksiz bir sesle:
"Bence bu, dünyamn her yerinde böyle!" diyor.
"Bu konuda bir çahyma yapihyor mu?" diye Israr ediyorum.
Saçlarim düzeltiyor ve kontrollü sesiyle, ona ögretildigi üzere
"Bence hükümet bu konuda.çok geyler yap1yor. Mesela sekiz tane
farkh fon var. Fakir insanlarm desteklenmesi, krahmizin öncelik-
leri arasmda yer ahyor. Hem devlet, hem de sivil toplum örgütle-
ri olarak bizler neler yapabilecegimizi aragtiriyoruz."
Aida Aburass uluslararasi bir karakter! Ona her ülkede rastla-
yabilirsiniz. 80 ülkede de onun gibi konuçanlarla kargilaymigtim.
Ãdetaaym kelimelerledügünüyorlardi. Çarpiciolan Aida'nm pe-
riat hükümleri hakkindaki görügüydü...
ORDON'ÜN HASEM1T KRALLIGI 67

Ürdün'dekiçokkarih geriat kanunlarmm onu rahatsiz edip et-


medigini sordugumda, hiç dügünmeden bunun normal oldugu-
nu söylemiyti:
"Kuran'da yazlyor. O yüzden bu kurallari kabul ediyoruz."
Ürdün halkl ile eliti arasada uçurumlar vardi. Elit, bagka bir
dünyanm gözlügüyle Amman'da yaqiyordul Mesela göçmen de-
yince Aida'nin akhna nedense hiç Filistinliler gelmiyordu... Bana
gururla anlatlyordu:
"Birlegmig Milletler ve Amerikan Büyükelçiligi bize en büyük
yardimi yapiyor. Göçmenlerle ilgili konularda birçok çahyma yü-
rütüyoruz."
"Göçõen derken..." diye sözünü kesiyorum... Hemen açak-
hyor: "Göçmen derken ben, ev hizmetlerinde çaliyan yabancila-
ri kastediyorum."
"Ama Amman'da çok sayida ve çok zor kopullarda yaçayan
Filistinli göçmen var..."
"Bizim yürüttügümüz proje sadece yabancl iqçi konumundaki
göçmenleri kaps1yor" diyor.
Filistinliler konusu igneli fiçi. Kimse bu konuya girmek istemi-
yor. Son zamanlarda bir Amerikan plam daha fisiltilar halinde ya-
yll1yor. Amerika, Filistin devletinin Gazze'ye hapsedilmesini isti-
yor. Batt geriave Ramallah'taki Filistinlilerin Ürdün'le birleymesi
fikri daha sikhkla dile getiriliyor.
Bati yakasinda Ürdün, Filistin yönetimi ve Israil'in olugtura-
cagi üçlü bir yönetim, son zamanlarda Amerikan dügünce kuru-
luglarmda tartigihyor. Al Destur gazetesinden Yaser Zaatreh, kü-
çük mütevazi odasmda, "Amerika önce Arap devletlerini birbiri-
ne dügürdü. Bu cografyayi kontrol etmek için en etkin yolu bul-
du. Ürdün çok küçük bir ülke. Saudi Arabistan'a ve Misir'a ba-
km! Bir de Ürdün var. Bu ülkeler üzerinde Amerika'nm büyük
etkisi var" diye anlatiyordu.

SiiHilali ve Sünniler
Bu büyük etki, bölgede emperyalizme baykaldiran Siilerekargi,
Sünni blok olugturmada da kullanihyordu.
68 BOL VE YUT

Bir zamanlar emperyalist Batih güçler, Sünni devletlerin bir-


birine fazla yaklaymamasi için çaba gösterirlerken, bugün Sünni
devletleri bir araya getirme çahymalart yaplyordu.
"Aman dikkat!" diyordu Amerika, "Siiler güçleniyor! Lüb-
nan'dan iran'a, Pakistan'a, Azerbaycan üzerinden Hazar'a, Tacikis-
'§ii
tan'a uzanan 800 milyon nüfuslu hilali' ortaya çikmak üzere!".
Bu cografyada çok zengin petrol ve dogalgazrezervleri vardi,
"Siihilali" enerji yollarim kapsamaktayai. Iqte bu nedenle politi-
kalar degigiyor, yillarca birbirinden uzak tutulan Sünnilere birlik
çagrilan yapihyordu.
Eski bagbakan Abdülselam Majali, Kral Hüseyin iktidari süre-
since yönetimdeydi.
Hayati, bölgede yeniden çizilen haritalari takip ederek geçmig-
ti. Ona Bati'nm yeni hayalini soruyorum.
"Sizce Bati'nm 'Kürdistan projesi', Ortadogu'da 2. Israil mo-
deli mi?"
Önünebakarak agir agir konuquyor:
"Israilgibi bir devlet modeli dügünülüyor olabilir. Ama Irak
topraklarmdan bagimsizbir oluqum çikarmak çok zor görünüyor.
Etrafi lran'la, Türkiye'yle çevrili. Öte yandan Kürtler zaman için-
de kimliklerini tammlayabilirler. Ve dig yardimla çevre ülkeler-
le diyalog kurabilirler. Biz, Iranhlarla, Türklerle, Orta Asyahlarla,
Kazaklarla aym kültürü paylagtik. Filozoflarimiz, kültürlerimiz
aym. Demek istedigim, birçok ortak yammiz var, bunlari göz ardi
edemeyiz ama politik aç1dan maalesef ki dig güçler, yani Batt bi-
zim bu bölgede birlik ohnamizi tehlikeli bulur. O nedenle yakm
kültürler arasmda bile çeligkileri öne çikarmaya çahqirlar. Çünkü
bu bölge birlik olursa, önlenemez bir güç ortaya çikacaktir."
2006 sonbaharmda, Washington'da Amerikan Baykam George
Bush ve Ürdün Krah IL Abdullah, Ortadogu'daki son geliymele-
ri degerlendirmiglerdi.
ABD Ulusal Güvenlik sözcüsü Kate Starr, görügmenin ardm-
dan bakm ne demigti:
"Baykan ve Kral II. Abdullah, Ortadogu meselelerini görügtü.
Lübnan, Ïsrail-Filistin olaylari ele ahndi. Irak'taki son durum tar-
tiqildi. Iran'm nükleer aktiviteleri de masaya gelen konular ara-
GRDON'ON HASEM1T KRALLlCl 69

Majali'yle birlikte

smdaydi. Ayrica Amerikan Baykani Bush, Ürdün Krah Abdullah'a


'§ii

hilali' tehlikesini hatirlatti."


Sözcü tarafmdan görüyme böyle özetlenmig, tehlikenin adiko-
nulmuytu. Al Destur gazetesinden Zaatreh, "Amerika, bölgeyiböl-
meye çahyirken, §ii ve Sünnileri birbirine kirdirma politikasmi
öne çikariyor. Suriye ise Amerika'mn Iran ve daha sonra da ken-
disinihedefledigini dügünüyor" diyordu.
Bölgesel Sünni devletlerin, fran'a ve Suriye'ye karyl kullaml-
masi bir Amerikan planiydi. Hatimilerden bu yana ilk kez giilik
bu cografyada egemen gûç olma yolunda ilerliyordu. Amerika,
"Yüzyillardir baski altmda yaçayan §iilergimdi geri geliyor!" di-
yordu. Irak bölünmezse, kisa sürede §iilerinyönettigi bir devlet
haline gelecekti. Bõlünürse de güneyinde bir Siidevleti ortaya çi-
kacakti. Bölünme durumunda yine burada ortaya çikacak bir Kürt
devleti, Siive Sünni mezhepleri içinde tapiyacakti. Bir Kürt olugu-
mu belki Türkiye, fran ve Suriye'yi tehdit edecekti ama aym za-
manda Amerika için de bir tehdit olacakti.
70 BOL VE YUT

Bu, yeni bir çatigma alam demekti.


"tehlike

Ürdün Bagbakam Maruf Bahit, çanlari"ndan söz edi-


yordu:
"Irak'm güvenligi ve smir bütünlügü bizim için çok önem-
li. Bildiginiz gibi Irak topraklart bir çatigma yaylyor ve bir simr
paylagiyoruz. Orada farkh yapilar oldugunun farkmdayiz. §iiler,
Sünniler ve Kürtlerin ortak bir çözüm bulmasilazun. Bizim niye-
timiz Irak'in toprak bütünlügünü korumak ve birleymigbir Irak
için çahymaktir. Bunun aksi olursa bir kaos ortaya çikar ve bu,
tüm kompu ülkeler içinde ciddi bir problem yaratir."
Irak'tan bahsederken nedense iki din mezhebinin yanina bir
etnik grup adt konuluyor ve elmalarla armutlar toplamyordu.
Sünni ve §ii din mezheplerinin yanma bir etnik grup konulu-
yor, Irak'taki denklem böyle kuruluyordu. Oysa din mezhepleri
Kürtlerin içinde de mevcuttu.
Ifat, reden Arap, Türkmen, Kürt; ya da §ii,Sünni, gafidiye
ayrilmiyordu da, illa Sünni, §iive Kürt olarak bälünmesi tartip-
hyordu. Bu, Amerikan planlari içinde yamti aranmasi gerekli bir
soruydu.
Amerika, §ii tehlikesine içaret ederken, Ürdün'dekikralhšm
etki alanmi dügünmekteydi. Bush döneminde, savunma bakan-
hgmda en üst görevlere getirilen Richard Perle ve Douglas Feith,
Ordün Kralhgi'mn peygamber sülalesinden geldigini, §iilerüze-
rinde etki yaratabilecegini söylemiglerdi. Ordün, yeni haritalara
gebe Ortadogu'da, Amerika için had safhada önemliydi.
Ürdün Ortadogu'daki Sünni birligin liderligine seçilmigti.
ÜrdünKral1II. Abdullah'a, "Siilran'akaryi, blok olugturma göre-
vi" verilmiyti. Ürdün Hagemit Kralhgi, Saudi Arabistan, Misir Ye

Türkiye'yi bir araya getirecekti.


Bagbakan Maruf Bahit, bölgenin birbirine yakmhgmdan söz
ediyordu:
"Arap devletlerinin Türkiye için stratejik bir änemi var" di-
yordu, "Arabistan, Türkiye'nin arka bahçesidir.Yani bizim uzun
bir tarihi geçmigimiz var. Aym kültürü paylagnny milletleriz.
Tarihimiz ayni. Lübnanh kuzenlerimiz var. Suriyeli kuzenlerimiz
var. Tüm özelliklerimizle biz bir karigimiz."
ÜRDON'ÜN HASEMIT KRALLIÖI 71

Eski Bagbakan Majali ise Ordün'de ögretildigi biçimiyletarihe


gönderme yaplyordu:
"Osmanhlar bu cografyada yayayan halklari Türkleytirme ça-
hymalariyaptilar. Bir dönem Arap kimligini ortadan kaldirmak is-
tediler. Araplar da bunu kabul etmeyip Batfya yöneldi..."
"Yani Ingilizlere!"diye ekliyorum.
"Evet o zamanlar logilizlerinve Fransizlann yamnda yer aldi-
lar."
Yüzyillardir bagimsiz yaçayan Arap kabilelerin, neden Ingiliz
parmag1 iqin içine girince ve kralhk vaadi havada uçuçunca, Os-
manh'ya karp ayaklandigma deginmiyordu.

Ürdünlülükmü Araphk mi!

Büyükelçi Hüseyin Diriöz'e, Ordün'dekietnik zenginligi sor-


muqtum: "Hepsi aym Arap milletinin çeyitli unsurlar1..." demigti.
"Ister Suriye'den gelenler, ister Suudi bedevileri, ister Filistinliler,
neticede hepsi Arapça konuquyor. Hepsi Arap kültürünün bir
par-
çasi. Ama tabii kendi aralarmda farkhlapyorlar."
"Bu kadar farkh etnik grubun yayadigi bir ülkede Ordün ulu-
sundan bahsedilebilir mi?" diye soruyorum.
"Tabii, ulus kavrammdan bahsederken biraz dikkatli olmak
gerekiyor. Çünküulus kavrami, Araphgi mi temsil ediyor yoksa
Ordünlülügü mü? Bu, çok tartiplan bir konu" diye cevapl1yor.
Amman'da son günüm. Ürdünlülükve Arap milliyetçiligi üze-
rine dügünürken yenineslin ûrdün'ü nasil algiladigim merak edi-
yorum...
ÖlenKral Hüseyin'in son eqi Amerikali Kraliçe Nur'un hima-
yesindeki yetenekli ögrencilere özel egitim veren JubileeOkulu'nu
ziyaret ediyorum.
Son derece iyi imkânlarla donatilmig özel okul binasmda, mü-
düre hanun bizikaryihyor. Ön bilgiveriyor:
"Kraliçenin himayesinde olan bir okul burasi. Özel bir egi-
tim veriyor. Bu ülkenin gelecegi için ägrencilerimizi hazirhyoruz.
Onlan gelecegin yöneticileri olarak yetiytiriyoruz. Asil amacumz
bu."
72 BÖL VE YUT

Duvarlarda Kraliçe Nur ile mezunlarm fotograflan siralanlyor.


Batih konuklar ve ünlü siyasilerin okulu ziyaretinden enstantane-
ler süslüyor duvarlan.
Bu okul dünyanm çeyitli ülkelerine äzellikle Avrupa ve
Amerika'ya ögrencitemsilcileri gönderen, Batt'yla iligkilere büyük
önem veren lise düzeyinde bir okul.
Yaglari dokuz ila on alti arasinda degisen gençlerle küçük soh-
betler yapiyoruz.
Her yil iki kez okulun organizasyonuyla Amerika'ya gittikleri-
ni ögreniyoruz.
Ogretmenleri, duvarda büyük bir ögrenci grubunun Beyaz
Saray önünde çektirdigi fotograft igaret ediyor.
Bir kiz ögrenciye Amerika'daki atölye çahymalarmda neler
yaptiklarmi soruyorum:
"Liderlik vasiflari üzerinde duruyoruz. Dünya siyasetiyle ilgi-
li konularda görüglerimizi dile getiriyoruz. Mesela Filistin halki-
nm haklarlyla ilgili konugma gansimiz oldu. Bu gibi konulan tar-
tqiyoruz."
Ogretmenlerden biri "Bizim bir liderlik dersimiz var" diye-
rek sõze giriyor. "Dünyanm her tarafmdan liderleri bu derste ië-
liyoruz. Tüm konulan tartipiyoruz. Önemli liderleri derslere da-
vet ediyoruz."

Bekledigimden çok daha fazla siyasetle ilgili genç dimaglarla


karydaqiyorum.
Konu Filistin'e gelince sesler yükseliyor. Kravati boynunun iki
yaninda sallanan bir genç, asi bir tavirla kameranm önüne geçi-
yor. "Suanda biz buradakonuqurken Filistinliler öldürülüyor" di-
yor...
Bu okulda "Amerikanvari" bir gençlik hedefleniyor ama tüm
çabalara ragmen gençler duru bir bakipla durumu degerlendire-
biliyor.
II. Abdullah'm egi Kraliçe Rania, Amerikan istihbarati güdü-
mündeki Genç Global Liderler (Young Global Leaders) grubu-
nun bagmda bulunuyor. Kraliçe Nur ya da Lisa Hallaby, turun-
cu darbeler krah Soros'la yakin teyriki mesaide. Ama Ürdün'de
ORDON'ÜN HASEMIT KRALLIÖI 73

gelecegin liderlerini yetigtirmeyi amaçlayan bu okulda, siki bir


Batih egitimden geçirilen Ürdünlü gençler, bakin neler dügü-
nüyor.
"Irak sizin de komqunuz. Sizce orada neler oluyor?" diye soru-
yorum. Soruya naif buldugunu dudaklarmi büzerek gösteren bir
erkek ögrenci:
"Amerika, Irak'in tamamma el koymaya çahyiyor!" diyor.
Digerlerindenbiraz uzak duran sarigm bir çocuga mikrofon uzati-
yorum. "Bilmiyorum. Ben bu konuda tarafsizim" diyor. Gruptan
bir çocuk gülerek bagiriyor: "Aslmda o bir Amerikah!"
"Sen Amerikah mism?" diye soruyorum.
"Ben orada dogdugum için Amerikan vatandaghgim var" di-

ye cevaphyor.
Bagmi okgayip gülerek soruyorum: "Peki sen Amerikah mi-
sin?"
Yutkunuyor, "Hayir, ben Ürdünlüyüm" diye cevaphyor.
Onu Amerikah olmakla suçlayan çocuk "Bir zamanlar ingil-
tere'ydi, pimdi Amerika!" diyor. "Ingilizler bu topraklari bö-
lüp parçalamiglar. Parçalanan halklar güçlerini kaybetmig!§imdi
Amerika benzer peyler plan11yor!"
Kafalari her ne kadar karipikolsa da belki de büyüklerden da-
ha net cevaplar vermiplerdi!
Kangrenlegmig Filistin sorununun farkmdaydilar. O toprak-
larda Filistinli kalmayana dek soguk ya da sicak savaglarm devam
edecegine inaniyorlardi.
Bati, Arap-Israil çatigmasmm üzerini, Sünni §ii çatigmastyla
õrtecek, Israil rahat bir nefes alacakti.
Irak, iki mezhebe ve bir etnik graba ayrilmah; Suriye, Sünniler
Aleviler arasinda bölügtürülmeliydi,
ve
Mekke ve Medine, Suudi Arabistan'dan
-tipki
koparihp "Kutsal
Islam Devleti" adiyla Vatikan gibi- ayri bir devlet olma-
hydi. Israil 1967 Savaqi öncesi smirlarma çekilmeliydi. Ürdün ile
Filistin "Büyük Ürdün" adlyla birlegmeliydi.Filistin devleti sade-
ce Gazze'de yaçamahydi.
JubileeOkulu'ndan ayrilmadan bana ne dügündügümü soran
gençlere birkaç cümle söyledim. Dügüncelerimiözetledim.
74 BOL VE YUT

"1916'da
da Batih devletler birçok harita çizmiylerdi" dedim.
"Anadolu ihtilali onlan çäpe atti. Bugün yine zulme kary bagkal-
diran halklar var... Bakahm tarih bu kez neler yazacak..."
Bazilari baglariylaonayladilar, bazilarikugkuylabaktilar...

I
NASIR'IN MISIR'I
VE BUGÜN!

Ekim2007 Yolculugu

Uzun yillar Îngiliz iggalinde yaçadi Misir. 1922'de bagim-


sizhgun kazandi ama Ingilizleringizli yönetimi ashnda 1952'de
Abdülnasir'la son bulacakti.
Nasir, Mustafa Kemal Atatürk'ü kendine örnek aldt. Ülkenin
dogal kaynaklarma sahip çikti, Süvey; Kanall'm devletleytirdi.
Bloksuz ülkelere katildi.

SURlYE

FÍLISTIN

ÜRDÜN
Kahire

LIBYA .

MISÍR SUUDi
ARABlŠTAN
76 BÖL VE YUT

Misir, Nasir parantezinden sonra yeniden geçmige dönecek,


bu kez Ingiltereyerine Amerikan hükümranhgma girecekti. O
gün bugün, ekonomik sikintilar, politik kargaça ve dini çatigma-
larla dertli.
Dünyanin en eski uygarhklarmdan biri, bugün Müslüman
Kardepler örgütüne umut baglamigbir halk ve Bati etkisine girmi;
bir aydm kesimin agrismi yapyor.
Son ydlarda Misirh iççiler gidiçata dur diyor...

Bilmem farkmda mismiz, 90'h ydlardan sonra Bati'da bir


Misir hayranhgidir aldi yürüdü. Misir'la ilgili kitaplar piyasaya
ç1kti:Piramidlerin Strrt, Mistr'm Kleopatrast, Ramses'in Hayatt...
Batdi turistler Kahire'ye, Nil kiydarma akiyor... Milattan önce-
ki Misir, her dile çevrilen çocuk kitaplariyla dünyaya yayihyor.
Tarih öncesi Misir hakkmda çevrilen Hollywood filmlerinden
geçilmiyor!
Bir de Misir'm unutturulmaya çahyilan yakm tarihivar. Ancak
birakin tarihi, Misir'm bugününden de pek bahsedilmiyor! Biz
Kahire'nin bir kenar mahallesinde güne bagliyoruz...
Daha ilk dakikalarda anhyoruz ki, bugün Kahire'de birileri için
eve ekmek götürmek, deveye hendek atlatmaktan zor. Misirli iqçi,
tüm çevre ülkelerdeki çahyanlar arasinda en düpük ücreti ahyor.
Günde 2 dolarla yani2,5 lirayla yayamaya çahqiyor.

Tarafsiz Dünya Basmi


ve Misirh 1pçiler
1991 yllmm mayis aymda, Misir hükümeti Uluslararasi Para
Fonu'yla (IMF) bir anlayma imzaladi.
Bundan böyle IMF, M1sir'da stand by anlaymalari uygulaya-
cakti... Önceözelleptirmeler ve serbest ticaret bölgeleriyleige baq-
lanacakti. Misir'da özelleptirme furyasi ortahgi birbirine katti. Ne
kadar fabrika varsa satddi.
10 ydm sonunda, daha fakir bir halk, daha zengin yönetici-
ler vardi. Oretim azalmig, fabrikalar kapanmig, ipsizlik artmigt1.
Fiyatlar roket hizlyla yükseliyordu. Serbest piyasa ekonomisi uy-
NASIR'lN MlSIR'I VE BUGON1 77

Sendikaa Kemal Abbas

gulamyordu. Ozelleytirilenfabrikalarm kapilari bir daha açilma-


macasma kapaniyordu. Halk 20 yil içinde küresel devlerin altm-
da kaldi!
Kernal Abbas bir iqçi lideri. Gece vakti kapatilmig bir sendika
binasmm illegalkullamlan bir odasmda bize qualari söylüyor.
"Halkm sadece yüzde beginin karni doymaktadir. Son yillarda
Misir yabanc1yatmmm kalesi olmuytur ama yoksulluk ipsizlik ta-
van yapmigtir. Smiflar arasmda uçurum hiç olmadigi boyutlarda-
dir. Orta sunf kalmamigtir."
Onunla tamqmamiz bagh bayma Misir'm bugününü anlatan
bir hikâyeydi.
Diger arkadaglari gibi bir gece yarisi içeri almacagmdan endi-
yeliydi.
Bir saatlik konuçmanin ardindan beni yandaki küçük oda-
ya çagirdi. Tercümamm Assam'la içeri girdik. Bilgisayari açti ve
"Burada dünya basmmm hiç ilgi göstermedigi Kahire grevlerinin
fotograflari ve filmleri var. Eger beni de içeri ahrlarsa bunlar da
yok olacak. Bu belgeleri size vermek istiyorum. Karde; bir ülkenin
dost gazetecisinin elinde olsunlar!" dedi.
78 BOL VE YUT
I
Ürperdim, emanetleri aldim ve TRT'de yaymladun. Iki kiqi bir
araya gelse haber yapan BBC, CNN ve benzerleri 2006'da yeri gö-
güinleten Misirh iççilerin isyamm ve Ortadoga'nun bu en büyük
grevini görmezden gelmiglerdi!

Sari Sendikalar
14çiücretleri o kadar dügüktükiküresel girketler birçok ürünü
Misir'da üretiyordu... Misir'da açhk smiri 500 dolar civarmdaydi
ama iççi ücretleri 150 dolari geçmiyordu.
Amerikan Ticaret Odast verilerine göre, Misirh iqçinin ayhk
kazanci, aym igi yapan Türk iqçisinden yüzde 80 daha azdi.
Sonunda kiyamet kopmuy, 2006 Arahk aymda tekstil ve iplik
fabrikalarmda baglayan grev dalgasi Misir ekonomisini sarsmig-
ti....
27 Arahk 2006'dan bu yana direnen ve birikmig fazla mesai üc-
retlerini ve ydhk ikramiye bedelini isteyen iplik ve tekstil iççileri,
önce Kahire'nin kuzeyindeMahalla al Kubra'da ayaklandilar...
Grev dalgalarhalinde yaydacak, güneydeki iplik fabrikalarma
s1çrayacakti.
Helvan 1plikFabrikasi ve Kafr el Davar'daki iççiler de onlara
katdacakti.
Kisa zamanda on binlerce tekstil, çimento, demiryolu, liman
çimento iqçileri greve destek verdi.
"Olene kadar grev! Açiz!" diye bagiriyorlardi.
"Sari sendika" bagkam Said el Gohary'nin açiklamasinin ar-
dmdan i; çigrmdan çIkmiëti. Gohary, grevdekiiççileri terörist ola-
rak tantmlamigt1. Sendika lideri, temsil ettigi iqçileri, fabrikalari
sabotajlamakla suçlamigtil
Haberi ilk yapanlardan biri Amerikali gazeteci Liam Stuck'ti.
llginçbir karakterdi. Kahire'de Ingilizceyayimlanan Daily Star'da
çahyiyordu. 35 yaglarindaydi. Kendisiyle bulugmak istedigimi söy-
ledigimde beni uzun uzun sorgulamigti. Iki yddir Misir'daydi.
Ondan önce Sudan'da iskoç Kilisesi adma çahyan bir yardim ku-
rulupu elemaniydi. Amerika'nm siyasi çahymalarda uzmanlagmig
Georgetown Üniversitesi'nden politika doktorasi yapm14ti. Simdi
NASIR'IN MISIR'I VE BUGÜNi 79

de Misir'da gazete muhabirikimligindeydi. Misir'dakiiççihareke-


tini büyük bir ilgiyle takip etrnekteydi.
Nil kenarinda buluqup konuquyoruz.
"Bu grevler esas olarak sendikacilara karyi örgütlendi çünkü
burada sendikalar hükürnet yanhsidir" diyor. "Sendikalarm ba-
ymda hükümetin görevlendirdigi birisi vardir. I;çiler ilk defa de-
mokratik bir sendika için ayaklandilar..."
"Onlari kimler destekledi?" diye soruyorum.
Küçük mavi gäzlerini döndürerek gözlüklerini düzeltiyor:
"Bildigim kadarlyla grevler herhangi bir dig yardimla alevlen-
medi. ikinci grev dalgast bagladigmda da bu ispatlanmig oldu.
Çünkühükümet birinci grev sonrasi grevle ilgili oldugunu dü-
gündügü kurumlart kapatti, bazi yetkilileri içeri aldi ama ardm-
dan ikinci grev patlak verdi. Kendiliginden ortaya çikmig bir hare-
ketten söz ediyoruz..."
Daha sonra görügecegim ünlü gazeteci Usame Heikal, onu
dogruluyordu... Misirh iççiler dayamlmaz kopullarda yagiyordu.
B1çakkemige dayanm14tt...
"Misir'da halkm büyük bir çogunlugu aç, egitim ve saghk hiz-
meti de alamlyorlar. Halkin çok küçük bir kismi iyi partlarda, re-
fah içinde yagiyor. Grev dalgasive toplu hareketler ekonomik zor-
luklarm bir sonucu!"
Arahk 2006'dan beri sayilari yüz binleri bulan bir iççi hareke-
ti Misir'i sarstyordu ve dünya basun bundan hiç söz etmiyordu.
Haberin yayilmaslözellikle engelleniyordu. Liam Stuck'in konuy-
la ilgili görügü ilginçti: Eger grev dalgasi Ortadogu'daki diger ül-
kelere siçrarsa bu felaketolurdu... Yüz binlerin haberi BBC'de bi-
le alt baghktayer almigt1...
Hükümet 1 Mayis 20074len önce El Mahalla'daki sendika pube-
"yurt-

lerinikapatmigti. Liderler hakkmda sorupturma baglatilnug,


severlik yasasi" adi altinda, sikiyönetim uygulannupti. Grevlerin
dig destekli oldugu haberleri Misir basmmda mangetten verilmig-
ti. Kemal Abbas grevin öncülerinden biriydi... Hapis istemiyle
yargilaniyordu. Suçu, sari sendikaya karpi Sqçiler ve Sendikalar
Merkezi" adi altinda bir örgüt kurmuq olmasi! Kapatilmig sendi-
ka binasmdaki bulugmamizda, "Bu hareket tamamen partlardan
80 BOLVE YUT

kaynaklanmigttr.Diyandan hiçbir destek ahnmadan yapilmlytir.


Bu grevler Misirh iççilerin kendi gücüyle ortaya çikmigtir," söz-
leriyle anlatlyordu grevi. Misir basminda çLkan haberlere giddet-
le karpt çikiyordu.
"Müslüman Kardepler örgütünün arkamizda oldugu söyleni-
yor, bu yalandtr! Tam tersine Müslüman Kardepler örgütü grevle-
re karpidir" diyordu.

Müslüman Kardepler ve Muhalefet


Misir'daki en önemlimuhalefet akimi Müslüman Kardepler'di
(1hvan-ül Müslimin).
Peki ama parlamentoda 88 sandalyeye sahip olan Müslüman
Kardeçler kimdi?
Amerikah gazeteci Liam Stuck'a ana muhalefeti temsil eden
Müslüman Kardeqler örgütüyle ilgili dügüncelerinisorayorum.
"Müslüman Kardepler çok güçlü bir hareket. Bence çok demok-
ratik bir örgütlenme ve halktan büyak destek ahyor!" demiyti.
Amerikah siyaset bilimci, Sudan'da misyoner, Misir'da gazete-
ci olan Stuck, Müslüman Kardeqleri göklere çikanyordu.
Müslüman Kardepler ya da ihvan ül Müslimin adh hareketin
tohumlari iskenderiye'de 1928'de Hasan el Benna tarafindan atil-
migti.
Hareket, Soguk Savay döneminde, Sovyetler'in yaninda yer
alan ve anti emperyalist tavriyla dikkat çeken Cemal Abdülnasir
liderligini yipratmak için, Amerika ve Ingiltere tarafindan kulla-
mlmigti...
Usame Heikal anlatiyordu:
"Bu akimm güçlenmesinde iki önemli neden var. Birincisi
Misir'daki rejimin halk üzerindeki baskisi. ikincisi giderek ar-
tan yoksulluk. Müslüman Kardepler Örgütü y111ardirfakir halki
avucuna aldi. Yiyecek, giyecek, egitim ve saghk hizmetleri verdi.
Ocretsizameliyatlar yaptirdi. Kitap defter dagitti..."
Yillar içinde ana muhalefet haline gelmiç1erdi. 88 milletveki-
liyle meclisteydiler. Diger muhalefet partilerinin sadece 14 sandal-
yesivardi.
NASIR'IN MISIRTVE BUGÜN! 81

Meclisteki bag1msiz milletvekili Mustafa Bekri, Müslüman


Kardepler'in fakirlegenhalka ne gibi alternatifler sunduklarmi an-
latm14ti.
"Hükümetin baskici ve yoksullagtirici politikalarmdan mügte-
ki halk bir alternatif buldugunu zannetti. Yoksulhalki yardunlar-
la örgütlüyorlar. Halk tarafmdan umut olarak görülüyor, sevili-
yorlar..."
Smiflar arasmda artan uçurum, televizyonlardaki dizilerden,
müzik kliplerinden, sosyete programlarmdan sokaga yaylhyordu.
Misir en büyük medya merkezine sahip ülke olarak, tüm
Ortadogu'ya Arapça pop müzik satiyordu. Bu kliplerde görselle-
gen yayamm sokakla alakasi yoktu...
Zenginligin, Batih yaçama özentinin iglendigi rüyalar, açhkla
boguçan halki tiksindiriyor, hizla siyasi Îslam'ayöneltiyordu...
Halk, lüks görüntülerle beyni yikamp, evdeki çaresiz yayamma
kopuyor, dengeyi cemaat ve tarikatlara kapilanmakta buluyordu.
Halkm büyük kesimiyardunlarla yaqiyordu... .

Bir cuma, ägle yemegiyedigimiz lokantada, duvardaki plazma


ekrandan neredeyse çiplak bir Arap dilber, sevdigi iriyari adamm
önünden son model Corvet'iyle geçerken "Birakir giderim kalaka-
hrsm" anlammda bir çarkiy1ç1giriyordu...
Biraz sonra Kral Hüseyin Camii'nin õnündeydim, cama na-
mazma gelen cemaat bahçeye tagm19ti. Yabanc1 basm mensuplari
cuma namazmikameralarma hapsediyorlardi...
"lki

Misir 14çive Sendikalar Merkezi'nin lideri Kemal Abbas,


güç odagi arasinda savruluyoruz" diyerek özetlemigti. "Misir hal-
ki iki güç odagi arasmda kalmigtir. Birincisi Mübarek rejiminin
25 y1ldir uyguladigt siki yönetim durumudur. Ikincisi Müslüman
Kardeplerörgütünün halk arasinda yay11masive en etkili muha-
lefet haline gelmesidir. Kisacasi Misir'da normal bir siyaset orta-
mi yoktur."

Beyin Yikama Merkezleri


Durumu en iyiözetleyen yerlerden biri de mantar gibi çogalan
ahyverig merkezleriydi.

BVY6
82 BOL VE YUT

Biraz önce cami avlusundaki insanlarla, bu ahyverig merke-


zinde dolaganlar arasmda uçurum vardi. Burada tüm tabelalar
Ingilizceydi. B utikler dünya markalarlyla bezeliydi. Mankenler
Batih çehreliydi...
Cafelerde oturanlar ve koridorlarda dolaçanlar, Amerikan film-
lerinde gördükleri mimikleri ve bakiqlari taklit ederek konuquyor-
lardi.
Dilek Ersu'yla bu ahyverig merkezinde kargilagtik.O, Kahire'de
çahyan bir Türk kizi. Bana küresel rüzgârlari anlatti.
"Türkiye'deki gibi burada da ahyverig merkezi patlamasi yaça-
niyor. Bunlarla çok övünüyorlar. 'Dünyanin en büyük ikinci ahy-
verig merkezi bizde' gururunu yagiyorlar! Markaya çok düykünler.
Moda olan müzik, rap! Orta smif gençleri ortahkta bol pantolon-
lar ters papkalar, küpelerle dolagiyor..."
"Arapça mi rapler?"
"Evet."
Kapismda "Shopping Mall", "No smoking" gibi lngilizceyazi-
lar yazan bir ahyverig merkezinde dolagiyoruz. Dünyanm herhangi
bir yerindeki herhangi bir ahyverig merkezinden hiçbir farki yok.
Cafeler, içinde oturan insanlar, satilan megrubat ayni. Panolar,
modeller, reklamlar markalar aym.
Bir giyim magazasmm vitrininde sarigm bir kadm fotografi.
Ç1plak bedeni bir parfüm markasina sarth. Dilek'le reklama ba-
kiyoruz
"Meselabu kadmm sokakta gördügumüz Mistrh kadmla hiç il-
gisiyok. Ama birileriiçin hedef bu degil mi? 'Böyle olmahsm' me-
saji mi bu?" diye soruyorum.
Dilek, "Güzel olan bu, ona benzemelisin, diyorlar," diye mi-
rildamyor.

Assam Ne Yapsa?
Moda rüzgârlarma kapumig gençler ahyverig merkezlerini dol-
duruyor. Bir avuç zenginin rahatça ahyveri; yapt1gl mekânlarda,
içsizler ordusu mensuplari, ahyveriq yapanlara ve ellerindeki pa-
ketlere donuk gözlerle bakiyorlar.
NASIR'IN MISIR'I VE BUGUN! 83

Tabii ki Ingilizce isimli bir cafede kizli erkekli bir grup genç,
"banana
moda dergilerinikarigtinrken, splitleriniyadumluyorlar.
Ha Miami'deler, ha Kahire'de... Hiç fark etmiyor.
Genç ipsizler, Kahire sosyetesine yer veren moda dergilerinde,
bir giydigini bir daha giymeyen genç kizlari, arabalanm her yil de-
gigtirensosyetik gençleri izliyor.
Rehberim Assam'a bu dergilerden almasmi rica edlyorum.
Kapakta dekoltesi, mini etegiyle genç bir Misirh manken. Röpor-
tajda elbise dolabmda yer alan giysilerden söz ediyor... Sosyete
köpesinde, kim, hangi partide, kimle nasil eglenmig, falancanm ye-
ni erkek arkadaqi kim gibi haberler var... Rolex ilanindan son-
raki sayfada yat yariglarmm birincisine kupa takdim eden bir
Amerikah. Onlar, marka giysileri, lüks otellerdeki partileri, kayak
ve yat gezileriyle bagkabir dünyada yagiyor.
Kahire'nin bir yamlüks bloldar, villalar, güvenlikli residanslar-
la çevriliyor; geri kalan1 ipsizler ordusu ve günde 2 dolara geçin-
meye çahqan emekçilerin kâbusunu yaylyor...
Assam'la gençlerin ragbet ettigi Amerikan tarzi cafelerden bi-
rinde dertlegiyoruz.
Assam henüz 22 yaginda. Ozel bir iletipim fakültesinde dört yil
geçirmig. Nihayet mezun olmuy.
"Egitimim için 4 senede 20 bin dolar ödedim. Babam ayda 90
dolar kazaniyor. Anneme büyükbabamdan kalan mirasm tümü
egitimime gitti" diyor.
"gimdi
bir iletigimcisin ama yoförlük ve rehberlik yaplyor-
sun..." diyorum.
"Evet, goför olarak çahqiyorum. Çünkü19imkâni yok. Ülkenin
yansindaki medya kuruluylarina bagvuru mektubu yolladim!"
Bana Misir medyasmda i; bulmanm hayal oldugunu anlati-
yor... Muhalif gazetecilerin tutuklandigini, iyten atilanlar çogal-
digmi, gazete ve televizyonlarm yabanci trästlerin elinde oldugu-
nu anlattyor. Bir an Mtsir'da oldugumu unutup kendimi evimde
samyorum.
"Grevlere artik gazeteciler de katihyor!" diyor.
Kahire'deyken, gazetecilerin basm özgürlügü alanmda görülen
dikkate deger daralmayi protesto etmek için grevlerde boy gös-
84 BOL VE YUT

terdigi haberlerini duyuyorum. Assam, her yll iëten atilan med-


ya mensuplarma, fakülteden yeni mezun olanlarm katildigim söy-
lüyor.
"Ben bu durumda olan tek kiqi degilim. Okuldan bu yil bin
ögrenci mezun oldu. Her y11 mezunlardan 30-35'i iq buluyor.
Digerleri ne yapiyor?!"

Kifaya: M1sir'in Turuncularl


Digerleri Misir'daki mohalif hareketlerekatiliyordu. Assam da
bir süre "Kifaya", yani "Yeter" adh hareketin içinde yer almigti.
Bu hareket isim benzerliginden de anlagilacagi gibi Bati destek-
li turuncu bir hareketti. Bunalan üniversite gençligini ve aydinlan
örgütlemeyihedeflemigti. Ancak baçarih oldugu söylenemezdi...
Liam Stuck söyleyimizde Kifaya'yi göyle degerlendirmigti:
"Hükümete kargisikielegtiriler yöneltiyorlar ama qu stralar, iki
sene önceki bagkanhk seçimlerinde oldugu kadar güçlü degiller."
"Neden peki?" diye sormuqtum.
"Çünkügeni; halk kesimlerinin destegini alamiyorlar.Înan-
dirici olamtyorlar.

Kifaya, adini ilk önce anayasa referandumu tartigmalari sira-


smda duyurmuqtu.
Devlet Bagkani Hüsnü Mübarek, Misir'da anayasanm 76. mad-
desinin degigmesiyle ilgili bir referandum istediginde, Mistr'm
birçok büyük kenti ayaklanung, Kifaya hareketi tarafmdan gös-
teriler baglatilmigt1. Gösteriler, polisle göstericiler arasmda çatig-
mayla sonaçlanmig; 30 Kifaya üyesi tutuklanmigti.
Misir bundan evvel 21 kez anayasasmi degigtirmigti. 22. kez
degigtirilmesi için referandum yapilacakti ama tüm muhalefet
ayaga kalkmigt1.Iktidarpartisi ve medya referandumdan yanay-
di. Avrupaci muhalifler, referandumun ne için yapildigmi bile bil-
meyen ama açhktan ve ipsizlikten gözü dönmüç halkisokaga dök-
müqlerdi.
Anayasanin 76. maddesi iktidarm devamlihgi yönünde degië-
tirilecekti.Bu madde degigtirildigi takdirde, bagtrnsiz adaylar ve
NASIR'IN MISIR'I VE BUGÜN! 85

muhalefet partileri, 2011'de yapilacak, bir sonraki bagkanlik se-


çimlerine katilamayacakti.

Mtsir'in Nastr'1Vardt!
Mustafa Bekri, "Misir halkliçin bir yeydegiprnez!" demigti.Bekri,
Nasir'a olan hayra11hgiyla bilinen bagiosiz bir milletvekiliydi.
"Misir defalarca anayasayi degiytirmigtir. 1956 senesinde, 64'te,
71'de, en son 2006 senesinde degigtirmigtir. Misir, artik politik ola-
rak küresel rüzgârlarm õnündedir. Amerika, her yil Mistr'a, mil-
yonlarca dolar destek veriyor. Bunun büyük bir kismmt silah yar-
dimi olarak saghyor. O nedenle Misir'm qu anda bagimsiz bir po-
litikasi olduguna söyleyemeyiz."
O Misir ki, bir zamanlar yeri gögü inletmig, Bati dünyasma de-
mokrasi dersivermigti.
Igçilideri Kemal Abbas, Nasir döneminde, Misir halkmm du-
rumunu göyle özetlemigti:

Bagtmstz milletvekili Mustafa Bekri


86 BÕL VE YUT

"Nasir döneminde herkes hakkim ahyordu. O zaman da bel-


li ordu hâkimiyeti söz konusuydu ama adil bir düzen de vardi.
Günümüzde kimsehakkmi alamiyor."
Kahire'nin ortasmda bir müze. Siyasi liderlerin yan yana
portreleri. Cemal Abdülnasir'm yardimcist (!) ve hayallerini kat-
leden Enver Sedat'la yan yana resimleri... Bu portreler, Misir ya-
km tarihindeki iki zit politikayi simgejiyor. 1952-1970 ydlarm-
da Nasir'm her yaptigi, daha sonra Enver Sedat döneminde bo-
zuluyor.
Dünya hâkimiyeti Ingilizlerden Amerika'ya geçerken, Misir da
bir devrimin içine girecekti...
Kurmay albay Cemal Abdülnasir, 23 Temmuz 1952 gecesi bir
darbeyle baya geçmigti. Nasir, 2500 yilhk Misir tarihinde, iktidara
gelen ilk yerli, Misirh bagkandi.
Mustafa Kemal Atatürk hayram bu genç subay, iktidara gelir
gelmez hedefini göyle aç1klamigti:
"Ulusal bagimsizhk, feodal düzene son, tekellere ve kapitaliz-
me kary1mücadele, sosyal devlet, ulusal savunma ve kahci bir de-
mokrasi!"
Nasir, 1955 yllmda "Baglantisizlar Hareketi"ne katilacak,
Bandung Konferansi'nda Nehru, Sukarno, Tito gibi liderlerin ya-
nmda yer alacakti.
Bagimsiz milletvekili Mustafa Bekri, Nasir'i amyordu:
"Misir, tarihinde ilk kez Nasir'la yerli, Misirl1 bir iktidarla ta-
myti, Çokönemli bir dönemdi. Nasir, Ingilizsömürüsüne son
verdi ve Ingilizlerin uzantisi olan kralhk sistemini ortadan kaldir-
di. O, 70 yilhk ingiliz içgaline nokta koydu. Misir'a cumhuriye-
ti getirdi."
26 Temmuz 1956'da ingilizlerin kontrolündeki Süveyq
Kanah'm da o millileytirmigti. Bu haber Arap dünyasmda coyku:
Bati'da ise büyük öfke yaratti.
Tam üç ay sonra Ingilteredestekli Israilbirlikleri Misir'a gi-
recekti. Bati, Misir'i ve Nasir'i hiç affetmeyecekti. Can damari
Süveyq'i kaybetmeyikabullenmeyecekti.
Ingilizve Fransiz birlilderi M1sir'1günlerce bombaladt. Tüm
Arap ülkelerive baglantisiz ülkeler, Batih saldirganlarilanetlediler.
NASIR'IN MISüfI VE BUGÜN! 87

CemalAbdul Nas r

"Kavgamir Nasir'ladir!"
Sonunda Sovyetler'in müdahalesiyle, iggal güçleri, Misir'dan
çekilmek zorunda kaldi. IngiltereBagbakani Anthony Eden, bu
beklenmedik yenilgiden sonra öfkeli bir açudama yapm14ti:
"Bizim kavgamiz Misir'la ya da Arap dünyasiyla degil, Albay
Nasir'ladir" diyordu. "Iktidara geldiginde kendisine karpihiçbir
düçmanlik beslemedik, tersine anlagmalar yaptik. Ama o dostça
yaklaymak yerine, ülkemize karpi saldirgan bir propaganda yü-
rüttü. Sadakatine güvenilmeyecek bir adam oldugunu gösterdi."
Dogru tespitti. Nasir, Misir halki için çahym14ti,Bati'ya hiçbir
sadakat duymuyordu. Savagtan soura tüm altyapikurumlarmi mil-
lileptirdi. Yabanciyatirum tasfiye etti. Devlet yatirimlarim genipletti.
lleribir vergi sistemikurdu, iççi haklarimyasallagtirdi, parasiz egiti-
mi, en ücra köyekadar götardü. Parasiz saghk hizmetini yayginlag-
tirdi. Bunlan yaparken Türk devrim tarihini âdeta kopyalamigti.
Kamulagtirmalar yüzünden sag cenah tarafmdan komünistlik-
le; özel mülkiyete ve serbest tegebbüse yer verdigi için de solcular
tarafmdan kapitalistliklesuçland1.
88 BOLVEYUT

Muhammed Ali Pa a Topu

Yardun aldigi Sovyetler'e kargi da bagimsiz tavrmi sürdürdü.


Bagunsizhgmdan hiç ädün vermedi.
Arap dünyasmda ilk birleyme adimlarim da o atti. Suriye'yle
1958'de tüm zorluklari açarak bir araya geldi ve Birlepik Arap
Cumhuriyeti kuruldu. Bat1'nin tüyleri diken dikendi. Bu cumhu-
riyet büyük baskilar sonucu sadece üç yil sürebildi.
ÇünküOrtadogu'da ülkelerin degil birlegmesi, yalanlagmasi
bile birilerini rahatsiz ederdi!

Kahire Bir Osmanh §ehriydi


Kahire'de gehitlerAmti'na gittigimde, meydanm kargisinda,
Enver Sedat'm suikasta ugradigi kapah tribünün önünde bir kaç
dakikahgma durdum. Kargida, mozole önünde duran degigik giy-
sili askerlere baktun.
Amtta nöbet tutan askerler, Misir'm hangi agamalardan geçti-
ginianlatiyordu âdeta. Büyük Misir medeniyetini simgeleyen as-
NASIR'IN MISIR'I VE BUGÜN! 89

kerler, amtm yanmda bir film sahnesinden firlamiqçasinaduru-


yorlardi. Önlerinde,Osmanh askeri kiyafeti içindeki nöbetçiler
vardi...
Kahire'nin, bir zamanlar Osmanh devletinin Istanbul'danson-
raki ikinci büyük gehri oldugunu dügünüyorum. Amtm önünde
toplarin altmdaki plakette 1805'te üretildikleri yaziyor. "Bu toplar
Muhammed Ali Papa döneminde 1839 savaginda kullanildi" iba-
resine bakiyorum.
Osmanh, bu tarihten 43 yil sonra, 1882'de tipki Kibris gibi
Misir'i da ingilizlerebirakacakti.
Biraz ileride, 19731srail-Misir Savagi'nda, Misir'm zaferini an-
latan bir devasa tablo asih.
O yillarm üzerinden çok geçmeden, Arap dünyasim poka soka-
cakti Enver Sedat. Bagunsiz milletvekili Mustafa Bekri anlatmigti:
"Sedat, iktidara geldigi zaman, ylllarca yarduncihgmi yapti-
gi Nasir'm resmine bakarak, 'Iqte bizim problemimizP demigti.
Sonraki yillar içinde Nasir'dan kalan her geyi degigtirdi. Sovyet-
ler'le iligkiyi kopardi. Oysa Sovyetler bize çok yardim etmigti.
'73
1967'deki savagtan sonra, Savagi'm da, Sovyet silahlarlyla ka-
'73
zaamiytik. Sedat, Savagi'ndan sonra çizgisinitümüyle degigtir-
di. ÖnceIsrail'iziyaret etti. 1979'da da 'Barig antlagmasi' imzala-
di. Bu yüzden Arap dünyasiyla tüm iligkilerimiz bozuldu. Bu dö-
nemden sonra Misir'm dig politikasi, Misir'a çok gey kaybettirdi.
Yalnizlaytik."
Amaç da bu olsa gerektil Enver Sedat yönetimindeki Misir,
Ordün'den sonra israil'le anlaçan ikinci Arap ülkesi olmuqtu...
Amerika'nm dayatmastyla ardi ardina Îsrail'le anlagmalar imzala-
di. Sina Antlagmasi'm, Camp David takip etti.
Bu anlagmalarla M1sir, Arap dünyasmdakopacak, Amerika'nm
müttefiki olarak amlmaya baglanacakti.
Amerikan Baykam Reagan, Libya'ya karpideniz tatbikati düzen-
lediginde, Enver Sedat, bu saldiriy1"gahane" olarak nitelemigti!

Birkaç ay sonra bir suikasta kurban gidecekti Enver Sedat. Ar-


dindan yönetimi devralan Hüsnü Mübarek, Sedat'm yolunda iler-
leyecekti...
90 BOL VE YUT

Bati'mn çizdigiyolda yürürken, serbest piyasaninkaçmilmaz çu-


kurlarmadügecekti.Artan yoksulluk, geni; halkkesiminifenahalde
etkiliyordu... Radikal Islam,Mübarek'i korkutmaya baglamiëti.

Mübarek ve "Dinle Aldatmak"


iktidar,radikal Islam'akarpi kendi denetiminde farkh bir Isla-
mi akimi öne çikaracakti.... Hüsnü Mübarek tehlikeye panzehir
üretirken, ülkenin laikligini tehlikeye atti. Misir artik dini siyasete
alet edenlerin savag alamydi!
Müslüman Kardeqler örgütü, 20 yllhk bir süreçte sivil toplum
örgütlerini, özellilde meslek gruplarmi, egitimcileri, saghk ele-
manlarmive ögrencileriörgütlemigti. Arap ülkeleriyle de, özellik-
le Amerika'mn destekledigi Sünni blok içinde yer alan ülkelerle it-
tifaklar yaplyordu. Suudilerle ve Ürdün'le büyük bir dostluk için-
de olacak; Suriye ve fran'la dügmanhk iligkileri yaçayacakti...
Müslüman Kardeqler örgütü, Suriye'de yasadigi, Ordün'de ve
Misir'da yasaldi. Alman istihbarati, Müslüman Kardeqler'in faali-
yetlerive Ortadogu ülkelerinde yayilmasmm endige verici sonuç-
larim anlatan bir rapor yaymlamigti. Amerikan istihbaratiysa ör-
gütün faaliyetlerihakkmda sessiz kalmigti.
Amerika, Soguk Savay döneminde din ve mezhepleri, sosyalist
bloka karvikullanmigti.Aym dil ve aym dinden olan Arap ülkele-
ri de aym oyundan nasibini alacakti.
Mezhep ve etnik aynmlar sonucu Lübnan ve Irak kan gölüne
çevrilmiyti
Mustafa Bekri, "Mezheplere ve etnik ayrima dayali geligmeleri
endigeyle izliyoruz!" demigti.
"Bir Kürt devleti projesi nasil yoktan var oldu, gördük! Böylesi
bir oluqum, bölgeye vurulan en büynk darbe olacak. Yüz ylldir
amaç Ortadogu'yu parçalamak.
"Oyun bellidir. Bir etnik grup bu bälgededevletlegtirildiginde,
bazi devletler amnda parçalanacaklardir. Geçen yil bir Amerikan
dergisinde, bu bölgedehedeflenen simrlari gösteren bir harita ya-
yimlandi. Bu harita Bati'nm hedefini tüm açikhgryla ortaya koy-
muytu."
NASIR'IN MISIR'I VE BUGÜN! 91

"Nil'den Firat'a Büyük Israill"


Haritalar da amaç1ar da yeni degildi. Ortadogu, Nil'den Firat'a
kadar yeniden gekillenmeliydi. Bu hedef, ilk olarak Israilkurul-
dugunda, 1948'de Curnhurbagkani Ben-Gurion tarafmdan ifade
edilmigti.
"Nil'den Firat'a" yayilan cografya, "Tevratsal alan" olarak bili-
nirdi.lsrail'insöylemine göre, bir gün Nil Nehri'nden Firat'a uza-
yan kutsal topraklar ele geçirilecekti.
Bu sözleri açikça dile getiren, Israil'in sinirlarini ifade eden
IsraelShahak'a ait pu satirlara bir göz atin:
"Smirlarimiz: Güneyde tüm Sina Yarimadasive kuzey Misir'in
Kahire'ye kadar uzanan bir parçasidir! Doguda, Ürdün'ün tama-
mi ve Suudi Arabistan'm kuzey bölgesidir; Kuveyt'in tümü ve
Irak'm büyük bir bölümüdür; kuzeyde, Lübnan'm ve Suriye'nin
tamamidir."
Bu bir meczubun deli saçoasi degil, Israilyöneticilerinin tü-
münün aklmdaki suurlardir.
Ünlü Misirh gazeteci Usame Heikal yorumlamigti: "Arap-
Israil iligkileri hiçbir zaman geliymedi, geligmeyecek. Geligemez!
Çünkü1srail'inkuruluqundan bugüne kadarki söylemleri bellidir.
Bayragmda iki mavi çizgivardir. Bu çizgiler Firat ve Nil Nehirlerini
simgeler. Bakm Irak, bir Amerikan plamnm kurbam oldu. §imdi
parçalanmak üzere. Sizce kim faydalanacakbu durumdan? Tabii
kilsrail! Bu plan sadece Irak'la da smirh degil. Bunu kendileriher
firsatta dile getiriyorlar."
Säyledikleri sir degildi.Eski IsrailDigigleriBakam Oded Yinon,
daha 1980'lerde yöyle demigti:
"Misir, bugün siyasi olarak yaçayan bir ölüdürl Misir'i fark-
h cografibölgelere ayirmak, Israil'in Bati cephesinde güttügü bag-
lica hedefidir."
Oded Yinon'a göre Misir, zaten çok parçah bir siyasi görünü-
me sahipti. lçinde birçok iktidar odagi birbiriyle çekipmekteydi.
Bu odaklar, kendi baglarma var olurlarsa, Libya, Sudan ve hat-
ta daha uzaktaki devletler de bugünkü smirlari içinde varhklari-
m sürdüremezlerdi...
92 BÖL VE YUT

Sudan bunlarm bagmda geliyordu. 1çinde birbirine düyman


dört grup vardi. Müslüman olmayan Afrikahlar, putperestler,
Hiristiyanlar ve azmhk egemenligikurmuy olan Sünni Müslüman
Araplar.
Israil, 20 yllönce Sudan'daki çeligkilerimasaya yatirm14, plan-
larmi yapm14ti. Misir için de planlari vardt.
Ülkede çogunlugu olugturan Süimi Müslümanlara kargi,
Misir'm kuzeyindekiyedi milyonluk H1ristiyan azinhk üzerine se-
naryolar üretiyordu Israil. Ona göre, Misir, ikinci bir Lübnan ola-
bilirdi...

Bir Bardak Limon Çayi


Kahire'nin Osmanh çargilarmdan birinde bir masaya oturup,
bir limon çay1ismarhyorum. Burasi Kapah Çaryi'mn küçük bir
benzeri. Çayocagmm tam yanindayim. Seyyar saticilarm çighkla-
n, Amerikah turistlerin curcunasi arasmda birbirinden güzel in-
san yüzlerine baktyorum. Înceuzun, maglahh çöl insanlari; kadife
tenli küçük satici çocuklar... Gözlerinde tarihin derinlikleri sak-
h bir agaç oymacisi, bagirabagira konuçan hasir papkah Amerikah
kadina, yere bakarak cevap veriyor. Ben bin y11hklimon çaymi yu-
dumluyorum...
ingilizlerdensonra gimdi Amerikahlar, Misir'i sömürgeleri gi-
bi algihyorlar. Nasir'dan sonra suyun aktyi degigti.Amerika'nm
Arap dünyasindaki müttefiklerinden biri de Misir degil mi?
Amerikan Digigleri Bakani Rice, "Bölgedeki diplomatik varh-
gimizidesteklemek için, Körfez ülkeleri, Israilve Misir'la yardim
anlaymalari yaplyoruz" dememig miydi?
Simdi da açik konuquyor.Amerika'nin, Iran ve Suriye'ye
daha
kargi, Ortadogu ülkelerini silahlandiracagini söylüyor.
Amerika, stratejik hedeflerine yardunc1 olmasi için Misir'a 13
milyar dolarhk silah yarduni verecek. Israil, yardun paketi kapsa-
minda 30 milyar dolarhk silahla ödüllendirilecek.
Kahire'deki bu Osmanh çargismda Assam'la oturuyorum.
Siyah gözlerine karanhk oturmuy, dudaklan gülümsüyor. Onunla
konuçoak içimi acittyor! Elimiomzuna koyup "Gelecekten ümitti
NASIR'IN MISIR'I VE BUGON! 93

misin?" diye soruyorum. Yumuçak sesiyle, kendini ikna edercesi-


ne, "Umutlu olmahyim yoksa yaçayamam!" diyor. Bana, Misir'm
bir Nasir yetiptirdigini, bagka liderleri de içinden çikaracagma olan
inancmi anlattyor.
Nasir, Misir halkmm kalbinde yerini alm14, unutulmuyor.
Misir halki, "Bir gür bir Nasir gelecek..." diye fisildiyor.
Bu cografyada, Anadolu ihtilalive onun liderinden en çok et-
kilenenler,belki de Misirh devrimcilerdi: O yillarda ElAhram ga-
zetesinde qu sözleri etmiglerdi:
"Gazi Mustafa Kemal Papa önderligindeki Türkler, yurtlarmt
tutsakhk zincirinden ve zulümden kurtardilar. Çelikten
pençele-
riyle düginani ezdiler. Tüm Dogu halklarmi aymazhk uykusundan
uyandirdilar. Onlara özgürlük ve bagiosahk yolanu gösterdiler.
Dogu'ya parlak bir örnek oldular."
LUENAN: KURESEL GUÇLERIN
POLÍTÌKA LABORATUVARI

Eylül 2007 Yolculugu

Bir zamanlar aynitopraklarminsanlariydik. Fransa ve Ingiltere,


Osmanli topraklanm bölme çabasmi Tanzimat döneminde hiz-
landirdi. 1920'de Milletler Cemiyetikararlarlyla amaçlanna ulaya-
caklardi. Lübnan 1920'den 1943'e kadar 23 yil, Fransa'nin boyun-
durugunda kaldi. 1943'te lkinciDünya Savap'adan çikan Fransa,
Lübnan'a bagimsizhgmi bahqedecektil

KKTC

KRK

SURiYE

Beyrut

: FÍLiSTIN ÛRDÜN
LÜBNAN: KÜRESEL GOÇLERIN POLITIKA LABORATUVARI 95

Lübnan'dan çekilirken bölgeye nifak tohumlari ekip gitme-


yi ihmal etmeyecekti. Dogu Akdeniz'in en dip ucu Lübnan, o
günden beri hiç hazur yüzü görmedi... Büyüklügü Izmir kadar
bir ülke. 4 milyon nüfusu var. Nüfusunun bir milyona yakm1
Filistin mültecisi. Yani nüfusun beyte biri topraklarindan kovul-
muy Filistinli.
Kuzeyi ve dogusu Suriye, güneyi israil. Batisi Akdeniz. Cog-
rafya, Ortadogul Lübnan'da huzur olur mu?!
Ortadogu'da bir saldirtlar zinciri. 2006 yazmda Lübnan'i bir
kez daha israilçizmeleri çignedi! Ama bu kez Ortadogu'da bir ilk
gerçeklepti belki de. Israil yenildi!
Ve bir bagka ilk! Lübnan'daki vatansever cephenin önderi
§ii Hizbullah, sadece Ortadogu'nun §iileritarafmdan degil, tüm
Sünni Arap halklari tarafmdan da desteklendi...
Ortadogu'da bir peyler degiqiyor. 50 ylldir bitmeyen Amerikan
Israilsaldirtlarma karyiArap halklari birlegiyor.
Lübnan, yeni Ortadogu projesinin laboratuvari... Ülkedeki
"özgur
Bati yandaylari Amerika ve Avrupa'nm yanmda Lübnan'1
savunuyor. Begte biri Filistin mültecisi olan halk, emperyalizme,
Bati'mn ve Israil'in oyunlarma "Yeter!" diyor.
2006 Haziran ayl. Amerika Digigleri Bakam Condoleezza Rice,
Israil ziyareti strasmda "Yeni Ortadogu" kavrammi telaffuz etti.
Bir ay sonra, Lübnan'a Israil askeri girecekti.
Olmert ve Rice, uluslararasi medyaya "Yeni Ortadogu'nun
Lübnan'da gekillenecegini" söylemiglerdi.
2006 yazmda Lübnan bir kez daha kana bulandi. 1500'den faz-
la sivilöldü. 1,5 milyon insan göçtü. Beyrut'un Müslüman mahal-
lelerine salkim bombalari yagd1.

Bari; Havarisi Ü1kelerSessiz Kaldi


Lübnan'da Israil ordusuna karyt Hizbullah ordulari direndi...
Fuad Sinyora hükümetive destekçilerifarkh bir tavir sergilemigti.
Sinyora, saldirisürerken Condoleezza Rice'1Lübnan'a davet etti.
Bu davet strasinda Rice, "Israil hedefine ulaçana kadar herhan-
gi bir ateykes olmayacagim" söyleyecekti.
96 BÖLVE YUT

Fuad Sinyora, basm toplantisinda gözyaylari içindeydi


Israil'in, 33 günlük içgali yenilgiyle sonlanmigt1. Ardmdan Bir-
"bari;
leymig Milletler, 1701 sayih karan yaymladi. Bölgeye asker-
leri" yollanacakti. Birçok bölgede zaten oynanan bu oyun bir ket
daha sahneleniyordu.
Birleymig Milletler askerleri, Lübnan topraklarinda israil smi-
rmda konuglandi. Konuglandiklan yer israil'in 1982'de iggal etti-
giLübnan topraklarlydi
Lübnan'a gelen Almanya Bagbakam Angela Merkel durumu
göyle açiklayacakti. "Burada Israil'i korumak üzere bulunuyo-
ruz."

Diyaridaki ve 1çeridekiDüpmanlar
Beyrut'un ortasi yangm yeri. Dahya bombalanmig binalarla
çevrilive her yerde kurgun delikleri!
ibrahim Musaviyurtsever cepheden ünlü bir gazeteci. Buluçma
yerimizi son ana kadar söylemiyor. Yarisi yikilmig bir binanm
önünde, arabaum içinde, ondan gelecek telefonu bekliyoruz. 10
dakika sonra, yine kurgun delikleriyle kaph bir binadan içeri gi-
nyoruz.
Musavi durumu özetliyor. "Emperyalizmin iki safhasiyla kar-
pi kargiyayiz"diyor. "Birincisi iggallerlegelen emperyalizm. ikin-
cisi ise maskeli emperyalizm, diparidakiler ve bir de içimizdeki-
ler var. lçimizde kendi halkimn çikarlarina kargi Bati'yla birle-
genler var,"
IbrahimMusavi, Hizbullah tarafhst söylemiyle ünlenmig bir
gazeteci. Onunla röportajl, Profesör Muhammed Nureddin sag-
lamigti. Mükemmel Türkçesiyle, "Lübnan yeni Ortadogu'nun çi-
zilmesinde baglangiçnoktasi" demiyti. "Bu projeden en çok kaza-
nan güç, Israil ve Amerika! Hem mezhep hem dine dayanan kü-
çük ülkeler kurmak istiyorlar ki, ileride gerekirse daha da parça-
layabilsinler!"
Lübnan 1943'te Fransiz boyundurugundan kurtuldu. Artik
özgür bir ülkeydi... Ama derdi bitmeyecekti. ÇünküFransa,
Lübnan'dan çekilirken, bugün Kosova'da, Bosna'da emperya-
LÜBNAN: KORESEL GÜÇLERIN POLITIKA LABORATUVARI 97

lizmin uyguladigi modeli hayata geçirmigti. Dünyada bir ör-


negi daha olmayan bir kota sistemi, toplumu paramparça ede-
cekti. Bu sisteme göre, cumhurbaçkani Maruni mezhebinden
Hiristiyan; bagbakan Müslüman-Sünnilerden; meclis baykam ise
Müslüman Siilerdenseçilecekti. Iqte Lübnan, çikar gruplarma
bäyle bölünecekti.
Lübnan'in politik aktörlerinin hemen tümü, Bati'yla yakm
baglar sergilemekteydi. Profesör Nureddin anlatiyordu:
"Birçok cephe var: Suriye'ye, Ïran ve Hizbullah'a karyi cep-
he, 14 Mart Cephesi olarak biliniyor. Bu Bati yanhs1 cephenin
içinde Dürzi lider Velid Canbolat, H1ristiyan lider Samir Jajave
Sünnilerin lideri Saad Hariri de var."
14 Mart Cephesi'nde en öne ç1kan isim olan, 2005 suikast1y-
la öldürülen Refik Hariri'nin oglu Saad el Hariri, Amerika'yla de-
rin iligkileriyle dikkat çekiyordu. Seçim öncesiilk ip olarak Bagkan
Bush'u ziyaret etmigti.
ibrahim Musavi, "Hariri'nin oglu ülkenin genig bir kitlesi-
ni temsil ediyor, buradaki Sünniler onu destekliyor. Ülkeyi Bati
çikarlarma servis etmeyi isteyen güçlerle ayni cephede yer ahyor.
Amerikan politikasmi izliyor..." diyordu.
En güçlü lider Hariri digmda sahnede kimler vardi bir baka-
hm:
Emil Lahut, Lübnan'in katolik Maruni cumhurbagkam, Suriye
yanhsi olarak tanmiyordu. Her ne kadar devlet baykanhgmielin-
de tutsa da, halk içinde küçük bir azmhk tarafmdan destekleni-
yordu.
Dürzi lider Velid Canbolat, aym zamanda Kürt kökenliydi.
ÜlkedeIsrail'le ve Bati'yla diyalogun arttirilmasmi savunan Batici
cephenin ortasinda yer ahyordu.
Miëel Aoun, 80'lerde Lübnan'm genelkurmay baykamydi. Ki-
sa bir dönem Lübnan'da bagbakanhk da yapm19ti. Katolik Ma-
ronitleri temsil ediyor, Lübnanh Hiristiyanlar arasmda önernli bir
seçmen destegini elinde tutuyordu. Hizbullah'la ayni cephede yer
alabilecegini söylüyordu. Fransa'yla yakin iligki içindeydi.
Bu cephenin karpismda yer alanlar 8 Martçilar olarak bilini-
yordu.
BVY7
98 BOL VE YUT

Lübnan Parlamentosu

Lübnan'm parlayan yildizi, Iran ve Suriye tarafmdan da des-


teklenen bu "Sii ittifaki"ydi. Bu ittifakm ortasmda Hizbullah
vard1.
Hizbullah deyince akla Seyid Hasan Nasrallah geliyordu.
Hizbullah'm bagma 1992'de geçen Nasrallah, Hizbullah'm silah-
h gücünü siyasibir harekete dönügtürmügtü.
Hizbullah ilk olarak 1982'de dini bir grup olarak ortaya çik-
mig, o tarihte Israil'in Lübnan't bir kez daha içgal etmesinin ar-
dindan askeri bir örgüte dönügmügtü. Hizbullah'i yaratan part-
lar burlardi.

1;galAltinda Bir Parlamento


Beyrut'un ortasinda hükümet binast... Etrafi Hizbullahçi dire-
niyçilerin çadirlarlyla sarih...
El Nahar gazetesinden Edmond Saab "Bir türlü bir uzlagt or-
tami saglanamad1. Kaos sürüyor!" diyordu. "Hükümet binasmi
LÜBNAN: KÜRESEL GÜÇLERIN POLITlKA LABORATUVARI 99

çevreleyen çadirlar birer simge. O insanlar, direnigi simgeliyor-


lar. Hükümet güçleriyle Hizbullah güçleri Beyrut'u paylagmiglar.
Hiçbir gey diyalogla halledilemiyor. Polis onlara saldirlyor. Îsyan
artlyor..."
Beyrut'ta mahalleler afasmda smirlar var. Parlamento binasi-
na yakin küçük bir meydanda Arapça Fransizca karigimi bir tabela
dikkatimi çekiyor. Tabelada "Place Riad el SULH" yaziyor. Burasi
Bany Meydani. Meydanm dört bir yam dikenli teller ve arkalarma
yerlegmig tanklarla çevrili.
Ismail Dostoglu'yla parlamento binasi ve önündeki çadirla-
n kameraya hapsederken silahh iki direniççi tarafindan gözaltma
ahmyoruz. Yaklagik bir saat güvenlik çadirmda dil döktükten son-
ra serbest birakthyoraz. Rehberimiz "Pasaportlarmiz Türk olma-
saydi gününüzü görürdünüz!" diyor.
Gece Beyrut'un en gösterigli otelinin önünden geçiyoruz.
Rehberimiz Ibrahim,hükümet yetkililerinin bugünlerde evlerine
bile gidemediklerini, bu otelden digan çikamadiklarmi söylüyor.

Place Riad El Sulh (Bary Meydam)


100 BOLVEYUT

Lübnan'da herkes korkuyor! Bagbakan Sinyora'nm evinin çevre-


si dikenli tellerle çevrelenmig... Beyrut mahalle mahalle ayrilmig,
içsavay yaqiyor.
Güzelim Beyrut'ta bir yerden bir yere gitmek, dügman ülke-
ler arasindaki smirdan geçmek kadar zor. Beyrut'ta mahalleler sa-
vagiyor!
Hizbullah'in hâkim oldugu bölgelerde Hizbullah askerleri gü-
venligi saghyor. Hükümete bagh güçler Hizbullah mahallelerine
giremiyor.
Beyrut'ta çekim yapmak isteyen televizyon ekipleri izinlerini
iki ayri yerden ahyor. Hizbullah bölgesinde çekim için ayri, hü-
kümete bagh bölgelerde çekim için ayri bir enformasyon birimiy-
le temas etmeniz gerekiyor. Ve birinin izni digerinin bölgesinde
geçerli degil.
Saflar belli. Lübnan'da, 8 Martçimism, 14 Martç1m1, öncelik-
le bu tartigihyor.

8 Mart Cephesi
2005, Lübnan için kirilrna noktasi. O yil ülkedeki bölünme el-
le tutulur bir hal almigt1.
Hasan Nasrallah'm liderligini yapttgi Hizbullah, Meclis
Bagkam Nebih Berri'nin temsilcisi oldugu Emel hareketi ve es-
ki Genelkurmay Baçkam Migel Aoun, bir cephede birleymigti.
Ve Beyrut sokaklari, nüfusun dörtte birinin yürüyügüne sahne
olmuytu. Bu gösteri sonrasi cephe, 8 Mart adim alacakti 8 Mart
Cephesi, Lübnan'da Bati politikalarina ve Israil'in dayatmalarma
karylçikanlari temsil ediyordu.
Bir hafta sonra 14 Mart 2005'te, karpicephe, yani Maruni mez-
hebinden Katolik Hiristiyanlarm bir kismi, Hariri ailesinin tem-
sil ettigi sünni Müslümanlar ve Velid Canbolat liderligindeki
Dürziler, "Özgür ve Batici Lübnan" için yürüdüler. Onlar da bu
gösterisisonrasi 14 Mart Cephesi admi aldilar.
O gün bugün, Beyrut sokaklarmda, iki ayr1 cephenin militan-
lari dolaglyor. Kim 14 Martçi, kim 8 Martçi herkes birbirini sor-
guluyor.
LÜBNAN: KÜRESELGÜÇLERIN POLlTIKA LABORATUVARI 101

Garip olan, Suriye kargittkatolik Migel Aoun'un, Suriye yanhsi


Nasrallah'la ayni cephede bulugmasi! Duvarlarda ikisinin yan ya-
na resimleri görülüyor.
Lübnan'i anlamak zor. Beyrut Amerikan Üniversitesi'nin ayki-
ri dügünceleriyle tanman genç akademisyeni Kerim Maqdisi açik-
hyor:
"Lübnan't anlamak için din ve mezheplere bakarsanizyamhrsi-
mz. Birbirine karyitiki cephede de yer alan Hiristiyanlar, Sünniler
ve §iilervar. Migel Aoun, hükümete muhalif. Hiristiyanlari tem-
sil ediyor. Büyük bir Hiristiyan çogunluk, Hizbullah'i destekliyor.
Diger Hiristiyan gruplar karyicephede yer ahyor. Din esasmda ba-
karak bu durumu anlayamayiz. Burada cepheler, Amerika yanh-
lari ve kargitlart olarak ikiye ayrihyor. Bunun din ve mezhepler-
le ilgisi yok."
Üniversitebahçesinde 1923'te ekilmig bir banyan agacmm bir-
birine geçmi; kökleri dibinde konuquyoruz.
"Yani anahtar kelime emperyalizm!" diyorum. "Evet" di-
"muhalefet

yor, ve özellikle Hizbullah, emperyalizm kargitt du-


rugu temsil ediyor. Amerika'nm Büyük Ortadogu Projesi'ni des-
tekleyenler ve Israil'inbu bölgede polislik yapmasim isteyenler,
Hizbullah'tan korkuyor, onu saf diq1etmek istiyor."

Alman Istihbarati
Beyrut'taki Alman Dogu Enstitüsü Bagkam Stephen Leder, Dr.
Maqdisi'yi dogruluyor. Siyasiittifaklardan söz ediyor.
"Lübnan'da gahit oldugunuz cepheler, siyaseten birlikteler.
Bildiginiz gibi politik birliktelikler pragmatik birlikteliklerdir ve
de baglangiçtaideolojik farkhhklart saf digi tutabilirler."
Beyrut'ta Alman istihbaratmm kalelerinden birindeyim. Eski
tay yapi, kiliseyiandiriyor. lçeridekibürolarda birçok Alman ça-
hylyor.
Leder, kendine has agir üslubuyla, beni tartarak, "Lübnan'daki
dini ayrimi, Îsrailtetikledi," diyor. "Îslam'm siyasi bir olgu hali-
ne gelmesi yakm tarihin bir sonucu. 1982 Israil iggalinden itiba-
ren, ulusal direnig, dini gruplar tarafmdan örgütlendi. Bugünlerde
102 BOL VE YUT

Lübnan çok özel bir kriz yagiyor. Olkenintüm dengeleri sarsil-


mig durumda. Lübnan her zaman çogulcu bir äzellik tayimaktay-
di. Dogal bir demokratik sistemi vardi. Hiçbir zaman askeri bir
rejimi olmadi. Diktatärlük olmadi. Baskici bir rejim olmadi. Sivil
toplumu çok güçlüdür. Ama devlet organlari het zaman zafiyet
içindedir."
Leder'e Dogu Enstitüsü'nün Lübnan'daki faaliyetlerini soru-
yorum:
"Dogu Eastitüsü azun zamandir burada. Bölgedeki Alman ç1
karlart nedir?"
"Alman çikarlari, Avrupa Birligi'nin çikarlanyla aynidir" diyor.
Fazla detaya girmiyor. Onu dinlerken savaym hemen ardmdan
Lübnan'a gelen Alman Bagbakam Merkel'in sözlerini hatirhyo-
rum: Bölgeye konuglanan Alman askerlerini kastederek, "Burada
Israil'ikorumak üzere bulunuyoruz" dememig miydi?

Bati-Sünni lttifaki
Amerika ve Avrupa, Lübnan'a saldiran Israil'i,Lübnan'a karyi
korurken, Lübnan içinde yeni bir dini hareketlilik dikkat çekiyor.
Bati bir yanda Ortadogu'da Sünni kupagigeniëletmeye çahyi-
yor, bir yanda mezhep çatigmalarmi arttiracak yeniönerilerle sah-
neye çikiyor.
Amerika'mn önde gelen dügünce merkezlerinden Brookings
Enstitüsü'nden, Ortadogu Etütleri Bagkam Martin Indyk, Lüb-
nan'daki piiuyampa kargi "Sünni Birligi" öneriyor:
"Amerika ve Israil, Ortadogu'da §iilerekargi Sünnilerle itti-
fak kurmahdir. Iran gii'dir.Suriye'de Alevi azmhk iktidardadir.
Lübnan'da Hizbullah gii'dir.Bunlara kargi Sünnilerle ittifak ya-
pilmahdir!"
Son iki ylldir Lübnan'daki giiayaklanrna, Sünni halk arasmda
da destek bulunca, yeni bir önlem gündeme geliyor. Sünnilerin,
muhafazakârlar ve modernistler olarak ikiye ayrilmasma ugragi-
hyor. Çabalarm sonucu sokaklarda görülüyor. Birbirinden fark-
h tarzda baglanmig bagörtüleriyle kadmlar, âdeta üniformalar-
la dolapiyor. Iran tarzi bay baglama, Siileri;renkli saten bayörtü-
LÜBNAN:KÜRESEL GOÇLERIN POLITIKA LABORATUVARI 103

ler Sünni modernistleri; siyah


ya da tek renkli bayörtüler Sünni
muhafazakârlari birbirinden ayirt ediyor. Bu üniformalar, bölün-
müy halki mezhepler bazinda bir kez daha bölüyor.
Bu arada Lübnan sik aralarla suikast haberleriyle sarsihyor.
Genellikle Suriye kargithgiyla ün1ü politikacilar, suikasta kurban
gidiyor ve ardmdan parmaklar hemen Suriye'yi gösteriyor.

Suikastlar ve Iglevleri
14 §ubat2005'te eski Bagbakan Refik Hariri'nin öldürülmesiy-
le, infial son noktaya ulaymigti. Bu suikast, Washington-Tel Aviv
merkezli, Suriye kargitt saldirgan kampanyayihad safhaya çikar-
migti. Tüm parmaklar Suriye'yi gösteriyordu.
Ibrahim Musavi, Lübnan'daki Suriye'yi göyle anlatlyordu:
"Suriye çok uzun bir süredir Lübnan'm içindeydi. 25 ylh aq-
kin bir süre Lübnan'i tehditlerden korudu. Uzun y1llar boyunca,
bu kadar hassas bir bölgedebarië ve istikrari sagladi. Lübnan'daki
en önemli kurumlardan biri olan ordu teykilatmm kurulmasma
da Suriye yardim etti. Ne zaman bir suikast yapilsa, bu iyten çika-
ri olanlar, faturay1 Suriye'ye mal etmek için ugragtilar. Burada so-
rulmasi gereken soru gudur. 'Suriye, bu suikasttan ne elde etti?' Bu
suikastla, Suriye'nin çikarlari zedelendi."
"Sizce kimin çikarlarma hizmet edildi?" diye soruyorum.
"Çikarsaglayanlar bu suikastlari yapanlar. Görünen o ki sui-
kastlar hep israil'in igine yariyor!" diye cevaphyor.
2005'in 14 §ubatgünü, Suriye Enformasyon Bakam Mehdi
Dahlallah "Bu suikast Suriye birliklerinin Lübnan'dan çekilmesi
amac1yla yapildt!" demigti.
Lübnan'i koruma amacyla, burada birlik bulunduran Suriye,
bu suikast sonucu ülkeyi terk edecekti. Çokkisa bir zaman son-
ra Lübnan'a Israil askerleri girecekti. Muhammed Nureddin, "Bir
ülkeyi bölmenin en kolay yolu önce burada kaos ortami yarat-
maktir!" demigti. "Irak'ta böylebir kaos var. Kürt, Arap, Sünni, gii
derken Lübnan'da da aym geyler oluyor. Bu kaosta amaç, Israil'i
bölgenin tek hâkittii olarak birakmak. Digerlerini parçalamak.
Bat1'nin amaci bu."
104 BOL VE YUT

Bu plan uzun y1llar önce bir bagka suikastla sahneye konul-


muqtu.
1975'ten 1990'a kadar süren kanh içsavagi, Ekonomi Bakam
Marwan Hamadeh'e sikilan kurgun tetiklemigti. Parmaklar yine
Suriye'yi göstermiyti.
Lübnan,16yilboyuncakangölündeyüzmügtü.Ortadogu'nun
en güzel yehirlerinden biri olarak bilinen Beyrut, 16 yilm so-
nunda bir harabeye dönmügtü. Lübnin ordusu ikiye ayrilmig.
Suriye, Lübnan'i bõylece korumaya almigti.

Amerikan Büyükelçiligive Etkisi


Bati, Lübnan konusunda son derece açik bir tavir sergilemig-
ti. Son israil saldirisinda Amerika'nm Beyrut Büyukelçisi Jeffrey
Feltman'm açiklamasi tüyler ürpertici, Feltman, 33 gün boyunca
bombalanan bir ülkeye, iggalci gücü "Birlegmig Milletler'e gikâyet
etmemesi gerektigini" söyleyebilmigti. Feltman, "Eger Lübnan
Israil aleyhinde BM'ye bagvurursa, Amerika'yla iligkileri zedele-
nir!" demigti.
Hizbullah'a yakm gazeteci Ibrahim Musavi, Lübnan'daki
Amerika'yi bir fikrayla anIatiyor.
"§öyle
bir esprivardir. 'Amerika'da neden hiçbir zaman darbe
'çünkü
olmaz?' Cevap; orada darbeyi planlayacak bir Amerikan
elçiligi yoktur.' Yani, bir ülkeyikariytiracak planlar genellikle o ül-
kedeki Amerikan Büyükelçiligi'nden çikar."
§u anda Lübnan'da Amerikan Büyükelçisi olan JeffryFeltman,
Lübnan'daki her geligmeye ve her gruba burnunu sokuyordu.
Profesör Muhammed Nureddin, Amerikan Büyükelçisi'nin
Hizbullah'm silahsizlandirilmasmi dayattigim hatirlatiyordu. Nu-
reddin, "Mazlumun elleri baglamr, zalimin yumruk atigikolaylag-
tirihr!" diyordu...
"Amerika'nm Lübnan'daki büyükeIçisi, meyhur 1559 say1-
h karari hatirlatiyor! Bu karar üzerinden üç yll geçti. Buna rag-
men 1559 gündemde tutuluyor. Ne diyor 1559'da? Hizbullah'm
silahsizlandirilmasi çarti var. Lübnan'daki Filistinlilerin silahlari-
nin toplanmasmdan söz ediyor."
LOBNAN: KÜRESELGÜÇLERIN POLITlKA LABORATUVARI 105

Birleymig Milletler'den bölge için çikan tüm kararlar Lübnan


halkmm birlik ve bütünlügünü tehdit eder mahiyetteydi. Bu,
"Yeni Ortadogu"nun bir geregiydi.
Musavi, "Ortadogu'ya el atan Ortadogu'ya gömülür!" demiyti.
"Bati burnunu soktugu her yerde bagmibelaya soktu. Artik bir
baçariya ihtiyaci var. Afganistan'da kaybettiler, Irak'ta kaybetti-
ler, hatta Hamas'm hükümetteki yükseligiyle Filistin'de bile kay-
bettiler. Lübnan'da bir baçart saglayabileceklerini dügünüyorlar.
Lübnan'da destekçileri, içbirlikçileri var! Müttefikleri sayesinde
baçaracaklarun dügünüyorlar!"

Beyrut Amerikan Üniversitesi


Iste 14 Mart gösterileri, Bat1'nin destegiyle Beyrut Amerikan
Üniversitesibünyesinde organize edilivermigti. Harriri suikasti
üzerinden tam bir ay geçmisti.
14MartCephesi'nidestekleyenElNahargazetesindenEdmond
Saab'a soruyorum:
"14

Mart Cephesi Bati tarafindan desteklendi mi?"


"Bati'dan yardim ahndi ancak Suudiler, Misir ve Ürdün gibi
ülkelerden de destek gördüler..." diyor.
Bati'dan ve Bati'mn destegindeki ülkelerin yönetimlerinden
destek ahnmigti. Lübnan bir de Sedir Devrimi yaçamigt1.
"Sedir Devrimi", ellerinde Lübnanbayragiyla Beyrut Amerikan
Oniversitesi'nden sokaklara dökülen üniversite ögrencilerinin gö-
rüntüleriyle tagmdi dünya ekranlarina. "Suriye defoll" diye bagi-
riyorlardi.
Amerikan aksamyla "We wanna freedom" (Özgür Lübnan is-
tiyoruzl) diye bagiran, Batili tarzlari göze çarpan gençler televiz-
yonlardaydi.
Beyrut Amerikan Üniversitesi'negidiyoruz. Profesör Timur
Göksel'le randevumuz var.
Timur Göksel, 24 yll boyunca Lübnan'da BirleymigMilletler'e
bagh Barig Gücü UNIFIL'in sözcülügünü üstlenmiyti. Simdi
Beyrut Amerikan üniversitesi'nde uluslararasi iligkiler bõlümün-
de ögretim görevlisi.
106 BÖL VE YUT

Prof Kerim Magdisi

Oniversiteninrenkli ortammda ona Lübnan'i sarsan Sedir


Devrimi ile üniversite arasmdaki iligkiyi soruyorum.
"Bu üniversite yillardir bu tür durumlarin kaynagt olmuytur.
Burada özgürlük vardir. Ortadogu'daki Amerikan Oniversiteleri
çok etkilidir. Mesela Kahire Amerikan Üniversitesi,Körfez'deki
Amerikan Oniversitesi,Istanbul'da Robert College, aym misyoner
grup tarafindan kurulmuqtur."
Doktor Kerim Maqdisi de, Beyrut Amerikan Üniversitesi'nin
tarihi misyonuna deginirken, okulun siyasi misyonunun alti-

ni çiziyor. "Osmanh döneminde ilk ayaklanmalar bu okulda fi-


"burasi

liz verdi!" diyor, 19. yüzydin ortalarmda Amerikan mis-


yonerler tarafmdan kuruldu. Amaç her yerde oldugu gibi aymyd1.
Bölgeyi Hiristiyanlagtirmak amacindaydilar. Bunu tam olarak ba-
paramadilar ama buradaki Hiristiyan mezhepleri, Ortodokslari ve
Katolikleri kendi çikarlari çerçevesinde örgütlediler. Beyinleri de-
gigtirdiler. Lübnan halkinayabancibir egitimi dayattilar. Aydmlari
devgirdiler!"
LÜBNAN: KURESEL GÜÇLERIN POLIT1KA LABORATUVARI 107

Okul Beyrut'un Müslüman bälgesindeydil Ama ögrencile-


rinin çogu Müslüman degildi. Üniversitenin ögrenci birligi de
Hiristiyanlarm elindeydi.
Okulun yer aldigi Müslüman mahallesini, üniversitede yarati-
"küçük
lan Amerika"dan kahn bir duvar aymyordu. Bahçede öz-
gürce öpügen çiftler, moda mecmuasindan firlamig gibi gezinen
gençler vardi.
Üniversiteninkapismdan içeri girdiginiz anda bagka bir dün-
yanin epiginden athyordunuz. Âdetler,gelenekler; giyim kuçam;
hareketler, her gey kapmm digmdanfarkhydi. Simsiki kapah, çar-
gafh, muhafazakâr giyimlive oldukça yoksul mahalleden okula gi-
"küçük

rince ortaya çikan tezat çarpiciydi. Burada Amerikalilar"


yetigiyordu. Lübnan'm gelecegini yönlendiren kadrolar burada
egitiliyordu. Sonra da tüm bölge ülkelerine servis ediyorlardi...

Sedir Devrimi
Azerbaycan'da,Gürcistan'da, Ukrayna'da, Kirgizistan'da yaya-
nan turuncu devrimlerin bir benzeriydi "Sedir Devrimi" Bati'dan
ithal edilmigti. Kendiliginden dogmamigti.
Ibrahim Musavi sözde devrimi anlatlyordu:
"Burada bir turuncu darbe organize ettiler! Sedir Devrimi'ne
kalkigtilar.Ama sökmedil Anlayamadiklari bu ülkede, Hizbullah
digmda da Amerikan politikalarma kargi olan insanlarm varhgi...
Güç gösterisi yapmak istediler. Ama zaten Lübnan 8 Mart'ta gü-
cün gösterisini görmügtü. 1 milyon insan yürümügtü. 4 milyonluk
bir ülkede bu çok büyük bir rakam. Hepsi muhalefetten yanaydi.
Hizbullah'i destekliyorlardi. lste olan buydu."
Bu karmagikcografyadä, eski geleneldere yapigtirilmaya çahyi-
lan, Bati agilarindan verim ahnamiyordu. Alman Dogu Enstitüsü
Baykani Stephen Leder'in gözüyle durum quydu:
'açik
"Bence Lübnan, bir periat ülkesinden, toplum'a kadar ya-
yllan bir yelpazede çok farkh görüglere ev sahipligiyaplyor."
Sözünü kesiyorum: "Çokilginç bir geye degiudiniz!" diyorum,
"tam

da bunu soracaktim: Seriattkim destekliyor?Açik toplumu


destekleyenkesimhangisi?"
108 BÖL VE YUT

"çünkü
"Güzel bir soru!" diyor, burada her gey çok karmagik.
Hizbullah'm üyeleriiçinde bile açik ve çogulcu bir toplumdan ya-
na olduklarmi söyleyenler var. Onlar Îslam'mbir demokrasi ve in-
san haklari modeli oldugunu söylerler. Ote yandan, onlara karyl
olanlar, takiye yaptiklari suçlamasmiöne sürerler".
Ortadogu için uygun görülen planlar, özünde pek degigme-
migti. Lübnan yeni Ortadogu için pilog ülkeydi. Bati baçarth ola-
cak, bagar1Lübnan'dan kompularmabulaçacakti.
18 din ve mezhebe kucak açan bu eski topraklar, büyük sat-
ranç oyanlarina sahneydi. "Özgür Lübnan" diyenler, Lübnan'i
Bati'nm yaninda görmek isteyenlerdi. Lübnan'm Ortadogu'yla
baglart kesilmeliydi... Hizbullahsa, ümmet fikrine yakmdive böl-
gedeki Arap halklarm birligini gerçekleptirmek hedefini güdüyor-
du. Ozellikleiran ve Suriye'ye yaktndi. Tüm Sünni halklara anti
emperyalist mücadele mesajlari yolluyor, Bati'yla beraber hareket
eden Arap hükümetlerinin de canmi sikiyordu.
Lübnan'm yayadigi kaos, Fransizlarin bir zamanlar bu toprak-
lara hediye ettigi anayasayla perçinlenmiyti. Hükümette din ve
mezhep kotalari vardi. Suudi Arabistan'da imzalanmig olan Tayf
Antlagmasi'yla, bu kotalar daha da belirginlegmigti.
Hükümet organlarmm bagma geçecek olanlat, dinler arasm-
da eëit güç paylayimma göre belirlenmekteydiler. Mesela cumhur-
bagkanmm Hiristiyan olmasi da yeterli degildi. Mutlaka Maronit
mezhebinden olmahydil Baybakanm Müslärnan olmasikâfidegil-
di. Sünni olmast gerekliydi. Meclis bagkanimn §iiMüslüman ol-
masi da yine partlar arasmdaydi.
Israilsaldirisi sonucu, hükümetteki Siileristifa edince, hükü-
met, tüm mezhepleri temsil edemez duruma düçmüg, yasadigiha-
le gelmiyti. Erken seçim nedeniiyte buydu.

"Böl ve Yut"un Tarihçesi


Lübnan'da bu kargaça Fransiz eliyle 17. yüzy11dabaylatilm14-
ti. Fransa, Osmanh'nm toleransma sigmarak Lübnan bölgesinde-
ki Katolik Maronitlerle temasa geçmig, din ve toplum liderlerini
tarafma çekmigti.
LOBNAN: KÙRESEL GÜÇLERlN POLITlKA LABORATUVARI 109

Îngilizlerde bölgede gerekli çahymalardan geri durmaruplardi.


Dürzilerin içinden adam devgirmiglerdi. Ülke kuzeyde Maronit,
güneyde Dürzi bölgelerineayrildi. Mezhepler birbirlerine kargi si-
lahlandinldi. Sonunda Dürziler ile Maruntiler arasmda kanh çar-
pigmalar yaçandi. Çatlymalari bahane eden Fransizlar, Lübnan'a
birliklerini yollayacak, H1ristiyanlari katliamdan korumak baha-
nesiyle Beyrut'a gireceklerdi. Sadece onlar mi? Onlari Ingilizler,
Ruslar hatta Yunanh ve Îspanyollar takip edecekti.
Hasta adam Osmanh, Paris'te imzalanan bir protokolle Lüb-
nan'a "Avrupa askeri gücü" gönderilmesini kabul etmiëti! Lübnan
sahilleri ilk yabanci sava; gemileriyle böyle yüz yüze gelecekti.
Bu senaryonun bugünkü malum adi "Büyük Ortadogu Pro jesi'.
Metotlari geçmiytekiyle aym: "Silahlandir, çatigma çikart. Asker
yolla, denetime all"
lbrahimMusavi anlatiyordu:
"Aslinda hepimizin bildigigibi,bu ülke insanlariolarak, Fransiz
ve Ingilizierinkurbani olduk. Onlar Sykes-Picot Antlagmasi'ndan
beri gizli haritalar çiziyorlardi. Önce çatigma tohumlari ekiyor,
sonra herkesin birbirini yemesini seyrediyorlardi."
Doktor Kerim Maqdisi benzer görügleri yöyle özetlemigti:
"Amerika, bugünün süpergücü, büyük bir imparatorluk.
Amaci açik. Arap dünyasin1 ve bölgeyi bälmeye çahyiyor, bunu
kendi çikarlari dogrultusunda planhyor. Hedef hiç degigmiyor.
Petrol bölgelerinikontrol etmek istiyorlar, bunun için bazen açik-
ça, bazen gizlice ülkedeki çegitli gruplari destekliyorlar. Bu çok
tehlikeli bir proje. îçteson örnek, Irak'ta bir milleti parçalara böl-
menin nelere mal oldugunu gördük!"
Parçalara bölünmüç milletlerin yöneticilerikonumundaki po-
litik aktörler, dig çikar gruplarlyla yakm iligkilere giriyorlardi.
Büyük devletlerin küresel politikalari dogrultusunda kendi
halklarma ve komyu devletlerekaryt planlar geligtiriyorlardi.
Bölge bir araya geldiginde dünyayi degigtirecekmaddi ve ma-
nevi güce sahipken, çaresiz kan gölüne yuvarlamyor. Bir avuç in-
san ödüllendirilirken halklar bombalara hedef oluyor. Bati politi-
kalarma uygun davranrnayan devletler, Suriye ve fran kendi kom-
qulari tarafindan da cezalandirihyor.
110 BOL VE YUT

Bati, uzun zamandir Lübnan'i tarafina çekme mücadelesiveri-


yor. Dogu Akdeniz'in bu en dogu kanadi, Kibris'la beraber hayati
jeo-stratejikçikarlarm merkezi durumunda.
Condoleezza Rice'm söyledigi gibi Lübnan, "Yeni Ortado-
gu'nunbelkemigi", Yeni sinirlar Lübnan'da çiziliyor... Öyle bir
çiziliyor ki artik Beyrut'un mahalleri arasmda bile rahatça yürü-
nemiyor.

Kraldan ÇokKralc11ar!
Lübnan Dogu-Batiikilemini sonuna kadar yaqiyordu. Önceleri
zengin tüccarlar olan Katolik Maronitlerin ülkeye getirdigi Batih
rüzgârlar, sonradan Dürzileri de önüne katmigti.
le son zamanlarda Sünni Müslümanlar da Bati'nm rüzgârim
almiglardi... Tartigmalar Lübnan'm kimligi üzerinde yogunlay-
migti.
Lübnanh aydmlar Ortadogu'nun ortasmda, Bati'nm ne kadar
içinde yer ahp almadiklarmi tartipiyorlardi. Ciddi ciddi "Lübnan
acaba Dogu cografyasmm bir parçasi mi yoksa Bati'nm bir parça-

si mi?" diye dügünüp tapimyorlardi.


Lübnanh aydmlar paramparçaydi. Amerikan ve Fransiz etki-
sinde olanlar Lübnan'm Batih oldugunu savunuyorlardi. Batih
Lübnan, özellikle Müslümanlan daha da içine kapatiyor, dinin si-
yasal simgeleri ortahga meydan okuyordu...
Öte yandan Batt, yükselig gösteren dini cemaatlerin içine si-
zlyor, onlari degigtirip dönügtürmeye çahqiyordu. ÇünküLüb-
nan'm dini cemaat temelinde küçük gehir devletlerine bölünme-
si, Bati'nm Ortadogu'daki bekçisi Israil'inrahatlamasi anlamma
geliyordu.
Ibrahim Musavi, "Bu sadece Lübnan'a özgü bir durum degill"
diyor.
"Bu suni anlaymazhklari, ayrihkçdildari, bölücülügü Irak'ta da
gärdük. Amerika, Kürtleri, digerlerini nasil ayrilmaya teqvik etti,
izledik. Iqgalettikleri topraklari yönetebilmek için bulduklari tek
yol buydu."
"Israilgibi..." diye mirildamyorum.
LÜBNAN: KÜRESEL GÜÇLERIN POLITIKA LABORATUVARI 111

"Israil, ülkeyi paramparça etmek için çok ugragt1. Ayrica Orta-


dogu'daki diger ülkeleri de kamplara ayirdi. Ve bu ülkeler kendi
aralarinda boguçurlarken,Israil'le ugraçamayacaklanm hesapladi.
Kendi halklari da tüm bu kaostan periçan oldu. Bakm Amerikan
halkma, sürekli vergi ödeyip duran o halk, vergilerinin dünyanm
her yerinde yaratilan insanhk dramlari için heba oldugunu bili-
yor mu? Vergileriyle, topraklar iggal ediliyor; birçok can pahasma,
bagka milletlerin varliklari çahmyor. Ama ben gelecege güveniyo-
rum. Irklari ve milliyetleri ne olursa olsun, ister Türk olsun, ister
Suriyeli, Iranh veya Irakh, Lübnanh, ister Filistinli olsun, gelecek,
bu bölgenin insanlari tarafmdan belirlenecek."
ibrahim Musavi'nin son anda belirledigi bulugma noktamiz,
üzerine bombalar yagnny bir apartmandt. Duvarlarmda hâlâ kur-
gun deliklerivardi. Musavi'nin gelecek içiti söylediklerini dügüne-
rek Dahya'mn çileli sokaklarmdan geçtim. Beyrut'un "Parizyen"
mahallelerine geldim.
Lübnan'da çogualugun Hiristiyanlarm elinde oldugu varsayi-
hyordu. "Varsayihyordu" diyorum çünkü Hiristiyanlara verilen
kota sistemindeki ayricahklarm kaybedilmemesi için ülkede 40
yll nüfus sayimi bile yaptirilmamigt1. Ayrica nüfus kayitlarlylaoy-
nanmasi da çok kolaydi. Ülkedeki Hiristiyan tüccarlar, Bati'yla iç-
li dighydilar. Müslüman egrafsa Arap dünyasi, Suudisermayesiva-
sitastyla Amerika'ya yaklagm19t1.
Siilerhepsinin digmda kalmig, yüzlerini Dogu'ya dönmügler-
di.
Kerim Maqdisi, ekonomik paylayimm din ve siyaset üzerinde
etkili oldugundan söz etmigti.
"Olke, mezhepler arasmda bölünmüy darumda. Yani parla-
mentonun yarisinda Hiristiyanlar, diger yarisida Müslümanlar
temsil ediliyor. Bu, hükümette de bürokraside de aym biçimde
ayrigiyor. Açikçasi mezheplere bölünmüy toplum sürü gibi idare
ediliyor. Politik arenada mezhep ayrunlari kullamhyor. Kim seçi-
lecek, kim istifa edecek mezhep liderlerikarar veriyor. Mezhep ay-
rimi politik çikarlar dogrultusunda yekilleniyor."
"Eski lngiliz söylemi burada tam anlamiyla yerini buluyor" di-
yorum.
112 BÖL VE YUT

"14te 'böl
"Evet," diyor, ve yönet!'".
"Böl ve yönet" politikasi, sadece Lübnan't karigttrmakla kal-
madi. Tüm bölgeye yansidi. Lübnan savagi, Amerika'nm bölgeye

Sünni-Sii ikilemi dayatmasim arttirdi. Misir, Ürdün ve Suudi re-


jimlerininSiikorkusu, Iran'i bölgede daha da yalnizlaytirdi.
The National Interest'in editörlerinden Aluf Benn'e göre
"Israil-Lübnan Savagi'nm, artçi saisintilari bölgede güçler denge-
sini degiptirmigti".
Artik Israil-Filistin çeligkisinin yerini, Israilkargismdayer alan
Iran-Suriye-Hizbullah-Hamas dörtlüsüne birakiyordu.
Bati'mn planlari çerçevesinde, Lübnan ikinci bir Îsrail olma-
hydt Lübnan, iran'a ve Suriye'ye tehdit oluyturmahydi. Aym za-
manda "Yeni Ortadogu" önce Lübnan'da uygulanmahydi...
Ralph Peters'in, Ortadogu simrlarmi yeniden çizdigi "Kan
Simrlari" (Blood Borders) adh makalesi ve ünlü haritasinm altin-
da "Acilar, Ortadogu halldari için gereklidir?' yazihydi.
Amerikan Digiyleri Bakam Condoleezza Rice da, Israil, Lüb-
nan't bombalarken, "Washington, Londra ve Tel Aviv'in hayalle-
rinin gerçeklegmesi için bir dogum sancisi gerekli!" diyecekti.
Oysa bu küçücük Ortadogu ülkesinde yaçanan acilar, büyük
bir direnigesebep olmuy, Arap halklarini birbirine yakmlagtirm19-
ti.
IbrahimMusavi, "Bir gün bu zulüm duracak ve halklar bir bü-
tün olacak!" demiyti. "Bir gün Arap ülkeleri bir araya gelecekler.
Ama önce farkmdahklarmi arttirmalari gerekiyor. Su anda Arap
ülkelerinin yönetimleri, bu birlikteligi baçaramiyor. Halklarm bir
araya gelebilmesi için bu degigimler gerekiyor. Bir gün bizim de
Amerika Birlepik Devletleri gibi, 'Arap Birlesik Devletleri'miz ola-
bilir. Biz 22 devletiz. Bir araya gelmemiz çok kolay, Dilimiz aym,
dinimiz aym. Kültürümüz, geleneklerimiz çok benzer!"
Beyrut Amerikan Üniversitesi, uluslararasi iligkiler ögretim
üyesi Profesör Timur Göksel'le konuqurken Musavi'nin görüg-
lerini aktarmigtim. Oniversitenin bahçesinde küçük Amerika'da
dolaçan gençlere bakarak bölgedekiBatici akunlarm Ortadogu'yu
nereye sürükleyecegini sormuytum. Timur Bey en önemli soruyu
sorarak karyihk verdi:
LÜBNAN: KORESEL GOÇLERÎN POLlTÎKA LABORATUVARI 113

1923 dogumlu Banyan agacom gölgesinde

"Bu ülkeler Bati taraftari diyoruz. Ama acaba halklart mi yok-


sa rejimlerimi Batt taraftari?"
Timur Bey aslmda ülkelerin artik tek olmadigmdan söz edi-
yordu. Halki ve yönetimi farkli, iki Misr, iki Lübnan, iki Ordün
vardi.
Beyrut Amerikan Üniversitesi'nin bahçesinde bir banyan aga-
cl. Do gum tarihi l9231 Onun gölgesinde oturup Lübnan'i dügünü-
yorum... lyteLübnan: Ortadogu'da acmin diger adi! lyte Lübnan:
Küresel güçlerin politika laboratuvar1...
Otele dänerken araba'nm radyosunda bir kadm sesi "Ey
"biraz
Lübnan" diyor, daha dayan!"
Birinci Dünya Savagi sonras11ngiliz Istihbarat Servisi'nin Orta-
dogu uzmanlarmdan Arabistanh Lawrence, Ortadogu'da göster-
digi olaganüstü çabalarla smirlarin cetvelle çizilmesine ve yapay
üÌkeler olugturulmasina katki sagladt.
Ortadogu'da bu devletçikler oluyturulurken Bati'ntn çikarla-
riön plandaydi. Smirlar çizilirken cografi, etnik ve tarihi etmenler
BVY 8
114 BÕL VE YUT

göz ardl edilmiyti. Osmanh'dan arta kalan bölgeher an karigtirila-


bilir ve kolayhklayönlendirilebilir bir hale getirildi.
Bugün Büyük Ortadogu Projesi'ne göre yeni haritalar çizili-
yor.
Dogu Akdeniz'den, Iran Körfezi'ne hatta Asya'mn içlerine
uzanan bir alanda, yeni smirlar dügünülüyor.
Bakahm gelecek günler bu haritalari çizenierin mi yoksa bu
cografyamn mazlum halklarmm mi yüzünü güldürecek...

I
SURÍYE: "TERÖRÍST DEVLET!

2008 Yolculugu

"terörist
Amerika onu devlet" olarak tanunhyor. Smirlarilsrail
ve Lübnan'la çevrelenmig. Kuzeyinde Türkiye var. Bir zamanlar
bizimle aym bayragi paylagmigti. Ost üste gelen tehdit ve baski-
lar sonucu, kugatmaya kargi müttefikler bulayor. Suriye, tarihin-
de hiç olmadigi kadar, bölgenin güçlü ülkeleriyle yakm iliçkiler
kuruyor. Türkiye'yle baglarmi sikilagtirlyor. Ürdün=learasmdaki
toprak sorununu hallediyor. Rusya'yla yakmlaglyor. Tran'laortak
cephede bulu ayor.

IRAK
KR SURIYE

ÜRDÜN
ŠUUDi.
'MISIFL ARABISTAN
116 BÖL VE YUT

Amerika ve Israiltarafindan yogun tehdit görüyor. Teröre des-


tek vermekle, Lübnan'a karigmakla,kitle imha silahlari edinmek-
le suçlamyor. Balistik füze programlari oldugundan da kugkula-
nihyor(!).
Amerika, Suriye'yi ambargo altmda tutuyor. Amerika "Suri-
ye'de rejim degigmeli!"diyor.
Peki Suriye ne diyor?
ABD Baqkam George Bush, Eylül 2007'de Lübnan'in bagken-
ti Beyrut'ta Hiristiyan milletvekili Antoine Ghanem'in ölümüne
yol açan bombah saldinnm arkasmda Suriye ile Ìran'm oldugu-
nu söyledi. Bundan evvel gerçekleyen 7 suikast sonrasmda ayni ge-
yi söylemiyti Bush.
Bush, "Suriye, fran ve müttefikleri, Lübnan'dakiistikrari boz-
ma ve egemenligi yikmaya çahymaktadirlar. Buna karyi direnen
Lübnan halkmm yanmdayiz" demigti.
Refik Hariri'nin ölümünün ardmdan da parmaklar Suriye'yi
göstermig, Ortadogu'da Irak'tan sonra siramn Suriye'ye gelebile-
cegi mesaji verilmigti.
"ger
Suriye ekseni"ndeydi. Terörü destekliyordu. Kimyasal si-
lah deneyleriyaptigmdan güpheleniliyordu. ABD Savunma Bakam
Donald Rumsfeld öyle diyordu.
Bu igler iyte böyle oluyordu! Bir anda hedefe oturtulan ülke
hakkmda, önce Amerika sonra diger Bati ülkelerinin önemli isim-
leri suçlamalara baghyorlardi.
Baykan Bush savunma Bakani Rumsfeld, ardindan Beyaz Saray
"terörist
sözcüsü Ari Fleischer, art arda Suriye'nin devlet" listesin-
de bulundugunu hatirlatmiglardi.
Öncekimyasal silah suçlamasi ortaya atilmigti.
Bu iddia, Irak'ta fos çikmca, Suriye için de ayni iddianm orta-
ya atilmasi uluslararasikamuoyunda ciddiye almmamasma neden
oldu. Bu kez bagkabir bahane agizlarda dolayti.

"Musul-Hayfa Boru Hatti Îçin..."


Suriye "Irak Savagfndaki tutumu nedeniyle" yaptirima ugra-
yacakti. Kisacasi Suriye, hedef tahtasmdaydt, agziyla ku; tutsa ol-
SUR1YE:"TERÖRÎST DEVLETP 117

mazd1! Suriye Stratejik Aragtirmalar Vakfi Bapkam Samir al Taki,


durumu göyle degerlendiriyordu:
"Amerika ve Israil ortaya çikan her durumdan fayda sagla-
mayt çok iyi biliyorlar. Suriye olan biten her yey için suçlamyor.
Lübnan'da ne olsa Suriye suçlamyor. Lübnan çok mu umurlarm-
da diye sormak lazim. Îçte Lübnan saldiriya ugradi. Kim ne yapti?
Lübnan için yapilan bir gey var m1?! Simdigündemlerindeki me-
sele Lübnan'daki kaosun Suriye'ye transferi!"
Amaç Ortadogu'nun kargaça içinde olmasi ve dizginlerinin
Bati'nm elinde tutulmastydi.
Ortadogu enerji cennetiydi. Tüm paylagim savaglarmm nede-
niydi enerji!
Ïçte yeni "Ortadogu Projesi"ni o gekillendirmigti. Yani suyun
ve petrolün sihri!
lytebir örnek: IsrailSavunma Bakam Mofaz, "Yeniden gekille-
nen Ortadogu'da Suriye tehdidinden" sik sik bahsediyor!
Ardindan Israil Altyapi Bakam JosephParitzky, Musul-Hayfa
Boru Hatt/mn yeniden inçasi için dügmeye basiyor. Ve "Musul-
Hayfa Boru Hatti için Suriye içgal edilmeli" diyor.
Bakan, "Musul-Hayfa Boru Hatti projesinin Israifinenerji so-
runlarma son verecegini" söylüyor. Ve ekliyor: "Projenin önünde
Suriye engelivarl"
israil bu engeli, "Suriye'deki rejimin degiymesi" durumunda
ayacaklarmi belirtiyor.
Suriye, Ortadogu'daki Amerikan-Israil politikalart önünde bir
engeldi! Tipki iran gibi.
Suriye de Battnm kara listesinde! Suçlamalar uzadikça uzu-
yor.
"Suriye Irak'taki dirediççilereyardim ediyor!"
"Irak'taki direniççilere silah gönderiyor!"
"Saddam'm adamlarma sigmma saghyor!"
"Teräristlerle igbirligiyap1yor."
"Filistin'de Hamas'i, Lübnan'da Hizbullah'i destekliyor..."
Samir Al Taki, "Irak iqgal edildi, Filistin mahvedildi. Lübnan'a
girildi. Tüm bu cografyada birçok devlet zaydlatildi güçsüzleptiril-
"bunun

di" diyor, arkasinda Büyük Ortadogu Projesivarl Bu proje,


118 BÕL VE YUT

Ortadogu'da siyasi sistemlerin çökmesi ve ardmdan Amerika'nm


bölgeyegelerek bunlari kendi çikarlarina gäre kullanmasi projesi-
dir. Amaç enerjiye ulagmaktir. Ama becerememiglerdir.Proje el-
lerine yüzlerine bulagungtir."
Bölgedeki durum çevre ülkeleri önlemler almaya zorluyor.
Suriye Rusya'yla, Çin'le,iran'la yakin iligkiye giriyor...
Sosyalist gelenekli Suriye'de, halk ve aydmlar, molla iktida-
rmi dügünmeksizin Iran'la.yakmlaymaÿa büyük destek veriyor-
lar.
§amÜniversitesi'nin ünlü profesörü Ibrahim Zarar bakm ne
diyor:
"Suriye-Iran münasebetlerini sevinçle karphyorum. Bu iki ül-
ke arasindaki iligkiler büyuk ilerleme kaydediyor. Dogal olan da
bu. Iki ülke de bu cografyadadir. Kompudurlar ve dertleri ben-
zerdir!"
"terörist"

Dertler aymydi. Her iki ülke de Amerika tarafmdan


olarak tanimlanmigti. Her iki ülkeye de gizli ve açik ambargolar
uygulamyordu. Her iki ülkede de etnik ve dini gruplar kiçkirtth-
yordu...
Yeni Ortadogu plam, Îslam dünyasim yeniden kamplara
ayirmaktaydi. Geçen yüzyihn baymda ulusal smirlarla onlarca
devlete bölünen Ortadogu halklari, pimdi yine etnik ve mez-
hepsel farkhhklar kullamlarak çok daha derin ve tehlikeli bir
biçimde karpi kargiya getiriliyordu. Ortadogu'da Siibloka kar-
gi Sünni blok, bu yüzyila damgasmi
vuracak çatigmalarin içine
çekiliyordu.
Suriye Cumhuriyet Müftüsü Ahmed Hassan anlatiyordu:
"Y1llardir Amerika, Arap dünyasim yatirim ve tüketim amaç-
h bir bölgeye dönügtürmek istemigtir. Bu planm adt Büyük Orta-
dogu Projesi'dir. Yani, bölgeyi bölme projesi. Bu kiymetli top-
raklar, Türk, Kürt, Arap, Türkmen olarak bölünmeye çahµhyor.
Amaç, bölge ülkelerini zayiflatmak, içten çökertmektir. Buna kar-
p, güçlü ulus devletler gerekir. Yeni Ortadogu projesi ve küresel-
legme denen akim, Bati'yi birleptirmekte ama bölgemizi param-
parça etmektedir."
SURlYE: "TERORIST DEVLETI" 119

Israil Stratejisi
1982'de, Israil'in ünlü Kivunim adh enformasyondergisinde
önemli bir belge yayunlandi. Eski digigleri görevlisi Oded Yinon,
"israil

için strateji" baghkh yazismda Ortadogu'daki dengelerden


söz ediyordu... Aragtirma oldukça sade bir dille Ortadogu'nun
nasil bölünecegini anlatiyordu. Bälgede hangi ülkelerin, kaç par-
çaya ayrilacagi, bölme iginde hangi unsurlardan yararlanilacagi
ayrmt1Ïi olarak belirlenmigti.
Lübnan, din ve mezheplere göre be; bölgeye bölünecekti.
Katolikler, Maruniler, Mûslümanlar, Dürziler ve §iilerbelli böl-
gelere toplanacakti. Israil içgalindeki topraklar, Israildenetiminde
ayri bir bölge olacakti.
Irak için dügünülenler de daha 80'lerde açiklanmigti. Irak üçe
bölünecekti. Güneyde Sii,ortada Sünni, kuzeyde Kürt devletle-
riolacakti.
Suriye topraklarmda, kuzeyde, bir Alevi devleti yaratilacak,
Halep bõ1gesindeise bir Sünni devlet kurulacakti. Sam'da bir baq-
ka Sünni devlet ortaya çikacak, Israil smirmda bir Dürzi devleti
kurulacakti. Suriye en az dört parça olacakti.
Profesör Îbrahim Zarur "Hayal görmeye devam edebilirler!"
diyordu:
"1stediklerini

söyleyebilirler. Bunlart hayata geçirmek öyle


kolay degil. Amerika, Irak'ta güvensizlik ve istikrarsizhk digm-
da hangi hedefi gerçekleytirebildi? Ortadogu'da yeni devletçikler,
etnik ve mezhep bazmda güç odaklari olugturmak istediler. Bu
proje asla baçarih olamayacaktir! Bu projeye kargi hem Irak hal-
ki, hem de tüm Arap halklari olanca güçleriyle mukavemet ede-
ceklerdir..."
Bati, Suriye'yi kariytirma planinda ilk sirayi Alevi-Sünni ayri-
mma vermiyti.
Suriye'de nüfusun çogunlugu Sünni olmasina ragmen, iktidar,
Alevi azmhšm elindeydi. Oded Yinon, "Bu aykirihk, ülkedeki so-
runun dev boyutlarmi gözler önüne sermektedir" demiyti.
Profesär Ahmed Berkavi, bölgenin cet-
SamÜniversitesi'nden
velle çizilen devletlerineigaret ediyordu:
120 BOL VE YUT

"Buradaki devletlerin ortak sikintilari var. Bunlarin bapm-


da, zoraki kopuylarla devletlegmig olmalari geliyor. Bu bölgede-
ki ülkeler ulusal kimlige sahip olmadan, cthz dogmuglardir. Dogu
Akdeniz gibi çok önemli bir bölgede yer alan bu ülkelerin, Bat1'mn
etki alani digmda kalmasi dügünülemezdi. Bu ülkelerin tam ba-
gunsizolmasi durumunda Bati, büyük çikar kaybma ugrayacak- "ulus
ti. O yüzden Atatürk'ün ve El Kugeyri'nin dügündügü dev-
let" formülü Bati'ya korku vermiytir. Vetbu yüzden Bati, bölgede-
ki ulus devletlerin güç kaybi için seferber olmuqtur."
Din savaglari için, Sünni halkanm, Siiülkeleri kuçatmasi ön-
görülmügtü... Sünni ülkeler, Suudi Arabistan, Misir, Ürdün, Sii
Suriye ve Iran'a karpi bir harekâta dogru yönlendirilmeye çahqi-
hyordu.
Onlü Amerikah yazar Seymour Hersh, "Sünni cephenin bölge
finansörü Suudi Arabistan! Savag alam ise Lübnan" diyordu...

Etnik Kart
Din ayrmn körüklenirken, ey zamanh olarak rejim muhalifleri
örgütleniyor ve destekleniyordu...
Bu çahqmalar 2005 yilindan itibaren hiz kazanmigti.
Suriye muhalifleri, Amerika'da, Îngiltere'deve Fransa'da ciddi
bir biçimde destekleniyor ve örgütleniyordu.
O kadar gözdeydiler ki, Suriyeli Kürt gruplar, Amerikan sena-
tosuna bile davet edilmiçlerdi.

Senato'da bir konuçoa yapan Suriyeli Kürt muhalifler, Trab-


zon'u, Ankara'yi ve Antalya'yl "Kürdistan" smirlari içinde göste-
ren haritalar dagitmiglar; konuqtuklan kürsüye, tarihteki tek Kürt
devleti Mahabad Cumhuriyeti'nin bayragini asmiglardt...
Her firsatta, Amerikan bagkanma,verdigi destekten dolay1öv-
güler düzüyorlardi.
Amerika, Kürt gruplara verdigi destelde, bir tagla iki ku; vuru-
yordu. Hem Suriye'de ayrihkç1 hareket büyüyor, hem de o güne
kadar Israil'e kargi Filistin'e destek vermig olan Suriyeli Kürt grup-
lar lfüreselharekâta çekilmig oluyorlardi...
SURlYE: "TERÖRIST DEVLETI" 121

Prof Ahmed Berkavi

Aynca Suriyeli Kürt muhalefet, Türkiye'de ve Iran'da destek-


lenen Kürtçü gruplarla bir arada hareket ederek bölgeyi de teh-
dit edecekti.
Hatirlarsm1z, 12 Mart 2004'te Suriye'nin Kamiyh bölgesinde
Kürtler ile Araplar arasmda çikan kanh olaylar, bölgedeki etnik
gruplari cepheleytirmeye yaramigti.
SamOniversitesi'nden Profesör Ahmed Berkavi, "Buralar i;-
gal altinda yaçamig devletlerle örülü. Sömürgeci güçler bölgemiz-
den çekip gittiklerinde arkalarmda onarilmasi zor, tahrip edilmig
halklar biraktuar. Özellikletoplumun birlikteligihedef almmig-
ti. Bölgede birlik, sömürgeciler için en büyük tehlikedir. Bu cog-
rafyada birçok devlet kuruldu. Bir Kürt devleti de kurulabilirdi.
Ama unutmayalim; bugün bölge devletlerinin yayadigt baskilan o
devlet de aynen yayayacakti. Bu bölgedeyaçayan Kürtler, akillarmi
baglarina toplarlarsa, diger baski gören halklarlabirliktebölücülü-
gekargi mücadele ederler. Huzur, bu bölgeye ancak böyle gelir."
Bati, yüzyil önce bu topraklara etnik karti miras olarak bira-
kip gitmigti.
122 BOL VE YUT

Petrolün en yogun bulundugu cografyamn sahibi, Osmanh


devletiydi!
Yil 1916. Ingiltere ve Fransa, Osmanh'mo ölümü için gizli bir
anlagma imzahyordu.Bu antlagrna, imzacilarin isimleriyle amhyor.
Sykes-Picot Antlagmasi'yla, Ortadogu haritalan degigime ugruyor!
Tüm zamanlarm emperyalist devletlerinin sava; nedeni yine
aymydi. Hasta adamm elindekiler çekigtirilirken, kullamlacak en
önemli kart, etnik kartti. Araplar, Kürtler ve Ermeniler bu iq için
kullanildi... O zamandan bugüne metot degipmeyecekti.
Suriye'deki Kurtlere yönelik planlar, Irak ve Suriye Kürtlerini
birbirlerine cografi olarak baglamayi hedefliyordu.
Samir Al Taki "Bu hedefham hayal!" demiëti.
"Bölge büyük sorunlar yaçayabilir ama punu bilin ki burada
yeni bir devlet oluqumuriun mümkün olamayacagi, zaman içinde
anlayilacaktir. Irak bölünemeyecektir. Bölgede yer alan tüm kom-
qu ü1keler sonunda bir araya gelecekler, bu projeye kargikoyacak-
lardir."
Tarihte her zulüm dönemi bir bagkaldiriyla sonuçlamyor.
Ortadogu'ya ku; bakiqi bakm ne görüyorsunuz! Iggal altmdaki
Irak her gün kan kaybediyor. Ortadogu'nun kadim topraklarmm
sahipleri, ölüme, göçe, sefalete mahkûm.

Filistin, 70 yildir saldin, içgal ve içkence altmda. Gazze ve Bati


eria davarlarla çevrili. Açik hava hapishanesinde yaçayan 3 mil-
yona yakm Filistinli, kuyatilmigdurumda.
Lübnan yeni bir içsavagm eqiginde! Beyrut mahalleler bazmda
bölünmüp. Ülkeiçinde ülkeler kuruluyor.
"ölüm!"
Afganistan'a vaat edilen huzurun adi çikti. Çatigma-
larda her gün onlarca insan ölüyor. Taliban güçleri, ülkenin güne-
yinde egemenligi tekrar ele geçiriyor.
SamÜniversitesi'nin bahçesinde sadece Suriyeli degil çegitli
Arap devletlerinden genç insanlar, Büyük Ortadogu Projesi'ni de-
gerlendiriyor. Biri qunlari söylüyor.
"Büyük Ortadogu Projesi, dünyadakikapitalist sistemin, özel-
likle Amerika'nin sopasi altmda baçkaülkelere giringa edilme pro-
jesidir!Bu bölgedeki zenginliklerin, Bati'ya taymmasi projesidirl
SUR1YE:"TERÖRlST DEVLETl" 123

ögrencilerle...
pamÜniversitesi'nde

Bu proje, bölgemizde istikrarsizhgi arttirmak içindirl Çünkübu


bölgede istikrarsizhk hep paraya tahvil edilmigtir. Sonunda büyük
silah yirketleri satiplarim had safhada arttirmig, cepleri para dol-
muytur."
2006 yazmda Condoleezza Rice açiklamigti:
"Amerika, iran'a ve Suriye'ye karp, Ortadogu ülkelerini silah-
landiracakti!"
Amerika Digigleri Bakam, hedef tahtasmdakileri siralamigti:
El Kaide ve Hizbullah terörüne, Iran'm ve Suriye'nin bölgedeki
"ihmh
olumsuz etkilerine kargi güçleri" destekleyeceklerdi!

Suriye'nin Gençligive BOP


Baas Partisi'nin hüküm sürdügü tek ülkeydi Suriye. §amÜni-
versitesi'nin ögrencileri için Büyük Ortadogu Projesi'nin amac1
belliydi.
"Büyük Ortadogu Projesi, bölgemizdebaçarih olamayacaktirl
Ne yazik ki bazi Arap ülkelerinin yönetimleri, bu projeye alet ol-
124 BOL VE YUT

maktadir. Fakat unutmayahm


bu bälgede halklar da var. Ve onlar
bu projeye karqikoyacaklardir!"
Pekl ya kültürel bozulma, diye soruyorum. Gözlemledigim ka-
dariyla digandan esen rüzgârlar dalga dalga Suriye gençliginin de
önüne Batdilaymayikoyuyor. Kaleler içten de fethediliyor...
Genç bir adam ciddiyetle dinliyor. "Geliymeler karémda bi-
linçli oldugumuzu dügünüyorum" diyor. "Burada Bati'ya özen-
me minimum seviyede. Gerçi son zanianlarda sosyal ve ekono-
mik sikmtilara paralel olarak, Suriye'deki gençlik içinde de yüzü-
nü Batfya dönenler var. Ama onlar olaya uzaktan bakanlar. Yoksa
Batidaki gençligin durumu ortada. Onlarin sikmtilari bizden de
fazla!"

Büyük Ortadogu Projesi kapsammda, Ortadogu'daki bazi ül-


"müttefik" "ger
keler ilan edilirken, bazilan ekseni"ne dahil edi-
"düymanca
liyordu. Bagkan Bush, Irak yönetimine kargi eylem-
ler" içinde olan Iran'a ve Suriye'ye kargi, askeri önlemler ahnaca-
gimsöylüyordu.

"En Büyük Tehlike: Ortadogu'da Birlegme!"


Ortadogu, zenginliklerin anasi. Bu topraklarin insanlari birbi-
rine dügman olmah. Olmah ki devran dönsün!
Ortadogu'da ne zaman huzur havasi esse, ne zaman iki ülke
yan yana gelse, ya darbe oldu ya suikast ya da bölge büyük ayak-
lanmalarla sarsildi.
Misir ve Suriye, 1958'de tüm zorluklari aparak bir araya gel-
migti. Öylebaskilarlakargilagtilar ki, birlik sadece üç yll sürebildi.
Ve 1979'da bir çaba daha! Ortadogu'da büyük birlegme! Irak
ile Suriye birleymeyolunda! Bu kez sahneye Saddam çiktil Bir dar-
beyle Irak'm bagma geçip, birleymeyanhlarmm hepsini bir gece-
de kurguna dizdi.
Saddam, arkasmda Bati destegi,Suriye'yle bütün iligkileri don-
durdu, ardmdan iran'a savag açtil
lyte tam o stralar Suriye'ye bir Avrupa Birligi temsilciligi açildi.
"reformlar
Suriye'de dänemi" o zaman baglatildi.
SURÎYE: "TERÖRÎST DEVLETP 125

am'daki Avrupa Birligi temsilcisi bir Yunanhydi. Vasilis Bon-


tosoglu anlatiyor:
"Bizim Suriye'yle 30 senelik bir iligkimiz var. Iligkilerimiz
1979 yilmda bagladt, zaten buradaki ilk temsilciligimizi de o za-
man açmigtik. Suriye'yle iligkimizAkdeniz ortakhgi çerçevesinde.
Biz Türkiye'yi de bu çerçeveye sokuyoruz. Yani bir Avro-Akdeniz
oluqumu. Bu olugum, Akdeniz ülkeleriyle ekonomik, kültürel ve
tarihi baglarumzin degerlendirilmesi temeline dayanlyor. Suriye,
bu bölgede istikrar için önemli bir ortak. Burada reformlarm ba-
ariya ulagmasma yardim ediyoruz. Sosyal ve ekonomik program-
lar için atilan adunlarda yol gösteriyoruz."
Avrupa, ekonomik projelerle içerde ipbirlikleri oluytururken;
Amerika ve Israil,silahlari konupturacakti.
Yalmzlagtirilmig Arap ülkeleri defalarca Israil saldirisi altin-
da inlemiyti. *Bölge bir içgalden öbürüne savrulmuqtu. Suriye,
1967deki lsrail iggalinin yaralarmi saramadan, 1982'de yeni iggal-
lerle yüzleyecekti. Devamh toprak kaybedecek,verimli Golan top-
raklarmm bir kismmi Israil'everecekti. Birçok hayat sönerken 25
bin Suriye vatandagi lsrail'detutsak kalacakti...
"lanetli"

Bu topraklar daha neler görecek! 1puçlartortada...


Bush'tan sonra Amerikan bagkanhgma aday oldugunu açikla-
yan General Wesley Clark bakm bälgede nasil bir gelecek hayal
ediyor:
"Amerika, beg yil içinde yedi ülkeyi ele geçirecek!" diyor Clark
ve Irak'm ardmdan, Lübnan'i, Libya'yi, Somali'yi, Sudan'i, Iran'i
ve Suriye'yi strahyor.

Suriye'de Muhalefet -

Israil enerji politikalarmm


"rejimin
änünde engel olarak
gördügü
Suriye'de degiqmesil"gerektigini sik sik
gündeme getiri-
yor. Suriyeli muhalif güçlerin son yillarda, Bati'da gördügü izzet
ikram duruma ayna tutuyor.
Suriye'deki muhalefet birkaç koldan çahviyor.
Bir tarafta Suriyeli Kürt gruplar var. Obür yanda Esad aile-
sinin içinden gelip Bati'yla ipbirligi yapanlar. Geçmigte Hafiz
126 BÕL VE YUT

Esad'm büyük bir destekçisi olan, ancak zamanla iktidar hirst-


na kapilan ve Hafiz Esad tarafindan Fransa'ya sürgüne gönderi-
len Rifat Esad, bugün öz yegeni Beçar Esad'a kargi Avrupa'nm sa-
fmda yer ahyor.
Suriye asilh Amerikah Ferid Kadiri, Washington'da örgütledi-
giSuriye Reform Partisilideri! Amerikan destegini arkasma almig,
Suriye'deki rejimi degigtirmeye aday en änemli muhalefet odagi
olarak dikkat çekiyor.
Kadiri, Suriye Reform Partisi'ni 11 Eylül 2001 saldirilarmdan
bir ay sonra Washington'da kurdu. O bir igadamiyd1. Suriye'de
Baas iktidarma karp kadrolar örgütlemekteydi. Yeni Ortadogu
Projesi'nin aktörleri arasmda yerinialdt. Sadece Amerika'dan degil
Avrupa'dan da büyük destek görüyor. Parti son yillarda Avrupa'da
temsilcilikler aç1yor. Ferid Kadiri "Özgür Suriye Radyosu"ndan
Suriye halkmi etkilemeye çahyyor. Haftada iki gün Güney Kibris
üzerinden yapilan yaymlarda, Suriye halkma Baas rejimini kötü-
lüyor. Bati yandaghgun öneriyor. Büyük Ortadogu Projesi'nin ni-
metlerinden bahsediyor!
Avrupa Birligi ofisi benzer faaliyetleri gam'dasürdürüyor.
Avrupa Birligi temsilciligi, küresel eliti Suriyeli igadamlarlyla bu-
lugturuyor. Reformlar dayatlyor, toplumu dönügtürecek projeler-
den söz ediyor... AB'nin Yunanh temsilci Vasilis Bontosoglu (ya
da Pontusoglu) anlatiyor:
"Yavayyavag hayata geçecek projelerimiz var. Mesela birkaç yll
önce Suriyeli girigimciler dernegi kurulda, Suriye'deki i; dünya-
si içinde etkili oldu. Bu ve benzeri olugumlar, burada sanayinin
modernizasyonunda etkili oluyorlar. Buna benzer birçok proje-
miz var. Mesela öngördügümüz reformlarm sonuçlarim yumu-
patmak için yoksullukla mücadele projemiz, sosyal güvenlik pro-
jelerimizvar..."
Önemli açiklamalar yap1yordu. Duyan kulaklar için yol hari-
tasi aç1kti: Suriye, içten degipmeli dönüçmeliydi.Iqadamlarive
ay-
dinlar içinde reform talebi destek bulmuytu. Reformlar toplumu
ekonomik ve sosyal olarak sarsacakti. Halk açhk ve yoksullukla
kargilaçacakti. Kendi agziyla söylüyordu: "Reformlarm sonuçlari-
ni yumuçatmak için, yoksullukla mücadele projemiz var."
SURIYE. "TERÖRIST DEVLETl" 127

Samir El Taki

Bir sonraki agamada, yaratdan dertlere merhem olmak için


projeler üretilecekti. Sosyal yardim, yoksullukla mücadele, daha
iyi egitim, özel saghk projeleriyle halkm dertleri daha fazla para-
ya tahvil edilecekti.
Samir Al Taki'ye Avrupa Birligi ile Suriye iligkilerini soru-
yorum. Acaba muhalefet tarafmdan desteklenen ve körüklenen
Avrupa rüzgârlari Suriye'de nasd kargilamyordu...
"Suriye, Avrupa Birligi'ne üye olmak istiyor mu?"
"Hiç sannuyorum!" diyor, "Suriye Avrupa'mn kapismi çalarsa
'bizi
zay1f oldugunu dünyaya ilan etmig olur. Avrupa'ya koruyun!'
demig olaruz. Bu, Suriye'Itin bälgedeki önemini bir anda hiçe in-
dirir. Biz bugün burada kendi çikarlarmi koruyabilen ve bölgesel
açihmi olan bir devletiz. Biz bu bölgede güçlüyüz ve çözüm sagla-

yan bir yapi olabiliriz. Suriye bölgedekiuzlagi sürecinde önemli rol


oynnyor. O nedenle uluslararasi toplumun Suriye'ye ihtiyaci var.
Onlar bizim kapimiza gelmeli. Biz onlarm kapisma gitmemeliyizl"
Avrupa ve Amerika, Suriye'de muhalefetiörgütlerken dini olu-
qumlari da dügünmügtü.
i

128 BÖL VE YUT

Amerika ve Fransa'nm yaninda bölgede etkili olan ve arkasm-


da Ingilizparmagibulunan Islamiõrgüt, Müslüman Kardepler'di.
ÖrgütünIngiltere'deyaçayan lideri, Ali Sadreddin, Ingilizistihba-
ratlyla kurdugu yakm iligkiyledikkat çekmigti.
Her hrsatta Haçh Seferlerinden säz eden, Müslümanlara tür-
lü hakaret ve iftirayla saldiran Bati, Suriye'deki rejim muhalifleri
arasma bir de Islami ärgüt ekleyecekti.
Suriye'nin laik yapismm bozulmasi çok önemliydi. Al Taki,
otelimizin loy salonunda duru bir sesle anlattyordu:
"Suriye toplumu laik bir toplumdur. Bununla gurur duyanz.
Biz Müslümaniz. Bakm benim dedem büyük bir Islamâlimiydi.
Ve annemi 1939'da Fransa'ya okumaya göndermigti. Suriye'de
Islam saghkh bir gekilde geligti. Ne zamanki petro-dolarlar gel-
di Vahabiler bu cografyaya Suudiler eliyle yerleytirildi. §imdimo-
dern ve laik Suriye'ye yakipir gekilde dinimizi yaçamak istiyoruz.
Çarpikbir Islam anlaylymm laiklige zarar vermesine kargi duruyo-
ruz. Çünkilaik olmayan bir Suriye ayakta kalamaz."
Samir Al Taki, Bati'nin destekledigi çarpik bir Islamanlayiqi-
nin ülkede yayilma çabalarma deginmigti. Ortadogu'da etnik fark-
hliklar gibi din de oyunun içine çekilmigti.

Bati'nm Islamile Aldatiqi


Gelin Bati'nm Islam'la olan garip iligkisine bir bakahm...
2001 11 Eylül saldirilarmm ardindan Bagkan Bush, "Ortado-
gu'yahaçh seferi" ilan ettigini söylemiëti.
ABD Bagkan Yarduncisi Dick Cheney "Hedefimiz Islamdün-
"haçh
yasi" demi; ve seferi"ni göyle gerekçelendirmigti:
"Irak'i iggal etmeseydik, Müslüman ülkeler, Ortadogu'da bir
Islam ülkeleri birligi kurarak, Israil'i haritadan silebilirlerdi!"
O nedenle farkh bir Islamianlayi; bu bölgede yayilmah, ayr1-
ca bölge ülkeleri birbirinden mümkün mertepe sogutulmahydi.
Suriye Cumhuriyet Müftüsü Ahmed Hassan anlatmiyti:
"Bati, islam'iiki gekilde tamtti. Kökten dincileri öne çikartti.
Bir de yumuçatilmig bir Islam uygulamasi ortaya sürdü. Bati, he-
def seçtigi ülkelerde din bazmda aynmlari kigkirtti. Bununla kal-
SURlYE: "TERORIST DEVLETP 129

madi, etnik ayrunlan körükledi. Ve en önemlisi ekonomiyi boz-


du, zengin fakir arasmda uçurum yaratti. Olkelerinsanayileymesi-
ni engelledi. Bakm, Amerika'nm oyunu, hedef ülkelerde yönetici
ile halk arasmda kopup yaratmaktir. Ortadogu'daki yönetimlerin
çogu devyirilmiytir, kendihalklarim ezmektedir!"
Bütün bu çabalara ragmen, Ortadogu emperyalist hayallerin
yörüngesine girmemigti. Amerika, petrol cografyasmdaki oyunla-
rmda zafer elde edememigti.
Suriye Stratejik Aragtirmalar Vakfi Bagkani Samir Al Taki,
Amerika'nin Ortadogu projesindeki çikmazlari sirahyor.
"Bati, Ortadogu'da, bu bölge, kimsesizmig gibi davraniyor.
Sanki bu bölgededevletleryok! Bu topraklari kendi isteklerine gö-
re tekrar çizilecek bir harita samyorlar. Bu maceraperest tavrm so-
nuç getirmeyecegini akh baymdaherkes defalarcabelirtti. Amerika
Irak'a girerken bunun, sonu gelmeyecek bir macera oldugu bili-
niyordu. Öyleoldu. Son yedi senede defalarca altun çizdik. Açik
yaralarin üstünün örtülemeyecegini söyledik. Irak'm iqgalinin so-
nuçlarmm fena olacagmi belirttik. Ve bu bölgedeki devletlerzaafa
dügerse, devletsiz aktörlerin ortaya çikacagmi ve asimetrik savay-
larin etkili olacagmi ifade ettik. Hepsi gerçekleyti!"
Suriye, bölgedekioyunu deqifre eden ülkelerden biri. Yeni Or-
tadogu'da dayatilan siyasi gerçege direnmesi, tehditleri üzerine
çekiyor.
Washington Post gazetesi, Beçar Esad'm yeni siyasi gerçekligi
görmemekte direnmesi halinde, kendi iktidarmi da riske sokaca-
gmisöylüyor.
Bati politikalarma direnen ve giderek Iran'la ve Rusya'yla itti-
fak yapan Suriye'ye karyi almacak önlemler 2005'te yöyle özetle-
niyordu:
"Fransa ve Amerika arasmda kurulacak olan etkili bir ittifak,
§amyönetimine benzersizbir baski uygulayabilir!
"Avrupa Birligi ekonoitiik anlaymasi dondurulabilir ve Birley-
mig Milletler yaptirunlari çerçevesinde baskilar arttirilabilir.
"Lübnan'm bagimsizligi ve Suriye yönetiminde bir degigim ih-
timali gündeme gelebilir. Esad'm bu süreci sag salim atlatmas1,
ancak bölgedekiyeni siyasete uyum saglamasina baghdir!"

BVY 9
130 EÖLVEYUT

Kisacasi Suriye, küresel güce ve onun Ortadogu politikalarma


boyun egerse ona hayat hakki tanmacakti. Yoksa ambargo, yapti-
runlar ve bölünmeyle yüz yuze kalacakti.

Arap Ligi, Küresel Rüzgârlar Õnünde!


Bati'dan yükselen seslere, Bati'yla yakm iligkiler içindeki olu-
"de-

qumlardan da destek geliyordu. Arap Ligi, bölge ülkelerine


mokrasi" tavsiye ediyordu.
Arap Ligi Genel Sekreteri Amt Musa, bölge ülkelerinde artik.
demokratik seçimler dänemibagladigmm altmi çizmigti.
"Misir'da, Filistin'de, Kuveyt'te, Irak'ta, Lübnan'da, Cezayir'de,
Tunus'ta ardi ardma yapuan seçimler, geriye dönülmez bir yola
girdigimizin belirtisidir!" demigti Amu Musa,
Bu seçimlerin hangi kopullarda yapildigmdan, Hamas gibi se-
çimi kazandigi halde kenara atilanlardan, Irak'ta hangi koqullarda
seçim yapildigmdan söz etmemigti.
Arap Ligi, Arap dünyasmda demokrasiden, geffafhktan, insan
haklarmdan bahsediyor, "Küresel rüzgârlarm önündeyiz!" diyor-
du. 14tetam da bu nedenle Suriye yönetimi Arap Ligi'nden uzak
duruyordu.
Samir Al Taki diyordu ki:
"Bazi ülkeler bölgede, politikayi bagkalarma birakip sade-
ce ekonomik çikarlar peqinde koyuyorlar. Durumlart zaylf, eko-
nomik kriz içindeler, sosyal problemlerini çözemiyorlar. Bölgede
Amerika'nm baskisindan korkuyorlar ama unutulmasm, o askeri
güç sonsuza kadar orada kalmayacak."
'demokrasi
"Peki ya yayllan projesi'yle nasil baça çikacaksi-
mz?" diye soruyorum.
"Bunun sonuçlarina iligkin örnekleri halka göstermek gerek.
IqteIrak'taki Amerikan demokrasisil Bir devlet parçalaniyor. Ve
çatigma sadece etnik gruplar arasmda olmayacak. Etnik grup-
lar kendiiç1erinde de çatigacak. Planlanan bu Arap Birligi'ne ba-
km... Toplumdaki derin yaralar blõflerle giderilemez. Insanlar,
yalanlarm ve kendilerine sunulan ham hayallerin farkma vara-
caklar!"
SURiYE: "TERORIST DEVLET!" 131

Prof Mehmet Yuva

2005'ten beri yükselen koro, Suriye'ye farkh bir adim attira-


madi. Tarn tersine, Bati'ya kargi ittifaklar hizlandi.
Al Taki, "Tehditler bizi degil, Batih liderleri y1pratacak!" di-
yordu:
"Arap-Israilçatigmasi ortadadir. Bu çatiçoanm üstünü, Sünni
ve gii çatigmasi baglatarak örtemezsiniz. Iran'i da bu oyuna da-
hil etmeye çaliçarak Israil devletini yedeginize alamazsimz. Bu
oyunlar, Amerika'yi ve onun müttefiklerini de zay1flatir. Bakm
Amerika'mn yanmda yer alan tüm liderler pozisyon kaybediyor,
digerleri ise yükseligte."
Suriye, Batt'ya kargi kompularlyla ittifaklar kuruyor. Iran'la
müttefik oluyor. Rusya ve Çin'leyakmiligkilere giriyor. Türkiye'yle
tüm engellernelere ragmen yakmlagiyordu...
am Oniversitesi ÖgretimÜyesiMehmet Yuva "Yakmlayma
ekonomi temelinde de geligiyor" diyor.
"Türkiye-Suriye iligkilerinde son zamanlarda yayadignmz
iyilegme, ekonomik projelerle saglamlagtirildt. Ekonomik pro-
jelerle desteklenmedigi takdirde bu iyileyme yüzeysel kalmaya
132 BÖL VE YUT

mahkûmdu. Bunu idrak eden her iki ülke yetkilileri çok önemli
projelere imza attilar."
"Bu projeler bazi engellerle kargilayiyorgibi..." diyorum.
"Hiç güphesiz, bu iligkiden rahatsizhk duyanlar var. Hem
Türkiye'nin bu cografyada çok güçlü olmasun istemeyen, hem de
bu cografyanm ekonomik istikrartn1 arzulamayan güçlerle karpi
karplyay1z."
Son zamanlarda Türkiye ile Suriye arasmda enerji konusun-
da yapilan görüymeler sadece iki ülke için degil bölge için büyük
öneme sahip. Firat Nehri üzerine bir baraj yapum projesi görügü-
lüyor. Sunrda serbest ticaret bölgesi için kollar sivamyor. Ayrica
kültürel igbirligi konusunda adunlar atihyor.
Bir zamanlar Sovyet bloguyla yakmlaçan Suriye'ye tavir aliyor-
duk. Bir zamanlar Amerika Lübnan'a çikarma yaptigmda sessiz
kahyorduk.
Bugün bölgedeki küresel saldm kompu ülkeleri bir araya geti-
riyor. Halklar birbirine ne kadar benzediklerinive kargikargiya ol-
duklan tehditleri yava; yavag algihyor.
1960'h ydlarda Türkiye'nin Kibris konusunda aldigi darbeler,
bölge üIkeleriyleTürkiye'nin dayampmasina yol açmigt1. Türkiye
Israilsaldirisi altmdaki Arap ülkelerine karyi topraklarmm kulla-
mlmasina 1967de kargi çikmipti. Suriye'ye yardun yollanny saldi-
ri ve iqgalleri protesto etmiyti.
Genipletilmig Ortadogu projesinin hedefi, 20. yüzyilda da 21.
yüzydda da degigmemigtir. Enerjiye sahip olmak için, bu bälgede-
ki ulus devletleri bölüp parçalamak gereklidir.
Ortadogu'da güç sahibi devletler Türkiye, Iran ve Suriye'dir.
Bu devletlerin ortak ç1karlari vardir. Hepsi tehdit altmdadir.
Komqu Irak'm bölünmesi her üç ülke için de felakettir. Bälücü
hareketler, üç ülkeyi de rahatsiz etmektedir. Petrol gaz ve ma-
denlerle donanmig, Akdeniz ve Basra Körfezi gibi çok stratejik
kiyilara sahip ve iç içe geçmig kültürlerle sarilrug bu cografya,
Mustafa Kemal'in dedigi gibi "Bir gün her peye ragmen kucak-
laçacaktir".
2008 "ÍRAN YILI"

Ocak 2008 Yolcuhigu


"2008
Uluslararas1 basm ajanslari Iran Ylh" diyor! fran, uzun
yillardir tehdit altmda! Amerikan basmi yillardir dünya kamuo-
yunu fran'a karsi bir askeri operasyon için hazirhyor.
On alti Amerikan istihbarat teykilati Iran'da nükleer silah ol-
madigt sonucuna vardi ama tehditler dinmiyor...

.. .
TÜRKMENISTAN
TURKIYE

-
Tahr

MN
IRAK

SUUDi
ARABISTAN KUVEYT

PAKiSTAN
134 BOL VE YUT

Askeri müdahale yam sira bagkatehditler de gündemde. Batili


örgütler fran'a yumugak girigi tartiplyor. Yumuçak girië, basm ve
televizyonlarla, sivil toplum kuruluglarlyla, sinema filmleriyle,
müzikle, modayla saglaniyor.
Yoksul zengin arasinda açilan uçurum, Bati'mn elindeki etnik
kart ve baskilarin yol açtigi bunahm da bu ülkeyi yoruyor.

Propaganda makinesi binlerce y1l Šnceyegitmigti. Geçen yil


"300
Berlin Film Festivali'nde büyük ilgi gören ispartah" adh
filmde barbar Pers ordulari, 300 Ispartah tarafmdan tarumar edil-
migti.
Sinema ve basin, iran kargitiyaymlara hiz vermigti... Bush'un
Ortadogu gezisi Batih psikolojik harp harekâti egliginde gerçek-
lepti...
George Bush, 2008 Ortadogu gezisine Israil'den baglad1. Ben
Gurion Havaalani'nda büyük güvenlik önlemleri altmda Bush'la
kucaklaçanIsrail Cumhurbagkam Peres göyle konuyacakti:
"Kendi äzgürlügünü kazandiktan sonra, baykalarinaözgürlük
kazandirmaktan vazgeçmeyen büyük ülkenin lideri, büyük dost,
George Bush! israiltopraklarma hop geldin!"
George Bush, havaalaninda kendisi için kurulan kürsüden
Peres'i yamtladi:
"Burada, kutsal topraklarda barig ve äzgürlük için yeni firsat-
lar gärüyoruz!"
Iki lider bu buluymada lran'1 konaçacakti. Israilliyetkililer
Amerikan bagkamna bir Trandosyasisunacakti.
Gezinin sonunda yetkililerden belirgin bir mesaj çikti. Sünni
Araplar, SiiIran'la çatigacakti. Ayrica Arap sermayesi yeniden ka-
zamlacakti.
ÇünküAmerikan ekonomisi zordaydi. Amerika'nin en büyük
bankasi City Bank, 18 milyar dolar zarardaydi. Dolar zor durum-
daydL Sosyal güvenlik, saghk egitim, dig politika hiç olmadigika-

dar çikmazdaydi. Irak ve Afganistan batakhgi Amerika'yi zorla-


maktaydi. Amerika, Iran'da yeni bir cephe açoaliydi!
Dünyanm en borçlu ülkesi Amerika, Iran'a demokrasi götü-
rürken kazanç saglayabilirdi...
2008 "lRAN YILI" 135

Dyigleri sözcusû Huseyni

Bush 4 yil önce Iran't ger ekseninde ilan etmigti. Amerika,


"potansiyel

Iran't düyman" olarak nitelemigti.


Tahran'da Digigleri binasmda görügtügüm iran Islam Cum-
huriyeti sözcüsü Muhammed Huseyni'ye tehdidi nasil algiladik-
larmi sordum.
"Biz ciddi bir tehdit algilamiyoruz. Amerika'nm tavri, kendi
özel durumundan kaynaklamyor. Afganistan'da ve Irak'ta bir ba-
taga saplannug durumdalar. Yeni bir krizi ne iç, ne dig kamuoyu-
na anlatabilirler!"
Amerika 4 yll boyunca, nükleer silah üretmelde suçlamigti
Îran'i. Geçenlerde, bu iddia Amerikan Ulusal IstihbaratKonseyi
tarafmdan yalanlandi!
Amerika Ulusal Istihbarat Konseyi, CIA dahil, 16 Amerikan
istihbarat örgütünden olugmaktaydi ve 3 Aralik 2007'de "Iran'm
Nükleer Niyetlerive Yetenelderi" baglikh bir rapor yayimladi.
Raporda pu ifadeler yer ahyordu:
"Iran nükleer silah üretimini durdurmuytur ve halihazirda
nükleer silaha sahip degildir."
Rapora ilk tepki Israil'dengeldi.
136 BÕL VE YUT

Ehud Olmert, "Amerikan ulusal istihbarati, raporlarmda


ne yazmig olursa olsun Iran'm bir tehdit oldugunu büyük dost
George Bush'a anlattik" dedi.
Sira, Bati medyasmdaydi. Çeligkili görügler ortaya serildi.
Guardian, News Week, National Review, Wall Street, istihbarat
raporlarmdan sonra Iran'a askeri operasyonun zora girdiginden
dem vurdu. Ayrica Irak batakhg1Amerika'yi zorlamaktaydi...
Profesör Hassan Abbasi, "Bati'nm riesnetsiz tehditlerine alig-
kmiz!" diyordu.
"Amerika 2004'ten 2008'e kadar her yil, fran'a saldiracagma
dair iddialarda bulundu. Bu sadece bir tehdittir. Avrupa Parla-
mentosu dönem dönem Iran'a geliyor. Heyetler gönderiyorlar.
Geçen sonbaharda Isviçre Parlamentosu'ndan bir heyet gelmigti.
Heyetten biri bir mülakatmda bize, 'Sorun nukleer faaliyetleriniz
falan degil! Sorun, oturup Îsrail'le onu tamma noktasinda müza-
kere etmemeniz!' demigti."
Press Tv genel müdürü Doktor Sarafraz, "Sorun Amerika'nm
isteklerine boyun egmememiz" diyordu, "Amerika 'Ben bir sü-
pergücüm. Ben ne dersem kabul edeceksin!' diyor. Îran da 'Ben
bagunsiz bir ülkeyim!' yanitini veriyor, lçte Bati'yla, Amerika'yla,
Avrupa'yla aramizda olan biten bu."
fran Ortadogu'nun kalbi... Bölgenin en güçlü ülkelerinden
biri... Dünyamn petrol rezervierinde Saudi Arabistan'dan sonra
ikinci strada! Dünyanm Rusya'dan sonra en fazla dogalgaz üre-
ten ülkesi!
19teböyle bir ülke, 29 yll önce Amerika ve Israil'idiplomatik
olarak tanunayacagmi ilan etmigti!...

AB ve "Yumuçak Müdahale!"
| Avrupa'nm büyük ülkeleri, Iran'a bir askeri operasyon yerine,
içerdeki reformcularin desteklenmesinive rejimin bu yolla yumu-
gatilmasmi öneriyorlardi. Hükümet sözcüsü Hüseyni'ye yumuçak
müdahalenin anlammi sordum.
'turuncu
"George Soros'un devrimi'yle simgelegen operas-
yonlar, ekonomiyi, hükümetleri, kültürü degigtiriyor. Televiz-
2008 "ÎRAN YILI" 137

yonlanmiza, üniversitelerimize giriyorlar. Buna yumuçak güç de-


niyor. Ülkeler,demokrasi ve insan haklan slogani altinda degiyi-
yor. Bu yumuçak zehirle nasil mücadele ediyorsunuz?"
"Bagta fran olmak üzere birçok islamülkesi, Bati'nm kültürel
saldirisi altmda. Bu ülkelerde genç nüfusu hedefliyorlar. Onlara
kendi kültürlerini dayatlyorlar. Bunu da muhtelif vasitalarla;
medyayla, televizyonla, sinemayla, bazi sivil kuruluglarmfaaliyet-
leriyle agilamaya çahqiyorlar."
Tüm kitle iletigim araçlari iran'a kargi kullamlacakti.Kitleleri
etkileyen en önemli araçlardan biri sinemaydi.
"300
Ünlü Ispartah" filmi, IsraifinLübnan'da aldigiyenilginin
hemen ardmdan yapildi. Nükleer silahlara sahip koca Israilordu-
su, bir avaç Hizbullah tarafmdan geri püskürtülmügtü.
"300
Ispartah", bu yenilgiye Hollywood'dan bir cevapti.
Filmde iyi egitilmig 300 Ispartah,yani antik Yunanh asker, 2,5
milyon Persliyi darmadagm ediyordu.
Filme göre, Pers imparatorlugu'nun yenilgisi, tüm medeni
dünyay1, yani Bati'yi birleytiriyordu. Ayrica Perslerin yenilgisi so-
nucu dünya demokrasiyle tamqiyordu!
Senaryo, Iran'm kuruculari Perslerin, barbar ve cahil oldu-
gunu, koca ordularmm bey para etmedigini vurguluyordu. Batih
halklarm temelini olupturan Yunanhlarsa cesur ve asildiler! Bir
Yunan ordulara bedeldi...
"300
Bati basim haftalarca Ispartah"dan bahsetti! Tüm dün-
ya gençleri bu filmle tarih hakkmda fikir edindi. Iqte propaganda
makinesi bu demekti...
Iran Cumhurbagkan1Mahmud Ahmedinejad, Batimedyasmin
taktiklerine dikkat çekiyordu.
"Bati medyasi gimdi da içgalcileri kurtarici, mazlum halklari
terörist olarak gösteriyor!" diyordu.
Tüm dünyada televizyon en etkili araçlardan biriydi. Dünya
halklari haberleri bellibayh Batili haber ajanslarmdan ahyordu.
Iran, üzerine gelen propaganda makinesine aym yöntemle ce-
vap verecekti. Son 2 y1ldir, günde 24 saat Ingilizceve Arapça yaym
yapan televizyon kanallarmi uydu üzerinden devreye sokmuqtu.
Press Tv, bunlardan en önemlisiydi.
138 BÖL VE YUT

Press Tv genel müdürü Dr. Muhammed Sarafraz'la basimn


gücünü konuquyoruz. Bir sabah CNN'in tüm dünyaya yalan bir
haberinasil servis ettigini anlatiyor:
"Bu, yalan haberlere bir örnekti. CNN, Iran donanmasmm
Amerikan donanmasma ait gemileri taciz ettigini gärüntülerle
dünyaya duyurdu. Böyle bir durum yoktu. Daha sonra ortaya çik-
ti..."
2007 sonunda, tesadüf.bu ya, tam da Bush'un Ortadogu ge-
zisiöncesinde, fran devrim muhafizlarma ait beg tekne, Hürmüz
Bogazi'nda Amerikan deniz kuvvetlerine ait üç gemiyi taciz edi-
yordu...
Görüntüler özel bir gekilde montajlamyor ve sonuçta iran ki-
naniyordu!
Ayni gün içinde görûntülerin asillari ortaya ç1kmig ve tacizin
söz konusu olmadigi anlayilmiyti.
24 saat Arapça yayin yapan Al Alam televizyonu yetkilisi
Hassan Abedini "Hedef ülkelerin imajiyla oynuyorlar!" diyor.
"Batih gazeteciler gerçekleri yansitmlyor. Bati'mn elindeki
haber ajanslari ve kitle iletipim araçlari Iran'i sürekli bombardi-
mana tutuyor. Tran'la llgili tüm haberler karanhk bir imaji yan-
sitiyor."
Sarafraz da aym konuya deginmiyti: "Amerika'da bile izieyi-
ciler artik bu haberlerin fabrikasyon oldugunun farkma varmaya
bagladi.insanlaronlara hikâyenin hep tek bir tarafmm aktarildi-
gmmfarkma vardilar."

Tahran'm Kadmlari!
Îran'm karanhk imajimn yayilmasmda kadmm da agirhkh
ye-
ri oldugunu söylüyorum:
"Gerek geriat mahkemelerinin kararlan, gerekse kirbaçlanan
kadmlar bu imajikuvvetlendirmiyor mu?"
Sorum hoquna gitmiyor. "Îran'da kadmlarm yüzde 64'ü üni-
versitede okuyor," diye yan1thyor...
Bati'da iran imajmda en çok kullanilanlar kadmlar. Soruyu
tekrarhyorum:
2003 "ÎRAN YILI" 139

Sanaz Hamm

"Amerikan ve Avrupa medyasinda Iran deyince, kara çaryaf-


h kadio, simge olarak kullandiyor, bununla nasil mücadele edi-
yorsunuz?"
"Iran'da kadmlar sosyal hayatin tam içindedirler. Her meslek
grubunda varlar ve çok aktifler," diyor.
Aktif olanlar vardi... Onlar genellikle ekonomik durumlariiyi
olanlardi...
Press Tv'de tamytigun halkla iligkiler müdiresi Sitare, beni
Tahran'm lüks mahallelerinden birindeki bir eve davet etmigti.
Tahran'm kalburüstü kadinlariylatantyacaktim.
Pasdaran Mahallesi modern ve gik binalarla kaphydi. Kiralar
1000 dolardan baghyordu. Evlerin en küçügü 400 metrekareydi.
Onlardan birinde giysi tasarimcisi, ressam, üst düzey yönetici bir
grup hammla sohbet teme firsatt yakalayacaktim.
Görkemli bir girigin ardmdan süslü koridorlar içinden geçe-
rek cam kaplyt geride birakip asansöre biniyoruz. 14. kata çikip
zile basiyoruz. ÖndeMustafa, kamera çekime hazir. Kapt açihyor.
Mustafa kargismda gördügü hammdan etkilenip sendeliyor. Siyah
140 BÖL VE YUT

ipek eçarpla bir kismiörtülü kumral saçlarm çevreledigi dünyanm


en güzel yüzlerinden biriylekaryllayiyoruz.Yeyil, kocaman bir çift
göz. Boyunda ve bilekte çok modern altin birer taki. Incecikbede-
ni manken ölçülerinde. Türkçe "Hoggeldiniz!" diyor. Adi Sanaz.
Tebrizli.
Kocaman bir salonda Tahran'a kugbakigi bakarak sohbet edi-
yoruz. "Ne igle meggulsünüz?" diye soruyorum.
"Kocam iç mimar. Birlikte çahqiyoraz. Ben elbise tasarhyo-
rum. Aym zamanda Ingilizceögretmenligi de yaplyorum" diyor.
Sitare anlatiyor: "ÜIkenin kurallart uyarinca yayayan insanlar
var. Daha farkh yayayanlar da... Aramizda sanatçilar, yönetmen-
ler, ressamlar var..."
"Anladigun kadarlylaIran'm elit kesimi, halktan çok farkh ya-
giyor" diyorum.
"Batt basmi özellikle Iranh kadmi öne çikariyor. Malum, ül-
kelerin durumu kadmm konumuyla ölçülüyor. Dünya basmmda
fran'mimajun nasil buluyorsun?"
Sitare, "Bir Traithiçin bu hazin bir yey, ülkesinin sürekli en kö-
tü yekilde dünyaya yansitilmasi; hiçbir iyi yanmm gösterilmemesi;
tüm halkm kötülenmesi... Bu ülke sizin vatanmizsa canunz çok
yaniyor. Burada, yansitilanm diqinda çok farkh bir hayat var" di-
yor.
Bana, Istanbul seçkinlerinin Avrupa'da "Esas Türkiye biziz.
Bakm ne kadar moderniz. Gece kulüplerimiz, adada, modada eg-
lence yerlerimiz var. Giysilerimiz marka..." deyiëlerini hatirlati-
yor.
Hanunlardan biri Azade, Avrupa'da sergiler açmig bir ressam.
Kadmlart çiziyor...
Tablolari iyi satiyor.
Haniye, giysi tasaruncisi. Sessizce konuçoalari dinliyor. Ve
usulca
yanuna gelip bagörtasünün bagmdan kaydigt görüntülerin
montajda kesip kesemeyecegimisoruyor.
Sanaz, Sitare, Azade ve Haniye... Onlar meslek sahibi, genç ha-
mmlar. Üst gelir grubundan ailelere mensuplar. Sanaz'a Iran'daki
kiyafet kisitlamasmm kendisini rahatsiz edip etmedigini sordu-
"her

gumda,"Benihiç ilgilendirmiyor!" diyor, 2-3 ayda bir Miami


2008 "1RAN YILI" 141

ya da herhangi bir yerde istedigim gibi gezip dolaçabiliyorum.


Burada da buramn kurallarma uyuyorum".

Tahran ve Dekolte
Tahran sokaklarmda, çok farkh gelir gruplarmdan olan men-
sup digerleri de var...
Anacaddedeki bir pasajm içine giriyorum. Kalabahk bir giysi
dükkânmda mügterilerin arasma karigiyorum.
Kiyafetlerdeki dekolteler beni çaqirtiyor. Çogu,payetlerle süs-
lü, sirti tamamen açik, ancak bir kabare artistinin giyebilecegi tür-
den. Ama çaryafh hanunlar en çok bu elbiseleri inceliyor.
Bir hanima yaklayiyorum. Inceledigi gece elbiselerine bakiyo-
rum... "Bu giysileri nerelerde giyiyorsunuz?" diye Ingilizcesoru-
yorum, gülümsüyor. "Benimle Türkçe konuqun. Tebriz'denirn."
Evde oldukça farkh giyindiklerini, diçarida örtünmenin acisini çi-
kardiklarmisöylüyor. "Gece, toylarda (dügünlerde) abiye, açik ki-
yafetler giyeriz" diyor.
Kameralarm giremedigi dügünlerde, íçyerlerinin yil sona par-
tilerinde kadm ve erkek birlikte eglendiklerini säylüyor bir baçka-
si. "Kapah kapilar arkasmda kiyafet yasagi yok!" diyor...
Yaklayik 30 ylldir Iran'dan gelen haberlerde kadm karakolla-
rmdan, kiyafet polislerinden sõz ediliyor... Renkli giysilerin
ya-
saklandigi, saçmm teli görünen kadmlarm cezalandirildigt söyle-
n1yor...
Unutmayalun, iranh kadiolar sadece 30 yll önce farkli bir reji-
me adim atmiglardi.

"ÖyleBir 19Becerdik ki..."


Yil 1978'di. Iran, Amerika'nin destegiyle agir sanayide hiz-
h adimlar at1yordu. Öte yandan halk kan aghyordu. 1;çilerin ve
orta kesimin hayat ve çahyma kogullari agirlagmigti, halk periçan
bir halde yaqiyordu. Olkenindört bir yanmda iqçiler ve ögrenci-
ler ayaklanmaya baylamigti,milyonlari bulan gösteriler sokakla-
ri kapliyordu...
142 BOL VE YUT

Ordu yavaçça dagihyordu. Halk silahlamyordu. Tran'daolup


bitenleri endigeyle izleyen Bati, yandayi Sah'igözden çikaracakti.
O yillarda, Amerika DigigleriBakam Cyrus Vance ünlü cümle-
siyle basmda yer alacakti:
"Iran'da yeni rejim ister monaryi, ister Islam cumhuriyeti ol-
sun, bizim için ikisi de bir."
lytetambusiradaFransa'dasürgunde olanAyetullahHumeyni,
Iran'a geri dönecek, komünistlerin halR içinde güç kazandigt bir
sirada olugan büyük siyasi boyluk, Humeyni'nin kontrolüne geçe-
cekti.1ran islamCumhuriyeti 1979'da kurulmuytu.
Iran sol bir darbeden son anda kurtulmuqtu. Amerikan bag-
kam JimmyCarter, bir konugmasinda Iran'da yayananlarm göy-
le özetlemigti:
"Iran'da öyle bir i; becerdik ki, bunu iranhlar ancak on sene
sonra anlayacaklar!"
Amerika o yularda, bugün tehdit olarak algiladigi iran'daki
rejim degigikligini desteklemigti. Amerika'nm korkulu rüyasi
Musaddik gibilerdi... 1950 yihnda halkm büyük bir çogunluga-
nun destegiylebagbakan seçilen Musaddik, Iran'm tüm petrolü-
nün üzerinde oturan ingilizpetrol girketini feshetmig,millilegme
hareketini baglatunytt.
Sadece üç yd iktidarda kalacakti Musaddik. Amerika, logiltere
ve içerdeki Bati igbirlikçileri bir darbeyle Musaddik'i devirdiler ve
iktidar koltugunu gah'ahediye ettiler.
O tarihten sonra Batih devletler Sah'ane dilediyse sundular.
1967 yilmda Iran'a ilk nükleer reaktörü Amerikalilar teslim etti-
ler. Bugün kendi ektikleri tohumlardan gikâyetçiler!
fran'dakiIslami rejim 29 yagmda. Batfya baykaldirislyla ve
kendi çikarlarun savunmastyla dikkat çekiyor.
Profesör Hasan Abbasi, iran'm aldigitehditlerive bugünü göy-
le degerlendiriyor:
"Amerikahlar da çok iyi biliyor ki askeri bir faaliyet içerisin-
de degiliz. Nükleer silahlanma suçlamasi tamamen bir baha-
nel Bugün Amerika'nm bize karpi kullandigi dört bahanesi var:
Birincisi, Iran'm atom silahi yaptigma dair iddialar. Ikincisi,terö-
rizmi desteldedigimiziddiasi. Üçüncüsüdemokrasikonusundaki
2008 "lRAN YILP 143

suçlamalar. Dördüncüsü insan haklari ihlalleri yapddigi iddiala-


ri. Bunlar Bati'nm bahaneleridir. Irak'i iggal etmeden önce de ay-
m bahanelerikullandt. En kuvvetliiddiast, nükleer silahlanma ko-
nusuydu. Bunun komikligi, Israil'in Lübnan kargismda dügtügü
durumla ispatlandi! israil'inelinde 200 adet nükleer bayhkh füze
vardi. Ne oldu? 3 bin Hizbullah askerikary1smda geri çekilmek zo-
runda kaldilar! Çünküinanç, nükleer güçten daha kuvvetlidir!"
Dogruydu. Inançhbir milleti yikmak zordu. Ote yandan yu-
muçak bombardunan iran'da büyük gehirleri sariyordu. Profesöre
soruyorum; "Batt'mn bagka bir silahi daha var. Iran yumuçak
'bombardiman'a
maruz kahyor. Sokaklarda hiç gärmedigimiz ka-
dar çok Ingilizceyazi var. Hammlar Bati modasmi takip ediyor.
Gençler rap müzik dinliyor. Bu, belki de nüldeer silahtan, bom-
balardan daha tehlikeli. Ne dügünüyorsunur ve nasd önlemler ah-
yorsunuz?"
Önünebakiyor. Zaten genellikle bana bakmadan konuquyor!
"Dogrudur! Amerikan yaçam tarzt maalesef liberal ekonomi-
"sokaklarda,
nin bir parçasi" diyor, caddelerde gördügünüz yazi-
lar, afigler var ama ne yapalun, bunlar da liberal ekonominin ge-
rekleri. Televizyon reklamlari da bäyle. Bunlara karyitedbirler al-
maya çahyyoruz..."
fran televizyonu, Amerikan filmlerine de, dizilerine de yer ve-
riyordu. Batih yayam tarzi ve reklamlar sokakta karquagtignmz
gençlerin ilharn kaynaglydi...
Kadmlarsa, Batdi yapam biçiminden en çok etkilenenlerdi.
Bir pasajm içinde Mitra'yla kargilayiyoruz. Abiye kiyafetlersa-
tan bir butigin önünde duruyor. Kizd saçlari bayörtüsünden firh-
yor ve bol makyajh yüzünde genig bir gülümsemeyle bizi selamh-
yor. Vitrindeki altm payetliönü bele kadar dekolte elbiseyi göste-
riyorum. "Bu modelikimler ahyor?" diye soruyorum.
Mitra kahkahalarla ve Türkçe olarak "Hanunlar bu modellere
çok ilgi gösteriyor!" diyor.
"Nerede giyiyorlar evde mi?" diyorum.
"Meclislerde, toylarda..."
"Fazla dekolte degil mi?" diye sorayorum. Yine loktrdlyor."Gü-
nah degil mio zaman..." Mitra uzata uzata "Hayirrrr..." diyor.
144 BOL VE YUT

Açik Toplum, Liberal Ekonomi...


HasanAbbasiiran'dakidekolte aqkimyorumlamigti... Yüzüme
bakmadan bir çupida qu sözleri söyledi:
"Burasi açik bir toplum. Para kazanan kazanabiliyor. isteyen
istedigi gibi yaqiyor. Dini bir toplumuz ama modern bir yaçanti-
miz var. Ve kabul etmek gerekir ki günlük yaçantida Amerikan et-
kisi var. Ekonomide de bu etki gärülüyòr..."
"Liberal ekonomi" diyorum.
"gimdi

"Liberal ekonomi" diye onayhyor, Ahmedinejad hükü-


'adalet
meti paylagimi' uygulamastyla, 16 yildir hâkim olan libe-
ral ekonomiyi degigtirmeye çahylyor. Mesela kamu kuruluglarmm
hisselerinihalka dagitiyor".
Tüm änlemlere ragmen, zengin fakir uçurumu Îran'1 sars1yor.
Sokakta konuptugumuz herkes geçim sikmtismdan dem vuruyor.
Tahran pazar1 önünde bir genç hanimi durduruyoruz. Ona
hayallerini soruyoruz... "Sikmtisiz yaçam" diyor. "Rahat bir ya-
çam istiyorum" diye de ekliyor.
"Peki ne kadara rahat yaçamr Tahran'da?"
"Ayda 200-250 tümenle rahat yayayabilirsiniz..."
Yammiza yaklaçan orta yayh bir adam "Mamkün degill" diye
itiraz ediyor... "Ayda 500 tümenden apagi rahat yayanmaz..."
Pazar esnafi da gelir eqitsizligini vurguluyor...
"Burada ya çok fakirler var ya da çok zenginler. Orta kesim
yok. Ya yukarida ya apagida."
Profesör Abbasi'yle liberal ekonominin Iran'a getirdiklerini
tartigiyoruz. "Iran Islam Cumhuriyeti, Islam ekonomisini haya-
"iki

ta geçirmek için yola çikti" diyor, tip ekonomi de; sosyalist


ekonomi de, liberal ekonomi de insam esas alir. Ama Islameko-
nomisi bunlardan çok daha farklidir. 29 y11diruygulanmaya çah-
gilmaktadir".
Sözünü kesiyorum:
"Eger islamadalet sistemiyse, ki ben öyle bilirim, Iran'da ada-
let yok, bu nasil iq?"diyorum.
Yine bana bakmaktan kaçmarak agdah bir sesle agir agir ce-
vaphyor: "Ne yazik ki 29 yildir adaleti uygulayamadilar. Bakm
2008 "lRAN YILI" 145

Tahran Kapah Çarpst

Islam'dabey temel esas vardir. Dini siyaset, ekonomi, kültür, sos-


yal hayat ve güvenlik. Dini çerçevede bunlarin yapilmasi gereki-
yordu. Yap11amad1."
"Neden yapilamadi onu merak ediyorum," diye soruyu tekrar-
hyorum. Cevap vermiyor.
Iran'a her gelipimde aym otelde kaldigundan ve tüm garsonlar
Azeri Türkü oldugundan her günun sonunda onlarla dertlegiyo-
rum. Sokakta gördüklerimi anlatip nasil yaçadiklarmi soruyorum.
"Sabah kaçta geliyorsun ige?"
"Sabah 7" diyor Celil Yorgun yüzünde zarif bir gülümseme.
"Haftanm her günü çahqiyor musun?"
"saat
"Her gün çahqiriz" diyor, 7'de geliriz, saat üçe kadar ça-
hqiriz. Ayda 300 dolar ahriz. Fazla mesai yaparsak para biraz ar-
tar".
Tahran'da haftada 7 gün çahyan bir garson, 200-300 dolar gibi
bir para kazaniyordu...
Genellikle mesaiye kalarak ailenin geçimini saghyordu... Tah-
ran'da ev kiralari çok yüksek oldugundan çogu gehir digmda ya-

BVY 10
146 BOL VE YUT

yiyordu. Sabah S'te kalkip iki saatlik bir yolculuktan sonra ige va-
rtyorlardi.
Celil, "Zor yetiyor. Kira var, yol masrafi var, yemek var" di-
ye anlatiyor. Susup açik büfedeki servis tabaklarmi düzenliyor.
"Bütün dünyada böyle," diye de ekliyor. "Üst tarafta birileri çok
zengin, altta birileri çok zor çartta yaqiyor. lyteo zaman adalet ol-
muyor!"
Mutfaga gitmeden önce "Bu igleri büyüklerimizbiliyor" diyor.
Ben de büyüklere soruyorum... Klige cevaplar ahyorum.
Abbasi gelir adaletsizligini yöyle degerlendiriyor:
"Bu durumun birkaç sebebi var. Birincisi, ülke nüfusu iki kat
artti. Suanda 70 milyon nüfusumuzvar. Bu nüfusa 28 yildir ambar-
go uygulamyor. Ekonomik ambargolar ve yaptirimlar var. Bunlar
Iran ekonomisine agir yükler getiriyor. Bir bayka sorun yabanci ül-
kelerden gelen mallar yüzünden küçük sanayinin yok olmasi..."
Tüm bunlar toplumun belli bir kesimini hiç etkilememiyti.
Onlar servetlerini arttirabilmiëlerdi...
Sanaz, durumu en açik biçimde özetlemiyti:
"Toplumda yüksek gelir seviyesinde olanlar, canlarmin istedi-
giher gekilde, her yerde yaçayabilirler. Dünyanin dört bir yaninda
bulabilirsiniz onlari. Malum, para size bellikapilari açar. Maalesef
o kapilar herkese açilmiyor."

Tüketim Ekonomisi
Ekonominin dengesizligi, 1990'larm baymda yeni bir biçim al-
migti. Kadmlarm ve ögrencilerin baqun çektigi reformist hareket,
amacina ulaym14t1.
O dönemde Bati basminda, "Iran için umutlar artti" baghkla-
ri atildi. Iran'da yenilikçi hükümetler kültürel reformlara yer ve-
receklerdi. Yabanci sermayeyi teyvik eden yeni liberal politikalar
hayata geçiyor, sanayiiözelleptiriliyordu. Devrimden sonra ilk kez
özel bankalarmkurulmasma izin verildi ve devlet girketlerinin sa-
tilmasun kolaylagtirmak için Iran borsasi yeniden devreye girdi.
Bu.ekonomik program, adaletsizligi arttiracak; yoksulluk ve ipsiz-
lik daha da yayilacakti.
2008 "lRAN YILI" 147

Hello Kitty!
Toplumda tüketim kultürü hiç olmadigikadar hiz kazanmigti.
Hicaph hanimlarm en çok kullandigi tüketim maddesi mak-
yaj malzemeleriydi. Hemen hemen tümü Bati'dan ithal ediliyor-
du. Ve bu ürünlerin büyük bir yüzdesi Yahudi sermayesine aitti.
Yumugak iggal, yavaçça Iran'm kalbine nüfuz ediyordu... Ik-
tisat ögrencisi Suzan da, gençlerin büyük bir kismi gibi Bati'ya
özeniyordu...
Okuldan mezun olunca iqbulap bulamayacagindan kuskuluy-
du. Bütün arzusu kapagi Bati'ya atmakti. "Nereye mesela?" diye
sordugumda "Isveçveya Îtalya"demigti.
Ve bir baçkast... Ahmed henüz bir lise ögrencisi... Saçlari
"punk"
stilinde tarah. Yukari dogru, bol jöleyledikleptirilmig.
Ayagmda özel olarak yirtilmly marka bluejean'i. Ozerindebeyaz
bir ceket, içindeki tiçört Ingilizceyazilarla igli. Okulu bitirir bitir-
mez yurtdigina gidecek. Televizyonlarda gördügü hayal dünyasm-
dan içeri girecek...
Uydulardan yayilan hayaller genç ya da yagh herkese ulagiyor,
toplumu yavaçça degigime ugratiyordu.
Sokakta kime sorsak uydudan yabanci televizyonlari izledigini
sõylüyor. Okula yeni baglayan çocuklar, üzerinde Amerikan çizgi
film kahramanlart olan sirt çantalarikullaniyor.
Tahran'daki bir çocuk magazasi vitrini önündeki paykinhgi-
mi hatirhyorum. Tüm okul malzemeleri üzerinde ya çaryafh bir
Barbie vardi ya da bir kedi, altmda "Hello Kitty" kelimeleri...

Yumuçak 19galve Ajanlari


Liberal ekonomi sadece tüketimi arttirmakla kalmlyor aynt za-
manda Bati yanhsi bir muhalefetin ülkeye girigine yol açiyordu.
Iran Islam Cumhuriyetisözcüsü Muhammed AliHüseyni, çe-
gitli sivil toplum örgütlerinin Batt'yla iligkilerini anlatiyordu...
"Batih ülkelerin görevlileri, biiiëlere meyyalkimselere projeler
teklif ediyorlar. 1;birlikçileri o ülkelerin siyasi ve kültürel hayati-
na nüfuz ediyorlar. Halkla hükümet arasmda çatlaklar olupturma-
148 BOLVE YUT

yt hedefliyorlar.Kendi denetimlerindebir hükümet için önçartlari


hazirhyorlar. 1çerdensatm aldiklar1kimseleri Batih ülkelere davet
edip, egitiyorlar. Geri dändüklerinde de rnuhalefet dalgasi oluy-
turmak için çahymalara baghyorlar."
Çegitliülkelerde hükümetleri deviren, rejimleri degigtiren
"Açik Toplum Enstitüsü," fran'da gizli de olsa faaliyette bulunu-
yordu... Hasan Abbasi ünlü para spekülatörü ve Aç1k Toplum
Enstitüsü'nün mimart George Soros'tari säz etmigti...
"Soros'un ve benzerlerinin faaliyetleri gizli faaliyetlerdir.Sivil
toplum kuruluglarmm arkasma saklamrlar. Açik Toplum adi al-
tmda faaliyettebulunurlar. Genel olarak medya mensuplarmi kul-
lamrlar. Ögrenciler,kadmlar, iççilerve etnik gruplar içinde faali-
yete agirhk veriyorlar. Etnik gruplari, özellikle Azerileri, Araplari
ve Belucileri ayaklandirmaya çahyiyorlar..."
Arapça yaym yapan Al Alam'dan Abedini de bu konuya de-
ginmigti...
"Amerika, bölgede, din, etnik kimlik ve politik gruplari kulla-
narak iran'i bölmeyeçahqiyor. Mesela Kuzistan bölgesindekiArap
muhalefet grubu, sekiz yddir Amerikan örgütlerince finanse edi-
liyor..."
Iran'da Azeriler, Türkmenler, Bahtlyariler, Kaggaylar gi-
bi Türkçe konuçan 25 milyon insan yaqiyordu ve bunlar en bü-
yük çogunluk olan Azerilerin önderliginde ayaldandirdabilirdi.
Abedini açikhyordu.
"Her ülkede oldugu gibiIran'da da etnik gruplari kigkirtma-
ya çahyan dig güçler var. Iran'da muhtelif kavimler yillarca, asir-
lar boyu birlikte yaçadilar. Devrimden önce bazi bõlgelerdedüg-
manlarumzin tahrikleriyle bazi küçük çaph çatigmalar olmuytur
ama sekiz y11süren Irak Savagi'nda ülkenin tüm unsurlart birlik-
te savagti. Düqmanlarimiz, Belucileri, Türkmenleri, Kürtleri ve
Araplari kiçkirtmak ve Iran'i beq parçaya bälmek istedi. Ama ba-
garih olamadilar."
Iran'da uzun zamandir federe bir Iran devleti propagandasi
gündemdeydi. Çogu,Amerika'da yagayan muhalif liderler, Iran'm
tek kurtuluqunun bir Amerikan müdahalesi olacagmi bile dile ge-
tiriyordu.
2008 "lRAN YILI" 149

Gerekse sosyal ve siyasal partlar Amerikan politikalarmm ek-


megine yag sürüyordu. Iran nüfusunun üçte birini Azeri Türkler
olugturuyordu. Ve Iran'm üniversitelerinde Kürt dili ve edebiya-
ti dersleri okutulurken Türkoloji bölümlerine yer verilmiyordu.
Rahatsizhklari iyi degerlendiren dig istihbarat birimleri, uzun yll-
lar baski altindakietnik gruplar üzerinde çahymalar yaplyordu. Bu
çahymalarin özetini gelin IngilizSunday Times gazetesinden oku-
yahm...
Sunday Times gazetesi Amerikan istihbarat örgütü CIA'nin
Azerbaycan Türklerini ve Kürt muhalif gruplari birbirine ve hü-
kümete karpi aym anda destekledigini yazmieti.
"azmhk
Tranyönetiminin haklarma ve kültürlerine baski uy-
guladigmi" belirten gazetede qu satirlar vardi:
"Washington, diplomatik girigimlerin sonaçsuz kalacagimvar-
sayarak, CIA vasitasiyla, fran'dakietnik azmlik gruplart arasmda-
ki muhalefet milislerine yardun ediyor. Ayrihkçi hedeflere yönelik
maddi kaynaklar,dogrudan CIA'mn örtülü ödeneginden geliyor."
Sunday Times, iddialarm kaynagiolarak, eski bir üst düzey CIA
yetkilisini iyaret ediyordu.

Çözüm"Sadabad Pakti"
Artik Washington, Iran'daki muhalif gruplarin temsilcileri-
ni sik sik agirlayacakti. Muhalif liderler, Tahran rejiminin devril-
rnesi için Amerika ve Bati'nm yardunmi istiyorlardi. Amerikan
Kongresi, Kürt, Azeri, Arap ve Beluci muhalif gruplarm temsilei-
lerini agirlamaktaydi.
Tüm bu tehditlere kargi Iran, genig bir yelpazede ittifaklara
agirlik veriyor; Asya'nm devler ligi ganghaylybirligiÖrgütü'ne
girmeye hazirlamyor, Çin'le,Rusya'yla anlaymalara imza atiyor,
Afrika'da yandaëlar buluyor ve Venezuella gibi sosyalist ülkelerle
aym cephede yer ahyordu.
TranIslam Cumhuriyeti sözcüsü Hüseyni, "Tehdit altindaki
bölgeselittifaklar en önemli silahtir" diyordu.
ülkeler için
"Bu bölgede yer alan ülkeler ve öncelikle de komqu ülkeler ara-
smdaki iligkiler güçlendirilmelidir. Bölge ülkeleri arasmda eko-
150 BÖL VE YUT

nomik teykilatlar olugturulmah, ¶anghay IgbirligiÖrgütübenze-


ri olugumlara gidilmelidir. Bu ülkeler potansiyellerini
ve güçleri-
ni bir araya getirirlerse, bölgede istikrar, barip ve kalkmma da sag-
lanir."
Söz ettigi ittifak bir zarnanlar Sadabad Pakti adi altmda ger-
çekleymigti.
1920'lerde Iran ve Türkiye için, bagimsizhgimkazanmaktemel
hedefti. Her iki üIkenin ortak dügmam ingiltere'ydi
1937de Atatürk'ün önderliginde, Türkiye, Iran, Irak ve
Afganistan'm olugturdugu "Sadabad Pakti" Tahran'da imzalan-
miyti. Bölgenin en önemli dört ülkesi, igbirligi içinde güvenlikle-
rini saglayacaklardd Hüseyni, iki ülke arasindaki tarihive kültürel
yakmhga deginmigti.
"Iran ile Türkiye'nin siyasetleri birbirine yakm siyasetlerdir.
Daha çok kompuluk ve dostluk iligkileri üzerine kurulrnuytur.
Iran Islam Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti'nin iligkilerinin
tarihi, Amerika'nm tarihinden daha fazladir!"
fran uzun yillardir Bati tehdidi altmda. En at bey parçaya bö-
lünmesinin planlandigi Pentagon raporlarlyla ortada.
Ote yandan Bati'ya karyi olmasma ragmen, Batih ekonomik
politikalarm uygulayicisi...
Iran halki bir yandan ekonomik zorluklarla, diger yandan reji-
min farkhhgiylacebellegiyor.
Bin yllhk kompumuz Iran, kendisine karyi oynanan mezhepsel
ve etnik ayrihk kartlarma kargi,bölgeseliçbirliginin önemini vur-
guluyor... Iranh yetkililer, "Geçen yüzyilm bagmdakigibi, iki ül-
kenin igbirligi dev oyunlari tersyüz edebilir" diyor.

I
RUSYA'DA 3. LÖlŒM!

ubat 2008 Yolculugu

Moskova ziyaretini, Rusya yeni bir seçimin kapismdayken


yaptik. Putin, yerine bagbakan yardimcisi Medvedev'i aday gös-
teriyordu. Moskova'y1öncekiziyaretlerimizderehberligimiziyap-
mig olan Fuad Abbasov'la bulugtuk. Moskova'mn banliyölerinden
birine dogruyola çiktik. Gökdelenlerin, ünlü markalarm, son mo-
del arabalarm, limuzinlerin arasmdan geçip daha gri ve hüzünlü
yollara girdik. Otobüslerin camlanna umutlarmi yapigtirmig bir-

RUSYA
152 BÕL VE YUT

kaç yüz, firtmalarla geçen son 20 yllm izini tagiyan orta yaghlarm,
yavaçça güne karigtigt mahallelerdi bunlar.
Dünyaya tarihin sikmtih bir döneminde gözlerini açmiglardi.
ÇoguÏkinci Dünya Savaqiy1llarinda dogmuy olmahydi. Rusya'mn
en pahah kentinin uzak bir mahallesinde yeni bir sabaha daha
uyan1yorlardi...
Metro giriplerindeki davarlara, ördükleri dantelleri ve küçük
bez bebekleriserenyaylikadmlar ve termoslarmdaki çay1yudumla-
yan adamlar yeni günü kargihyordu.Ellerinde yün eldivenler, bag-
larinda kalm atkilar ve üstlerinde Sovyet tipi keçe mantolari vardi.
Moskova'nm uzak bir mahallesinde, dondurucu sogukta, ev-
de ürettikleri el iglerini satip birkaç kurug kazanmak için gün bo-
yu mügteri beldeyeceklerdi.Ürkek gözlerle, gelen geçene balayor-
lardi... Son 20 y11mverdigi çagkmhgi saklamak zordu...
Bir zamanlar her gey çok daha anlagilirdi. Sovyetier'de parti
organlari bürokrasiye batmig, rügvet ve yolsuzluk yayginlaym14-
ti. Sovyet devriminden geriye çok ar yeykalmigti. Ama gelecek gu-
vencesinden uzak olsalar da sosyal devletin kirmtilariyla bile,
ya-
gayabiliyorlardt.
Simdiartik serbest piyasavardi. Ve liberal ekonominin yoksul-
larm önüne koydugu duvarlarl
Öglene dogru kent merkezine dönüyoruz. Bir kuyumcu
dükkânmm önünden geçiyoruz. De Beers pirlantalarinm 141gl
tüm bedenini kaplamig bir kadm resminin önünden yürüyüp Mc
Donalds'a dogru ilerliyoruz. Önündekuyruk yok belki ama içeri-
si tikhm tiklun.
Ünlü hamburger dükkâm, Moskova'nm en pahah sandviçini
satlyor.
Biraz ileride bir gazete bayii,Vitrini silme Amerikan ve Fransiz
dergileriyle dolu. Otomobil, yat, emlak, güzellik, kadm, bebek,
moda dergileri... Kentlilere avaz avaz bir yayam gekliöneriyorlar:
Ahn! Takm! Sürün! Giyin! Binin!"
Mihail Moqkin, genç bir gazeteci. Rüzgârm tersten esmeye bag-
ladigmi söylüyor...
"Rusya bir degigim sürecinden daha geçiyor. Biz y111arca
Bati'dan gelen kültür gokunu yaçadik. Ama son zamanlarda, ge-
I
RUSYA'DA 3. DONEMI 153

Julia

rek kültürel, gerek ekonomik alanda bu baskidan kurtulmaya bag-


ladik. Sovyetler Birligi dagildiktan sonra Boris Yeltsin dönemin-
de sözüm ona bir demokrasiyletamytik. Televizyonlar, müzik ka-
nallari, basm, halkt bir süre esir aldi. §imdiRusya, geriye dönügü
yaqiyor. Bu geri dönüç süreci, Putin'in iktidara gelmesinden son-
ra bagladi. Eger dikkat ederseniz, televizyonlarda, radyolarda, ba-
smda artik ulusal yaymlar agirhkh. Sinemalarda Rus filmleri da-
ha fazla."
Moskova'da, genç gazeteci Mogkin gibi dügünenlerin sayisi
artmaktaydi. "Geriye dönüg"ten säz ediyorlardi...
Akyamüstü, Moskova Üniversitesi'ndearagtirmalar yapan Meh-
met Perinçek'le buluquyoraz. Bizi, Moskova'daki degigimisimgele-
yen halk egitim gruplarmdan birinin toplantisma götürüyor.

Grenada Müzik Toplulugu ve JuliaBarkova


Grenada Müzik Toplulugu, her sah bir ilkokulun salonunda
halkla bir araya geliyor. Rusya'da yaçayan halklarm türküleri ve
dünya müzilderinden seçmeler mahalle sakinleriyle buluguyor...
154 BÖL VE YUT

Diçarda köpeyi dönmek için çahp çirpanlar, vatanstzlaçanlar,


her yey mubahçilar varken, Moskova'nin bir köpesindevatan sev-
gisinden, Rus halkmm baykahalklarla dostlagundan söz ediliyor;
müzikle, uzaklar yakmlagtinhyor.
Müzikle baylayan yolculuk, degigik halkalarin kültürlerine
merak uyandiriyor, genç yagh herkes birlikte ögreniyor ve eg-
leniyordu... Grenada, Bati'dan esen kültürsüzlegme rüzgârina
kargi bir dalgakirandt! Müzikolog Julia, "Mürik birleytirir!" di-
yordu.
Mehmet'le ilkokulun sosyal faaliyet salonuna girdigimizde
sahnedeki uzun sari saçli, yüzünde büyük bir gülümseme tapiyan
çocuk bedenine sahip bir genç kizdikkatimi çekmigti. Sahneye ta-
man müzik aletlerini yerleptiriyor, gitarun akord ederken salona
akan küçük çocuklar ve ebeveynleriyle çakalayiyordu... Julia ip-
te oydu.
"Çokgüçlü bir saldiri kargismday1z. Dünyanm her üIkesi bu
saldiriya maruz kalmig durumda" diyordu. "Geleneksel kültür
büyük baski altinda. Biz, müzik grubu olarak sadece kendi kül-
türümüzü degil farkh ülkelerin müziklerini de yaçatmaya ve ta-
n1tmaya çahqiyoruz. Rusya çok büyük bir ülke ve bagrmda fark-
h halklari taglyor... Sovyetler Birligi yikildigmdan beri birbirimiz-
den çok koptuk. Yeniden kavugmayollari ariyoruz..."
Salon, genç, yagh, çocuk, mahalle sakinleriyle doluyordu. Mos-
kova'da görevli büyükelçilik mensuplarmdan da gelenler vardi.
JuliaBarkova sahneye çiktigmda, Türk halkma bir selam yollaya-
cakti... Moskova'da bir ilkokulun salonunda Hekimoglu türkü-
sü yankilanacakti. Itiraf etmeliyim, duydugum en iyi yorumlar-
dan biriydi.

"Kûltürel Bozulma Liberal


Ekonomiyle Baylad1!"
Rusya, kültür gokuna serbest piyasa ekonomisiyle girmigti.
Liberal ekonomiköklü Rus kültürünü 20 ylla yakm süre derinden
sarsmiyti. Son yillarda Rusya'mn kültürel mirasma sahip çikanla-
no sayismda hizh bir artig vardi.
RUSYA'DA 3. DÖNEM! 155

Her gey 1990'da Glasnost ve Perestroyka'yla baglamigti...Ame-


rika"Biraz demokrasil" diyerek,hasta ve yorgun Rusya'nm boga-
zma kollarim dolamigti.
Îçerdekiiqbirlikçileri, ekonomiyi göçertmiyler sonra da IMF
1992'de Rusya,
ve Dünya Bankasi'ndan yardun dilenmiëlerdi. "gok
IMF anlagmalariyla karpikargiyakaldi. Rusya'ya tedavi" uy-
gulandi.
"tek
Birkaç y1l sonra, Amerikali yöneticiler, Rusya'y1 kurqua
atmadan teslim aldiklarmi" söyleyecelderdi. Kamuya ait petrol,
madenler, fabrikalar,
gaz girketleri, enerji santralleri, havayollari,
hastaneler, üniversiteler, kisacasi,o güne kadar halka ait olan her
açik ve geffaf bir Rusya
gey özelleptirildi. Küresel güçlerin önüne
birakilmigti. Halk, büyük bir birikimin, ucura degil bedavayates-
lim edilipine pahit oldu...
Ekmek kuyruklarinda sürünen Rus halkim görmezlikten ge-
len Yeltsin,
"radikal
reformlarin" sürecegini söylerken, ken-
"ekonomik
di yarduncisi Rutskoy bile reform programmi soy-
kirim" olarak nitelemigti. Koca Rusya 10 yil içinde darmadagin
olacakti.
Yeni bir yüzyilm baginda, istihbaratçihktan gelen bir lider, Rus-
ya'nin egilen baqim yukari kaldiracak, bu koca deve prestij kazan-
diran adimlar atacakti. Avrasya Hareketi lideri Alexander Dugin,
Putin'i anlatiyordu.
"Putin, devlet bagkam oldugunda en büyük avantaji, herkes ta-
rafmdan nefret edilen Yeltsin'in yerine geçmesiydi. Rus halki bir
tirandan kurtulmuytu.ikinci olarak Putin, Ruslarm kendine güve-
ninitazeledi. Bu, halka çokönemlibir armagandi. Topraklarumzm
bütünlügünü sagladt. Devletten akortsuz sesler yerine, tek ses çik-
maya bayladi."
Rusya'nm dig dünya tarafmdan algilampi Putin'le birlikte de-
gigmigti.Korkusuz adunlar attyordu Putin. Yeni müttefikler bu-
luyordu.
Amerika'nm azih düçmanlariyla yakm iligkiler kuruyor-
du. Mahmud Ahmedinejad'la, Chavez'le görüpüyordu. Sanghay
IgbirligiÖrgütü'nde de vardi; IslamKonferans1Orgütü'ne de ka-
tilmigti...
156 BÖL VE YUT

Amerika, geligmelerden sikmtih, Rusya'yi demokrasi ihlaliyle


"kendinize
suçladiginda, Putin bakm!" diyordu...
"Amerika'da ipkence yapihyor. Irak'ta, Afganistan'da,
Guantanamo'da içkence yapihyor! Avrupa polisi grevlerde, mi-
tinglerde halkakaryigaz kullamyor!"diyor ve Bati'daki bir dizi in-
san haklari ihlalini siralayiveriyordu...
Rus halki onu sevmigti. Batikargisinda egilmiyordu. Ayrica bir
günde zengin olan oligarklari dize getirthië, çaldiklart serveti geri
almak için gerekli adunlari atmigt1.
"Hirsiz baronIar" Gusinski ve Brezovski, Putin gelince solu-
yurtdigmda almiytt. Kodorkovski gibi bir gecede petrol krah
gu
olanlari içeri tikmig, Yukos petrol girketini yeniden kamulagtir-
migti Putin...
Abramoviç gibi yumuçak bagh oligarklara bir bölgenin sorurn-
lulugunu vermig, çaldiklari paranm Rusya içinde kullamlmasi-
m saglamigt1... Ama süreç agir igliyor, darbe üzerine darbe yemig
olan halk, Putin'i yeterince kati olmamakla eleytiriyordu. Nikolay
Arbat sokagmda tanigtiguniz bir iççi emeklisi. "Oligarldar, bizden
"1990
akilh ç1kti, bizim paralarimizm üstüne oturduP' diyordu,
öncesinde iççilerin haklari kutsaldi. §imdiherkes kendi paçasmi
kurtarmaya çahqiyor... çok hirsiz var. lyte oligarklar, hepsi bize
ait olam çaldilar".
"Sizce Putin oligarklarla iyi mücadele ediyor muP diye soru-
yorum.
"Mücadele etme çabasi var ama yeterli degil" diyor, "Putin ve
bazi oligarklar bazen ayni potada buluquyor".
Putin, iflas etmig bir Rusya devralmigti. Parayt içerde tutmak
zorundaydi. Bu denge politikasi, Putin'i zor bir ikilemde biraki-
yordu.
Putin, yeni zengin Rus burjuvazisinikendi çikarlari dogrultu-
sunda kullanmaya çahylyordu. Liberal ekonomi uygulamast için-
de, yava; yava; karma ekonomiye yaçam alam açiyordu...
Oligarklarm elinden alarak devletleytirdigi girketlere, bakan-
larnu ve yarduncilarmi koydu. Dev tekeller haline gelen devlet
kontrolündeki girketlerin oram giderek artti. Ama bu sefer bu gir-
ketlerden nemalanan siyasi bir elit de zenginleymeye bagladi.
RUSYA'DA 3. DÕNEM! 157

Putin, biçak sirtinda ilerliyordu. Rusya ikiye aynlm14ti. Hirsiz


"yeni

baronlar, Putin'i diktatär" diye niteliyor; halk, onun agirili-


beral politikalarmdan gikâyet ediyordu.
Russia Profile dergisinden gazeteci Dimitri Babiç anlatiyor:
"Son ydlarda ülkenin durumu biraz daha istikrarh hale gel-
di. Son iki-üç yll içinde maaglar en yüksek seviyeye ulagti. Ama
bu geçiçi bir darum. Çünkühükümetin ekonomi politikasi de-
'liberal'

gigmiyor. Rusya bir ekonomi anlay1plyla yönetiliyor. Bu


ne demek? Halkm büyük bölümü çok az parayla yaçamak zorun-
da demek. Paranin büyük çogunlugu istikrar fonlarina aktarth-
yor ya da zenginler tarafmdan yutuluyor demek. Moskova'yi gör-
dünür. Zenginler için lüks magazadan geçilmiyor. fakirler için ne
var? Halk ümitsiz!"

IkinciNesil Oligarldar
Yeltsin'in yarattigi kaosla kiyaslandigmdabir düzelme vardi
"sistem
elbet. Ama, yarah" diyordu Babiç:
"Rusya'nm qu andaki durumu 90'lardakinden çok daha iyi.
Sistem temelde yarah ama! Rusya'da konumlari zayiflayan bir-iki
oligark var. Kodorkovski qu an hapiste. Gusinskive Brezovski ülke
digmdalar. Ama ülke içinde hâlâ önemli mal varhklarivar. Rusya
qu an istikrarli gibi görünüyor ama sistemde bir degigiklikyok.
Ekonomi, 1990'lardaki gibi idare ediliyor."
"Lukeoil, Gazprom gibi birçok girket kamulagtirilmadi mi?"
diye soruyorum.
Dimitri, otelin lobisinde oturan yabancilarisazerek "Tamamen
"bu
devlete ait degiller," diyor, pirketler resmi olarak özel tegebbü-
se ait. Ama devletin o girketlerde hisselerivar. Bu girketlerin yöne-
tim kurullarmda hükümet yetkilileri var. Genelde bu yetkililer ya
askerdir
ya da özel servislerdendir. Ama bu girketler özel tegebbüs
olmaya devam ediyor, kendilerine ait bir bütçeleri var. Vergi veri-
yorlar ama kârlari halka yansumyor".
"ikinci

Putin, iëte bu ikilemle boguquyordu. Halk onu, nesil


oligarklari" yaratmakla suçluyordu. Birinci nesil oligarldar, özel-
leytirmeden zengin olmuglardi. Ikincilerse,kamulagtirmadan ser-
158 BOL VE YUT

vet ediniyorlardi. Putin, özelleytirilen yirketlerin hisseleriniyavay-


ça ele geçirirken ortaya ç1kan siyasi elite göz yumuyordu. En yok-
sul kesim öfkeliydi geçmigi özlüyordu.
Arbat sokagmda, soguktan yazü kizarmig,zay1f, orta yayh bir
kadm, seyyar tezgâhmdaki ivir zivirm önünde bekliyor. Natalya,
birçok Rus'tan duydugumuz cümleleri tekrarhyor:
"Bir zamanlar çocuklarimiz parasiz okuyordu, evlerimiz vardi,
çocuklarimizm gelecegini görebiliyordrik, insan oldugumuzu his-
sediyorduk. Önceiyyerlerimiz, fabrikalarimizkapandi. lysizleytik,
aç kaldik... u anda kaosun içinden geçiyoruz. Ne olacag1m bil-
miyoruz. Her gün biraz daha yoksullaylyoruz."
Rusya Aragtirmalar1Enstitüsü Baykam Sergey Markov, Putin'in
atihmlarmm yeterince takdir edilmediginden yakmiyordu.
"Rus halki ekonomiden pek memnun gözükmüyor," diyo-
rum.
Bürokrat gülümsemesi yüzüne yayihyor. Kravatm1 düzeltir-
ken, "Halk, para söz konusu oldugunda zaten hiç memnun olmaz
"90'h

ki" diyor, yillarda, hayat standartlarmda hizh bir dügüq ol-


du. Bunu yoksulluk ve sefalet izledi. Lakin Putin, iktidara geldik-
ten sonra ekonomik büyüme yaçadik, her yll yüzde sekiz! Tabii yi-
ne de gikâyetler var".
Avrasya Hareketi Ekonomik Toplulugu sözcüsü Konstantin
"büyümenin
de, pimdilik halka yansimadigmi" söylüyordu.
"Halkm iyi yayadigi yolunda açiklamalar gerçege uygun degil.
Moskova'dan 100 km uzaga gidin, farki göreceksiniz. Rusya'nin
diger bölgelerinde hayatm ne kadar zor oldugunu, insanlarm ge-
lir seviyesinin ne kadar dügük oldugunu ve ne kadar kötü yayadik-
larim göreceksiniz."

Rusya'da ÜçüncüDönem: Medvedev1ktidari


Halkm sesi yükselirken, Putin, 2008 Mart seçimleri için des-
tekledigi aday1 açikladi. Herkes çagkmdt... Putin'in adayi bagba-
kan yardimcisi Medvedev'di.
2000 yilmda Putin'in seçim kampanyasmi yürütmügtü. Putin,
seçimleri kazanmca o da Kremlin'e girmieti. Kisa bir zaman son-
RUSYA'DA 3. DONEMI 159

ra, Rusya dogalgaz girketi Gazprom'un yönetim kurulu bagkani


olacakti. 2002'de Rus Merkez Bankast'nda Putin'in temsilcisiydi.
2005'te bagbakanbirinci yarduncihgma yükselecekti.
Avrasya Hareketi Bagkam Dugin, Medvedev'i oligarklardan
daha tehlikeli bulayordu. Medvedev bir siyasetçiydi ve ser best pi-
yasa kurallari, onun eliyle, en sert biçimde Rusya'da uygulamaya
girecekti. Ofisinde azun Rus sakalmi sivazlayarak, "Medvedev is-
mi sikmti verici!" diyordu.
"Medvedev, mesela Abramoviç'ten çok daha tehlikeli. Abra-
moviç, parayla oynar ama siyasi anlamda bir hiçtir. Para konu-
sunda menfaati neredeyse
o taraft tutar. Siyasi açidan her yana
egilip bükülebilir. Ama Medvedev siyasetin içindedir, tam bir li-
beraldir, gözü Bati'dan bagka yey görmez... Oligaryiye çok yakm,
çok daha tehlikelidir."
Medvedev, yllda 13 milyar dolar kâr eden Gazprom'u yö-
netiyor, hem de siyasi kariyerinde yükseliyordu. Son anketle-
re göre Rusya'nin liderligine geçecekti. Arkasmda Putin'in des-
tegi vardi.
Alexander Dugin'e soruyorum, "Putin neden bunu yapiyor?"
"Kimse anlayam1yor" diye cevaphyor, "O her yeyi yapabilir
çünkü o bir otokrat! lyi geyler de yapabilir kötü yeyler de. Belki qu
anda kipiligininkötü
yanint öne ç1kariyor. Ne isterse yapabilecek
güce sahip... Ama Medvedev, Kremlin'e çiktigt anda Putin'in ka-
rizmasi ortadan kalkacak".
"gelenekselci"
Dugin, Rusya'da akimm ileri gelenlerinden-
di. Dügüncelerinde dini fikirler agirhkl1 yer ahyordu. Degerlen-
dirmeleri geleneksel duygu ve düpünce tarzmi öne çikariyordu.
Putin'in, halkm gözünden dügecegini söylediginde, "Neden?" di-
ye soruyorum.
"ÇünküRus geleneginde sadece bir tane kral vardir" diye ce-
vaphyor, "Putin, halkm gözünde bir devlet bagkam degil, o bir
kral. O modern bir çar ve Medvedev'i aday göstererek bir anlamda
tacmi terk ediyor. Bu, Rus geleneginde bir suçtur. Halkm umutla-
rma arkasim dönmek demektir".
Belki de tam da bu yüzden Putin böylesi bir adim attyor, di-
ye dügünüyorum. Medvedev'in adayhgi Putin'in zamanla sos-
160 BOL VE YUT

yal devleti oluyturacagim uman aydinlarm, kafasmi kartyttriyor.


Putin, çogunluk tarafmdan desteklenirken tahtmi birakiyor!
Acaba aklinda kisa bir zaman sonra görevi daha güçlü bir des-
tekle geri almak mi var? Dugin'e soruyorum.
"Rus halkinm güvenini kazanmak t> kadar kolay degil. Ama
Putin, öyle kopullardaRusya'nm bayma geçti ki herkesin güvenini
kazandi. §imdibakiyorum, Medvedev, her bakimdan Putin'den
."

zay1f, fazlasiyla Batill ve hep PutinSe kiÿaslanacak.


"Belki Putin, kisa zaman sonra daha güçlü bir gekilde iktidara
gelmek istiyordur" diyorum.
"ama
"Olabilir" diyor, bence artik hem Medvedev için, hem
Putin için, hem de Rusya için her gey çok daha zor olacak. Bence,
bu oyunda kazanan olmayacak". Susup dügünüyor, "Belki Putin
bizim bilmedigimiz bir gey biliyordur. Ama bence büyük bir hata
yapiyor ve ölümcül bir adim atlyor" diye mirildamyor.
Bati basmmda çikan haberler, Dugin'in endigelerini dogrular
i nitelikteydi.
Bati, Medvedev'in adayhgmi alkiplarla kargilamigti. Ingiliz
Financial Times, "Medvedev, atepli bir milliyetçiligin etkisi altin-
daki bir ülkenin degil, ticari çikarlarm güdümündeki bir ülkenin
temsilcisidir" diye yazmigt1.
Alman Digigleri Bakanhgi sözcüsü Gernot Erler de "Medve-
dev'in küresel ekonomiyle lyi iligkiler kuracagma duydugu güve-
ni" dile getiriyordu: "Medvedev'in istihbarat servisi ve ordu kö-
kenli olmamasi sevindirici. Medvedev, Kremlin yönetimdeki de-
gigimin müjdecisidir" diyordu.
Medvedev döneminde, Rusya'nin Batt'yla gergiolik içindeki
iligkilerinin yumuçayacagi, liberal ekonominin saglam temellere
oturtulacagindan söz ediliyordu. Gazeteci Babiç, "Medvedev dö-
neminde, Rusya'nm yabanci yatirunci cenneti olacagmi" söylü-
yordu:
"Putin ve Rusya'mn gelecek devletbagkamMedvedev, yaban-
ci yatirunm Rusya'ya gelmesini istiyor. Mesela, Sibirya'daki petrol
sahalarini geligtirmek için 2030 yllina kadar Rusya'mn 10 trilyon
dolpra ihtiyaci var. Bu kadar büyük bir miktarda parayl yatirimci-
lari bagtan çikaracak teklifier yapmadan bulamazsm."
RUSYA'DA 3. DONEMI 161

Jirinovski

Putin, büyük yatirimlari akilh bir gekilde gerçekleqtirebilmek


için Medvedev'i ortaya atmig olamaz miydi? Aynca Medvedev
devlet bagkam oldugunda, Putin yürütmenin bagma, bagbakan-
hga geçecekti... Rusya, uzun zamandir Batfdan gelen tehditler-
le kargikaryiyaydi.Rusya'mn toprak bütünlügüne, ekonomisine,
siyasetine, dinine ve kültürüne saldir11ar vardi... Ekonomik saldi-
ri, Rus ekonomisini kaosa sürüklemig, fakirleptirmigti. Bati eliy-
le, Rusya'nm çeyitli bölgelerinde ayrilikçi akunlar güçlendirilmig-
ti. Etnik çatigmalar körüklenmigti.
Vatikan ve Protestan Kiliseleri misyoner faaliyetlerini hizlan-
dirmigti ve Rus Ortodoks Kilisesi saldiri altmdaydi.

Jirinovski
Duma'daki üçüncü büyük parti, Liberal Demokrat Rusya
Partisi lideri Jirinovski,Batidan gelen tehditlere deginmigti:
"Rusya ile Türkiye ortak dügmanlara sahip ülkelerdir. Tarihte
ikimizin de ortak dügmam Ingiltere'dir.Ingiltere tarih boyunca
BVY 11
162 BÖL VE YUT

Rusya'yive Türkiye'yi tehdit etmigtir. Ortadogu hedefindeher iki


ülkeyi de bir zemin olarak kullanmigtir. Bu tehditlere karpi ancak
birlikte hareket edilerek gögüs gerilebilir."
Jirinovski,ayrica her iki ülkenin de bir din saldirisiyla karyi
kargrya oldugunu söylüyordu. Amerika'nm bu cografya üzerinde-
ki kilisehamlesinden söz ediyor, gizli din savaglarmm altun çizi-
yordu.
"Moskova Patrikhanesi en büyük 11üfusasabip patrikhane-
dir. Çoketkilidir. Biliyorsunuz, Îstanbul'dakiFener Patrigi Bar-
holomeos, Rus Ortodoks Patrikhanesi'ne karyt,Amerika tarafmdan
kullamlmaktadir. Bu gibi oyunlar, hem Rusya'yi yipratmak için,
hem de Türkiye ile Rusya'nm arasmi açmak için kullanihyor."
Onu Duma'da ziyaret etmigtim. Liberal Demokrat Parti'ye ait
koridorda, duvarlar yüzlerce Jirinovskifotograflyla kapliydi. Rus
Ortodoks Patrigi ile Jirinovski,tatilde kizlarla Jirinovski,koca bir
votkay1 mideye indirirken Jirinovski,avci Jirinovski,helikopter-
de Jirinovskivs.
Bana verdigi cd'lerde bir show programinda çocuklarla söyle-
digi garkilar ve anlattigi fikralarvardi. Kadmlarla ilgili esprileriyle,
magazin basmda geni; yer ahyordu...
Jirinovski,Rus siyasi hayatmdaki yöhretini, propaganda ma-
kinesini iyi kullanmasmaborçluydu. Bazi aydmlar, Jirinovski'nin
bir boglugudoldurmak için hükümet tarafmdan desteklendigini
söylüyorlardi.
Dimitri Babiç'e Jirinovski'ninliderlik ettigi Liberal Demokrasi
Partisi'nin, Rodena (Vatan) Partisi'ni eritmek için mi desteklen-
digini sor dum.
"Jirinovski,öncelikle halkm dikkatini dagitmak, halki cid-
di konulardan uzaklagtirmak için ortaya ç1karildi. Ïkincisi,mil-
liyetçi partiler yok edilince boç1ugudoldurmak gerekti. Bu boy-
luga Jirinovski'ninpartisi oturdu. Asil milliyetçi parti, Rodena
Partisi'ydi. Yerine Jirinovskiçikarildi. Hükümet, Rodena Partisi'ni
böldü; Jirinovski'ninpartisini de desteklemig oldu."
Rodena Partisi, Dimitri Ragozin tarafmdan 2003'te kurulmuy,
kisa sürede Putin'in giriqimleriyle parçalanmigt1... Partinin baqi-
na gelenler bir skandaldi, üstü örtülü kalmigti.
RUSYA'DA 3. DONEMI 163

Rodena'nm yok ediligini Babiç pöyle anlatmigti: "Rodena, mil-


liyetçipartilerden biriydi. Õncemali destekçileri kulland11ar.Her
partinin, varhgmi sürdürebilmesi için bir mali destekçiyeihtiya-
ci vardir. Rusya'da mali destek verenler de çogunlukla hükümet-
le baglantihdir. Zengin olabilmeniz için hükümetle baglantimz ol-
masi gerekir. Rodena, ciddi bir güce erigtiginde, hükümet devre-
ye girdi. Mali destekçileriuzaklagtirdi. Parasiz kalan Rodena'y1iç-
ten yiktilar."
Babiç'e göre, Putin rakipsiz kalmak istiyordu... Halkm ilgi
gösterdigi sol partileri tirpanlamigtt. Ortaya çikan bopluga, kont-
rolde tuttugu Jirinovski'yi yerleytirmiyti.

Sivil ÖrümcekAgina Kary1


Rus Gençlik Örgütleri!
Putin, onlarca cephede sava; vermek zorundaydi. Rusya için-
deki "Açik Toplum"cular ve onlarm gençlik arasmdaki faaliyetle-
rine kargi panzehirler üretmigti. Bati'yl kendi silahiyla ezecekti.
Nashi adh gençlik ärgütü Putin'in en büyük destekçisi. Vitaly
Trofimov Nashi'nin üyesi... Moskova'nm kenar mahallelerinden
birinde, bir bodrum katindaki ofislerinde konuquyoruz;
"Soros gibi kipilerebagh sivil kuruluglar ve benzerleri, Rusya
halkmm deger yargilarlyla oynadi. Biz bununla mücadele ediyo-
ruz. Kitaplar çikarlyoruz. Tarihi tahrif edenlere kargi duruyoruz.
90'larda olan biteni, Rusya'nm dogal degigim süreci olarak sunan-
lara cevap veriyoruz. Amerikanizmin Rusya'ya yerlegemeyecegi-
ni anlatiyoruz."
Rusya'da Batikargiti gençlik örgütleri hizla yayihyordu... Onlü
"turuncu
devrim"leri ve sonuçlarmi tüm komqu cografyada dik-
katle izlemiylerdi... Bu darbelerin çogu eski Sovyet cografyasinda
"demokrasi"
adt altmda sahneye konulmug ve sonuçlart kötü ol-
muytu. Gazeteci Babiç, Bat1'nin hedef ülkelere yumuçak girigin-
den söz ediyordu...
"Bu cografyada uyguladigi politikalar yüzünden Bati, Rus ka-
muoyu üzerindeki etkisini kaybetti. Tipki Sirbistan'da oldugu gi-
bi. George Soros, Sirbistan ve Rusya'da faaliyetlerini uzun yillar
164 BOL VE YUT

sürdürdü. Ukrayna'da, Yupçenko'yu, Timogenko'yu, Gürcistan'da


Saakaçvili'yi iktidara tapidi. §imdiRus halki, Soros politikalarmi
lyice anladi."
Avrasya Hareketi'nin gençlik örgütünden Leonid Savin,
"Turuncu darbe imalatçilarmm en önemli silahi, kitle iletigim
"bunlar
araçlarlydi!" diyor, etkin bir biçimde televizyon radyo

ve basmi kullandilar. Ultra liberal yaym yapan radyo istasyonla-


rinm sayisi bir anda artti. Bunlar Bati propagandasi yaplyorlardi.
Sürekli Amerikan hayat tarzim aclatiyorlardi".
Rusya'da o dänemde baglayanBatt kaynakl1 televizyon prog-
ramlari, renkli basm, Rus toplumunu dönügtürmekte etkili ol-
muqtu. Bugün hâlâ her köpe baymda, Bati'nin ünlü moda, porno,
spor, dekorasyon dergileri vardi. Renkli sayfalardan bir yayam bi-
çimi yayihyordu...
"modernlegmigti"...
Rusya, hizla Batihlagtmlmig, bir anda
"çagdaglayma"
Avrasya Hareketi lideri Alexander Dugin, fikrinin
Bati'yla iligkilendirilmesini tartigiyordu...
"Çagdaylayma sürecini ve manasun dikkatle gözden geçir-
mek gerek. Çünküçagdaylagma Bati'nm âdetlerini, kültürünü,
müzigini, ahqverig merkezlerini, modasmi taklit etmek degildir.
Çagdaylagrna, kendi degerlerini ileri götürmektir. Bu kavramm
ideolojikbir temele oturmast gerekir."
Dimitri Babiç, Bati'nm kültürel saldirisma karytkurulan genç-
lik örgütleri arasmdakiideolojik farklara dikkat çekiyordu...
"Mesela Nashi, hükümet yanhsi bir harekettir. Avrasya
Hareketi ise milliyetçi bir bagunsizhk hareketidir. Avrasya
Hareketi'nde ideolojinin önemli bir yeri vardir. Nashi hareketi,
karmaµk ve çok renkli bir oluqum. Nashi, daha egitimsiz ve yu-
karilara gözünü dikmig gençlerden oluquyor. Bir lidere bagh bir
hareket. Avrasya Hareketi ile Nashi'yi kiyaslamak için bir örnek
vereyim: Bugün Putin, çikip, 'Amerika, teröre kargi bizim müt-
tefikimiz!' dese, Nashi'li gençler hemen aymsmi söyler. Avrasya
Hareketi'ndeki gençlerse bunu asla yapmaz. Çünküonlarm bel-
li bir ideolojisi var."
Devlet Bagkam Vladimir Putin'in politikalarmi kayitsiz part-
siz destekleyen on binlerce ögrenciyi bulupturan Nashi, Rusya'nm
RUSYA'DA 3. DÖNEMI 165

85 bölgesinin çogunda örgütlenip Kremlin'in bekasi için toplum-


sal projeler yürütüyor.
Avrasya Hareketi'yse, entelektüel gençleri çevresine toplayor.
Leonid, hareketin amacim göyle açikhyor:
"Baghca amacumz, çok kutuplu bir dünyaya ulaymak için ça-
ligmaktir.Amerika, tek kutuplu bir dünyada süpergüç olarak dik-
ta kurmak istiyor. Biz, çok kutuplu, tüm halklarm rahat yaçadigi
bir dünyayl özlüyoruz."

Avrasya Gençlik Hareketi


Faaliyetlerinden örnelder veriyordu:
"Televizyou programlari hazirhyoruz, toplantilar gerçeklepti-
riyoruz. Konserler düzenliyoruz. Degigik bölgelerden, degigik ör-
gütlerden insanlar davet ederek onlarla ortak çahymalar yaplyo-
ruz. Onlarca internet sayfamiz var. Bu internet sayfalarmdan bil-
gilendirme yaplyoruz. Ve degiyikbölgeler ve ülkelerle iligkiler ku-
ruyoruz."
Avrasya Hareketi'nin lideri Alexander Dugin, "Bati'nin insan-
hga karyi igledigi suçlara dügmanin silahiyla direniyoruz" diyor...
"Avrasya Gençlik Hareketi, gençler için rock ve halk müzigi
konseri düzenliyor. Geçen yil, 60'tan fazla farkh müzik grubu halk
konseri verdi. Haftada bir film gösterisi yaplyorlar. Dogu'dan,
Bati'dan, Çin'den,hatta Amerika'dan alternatif filmleritartigiyor-
lar. Katilimci gençlerin sayllari giderek artiyor..."
Birçok sivil örgütlenme içinde en etkili çahyma, bence
Grenada'ya aitti. Onlar bir müzik grubuydular ama dogal bir är-
gütlenmenin de mimariydilar.

Grenada ve Halk Egitimi


Grenada müzik toplulugunu Tatyana Vladimirska ve egi,
Sovyetler dagihrken kurmuglardi. Bati'nm kültürel baskistylana-
sil mücadele ettiklerini göyle anlatacakti:
"Dünyanin her yerinde ve tabii bizde de, Bati kültürünün ezi-
ci baskisi insanlari bunaltiyor. Çocukya da yetiykin fark etmi-
166 BOLVE YUT

Alexander Dugin'le

yor. Herkes bu baskiyi yaqiyor ama gençleri etkilemek daha ko-


lay... Biz ne yap1yoruz? Grenada'yi duyuruyoruz. Konser salon-
larmda buluquyoruz. Kimseyi buraya zorla getirmiyoruz. Hiçbir
geyi yasaklamiyoruz. Sadece ilgi gösterenlere alternatif bir mü-
zik sunuyoraz. Alternatif bir kültür sunuyoruz. Rock dinlenmez,
Rap dinlenmez demiyoruz. Bu iqi ücret karyihgi da yapmlyoruz.
Buraya gelen, özgür iradesiyle, ona sundugumuz alternatifi sev-
digi için geliyor... Burada daha derin kökleri olan, daha derin
tarihe sahip olan müziklerle tanigiyor... Sonra o halklari merak
ediyor."
Rus halki egitimli bir halk. Sokaktaki vatanday, Dostoyevski,
Tolstoy okuyor, Pugkin'in qiirlerini ezbere biliyor. Metro, kitap
okayanlarla dolu; egitim seviyesi çok ynksek; Rus halki engin bir
kültüre sahip.
90'dan beri aliqveri; çilgmhgi büyük gehirleri kiskacma al-
m14t1. Rus halki bu çemberden yavaçça çikiyor. Simdikendi
kültürüyle daha çok ilgileniyor. Rus filmleri, son birkaç ylldir,
Hollywood filmlerinden daha çok izleniyor. Televizyonlardaki
RUSYA'DA 3. DÖNEM! 167

yarigmalar, izlenme kayitlarinda puan kaybediyor. Yerli diziler


daha çok izleniyor. "özgür
Rusya bugün bir degigimden geçiyor. 17 ylldir toplum"u
serbest piyasa ekonomisinden yaka silkiyor.
yaçayan halk,
Putin, Rusya'da yogun faaliyetgösteren Batih sivil toplum ku-
"sivil
ruluglarinm faaliyetlerini durduruyor. Aydmlar arasmda
örümcegin agmda" çahyanlara gözdagiveriyor. ingilizlerinBritish
"zararh

Council adh örgütü, faaliyetlerdebulundugu" gerekçesiy-


le kapatihyor. Aydmlar, fikir adamlari Battnm tehditlerine kar-
gi bölge ülkeleriyle ittifak projelerinin önemine deginiyorlar. Bati,
Rusya'daki bu degigimi endigeyle izliyor...
Küresel gücün en önemli isimlerinden Richard Holbrooke,
"tehlikeli

Rusya'nm Türkiye'yle iligkilerini geligtirme çabasini bir


geligme" olarak niteliyor...

"Bölge ÜlkeleriBirleymeli!"
Moskova'da konuqtugumuz tüm aydm ve siyasiler, Türkiye'yle
iligkilerin öneminivurguluyor.
Rusya Aragtirmalar Enstitüsü Bagkam Sergey Markov'a soru-
yorum, "Sizce Türkiye de §anghay lybirligiOrgütü içinde yer al-
mah mt?"
"Tabiil Türkiye, Amerika'nm degil Asya'am müttefiki olma-
hdir. Bakm, Amerika ganghay lybirligi Örgütü'neburnuna sok-
may1 çok istiyor. Ama biz çok dikkatliyiz, bu örgüt, tüm As-
ya'yt birleptiren bir örgüt. Dünya nüfusunun neredeyse yarisi-
m olupturan ülkeleri birlegtiriyor. Rusya, Çinve Orta Asya Türk
Cumhuriyetleri'nin üyesioldugu ganghaylqbirligiÖrgütü'ne bag-
h ülkelerin ordulari, 'Barig Misyonu 2007 adi verilen, son y1llarm
en kapsamh askeri tatbikatmi gerçekleptirdiler."
Bu tatbikat, Amerika'ya tek kutuplu dünyanm sona erdigi me-
sajmi veriyordu...
Markov, bölgede kompularm yakmlagmasmm dünya barigi
açismdan önemine dikkat çekiyordu.
"Bir an önce Türkiye ve Rusya arasmdakiiligkiyi geligtirmemiz
gerekiyor. Elimizde stratejik bir ortakhk kurmak için büyük bir
168 BÖL VE YUT
I

firsat var. Ekonomik anlamda içbirligimiz en üst seviyeye ç1karila-


bilir. Çünküekonomilerimiz birbirine rakip degil. Bilakis, iki ül-
ke, son derece kolaykaynaçabilecekbir yapiya sahibiz..."
Avrasya Hareketilideri Alexander Dugin, Türkiye ve Rusya'mn
Bati'yla iligkilerini degerlendiriyor...
"Çokönemli bir dönemden geçiyoruz. Bu bälgede yer alan ül-
keler, Bati'yi ne kabul edecek ne de reddedecek konumdadir. En
önemlisi bunu anlamaktir. Bati, bizim gibi ülkelere bir çözüm ge-
tiremez. Bati, kendi derdine dügmügtür..."
Gülerek "Belki onlar bizden medet umuyorlardir!" diyorum.
"bizler,
"Katihyorum," diyor, yani Türkler, Ruslar, Çinliler,
iranhlaranlamahyiz ki, Bati çözüm degildir. Bu yüzden Bati'dan
bir geyler alabiliriz, onlara bir yeyler verebiliriz ama onlari bir çö-
züm olarak göremeyiz. O zaman Bati'y1benimsemek, onu reddet-
mek kadar anlamsizlay1r".
Bölge ülkeleri, iç politika tünellerinden geçerken, Bati'nm mü-
.
dahaleleriyle de boguymakzorundalar. Rusya, Bati'yla mücadele-
sinde kazançh adunlar atti. Putin, Rusya'nm Batikarpismdaki du-
rugunu düzeltti, ülkeyi toparladi.
Putin, NATO'nun Dogu Avrupa'ya dogru geniplemesine, Orta
Asya'da, Amerikan üslerinin kurulmasma ve füze savunma kal-
kanlarmm yayilmasina kargi açik bir tavir almiyti. Rus halkmm
destegini aldi. Ekonomik büyümeyi yüzde 8'e ç1kardi, enerji an-
lagmalarmdan çok para kazandi.
Ancak bu para, Rus halkmm cebine yeteri kadar yansumyor.
Rusya'nm ikinci kuçak zenginleri ile halk arasmdaki uçurum gi-
derek büyüyor.
2008 baqinda bu çeligkiler içinde yeni bir seçime giden Rusya'yi
izlemigtik.
ABHAZYA, ZAMANIN KIYISI...

Mart2008 Yolculugu

"Karadeniz'in Kafkaslar'a yaslandigi yerde Abhazya diye bir


diyar var. Dünyada hiçbir ülke tarafmdan tamnmayan bir di-
yar. lçindeKafkaslar'm en savaççi kavimlerindenbiri yaçar... Ab-
hazlar."
Iqteböyle bayhyordu 10 Mart'ta yayma girmek üzere hazirla-
digimiz Abhazya programi. Ama Gürcistan Büyükelçiligi'nin mü-
dahalesi sonucu, o tarihte yayma giremedi. Abhaz ve Kafkas der-

RUSYA

KARADENIZ GÜRCISTAN

TÜRKiYE AZERBAYCAN

N.Ö.C

iRAN
170 BOL VE YUT

neklerinin büyük tepkisi üzerine 24 Mart 2008'de gösterildi ama


hazirladigimiz film delik degikti. Büyük bir sansürden geride ka-
lanlar seyredildi.
Tarihin öyle bir dönemecinden geçiyoruz ki degiqim artik çok
"hiçbir
hizh. Mart 2008'de ülke tarafmdan tanmmayan" diye ta-
rif ettigimiz Abhazya, bey ay sonra Rusya tarafindan taninacakt1.
Bu satirlart yazdigim sirada, Gürcistan Osetya'yi iggale kalkung,
Ruslar tarafmdan durdurulmuqtu. Mag<Ïurlarayardim bahanesiy-
le Amerikan donanmasi Karadeniz'e girmigti. Kafkaslar diken üs-
tündeydi. Bati, Abhazya ve Osetya'yi tanima karari alan Rusya'ya
"yumuçak"
ihtarlar çekiyordu. Rusya, Bati'ya "Kosova'dan ne ha-
berl" diyordu. Bati ile Dogu, Kafkasya ve Karadeniz üzerinde çe-
kipiyordu.
Bu, tarih boyunca böyle olmuqtu...

Abhazlarm 1L yüzyilda bir kralhgi vardi. 15. yüzyilda yikildi.


Bagkent Sohum, Osmanh imparatorlugutarafmdan ahad1. Burasi,
1810 tarihine kadar Sohumkale olarak adlandirildi.
Sovyetler kurulurken Abhazya bagimsizdi. 1931'de, Stalin,
Abhazya'yl Gürcistan'a bagladi ve özerk cumhuriyet yaptt.
Sovyetler dagilmca,Abhazya bir kez daha bagimsizhk istemiy-
le ayaklandi. Gürcistan ordularina kargi savagti. Savapi kazandi ve
Karadenir diç1nda kimseyleyalmzhgim paylaçamad1...
Avrupa Birligi, Birlegmig Milletler ve benzeri uluslararast ör-
gütler Abhazya'yl Gürcistan'in bir parçasi olarak tanidi.
Abhazlarsa Gürcülerle bir daha konuymad1... Binlerce y1lhk
dostluga kamalar girmigti...

Abhazya'ya Geri Dönenler


Abhazya'ya gitmeden Abhaz Dernegi'nden llhan Kiymet'in
verdigi bir ismi anyoruz. Yavuz Kuazba Soçi'de karyihyor bizi.
Kuazba, yillardir Abhazya'da yaqiyor.
O, dedelerinin göç ettigi Türkiye'den Abhazya'ya geri dö-
nenlerden. Bizi Soçi'den ahp, Sohum'a dogru yola ç1kariyor.
Bardaktan boyamrcasma yagmur yagiyor... Rus ve Abhaz kont-
ABHAZYA, ZAMANIN KIYISI... 171

Yavuz Kuazba'yla bombalanmy parlamento binast önunde

rol noktalarmdan geçiyoruz. Abhazya'ya girilebilecek tek nokta-


dan karanhga dahyoruz.
Silecekler hizla yagmuru kovahyor. Gece, sis ve yagmur altm-
da ormanlarm içinden geçiyoruz. Kimsesiz bir gecede Sohum'a gi-
diyoruz...
Otelin balkonundan Karadeniz'e bakiyorum. Dalgalar sahili
dövüyor. Hüzünlü bir hikâye anlattyor. Böyle bir gecenin ardm-
dan mis gibi bir sabaha kalkiyorum.
Yavuz Kuazba, Sohum'un dügün heyecam yayadigmi söylü-
yor.
Bugün Sohum'da iki genç evleniyor... Saat on bire dogru ana-
caddeden kornalarla gelin-arabasi geçiyor. Takip etmeye karar ve-
riyoruz. Gelin alaylari, bu cografyada, dügüne gitmeden önce ta-
rihi yerleri ziyaret eder.
Kirmizi Köprü'nün üzerinden geçiyorlar. Gürcü ordusunun
durduruldugu yere kadar gidiyorlar... Socra gehitler anitma ug-
ruyor ve gelini küçük bir güzellik salonuna biraktyorlar. Luda'yi
tebrik ediyoruz. O, Sohumlu bir Rus kizi. Savag sirasmda ailesiyle
birlikte Sohum'u terk etmigti. SimdiAbhazya'da aile kuruyor.
172 EOL VE YUT

Gelinligi giydiriliyor, saçlari yapihyor. Henüz 19 yaymda.


Heyecandan titriyor. Abhazya'yi oldugu gibi kabul ettigini ve da-
ha güzel günler görmek istedigini söylüyor.
"Savag çikmca ailemle Belarusya'ya tagmdik. 2000 yilmda yine
memlekete döndük" diyor.
Onu orada birakip, Yavuz Kuazba'yla Sohum'un tepelerine
çiktyoruz. Nefes kesen bir manzara kargihyor bizi. 15 yilhk bir
ambargonan yalmzlagtirdigi Sohum'a baklyorum. Güzelligini
içime çekiyorum. Yüz yildir burada kalanlan, buradan giden-
leri, art arda gelen savaglari, yayanan sürgünleri düpünüyo-
rum. Yavuz Kuazba'nm atalari 19. yüzyilda bu topraklardan
Türkiye'ye gelmiglerdi. O da geriye dönenlerden biriydi... 1992
Savagi'ndan sonra Abhazya'ya, Türkiye'den 250 ailenin göç et-
tigini söylemigti.
"Sadece Türkiye'den degil, Suriye'den gelenler, Ürdün'den ge-
lenler, Abhazya'nm degiqikyerlerine yerlegmiçler. Soham'a yerle-
gen de olmuq; Gagre'de, Pitsun'da ev kuran da olmuç."
Çelebibir adamdi. Abhazya'da turizm iqiyle agraqiyordu. 40
yaglarindaydi. Evlenmemigti, yalmz yaqiyordu. "Hangi rüzgâr atti
seni buraya?" diye sorunca anlatmigti: "Önceüniversite egitimimi
burada almaya karar verdim. 90-91 dänemi için bagvurmuytum.
Sonra maddi olanaklar el vermedi, gelemedim. Bir sonraki yll gel-
meye kararhydim ama o yll agustos aymda Gürcülerle savag bag-
ladi. Sava; bittikten sonra geldim ve gelig o gelig... 15 seneyi geç-
ti buralardayiz."
Bazilari tüm yaçamlari boyunca bu sahilden ayrilmamigt1.
Sahildeki yayhlari gõsteriyor, "Onlar buranm önde gelenleridir.
Her sabah buluqur,konuqur, günü degerlendirirler. Sabah kahve-
lerini burada içerler" diyor.
Giderek azalan Abhaz nüfusun yayhlari Karadeniz'e bakiyor-
lar, dalgalarm sesini dinliyorlar. Aralarinda domino, satranç oy-
nayanlar var. Bazilari artik hiçbir geminin ugramadigi tahta iske-
lede yürüyor. Yavuz, birine yaldagip, selamhyor. Garih, emekli bir
dans ustasi... 15 yll önceyi anlatiyor:
"Savag çiktigmda halk danslari ekibiyle beraber Yuna-
nistan'daydik. Gösterilerimiz vardi. Savaym bagladigi gün Sela-
ABHAZYA, ZAMANIN KIYISI... 173

Abhazya Cumhurba;kam SergeyBagap;

nik'te gösteriyapmak üzereydik. Acihaber geldi. Gürcüler saldir-


m19t1. Tüm programl iptal ettik ve çok zor partlarda sinirdan geç-
tik. Elimizde baltalarla, kazmalarla savaymaya bagladik. Silah fi-
lan yoktu..."
Aynivatanm parçalariydilar... Gürcistan ordusu Kirmizi Köp-
rü'ye dayanm14ti. Savaymaya baëladilar... Bir zamanlar bir arada
yaçayan halklarin arasma nefret tohumlari ekilmigti...

Cumhurbaykam Bagape ve Sava;


Gerisini Abhazya Currhurbagkani Sergey Bagapy anlatiyor:
"Savagi biz baglatmamiytik. Burada yüzyillarca yaçayan hiçbir
halka zarar vermek istemedik. Sava; açan Gürcistan hükümetiy-
di. Savagtik ve kazandik. Halkimiz 1993'te yapilan referandum-
"evet"
da bagunsizhga dedi. §imdiAbhazya'nm bagimsizhgitar-
tiçahyor. Oysa biz 1921'de Sovyetler Birligi kurulurken de bagim-
siz bir devlettik. O yillarda Abhazya Cumhuriyeti, diger cumhuri-
yetler gibi bagimsizbir devletti. 1931'de Stalin ve Beria gibi Gürcü
174 BOL VE YUT

kökenli Sovyet politikacilar, Abhazya'yi Gürcistan'a baglayarak,


özerk bir cumhuriyet haline getirdiler."
Ortaçagda Kafkasya'daki en güç1ü devletlerden biriydi
Abhazya.
19. yüzyil ortasinda çikan Kafkas Savaqi sonunda, bir çogu
Osmanh topraklarina sürgün edildi. Abhazya'ya, Stalin dönemin-
de Gürcistan içinde özerk cumhuriyet statüsü verildi. Gürcüler,
Ermeniler ve Ruslar ile Sovyetler içinde dostça iligkiler sürdürdü-
ler yillarca... Bu cografyaya karyi yapilan her türlü tehdide bera-
ber gögüs gerdiler... Yazar ve eski Abhazya Parlamentosu üyesi
Oktay Çkotuaanlatiyordu:
"Abhazlar ile Gürcülerin binlerce yllhk bir birlikteligivar. Or-
tak devletler kurmuglar, birlikte yayamiglar ama birbirleriyle hiç-
savaymamiglar. Gürcü devleti ne zaman tehlikeye girse Abhazlar,
onlara kucak açunglar. Gürcü tarihçiler de bunu birkaç kere di-
"lki

le getirdiler. Gürcü tarih kitaplarmda, kere dügürdügümüz


bagimsizhk bayragtm AbhazIar bize hediye etti" geklinde ifadeler
var. Ama Stalin döneminde yükselen bir Gürcü milliyetçiligi var
ki, bu giderek irkçihga dönügtü. Artik kendilerini dünyanm mer-
keriode görüyorlar."
Sovyetlerin dagihqiyla halklar arasina giren nifak kan almig-
ti... Diyardan gelen etkiler, Bati'nin yogun gayretleri, birbiri-
ne çok benzeyen, Kafkasya kültürünü paylaçan halklari birbirine
dügürmügtü... Kafkasya'da bagimsizhgim ilk ilan eden Sovyet,
Gürcistan olmuqtu. Yanmda Abhazlari da sürüklemek istiyor-
du. Bati, Gürcistan'a el koyma planlarmi uzun zaman önce yap-
m19ti.
Abhazya'da 1991 y11mdabir referandum yapildi. Sandiklardan
çikan sonaçta Abhazya halki "Rusya'ya bagh kalmak istiyoruz!"
diyordu. Gürcistan hükümeti referandum sonuçlarim kabul et-
medive Abhazya, Temmuz 1992'de bagunsizhgmiilan etti.
Gürcistan hükümetinin cevabi tanklarla olacakti. Oktay
Çkotuaanlatiyordu: "Buraya sonradan da yerleytirilmig olsa,
Abhazya'da yaçayan bir Gürcü nüfusu var. O nedenle Abhazya
yönetimi masaya oturmayi teklif etti ama Gürcüler hiç dügünme-
den saldirdi."
ABHAZYA, ZAMANIN KIYISI... 175

Savag 1993'te geride her iki taraftan 10 bin ölü birakarak,


Gürcistan ordusunun yenilgisiyle sonuçlandt.
Tiflis'te de Sohum'da da gehitler için amtlar dikildi... Savaçm
aci izlerini tagiyan granit amtta, Rus, Ermeni, Türk ve birçok
Abhaz ismiyer almigt1...
Savagin karanhk yüzü, parlamento meydamnda, geride ka-
lan 15 yila ragmen capcanh ortadaydi. Bombalanmig parlamen-
to binasma dogru yürürken durmuqtum. Paramparça duvarlarin
önünde oynayan iki oglan çocugu, birden durup birbirlerine ate;
eder gibi yap1yordu... Onlar savaytan sonra dogmuglardt.

Sohum'da Bir Dügün ve Sivil Orümcekler


Akyamüzeri, bir dügün salonunun änände gelin arabasim
bekleyenkalabahgin arasma kariptim.Ellerikollarihediyelerle do-
lu gençler, yaylilar, akrabalar ve davetliler Kirmizi Köprü'nün az
gerisindeki dügün salonunun önündeler.
Genç çift de sava; strasmda küçücük çocuklardi. Bugün
Gumista Nehri, onlarm mutluluguna gahitti ama ya geçmigin ha-
yaletleri?
Luda'mn en mutlu günü. Dügün salonunda toplum liderleri,
aile ve dostlar bulugmuytu... Sofralar donatumig, pist dolu. Abhaz
bir dügün çarkicisi türküler söylüyor. Küçük kizlar pistte hopla-
y1p ziphyor.
Bay köpeye yerlegmig bir grup insan dikkatimi çekiyor. Çogu
buralardan degil. Onlar eenebi!
Dans eden sariqm Amerikali hanum birden hatirhyorum.
Onunla bir gün önce Smir Tammayan Doktorlar (MSF) örgütü-
ne räportaj istemeye gittigimde kargilagm14tim.Sohum'dakiörgü-
tün sorumlusuydu. Konugmaktan kaçmmiç,beni Tiflis'teki örgüt
merkezine yönlendirmigti...
Daha sonra Sohum'da Simr Tanunayan Doktorlar örgütünün
kök saldigim gözleyecektim. Birçok Sohumlu, tercüman, memur,
yoför olarak bu uluslararast örgute çaligmaktaydt. Aynca, bedava
"demokrasi
saghk hizmeti veriyor, dil ögretiyor, o ünlü projeleri"
kapsammda çahymalar yap1yorlardi.
176 EOL VE YUT

Sovyetlerin dagilmasmm ardmdan ç1kan Gürcü-Abhaz Savagi


strasinda bälgeyeyerleymiplerdi... Bu örgüt, ashnda Bati'nm istih-
barat agimo güçlü temsilcilerinden biriydi...
Damadm babasi Eyref Bey de onlarla çahqiyordu. 2001 yllmda
ige baylam14ti.Lojistik bölümüne bakiyordu. Bundan ne anlagil-
"çahytigi

masi gerektigini sordugumda, örgüt hakkmda bilgi vere-


meyecegini" söylemigti.
"Daha çok, egitim programlari ve saghk programlarmihayata
geçiriyorlar," demigti.
Birlegmig Milletler de savagtan sonra Sohum'da yerini almig-
ti. Yüksek bahçe duvarlari arkasinda cumhurbagkanhgi kögkünün
az ilerisinde yer ahyorlardi. Halk, UN yaz1h jeeplerinbir yerlere
gidip geldigini görüyordu ama ne yaptiklari hakkmda bir fikirle-
riyoktu.
Oktay Çkotua,"Mayin aramayla ilgili bir kurulug var, bir de
Birlegmig Milletler" demigti... "Bizim yönetimimiz de bunlarin
getiriden çok götürüsü oldugunun farkmda ama içte denize dü-
gen y11ana sarthr hesabi, belli bir mecburiyet sõz konusu. Çünkü
uzun süre ambargo altmda yayadik Hiçbir ülkeyle temasumz yok.
En basitbir ilaci bile bulamtyorduk."
Savagi yaçamig, ambargo altmda ekonomik zorluklarla bogu-
pan bir halk! ÜstelikKaradeniz'in en dogusunda, üstelik Rusya'nm
güney smirmda... Batih sivil toplum örgütleri ve istihbarat agl için
bulunmaz bir f1rsatti Abhazyal
Çocuklari Koruyahm (Save The Children), Kutsal Haç (Holly
Cross) gibifarldlörgütler Karadeniz'in dibindeydi. 200 bin kipilik
bir nüfusu dönügtürmek amacmdaydilar; ilk hedefleri gençlerdi.
Hibla, Abhazya Devlet Üniversitesi'nde uluslararast iligkiler
ögrencisi. Diplomat olmayi hedefliyor.Batih sivil toplum örgütle-
rinin faaliyetlerine daha farkh bakiyor.
"Buradaki yabanci dernekler oldukça iyi iq çikariyor!" diye
"buradaki

baghyorHibla anlatmaya, sorunlara kargi insanlari bi-


linçlendiriyorlar. Çogu,toplumsal sorunlarla ilgileniyor ve fark2
'pure

h projeleri var. Mesela 'Save The Children' derneginin, to


pure' egitimi diye adlandirdigi bir projelerivar. Gençleri AIDS ve
HIVvirüsüne karyibilinçlendiriyorlar.Insanlaraegitim veriyorlar
ABHAZYA, ZAMANIN KIYISI... 177

ve bu insanlar da üniversitelere, liselere gidip edindikleri bilgileri


gençlere aktariyorlar. Bu çok faydahbir program".
Inançlakonuquyor. "Siz bu programlardan herhangi birine ka-
tildiniz mi?" diye soruyorum. Mükemmel ingilizcesiyle
sürdürü-
yor konugmayl.
"Evet, ben ve pek çok arkadagim birçok projede görev aldik.
Alti aydan daha uzun bir süre okullara, tip fakültelerine gittik.
Yaqitlarrniz ya da daha küçüldere dersler verdik."
"Ne dersleri?"
Hibla projenin konusunun HIV ve AIDS oldugunu söylüyor.
Dayanamayip sözünü kesiyorum: "Burada AIDS var mi?"
"Büyük bir sorun halinde degil ama en büyük sorun insanlarm
bu konuda bilinçsiz olmalari. Toplumun bilinçlenmesi gerek."
Içimi çekiyorum. Her yer ne kadar birbirine benziyor...
Hibla'nm güzel, çocuksu yüzüne bakip, "Sence neden uluslarara-
si örgütler, dernekler asil sorunlarla ilgilenmezler,hiç düpündün
mü?" diye soruyorum.
"Ne gibi sorunlar?" diye soruyor...
"Ekonomik sorunlar mesela!" diyorum, "Ambargo, savay, ip-
gal, yoksulluk, açhk..."
Gözlerini açiyor. Susuyorum.
Hibla bir cümleyle her geyi özetliyor: "Bu tip derneklerin, ör-
gütlerin büyük bir çogualugu, hangi ülkeye baghlarsa,onlarm ba-
ki; açilanni yansitiyor."
Bu örgütlerin kendi ülke çikarlari için faaliyettebulundugunu
"yaralarmi

o da biliyor. Bu örgütler savagm sarmak" için bölgeye


gelmig ve bir daha gitmemiyti. Asil faaliyetlerini gizli yürütürler,
saglik ve egitim gibi yakici konularda halka yardim ambalaji ardi-
na saldamrlardi.
Öncelikleüniversitelerde ve medyada dil bilen aydmlar arasin-
da yanday ararlardi...

"Tsunami Gibi..."
Garih Sangulya, zor geçen 15 yilda gençleri ihmal ettiklerini
söylemigti. Boglugu birileri doldurma peqindeydi.

BVY 12
178 BOL VE YUT

"Gençlerimiz bizim gelecegimiz. Türn mücadelemiz onlar için-


di. Tüm sikmtimiz, savaymamiz onlar içindi. Onlar sikmti çekme-
sin, bizim çektigimiz sikmtilari onlara gästermeyelim diye ugray-
tik. Ama bunlari yaparken egitimleriniihmal ettik."
Gençler diçardan gelen etkilere açiktilar. Internetve uydu, te-
levizyonlar, Bati misyonunu gençlere tagiyordu. Otel lobisinde
sürekli aç1k duran televizyona birkaç dakika bakmak yeterliydi.
Yarigma ve dedikodu programlari, talkshovlar, ardmdan müzik
kliplerive reklamlar!
Oktay Çkotua'yla dertlegiyorduk...
"Bir kültür bombardimaniyla karyi kargiyayiz" diyordu,
"adam,
modasiyla, müzigiyle, filmiyle,yazarlyla, çizeriyle her ye-
yiyle içeri giriyor. Büyük bir finansla geliyor. Milyarlarca dolar
akitiyor. Bizimse elimiz kolumuz bagh. Bakm, okullarumzi yeni
yeni açmaya bagladik. Köy okullarimizm çogu kapah. Dilimizi ge-
ligtirmek için yeni kitaplar basmak zorundayiz. Televizyon prog-
ramlari yapmak zorunday1z. Uydudan yaym yapmak zorunday1z.
Bunlar o kadar korkunç maliyetler tutuyor ki... Tam bir tsunami
dalgast gibi, sorunlar üzerimize geliyor!"
Kültürel saldiri tsunami gibiydi. Sadece Batih sivil toplum ör-
gütleriyle degil; dini, siyasete alet eden gruplar yoluyla da giriyor-
lardi...
Cumhurbagkam Bagapy, Soroscu örgütlerden, Yahova gahit-
lerine, Evangelistlere, Vatikan'a kadar uzayan listeyi saylyor-
du...
"Savas sonrasmda her yerde görülebilecegi üzere, burasi,
Yahovacilardan Evanjelistlere kadar, Sorosculara kadar çeyitli ör-
gütlerin ilgi odagt oldu. Biliyorsunuz, savag sonrasi devletlerin
yaçadtgi zor zaman psikolojisi onlar için kaçmilmaz bir firsattir.
Zorluklar onlara çok uygun bir ortam hazirlar. Bunlara karglön-
lemler almaya çahytik. Mesela Soros ärgütlerini, savaytan kisa bir
süre sonra kapattik. Diniörgütlere gelince, Abhazya'da biliyorsu-
nuz halkm bir kismi Müslüman, bir kismi Hiristiyan. Islam'ada,
Hiristiyanhga da son derece sayguniz var. Ama degigik çahymalar
oluyor. Mesela Vatikan elçisi buradaydi. Birtakun resmi görügme-
lerde bulunduk. Bize yardim teklif ettiler. Elçi, son derece iyi bir
ABHAZYA, ZAMANIN KIYISI... 179

diplomatti. Biliyorsunuz, diplomatlarm hepsi iyidir, güler yüzlü-


dür, o da öyleydi..." Sözlerinin sonunda yüzünü ekgitip gülüm-
süyor.
Bu cografyanm, her zaman dünyamn ilgi odagi oldugunu säy-
lüyor. Abhazya Karadeniz'in en dogu kiyisiydi.Karadeniz, Kirim
Savap'nda da Ikinci Dünya Savay1sonunda da, 21. yüzyilda da
devlerin sava; alamydi.
Büyük oyun, Rusya'yi çevreleyen cografyada ve yine Kara-
deniz'de oynamyordu.
Amerika, Ortadogu ve Balkanlar'dan sonra Kafkaslar'a ve
Karadeniz'e olan ilgisini gizlemiyordu...
Bulgaristan ve Romanya'daki Amerikan üsleri Dogu'ya baki-
yordu. Ukrayna ve Gürcistan'a, Rusya'mn kompularma NATO
üyeligi teklif ediliyordu. Rusya çevreleniyordu.
Cumhurbagkam Bagapp, bölgedeki Amerikan politikalarmdan
söz ediyordu:
"Amerika'mn bu cografyaya ilgisi tartigilmaz. Amerika'nin
sadece burada degil, her yerde ayni politikay1 güttügünü söyle-
yebiliriz. Önce böl sonra yönet! Bu, tarihteki tüm emperyalist
devletlerin politikasidir. Ama esas olan, Amerika'nm gärügü ve-
ya yürüttügü politika degildir! Esas olan, o cografyada yaçayan
halkm kendi görügüdür, kendi seçimidir. Amerika, tiim politi-
'tehlike' 'terör
kalarmi paranoyasi üzerine oturtuyor. tehlike-
si' diye, aslmda kendi yarattigi yapay bir durumu, kendi yön-
temleriyle çözmeye çahpyor. Benim görügüm gudur: Her prob-
lem, o cografyada yaçayan halklarm nesnel durumu göz önü-
ne alinarak çözülür... Büyük devletlerin o halklara biçtigi rol-
lerle degil!"

Turuncu Darbenin Ilk Hedefi Gürcistan


ve Abhazya'ydi
"demokrasi
Amerika'nm projesi" geregi, ilk turuncu'operas-
yon Gürcistan'1 hedef aldt. 2003 ylhyd1. Saakaçvili, haç gibi tut-
tugu bir gül dahyla meclise girmigti. Soros darbesinin adi "Gül
Devrimi" olarak kaldi.
180 BOL VE YtTT

Amerika, Gürcistan'm ardmdan Rusya'ya yakmhgiyla rahat-


sizhk veren Abhazya'nm da rengini degigtirmekisteyecekti. Yeni
Gürcistan yönetimi, Abhazya'da Ardzinba iktidarim hedef aldi.
Abhazya'da da turuncu bir iktidar için çahymalar yapildi ama ba-
parih olunamadi...
Rusya tedirginlikle Abhazya'daki 2004 seçimlerini izledi.
Milliyetçi Parti lideri Jirinovskio dönemde qu açiklamayi yapa-
cakti:
"Seçimde Abhazya halkikarar verecek. Bizim için änemli olan
hem vatansever, hem de Moskova'nm dostu olacak bir adaym ka-
zanmasidir. Abhazya'da bir diger Saakaçvili'nin ortaya ç1kmasini
temenni etmeyiz."
Abhazya, devlerin satranç tahtasmdaydi. Seçim sonuçlari
Amerika'yt memnun etmeyecekti. Abhazya, turuncu oyuna gel-
memigti... Oktay Çkotua,"Abhazya'da bir oyun bozuldu!" de-
migti. "Gürcistan herhalde Amerika'nm Orta Asya'daki emelleri
için bir atlama tahtasiydiki, hâlâ da äyle! Hem Orta Asya, hem de
franiçin bir atlama tahtasi. Bati için önemli bir üs. Abhazya prob-
lemini bir an önce çözüp, Gürcistan'1istikrara kavuqturmakheve-
sindeydiler. Ama maalesef Abhazya kilçik gibi bogazlarmda kaldi.
Bence Abhazya, küreseloyunlara çomak sokulan yerdir."
3 Ekim 2004 tarihinde yapilan Abhazya devlet bapkanhgi se-
çimlerinde, iktidar el degigtirdi.Abhazya halkiiçin bir halk kahra-
mam olan Ardzmba devribitmig, Bagapp iktidara gelmiyti. Bagapy,
turuncu darbeleri yöyle degerlendirmigti:
"Degigim istedikleri ülkelerden bir avuç insam ahp, Amerika'ya
götürüyorlar. Onlari 5-10 senede yetiptiriyorlar. Geri yolluyorlar.
Geri gelenler, Amerika'mn çikarlarmi Gürcistan'da, Irak'ta savu-
nuyorlar. Beni de herhangi bir ülkeye götürüp, egitir, gekillen-
dirirsiniz. Sonra burada cumhurbagkam da yaparsmiz... Ama o
ülkenin tüm nüfusunu yüzlerce yilhk geleneklerinden koparip,
bambagka bir sistemin içine çekemezsiniz. Bir anda kafalarmm
içini degigtiremezsiniz,bir anda halklarm yönetim geklini degiç-
tiremezsiniz..."
"yu-
Sistem, bir anda degigtirilemezdi belki ama Amerika'nm
muçak güçle" ülkeleri fethetme stratejisinin acelesi yoktu... Sivil
ABHAZYA, ZAMANIN KIYISI... 181

toplum örgütleri, yardun kuruluglari, dini kuruluglar ve medya-


mn yadsmamaz gücü, halklari degiptirmekiçin bellibir zamanla-
maylöngörmekteydi...
Bu çaligmalar için verimli bir ortam beklenecekti.O ortamm
adi, zayif ekonomi, yoksul halk ve ipsizlikti!

Pazar Yeri
Dagdan Sovyetler'in sõndürdügü ekonomi, ambargoyla iyi-
ce zayiflamigti. Abhazya'nm ildimi mükemmel, topragt bereketli,
nüfusa azdi ama kaynaklar k1sithydi. Dar zamanlardi.
Sohum'da bir ögleden sonra. Halk pazarmda Yavuz Kuazba'yla
tezgâhlar arasmda dolayiyoruz. Birileri egzotik meyveleri alacak
ekonomik güce sahip olmah ki ananaslar, üzümler, ithal elmalar
mücevher gibi tezgâhta oturuyor...
Bir kilo elma 80 ruble, yani 3 dolardan fazlaydi.Asgari ücret-
se 100 dolar kadardi.
Maddisikmti, pazardakiyüzlere yansiyordu... Kazamlan para,
hiçbir ihtiyaca yetmiyordu...
Ekmek satan yagh bir kadma "Ayhk kaç para rahat yaçatir seni
"400

burada?" diye soruyorum. dolar civaril" diyor. Haftanin ye-


di günü çallyttgini söylüyor ve en çok 50-60 dolar civarinda bir pa-
ra kazanabiliyor.
Yavuz Kuazba, Sohum'da yayamm aritmetigini anlatlyor...
"Burada devletin ödedigi ayhklar dügük. 50 dolar ila 150 dolar
arasmda degigiyor.Normal partlarda, öyle fazla lüks tüketime gir-
meden 200 dolara geçinilebiliyor."
"Evet ama çok lüks yaçayanlar var onlarin gelirleri nereden ge-
liyor?" diye soruyorum.
"Bazdarmm Rusya'da baglantilari var, yatirunlari var, akraba-
lari var, ticaret olanaklari var, çevreleri var. Onlarin kazançlari ta-
bi bizim gibilerle kiyaslanamaz."
Bir zamanlar Rus devlet erkantum turizm cennetiydi Sohum.
Her dem Karadeniz'in en güzel köpesi. Palmiyeler okaliptüsler-
le örtülü. O, yEiksek daglarla deniz arasinda sakh bir mücevher-
di...
18 BÖL VE YUT

"ayrihkçi

15 ylldir dünyada bölge" olarak adlandirihyor.


Gürcistan simrlari içinde görünüyor... Ama fiilen bagimsiz bir
ülke olarak hareket ediyor...
200 bin kipilik nüfus,
Abhazlar yani sira Migrelleri ve Ruslari
da barmdiriyor. Nüfusun dörtte birini de Ermeniler olugturu-
yor.
Ermeniler, son zamanlarda Abhazya'daki okullarda Rus ve
Abhaz dillerinin yam sira Ermenice egitim verilmesini talep edi-
yor. Siyasettede söz hakki istiyorlar. Bazi Ermeni gruplar, Abhaz-
ya'yi "Küçük Ermenistan" olarak nitelemekten kaçmmiyor. Er-
menistan üzerinden Bati'nm, Kafkaslar'da mikro-milliyetçi çahq-
malari süreklilik gösteriyor.
"ters
Garih, Sohum'on sahilinde rüzgârlara dügmeden huzuru
bulmaktan" söz ediyor:
"Abhazya zorlu bir dänemden geçti. Çokkan döküldü. Nice-
miz öldü. Her yey gelecek için, çocuklarimiz içindi. Burada sade-
ce Abhazlar degil, bagkahalklar da yaqiyor. Biz bütün halklara say-
gi duyuyoruz ve onlarla bir arada, huzur içinde yaçamak istiyoruz.
Bu güzelligi bozmaya çahyanlara kargi mücadelemizi sürdürece-
giz.Burasi bizim vatammiz, hepimizin topragt!"
DigigleriBakam §ambada, konuqmasmdadiçardan gelen tehd-
de dikkat çekiyor: Sözlerini Kosova örnegiyle bitiriyor.
"Yüzlerce yihk vatammiza sahip çiktik biz. Dipardan gelen tüm
tehlikelerden korunmak için mücadele ediyoruz. Bag1msizhgimizi
talep etmek için, Kosova'dan çok daha geçerli nedenlerimiz var.
Hiç kimse için tehdit degiliz. Bir zamanlar bagimsiz bir devlet
olarak Sovyetler Birligi'ne katildik. Sovyetler dagihrken bagimsiz
devlet statüsü kararmi aldik. Abhazya, ne uyugturucu trafiginin
geçit yeri oldu, ne yasadigi ticaretin hareket noktasi. Kosova, bu
gibi problemlerle de boguquyor. Sonaçta her yeye ragmen Bati,
Kosova'ya her türlü hakki tamdi. Iglerineöyle geldi. Abhazya da,
'tamnmaya'

y111ardirhak ettigi kavugmah."


Abhazya farkhydi. Belki o yüzden görünmez konumdaydi.
Temel çeligkisi Gürcistan'daki rejimi kabul etmiyor olmas1ydi.
Bati politikalarina direniyor, ekonomik olarak Rusya'ya dayam-
yordu.
ABHAZYA, ZAMANIN KIYISI... 183

Huçhoz Mahallesi

Bati için Abhazya'nm bagimsizhgi demek, Karadeniz'deki bir


limam Rusya'ya kaptirmak demekti. Rusya'nm bir ileri-hamleyi
gerçekleytirmesidemekti.
Abhazyahlar için bagunsizhgm anlarni farkhydi... Cumhur-
bagkam Bagapy, ülkenin konumunu ve arzusunu dile getirmië-
ti... "Büyük Rusya Federasyonu'yla, büyük Türkiye Cumhuriyeti
ve Gürcistan arasmda, Karadeniz havuzunda yaçayan bir halkiz.
Biz de kendi kaderimizi, kendi halkimizm istedigi gibi çizmek du-
rumundayiz..."
Her sabah Sohum Limani'na baktigimda uzaklarda bir yerler-
de bu sahiliözleyenler oldugunu dügünüyorum. Yaklayik 100 bin
Gürcü mülteci, 15 yildir Tiflis'te savagin acilarim yaqiyor... lçinde
egyalariyla biraktp gittikleri Huçhoz mahallesindeki evleri, bah-
çedeki meyve agaçlari gimdi bir rüya... Huçhoz'u ziyaret ediyo-
rum.
Evler, 15 yilhk terk edilmigligin ardindan artik yikilmakta.
Geçoiqin anilari yavaqça yok olmakta... Birileri oyunun bedelini
ödüyor... Kentin büyük bölümü yeniden yapilamyor, savaym iz-
184 BÖL VE YUT

leri yok oluyor ama Gürcü nüfusun yaçadig1Huçhoz mahallesi, 15


yildir karanhk bir dönemin bekçiliginiyap1yor.
Savaym sonunda 500 bin kiqilikAbhazya nüfusu 200 bine düg-
müg, bu topraklarda yaçayan Gürcüler Tiflis'e göçmügtü...
21. yüzyil, dünyaya daha çok kaos getirrniyti. Bir yüzyll önce
dünyada 50 devlet vardi. Bugün 200 devlet haritada yer ahyor ve
görülen o ki bu sayi artacak. Malum, Bush'un damymam Ralph
Peters "Kan Smirlan" (Blood Borders) admi verdigi makalesinde
"Haritalarda bagka sm1rlar olacagmdan" söz edlyor.
Sohum'da, Karadeniz'in kiy1sindason on yllda bu bölgedeki
degigimleridügünüyorum...
Önce AGIT'in dayatmastyla Rus üsleri boyaltilungti... Rusya,
Tiflis'teki Vaziyani ve Abhazya'daki Gudauta üslerinden çekilmig.
Ardmdan Amerika, Gürcistan ordusuna milyonlarca dolarhk yar-
dim programmi baglatmigti.Hedefine "Gül Devrimi"yle ulaça-
cakti.
2003'te koltaga oturan Saakaçvili, dört yll içinde Abhazya'y1
geri alma vaadiyle iktidara gelmiëti. Rusya, bu vaade Abhazya'da

Sohum Limam
ABHAZYA, ZA MANIN KIYISI... 185

halkin yüzde 70'ine Rus pasaportu dagitarak cevap vermigti.


Sonra da yillardir Abhazya'ya uygulanan ambargoyu kaldirmigti.
Abhazya, Amerika ve Rus nüfus savaginin tam ortastnda kalm14ti.
Cumhurbagkam Bagapy, devlerin arasmda kalan Abhazya'yi
yöyle anlatiyordu:
"Bati'nin bu cografyaya müdahalesi bitmeyecektir. Bakin
Gürcistan NATO'ya dahil olmak istiyor. Bu, onlarm seçimidir.
Ermenistan, Kafkasya, Abhazya veya diger cumhuriyetlerde kendi
çikarlarint korumak için bagka oluçumlara dahil olma karari ala-
bilirler! Bu da o devletlerin seçimi olur. Bence bu cografyamn en
önemli aktörleri Rusya ve Türkiye'dir. Bu iki ülke iyi iligkiler kur-
mak zorunda... Tehlikelere, baykatürlü gõgüs gerilemez!"
Sohum'da bir gece yarisi! Oktay Bey, gelecekten söz ediyor:
"Gürcüler ve Abhazlar, binlerce yd nasd yaçaddarsa gelecek
binlerce yll boyunca da öyle yayamaya devam edecekler. Bir ye-
kilde birbirlerinin varhklarun kabul edecekler. Daha dogrusu,
Gürcüler, kabul etmedikleri Abhazlarin varhgini kabul etmek zo-
runda kalacaklar."
Sohum'da yaçam devam ediyor... insanlar doguyor ve ölü-
yorlar... Savaglar, göçler, ölümler... Derken yüzyillar geçiyor...
Sohum'da bir mahalle arasmdan geçerken bir cenaze evinin önün-
deki kalabahga karigiyorum...
Aile, dostlar, yakmlar, yayh bir Sohumluyu son yolculuga
ugurluyorlar.
Birkaç saat sonra yarmlarm bilinmezliginde iki genç dans edi-
yor.
Her yerde mutluluk aciyla akraba... Ama galiba Kafkasya'da
daha fazla!
Abhazya, binlerce yildir, büyük güçler için bazen bir ateçkes
alani,bazen sava; alaninin ta kendisi olmuytu.
Bazen "Birleyik Kafkasya" idealleriyle ayaga kalkmigt1.Bazen
parçalanmig Kafkasya'yi isteyenlerin rüzgârma kapilmigti.Bedeli,
her zaman Kafkas halldari ädedi.
"
GUI DETR;Í"NÍK
ARDINDAN TÍFLÍS

Mart2008 Yolculugu

"Gül Devrimi"nin ardmdan Gürcistan baghgiyladönen prog-


ram fragmam Gürcistan Büyükelçiligi'nden yetkilileri TRT Genel
Müdürlügü'ne kadar getirdi. Demokrasi havarisi Amerika'nm de-
mokrasi getirdigi Gürcistan bir bagka ülkedeki basim bile sustur-
ma hevesindeydi.

RUSYA

ÜRCISTAN
·
Tiflis

T Ü RK i YE AZERBAYCAN

N Ô.C

RAN
"GÜL DEVRIMl"NIN ARDINDAN TIFLIS 187

Program, TRT l'de yayina giremedi. TRT 2'de bir gece yarisi
yangmdan mal kaçinr gibi gösterildi. Programm bitirilmesi em-
ri o zaman verildi... Bu emir halkm dogru bilgi alma hakkma vu-
rulmuy bir darbeydi... Gazeteci olduklarun iddia eden bazilari,
"diplomatik
skandala yol açan" böyle bir programm TRT ekra-
nmdan uzaklagtirilmasmi sevinç nidalariyla karquadilar. Bazilari
programm "Gürcü halkim rencide ettigini" iddia ettil Oysa prog-
ramda Bati ve igbirlikçilerinin Gürcü halkma reva gördükle-
ri eziyet anlatilmaktaydi. Gürcü halkindan bahsedenler aslmda
Turuncu Darbecilerin tarafmdaydilar, Gürcü halki ile turuncu li-
der Saakagvili'yi karigtirmiglardi...

Ukrayna, Kirgizistan, Lübnan, Gürcistan... Dünya son dört


"turancu"
y1ldir,Amerikan etiketli senaryolari seyretti.
Gürcistan'in "Gül Devrimi", peyinden gelen turuncu darbele-
rin ilk örnegiydi.
Aradan dört yll geçti. Rusya'mn güneyden çevrelenmesi hare-
kâtma devam ediliyor. Gürcistan, NATO'ya üye olmak için sira-
da bekliyor... Dig politikada hedefe yürüyen Tiflis, içeride sert ik-
tidar mücadelelerine sahne oluyor,
Muhalefet, demokrasi vaadiyle gelen iktidari diktatörlükle
suçluyor. Amerika iki kargit güç odagmi dengelemeye çahyiyor...
"Hedefte Rusya var!" diyor...
Gürcistan'da turuncu darbeciler, iktidar kavgasiverirken aca-
ba halk ne yaplyor? Onlara bir yey soran yok. Sokaklar egitimliië-
sizlerle dolup taç1yor.
Bir zamanlarm mimarlar1 taksi poförlügü yapiyor, mühendis-
leri evde oturuyor, pedagoglari pazarda egya satiyor. Onlar, Gürcü
oligarklarin çekigmeleri arasmda tanesi yarim dolardan ekmek al-
maya çahylyor.

lyteÖzgürlükl
Tiflis'in tam ortasi! Bir zamanlarm Lenin Meydani, Ozgürlük
Meydam olmug. Meydan bu adt Gürcistan, Sovyetler'den ayrihn-
ca almigti...
188 BOL VE YUT

O gün bugün bu meydan rahat yüzü görmedi... 2007 Kasi-


mfndan beri yine kaymyor. Muhalefet sik sik "Özgürlük" Mey-
dam'm dolduruyor. Meydan sert görüntülere sahne oluyor.
Gül Devrimi'nin zaferini kutlamak için Tiflis'e gelen George
Bush, konuçmasmi bu meydanda yapmigti. Söylediyordu:
"Bu meydan daha önce Lenin adim taylyordu. Gürcü halki,
Lenin heykelini yikarak özgürlük için kan döktü. Güller taylya-
rak yozlaym14yönetimi devirmeyi baçardi! Gürcü halki, demok-
rasi ve özgürlük ugruna nasil mücadele edilmesi gerektigini her-
kese gösterdi."
Gül Devrimi'nin lideri Mihail Saakaçvili bu iltifatlara kargi
minnetini göyle dile getirecekti:
"Siz dünya lideri, yeryüzünün özgürlük ve demokrasi savaççi-
sismiz!"
O zaman güller henür solmamigti. Tiflis'te bir umut havasi
vardi... Aradan dört yn geçti...
Ozgürlük Meydanina bakan parlamento. ç1kipinda kilitli bir
kapi ve demir parmakhklar var. Parlamentoya artik tek bir kapi-
dan girilebiliyor. Son aylarda güvenlik nedeniyle diger kapilar ki-
litli. Meclis, sayilart arttirilmig muhafizlar tarafmdan. Bazimillet-
vekilleri tutuklu, bazdari yurtdigma kaçmak zorunda kahyor...
Bazdari açhk grevi yap1yor.
lyi de ne oldu?
2004'te iktidar ve muhalefetin tüm isimleri beraberlerdi.
Abhazya ve Osetya'dan sorumlu bakan Khaindrava, Saakayvili'nin
yaninda yürüyordu... §imdimuhalefet liderlerinden biri olmuy-
tu... Stk sik gözaltma alimyordu.
"demokrasi"
Hepsinin taraft aymydit Hepsi Batic1ydi ve yan-
hsiydi!
"tu-
Amerikah para spekülatõrü George Soros'un projesiyle
runcu" bir yola çikmiglardi. Eski Cumhurbaykani Sevardnadze'yi
iktidardan atmiglardi.
Iqte o meclise giriyorum bugün. Kapidaki güvenlik elemanlari
mafya çetelerinin adamlarina benziyor. Ben içeri girerken kaq göz
igareti yapan sivil bir adann gören resmikiyafetli güvenlik memu-
ru, kafasmi çevirmig sigara içiyor. Her gey biraz dagdmig, kimse
"GOL DEVRIM1"NIN ARDINDAN TIPL1s 189

Gürcistan Parlamentosu

nerede oldugunu bilmiyor... Meclis salonunda, Gürcistan milleti-


ni temsil edenleri izliyorum.
Meclis toplantismda mutsuz muhalefetin ve huzursuz iktida-
rm patlamaya hazir bir bombanm üzerinde oturdugunu dügünü-
yorum. Parlamento sözcüsü Jemalinaiqvili'ylemeclisteki odasm-
da buluquyoruz.Yorgun ve bikkm görünüyor. Dört yil önce Poti
Limam müdürüydü. O günleriniözlüyor gibi.
"Muhalefet ne istiyor?" diye soruyorum. Yorgun bir ses-
le, "Her muhalefet iktidari ister, parlamento da koltuk ister.
Adaylarmm kabinede olmasim ister, bu son derece normal bir
süreç" diyor.
"Muhalefetin iktidardan farkh bir ekonomi politikasivar mi?"
diye üsteliyorum.
"Dig politikada, ekonomi politikalarunizda hiçbir fark yok.
Hükümetin, icraatlarim muhalefet de destekledi. Bazi ufak fikir
aykirihklari vardi, bazi reformlara karyiydilarama genel anlamda
hükümetin programmi onlar da destekledi..." diyor.
Masasmda bir aile fotografi. Gümüq çerçeve içinde iki küçük
çocuk, Amerikan bayraklar1önünde poz veriyor.
190 BOL VE YUT

Bugün parlamentoda oturanlar, gençliklerini Sovyet rejiminin


çöküy däneminde yayamiglardi. Liberal ekonominin özlemiyle ya-
mp tutuqmuglardi!
Inaiqvili'yebakiyorum. 50 yagmda var yok. Onu därt yll önce
gärdügümde saçlari beyazlamamigt1.Kaldiramayacagi yükün al-
tina girmig bir adam gibi görünüyordu. Dedigi gibi, iktidar mü-
cadelesine girenlerin arasmda liberal ekonomiye duyduklari iytah
bakimmdan hiçbir fark yoktu...

"Asil Biz Batictyiz!"


lytebirleyikmuhalefetin önde gelen isimlerinden milletvekili
Levan Berdzenigvili... Bana iktidarla aralarmdaki çekigmeyi anla-
tiyor: "Neden muhalefet" sorumu öfkeyle yamthyor:
"Nedeli mi muhalefet var? Birleytigimiz zaman amact-
miz gevardnadze'siz ve Abayidze'siz bir Gürcistan'di. §imdige-
vardnadze ve Abagidze yok ama yayam en az o zamankikadar kö-
tül Bagimsiz basm yok, bagimsiz yargi yok! Neden mi muhalifizl?
Çünküyola çiktiklarimiz devrime ihanet etti. Biz Gül Devrimi'ni
savunuyoruz ama Saakaçvili'ye kargiyiz. iyi
Çünkü§evardnadze
degildi ama Saakagvili ondan bin beter!"
"lyi
de siyasi ve ekonomik anlamda iktidardan farkmiz ne-
dir? Cumhurbagkam Saakaçvili Bati politikalari yanhsi. Siz de Bati
yanhsi degil misiniz?" diye soruyorum.
Sesimdeki sükûnet onu kizdiriyor biliyorum. Bagirarak cevap-
hyor: "Asil biz Bati yanhsiy1z,Saakaçvili Bati taraftariymig gibi gö-
züküyor ama o Bati'nm samimi bir taraftari degil!"
"Asil biz Batihy1z" diyenler kiran kirana bir mücadelenin içi-
ne girmiçlerdi. Sokaklar her gün muhalefeti agirlamaya bagla-
migti. Iktidarm sert tavri, Bati'dan destek aray1plarmi arttiracak-
ti...
Muhalefet liderleri sik sik Amerika'nm, Avrupa'nin yolunu
tutmaya baglad11ar...lktidarkoltuguna geçmelive gerçek demok-
rasiyi kurmahyddar... Batt'nm onaym1bekliyordu...
Bütün bu çekigme sirasinda acaba sokaktaki adam ne yapiyor-
du? Nasil yaylyordu?
"GÜL DEVRÎMl"NÎN ARDINDAN TIFLÎS 191

Anacaddede bir ögleden sonra... Tiflis'te, kaybolmuykarakter-


ler Ye umuda sarih gençler, bu oyunun yazarmi ariyor... Kürküne
siki siki sarilmig, burug burug yanaklarmda kir izleri, yayh bir ka-
dm, elini bana dogru açiyor. Küçücük bir çocuk, belki4 belki 5 ya-
ymda gül satmaya ugraqiyor...
Muhalif milletvekili Levan, "Halkm yäzde 90'i aç!" diyor...
Dayanamay1p soruyorum:
"Bunda, kapanan fabrikalarm rolü olmah. Burada neden kim-
se üretimden hiç säz etmiyor? Fabrikalarm kapanmasindan, ipsiz-
likten gikâyetiniz yok mu?"
Levan yuzünü burupturuyor: "Bundan söz etmiyorum çünkü
bunlar sadece Saakaçvili'den kaynaklanan sorunlar degil, bütün
ülkenin sorunu bunlar. lysizlik,Gürcistan'daki en büyük sorun.
Bütün Gürcüler iësiz. Belki tüm nüfusun yüzde 10'u normal sevi-
yede rnaag ahyordur, nüfusun yüzde 90'Inda para yok."
Üretim konusuna hiç girmiyor. Halkm içinde bulundugu du-
rumun, muhalefet için verimli bir toprak oldugu anlayihyor... 14
çözüme gelince...
"O zaman ipsizlik için Saakaçvili'yi suçlamiyorsunuz..." diyo-
rum.
"Evet onu suçluyoruz ama fabrikalari onun açoasi gerekmi-
"çünkü

yor" diye el kol hareketleri yaparak bagiriyor, benim siyasi


görügüm de son derece özel sermayeci, yani liberal".

Badri, Temurive Digerleri


Iktidar da, sözüm ona muhalefet de sonuna kadar liberaldi.
Ozelleptirmelerhepsinin önceligiydi...
Özelleptirmelersonucu, Gürcistan'da çahyan fabrikalar yok
denecek düzeye inmigti. Tiflis'te sadece ingaat sektärü patlama-
daydi. Her yerden mantar gibi ahyverië merkezleri; lüks konut-
lar, yollar ve köprüler; büyük otellerin, plazalarm inyaatlari yük-
seliyordu...
Gürcülerin anasi Kartuli Ana, bir oligarkm uzay üssüne benze-
yen yeniingaatmm dibinde dikiliyordu. Helikopter pisti, tümüyle
camdan inga edilen devasa
yapinin en tepesindeydi. Ve onlarca iq-
1

192 BOLVE YUT

çi yolun atmdan kablo geçirmekteydi. Rehberim Saga onlarm va-


sifsiz iççiler olduguna säyledi. Bütün gün amele pazarlarmda bek-
legendaha yüzlercesi kent merkezindeydi.
Kar giderek hizlamrken bir köprünün altmda onlari gör-
düm. Sert darbelerle yagan kardan korunmaya çahqiyorlardi.
Ceketlerinin yakasi kalkmig,ismmak için, hizh hizh köprü altm-
da yürüyorlardi.
Onlar bir zamanlar büyük fabrikalann iççileriydiler... §imdi
ingaatlarda yevmiye karyihgi çahyabilmek için günlerce kar altm-
da bekliyorIardi...
Birine yaklagtim. trikiyim
bir adamdi. Daha önce nerede çahy-
"o
tigim sordum. "Telörgü fabrikasinda çahgiyordum" dedi, fab-
rika kapatildi".
"Ne kadardir ipsizsiniz?"
"10

ylldir!" Zorla gülümsedi.


Badri, Temuri ve digerleri ashnda yillardir beklemedeydiler...
Hepsi yakm yerlegimlerden Tiflis'e iq umuduyla gelmiglerdi...
Bir zamanlar kendi yörelerindeki fabrikalarm iççileriydiler...
Yillardir Tiflis'in kargaçasi içinde birkaç kigi bir odada, ekmek pa-
rasi peqindeydiler...

Alex Rondeli: Hükümet Damemam


Alex Rondeli 70'ine merdiven dayami; emekli bir profesör-
dü. Tiflis'e indigim gün onu aramigtim. Hükümet binasmm biti-
gigindeki Stratejik Aragtirmalar Vakfi'nda bulugmuytuk, Rondeli,
vakfin bapkani, hemen hemen bütün bakanhklarm danigmam,
Gürcistan siyasetinin en güçlü figürlerinden biriydi. Birçok bakan
onun tavsiyesiyle atanm14ti; çogu onun eski ögrencisiydi. Üç kat-
h modern ofisin toplanti salonunda bana Gürcistan ekonomisi-
ni anlatmigt1...
"Sovyet däneminden çok farkh bir durumdayiz. Gübre üreti-
yoruz. §uruplar, paraplar üretiyoruz..."
"Eskiden ne üretiyordunuz?" diye soruyorum.
"Eskiden jet sava; uçagi parçalari üretiyorduk. Bilgisayarlar,
elektrikli lokomotifler, makine parçalari üretiyorduk. Sovyet sis-
"GÜL DEVRIMl"NIN ARDINDAN TlFLis 193

Alex Rondeli

temi böyleydi.Simdibu büynk fabrikalar öldü. Biz de yeni duru-


ma uyum saglamaya çahylyoruz."
"gimdi

Rusya'yla iliçkileri nasil görüyorsunuz?"


"Kötü" diyor. Kafkaslar'daki Amerikancilarm ortak görüpünü
özetliyor:
"Küçük bir ulus, büyük bir ülkeyle komquysa ve o ülke, di-
ger ulusa geçmigte hükmettiyse, küçük ulus bunu hiç unutmaz.
Küçük ve büyük ülke iligkilerinde kurallari koyan hep büyük ül-
kedir. Bu cografyada Gürcistan'm konumunu hep Rusya be-
lirlemigtir. Rusya, Gürcistan'in NATO üyesi olmasma, yüzünü
Bati'ya dönmesine en büyük engeldir. Bugün iligkileri normal se-
viyede tutmak gerektigini dügünüyorlar
ama sahne gerisinde as-
hnda bize pantaj yaplyorlar, baskt uyguluyorlar. Rusya'nm parti
u: Ya Bati'ya sirt dönersiniz ya da efendiniz kim size gösteririz!
Gürcistan NATO'ya üye olmaya çahqiyor, Avrupa Atlantik yapisi-
na dahil olmayt amaçhyor. ÇünküGürcistan'nm demokratik bir
ülke olmasi gerektigini dügünüyoruz. Bizim için demokratik bir
ülke olmak ve Bati'ya yönelmek, stratejik bir zorunluluk."

BVY 13
194 BÖL VE YUT

Bir solukta konuquyor. Söylediklerine kendisi inamyor mu


acaba? Onu dinlerken, bir zamanlar bir Sovyet bürokrati oldu-
gunu,hayatmm büyük bir bölümünü inanmadigi degerleri savu-
narak geçirdigini dügünüyorum. Siddetle savundugu "Amerikan
demokrasisi"nebakigmi soruyorum:
"Bir an için Gürcü oldugunuzu unutup sadece bir uluslarara-
si iligkiler uzmam olarak bu soruya yamt verin. Amerika'ya bakti-
'demokrasi'
olduguna gerçekten inamyor mu-
gimzzaman orada
sunuz?"
Ne demek istedigimi anhyor, gülümsüyor, "Amerika'nm bel-
"ama
li bir duruqu var" diyor, biz Gürcüler onlara farkh bir göz-
le bakiyoruz. Çünküburnumuzun dibinde äfkeli bir ayi var ve 'demokra-
Amerika, binlerce kilometre uzakta bir ülke. Amerika
tikleyme sürecinde size yardun edecegiz' diyor. Bagimsizhgumzi
ilan ettigimiz günden beri Türkiye, Avrupa ve Amerika bize yar-
dunci oluyor".
"Biz" derken Gürcü halkim kastetmedigi açikti. Gürcü hal-
"demokrasi"nin
ki, Avrupa ve Amerika'dan ithal edilen kurba-
mydi.

Kuru Köprü'nün Çocuklari


Ertesi gün Zaza'yla Tiflis'in Kuru Köprü mahallesi-
rehberimiz
adi da bu: Kuru Köprü...
ne gidiyoruz... Gürcüce
Buradaki eski egya pazarinda Rus ve Ermeni saticilar var.
Onlar, Gürcistan'dakiekonomik krizden en çok darbe yiyenler...
Köpede oturan ve önündeki yaygiya siraladigi gümügleri parlatan
yagh bir Rus kadma soruyorum: "Emekli misiniz?" "Evet" diyor.
Zaza'ya evinde kalan son egyalari da pazarda satarak yiyecek aldi-
gimanlatiyor.
Bir zamanlarelektrik fabrikasmda iççiymig. "Ayda 40 dolar
emekli maapi aliyorum, yetmiyor; egyalarimi satiyorum" diyor.
Kuru Köprü'de saatler akip gidiyor. Onlarca kipiylesohbet edi-
yoruz. Hepsi aym geyleri söylüyor... "50
Õnünde makine parçalari duran bir adam, yaymdayun"
diyor,
"bir
zamanlar mühendistim". Gülümsüyor, "Bir fabrikada
"GOL DEVRÎMÎ"NÎN ARDINDAN TIFLIS 195

çahyiyordum. Fabrika kapatildi. 10 ylldir Kuru Köprü kaldirun-


larmdayim..."
"Ne fabrikastydi?"
"Rusya'mn askeri sanayii için bilgisayar aletleri yapiyorduk.
Sovyet Birligi dagilmca fabrika da kapatudi."
Volvaz da zorunlu emeklilerden biriydi. Farkl1 bir havasi var-
dt. Önünde eski bir gramofon ve Lenin heykelleri duruyor...
Uzaklara bakarak sarma sigarasim tellendiriyor. Zaza'nm ricasiyla
konuymayi zar zor kabul ediyor:
"Eskiden sanat eserlerinin tamir ve bakunmi yapiyordum. Bir
zamanlar Gürcistan'da devlete bagh restorasyon kurulu vardi.
Antika egyalar oraya gelirdi. Biz onarirdik."
Înce uzun parmaklarim gramoforun üzerinde gezdiriyor...
Uzaklara diktigi bakiëlarmi birden bana çeviriyor. Öne egilerek,
"Sovyetler Birligi öldü! Bizde öldük" diyor.

"Zincir Kirildi!"
Keskin bir biçakla ayrilmig iki dönem... Bu iki ayri döneme ai-
diyet hisseden insanlar... Koca bir imparatorluk parçalara ayril-
"özgürlük
mig; ve demokrasi" nidalari daha büyük yoksulluk ve
baskilarla sonuçlannuqti.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birligi dagilmig; degigik Sov-
yetlerde birbirine bagh olarak çahyan sanayii paramparça olmuç;
tüm kamu igletmeleri oligarklarm eline geçmig... Halk neye ug-
radigmi anlayamadan kendini ekmek kuyruklarmda bulmuytu...
Artik düzenliig de, ayhk da yoktu. Bedava okul, bedava hastane de
yoktu. Gemisini kurtaran kaptandi... ly bulan bular, bulamayan
derdine yanardi...
1990'dan 2000'lere kadar Gürcistan bu kaosun içinde yaça-
di...
Ekonomik olarak hâlâ Rusya'ya baghydi... Ama siyasi olarak
Batfyla niganhydi... Muhalefet milletvekili Levan, o dönemdeki
gevardnadze politikalarini yöyle özetlemigti:
"§evardnadze
zamanmda fikir quydu: Amerika olmayacak,
Rusya olmayacak, Türkiye olmayacak ama hepsi olacak! Hem
196 BÖL VE YUT

Amerika, hem Rusya, hem Türkiye! §evardnadze'ye göre, ocak


ve gubat aymda tarafsizdik; mart-nisan aymda ve yaz boyunca
NATO yanhs1ydik, Amerikanc1ydik; sonbahardan itibaren yine
tarafsiz olduk. Yani Rus yanhsiydik! §evardnadze'nin denge dü-
qüncesi buydu. Çok eski çaglardan beri Gürcü krallarma has bir fi-
kirdir bu. Her tarafa oynamak fikri!"
Kapismda Gürcü gazeteciler birikmigti. Levan, Birleyik
Muhalefet Cephesi'nde yer ahyordu. Mûhalefet, iktidari kitle ey-
lemleriyletehdit ediyordu...
Caddelerde sokaklarda bir gerilim vardi. Türkolojibölümünde
ögretim üyesi olan rehberimiz Zaza Tsurtsumia, lüks bir çarküte-
ricinönünden geçerken yabancimarkah peynirleri, salamlarigös-
teriyor, "Ekmek kuyrugunda saat sabah 4'te stralamrdik. Sabah
9'da, 10'da, ancak bir ekmek alabiliyorduk. Ev soguktu. Elektrik
yoktu, gaz yoktu" diyor.
O dönemde, 4,5 milyon nüfuslu ülkeden 1 milyonkiqiRusya'ya
göç etmigti. Dönen çark bir anda durmug, fabrikalar, devlet iglet-
meleri birkaç sene içinde kapilarma kilit vurmuytu. Zaza anlat1-
yordu:
"Sovyetler Birligi'nde, çaliymamak yasakti. Herkes çahymak
zorundaydi. Bir de epitlik yasasi vardi. Tabii ki Sovyetler Birligi
dagilmca çahyma mecburiyeti ortadan kalkti ama ekonomik kriz,
bu insanlari sokaga atti. Artik arasalar da iq bulamiyorlardi. Tüm
Sovyetlerde fabrikalar birbirine mal satiyordu. Diyelim metalürji
fabrikasi,Gürcistan'da üretilen mah Rusya'ya satiyordu. Rusya'da
üretilen parçalar buraya geliyordu. Ekonomi birbirine baghy-
di..."
"Zincir bir anda kirildi!" diyorum. Baymi salhyor. Yanumzdan,
üzerinde yipranmig bir epofman, kaybolmuy gözleriyle çok yayh
bir adam geçiyor. Vitrindeki gampanyalara bakiyor...

Saakapvili'nin §artlan
Gürcistan'da "Özgürlük"ün 13. yllmda, Sevardnadze'nin kol-
tuguna Saakayvili oturacakti... Çokgençti. Amerika egitimliydi.
27 yaymda, belediyecilikle ige baglamig, meclise girmig, 36 yagin-
"GOL DEVRIMl"NlN ARDINDAN TÎFLIS 197

da iktidara geçoiyti... Dört yilönce, 2004'te, Baykanhk Saray1'nda


Gürcü krallarmdan birinin yagh boya tablosu önünde oturan genç
"36
adama, yagmda cumhurbagkani oldunuz... Dünyamn en genç
baykanlarmdan biri olmahsiniz... Bir gün bu noktaya geleceginizi
dügünmüy müydünüz?" diye sormuqtum.
"Benim durumum çok farkhydi. Oldukça karmagik partlar be-
ni buraya tapidi..." diye cevap vermigti gaakaçvili.
Karmagik partlar, parlamento sözcüsü, Jamal Inayigviliiçin
de geçerliydi. O, 2004'te Poti Limam müdürüydü. Miça'nm
(Saakayvili) okul arkadagiydi...
"2004

ydmda her gey degigti. Aradan dört yil geçti. Simdibir


yeyler yine degigiyor.Bir güç oyunu oynantyor. Reformlar halka
demokrasi, özgürlük, iqve ay getirdi mi?" diye soruyorum.
"Gül Devrimi'nin ardmdan Saakaçvili, ülkeyi son derece fakir
ve kötü bir durumda devraldt. Bütçe sifirdi. Ülkede hiçbir yatirim
yapilmamigti. Îçsizlikçok yüksek orandaydi. Her geyi bir günde ya
da birkaç yllda degigtirmekimkânsiz" diye yamtliyor.
Ama o yillarda da halkin servetiyle zenginleymig bir elit taba-
ka yönetimdeydi...
Oligaryi-bürokrasi sarmah, birilerini zengin ediyor;. çogunluga
kalan tek gey yoksulluk oluyordu. Batihayram elit, Bati'yla içbirli-
giyaptigi oranda servetine servet katmigti.Ardmdan Amerika'mn
uygun gördügü siyasi bir rejim, Gürcistan'a ithal edilmiyti.
George Soros, Gül Devrimi'nin akabinde, televizyon ekranla-
rinda pek de diplomatik olmayan bir dille, rejim ithalatini nas11
yaptigmdan söz etmiyti... Hem iktidara hem muhalefete muhalif
Alexander Tchatchai'ye Soros'un ünlü açiklamasun soruyorum:
"Soros, ekranlarda Gül Devrimi'nin kendi eseri oldugunu ka-
ba bir dille söylemig, 'Gürcistan meclisinde biraz para dagittun,
rejimi degiptiriverdiml'demigti..."
Tchatchai, "Bu olay bir sir degilki, bunu herkesbiliyor" demig-
ti. "Soros da bunu açikça, defalarca söyledi. Gürcü bakanlara maag
verdigini basmda telaffuz etti. Gürcü bakanlar faaliyetlerinin ilk iki
yih boyunca Soros Vakfi'ndan maag aldilar. Simdibuna ihtiyaçlari
yok. Kendilerine öyle finansal kaynaklar oluqturdular ki, digyardi-
ma ihtiyaç duymuyorlar. Gürcistan'da Soros'un etkisi çok büyük-
198 BÖL VE YUT

Alexandr Tchatchai

tur. Toplumun her yamm kendine bagh sivil toplum örgütleriyle


donatmigtir. Simdide bu örgütleri finanse etmektedir."
Alexander Tchatchai bir felsefe profesörüydü. Gürcistan'a gi-
remiyordu. Onunla Moskova'da bulugmuy uzun uzun konuy-
muqtuk.
"Arnerikalilarm bugün uyguladigt yöntemler hem basit hem
de büyük bir planm parçasi. Hedefleri, gençler ve kadmlar. Kitle
iletigim araçlariyla beyin yikiyorlar. Gençlere, büyüklerinin, ba-
balarmin, dedelerinin, yani geleneklerinin izinden gitmemeyi agi-
hyorlar. Onlari köksüzlegtiriyorlar.Özgürleptiginidügünen ama
kim oldugunu bilmeyen bir gençlik yetigiyor. Böylece bir araç ha-
"
line geliyorlar.
"Gürcü halki bu anlattiklarimzm bilincinde mi?" diye soruyo-
rum.
durumun
"Çogunluk farkinda. Ancak çogunlugun sesi yan-
kilannnyor. Tüm kitle iletipim araçlari Amerikahlarm elinde.
Propaganda makinesini onlar kullaniyor. Amerika Gürcistan'a
girdiginden beri her gey daha da kötüye gitti. Ne ekonomik, ne
"GÜL DEVRIMl"NIN ARDINDAN TIFL1S 199

kültürel, ne politik alanda iyiye giden hiçbir gey yok. Tersine,


kompu devletlerdenkendimize düymanlar kazanmaya devam edi-
yoruz. Gürcistan ekonomisiborç bataginda. Amerikan kredileriy-
le yaylyoruz."
Siyasetin tümüyle Amerikan güdümünde olduguna anlatiyor.
Perdenin arkasmda duranlari igaret ediyor...
"Gürcistan'da faaliyetgösteren Amerikan Büyükelçiligiher pe-
yi yöneten kurum halindedir. Gürcistan'm iç ve dig politikasinm
yani sira, iç kadro problemini çözen bir yönetim kurulu olarak fa-
aliyet gösteriyor."
Bir yanda Amerika'nm çãkarlari, öbür tarafta Avrupa Birligi
yetkililerinin çahymalari, Gürcistan'da çegitli muhalif gruplar için-
de yanki buluyordu. Iqte tipik bir örnek: Milliyetçi Cephe Partisi
lideri Kubaz Sarikidar.
Sarikidar bizi evinde agirhyor. Koltuktan taçan fazla kilola-
ri yüzünde rahatsiz bir ifadeye yol açiyor. "Gürcistan'in yüzü
"biz

Avrupa'ya dönüktür" diye söze baghyor, Avrupa'nm benim-


sedigi degerleri benimsiyoruz. Avrupa liberal ekonomiyi benim-
semigtir. Biz de bu çizgide ilerliyoraz."
"Neden illa Avrupa'nm yaptigmi yapmamz gerekiyor?" diye
soruyorum.
Duydugum en papirtici peyi söylüyor:
"Çünkü biz Avrupa'nm bir parçasiyiz."
Yüzümdeki papkinhk ifadesi onu açiklama yapmaya itiyor.
"Bazi tarihçiler, Kafkasya'nm Avrupa'da degil, Asya'da oldu-
gunusöylerler ama biz, Gürcüler, Gürcistan'i Avrupa içinde görü-
yoruz. Çünkübiz onlarla aym degerleri paylayiyoruz."
Biraz sonra daha iyi anlayacaktim. Kubaz, Gürcistan'da mo-
narpiye dönülmesinden yanaydi. Avrupa Kraliyet aileleriyle bag-
larm sikilagtirilmasim savunmaktaydi. O nedenle Gürcistan,
Avrupah olmallydi!
Iqte böylece, cografi tainmlar bile oynak bir zemine oturtulu-
yordu. Yarmöbür gün, Orta Asya'mn ortasmdan ya da Afrika'dan
birileri "Burasi Avrupal" derse paymamahydi!
Sarikidar ve temsil ettigi grup, "Tek yol Avrupac1ydi. Muhalefet
planim göyle açikhyordu Sarikidar.
200 BOL VE YUT

"Tüm dünya görecek ki, Saakaçvili Gürcistan'da istikrar ve hu-


zurun garantisi degildir. Batt, §evardnadze'yi de desteklemiyti.
Ama umduguna bulamadi. Istikrarisaglayamadi. SimdiSaakaçvili
de istikrari getiremiyor. igtebiz sona giden yolu çabuklagtirlyoruz,
bu dönem çabuk kapans1ndiye!"
Acaba tüm bu tartigmalara Tiflis'teki Amerikan Büyükelçisi
JohnTeffin yorumu neydi?
"lç "ama
politikalarmda sorunlar var," dêmigti, dig politika-
larla ilgili bir uyugmazhk yok. En önemlisi, iktidar ile muhalefetin
ekonomik konularda uyugmazhklari yok. Meclisteki temsilcilerle
ilgili problemler var; hepsi bu."
lçi rahatti. 1ktidarda muhalefet de Baticlydi. Liberal ekono-
miyi savunuyorlardi. Dig politikada Amerika'nm dümen suyun-
dayd11ar...
Gerçek muhalifler bastirilm14, susturulmuytu.

NATO'lu "Demokrasi Projesi"


Gürcistan'da siyaset ardi ardma kazalar yapmigti. Bati'nm yar-
dimiyla ilerliyordu...
"demokrasi
Batt'nin yardum, projesiydi", NATO'ya davetti,
AB hayaliydi...
Bu hedef, gençIer, aydmlar, iq dünyasmm parlak çocuklari ve
ülke yönetiminde söz sahibi olacak gibi görünenler arasinda yay-
gmlagtirilacak, tabana yayilacakti.
Demokrasi projesi uygulamast Gürcistan'da, daha Sovyetler
dagilmadan baglamigti...
Giorgi Khutiqvili, Batici bir sivil toplum örgütünün ileri ge-
lenlerinden... Amerika'nm hedef ülkelerde akademisyenlerle olan
iligkilerine kendiniörnek gösteriyor...
'ihtilaf
"Sovyetler Birligi dagilmadan önce ben çäzümü'yle
(conflict resolution) ilgili çahymalara baglamiytun.Birtakun bilim-
sel baglantilarirnvardi. 1989'da Amerika'ya davet edildim. Ihtilaf
çözümüyle ilgili ders vermeye bayladun. Tiflis Iktisat Yüksek-
okulu'nda dabu dersiveriyordum. Okulun bugünkü adi: European
School of Management. Tiflis'teki okul onlarm pubesi oldu."
"GOL DEVRIMI"NIN ARDINDAN TIFL1s 201

ABD Buyükeiçisi John Teff

"Abhazya, Osetya gibi bölgelerle ilgili olarak mi çahqiyordu-


nuz?" diye soruyorum.
"Sadece o kadar degil. Karabag için de çahqmalar yaptik. Ihtilaf
çözümü alanmda halkm bilinçlendirilmesi için de ugraytim.
Savagtan sonra, Gürcistan ile Abhazya arasmdaki ilk diyalog süre-
cini de ben baglattun. Sonra bir süreligine Stanford Üniversitesi'ne
davet edildim. Orada iki yil kaldim. Geri dönünce dampman ola-
rak çahytun. Ve Tiflis'te ihtilaf çäzümü merkezi kurmak için Mc
Arthur Vakfi'ndan destek aldim."
Gürcistan için, o da tek yol oldugu inancmdaydi. Daha önce
sik sik duydugumuz büyük ülkenin yanmdaki küçük ülke korku-
sundan bahsediyordu.
"Bizim yammizda bir süpergüç var; Rusya. Biz küçük bir ül-
keyiz ve kendimizi korumamiz gerekiyor. Bu açidan bakm-
ca Avrupa-Atlantik bütünleymesi mantikh geliyor. Ayrica AB'ye
dahil olan Dogu Avrupa'daki tüm eski komünist ülkeler, önce
NATO dediler!"
"Bu bölge için NATO'nun önemi nedir?" diye soruyorum.
202 BOL VE YUT

"NATO, Rusya'yi çevreleyen Batihlaymig ülkeler arasmda bir


güvenlik çemberi olupturmayi hedefliyor."

SMS Kültürü
Onlar, Bati'nm Rusya'yi çevrelemesine çanak tuta dursun,
NATO ve AB hayalleriiçine batmig Gürcistan'da büyük bir kültü-
rel degigim yaçamyor; bir ülke yeniden (ekilleniyordu.
"tüketim"di.
Yeni din Tüketim, ithal mallara hücum demek-
ti...
Hayati SMS'ler yönlendiriyordu. Zaza, beni Tiflis'te bir bara
"agk

götürmeyi teklif etti. O gün, birbirlerine en dolu sms"i ata-


rak, bir telefon qirketinin yanymasun kazanan iki gencin ädül tö-
renivardi. Canh yayma çikacaklardi.

Arka sokaklardan birinde bir bar. Sahibi, telefon pirketinin rek-


lamlarmda oynayan bir tiyatrocu.1çeride reklam girketinin bikkm
çahyanlari ve barm ortasmda kamera açilan iyi hesaplanarak otur-
tulmuy iki genç kurban. Çocuklar, iyi bir ortamda bedava yemek
yiyor olmanm sarhoglugunda. O gece, girketin reklamlarmda oy-
nayan aktörün elinden armaganlar alacaklar. Etrafta kamera igik-
lan ve yorgun kameramanlar.
Yabanci bir reklam girketinin Gürcistan temsilcisi irma duru-
mu anlatlyor:
"Yüzlerce genç açklarim en iyi ifade eden sözcüklerle me-
saj attilar. Bu ikisikazandi. Biz de onlara özel bir gece hazirladik.
Çünküonlarin yazdigi mesajlar çok fazladuygu ve ayk içerlyordu.
Televizyona da çikacaklar."
"Bunu ne kadar zamandir yap1yorsunuz?" diye soruyorum.
apinyor, "Neyi?" diyor. "Bu SMS yariymasim!"
"2000'den
beri" diye cevaphyor.
Ç1kiyoruz. Sokagm karyikäqesinde iki kadm, buz gibi sogukta,
ategin üzerinden bir
çamagir kazani kaldinyor.
Aracimiz kent merkezine dogru giderken her yam 141klandi-
nlmig plazalarm önünden geçiyoruz. Onlerinde son model ara-
balar park etmig kumarhaneleri, pahah giyimleriyle dikkat çeken-
"GÜL DEVRIMl"NIN ARDINDAN TÎFL1s 203

hammlari, beyleri geride biraklyoruz. Kral Giorgi, atinin üzerin-


de Tiflis'e baklyor...
Villa Berika Oteli'nde geceye karigiyoruz.

Ugan, Nela ve Rosa!


Sabah Villa Berika'dan kar altmdaki Tiflis'e bakiyorum... SMS
yarigmasmda kazandigina sevinen çocuklari dügünüyorum...
Özgürlük Meydam'nda muhalefet mitingleri, kentin yoksul semt-
1erindehükümet kargiti imza kampanyalari var.
Gürcistan'm NATO'ya girigi konuquluyor, Rus Digigleri
Bakani geliyor, Amerikan heyetlerininbiri gidiyor öbürü geliyor.
Îçte böyle bir Tiflis'te gençler SMS atma yarigi yapiyor, ahyverig
merkezlerinden çikruyorlar... Yurtdigma kaçmak en büyük ha-
yalleri...
Tiflis'te bir gün daha... Navtlugi, yani Neftlik mahallesine gi-
diyoruz... Çamurlariçindeki kaldirimlari kaplamig seyyar satici-
lar, ekmek ve meyve tezgâhlari, hemen hemen tamami Türkçe ko-
nuçan Azerbaycanh nüfus... Burasi bir zamanlar Bakü'den gelen
petrol yüklü trenlerin durdugu yer. Adi o nedenle Neftlik; yani
Petrollük!
Artik, Türk esnafm pazar yeriolmup... En diptekilerin mekani.
Muhalefet için çok bereketli...
Tezgâhlar arasmda bir imza masasi dikkat çekiyor. Muhalefeti
simgeleyen beyaz eçarplari boyunlarinda bagli iki genç imza top-
luyor.
Ne için imza topladiklarim sornyorum. "Seçimler hileliydi.
Bunu ispatlamak için imza kampanyasi açtik" diyor. "Saakaçvili
bu kadar çok oy almadi. 'Ben Saakaçvili'ye oy vermedim' diyenle-
rin imzalarun toplayoruz. Seçim sonuçlarmi protesto ediyoruz."
Oldukça yayh, gige dibi gibi gözlükleri olan bir adam imza ve-
riyor. Bizi görünce, "Ah istanbul, Türkiye!" diye elimizi sikiyor.
Ardmdan Rusça, Atatürk'ün admi amyor. Emekli pedagogmuq.
SimdiNeftlik'te sogan satlyor.
Biz konuqurken yanimiza gelen bir emekli demiryolu iqçisi
"Ekmek yok!" diye Türkçe baginyor kameraya dogru.
204 BÖL VE YUT

Ona Ugan katihyor. "Emekli maaqi 40 dolar, ekmegin flyatiya-


run dolar..." diyor.
Neftlik'ten Tiflis Universitesi'ne gidiyoruz. Nela'yla orada ta-
mqiyoruz. Bahçede saatine bakarak dolayan ince bedenli küçük bir
kiz. Atkismin altma saklanmig, çizgi fihn karakteri gibi duruyor.
"Ögrencimisin?" diye soruyorum. "Hayir, ben bitirdim ama üni-
versite sekreterliginde iq oldugunu duydum. Müracaat edecegim"
diyor.
Alti karde; olduklarmi söylüyor. Durumun zor oldugunu an-
lattyor. Kocaman kahverengi gözlerini açarak "Bakm" diyor,
"Annem baçarilibir mühendisti, gimdi evde oturuyor. Babam tak-
si goförlügü yapiyor".

Uzaktan iki genç adam bizi seyrediyor. Tiflis Oniversitesi'nde


iki Türk ögrenci... Çekingen, yanimiza yaklaglyorlar.
"Burada bulundugumuz süre içinde gördügümüz en çarpici
gerçek, Tiflis'in en zengin ve en fakirlerin kenti oldugudur" di-
yor biri.
Dograydu... Tiflis'te orta smif görünmez olmuytu... Onlardan
biriyle Kuru Köprü'de tanigmigtim... Bir zamanlar Kültür
Bakanhgi'nda çahqiyordu. gimdikizmiözlüyor. Küçük tezgâhinda
aile yadigârlarmisatiyordu...
"Kizun üniversiteyi Tiflis'te bitirdi. Doktora da yapti ama hiç-
bir iq bulamadi. Sonunda Rusya'ya gitti. Orada yaylyor" demigti.
"60
dolar maag ahyoruz. Bununla geçinmek mümkün degil.
Kizimdan kalan egyalari satmaya çahyryorum."
Yaçamin dayanilmaz agirhgmdan bahsetmigti. Kültür Bakan-
hgi'nda müdürken, sik sik Moskova'ya gittigini, opera ve tiyatro-
larla ilgili iglerle ilgilendigini anlatmigti. Konugmasi bittiginde bü-
yük mavi gözlerini tezgâhma çevirmig, yüregime igleyen bir sesle
"lyte

gimdi buradayim..." demigti. Rosa içte buradaydi!

Adi: Süleyman, Soyadi: Efendi


Gürcistan Gazetesi sahibi Süleyman Efendi, 2004'teki ziyare-
timde Basm Sarayi'nda odasi olan biriydi. Simdisoguk bir oda-
"GÜL DEVRIMl"NIN ARDINDAN TlFLls 205

da gazetesini çikariyor... Basm Sarayi'run binasmm satiça çikaril-


digmi söylüyor...
Onu ziyarete gittigimde, birkaç gazetecinin sigindigi bina o ka-
dar soguktu ki camlar içerden buz tutmuytu. Süleyman Efendi,
sirtinda kalm kabamyla masasmda oturuyordu,
"Her geyi özelleytirdiler" diyordu, "Basin Sarayi devlet mülki-
yetiydi ama 40 yll boyunca tüm gazeteciler o binadaydi. §imdibir
anda hepimiz yersiz yurtsuz kaldik".
Emekli olmay1 dügünmüyor ma diye soruyorum. Gülüm-
süyor.
"Ben 70 yaginday1m ama emekli olmak istemiyorum. Çünkü
55 laryaylayaçayamam."
55 larya, 30 dolar ediyordu. Bu, sadece bir aylik ekmek parasi
demekti. Geçmigi hatirhyordu...
"Bir zamanlar enflasyonu bilmiyorduk. ÇünküSovyet rejimin-
de ekonomi, siyaset bambaskaydi.Ama Sovyet devletinin liderleri
yollarmdan gagti ve her yey darmadagm oldu..."
"lkinci
defa Gül Devrimi y1ktiGürcistan'1. Yine Rusya ile Ame-
rika arasmda kaldi ülke. Bir yandan Rusya, bir yandan Amerika
çekigtiriyor Kafkasya'yi..." diyorum.
"Çünkü hepsinin buralarda maraki (çikari)var" diye yamtl1-
yor.
Her yeydemokrasi vaadiyle baylam19t1.Yolsuzluk ve yoksulluk
had safhadayd1. 2004'te eline gülü alan coykuyla sokaklara firla-
miyti. Demokrasinin ne anlama geldigi bile belli degildi... 1steyen
istedigini söyleyecek, yazip çizecek; özgür i; ortammda kendi ip-
letmelerine sahip olacakti... Hayaller bunlardi...
Alex Rondeli'ye soruyorum:
"Bugün Gürcistan'da demokrasi var md"
"Geligiyor diyelim" diyor, "Sovyet idaresiyle kiyaslarsakkesin-
likle var diyebilirim".
"Nasiltarifediyorsunuz Gürcistan'dakidemokrasiyi? Herkesin
istedigini yazip söylemesi olarak mi?"
"Evet" diyor.
"Ama o zaman iglerinikaybediyorlar" diyorum.
Sesi sikintih: "Yok canim illa öyle olmuyor..."
206 BÖL VE YUT

"Sözgelimi gazeteci Tagamaradze söylemlerinden dolay1 igini


kaybetti. Ayrica muhalif ImediTelevizyona kapatildi..." diye ha-
tirlatiyorum.
"imedi
Televizyonu biraz agiri gitti... Bu yüzden örnek olarak
onu veremeyiz..." diyor.
Yüzümdeki alayci ifadeye sinirlenerek hizh hizh konuquyor.
"Bu genç hükümet biraz sert. Zaman zaman otoriter bir ha-
va estiriyor" diyor, "Gürcistan'i mümkun olan en kisa sürede de-
mokratik bir ülke haline getirme, pazar ekonomisi olugturma ve
NATO'ya üye yapma görevine sadakatle baghlar".

Temuri Pipia
Birleëik muhalefet içinde yer almayan Temuri Pipia, Gürcistan
Komünist Partisiyetkilisi. Ozgürlük deyince gülüyor... Arkasmda
"NATO'ya Hay1r!" yazan afig, küçük sac sobanin zor isittigi köhne
binamn bir odasmda äfkeyle konuquyor:
"Partimiz 1995'te ve 1999'da seçim barajmi agti ama NATO'ya
karpi oldugumuz gerekçesiyle hükümet tarafmdan engellendik.
imdi yari illegal durumday1z. Resmiyetimiz taninmiyor."
Odadaki birkaç kipi sobanm çevresinde oturmuy bizi izliyor.
Lenin resmi, orak çekiç amblemi ve Sovyetler Birligi'nin tarih ol-
muy bayragi, agi boyasi duvarlari renklendiriyor.
'de-
"Gül Devrimi diye adlandirilan olayi ve George Soros'un
mokrasi' söylemininasil degerlendiriyorsunuz?" diye soruyorum.
'devrim'
"Baqimiza gelenleri diye niteleyenler, Amerika'nm
has adamlaridir. Devrim, toplumda kökten bir degigim olmasi
halidir. Burada olan devrim degil, sahtekârhktir" sözleriyle ya-
mthyor.
Amerika, gevardnadze'nin, kendi halkmm gözünde bir düg-
man olarak alg11andigini anlamigti. Gürcü halki çileden ç1kmig-
ti. Amerika, gevardnadze'yi degigtirdi, yerine genç birini getirdi.
Oysa hepsini kendi yetigtirmiyti."
"Simdibir yanda ekonomik kriz, halkm yoksulluga, bir yanda
Abhazya ve Osetya gibi Rusya'ya ilhak etmek isteyen bälgeler so-
runu var... Durumu nasil görüyorsunuz?" diye soruyorum.
"GOL DEVRIMl"NIN ARDINDAN TIFLIs 207

"Abhazya ve Osetya sorunlarmin altmda yine NATO var" di-


"çünkü

yor, gerek Abhazlar, gerek Osetler NATO'ya üye olmak is-


temiyor. Rusya'ya ilhak etmek istiyorlar. Tiflis hükümeti ise 'Ille
de NATO' diyor. Oysa Gürcistan'm toprak bütünlügünü sagla-
mamn tek yolu NATO'ya kargi çikmaktir".
Odadakiler baglartylaonayhyorlar konuqmasmi.Dört yayh iççi
emeklisi, kendi aralarmda da fisildagarakhararetlikonupmalar ya-
plyorlar. Pipia devam ediyor:
"Gürcistan'm tek ç1kiqyolu vardir. Gürcistan'da sosyalist dü-
zen tekrar kurulmahdir. Çünkümevcut iktidar da i; bayma sosya-
list söylemlerle gelmigtir. Ondan sonra bu ilkelere ihanet etmig-
tir. Gürcistan için tek çiki; yolu, Rusya'yla birlikte hareket etmek-
tir.Yani ekonomik olarak ve siyaseten ittifak halinde olmaktir çi-
kiq yolu."
Konugtugumuz bina 1905'te Bolgeviklerin gizliyaymlarmi bas-
tiklari binaydi.
Biz binayl terk ederken, ÇinKomünist Partisi'nden gelen ziya-
retçileri buyur edlyorlardi.

Avrasya Yahadi Konferansi


Akyamüzeri Alex Rondeli'den bir telefon geldi. Mariott Otel'de
Amerika'dan gelen bir Yahudi heyeti ve üst düzey yetkililer,
Amerikan Büyükelçisi'nin resepsiyonunda bir araya geliyorlardi.
Tiflis'in alevli gündeminde, görügleriilk elden alma imkânma ka-
vuyacaktim.
Mariott Otel'in lobisinde koca bir tabela. Üzerinde "Avrasya
Yahudi Konferansi" yaziyor.
Bu bir ilk! Amerika'nmve israil'inen nüfuzlu dernekleri, siya-
sileri, gazetecilerinden bir demet, Mariott Otel'in yemek salonun-
da buluquyor... Gürcistan'daki Yahudi cemaat birçok üst düzey
siyasetçi, stratejistler, müsteçarlar, generaller, resepsiyonda hazir

ve de nazirlar.
Aralarmda birçok kippah ve uzun sakalh adam var. Frederick
Stone onlardan biri. Yanma yaklaylyorum. Egi dolayisiylaresepsi-
yonda oldugunu söylüyor. Bayan Stone, bu toplantiyi düzenleyen
208 BÕL VE YUT

derneklerdenbirinin baqkam. "Muhafazakâr Yudaizm için Kadm


Ligi", baykam oldugu dernegin adt!
Stone, Gürcistan'daki politik kargayay1göyle degerlendiriyor:
"Gürcistan'm bugün geldigi nokta, Amerika'nin her ülkede
görmek istedigi yer! Bu ülke, demokrasiyitemsil ediyor, armhkla-
rm haklarma saygi gösteriyor, muhalefete saygi gösteriyor. Burada
bäyle bir yey oldugunu görmek çok güzel!"
Demek, Mrs. Stone'un durdugu yefden öyle görünüyordu...
Yanmda milletvekili Nino Nakagidze... Avrupa Birligi dostluk
grubunu yönlendiriyor Nakaqidze... Gürcistan'in gelecegi için
dügüncelerini soruyorum. Kisa ve kesin cevap veriyor:
"Gürcistan'm tek çikiqi NATO'ya ve AB'ye üyeliktir" di-
yor. Yüzünde bilmig bir ifade! Etrafa göz gezdirerek ekliyor:
"Gürcistan'm demokratik geligme çabalarma lsrail'in verdigi des-
tege de çok minnettariz."
Kalabalik yemek salonuna dogru ilerlerken Amerika'nm Tiflis
Büyükelçisi John Teff'ten ayaküstü için bir mülakat rica ediyo-
rum. ABD Büyükelçilikleri, ayaküstü olmayan mülakat bagvuru-
larimm hepsini geri çevriyor.
"NATO'nun Gürcistan için önemi nedir?" diye soruyorum
Tefft'e.
"Gürcistan, NATO'yu güvenligini saglayacak bir örgüt ola-
rak görüyor. Ama Gürcistan bälgede güvenligin saglanmasmda
da yardimci olabilecegini dügünüyor. Mesela Irak'takioperasyona
tagay gönderdi Gürcistan. Bu bir NATO operasyonu degildi ama
Gürcistan sik sik NATO operasyonlarma da katihyor. NATO'nun
üyesi olmak istiyorlar ve buna hazirlar."
Rusya'nm güneyinde NATO üyesi olmak! Konferansin düzen-
leyicilerinden birine bölgenin önemini soruyorum.
"Gürcistan jeopolitikolarak önemli bir bölge, stratejik bir ül-
ke. Demokrasi sürecinde. Türkiye'de de birçok kereler yaptigi-
miz gibi, biz Amerikah Yahudiler destegimizi gösterelim istedik.
Dünyanin bu bölgesinin çok önemli oldugunu dügünüyoruz."
"Neden?" diye soruyorum.
"Bati için çok önemli. ÇünküGürcistan yakinda NATO üye-
si olacak. Bu ülke Rusya'nin ve Iran'm kompusu. Kafkasya'da ha-
"GÜL DEVRÎMÎ"NIN ARDINDAN TIFLls 209

Tiflis'te Yahudi lobisi

yati öneme sahip bir bölge... Bati'nm çok güvendigi petrol ve


enetji hattari buradan geçiyor. Sonra demokratik baglarimiz var.
Mükemmel gitmese bile demokrasi hareketleri ortada. Israil'le
ilijkileri de son derece yakm ve daha da yakmlaçacak."
Gürcistan, Sovyetler'den ilk ayrilan ülkeydi. 2004'te Amerikan
"turuncu"
etiketli bir devrimin içinden geçti...
Amerika ve Avrupa, Karadeniz'in kiyisi, Kafkaslar'm kapisi
Gürcistan'da emellerine ulaym19ti...
Batih devletler, asirlardir Kafkasya'yi ve Karadeniz'i gözlerler.
Son yillarda Ukrayna ve Gürcistan'm NATO üyeligi konusunda
çok istekliler.
Bu, Amerika'mn Karadeniz'e girmesi demek. Bu, Transkaf-
kasya'y1denetlemek demek. Bu, Rusya'nin güneyini çevrelemek
demek... Bu, Türkiye'yi felç etmek demek.
Montrö Antlaymasi'yla, Karadeniz ülkeleri, Bati saldirganhgina
kargi güvence altina ahnmigti. Amerika, bir süredir Montrö'nün
degigtirilmesi gereginden sõz ediyor, Gürcistan, NATO'ya aday
üye olurken, Karadeniz'de sular 1siniyor...

BVY 14
210 BÖL VE YUT

lyte mart
aymda Gürcistan'dan yaptigimiz yaym böyleydi...
Aradan bey ay geçti. 22 Agustos 2008 tarihli Yeniçag gazetesin-
de, Mustafa Duran imzali haber Karadeniz'de sularm kaynadigi-
ni gösteriyordu.

Yeniça Gazetesi, 22 Agustos 2008

BÜYÜK OYUN DEVREDEl

Mustafa Duran
Saakagvili Devrede
Saakagvili devrede Karadeniz'e açilmak için iki girigimi de
boga gikan ABD, çareyi bilindik taktiklere bagvurmakta bul-
du. Soros devrimiyfe iktidara getirdigi Mihail Saakagvill yö-
netimini Güney Osetya'ya kargi sürekli kigkirtarak Rusya'yl ra-
hatsiz eden ABD, bölgede tansiyonu kontrollü olarak yükselt-
ti. Gürcistan ise ABD'nin telkinleri doÿrultusunda, 7 Aÿustos
akgami tek tarafli olarak baëimsizliëini ilan eden Güney
Osetya'yi iggal etti, Rusya da kargillk vererek Gürcistan'i hara-
beye çev1rdl. Washington igte bu tergâhin ardindan Karadeniz
konusundaki amaçIarina ulagti. Rusya'yl savaga çekerek
Gürcistan'i yerle bir ettiren Beyaz Saray, insani yardim baha-
nesiyle, Karadeniz'e iki askeri kargo gemisi, iki donanma ge-
misi ve bir sahil gûvenlik gönderme karari aldi. ABD ayni za-
manda bunu bahane ederek Polonya'yla füze kalkani anlag-
masing imzaladi.

Savag gemileri Boÿaz'dan geçti


Türkiye ile ABD arasmda yaganan Montrö krizinin gözülme-
sinin ardindan Karadeniz'de sular yeniden ismdi. Dün, ABD,
Almanya ve ispanyasavag gemileri sahil güvenlik botlari eg-
liginde Boëazlar'dan geçti. Polonya'nin da Boëaziar'dan ge-
çig için bildirimde bulunduñu ifade edildi. Bugün ise ABD'ye
ait tonaji dügük iki donanma gemisinin ve bir sahil güvenlik
,gemisinin

Boÿazlar'dan geçeceëi vurgulandi. ABD Digigleri


Bakanliéi sözcúsù Robert Wood da Türkiye'nin, Gürcistan'a
"GOL DEVRIMl"NIN ARDINDAN T1FLls 211

insani yardim malzemeleri tagiyan iki Amerikan donanma


gemisi ve bir sahil güvenlik gemisinin Karadeniz'e geçigine
onay verdiéini doëruladi. Öte yandan gemilerin boëazdan
geçigi sirasinda kendilerini "Yurtsever Cephesi" olarak adlan-
diran bir grup ABD'yi protesto etti.

Yakinda Trabzon Limanini isterler


igçiPartisi Genel Bagkan Yardimcisi Erkan Önsel,ABD sa-
vag gemilerinin Boÿaziardan geçirilmemesi gerektiÿini söyle-
di. ABD'nin, Kafkasya gerilimiyle Rusya'yi test ettiéiniöne sü-
ren Önsel,göyle devam etti: "ABD'nin Rusya'yi kugatma pro-
jesinde Bodazier ve Karadeniz tayin edici önemdedir. Bir yo-
lunu bulup Montrö delinmelidir. Gemilerin tonaji dügùrülür
ve yanlarina ABD'nin savag gemileri katilarak Karadeniz'e çi-
kilir. igte ABD'nin yaptlÿi da budur. ABD Montrö'ye uyaca-
éim diyerek Montrö'yü delmektedir. Montrö'nün özünü iëdig
ederek, gek1en uyuyor görünerek, Kafkasya'ya yapacaël yl-
Qinaÿinengellerini agiyor. Sonuç olarak ABD, Kafkasya'daki
hâkimiyet mücadelesine Tayyip'ler araciliÿiyla Türkiye'yi de
sürüklüyor. insaniyardim mavallariyla kimseyi kandiramazsi-
niz. Montrö'nün bu delinigi büyük geligmetere gebedir. Rusya
bu durumu savag nedeni olarak ilan etmigtir." "Yakinda
Trabzon limaninda ABD gemilerinin mevzilenmesi gündeme
gelecektir" diyen Önsel,ABD'nin Orta Asya'nin derinliklerine
girme stratejisi güttüêünü dile getirdi.

Anadolu Ajanst'nin haberi, 2 Ey/ül 2008

Rusya Bagbakani Vladimir Putin, ABD'nin Gürcistan'a in-


sani yardirni neden son sistem fùzelerie donatilmig donanma
gernileriyle getirdiéinin merak konusu olduëunu söyledi ve
buna Rusya'nin bir yanitinin mutlaka olacaÿ!ni bildirdi.
Özbekistan'iziyaret eden Vladimir Putin, burada gazeteci-
lerin sorularini yanitlarken, Karadeniz'e giren NATO gemile-
ri konusunda, "Elbette buna bir yanitimiz olacak" dedi. Putin,
"serinkanli
yanitlarinin ve yumugak olacaëini" ifade ederken,
\

212 BÖL VE YUT

bunun ne olacadini soran gazetecilere, "Göreceksiniz" kargi-


liëmi verdi.
Putin, ABD gemilerinin insani yardim getirdiÿinin belirtil-
diéini hatirlatarak, "Eger insani yardimdan söz ediyorsaniz o
zaman bu malzemenin, saldirinin kurbaniarina verilmesi ge-
rekir, o da Güney Osetyalilardir. Dolayisiyla Amerikalilarin
Gürcistan kiyilarinda ne aradiéini anlamiyoruz. Ama tabii bu
bir zevk meselesi. Amerikali muhataplarimizin kendi tercihle-
ri. Ama o zaman da ikinci bir soru ortayla çikiyor: insani yar-
dimi neden, son sistem füzelerle donatilmig donanrna gemi-
leriyle sunuyorsunuz?" diye konugtu.

I
I
KOSOVA AÇIK YARA!

Subat2008Yolculuguo
Ne tuhaf degil mi? Bir zamanlar Yugoslavya diye bir ülke var-
di. Kosova ayrilan son parça mi bilinmez ama en son bagimsiz
ilan edilen o.
Yugoslavya, 80'li yillarda baglayan etnik milliyetçilige daya-
h akimlar sonucu parçalara ayr11di. Yillarca kardeq kardeg yaça-
yan Yugoslav halki, Boynak, Hirvat, Arnavut milliyetçi örgütlerin
rüzgârmda birbirinden nefret eder hale geldi. Buörgütler Batt'dan

'

BOSNA 3
'a-
S'S SIRBiŠTAN
ERSEK
.

MONTE-NE-
GRO BULGARISTAN
OSOVA

MAKEDONYA

"bagimsiz"

(*) Bu yolculuktan iki hafta sonra Kosova, Bati eliyle ilan edildi.
214 BÖLVEYUT

"demokrasi

gelen büyuk meblaglarla desteklendi... lyte projesi"


buydu... Koca Yugoslavya, yedi parçaya bölünmüg, kan gölüne
dönmügtü.
Her bir parça yabancdarm denetimine verildi. Eski Yugos-
lavya'dan ayrilan devletlerde, siyaset Avrupa Birligi tarafmdan be-
lirleniyor; bu devletlerin savunmalari NATO tarafmdan yapdi-
yor.

Ülke statüsü olmayan Kosova, gimdi bagunsizhk istiyor. Ame-


"garth
rika ve AB destekli bagunsizhk" istemi, Avrupa'da bagimsiz
devlet isteyen ayrihkçihareketlere güç veriyor.
Kosova 1999'dan beri bir kaosu yaqiyor. Sirp ve Türk azmlik
nefes alamiyor. Arnavutlagtirma ve Katolikleytirme tüm hiziyla
sürüyor.
Kosova, Avrupa'mn ortasmda açamig bir yara! Sekiz yddir ka-
myor... Kosova, smirlar arasmda yaqiyor... Gören gözlere ders ol-
sun!

lber'in Iki Yam


Soguk bir ki; sabahi. Bir zamanlar Yugoslavya denen ülkenin
özerk bölgesi Kosova'nin kuzeyindeyiz. Kosova'yi ikiye bölen si-
mr çitgisindeyiz. Yugoslavya yediye bölünür de Kosova tek par-
ça kahr nn! Etnik bölücülük neredeyse mahalleler arasmda sinir-
lar çiziyor.
Mitrovitza'nin kuzeyiSirbistan. Kuzeyde yer alan mahallelerde
Kosovah Sirplar yaqiyor. Güney mahalleler Arnavut. Arada smir
oluqturan Iber Irmagi üzerindeki köprüde yürüyoruz. Önümde
iki çocugunu çekigtirerek Sirp tarafma geçen bir anne... Solugu
havaya büyük buharlar yay1yor.
Suurda NATO askerleri. Kosovah Arnavutlari, Kosovah
Sirplardan aymyorlar. Simri geçerken iber Irmagi usulca fisddi-
yor. Osmanh yönetimini, Sirp Kralhgi'm, Sosyalist Yugoslavya'yi
ve NATO bombardimamm anlatiyor... "Bir zamanlar kardepçe
yaçayan halklarin birbirini katlettigine çahidim" diyor.
KOSOVA AÇIK YARA! 215

Köprünün her iki yamnda kaybedilenler için amtlar dikili...


Ve o gün Kosova'nm içinden geçen simrin Sirp tarafmda, halk yi-
ne meydana birikmiëti...
Sesler smira kadar geliyor. Platformun üzerindeki adam mik-
rofondan haykiriyor: "Kosova'mn bagimsizligi isteniyor. Kar-
ihšmda
Sirbistan AB'ye almacakmig! Biz Avrupa Birligi'ne gir-
mek istemiyoruzl"
Yugoslavya parçalara bölünürken, Sirp, Hirvat, Arnavut milli-
yetçiler satranç tahtasma çikmiglardi. Sonunda bir katliam gerçek-
leymig,böylece NATO bölgeye müdahale etmigti. Bombardunan
2,5 ay sürmügtü. Sirp çeteler bölgeden çikarilmig, ardmdan
Kosova, Birlegmig Milletler'in yönetimine birakilmigtL
Kosova'mn Sirp bälgesinde,kalabalik meydam geride birakip,
sosyal demokrat politikac1Oliver ivanovic'ibürosunagidiyorum.
"Simdibiz nerdeyiz?" diyorum. Sagkm, yüzüme bakiyor, son-
ra anliyor.
"§imdi
Kosova'nin kuzeyindeki Mitrovitza kasabasmm kuze-
yinde yer alan Sirp bõlgesindesiniz.Kosova'da yaçayan tüm Sirp
nüfus buraya toplanmig durumda, artik sadece bu bölgede ya-
giyorlar. Daha önce Kosova'nm birçok bölgesinde yerlegiktik.
Burada 21 bin Sirp var. Kuzeyin diger taraflarinda da toplam 30
bin nüfus oldugu tahmin ediliyor."

"SartltBagimsizhk"
Kosova'mn çeyitli kent ve köylerindeki Sirplar, Mitrovitza'nm
ortasmdan geçen simrin kuzeyine toplanm191ardi. Kosova için çö-
züm, Batih devletlerin eline birakilmigti.
Finlandiya'mn eski Cumhurbagkam Ahtisaari, Kosova'da çö-
züm için görevlendirilmigti. Ahtisaari'nin Kosova için önerdigi
plam rehberimiz gazeteci Birol Urcan pöyle özetlemigti:
'parth

"Ahtisaari planmin önerisi, bagunstzhk'ti. garthbagim-


sizhktan qu anlayilmahydi: Kosova uluslararasi camianin kontrolü
altmda olacak! Ama bagimsiz devlet statüsü alacak."
Kosova yönetimi bagkam, eski Arnavut gerilla lideri Haqim Ta-
ci'nin yardancisi ve yakin arkadaqi Enver Hocay Prigtine'de Türk
216 BOL VE YUT

Mitrovitza Sarp bölgesi

"garth

düpmam Iskender Beg heykeliönünde bize bagunsizhk"tan


sör ediyordu.
"garth
bagimsizhšm tadint çikaran bir ülke olacagiz. Uluslar-
arasi toplumun gözetimi altmda bagiosiz olacagiz. Bence, bu bir
çeligki degil. Önemli olan, devlet kurumlarimizm, topraklarum-
zm ve suurlarimizm daha belirlihale gelmesi. Gelecekte gerçek ba-
da
gimsizhgunizakavuyacagiz..."
Kosovah Arnavutlar, en büyük destegi Amerika'dan ve Avrupa
Birligi'nin çekirdek ülkelerinden ahyorlardi.
Sirbistan ve Rusya, Kosova'nm bagunsizhgmm uluslararasihu-
kukun ihlali oldugunu söylüyordu. Bosna ve Karadag, Yunanistan
ve Kibris Rum Kesimi, Ìspanya ve Romanya, "Kosova'mn bagim-
sizhgma haytr!" diyordu.
Kosova'ya verilecek bagimsizhk, Gürcistan'da Abhazlarm
ve Osetlerin; ispanya'daKatalan ve Basklarm; Romanya'da Ma-
carlarm; Bosna'da Sirplarm bagimsizligmaonay vermek anlami
tapiyacakti.
KOSOVA AÇIK YARA! 217

Ahtisaari plamna göre bir oldubitti yapilmahydi. BM görevleri


AB'ye devredilmeli, Kosova yönetimi Avrupa Birligi'ne geçmeliy-
di. Kosovah Arnavutlar umutluydu...
Birol, "Sirplar kabul etmeyecekler ama yapacaklan pek bir gey
oldugunu sanmiyorum" diyordu. "Eger AB, bu öueriyi destekler-
se ki destekliyor, Strplara pek bir çikar yol kalmiyor. Sirplar, bu
nedenle birdenbire AB dügmani kesildiler. Önceleride Amerika
düqmamydilar."

BM Kalkmma Örgütü ve Azmhklar


Kosova'yi yöneten aslmda Amerikan Büyükelçiligi'dir. Ardm-
dan AB kurumlan gelir. Bunlardan en önemlisi Birleymig Millet-
ler Kalkmma Orgütü'dür (BMKÖ). Daha önce Makedonya'da
Birleymig Milletler Kalkmma Örgütü temsilcisi olarak görev ya-
pan Norveçli Frode Mauring, bu kez karyima Kosova BMKÖdi-
rektörü olarak ç1kacaktt. Aynt ifadesiz yüz, Kosova'nm bagunsiz-
hgtni degerlendirirken pöyle diyordu:
"Kosova, Birleymig Milletler Güvenlik Konseyi'ne bagh. Rus-
ya'nm ve S1rbistan'm bagimsizhgi kabul.etmedikleri ortada...
Avrupa Birligi'nin yönetimi ele alma girigimi var. Bu kadar ka-
rigik bir siyasi ortamda, duruma bir çözüm bulunmaya çahyth-
yor. Biz BM olarak be; önemli alanda çahqiyoruz. En önemlisi,
azmhklarm yerleyim alanlari. Mesela Sirplarm biraktigt alanla-
ra Arnavutlar yerlegiyor. Bununla ugraqiyoruz. Çingeneazmligm
yerleyim sorunlari var."
Küçücük bir bölgede, igleri daha da kariptiran bir ekibin bayin-
daydi. Azinhklarla ilgili Makedonya örnegini kopyaladiklarmian-
latlyordu:
"Ilk strada Sirp azmhšm problemlerivar. En büyük nüfusa sa-
hip azinhk onlar. Makedonya'da uyguladigumz yol haritasmi uy-
gulamaya çahµyoruz. Yani yerel yönetimleri güçlendiriyoruz.
Merkez yönetimden uzaklayttrma yolunu deniyoruz."
Paramparça edilmig bir ülkenin özerk bir bölgesinde bölün-
müq bir halk. Acaba kimlerin eli bu kadar derinlere dalungti? Bu
nefret, bu öfke, hangi peytani planla figeldenmigti?
218 BOL VE YUT

Arnavullarm eski çetecisi, yeni politikacist Enver Hocay,


Kosova'daki Sirp azmhšm kendilerine karyi kullamldigmi dügü-
nüyordu.
"Belgrad, azmhklar1Kosova'da Sirp hegemonyasi için kullam-
yor" demigti.

"Sevgili Neuem"
Enver Hocay, Kosova Kurtulug Ordusu'nun eski lideri, pim-
di Kosova bölgesi bagkam Haqim Taçi'nin yakm arkadagiydi.
Hagim Taçi'nin ilginç bir äyküsü vardi: Prigtina Üniversitesi'nin
ilk ögrenci baykamydi. Arnavut ögrencileri, Sirp lider Slobodan
Miloseviç aleyhine örgütlüyordu... 1989'da Kosova'nm özerk sta-
tüsüne son veren Yugoslav hükümetine kargi örgütlenmek üzere
yeraltma inmigti.
1993'te,. Îsviçre'ye kaçmty, siyasi iltica gruplarma katum19ti.
UÇK, Kosova Kurtulug Ordusu'nda yer alm14ti. O zamanlar, Bati,
UÇK'y1terörist örgüt olarak tammhyordu.
CIA kayitlarma göre de UÇK terörist bir örgüttü. Bir yll son-
"direnig

ra, aym kay1tlarUÇK'dan hareketi" olarak söz edecekti...


1999'da UÇK, NATO'nun yanindayd1... Haqim Taçi de! Henüz
31 yaymdaydi. Eski Amerika DigigleriBakani Madeleine Albright'a
"Sevgili Nenem" diyecek kadar yakmdi.
Kosova'da melekler ve geytanlar yaratilmigti. Amerikan ordu-
su melekti. Levent Koro açikhyordu:
"Kosova ile Amerika iligkisiçok özel bir olgudur. Kosova'y1kur-
taran Amerika'dir, Amerikan ordusu ve Amerikan yönetimidir."
"Kosova'y1 bombalayan da Amerika'dir" diye ekliyorum.
"Yugoslavya'nm tüm zenginlikleri; sizin vergilerinizle yapilan o
köprüler, yollar, NATO uçaklari tarafmdan bombalanmadi mi?"
BM çahyam Levent Koro, Irak'taki ya da Afganistan'daki
Amerikan yanblan gibi cevap veriyor. Hemen hemen aym cümle-
lerikuruyor: "Dogru ama Miloseviç rejiminin yok olmasi gereki-
yordu, onun durdurulmasi çartti."
"Yani Saddam gibi Miloseviç de gitti..." diyorum. Bagmi cid-
diyetle salhyor.
KOSOVA AÇIK YARA! 219

Ha im Taçi

"Amerika, o nedenle, Kosovahlarm gözünde bir kurtarici!" di-


yor.
Kerküklü Rizgar Ali ya da Erbil'de Kemal Kerküki'nin sözleri-
ni hatirlatmtyor mu söyledikleri?
Manda yönetimi altmdaki ülkelerde içbirlikçi yönetimin ben-
zer sözler söylemesinormaldi.

"Kosova'nin Bagimsizhgt Daha ÇokBölünme lçin!"


Bu olgu, KosovahSirplar için geçerli degildi...
Onlar Kosova'mn 14. yüzyilm ortalarma kadar Sirp Ìmpara-
torlugu'nun merkezi oldugunu söylüyorlardi. Sirplar için I<osova,
Sirp devletinin ilk dogdugu yerdil
Mitrovitza'nm kuzeyinde, Sirp bölgesinde, kürsüdeki konuy-
"top-

maci Helsinki Nihai Senedi'ni hatirlatiyordu... Sirbistan'm


rak bütünlügü" Kosova'ylkapsiyordu.
Kosovah Strplar, uluslararasi toplumu ikiyüzlülükle suçlu-
yordu. 2004'te Arnavut çeteler Sirplara saldirdiginda, uluslarara-
220 BOL VE YUT

si güçlerin neden sessiz kaldigmi ve NATO'nun isteksizce ve son


anda müdahale etme sebebinisoruyorlardi. Oyun içinde oyun var
diyorlardi.
Kürsünün önünde onlarca pankart: "Avrapa Birligi'ne Ha-
ytr!", "Bizi Bölemeyeceksinizl", "Hangi Bagtmsizhk!", "Adalet
Istiyoruz!..."
Konugmacilar, "Kosova'nin siyasi yapismda söz sahibi olmak,
bütün bir Balkanlar'm siyasi yapismda'söz sahibi olmak demek-
tir!" diyorlar... "Kosova, Bati'nm Dogu'ya yänelik tehdididir!"
diyorlarlar. "Kosova'daki Amerikan üssü zincirin en önemli hal-
kalarmdan biridir!" diyorlar. "Bagimsizhk istemi, kalan parçalari
da parçalara bölmek içindir" diyorlar...
Kosovali Türk siyasetçi Fikrim Damka'ya sorayorum: "Sence
neden Amerika Kosova'nm bagunsiz olmasmi bu kadar çok isti-
yor?"
"Çikarlari var, Avrupa'nm dengeleri Rusya'ya karpi denge-
ler, en rahat bu bölgeden kontrol edilebilir. Burada Amerika'nm
önemli bir üssü var."
Birbirine karyi kiçktrtilan halklar, NATO gücüyle aralari-
na smirlar koymuytu... Tampon bölge olugturulmug, Amerika
Balkanlar'm ortasi Kosova'da gehir büyüklügünde bir askeri üs-
se kavugmuytu.

"Varhgim Amerikan Varhgma


Armagan Olsun!"
Amerikan ordusu, Kosova'mn güneyinde 300 hektardan daha
büyük bir alana sessiz sedasiz yerlegmigti. Yava; yavag Kosova'nm
günlük hayatma da girmiyti. Çoksay1da Arnavut bu üste istihdam
edilmigti... Kosova'daki us, aslmda Kosovalmm kimliginin, dini-
nin, yaçam biçiminin degipmesinde de etkiliolacakti.
Once büyük bir NATO ve Amerika sevgisi, Kosovah Arna-
vutlarmkalbine girdi. Barbuçe adh BM çahgam hamm, "Arnavut-
lar her yeyi Amerika'ya ve NATO'ya borçlular!" diyecekti.
Her yam Amerikan bayraklari, Noel Baba figürleriylesüslü bir
barda, "Kosovahlar ordu Amerikahlar tarafmdan korunup kol-
KOSOVA AÇIK YARA! 221

landi" diyordu. Dikkat kesilmig,ne derece samimi oldugunu an-


lamaya çahyiyordum. "Bill Clinton, Albright olmasa NATO bura-
ya gelmeyecek ve biz özgür olamayacaktik! Aslinda daha evvel de
Amerika'ya çok yakmdik ama bu yakmhk 99'da zirveye ç1kti."
Bu ayk adim adim tüm Itosova kültürünü dönügüme ugratti...
Prigtine'nin büyük caddeleri New York'u aratmayan süslemeler ve
Amerikan simgeleriyle kaphydi.
Giysiler kadar beyinler de Amerikalilaymiyti... Clinton Bul-
vari'nda kargo pantolonlu, kabanmm sirtmda USA yazan, saçlart
bol jölelive küpeli bir genci durdurup soruyorum:
"Neden her yerde Amerikan bayragivar?"
Otomatige baglanmiggibi cevaphyor:
"Bizim en iyi dostumuz onlar! Bizim en zor zamammizda bi-
ze yardun ettiler."
Arnavut köylülerinin giydigi beyaz keçe baghkh Selman
Bayazid, Prigtine yakmlarmdaki bir köyden gelmiëti. O da bana
Amerika'ya duydugu sevgiyi anlatmiyt1. Amerika dünyada bir nu-
marayd1.
Büyük caddeler buram buram Amerika kokuyordu. Butikler
Hilary Clinton admi isim seçiyordu. Prigtine'de çocuklarma
Hilary ve Bill adi koyanlar vardi. Clinton Bulvari tabelasi içimi za-
ten acitm19t1...
Türk partisi yönetim kurulu üyesi Fikrim Damka, Kosova'y1
anlatirken, "Caddelerin, sokaklarm adi degigtiriliyor. Eski ad-
lar yerlerini Amerikan liderlerinin isimlerine biraktyor. Her yeri
Amerikan bayraklan ve Amerika'ya duyulan aqki simgeleyen süs-
ler sanyor..." diyordu!

Ulusal Kahraman: IskenderBeg


Kosova'da "Amerika'ya ayk ve Osmanh'ya nefret" adh bir
oyun sahneye konuluyordu. Yeni bir Arnavut kültürü yaratihyor-
du. Prigtine'nin ortasma dikilen Iskender Beg heykeliArnavutlar
için Osmanh'ya bagkaldirmanm erdemini simgeliyordu.
Kosova Demokratik Partisi'nin iki numarah ismi Enver Ho-
cay'a soruyorum:
222 BÖL VE YUT

"Îskender Beg, Türklere dügmanhgiyla ünlü. Ve her yerde hey-


kellerivar? Neden?"
göylecevapliyor: "Bence o, Türklerin degil Osmanhlarm düg-
mamydi. Biliyorsunuz Iskender Beg bizim ulusal kahramam-
m1z."
Kosova 600 yil Türk tarihiyle kucak kucagaydi ama Kosova'da
tek bir Türk adt bile ag1za almmazdi. Yeni Düzen'de kahramanlar
Arnavut olmahydi!
Prigtine'nin çeyitli yerlerindeki freskler,heykeller,Arnavut ta-
rihine atifta bulunmaktaydi. Kitabevlerinin vitrinlerinde Arnavut
tarihini anlatan kitaplar vardi. Kisacasi Kosova, Arnavut olma-
hydil
Türk mezarhklari çöplüge dönügüyor, camive Osmanh eserle-
ri yavaçça soluyordu.
Birleymig Milletter eliyle Türkçe sekiz yll içinde tedavülden
kaldirilmig, Ingilizce resmi dil ilan edilmigti.... Sokaklarda Ar-
navutçadan çok ingilizce geçerliydi. §öylebir etrafa baksaniz 10
dükkandan 8'i Ingilizceisimliydi. Sagruzda Hair Optica, solunuz-
da Beauty Parlour vardi.
Tüm büyük kentliler Türkçe bildigi halde, bilmiyormuy gi-
bi yaplyorlardi. Üzerlerinde baski ve propaganda makinesinin
hâkimiyetivardi,..
Arnavut olmak geçer akçeydi. Ayrica din konusunda da Avru-
pa'ya yaklayilmasi telkin edilmekteydi... Müslümanhk demodey-
di. Kosova'yi geri birakmigt1.Yavaqyavay Hiristiyanlaçacaklardi.

Ulusal Azize: Teresa Nene!


Ulusal kahraman iskender Beg H1ristiyan'di. Bir diger ulusal
kahraman da Rahibe Teresa'ydi.
Prigtine'de nereye dönsek rahibe Teresa'yla göz göze geliyor-
duk. Tipki Arnavutluk'ta bagimiza geldigi gibi, Müslüman bildi-
gimizbir ülkede, Katolik propagandanm aglarimn en ücra köpele-
re ulaytigmi gözlüyorduk.
Arnavut aydmlarla Rahibe Teresa üzerine konuqurken, ona
sahipleniëlerini hayretle izliyorduk. Prigtineli aydinlara "'Nene
KOSOVA AÇIK YARA! 223

Rahibe Teresa

Teresa' heykelleri neden her yerde?" diye sordugumuzda pu ceva-


bi ahyorduk:
"çünkü
milli simgesi. lyilikmelegi. Tüm dün-
o, Arnavutlarm
ya onu Arnavut olarak biliyor. Biz de ona sahip ç1klyoruz."
Burbuçe'nin sözünü kesip itiraz ediyorum: "Ama o, Osküp
dogumla ve asil adi Goncal"
Birlegmig Milletler'de memur Virtüt söze karigiyor:
"Meseleyi dogru koyahm. Teresa Ana, Üsküp dogumlu bir
Arnavut. Ama kökleri Prizren'e dayanlyor. Siirlerini bile Arna-
vutça yazacak kadar Arnavut. Bart; ödülüne layik görülmüy bir
insan. Dünya bizi onunla tamyor..."
"Neden sizce Katolik bir simge, Arnavutlara milli kahraman
yapildi?" diye üsteliyorum. Virtüt alayci bir sesle, "Çünkü Nobel
ödülü alan bir Müslüman yoktu..." diyor.
"Nobel ödülü neyi temsil ediyor?" diyorum. çok önemli ol-
dugunu söylüyor. Teresa Ana'nm onlari dünyaya tamttigim an-
latiyor.
224 BOL VE YUT

Bence bu dini sembolün, yayam öyküsüne kisaca deginme-


liyiz... Arnavutlarm ulusal kahramani Rahibe Teresa, 1910'da
Osmanh Imparatorlugudagilirken Üsküp'te dogrnugtu. Asil adi
Gonca Boyacioglu. 17 yagmda Amerikan "Loretta Kardepler" mis-
yoner teykilatt tarafindan desteldendi, okutuldu, egitildi. Once
Irlanda'daKatolik egitimi aldi; sonra Hindistan, Îngilizlertara-
fmdan paramparça edilirken, orada kendini fakir fukaraya yardi-
ma adadi. 1948'de Vatikan'dan aldigi inle, Kalküta'da Katolik
bir cemaat kurdu.
Bugün bu cemaat, 123 ülkede toplam 610 kuruma sahip.
Cemaate mensup 4 binden fazla rahibe, dünya ülkelerinde mis-
yonerlik yaplyor.
Rahibe Teresa, 1971'de Papa'dan barig ödülü aldl. 1979'da
Nobe10dülü'ne layik bulunacakti. Sonsuz yardunlarmm kaynag1
hiç açiklanmadi. Olümünden alti yll sonra Vatikan tarafmdan azi-
ze ilan edilecekti... Enver Hocay'la, Rahibe Teresa ve Vatikan'dan
söz etmigtik... Konuyu edebiyata baglam19ti...
"Tartigmah bir konu var: Kosova Müslüman bir bälge. Buna
ragmen, her yerde katedraller inga ediliyor, Rahibe Teresa heykel-
leri her yere dikiliyor... Sizce Kosova'da Hiristiyanhga karµ uya-
nan bu büyük sevginin nedeni ne?" diye soruyorum.
Enver Hocay, bir diplomat gibi cevaphyor: "Bizim kimligimi-
zin temelinde aslmda milliyetçilik var. Ama milli kimligimizinbir
yanin1 da din olugturayor tabii. Dini kimligimizi de Müslüman
ve Hiristiyanlar oluyturuyor. Bizler kim oldugumuzun farkmda-
yiz. Siyasi amaçlar için Müslüman veya Hiristiyan olmamiza ge-
rek yok."
"Vatikan'la iligkileriniz nasil?"
"Vatikan, bizim edebiyatimiza çok ilgi duyuyor. Çünkübi-
zim edebiyatimiz ashnda Hiristiyan edebiyatidir. Bu anlamda bi-
ze destek veriyorlar."
Vatikan, Kosova'da sadece edebiyatt desteklemekle kalmiyor-
du. Dikilen katedrallerden, Katolik kiliselerinkurulmasina kadar
hiçbir destekten kaçmmiyordu.
Türk siyasetçi Fikrim Damka, Kosova'da artan Katolik propa-
gandayi anlatmigti:
KOSOVA AÇIK YARA! 225

"Burada misyonerlik her alanda devam ediyor. lylerin bu


noktaya gelmesi 10 yll öncesinden hesaplanmigti. §imdibüyük
bir Katolik basklyla karyi karyiyay1z.Katolik kurumlar Avrupa
Birligi'nin çekirdeginde yer alan kurumlardir. Siyasi kurumlar-
dir."
Gazeteci Birol Urcan da ayni fikirdeydi...
"Mesela hatirhyorsamz Cumhurbagkani Rugova, Papa'yla gö-
rügmügtü. Kosova'nm, din olarak da Bati'ya yaklaymasi halinde,
Bati'dan destek almabileceginden söz etmigtir. IbrahimRugova,
Müslümanhgm zararlarive Hiristiyanligm faydalarmdan söz eden
birçok konuyma yapmigtir."
lbrahim Rugova ölmeden änce Müslümanliktan Katoliklige
geçtigini de ilan etmigti. Farkh bir rüzgâr Kosova'yi etkisi altma
alm19ti. "Yumuçak geçig" diyordu küresel güçler buna... Bir halk

yavay ve yumuçak darbelerle pekillendiriliyordu...

Ölümü Göster Sitmaya Razi Et!


Kosova, füzeler ve bombalardan nasibini almigti. Yugos-
lavya'nin dag1hqiylaekonomisi durma noktasma gelmigti. Ununu,
gekerini hâlâ Sirbistan'dan ahyordu...
Özelleytirmelerbeg ylldir hizla devam ediyordu. Birlegmig
Milletler Kalkmma beyärgütü analisti Levent Koro açikhyordu:
"O özellegen fabrikalar, aslmda teknolojisi çok eski fabrikalar-
dt. Üretken degillerdi. Özelleytirme planma göre satildilar."
Peki acaba gimdi çahylr halde miydiler? Oralarda çal14anbin-
lerce iççinin durumu neydi? Bu gibi sorular cevapsiz kahyordu.
Fabrikalar pul parasma satilmlyti. Bir zamanlar zeytinyagm-
dan tekstil ürünlerine, ilaçtan gümüye kadar fabrikalarladonan-
mig Kosova, artik sadece diçaridan gelen ürünlere sahipti.
Altay Suroy, Kosova Adalet Bakam'nm Türk yardimcis1.
Fakirlegen Kosova halkom gelecegi nasil degerlendirdigini soru-
yorum.
"Kosova halen emperyalizmin ne olduguna fark edememig bir
bölge" diyor, "Kosovahlar küresellegmeyi, insanhk tarihinin en
çagday, en üst seviyede örgütlenmesi oldugunu zannediyorlar".
BVY 15
226 BOL VE YUT

"ayda

"Hangi Kosovahdan bahsediyoruz?" diye soruyorum, 30


avroya yayamaya çahyanlar hiç mi anlamtyor durumu? 65 bin kipi
ipsiz,bütün fabrikalar kapanmigve ayda 30 avroya çahyanlarm ak-
Ima bir yeylerin ters gittigi gelmiyor mu?".
Altay Bey'i, daha önceki görüçmelerimize göre daha az öfkeli,
daha umutlu ve yönetime daha yakm buluyorum.
"Kosova'da ekonomik durum halki zorluyor ama Kosova, bu
zorluklan daha önceden de yaçadi. Bir sava; geçirdi, ölümlerle yüz
yüze geldi. Simdio zamanki duruma göre daha rahat. Ayda 30-40
avro maagla yayamayi bir geligme olarak görüyor."
Yani birileri Kosovahya ölümü gösterip sitmaya razi ediyor!

Yeni Yaçanun Miman: Televizyon Kanallan


ve Reklam Sirketleri
Öldürmeyecek
kadar maagla yayamaya çahyan 2 milyon nüfus-
lu Kosova halkmm en büyük eglencesi televizyondu. Yeni
yaçam
biçimine ekranm yol göstericiliginde ahqiyorlardi.
Birol Urcan, gazetecilikte saglayamadigi mali imkânlari, rek-
lamcihkta buldugunu anlatmigti. Kosova'nin en büyük reklam
irketlerinden birinde çahymaya baglamigti. Patronu ilginç bir
adamdi. Adi Genc Meroko.
Birol bizibir akyamüstü Amerikan Büyükelçiligi'nin de bulun-
dugu lüks mahallelere yakm, konforlu ve iyi dekore edilmig bir bi-
nada Meroko'yla bulugturdu.
Meroko, deri koltuklar ve modern egyalarla donanmig ofisin-
de anlatiyordu:
"Bir iletigim girketi olarak, elektronik medyadan, televizyon-
dan yararlaniyoruz. Kosova, Avrupa'da en çok televizyon izleni-
len ülkelerden biri,"
Televizyonlan yönlendiren de uluslararasi reklam girketle-
riydi. Özel kanallar reklam gelirleriyle yaçayabilirdi. Meroko,
"Artik yabanci mügteriler Kosova'yla ilgileniyor ve daha önce
burada bulunmayan uluslararasi ürünler ülkeye giri; yapabili-
yor" diyordu.
"Ne tür ürünler mesela?" diye sornyorum.
KOSOVA AÇIK YARA! 227

Reklamci Meroko

"Makyaj malzemelerinden çampuana, hijyenik ürünlere,


alkollü-alkolsüz içeceklere kadar hemen hemen birçok ürünün
reldamim yapiyoruz" diye anlatiyor. "Avrupa'da ilk 100'e giren
ürünler Kosova'da da aym gekilde üst siralarda yer ahyor."
"lyi
de reklammi yaptigmiz ürünleri kimler alabiliyor? Burada
ipsizlik had safhadal" diye ifade ediyorum paçkmhgum.
"Satm alma
gücü tabii ki dügük. Ancak, bildiginiz gibi kali-
teli ürünler savay döneminde bile ahci bulmuqtu. Çünkükaliteli
bir ürün ya da iyi pazarlanmig bir ürün mutlaka satihr. Ornegin,
Kosova'da yüzde 60 oramada ipsizlik var ama 2 milyon kipiye 650
bin araba dügüyor.Yani, Kosova gibi degigim sürecindekiùIkeler-
de, iyi yaçama istegi AB ülkelerine göre çok daha fazlal Çünkü biz
çok aci çektik. Simdiäzgürüz ve örnegin bir araba veya cep telefo-
nu satm aldigimizda yaçadtgumzt hissediyoruz!"
Meroko'yu dinlemek, Kosova'nm baymagelenleri anlamak de-
mekti. Gelinen noktada, yaçamak tüketmek demekti.
Meroko, gece kulübü veya cafelerde partiler verdiklerini anlati-
yor, bu partilerin video çekimlerini gösteriyordu bana. Çekimlerde
228 BÖL VE YUT

genç ve ultra modern giysili insanlar, özel bir mekânda köpükler


arasmda çugmca egleniyorlar ve özel bir viskinin Kosova pazarma
girigini kutluyorlardi...
Meroko'ya bu partilere kimlerin katildigini sordum.
"Ögrenciler,22-35 yaglarmda gençler. Zaten Kosova'da yaq
ortalamast 26. Sonuç olarak, tamttigumz ürünleri satm alabilen
gençler, uluslararasi girket çahqanlari, moda dünyasindan insanlar
ve bankacdardan olugan bir grup..."

"ÖnceRock Geldi..."
Meroko, Kosova gençliginin yüzde 80'inin Batinormlarin1 be-
"proamerikan"
nimsediginive Kosova'da yaygm olan terimle, ol-
duklarmi söylüyordu...
Bu geligme yeni degildi. Meroko, Yugoslavya'da, Batt hay-
ranhgmm tohumlarmm uzun ylllar önce atildigini hatirlatiyor-
du.
"30

yddan fazla süreden beri Bati kültürüne öykünüyorduk.


Örnegin, Priptina'daki rock kültürü hepimizin gençligine dam-
ga vurmuqtur. 1980'lerde Kosova'da yamlmlyorsam tam 110 ta-
ne rock grubu vardi..."
Sosyalist Yugoslavya'da, odalarda Rock yddizlarmm, Harley
Davidson motorlann afigleri asdi bir gençlik yetigmig, bu gençler
bugünün Kosova'smda reklamci, igadami, politikact olmuglardi.
Genc Meroko gençliginin rüyalarim gerçekleytiriyor, alkollü içe-
ceklerin sponsorluganda Bati'mn ünlü rock yildizlarmi Pristine'ye
misafir ediyordu.
Bugünün gençleri kendi idollerine kopuyorlardi.Meroko'nun
reklam girketinden çiktigmuzda gece ilerlemiyti. Sokaklardan çig-
hklar yükseliyordu. Karanhšm içinde stadyum pinl piril parhyor-
du. Her iki saatte bir elektrik kesintisiyleyayayan Kosovah genç-
ler, ünlü Amerikah rapçi Fifty Cent'in konseri için, jeneratärlerle
aydiniatilmig stadyuma akiyorlardt. Gecenin dondurucu ayazi on-
lari durdurmamigti.
Bir nefes rock alacaklar. Daha da Batihlaçacaklardi... Konsere
gelenlerin parka biraktiklari arabalarin ön camlarmda ABD bay-
KOSOVA AÇIK YARA! 229

raklari asihydt. Otele giderken sokaklarda, evlerin balkonlarmda


bir bagka ülkeye duyulan aykm (!)tezahürleriyle bir kez daha kar-
quayacaktim.
Eksi 10 derece soguktan otele adim atmca nefes alabiliyoruz.
Resepsiyondan anahtarum ahrken bankonun üzerindeki koca
Amerikan bayragina baktyorum. Kosova'da uyum zorlugu yagi-
yorum... Otel odasmda televizyonu açiyorum. Propaganda maki-
nesi çahyiyor. Bunahyorum...
Birlegmig Milletler analisti Levent Koro, Kosova'da genç nü-
fusa ait istatistikleri veriyor... "Bizim kurumumuzun yaptigt bir
aragtirma var. Kosova'da gençlerin yüzde 50'si yurtdigma çikmak
istiyor!"

Sami Fraseri Lisesi'nin Türk Ögrencileri


Ertesi gün ünlü Sami Fraseri Lisesi'nde Türk ögretmenleri ve
ögrencileri ziyaret edecektim. Her geyin birbiri içine girdigi bir
dönemde, Kosova'da bir Arnavut lisesindeTürk ögrenci olmak ne
demekti, onlarla soracaktun.
Civd civil bir sinif. Kocaman genç gözler soru igaretleri dolu.
Onlara Türk halkmm selamlarmi ve sevgilerini iletiyorum.
"birin-
"Sokaga çiktigimda beni gagirtan yeyler var" diyor11m,
cisi her yer Amerikan bayraklariyla donattlmiq. Bunu nasil karyi-
hyorsunuz?" "bu-
"Normal kareilamtyorum" diyor en önde oturan çocuk,
rada Amerika'nm igi yok!"
Yanmdaki, "Amerikalilar Kosova'ya el koymaya çaligiyor.
Arnavutlar da onlara yardim ediyorl" diyor.
"Arnavutlar dediniz. Böyle keskin bir ayrim mi var? Bunlar
Arnavut, biz Türk diye?"
Sorumun ardindan smifta bir ugultu kopuyor. Küçük bir kiz,
"'siz

"Burada ayrimcuik var!" diyor, Türksünüz' diyerek bizi aga-


g1hyorlar! 'Kosova bizim, siz Türkiye'ye gidin' diyorlar!".
"Türkiye'ye gidin" diyorlardi. Bir zamanlar 5 milyon Türk'ün
yaçadigi Balkanlar'da acaba pimdikaç kiqikalmigti?Kalanlar, kim-
liklerini nasd koruyacakti?
230 BOL VE YUT

Annesi Arnavut, babast Türk gazeteci Birol Urcan, yeniden ye-


killendirme operasyonunda Türklere yönelik önyargilar olugtu-
ruldugunu säylemigti.
"Bir Arnavutlagtirma süreci yaçamyor. Bu, tarih kitaplarmdaki
degigimle bagladi. Liselerde okutulan tarih kitaplarinda Osmanh
imparatorluguen kötü dügman olarak gösterilir. IskenderBeg
hikâyesini biliyorsunuz. Beginci smifta, altmci smifta çocuklara
IskenderBeg'in Türklere direnigi okuthluyor. Gençler Türkleri
dügman belliyor."
Türk smifmda mikrofon uzattigim her ögrenci, üniversiteyi
Türkiye'de okumak istedigini dile getiriyor.
"Burada azmhk oldugumuz için, buradaki Türkoloji bölüm-
lerinden bayka seçenegimiz yok. Üniversiteleregirmek çok zor. O
yüzden buradakiögrencilerin çogu Türkiye'de okumak istiyor."
Nevzat Hüdaverdi Hoca'ya dönüyorum. O, bir zamanlar tüm
Kosova'yi aydmlatan Tan gazetesinin de yazariydi. Artik ne Türkçe
gazete, ne tüm gün yaym yapan Türkçe radyo programlar1, ne res-
mi dil olarak Türkçe vardi...
"Nasil görüyorsunuz gelecegi?" diye soruyorum.
"biz
"Bizim gelecegimiz Kosova içindedir" diyor, Kosova için-
deki kuruca unsurlardan biriyiz. Ezelden beri Kosova'da yayayan
halklardanbiriyiz. Diyardan gelen bir topluluk degiliz".
Konugmak istemiyor. Öylebir baskt mekanizmasi var ki her-
kes bir geylerden korkuyor...
I

Türk'ün Ad1Yok!
Sokaklar tamkti... Tüm eski eserler Osmanh'ya aitti. Eski
saat kulesi, minareler ve daha neler neler. Prigtine, Prizren ve
Kosova'nm birçok yerinde bagkahiçbir millete ait en ufak bir eser
görülmezdi. Ama artik Türklerin adi silikleymigti...
Birleçoiq Milletler Kalkinma Örgütü'nün direktörü Norveçli
Frode Mauring'e soruyorum:
"Türkiye'de bir kitap vardi, Kadmm Adz Yokdiye. Burada da
600 yildir yayayan Türklerin adi yok! Once dilleri yasaklandt ve
gerisi geldi. Bu Türk kargithgineden?"
KOSOVA AÇIK YARA: 231

Sorayu fazla sert buldugu yüzünden anlayillyor.


"Buna Türk kargithgi dememek lazim!" diyerek beni uyariyor.
Azmhk olarak Türklerin haklarindan söz edildigini hiç duyma-
dun. Süreklihaklari gasp ediliyor..."
"onlarni
"Haylr" diyor, haklari da tartiµhyor! Biz tüm azm-
liklar için çaba gösteriyoruz. Bence sadece biraz ihmal säz konu-
su..."
Bir asir önce Kosova'nm asil milleti Türklerdi... 1999'da, Bir-
legmig Milletler Kosova Misyonu'nca, dillerinden bile edildi-
ler. Bugün daha zorlu bir süreçten geçiyorlar. Kosova'daki BM
Misyonu, Türklerin taleplerinikaale almak için, önce nüfus kay1t-
lanm ispatlama qarti getirdi.
Adalet Bakam'nm yardimcis1Altay Suroy'a soruyorum. Ne ya-
zik ki Frode'ninkinden farksiz bir yanitla karplapyorum.
"Türklerin ne dilikaldi, ne kültürü. Yönetim digarinm da des-
tegiyle Türkleri yok saylyor!" dedigimde, "Türkler burada önem-
"nüfusun

li bir unsur degil ki!" karpligim vermigti, sadece yüzde


biridir Türkler!"
Altay Bey'in, Kosova Adalet Bakam'nm yarduncist olarak ko-
nuptagunu dügünüyorum...

Fikrim Damka, Kosova'da 25 ylldir nüfus sayrm yapilrnadigt-


m hatirlatarak Türk nüfusun yüzde bir oldugu tezini cevapliyor:
"Ne hikmetse Türklerin nüfusu 1981'den bu yana hep aym
gösteriliyor. Burada Kosova'da Türklerin nüfusu 60-70 bin civa-
rindadir. Türkçe konuyanlarin sayisiise 250 binin üzerindedir..."
diyor.
Mitrovitza'nin Sirp bälgesinde, Kosovah Sirp politikaci Oliver
Ivanovic'lekonuqurken bana haritay1göstermiyti...
"Türkçe, Ikinci Dünya Savagi'ndan beri Kosova'nm resmi di-
liydi" demigti.
Oliver de 1981'den beri dogru dürüst bir nüfus sayam yapil-
madigun söylemig, nüfus haritalarmda Türk nüfusun igaretlen-
medigine dikkat çekmigti. "Çünkü, buraya yerleymig uluslararasi
toplum, Türkleri hesaba katmak istemiyor. O nedenle Türkçenin
resmiyetini bile kaldirdilar" demiyti.
232 BOL VE YUT

"Kosova Küçük Lokma!"


Dünyamn çeyitli bölgelerinde gözde halklar yaratilmigti.
Birileri tarihin derinliklerine itiliyor, birileri yanday seçiliyordu...
"parth
Kosovah Arnavutlar bagansizhk" için Amerikan
rüzgârmi arkalarma almiglardi. Kosovali Sirplar ise, Rusya
ve
Sirbistan'a umut baglamiglardi.
Mitrovitza'daki mitingde "Russia Help!" (Rusya bize yardim
et!) pankartlari göze çarplyordu.
Sirbistan'm Kosova'dan sorumlu bakam Slobodan Samardziç,
yaptig1 aç1klamada Bosna'daki Sirplarm ve Romanya'daki
Macarlarm durumana dikkat çekiyorda:
"Kosova'nm bagimsizhgi, eski Yugoslavya'nm dagilmasinin
son ayamasi degil, Balkanlar'da yeni parçalanmalarm ilk agama-
si olur."
Mitrovitza'da miting tüm hizlyla devam ediyordu. Profesör
Miladin Kostiç kürsüde, Kosova'nm devlerin satranç tahtasi oldu-
gunuhaykiriyordu...

Priµine sokaklan
KOSOVA AÇIK YARA! 233

"Pazarhk belli!"diyordu, "Kosova'nm bagimsizhgmakargi,AB


üyeligil Biz Avrupa Birligi'ne girmek istemiyoruz. Bir yere gire-
ceksek, Strbistan'la birlegiriz. Orasibizim anayurdumuz. Sirbistan
bizden vazgeçmeyecek! Biz de ondan! Mitrovitza'da Kosovah
Sirplar olarak, bir kez daha uluslararasi hukukun ihlal edilmesi-
ni kimyoruz! Dünyanm hiçbir yerinde görülmemigtir ki, bir etnik
azmhšm iki devleti olsun! Herkes iyi bilsin, Arnavutlar, Kosovah
Sirplardan çaldiklari servetin üzerinde oturuyorlar!".
Kizgm, endigeli, yorgun yüzlü, smirlar arasmda kalmigbir in-
san toplulugunun içinden geçiyorum. "Kosova is not on sale!"
(Kosova satihk degil!) yazih pankartlar tagiyorlar.
"§imdibeklemedeyiz!" "bakacagiz,

Oliver, diyordu, Arnavutlar


ne yapacak gärecegiz. Eger bagunsizhk ilan ederlerse biz de aym-
suu yapariz. Bag1msizhk ilan edilirse, BM kararlari ihlal edilmig
olur. Yasalarl çignemig olarlar. Aslmda Amerika desteklemezse,
Arnavutlar hiçbir geyyapamaz. Kosova, Rus-Amerikan oyununda
sadece küçük bir lokma..."
Rus-Amerikan oyanunda küçük bir lokmal Ama tüm Bal-
kanlar'm kalbi orada! Washington ile Moskova arasmda duru-
yor... Amerika, "Gerekirse Birleymig Milletler Güvenlik Kon-
'garth
seyi'nin onayi olmadan Kosova'mn bagimsizhgi'm tamya-
cagim" diyor. Bir serbest bölgeyi Avrupa'nm ortasma yerlegtiri-

yor. Avrasya'ya kargi üslerinden birini Kosova'ya konuglandm-


yor. Rusya, "Îki kirmizi çizgim var" diyor, "Amerika'nm füze sa-
vunma sistemlerinin yayilmasive Kosova'nin bagunsizhgun, var-
hgina en büyäk tehdit olarak alg11adigim" söylüyor.
Dünya devleri, Balkanlar'da satranç oynarken, dertli Balkan
halklari, tünelin ucundaki lylgi bekliyor!
SULAN'A LARFUR OYUNU!

Mart2008 Yolcuhigu

Babam küçük bir çocukken Sudan'i anlatirdi bana. Afrika'nm


en güzel insanlarmm orada yaçadigim söylerdi. Sudanh dostlarm-
dan söz ederdi... Ve iqte yillar sonra Osmanh'nm isim babahgt
yaptigt Hortum gehrinde, babarun amlarmi yad ediyorum. Kent,
Nil Nehri'nin kivrimlari hortuma benzediginden bu ismi alungti.
Simdilerde Türkler bilekente, ingilizlerintelaffuzuyla Hartum di-
yor ama Sudanh için Hartum hep Hortum olarak kalmig!
Afrika'nin yüzölçümü en büyük ülkesi Sudan. Üstelikpetrol ve
uranyum zengmL

LIBYA MISIR .

.
B.A.E
SUUDI
.
ARABÍSTAN
NIJER

ÇAD
Hartum ERÍTRE

cisuTi
SUD A ETlyDPYA OMAL

ORTA
AFRiKA

KONGO
KENYA
SUDAN'A DARFUR.OYUNU! 235

Çin'leolan yakm iligkisi Amerika'nm hiç hoquna gitmiyor.


Üstelik Çin,Sudan halki tarafindan sevgiyle selamlan1yor... Kiya-
met de oradan kopuyor!

Sudan, Afrika boynuzunun en iytahkabartan toraklarma sahip.


Son zamanlarda Bati bölgesi Darfur'daki isyanlarla admi duyuru-
yor. Yillar süren, Güney Sudan'daki ayaklanmalan pimdi Darfur
krizi izliyor. Çin'ledost Sudan'm baqi dertten kurtulmuyor!

Nihayet Darfur'dayun. Buraya gelmek için büyük çaba harca-


ungtim. Türkiye'de haftalarca ahnmasi gereken izinlerle ugragmty,
bapkent Hortum'da uzur bir bekleyi; yagamigtim. Kameraman
arkadaqun Ismail'leher gün lçiëleriEnformasyon Bakanhgi izin
birimine gidip eli bo; dönmügtük.
Sonunda haber geldi. Izin çikmigti. Darfur'a gidebilecektik.
Bir insan selinin içinde havaalanma girdik. Yoksullugun agir
yükünü tagiyanlar arasmda saten elbiseli pik bavullu aileler de dik-
kat çekiyor.
Belirsiz saatlerde havalanan uçaklardan birinde Nyala'ya dog-
ru uçuyoruz. Nyala iki saat uzaklikta. O iki saati yan koltukta-
ki Muhammed'le oynayarak ve kara kitamn bereketli toprakla-
rim seyrederek geçirdik. Altimizda Nil, bir hortum gibi kivrili-
yordu.
Nyala'ya geldigimizde K1zilayekibi tarafmdan kargilanacaktik.
Ve hemen ardmdan da gözaltma almacaktik. Elimizde bir kamera
vardi ve bu topraklara kamerayla gelenler genellikle iyi peyler yap-
miyorlardt.
Akgamüstü hava limanmdaki polis karakolunun kizgm beton
"güvenlik"
duvarma oturmuy 15-16 yagmdaki elemanlarinin kaba
komutlarmt dinliyordum. Bozuk bir Ingilizceyle "Kasetleri ver!"
diye bagiran çocuga arkami dönünce elindeki silahm dipçigini ye-
"look!"

re çarpmig ve (baki)diye bagirm14ti.


Kizilay'da çahyan genç Sudanh doktor Megayir'in Darfur Sag-
hk Bakam olan babasi havaalanma gelmeseydi geceyi orada geçi-
rebilirdik. Geldive biz nihayet birkaç saat sonra, birkaç kasetimi-
zi rehin vererek, serbest birakildik.
236 BOL VE YUT

Küçük Muhammed

Kizilay Melekleri
Kizilay sorumlusu Orkun, Saghk Bakanhgi görevlileri Süley-
man ve diger birbirinden cevval ekiple unutulmaz bir gece ya-
padik. Onlar Darfur'u anlatti. Biz Afrika'nm büyülü gecelerin-
den birinde Kizilay binasmi çevreleyen uzak igiklari saydik. Ertesi
sabah Kizilay'm çocuk doktoru Megayir Abdurrahman'la, ünü
Çad'ave diger komqu ülkelere uzanmig Kizilay hastanesinde so-
lugu alacaktik.
Günde 400 hastayi muayene eden, bedava ilaç dagitan mad-
di ve manevi yardimlarla bölge halkmm büyük sevgisini kazanan
doktorlarimizla, hempirelerimiz,ebelerimiz, saghk görevlilerimiz-
le gurur duyacaktik.
Konugtugumuz bir kadm, "Kizilaya özel bir sevgimiz var" di-
"buraya

yordu, geldikleri günden beri, bizlere bedava saghk hiz-


meti verdiler, ilaciyla, ameliyatiyla her türlü saghk hizmetini be-
dava sundular. Doktorlariyla, cerrahlariyla, saghk görevlileri, ebe-
lerigle buradalar. Yemek dagittilar, giysi verdiler, bagiglaryapti-
lar".
SUDAN'A DARFUR-OYUNU! 237

Kadinin oglu 7-8 yaplarmdaydi. Megayir'in çadirmda muayene


masasma yatm14tt. Ince bedenini saran beyaz dizlerine kadar inen
gömlegi toz içindeydi. Megayir onu muayene ederken, kadife siya-
hi kolunu okgadim. Kocaman simsiyah gözlerini bana çevirdi ve
gülümsemeye çahyt1.Adi Celil'di.
Çadirmdigmda abartisiz 40-50 hasta çocuk vardi. 2-3 yayla-
rmda biri, çadirm önündeki banklarda yer kalmadigl için yere çö-
melmig annesinin kolunun altmdaki gölgeye sigmmigt1. O kadar
güzellerdi ki...
Henüz Kizilay'in tellerle çevrili bahçesinden içeri girememig
olanlar, yol ile bahçe telleri arasmdaki alanda yere çömelmijler-
di. Günegin altinda çikolata rengi tenlerinisaran hardal sarist, bej,
pembe ve turuncu renk cümbügü içinde beklemedeydiler.
Bazilari yere serdikleri bir yaygmm üzerinde çocuklarma, dari-
dan yapilmig bir bulamaç yediriyorlardi.
Darfurlu Meçayir, Bati'nin profesyonel sivil toplum örgütle-
rinden sonra Kizilay'in sicak kucagmm paha biçilmez degerde ol-
dugunu anlatlyordu.

Kazday çadm önü


238 BÖL VE YUT

"Baytan berien büyäk sorun gidaydi, konuttu, saghkti, egitim-


di. Yamt temel ihtiyaçlardi. Hükümet ve sivil toplum örgütleri bu-
gün bile, sadece kamplarda yaçayanlarin, temel ihtiyaçlarinin yüz-
de yetmigini saglayabiliyorlar.

Darfur'u Kurtarmak?!
Sudan'm batismda Darfur'da, bu bekeketli topraklarda bir is-
yan patlarug ve çiftçiler ile gäçebeler birbirine girmigti. Üzerine
kurakhk gelmig, iç çatigma alevlenmigti. Bölgeye bir anda silahlar
da girmigtil Afrika'da oynanan eski oyundu bu. Iç kargaçayabi-
linmez eller müdahale ederlerdi, kabileler arasmda çikan çatigma
büyürdü. Kontrol edilemez hale gelince Batih devletler, arabulucu
olarak devreye girerler, kaosu kahci kilarlardi.
Kongo da, Ruanda da, Somali de hep aym kaderi paylagrnytl.
Darfur'da da aym senaryo sahneye konuyordu.
Hortum Üniversitesiögrenci temsilcisi Abdullah, arabulucu-
luga soyunanlarm gerçek amaçlarmi sorguluyordu:
"Avrupa ve Amerika, Darfur halkinin içinde bulundugu du-
rum için Sudan'1 suçluyorlar. Darfur sorunu bizim iç sorunu-
muzdur. Sudanhlan ilgilendiren ve Sudanhlarm çözecegi bir so-
run. Bati, buraya elindeki tüm gücüyle müdahale ediyor... Çünkü
Sudan'da altm ve petrol var. Onlarm derdi halk degil, Sudan'm
dogal kaynaklari! Sudan'da kontrolü ele geçirmek için bir baha-
ne anyorlar aslinda."
"Pekiya BirleymigMilletler?" diye soruyorum,
"Onlarm da Sudan'a hiçbir faydast yok. Birleprnig Milletler,
sadece Amerika'nm kararlarini uygular. Amerika'ya sorarlar,
'Sudan'da bu programi mi, öbürünü mü uygulayahm!' diye. Ona
göre geregini yaparlar. Onlar Amerika'ya baghdirlar."
ÎçteSudanh için, igin özeti buydu.
ÖnceBati dünyasmdan "Darfur'u kurtarahm!" (Save Darfur)
nidalan yayilmigti. Afrika'nin her yeri ve Filistin, Irak, Afganistan
kan gölüne dönmüqken, Bati birden, "Darfur'u kurtarahm!" diye
ortaya çikacakti. Böylece Darfur, tüm diger sorunlu bölgelerigöl-
gede birakacakti.
SUDAN'A DARFUR OYUNUl 239

Hartum Üniverstesi

lyinash, uluslararast çapta yürütülen Darfur reklam karripan-


yasma harcanan meblag Darfur'a harcansa, Darfur gönenmig
olurdu. .
2007'de Amerika'nm ne kadar devlet adamt, Hollywood'un ne
kadar aktörü varsa, bu bölgeden söz ediyordu... Halk pagkmdt,
yabanc1 görünce elektrige tutulmuy gibi oluyordu.
Megayir, halkm, Batih yetkililerin, onlara bir tür tarihi kalinti
ya da soyu tükenmekte olan bir hayvan gibi bakmasmdan büyük
rahatsizhk daydugunu anlatiyordu.
"Halk buraya gelen yabancilari kolaykabullenmiyor. Bu konu-
da ikiye ayrihyorlar. Kimisi, onlar sayesinde sorunlarm çözülece-
gini dügünüyor. Büyük çogunluk ise yabancilarin bagka sorunlar
yaratacagma inamyor."

Barig Gücú:1pgal Gücül


Nitekim Sudan hükümeti, 2006 y11mda Birleymig Milletler
temsilcisiJanPronk'un üç gün içinde ülkeyi terk etmesini istemig-
240 BÖL VE YUT

ti. Sudan hükümeti, BirlegmigMilletler'e bagh örgütlerin faallyet-


"askeri
lerinin, Sudan için tehdit" olugturdugunu ifade etmigti.
Bu kararin akabinde Darfur'a acil müdahale kampanyasi bay-
ladi. Sudan'm Bati bölgesiDarfur, yabanci barig gücüne kapilarmi
açmahydi! Sudan hükümeti bu kampanyaya bir y1ldayandi ama
sonunda pes etmek zorunda kaldi. Darfur'da on binlerce yabanci
asker arabuluca rol oynayacakti!
Hortum Büyükelçimiz Fatih Ceylan açiklamigti:
"Kaynaklar1 bu kadar zengin bir ülkenin kendi bayma biraki-
Iacagmi var saymak pek dogru olmaz. Bu kaynaklardan, bu ham-
maddelerden yararlanmak isteyen ve Afrika'daki nüfusunu arttir-
maya çahyan güçlerin buradaki geligmelerle elbette dogrudan ilgi-
si var. Böyle bir bölgeyesadece insani amaçlarla gelindigini iddia
etmek herhalde fazla iyimserlik olur."
Peki Darfur, bu noktaya nasil gelmigti? Nasil bir anda ya-
banci askerlerin, sivil toplum örgütlerinin kalesi oluvermigti?
Amerika'nm insan haklan için savagtigi bir simge haline nasil gel-
migti?
Sudan Cumhurbagkani damyrnam Dr. Gazi Atabari, Darfur
krizinin altinda yatan sebeplerden söz ediyordu:
"Bildiginiz gibi Sovyetler Birligi'nin çökügünün ardmdan,
Amerika, kendini süpergüç ilan etti. Dünyadaki her ülkeyi ken-
di menfaatlari açisindan degerlendiriyor Amerika. Her ülkenin
Amerikan menfaatlarina hizmet etmesini bekliyor. Bu türlü bir
dünya düzeninde bagansiz fikirlerini ifade edenlere; bagimsiz po-
litikalarun, stratejilerini uygulayanlara yer yok. Sudan da bu ba-
gimsizülkelerden biri. Kendi kaderine, kendi ulusal ve tarihi mi-
rasma güvenen bir ülke. Tipki onlar gibi, biz de bu dünyada bir
yer istiyoruz. Onlar buna kabul etmek istemiyorlar..."
Cumhurbaykam Ömer el Beyir'in damymam Gazi Atabari,
Nil'in kiyismda yer alan Omdurman'daki hükümet binasmm
penceresinden Türk yapam köprüyü ve tüm bereketiyle akan Nil'i
gösteriyordu. Afrika boynuzu diye bilinen bölgenin stratejik öne-
mini vurguluyordu:
"Afrika boynuzu nerede yer ahyor, iyice bir bakm. Kizildeniz'in
tam kargismday1z. Kizildeniz, Avrupa'ya ve Ortadogu'ya açilan su
SUDAN'A DARFUR OYUNU! 241

yoludur. Oradaki limanlar hayati önemdedir. Afrika boynuzu,


bölgenin petrol alanlarma; Misir'a, Filistin'e, Ürdün'eyakm oldu-
gukadar, Avrupa'ya da yakmdir. Bu ylizden buraya el koyma gay-
retleri var..."
Bu gayretlerin igareti, önce basmda kendini göstermigti:
Amerikan basmi, Darfur'da etnik temelde bir kiyam oldugunu
dünyaya duyurmuytu. New YorkTimes, Nicholas Kristofimzah ha-
berde "Darfur'da Araplar, Afrikah Müslüman kabileleri kesiyor,
onlara tecavüz ediyor, soykirim suçu iyliyor" baghgmi kullanmigti.
Darfur'a 26 bin BM askeri gönderilme karari, bu gürültülerin
ardmdan almdi. Sudan önce direndi... Ama 9 bin civarmda BM
askeri, bölgeye girebildi.
Sudan 2008'in ilk aylarmda baskilar kargismda ylldi. Bir part
äne sürerek, yabanci askerlere kapilarin1 açti. Afrika Birligi barig
gücü askerleriile BirleymigMilletler askeri gücü karma birlik oluy-
turacakti. Yabanci askeri güç, Sudan'da bir yil görev yapacakti.
Birleymig Milletler önce mutabik kaldi. Ama sonra BM'de gö-
revli General Martin Luther
Agwai"Çarpigan taraflar esnek olmaz
ve müzakereye yanagmazsa daha on y11larcaburada kalmamiz ge-
rekir!" diyecekti.

Yine Petrol, Yine Iqbirlikçiler!


Darfur, Sudan'm zayif karn1ydi. Bir yandan yönetim hatalari,
dig yardimlarla palazlanan muhalefet, kurakhšm getirdigi kithk;
bir yandan petrol peqindeki güçlerin satranç oyunu, bölgeyi arap
saçma çevirmigti.
Sudan'm BattkomqusuÇad'daiçsavag vardi. Zaire çatigmalarla
yanmaktaydi. Amerika ile Israil'inyogun destegiyle, Kizildeniz'in
kiyismdabagunsizhgun ilan eden Eritre'den Sudan'dakimuhalif-
lere para ve silah yardmn geliyordu.
Darfur'da isyanci güçler, dig yardunlarla gönenmig, minnet-
tarhklarini göstermek için Israil'e temsilcilik açmiglardil
Insaniyardimörgütü temsilcisiMike McDonough Darfur'daki
isyanc1 gruplari siniflandiriyordu. "Darfur'da üç büyük isyanci
vardt.
grup Simdiiki büyük grup kaldi. Bu gruplardan bazilari,
BVY 16
242 BOL VE YUT

2006'da hükümetle barig masasma oturdu. Israil'debüro açanlar,


bu bariganlagmasma imza atmayanlar. isyancilarda kendi içlerin-
de bölünmüç durumda. Bazilarmm hükümetle diyalogu var. Bir
grup hâlâ savagiyor."
Michael McDonough, Sudan'da yabanci insani yardim kuru-
lugu OCHA'nm bagkam. 50'li yaylarim süren bir irlandah.Son üç
yllmi Sudan'da geçirmig. Bölgede Bati karpitlartile Batt yandaëla-
rinin savaymi anlatiyor. Batiise, Sudanliükümetini dügman cephe
ilan etmigti. lçeride kendine yakm gruplar yaratiyor, bazen bunla-
n da birbirine dügürüyordu.
Cumhurbapkam dampmani Dr. Gazi Salahaddin Atabari, üs-
tünde bembeyaz uzun elbisesi ve baginda özel kivrimh sarigi, hü-
kümet binasindaki makammda durumu degerlendiriyordu:
"Amerika'mn amacma ulaymak için her yöntemi denedi-
gi açik. Islami gruplari, laikleri, milliyetçileri, herkesi kullamyor-
lar. Afganistan örnegini dügünün. Orada ne yaptilar? Sovyetler,
Afganistan'iiggal etmigti. Îqgalgüçlerine kargiverilen bir mücadele
vardi. Amerika bundan faydalandi. Mücadeleyi kendi çikarlari yö-
nünde kullandi. Benzer bir durum, burada da yayandt. Siyasi ha-
reketler, ülke savunmasmi zaylflatti. Sudan'da ortak bilinci olug-
turrnakta zorlamyoruz. Milli bilinç, bize kimlerle müttefik olma-
miz gerektigini söylüyor. Karymuza dost gibi çikan müttefiklerin
gerçek amaçlarmiiçaret ediyor. Suanda bazi gruplar Amerikan çi-
karlarina alet olmaktadir!"
Gazi Atabari, isyanct gruplarm iligki agindan söz ediyordu:
"Bir isyanci grup, gidip israil'e büro kurdu. Kendi adamlari
arasmda bile, buna isyan edenler var. Ama tüm bu süreçte bir gey
iyice belirginlepti: Darfur'la ilgili baskmm, kumpaslarm ardmda
Israilve Amerika vardi... Darfur olayi olabildigince büyütüldü...
Darfur bir maskeydi. Filistin'deki cinayetleri, Irak'taki katliami,
Lübnan'daki saldir11art perdelemek için kullanildi..."

Kabile Bazmda Nifak!


Büyük bir dogal servetin üzerinde yoksul yaçayan bir halk.
Çeyrekasir süren, Kuzey-Güney Savayfnm ardmdan pimdi de
SUDAN'A DARFUR OYUNU! 243

Gazi Atabari

dogu-bati çatigmasi... Baykent Hortum, ülkenin her yanmdan al-


digi göçle kalabahklaylyor...
Çevirmenimiz Magdoleen Siddik, pembe baqörtüsünün ucuy-
la oynayarak, güzel gözlerini açip egiliyor, "Bir ulus devleti da-
"biz

ha parçalamaya çalipiyorlar!" diyor, bir bütünüz. Aramizda


bir uyum var. Ayrilmaz bir biçimde birbirimize kariymigiz...
Evlilikler yapmigiz. Ama iç ve dig müdahalelerle karyikarpiyay1z.
Kabile. barmda, nifak yaratma girigimleri var. Bunlar çatigmaya
dönügebiliyor... Yine de inaniyorum ki Sudan halki bir bütündür
ve öyle de kalacaktir!"
"Peki Darfur'da neler oluyor?" diye soruyorum.
"Darfur'da tamamen siyasi bir oyun oynamyor. Sudan halki
birbirine nefret beslemez.Bir kabile bagka bir kabileden nefret et-
mez. Siyasi çikarlari olanlar, onlart kamplara bölüyor!"
Çarymm içinde dolanarak konuquyorduk.
Dünya Saghk Örgütü'ne(WHO) ait bir jip yanimizdan geçer-
"lyte
ken, Magdoleen, beni dürtüyor, bunlar!" dercesine yüzünü
ekyitiyor...
244 BOL VE YUT

Rehberim Magdoleen

Hortum'da bir ögleden sonra...


Her sokakta, Dünya Saghk Örgütü'nün, BM'nin ya da bir
bagka insani yardim heyetinin izleri... Sudan, gölge faaliyetlerin
memleketi...
Atabari açikhyor:
"Sudan'a doluptular. Darfurlular onlann umurunda mil Onlar
için ne Afrikaltlarin, ne Asyahlarin, ne Araplarm önemivar! Onlar
sadece kendilerinden yanalar! Dünyayi yönetme firsatim ele ge-
çirdiler ve buna sonuna kadar kullanlyorlar. Sudan, Bati için
kolay bir hedef. Sudan'a saldirmak kolay. Afrika'da bir ülke...
istedikleriniyaparlar, asla da yargilanmazlar! gimdibizi kullana-
rak Çin'ede saldiriyorlar. Ama Çin'ineli kuvvetli."
Siyasiler, Darfur meselesinin bu boyutlara gelmesinin altm-
da, Amerika'nm çin korkusu oldugundan söz ediyor. Hortum
Üniversitesiögrencitemsilcisi Abdullah, "Darfur bahane. Hedefte
çin var!" diyor. "Çinile Sudan'm iligkisi çok sicak. Ve umanz hep
böyle devam eder. ÇünküÇinliler, Sudan'da siyasi bir amaç için
bulunmuyorlar..."
SUDAN'A DARFUR-OYUNU! 245

"Yani, Çin'inSudan'da sadece ekonomik hedefleri var, siyasi


amaçlari yok mu, diyorsun?"
"Evet. Bize de bu lazun. Çin'le,petrolümüzü çikarmada, sana-
yimizi geliptirmede, kültürel baglamda ipbirligi yaplyoruz. Ve bu
iligkiden memnunuz."

ABD'nin Hortum ElçiligiÕnü


birbirinden iydtih genç in-
Sudan'm Baykent Üniversitesi'nde
sanlar... Bana küresel oyunlart anlatiyorlar...
Çinile Amerika arasmda kalan Sudan'da rüzgârlar Çin'denya-
na. Doktor Usame Reis çin ile Sudan'm egit çerçevede iligkiler ku-
rabildiginive bunun degerini açikliyor:
"Sudan, Afrika ve Arap dünyasi için, Çin'eaçilan en önemli li-
mandir. Çindevletiyle baymdan beri iyi iligkilerimiz vardir. Çin,
Sudan'da petrol aramak için çok adil bir anlagma yapmigtir..."
Amerika ile Çin'inAfrika'ya yaklagimim kiyashyordu:
"Çinlilerle iligkilerimizde, her iki taraf da durumdan kârh çiki-
yor. Amerikahlarm yaklayimiysa çok farkh. Onlar sadece kendi ç1-
karlari peqinde..."
Amerika'nm yaklaguni farkhydi! Sudan'daki durumu sormak
için Hortum Amerikan Büyükelçiligi'nden, Hortum'daki büyü-
kelçiligimiz kanahyla, TRT olarak randeva istemigtik. Kabul edil-
digine dair bilgive randeva saati büyakelçilik sekreteri tarafmdan
bildirildi. Iki saat sonra elçiligi saran parmakhklarm önüne geldi-
gimizdegüvenlik görevlileri, demir parmakhklarm ardmda bek-
lememizi emretmigti! Az sonra kolsuz siyah elbisesiyle bir hamm,
demir çubuklarm ardindan, randevumuzun iptal edildigini söy-
leyecekti. Demir kaplya yaklagtim. "Pek uygar bir konugma ol-
muyor. Güvenlige söyler misiniz içeri girelim!" dedim. Amerikah
hamm, "Kamerayla geleceginizi bilmiyorduk!" gibi garip bir ba-
haneye sigmdi. Güvenligin durdugu demir kaply1elimle iterek
"Tamam o zaman. Ben yalniz geleyim" dedigim anda üç güven-
lik görevlisi üzerime atladi... Demir kapmm otomatik kilidi ka-
pand1. Elimi zor çektim. Kadm kapiya yaklagirken, öfkeyle bagi-
riyordum:
246 BÖL VE YUT

"Siz, kölelerinizleparmakhklar arasmdan konuqun. Biraz uy-


gar olun, barbarlar!"
Muhtemelen randevuyu verdikten sonra hakkimda istihba-
rat yapilung ve randevunun iptaline karar verilmiëti. Kosova'da
da benzer bir olay yayamiytim. Aslmda bu son olay da beni papirt-
mam19t1.
Amerika 2006'da Çin'iSudan'dan uraklagtirma operasyonu-
na hiz vermigti. Pentagon, Afrika ülkelerinin sivil ve askeri lider-
leriyle eggüdüm halinde çahyacak, bu ülkelerin ordularmi egite-
cek Afrika Komutanhgi'm kurdu. Pekin'e zemin kaptirilmamahy-
di. Nijerya'dan Sudan'a kadar kara kitanm petrol kaynaklarmide-
netim altma almak lazimdi. Oysa bugün Çin,Sudan petrolünün
yüzd 70'in· ahcisi iI)

plomat
Gece, büyükelçimiz Fatih Ceylan'la birlikte Bulgaristan elçili-
gindebir davete katildik.
ÇinBüyükelçisi Li Chen Wen'le orada kargilagtik.
"Çin'inSudan'dakiyatirimlar1Amerika'dan ve diger tüm ülke-
lerden fazla. Çin,Sudan'da ne yapiyor?" sorumu, "Petrolden söz
etmeden önce suyu anlatayim!" sözleriyle yamtladi ve devam etti:
"Buradaki en büyük sorun su sorunu. Darfur'da da susuzluk en
büyük problem. Çinburada su çikariyor. Su kaynaklarim birleyti-
riyor. Bölgenin günlük su ihtiyacini karplamaya çahyyor. Insani
yardim ve kalkmma destegi baglammda da 80 milyon yen'lik yar-
dimda bulunduk, bu yardim tibbi malzemelerden, prefabrik evle-
re, su tulumbalarmdan jeneratörlerekadar uzamyor..."
Bulgar Büyükelçiligi bahçesi agzma kadar diplomat dolu.
Büyükelçilikler serbest içki içilen nadir mekânlardan oldugundan,
sesler giderek yükseliyor, kahkahalar artiyor, büyükelçilik bahçe-
sinin karpsmda yer alan camiden yükselen ezan sesi Bay Wen'in
sesine kartyyor...
"Sizce Sudan'da sevilmenizin nedeni bu yardimlar mi? Halk
Batihlardan pek hoplanmtyor ama Çinlileriseviyor. Neden?" di-
ye soruyorum.
SUDAN'A DARFUR OYUNU: 247

Kibarca gülümsüyor:
"Bunu tuhaf bulanlar var, biliyorum ama yamti basit: Biz on-
lara saygi duyuyoraz. Aramizdaki iligki karylludisayglya dayah bir
iligki... Çin-Sudan dostlugunu, 50 yilhk bir süre içinde emek har-
cayarak kurduk."
Çin,2006'yi Afrika ylh ilan etmigti. Afrika'yla iyi iligkileri var-
di. Su konusunda mükemmel sonuçlara ulaymiëti ve petrol ihtiya-
cmm bir kismim Sudan'dan karydamaktaydi...
Amerika'nm, Dünya Bankasive IMFnin Afrika ülkelerine yap-
tigi toplam 2 milyar dolar civarmdaki yarduna karym, Çin'inkat-
k1si,bunun därt katiyani 8 milyar dolardi! Resepsiyonda bir araya
gelen Afrikah, Asyah ve Batih diplomatlann büyük çogunlugu Bay
Wen'le konuyabilmek için birbiriyle yariglyordu. Sudan'daki dip-
lomasi çemberinin agir topu, tartigmasiz Çinlidiplomatt1...
Büyükelçimiz Fatih Bey, tarih içinde Osmanh-Afrika iligkileri-
ni anlatiyordu...
"Aslinda Osmanh ImparatorluguAfrika'ya büyük önem veri-
yor. Tarihte ilk yerleptigi yer Savakin gehri. Oradan Kizildeniz'i ve
dolayisiyla Hint Okyanusu'nu kontrol altmda tutmay1hedefliyor.
Kiyi peridini takip eden Osmanh yerleyimi daha sonra, Sudan'm
içlerine ve Hortum'a kadar geliyor. Hortum'un bagkent olmasin-
da Osmanhlarin büynk rolü var. Sudanh tarihçilerin de belirttigi
gibi bagkentin admi Osmanh koyuyor."

Petrol ve Darbeler
Sudan Birinci Dünya Savagi'nda Ingiliz yönetimine girmigti.
1956'da bagimsizhgmt ilan etmig ama uzun bir süre ingilizkont-
rolünde yönetilmigti. Petrol yataldarinm varhgi ve Sudan'm stra-
tejik konumu onu emperyalizmin hedefinekoymuytu.
1970'li y1llarm baqmda açilan güneydeki petrol yataklari, y1l-
larca Amerika tarafmdan kullamlmigti. Bölge, içsavagla kana bu-
lanmca, petrol girketi Chevron'un çahymalari da durmuytu! Gazi
Atabari anlatiyordu:
"Amerikan petrol girketi Chevron, tüm imtiyazlari elinde tut-
maktaydi. Çatigmalar sonucu ülkeden ayrildilar. Biz de petrol ara-
248 BÕL VE YUT

ma ve çikarma için Çinliler ve Hintlilerden yardim istedik. Bu,


Amerikahlari hem gagirttihem de çok öfkelendirdi. Sonuçta ken-
di petrolürnüzü kendimiz çikarir duruma geldik. Amerikan he-
gemonyasi ve dig talimatlar olmadan da, kendi meselelerimi-
zi halledebilecegimizigästerdik. O gün bugün öfkeleri dininedi.
Güneydeki savayi, Sudan'a kargi kullandilar. SimdiDarfur soru-
nunu kullamyorlar. Terörizmi, insan haldarim bahane ediyorlar.
Bahanelerden olugan listelerinin sonu yok. Amaçlan, geligmekte
olan bir Afrika ulusuna zulmetmek!"
Bugünün hesaplar1 y111arönce yap11m19ti.Uzakdogu'da da,
Ortadogu'da da, Afrika'da da formül aymydi... Albay Cafer
Numeyri, 60'h ydlarm sonunda Sudan'da artan huzursuzluk so-
nucu, sol hareketin de destegini alarak bir darbeyle yönetimi ele
geçirmigti.
Sudan halki,bundan sonra bir dizi darbeyle yüz yüze kalacakti.
Numeyri vaatlerinde durmaymca, Binbayi Hâqim el-Atta, 19
Temmuz 1971'de bir askeri darbe yapacak, Numeyri yönetimini
devirecekti.
Hâqim el-Atta iktidari üç gün sürecek; Numeyri yeniden yöne-
time geçecekti.
Numeyri kendini zaylf hissediyordu.Filizlenmekte olan Islami
hareketle ittifak kuracaktt. Islami Milli Cephe adiyla ayri bir grup
oluyturan Hasan Abdullah el-Turabi'yi de yanma alacakti...
1983, Sudan için bir dönüm noktasi olacakti.

"Sudan: Cografyanm Kurbam!"


Numeyri, Turabi'yle igbirliginden sonra, Eylül 1983'te, ülkede
Islam kanunlarmi uygulamaya koyma karari aldi. Amerika önce
onayladi. Ardindan ekonomik yardimi kesti.
George Bush o dönemde Amerika'mn baykan yarduncisiydi.
1984'te Hortum'u ziyaret etti. Islami harekete karpi tedbir ahn-
mahydi.
Bu ziyaret sonunda Numeyri, yol arkadagi Turabi'ye sirtmi dö-
necek, daha sonra da onu içeri attiracakti. Sudan politik
yaçami
karma karigikti.
SUDAN'A DARFUR OYUNUT 249

Karmaça 1989'a kadar devam etti.


30 Haziran 1989 tarihinde, Genelkurmay Bagkam ÖmerEa-
san Ahmed el-Beyir'in liderliginde bir askeri darbe daha gerçek-
leptirildi.
Cumhurbagkani damymam Dr. Gazi Atabari "Cografyamizm
kurbamyizl" diyordu...
"Afrika boynuzu çok önemlidir. Burasi Kizildeniz'deki, Hint
Okyanusu'ndaki deniz ulagimi denetimini elinde bulunduruyor.
Misir denetimindekiSuvey; Kanali'nm çikig noktasi burasi. Suudi
Arabistan, Misir, Îsrail,Ürdün, Eritre, Etiyopya ve Sudan, kana-
lm çevresindedir. Bölge istikrarsiz bir bölgedir. Bakin Amerika
önce Eritre'ye el atti. Etiyopya ile Eritre arasmda anlaymazhk çi-
kmca, Etiyopya onun yerini aldi. Kizildeniz çok önemlidir...
Kizddeniz'den çikiyla yakmdan ilgilenen Israil,hemen Eritre'yle
iligki kurdu. Aym anda Etyopya'ya destek verdi. Yani bölge son
derece stratejik. Bati burada üslenmek istiyor. Afrika'nm pek
çok bälgesi için Fransa ve Amerika birbirleriyle alenen yanqi-
yor. Darfur'a gelince, Batui devletler, Afrika'dan Atlantik'teki ih-
racat noktalarma petrol götürmek istiyor. Darfur'u kullanarak
Kizildeniz ve Körfez'deki bogazlarin çetin partlarmdan kurtulmuy
olacaklar. Darfur bu yüzden de önemli."
Sudan, kendi gemisinin kaptam olmaya kalkmca igler degig-
migti. Çin'leyakmlagip Bati'ya sirt çevirince, tehdit geçikme-
migti.
Amerika Birlepik Devletleri, 3 Kasim 1997 tarihinde, Sudan'i,
"Uluslararasi terörizme destek vermekle, komqu ülkelerin istikra-
rmi bozmakla, insan haklart ihlalleriyle ve Amerika'nm ulusal gü-
venligini ve dig politikasmi tehdit etmekle" suçladi; ardindan da
Sudan'a ticaret ambargosu uygulama karari aldi. Sudan bu karar-
dan sonra Asya'ya daha çok yaslanacakti...
Bee Petroleum'un sahibi Widad Yagoup "Çokzenginiz" di-
yordu... Onunla, Bee Petroleum'un görkemli binasmm üçüncü
katmdaki ofisinde konuquyorum. Õzenlebagladigt baqörtüsü ve
modern pantolon takum içinde, sert hareketleri ve mücevherle-
riyle bir patronun tüm özelliklerini taç1yordu. Ama "Müslüman
Sudan"i ve periat yönetimini savunan tarzi öne çikiyordu.
250 BÖL VE YUT
I

"Sudan çok büyük bir ülke. Tarun ülkesiyiz. Suyumuz var.


Petrolümüz var. Birçok yerde bunlar bulundu. Minerallerimiz
var" diyor.
"burlar
"Madenler de var" diye de ekliyor, sayesinde Sudan'm
büyük bir ülke potansiyelivar. Uygun firsatlar arayan yatiruncilar
var. Bunlar bir araya gelmeli!".
Darfur krizini, o da Çinsermayesinin Sudan'daki varhšma
baghyor...
"ama
"Darfur krizi,buradaki Çinsermayesiyle iligkili!" diyor,
ben politikaci degilim, ben iqyaparim!".
"Amerika'yla ya da karquna kim çikarsa onunla iq yaparim"
diye vurguluyor. Bagörtüsünü düzeltiyor. Dayanamay1p soruyo-
rum:"lyi

de Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de bir sürü insan katledi-


liyor. Müslüman isek ortada bir sorun var. Seçim yapmak zorun-
da degil miyiz?"
Hafif peltek konugmaslyla tekrarhyor: "Ben bir içkadmi olarak
konuquyorum, siyasetçi degilim."
"Îçkadimsimz ama ayni zamanda Müslümansmiz da" diyorum.
Yine baçörtüsünü düzelterek önüne bakiyor. "Elhamdülillah
Müslüman'1m tabii" diyor.
"Ama..." diye devam ediyor... 14dünyasmm kurallarmdan
söz ediyor...
"Benim için iyi bir teklif, ister bir Müslüman, ister bir gayri-
müslim tarafmdan yapilsm, mantikhysa kabul ederim."
"Bir içkadini olarak baktigmizda Amerikahlarin neyin peqin-
de olduguna dügünüyorsunuz?" diyerek gözlerine bakiyorum,
"Sudan'dan ne istiyorlar? Irak ve Afganistan'a yaptiklarmdan son-
ra neden pimdi de Sudan'a dikkat çekiyorlar?".
Stkmtiyla içini çekiyor, "Bence olan, birtakim ekonomik ne-
denlere dayanan siyasi bir oyun" diyor.
Bee Petroleumun sahibi Widad Hanim, olan biteni böyle yo-
rumluyor.
Devasa iq merkezinden çikinca binanm tam kargismda sari bir
renk cumbüpü içinde Fatma'y1fark ediyorum. Fatma, Darfur'dan
"çayhane"lerden
göç etmig. Sik sik yollarda rastlanan birinde çay
SUDAN'A DARFUROYUNU! 251

Dar†lirlu Fatma

satiyor... Çadirinaltmdaki küçük taburelerden birine oturuyo-


rum. Yüzünde sessiz ama içe igleyen bir tebessüm asth. Sudan za-
rafetiyle çaylarumzi dolduruyor. Widad Yagoup'a hiç benzemi-
yor... Sudan'da elit ile halk arasmda uçurum var...

Saha Lokantasive Ferhad


Akyam yemeginde, Tarik Nur ve film yapimcist Ferhad'la bu-
lugtugumuz Saha Lokantasi'nda, Hortum'un diger yüzünü göre-
cektim. Hortum'da i; yapan yabancilarla, diplomattarla, burada iq
tutmuy Türklerle orada kargilaçacaktim. Bu kentte nostaljinin an-
lammm "Osmanh tarzi" olduguna tamk olacaktun.
Garsonlar fesliydi, kahve mangal ateginde pigirilmekteydi.
Avlunun ortasmda fiskiyeli bir havuz... Rengarenk bir kalaba-
lik... Sariym ve beyaz adam çogunlukta... Zaman tünelinin garip
karakterleri Hortum'da bulugmuglardi.
Yabanc1 yardim örgütleri, Birlegmig Milletler askerleri, Batih
içadamlari, petrolcüler ve daha kimbilir kimler, Sudan'm bati uca
I
252 BÖL VE YUT

Darfur, Güney Sudan ve Port Sudan arasmda mekik dokurken


Saha Lokantast'na düçoüglerdi...
Atalarmm Türk oldugunu söyleyen Dr. Gazi Atabari, Sudan'a
"yumuçak

giren güç"ten bahsediyordu.


"Bati, kendi sistemini, her ülkeye farkh gekilde uygulama-
'in-
ya çahylyor. Mesela iligkiler en az seviyeye indiginde bile,
sani yardim' adi altmda bir agla ülkeyi kugatiyor... 'Insani yar-
dim' dedikleri gey, halkin sadakatinin sitm almmasi demek oysa.
Aydmlarimiza, bürokratlarimiza, ägrencilerimize bu kapsamda iq
'yu-
veriyorlar. Toplumun kilcal damarlarma giriyorlar. lyte bu
muçak güç'tür! O yüzden Amerikali diplomatlarla görügtügüm-
de hep ayni geyi söylüyorum: 'Sizin insani yardun dediginiz geyin
insani bir yam yok!' Bunun altinda farkh amaçlar güdüyorsunuz,
gizli hedefleriniz var. Halki bagunh hale getirerek güçsüzlegtiri-
yorlar. 14teDarfur! Însanlarimizi kamplara topladilar. Orada ya-
gam kolay. Su var, hizmet var, gida var. Çahyma yok, üretim yok.
Sadece elini açip bekliyorsun. Yavaq yavag birilerine bagunh olu-
yorsun... Simdi Darfur'da üretimden uzak bir nüfus var. Darfur
krizinin sonuçlanmamasi, Bati'nm çikarma. Çünküorada sorun
devam ettikçe, gekillenmeye müsait bir nüfus emirlerine amade
olacakttr."
Konugmasi, K1zilderililere yapilanlari hatirlattyordu... Geçen
yüzyilm baymda beyaz adam onlan bereketli topraklarmdan sü-
rüp kamplara kapatmigti. Ellerine, çektikleri acilara, sikmtilara
dayanabilmeleri için Incil vermig, daha isyankâr olanlan ate; su-
yuyla terbiye etmigti... Sonunda o kamplar etnik turizm belde-
si oldu... Beyaz adam, topraksiz, iqsiz umutsuz Kizilderili kabile
mensuplarim kamplara doldurmuy böyleceonlarin boy kalan zen-
gin topraklarina konmuqtu.
Darfur, bana Dakota'yi, Kuzey Amerika'mn talihsiz yerlileri-
ni hatirlatiyordu...

Darfur'da Aci Oyun


Fransa büyüklügünde bir bälge Darfur. 1985'ten beri süper-
güçlerin oyun alam. Hükümetle içbirligi içindeki Arap kabilelerin
SUDAN'A DARFUR OYUNUI 253

Afrikah kabilelere zulmettiginden söz ediliyor. Oysa Darfurida,


Araphk Afrikahhk gibi bir ayrim yok...
Digandan beslenenler ve hiçbir yerden beslenmeyenlerarasin-
da bir ayrun var...
Darfur'da sokaklar, kamplar, sivil örümcegin aglariyla sarihy-
di... World Vision, American Refugee Center, USAID, Sweden
Health Organization, Kiliseler Birligi, Sinir Tanunayan Doktorlar
onlarcasmdan sadece birkaçiydi. Darfur kugatilmigti.
Yabanci yardim örgütleri, yiyecek, çadir, ilaç digmda, kiliseleri,
Incilleri,dil egitmenleriyle de gelmigti.
Kizilay çocuk doktoru Megayir, misyoner faaliyetlere üstü ka-
pah deginiyordu.
"Bizler Müslümamz. Yüzde doksanumz Müslüman. Bu bir
zorlamayla olmadi. Aramizda Hiristiyanlar da var... Ozgürcebir
arada yaçariz. Ama insanlarimiz cahil. Aym zamanda çok zor part-
lar içinde yaqiyorlar. Bu partlarda onlara bazi dayatmalar yapila-
biliyor."
"Dinlerini degiytirmeleriyle ilgili dayatmalar mi?"
Bagiyla onayhyor. Daha fazla konugmak istemiyor ama her-
kes Darfur'u çevreleyen Birleymig Milletter yardim karnplarin-
da, Katolik ve Evanjelist Kiliselerin çahymalarmi yogunlagtirdigi-
ni anlatiyor. Kamplarda önce ingilizceokullari açihyor, buralar-
da din egitimi de veriliyor, ögrencilere ve ailelerine incil dagitih-
yordu.
Nyala'da, K1zilaykampmm hemen yanmda bir anaokulu sahi-
bi olan Hatice'ye konuk oldugumuzda sormuqtum:
"Hay1r faaliyetleri için gelen BM guruplari arasmda Hiristiyan
misyonerlere rastladmiz mi?"
"Kamplarda bu gibi baskilar ve din degigtirtmeye yönelik çalig-
malar var. Çünkükamplar denetimden uzak, bir anlamda yardim
kuruluglarmm kontrolü altmda. Ve oralarda istedikleri gibi faali-
yet gösteriyorlar" demigti.
Bati, Arap Cancevid gerillalarmm zulmünü bahane ederek böl-
geye yerlegiyordu...
Darfurlu katliama ugruyordu! Kadmlara tecavüz ediliyordu!
Çocuklaraçhktan älüyordu!
254 BOL VE YUT

Hatice'nin evi

O nedenle Bati, Sudan hükümetiyle iligkiliArap kabileler ce-


"arabulucu
zalandirilmcaya kadar Darfur'da ve koruyucu" olarak
varhgmi sürdürecekti.
Doktor Usame Reis'e göreyse ölümlerin asil suçlusu Batfydi.
Filistinli, Irakh, Afgan, Batfmn umurunda degilken, Darfurlu ne-
den umurlarinda olsundu?
"Esas savay kivilcimun onlar çakti" diyordu Usame Reis.
"Isyancilara silah verdiler. Yatakhk ettiler. Onlari gemsiyele-
rinin altma aldilar. çocugunuzyanhy bir yey yaptigmda, siz ona
dogruyu ögretmeye çahqirken komqunuz onu korumaya kalkarsa,
çocuguouz gider komquda kahr, iyte olan buydu."
Bati basmi, Sudan'da kabileler savapi senaryosunu servise koy-
muçtu. Ama acaba gerçek durum bu muydu?
Bir akyamüstü Hatice'nin bahçesinde kardegi Adem'le ko-
nuquyoruz. Akyam dügerken, anaokulunun bahçesinde, sedirle-
re oturmuçuz. Etrafta Hatice'nin ve Adem'in çoculdari kogturu-
yor... Kizillacivert bir Darfur akyammda Adem'in sadece gözleri-
nin aki görünüyor. Agir agir anlatiyor...
SUDAN'A DARFUR OYUNUi 255

"Sudan halki arasmda hiç böylebir sorun yoktu. Zaman içinde


bu ayrim körüklendi... ÕzellikleBati'da egitim görmüq aydm ke-
simden bazilari ülkemizde ayrilik tohumlarmi körüklediler. Bizi
zenciler ve Araplar diye ikiye ayirdilar. Mesela bana Arap diyorlar,
ben buranin yerlisiyim. Bu irkçi bir bakig açisi... Birbirimizden
farkimiz yok ama biziikiye böldüler!"
Çiftçiler ve göçebeler arasmda kurakhkla baglayan ve yan-
hy pol tikalarla büyüyen çatigma, irkçi bir bölünmeyle sonuçlan-
migti. Usame Reis, tümAfrika'da aym senaryonun sahnelendigine
dikkat çekiyordu: "Darfur'un neredeyse yüzde yüzü Müslüman.
Etnik yapi farkhhgi yok. Hepsi siyah! Sorun göçebeler ile yerleyik
çiftçiler arasmda. Aralarinda anlaymazhklar çiktyor. Ama zaman-
la bu etnik bir savaga dönügtürülüyor. Darfur'a uluslararasi güçler
gelince savay daha da büyüyor. Savay Darfur'la da smirh kalmadi;
Çadve Nijer'de de sorun var. Aym sorun oralara "cetvelle
da tagmdi."
Gazi Atabari Afrika'da oynanan oyanun, çizilen em-
peryal simrlar" sonucu oluptuguna dikkat çekiyordu...
"Toplumumuz pek çok etnik ögeden, kabileden oluguyor, dog-
ru. Ulus olma sürecini yaçamadik. Bu tüm Afrika ülkeleri için ge-
çerli bir durum. Misir, Fas gibi ulus olma sürecinde uzun bir geç-
mige sahip ülkeler hariç, özellikle Güney Afrika'da, Sahara'da top-
lumlari birbirinden ayiran simrlar tesadüfi. Afrika'daki sinir çizgi-
lerini sömürgeci güçler, kendi menfaatlanna göre belirlemigler."

Otach Kampi'nda Tebelli Agaci


Nyala'da bir sabah. Otach Kamp1'm ziyaret edecegim. K1zilay
hastanesine 10 dakika mesafede aracimiz toz kaldirarak kamp ka-
pismdan içeri giriyor. Ilk önce küçük sepetlerin içine kivrilmigsi-
caktan bitkin çocuklar ve bir agaç dikkatimi çekiyor. "Bu agaç
Tebelli Agaci" diyor K1zilay'daki arkadaylar; "Fakirlerin anast"
derlermig onun için Darfurlular. Koca gövdesi büyük gölge veri-
yor. Gövdesinin içine su saklanabiliyor... Otach Kampi'nm orta-
smda bir drami seyrediyor...
Kampm içinde dolaymaya baghyoruz. Sersefil, anasiz baba-
siz kalmigçoculdar; her yeniheyete oldugu gibi bize de çaklaban-
256 BOLVEYUT

Orach kampt

hk yaplyorlar. ince bedenleriyle kameranm önünde ziplayip du-


ruyorlar. Paçavralar içinde sicaktan eriyen küçük bir kir çocuga,
kendisinden iki-üç kat büyük sazlari baqinin üzerinde ustahkla ta-
giyor. Rehberimiz, içinde yatmak için kendisine bu sazlardan se-
pet örecegini söylüyor küçük kizin. Küçük saz kulübeler arasmda
ilerlerken bir müzik sesikulagimiza geliyor...
Kampm bir tarafmda bir küçük çaryi. Seyyar saticilar yay-
gilara yatmig; önlerindeki mangallarda et pipiyor. Mangallarin
önünde biriken küçük ve aç çocuklar, pigen etlerden gözlerini
ay1rmlyor.
Kampm içinde yaçayanlarm iki gruba ayrildigt açikça gözleni-
yor. Parast olan, en iyisinden; et de süt de meyve de yiyebiliyor...
Aym kampta bazilan açhktan ölüyor... Birileri kamp yönetimini
ele geçirmig, BirleymigMilletler yardim örgütlerinden aldigi yiye-
cekleri, kampa sigmmig olanlara satiyor.
Evinden köyünden olanlar, köklerinden koparilmig çiçekler
gibi kampm içinde dolapiyorlar; tüm gün gölgelikte yatlyor ve bir
daha evlerini görüp göremeyeceklerini dügünüyorlar.
SUDAN'A DARFUR OYUNU! 257

Hava 45 derece. Tebelli Agaci bile gölge vermiyor. Kampm


içinde ailesini kaybetmig çocuklar, dogadan medet umuyor...
Kampin zengin sakinlerinden yemek çahyor ya da dileniyorlar...
Hemen hepsi hasta ve bitkin görünüyor...
Kizilay'm kapismda uzun kuyruklar oluquyor. Kizilay, her gün,
çogu çocuk, 400 hastayabakiyor,

IngilizlereKargi Birlikte Savaymiytik!


Afrika'da bir halk daha siyasetin kurbam oluyor... Ahmed el
Hadi, Ortadogu Teknik Üniversitesi mezunu bir Darfurlu. Olan
bitene çaqiyor...
"2005
yilma kadar kimse Darfur'un adun agzma almiyordu"
"ne
diyorum, oldu da Darfur herkesindiline dügtü. Al Gore, 'Dar-
fur!' diyor, Bush, 'Darfur!' diyor. Rice, Darfur'dan bahsediyor.
Darfur dünyanm bir numarali sorunu haline geldi. Sizce neden?".
inceuzun bedenini saran beyaz giysisi siyah tenini daha da ko-
yu gösteriyor. Trisimsiyah gäzlerini kisarak, "Darfur'da hesapla-
"kriz,
ri olanlar var!" diyor, göçebeler ve çiftçiler arasmda sira-
dan bir olay gibi bay gästerdi. Çatigmanm tirmanmasmm nedeni
dogal kaynaklarm yetersizligi, iyi kullamlamamastydi. Ancak bu
durum siyasete alet edildi. ÇoguBati ülkesi, bu durumu sömür-
mek, için üstün bir çaba gösterdi. Diçaridan eller igin içine gir-
di. Anlaymazhk daha da büyüdü. Bati basmi, yalan haberler verdi.
Darfur belli amaçlar için kullanihyor... Neden Filistin'den bahse-
dilmiyor? Irak'ta her gün toplu katliam yaçamyor neden kimsenin
umurumda degil?".
Görüglerinde yalmz degildi. Insani Yardim Örgütü direktörü
Mike McDonough da ayn1 fikirdeydi...
"Bu denli gözden uzak olan Sudan'm bir vilayetinin, Bati dün-
yasmda böylesine ünlü olmasmi tuhaf buluyorum. Yirmi ül-
kede çahytim. Sudan'i bilmeyen insanlar bile Darfur'u biliyor.
Amerika'daki Darfur lobisi çok iyi çahqiyor! Kuzey Sudan, güney
Sudan çatigmasmda da aym lobi etkili çahqmalar yapmiyti..."
Anlayilan o ki Sudan da küresel güçlerin hedef tahtasma çok-
tandir yerleymiyti...

BVY 17
258 BÖL VE YUT

Birinci Dünya Savaçfnda Ingilizlerekargibirlikte savagtigumz


Sudan halki, 100 yll sonra yine küresel saldirinm hedefindeydi...
"cografyanin
Biri laneti bu!" demigti. Sudan, Afrika boynu-
zunun en kiymetli ülkesiydi... Kara elmas digmda uranyum, el-
mas ve diger madenlerle süslenmigti... O zaman güneyikuzeyine,
dogusu batisina dügman edilirdi... Ne de olsa "Bir damla petrol
bir damla kandan degerliydi". Senaryoya göre, Darfurlu, Filistinli,
Afgan ölmeliydi!
MALEZYA'KIN
di 97
ILIMLI ÍSLAM I

Nisan2008 Yolculugu

Uzak Asya'da bir adalar grubu... Malezya, Singapur, Endonez-


ya. Bir zarnanlar ada halldari bu bereketli ve zengin topraklarda
küçük kralhklann kontrolünde yaçamaktaydilar. 15. yüzyilda ge-
mileriyle önce Portekizliler geldi. 16. yüzyilda Hollandalilar, bu
topraklari soyup sogana çevirdi. En son gelip, en uzun kalanlar
Ingilizlerdi.400 yil içinde Uzak Asya adalari, sahte sinirlarla birbi-

KAMBO YA

VIETNAM O

TAYLAND

BR)

A L E
Ku lumpur

ENDONEZYA
260 BOL VE YUT

rinden ayrildi; savagttrildi,


fakirleptirildi.Etnik çatigmalarla sarsil·-
dt. Ingilizlerebagh krallarm gadrine agradi.
Malezya da içinde bulundugu cografyanm lanetine ugrayan-
lardandt. Dogu ile Bati arasmdaki petrol tagimacihgmi kontrol
eden Malakka Bogazi üzerindeydi. Ayrica petrol ve hammadde
zenginiydi...
O zaman, zenginliginin ve güzelliginin bedeliniödeyecektil
Gece çok geç bir saatte otele varmamiza ragmen sabah gün
agarmadan uyandim. Otel odamda yere kadar inen camlardan di-
çari baktim. Malezya'nm petrol girketi Petronas'm ikiz kule leri tam
karyimda koyu lacivert göge uzamyordu. Bu manzara Malezya'mn
tarihini özetliyordu.
Asya kaplan1 Malezya'nm baçkentinde yükselen Petronas pet-
rol kulelerinin hemen altmda, Ingiliz sömürge valilerinin resi-
danslari görülüyor... Biraz daha ilerde yükselen ahyverig merkez-
lerinin ingaatlan var.
"ölümlü
Aralarina sikigmig ve bize dünyayt" hatirlatan bir me-
zarlik. Paranm merkeziyle ölümün gerçegi yan yana...
Kuala Lumpur'da bir gün daha baghyor...

"Malezya Modeli" ve Enver Ibrahim


"Malezya modeli" sözü, bir dönem Türkiye'de yankilandi dur-
du. Bu söylem, dini yönetim ile laisizm arasmda kalmig bir ülke-
yi anlatiyordu. Uzak Asya'nm dertli adalar grubunda, Malaylarm
yayadigi bu ülkede, Türkiye'nin siyasi tarihini hatirlatan birçok ki-
ive olay vardi. Aslmda ona damga vuran, Ingilizve Amerikan de-
mokrasi hareketlerinin ülkeyi soktugu bunalundi...
Anacaddeler; ahyverig merkezleri, lokantalar, eglence merkez-
1eriyle dolaydu. 1970'lerde çikarilan petrol, kentin görüntüsünü
ve insan kumagim degigtirivermigti... Bir anda zenginlegen birile-
ri Kuala Lumpur'a damga vurmuytu...
Malezya'yi kavrayabilmek için onun politikacilarun anla-
mak gerekti... Su stralar yildizi yeniden parlayan eski Bagbakan
Yardimcisi Enver lbrahim'le Country Heights'daki villastnda bu-
lupuyoruz...
MALEZYA'NIN "ILIMLI ISLAM"I 261

Enver lbrahim

"Nasil bir ülke burasi?" diye soruyorum.


"Malezya, dini geleneklerine sahip çikan, ayni zamanda mo-
dernleymek isteyen bir ülke. Ancak modernlegelim derken agiri-
ya kaçip..."
Sözünü kesiyorum: "Kimliginizi yitirmek istemiyorsunuz."
"biz

"Istemiyoruz. Batililaymak istemiyoruz," diyor, Amerika


degiliz. Biz Avrupa degiliz, Malezya'yiz. Modern miyiz? Evet.
Dinimizin elverdigiölçüde moderniz. Bizim için din, kültür, tarih
çok önemli. Ama aym zamanda hoygörülüyüz de."
Biz onunlasöylegirken, hapmetlivillanm salonunabaylar uzamp
kayboluyor. Evin içinde tesettürlü hammlar. Hanimi, kizlari ve to-
runlari söyleyinin bitmesini bekliyor. Enver Ibrahim, Malezya'nm
"ilunh
Islamcisi"olarak tanmiyor. 11ginç bir geçoiqi var.
1990'larda bagbakan yardimcisi. Dönemin baybakamMahatir
Muhammed'le derinlegen görüç ayriliklari sonunda, 1998'de yol-
suzluk suçlamasiyla hapse mahkûm ediliyor.
Aymy11,Amerikan Newsweekdergisitarafmdan "Yilm Asyahsi"
seçiliyor. Bir yll sonra, 1999'da, finanstan sorumlu bagbakanyar-
duncisiyken, alti yll sürecek hücre hapsine mahkûm oluyor.
262 BÕL VE YUT

Malezya'da büyük tepkiye sebep olacak mahkûmiyeti, admi


yüceltiyor. On binlerce kiqinin katildigi toplu protesto namazla-
r1yla Müslümanlara yapilan zulmün simgesi durumuna geliyor
Enver Îbrahim...
Iki yildir özgür. Malezya'daki en kuvvetli siyasi figür. Buluy-
tugumuzda siyasi yasakh dönemi yeni bitmigti. Artik dolu dizgin
siyasetin içiodeydi... Birkaç ay sonra, livata suçlamasiyla yeniden
pegine dügülecek, Kuala Lumpur'daki Ïürk Büyükelçiligi'ne si-
gmdigihaberi mangetlerden verilecekti...

Muhalefet Bati'nm Gözdesi


Kuala Lumpur'da Pan Islamist parti merkezine gittigim gün,
aym zamanda Enver Ibrahim'in siyasi yasagmm bittigi gündü.
Yerli ve yabanci gazeteciler villanm bahçesinde beklegiyorlar-
"ortak
di. O gün, Enver Ibrahimve muhalefetteki diger iki parti,
platform"da birleytikleriniaçiklayacakt1. Bu çok önemli bir gün-
dü...
Yabanci basin mensuplarinm fikirlerini almak için uzunca bir
ugraq vermig ama sonuç alamamigtun. Associated Press muhabi-
ri genç hanun, görüç bildiremeyeceginikaba bir gekilde anlatmig;
uzanan mikrofonumuza kafasim çevirmigti.
Time dergisi muhabiri bir Malezyahydi. Muhalefet cephesiyle
ilgili göyle konuyacaktz
"Üç ana muhalefet partisinin lideri yukarida nasil koalisyon
olugturabileceklerinitartigiyorlar. Biri Enver Ibrahim'in partisi, li-
beral bir parti; digeri islamciparti. Üçüncüsü ise Demokrat Parti.
O da Çinliazmhklarin destekledigibir parti. Bir araya gelip daha
iglevsel bir muhalefet olugturma çabasi içindeler."
Batih rüzgârlar muhalefeti desteklemekteydi... Ayrica Batih
kraliyet aileleriyle, dolayisiyla küresel politika merkezleriyle ya-
km iligkili olan Malezya krah da yüzünü muhalefete çevirmek-
teydi...
200Tde, kral ve Kraliçe Nur Zaire, dünyamn diger kral ve kra-
liçeleriyle,bagunsizhgm 50. yllim kutlamiglardi... Havaalanmda
metrelerce uzayan fotografta,kral ve kraliçe, dünya kraliyet aile-
MALEZYA'NIN "ILIMLI 1SLAM"I 263

leriyle çevrelenmig halde en önde oturmaktaydilar. Kraliçe Nur


Zaire, dünya üzerindeki bagörtülü tek kraliçeydi.Geçmig yüzylla
aitmig gibi duran bir fotografti bu. igin gerçegi, George Bush'tan
Ingiltere kraliyet ailesine kadar tüm Batih liderler ve asiller,
Malezya Kralhgi'na özel bir ilgi duymaktaydi...
Bagimsizhgm 40. yih olan, 1997de, Malezya bir krizle sal-
lanmigti... 20 yil iktidar koltugunda oturan Bagbakan Mahatir
Muhammed'in "IMF'ye hayir!" politikasmm, krizde etkili oldugu
säzleri ortahga yayilm14ti.

"IMF Bir Tuzaktir!"


O dänemde finanstan sorumlu baybakan yardimcist olan
Enver Ibrahim'esordum:
"O dänemde siz maliyeden sorumluydunuz. Parafonu, IMF'yle
iligkiler nasildd Bu kurumla ilgili dügüncelerinizne?"
"IMF tam bir tuzakti. Bir ülkenin büyük mali sorunlart var-
sa ve bagvuracakbagka hiç kimsesi yoksa IMFye gider. Ama IMF
operasyonu Malezya'da çok zarara yol açti... Malezya'yi hiç anla-
madilar. Mesela Endonezya'da da büyük yanhylar yaptilar. Hem
ülke çokkötü yönetiliyor; hem de küresel sermaye vara yoga elko-
yuyordu. Büyük çaph bir yolsuzluk hâkimdi. IMF yardun için gel-
migti ama daha fazla sorun yaratip gitti..."
"Onlar dogal olarak kendi çikarlari dogrultusunda çahqiyor-
lar" diyorum.
"Dogrudur!" diye yamthyor.
Kuala Lumpur Üniversitesiprofesörü Sadiye, krizin altim çi-
ziyordu.
"Zorluklar 1997-1998'deki krizle derinleyti..."
Renkli baqörtüsünü çenesinin altmdan bir daha baglarken hiz-
h hizh konuquyor: "Pek çok uzman bunu, spekülatörlerin hata-
sma bagladi. Ancak krizin nedenini aragttran birçok ekonomist
için bankac111ksistemi, kurumsal yönetim, dig borçlar, krizin ne-
deniydi. Malezya'yi bagka ülkelerle mukayese edersek, mesela
Endonezya ve Tayland'da dig borçlar çok daha fazlaydi.Biz krizi
daha çabuk atlattik, daha az zarar gördük."
264 BOL VE YUT

Spekülatörler, zaten bankacihk sisteminin kilcal damarlarm-


dayd11ar... .

Malezya, Asya krizi sirasmda, sermaye hareketikontrolü getir-


migti. IMF yardiminireddetmig, krizi bu yüzden daha az zarar gö-
rerek atlatm14ti. Ama ardmdan bununla taban tabana
zit bir karar
ahp, yabanct sermayeyi ülkeye davet edecekti Malezya.
Yabanci sermaye Malezya'ya uçarak geldi. Bu ülke çok büyük
zenginliklerin beyigiydi. Dünyada kalaÿ üretiminde birinciydi.
Karbonhidrat yataklari genigti. Zengin petrol yataklarma dogal-
gaz kaynaklarma sahipti. Bakirive uranyuma vardi. Tropik keres-
tenin en kalitelisiburadaydi. Kauçuk ve palmiye yagmda yine ön-
de gitmekteydi...
Malezya zengindive tipki 15. yüzyilda oldugu gibiküresel ser-
mayenin agznu sulandmyordu...

Malezya'nm Zenginleri
Yabanci sermayeyle igbirligiyapanlar, gehrin digmdakivillalar-
da konforlu bir yayam sürmekteydiler...
Peki ya halk? Diger bölge ülkeleriyle kiyaslandigmda fakirlik
daha azdi... Kuala Lumpur'da ayhk ortalama ücret 2,500 ringgiti,
yani 850 dolar civarmdaydi...
Malaylar, Çinve Hint kõkenli Malezyahlar arasmda en çok ka-
zanan Çinlilerdi. Hintliler 300-400 dolar arasi en dügük ücretle
çahyanlardi... Müslüman Malaylar ise ayricahkh konumdaydilar,
vergiden de muaftilar.
Kuala Lumpur Hali'nde dolagirken yöförümüz Azmi bizi yal-
mz birakanyor. Toplumun orta sinifimn ortalama ayda 300-400
dolarla geçindigini söylüyor...
Rengârenk, kurutuImuy bahk tezgâhlarinin önünden geçer-
ken, "Bu parayla aile geçindirilebilir mi?" diye soruyorum. Azmi
"Bu para dört kipilikbir aile için yeterli" diyor.
Genellikle kendi evleri oldugunu söylüyor. Malaylar devlet ko-
rumasmda ve evleri devlet onlara veriyor.
Yine de sebze halinde en ucuz ahyverigi yapabilmek için çirpi-
nan bir grup insan göze çarplyor.
MALEZYA'NIN "ILIMLI ISLAM"I 265

Anli çanh zenginlerine gelince, Malezya'mn zenginleri tüm


Asya'ya damga vuruyor.
Malezya'da elit bir grup, devlet eliyle yaratilmigti. Her yöne-
tim, yillar içinde kendine bagh holding, finansör, igadami yarat-
migti. Çinasuh Robert Kuok, 4 milyar dolar civarmdaki serve-
tini emlak satiqi ve otelcilikle saglamigti. Sik sik Türkiye'nin gü-
ney sahillerinde mega yatlarla dolaçan Ananda Krishnan, Hint
asilhyd1. Televizyon kanallari ve telecom girketleriyle
parayl kap-
m14tt. Eskiden pirinç tüccari olan, gimdi dev konteyner limam
igletmecisi Seyid Muhtar el-Bukhari, ingaat sektöründe yer alan
Francis Yeoh gibi çahislarm milyar dolara yakin kiqisel servetle-
ri vardi.
Onlar pek göz önünde olmazlardi. Dünyanm her yanmda igle-
ri, malikâneleri ve daha neler neleri vardi... Onlara bagh üst dü-
zey girket yöneticilerini Darül ThsanGolf Kulübü'nde görebilir-
diniz. Miami'de gibi yaqiyorlardi... Milyon dolarhk yatlart, pet-
rol iginde paylari, limanlari ve havaalanlari vardi. Hanimlari
ge-
nellikle yabanclydi.
Malezya Ulusal Kadm Konseyi Baykam Zahara Alatay'la Ma-
lezya'mn zenginlerini konuquyoruz.
"Bu zenginlerden birinin hikâyesi iyi bir örnektir," diyor,
"1970'lerde

hükümet içinde yer alan biridir bu. Kayitlara göre, o


yillarda, öyle varhkh biri degildir. Adi Mustafa Kemal Abubakar.
Bugün 350 milyon dolarivar".
"Bunu nasil becerdi dersiniz?" diye soruyorum.
Duvarda asili duran bir yil önce ölmüq muhalif bir yazar olan
epinin fotograf1nabaklyor:
"Kocam gibi adamlar, iligkilerinde- ç1karlari degil fikirleri öne
çikarirlardi. Onlar, idealist, toplumcu insanlardi. Bir de onlarm
tam ziddi olanlar vardir. Dogru zamanda dogru iligkiler kurmak-
la övünürler. Her devrin adamidirlar. Herkesin yarkisim söyler-
ler. Bu sayede de devlet ihalelerini kaparlar. Rügvet ahr verirler.
Yolsuzluk en dogal olandir. Bu sayede yükselirler ve bu sayede
zengin olurlar."
Zahara Hanim'1n ikinci tip adamlar, bütün bölge-
anlattigi
yi kasip kavuran, her geçen gün servetlerine servet katanlardi.
266 BOL VE YUT

Proton'un i çileri

Ortaklari Batih igadamlariydi. Madalyonun öbür tarafmda zen-


ginlikleri almteriyle üretenler ve her geçen gün yoksulluk batagi-
na gömülenler vardi.

Proton'da Abdülhalim
Çahÿan Usta
Bazilari ünlüProton otomobil fabrikasmda çahqirlardi... Bu
ünlü araba fabrikasma ben de gittim. Gäz kamaytirici büyük-
lükteki tesiste, mihmandar üretimle ilgili bilgiler verirken, ben
Abdülhalim'in kablolari baglayan hünerli ellerini izliyorum.
Mihmandan geride biraktp "Abdülhalim ne kadar zamandir bu-
"18
rada çahqiyorsun?" diye soruyorum, yildir!" diyor.
O, arabalara motoru yerleptiriyor ve ayda 2 bin ringgit kaza-
myor. 2 bin ringgit, 800 dolar civarirda bir para ediyor... Bu,
Abdülhalim gibikidemlibir iççininaldigi ayhk miktar. Mihmandar
iççilerle konugmamdan rahatsiz, beni bir sonraki bölüme gätür-
meye çaligirken, sabah paydosu için bir masanm etrafmda oturan
iççilerin yanma iligiyorum.
I
I
I
MALEZYA'NIN "ILIMLI ISLAM"I 267

Kimisi kidemli, kimisi sadece birkaç aydir burada. 500-600


ringgit civarinda maag ahyorlar. Yani 200-250 dolar... Ev kirasim
bile denklegtiremiyorlar.
En genç iççilerden bir¯, fabrikaya 20 km uzaktaki köyünden
geldigini söylüyor. Ev kirasi olarak 450 ringgit veriyor... Yani eli-
ne 100-150 ringgit kahyor. Bununla yayamak mümkün degil, sa-
dece yaçar gibi yapiyor!

Internet Muhalifi: Rocky


Malezya'da simfsal uçurum ve siyasi baskilar muhalif aydmlari
degigikalanlarda bir araya getiriyordu. Muhalefeti olugturan yel-
pazede, internet bloglariözel bir yer tutuyordu...
Internet siteleriyle muhalefet örgütleyen gazetecilerin önem-
li bir baski grubu olugturdugunu, daha Malezya'ya gitmeden ög-
renmigtim. Rocky lakaph bir gazeteciyle temasa geçmigtim. Beni
haftahk toplantilarma davet etmigti. O gün eski Baqbakan Mahatir
Muhammed'in kizi da oradaydi... Web sitesine girig yapanlarm
1 milyona ulaymasi kutlanacakti... Marina Mahatir, tek mum-
lu pastasmi keserken kamerarniza dänerek "Biz Malezya bagim-
siz olmahdir, diyoruz. Bagunsiz oldugumuz sürece, degerlerimizi
paylayan kim olursa olsun onlarla müttefik olabiliriz. Ama köleli-
gehay1r!" diye bagirdi.
Digerleri alkipladi. Büyük, bahçeli bir villada toplanmiglardi.
Pipolarim tüttüren, sokakta gördüklerimizden çok daha farkh tip-
te ve kiyafette bir grup insan hararetle sohbet ediyordu. Mutfak
tarafmda ve iç odalarda da açik bilgisayarlar önünde tartigan, ko-
nuyan, çogu ipsiz gazeteciler vardi...
Marina, kutlama bittiginde Malezya'daki siyasi hayati anlatti:
"Geçen dört yil içerisinde degerlerimizde degigiklik oldu.
Yeni hükümetle bèraber, bagimsizhgimiza set vuruldu. Her ge-
çen gün, biraz daha Bati'ya baglamyoruz. Digiglerimiz darmadagi-
mk. Ülkeyiilgilendiren herhangi bir konuda nerede durdugumu-
zu kimse bilmiyor."
Marina'nm babas12004'teemekliye ayrilmig, yerine bir bürok-
rati birakmiytt. Abdullah Badavi dört ylldir iktidardaydi... Yasakh
268 BÖL VE YUT

gazeteci "Rocky" lakaph Ahirüddin, Malezya'nm en ünlü internet


sitelerinden birinin bagmdaydi.
Omuzlarina inen gür, dalgah saçlari ve iriyari bedeniy-
le, Kizilderili geflerini andinyordu. "Bagbakan Badavi, Barisa
"bu
National'in baymda" diyordu, parti, son 40 ylldir Malezya'yi
yöneten parti. Son 40 yddir, istedikleri her kanunu parlamento-
dan geçirebiliyorlardi. Ama artik yapamiyorlar. Geçen aydan bu
yana yani".
2008 ilkbaharmda yapilan seçim sonucunda muhalefet. hizh
bir çikigta oldugunu ispatlam19ti. Seçimlerde, Malezya'yl 40 ylldir
yöneten parti galip çikunytt yine ama muhalefetin oylan da hatt-
n sayilir derecede artmiyti. Rocky, Malezya'y1büyük bir degigimin
bekledigini söylüyordu:
"Badavi yönetimindeki Birlegik Malay Ulusal Partisi, onlarca
yll bu federasyonu yönetti. Îçinde farkh etnik gruplari, irklan ba-
nndiran bu ülke, sorunlara her zaman açikttr. Düpünün biz bu-
rada Malaylar, Çinliler, Hintliler olarak bir arada yaqiyoruz. Her
grup, elindekinden daha fazlasmi istiyor. Sonunda ülkede en az
nüfusu olan ve en az gelire sahip grup, isyan edip sokaklara dõkül-
dü. Bir siyasi kriz patladt."
Malezya'nin sorunlari çoktu. Çeyitli internet sitelerini yönlen-
diren gazetecileri sorunlan tartigirken orada biraktik... Gündem
olugturuyor, muhalefeti ve iktidan sorguluyorlardi...

"Yumuçak" Islam!
Amerika'mn eski Digigleri Bakan Yardimcisi Richard Hol-
brooke'un sözlerini hatirlatanlar da onlar oldu. D14 Politika
Konseyi'nin (CFR) önemli isimlerinden biri olan Holbrook,
Müslüman ülkelerde "Bati tarzi bir Islami çizginin yayilmasi ge-
rektigini" ifade etmigti. Iki ülkeyi örnek göstermigti: Türkiye ile
Malezya.
Malezya'dan söz ederken, ilunh Islam'itagiyacak adam olarak
Enver Ibrahim'iigaret etmigti. Enver Ibrahim'e sordum:
"Malezya modeli Türkiye'de çok tartiqildi... Nedir bu Malezya
modeli?"
MALEZYA'NIN "ILIMLI ISLAM"I 269
"bu
Gülümseyerek, "Bu tartigmalardan haberim var" demigti,
konu, Holbrooke'un sözleriyle baglad1. Onun açildamasinda be-
nim adim da vardi. Bence çok yanh; bir örneklemeydi. Türkiye ve
Malezya, birbirinden çok farkh iki ülke. Tarihi, toplumu ve kültü-
rü çok farkh. Türkiye'ye geldigim zaman bu farklan görüyorum.
Biz demokratik bir ülke bile degiliz. Seçimlerimiz özgürce yapil-
miyor, basm özgürlügümüz hiç yok. Bunlan Türkiye'yle nasil ki-
yaslariz?".
Malezya, Ingiliz sömürgesi oluqunun derin yaralanm tagiyan
bir ülkeydi. Türkiye hiç sömürge olmamigti...
Malezya geçmigte de, bugün de krallarla yönetiliyordu...
Demokrasi deneyimi son derece kisithydi. Agzini fazla açan en ha-
fifinden yasaklanirdi...
Mart 2008'de gerçeklegen Malezya seçimlerinde, sömürgecilik
mirasmin yaralari bir kez daha ortaya çikmigti... Badavi'nin bag-
kanhšmdaki ulusal cephe, 40 ya sonra ilk kez ulusal meclisteki üç-
te iki çogunlugunu kaybetti.
Bagbakan Abdullah Ahmad Badavi'nin siyasi gelecegi birden
belirsizlige dügmüytü. Muhalefet partileri, Demokratik Eylem
Partisi, Halkm Adaleti Partisi ve Pan Islami Parti koalisyonu mil-
letvekili sayisun dörde katlayarak mecliste toplam 82 koltuk ka-
zanmigti...
Rocky lakaph gazeteci Ahiruddin, siyasi tsunamiyi pöyle an-
latmiyti.
'siyasi

"Son genel seçimlerde tsunami' dedikleri geyi yaçadik.


Çok büyük bir dalga geldi ve siyasi manzara aniden degigti.O bü-
yük siyasi partihâlâ yerinde duruyor ve ülkeye hükmediyor, Ama
parlamentoda bir yey yapabilecek gücünü artik yitirdi."
Alti y1lhücre hapsinde kalan eski Bagbakan Yardimcisi Enver
Ibrahim, hem Batt'nm hem de kralm destegiyle yeni bir dönemin
kapismi açacak gibi görünüyordu.
Politik söyleminde, halkm biktigi yoksulluk ve yolsuzluklari
öne çikariyordu.
Halk, siyasetçilere hiç güvenmedigi halde, Enver Ibrahim'in
magduriyeti Malezyahlarm sempatisini kazamyordu.
270 BOL VE YUT

"Buma Putra: Topragm Çocugu"


Ingilizsömürge döneminde, bu topraklara köle olarak getiri-
len ya da göçmen olarak gelen Çinlive Hintliler, artik Malezya
hallonin unsurlart arasmdalar. Bir de Malaylar, yani tüm bölgenin
asil unsuru var... Malay olmak demek, Müslüman olmak demek.
Bumi Putra, yani bu topragm çocugu olmak demek. "Pozitif ay-
rima tabi tutulmak" demek. Vergi ödernemek, çocuk yardimi al-
mak, devletle iligkilerde ayncalikh olmak demek...
Malezya, kelime anlami olarak Malaylarm ülkesi demek...
"topragm

1957 yihnda bagtrnsizhgina kavuyanbu ülkede, çocuk-


lan", nüfusun sadece yüzde 60'm oluyturuyor. Eu durum, ada-
lar bölgesine Îngilizlerinverdigi hediye. Bu hediye, Ingilizsömür-
ge tarihinin bir özetiydi. Iki kelimeyleformülleymigti:"Böl ve yö-
net!"

Egemenlik tüm dünyada Ingiltere'den Amerika'ya geçerken,


1950'lerde, bagkaldiran sömürgelerinde Ingilizleraym metodu uy-
guladilar. Halklari etnik kökene göre smtflaylp ayirdilar. Malezya
ve tüm Uzak Asya'da çatigmanm temelini attilar.
1948 yilinda, Malaya Federasyonu, ingilizkontrolündeki sul-
tanlar eliyle kuruldu. Çinve Hint asilh azinlddar artik Malaya va-
tandagiydilar. Sinirlar günümüze gelene dek defalarca degigecek-
ti...
Malaylar Hintliler
Çinlilerden, Malaylardan, ÇinlilerHintli-
lerden hazzetmeyecekti...
Enver ibrahimtarihi yöyle anlatmlyti:
"Bu bälgede bir zamanlar birkaç güçlü sultanhk vardi. Sonra
bunlar birçok küçük sultanhga bölündü. Ingiliz eliyle hepsi sö-
mürgeleptirildi... Sonra her biri küçük beyliklereve daha küçük
sultanhklara bölündü. Sonunda buradaki bagimsizlik hareketi ge-
lipti ve Ingilizlerleuzlayildi. Sultanhklar da bag1msizhk sürecin-
de yer aldi. Yeni demokratik Malezya böyle kuruldu. Sultanlarm
dini, kültürü ve gelenekleri koruyan kanunlarim kabul ettik. Her
beg yllda bir, tüm ülkeyi yönetecek sultam seçmek üzere bir anlay-
ma yapildi."
MALEZYA'NIN "ILIMLI ISLAM"I 271

Uzak Asya adalart kralhgi Ingilizeliyle böyle kurulmuqtu. Bu


yapay birlik, çok geçmeden çatlamaya baglayacakti.Müslüman
Malaylar, giderek yoksullaç1yor; ticarete yatkin, çahqkan Çinve
Hint asilhlar ise servetin çogunluguna hâkim oluyorlardi. Nüfusun
yuzde 60'i olan Malaylar, milli servetin sadece yüzde 3 kadarma
sahipti. Egitimsizdiler ve kent digma itilmiglerdi. 1971 y1lmda so-
kaga döküleceklerdi... Bu ayaklanma sonrasi, kanunlar degigtiri-
lecek, Malaylara ayricahklar verilecekti.
Böylece Malezya, dünyada, anayasa ve kanunlarmda irk ay1ri-
mma yer veren tek ülke oldu.
Kocasi da bir "Bumi Putra" olan, Hint kõkenli Zahara Alatas
açikhyordu:
"Bumi Putra olmamz için Malay olmaniz gerek. Sadece Malay
kam bu topragm çocugu oldugunuzu gösterir. Birçok ayricahklart
vardir. Mesela, Bumi Putra'lar vergiden muaftir!"
Sadece vergiden muaf degillerdi. girketlerde ve okullarda kota-
lari vardi. Devlet ihalelerinde öncelikliydiler... Ama ülkedeki bü-
yük otellerin, restoranlarm, dükkânlarm çogunlugu hâlâ Çinlilere
aitti. Zahara anlatmaya devam ediyordu:
"Malaylar imtiyazlarmi degiqik gekillerde kullamyorlar. Devlet
ihalelerinde önceliklerivar. Önceihaleyi aliyor, sonra yüksek ko-
misyonlarla ihaleyi Çinlilere devrediyorlar. Yani devletle anlagma-
yi Malaylar yaplyor. Çinlileredevrediyorlar çünkü onlarm ticaret-
le aralari lyi degil!"
Zahara, Malaylara verilen ayricahklarm, bugünkü siyasal krizi
tetikledigini söylüyordu.
"Belli bir etnik grup imtiyazh durumda. Oysa herkes egit hak
sahibi olmah! Bir zamanlar Malaylara.bu destek belki gerekliydi.
Ama pimdi, 50 yil geçtikten sonra, halâ imtiyazh olmalari kabul
edilebilir bir yey degil. Artik Malaylarm büyük çogunlugu yüksek
egitimli, varhkh ama hâlâ imtiyazlari var..."
"Büyük çogunluk" säzü üzerinde dügünülmeliydi. Malezya'da
da kural bozulmuyordu. Tüm ayricahklara ragmen Malay, Hintli
ve çinliher kesimden yoksul vardi ve onlarm yaçamlari birbirinin
"topragin
ayniydi. Aslmda yoksullar ayni çocuklari"ydt... Fakir
mahallelerde ister Çin,ister Hint kökenli ya da Malay olsun, her-
272 BOL VE YUT

kes ayri gayri olmadan yaçayip gidiyordu. Etnik gruplarm müca-


delesi gibi gösterilen çekigme, varhkh smif içindeydi. Esas mesele
pay kapma davasiydil

Din Siyaseti
1980'lerde Mahattir Muhammed'in liderliginde Malezya, ye-
ni bir etkinin altina girecekti. Moderni asyon adi altmda din si-
yasileptirilecekti.
Programm iki hedefi vardi.
Bir: Islam'a kamu yagammda yeni bir egemenlik saglamak.
Islami degerleri ve kimligi vurgulayip, Îslam'a dayah kurumlar
oluyturmak ve Müslüman dünyayla yeni baglantilarkurmak.
"pozitif
Iki: 1970'lerde baylayan ayrimcihk" ilkesini uygula-
maya devam ederek, Müslüman Malaylara, hükümette, egitim-
de ve bürokraside ayricahkl1 pozisyonlar saglamak. Bu döne-
min parlak ismi, Baybakan Yarduncisi Enver Ibrahim'di. 1998'de
"yilm
Amerikahlar tarafmdan Asyahsi" seçilmig, ayni y11hücre
hapsine mahkûm edilmigti! Yaçammi karartan mahkûmiyeti göy-
le anlatiyordu:
"Diktatörlükle yönetiliyorsaniz ve demokrasi yoksa, mahke-
meleriniz bagimsiz degilse, sizi sürükleyip götürebilirler. Hapse
atildigim zaman dogru düzgün hiçbir suçlama yoktu, suçlama sü-
rekli degigiyordu.lddianamehazirlanmamiyti."
"Neyle suçladdar?" diye soruyorum.
"Ülkeye ihanetle suçladilar. Yurtdigmda 1 milyar dolarm var
dediler. Ortada aleyhime açilmig bir dava bile yoktu. Bir diktatö-
rümüz vardi. Ne yapabilirdim, nasilkaryi çikacaktun?"
"Alti yll ceza aldmiz..."
"Evet alti yd hücre hapsi. Vatana ihanet, yolsuzluk, seks suçu,
ne varsa hepsiylebeni suçladdar, her mahkemeye çiktigimizda da
suçlamayi degiytirdiler."
Hapisten çiktiktan sonra siyasi yasagi devam etmigti. Bu sü-
reç içinde Enver ibrahim, Amerika'nm Ortadogu ve Uzak Asya
politikasmm oluyturuldugu George Town Üniversitesi'nde ders-
ler vermigti.
MALEZYA'NIN "ILIMLI1SLAM"I 273

Malezya'da bir kesim tarafmdan tapihyor, bir kesim onu api-


ri Batici olmakla suçluyordu. Kendisi hakkmdaki farkh görügleri
göyle özetliyordu:
'agirl
"Müslüman ülkelerle baglantilarim yüzünden Islamet'
diyorlar. Çinlilerle iligkilerim iyi diye Çinlilerin ajam olduguma
söylüyorlar. Amerikahlarla iligkiler yüzünden de 'Amerikanci' di-
ye etiketliyorlar. Ben bu gibi geylere kulaklarum tikarun. Her yer-
le iligkiliyim ben. Malezya gibi bir ülkenin herkese sava; açarak
hem siyasi hem de ekonomik anlamda ayakta kalmasi mümkün
degil. Amerikalilarla da ilipki kurarsmiz, Çinli1erle de. Onlarla ay-
m fikri paylaymayabilirsiniz. Bakm, Malezya, Irak'taki savag ve
Filistin meselesinde Amerikan politikalarinin kargismda yer al-
di. Ama Amerikahlarm yaptigt her yeye karçi olmamiz gerekmi-
yor..."
Alti yil süren hapis yillari ona siyasi bir mükâfat getirecek gibi
görünüyordu. Malaylar magdur olmuy bir lideri ödüllendirecege
benziyorlar. En azmdan gazeteci Rocky öyle diyordu:
"Bence Enver Ibrahim'in dönügü muhtegem olacak. Daha ön-
ce iktidar partisindeydi. §imdisiyasete dönecek ve muhalefet li-
deri olacak. Muhalefet gruplariiçinde yüzde yüz desteklenmiyor.
Mesela PAS, yani IslamciParti, Enver Ibrahim'e güpheyle yakla-
qiyor. Ama göreceksiniz, o gelecegin lideri olacak. Hiç güphem
yok!"
Artan enflasyon, yoksul halki iktidara karqi cephelegtiriyordu.
Enver Ibrahim'in halkçi söylemleri yoksul smiflarda yankilamyor-
du.
Her demecinde yoksul halkm sorunlarma deginiyor eko-
nomik refah vaat ediyordu... Malezya'da yoksul halkm aile da-
yanigmasiyla ayakta durabildigini söylüyor, birkaç dakika sonra
Malezya'nm bölgenin en zengin ülkelerinden biri oldugunu anla-
tiyordu: "Petrolden yilda 30 milyon dolar kazamyoruz.Zengin bir
ülkeyiz. Ama hirsizlarm ortadan kaldirilmasi gerek!"
Söylemleri halktan destek aliyordu... Kadm örgütlerinden la-
iklik savunucusu avukatlara, yoksullardan liberal zenginlere kadar
birçok kesim tarafmdan destekleniyordu.

BVY 18
274 BOL VE YUT

Ve Kadmlar!
Enver Îbrahim'in liderligini yapttgi platforman gemsiyesi al-
tmda yer alan Demokrasi Partisi'ni destekleyen Zahara Alatay,
"Ekonomik sorunlar kadar kimlik sorunumuz da var!" diyor-
du... "Baçörtüsü konusu burada büyük gerilime neden oluyor.
Malezya'da kadmlar bir süreden beri Suudi tarzmda bay ärtüyor
Bu 25-30 yll önce bagladi..Maalesef ariik geleneksel giysilerimi-
zi giymtyoruz.
"Geleneksel giysileriniz nasildi?" diye soruyorum. Ozerindeki
uzun kollu parlak yeyil elbiseyi gösteriyor:
"lyte

bizim geleneksel giysimiz. Malezya'da böyle giyinilirdi.


Hindistan'daki gibi, sadece yal kullanirdik. Transparan, süslü ya-
kalar kullamrdik. Birden Suudi tarzi buraya yerleytirildi."
"Bu degigim nasil oldu?" diye soruyorum.
"Yönetim belli ellere geçti. Kadinlar çahqma hayatmdan geri
çekildi. Once kadmlar degigtirildi. Kadm kanunen de ikinci smif
hale getirildi. Birakin çahqma hayatin1, evden ç1karken bile koca-
smdan izin almast zorunlulugu konuldu. Degigik bir tarz örtünme
getirildi Ev kadim olmak teyvik edildi. Eskiden bizim gelenegimiz-
de bunlar yoktu! Bu âdetler Ortadogu'dan getirildi. Suudilerden
geldi. Sorun da bu iëte..."

Ve Terör!
Malezya bu tartigmalarla sarsihrken Malakka Bogazi'ada bir
geyler oluyordu.
Dogu ticaretini Bati'ya tapiyan Malakka Bogazi, birden terörle
sarsilmaya baglayacakt1...Bogazdan geçen bütün gemiler Cemaat-
ül Islam, Moro Islam Özgürlük Cephesi ve Abu Sayyaf grubu gi-
bi terörist örgütlerin tehdidiyle kargilagir oldu... Orgütlerin arka-
smda Suudi sermayesinin oldugu, söz konusu örgütlerin yöneti-
cikadrolarmm Misir'dakiEl Ezher Üniversitesi'nde egitim gördü-
resmi kayitlara geçti

Bati, Malezya'y1 dünya ticaretine engel olmakla suçluyordu...
Malezya, enerji güzergâhlarmi tehlike altma sokabilecek terör
MALEZYA'NIN "ILIMLI ISLAM"I 275

Zahara Alatas7a

gruplariyla yeterince mücadele edemiyordu! Enver 1brahim,terör


olaylari ve Malezya'daki cepheleyme kargisadaki tutumunu göy-
le anlatiyordu:
"Insanlar arasmda aynm gözetiliyor. Bence asil änemli olan,
ayrimci söylemlerden uzak durmak. Simdide dinci-laik kargith-
gibaglatildi.Ben ne tam laik biriyim, ne de agiri dinciyim. Ikisinin
'1hmh'
ortasmda bir politikactyim. Insanlarm kendi degerlerine
kendilerinin sahip ç1kmasmi isterim. Demokrasi isterim. Ben li-
beralim ve herkesin tavrina saygi gösteririm."
Milli Kadm Konseyi Baykam Zahara Alatas'a, Enver Ibrahim'in
söylemlerini aktariyorur» Söyle yamthyor:
"Dini kullanmak Batt'mn igine geliyor. Çünkühalklart bu pe-
kilde çok daha kolaydenetimleri altmda tutabiliyorlar. Öncemal-
larim gönderiyorlar, ardindan kültürlerini. Wolfowitz'i gönderi-
yorlar. Sonunda Amerika, Malezya'daki tüm siyasi hayatt ve ka-
rakterleri denetimi altma ahyor..."
Uzak Asya'nm orkideler diyari... Petrolün, elmasm, kalaym
uranyumun ana yatagt... Malezya, Asya'nm kaplam!
276 BOL VE YUT

Dünyanm yilhk petrol gereksiniminin yarisinin geçtigi Malak-


ka Bogazi... Dünya ticaretinin dörtte birine geçit veriyor! Batliçin
hayatiönemdeki bu bogaz, kolaykontrol edilebilir olmahl
Kirk yll sonra, Malezya'da degigim rüzgârlari esiyor...
Muhalefet ilk kez meclis koltuklarunn üçte birine oturuyor...
Yeni siyasi liderler arenaya çikiyor...
2008 yazmda bir kez daha livatayla suçlanan ve güvenli-
ginin tehlikede oldugu gerekçesiyle Kuala Lumpur'daki Türk
Büyükelçiligi'ne sigman Enver Ibrahim,26 Agustos 2008'de hal-
km büyük destegiyle milletvekili adayhgma seçildi. Rocky, hak-
h çikacak gibiydi...
SÍNGAPUR: UZAK ASYA DA
BÍR ÍSRAÍL MODELÍ!

Nisan2008 Yolculugu

Nereden çikti gimdi Singapur demeyin! Küresel ekonomiyi en


lyi yansitan ülke Singapur!... Bir zamanlar küçük bir deniz kasa-
bastydi. Önce Hollandahlar sonra Ingilizler tarafindan sömürge-
leytirildi. SimdiBat1'nm gözbebegi bir gehir devleti... Dört buçuk
milyon nüfusunun dörtte biri yabanci. Uzak Asya'nm en önemli
ticaret liman1. Bankaci cenneti!
278 BÖL VE YUT

Yüzlerce bankadan sadece begiyerli. 675 milyar dolarhk bir ti-


"kontrollü"
caret hacmine sahip! Siyaset, demokrasi! Haber alma
özgürlügü kisitli!Çanakanten bile yasak! Ydhk gelirin kiqibagt 35
bin dolar... Ama nüfusun çogunlugu ayda 1000 dolarla yayar!
1965'ten beri aym parti tarafmdan yönetiliyor Singapur...
Muhalefetin sesihiç duyulmuyor. 7 bin yabanci girket Uzak Asya'yi
buradan kontrol ediyor... Demokrasi havarisi Bati, i; Singapur'a
gelince sus pus oluyor.

Ordusu Israil tarafmdan kurulmuy, gizli banka hesabma izin


verdigi için bankacihkta Isviçre'ninyerini allyor gimdi. Tüm dev-
let kurulaglari Ingiliz etkisi altinda. Üst simf 200 yildir Ingiliz
âdetlerine gäre yaqiyor. Resmi dili Ingilizce!Ingiltere'dekigibi tra-
fik sagdan gidiyor. Üst sinif ve yabancnar kriket oynuyor; sütlü
çay ve domuz pastirmasiyla kahvalti ediyor. Halk ise yüzyillardir
pirinçle besleniyor. Ama artik pirincia de yanma yaklayilmiyor!

Kriket Kulübü
Singapur'da bir hafta sonu. Olkeninände gelenlerive asirlardir
burada yaçayan Ingilizlerintorunlari, yavay ve nemli bir Singapur
gününde kriket kulübünde, eski sömürge geleneklerini yayatiyor-
lar... Malum, Ingiltere tüm sömürgelerinde aym oyunu yaymig-
tir... Kriket oynayan uluslarm tarihinde mutlaka bir Ingilizpar-
magt vardir!
Kentin eskimerkezinde kocabir kriket sahast. Ingiliztarzibina-
larla çevrili. Suresh, kriket kulübünün yöneticisi bir Singapurlu.
Her önüne gelen giremiyor bu kulübe... ûyelerininçogu ün-
lü politikacilar, igadamlari ve tabii ki önemli görevler için burada
bulunan yabancdar...
Kriket kulübünün müdürü Suresh'in bir adi da Alan Jones.
Bütün Olanca Malayhgma karçm, Ingilizcebir isim tagiyor...
"asil
Malayca ismiolan Suresh'isadece ailesikullamyor. Ama, adi"
konusunda israrlarimiza dayanam1yor. Suresh, kriketi "Batih" ol-
mamn kriteri olarak görüyor... Bana uzun uzun kriketi anlati-
yor.
SINGAPUR. UZAK ASYA'DA BÎR15RAIL MODELl! 279

Kriket sahast

'centilmen'

"Kriket, insanlara nasil olunacagm1 ögreten bir


spor. Kurallara uymayl ögretir. Oyunu
oynamak için bir tek gan-
simz vardir. Tek bir hata bile yapsaniz oyun biter ve oyundan çi-
karsmiz. oyun
Bu size prensiplerin önemini ögretir."
Alakasiz bir soruyla konuçmasmi bölüyorum:
"Siz Singapurlu musunuz?"
Ne alakast var, dercesine onayhyor... "Evet?"
Gülümsüyorum.
Duvarda, Singapur Kriket Kulübü'nün 19. yüzyildaki fotogra-
fi. 100 yildir aym yerde durayor... gimdiçevresine dikilen gökde-
lenleriizliyor... Yeyil sahay1 çevreleyen Îngilizsömürge yönetimi-
nin binalari, tarihiözetliyor...
Saha kenarina inmek için Suresh'den izin istiyorum. Gölgelikler
altmdarenkligärüntülervar.Sarikafahikiçocukkenardatopavu-
rug çahyiyor. Bebekli bir sarlym hamm saha kenarinda oturuyor.
Sahay1izleyen bir grup ingiliz, ellerinde biralar, bol gürültü yapi-
yorlar... Kahkahalar, kaba sözcükler havada uçuçuyor. Yanlarma
yaklaylyorum. Uzun boylu, kriket kiyafeti içinde 50 yaylarmda bir
"biraz
adam eglenelim!" küstahhgiiçinde, bana dönüyor. Mathew
280 BÖL VE YUT

Straten Îngilizbir bankaci. Kriket kulübünün önemini en güzel o


anlatiyor...
"Bu kulübün çevresinde gördükleriniz, kulübün neyi temsil
ettigini anlatir.Kriketkulübü Singapur'un tarihi demektir! Burasi
logilizler tarafmdan kurulmuy bir kulüptür. Singapur'da ilk oyu-
nun oynandigl yerdir..."
Eliyle sahanin dört bir yamndaki binalari igaret ederek; "§urasi

hükümet iglerinin yürütüldügü bina, blirasi Ingilizlerin kurdugu


ilk mahkeme, tüm önemli günlerde hâlâ bu sahada toplamhr..."
diye anlatiyor.
"Bunlarin hepsi Îngiliz binalaridir. Tüm ulusal kutlamalar bu
yegillilder üzerinde yapihr. Singapur'un bagimsizhgmmilan edil--
digi yer de burasidir. Yani burasi bir kriket kulüpten çok daha faz-
lasidir!"
Gevrek gevrek gülüyor. Bizi izieyen digerleride ona katihyor...
Onlar bir çegit Singapurlular... Burada dogmuy, burada yayamly-
lar. 100 yil önce de büyük babalan burada kriket oynamig; cins kö-
pekleriyle tilki avlamig; sabah sütlü çay içip, akyam içkilerini bu-
rada yudumlamiglar.
Onlar, Malakka Bogazi'm kontrolde tutmuglar... IngilizKra-
liyet Ordusu'adan Sir Stamford Raffles 1819'da Singapur'da bir
Ingilizkolonisikurmuy. O gün bugün burasi ingilizolmuç!
Kraliçenin emriyle yerliler dahil herkes krikete gönül koy-
muç!
Kriket kulübünün girigindeki onur levhasmda, Ingiliz amiral-
lerinin isimleri dizili... Onlar, 19. yüzyilda yerlilerin arasma kri-
ketle girmiplerdi... Yerlilere askeri disipliniögretmiglerdi!

Göçmen Îççilerve JannieTay


Limana dogru inerken yükselen devasa ingaatlarin gölgesinde,
geçmigi yaçayan yüzler görüyorum. Bu cografyanin gerçegi onlar.
Genellikle kamyonetlerin kasasinda taymiyorlar... Tikanan trafik-
te, bir kamyonetin arkasmdaki "PAX 20" (20kipi) íbaresi gözüme
takihyor, Karpuz gibi tayman göçmen iççilerden bu araca sadece
20'si binebiliyor... Medeniyet gözümü yaçartlyor...
SINGAPUR: UZAK ASYA'DA BIR 1SRAILMODELl! 281

Dr. JannieTay

Onlar Bengladeg'ten, Hindistan'dan, Fas'tan gelen göçmen iq-


çiler. Yeni bir ahyverig merkezinin temeline umutlarini birakiyor-
lar. Bir günü daha geride birakip tek göz odalarmdaki hayallerine
dogru, bir kamyonetin arkasmda tikhm tikig, gehir trafigine kari-
giyorlar.
Doktor JannieTay'le buluyacagiz... O, Singapur iq dünyasmin
renkli figürlerinden biri. Sanayiyle de, çevreyle de, sivil toplumla
da yakin ilijkili...
40-50 kath gökdelenlerden uzaklaylyoruz. Bahçe içinde yayi-
lan evlerin oldugu bir semtte, (Singapur'da çok nadir rastlanan
mekânlar) JannieTay'in villasina giriyoruz.
60 yaqinda olmasma ragmen son derece zinde, Çinkökenli bir
kadm bizi kargihyor. JannieTay, Istanbul'da Kapah Çaryt'dan al-
"§ay!"
digi kolyesini gösterip, evde çahyan hanima diyor. "Yaçam
iksirim" dedigiözel çayiyudumlarken, Singapur'u anlatiyor:
"Samrun, ilk dikkatinizi çeken yey, Singapur'da çevre düzen-
lemesinin muhtegem oldugudur. Burada büyük bir geligme var-
dir. Gerçi geçig däneminin tam içindeyiz... Bakm son zamanlar-
282 BOL VE YUT

da hayata geçen çok büyük iki projeden säz edeyim... Çokün-


lü bir girketler grubu, büyük bir kumarhane projesi için kolla-
ri sivadi. Büyük yattrim yapiyorlar. Baqka bir grup yatirunci da
yakmda geliyor... Çokdürüst bir hükümetimiz var ve fark ya-
ratiyor!"
JannieTay'in biri Türk, ikimisafiri de bize katihyor.
"Singapurlu olmak" ne demek tartigiyoruz.
Jannie,"Bence Singapurlu olmak, Ingiliz egitimi almig olmak-
tir" diyor.
Singapur'un kilcaldamarlarmdaki Ingilizligivurguluyor.
Singapur'da en çok isimler dikkatimi çekiyor. Nedense Çinli
ya da Malay olsun, insanlar kendilerine Ingiliz isimleri seçiyor.
Sõmürgecilik mirasim en çok dil yansitiyor.
Jannie bir Ingiliz ismi ama Jannie Tay Çin kökenli bir
Singapurlu! Misafiri Çinkökenlihanimm adi da Barbara JeanEu.
Onun da ön ismi Batih, soyadi Çinli.
Singapur'un kültür zenginliginden söz ediyor: "Sahip oldugu-
muz çok gey var... Malay camiimiz de var, Budist tapinagimiz da.
Hiristiyan kilisemiz de var ve herkes barig içerisinde, ayum içeri-
sinde bir arada yagiyor. Hepimiz en azmdan iki ya da üç dil konu-
quyoruz... Öyledegil mi Jenny?"
Barbara sözünü her bitiriginde JannieTay'den onay ahyor.
"Ingilizceninyanmda, Çince,Malayca konuquyoruz..."
"Ashnda biz isviçregibiyiz... Öyle denebilir mi Jenny?"
"Evet Îsviçre gibiyiz..." diyor Jannie.
Kimi için Uzak Asya'nm Îsviçre'siydiSingapur, kimine göre
Israil'den esinleniyordu... Düqmanlarla çevriliydi... Çin'intam
dibindeydive Bati'nm müttefikiydi...

Orchard Road ve Hint Mahallesi


"moda
2008 Orchard Road'da yih" ilan edilmigti. "Fashion
Festival" yazih afigin arkasindaki platformda son model bir araba
talihlisini bekliyordu. Y1hn son modasi, dünyaca ünlü mankenler
tarafmdan podyuma tagmlyordu. Ngee Ann City ahyverig merke-
zi çevresinde hummah bir hareket vardi. Askihklari içeri tagiyan-
SINGAPUR: UZAK ASYA'DA BÎR ÎSRAlL MODELli 283

Singapur'da araba çekilisleri

lar, onlarca çanta ve ayakkabi kutusuyla yammizdan geçenler, son


model giysileriyle arz-i endam edenler, onlara videoya çeken me-
rakli Amerikah turistler...
Görkemli caddenin hemen her yeri dünyaca ünlü marka-
larin reklamlarlyla kaphydi... Nereye baksak plazaydi, falanca
"center"di...

"en
SoförümüzTrawan'a"Hint Mahallesine gidelim!" diyorurn,
yoksullarin oldugu yere!"
Birden renkler, igildar, dükkânlar degigiveriyor. Tezat bü-
tün hapmetiyleortaya çikiyor... Bir ahyverig merkezinin önünde
renkli karton bir çark dönüyor. Ibresini, ütü, kola ya da televiz-
yon resmi üzerinde dardúrabilen, mah kapiyor. Ama bu görün-
dügü kadar kolay degil. Çarkmçevresi kalabahk. Yüzlerin çogu
Hintli. Malaylar da var. Küçük bir kumar oynamak için strada-
lar. Ahyveri; merkezinin yanindaki döküntü binada asih çamagir-
lar rüzgârda tembel tembel dalgalamyor...
284 BOL VE YUT

Burasi "Little India" (Küçük Hindistan) mahallesi. Singapur'da


en alttakilerin yeri...
Açikhava lokantalari hmcahmç dolu. Onlarca yiyecek büfesi-
nin ortasmda dizi dizi masalar. Ve üstü kapah çarymm tavamndan
sarkan yüzlerce pervanenin ugultusu havaya yayihyor. Öldürücü
ögle sicagmdan kaçan yoksul halk, (haniSingapur'da olmadigt
söylenen!) çarquarm içinde büfelerden aldiklari yiyecekleri masa-
larda pervaneler altmda yiyor. Büfeler, sikat, dilencikadmlara yi-
yecek veriyor.
Bangladegli, Hintlive Müslüman toplum, Singapur'un pek gö-
rünmeyen yerlileri, kentin bu bölümünde yaqiyor. Kent merke-
zindeki ihtigam yerini sefalete birakiyor...
Etrafta çok sayida yayh ve çaresiz insan... TrawanSingapur'da
emekli olmanm çok zor oldugunu anlatlyor. Sadece özel düzenle-
melere para ayirabilenler emekli olabiliyor. Çoguihtiyar böyle bir
sigortaya sahip olamadan ve ölene dek çahqarak yaçamim sürdü-
rebiliyor. Çokyayh ve hasta olanlar yardimlarla yaqiyor. Güçlükle
yürüyen ve çok yoksul olduklari giyim kugamlarmdan belli olan
birkaç yaghyla konuqma çabam sonuçsuz kahyor. Irawaninsan-
larm Singapur'da eleytirel gekilde konuçmaktan korktugunu söy-
lüyor.
Inçaatlarda çahyan iççilerin ne aldigtnt soruyorum: "Onlar
ge-
nellikle yabanci iççilerdir. Singapurlu degillerdir. Bazen günlük
50-60 dolara kadar ahrlar... Çogunluk30 dolar civarmda ahr."
Singapur çok pahah bir kent/ülke. Göçmen bir iççi, eger her
gün çahqirsa, 900 ila 1000 dolar arasmda bir para kazanabiliyor.
Bu parayla Singapur'da insanca yaçamak mucize!
"gans-
irawan'la ülkedeki gelir uçurumunu, pirinç flyatlarmive
h olanlari" konuquyoruz... Arabayi kullanirken ona Singapur ga-
zetesindeki mangeti soruyorum: "Bugünkü gazeteler de pirinç fi-
yatlarimn yüzde 30 daha artarak tavan yaptigmdan söz ediyor...
Bu artig muhtemelen JannieTay'in oturdugu Nassim mahallesin-
de oturanlari etkilemeyecektir... Ama ya çogunlugu? Sadece pi-
rinçle beslenen digerlerini?"
frawan yüzünde o zarif çocuk gülümsemesi: "Nasim'dekiler,
etkilenmez," diyor.
SINGAPUR:UZAK ASYNDA BIR ISRAIL MODELl! 285

Küçük Deniz Kasabasi!


ÕzelBankacihšm Merkezi!
Bir zamanlarm küçük deniz kasabasi Singapur, gelir adaletsiz-
ligini saklayamlyor. Bir yanda dünyanm en zenginlerinin para li-
mam, bir yanda yoksullugun pençesindekiler...
Irawan, JannieTay'in söz ettigi kumarhaneler için ayrilan ye-
ri gösteriyor. Caddedeki çöp bidonunu boyaltan yayh bir görevli-
nin ayakkabisma takihyor gözüm. Titreyerek yürüyen, muhteme-
len 80 yaëlarindaki çöp görevlisi, tabanmdan ayrilmig ayakkabmm
üst kismmi, tabana bir bantla yap19tirmlyti.
Para cenneti... En zenginlere liman! Büyükelçimiz Ahmet
Bülent Meriç, Singapur'un öbür yüzünü anlatiyor:
"Bati, Singapur'u, Asya Pasifik bölgesinde önemli bir ticaret
merkezi, önemlibir finans merkeziolarak görüyor. Dügünün, bu-
rasi 675 milyar dolarhk bir ticaret hacmine sahip. Aym zamanda
Singapur bir finans merkezi. 300 railyar dolarlik bir degerin bu pi-
yasada oldugu söyleniyor. 188 milyar dolarhk bir däviz piyasasm-
dan sör ediliyor. Bunlar büyük rakamlar ve Hongkong'la birlik-
te Singapur, bu bölgenin önemli ticaret ve finans merkezi konu-
muna sahip. Burasi aym zamanda çok stratejik bir nokta. Çünkü
Malakka ve Singapur Bogazlarmi kontrol ediyor. Bir transit mer-
kez olarak üstüne titreniyor."

Büyükelçimizin de katildigt bir finans semineri için, Singapur


Üniversitesi'ndeyiz... Global finansin ögrencileri, dünyaya çö-
zümler sunuyor; finans ordusuna yeni güçler katihyor... Paneli,
Profesör Sheen Levin yönetiyor... Ögrencilerini gururla seyre-
diyor...
Stuart Lee adh ögrenci, amfide gelecegin finansçisi olarak çö-
zümsüzlüklere çözüm öneriyor. Ögrendiklerini amfidekilere an-
latiyor.
Genç profesör Sheen Levin'i yalniz yakaliyorum. "Singapur-
lusunuz ama aslmda nerelisiniz?" soruma geçigtiriyor. "Avrupa
kökenliyim!"diyor. Admdan anlagildigi kadariylaIsrail baglantisi
güçlü bir Singapurlu Levin!
286 BOL VE YUT

Irawan ve IsrnailDostoglu

Singapur'un yabanci sermaye ve banka cenneti oldugunu anla-


"ye-
t1yor Levin... Tipki Jannieve Barbara gibi, o da Singapur'un
ni Isviçre"oldugunu söylüyor...
"Singapur, dünyada özel bankacihgm rnerkezidir artik!" di-
yor. 'gizli
"Samrun Isviçre'deyasaklanan hesap yasasf burada dev-
reye giriyor... Yani küresel zenginler artik Singapur bankalari-
na servetlerini yatiracaklar ve malvarhklarmi saklayabilecekler...
Singapur, gizli paranm yenilimani mi diyorsunuz?" diye soruyo-
rum.
"Ümidimiz, beklentimiz bu!" diye cevaphyor, "Singapur'un
üretimden uzaklapp; finansa, bankacihga, bilime, teknolojiye
odaklanmasmi istiyoraz..."

Finansçi Bir Türk


Singapur deyince 100'ü aykm Batih bankanm temsilcileri akla
geliyor. Kanada'am ünlü Toronto Bankasi'1un bölge müdürü bir
SINGAPUR: UZAK ASYA'DA BIR ISRA1LMODELll 287

Türk... Suha Kocabal'la, oturdugu sitenin sosyal tesislerinde bu-


lupuyoruz. Bu tesisler Amerikan Büyäkelçiligi rezidans1ym14 bir
zamanlar. Çevresini saran dev gökdelenlerde, finans sektörünün
agir toplan oturuyor... Bu konutlarm ayhk kiralari 30 bin dola-
ri aglyor.
Suha Bey'e soruyorum: "Dünyamn milli geliri en fazla olan ül-
kelerinden birindeyiz. Bu, halkm yaçamma nasil yanslyor?'
Soruyu kendine göre cevaphyor: "Singapur, Dünya Bankasi
raporlarma göre, dünyada iq yapma, i; kurma kategorisinde bi-
rinci sirada yer ahyor. Ikincisirada, Yeni Zelanda; üçüncü sirada
Amerika var. Türkiye elli yedinci sirada mesela!"
"Kigi bayma dügen milli gelir 35 bin Amerikan dolari civarin-
"çahyan
da" diyorum, nüfus refaha ulaymig mi?".
"Halkma refah saglamig, insanlarmilyi egitmig bir ülke. Bakm,
Merkez Bankasi, Singapurlulari sik sik kurslar açip egitiyor.
Buraya gelen finans sektörü, egitilmig insan gücü bulabiliyor. O
yüzden burada yedi bin yabanci girket var!"
Konuqmamiz iki ayri eksende ilerliyor, "Öte yandan yoförüm
frawanbin dolar kazamyor ve çok zor yagtyor!" diyorum.
"Dünyanm her tarafmda zorlananlar var. Mesela göçmen iç-
çiler, Malezya'da, simrin öbür tarafmda yaçarlar. Her gün gidip
gelirler. Malezya'dan Singapur'a gelmek 35-40 dakikadir motor-
la."
Malezya'dan, Endonezya'dan, Filipinler'den, Bengladeg'ten
"ucuz

Singapur'a iççi" akiyordu. Ve biz kentin her yerinde onlara


rastliyorduk... Genellikle kamyonetlerin arkasmda! Âdetagörün-
mezmiççesine gehrin içinden kayip gidiyorlardi. Gözbebeklerine
iglemig yorgunlugu, bitkinligi ve çaresizligi hafizama kaziyor-
dum.

Irawanve Ailesi
Ulkenin en yoksulkesimini göçmen iççiler ve Hintliler oluptu-
ruyor. Onlarm ardmdan Müslüman nüfus geliyor...
Malaylarin sebze pazarl Geylon'da halklakonuquyoruz. Ne fi-
nans, ne kriket! Yükselen pirinç fiyatlari agizlarmdan düçmü-
288 BOLVE UT

Malay pasarmda Nurcihan

yor... Malum, burada insanlar ana gida olarak ekmekle degil pi-
rinçle besleniyor.
Nurcihan bir polis emeklisi. "Insangibi yemek yiyebilmek için
dört kipilik bir allenin ayda 500 dolar civarmda para harcamasila-
"bunun
zun!" diyor, digmda; kira, saghk sigortasi, egitim, yol, gi-
yim gibi masraflar da var!". Singapur'da dört kipilik bir aileye ay-
da en az 3 bin dolar para gerekiyor.

oförümüz frawan,"Böyle bir parayt bulan aile sayisi çok az!"


diyor.
Oç gündür davet ettigi, Çinmahallesindeki konutuna dogru
giderken Irawan anlatiyor:
"Ben dört kipilik ailenin tek çahyamyim. Ve bin küsur dolar ay-
hkla çahyiyorum!" Çocukgülümsemelerinden biri yüzünü kaph-
yor.
"Peki, nasil geçinebiliyorsunuz?"
"Hep fazla mesai yaplyorum. Ayrica gece de bagkaigler bulmak
için ugray1yorum" diyor.
SINGAPUR: UZAK ASYA'DA BIR ISRAIL MODELl! 289

Irawan bir Malay ama Çinmahallesinde buldugu ucuz bir da-


irede yaqiyor. Toplu konutlarm siralandigi mahalleye giriyoruz.
Çinfenerleri arasmdan bir apartmana girip üçüncü kata çikiyo-
ruz. Koridora açilan onlarca kapidan birinin önünde egi ve ço-
cuklan selamhyor bizi. Hepsi birbirinden zayif, dört kipi. Hepsi
çocuk bedenli. Kapidan Irawan'm dairesine girdigimizde ilk dik-
kat çeken, evin neredeyse boy sayilabilecek kadar az egyasi olma-
si. Giripte bir sehpa ve yer minderleri var. Biraz ilerde bir masa ve
dört sandalye. Iki yatak odast. Her birinde birer yer yatagi. Hepsi
bu. Irawan'in kansi Lia'ya genellikle ne piqirdigini soruyorum.
"ayda
"Sebze ve piriaçle besleniyoruzdaha çok!" diyor, bir et ve-
ya tavuk yeriz".
Toplu konutlar 100 yllhgina, kredilendirilerek halka tahsis edi-
liyor... Irawan'm kazancmm yansi ev ödemesine gidiyor... Geri
kalanla dört kipilikailesini geçindirmeye çahqiyor.

Iqadam1Stephen Lee
irawan'm ailesinden sonra, Singapur lçadamlan Dernegi
Baykam Stephen Lee'yiyüksek plazalardan birindekikonforlu ofi-
sinde ziyaret ediyorum. Politik çevrelerde çok etkili oldugu söyle-
niyor Lee'nin. Sorulanmiönceden görmek istiyor. Ben ilk soruy-
la röportaja baghyorum:
"Sokaktaki, pazardaki insanlarla konuptum ve onlarm evlerini
ziyaret ettim..." der demez, yardimcisma bakiyor ve telayla sözü-
mü kesiyor: "Evlerine mi gittiniz?!"
"Evet, onlarm evlerine gittim..." diye devam ediyorum. çok
rahatsiz görünüyor.
"Nasil yaçadiklarmi görmek istedim. Genellikle bu insanlar ay-
da 1000 küsur dolar ahyor ve bir evde 4-5 kiqiyaqiyorlar.Evler ge-
nellilde çiplak. Beslenme çok kötü. Singapur, çok zengin bir ülke
ve kipi bayma yilhk gelirin 32 bin dolar civannda oldugu söyleni-
yor. Singapur devleti, halk için ne yaplyor?"
Röportaj istegimi kabul ettigine pigman, gözlerini sürekli oda-
da gezdirerek cevaplamaya çahyiyor: "Sanirim siz çok küçük bir
azmhktan bahsediyorsunuz. Sizin anlattigimz durum, büyük ço-
BVY 19
290 BOL VEYUT

Îÿadam:Stephen Lee

gunluguniçinde bulundugu durum degil! Bu sene artan enflasyon


bizi biraz etkilemig olabilir belki!"
"Pirinç burada temel gida maddesi... Daha bugün yüzde 30
oranmda yükseldi" diyorum...
"Dogru ama bu tüm dünyada böyle. Singapur'da bu durum-
dan, halkm alt katmanlarmda yüzde 10 oramnda bir kesim kötü
etkileniyor... O kadar!" diyor.
Singapur Îçadamlari Dernegi Baykam, halkm yüzde 10'nun
kötü çartlarda yaçadigim söylüyordu ama Irawan, "Nüfusun en az
yansi zor çartlarda yaqiyor" diyordu.
Küçük Hindistan mahallesindeki cami çevresinde ve Geylon
Malay pazari yamada fakirlere yemek dagitan agevlerive önünde-
kikuyruk dikkatimi çekiyor.
Singapur'da sayilan gün geçtikçe artan dini yardim kurulugla-
ri da, halkm yoksullugunu kamthyor.
Irawanbizi mütevazi bir Malay dügününe götürmek istiyor.
Merkezden uzaklaylyoruz. Mahalle arasinda geleneksel kiyafetle-
ri ve Malay bandosu egliginde eglenen bir grup insan görüyoruz.
SÎNGAPUR: UZAK ASYA'DA BÎR ISRAÎL MODEL1! 291

Aile fertleri apartmanlar arasmdaki çadirm kenanna büyük tence-


relerle pirinç ve et tapiyor.
Bando sari piriltih Malay giysileriyle gelin damadm geçecegi
yolun iki yanmda yer ahyor. "Allah!" nidalariyla davullara vur-
maya bagladiklarmda ikisi de birbirinden güzel bir çift agir agir
kalabahga yaklagtyor. Turuncu, payetlerle igli,beli aç1k giysili ge-
lin ve pinltih beyaz Malay giysisi içinde damat... Kimse gözü-
nü onlardan alarryor. Bir çift daha dualar egliginde dünya evi-
ne ginyor...
Onlarive dügüne davetli gelen kalabahgiizlerken, Singapur'un
merkezi ile dig mahalleleri arasindaki uçurumun her geçen gün
büyüyecegini dügünüyorum...

Arap, çerkezve Malay Bit Singapurlu!


Degigik etnik gruplardan insanlann Singapurlagtirildigt bir ada
barasi... Çinliler, Hintliler ve Malay agirhkh ama nüfusun 1 mil-
yondan fazlasida Bati'dan gelen yabancilardan oluquyor.
Ingilizler,Malay adalarma ilk geldiklerinde Çin'denucuz ip-
çi getirmiqlerdi.
Bereketli topraklarda kahve ve çay yetigtirmek için de Hintli ip-
çiler ithal edilmigti.
Sonra, beklenen olmuy, Çinliler ekonomiyi ele geçirmeye bag-
laymca, Malaylar ile Çinlilerin aras1 aç1lmigt1.
Malay adalan parçalara ayrilmig, Çinlinüfusa iki seçenek su-
nulmuytu. Ya Singapur denen batakhk bõlgeye göç edecekler ya
da azmhk olarak yaçam süreceklerdi...
Azinhk tarifi yer degigtirecek, bu kez Malaylar azmhga dönü-
gecekti...
"Malezya, ÇinlileriMalaylara tercih edecegini ifade etmig-
ti. Singapur, bu nedenle Malezya'dan aynldi. ÇünküMalay ol-
mayanlar, ikinci smif vatandag muamelesi görmek istemiyorlar-
di. Aym geyin Singapur'da olmamasi için çaba gösterildi... Bana
dünyada, azinhga mensup birinin baykan seçildigi baykabir ül-
ke daha gösterebilir misiniz? Mesela bizim cumhurbaqkammiz
Hindu."
292 BOL VE YUT

Böyle diyordu, Singapur Üniversitesi'nde Malay Bölümü bag-


kam Profesör Alataq... Ulkedekiçok kültürlülüge kendisini örnek
vermigti. Malezya'da tamytigim Zahara Alataq'in ogluydu.
"Benim hikâyeme bakin... Büyük büyükbabam Yemen'den
Malezya'ya gelmig bir Cezayirli Arap. Orada Sultan Abdülhamit
ailesinden olan büyük büyükannemlekargilayiyor.Büyük nenem,
Sultan Abdülhamit tarafindan Malezya'da Cohor Sultam'na bir
hediye olarak verilmig Çerkezkökenli bìr hanun. Ve büyük bü-
yükbabam da onunla evlenmig... Yani ben Arap ve Çerkez köken-
li bir Malezya vatandagiyan ve Singapur'da yagiyorum."
Bu büyüleyici aile tarihi, sadece Profesör Alatay'a özgü degil-
di. Sömürgeci ellerin karigtirdigi bu adalarda, küçük bagunsiz sul-
tanhklar vardi bir zamanlar. Cohor Sultanhgi bunlardan biriydi...
Sultan 19. yüzyil baqinda, Sir Stamford Raffles admda bir Ingilizle
anlayma imzalayacak; bu imza Uzak Asya'da sämürgeciligi tari-
hini baglatacakti! Dogu Hindistan girketi,Hindistan'dan sonra
Singapur'a da adimim atmigti.
Singapur o dönemde, Malezya yartmadasma ait küçük bir ba-
hkçikäyüydü. Sir Raffles, önce Bagdat'ta yaçayan bazi Yahudiiça-
damlarim Singapur'a getirdi...

IngilizYönetim Mirasi!
Ingilizçikarlan için çaligacaklardi... Bir ticaret limam oluptu-
racaklardi...
Profesör Levin'den dialeyelim:
"Once Portekizliler ve Hollandahlar burast için mücadele etti-
ler. Ama Ingilizler,Singapur'un ticari anlamdaki stratejik önemi-
ni çok iyi kavradilar... Ve burayi bu cografyanin
en önemli lima-
m haline getirdiler."
"Önce Dogu Hindistan Sirketi'yle adun attilar buraya degil
mi?" diye sornyorum...
"Evet, o yirket bir Ingiliz organizasyonuydu, Dogu'yla ilig-
kileri geligtirme görevini üstlenmigti. Önce buraya yerleyti-
ler... Geligtirdiler ve ekonomik geliymeden de önemlisi, buraya
Ingilizlerinyönetim mirasim tayidilar..."
SINGAPUR: UZAK ASYA'DA BÎR ÎSRAIL MODELI: 293

Yönetim mirasmi en iyi temsil eden isimlerden biri David


Marshall'd1... Iran Yahudisi bir aileden geliyordu. Ingiltere'de
hukuk egitimini bitirip, Ingiliz ordusuna gönüllü olarak katilmig
ve Singapur'a yerlegmiyti... Îngiltere,1955 yilmda Singapur'a yari
özerklik tanidigi zaman ülkenin ilk bagbakamDavid Marshall ola-
"bagunsizhgm
cakti... Lakabi babasi"ydi!

Bagtmsizhk mi?!
Levin anlatiyordu:
"IkinciDünya Savagisirasmda buraya Japonlargeldi. Singapur,
kisa bir süre Japoniggalinde kaldi. ikinciDünya Savayfndan son-
ra Ingilizleryine yönetime geçti. Ve sonunda Singapur bagimsiz-
hgtna kavugtu."
Säzünü kesiyorum, "Bagunsizhgma kavuçan Singapur degil,
Malaya idi degil mi?"
"Bu önemlibir nokta!" diyor, "Singapur, aslmda Malaya Cum-
huriyeti'ni olupturmak üzere Malezya'yla birleyti.Yil 1963'tü. Ve
bu birliktelik iki yil sürdü... Iki yilm ardmdan ayrildilar."
Ikinci Dünya Savagi sonrasi, dünyanm pek çok yerinde oldu-
gu gibi sömürgecilere karyi Baglantis1zlar Hareketi, Güney Asya
adalarmda da ortaya çikmlyt1... Malaya Halk Kurtulug Ordusu,
Japonlaritopraklarmdan çikarmig, büyük bir kurtulug savayma
imza atmigti. Ingilizlertehlikenin farkma vardilar. Endonezya ve
Malaya birlikte hareket ediyorlardi. Öncebagunsiz Endonezya'mn
ilk devlet bagkani Sukarno'yu CIA marifetiyle devirdiler. Ardmdan
sol aydmlara toplu kryun yaptilar. Singapur, Malaya'dan ayrildi.
Tüm bölgeye kary1"Batt'nm kalesi" olarak biçimlendirildi.
Singapur, 9 Agustos 1965'te ayri bir devlet olarak tanmdi. §im-
di uluslararasi petrol ticaretinin de Uzak Asya merkezi.

"Kontrollü Demokrasi"
Selami Genç, Singapur Türk lçadamlariDernegi'nin bagkan1.
Limana kugbakiqibakan ofisinde, bir zamanlarm küçük bahkçi
kasabasmm nasil dev bir bölgelimanma dönügtügünü anlatiyor:
294 BOL VE YUT

"Singapur Limani için dünyamn en meggul limam deniyor.


World Bussiness Port (Dünya Ticaret Limam) diyorlar bura-
ya. Singapur bir ada. Ve adamn dörtte üçünü bu liman kaphyor.
1965'te bagunsizhgim ilan ediyor Singapur, ardindan limani ku-
ruyorlar ve Pasifik'ten, Hint Okyanusu'ndan gelen bütün gemiler
buradan geçiyor."
Böylece Singapur, küresel sermaye tarafmdan, "Dünyarun en
serbest rejimi" olanak tanunlamveriyor. Ticaretin kâbesine ithal
mallarm, yüzde 96'si gümrüksüz olarak giriyor...
"ticaretin

Peki, kâbesi"nin güvenligi nasil saglamyor? Dünya


zenginlerinin yeni kalesi, Çin'indibinde... Tarihinde birçok ip-
gal var. Büyükelçi Ahmet Bülent Meriç, Singapur ordusuna an-
latiyor...
"Kuruldugundan, yani 1965 yihndan bu yana orduda komut-
lar Malayca verilir. Çokçevik bir orduya sahipler ve Singapur or-
dusu, özellikle bu bölgede insani yardun çahymalarinda etkin rol
oynamaktadir. Ordunun kurulmasma Israil yardimci olmuqtur.
Ordunun loyafetlerinden tutun, selamlamaya kadar Israil etkisi
gözle görülebilir."
Singapur, "Uzakdogu'da Israil'in ticaret üssüdür" derler...
Anlagilan bu ticari üs, orduda da yansunalarim buluyor.
Ingilizeliyle kurulan bu küçük devletin, Îsrail'in kurulugunda-
ki deneylerden faydalandigt söyleniyor.
Singapur'un özellikleri saymakla bitmiyor.
Kuruldugu günden beri Singapur, tek parti yönetimiyle ida-
re ediliyor... Küresel girketlerin denetiminde kahyor Singapur...
"dün-

Muhalefet sadece göstermelik olarak var olabiliyor. Batiiçin


yamn en serbest rejimi", ama içerde tam bir diktatörlük hüküm
sürüyor. Mecliste muhalif milletvekili sayisi iki veya üç. Onlar da
muhalif olmalarma icazet verilmig olanlar.
Singapur Türk îçadamlanDernegi Baykani Selami Genç, göz-
lemlerini anlattyor:
"Burada klasik bir deyim var. Onu tekrarlayayim: Singapur'da
'kontrollü

demokrasi' var dir."


Kontrollü demokrasi dikta rejiminin kibarcas1yd1. Ülkede ve
bölgede iç huzursuzluklar hiç bitmeyecekti... Sömürge yönetimi-
SINGAPUR.UZAKASYA'DA BIRISRAlL MODELl! 295

nin uzantilarma karqibaykaldirive ayaklanmalar sürüp gidecek-


ti... Bu süreçte aydmlar çok çekeceklerdi...
Poh, bir fizik profesörüydü... Daha 22 yaqindayken, milletve-
kili olmuqtu.
Vietnam Savagi'na karpi protesto düzenlediginde tutuklan-
m19ti... Yil 1966'ydi! Singapur bagimsizhšmihenüz kazanmigti...
Öncesahverildi... Birkaç ay sonra, Singapur'da halk ayaklanmasi
düzenlemek ve çete kurmak suçundan hapsedilecekti.

Poh, 1989'a kadar 23 yih cezaevinde geçirdi. Yargi önüne hiç


çikarilmadi. Iddianamesihazirlaumadt... ingilizkoloni dönemin-
den kalma, iç güvenlik yasasma dayamlarak hapiste tutulmaktay-
di.
1989'da sahverildi dokuz yll daha ev hapsinde tutuldu.
ama
Artik Singapur'da yayamiyor. Bakm Singapur'un insan haklari sa-
vunuculari ne diyor...
Bremma anlatiyor:
"Singapur, Asya'da insan haklarim onaylayan ilk ülkeydi.
Birlegmig Milletler madde 14, insan haklarmdan bahseder, insan
haklari beyannamesi vardir. Ve Singapur, buna onay veren ilk ül-
kedir. Bu, Singapur'un haklarla ilgili çok ciddi bir tutum içerisin-
de oldugunu gösterir!"
"Ote yandan muhalif aydmlara nefes aldirmaz! En iyi örnek
Poh!" diye sözünü kesiyorum.
"Evet Poh, bize Ingilizlerdenmiras kalmig olan iç güvenlik ya-
sasi nedeniyle uzun yillar hapis yatti. Bu gibi olaylarm üzerine yll-
'yeni
larca gidilemedi. §imdide ABD terör tehdidi'ni ortaya atti.
Ve bu gibi olaylara kargi tedbir almarnzl iyice imkânsiz kildi."
Bremma, Aware adlr sivil toplum örgütünün toplantisinda
Singapur'da muhalefetin güdük kaldigmdan söz ediyordu...
"Burada muhalefet partileri pek avantajh konumda degiller.
Yeterli devlet destegi alamazlar. Fon alamazlar. Halktaki korku
nedeniyle destek de bulamazlar... Singapurlular yaçadiklari act
deneyler ve baskt sonucu, muhalefet partileriyle çok açik bir gekil-
de iliçkilendirilmemeyi tercih ediyorlar."
Kadm örgütü Eve'in bagkamConstanz daha açik sözlüydü...
296 BOL VE YUT

Toplantidaki konuçmasmda "Singapur'da muhalefetin zama-


m gelmiytir. Yaçadigumz sistem, demokrasi diye adlandir11amaz!
Hangiinsan haklart?" diye soruyordu...
Ozelliklekadmlarm çahqma koqullariumdayamlmaz oldugun-
dan söz ediyordu:
"Burada Endonezya, Filipinler, Banglade¢ten gelen birçok iççi
kadm çahyiyor... Çahyan nüfusun yüzde 25'iniyabancilar oluptu-
ruyor. Ve bu insanlar korkunç çartlarda aqiyor."

Özgürlükve "Yanhe Tarafta Olmak"


"özgürlük"
Profesör Levin'e Singapur'da tanunmi sormuy-
tum...
"Singapur'da ifade özgarlügü, basm özgürlügü'yle ilgili smir-
lamalar vardir. Sokaklara çikip her akhmza geleni ifade edemezsi-
niz... Gösteriler düzenleme hakkma sahip degilsiniz..." demigti.
"Peki ya sivil to plum örgütleri? Insan haklari dernekleri? Onlar
bu konuda ne diyorlar?Anlattigunz durum, Singapur demokrasisi
için bir tehdit olupturmuyor mu?"
Levin, "Maalesef basm özgürlügü, ifade özgürlügü, örgütlen-
"ama

me özgürlügü konularmda belli kaygilarvar..." diyordu, si-


mrlamalar olsa da, burasi insanlarin yargilanmadan ceza aldigi,
hapse atildigi veya birdenbire sadece hükümet kendisinden hoy-
lanmiyor diye birilerinin elektriginin kesildigi bir ülke degil. Bu
tür yeyler burada olmaz."
Uzun yillar Singapur'da yayayan bir Alman bankaci tam tersi-
ni iddia ediyordu...
Bay Karsten, "Halkm Hareketi adh parti, 35 senedir çogunlu-
gu elinde tutuyor. Mesela hatirlarim bir seçimde tüm bir mahalle,
muhalefet adaymdan
yana oy kullannugti... Bunu takip eden dört
y11boyunca o mahalle, hükümetten hiçbir yardun alamadi: Ne yol-
lart yapildi, ne de bayka ihtiyaçlari görüldü. Yani demek istiyorum
'yanh(

ki, Singapur'da taraftaysamz, hiçbir çey alamazsimz!"


Dogru ve yanhç taraf ayrimi vardi. Ve eskaza yanhy tarafta
olanlar, zor zamanlar yaçarlardi... Dünya limani olmamn halka
yansimasi buydu.
SlNGAPUR UZAK ASYA'DA BlR ISRAIL MODEL1! 297

Bankact Karsten

Bati'nm Uzak Asya'da yarattigi kalelerden biri Singapur...


Çin'ekaryi bir Çinliçogunluga sahip. Uzak Asya'yi denetleye-
cek en önemli noktalardan biri. Tabii ki burada muhalefete yer
yok...
300 yildir Ingiliz kültürü kilcal damarlara iglemig; son 40 yil-
dir Amerikan politikalan igin içine girmigti. Küresel dünya, Orta
Asya ülkelerinin Çinve Rusya'yla ortak hareketini ilgiyle izliyor;
Sangay O
lybirligi rgütü gibi olugumlarm önünü kesecek hamle-
ler planhyordu.
Güney Asya'daki müttefikleri, Güney Kore, Singapur ve
Filipinlerdi...
En önemli geçidin çevresinde yer alan Endonezya, Malezya ya-
km kontrolde olmahydi...
Malakka Bogazi'nin denetimi, hem Güneydogu Asya'nm pet-
kaynaklarmmhem Çin'inbölgesel etkisinin kont-
rol ve dogalgaz
rolü demekti...
Küresel sermaye bunlari düpünürken; Singapur halki, tavan
verilen evin borcu,
yapan pirinç fiyatlari, 100 yilhšma kendisine
298 BOL VE YUT

emeklilik kesintisine para ayiramadigt için 70'inden sonra bula-


cagi igin derdi ve gans oyunlannm getirileri arasmda dönüp du-
ruyordu...
Yeni Dünya Düzeni'nin Güney Asya'daki örgütü ASEAN va-
sitasiyla tüm bu cografya denetimde tutuluyor; Endonezya,
Malezya, Tayland, Filipinler ve Singapur uydu devletler olarak ya-
"komünizm"
pyordu. Çin ve Vietnam'dan gelebilecek tehlikesi
öcü olarak kullanihyordu.
"soguk
Bu ülkelerde, uzun zamandir sava¢' siyaseti yürütül-
mekteydi. Asya kaplanlarma destek küresel sermayeden geliyor-
du...

Acaba ufukta görünen ekonomik kriz bu ülkelerde yillardir


bastinlmig muhalefeti mi? Güney Asya halki acaba ya-
etkileyecek
kin gelecekte örtülü koloniyalizmden kurtulup kendi kaderini ta-
yin edebilecek mi?
Diz in

Abagidze, Aslan 190 Barholomeos, Dimitris Arhondonis


Abbas, Kemal 77, 79, 81, 85 162
Abbasi, Hassan 136 Barkova, Julia 153, 154
Abdülnasir, Cemal 80, 86 Barzani, Mesut 26, 29, 36, 38, 39
Abdülselam, Majali 71 Barzani, Neçirvan 32, 33
Abdurrahman, Dilyad 51 Ben-Gurion, David 91
Abdurrahman, Megayir 236 Benn, Aluf 112
Abedini, Hassan 138 Benna, Hasan el 80
Abramoviç, Roman 156 Berdzenigvili,Levan 190
Abubakar, Mustafa Kemal 265 Beria, Lavrentiy Pavlovich 173
Aburass, Aida 66 Berkavi,Ahmed 119, 121
Agwai, Martin Luther 241 Berri, Nebih 100
Ahmed, Hassan 118, 128 Begir,Omer Hasan Ahmed el 240,
Ahmedinejad, Mahmud 137, 144, 249
155 Bezirgan, Abdülkadir 43, 44
Ahtisaari, Martti 215, 217 Biden, Joseph 35
Alatas, Zahra 265 Bontosoglu, Vasilis 125
Albright, Madeleine 218, 221 Bukhari, Seyid Muhtar el 265
Aoun, Miyel 97, 100, 101 Bush, George 14, 52, 53, 56, 68, 69,
Ardzinba, Vladislav 180 70, 97, 116, 124, 125, 128, 134,
Atabari, Gazi Salahaddin 240, 242, 135, 136, 138, 184, 188, 248, 257,
247, 249, 252, 255 - 263
Atatürk, Mustafa Kemal 12, 75, 86,
93, 132 Canbolat, Velid 97, 100
Atta, Hãçim el 248 Carter, Jimmy 56, 142
Cemiloglu, Ferda 45
Babiç, Dimitri 157, 162, 164 Ceylan, Fatih 240, 246
Badawi, Abdullah 267, 268, 269 Chavez, Hugo 155
Bagapp, Sergey 173 Chirac, Jacques56
Bahit, Maruf 61, 70 Clark, Wesley 125
300 BÖL VE YUT

Clinton, Bill 56, 221 Holbrooke, Richard 167


Clinton, Hilary 221 Hüdaverdi, Nevzat 230
Crocket, Ryan 32 Humeyni, Ayetullah 142
Hüseyni, Muhammed Ali 89,
Çkotua,Oktay 174, 176, 178, 180 135, 147

Dahlallah, Mehdi 103 Indyk, Martin 102


Damka, Fikrim 220, 221, 224, 231
Diriöz, Hùseyin 59, 71 II. Abdullah 68, 70, 72
.
Dostoyevski, Fyodor Mihayloviç 166 Ìnaigvili,Jemal 189
Dugin, Alexander 155, 159, 164, 1skenderBeg 216, 221, 222, 230
165, 168 Ivanovic,Oliver 215, 231

Eden, Anthony 87 Jaja,Samir 97


Emir Hüseyin 59, 62 Jirinovski,Vladimir 161-3, 180
Enver Ibrahim 260-3, 268-70, 272-6
Enver Sedat 86, 88, 89 Kadiri, Ferid 126
Erler, Gernot 160 Kerim, Rebwar 40
Eu, Barbara Jean 282 Kerküki, Kemal 35, 38, 52, 219
Khutigvili, Giorgi 200
Feith, Douglas 70 Kocabal, Suha 287
Feltman, Jeffrey 104 Kodorkovski, Mihail 156, 157
Fleischer, Ari 116 Koro, Levent 218, 225, 229
Ford, Gerald 56 Kostiç, Miladin 232
Kral Giorgi 203
Gates, Robert 53 Kral I. Abdullah 62
Genç, Selami 293, 294 Kraliçe Nur 64, 71-2, 262-3
Ghanem, Antoine 116 Kraliçe Rania 72
Gohary, Said el 78 Krishnan, Ananda 265
Gore, Al 257 Kristof, Nicholas 241
Göksel, Timur 105, 112 Kuazba, Yavuz 170-2, 181
Gusinski, Vladimir 156, 157 Kuok, Robert 265
Kugeyri, Müslim el 120
Hallaby, Lisa 64, 65, 72
Hamadeh, Marwan 104 Lahut, Emil 97
Hariri, Refik 97, 103, 116 Lawrence, Thomas Edward
Hariri, Saad 97 (Arabistanh Lawrence) 13, 14,
Heikal, Usame 79, 80, 91 56, 113
Hersh, Seymour 120 Leder, Stephen 101, 107
Hecay, Enver 215, 218, 221, 224 Lee, Stephen 289
DIZIN 301

Levin, Sheen 285 Peres, Simon134


Lord Curzon 29 Perinçek, Mehmet 153
Perle, Richard 70
Mahatir, Marina 267 Peters, Ralph 112, 184
Mahatir, Muhammed 261, 263, 267, Pipia, Temuri 206
272 Prens Abdullah 63
Majali, Abdülselam 59-61, 68 Pronk, Jan 239
Maliki, Nuri 22 Puçkin, Aleksandr Sergeyeviç 166
Maqdisi, Kerim 101, 106, 109, 111 Putin, Vladimir 151, 153, 155-164,
Markov, Sergey 158, 167 167-8, 211-2
Marshall, David 293
Mauring, Frode 217, 230 Raffles, Stamford 280, 292
McDonough, Mike 257 Ragozin, Dimitri 162
Medvedev, Dimitri 151, 158-61 Rahibe Teresa 222, 224
Meriç, Ahmet Bülent 285, 294 Reagan, Ronald 89
Merkel, Angela 96 Rice, Condoleezza 11, 36, 95, 112,
Miloseviç, Slobodan 218 123
Mofaz, Shaul 117 Rizgar Ali 14, 26, 27, 219
Moçkin, Mihail 152 Rondeli, Alex 192, 205, 207
Mübarek, Hüsnü 84, 89, 90 Rugova, Ibrahim 225
Muhammed Nureddin 96, 103, 104 Rumsfeld, Donald 116
Musa, Amr 130
Musavi, lbrahim 96-7, 103-4, 107, Saab, Edmond 98, 105
109-12 Saakayvili, Mihail 15, 164, 179,
180, 184, 187-91, 196-7,
Nabb, Dick 36 200, 203, 210
Nakapidze, Nino 208 Saddam Hüseyin 20-3, 29, 30, 36,
Nasrallah, Seyid Hasan 98 41-2, 46, 117, 124, 218
Natali, Denise 36, 38, 40, 49, 51 Sadik, Ali Mehdi 23, 25
Nehru 86 Sadreddin, Ali 128
Netanyahu, Binyamin 58 Samardziç, Slobodan 232
Numeyri, Cafer 248 .
Sarafraz, Muhammed 138
Nur, Tank 251 Sarikidar, Kubat 199
Savin, Leonid 164
Olmert, Ehud 136 Shahak, Israel 91
Sinyora, Fuad 95, 96
Önsel,Erkan 211 Soros, George 136, 148, 163, 188,
197, 206
Paritzky, Joseph 117 Stalin, Josef 170, 173, 174
Payne, Ronald 60 Starr, Kate 68
302 BOLVEYUT

Stuck,Liana 78-80,84 IJrcan,Birol 215,225,226,230


Sukarno 86, 293 Üzeyiragah,Kenan §akir25, 43
Sultan Abdülhamit 61, 292
Suroy,/Jtay 225,231 17ance,Cyrus 142
Vladimirska, Tatyana 165
Sahristani,Einseyhi 35
anaba,Sergey 182 §Ven,LiChen 246
an, Cemal 21, 22, 24, 27, 39 White, Wayne 20
evardnadze, Eduard 188, 190, 195, Wolfowitz, Paul 275
196,200,206 VVood,Robert 210

Taci,Elayirn 215 Yagoup,1Vidad 249,251


Tagannaradze 206 Yaphe,Judith 31
Taki, Samir Al 117, 122, 127-30 Yaver, Cebar 35
Talabani, Celal 20, 38, 39 Yeltsin, Boris 56, 153,
Tay,Jannie 280-82,284,285 155,157
Tchatchai, Alexander 197, 198 Yeoh, Francis 265
TeßE,John200,208 Yinon,Oded 91,119
Timoyenko, Yuliya 164 Yörük, Zafer 41, 50
Tito, JosibBroz 86 Yuççenko, Viktor 164
Tolstoy, Lev Nikoloyeviç 166 Yuva,Mehmet 131
Troñnaov,Vitaly 163
Tsurtsumia, Zaza 196 Zaatreh, Yasir 62
Turabi,14asanAbdunahel 248 Zarur,1brahan 118,119
BANU AVA

BANU AVAR
Hangi Avrupa?
Isveç'in Nobel'i, Fransa ve Sevr Rüyasi, Danimarka'da
Kopenhag Kriterleri, Vatikan'in küresel valsi ve digerleri...
Bana Avar'la 17 Avrupa ülkesinin geçmigive bugünü bu kitapla
satirlar arasmda! Bati'nm, Türkiye'ye kendininasil da açikça
anlattigm1Avar'm kalemiyle görmek mümkün...
Avar, TRT'de ilgiyle izlenen Smirlar Arasmda programimn
Avrupa yolculuklarim 5. basima ulaçan bu kitabmda topladi.

You might also like