Professional Documents
Culture Documents
Sanat Fotoğrafı Kavramının tartışılacağı derslerin ikincisinde, Resimsel fotoğrafa karşı tepki
olarak doğan ve fotoğrafın rüştünü ispat etmesini sağlayan doğrudan fotoğraf akımı
incelenmektedir. Günümüz modern fotoğraf sanatına teorik ve pratik köken oluşturan
20.yy’nin ilk yarısındaki Modern Sanat akımları ile paralel biçimde gelişen, fotoğraf
akımları tartışılmaktadır. Bu bağlamda sanat fotoğrafının Kübizm, Ekspresyonizm, Dadaizm
ve diğer Avant-Garde sanat akımlarıyla kurduğu bağlar serimlenmektedir.
Derse konu olan fotoğrafçılar: Ansel Adams, Andre Kertesz, Edward Weston, Henri Cartier
Bresson, Bill Brandt, Irwin Penn, Man Ray
“…doğrudan fotoğraf ile ne demek istediğimi soruyor ve tarif edebilir misin diyorlar, evet çok
kolay, fotoğraf makinanıza güvenin, gözünüze güvenin, güzelik algınıza, kompozisyon zevkinize
güvenin. Rengin, gölgelerin, ışığın her kıpırtısını değerlendirin. … kısacası çekmeye
niyetlendiğiniz, fotoğrafı sabırla bekleyin…herhangi bir manipulasyona imkan vermeyecek ya da
asgari düzeyde verecek kadar iyi olmasına çalışın… Fotoğraf tekniğinin doğrudan niteliğini
bozmaması koşuluyla rötuş, maskelemeye karşı değilim… Fırça darbeleri ve izleri fotoğraf için
doğal şeyler değildirler… Sözlerimin yanlış anlaşılmasını istemem. Fotoğrafın böylece eskisinden
daha az değil aksine daha sanatsal olmasını arzuluyorum ama yalnız uygun yollar kullanarak…”
Amerikalı ünlü manzara fotoğrafçısı Ansel Adams, fotoğrafın bir ifade biçimi olarak büyük bir
gizilgüç taşıdığını anlamıştı. A.Adams müziği bırakıp, tamamen fotoğrafa yönelme kararına
“makina insan ruhunu ifade edemez” diyerek karşı çıkan anne ve teyzesine “makina ifade
edemez ama fotoğrafçı eder” demiştir. Ansel Adams, resimselciliğe karşı çıkar ve fotoğrafı
tamamen fotoğraf yöntemlerini kullanan bir sanat olarak kabul eder. Edward Weston, Ansel
Adams ve Imogen Cunningham’ın da aralarında bulunduğu bir grup fotoğrafçının oluşturduğu
f/64 grubunun manifestosu aynı zamanda bir doğrudan fotoğraf manifestosudur. f/64 grubuna
göre yalın fotoğraf, başka bir sanat biçiminin türevi olan kompozisyon, fikir ya da teknik
esintiler taşımayan fotoğraftır. Resimselci fotoğraf ise doğrudan doğruya resim ve diğer grafik
sanatlar ile ilişkili sanat ilkelerine bağlıdır. Ne var ki, f/64 grubunun 1932 sergisi büyük ölçüde
olumsuz tepki almıştır. Sergiye yer veren müze, “bir sanat olmayan fotağrafa” kapılarını açtığı
için eleştirilmiştir. Fotoğrafta resimselciliğin ve manipulasyonların genel kabul gördüğü o
günlerde yanlış olarak, saf fotoğrafın öznel bir bakışı yansıtamıyacağı düşünülüyordu. Doğrudan
fotoğrafın nesnel yaklaşımının, hislerle ilgili olmadığı hiç bir biçimde ileri sürülemez. Edward
Weston ve Ansel Adams gibi doğrudan fotoğrafçıların bazen teknik fetişizmle eleştirildikleri ve
f/64 ün savunduğu “fotoğrafı fotoğraf yapan değerlerin” fotoğrafın teknik değerleri olduğu
iddia ediliyor. Oysa ki, A. Adams’ın çekeceği fotoğrafı önceden zihninde canlandırması
previsualisation sadece en iyi filtreyi seçmek demek değildir. Doğrudan fotoğraf, fotoğrafın
hem tekniğini hem de estetiğini iyi kavramayı gerektirir. Makina sadece, donanımın elverdiği
ölçüde, önündeki görüntüyü kaydeder. Görüntü zihinde şekillenir.
"Group f/64 -
* Ansel Adams
* Imogen Cunningham
* John Paul Edwards
* Sonya Noskowiak
* Henry Swift
* Willard Van Dyke
* Edward Weston
Fütürizm ve Fotoğraf
Fütürizm, 20. yüzyılın başlarında İtalya'da orataya çıkmış bir sanat akımıdır. Genel olarak
büyük bir İtalyan fenomeniydi. Fakat o dönemde, başta Rusya ve İngiltere olmak üzere
daha bir çok ülkede paralel hareketler ortaya çıkmıştır.
Geçmişin reddi ve çağdaş dünyanın anahtar kavramları olan dinamizm, hız ve makineleşme
gibi teknik gelişmenin benimsenmesine dayalı bir sanat akımıdır.
Sözcük anlamı “gelecekçiliktir”. 1909 yılında Paris’te Marinetti tarafından Figaro
gazetesinde yayınlanan manifesto ile doğmuştur.
Fütürizm, siyasal eğilimi belirgin olan en önemli sanat akımlarından biridir. İtalya’nın
geçmişin ezici ve bunaltıcı ağırlığndan kurtulmasını amaçlıyordu. Müzelere, akademilere ve
eski Roma’yı öven geleneksel kurumlara başkaldıran militan bir yönü vardı. Fütürizm, şiir,
roman, oyun, heykel, müzik, fotoğrafçılık, film ve mimarlık sanatlarını kapsayan bir akım
olmuştur.
Konusunu açıkça, kentsel ve endüstriyel çevreler oluşturmuştur. Devinim olarak
yorumladıkları hız kavramı da önemlidir.
İtalyan Fütürist sanatçı Giacomo Balla uzun süre fotoğrafla uğraşmıştır. Bir olayın ard arda
gelen evrelerini tek bir görüntüymüş gibi saptayan “kronofotoğraf” tekniğinin hareketi
çözümleyişinden yararlanmıştır. “Keman Yayının Ritimleri” (1912) adlı fotoğrafında her şey
kronofotoğrafta olduğu gibi görünür. Ayrıca Balla fotografik hareket analizi çalışmalarından
yola çıkarak yapıtlar vermiştir. Örneğin “Kuyruğunu Sallayan Bir Köpeğin Dinamizmi” (1912)
adlı tablosunda kuyruk sallayışın devinimsel evreleri görsel olarak ifade edilmiştir.
Fütürist sanatçılardan Bragaglia’nın “Fotodinamizm” olarak adlandırdığı fotoğraf
çalışmaları da önemlidir. Bragaglia, hareketin dinamik kaydını gerçekleştirmek amacıyla
uzun poz süreleri kullanıyordu. Fütürist sanatçılar arasındaki tek fotoğrafçı olan
Bragaglia’nın “fotodinamizm” çalışmalarının amacı zamanındaki birçok sanatçı gibi,
hareketin karmaşıklığını, ritmini, gerçeği ve maddeleşmekten ayrılmayı yansıtan fotoğraflar
üretmekti. Siyah fon üzerinde tek bir figür vardır ve onun hareketi farklı aşamalar ve
düzensiz aralıklarla gösterilir. Aralarda, hareketten kaynaklı netsizlik örnekleri görülür.
Bragaglia’nın bu fotoğrafları çekerken düşündüğü şey şu sözleriyle özetlenebilir: “İnsan
ayağa kalktığı zaman, koltuk hala onun ruhuyla doludur”. Hareketin sürekliliğine önem
veren Bragaglia, hareket halindeki bir cismi belli aralıklarla dondurarak net bir biçimde
göstermek yerine, hareketin hareketini saptamak, çizmek istiyordu.
Dadaizm ve Fotoğraf
Dadaizm, I. Dünya savaşı yıllarında başlamış kültürel ve sanatsal bir akımdır. Daha, Dünya
Savaşının barbarlığına, sanat alanındaki ve gündelik hayattaki entelektüel katılığa ve
erotizme bir protesto olmuştur. Mantıksızlık ve varolan sanatsal düzenin reddedilmesi
Dada’nın ana karakteridir. Sadece Avrupa’da değil, Amerika’da da etkin olmuş bir sanat
akımıdır. New York’ta dada hareketi Alfred Stiegliz’in çabalarıyla filizlenmiştir. 291 adlı
galerisinde avangard çalışmaları sergilemiştir.
Dada, kelime anlamı olarak Fransızca “tahta at” anlamına gelmektedir. Zürih’te Caberet
Voltaire, dadaizmin merkezi olmuştur. Batı uygarlığının tümüne karşı çıkmak amacıyla
ürünler vermiştir. Her türlü sanatı, dünün öncü sanatı, özellikle ekspresyonizm savaş
çarkının bir parçası olmakla suçlanıyordu. Sembolizme, fütürizme ve ekpresyonizme karşı
bildiriler kaleme alınıyordu. Dadacı bildirge ve sloganlar, 20. yy’ın başlarında burjuva
sınıfına ve bu sınıfı ayakta tutan ideolojilere, ahlaki, sanatsal ve felsefi üst yapı
kurumlarına karşı sürekli ve kesin bir ayaklanmayı amaçlıyordu.
Dadaist sanatçı Christian Schad soyut fotoğraflar üretmiştir. Onun soyut fotoğraflarlarını
Tzara, “schadographs” olarak nitelemiştir. Bu terim Fox Talbot gibi erken fotoğrafçıların
kullandığı yöntemi, “shadowgraph”, anımsatmaktadır. Tzara, muhtemelen bunun
farkındadır, ama belki de, dadacıların şeyleri parçalara ayırmaları bağlamında, Almanca
“hasarlı” anlamına gelen “schaden” kelimesine gönderme yapmaktadır.
Alman Dadaistler Zürih’dekilere göre daha politikti ve toplumsal ifadeler oluşturmak
istiyorlardı. Berlin Dadaistlerinin temel aracı fotomontajdı. Fotomontajın temelleri
konusunda uzun yıllar tartışma konusu olmuştur ama görünen o ki Hannah Höch ve
Hausmann bu tür imajları kullanan ilk dönem Dadaistlerindendir. Hannah Höch’ün ana
temalarından biri Yeni Kadın’dır. Höch, çağdaş şık giyimli kadınla geleneksel toplumsal
roller içindeki kadını yan yana koymuştur ve bunları otomobil, makine, ampulu gibi
modernizmin sembolleriyle birlikte kullanmıştır. Höch bu fotomontajlar aracılığıyla modern
politikaları ve toplumun kadına bakışındaki ikiyüzlülüğü eleştiriyordu. Bu ikiyüzlülük
kadının bir yandan işçi bir yandan cinsel obje olarak görülmesiydi. Höch’ün sevgilisi olan
Hausmann da kadının yeni toplumsal düzen içinde eşitliğini savunan az sayıda komünistten
biriydi. O da fotomontaj yöntemini kullanmıştır.
İlk kullanılan fotomontajlarda Rejlander’in yaptığı gibi genellikle birden fazla negatif bir
araya getirilerek montaj yapılıyordu. Ancak deneysel fotoğrafçılar Viktoryan öncülerinden
farklı bir toplumsal yol ve amaca sahiplerdi. Dadaist sanat içinde ise hem birden fazla
negatif kullanılıyor, hem de çeşitli dergi, gazete, reklam afişleri ve atıklar gibi birçok
malzeme kes-yapıştır yöntemiyle fotomontaj yapıyorlardı. Amaçları hayali olanla çeşitli
zamanlarda yaşanan gerçekleri bir araya getirmekti.
1920’lerde Grosz ve Heartfield yapıştırma resim (kolaj) alanında işbirliği yapmaya
başladılar. Kolajlarında fotoğraflar da kullanıyorlardı. Heartfield, savaştan sonra
propaganda amacıyla kullandığı fotoğraflarla ün yaptı. Kamerayla elde ettiği görüntüleri
öğretici sanatında hammadde olarak kullandı. Yan yana ve üst üste getirilen görüntüler,
içerikliğinin gerçekliği yüzünden herhangi bir iletiyi büyük bir çarpıcılıkla aktarabiliyordu.
Fotomontaj, izleyicinin ilgisini çekmenin yanında, politik ve toplumsal tepkiler yaratmak
için kullanılır. Heartfield, fotomontajlarıyla Nazi Almanyası’nda tırmanan terörü kınamıştır.
“Mutlu Filler” adlı yapıtı bu bağlamda çarpıcı bir örnek sayılabilir.
Berlin’deki grubun politik eylemlilikleri, Paris’te daha geniş bir kültürel eleştiriyi kapsar
hale gelmiştir. Paris’te Marcel Duchamp Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sına bıyık
çizmiştir. Alman ressam Max Ernst de Paris’e gelip Dadaistlerle tanışmadan önce psikolojik
olarak şaşırtmacalı fotoğrafik kolajlar yapmaktaydı. Kanvas ve kağıt üzerinde frottage (bir
kagit ya da kumasin puruzlu bir yuzey uzerine gerilerek yerlestirilmesi ve sonrasinda kalem
ya da firca turu bir seyin yuzey uzerinde gezdirilmesi sonrasinda alttaki objenin
cikintilarinin, puruzlerinin yuzeye cikmasinin saglanması işlemidir.) gibi teknikler
kullanarak tedirgin edici efektler yaratmaktaydı.
Sürrealizm ve Fotoğraf
Sürrealizm, 1920’lerin başında Fransa’da ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Sürrealizm,
kapitalist toplumun buhranının karakteristik bir ifadesidir. Kuramsal alt yapısı Freud’un
bilinçdışı kavramı ve bireyin bilinçdışı arzuları, rüya analizine dayanır. Toplumsal
gelişmelere odaklanmaktan ziyade insan algısının hayal dünyasıyla bağlantılı dönüşümüne
ve deneyimine odaklanır. Sürrealizm, rüyanın, içgüdünün, arzunun ve başkaldırmanın
üstün bir güç olduğunu öne sürer ve mantıksal, ahlaki ve sosyal her türlü kalıplaşma ve
düzene karşı çıkar.
Andre Breton, yeni bir dünya olasılığını tamamen göz ardı eden Dadaizm’den uzaklaşmış ve
1924 yılında sürrealizm manifestosunu yayınlamıştır. Sürrealizm, olağanüstü bir düş kurma
makinesidir. Onlara göre akıl ancak bilimi verebilirdi, sanatı ise akıldışı.
Sürrealist fotoğrafçılar, sandviç baskı, superpoze, back-projection gibi pek çok teknikle
görüntüleri birleştirmişlerdir. Çeşitli boyama teknikleriyle renklendirmişlerdir. Bunların
yanında yalın fotoğraf tekniklerinden yararlanıp günlük yaşamın içinde sürrealist görüntüler
yakalayıp soyutlamışlardır. Figürleri ya da cansız mankenleri çerçeve içine yerleştirmek,
anlık bir yüz ifadesinden yararlanmak sürrealizme konu olabilmiştir.
Yasak cinsellik Sürrealist başlıkların en önemlilerinden biridir. Hans Bellmer de daha çok
deforme edilmiş bebek görüntüleriyle tanınmıştır. Fotoğraf çalışmalarında hem sürrealist
hem de ekspresyonist boyut bir aradadır. Bellmer, “La Poupee” (Bebek, 1936) adlı 10 adet
fotoğrafının yer aldığı bir fotoğraf albümü de çıkarmıştır. Bu fotoğraflar, Bellmer’in grotesk
figürü Nazi propaganda fotoğraflarında kullanılan normal, sarışın, Aryan bedene bir
misilleme içeriyor. Dada’nın Amerika’daki en önemli temsilcilerinden biri Man Ray’dir. Man
Ray sadece Dadaist değil, kübist ve sürrealist akımlar içinde de sayılır.