You are on page 1of 9

Kamu Hizmetlerinin Yürütülmesinde Yeni Bir Yöntem: Kamu Özel Ortaklığı (Public

Private Partnership)

Dr. iur. Ahmet M. Güneş, LL.M. (Münster) ∗

I. Kavram ve Tarihsel Gelişim:


Son yıllarda dünyanın çeşitli ülkelerinde merkezi ve mahalli idarelerin gelirlerinde yaşanan
ciddi azalma, buna karşın giderlerde gözlenen hızlı artış ve yurttaşlar tarafından kamu
hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesine yönelik dile getirilen talepler, şimdiye kadar kamu
sektörünün tek başına yerine getirdiği bazı kamu hizmetlerini özel sektör ile uzun süreli bir
ilişkiye dayanan ortaklıklarla yürütmeye itmiştir.1 Kamu özel ortaklığı (KÖO) ya da ingilizce
tabiriyle public private partnership (PPP) kavramı genel olarak idare ve özel hukuk işletmeleri
arasında kurulan ve kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi amacını taşıyan iş ortaklığı
düzenlemelerini ifade etmek için kullanılır. Anglo-Sakson menşeli kamu özel ortaklığı
kavramı kamu hizmetlerini yürütmekle görevli olan merkezi ve mahalli idarelerin bu
hizmetleri yerine getirirken karşı karşıya kaldıkları mali kaynak sıkıntısı sonucu, özellikle
1990lı yılların başından itibaren birçok ülkede gündeme oturmuştur.
Kamu özel ortaklıklarının teşvik edilmesine yönelik ilk sistematik program 1992 yılında
İngilterede başlatılan Özel Finansman İnsiyatifi (Private Finance Initiative - PFI) olmuştur.2
Kamu özel ortaklıklarını düzenleyen ilk özel yasa ise 1997 yılında aynı şekilde İngilterede
kabul edilmiştir.3 Kamu özel ortaklıkları İngiltere dışında, Almanya, Amerika Birleşik
Devletleri, İsveç, Kanada, İrlanda, Güney Afrika, İtalya, Hollanda ve İspanyada da yoğun
tartışmalara konu olmuştur.4 Avrupa Komisyonu 2004 yılında bu tartışmalara paralel olarak
“Yeşil Kitap”5 adı ile yol gösterici niteliğe sahip bir döküman yayınlamıştır. Son yıllarda
Kamu özel ortaklıklarının teşviki ve bu tür ortaklıkların uygulamaya geçirilmesinin önündeki
engelleri bertaraf etme amacını taşıyan en kapsamlı yasal değişiklikler ise Almanyada
gerçekleşmiştir. Eylül 2005te kabul edilen Kamu Özel Ortaklıkları yasası6 öngördüğü
hükümlerle Alman devlet ihale mevzuatı, yatırım kanunu, vergi mevzuatı ve bütçe hukukunda

Öğr. Gör., İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi
1
Bu bağlamda Funken, Öffentlich private Partnerschaften, Neue Chancen für öffenliche Leistungen, s. 5 vd.
2
Karş. Funken, Öffentlich private Partnerschaften, Neue Chancen für öffenliche Leistungen, s. 14.
3
İngilterede kamu özel ortaklıları alanında son yıllarda kaydedilen gelişmeler için Funken, Öffentlich private
Partnerschaften, Neue Chancen für öffenliche Leistungen, s. 38 vd.
4
Tettinger, NWVBl. 2005, s. 1; Uechtritz/Otting, NVwZ 2005, s. 1105.
5
Bu dökümanın almanca metni için, Kommission der Europäischen Gemeinschaften, Grünbuch der EU-
Kommission zu öffentlich-privaten Partnerschaften und den gemeinschaftlichen Rechtsvorschriften für
öffentliche Aufträge und Konzessionen, KOM (2004), s. 327 vd.
6
Gesetz zur Beschleunigung der Umsetzung von öffentlichen privaten Partnerschaften und zur Verbesserung
gesetzlicher Rahmenbedingungen für öffentliche private Partnerschaften, BGBl. 2005 2. 2676, 7.9.2005.

1
geniş kapsamlı değişiklikler getirmiştir.7 Kamu özel ortaklıklarına kamu hizmetlerinin yerine
getirilmesinde ihtiyaç duyulan mali kaynakların karşılanmasında merkezi veya mahalli idare
fonlarının yetersiz kaldığı günümüzde de çok önemli bir rol biçilmektedir ve bu ortaklık türü
birçok ülkede şimdiye kadar su, gaz ve elektrik işletmelerinde, toplu taşımacılık, yol yapım ve
bakımı sektörlerinde, katı ve sıvı atık bertaraf tesisleri ve hava limanları, okullar, hapishaneler
ve hastanelerde başarı ile uygulanmıştır.
Kamu özel ortaklığı kavramı oldukça genel ve kapsayıcı bir içeriğe sahiptir. Bu kavram
uygulama alanının geniş olmasından dolayı literatürde hala net bir şekilde tanımlanamamıştır.
Bununla birlikte idarenin ve özel hukuk işletmelerinin sahip olduları farklı güç, kaynak ve
niteliklerini kullanarak uzun süreli bir sözleşme ilişkisine dayalı olarak oluşturdukları
ortaklıkların varlığının söz konusu olduğu durumlarda kamu özel ortaklıklarından
bahsetmenin mümkün olduğu yaygın kanıdır.8 Burada ihtiyaç duyulan kaynaklar (Know-how,
sermaye, işletme araçları, personel v.s.) bu sözleşmenin tarafları tarafından karşılıklı
yararlanma amacına yönelik olarak ortak bir kurumsal yapı altında toplanır ve olası işletme
riskleri taraflar arasında optimal bir şekilde bölüştürülür.9 Kamu sektörü ve özel sektör
işletmeleri arasında sırf finansmana dayalı bir ilişkinin bulunduğu durumlarda ise kamu özel
ortaklığından söz edilemez.
Kamu özel ortaklığı kavramının özelleştirme hukuku bağlamında maddi ve şekli özelleştirme
arasında kaldığı ve her iki türün de özelliklerini taşımakla birlikte, bu ortaklık türünün bir tür
kısmi özelleştirme olduğu söylenebilir.10 Maddi anlamda özelleştirmenin söz konusu olduğu
hallerde devlet kamu hizmeti ödevini tümden piyasaya devreder. Şekli anlamda
özelleştirmede ise idare kamusal hizmeti yerine getirmeye devam eder, ancak idare burada
özel hukuk işletmesi gibi hareket edip, özel hukuk kurallarına tabii olur. Kamu özel
ortaklıklarında devlet maddi anlamda özelleştirmeden farklı olarak kamu hizmeti ödevini
tümden özel sektöre devretmez, sadece bu ödevin yerine getirilmesi sürecine özel işletmeleri
de katar.11 Bu açıdan bakıldığında kamu özel ortaklıklarında kamu hizmeti sermaye, kar ve
zararı özel hukuk kişisine ait olmak kaydıyla uzun süreli bir idari sözleşme çerçevesinde özel
hukuk kişilerince yerine getirilir. Özel sektörün kamu hizmetlerinin yürütülmesi sürecine
katılması idarenin bu alanı tümden terkettiği anlamına gelmez. Kamu hizmetinin sorunsuz
olarak yerine getirilmesinden esasen devlet sorumludur. Kamu hizmetinin yerine getirilmesi

7
Bu yasanın getirdiği değişikliklerin ayrıntılı bir analizi için Fleckenstein, DVBl. 2006, s. 75 ff.
8
PPP im öffentlichen Hochbau, Band I: Leitfaden, s. 2; Funken, Öffentlich private Partnerschaften, Neue
Chancen für öffenliche Leistungen, s. 13.
9
PPP im öffentlichen Hochbau, Band I: Leitfaden, s. 2 vd.; Uechtritz/Otting, NVwZ 2005, s. 1105; Funken,
Öffentlich private Partnerschaften, Neue Chancen für öffenliche Leistungen, s. 15.
10
Tettinger, NWVBl. 2005, s. 2.
11
Bu bağlamda Tettinger, NWVBl. 2005, s. 2; Stehlin/Gebhardt, VBlBW 2005, s. 90.

2
sürecinde devlet siyasi karar mercii olarak kamu hizmetinin tanımını, içeriğini ve kapsamını
belirler. Devletin aynı şekilde aktif bir gözetim ve denetim yükümlülüğünden bahsetmek
mümkündür. Özel sektör ise bu hizmetleri yerine getiren mercidir. Özel sektör bu bağlamda
çoğu kez proje finansmanı ve projelerle öngörülen hedeflere varılmasından mesuldur.12 Kamu
özel ortaklıklarında iki hususun karakteristik olduğu söylenebilir: Birincisi idare ve özel
sektörün belli bir gaye için ortak bir çatı altında bir birliktelik oluşturmaları. İkincisi ise ortaya
çıkan bu birliktelikte devletin kamusal egemenlik yetkilerini ikinci plana alarak, özel hukuk
süjeleri ile eşitlik temeline dayanan bir işbirliği ilişkisine girmesidir. Bu ortaklık ilişkisinde
devlet özel hukuk şahıslarına bu kapsamda çoğu kez özel hak veya imtiyazlar tanımaktadır.13
Devlet özel sektörü bu tür ortaklıklara katarak belli amaçlar gütmektedir. Bunların başında
özel sektörün elindeki sermayeyi harekete geçirmek, özel sektörün sahip olduğu işletme
mantığı sayesinde işletme etkinliği ve verimliliğini artırmak, özel sektörün rekabet ve pazar
gücünden yararlanarak kamu harcamalarının azaltılması, büyük ölçekli projelerin daha hızlı
bir şekilde hayata geçirilmesi, projelerin yürütülmesinde ortaya çıkan riskin paylaşımı ve özel
sektörün elindeki yeni teknolojilerin kullanılması sayılabilir.14 Özel sektör açısından ise
devletin elindeki kaynak ve imkanları kullanarak yeni iş sahalarında yeni kazanç imkanlarının
yaratılması ve devletin doğal garantörlük rolü bu tür ortaklıklara katılmada belirleyici
olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında bilhassa özel sektör tarafından sağlanan finansman
desteği, merkezi ve mahalli idarelerin içinde bulundukları mali sıkıntıların aşılmasında çok
önemli bir rol üstlenerek, öngörülebilir kısa bir zamanda gerşekleştirilmesi zor olan büyük
ölçekli yatırımların gerçekleştirilmesine önemli bir katkı sunmaktadır. Görüldüğü gibi kamu
özel ortaklıkları kamunun ihtiyaç duyduğu hizmetlerin özel girişimin desteğiyle
gerçekleştirilmesine, yapılan harcamaların ve ortaya çıkan maliyetlerin ise hizmetin yine
kendisinden karşılamasına yönelik bir sistemdir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi kamu özel ortaklıkları ile ikili bir amaç
güdülmektedir. Devletler bu yolla bir yandan kamuyu küçültüp, daha önceleri kamu
sektörünün tekelinde olan bazı alanları özel sektöre açarken, diğer taraftan büyük ölçekli
yatırımlar için gereksinim duyulan finansal kaynağı bulmaktadır.15 Kamu özel ortaklığı
modeli esnek yapısı ve uygulama alanın genişliğinden dolayı son yıllarda özellikle Avrupa ve
Amerika ekonomilerinde etkilerini daha çok hissettiren neoliberal dalganın bir yansıması
olarak daha yüksek sesle dile getirilen özelleştirme taleplerinin merkezine oturmuştur. Kamu
12
Funken, Öffentlich private Partnerschaften, Neue Chancen für öffenliche Leistungen, s. 16 vd.
13
Stehlin/Gebhardt, VBlBW 2005, s. 90; Tettinger, NWVBl. 2005, s. 2.
14
PPP im öffentlichen Hochbau, Band I: Leitfaden, s. 4; Uechtritz/Otting, NVwZ 2005, s. 1105; Tettinger,
NWVBl. 2005, s. 1; Funken, Öffentlich private Partnerschaften, Neue Chancen für öffenliche Leistungen, s. 12
vd.
15
Bu bağlamda Funken, Öffentlich private Partnerschaften, Neue Chancen für öffenliche Leistungen, s. 16 vd.

3
tarafından işletilen birçok kurumun daha etkin ve verimli hale getirilebilmesi için
özelleştirilmesi gerektiğini vurgulayan özelleştirme taraftarları, kamu özel ortaklıklarını
büyük bir şans olarak değerlendirilmektedir. Bu kesimler ayrıca kamu özel ortaklıklarına
esnek ve dinamik yapılarından dolayı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sürdülebilir
kalkınma, istihdam ve sosyal entegrasyon gibi hedeflere ulaşılmasında kulanılabilecek ciddi
bir ekonomik araç gözüyle bakmakta ve bu tür ortaklıklara sosyal bir misyon yüklemektedir.16

II. Kamu Özel Ortaklığı Modeline Yönelik Eleştiriler:


Kamu özel ortaklıkları her ne kadar bazı kesimler tarafından merkezi ve mahalli idarelerin
içinde bulunduğu mali sıkıntıların aşılmasında kilit rol oynacayacak alternatif bir finansman
modeli olarak telaffuz edilse de, özellikle sosyal devlet taraftarları bu modelin kendi içinde
bazı çelişkiler barındırdığına dikkat çekerek bu ortaklık modeline eleştirel yaklaşmışlardır. Bu
kesim tarafından dile getirilen eleştirileri iktisadi ve hukuki eleştiriler olmak üzere iki başlık
altında toplamak mümkündür.

1. Ekonomik Açıdan:
Öncelikle kamu özel ortaklıklığı modelinin ekonomik açıdan tümden sorunsuz bir model
olduğundan söz etmek mümkün değildir. Özelleştirme taraftarları devletin yürüttüğü kamusal
faaliyetlerin verimsizliğine vurgu yaparak, özel sektörün kâr motivasyonu ile daha esnek,
daha ucuza ve daha iyiye hizmet vereceğini ileri sürmektedir. Bunlar özel sektörün sahip
olduğu işletme mantığı ile taze fikirler ortaya koyduğunu, bürokrasiyi ortadan kaldırıp
işletmeye esneklik getirdiğini, bunun bir yandan kamusal faaliyetlerin kalitesini yükselttiğini,
diğer yandan da kamusal maliyetleri düşürdüğünü iddia etmişlerdir. Bu kesimler ayrıca kamu
sisteminin başarısızlıklarına işaret ederek, yeni stratejilere ihtiyaç duyulduğunu öne sürerek,
özel sektörle birlikte gelecek rekabetin gelişmiş hizmetlere yol açacağına dikkat çekmişlerdir.
Bununla birlikte bu finansman modeli daha yakından incelendiğinde somut durumun bu
kesimlerin dile getirdiğinden farklı olduğu göze çarpar.
Evvela vurgulanması gereken husus, devletin bir kamu hizmetini yürütürken kâr elde etmek
gibi bir amaç gütmediğidir. Devletin kamusal hizmetletleri kendi eliyle sunmasındaki temel
gaye toplumsal faydanın sağlanmasıdır. Başka bir deyişle devlet kamu hizmetlerini kamusal
yararı hedefleyerek sunar. Bu durum özel sektörde tamamıyle farklıdır. Kâr elde etmek için
kurulmuş özel girişimler, esas olarak kârlarını maksimize etmeye odaklanmışlardır ve kamu

16
Bu bağlamda Tettinger, NWVBl. 2005, s. 1 vd.; ayrıca Funken,Öffentlich private Partnerschaften, Neue
Chancen für öffenliche Leistungen, s. 12 vd.

4
hizmetlerini yürütürken birincil amaç olarak daha fazla kâr elde etme saiki ile hareket
ederler.17 Her ne kadar bazı durumlarda özel işletmelerin sosyal bilinç ile de hareket ettiği
gözlense de, bunun her zaman kârdan sonra geldiği söylenebilir. Çünkü özel işletmeler
birincil amacı kâr elde etmek olan kişi veya kuruluşlar tarafından kurulur. Bu açıdan
bakıldığında sorulması gereken soru, tamamiyle farklı amaçlar güden devletin ve özel
sektörün ortak bir çatı altında kamusal faaliyetleri nasıl bir şekilde sorunsuz yürüteceğidir.
Dikkat çekilmesi lüzumlu bir başka bir nokta da, devletin kamusal bir faaliyeti özel sektöre
açmasındaki temel gayenin, devletin içinde bulunduğu mali sıkıntı olduğudur. Bir alanın
kamu özel ortaklıklarına devri ile devlet her ne kadar içinde bulunduğu mali sıkıntıyı aşmış
gibi görünse de, devlet kamu hizmetinin sorunsuz olarak yürütülmesinden sorumlu taraf
olduğu için, devlet bütçesi uzun vadede daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya gelebilir.
Bilhassa kamu hizmetini özel sektöre gördürmeye yönelik idari sözleşmelerinde yer alan uzun
sözleşme süreleri ve açık bırakılan hususlardan dolayı, hizmet bedelinde gerçekleşen
artışlardan vatandaşlar doğrudan veya dolaylı olarak etkilenmektedir. Hizmet bedelinin artışı
kendisiyle birlikte çoğu kez devletin vatandaşları bu artışlara karşı koruma amaçlı uyguladığı
sübvansiyonları getirdiği için, devlet bütçesi uzun vadede yine zorluklarla karşılaşmaktadır.18
Ayrıca özelleştirme taraftarları tarafından dile getirilen, bir kamusal faaliyete özel sektörün
katılması durumunda o alandaki rekabetin artacağı, bunun da hizmetin kalitesini yükselteceği
hususu da şüphelidir. Çünkü özel sektör sadece kazanç elde etme potansiyelinin yüksek
olduğu sektörlerle ilgilenir ve sadece bu sektörlerde kamu sektörü ile ortak bir çatı altında
işbirliği yapmak ister. Özel sektör her zaman için riskin az göründüğü alanları
tercih eder; buna karşın kazanç elde et potansiyelinin zayıf olduğu alanlar özel
sektörün ilgisini çekmez. Bu alanlar devletin elinde kalmaya devam eder. Kamunun elinde
kalan bu alanlar devletin içinde bulunduğu mali sıkıntının kaynağı olmaya devam ederler.
Β öylelikle devlet özelleştirme ile erişmek istediği amaçlara uzak düşmektedir.19

2. Hukuki Açıdan:
Kamu özel ortaklığı modeli içinde kamu hukuku açısından da bazı tereddütleri
barındırmaktadır. Özel sektörün kamu sektörü ile bazı alanlarda işbirliğine girişmesinin
temelinde toplumsal bir güdünün değil de, kazanç elde etmek olduğuna yukarıda değinilmişti.

17
Karş. Fisahn, Stichworte, Public Private Partnership, Public Choice und rule of Law, s. 4; Gottschalk, Der
Städtetag 1996, s. 558.
18
Fisahn, Stichworte, Public Private Partnership, Public Choice und rule of Law, s. 4; Gottschalk, Der Städtetag
1996, s. 558; Fisahn, Konsequenzen der „Globalisierung“ – Privatisierung und der Weg zu neufeudalen
Strukturen, s. 8.
19
Bu konuda Gottschalk, Der Städtetag 1996, s. 558; ayrıca Fisahn, Konsequenzen der „Globalisierung“ –
Privatisierung und der Weg zu neufeudalen Strukturen, s. 8.

5
Bu açıdan bakıldığında özel sektörün kamu hizmetlerini yürütmeye başlamasıyla, devletin
daha önceleri tamamıyle kamu yararını sağlamaya yönelik yürüttüğü bazı faaliyetlerinin
merkezine özel sektörün kâr elde etme amacının geçtiği görülür. Devletin tarihsel gelişim
sürecinde kendini ancak kamusal menfaat ile meşrulaştırıp, kamusal yarar amacına ancak
vatandaşlar için hayati önemi haiz kamu hizmetleri ile ulaşabildiği düşünüldüğünde, kamu
hizmetlerinin yürütülmesinde kamusal yararın yerini kârın alması devletin geleneksel
anlamdaki siyasi meşruluk anlayaşının değiştiğini gösterir. Vatandaşlar için hayati önem
taşıyan kamu hizmetlerinin birincil amacı kâr olan özel sektöre teslimi, devletin artık
geleneksel politik-bürokratik mantığı terkederek bunun yerine ekonomik mantığı tercih
ettiğinin göstergesidir.20
Yukarıda kamu hizmetlerinin kamu özel ortaklıkları tarafından yürütülmesi sürecinde devletin
bir gözetim ve denetim yükümlülüğünden söz edilmişti. Bu durum bize devletin kamu özel
ortaklıklarına bir yandan ortak olduğunu, diğer yandan ise bu ortaklıkları denetleyen merci
olduğunu gösterir. Hukuk devletinin yapısal şartlarından biri olan kamusal ve özel alanın
ayrılığı ilkesi böylesi bir durumda ciddi anlamda zedelenmektedir.21 Kamusal denetim ve
gözetim yetkilerini kullanan devlet organları kamu özel ortaklıklarının denetlenmesi sürecinde
ciddi problemlerle karşılaşabilmektedir. Çünkü kamu özel ortaklıklarında kamusal ve özel
çıkarlar çoğu kez içiçe girmiştir ve bu çıkarları kesin şekilde birbirinden ayırd etmek zordur.
Hele kamusal denetim ve gözetim yetkilerini kullanan devlet organlarının aynı zamanda kamu
özel ortaklıklarında ortak durumunda olduğu hallerde, devletin kendisine yüklenen denetim ve
gözetim yükümlülüğünü hakkıyla yerine getiremeyeceği aşikardır.22 Devletin özel sektör
üzerindeki kontrol mekanizmasını yeterince işletememesi durumunda ise, kamu hizmetlerinin
kalitesinde düşüşler yaşanması kaçınılmazdır.23
Değinilmesi lüzumlu bir başka mevzu da, kamu ve özel sektörün bir kamu hizmetini
yürütmek amacıyla ortak bir çatı altında işbirliği için oluşturdukları işletmelerin devlet
organlarına has bazı yetkileri kullanarak işleyişlerini sürdürdükleridir. Uygulamada sıkça
rastlanan durum kamu özel ortaklıklarının kamusal faaliyetleri yürütürken bireysel ve
düzenleyici tasarruflara başvurmalarıdır. Bu tür işlemleri tesis etme yetkisi esasında devlet
organlarının tekelinde iken, kamu özel ortaklıkları tarafından yürütülen faaliyetlerde bu tür
tasarrufların düzenleniş sürecine özel kişiler de katılmaktadır. Özel kişilerin idari işlem

20
Fisahn/Viotto, KJ 2006, s. 19; Fisahn, Stichworte, Public Private Partnership, Public Choice und rule of Law,
s. 5.
21
Fisahn, Stichworte, Public Private Partnership, Public Choice und rule of Law, s. 5; daha ayrıntılı bir biçimde
Fisahn/Viotto, KJ 2006, s. 12 vd.
22
Fisahn, Konsequenzen der „Globalisierung“ – Privatisierung und der Weg zu neufeudalen Strukturen, s. 10;
Fisahn/Viotto, KJ 2006, s. 19; Gottschalk, Der Städtetag 1996, s. 557.
23
Gottschalk, Der Städtetag 1996, s. 557.

6
niteliği haiz işlemlerin tesisi aşamasında kamusal aktörlerle birlikte hareket edebilmeleri, özel
kişilere bu süreçte kamu yararının yanında kendi ekonomik çıkarlarını gözetmeleri imkanını
sağlamaktadır. Hatta özel girişimin kâr oranını arttırmaya yönelik baskın davranışları, bazen
kamu hizmetlerinin temel gayesi kamu yararını ikinci plana iterek özel yararı önplana
çıkarabilmektedir.24 Bunun yanı sıra devletin egemenlik yetkilerinin özel kişiler ile birlikte
kullanılmasının demokrasi ile uyumlu olup olmadığı sorulabilir. Demokratik bir devlet
düzeninde devletin tüm erklerinin kullandığı egemenlik yetkisinin kaynağının halk iradesi
olması gerektiği kabul edilirse, kamu özel ortaklıklarınca kamusal faaliyetlerin yürütülmesi
sürecinde tesis edilen bazı idari tasarrufların anayasal meşruluğu şüpheli hale gelir. Çünkü
demokratik meşruiyet esasına göre egemenliğin asıl kaynağı halktır ve yurttaşlar tarafından
egemenlik seçimler vasıtası ile kamusal organlara devredilir. Devletin halk iradesine
dayanarak elde ettiği egemenlik yetkilerini kamu özel ortaklıklarında olduğu gibi özel kişilere
devretmesi veya bu kişilerle paylaşması bu açıdan sorunlu görünmektedir.25

III. Sonuç:
Kamu hizmetlerini yürütmekle görevli olan merkezi ve mahalli idarelerin bu hizmetleri yerine
getirirken son yıllarda karşı karşıya kaldıkları mali kaynak sıkıntısı, şimdiye kadar kamu
sektörünün tek başına yerine getirdiği bazı kamu hizmetlerini özel sektör ile uzun süreli bir
ilişkiye dayanan ortaklıklarla yürütmeye itmiştir. Bu süreçte alternatif bir finansman modeli
olarak ortaya çıkan kamu özel ortaklığı genel olarak idare ve özel hukuk işletmeleri arasında
kurulan ve kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi amacını taşıyan iş ortaklığı düzenlemelerini
ifade etmek için kullanılır. Kamu özel ortaklıkları kamu sektörünün içinde bulunduğu mali
sıkıntının aşılmasında değişik kesimler tarafından her ne kadar sihirli bir söz gibi telaffuz
edilse de, bu model kendi içinde bir çok tereddütü barındırmaktadır. Özel sektörün kamusal
hizmetlerin yürütülmesine katılmasındaki esas faktör daha fazla kazanç elde etme arzusudur,
kamu sektörü ise bu faaliyetleri tamamiyle kamu yararını sağlama amacı ile yürütmektedir.
Kamu özel ortaklıklarındaki kamusal ve özel aktörlerin tamamiyle farklı olan bu amaçlarına
aynı çatı altında sorunsuz olarak erişmeleri zor görünmektedir. Bunun yanı sıra kamusal bir
faaliyetin yürütülmesi sürecine özel kişilerin katılmasının o alandaki hizmetin kalitesini
yükselttiği ve işletmelerin verimliliğini artırdığı varsayımı çok tartışmalı bir husustur.
Devletin daha önceleri tamamıyle kamu yararını sağlamaya yönelik yürüttüğü bazı faaliyetleri
artık özel sektöre gördürmesi devletin geleneksel politik-bürokratik mantığı terkederek bunun
24
Fisahn, Konsequenzen der „Globalisierung“ – Privatisierung und der Weg zu neufeudalen Strukturen, s. 10;
Fisahn/Viotto, KJ 2006, s. 19.
25
Mehde, VerwArch 2000, s. 543 vd.; Fisahn, Konsequenzen der „Globalisierung“ – Privatisierung und der Weg
zu neufeudalen Strukturen, s. 11 vd.; Fisahn/Viotto, KJ 2006, s. 22.

7
yerine ekonomik mantığı ikame ettiğini göstermektedir. Kamu özel ortaklıklarına bir yandan
ortak olan, diğer yandan ise bu tür ortaklıkları denetleme ve gözetleme ile yükümlü olan
devletin bu yükümlülüklerini hakkıyla yerine getirmesi oldukça zordur. Bunların yanısıra
kamu özel ortaklıklarının işleyiş sürecinde devlete has bazı egemenlik yetkilerinin özel
kişilere devri demokratik meşruluk açısından sorun teşkil etmektedir.

Kaynakça:

- Fisahn, Andreas/ Viotto, Regina: Formalisierung des informalen Rechtsstaats, KJ 2006, s.


12 vd.
- Fisahn, Andreas: Konsequenzen der „Globalisierung“ – Privatisierung und der Weg zu
neufeudalen Strukturen,
(http://www.jura.uni-bielefeld.de/Lehrstuehle/Fisahn/Veroeffentlichungen_Vortraege/2004/
kontrolleprivatisierung%20FS%20Stuby.doc)
- Fisahn, Andreas: Stichworte, Public Private Partnership, Public Choice und rule of Law,
(http://www.jura.uni-bielefeld.de/Lehrstuehle/Fisahn/Veroeffentlichungen_Vortraege/2006/
beitraege-abc-neoliberalismus.pdf)
- Fleckenstein, Martin: Abbau von Hemmnissen für Public Private Partnership: Das ÖPP-
Beschleunigungsgesetz, DVBl. 2006, s. 75 vd.
- Funken, Klaus: Öffentlich Private Partnerschaften, Neue Chancen für öffentliche
Leistungen, Berlin 2004
- Gottschalk, Wolf: Public-Private-Partnership in der Versorgungswirtschaft. Praktische
Erfahrungen und Probleme, Der Städtetag 1996, s. 553 vd.
- Mehde, Veith: Ausübung von Staatsgewalt und Public Private Partnership, VerwArch 2000,
s. 540 vd.
- Otting, Olaf: Das ÖPP-Beschleunigungsgesetz – Aufwind für innovative Projekte im
öffentlichen Hochbau,
(http://www.gleisslutz.com/de/publikationen/nachanwalt.html?nDisplayJur=75 )
- PriceWaterhouseCoopers ve diğerleri: PPP im öffentlichen Hochbau, Band I, Berlin 2003
- Stehlin, Volker/ Gebhardt, Georg: Public Private Partnership – ein Modell für
Kommunen?. VBlBW 2005, s. 90 vd.
- Tettinger, Peter J.: Public Private Partnership, Möglichkeiten und Grenzen – ein
Sachstandsbericht, NWVBl. 2005, s. 1 vd.

8
- Uechtritz, Michael/ Otting, Olaf: Das „ÖPP-Beschleunigungsgesetz“: Neuer Name, neuer
Schwung für „öffentlich-private Partnerschaften“?, NVwZ 2005, s. 1105 vd.

You might also like