You are on page 1of 12

Ararat 1

Dilara Ararat

Prof. Dr. Nebi Özdemir

THB 211 Halk Kültürü Ve Popüler Kültür

29 Kasım 2010

REİKİ VE REİKİ'NİN İNANÇ SİSTEMLERİNDEKİ YERİ

GİRİŞ

Acıyı, ağrıyı dindirmek ve rahatlamak için o bölgeye elleri koymak ve dokunmak;

dünyadaki en eski reflekslerden biridir. Bir anne, dizi kanayan çocuğunun ağrısını dindirmek için

onun dizini öper. Bir insan, herhangi bir uzvunu bir yere vurunca onu tutar ve sıkar. Başı ağrıyan

insanlar ellerini başlarına koyarlar ve elleriyle kafalarına bastırırlar.

Bu eski refleks, aslında pek çok şeyi açıklamaktadır. Anne çocuğunu öper, çünkü

öptüğünde çocuk da anne de o ağrının geçeceğine inanır. Kolunu veya bacağını bir yere çarpan

bir adam onu tutup şiddetle ovuşturur, böylece ağrının dağılacağına ya da tamamen geçeceğine

inanmaktadır.

Bu inançlar, Reiki öğretisiyle yakından alakalıdır. Zira Reiki öğretisinde insan veya

hayvan olsun, tüm canlı bedenlerin bir ısı ve enerji yaydığı inancı vardır. Bu enerji yaşam

gücünün kendisidir ve neredeyse insan uygarlıklarının sayısı kadar da adı vardır. Evrende var

olan enerjiyi eller vasıtasıyla hasta veya muhtaç insan, hayvan veya herhangi bir nesneye

aktarmak, onu iyileştirmek Reiki'nin esasıdır. Reiki evrensel yaşam enerjisidir. "Polonezyalı

Huna'lar buna Mana, Amerikan yerlilerinden İroki'ler ise Orenda adını verirler. Bu enerji,

Hindistan 'da Prana, Yahudilerde Ruaş, Müslüman ülkelerde Baraka, Çin'de ise Ch'i' olarak
Ararat 2

bilinir. Japonya'da ise bu enerjiye "Ki" denmektedir. Reiki adı da buradan kaynaklanmaktadır."

(Stein: 25) İnsanlar insanlık tarihinin başlangıcından beri, hastaları iyileştirmek için çeşitli şifa

yöntemleri aramışlardır. Arkaik dönemlerde insanlar çeşitli ruhani varlıklara inanmışlar ve

çaresiz kaldıkları zamanlarda onlardan medet umarak; yeri geldiğinde yiyecek, yeri geldiğinde

sığınacak yer, yeri geldiğinde korunma ve yeri geldiğinde de şifa talep etmişlerdir. Günümüzde

hala tüm coğrafyalarda devam eden bu durum, artık kültürel bir gelenek haline gelmiştir. İnsanlar

yüzyıllardır kristallerle, çeşitli değerli taşlarla şifa bulmaya çalışmakta, bu nesnelerin evrenin

enerjisine sahip olduğuna inanmaktadır. Reiki de tüm bunlara benzer olarak ellerin temasıyla

gerçekleştirilen bir şifa sistemidir. "Reiki'yi iyi anlayabilmek için kaynağını ve batıya ne şekilde

ulaştığını bilmek gerekir. Bu şifa sisteminin, kendisi hakkındaki yazılı kaynaklardan çok daha

eskiye dayandığı muhakkaktır. Geleneksel Reiki M.S 1800 yıllarında başlar; ancak daha o

tarihlerde bile eski çağlara dayandığı bilinir." (Stein 16)

Reiki Nedir?

Stein, kayıtlardan önceki devirlere ait bilgilere ancak medyumsal bilgi aracılığıyla elde

edilebileceğini söyler. Bu yolla alınan bilginin bilimselliği ve doğruluğu tartışılsa da, elde edilen

bilgilerin günümüzde bildiğimiz uygulama teknikleri ve Reiki tarihiyle paralellik gösterdiği de

bilinmektedir. (Stein 16)

"Reiki, Hristiyan bir rahip olan Dr. Mikao Usui tarafından Japonya'da yeniden keşfedilen

çok eski bir şifa yöntemidir. Bu eski öğretiye göre, içinde bulunduğumuz evren sonsuz bir

enerjiyle doludur. Bizi hayatta tutan da bu enerjidir. Reiki, bu doğal şifa enerjisidir ve

uygulayıcının elleri vasıtasıyla şifaya ihtiyacı olan insana ulaşmaktadır.


Ararat 3

Reiki geleneğinden 2500 yıllık Sanskrit kutsal metinlerinde söz edilmektedir. Reiki'nin Usui

sisteminde, şifa veren enerji herhangi bir konsantrasyon gerektirmeden şifa isteyen beden veya

nesneye spontane bir şekilde aktarılmaktadır." (Günther, Woeller ve Günther 16)

Aslında Reiki, inanç sistemlerinin içinde daima kendine yer bulmuş, kendi içinde tutarlı

ve çok eskiye dayanan bir şifa yöntemidir.

Rei, Japonca'da bilge, bilgelik anlamlarına gelmektedir. Ki ise enerjidir. Rei'nin kanji

alfabesindeki karşılığı, yapılan araştırmalara göre bilgelik anlamından öte anlamlar taşımaktadır.

Evrensel-tanrısal farkındalık anlamlarına geldiği düşünülen Rei'nin, tüm bireyleri ve onların tüm

sorunlarını anladığına, her şeyi bilip, her şeyin farkında olduğuna inanılır. Ki ise hayat enerjisidir.

Tüm canlı varlıklara hayat veren, her canlının içinde bir parça bulunan fiziksel olmayan bir

enerjidir. Uzakdoğu inançlarına göre Ki, ölümle birlikte bedenden ayrılır. Ki'nin yüksek olması,

içinde bulunduğu bedenin güçlü olduğu anlamına gelir.

İnanç Sistemlerinde Reiki'nin Yeri

Reiki'nin kanji alfabesine göre yazımına bakıldığında oldukça değişik bir tablo görmek

mümkündür. Rei harfi yukarıdan aşağıya, yağmur, ibadet, gökyüzü, iki tane insan ve toprak

piktogramlarının birleşmesinden meydana gelir. Asıl ilginç olansa, bu kanjideki gökyüzü, iki

insan ve toprak piktogramlarının birlikte Japoncadaki "şaman" sözcüğünü oluşturmalarıdır.


Ararat 4

Rei kelimesindeki bilgelik ve her şeye hâkimlik buradan gelir. Şamanist uygulamalar

günümüz araştırmacıları tarafından bir din değil, bir yöntem olarak tanımlanmaktadır. Bununla

birlikte Şamanist uygulamalar yeryüzündeki en eski ritüellerden biridir. Şamanizm’se

günümüzde hala yaşayan bir sistemdir. Bu sistemde, madde dünyasıyla manevi dünya arasında

geçiş yapabildiğine inanılan, kutsallarla insanlar arasında iletişim kuran insanlara Şaman denir.

Şaman kelimesinin asıl anlamı, bilgedir. Şaman, kötü ruhlarla iyi ruhlar (iyeler) arasında dengeyi

korumak, gelecekten haber vermek ve şifa dağıtmakla görevlidir. Aynı, Reiki'yle şifa dağıtıp,

evrenin enerjisini ihtiyacı olana yollayarak dengeyi korumaya sağlayan şifacılar gibi.

İnsanlar, insanlık tarihinin başlangıcından beri kendilerinden güçlü olana tapmışlardır. Bu

tapınma çoğu zaman korku içermiştir. Lakin insan her zaman yüce güce yakın olmak, onun

gücünden nasiplenmek istemiştir. Bunun için kurbanlar vermiş, tapınaklar yapmış; kendisini ve

çevresindeki her şeyi yaratan o gücü memnun etmek için çırpınmıştır.

"Reiki de, Tanrı'nın gücü tarafından dokunulmanın ve o güçle dolmanın bir yoludur."

Reiki, pek çok inanç sisteminde kendine bu paralellikler sayesinde çeşitli isimlerle yer edinmiş,
Ararat 5

ama asla bir din olmamıştır. Reiki kendi başına bir inanç sistemi değildir. Reiki, dinlerin ve

çeşitli inançların içinde, insanların ihtiyaçları doğrultusunda kendine yer bulmuş bir şifa

tekniğidir. Reiki dogmatik değildir. Reiki'yi öğrenip kullanabilmek için herhangi bir inanca sahip

olmak gerekli değildir. Bununla birlikte, Reiki'nin bazı ahlaki prensipleri vardır. Şifa verecek

insanın sadece maddi değil manevi olarak da temiz olması gerekir. Reiki'yle paralel olarak

"Kitab-ı Mukaddes'in birçok yerinde Hz. İsa dışında başka insanların da elleriyle şifa

verilebileceği yazılıdır. Daha da geriye gidersek, aktarıma göre Buda'nın da (Hz. İsa'dan 500 yıl

önce) şifalar gerçekleştirdiğini görürüz." (Günther, Woeller ve Günther 21)

Reiki öğretisinin nasıl ortaya çıktığı, hala bir muammadır. Bununla birlikte, Stein 1991'de

medyum Laurel'a Reiki'nin kökenlerini sorduğunda, medyumun ona Reiki'nin yeryüzüne çok

kollu tanrı ve tanrıçaları (yani Hindistan'ın erkek-egemen öncesi kök kültürünü) getiren

gezegenden geldiğini anlattığını söyler. "Çok eski Budist metinlerde, Reiki'nin M.Ö 25.000

yıllarında batan bir kıta olduğuna inanılan "Mu"da başladığı, o zamanlar bu kıtadaki her insanın

Reiki eğitimi aldığı ve Reiki'nin evrensel bir bilgi olup, asla kaybolmaması gerektiği; ancak Mu

kıtası battıktan sonra Reiki'nin sadece Mu'dan Hindistan'a giden birkaç bilgenin bilgisi dahilinde

kaldığı anlatılmaktadır. 19. yüzyılda İsa ve Buda'nın şifa yöntemlerinin temelini araştıran bir

Japon, bunun izlerine erken Şiva kültüründe ve Hindistan'ın batıni (ezoterik) belgelerinde

rastlamıştır." Reiki'nin Budizm'le olan alakası, Budizm'in ortaya çıkışına kadar dayanır: "Budist

inancına göre Hindistan'ın eşsiz kurtarıcısı Buda, M.Ö 620 yılında doğmuştur. Bir kralın oğludur,

gerçek adı Gautama Siddhartha'dır ve her türlü dünyevi ıstıraptan uzak olarak bir sarayda

yaşamaktadır. Bir gün dış dünyayı görme arzusu dayanılmaz hale gelir ve saraydan kaçar.

Saraydan kaçtıktan sonra dünyadaki ıstırabı, hastalıkları, ölümü, yoksulluğu ve ihtiyarlığı görür.

Bu, Buda'nın içinde tüm insanların acılarını dindirme arzusu uyandırır. Budizm öğretisi, bütün
Ararat 6

canlılara merhamet gösterme ilkesine dayanır. Buda'dan sonra gelen başka birtakım Budalar da

Büyük Şifacılar olarak adlandırılmıştır. Budizmin ilk evrelerinde fiziksel ve ruhsal şifa o kadar

yaygınlaşmıştır ki, Aydınlanma Yolu'ndan alıkoyan bir eğlence diye zamanla terk edilmiştir.

Bugün Reiki diye adlandırılan sistem, Gautama Siddhartha zamanından itibaren Hindistan'da

zaten biliniyordu. Bu, Budist Sutra'larda (kutsal kitaplar) kısmen anlatılmakla birlikte temel

olarak şifahen nakledilen bir bilgidir." (Stein: 17-18)

Bu yazmalarda var olan bilgiler oldukça sınırlıdır. Reiki hakkında pek çok bilgi

hâlihazırda verilmişken, şifanın nasıl verileceğine dair bilgi bulunmamaktadır. Bu, yazmalar

bilmeyen birinin eline geçerse ve o yazmalara saygısızlık gösterilirse diye alınan bir önlemdir.

Her şey bir yana, bugün Tibet'te insanların Müslümanların Hac ziyaretine benzer bir

şekilde Dalai Lama'yı ziyaret ederek kendisinin başına dokunmaları ve bu dokunuşla

sorunlarından kurtulacaklarına inanmaları, elle şifanın kültür mirası içindeki önemini gözler

önüne sermektedir. Dokunan kişi, ruhunun o an neye ihtiyacı varsa, bu dokunuşla onu

kazandığına inanmaktadır.

Ayrıca Hindu dininde, Gurularda elle şifa verme yeteneği vardır. Hatta elle şifa verme,

Guru olmanın şartlarından bir tanesidir.

Hristiyanlık ve Reiki

Hz. İsa'nın iyileştirme, ölüyü diriltme gibi ileri şifa yetenekleri olduğu, pek çok kutsal

kitapta yazmaktadır. Günümüzde Kilise, bunu İsa'nın mucizesi olarak göstermekte ve diğer

görüşlerin saçmalıktan ibaret olduğunu söylemektedir. Ama kimi kaynaklar Hz. İsa'nın

peygamberlikten çok önce Kudüs'ten alınıp Hindistan'a götürüldüğünü ve burada Reiki'yi ve


Ararat 7

Budist şifa tekniklerini öğrendiğini yazmaktadır. Tüm bu bilgilerin doğruluğu tartışılmakla

birlikte, Hristiyanlık doktrininin Paulus'un (St. Paul) müdahalesiyle bu bilgiyi kaybettirdiği

söylenmektedir. M.S. 5. asırda yeniden doğuş ve karma gibi kavramlar Kilise kaynaklarından

silinmiştir. Böylece İsa'nın şifa yöntemi de tarihe karışmıştır.

Aynı şaibeli kaynaklar, İsa'nın çarmıhtan kurtulduktan sonra Hindistan'a yerleşip, burada

kutsal biri olarak saygın ve uzun bir hayat sürdüğünü söylerler. Bu inanca göre "İsa'nın annesi

Meryem (Pakistan, Marie'de), Magdalalı Meryem olarak bilinen ve İsa'yla olan münasebeti

konusunda birbiriyle çakışan pek çok bilgi ve inanış bulunan Mary Magdalen (İncil'e göre İsa'nın

içinden yedi şeytan çıkardığı kadın, Hindistan Kaşgar'da) ve Yuz Asaf/İsa'nın (Hindistan

Srinagar'da) kabirleri bilinmekte ve bu yerler insanların akınına uğramaktadır." (Stein 20)

Holger Kersten, "Jesus Lived in India: His Unknown Life Before and After the Crucifixion"

isimli kitabında, İsa'nın peygamber olmadan önceki 18 yılını Hindistan'da geçirdiğini yazmıştır.

("Lost Years Of Jesus") "Ayrıca Kersten, İsa'nın çarmıha gerilişinden sonra Keşmir'deki

ikametgahını tarif eden 21 belge zikretmektedir. Bu bilgilerin neredeyse tümü Kilise (ki Budist-

İsa'nınkilerden fazla Paulus'un öğretilerini yansıtmaktadır) tarafından sansürlenmiştir. Tarihi İsa

göz kamaştırıcı bir kişiliktir ve Reiki öyküsündeki yeri de kanıtlanmıştır. Şifayı öğrettiği

doğruysa (ki İncil'e göre havarilerine öğretmiş olmalıdır) Reiki, sanılanın aksine Hindistan

dışında geniş bir alana yayılmış olmalıdır. Kilise'nin tüm bu bilgileri yok etmesinden sonra Şifa

ancak Budist müritleri arasında uygulanmaya devam etmiş; fakat onlar da bunu yaymaktan

çekinmişlerdir." (Stein 20)

Eski Türk İnançları Arasında ve Anadolu Sahasında Reiki'nin İzleri

İnançlar ve ritüeller söz konusu olduğunda, Anadolu sahasının inanç zenginliğinden


Ararat 8

bahsetmemek olmaz. Anadolu, binyıllar boyunca üzerinde yaşamış milletlerin kültürel

çeşitliliklerini sindirmiş ve bunları bir potada eritmiştir.

Şifa geleneği, Anadolu'nun arkaik dönemlerine kadar uzanır. Yunan mitolojisinde

sağlığın ve tıbbın tanrısı Asklepios, bu topraklarda bilinen ilk şifacıdır. Mitlerde şifa vermeyi at

adam Kheiron'dan öğrendiği, böylece doğanın gücünü kullanarak insanları iyileştirdiği söylenir.

İlerleyen yüzyıllarda bu mit, Lokman Hekim efsanesine dönüşmüştür. Lakin, bu şifacılar doğanın

verdiklerini kullanarak ilaçlar hazırlamışlardır. Anadolu'da bir şifa yöntemi daha vardır ki,

bundan tamamen bağımsızdır ve Reiki'yle pek çok ortak noktası bulunmaktadır.

Elle şifa verme diye açıklanabilecek bu yöntem, her ne kadar Türklerin Anadolu'ya

gelmesinden çok önce de bu topraklarda kullanılıyor olsa da, eski bir Anadolu efsanesine göre

Fadime Ana'ya dayanır. Kimi kaynaklarda Fatma diye de geçen bu erenin Hz. Fatma'dan geldiği

de söylenir. Bu efsaneye göre Fadime, bilinen ender kadın erenlerden biridir. Efsaneye göre

zamanın kralı Fadime’ye âşık olur; fakat Fadime onu reddeder. Bunun üzerine kral onu bir yere

kapattırır. Kapattırdığı yerde de cüzzamlılar vardır. Fadime'yi cüzzamlıların arasına kapatırken,

kralın amacı Fadime'nin cüzzam kaparak ölmesidir. Ancak, Fadime cüzzam kapmak bir yana,

dokunarak diğer cüzzamlıları da iyileştirir. Fadime ya da Fatma olarak bilinen bu eren, hala

Anadolu'da saygı duyulan ve medet umulan bir erendir. "Çeşitli uğursuzluklardan korunmak

hayır ve bereket celp etmek için, Derbent yöresinde daha ziyade Şii – Caferi İnançlı Müslüman

Türkler üzerlerinde "beşparmak" taşırlar. Beş parmak çocukların omuzlarında nazarlık olarak da

takılır. Altından yapılmış beş parmağın Hz. Fadime’nin elini temsil ettiğine inanılır. Anadolu’da,

Nevruz’da "Fadime Ana Pekmezi" diye bilinen bir tatlı yapılır. Tatar Türk kabilelerinde

gökkuşağına "Fatma Ana’nın Kuşağı" denir. Kerkük Türkmenlerinde zor olan doğumların kolay

olması için Meryem Ana Eli diye bilinen bir bitki suya konur ve bu suyu doğum yapması
Ararat 9

beklenilen kadının içmesi istenilir. Ebeler doğum yaptırırlarken "Fatma Ananın eli olsun", "Hz.

Zilayhanın eli olsun" derler böylece doğumun kolay olacağına inanılır."

"Iğdır’ın Hakmehmet köyünde Ebem Kuşağı’nın ismi Fatma Nene Kuşağı’dır. Halk

inançlarında Ebe / Bibi / Nene uludur. Fatma Ana da uludur. Ebem Kuşağı Göktedir, gök de

uludur. Anadolu’da doğum yaptıran ebeler Allah’tan Fatma Ana kolaylığı dilerler. Bazı

araştırmacılar eski Anadolu medeniyetlerinin Ana Tanrıça Kültü Kybele ile özdeştirdiklerini

söylerken, bu sürekliliğin eski Türk inanç sistemindeki Umay Ana iyesi itibariyle bir devamlılık

arz ettiği de bilinmektedir. Fadime Ana Kültü hakkında Müjgan Üçer ve Hikmet Tanju

çalışmalar yapmışlardır." (Kalafat)

Fadime Ana'nın eli bir efsanedir. İnsanlar onu kabullenmiş ve ondan yüzyıllarca şifa

beklemişlerdir; ama Anadolu'daki şifa yöntemleri bununla sınırlı değildir. Anadolu halk

inançlarında büyük bir yeri olan Ocak sistemi, şifayla yakından ilgilidir. Ocak kültürünün eski

geleneklerle bağlantılı olduğuna dair pek çok araştırmacı görüş bildirmiştir. Ocak kültü ateş

kültüyle birlikte değerlendirilir. Bu kült, kutsal temellere dayanmaktadır çünkü bu ocakları

oluşturmuş aileler, keramet sahibi ululardan gelmektedir. Bu yüzden Ocak kültürü sadece aynı

soydan olan insanlar arasında devam eder. Bu kültürü bir ritüel haline getirense, devamlılığın "el

verme"yle sağlanıyor oluşudur.

Herhangi bir rahatsızlığı olan kimse, Ocaklara giderek şifa bulmayı ümit eder. Ocakta

bulunan ve ruhani gücünün ululardan geldiğine inanılan şifacı da hastaya dokunarak, onu çeşitli

dualarla okuyup üfleyerek şifa dağıtır.

El verme ritüeli Ocağın ululardan geldiğine ve soyla devam ettiğine inanıldığından,

kutsallığını bozmamak adına sadece aile içinde olabilir. Aile büyüğü, kime el verecekse onun
Ararat 10

elini tutar ve dualar okur. Böylece aile büyüğünün ruhani gücünün, el verdiği aile bireyine

geçtiğine inanılır. Bu inanç Şamanizm'le olduğu gibi, Reiki'yle de yakından ilgilidir.

Günümüzde, kırdan kente göçün bir sonucu olarak Ocak sistemi eski gücünü

kaybetmiştir. İnsanlar tıbbın gelişmesiyle birlikte, bu sistemi ve elle verilen şifayı batıl inanç

olarak değerlendirmeye başlamış; böylece Anadolu'nun en önemli ritüellerinden biri yavaş yavaş

tarihe karışmaya başlamıştır.

El verme ritüeli aynı şekilde Reiki'de de kullanılmaktadır. Reiki'de el verme, Reiki

üstadının öğrencisinin vücudundaki çakraları temizleyerek, öğrencinin vücudunu evrensel Reiki

enerjisine açmasıdır. Bu ritüelden sonra öğrenci de sadece dokunarak enerji akışını

sağlayabilmekte ve elleriyle şifa vermeye başlayabilmektedir.

SONUÇ

Reiki, temelinde enerjinin/gücün aktarımı esasına dayandığından günümüzde farklı

dinlere mensup insanlar tarafından kolaylıkla kabullenilmiştir. Zira her inancın temelinde insanın

ulaşamayacağı fakat yakın olmak istediği bir güç yatmaktadır. Kimi inanç sistemlerinde bu

evrenin gücüdür, kimilerinde enerji, kimilerinde ise Tanrıdır.

İnsanlar, binyıllardır şifa bulmak için doğanın ve evrenin gücünden faydalanmışlardır.

Reiki'nin çıkış noktası da budur.

Her ne kadar günümüzde toplumun üst sınıfı için bir eğlence, bir hobi gibi görülse de,

Reiki'nin tarihi binlerce yıl öncesine dayanmaktadır. Diğer toplumlar için bunu söylemek belki

mümkün değilse de, Türk toplumu bugünün modern kent hayatında eski inançlarını ve ritüellerini
Ararat 11

Reiki'yle hatırlamıştır.

Müslümanlıktan Budizm'e, Hristiyanlıktan Şamanizm'e kadar pek çok inanç, pek çok din

ve pek çok gelenek elle şifayı içinde barındırmıştır. Resme bu açıdan bakıldığında Reiki'deki şifa

sisteminin, tüm bu inançlar ve bu inançların ritüelleriyle çakışmadan hepsinin içinde, farklı

isimler ya da farklı şekillerde de olsa barınabilmiş olması bu sebeptendir.


Ararat 12

KAYNAKÇA

Günther, Edith, Michele Woeller, Horst H. Günther ve Gül Öner. Reiki İ e a k a am. İzmir:

Ege Meta, 2002.

Kalafat, Yaşar. "Türk Halk İnançlarında Hz. Ali Kültü." N.p., 2008. Web. 28 Kasım 2010.

<http://www.yasarkalafat.info/index.php?ll=newsdetails&w=1&yid=79>.

Stein, Diane ve Suat Ertüzün. eiki a ar ir ifa a at . İstanbul: Arıtan, 2002.

Wikipedia katılımcıları. "Lost years of Jesus." Wikipedia, The Free Encyclopedia. Wikipedia,

The Free Encyclopedia, 25 Kasım 2010. Web. 28 Kasım 2010.

You might also like