You are on page 1of 113

Fem in izm

1
insan yay›nlar› : 438
k›lavuz kitaplar dizisi : 14

birinci bask›: istanbul, may›s 2005

isbn 975-574-428-2

feminizm
ayfle sevim

içdüzen
mefkûre

kapak düzeni
harun tan

bask›-cilt
kurtifl matbaas›
www.kurtismatbaa.com

insan yay›nlar›
keresteciler sitesi, mehmet akif cad.
kestane sok. no: 1 merter/istanbul
tel: 0212. 642 74 84 faks: 0212. 554 62 07
www.insanyayinlari.com.tr
insan@insanyayinlari.com.tr

2
Fem in izm

AYfiE SEV‹M

3
fiE
A Y fi E S E V‹M

1979 y›l›nda ‹zmit’te do¤du. Lise e¤itimini burada ta-


mamlad›. 2001 y›l›nda ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. fiiir, deneme,
inceleme ve hikaye türlerindeki çal›flmalar› Merdiven
Sanat, Kitap Haber, Dergah, Hece, Merdiven fiiir gibi
dergilerde yay›nland›. Hz. Muhammed’in hayat›n› ko-
nu alan Günefle Yolculuk isimli eseri 2004 Türkiye Ya-
zarlar Birli¤i Çocuk Edebiyat› ödülüne lây›k görüldü.

4
‹Ç‹NDEK‹LER

B‹R‹NC‹ BÖLÜM
Paleotik ve Neolotik dönemler 7
‹lk Uygarl›klarda Kad›n 12
Mitoslarda ve Dinlerde Kad›n 19
Kad›n›n Ortaça¤dan XIX. Yüzy›la De¤in Serüveni 23
XIX. Yüzy›lda Kad›n 36
XX. Yüzy›lda Kad›n 43
II. Kuflak Feministler 50

‹K‹NC‹ BÖLÜM
FEM‹N‹ZM‹N ÇEfi‹TLER‹ 55
Liberal Feminizm 55
Kültürel Feminizm 60
Anarflist Feminizm 63
Marksist Feminizm 63
Varoluflçu Feminizm 71
Radikal Feminizm 75
Lezbiyen Feminizm 86
Siyah Feminizm 87
1980 Sonras› 90

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
BAfiLANGIÇTAN GÜNÜMÜZE TÜRKLER DE KADIN 91
SEÇ‹LM‹fi KAYNAKÇA 111

5
6
I. B ÖLÜM

PALEOT‹K VE NEOL‹T‹K DÖNEM LER

Robert Sözlü¤ü’nde; Kad›nlar›n toplum içindeki


rolünü ve haklar›n› geniflletmeyi öngören bir
doktrin olarak tan›mlanan feminizmin ortaya ç›-
k›fl› 18.yy sonlar›na rastlar. Latince kad›n anlam›-
na gelen femine sözcü¤ünden türetilen feminizm
Frans›zca’ya 1837’den sonra, (Feme-Kad›n söz-
cü¤ünden türetilerek) ‹ngilizce’ye ise 1890’larda
womanism (kad›nc›l›k) ismini alarak girmifltir. Fe-
minizmin ne oldu¤unu anlamak için kad›n›n ta-
rih içindeki serüvenini bilmemiz gerekiyor. Bu
tarih serüvenine de varolan tarih biliminin için-
den de¤il, feminizmin ortaya koydu¤u yeni tarih
biliminden yola ç›kmam›z gerekli. Çünkü femi-
nizme göre flu anki tarih biliminin öznesinde hep
erkek ve erkek eylemleri vard›r. Kad›nlar›n arka
planda kald›¤› savafllar›n, diplomasinin, parla-
mentonun, kahramanl›klar›n vs. yaz›m›d›r tarih.1

1 Feminizm sadece tarih biliminin de¤il di¤er bilimlerin


öznesinin de erkek oldu¤unu savunur; bu yüzden bi-
lim dallar›n›n gözden geçirilip yeniden yaz›lmas›n› is-
7
Kad›nlar› incelemeye insanl›k tarihinin bilinen
ilk dönemlerinden yani Paleotik dönemden bafl-
layaca¤›z. Bu dönem hakk›nda birkaç milyon y›l
sürmesine ra¤men çok az fley biliyoruz. Yaz› icat
edilmedi¤i için tarihçiler ma¤ara resimlerinin,
insan iskeletlerinin ve kullan›lan kap kaçak, si-
lah vb. eflyalar›n izinden giderek Paleotik döne-
mi aç›klam›fllard›r. Paleotik dönemde yap›lan
araflt›rmalar sonucu insanlar›n toplay›c›l›k ve av-
c›l›kla geçindikleri ortaya ç›k›yor. Bu dönemde
kad›nlar daha çok toplay›c›l›kla u¤raflmalar›na
ra¤men ava da kat›l›yorlard›. Yaflam flartlar›n›n
zorlu¤undan ötürü nüfus oldukça azd›. Feminist
tarihçiler sa¤l›ks›z flartlardan ötürü anne ve ço-
cuk ölümlerinin çoklu¤unu göstererek bu top-
lumlarda kad›nlar›n erkeklere göre daha özel bir
yeri olmas› gerekti¤ine ya da hiç olmazsa erkek-
lerle eflit bir statüde olduklar›na iflaret ederler. O
döneme ait kal›nt›lar bu tezi do¤rular mahiyette-
dir. Tafl ve fildiflinden yap›lan heykelciklerin he-
men hepsi cinsel özellikleri çok belirgin olan ka-
ter. Meselâ Latince de human sözcü¤ü hem insan hem
de erkek anlam›nda kullan›l›rken femina sözcü¤ü difli-
yi temsil eder; t›p kitaplar›nda insano¤lu diye tan›mla-
nan erkek bedenidir. Hastal›klar –anatomi ve üreme
organlar› hariç- hep erke¤e göre tan›mlanm›flt›r yine
sosyal bilimlerde beyaz bat›l› burjuva erke¤in karakte-
rize etti¤i erkek deneyimleri tart›fl›lm›fl, erkekçi sosyal
davran›fl standart olarak gösterilmifltir vs.
8
d›n figürleridir. O dönemde erkek figürlerine
rastlan›lmamas›n›n bir nedeni de soyun deva-
m›nda erke¤in rolünün bilinmemesidir. Üreme-
de erke¤in rolü daha sonra, hayvanlar›n evcillefl-
tirilmesiyle keflfedilecektir. Bu bilgi eksikli¤i de
feminist arkeologlara göre kad›n›n statüsünün er-
ke¤inkine efl hatta üstün olmas›n›n bir di¤er se-
bebi say›labilir.
Milattan on bin y›l kadar önce iklim koflullar›n›n
bütünüyle de¤iflmesi sonucu Birinci Neolitik Dö-
neme girildi. Göçebe kavimler yerleflik düzene
geçmeye bafllad› ve bu da avlanmay› azaltt›. Av-
lanman›n yerini ilkel tar›m almaya bafllad›. Yerle-
flik hayatla gelen bu yeni üretim fleklinin kad›n›n
sosyal statüsünü baflta yükseltti¤i düflünülüyor.
Avlar›n azalmas›yla toplay›c›l›k önem kazanm›fl
bu da ilgiyi yabanî tah›llar›n üzerine çekmiflti.
Kad›nlar bu dönemde tohumu ve tah›llar›n yeni-
den üreme devresini keflfettiler. Bunun arkas›n›
taneleri ö¤ütmek için daha genifl ve daha a¤›r tafl-
lar›n kullan›ld›¤› de¤irmenlerin yap›m›, ilk çöm-
leklerin yap›m›, tohumlar›n saklanabilmesi için
yeni yöntemlerin bulunmas› gibi kad›nlar›n keflif-
leri geldi. Kad›nlar sadece bu teknikleri buldukla-
r› için de¤il bunlar› çocuklara yani yeni nesle ö¤-
rettikleri için de önem kazand›lar. Onlar›n artan
statüsü akrabal›¤›n kad›n soyundan devam etme-
sine ve bilinen ilk ilâhlar›n Tanr›çalar olmas›na
9
yol açt›. Birinci Neolitik dönemdeki heykeller in-
celendi¤inde onlar›n da Paleotik dönemdeki gibi
cinselli¤i vurgulanm›fl kad›n figürleri oldu¤unu
görürüz. Paleotik dönemde tafl ve fildiflinden ya-
p›lan heykeller, konusu de¤iflmeksizin Birinci
Neolitik Dönemde kilden yap›lm›flt›r.
‹kinci Neolitik Dönem kad›nlar›n statü aç›s›ndan
geriledi¤i bir dönemdir. Bu ça¤da yeni enerji
kaynaklar›n›n bulunmas› -öküz, su, rüzgar gücü,
bir müddet sonra da saban, su ve rüzgâr de¤ir-
menleri vs.- erkekleri öne ç›kard›. Ufak bahçeler-
den tarlalara geçildi. Böylece bahçede çapas›yla
ifl gören kad›n yerini saban›yla ifl gören erke¤e b›-
rakt›. Yeni üretim tarz› ürünün artmas›na böylece
de nüfus patlamas›na yol açt›. ‹lk Neolitik ça¤da-
ki köylerin yerlerini önce kasabalar sonra da
kentler ald›. Tüm bu de¤iflmeler erke¤i ve onun
gücünü daha öne ç›kartt›¤› için dinlerdeki kad›-
n›n üstün konumu kayboldu. Yine dinlerdeki Ana
Tanr›ça’n›n önemini kaybetmesinin bir nedeni de
erke¤in üremedeki rolünün ö¤renilmifl olmas›-
d›r.2 Bu ça¤da henüz erkek tanr›lar ortaya ç›kma-
m›flt›r ama erkeklik simgesi olan fallusun kilden

2 Araflt›rmac›lara göre ço¤almak için iki cinsin varl›¤›n›n


gerekli oldu¤unun ö¤renilifli önce Ana Tanr›ça’ya bir
efl bulmaya yol açt›. O¤ul, koca ya da erkek kardefl
olarak ortaya ç›kan bu efl baflta ikincil konumdayken
zamanla öne geçti.
10
yap›lm›fl ya da tafla kaz›nm›fl örnekleri görülür.
Bu devir anaerkilli¤in hem ideolojik hem de eko-
nomik temellerinin y›k›ld›¤› ve yeni bir anlay›fla
do¤ru gidildi¤i bir dönemdir.
Paleotik ça¤da avc›lar›n yaflamlar›n› sürdürebil-
meleri için, ittifaklar yolu ile av sahalar›n› gü-
venceye almalar› gerekiyordu. Bu yüzden kabi-
leler egzogam olmak (d›fltan evlenmek) zorun-
dayd›.Yerleflik düzene geçildi¤inde egzogaminin
yerine endogami (‹çerden evlenme) ald›. Art›k
aile reisleri do¤urganl›klar›n› evin büyümesi
amac› ile de¤erlendirmek üzere k›zlar›n› kuzen-
leri için saklamaya bafllad›lar. Bu da kad›nlar›n
eve kapat›lmas›n› bafllatt›. Feminist tarihçilere
göre yerleflik hayata geçifl kum saatinin ters dön-
mesi gibi kad›n›n sosyal statüsünü bafl afla¤› çe-
virmifltir. Çünkü yerleflik hayat, yan›nda kendi
erkeksi kurallar›n› getirmifltir. Andree M›chel Fe-
minizm isimli eserinde3 bu dinamikleri flöyle
aç›klar “...Böylece kentlerde kad›nlar›n kapat›l-
mas› (yani göçebeli¤in son bulup yerleflik haya-
ta geçilmesiyle kad›nlar›n evlerine kapat›lmas›)
iki aflamada gerçekleflti. ‹lk aflamada topra¤›n
özel mülkiyetine ve sosyal ayr›cal›klara sahip
olanlar, yasa ya da güç yoluyla bu ayr›cal›klar›

3 Michel Andree, Feminizm, çev: fiirin Tekeli, ‹letiflim


Yay›nlar›, syf: 22.
11
korumak üzere oluflturduklar› ilk bürokrasilere,
yani rahip ve asker kastlar›na yaslanarak, kad›n-
lar› eski siyasî ve dinî görevlerinden uzaklaflt›rd›-
lar. ‹kinci aflamada ise ticaretin ve kentlerin geli-
flimi sonucu ortaya ç›kan orta s›n›f›n, sosyal hi-
yerarflide yükselme derdinde olan tacirleri, snob-
luk gere¤i, kar›lar›n› önce kentsel kesimin zana-
atkâr üretiminden çektiler, sonra da onlar› siyasî
güç sahibi k›labilecek her tür iletiflim a¤›n›n d›fl›-
na ç›kard›lar.“

‹ LK UY GA RL IKL A R DA KA DIN
Yerleflik hayata geçilmesiyle bilinen ilk uygar-
l›klar tarih sahnesinde görüldüler. Bu uygarl›k-
larda kad›n›n konumu de¤iflkenlik gösterse de
genel olarak erke¤in afla¤›s›ndayd›. fiimdi bu
uygarl›klardaki kad›nlar›n yaflam›na k›saca göz
atal›m.
Eski M›s›r’da, kraliçelerin yan›nda tap›naklar›
yöneten kad›nlar da önemli haklara sahipti. Ba-
z› araflt›rmac›lar kad›nlar›n Eski M›s›r’da ça¤da-
fl› uygarl›klara göre daha özgür bir yaflam sür-
mesini göçebelik sisteminin tam olarak ortadan
kalkmamas›na ba¤larlar. M›s›r’da kentleflme -Fi-
ravunlar s›k s›k baflkentlerini de¤ifltirdikleri için-
hiçbir zaman di¤er antik kentlerde oldu¤u kadar
geliflmemifltir. Bu da iktidar birikimini engelle-
12
mifl ve göçebelik k›smen varl›¤›n› sürdürmüfltür.
Eski M›s›r’da kad›nlar önemli haklara sahipti.
Gerçi bu haklardan toplumun tüm katmanlar›n-
daki kad›nlar de¤il sadece imtiyazl› s›n›f›n ka-
d›nlar› yararlanabiliyordu. Bu kad›nlar, mülk
edinme, mirasta hak sahibi olma, toplum içinde
bir tak›m yetki ve sorumluklara sahipti. Eski M›-
s›r harem kurumun ilk ortaya ç›kt›¤› uygarl›klar-
dan biridir.
Ama onlardaki harem kurumu günümüzdeki an-
lam›yla4 de¤il aristokrasinin üst katlar›ndaki ka-
d›nlar›n ulusal ve uluslararas› sorunlara iliflkin
tart›flmalar yap›p yönetsel kararlar ald›klar› bir
saray olarak kullan›l›yordu.
Eski M›s›r’da kökencilik oldukça önemliydi. Asa-
let ve soy, toplumda sadece kad›nlar›n de¤il er-
keklerin de de¤erini belirliyordu. Eski M›s›rl›-
lar’da kral soyu kar›flmas›n diye ço¤u kez hane-
dan ailesi içinden evlilikler gerçekleflirdi.
Krall›k kan›n›n safl›¤›n› yitirmemesi için k›z kar-
deflleriyle hatta k›zlar›yla evleniyordu yöneticiler.

4 Gynece, yani ülke sorunlar›n›n tart›fl›ld›¤› bir saray de-


¤il de aile kad›nlar›n›n oturdu¤u bölüm olan harem
kavram› ilk kez antik kentlerin orta s›n›f›nda ç›km›flt›r.
Yönetici ve asil s›n›fta Bizans’a dek böyle bir kurum
yoktu. Müslüman yazarlara göre harem Araplar›n ara-
s›na da Bizans’tan geçmifltir
13
Eski M›s›rl›lar›n fliirsel sözlü¤ünde erkek kardefl
ve k›z kardefl kavram› günümüzdeki sevgili ola-
rak alg›lanmaktayd›. Kral›n tek eflli olmas› gerek-
miyordu. Onun hayat›nda savafllardan elde edi-
len cariyeler ve yabanc› ülkelerden kendisine he-
diye edilen kad›nlar da vard›.
Sümerliler’de kad›nlar›n durumu Eski M›s›r’a gö-
re kötüydü. Erkek baz› flartlarda kar›s›n› öldürme
ve üzerindeki borçlar›na karfl›l›k satma hakk›na
bile sahipti. Yine Ziggurat isimli tap›naklar›nda
bir grup kad›n oradaki kahinlere hizmetçilik ve
cariyelik yaparlard›. Mezopotamya Uygarl›kla-
r›ndan biri olan Babillilerin tap›naklar›nda da ay-
n› durum geçerliydi. Toplum düzeni tap›nak d›-
fl›nda da fuhufla izin veriyor ve düzenliyordu. Bu-
rada fahifleler kutsald› ve babalar›ndan drohama
al›rd›. Babilliler I.Saragon döneminde anaerkildi,
çocuklar birden fazla kocas› olan kad›nlara aitti.
Poliandri (Çokkocal›l›k), Biandri (‹kikocal›l›k)
fleklinde evlilikler gerçeklefliyordu. ‹.Ö. 33. yy’da
, Uro-Kagina’n›n saltanat› döneminde bu uygula-
ma yasaklanm›fl, iki kocas› olan kad›nlar ceza
olarak nehre at›lm›flt›r. Babilliler de kad›n, kuma,
efl ya da cariye olsun çocuk do¤urmal›yd›. K›s›r
kad›nla erkek aras›nda uygun bir tazminat karfl›-
l›¤› boflanma gerçeklefliyordu. Meflru efl hukuken
reflitti ve sözleflme imzalayabiliyordu. Dul kal-
mas› ya da kocan›n kendisini terk etmesi duru-
14
munda çocuklar›n velâyeti ona kal›r ve yeniden
istedi¤i erkekle evlenebilirdi.
Eski Yunan’da kad›n›n aile içinde de¤eri vard› ve
sayg› görürdü fakat kamu yaflam›na kat›lamazd›.
Olimpiyat oyunlar› sadece erkekler içindi, Ispar-
ta’da klasik ça¤ ve Teos d›fl›nda hiçbir sitede k›z-
lar okula al›nmazd›. Koca eflini tek tarafl› boflaya-
biliyordu, yasalar kad›nlar›n iste¤i üzerine bo-
flanmay› da kabul ediyordu ama bu hak kad›nlar-
ca pek kullan›lmam›flt›r. Miras erkek çocuklara
devredilirdi. E¤er kiflinin erkek çocu¤u yoksa ba-
ba miras›n› k›z›ndan olan erkek torununa b›rak›r-
d›. Eski Yunan’da kad›n hukuksal aç›dan s›n›rl›
bir yaflam sürse de pratikte bu kurallar› delerek
gündelik hayata kat›lm›flt›r.
Eski Yunan filozoflar›na bakt›¤›m›zda kad›nlar
konusundaki fikirleri feminizm bak›fl aç›s›ndan
pek hofl de¤ildir. Platon’un, Aristoteles’e göre ka-
d›nlar konusunda daha ›l›ml› oldu¤u bilinse de
feminizm taraftarl›¤›n› onda aramak hayalcilik
olur. Platon’a göre devleti idare edecek bir seç-
kinler s›n›f› olacakt›r. Bu seçkinler s›n›f›na di¤er
tabakadan bir geçifl kesinlikle yoktur, seçkinlik
soydan devam eder. Bu grupta e¤itim alm›fl –mü-
zik ve beden e¤itimi- seçkin kad›nlara ihtiyaç
vard›r. Ama bu kad›nlar Platon’un deyimiyle
“...Seçkin erkeklerin ortak mal› olmal›, hiçbiri
15
özel olarak bir erkekle yaflamamal›d›r; çocuklar
da ortak olmal› ve ne çocuklar anne babalar›n›,
ne de anne babalar çocuklar›n› tan›mamal›d›r”
Platon, bu seçkin kad›nlar›n yönetime kat›labile-
ce¤ini söyler çünkü, “Erkek, her iflte kad›ndan üs-
tündür, ama do¤al yetenekler iki cinse benzer fle-
kilde da¤›t›lm›flt›r.
Kad›n da do¤al olarak erkek gibi bütün iflleri gö-
rebilir” Onun ö¤rencisi olan Aristoteles ise kad›-
n›n adalet, cesaret, tedbirlilik, kanaatkârl›l›k vb.
konulardaki erdemlere sahipli¤i konusunda ol-
dukça flüphelidir. Ona göre “Erkek ve kad›n ilifl-
kisinde erkek yarad›l›fltan üstün, difli de¤erce
alttad›r. Birincisi egemen ögedir, ikincisi ba¤›m-
l›d›r”5
Yar›m kürenin do¤u taraf›ndaki Eski Çin’deki ka-
d›n›n durumu ise Eski Yunan’daki kad›n›n duru-
muna göre daha kötüydü. Çin düflüncesinde ege-
men olan iki büyük düflünür vard›r, bunlar Kon-
füçyüs ve Lao-tzeu’dur. Lao-tzeu’nun düflünce
sistemi Taoizm ad›n› tafl›r. Bu düflüncede eril ilke
yin ile, difli ilke yang evrenin hareketini ve genel
olarak dünya sistemini düzenlerler. Konfüçyüs
ise gökyüzüyle yeryüzü aras›ndaki insan›n ahlâ-
k›n› yükseltmek istemifltir. Ona göre insan adil,

5 Marc Sautet, Kad›nlar›n Özgürleflmesi Üzerine, çev:


Selcan Serdaro¤lu, Telos Yay›nlar›, s. 79.
16
dürüst ve özverili olmal›d›r. Konfüçyüs gökyüzü-
nün erke¤i, yeryüzünün difliyi temsil etti¤i söyle-
dikten sonra tabiat›n geliflmesi için bu ikisinin
uyum içinde olmas› gerekti¤ine dikkat çeker. Er-
kek gökyüzünün verdi¤ini -yani ya¤muru, kar›
vs.- difli yeryüzü almal›d›r ve ço¤almal›d›r. Bura-
da diflinin konumu erke¤inki gibi önemlidir ama
difli hiçbir zaman gökyüzünün alt›nda oldu¤unu
unutmamal›d›r. Hareketlerinde erke¤e uyum gös-
termesi gereken odur.
Eski Çin’de kad›nlar›n durumunu anlamak için
Konfüçyüs’e kulak verelim: “...Erkek ve kad›n
giysilerini ayn› sehpaya asmazlar; bir kad›n giysi-
lerini kocas›n›n dolab›na asmaya cüret edemez;
onlar› ayn› çekmecelere de koyamaz. Koca ve
kar›s› birlikte y›kanmazlar. E¤er kocas› yoksa, ka-
r›s› yast›¤›n› bir kutuya, has›rlar›n› k›l›flar›na yer-
lefltirir ve bunlar› kilitler. Bir eflin kocas›na hizmet
etti¤i gibi gençler de büyüklerine hizmet ederler.
Erkekle kad›n›n iliflkilerini düzenleyen töreler
yaln›zca yetmifl yafllar›na kadar uygulanabilir;
daha sonra kiflisel isteklerini istedikleri gibi dü-
zenlemelerine karfl› ç›kan bir olgu yoktur... Er-
kekler kad›nlar›n odalar›ndan, kad›nlar da erkek-
lerin ifllerinden söz etmezler. Kurban ve cenaze
törenleri d›fl›nda erkek ve kad›n do¤rudan birbir-
lerine hiçbir fley vermez. E¤er bir erkek bir kad›-
na bir fley verirse, kad›n bunu bambu bir tepsinin
17
üzerinden al›r; e¤er el alt›nda böyle bir tepsi yok-
sa, ikisi de e¤ilirler, erkek eflyay› yere koyar ve
kad›n onu al›r...”6
Tarihçiler Eski Çin’de kad›n›n eflinin yahut baba-
s›n›n bulundu¤u bir yerde ancak onlar izin verdi-
¤i zaman konuflabildi¤ini yazarlar. Kad›n bu hâl-
de konuflurken de asla gözlerini yerden kald›r-
maz. Eski Çin’de dullar›n ikinci bir defa evlenme-
lerine izin verilmezdi. Zina yapan kad›n yak›l›r-
d›. Kad›n›n kocas› öldü¤ünde kendisini onun me-
zar› üstünde öldürmesi flart de¤ildi ama böyle ya-
pan kad›nlar kocalar›na ba¤l›l›klar› yüzünden
takdir edilirdi. Erkekler birden fazla kad›nla evle-
nebiliyordu.
Yaklafl›k on as›r süren Roma ‹mparatorlu¤unda
ise kad›nlar Eski Yunan’da oldu¤u gibi yasalar›n
kendilerine tan›mad›¤› haklar› fiilen kullanmak-
tayd›lar. Onlar genel anlamdaki ifllerde söz sahi-
biydiler. Dükkan ve özellikle örgü ile ilgili sanat
ifllerinde çal›flanlar olmufltur. Roma’da sosyal dü-
zenin temeli aileydi. Evlilik sözleflmesinde erke-
¤in kad›n üzerinde üstünlü¤ü vard›. Miras baba-
dan o¤la geçti¤i için kad›n miras alamazd›. Baba-
n›n o¤lu olmad›¤› zamanda ise kad›n kendisine
düflen paydan istedi¤i gibi yararlanamazd›. Kad›-

6 Marc Sautet, Kad›nlar›n Özgürleflmesi Üzerine, çev:


Selcan Serdaro¤lu ,Telos Yay›nlar›, s. 38.
18
n›n her türlü yasal ifllem için kendisi ve di¤er er-
kekler aras›nda arac›l›k yapan bir vasii vard›. Oy
hakk› yoktu. Tüm bunlara ra¤men Romal› pek
çok kad›n hukukun boflluklar›ndan yararlan›p
zenginleflmifltir.

M ‹T O SL A R DA VE D‹N DE KADIN

Yunan mitolojisinde tanr› Promete gökyüzünden


atefli çalarak ilk insan› - erke¤i - yarat›r. Buna çok
k›zan di¤er tanr›lar ilk insan› cezaland›rmak için
Pandora’y› yani ilk kad›n› yarat›rlar. Pandora
elindeki çeyiz kutusuyla erke¤i cezaland›rmak
için yarat›lm›fl ve dünyaya kötülükleri yaym›fl
olan kad›nd›r. Japon mitolojisindeki yarat›l›fl
inanc›na bakt›¤›m›zda da flöyle bir manzara gö-
rürüz; Tanr›ça ‹zanagi ve Tanr› ‹zanami evlenirler
ve çocuklar› olur. Bu çocuk tanr›larla karfl›laflt›-
¤›nda ilk konuflan kifli Tanr›ça ‹zanagi olur. Bu-
nun üzerine çocuk geliflemez. Geliflemeyen ço-
cuk sala koyulup denize terk edilir. Di¤er karfl›-
laflmada ilk kez Tanr› ‹zanami konuflunca çiftin
sekiz sa¤l›kl› çocu¤u olur.
Mitoslara bakt›¤›m›zda kad›nlar›n her zaman ol-
masa da genelde afla¤› durumuna iflaret ederler.
Üç büyük semavî dinde ise kad›n›n konumu bir-
birinden farkl›d›r. Bu yüzden üçünü de ayr› ayr›
incelemeyi uygun gördük.
19
Feministlerin, ‹slâmiyetde kad›n›n durumunu
olumlu karfl›lad›klar› görülmüfltür; ‹slâm dininde-
ki kad›n›n durumunu Ney Bendason Bafllang›ç-
tan Günümüze Kad›n Haklar› isimli kitab›nda
bunu flöyle aç›klar; “ ...Kuran’da kad›nlara önem-
li bir yer ayr›lm›flt›r; kitab›n büyük bir bölümü,
Nisa yani Kad›nlar bafll›¤›n› tafl›yan IV. Süresi on-
larla ilgilidir. Baflka surelerde de peygamberin
onlarla ilgili sözleri vard›r.
Burada savunulan ilk düflünce Yarad›l›fltan kad›n
ve erke¤in eflit oldu¤udur ‘ Ey insanlar! Sizi tek
bir candan yaratan, ondan eflini var eden, ikisin-
den pek çok kad›n ve erkek türeten Allah’›n›za
sayg›s›zl›ktan sak›n›n’
‹ki üç ya da dört kar›ya kadar evlenme izni, on-
lar aras›nda k›skançl›k ve anlaflmazl›k yaratma-
ma ve hepsine gerekti¤i gibi bakabilme kofluluna
ba¤l›d›r. Ancak tercih edilen evlilik biçimi tekefl-
liliktir: ‘Be¤endi¤iniz, hoflunuza giden baflka ka-
d›nlardan iki üç veya dört kad›n al›n. Fakat bun-
lar›n aras›nda adaletsizlik yapmaktan korkarsa-
n›z, o vakit bir eflle veya sahibi bulundu¤unuz
cariyelerle yetinin’
Erkek kad›na karfl› eli aç›k olmal›d›r, onu giydir-
meli, ona arma¤anlar vermelidir. Kar›s›n› bofl
düflürebilir ama bunu ancak ona tazminat öde-
yerek yapabilir. Kad›n kocas›na itaat etmelidir.
20
Ama aralar› aç›ksa iki ailenin üyelerinden ha-
kemler bu duruma karar vermelidir.... Muham-
med’den önce göçebe ve puta tapar kabilelerin
yaflad›¤› bu çöl topraklar›nda kad›nlar her hak-
tan yoksundu. Yoksul ailelerde yeni do¤an k›z
çocuklar› toplumun kad›nlara reva gördü¤ü kö-
tü talihten kurtar›lma ya da bir k›z›n ileride aile-
sine getirebilece¤i zararlar› önlemek ad›na diri
diri topra¤a gömülerek öldürülürdü. Yenilikçi
Kuran insanlar›n kurban edilmesini yasaklad›,
kad›n› tan›d› ve ona mal mülk edinme hakk›n›
verdi....”7
Pek çok feminist araflt›rmac› olaya elbette Ney
Bendason gibi bakm›yor. ‹slâmiyetin baflta ol-
masa bile sonradan yozlaflt›¤›n› ya da kendini
zamana göre modernize edemedi¤i, bu yüzden
de kad›nlar› ezdi¤ini ileri süren pek çok feminist
araflt›rmac› var. Bu araflt›rmac›lar›n özellikle
elefltirdikleri konular› flöyle s›ralayabiliriz; çok
efllilik, mahkemelerdeki bir erkek flahit yerine iki
kad›n flahidin gereklili¤i, tesettür vb. Musevî
inanc›nda ise kad›nlar›n konumunun pek parlak
oldu¤u söylenemez. Musevî inanc›na göre yara-
t›lan ilk kad›n Havva de¤il Âdem gibi topraktan
yarat›lan Lilith’tir. Fakat Lilith’in yarat›ld›¤› top-

7 Ney Bendason: Bafllang›çtan Günümüze Kad›n Hakla-


r›, Çev: fiirin Tekeli, ‹letiflim Yay›nlar› s. 28.
21
rak tozlu ve pistir. Lilith Âdem gibi kendisi de
topraktan yarat›ld›¤› için sevgi iliflkilerinde kesin
eflitlik ister ve Âdem’e de karfl› gelir. ‹steklerini
kabul ettiremeyince de onu terk edip fleytanlar-
la bir yaflam sürmeye bafllar. Lilith’in geri dön-
mesi için Tanr› taraf›ndan gönderilen mele¤i Li-
lith afla¤›layarak geri gönderince Tanr› erkek
karfl›s›nda itaatin sembolü olan Havva’y› yarat›r.
Havva topraktan yarat›lmad›¤› için Âdem’le eflit
de¤ildir.
Havva ise yasak elmay› Âdem’e yedirdi¤i için
Âdem’in ve dolay›s›yla tüm insanl›¤›n ölümsüz-
lü¤üne son vermifl, hayata ölümü eklemifltir.
Yine yapt›¤› bu hatadan dolay› kad›nlar a¤r› ve
sanc›lar içinde çocuk do¤urmayla cezaland›r›l-
m›flt›r. Musevî erkekleri kad›n› sinagogun yani
cemaatin d›fl›na itmifllerdir. Yine Musevî erkekle-
ri hâlâ sabah duas›na Tanr›’ya kendilerini kad›n
olarak yaratmad›¤› için flükürle bafllarlar.
Hristiyan inanc›nda ise –özellikle ortaça¤da- iki
tür kad›n vard›r; ilki erke¤i hataya sürükleyen ve
dikkat edilmesi gereken Havva’yla simgelenen
kad›n, ikincisi ise kutsal ve eriflilmez olan, Mer-
yem’le simgelenen kad›nd›r. Kad›n bu dinde ya
ulafl›lamayacak bir varl›kt›r ya da erke¤i hataya
sürükleyen ve Hristiyan tarihinde uzun zaman
insan oldu¤undan flüpheye düflülen bir varl›kt›r.
22
Erke¤in konumu ise oldukça güvenlidir. Hristiyan
bak›fl aç›s›yla bak›ld›¤›nda erke¤in yapt›¤› hatada
bile onu mazur gösterecek bir üstünlük vard›r.
Piskopos ve düflünür olan Augustinus’un
Âdem’le Havva’n›n cennetten kovulmas›yla ilgili
olarak düflünceleri flöyle: “(Yasak elmayla ilgili
olarak fleytan) ... amac›na aflama aflama ulaflmak
için önce insan çiftinin en zay›f noktas›na sald›r-
d›; çünkü erke¤in bu kadar saf oldu¤una, dahas›
onun kendili¤inden hata yapabilece¤ine inanm›-
yordu... (Erke¤i) Tanr›’n›n yasas›na karfl› gelmeye
yönelten, kar›s›na hofl görünmeye çal›flmas›d›r;
erkek eflinin sözlerinin do¤rulu¤u için de¤il, ka-
d›n-erkek aras›ndaki sevgiye boyun e¤erek yola
ç›kar. “Âdem de¤il kad›n kanm›flt›r” der Havari.
Kad›n, y›lan›n sözlerine inan›r; erkek ondan ay-
r›lmak istemez; aralar›ndaki her fleyin günah›n
bile paylafl›lmas›n› ister”8

KA DININ ORTA ÇA⁄DA N


X IX ’I Y ÜZY IL A D E⁄ ‹N S E R ÜVE N‹

Hristiyanl›¤›n ilk dönemlerinde kad›n›n konumu


feministleri gülümsetecek mahiyettedir. Ortaça-
¤›n bafllang›c›ndan yaklafl›k 7. yy.’a dek Hristiyan
olan topluluklarda toplumsal düzen yerleflmedi¤i

8 Marc Sautet, Kad›nlar›n Özgürleflmesi Üzerine, çev:


Selcan Serdaro¤lu, Telos Yay›nlar›, s. 109.
23
için kad›nlar yasalarla s›n›rlanmam›flt›. Baflka bir
de¤iflle feodal dönem kad›nlar için oldukça iyi
bir zaman dilimiydi. 13. yy.’a kadar kad›nlar hem
dinî kurulufllar da hem de çal›flma hayat›nda öz-
gür bir biçimde bulunmufllard›r. Ortaça¤ kad›nla-
r› ticarî alanlarda özellikle manifaktürde çok
önemli bir potansiyel oluflturuyorlard›. Manifak-
türde kad›n ustalar yetiflir bunlar esnaf loncalar›-
na üye olurlard›. Kad›nlar yine hekimlik, berber-
lik, sebze sat›c›l›¤›, f›r›nc›l›k, terzilik, de¤irmenci-
lik, lokantac›l›k vb. mesleklerde söz sahibiydi.
Kad›nlar›n konumunda 13. yy.’dan itibaren
olumsuz de¤ifliklikler meydana gelmeye baflla-
m›flt›r. Bu yüzy›ldan sonra kad›n›n mahkemelere
tan›k olarak ç›kma hakk› ellerinden al›nm›fl, iflle-
rini bir vasi yoluyla yapmak zorunda kalm›fllar-
d›r. Rahiplere 4.yy.dan itibaren söylenen bekârl›k
flart› 11.yy.’›n sonunda yap›lan Gregoryan Devri-
mi ile art›k kesinlik kazanm›fl, yine bu devrimle
kilisedeki yüksek mevkilerde olan kad›nlar gö-
revlerinden uzaklaflt›r›lm›fllard›r. Okullar ve üni-
versiteler kilise taraf›ndan katedraller çevresinde
oluflturulmufl ve buralar kad›nlara kapat›lm›flt›.Yi-
ne feodalitenin yavafl yavafl yerini merkezî kral-
l›klara b›rakmas› pek çok soylu kad›n› zor du-
rumda b›rakt›. Ellerinden güçlerinin al›nmas›na
karfl› savaflan soylu kad›nlar›n en ünlüsü ‹ngilte-
re’de ve kendi prensli¤inde önemli siyasî roller
24
oynayan, Aflk Divanlar›n›n -ortaça¤da kad›n- er-
kek iliflkilerinde ve edebiyat eserlerinde kad›nla-
ra yap›lan haks›zl›klar› de¤erlendiren yar› resmî
mahkemeler- kurucusu Aguitaine’li Alienor’dur
(1122-1204).
12. yy.’da bafllay›p 15. yy.’da doru¤a ulaflan ve
18. yy.’de varl›¤›n› sürdüren büyücü av› kuflku-
suz ortaça¤daki en büyük katliam olmufltur. Bu
dönemde pek çok kad›n9 cad›l›kla suçlanarak
yak›l›yordu. Büyücüler, erkeklerin cinsel gücüne,
kad›nlar›n do¤urganl›¤›na sald›rmak ve iman›
yok etmekle suçlan›yorlard›.
Pratikte ise bir kad›n›n cad›l›kla suçlanmas› için
herhangi bir sebep yeterliydi. Meselâ do¤um es-
nas›nda anneyi kurtarmak için bebe¤i feda eden
ebeler do¤urganl›¤a sald›rd›klar› için, menopoza
giren yafll› kad›nlar kanlar›n› içlerinde saklad›kla-
r›na inan›ld›¤› için, bekar yaflayan kad›nlar (yeni-
den evlenmeyen dullar, hiç evlenmemifl ya da
ayr› yaflayanlar), erkekler olmadan yaflabildikleri
için cad›l›kla itham olunuyorlard›. Erkeklerin ya-
pabildiklerini yapabilmek de bir kad›n› cad›l›kla
suçlamaya yetiyordu. Daha sonra azizelik unva-
9 Kad›nlara oranla say›lar›n›n az olmas›na ra¤men erkek
ve çocuklar da cad›l›kla suçlan›yordu. Ama erkekler
cad›l›kla suçland›¤›nda idam ediliyor, kad›nlar suçlan-
d›¤›nda ise yak›l›yordu.
25
n› verilen Jeanne d’Arc, Orlean kentinin meyda-
n›nda cad›l›kla suçland›¤› için yak›lm›flt›r.10
Yeniça¤’da kad›n›n konumuna bakt›¤›m›zda ise
bir iyileflme olmad›¤› hatta baz› araflt›rmac›lara
göre daha kötü bir duruma gitti¤i görülür. XVI.
yy. da Pierre Petot’a göre evli kad›nlar›n yaflam-
lar› tümüyle kocalar›na ba¤›ml›d›r. Kocalar›n›n
ya da yarg›c›n izni olmadan yapt›klar› hukuksal
ifllemlerin hepsi geçersiz say›l›r. Nina Epton’a
göre 1498’de Parislilerin Aile Düzeni isimli bir
el kitab›nda k›zlar›n e¤itimleriyle ilgili ahlâk ku-
rallar›na göre k›zlar›n gelecekte ev içi görevleri-
ne göre yetifltirilmesi gerekiyordu, ev içi görevle-
rin kalitesini de kocan›n rahat›n› sa¤lamak belir-
liyordu.1547’de ‹ngiltere’de al›nan bir kararla
“kad›nlar›n çene çalmak için bir araya gelip ko-
nuflmalar›” yasakland› ve böylelikle kocalar eflle-
rini evde tutmakla yükümlü hâle geldi. Yeniça¤-
daki burjuva sistem ev kad›n›n› yüceltiyordu.

10 Yoksul bir aileden gelen D’arc onüç yafl›ndayken Tan-


r›’n›n kendisine ‹ngilizleri Fransa’dan kovmas› için
ça¤r›da bulundu¤unu iddia etti. Kilise yetkilileri hafta-
larca onu sorguya çekti ve ona f›rsat tan›maya karar
verdi. D’arc emrine verilen askerler ile 1429’da ‹ngiliz-
leri yendi ve Orleans kentini kurtard›. D’arc’›n askerî
baflar›lar› daha sonra da devam etti. Fakat 1431 y›l›n-
da heretiklik suçlamas› ile mahkeme önüne ç›kar›l-
d›.Ve 30 may›s 1431’de yak›larak öldürüldü.
26
Kad›n›n yeri eviydi ve ona bakmakla yükümlü
olan kifli erkekti. Bu durum kad›nlar›n ifl bulma-
lar›n› zorlaflt›r›yor ve çal›flt›klar› ifllerde erkekler-
den daha az para almalar›na yol aç›yordu. XIV.
yy.’da k›rsal kesimdeki atölyelerde kad›nlar er-
keklerin kazand›klar›n›n yar›s›n› XVI. yy.’da ise
daha az›n› alabiliyorlard›. Bu durum burjuva ka-
d›nlar›n› ev han›m› olmaya itti, daha afla¤› dü-
zeydeki -evlerinin geçimi için mutlaka çal›flmas›
gereken- kad›nlar›n durumlar›n› ise iyice zorlafl-
t›rd›. Bu s›n›f kad›nlarda çal›flmak utan›lacak bir
durum de¤il mecburen yap›lmas› gereken bir
fleydi. ‹fl bulman›n zorlu¤undan ötürü pek çok
kad›n bu dönemde zengin ailelerin yan›nda hiz-
metçi olarak çal›fl›yordu. Bu ifllerde çal›flan ka-
d›nlar›n özel hayatlar›yla ilgili kararlar› bile çal›-
fl›lan evin erke¤i veriyordu. Hizmetçilik yapan
bu kad›nlar çal›flt›klar› evden evlenip ayr›lana
kadar paralar›n› alamazlard›. Zaten bekâr erkek-
lerin pek ço¤u drahoma peflinde olduklar›ndan
evlenmeleri de çok zor oluyordu. K›zlar›n koca
sat›n alabilecek paralar› ço¤unlukla olmuyor ve
bu k›zlar da genelde ev sahiplerinin gönüllerini
e¤lendiriyorlard›. Soylular aras›nda ise mavi ka-
n›n kar›flmamas› ve toprak zenginli¤inin artmas›
için aflka de¤il anlaflmalara dayanan evlilikler
gerçeklefliyordu. Bu evlilikler aflka dayal› gerçek-
leflmedi¤i gibi taraflarca sadakat beklentisi de
27
yoktu. Soylu kad›nlar ailenin ad›n› sürdürecek
erkek çocu¤u do¤urduktan sonra bir “sevgili”ye
sahip oluyorlard›. Bu utan›lacak bir fley de¤il,
yerleflmifl bir âdetti. Soylu erkeklerin güzel eflle-
rini politik kariyerleri için prenslerin, kontlar›n
yataklar›na göndermeleri bilindik bir fleydi. Baz›
önemli politik kararlar›n bu yataklardan ç›kt›¤›
bile oluyordu.
Orta ve alt kesimde ise erkeklerin efllerini aldat-
mas› yad›rganmazken kad›nlar›n kocalar›n› al-
datmas› hofl karfl›lanm›yordu. Evlilikte erke¤in
belirgin bir üstünlü¤ü vard›. 1650’lerde kar›s›n›
döverek öldüren erke¤in cezaland›r›lmamas›na
iliflkin bir yasa bile mevcuttu. E¤er öldüren kifli
kad›n olursa cezas› meydanda yak›lmakt›.
Evlilik kurumunun erke¤in lehine olmas› kliseyi
hoflnut ediyordu. Protestan mezhebi11 Katolik
mezhebine göre kad›nlara daha özgürlükçü yak-
laflsa da sonuçta o da kad›na sürekli olarak koca-
s›n›n isteklerini ön planda tutmas› gerekti¤ini
söylüyordu. Bu dönemde sanat ve bilim alanla-
r›nda eserler veren kad›nlar da kendi isimlerini
de¤il kocalar›n›n ya da erkek kardefllerinin isim-
lerini kullan›yorlard›. Meselâ Tycho-Brahe’nin
astronomi araflt›rmalar›na k›z kardeflinin de kat›l-

11 Hristiyanl›¤›n üç ana kolundan biri. 16. yy.’daki Re-


form hareketi ile do¤mufltur.
28
d›¤› bilinmektedir fakat onun ad› ve yapt›klar› bi-
lim tarihine geçmemifltir.
Yine erkek kardefllerinin ya da kocalar›n›n isim-
leriyle edebî yaz›lar yazan kad›nlar oldu¤unu
biliyoruz.Yeniça¤da kad›nlar›n Ortaça¤ göre
daha ezik bir hayat yaflad›klar›n› daha önce
söylemifltik.
Ama bu kötüleflmenin yan›nda kad›nlar›n erke-
¤in hiyerarflik egemenli¤ine ilk karfl› ç›k›fl›n› da
bu ça¤da görüyoruz. 16. yy. sonlar› ve 17. yy.
bafllar›na bu yüzden bat› tarihçileri “guerelle des
femmes” yani “Cinslerin savafl›” ismini vermifller-
dir. Bu yüzy›lda kad›nlar ortaça¤a göre daha çok
ezilmelerine ra¤men kendileri ortaya koyacak di-
renifllerde bulunmaya bafllarlar. Meselâ Monteig-
ne’in evlat edindi¤i Marie de Gournay’›n (1566-
1645) kad›n haklar›n› korumak için yazd›¤› iki
eser vard›r: Kad›nlarla Erkeklerin Eflitli¤i ve Ha-
n›mlar›n fiikayeti; yine 17. yy.’›n ikinci yar›s›nda
akl›n cinsiyeti tan›mad›¤›n› savunan Poullain de
la Barre’ye rastlan›r, onun Cinslerin Eflitli¤i Üze-
rine isimli kitab› ön feminist düflünceleri gelifltir-
mifl bir yazar olarak kabul edilmesine yol açar.
1643’te 5.000 kadar halktan kad›n Avam kama-
ras›n›n önünde toplanarak iç savafla son verilme-
si ve bar›fl›n sa¤lanmas› için gösteri yapar. Yine
bu ça¤da toplu kad›n eylemlerine flahit oluruz;
29
1647’de hizmetçiler parlamentoya çal›flt›klar› sü-
renin uzunlu¤undan flikâyet eden bir dilekçe ve-
rirler, 1651’de esnaf kad›nlar borç yüzünden
hapse at›lmaya karfl› ç›karlar; 17. yy.’da ‹ngilte-
re’de Anglikan kilisesine ba¤l› olmayan kad›nlar
senyörlerin himayesine b›rak›lm›fl olmay› redde-
derek kendilerine eflitlikçi bir uygulamada bulu-
nulmas›n› talep ederler vs.
Günümüz tarihçilerinden Regine Pernoud, “Ka-
d›n›n toplumdaki yeri, burjuvan›n toplumdaki
yerinin büyümesine ters orant›l› bir flekilde dara-
l›r” der. Gerçekten de burjuvazinin ev kad›n›n›
yücelten konumu kad›n› gittikçe ev d›fl› yaflam-
dan koparm›flt›r. Bafllang›çta burjuva kad›nlar› da
kendilerini gelifltirmeye çal›flm›fllard›.Örne¤in
18. yy.’da evde oturan burjuva kad›nlar› daha
çok aflama yapabilme iste¤iyle üst s›n›f kad›nlar›
gibi salonlar yani entelektüel kesimin bir araya
geldi¤i toplant›lar düzenlerler. Böylece salonlar
üst s›n›f ve saray kad›nlar›n›n tekelinden k›smen
ç›km›fl olur. Gerçi salonlar hiçbir zaman burjuva-
n›n tam olarak mal› olamam›flt›r. Çünkü bu top-
lant›lar› düzenlemek uzun bir kültür birikimini,
sanattan bilimden anlamay› gerektiriyordu. 18.
yy.’da burjuva kad›n› henüz bu ata¤› yapamam›fl-
t›. Üst s›n›f kad›nlar› içinse salon toplant›lar› ken-
dilerini gelifltirmek için birebirdi. Toplumsal, po-
litik ve sanatsal olaylar› kad›nlar buralardan ö¤-
30
reniyor, kendi yazd›klar› metinleri okuma ve
elefltirilme f›rsat› buluyorlard›. Feminist tarihçiler
kad›nlar›n kendilerini gelifltirdikleri salonlar› ni-
telikleri nas›l olursa olsun ve bu toplant›lar› kim-
ler düzenlerse düzenlesin ilk feminist düflünce-
nin geliflip flekillenmeye bafllad›klar› yerler ola-
rak görürler. Üst s›n›f kad›nlar› salonlar›n yard›-
m›yla bu yüzy›lda geleneksel kimliklerini y›rtma-
ya ve erkekleri bu konuda tedirgin etmeye baflla-
m›fllard›r; 18. yy. yazarlar›ndan D.Schubart ka-
d›nlar›n yak›nda bir bilimciler cumhuriyeti kura-
caklar›n› yazd›ktan sonra flöyle diyordu; “Çok
bilmek istiyorum; acaba Hz.Süleyman bu dünya-
ya geri gelse, olmas› gereken, kocas›n›n övünç
duydu¤u, ideal mükemmel kad›n› yok edip,
onun yerine yenisini koyar m›yd›? Bu yeni kad›n
ki, yedi lisan konuflan, dizeler yapan, romanlar
yazan, felsefe yapan, serbest düflünceleri olan,
nutuk çeken, doktor ve profesörlere ders veren ve
bunun yan›nda çocu¤unu, mutfa¤›n›, kilerini,
evini, bahçesini ve tarlas›n› ihmal eden?”12 Üst
s›n›fta salon toplant›lar› sürüp, burjuva da onlar›
taklide u¤rafl›rken 18. yy.’›n alt tabakadaki kad›n-
lar› gerçekten zor durumdayd›lar. Geçim s›k›nt›-
s›n› ve kilisenin bask›s›n› her an hissediyorlard›.

12 Süheyla Kad›o¤lu, Bitmeyen Savafl›m Kad›n Hareketle-


ri Tarihi:1, Sel Yay›nc›l›k, s. 117-118.
31
Kilise kaybetti¤i otoritesini eskiden oldu¤u gibi
daha çok bask›yla örtmeye çal›fl›yor ve büyücü
kovalamaya devam ediyordu. Bu yüzy›lda kad›n-
lar için çal›flma hayat› iyice kötüleflti. Manifaktör
alan›nda en a¤›r ve en kötü ücretli iflleri kabul et-
mek zorunda kald›lar. Pek çok kad›n çareyi fu-
huflta arad›. Yine pek çok kad›n 17. yy.’da oldu-
¤u gibi kad›nlar için daha özgür ve yaflam kalite-
sinin daha yüksek oldu¤u ABD’ye göç etti.
ABD’ye göç eden bu kad›nlar esnafl›kla u¤rafl›p
özgürlükleri için mücadele ettiler. Ama Kuzey
Amerikal› kad›nlar›n “mücadelesi”nde atlan›lma-
mas› gereken bir çeliflki vard›. Onlar kad›n hak-
lar›n› savunurken önceleri yaln›zca beyaz kad›n-
lar› göz önünde bulunduruyorlard›.
Bilinçli ya da bilinçsiz olarak ›rkç›l›k konusunda
Amerikan erke¤inden farkl› düflünmüyorlard›. Si-
yah kad›nlar›n haklar›n›n savunulmas›na ancak
20. yy.’da rastlan›lacakt›r. 18. yy. onlar için hem
tenlerinin renklerinden hem de kad›n olufllar›n-
dan ötürü oldukça ac›mas›zd›r. Ayn› ac›mas›zl›k
K›z›lderili ve Avustralyal› Aborgine kad›nlar› için
de uzun zaman sürmüfltür. Karaderili kad›n›n du-
rumunu anlamak için 1773-74 y›llar› aras›nda
Amerika’da bir tiyatro oyuncusu olan Kemb-
le’nin Avrupa’daki akrabalar›na yazd›¤› bir mek-
tuba bakal›m “.. Ad› Die idi. On alt› çocuk do-
¤urmufl, bunlardan on dördü ölmüfl. Ayr›ca dört
32
çocuk düflürmüfl. Birisinde bafl›nda a¤›r bir yük
tafl›rken düfltü¤ü için, di¤erinde de kolu ç›kt›¤›
için k›rbaçlanm›fl. Kolunun yukar›ya çekilmesi-
nin ne demek oldu¤unu sordum, anlatt›, önce el-
lerini ba¤l›yorlarm›fl, bazen bileklerinden bazen
de -en kötüsü- bafl parma¤›ndan, bir a¤aca veya
dire¤e ba¤lay›p ayaklar› yerden kesilinceye ka-
dar yukar› çekiyorlarm›fl. Sonra da ete¤ini beline
kadar s›y›r›yorlarm›fl. Ard›ndan elinde deri bir
k›rbaçla bir adam geliyor ve onu alabildi¤ine k›r-
baçl›yormufl. Bunlar› yaparken hamile miydin di-
ye sordum, evet yan›t›n› ald›m”13 19. yy.’›n orta-
lar›na do¤ru toprak sahibi beyaz bir kad›n olan
Mary Boykin Chenut da esir pazarlar›nda al›n›p
sat›lan siyah kad›nlar›n nas›l istismar edildi¤in-
den flöyle bahseder: “ Erkeklerimiz Tevrat’da ya-
z›l› patriarklar gibi davran›yorlar ve evlerinde bir
hane içerisinde resmî eflleri ve resmî olmayan ka-
d›nlar› ile birlikte yafl›yorlar. Hemen her ailede
rastlanan melez çocuklar›n bir k›sm› ailenin be-
yaz çocuklar›na benziyor..”14
Kad›nlar, Frans›z ‹htilalinde oldu¤u gibi Ameri-
kan özgürlük hareketinde de aktif rol oynam›fl-

13 Süheyla Kad›o¤lu, Bitmeyen Savafl›m Kad›n Hareketle-


ri Tarihi:1, Sel Yay›nc›l›k s. 137.
14 Süheyla Kad›o¤lu, Bitmeyen Savafl›m Kad›n Hareketle-
ri Tarihi:1, Sel Yay›nc›l›k s. 138.
33
lard›. Fransa da halk kesiminin kad›nlar› devrim
için erkelerle beraber onlarla eflit haklara sahip
olduklar› Devrim Dostlar› Kulübü gibi kulüpler
kurduklar› gibi sadece kad›nlara aç›k olan klüp-
ler de kurmufllard›. Frans›z ‹htilalinde kad›n hak-
lar›n› savunan özellikle üç isim ortaya ç›kar: Pa-
uline Leon, Clarire Lacombe, Olympe de Go-
uge. Bunlardan Olympe de Gouge “Kad›n Hak-
lar› Bildirgesi”ni yay›nlam›fl, bildirgede “Kad›na
giyotine gitme hakk› tan›n›yor öyleyse kürsüye
ç›kma hakk› da olmal›d›r” diye seslenmifltir.
Olympe de Gouge, ihtilal sonras› kad›nlara yete-
rince hak tan›nmad›¤›n› erkeklere sataflan sivri
diliyle sürekli konuflmalar›nda dile getirince, es-
ki rejim taraftar› olmakla suçlan›p giyotine gön-
derilmiflti. Frans›z Devrimi, devrim esnas›nda
kad›nlara verilen kimi haklar›n geri almas›ndan
ötürü baz› feminist tarihçiler taraf›ndan faydas›z
görülür, devrimdeki eflitlik ilkesinin sadece er-
kekler, beyazlar ve burjuvalar için var oldu¤unu
söylerler. Kuzey Amerika Ba¤›ms›zl›k Bildirgesi
de bu aç›dan elefltirilir. Her ne kadar maddele-
rinden biri “Bütün insanlar Tanr› önünde eflittir”
olsa da kad›nlar erkeklerle eflit haklara sahip ola-
mam›fl ve siyahlar›n köleli¤ine son verilmemifltir.
Ayn› durum devrim sonras› Fransa’n›n sömürge
ülkelerindeki siyahlara da uygulanm›fl, seçme ve
seçilme hakk› onlara da tan›nmam›flt›r. Ama dev-
34
rimin faydal› oldu¤unu düflünen feminist tarihçi-
ler de vard›r. Her ne kadar Frans›z devrimi, ka-
d›nlar›n devrim için u¤rafl›lar›n› ödüllendirme-
miflse de, kad›nlar devrimi gerçeklefltirmek için
bu u¤rafl›lar› verirken kendilerini kuflkusuz gelifl-
tirmifllerdi. Toplant›lar, dernekler, broflürler, mi-
tingler... kad›nlar› geri ad›m atamayacaklar› bir
bilinçlenme düzeyine getirmifltir. Unutulmamas›
gereken bir konu da ilk kez bu tarihten sonra ka-
d›n›n konumu yaln›z aile içindeki rolü ile de¤il
toplumdaki rolü ile de tart›flma konusu olmaya
bafllamas›d›r. Daha önce ne Ayd›nlanma Döne-
minde ne de Amerikan Devrimi’nde eskiden be-
ri var olan kad›n sorunu bu derece kutuplaflm›fl
ve bunun geleneklerin ötesinde bir sorun oldu¤u
ifade edilmiflti.
Frans›z devriminin ard›ndan kad›nlar›n elde etti-
¤i kimi haklar›n da ömrü k›sa sürmüfltür. On y›l
sonra Napolyon Sivil Yasalar› kad›nlarda kötü
al›flkanl›klar oluflturdu¤u gerekçesiyle kald›r›l-
m›flt›r. 1801’den itibaren ise kad›n›n erke¤e itaat
etmesinin siyasî bir mevzu olmad›¤›, do¤an›n
gere¤i oldu¤u noktas›nda birleflilir, buradaki
amac›n kad›n kiflili¤ini sarsmak de¤il aksine
onun bedenî zay›fl›¤›ndan ötürü korunmaya ge-
reksinimi oldu¤u için al›nd›¤› belirtilmifltir. Böy-
lece kad›n toplumsal hayattan ç›k›p yeniden evi-
ne döner.
35
XI X. Y ÜZYI LDA KADI N

Bu yüzy›l kad›n› daha çok “erke¤in kiflili¤ini ta-


mamlayan bir varl›k” olarak görüyordu.15 19.
yüzy›l, ticarî kapitalizmden sanayi kapitalizmine
geçifl dönemiydi. ‹flçi s›n›f›n›n yaflad›¤› zorluklar
artarken kimi olumlu geliflmeler de oluyordu.
Avrupa’da hijyene verilen önem art›yor, flehirle-
rin görüntüsü de¤ifliyor, beslenme ve t›pta ilerle-
meler kaydediliyordu. 1870’ler de Avrupal› ka-
d›nlar›n yafl ortalamas› 44 iken 1910’da bu
52,4’e 1920’lerde ise 60’lara ulafl›yordu. Bu dö-
nemde iflçi kad›nlar sosyal ve ekonomik neden-
lerden dolay› s›kça çocuk ald›r›yorlard›, bunu
yaparken de burjuva kad›nlar› gibi saklama ge-
reksinimi duymuyorlard›. Çünkü fabrikalardan
kad›nlar›n alaca¤› ücret onlar›n evli olup olma-
mas›na göre de¤iflti¤i gibi hamile olduklar›nda
da ifllerinden olma riskleri vard›. Gerçi bu du-
rumdan hem hükümetler hem de Frans›z ve ‹n-
giliz doktorlar› oldukça rahats›zd›. 1890’da on
befl Avrupa ülkesinin kat›ld›¤› bir kongrede çal›-
flan kad›nlara ilk kez 4 haftal›k hamilelik izni ta-
n›nm›flt›, bundan amaç çocuk ald›rmalar›n önle-

15 Erke¤e ak›lc›l›¤› kad›na da duygusall›¤› yak›flt›ran 19.


yy.’›n sav› günümüz feministlerine göre biraz de¤ifltiri-
lerek hâlâ sürdürülmektedir; “Her baflar›l› erke¤in ar-
kas›nda bir kad›n vard›r” cümlesi, feministlerce önceki
kan›n›n yumuflat›lm›fl hâlidir.
36
nece¤i düflüncesiydi. 19. yy.’›n ortalar›na dek
çocuk düflürmede kad›nlar genellikle kendi yön-
temlerini kullan›yorlard›. Sanayi devriminin ba-
fl›ndan beri erkekle kad›na farkl› çal›flma alanla-
r› sunulmufl, genelde kötü çal›flma koflullar›, az
ücret, niteliksiz ifl gücü kad›nlara verilmifltir. Yi-
ne nitelikli bir erkek iflçi, yüksek iflçi statüsün-
deyken ve onlara meslekî e¤itim ve ifl garantisi
sa¤lanm›flken, kad›nlar ancak niteliksiz iflçi, yar-
d›mc› iflçi konumundayd›. Bu nedenle s›k s›k ifl
de¤ifltirmek zorunda kal›yorlard›. Bütün ön yar-
g›lara ve köktenci karfl› düflüncelere ra¤men,
yaklafl›k her alanda ucuz kad›n iflçi ve memurla-
ra ra¤bet artm›flt›. ‹flverenler masraflar› k›s›p az
ücretle rand›man almak istiyorlard›. Amerika
Birleflik Devletleri’nde e¤itim alan›nda tasarruf
yapmak isteyen devlet, kad›nlar› ö¤retmen ola-
rak at›yordu. ‹flçi erkekler, kad›nlar› kendileri
için bir tehdit unsuru olarak gördükleri için on-
lar› ifl yerlerinde istemiyorlar, sendikalar›na sok-
muyorlard›. O dönemde sendika yönetimi tü-
müyle erkeklerin elindeydi. Örne¤in iflçilerin
yüzde ellisinin erkek oldu¤u dokuma sanayiin-
deki sendika yöneticilerin hepsi erkekti. Bu yüz-
den kad›nlar kendi sendikalar›n› kurmufllard›r.
Amerikan iflçi s›n›f› önemli kad›n sendikac›lar
yetifltirmifltir; Ella Wiggins (flark›c›), bir gösteride
öldürülen Ella Wheeler, elli y›l süreyle madenci-
37
leri örgütleyen Mother Jones vb. Kad›nlara çal›fl-
ma olana¤› tan›nmayan yerler genelde t›bbî ve
hukukî alanlard›. Ama ABD’de kad›nlar yarg›çl›k
yapabiliyordu.1869 y›l›nda Iowa da ilk kad›n
yarg›c›n atanm›fl oldu¤u izlenir. 1879’da ise Bir-
leflik Devletler mahkemelerinde savunma yapma
haklar›n› elde ediyorlard›. Fransa’da kad›nlar›n
mahkemelerde çal›flabilmelerine iliflkin izin
1900 y›l›ndaki yasayla kabul ediliyordu. Rusya,
Japonya, Romanya, ‹sveç, Finlandiya, Norveç ve
Yeni Zelanda’da bu yasalar daha önce geçerlilik
kazanm›flt›. Bütün Avrupa ülkelerinde devlet ka-
d›nlara birinci derecede ifl veren kurumdu. Dev-
let kad›n memurlar›na evlenme izni vermedi¤in-
den postane, hastane ve okullarda çal›flan kad›n-
lar›n büyük bir ço¤unlu¤u bekard›.Bu yüzy›lda
Fransa’da kad›nlarla ilgili önemli kararlar al›n›-
yordu. 1884 y›l›ndaki boflanma yasas› bunlardan
biriydi. Boflanma yasas›n›n ard›ndan kad›nlar›n
boflanma isteklerinin artt›¤›n› görüyoruz. Gerçi
bu yasadan istifade ederek erkekler de boflanma
baflvurusunda bulunuyorlard› ama boflanmak is-
teyen kad›nlar›n oran› yüzde seksen olup erke-
lerden çok daha fazlayd›. Kad›nlar›n boflanma
isteklerinin ard›nda yatan ilk gerekçe kocalar›n›n
kendilerine uygulad›klar› fliddetti. Avrupa ülkele-
rinde kar›s›na karfl› kaba kuvvet kullananlar›n
daha çok k›rsal kesimden oldu¤unu görüyoruz.
38
K›rsal kesimdeki evliliklerin genelinde erkekler
efllerine fliddet uyguluyordu. fiehirdeki evlilikle-
re bakt›¤›m›zda ise iflçi erkek genelde kendisi gi-
bi tüm gün d›flar›da çal›fl›p yorgun arg›n eve dö-
nen kar›s›n›n k›ymetini biliyordu.
Bekâr kalmay› tercih eden kad›nlar da vard›. E¤i-
tim görmüfl kad›nlar›n büyük bir kesimi bekâr
kalmay› tercih ettiklerini söylüyorlard›. Bu davra-
n›fl genelde Protestan ülke kad›nlar›nda görülü-
yordu.
19. yy.’›n son on y›l› içerisinde ‹ngiltere’de ka-
d›nlar erkeklerin aile içerisinde kad›nlara karfl›
uygulad›klar› fliddete, kaba kuvvete ve seksüel
bask›ya karfl› çeflitli kampanya giriflimlerinde
bulundular. Bu kad›nlar›n birey olarak kendile-
rini savunufl biçimleriydi. Çünkü ayn› yüzy›lda
kad›nlar bu ülkede hukuksal aç›dan da tam bi-
rey olarak görülmüyorlard›. Erkekler kad›nlar›n
iflledikleri baz› suçlardan -kad›nlar ergin kabul
edilmedi¤i için- yarg›lanabiliyorlard›. Ergin ol-
mayanlar ve kad›nlar 1870’e dek idam edilemi-
yordu. Bu y›ldan sonra kad›nlar hukukta birey-
sel ve tüzel kifliler olarak kabul edilmeye ve ifl-
ledikleri suçlardan kendileri sorumlu tutulmaya
baflland›.
Fransa’da 1879’da Cumhuriyet kuruldu¤unda ise
kad›nlar›n devrimdeki emeklerine karfl›l›k seçim
39
hakk› baflta reddedildi, buna gerekçe olarak ise
sistemin henüz yerleflmedi¤i söylenmiflti. Fran-
sa’da kad›nlar seçim haklar› için I. Dünya Sava-
fl›n›n bitmesini beklemeleri gerekecekti. Fransa
kad›n haklar›yla ilgili mücadelenin en önemli
merkezlerinden biri olmas›na ra¤men burada ka-
d›nlarla ilgili haklar›n sürekli bir gelifl gidifl ya-
flanmas›ndan h›zl› bir ilerleme olmam›flt›r. Yafla-
n›lan süreçte hep al›nan kimi haklar bir süre son-
ra kaybedilmifl, daha sonra tekrar kazan›lm›flt›r.
Bu ülkede 1965 y›l›na kadar kad›nlar›n kocala-
r›ndan izinsiz herhangi bir ifl yerinde çal›flmalar›
yasakt›. Bir kad›n bunu yapt›¤› halde kocas›n›n
ona dava açma hakk› vard›. Yine kad›n kocas›n-
dan izinsiz üniversiteye kay›t olmaz, ehliyet ala-
maz, pasaport ç›karmaz ve bir hastanede tedavi
olmazd›. Kad›nlara politik haklar yaln›z ‹skandi-
nav ülkelerinde ve ‹ngiltere’nin baz› kolonilerin-
de tan›nm›flt›. Bu haklardan biri olarak, ‹sveç ka-
d›nlar›na 19. yy.’›n ortalar›nda kent ve belediye
encümen üyeli¤i hakk› tan›nm›flt›. Bu kad›nlar
1909’da seçilebiliyor, 1924’te ise tüm politik
haklara sahip olabiliyorlard›.
Bu dönemdeki feminist hareketlerden örnekler
vermek gerekirse; ‹ngiltere’de kad›n haklar› için
yaz›lan ilk manifestodan bahsetmek gerekir; bu
manifesto, 1825’te William Thompson taraf›n-
dan yaz›ld›. Her ne kadar imzas› olmasa da bu
40
manifestonun Anne Wheeler’le ortak yaz›ld›¤›
bilinmektedir. Burada evli kad›nlar›n ç›karlar›-
n›n kocalar› taraf›ndan korundu¤u tezine karfl›
ç›k›l›yor ve kad›nlar›n dörtte birinin ne kocalar›
ne de babalar›nca korunduklar›n› söylüyorlard›.
Yine Josephine Butler kad›n iflçilerin iflten at›l-
mas›na yol açabilen cinsel hastal›klarla müca-
dele için yap›lan zorunlu sa¤l›k kontrolünün
kald›r›lmas› için 15 y›l kadar mücadele vermifl
ve bunu kabul ettirmiflti; daha sonra Buttler ge-
nelevlerin kapat›lmas›n› sa¤lamak için çal›flm›fl-
t›r. Bu yüzy›lda Almanya’da kad›nlar ise Ameri-
ka ve ‹ngiltere’deki gibi siyasal haklar elde edil-
mesinden çok sosyal haklar›n›n peflindeydiler.
Kad›nlar›n aile içi yaflam› ve aile içindeki du-
rumlar›n›n düzeltilmesi, evlilik d›fl›nda çocuk
sahibi olma hakk›n›n tan›nmas› vs. gibi sorun-
larla u¤rafl›yorlard›.
Bu dönemde yine pek çok feminist yay›n› gör-
mek mümkün; Fransa’da ki la Gazette des Fem-
mes (1836-1848), bir kad›n haklar› ve görevleri
bildirisi yay›nlam›flt›. Burada özellikle kad›nlar›n
kamu görevlerine girebilmeleri savunuluyordu.
1869’da Leon Richer, Ligue du Droit des Fem-
mes derne¤ini kurdu ve Le Droit des Femmes
dergisini ç›karmaya bafllad›, burada siyasî haklar
de¤il, kad›nlar için daha çok sosyal haklar talep
ediliyordu. Hurbetine Auclert’in 1881 de kurdu-
41
¤u la Citoyenne adl› dergi ise daha çok siyasal
haklar üzerinde durmaktayd›. Kad›nlar bu yüz-
y›lda her düzeyde e¤itim kurumuna al›nmaya
bafllam›fllard›. Üniversiteye de yine bu yüzy›l›n
sonunda girmifllerdir. Fakat bu durum bazen pro-
testolara neden oluyordu. Meselâ Edinburg Üni-
versitesi T›p Fakültesine ilk k›z ö¤rencinin al›n›-
fl› protestolara neden olmufltu. Fransa’da da ben-
zer durumlar vard›. Amerika’da ise kad›nlar ken-
di üniversitelerini kuruyorlard›. 1865’te New
York’da kad›nlar için ilk T›p Fakültesi aç›lm›flt›r.
Yine bu yüzy›lda sanat, edebiyat, matematik,
astronomi gibi alanlarda ad›n› duyurmufl pek
çok kad›nla karfl›lafl›r›z. 19. yy.’›n ikinci yar›s›
dünya için farkl› bir deneyimin yafland›¤› zaman
dilimiydi. Bu y›llarda insanl›k devrimci sosyaliz-
min geliflmesine tan›k oldu. Bu ak›m Karl Marx
ve Engels’in etkisi alt›nda kapitalizmin temelini
oluflturan üretim araçlar›n›n özel mülkiyetine
karfl› ç›k›yor, proleterya devriminin bu sistemi y›-
karak mülkiyeti halk›n ortak mülkiyetine dönüfl-
türmesini öngörüyordu.
Bu sisteme göre her iki cins iflçinin yaflad›¤› kö-
tü koflullara son verilmifl olacakt›. Fakat her ne
kadar kad›nlar›n kurtuluflundan bahsetse de fe-
ministlerin elefltirdi¤i bir nokta vard›r, o da bu
sistemin “özel olarak” kad›n›n durumuna e¤il-
memesiydi. Devrimci sosyalizmde kad›n›n kur-
42
tuluflu proletaryan›n kurtulufluna ba¤lan›yordu.
Bu dönemde, kad›n derneklerinin h›zla artt›¤›,
kad›n haklar› konusunda önemli ilerlemeler
kaydedildi¤i görülür. Fakat kad›n derneklerinin
artmas›yla onlar aras›ndaki anlaflmazl›klar da
artar. Burjuva içinde yer alan feministlerle iflçi
s›n›f›ndaki feministler aras›nda çeliflkiler ve an-
laflmazl›klar gözlenir. Her iki taraf da birbirini
suçlar.

XX . YÜ ZY IL DA K AD IN

Andree M›chel, Ortaça¤dan beri gelifltirilen bir-


çok teman›n Bat›l› feministlerin bilincinde yer et-
ti¤ini söyleyip flöyle bir özetlemede bulunur: “
Fransa’da 14. yy. (Christina de Pisan), ‹ngiltere’de
17. yy.’da (Marry Astell) ve 18. yy.’da (Mary
Wollstonecraft) ortaya at›lan kad›nla erkek ara-
s›ndaki farklar›n do¤adan de¤il iki cinse verilen
farkl› e¤itimden kaynakland›¤›n› ve k›zlar›n e¤i-
tildikleri takdirde toplumca onlara yasaklanan
tüm rolleri üstlenebilecekleri düflüncesi, 16.
yy.’da Fransa’da (Louise Labbé ve Marie de Go-
urnay) 17. yy.’da Hollanda’da (Anna Marie Van
Schurman) ve ‹ngiltere’de (Newcastle Düflesi) 18.
yy.’da Frans›z devrimden önce ve devrim s›ras›n-
da orta s›n›f halk kesiminden kad›nlarca, 19. yy.
da da hemen tüm bat›l› feministlerce savunulan
43
kad›n›n aile içinde “medenî yönden ölümü” ile
ekonomik ve siyasal görevlerden d›fllanm›fll›¤›n›n
kabul edilmezli¤i, 17. yy.’da ‹ngiltere’de (Mary
Tattle ve Joan Hit-Him- Home) 19. yy.’da Saint
Simoncular ve yine ayn› yüzy›lda uluslararas› ka-
d›n konseyi feministlerince dile getirilen cinsel
iliflkilerde geçerli olan çifte ahlâk›n reddi, ‹ngiliz
Anna Wheeler ile Amerikal› Margaret Fuller’in
savunduklar›, kad›nlar›n kurtuluflunun ancak ka-
d›nlar taraf›ndan gerçeklefltirilece¤i inanc›, 19.
yy.’da Claire Demar ve Saint Simoncular taraf›n-
dan ortaya at›lan kad›n›n evlilik d›fl›nda da cinsel
hazza hakk› oldu¤u görüflü, 19. yy. bafl›nda Fran-
s›z kad›nlar›n›n (Flora Tristan, Jeanne Deroin ve
arkadafllar›) savunduklar› kad›n›n özgürleflmesi-
nin, tüm emekçilerin özgürleflmesinden ba¤›ms›z
olamayaca¤› düflüncesi, 19. yy. bafllar›nda yar-
d›msever ve dinî derneklerin, 19. yy. sonunda da
feminist derneklerin, kad›n haklar›yla bar›fl için
mücadele aras›nda kurduklar› zorunlu ba¤,
1870’de Andre Léo’nun dile getirdi¤i ve devrim-
ci kad›nlar›n inanc› olan demokrasinin “demok-
ratlar kad›nlar› yeterince hesaba katmad›klar›
için” iflas etti¤i görüflü ve nihayet, Janes Adams
ve (1888 y›l›nda Washington’da aç›lan ve 20.
yy.’da pek çok ülkede flubeleri kurulan) Uluslara-
ras› Kad›n Konseyi feministlerince ortaya at›lan,
kad›nlar›n mücadelelerini tüm toplumun gereksi-
44
nimlerini karfl›layacak biçimde geniflletmeleri ge-
re¤i’16 nin savunulmas›.
Yukar›da da ad› geçen Uluslararas› Kad›n Konse-
yi’nin çal›flmalar› feminist kazan›mlar için önem-
lidir, bu konsey, kad›nlar›n ekonomik, siyasal ve
aileye iliflkin haklar› elde etmek için mücadeleyi
sürdürdü. Uluslararas› Kad›n Konseyi’nin Frans›z
flubesine üye olan kad›nlar yapt›klar› çal›flmalar
sonucu, 1907’de çal›flan evli kad›n›n kazanc›n›
özgürce kullanabilmesini güvenceye alan,
1912’de çocuklar›n› tan›mayan erkekleri ceza-
land›ran yasalar›n geçmesini sa¤lad›lar. Yine ço-
cuklar›n cam sanayiinde çal›flt›r›lmas›n›n önlen-
mesi ile kad›nlar›n yüksek devlet memurluklar›-
na al›nmas›n› kabul ettirdiler. ‹ngiltere’de 1904
y›l›nda ikinci bir örgüt kuruldu. Uluslararas› Ka-
d›n Oy Hakk› Birli¤i, bu örgüt kad›nlar›n oy hak-
k›na karfl› ç›kanlarla mücadele ediyordu. I. Dün-
ya Savafl› bafllay›nca Fransa, ‹ngiltere gibi ülke-
lerde çok say›da kad›n savafla giden erkeklerin
yerine silah fabrikalar›nda ifle girdi. Erkeklerce
boflalan yerlere mecburen daha çok kad›n istih-
dam ediliyordu. Kad›nlar›n çocuklar›n› düflün-
meden daha iyi çal›flabilmeleri için ifl yerlerinde
krefller aç›ld›.

16 Andree Michel, Feminizm, çev: fiirin Tekeli, ‹letiflim


Yay›nlar›, s. 68.
45
‹flçi kad›nlar savaflta böyle bir rol al›rken, burju-
va kad›nlar› da bilgi toplamak, a¤›r hastalar› te-
davi etmek, kaybolanlar› bulmak gibi ifllerde ça-
l›flt›lar.
I. Dünya Savafl›n›n ard›ndan II. Dünya Savafl›na
dek geçen zamanda kad›nlar›n oy hakk› 21 ülke-
de tan›nd›. Ülkeler savafl s›ras›nda kad›nlar›n
yapt›klar› fedakârl›¤› göz önünde bulundurarak
bu hakk› onlara vermifllerdi. Fakat fabrikalarda
çal›flan kad›nlardan, erkeklerin savafltan geri gel-
mesiyle evlerine dönmeleri istendi. Bundan böy-
le Uluslararas› Kad›n Konseyi ve Oy Hakk› Birli-
¤i gibi büyük feminist örgütler, savafl›n önlenme-
si, kad›nlar›n ve kad›n emekçilerin haklar›n›n sa-
vunulmas› hedeflerine yönlendiler. Kad›n iflçile-
rin durumlar›n›n düzeltilmesi, aile yard›mlar›, iki
cins için çal›flma koflullar›n›n eflitlenmesi, evlilik
d›fl› çocuklar›n korunmas›, evli kad›n›n milliyeti-
ni ve soyad›n› koruma hakk› vb. çal›flmalar› ger-
çeklefltiriyorlard›.
SSCB’de ise kad›nlar 1917 devriminin haz›rl›kla-
r›na kat›lm›fl ve devrim esnas›nda da aktif rol oy-
nam›fllard›. Bolflevik devriminin ilk sosyal içerik-
li kararlar›, sa¤l›k sigortas›n›n oluflturulmas›, do-
¤umdan önce ve sonra 16 hafta süreyle kad›nla-
ra paras›z sa¤l›k hizmetinin sa¤lanmas› ve hami-
le kad›nlar›n›n iflten ç›kar›lmas›n›n yasaklanma-
s›yla ilgiliydi. Ayr›ca devrimin ard›ndan evlilikte-
46
ki kocan›n egemenli¤ine son verildi, mal varl›¤›-
n›n yönetiminde taraflara eflit haklar tan›nd›, bo-
flanma kolaylaflt›r›ld›, evlilik içinde ve d›fl›nda
do¤mufl çocuklar›n durumu eflitlendi. Baflta veri-
len bu haklarla her fley feministlerin istedi¤i gibi
devam ederken daha sonralar› durum de¤iflti.
Dönemin yöneticileri kad›nlar›n durumundan
çok verimlilikle ilgiliydiler. Yavafl yavafl kad›nla-
r›n kazan›lm›fl haklar› geri al›nmaya bafllad›: Fab-
rika yöneticileri çocuklu kad›nlar›n çal›flmalar›n›
kolaylaflt›racak krefller kurmay› red ettiler. Sonun-
da kad›nlara ve aileye araçsal aç›dan bak›fl a¤›r
bast›. 1929’da Genotdel örgütü da¤›ld›, 1930’da
kabul edilen aile yasas›yla geleneksel aile diriltil-
di. 1936’da daha önce yasal olan kürtaj hakk› ile
evli olmayan kad›n›n çocu¤u için babadan malî
destek talep etme hakk› ortadan kald›r›ld›, boflan-
ma zor ve masrafl› hale getirildi, eflcinsellik, fe-
ministlerin isteklerinin tersine suç say›ld›. Stalin-
ciler sosyalist bir toplum kurmak için aile içinde-
ki geleneksel kad›n ve erkek rollerine geri dönül-
mesi gerekti¤ini söylüyorlard›. Kad›nlar› çok sa-
y›da çocuk do¤urmaya ve koyulan hedeflere ula-
fl›labilmek için çok çal›flmaya ça¤›r›yorlard›. Yine
de Sovyetler Birli¤i’nde kad›nlara e¤itim, ücretli
ifl yoluyla ekonomik ba¤›ms›zl›klar›n› kazanma,
siyasete ve kültürel hayata kat›lma olanaklar› ka-
pat›lmad›.
47
Faflist toplumlarda ise kad›nlar›n durumu daha
farkl›yd›. Faflist Almanya, ‹talya ve ‹spanya gibi
devletlerde, kad›n›, ailede kocaya ve çok çocuk
do¤urarak nasyonel –sosyalist devlete hizmet et-
mesi gereken arka planda kalmas› zorunlu kifli
olarak gören bak›fl aç›s› sistemlefltirildi ve bir
doktrin hâline getirildi. Nazi Almanya’s› kad›nlar
için 3 K (çocuk, mutfak, kilise) slogan›n› benim-
sedi. Kamu ifllerinde çal›flan evli kad›nlar› bir ka-
rarnameyle iflten ç›karan ilk ülke Almanya oldu.
Ayr›ca genç k›zlar›n kültürden uzak tutulmak gâ-
yesiyle liselere ve karma okullara girmeleri ya-
sakland›, bunun yerine onlar› iyi ev kad›n› olma-
ya haz›rlayan okullara yöneltmek üzere bir dizi
önlem al›nd›.
II. Dünya Savafl› esnas›nda, 1941’de Fransa cep-
hesinin çökmesinden sonra, Çal›flma Bakanl›¤›,
kad›nlar aras›nda gerçek bir seferberlik bafllatt›.
Bu seferberlik gençlerden bafllayarak, tüm yafl
gruplar›n› kaps›yordu. Özel iflverenlerin, Work
Orders’›n çal›flma düzeni denetimine giren yirmi
ile otuz yafllar aras›ndaki kad›nlar› çal›flt›rmalar›
yasakland›. Çünkü bu kad›nlar›n silah fabrikala-
r›nda çal›flmalar› öngörülmüfltü. Kad›n ifl gücüne
talep öyle artm›flt› ki k›zlar›n üniversiteye girifline
bir üst yafl s›n›r› koyuldu. Bu seferberli¤i gerçek-
lefltirmek için ‹ngiliz kad›nlar›na yar›m gün çal›fl-
ma, evde çal›flma, krefl gibi kolayl›klar sa¤land›.
48
ABD’de kad›nlar h›zla silah sanayiinde çal›flma-
ya bafllad›.
II. Dünya Savafl›n›n ard›ndan, I. Dünya Savafl›n-
dan sonra kad›nlardan istenen fley yeniden isten-
di: Terhis edilen erkeklere, ifl yerlerinden ç›karak
yer açmak ve evlerine geri dönmek. Savafl esna-
s›nda eflitlenir gibi olan erkekle kad›nlar aras›n-
daki ücret fark› savafl›n ard›ndan yeniden büyü-
dü. ‹ngiltere’de çal›flan kad›nlar›n say›s› h›zla
azald› ama ABD’de de böyle bir süreç yaflanma-
d›. Savafl y›llar›nda çal›flan kad›nlar için kurulan
krefl, yuva gibi tesisler savafl sonras› kapat›ld›.
Fransa’da iktidar, kad›nlar›n siyasal haklar›n› ta-
n›mak zorunda kald› ama pek çok Bat›l› ülke de
aile hukuku daha eflitlikçi bir duruma getirilmifl-
ken, bu ülkede Napolyon Yasas› hâlâ korunmak-
tayd›. Fransa cinsiyetçi aile ve evlilik yasalar›n›n
de¤ifltirilmesi gereken bu dönemde 15 y›l süre ile
iki sömürge savafl›na bafllad›. Bu savafl yap›lmas›
gereken sosyal yasalar› geriye itti. Kad›nlar›n, ev-
li kad›n›, kar›-kocan›n mal varl›¤›n›n idaresinde
söz sahibi yapan reform için 1965’i, babaya ve-
rilmifl olan çocuklar üzerinde velâyet hakk›n› ka-
r› kocan›n her ikisine de tan›yan de¤ifliklik için
1970’i beklemek gerekecekti. Sovyetler Birli-
¤i’nde savafl sonras› dönemin kad›nlarla ilgili res-
mî aç›klamalar›na bakarsak, Nazi döneminde ka-
d›nlar›n verdikleri mücadele nedeniyle onlara
49
sayg› doludur. Ama feministlerce bu sayg› dolu
ifadelere ra¤men kad›na bak›fl aç›s›nda bir de¤i-
fliklik olmam›flt›r. Sadece feministler, 1955’de
kürtaj›n yasallaflmas›n› kazan›m olarak görürler;
asl›nda bu yasallaflt›rmadan da as›l amaç gizli ya-
p›lan kürtaj›n önüne geçmektir. Bu zaman zarf›n-
da de¤inece¤imiz son konu, feminist ak›m içinde
büyük etki yapm›fl Simone de Beauvoir’in ‹kinci
Cins isimli kitab›. Simone de Beauvoir 1947’de
yay›nlanan ‹kinci Cins isimli kitab›nda kad›nlar
için evlilik kurumuna olan ba¤l›l›ktan kurtulma
ve bir meslek edinmenin gerekli¤inden bahsedi-
yordu. ABD’li ve Frans›z feministler bu kitaptan
çok etkilendi. Hatta feminizm içinde Simonecu-
lar diye bir grup bile olufltu. Bu kitap hâlen femi-
nistlerce büyük ilgi görmektedir.

I I . K U fi A K F E M ‹ N ‹ S T L E R

II. Kuflak feministler Andree Michel’in deyimiyle


flöyle ortaya ç›kt›: “..ABD, ‹ngiltere, Fransa ve
pek çok baflka Avrupa Ülkesinde 1935-45 aras›n-
da do¤an bir önceki kuflak gibi kendilerini anti-
faflist ve anti-kolonyalist mücadelelerde tüketmifl
annelerinden genelde daha iyi e¤itim görmüfl ye-
ni bir kuflak devreye girdi. Pek ço¤u karma okul-
larda okumufl, üniversite e¤itimi görmüfltü. Bu
kad›nlar›n kulaklar› genç k›zl›klar›ndan beri dün-
50
yan›n her yerinde en yürekli insanlar›n faflizmi
yenmek için ad›na dövüfltü¤ü, ABD’de silahlar›n
ve baflka yerlerde sömürge halklar›n›n onurlar›n›
kurtarmak için u¤runa savaflt›¤› halklar›n kendi
kaderlerini tayin hakk› gibi ilkelerle doluydu. Bu
genç ve okumufl kad›nlar›n kimya ve t›p teknikle-
rinde gerçeklefltirilen yeni bulufllar›n cinsellik ve
do¤urganl›¤› ayr›flt›rmaya yapt›klar› katk›ya kay›t-
s›z kalmamalar›; gündelik yaflamda cinsel bir
nesne olarak alg›lanmay›; tecavüzün a¤›r cezay›
gerektirmeyen bir suç olmas›n›; erkekler gibi
meslek sahibiyken, ailede kendilerinden salt ev
ifli beklenmesini, k›saca kendilerine ikinci cins-
tenmifl gibi davran›lmas›n› kabul etmediler.”17
II. kuflak feministlerle feminist anlay›fl›n örgütle-
nifli güçlendi. ABD’de Betty Friedan 1966’da
NOW (National Organisation of Women, Ulusal
Kad›n Örgütü) kurdu. NOW özellikle evli ve ço-
cuklu kad›nlar› bir araya getirdi ve genelde onla-
r›n sorunlar›na cevaplar arad›.
Feminist edebiyat›n ortaya ç›kmas›n› ise feminist-
ler flöyle aç›klar: onlara göre bu edebiyat türü
cinsiyetçili¤i karfl›lafl›ld›¤› her yerde teflhir etmek
için ve davalar›n› gelifltirmek için oluflturulmufl-
tu. Bu tür edebiyat›n en ünlü örne¤i Kate Mil-

17 Andree Michel: Feminizm çev: fiirin Tekeli ‹letiflim Ya-


y›nlar›, s. 84.
51
lett’in Cinsel Politikas›’d›r. Edebiyatla birlikte za-
manla tarih, sosyoloji, iktisat, antropoloji, dilbi-
lim dallar›nda da feminist araflt›rmalar ilerlemifl,
hatta günümüzde ABD’de kad›nlar üzerine ders
verilmeyen, kad›nlarla ilgili çok say›da makale
ve kitap yay›nlanmayan ve cins rolleri, kad›nlar
ve geliflme üzerine araflt›rma merkezi bulunma-
yan üniversite kalmam›fl gibidir.
Feministler, geleneksel evlili¤in kad›nlar› tutsak-
laflt›rd›¤›n› iddia ederler. Geleneksel evlili¤e al-
ternatif olarak da serbest birlik ve tek ebeveynli
aile, aflk hayat›n›n yaln›z farkl› cinsiyetten insan-
lar aras›ndaki (heteroseksüel) iliflkilerle s›n›rlan-
d›r›lmas›yla yetinmeme ve benzeri öneriler su-
narlar. Feministlerin sadece geleneksel aile yafla-
m›na dair elefltirileri yoktu, kültürel alanda da de-
¤iflmesini istedikleri fleyler vard›. Meselâ kad›n›n
edebiyatta, kitle iletiflim araçlar›nda, reklamlarda
sunulufl biçimiyle, imgelerdeki cinsiyetçilikten fli-
kâyetçidirler. Ayr›ca, Fransa’daki cinsiyetçili¤e
karfl› olan yasan›n, feminist derneklere kad›n›n
onurunu zedeleyen her durumda (sald›r›, ayr›m-
c›l›k vb.) davaya müdahil olabilme hakk›n›n ta-
n›nmas›yla tamamlanmas›n› talep etmektedirler.
Kültür alan›ndan sonra feministlerin faal oldukla-
r› bir alan da cinsel bask› ve kad›nlara uygulanan
fliddete karfl› yürüttükleri savaflt›r. Tecavüzün pek
çok ülkede a¤›r bir suç say›lmamas›na
52
feministler, hukuksal olanaklar› kullanarak karfl›
ç›karlar. Avukatlar›n yard›m›yla feministler teca-
vüzün kad›nlara karfl› ifllenen a¤›r bir suç say›l-
mas›, ›rz›na geçilen kad›n›n izin vermesi hâlinde
dava tutanaklar›n›n kamuoyuna aç›klanmas› ve
ço¤u durumda yap›ld›¤› gibi tecavüz edilen kad›-
n›n san›k iskemlesine oturtulmamas› için yasa
taslaklar› haz›rlay›p meclise sundular. Feminist
harekette hukuksal olanaklar s›kça kullan›lmak-
tad›r. Do¤um kontrolünü ve kürtaj haklar›n› sa-
vunmak için olsun (feministlerin deyifliyle cinsel-
likle do¤urganl›¤›n birbirinden ayr›lmas›), kad›n-
lara tecavüz edilmesine karfl› ç›karak olsun ve
baflka konularda s›k s›k hukukun kap›s›n› çal›yor-
lar. Feministler ayn› zamanda kad›nlar içinde
cinsel haz hakk›n› gündeme getirdiler, yine her
iki cins için eflcinselli¤e uygulanan bask›lara son
verilmesini talep ettiler. Örne¤i ülkemizde de gö-
rülen, efllerince dayak yiyen kad›nlar için kad›n
s›¤›nma evleri kurdular. ABD’de ‹ngiltere’de,
Fransa’da, Federal Almanya’da dayak yiyen ka-
d›nlar›n s›¤›naca¤› evlerin yan›nda telefonla yar-
d›m istemelerini sa¤layacak telefon a¤lar› düzen-
lediler.
Feminist hareket ilerlemesini sürdürürken her ha-
rekette oldu¤u gibi kendi içinde tart›flmalar yafla-
d›. Daha önce de söyledi¤imiz gibi iflçi feminist-
ler liberal feministleri kad›nlar›n sorunlar›n› anla-
53
mamakla, onlar da di¤erlerini ayn› suçla itham
ediyorlard›. ‹flçi feministlerin içinde de zamanla
da bir bölünme gerçekleflti. Kad›nlar›n kurtuluflu-
nu iflçi hareketinin baflar›s›yla bir tutan kad›nlar-
dan bu ikisinin farkl› fley oldu¤unu söyleyenler
ayr›ld›. Yine ev içi eme¤in bir de¤eri oldu¤unu
söyleyen ve ev kad›nlar›na da maafl ba¤lanmas›
gerekti¤ini öne süren feministlere karfl› baz› femi-
nistler bunu kad›n› daha çok eve ba¤layaca¤›n›
ve ifl yaflam›na geçmesini engelleyip yabanc›lafl-
mas›n› sa¤layaca¤›n› söyleyip itiraz ediyorlard›.
Tart›flmalar bunlarla s›n›rl› de¤ildir ama bu “girifl”
kitab›n›n s›n›rlar›n›n darl›¤› sebebiyle ayr›nt›s›na
giremiyoruz. Bununla birlikte feminizmin çeflitle-
rini incelerken hangi feminist grubun di¤erinden
neden ayr›ld›¤›na k›sa da olsa iflaret etmeye çal›-
flaca¤›z.
1980’ler feminist teoride postmodern ve çok kül-
türlülük teorilerinin fark vurgusunu çok yapt›¤›
ve giderek daha özgül ve kad›nlar ars›ndaki fark-
l›l›klara dikkat çeken, özellikle ›rk, s›n›f, etnik ve
cinsellik farkl›l›klar›na daha özenle yaklafl›ld›¤›
y›llard›r. Ancak bu herkes için geçerli de¤ildir.
Feminizmin içindeki tart›flmalardan biri de bu
yaklafl›mla ilgilidir.
54
II. B ÖLÜM
F E M ‹ N ‹ Z M Ç E fi ‹ T L E R ‹

L‹BERAL FEM ‹N‹ZM


Feminist ak›mlarla ilgili bütün kaynaklar ilk ak›m
olarak liberal feminizmi anlatmakla ifle bafllarlar.
Bunun sebebi hem tarihsel olarak di¤er yaklafl›m-
lardan önce gelmesi hem de feminizmle ilgili
tüm di¤er yaklafl›mlar›n öncelikle liberal feminist
tezlerle bir hesaplaflmaya girme ihtiyac› hisset-
meleri, tüm tart›flmalarda liberal feminizme ön-
celikli bir konum kazand›rmaktad›r. Liberal femi-
nizmin ne oldu¤unu anlatmadan önce 19. yy.’da
bu ak›m› kuramsallaflt›ran feminist düflünürlerin
isimlerini zikretmemiz gerekir; Marry Wollsto-
necraft (1759-1797), Frances Wright (1795-
1852), Sarah Grimke (1792-1873), Sojourner
Truth (1795-1883), Elisabeth Candy Stanton
(1815-1902), Susan B. Antony (1820-1906), Har-
riet Taylor (1807-1858), J. Stuart Mill (1806-
1873).
Bu düflünürlerin katk›lar›yla oluflan ayd›nlanmac›
liberal feminizmde akla sonsuz bir inanç vard›r.
55
Wollstonecraft gibi baz› düflünürlere göre ak›l ve
Tanr› neredeyse efl anlaml›d›r. Kararlar al›n›rken
yerleflmifl geleneklere de¤il akla güvenilmesi ge-
rekir. Liberal feminizmin ilk düflünürleri olarak
kabul edilen M. Wollsttonecraft, J. Stuart Mill gi-
bi yazarlar insanlar› di¤er canl›lardan ay›ran te-
mel özelli¤in zihinsel kapasite oldu¤unu ve sahip
olunan potansiyel zihinsel kapasite aç›s›ndan in-
sanlar aras›nda herhangi bir fark›n olmad›¤›, do-
lay›s›yla birbirinden farkl› kad›n ve erkek do¤a-
s›ndan ziyade insan do¤as›ndan bahsetmenin da-
ha do¤ru olaca¤›n› savunmakla ifle bafllamakta-
d›rlar. Grimke’ye göre ise ne akl›n cinsiyeti ne de
zihin gücünün cinsiyeti vard›r. Toplumda yerlefl-
mifl olan erkeklerin ve kad›nlar›n görevleri gibi
ayr›mlar, yine erkeklerin alan› ve kad›nlar›n ala-
n› hakk›ndaki fikirler keyfîdir. Yine liberal femi-
nistler, kad›nla erke¤in ruhunun ve ak›lc› yete-
neklerinin ayn› oldu¤unu söylerler, bunu baflka
flekilde flöyle de ifade edebiliriz, bu yaklafl›ma
göre erkeklerle kad›nlar ontolojik olarak ayn›d›r.
Kad›n›n hak etti¤i yeri almas› için toplumsal de-
¤iflmenin gerekli oldu¤unu ve bu de¤iflimin ger-
çekleflmesinde en etkili yolun e¤itim oldu¤unu
söylerler. E¤itim, özellikle elefltirel düflünebilmek
için de gereklidir. Tarihsel olarak kad›n›n zihinsel
kapasitesini erkekten daha az kullanmas›n›n, bir-
çoklar›n›n ileri sürdü¤ü gibi, kad›n›n do¤al ola-
56
rak erkekten daha düflük bir zihinsel kapasiteye
sahip olmas›ndan de¤il, tamamen e¤itimdeki f›r-
sat eflitsizli¤inden kaynakland›¤›n› ileri sürmekte-
dirler. Bu yüzden onlara göre kad›n ve erke¤in
aras›ndaki dengesizli¤i eflitlik lehine bozmak için
yap›lmas› gereken sadece, k›z veya erkek çocuk
ayr›m› gözetilmeksizin tüm çocuklar› ayn› e¤itim
imkânlar›ndan eflit olarak yararlanmalar›n› sa¤la-
yacak düzenlemeler yapmakt›r. Do¤al nitelikleri
itibariyle erkeklerle aralar›nda fazla bir fark ol-
mad›¤› düflünülen kad›nlar›n, ayn› e¤itimden
geçmeleri durumunda kad›nlar›n erkeklerle ayn›
iflleri yapabileceklerini savunur liberal feminist-
ler. Josephine Donavan, Feminist Teori isimli ki-
tab›nda liberal feministlerin, kad›n ve erkek çal›fl-
ma alanlar› ayr›m›na karfl› ç›k›fllar›n› flöyle anla-
t›r; “...kad›n›n müzik, sanat, edebiyat, fliir, dans,
ev iflleri gibi alanlara, erke¤in ise beflerî bilimler,
sosyal bilimler, do¤al bilimlere daha yatk›n oldu-
¤u fleklindeki yerleflik görüfle fliddetle karfl› ç›kar-
lar. Bunun yan› s›ra kad›n› vücut, sab›rl›l›k, duy-
gusall›k, uyar›lmaya müsaitlik, bak›c›l›k, uysall›k,
e¤lendiricilik, esneklik gibi, erke¤i ise zeka, cesa-
ret, sakin olma, mant›kl›l›k, adaletlilik, taham-
müllü olma, rasyonel olma vb. s›fatlarla tan›mla-
yan ay›r›mlara ve bunlara ba¤l› olarak da meslek-
leri erkek ve kad›n için pilot-hostes, doktor-hem-
flire, patron-sekreter, okul müdürü-ö¤retmen vs.
57
gibi ikilemlere tabi tutmaya da karfl› ç›kmaktad›r-
lar. Kad›n ve erke¤in yarat›l›fl itibariyle birbirin-
den farkl› e¤ilimlere sahip oldu¤u varsay›m›na
dayanan ve kad›nlarla erkeklerin ayr› alanlarda
e¤itilmesini öngören böyle bir e¤itim sisteminin,
kad›nlar›n kendilerini gelifltirmelerini engelledi¤i
gibi toplumun da geliflimine olumlu bir katk›da
bulunmayacak, sonunda sadece kad›nlar›n de¤il
erkeklerin de zarar görece¤i bir uygulama oldu-
¤u görüflündedirler. Bunun için kad›nlarla erkek-
ler aras›nda bir ay›r›m yapmadan e¤itimde f›rsat
eflitli¤ini tan›mak bu feministlere göre en iyi çö-
züm olacakt›r.”18
Liberal feministlere göre kad›nlar›n içinde bulun-
duklar› ikincil durumun nedenlerinden biri de ev
han›ml›¤›d›r. Evde tüm gün kapal› kalan kad›n›n
ilgi oda¤› d›fl dünya olamaz. Bu kad›n evinin kö-
lesi, mobilya ve eflyalar›n›n hizmetçisi olmaya
itilmifltir. Betty Friedan’a göre bu kad›nlar›n kur-
tuluflu ancak ev d›fl›nda çal›flmalar›yla mümkün-
dür. Liberal feministler kad›n›n çal›flmas›n› sade-
ce onun evinin kölesi olmamas› için savunmaz-
lar, onlara göre kad›n›n tam olarak özgürlü¤e ka-
vuflmas›n›n ekonomik olarak erkekten ba¤›ms›z-

18 Josephine Donovan, Feminist Teori, çev: Aksu Bora,


Meltem A¤duk Gevrek, Fevziye Say›lan, ‹letiflim Ya-
y›nlar›.
58
laflmas›na ve onunla eflit haklara sahip olmas›na
ba¤l› oldu¤unu da savunurlar. Onlara göre ka-
musal alana ç›kmak kad›n›n özgürlü¤ünün temi-
nat› olmas›na ra¤men tek bafllar›na yeterli de¤il-
dir; kad›n›n sa¤l›ktan siyasete tüm temel haklar›
elde etmesi gerekmektedir. Erkeklerle eflit siyasal,
sosyal, hukuksal haklar talep edilir.
Liberal feministler için adalet ve eflitlik oldukça
önemlidir. Bu yüzden üç problemin çözülmesini
isterler, bu problemler s›ras›yla flöyledir: Yasal ay-
r›mc›l›k (yasalarda kad›nlar aleyhine var olan ay-
r›mc›l›¤› kald›rmak), kurumsal ayr›mc›l›k (ifle
al›nmalarda liyakatin öne geçmesi ve cinsiyeti
kriter olarak alman›n kald›r›lmas›), sosyal ayr›m-
c›l›k (kifliler aras› ayr›mc› davran›fllar› yok etmek,
çocuklar›n cinsiyetlerine göre k›z ve erkek olarak
yetifltirilmesinin ortadan kald›r›l›p onlar› bir in-
san-kifli olarak yetifltirmek.)
Liberal feminizmle ilgili son olarak bu teori
içindeki problemlerden bahsetmeliyiz. Josephi-
ne Donovan, Feminist Teori isimli kitab›nda ay-
d›nlanmac› feminist teorideki temel problemle-
ri flöyle dile getirir; “....bunlardan birincisi libe-
ral çözümlemenin özel alan› b›rakm›fl olmas›-
d›r; kaydedildi¤i üzere kad›nlar› (...) erkeklere,
ataerkil ya da erke¤e hizmet eden e¤itim siste-
mine ve toplumsal kurumlara karfl› bir s›n›f ola-
rak niteleyen birçok liberal feminist, radikal fe-
59
minist durufla do¤ru kaym›flt›r. Bu ister istemez
onlar›n özel alan› evi ve evlili¤i elefltirmelerine
neden olmufltur. Evli kad›nlar›n mal varl›klar›y-
la ilgili olanlar gibi yasal de¤iflikliklerin evlilik
içinde kad›nlar›n konumunu eflitleyece¤ini dü-
flünmüfllerdir. Hiçbirinin dünyan›n kamusal-
özel diye ayr›ld›¤›n› göz önünde bulundurma-
d›¤› ve kad›nlar›n özel alan› idame ettirenler ol-
du¤u varsay›m›n›n – çocuk yetifltirmek buna
dahil – kad›n›n eflit haklara ve olanaklara sahip
olma gücüne etkisi olabilece¤ini düflünmedi¤i
görülmüfltür. ‹kincisi kad›nlarla erkekler aras›n-
da gerçekten ontolojik farklar olup olmad›¤›d›r.
Mill soruyu cevapland›rm›flt›r, fakat di¤er libe-
raller gibi genel olarak varolan farklar›n küçük
oldu¤u ve koflullar sonucu olufltu¤u yarg›s›na
ulaflm›flt›r”19

KÜLTÜREL FEM‹N ‹ZM

19. yy. feminist teorisinde di¤erleri ile eflit dere-


cede önemli baflka e¤ilimler de vard›r. Bu yüz-
y›lda kad›nlar için sadece yasal istekler önde
de¤ildir. Ayd›nlanmac› liberal teorinin ak›lc› ve
yasal hamlesinin ötesine giden bu düflünceler

19 Josephine Donovan, Feminist Teori, çev: Aksu Bora,


Meltem A¤duk Gevrek, Fevziye Say›lan, ‹letiflim Yay›n-
lar›, s. 61-62.
60
“kültürel feminizm” ad› alt›nda gruplanabilir. Bu
flekilde düflünen feministler salt siyasal kaza-
n›mlara odaklanmaktansa daha genifl bir kültü-
rel dönüflümün peflinde ilerlerler. Bunlar eleflti-
rel düflünme, e¤itime önem verme ve kendini
gelifltirmenin önemini kabullenirler ama bunun-
la birlikte hayat›n ak›ld›fl›, sezgisel ve genellikle
kollektif yönü üzerinde dururlar. Liberal femi-
nistlerin aksine kad›nlarla erkekler aras›ndaki
benzerlikleri vurgulamak yerine genellikle ka-
d›nl›k niteliklerinin kiflisel kuvvet, gurur ve ka-
musal yenileme kayna¤› olarak kabul edilen
farkl›l›klar› üzerinde dururlar. Bu feministler li-
beral kuramc›lardan kalan, hemen hemen zarar
görmemifl kurumlara – din, evlilik ve yuva- al-
ternatifler düflünürler. Yüzy›l›n bitmesiyle femi-
nist teorinin bu kolu, kendi içinde sonuçlanm›fl
olarak kabul edilen kad›n haklar› görüflünün
ötesine kaym›flt›r. Liberaller sonuçta kad›n hak-
lar›na, daha genifl toplumsal reformlar› etkile-
mek anlam›yla bakm›fllard›r. Feminist toplumsal
reform teorisi kad›nlar›n kamusal alana mutlaka
girmeleri ve oy kullanmalar› gerekti¤ini, çünkü
politikan›n çürümüfl (eril) dünyas›n›n ar›t›lmas›
için kad›nlar›n ahlâkî bak›fl aç›lar›na ihtiyaç ol-
du¤unu söylemektedir. Kültürel feminist teorinin
alt›nda anaerkil bak›fl aç›s› yatmaktad›r: Temel-
de diflil etki ve de¤erler arac›l›¤›yla yönlendiri-
61
len kad›n toplumu görüflü. Bar›flseverlik, ifl birli-
¤i, farkl›l›klar›n fliddetsiz biraradal›¤› ve kamusal
hayat›n uyumlu bir flekilde düzenlenmesi buna
dahildir.
Magaret Fuller’in 19. yy.’da Kad›n adl› eseri kül-
türel feminist gelene¤i bafllatm›flt›r.
Bu gelenek Avrupa’daki romantik ak›m›n ya da
daha özel olarak Amerikan aflk›nc›l›¤›n›n bir
ürünü olarak, Ayd›nlanma ak›lc›lar›n›n mekanik
bak›fl›ndan tamam›yla farkl› biçimde bilginin
duygusal-sezgisel yönü üzerinde vurgu yapar
ve organik dünya görüflünü savunur. Fuller kita-
b›nda kad›nlar›n özgüvenlerini gelifltirmelerini
savunur ve flöyle der: “[Onlara] Çok uzun bir
süre kendi içlerinden gelen yasalar› de¤il, d›fl›n-
dan dayat›lan kurallar› ö¤renmeleri gerekti¤i
ö¤retilmifltir.” Fuller ayn› zamanda, kad›nlar›n
özgürleflmesi ile dünyadaki iyileflme aras›nda
ba¤lant› kurar, e¤er kad›nlar›n özel nitelikleri-
nin ifade edilmesinin ortam› sa¤lan›rsa, hem
kendi hayatlar›n›n hem de toplumun hayat›n›n
nas›l de¤iflece¤ini ortaya koyar. Stanton taraf›n-
dan gelifltirilen kültürel feminizmin radikal yan›
ise onun Hristiyanl›k üzerine yapt›¤› elefltiriler-
dir. Bu elefltirilere daha sonra, “Kad›n Kilise ve
Devlet” adl› eseriyle 1893’te Matilda Joslyn Ga-
ge de kat›l›r.
62
A N A R fi ‹ S T F E M ‹ N ‹ Z M

Romantik gelene¤e ba¤l› ikinci dalga feminizm


kufla¤›ndan gelen Victoria Woodhull ve Emma
Goldman esasen anarflist görüfllere sahipti.
Önemli bir kuramc› olmamakla birlikte Victoria
Woodhull 1870 kendi ç›kard›¤› gazetede evlilik
kurumuna karfl› fliddetli elefltireler yapt› ve ona al-
ternatif olarak serbest aflk› savundu. Woodhull ev-
lilik için flöyle der: “Bugün varoldu¤u üzere, fahi-
fleli¤e ve tecavüze izin veren bir sistemden baflka
bir fley de¤ildir.” Emma Goldman ise Marksizme
meyilli olmas›na ra¤men daha çok anarflist yöne-
limliydi. Onun Marksizm ile iliflkisi Rusya’daki
Hayalk›r›kl›¤›m adl› kitab›yla sona ermifltir. Bu ki-
tab›nda Goldman komünizmi elefltirir ve onu red-
deder. Temel de¤er olarak organik büyüme süre-
cine ve bireysel ruhun herhangi bir türde otorite
taraf›ndan engellenmeyerek büyüme yetene¤inin
önemine de¤inir. K›s›tlamalardan ar›nm›fl uyumlu
bir dünya ister. Goldman kad›nlara uygulanan
bask›n›n onlar› nesnellefltiren sistemden kaynak-
land›¤›n› ileri sürer. Ayn› zamanda eflcinsel hakla-
r›n› aç›kça destekleyen Amerikal› ilk feministtir.

M ARKS‹ST F EM‹N‹ZM

19. yy. ortalar›ndan sonra liberal feminizmin


tezleri üzerinde tart›flmalar bafllam›fl ve liberal
63
feministlerin kad›n sorununa getirdikleri temel
çözümün (kad›n –erkek f›rsat eflitli¤i) uygulan›p
uygulanamayaca¤› tart›flmas› Marksist feminiz-
min ortaya ç›kmas›na yol açm›flt›r. Marksist fe-
ministler asl›nda liberal feminizmin kad›n soru-
nuna buldu¤u cevaplar› yetersiz görmektedir.
Sorun onlara göre sadece kad›nlar›n s›n›fl› top-
lumda ayr› bir s›n›f oluflturmas› ya da oluflturma-
mas› de¤ildir. Her iki durumda da liberal femi-
nizmin önerdi¤i çözümlerin geçerli olmayaca¤›-
n› savunmaktad›rlar. Bunun sebebi olarak da s›-
n›fl› toplumda gerçek anlamda f›rsat eflitli¤inin
olmayaca¤›n› belirtirler. Yani kad›n›n ezilmesi-
nin as›l nedeni (tüm s›n›flar›n ezilmesiyle ayn›
olan) kapitalizmdir. Sosyalist sisteme geçilince
kad›nlar ekonomik özgürlüklerini elde edecek-
lerinden erkeklerle eflit olacaklard›r. Bu nedenle
Marksist feminizmin en s›k sözünü etti¤i kav-
ramlar, kapitalizm, s›n›fl› toplum ve ekonomidir.
Marksist feminizmde baz› imgelerle olay aç›k-
lanmaya çal›fl›l›r; burada erkek burjuvazidir ve
kar›s› proleteryay› temsil eder, çünkü erkek da-
ha güçlü bir maddî temele sahiptir. Bu durum
sadece k›rsal alanda de¤il, modern endüstriyel
ailede de geçerlidir. Koca, hayat› kazanmak ve
ailesine bakmakla yükümlüdür ve bu durum
ona üstün bir konum sa¤lar. Modernleflme, ya-
n›nda çekirdek ailenin geliflmesini, bu da ev içi
64
eme¤in özelleflmesini ve afla¤›lanmas› sa¤lam›fl-
t›r. Böylelikle ev yönetimi (komün yaflam›n›n ak-
sine) toplumsal niteli¤ini kaybetti. Yani kad›n›n
eme¤i toplumsal alanda fayda getirmedi¤i için
özel hizmete dönüfltü ve komünist feminizme
göre kad›n bir bafl hizmetçi haline geldi. Kad›n-
lar›n ezilmesi sonucunda Engels’in çözümü ve
iflini toplumsal bir endüstriye dönüfltürerek ka-
d›nlar›n ev iflinde hapis olmalar›n› engelleyip
onlar›n tümüyle toplumsal ifl gücüne kat›lmala-
r›n› teflvik eder. Böylece Engels “Toplumun eko-
nomik birimi olan tek eflli ailenin” ortadan kal-
d›r›lmas›n› teflvik eder. Engels’e göre monogomi
kad›n› bafl e¤mifl konumda tutmaktad›r. Kad›nla-
r› ekonomik olarak kocalar›na ba¤›ml› yapmak-
ta onlar› ikincili¤e zorlamakta ve büyük ölçüde
topluma kat›lmalar›n› engellemektedir. Ona gö-
re sadece tek efllili¤in yasaklanmas› bile kad›n›
kurtulufla erdirecektir. Tek eflli evlilik s›n›fl› top-
lumla s›k› bir ba¤l›l›k içerisindedir. Marksist fe-
ministlere göre kad›n› tam anlam›yla kurtulufla
erdirebilmek için s›n›fl› toplumun yani kapitaliz-
min sona ermesi flartt›r.
Bu kuflkusuz, onun ve Marx’›n en tutkulu biçim-
de Komünist manifestoda savunduklar› konuma
denk düfler. Tüm bunlar komünizmle gerçeklefle-
cektir. Engels’in iki uçlu program› – kad›nlar› üre-
timin içine sokup onlar› toplumsal alana sokal›m
65
ve özel üretim alan›n› toplumsallaflt›ral›m- kad›n-
lar›n kurtuluflu için Marksist ve nihayetinde ko-
münist program›n merkezî özelli¤i olur. Genel
olarak kad›n sorunu ile ilgilenen daha sonraki bi-
rinci dalga Marksist teorisyenler, sorunu komü-
nist teori içinde ald›lar. August Bebel’in söyledi¤i
gibi kad›n sorununun çözümü toplumsal soru-
nun çözümü ile özdefltir. Marksist feminizmin
duayenleri olan Lenin, Alexandra Kollontai, Cla-
ra Zetkin ve Rosa Luxemburg, hepsi genel olarak
bu yaklafl›ma ba¤l› kald›lar.
Marksist feminizmin sorunlar›ndan biri bu s›n›f-
l› toplum içinde kad›nlar›n kendi bafllar›na ayr›
bir s›n›f olup olmad›klar›d›r. Bu sorunun iki ayr›
cevab› var; ilk olarak s›n›f tan›m›n›n ögeleri iti-
bariyle bak›ld›¤›nda kad›nlar›n toplumsal üre-
timdeki konumlar›, mülkiyet iliflkilerindeki yer-
leri ve sahip olduklar› bilinç bak›m›ndan tek bir
s›n›f oluflturmalar›n›n mümkün olmad›¤› söyle-
nebilir. Zaten kad›nlar hem iflçi hem de burjuva
s›n›f›n›n erkekleriyle arkadafl, kardefl, efl veya
annelik iliflkisi içindedirler, yani her s›n›f›n içine
da¤›lm›fl bir vaziyettedirler. Dolay›s›yla kad›nla-
r›n bir s›n›f oluflturduklar› söylenemez. Fakat bir
baflka yaklafl›m›n içinde kad›nlar ev,efl ve çocuk
bak›m› ile ilgili olarak sahip olduklar› deneyim-
lerle bir s›n›f oluflturur. ‹flte bu yüzden baz›
marksist feministler ev ifllerinin ücretlendirilme-
66
si konusunu gündeme getirmifllerdir. Ev ifllerinin
de ücretlendirilmesini gerekli gören ve bu ifl için
mücadele veren kad›nlar, Marksist feministlere
göre iflçi s›n›f› bilincine benzer bir bilinç kazan-
maktad›rlar.
Marksist feministlere göre sömürü sistemi içeri-
sinde kad›nlar›n erkeklerden daha çok ezilmele-
rinin önemli nedenlerinden biri kapitalist sistem
sonucu olan yabanc›laflmad›r. Yabanc›laflma da-
ha çok kapitalist sistemin üretti¤i bir kavramd›r.
‹nsanlar›n hayatlar›n›, u¤rafllar›n›, yapt›klar› iflle-
ri anlams›z bulmalar›d›r. Yabanc›laflmada kifli
yapt›¤› iflleri bir bütünlük içerisinde kavrayama-
d›¤› için bölünmüfllük duygusu hisseder. Kapita-
lizmin do¤al sonucu olarak artan uzmanlaflma
ve iflbölümü, kiflileri emeklerine, di¤er insanlara
ve içinde yer ald›klar› sisteme yabanc›laflt›rmak-
tad›r.
Marksist yabanc›laflma teorisine göre eme¤ini sa-
tarak hayat›n› sürdüren insanlar yapt›klar› iflten
hiçbir tatmin alamaman›n yan› s›ra ne yapacak-
lar›na, nas›l yapacaklar›na ve ne kadar yapacak-
lar›na baflkalar› karar verdi¤i için kendi emekleri-
ne yabanc›laflmaktad›rlar. Yabanc›laflmay› kam-
ç›layan bir di¤er unsur da insanlar›n ifl konusun-
da di¤er insanlarla rekabet etmek zorunda olufl-
lar›d›r. Daha genel anlamda ise uzmanlaflma ve
67
ifl bölümünün getirdi¤i bölünme sonunda kifliler
hem bütünle parça hem de kendileriyle di¤er in-
sanlar aras›ndaki iliflkiyi kaybederek tamamen
yabanc›laflmaktad›r.
Marksist feministler bu yabanc›laflma olgusunun
erkeklere k›yasla kad›nlar taraf›ndan daha yo¤un
yafland›¤›n› savunmaktad›r. Çünkü ev d›fl›nda ifl
ve arkadafl çevreleri gibi de¤iflik ortamlarda top-
lumla bütünleflebilen erkeklerin aksine kad›nlar
kendilerini ifade edecek ve toplumla bütünleflti-
recek imkânlardan yoksun kalmaktad›rlar. Bunun
çözümünü Engels daha önce belirtti¤imiz gibi
çocuk bak›m› ve e¤itiminin toplumsal bir ifl ol-
mas›ndan dolay› topluma transfer edilmesinde
görmektedir. Tabiî bu sorunu kiflisel çabalarla so-
nuçland›rmak mümkün de¤ildir; çözüm, üretim
tarz›n› de¤ifltirmekten geçmektedir. Bu gerçeklefl-
ti¤i vakit, bunun sonucu olan çekirdek ailenin
kayb› yaflanacak ve kad›nlar da özgürlüklerine
kavuflacaklard›r.
Liberal feministlerin savundu¤u kad›n sorununun
yasal reformlarla çözülece¤i inanc›na, görüldü¤ü
gibi, Marksist feministler asla kat›lmazlar. Onlara
göre bu tip giriflimler bir çözüm de¤il kötü duru-
mu sadece hafifletici bir etki yapar. Örne¤in evli-
lik ekonomisi ayn› kald›¤› sürece temelde de¤ifl-
me olmayacakt›r. Yine Marksist feminizme göre
68
fahiflelik ahlâkî de¤il ekonomik bir sorundur. Fa-
hifleler ahlâks›z kad›nlar olduklar› için de¤il eko-
nomik olarak güçsüz olduklar› için bu ifli yapar-
lar. Marksist feministlerin genel olarak çekirdek
aileye karfl› olduklar›n› söylemifltik; onlara göre
evli pek çok kad›n›n durumu da fahiflelikten fark-
s›zd›r. Ekonomik gücü olmayan kad›n kocas›na
yaflamak için cinselli¤ini sunar. Kad›n› bu döne-
mece ise kapitalizm itmifltir; kapitalizmin kad›n›
ya evde oturmak ya da ucuz iflçi olarak çal›flmak
zorunda b›rakm›flt›r.
Marksist teori kad›n›n yeniden üretimde ald›¤› rol
ve cinsellikle ilgili sorunlarla do¤rudan çok az il-
gilendi¤i için Marksist feministler de bafll›ca ilgi
konusu olarak kad›n ve ifl iliflkileri üzerinde
odaklaflma e¤ilimi göstermifllerdir. Bu çerçevede
üzerinde durulan konular flu flekilde özetlenebi-
lir: ‹lk olarak aile kurumunun kapitalizmle iliflki-
si, ikinci olarak kad›n›n aile içinde yapt›¤› ifllerin
nas›l gerçek üretken ifl olarak de¤erlendirilmeyip
önemsizleflti¤i, son olarak ise kad›nlar›n niçin ge-
nellikle düflük ücretli s›k›c› ve de¤ersiz görülen
ifllerde çal›flt›r›ld›klar›.
Marksist feministler kad›n›n ifllerinin ikincil ko-
numdan kurtar›lmas› için iki ayr› çözüm önerisi
getirdiler. Bunlar›n ilki Engels’in de savundu¤u
ev ifllerinin toplumsallaflt›r›lmas›yd›. Sadece ka-
69
d›n›n ev d›fl› çal›flmaya at›lmas› çözüm de¤ildir.
Çünkü kad›n hem d›flar›da hem de ev içinde ça-
l›flt›¤›nda günde iki vardiya çal›flm›fl gibi olacak-
t›r. Bunun önüne geçmek içinse nas›l e¤itim ve
hastane iflleri devletçe kamusallaflt›r›lm›flsa, ço-
cuk bak›m›, temizlik, yemek gibi ifller de kad›n-
lardan herhangi bir ücret almadan toplumsallafl-
t›r›lmal›d›r. ‹kinci fikir ise, ev ifllerinin devletçe
ücretlendirilmesidir. Bu ücretlendirme ifline ka-
d›nlar›n etkileri olacakt›r. Kad›nlar ald›klar› ücre-
ti yeterli görmediklerinde grev yapabilme hakk›-
na sahip olabilmelidirler. Bu ücretin hangi kay-
naktan verilece¤i sorusuna da bu fikri savunan
Marksist feministler iki ayr› flekilde cevap verir;
ilki devlet evli erkeklere özgü bir vergi gelifltire-
rek oluflturdu¤u fondan kad›nlara ücret öder.
Ama bu flekilde verilen ücret ailenin zaten top-
lam gelirini geçmeyecektir ve rakam da sembolik
olacakt›r; yine para kocadan al›n›p kar›s›na veri-
lece¤i için de pek sa¤l›kl› görülmemifltir. ‹kinci
yol ise devletin evli bekâr ayr›m›na gitmeden her
bireyden toplad›¤› bir vergiden ödeyece¤i ücret-
tir. Ama bu da bekârlarla, kar› koca çal›flan çiftle-
rin durumunu evli olup eflleri çal›flmayan ailele-
re karfl› kötü duruma düflürecektir. Yine bu uygu-
lama kad›nlar› ev kad›nl›¤›na itecek, onlara çal›fl-
mamalar› için ortam sa¤layacakt›r. Kad›nlar›n ev-
de kalmay› istemesi ise onu ev ve eflyan›n hiz-
70
metçisi yapacak ve bafltan beri feminizmin elefl-
tirdi¤i bir düzleme kad›n yeniden yerleflecektir.
Kad›n burada toplumsal hayata kat›lamad›¤› için
yabanc›laflacakt›r.
Marksist feministler aralar›nda görüfl farklar› ol-
mas›na ra¤men temelde Marksist çözümlemele-
rin kad›n sorununa uygulanabilece¤i noktas›nda
birleflirler. Marksist feministlere göre toplumsal
s›n›f mücadelesinden ayr› olarak kad›n sorunla-
r›n› anlamak mümkün olmad›¤› gibi s›n›fsal yap›
korundu¤u ve temel çeliflkiler devam etti¤i süre-
ce kad›n sorunlar› devam edecektir. Marksist fe-
minizm kad›n sorununu sosyalist ideolojiden
ay›ramad›¤› için di¤er feminist kuramlarca elefl-
tirilmifltir.

V A R O L U fi Ç U F E M ‹ N ‹ Z M

Varoluflçuluk düflünme tarz› olarak feministlerin


ilgisini fazla çekmez. Bunun istisnas› ise Simone
de Beauvoir’dir. Onun ‹kinci Cins isimli kitab›
varoluflçu feminizmin temelini oluflturur ve hâlen
feminist kuram›n içindeki önemli baflvuru kitap-
lar›ndand›r. De Beauvoir’in çal›flmalar›nda Sart-
re’›n etkisi oldu¤u söylenir ki bu do¤rudur. Fakat
baz› araflt›rmac›lar›n söyledi¤i gibi onun kullan-
d›¤› kavramlar›n›n ço¤unu Sartre’dan ald›¤› sav›
ise biraz abart›l›d›r. De Beauvoir’in, Sartre’dan
71
bu denli etkilenmesinin önemli bir nedeni de
uzun süre iki düflünürün yak›n iliflki hâlinde ol-
malar›d›r.
De Beauvoir’e göre kad›n sorununu kavramak
için ne biyolojiye, psikolojiye, ne de tarihsel de-
terminizmin iktisadî determinist yaklafl›m›n›n da-
yatt›¤› insan tan›m›na gerek vard›r. Varoluflçu fel-
sefeye göre bu tür tan›mlar› kabul etti¤imizde va-
rolufltan önce gelen “öz”ü de otomatik olarak ka-
bullenmifl oluruz. Bu durum da De Beauvoir’e
göre kad›nlar› bir biçimde de¤iflmez bir yazg›ya
teslim etmektedir. Yani onlar›n özgürleflmelerinin
önüne toplumsal ya da iktisadî kurumlar› ve insa-
n›n biyolojik ya da psikolojik yap›s›n› afl›lamaya-
cak engeller olarak koymufl oluruz. De Beauvoir
bunu söylemekle kad›n ve erkek aras›ndaki biyo-
lojik ve psikolojik fark› inkâr etmez; onun karfl›
ç›kt›¤› sadece bu farkl›l›¤a s›rt›n› dayayarak ka-
d›nla erkek kavramlar› aras›ndaki aç›klanan uçu-
rumdur. Erke¤in “kendi”, kad›n›n ise “baflkas›”
olarak nitelenmesinin gerçek nedeninin bunun
ötesinde oldu¤unu savunur. Ona göre biyolojik
olgular, ontolojik, ekonomik, sosyal ve psikolojik
ba¤lam›n ›fl›¤›nda de¤erlendirilmelidir. Tek bafl›-
na biyoloji kad›nlar›n “baflkas› / öteki” olduklar›-
n› aç›klamak için kafi de¤ildir. Bu flekildeki teziy-
le kad›n›n bedenini inkâr etmez. Kad›n›n gücünü
kullanmas›n›n s›n›rl› oluflunda yine onun dünya
72
üzerindeki konumunun belirlenmesinde bedeni-
nin bafltaki unsurlardan biri oldu¤unu kabul eder.
Onun itiraz› kad›n› kad›n yapan›n salt onun göv-
desi olmay›fl›d›r. Onu da varoluflçu felsefeye uy-
gun olarak “kendi bafl›na bir varl›k” tan ç›kar›p
“kendi için bir varl›k” yapan bir varolufl süreci
vard›r.
Biyolojiye bu flekilde karfl› ç›karken psikanaliz-
me de cins vurgusunu çok belirginlefltirdi¤i için
karfl›d›r. Kad›n›, kad›ns› ve erkeksi cinsel istekle-
rin çat›flmas›n›n do¤urdu¤u bir tür olarak sun-
du¤unu söyleyip psikanalizmi yetersiz görür.
Oysa cinsellik iflin bir boyutudur, onu her fley-
mifl gibi kabul etmek mümkün de¤ildir. Burada
onun özellikle karfl› ç›kt›¤› Freud’un kad›nla il-
gili görüflleridir. Kad›n›n, üstünlü¤ü ifade eden
erkek cinsel organ›na sahip olmad›¤› için top-
lumsal olarak ikincili¤e mahkum oldu¤u biçim-
deki Freud’çu görüflü reddeder. O çok basit bi-
çimde kad›n mücadelesinin böyle bir organa sa-
hip olmakla ilgili olmad›¤›n›, istenilenin erkek-
lerin sahip oldu¤u haklara kendilerinin de sahip
olmas› gerekti¤ini savunur. Ayn› zamanda er-
keklerin sahip oldu¤u üstünlü¤ün onlar›n cin-
sellikleriyle ilgili de¤il, cinselliklerini üstünmüfl
gibi gösteren iktidardan kaynakland›¤›n› söyler.
De Beauvoir’e tarihsel materyalist görüfl hakk›n-
da da aç›klamalarda bulunur. Tarihsel metarya-
73
lizm, her türlü sömürüden üretim araçlar›n›n
mülkiyetine sahip olan s›n›f› sorumlu tutar. Yani
sorun, s›n›fl› toplum yap›s›ndad›r. De Beauvo-
ir’e Marksist feminizmin aksine s›n›fs›z bir top-
luma geçilmesiyle, yani toplumdaki üretim
araçlar›n›n toplumsallaflt›rmas›yla kad›n erkek
aras›ndaki iliflkinin de¤iflmeyece¤ini iddia eder.
Kapitalist toplumlarda oldu¤u gibi sosyalist top-
lumlarda da kad›n›n konumu öteki olarak kala-
cakt›r. Yap›lmas› gereken kad›n› baflkas› ya da
öteki yapan de¤erlerin de¤ifltirilmesidir. Burada
da çözüm kad›na düfler. Çünkü problemin as›l
kayna¤› erkek egemenli¤inin kad›nlar taraf›n-
dan kabul edilmesi, daha do¤ru bir tabirle içsel-
lefltirilmifl olmas›d›r. ‹kinci Cins isimli eserinde
De Beauvoir’e bu içsellefltiriliflin mekanizmala-
r›n›n niteli¤i ve tarihsel süreci üzerinde durarak,
erkeklerin kad›nlar› denetlemek için ileri sür-
dükleri kad›n do¤as›na ve ruhuna iliflkin mitleri
aç›klar. Bu yüzden kad›nlar›n do¤as›yla alâkal›
eserleri inceler, bunlar› yazan düflünürlerin ko-
nuyla alâkal› çal›flmalar›n› birbirleriyle k›yas
eder. Bütün aç›klamalar›n›n ard›ndan ise kad›n-
lar›n birincil düflman›n›n d›flar›daki engeller de-
¤il –ama onlar›n da çok büyük engeller oldu¤u-
nu kabul eder- kendi konumlar›n› yanl›fl kavra-
malar›n› sa¤layan “kafalar›n›n içindeki engel-
ler” oldu¤unu belirtir.
74
RA D‹KAL FEM ‹N‹ZM

Radikal feminist kuram 1960’lar›n sonlar›nda ve


1970’lerin bafllar›nda bir grup eski eylemci kad›n
taraf›ndan, esas olarak New York ve Boston’da
gelifltirilmifltir. 1970’lerin radikal feminizmine
bakt›¤›m›zda ona daha çok ‹skandinav ülkelerin-
de yayg›n olarak rastlar›z. Buralarda, hiyerarfli ve
liderli¤in olmad›¤› – yahut çok az oldu¤u- genel-
de kurumsallaflmam›fl örgütler göze çarpar.
1970’lerden sonra kad›n komünleri kurulmak sü-
retiyle radikal feminizmin merkezi de ‹skandinav
ülkelerinden Amerika’ya tafl›n›r. Radikal feminist-
lerin aç›klamalar›na göre bu ak›m›n ortaya ç›k›fl
nedeni kad›nlar›n kurtulufluyla ilgili mevcut te-
orilerin yetersiz kal›fl›d›r. Bu suçlama liberal ve
Marksist teorilere yöneliktir. Çünkü radikal femi-
nistlere göre, radikal feminizm ak›m› liberal ve
Marksist teorilerin kad›n sorununa ve kad›n›n öz-
gürleflmesine tatmin edici bir cevap bulamama-
lar›na bir tepki olarak geliflmifltir. Radikal femi-
nizm, Josephine Donovan’›n söylemiyle “...ataer-
killik ya da erkek egemenli¤inin – kapitalizmin
de¤il- kad›nlar›n bask› alt›na al›nmas›n›n köke-
ninde yatt›¤›n›, kad›nlar›n kendilerini bast›r›lm›fl
bir s›n›f ya da kast olarak görmeleri ve enerjileri-
ni di¤er kad›nlarla birlikte kendilerine bask› uy-
gulayanlara –erkeklere- karfl› mücadele eden bir
harekete yöneltmeleri gerekti¤i, erkeklerin ve ka-
75
d›nlar›n temelde farkl› olduklar›, farkl› üsluplara
ve kültürlere sahip olduklar› ve kad›nlar›n tarz›-
n›n gelecekteki herhangi bir toplumun temelini
oluflturmas› gerekti¤i düflüncelerini içerir.”20 Bu
feminist ak›m›n ilk eserinin Shulamith Firesto-
ne’un 1971 y›l›nda yay›nlanan Cinsiyet Diyalek-
ti¤i adl› kitab› oldu¤u söyleyebiliriz. Shulamith
eserinde kad›nla erkek aras›ndaki biyolojik fark-
l›l›ktan bahsetmekte ve s›n›f çat›flmas› dahil in-
sanlar›n aras›ndaki en temel çat›flma biçiminin
cinsiyet çat›flmas› oldu¤unu söylemektedir. Ona
göre feminist devrim gerçekleflti¤inde kad›nlar
hem üretim hem de üreyim mekanizmas›n›n
kontrolünü ellerine geçirecek ve böylece tam
kurtulufla ulaflacaklard›r. Kad›nla erkek aras›nda-
ki biyolojik farkl›l›k toplumsal iliflkilerin temelini
oluflturdu¤u için Radikal feminizme göre kad›n
erkek iliflkilerini anlamak için -Marksist feminiz-
min tersine üretime de¤il- üreyim sürecine bak-
mak gerekir. Shulamith Firestone Klasik Marksist
kuramdan ayr›larak kad›nlar›n bask› alt›na al›n›-
fl›n›n maddî temelinin ekonomide de¤il biyoloji-
de oldu¤unu ileri sürdü¤ünü söylemifltik. Ona
göre kad›n›n üreme ifllevi ataerkilli¤in ve onun
yönetme ideolojisinin cinsiyet ayr›mc›l›¤›n›n

20 Josephine Donovan, Feminist Teori, çev: Aksu Bora,


Meltem A¤duk Gevrek, Fevziye Say›lan, ‹letiflim Yay›n-
lar›, s. 268.
76
üzerine kurdu¤u cinsiyete dayal› ifl bölümünün
nedenidir. Feminist devrimin baflar›yla tamam-
lanmas› için, yeniden-üretim araçlar›na el koy-
mak yani teknolojiyi kad›nlar›n biyolojik kader-
lerinden kurtulmalar› için kullanmak gerekecek-
tir. Özgül olarak sadece do¤um kontrolünü de¤il
tüple döllenme ve yapay plesentalar gibi ayg›tla-
r›n kullan›ld›¤› yeni üreme yöntemlerini kast et-
mektedir. Bu, “barbar” gebelikten kaç›n›labilece-
¤i ve erkeklerin de çocuk sahibi olabilece¤i anla-
m›na gelmektedir. Bu türden yapay sistemler ço-
cuk do¤urma ve büyütmeye ba¤l› cinsel rol ay-
r›mlar›na son verecektir. Firestone’a göre aflk ma-
ceras› ideolojisi kad›nlar› afyonlayan bir uyufltu-
rucudur. “Erkekler düflünüyorlar, yaz›yorlar ve
yarat›yorlard›, çünkü kad›nlar bütün enerjilerini
bu erkeklere ak›t›yorlard›; kad›nlar kültür yarat-
m›yorlar çünkü onlar aflkla meflguller” O, kad›n-
lar›n güvenlik karfl›l›¤›nda erkeklere ba¤land›kla-
r› sonucunu ç›kar›r. Yak›n dönem feministleri
özellikle Marksist bak›fl aç›s›na sahip olanlar Fi-
restone’nin evrensel olarak biyolojiyi vurgulama-
s›n› elefltirirler.21 Komünist devrimin amac›n›n s›-

21 Michéle Barrett onun biyolojizm ve biyolojik determi-


nizmin tuza¤›na düfltü¤ünü ve kad›nlar›n içinde bu-
lundu¤u flartlar›n kültürel ve tarihsel olarak de¤iflken
oldu¤unu gözden kaç›rd›¤›n› ileri sürer. Zillah Einstein
benzer bir noktaya dikkati çeker ve teknoloji erkek s›-
77
n›fs›z bir topluma ulaflmak olmas› gibi feminist
devrimin amac› da cinsiyet farkl›l›klar›n›n orta-
dan kald›r›ld›¤› bir toplumdur. Bu toplumda and-
rojen insanlar kad›n ve erkek olarak kalacak fakat
toplumsal olarak art›k kad›ns›l›k ve erkeksilik kal-
mayacakt›r. Liberal feministlerin istedikleri gibi
kanunlar› düzeltmek Marksist feministlerin iste-
dikleri gibi kanunlar› toptan kald›rmak yeterli de-
¤ildir. Radikal feminizme göre kad›nlar›n kurtulu-
flu için hem kapitalizmi hem de patriyarkay›22
kald›rmak gerekmektedir.
Patriyarkal sistem güç, iktidar, bask›nl›k, hiyerar-
fli ve rekabet ile özdefltir ve radikal feministlere
göre bu sistem reformla düzeltilmeyecek kadar
köklü ve uzun bir geçmifle sahiptir; bu yüzden de
kad›nlar onu de¤ifltirmekle u¤raflmamal›d›r yani
tek çözüm bu sistemin tamamen ortadan kald›r›l-
mas›d›r. Radikal feministlere göre Patriyarkay›
kald›rmak için öncelikle onun kökünde yatan
cinsel s›n›f sistemini ortadan kald›rmak gerek-
mektedir. Kad›n erkek aras›ndaki biyolojik farkl›-

n›f› taraf›ndan denetlendi¤ine göre, bunu, kad›nlar› bi-


yolojilerinden kurtarmak için kullan›lmas›n›n umula-
mayaca¤›n› tart›fl›r.
22 Patriyarkan›n feministlerce tan›m› flöyle “baban›n ya-

sas›” ya da “kad›nlar›n erkekler taraf›ndan yönetilme-


si” veya “erkeklerin kad›nlara, yafll› erkeklerin genç er-
keklere bask›n olmas›”.
78
l›¤› minimize edecek üreyim teknolojilerinin ge-
lifltirilmesi gerekmektedir. Kad›n› “anne” erke¤i
de “baba”yapan biyolojik farkl›l›k, gebelikten ko-
runma, k›s›rlaflt›rma ve kürtajla ilgili gelifltirilen
yeni teknolojilerle eski anlam ve ifllevini kaybe-
decektir. Sun’î döllenme, anlaflmal› annelik gibi
yeni yöntemlerle, uygun yasal düzenlemeler ya-
p›ld›¤›nda çocuk dünyaya getiren anne ona bak-
mak zorunda kalmayacak, çocuk büyütmek iste-
yen de çocuk do¤urmaya mecbur olmayacakt›r.
Baz› radikal feministler annelik üzerine olan ge-
nel anlay›fla karfl›d›rlar. Bunlara göre yerleflik an-
nelik anlay›fl› üç yanl›fl mite dayanmaktad›r. ‹lk
mit, tüm kad›nlar›n anneli¤i bir ihtiyaç olarak
gördüklerini ileri sürer. Radikal feministlere göre
bu varsay›m sorgulanmal›d›r. Zira e¤er anneler
k›z çocuklar›na oyuncak bebek almaz, evde,
okulda, çarfl›da, k›z ve erkek ayr›m›na dayal›
normlar afl›lanmaz ise kad›nlar›n anne olmak is-
teyecekleri flüphelidir. Anne olma iste¤i medya
ve di¤er kurumlar taraf›ndan k›z çocuklar›na,
toplumsallaflt›r›l›rken empoze edilmektedir. K›sa-
ca annelik toplumsallaflma sürecinin bir sonucu-
dur. ‹kinci mit, bütün annelerin çocu¤a ihtiyaç
duyduklar›n› ileri sürer. Radikal feministlere göre,
çocuk sahibi olan kad›nlara göre çocuk sahibi ol-
mayan kad›nlar›n tatminsiz olaca¤›n› ifade eden
bu varsay›m da temelsizdir. Çünkü annelik güdü-
79
sü toplumsal olarak kurulmakta ve annelik ö¤re-
nilerek benimsenmektedir. Yani bu inanç da top-
lumsallaflma aflamas›nda elde edilir. Radikal fe-
ministlerin karfl› ç›kt›¤› üçüncü mit ise, çocukla-
r›n anneye ihtiyaç duymas›d›r. Burada radikal fe-
ministlerin bahsetti¤i anne, biyolojik annedir.
Onlar da her bebe¤in kendisine bak›p büyütecek
birilerine muhtaç olarak dünyaya geldi¤ini bilip
kabul ederler. Yap›lan itiraz do¤an çocu¤a baka-
cak, onu bak›p büyütecek kiflinin biyolojik anne-
si olmas› gerekti¤inedir. Radikal feministler çocu-
¤un büyütülmesinde biyolojik annenin sosyal an-
neden daha iyi oldu¤unu da kabul etmektedirler.
Onlar biyolojik anne yerine sosyal anne, bak›c›
gibi çözümler yerine bir tek anneden ziyade çok-
lu anneli¤in, çocu¤un toplumlaflmas›nda daha
verimli olaca¤›n› savunmaktad›rlar.
Sonuç olarak bu flekildeki bir yap›laflma da, biyo-
lojik ifl bölümüne dayal› ailenin ortadan kalkma-
s› anlam›na gelecektir. Böylece cinsellik de an-
lam de¤ifltirecek homoseksüellik, heteroseksüel-
lik ve lezbiyenlik gibi kavramlar anlamlar›n› yiti-
receklerdir.
Radikal feministler ayn› zamanda evlili¤i kad›n-
lara eziyet etmenin temel bir formüllefltirilmesi
olarak kabul ederler. Bu yüzden de bu kurumun
reddini hem kuramda hem pratikde, radikal femi-
80
nistlerin temel bir ifli olarak de¤erlendirirler. Aflka
da savunmas›zl›¤›, ba¤›ml›l›¤›, sahipli¤i, ac›ya
duyarl›l›¤›, gelifltiren ve kad›n›n insan potansiye-
linin tam olarak geliflmesini engelleyen bir ku-
rum olarak bakarlar ve onu küçümserler. Tecavü-
zün kad›nlar› terörize etmek için politik bir araç
olarak kullan›lmas› di¤er radikal feministler tara-
f›ndan daha da gelifltirilen bir tezdir. Barbara
Mehrhof ve Pamela Kearon 1971’de yay›nlanan
Rape: An Act Of Terror (Tecavüz: Bir Terör Fiili)
makalesinde tecavüzün politik bir suç, kad›nlar›
ikinci s›n›f konumunda tutan bir terörist eylem
olarak de¤erlendirmesi gerekti¤ine dikkat çeker-
ler. Tecavüz bu bak›fl›n ›fl›¤›nda etkili bir politik
araçt›r. Yani onu sadece bir bireyin bir baflkas›na
karfl› uygulad›¤› keyfî bir fliddet olarak alg›lama-
mak gerekir. Tecavüz politik bir bask› alt›na alma
eylemidir. Radikal feministlere göre bu politik ey-
lemin aç›l›m› da flöyledir: Tecavüz politiktir çün-
kü güçlü bir s›n›f›n üyeleri taraf›ndan güçsüz bir
s›n›f›n üyelerine karfl› uygulan›r. Susan Brown-
miller, kad›n bedenini afla¤›layan ve kullanan bir
ideolojiyi teflvik ettikleri için pornografinin ve fa-
hifleli¤in tecavüz olay›na nas›l katk›da bulundu-
¤una iflaret eder. Ti-Grace Atkinson ise “kad›nla-
r›n bask› alt›na al›nmas› s›n›f sisteminin bafllang›-
c›d›r ve kad›nlar ilk sömürülen s›n›ft›r” diyerek
radikal feminist konumun flekillenmesine yard›m
81
eder. Bir konuflmas›nda “Sizin tan›m›n›z, sizin bir
kad›n oldu¤unuz ve görevinizin ya hamile kal-
mak ya da yatmak oldu¤udur.” der; yine baflka
bir konuflmas›nda kad›nlar›n kimliklerine yönelik
flöyle bir aç›klamada bulunur: “ Belirli bir bireyi
di¤erlerinden kad›n olarak ay›ran nedir? Bu ayr›-
m›n iki yönü vard›r; sosyolojik ve biyolojik. Sos-
yolojik ifllevin terimi kad›nd›r, biyolojik ifllevin
terimi diflidir. Her iki terim de sahibinin d›fl›nda
bir baflkas›n›n ç›karlar› do¤rultusundaki ifllevleri
tarif eder”
Di¤er bir Radikal feminist grup, bu görüfllere kar-
fl› biyolojik anneli¤i savunmaktad›r. Onlar biraz
önce savunulanlar›n aksine kad›n biyolojisinin
kad›n› s›n›rlad›¤›, dolay›s›yla teknoloji vas›tas›yla
kad›nlar›n bu biyolojiden özgürleflmesi gerekti¤i
görüflünü yanl›fl bulmaktad›rlar. Bu grubun içine
giren Radikal feministlere göre sorun biyolojik
annelikten kaynaklanmamaktad›r, as›l sorun
onun toplumsal olarak kurulmas›nda ortaya ç›k-
maktad›r.
Radikal feministler kad›nlar›n kendi bedenlerinin
kontrolünü ele geçirmeleri gerekti¤ini savunurlar.
Kad›nlar›n az veya çok do¤urmas› ço¤u yerde
devlet politikas› durumundad›r ve bu politikay›
yapanlar da erkeklerdir. Ayn› durum kürtaj mese-
lesi için de geçerlidir. Cinsel taciz, tecavüz, ka-
d›n kaç›rma flekilleri hep erkeklerin kad›n›n vü-
82
cudu üzerindeki haks›z eylemlerinden kaynak-
lanmaktad›r. Radikal feministlere göre kiflisel
kimlikler yeniden düzenlenmeli, dilin ve kültü-
rün erkeksi fleklinden s›yr›lmal› dilin ve kültürün
erkeksi fleklinden yeniden dönüfltürülmesi sa¤-
lanmal›, siyasî iktidar yeniden flekillenmeli ve
yerlefltirilmelidir. Ayr›ca edebiyatta, kitle iletiflim
araçlar›nda, reklamlarda vs. kad›n›n sunulufl bi-
çimi de¤ifltirilmelidir. Böylece insan do¤as› yeni-
den biçimlenmifl ve geleneklere meydan okun-
mufl olacakt›r. Onlara göre her toplumda iki kül-
tür vard›r: ‹lki görülen ulusal erkek kültürü ve gö-
rünmeyen evrensel kad›n kültürü. Radikal femi-
nistler mutlaka her toplumda kad›n kültürü oldu-
¤unu savunurlar. Radikal feministlere göre liberal
feministlerle Marksist feministler erkek kültürünü
ve de¤erlerini içsellefltirdikleri için kad›nlar›n da
erkek standartlar›na göre yaflamas›n› istemekte-
dirler. Oysa kendileri kad›n›n kurtuluflunu kad›-
n›n erkekten farkl›laflmas›ndan geçti¤ini söyler ve
bu görüflü savunurlar.
Radikal feminizmin uzun dönemdeki amac› ka-
d›n kültürlü yeni bir toplum infla etmektedir.
Çünkü kad›n yücedir ve yüceltilmelidir. Bu yü-
celtme birçok flekil alabilir; kad›n›n ruhu, vücudu
yüceltilir; regl, Tanr›’n›n bir lütfu olarak kabul
edilir; lezbiyenlik tercih edilir, kad›nlar›n kad›ns›
kültürü övülür vs. Kad›nl›¤›n kad›nlar için büyük
83
bir avantaj ve statü kayna¤› oldu¤unu ve kad›n
kültürü ile kad›nl›¤› erkeklerden ay›rmaya çal›fl-
mak gerekti¤ini savunmaktad›rlar. K›saca kad›ns›
olan özellikler ön plana ç›kar›larak kad›n yücel-
tilmelidir ve kad›nlar› üstün konumda tutacak
özellikler ön plana ç›kart›lmal›d›r. Radikal femi-
nistlerin patriyarkal sistem içinde kad›nlar›n do-
¤urganl›¤› ve anneli¤i terk etme biçimindeki yak-
lafl›mlar› patriyarkal sistemden kurtulmak içindir.
Çünkü onlar, kad›nlar›n temelde üreyimle ilgili
mekanizmalar›n kendi denetimlerinde olmas›n›n
kad›n sorununu ortadan kald›raca¤›n› savunmak-
tad›rlar. Patriyarkal sistem ortadan kalk›nca yani
kad›nlar kendi bedenleri hakk›nda tek söz sahibi
olunca, biyolojik annelik kad›nlar için felâket ol-
maktan ç›kacakt›r. Sloganlar›; Radikal feministle-
rin kulland›¤› önemli bir slogan olan “kiflisel olan
siyasald›r” slogan›d›r ve bu sloganla kad›nlar›n
kendi özel hayatlar›n› kendilerinin kurmak iste-
dikleri mesaj› verilmek istenmektedir. Caroline
Ramazano¤lu’na göre kad›n› bask› alt›nda tutan
olaylar; cinselli¤in toplumsal yap›lanmas›, erke-
¤in kad›na karfl› fliddet kullanmas›, annelik ve ço-
cuk bak›m› gibi olaylard›r. Bunlar›n çözümleri
ise üreyim teknolojisi, ev ifllerinin ücretlendiril-
mesi, kad›n›n ifl hayat›na, erke¤in de eve çekil-
mesiyle sa¤lanabilir. Biyolojik bir birim olarak ai-
lenin ortadan kalkmas› iktisadî bir birim olarak
84
da aileye gerek olmayan yeni bir toplumsal ör-
gütlenme tarz› meydana getirecektir. Bu durum-
da kad›n›n üreyim gücünün onu eve, erke¤in
üretim gücünün de onu kamusal alana gitmeye
zorunlu hâle getirmesi söz konusu olmayacakt›r.
Teknolojik geliflme kad›n›n üreyimdeki rolünü
ortadan kald›raca¤› gibi erke¤in de üretimdeki
üstünlü¤ünü ortadan kald›racakt›r. Erkek ve kad›-
n›n toplumsal ifllevlerindeki bu de¤iflme onlar›n
üstlendikleri bu toplumsal rollerde de de¤iflikli¤e
neden olacakt›r. Kad›n ve erke¤in üreyim ve üre-
timdeki konum ve rollerini farkl›laflt›ran biyolojik
farkl›l›k, teknolojik yeniliklerle ortadan kald›r›ld›-
¤›nda insan toplumlar›nda ezen erkek–ezilen ka-
d›n, sömüren kapitalist–sömürülen iflçi, beyaz
efendi–siyah köle gibi ay›r›mlar da bütünüyle
yok olacakt›r.
Radikal feministlere göre güzel bir dünyay› kur-
mak için sadece patriyarkal düzenden ve kapita-
lizmden kurtulmak yetmemektedir. Özünde er-
kek egemenli¤inin bir uzant›s› olan savafllar, ›rk-
ç›l›k ve çevre kirlili¤i gibi sorunlar kald›r›lmad›k-
ça bu dünya düzelmeyecektir. Gerçekte Radikal
feministler sistematik bir teori ortaya koyama-
maktad›rlar, fakat cinsellik, annelik, aile, evlilik,
edebiyat, müzik, ifl teknoloji vs. ye uzanan çok
genifl bir alanda yerleflik anlay›fllara itiraz ederek
alternatifler sunmaya çal›flmaktad›rlar.
85
L EZB ‹YE N FE M‹N ‹ZM

Lezbiyen feminizm 1970’ler boyunca di¤er fe-


ministlerin tutumlar›n› elefltirdiler ve kendilerine
özgü yaflam durumlar›n› yans›tan kurumlar
oluflturmaya bafllad›lar. 1970’lerin sonlar› ve
1980’lerin bafllar›ndan itibaren lezbiyenler, ka-
d›nlar›n bask› alt›na al›nmas›n›n temelinin “he-
teroseksüelli¤in” kurumsallaflmas› oldu¤unu tar-
t›fl›yorlard›. New York’lu bir grup olan radikal
lezbiyenler, lezbiyen feminist kuram›n ilk büyük
bildirisini haz›rlam›fllard›r. Onlar ›srarla flunu
öne sürerler; ancak kad›nlar birbirlerine yeni bir
benlik anlay›fl› verebilir. O kimli¤i erkeklerle
iliflkili olarak de¤il birbirimize yapt›¤›m›z refe-
ranslarla gelifltirmemiz gerekir. 1969-70’lerde
yay›nlanan makalelerde Martha Shelley lezbiye-
nin ba¤›ms›z kad›n modeli olarak görülmesi ge-
rekti¤ini ileri sürer. Shelley “erkek egemen bir
toplumda lezbiyenlik bir ak›l sa¤l›¤› iflaretidir.”
der. Daha sonraki bir makalede de lezbiyenli¤in
gerçekte “Kad›nlar›n Özgürleflme Hareketinin
kalbi” oldu¤unu söyler. Çünkü erkek kast›n bas-
k›s›ndan kurtulmak için kad›nlar›n birleflmesi
onlara göre ancak bu flekilde mümkündür.
“Kendimizi ve birbirimizi sevmeyi ö¤renmeli-
yiz, erkeklerden ba¤›ms›z ve güçlü olmal›y›z ki
onlarla güçlü bir konumda u¤raflabilelim” tezini
savunan lezbiyen bir flair olan Elsa Gidlow, Lez-
86
biyenler kendilerini erke¤in içsel ve d›flsal haki-
miyetinden kurtard›¤›na göre lezbiyen kiflili¤in
al›fl›lmad›k biçimde yarat›c› oldu¤u sonucuna
var›r.

S‹YAH FEM‹N‹ZM

Siyah feminizm kültürel ve politik yönden


1980’lerde geliflti. ‹lk siyah feminist kad›nlar
toplant›s› 1979’da topland›. Hem sa¤l›k hizmet-
leri ve e¤itimdeki ›rkç›l›¤a karfl› hem de özellik-
le e¤itimdeki ›rkç› göçmen yasalar› ve polis flid-
deti yoluyla uygulanan devlet bask›s›na karfl›
kampanyaya giriflmifl yaz›lar yay›mlam›fllard›r.
Ancak 1970’li y›llar feministlerin ortak ezilmifl-
lik söyleminin öne geçti¤i ve farkl› kad›nlar›n
deneyimlerinin pek de hesaba kat›lmad›¤› y›llar-
d›. 1980’li y›llar›n sonunda hava tersine döndü,
varolan feminizm ›rkç›, etnosentrik ve hetero-
seksüel oldu¤u gerekçesiyle elefltirildi. Bu eleflti-
rilerin bafl›n› çeken siyah feministlerdi. Bell Ho-
oks bu konuda flunlar› söylüyordu:“Siyah kad›n-
lar daha önce siyah erkek ataerkillerin ç›karlar›-
na hizmet etmifl bir siyah hareketiyle, öncelikle
›rkç› beyaz kad›nlar›n hareketine hizmet eden
bir kad›n hareketi aras›nda bir seçim yapmalar›-
n›n beklendi¤ini hissettiler.” der. Pekçok siyah
feminist, siyah ve beyaz kad›nlar›n tarihlerinde-
87
ki deneyim farklar›na iflaret eder. Bunlardan biri
aylak yüksek s›n›ftan beyaz kad›nlar›n üretici ifle
eriflmelerinin reddedilmesi problemini siyah ka-
d›nlar›n nadiren yaflamas›d›r. Buna karfl›l›k siyah
kad›nlar›n ço¤u eve ailelerinin beslenmesine gi-
yinmesine yard›m etmek amac›yla bir iflte (zo-
runlu) olarak çal›fl›r. Siyah kad›nlar siyah ifl gü-
cünün önemli bir yüzdesini oluflturur. Ve bu en
yoksul siyah aile için oldu¤u kadar orta s›n›f di-
ye adland›r›lan bir aile için de do¤rudur. Siyah
kad›n›n serüvenini flöyle anlat›r; “siyah kad›n›n
fiziksel görünüflü flirretçe habislefltirilmifltir; be-
yaz sömürgeci taraf›ndan cinsel olarak taciz
edilmifl ve kötüye kullan›lm›flt›r; en berbat tür-
den ekonomik sömürüye katlanmak zorunda
kalm›flt›r. Kendi çocuklar› aç ve yaln›zken beyaz
kad›na hizmetçilik yapmaya ve beyaz bebe¤e
süt annelik yapmaya zorlanm›flt›r. Bu toplumsal
olarak güdülecek, fiziksel olarak tecavüz edile-
cek, kendi ailesine zarar verecek flekilde kulla-
n›lacak – ve bu sendromu tersine çeviremeye-
cek biçimde güçsüz olacak denli derin bir afla-
¤›lamad›r.”
Pauli Murray 1964’te yazd›klar›nda siyah ve
beyaz kad›n›n ekonomik ve toplumsal konum-
lar› aras›ndaki farktan söz eder: “Siyah kad›n
daha s›k yaln›z bafl›na kal›r, daha çok çocuk sa-
hibi olur, ifl pazar›nda daha uzun süre kal›r, da-
88
ha az e¤itim al›r, daha az kazan›r, daha erken
dul kal›r ve bir ailenin bafl› olarak beyaz karde-
flinden daha a¤›r bir ekonomik yük tafl›r”
ABD’de yaflayan siyah feminist Audre Lorde,
›rkç›l›¤›n nas›l, bir ›rk›n di¤er ›rklara göre üstün
oldu¤u, bundan dolay› egemen olmas› gerekti-
¤i fikrinden ç›kt›ysa cinsiyetçili¤in de bir cinsin
di¤er cinse göre üstün ve dolay›s›yla egemen
olmas› fikrine dayand›¤›n› anlat›r. Ona göre si-
yah kad›nlar bu iki bask›y› içiçe yafl›yorlar. Ni-
tekim Hazel V. Carby “ Bizim yaflam›m›zda bu
bask›lar efl zamanl› yaflan›yor. Irksal- cinsel bas-
k› vard›r, bu ne tek bafl›na ›rksal, ne de cinsel-
dir. Siyah erkekle ›rkç›l›¤a karfl› beraber savafl›r-
ken ayn› anda ona karfl› cinsiyetçilik mücadele-
si veriyoruz.” Görüldü¤ü gibi ›rk, s›n›f ve cinsi-
yet aras›ndaki ba¤› yafland›¤› biçimiyle teorize
etme çabas›nda olanlar siyah kad›nlar›n kendi-
si oluyor. Ayn› zamanda feminist teori için
önemli kavramlar› (örne¤in aile, patriyarka, ye-
niden üretim, deneyim siyaseti gibi) yeniden
sorguluyor ve kendi feminist deneyimleri için
gözden geçirip elefltiriyorlar.
1980’li y›llar siyah kad›n kuramc›lar›n elefltirisiy-
le beyaz kad›nlar›n eski “tüm k›zkardefller” var-
say›m› sars›nt› geçirdi ve ›rk, s›n›f ve cinsiyet ara-
s›nda kuramsal ba¤lar kurulmaya çal›fl›ld› ama
pek baflar›l› oldu¤u söylenemez.
89
1980 SONRASI

1980’ler feminist teoride postmodern ve çok kül-


türlülük teorilerinin fark vurgusunu çok yapt›¤›
ve giderek daha özgül ve kad›nlar aras›ndaki
farklara dikkat çeken, özellikle ›rk, s›n›f, etnik ve
cinsellik farklar›na daha özenli yaklaflt›¤› y›llar-
d›r. Ancak bu herkes için geçerli de¤il. Hâlen ka-
d›nlar›n kendi de¤erleri ve pratikleriyle ayr› bir
kültürel grup olduklar›nda iddia edenlerle, buna
karfl› farkl›l›¤› savunanlar aras›nda gerilim var.
Özellikle Avrupa ve Amerika’da kad›n araflt›rma
merkezinin bulunmad›¤› üniversite yok gibidir.
Kad›nlarla ilgili akademik çal›flmalar›n sürdü¤ü
ama eski feminist eylemliliklerin azald›¤› bir dö-
nemdeyiz. Feminist kuramsal çal›flmalar durmad›
ve gerek geçmifl ve gerekse bugün üzerine femi-
nistler hâlen çal›fl›yor ve yaz›yor. Yaln›z Avrupa
ve Amerika’da de¤il feminist kuram ve pratik
dünyan›n bir çok yerinde kendine taraftar buldu-
¤u gibi “farkl›l›¤a karfl› eflitlik” yanl›l›¤› oryanta-
lizm elefltirisi ile birlikte kendine yer buluyor.

90
I I I . B ÖLÜ M
B A fi L A N G I Ç T A N G Ü N Ü M Ü Z E
TÜRKLERDE KA DIN

‹slâm öncesi Türklerin aras›nda en yayg›n olan


din fiamanizmdi. ‘Yerin Yarat›l›fl’ efsanesini ince-
ledi¤imizde buradaki Ak an23, sonra Umay24

23 Yarat›l›fl Efsanesine göre bafllang›çta gök ve yer yoktu.


Yaln›z uçsuz bucaks›z deniz vard›. Tanr› Ülgen bu de-
nizin üzerinde uçuyor ve konabilece¤i kat› bir yer ar›-
yordu. O zaman kalbinde önündeki nesneyi yakala di-
ye bir ses duydu. Ülgen bu sözleri tekrar ederek elleri-
ni öne uzatt› denizin ortas›ndan aniden ç›kan tafl tuttu
ve ona oturdu. Oturacak yer bulduktan sonra dünyay›
yaratmak istedi. Fakat ne yapaca¤›na nas›l yapaca¤›na
bir türlü karar veremedi. Birden su içindeki Ak anay›
–Ak ene- gördü. Ak ana ona bir nesne yapmak istersen
‘yapt›m oldu’ de, ‘yapt›m olmad›’ deme deyip kaybol-
du. Efsane, Ülgenin dünyay› yaratmaya bafllamas›yla
devam eder. Bizim burada dikkat etmemiz gereken su
ve Ak anadan önce ne gök ne de yerin olmamas›d›r. ‹lk
as›l güç Ülgen tanr› bile Ak anan›n söyledi¤i flekilde
dünyay› yaratm›flt›r. Yani Ak anan›n Ülgen üzerinde et-
kili bir güç oldu¤unu söyleyebiliriz.
24 Umay tanr›ça Altaylar’da çocuklar›n ve hayvanlar›n ko-

ruyucu anas›d›r. Bu tanr›ça anal›k yönüyle belirgindir


91
Ay›s›t25 gibi yaflam›n bafllang›c›n› ve koruyuculu-
¤unu yüklenmifl olan tanr›lar hep kad›n olarak
düflünülmüfltür. Bu tanr›çalar›n en belirgin yanla-
r›ysa anal›k niteliklerini tafl›yor olmalar›d›r. Bura-
dan da anlafl›laca¤› gibi ‹slâm öncesi Türklerde
annelik çok önemli bir mefhumdur. Anne olan
kad›n toplumda sayg›n bir yere sahip olur, ola-
mayan kad›n ise hor görülür ve küçümsenirdi.
Manas destan›nda geçen flu sözler bu tespitimizi
do¤rular; ‘...çocuksuz kad›n, dul kad›n, k›s›r ka-
d›n, odun olmaktan baflka faydas› olmayan a¤aç-
t›r.’ Yine kar›s›, çocuklar› ve annesi düflmana esir
olan Salur Kazan önce annesini kurtarmaya çal›fl-
m›flt›r. Kad›nlar devlet törenlerine, konuklara ve-
rilen davetlere, av sonras› ziyafetlere, hatta sa-
vafllara erke¤i ile beraber kat›labiliyorlard›. ‹slâm
öncesi Türk kad›nlar›n›n yabanc› erkeklerden
kaçmad›¤› ve onlar›n yan›nda örtünmedikleri de
bilinmektedir. K›z çocuklar›na da erkek çocukla-
r›na oldu¤u gibi ata binmeyi ve ok atmay› ö¤re-
ten Türklerin kad›nlardan kahramanl›k ve savafl-
ç›l›k gibi özellikler de bekledi¤ini anl›yoruz.

25 Yakutlarda Umay’›n yerini alan Ay›s›t, yarat›c›, bereket


huzur sa¤layan difli ruhlard›r. Ay›s›tlardan baz›lar› in-
san yavrular›n› ve difli hayvanlar› korur. Ay›s›tlar da¤›-
n›k olan hayat ö¤elerini toplay›p kut yaparlar.yap›lan
‘kut’ ana karn›ndaki çocu¤a üflenir. Böylece çocu¤a
can verilir.
92
Pek çok tarihçi Türklerin ‹slâmiyet’e giriflleriyle
toplum içinde kad›nlar›n sahip olduklar› kimi
haklar› kaybetti¤ini söyler. Farkl› görüfllere göre
ise ‹slâmiyet’in kabulünden sonrada afliret gele-
neklerinin devam etti¤i ve ‹slâm dininin Osman-
l› devletinin kurulufl aflamalar›nda kad›n› toplum
yaflant›s›n›n d›fl›nda tutacak biçimde yorumland›-
¤› savunulmaktad›r. Bu flekilde düflünen tarihçiler
tezlerini flöyle aç›klarlar; Osmanl›lar harem kuru-
mu ‹stanbul’un al›nmas›ndan sonra köleci Bizans
devlet yap›s›ndan etkilenerek girmifltir, yine ka-
d›nlar›n toplum yaflam›n›n d›fl›na itilmesi de ayn›
etkilenmeden kaynaklanmaktad›r. Bu görüflte
olanlar, ‹slâm dininin yap›s› gere¤i kad›n›n top-
lum yaflant›s› d›fl›nda tutulmas› gerekti¤ini savun-
mad›¤›n›, hatta oluflumu s›ras›nda Arap kabilele-
rinde kad›na tan›nan son derece afla¤› statüye gö-
re belirli haklar getiren ilerici bir din oldu¤unu
savunmaktad›rlar.
Biz de bu bilgiyi do¤ru kabul edip Osmanl›n›n ilk
dönemlerinde afliret geleneklerinin sürdü¤ünü
yani klasik döneme de¤in kad›n›n statüsünde be-
lirgin de¤ifliklikler olmad›¤›n› varsayaca¤›z. Kad›-
n›n konumunu ise klasik dönemden itibaren ele
alaca¤›z.
16. yy,’dan itibaren Osmanl› devletinde kad›nlar
genelde toplum yaflant›s›n›n d›fl›nda rol oynuyor-
du. Gerçi bu cümleyi her s›n›f kad›n için kullan-
93
mak yanl›fl olur. Nas›l Bizans’ta yönetici ve çal›-
flan s›n›flar aras›nda kad›nlar›n sosyal hayata kat›-
l›fl biçimleri aras›nda farkl›l›k varsa Osmanl›’da
da saray, vezir, bey gibi yönetici s›n›flar ile as›l
üretici olarak çal›flan s›n›flar aras›nda kad›nlar›n
sosyal yaflant›ya kat›l›fl biçimi aras›nda da farklar
mevcuttu. Yönetici s›n›flar›n yaflad›¤› kentlerde
ve özellikle baflkent ‹stanbul’da yönetici s›n›flara
mensup kad›nlar, tahmin edilece¤i üzere çal›flma
hayat›nda bulunmuyorlard›, fakat as›l üretimin
yap›ld›¤› k›rsal alanda kad›n üretim sürecinin d›-
fl›na hiçbir zaman ç›kmam›flt›. K›rsal alanda top-
rak sadece erkeklerin üretim yapt›¤› bir alan de-
¤ildi, üretim tüm aile fertlerince gerçeklefliyordu.
K›rsal kesimdeki kad›na yönetim kar›flmazken 16.
yüzy›ldan sonra kentli kad›n›n soka¤a ç›kmas› ve
üzerine giydi¤i k›yafet gibi tali konulara dahi Os-
manl›’n›n al›nan kararlarla kar›flt›¤› bilinmektedir.
‹flin ilginç yan› bu kararlar ›slahat yanl›s› III. Selim
ve II.Mahmut gibi sultanlar zaman›nda daha da ti-
tizlikle uygulanm›flt›r. Bunun sebebini tarihçiler,
bu padiflahlar›n yapt›¤› reformlara karfl› bafl göste-
ren direnmeler karfl›s›nda kad›n›n statüsüne has-
sas davran›ld›¤›n› göstermek amac›yla verilen
ödünler olarak yorumlamaktad›rlar.
Osmanl›’da kad›n›n statüsünün tart›fl›lmas›na ilk
kez Tanzimat döneminde rastlan›l›r. Asl›nda Tan-
zimat ferman›nda kad›nlarla ilgili herhangi bir
94
“hak” yoktur; fakat Tanzimat’la bafllayan ve II.
Meflrutiyete kadar giden dönemde baz› “hak”la-
r›n tan›nd›¤› ve kad›n›n statüsünün tart›flma ko-
nusu edildi¤i görülür.
1856 arazi kanunu, k›z evlâtlar›n babalar›ndan
kalan topraklar üzerinde erkek kardefller gibi ve-
raset hakk›na sahip olmalar›n› tan›makta, kölelik
ve cariyelik kald›r›lmakta, kad›nlara e¤itimden
yaralanma olana¤› tan›nmaktad›r. 1842’de Avru-
pa’dan getirilen ebe kad›nlar›n t›bbiyede verdik-
leri kurslarla bafllayan kad›nlara e¤itim ve özel-
likle meslekî e¤itim verme çabas›, 1858’de ilk k›z
rüfltiyelerin 1869’da ilk kez sanayi okullar›n›n,
1870’de Darulmuallimat yani k›z ö¤retmen okul-
lar›n›n aç›lmas›yla devam etmifltir. Ancak bütün
bu at›l›mlar›n son derece dar bir zümreyi etkile-
di¤ini Osmanl› ‹mparatorlu¤unun ‹stanbul, Sela-
nik gibi büyük merkezlerinin ötesine pek yay›l-
mad›¤›n› söylemek gerekir.
Bu dönemde, Muhadderat,Vakit, fiukefezar, ‹nsa-
niyet, Ayine, Parça Bohças›, Aile gibi kad›nlara
yönelik gazeteler vard›. Bunlardan baz›lar›n›n
yay›n sorumlular› kad›nlard›. Ancak ço¤u k›sa
ömürlü gazeteler olmufllard›r. Bu aç›dan en
önemli yay›n organlar›ndan birisi, yay›n kadrosu
hemen hemen tümüyle kad›nlardan oluflan
1895’te yay›nlanmaya bafllayan ve en uzun
ömürlü kad›n gazetesi olan Han›mlara Mahsus
95
Gazete’dir. Fakat bu dönemde kad›n›n sadece
evin içinde kalmas›n› elefltiren herhangi bir yay›n
yoktur. Her ne kadar Osmanl› ‹mparatorlu¤u
kendini yenilemek için yüzünü Bat›ya çevirmiflse
de kad›nlar›n konumu aç›s›ndan bünyesinde Ba-
t›daki gibi bir de¤ifliklik düflünmemifltir.Üstelik
Osmanl› toplumu hâlâ bir tar›m toplumu olarak
kald›¤› için Bat›da sanayileflmenin oluflturdu¤u
iflçi s›n›f› ve çal›flan iflçi kad›nlar diye bir olgusu
da yoktur. fiirin Tekeli Osmanl› Devletinin bu dö-
nemi için flöyle der “....Viktoryen ‹ngiliz Burjuva-
zisi kad›nlar› nas›l iyi ana, iyi efl dindar kad›n
olarak görmek istiyorsa bu dönemde burjuvalafl-
makta olan yönetici s›n›flar da kad›n› ayn› flekil-
de görmek istiyorlard›.”
1908’de II. Meflrutiyetin ilân›yla sosyal hayata
kat›lma, çal›flma hayat›na girme ve yüksek ö¤re-
nim görme gibi yeni baz› isteklerle ortaya ç›kan
büyük flehirlerde yaflayan ve yukar› s›n›fa men-
sup kad›nlar bir süre sonra hayal k›r›kl›¤› yafla-
m›fllard›r. Kad›nlar meflrutiyetin özgürlü¤ünden
fazla nasiplenememifllerdir.26 Ama bu dönemin

26 Selanik’te yay›nlanan Mefharet adl› bir kad›n gazetesi


Meflrutiyeti “yaflas›n millet meclisi” diye karfl›l›yor; ilk
kez “meclis-mebusan”dan farkl› bir deyim kullan›l›-
yordu. Fakat 1911-12’lerde kad›nlar, II. Meflrutiyetin
kendilerine pek fazla bir fley getirmedi¤inden flikayet
etmekdeydiler. 1911-12’de Fatma Aliye Han›m’›n k›z-
96
bir önceki dönemden önemli bir fark› vard›r; o da
do¤rudan kad›nlar›n kendilerinin hak mücadele-
sinde faal olmalar› ve ön planda bir rol almalar›-
d›r. Kad›nlar›n ç›kard›klar› dergi ve gazeteler ço-
¤alm›fl yine kad›nlar pek çok dernekte faaliyet
göstermifl, e¤itim olanaklar›ndan daha fazla ya-
rarlanmaya bafllam›fl hatta siyasal partilerde faal
olmufllard›r. Asl›nda bu geliflmenin de temelinde
1912 Balkan savafl›n›n ve daha önemlisi Büyük
savafl›n kad›nlar› sosyal yaflama girmeye zorla-
yan etkileri vard›r. Balkan savafl› burjuva kad›nla-
r›n› sosyal hizmet anlay›fl›yla derneklere yöneltir-
ken; I . Dünya Savafl› da halk kad›nlar›n› çal›flma
hayat›na sürükleyecektir. Bu savafl di¤er bütün
savafla kat›lan toplumlarda oldu¤u gibi Osmanl›
devletinde de erkeklerin cepheye sevkiyle bofla-
lan memuriyetlere, postane ve telgrafhanelere,
hastabak›c› olarak hastaneye ve orduya kad›nla-
r›n al›nmas›na yol açt›. Kad›nlar›n sosyal hayata
kat›lmalar›yla toplumsal düzeni de¤iflen Osman-
l› bir süre sonra bu yeni toplumsal düzenine gö-
kardefli olan Emine Semiye, Muhasin Dergisinde fiuku-
fe Nihal’in k›z liselerinin aç›lmam›fl olmas›ndan ötürü
etti¤i flikayete, “Evet han›m k›z›m, istibdat devrinde ol-
du¤u gibi, hürriyet ilan›ndan sonra da büyüklerimiz bi-
zi düflünmedi.” diye yaz›yor; 1913’te Kad›nlar Dünya-
s›, Meflrutiyetin Y›ldönümünde “Erkeklerin Millî Bayra-
m›” diye bafll›k at›yor, “Hâlâ yaflamakta oldu¤umuz bu
esaret devrinden bizi kurtar›n›z.” diye yaz›yordu.
97
re bir kararname ç›kartt›.1917’de kabul edilen bu
kararnamede, kad›nlara da boflanma hakk›n› ta-
n›yan, evlenmeyi din adamlar›n›n yetki alanla-
r›ndan ç›kar›p devlete ba¤layan, çok efllili¤i kad›-
n›n r›zas›na b›rakan hükümler vard›. Birinci Dün-
ya Savafl›n›n ard›ndan kad›nlar› toplumsal yafla-
m›n içine daha fazla iten Kurtulufl Savafl› geldi.
Kurtulufl Savafl›na kad›nlar yo¤un biçimde kat›l-
m›fllard›r ve anlafl›ld›¤› kadar›yla bu kat›lma her
s›n›ftan kad›n› etkilemifltir. K›rsal kesim kad›nlar›-
n›n cephe arkas›ndaki faaliyetlerinin yan›nda
kentli ve e¤itimli olan kad›nlar›n da entelektüel
çal›flmalar› olmufltur. Örne¤in ‹stanbul’un iflgali
üzerine bu iflgali protesto eden büyük mitinglere
izleyici olarak kat›lan çok say›da kad›n›n yan› s›-
ra bu mitinglerde kad›nlar› konuflmac› olarak
kürsüde de görürüz. Bu kad›nlar aras›nda iflgal
kuvvetlerince tutuklananlar ve Anadolu’ya ge-
çenler de vard›r. Bu dönemde kad›nlar›n kurduk-
lar› derneklere de rastl›yoruz. Bu derneklerin fa-
aliyetlerinin tam olarak ne oldu¤u, ne yo¤unluk-
ta oldu¤u, ne ölçüde süreklilik gösterdi¤i bilin-
memekteyse de mücadelenin ilk dönemlerinde
toplant›lar düzenledikleri, Anadolu’nun parça-
lanmas›n› ve iflgalini protesto eden devaml› ve
adil bir bar›fl talep eden metinler kaleme ald›kla-
r›, bunlar› bat›l› siyasî liderlerin efllerine telgrafla-
d›klar› biliniyor. Kad›nlar›n çal›flmalar› bunlarla
98
s›n›rl› de¤il kuflkusuz; kad›nlar›n daha sonraki
dönemlerde orduya para ve eflya sa¤lamak için
faaliyette bulunduklar› da tahmin ediliyor. Savafl
bafllad›¤› zaman da gerek çetelerde gerekse dü-
zenli orduda bilfiil savafla kat›lan kad›nlar mev-
cut. Say›lar› belki çok de¤il ama geri hizmetinde
cepheye cephane tafl›mada köylü kad›nlar›n se-
ferber olduklar› düflünülürse Kurtulufl Savafl›na
anadoluda kad›nlar›n oldukça önemli bir katk›da
bulunduklar› görülecektir.
Önce I. Dünya Savafl› ard›ndan da Kurtulufl Sava-
fl› kad›nlar›n geleneksel konumunu alt üst etmifltir.
Kad›nlar de¤iflen hayatlar›yla orant›l› olarak baz›
haklar elde etmifllerdir. Bu haklar› kimi zaman on-
lar ad›na erkek ayd›nlar kimi zaman da bizzat
kendileri talep etmifl ve kazanm›fllard›r. Fakat ka-
d›nlar ne Kurtulufl Savafl› esnas›nda ne de daha
sonra siyasî hak talebinde bulunmam›fllard›r. Ku-
rulan genç cumhuriyet kad›nlara siyasî haklar› bir-
den de¤il zaman içinde vermifltir. Devlet Feminiz-
mi diye adland›r›lan dönem Cumhuriyetin kurul-
mas›yla ortaya ç›km›flt›r. Bu ilk on y›l içinde Me-
deni Kanun (1926’da ‹sviçre modeli al›narak) ka-
bul edilmifl yine oy hakk› eflitli¤ini sa¤layan ana-
yasa de¤iflikli¤inin 1934’de yap›lmas› ile kad›nla-
r›n yasal statülerini de¤ifltirilmifltir. Yeni devlet, ka-
d›nlara bu haklar› verirken onlardan da bekledi¤i
baz› fleyler vard› kuflkusuz; onlardan, yeni toplum
99
düzenine ve laik devlete sadakat bekliyordu dev-
let. Fatma Kayhan kad›nlara yurttafll›k hakk›n›n er-
keklerle eflit biçimde tan›nmas›yla ilgili flunlar›
söyler “...kad›nlara yurttafll›k haklar›n›n erkeklerle
eflit biçimde tan›nmas›ndan sonra 1935’de Türk
Kad›nlar› art›k erkeklere eflit haklara sahip olduk-
lar› için böyle bir örgüte gerek kalmad›¤› gerekçe-
siyle o s›rada varl›¤›n› sürdüren ve yüzy›l bafl›n›n
kad›n hareketinin cumhuriyetle köprüsünü kuran
Türk Kad›nlar Birli¤i’ni kapatarak tabandaki ba-
¤›ms›z kad›n hareketine son verdi. Kendilerini bu
tarihten sonra ideolojik olarak feminizmden çok
Kemalizm’le özdefllefltiren kad›nlar›n kufla¤› femi-
nizme s›rt çevirdi, bunda cumhuriyetin e¤itim ve
meslek gibi kanallardan görece seçkin konumlara
gelmelerinin de pay› var...” 27
Tekeli’ ye göre kad›nlarda savafl›n uyand›rd›¤› bi-
linç, savafl sonras›nda geliflme ve yükselme olana-
¤› bulamam›flt›r. Yine Tekeli, Bat› toplumlar›nda
en son kabul edilen Medeni Kanun olan ‹sviçre
Medeni Kanununu, tek eflli evlili¤i getirmesi ve
boflanma hakk›n› her iki tarafa da tan›mas› bak›-
m›ndan ileri bir aflama olmakla birlikte kad›n-er-
kek eflitli¤ini tam olarak tan›yan bir yasa olma-
makla suçlar. Medeni kanuna göre aile birli¤inin
reisi koca idi ve kad›n›n çal›flma hakk› kocan›n iz-

27 Fatma Kayhan, Feminizm, BDS Yay›nlar›, s. 50.


100
niyle s›n›rland›r›lm›flt›. Medeni kanun her ne ka-
dar ilk bak›flta savafllar›n geride b›rakt›¤› ac›y› s›rt-
layan kad›nlara ödenmesi gereken bir borç gibi
alg›lansa da kabul ediliflinin as›l ve önemli sebebi
“Teokratik” Osmanl› devletine geri dönüflü ola-
naks›z k›lacak olan dinî anlay›fl› temelinden y›k-
maya yönelik en etkin bir politik ideolojik ad›m
olufluydu. Cumhuriyet döneminde kad›na verilen
haklar inceledi¤inde Tekeli’ye göre genelde ka-
d›nlar›n göz önünde tutulmas›ndan çok toplum-
daki dinin etkisinin k›r›lmas› amac› güdülmüfltür.
Bunun ispat›n› tarihî süreci izleyerek yakalayabi-
liriz. 1923-1927 y›llar› 2. Meclis görevdeydi. Bu
meclisin ilk meclise göre devrimlerin yap›lmas›
aç›s›ndan çok daha uygun bir havas› vard›.
Nitekim Mustafa Kemal en önemli ve yap›lmas›
en zor olan devrimleri bu mecliste kabul ettir-
mifltir. Ona karfl› ç›kanlar da olmufltur tabi ama
daha önce söyledi¤imiz gibi bu meclis ilk mec-
lise göre çok daha az gelenekçidir. Hilafetin kal-
d›r›lmas›, Tevhid-i Tedrisat, Medeni Kanun toplu-
mun bünyesinin zor kald›r›laca¤› yasalar bu ta-
rihler aras›nda kabul edilmifltir. fiirin Tekeli mec-
lisin bu yönünü göz önünde bulundurarak ayn›
meclisin -e¤er istenilseydi- rahatl›kla kad›nlara
siyasal haklar› da verebilecek bir yap›da oldu¤u-
nu söyler, yani adeta o s›ralar da böyle bir fley
yap›lmamas› kastîdir. Gerçekten de 1927 seçim-
101
lerinin yaklaflmas› üzerine Kad›nlar Birli¤inde ve
bas›nda aç›lan tart›flmalar meclise de yans›m›fl
ve askerlik kurumunun tart›flmas› s›ras›nda görüfl
belirten bütün konuflmac›lar, kad›nlar›n seçme
ve seçilme haklar›n›n tan›nmas› noktas›nda bir-
leflmifllerdir. Yani bu s›rada konuyla ilgili bir tek-
lif gelmifl olsayd›, meclis, kad›nlara siyasal hak-
lar› verecek yasay› kabul edebilirdi.
Kad›nlar Birli¤i tüzü¤ünde bir de¤ifliklik yaparak,
siyasal haklar›n al›nmas› için mücadele edece¤i-
ni aç›klar ve 1927 seçimlerinde kad›nlar›n aday
olmalar› sorunu tart›fl›l›r. Ama Atatürk’ün ‹stan-
bul’a gelifli s›ras›nda onunla görüflme yapan Ka-
d›nlar Birli¤i yetkilileri nab›z yoklamas› sonunda
aday göstermekten vazgeçtiklerini aç›klamak zo-
runda kal›rlar.
Bu olaylardan sonra 1930’da kad›nlar›n belediye
seçimlerine kat›lmalar› teklifi aniden ve Ata-
türk’ün ald›¤› bir kararla meclise sevk ediliyor. Bir
y›l önce meclise sevk edilmifl bulunan Belediyeler
Kanunun ivedilikle ele al›nmas› için 20 Mart
1930’da meclis karar al›yor; teklifi 20 Mart’ta
Mecliste okuyan fiükrü Kaya bir önceki tekliften
farkl› maddeler hakk›nda bilgi veriyor ve 21. ve
22. maddelerde düzenlenen seçmen ve seçilenle-
rin nitelikleri konusunda “Türk olma kayd› tam ve
flamil olarak kabul olunmufl ve binaenaleyh bele-
diye intihaplar›nda müntehip ve müntehap olmak
102
hakk› Türk kad›nlar›na da verilmifltir”diyor. Tart›fl-
malar s›ras›nda bu maddenin sadece lehinde ko-
nuflmalar yap›l›yor28 ve kanun 3 Nisan 1930’da
kabul ediliyor. fiirin Tekeli bu durumu flöyle aç›k-
l›yor “... Kad›nlara belediye seçimlerine kat›lma
hakk›n› tan›yan yasan›n böyle emrivaki flekilde
getirilifli; ba¤›ms›z bir seçim yasas› de¤il belediye
yasas› içerisinde geçirilifli bizde o s›rada kad›nlara
bu hakk›n tan›nmas›ndan baflka bir amac›n güdül-
dü¤ü inanc›n› uyand›rmakta. Bunu baflka türlü ifa-
de edecek olursak, 1927’de tan›nmamas› için hiç-
bir aç›k neden bulunmayan bir hakk›n 1930’da
k›smi flekilde tan›nmas› için özel bir neden olma-
s› gerekirdi ve bu de¤ifliklik kad›nlara salt siyasete
girme olana¤› vermenin ötesinde baflka bir amaca
daha hizmet etmeliydi. ‹flte bizce buradaki as›l
aç›klay›c› faktör; 1930’un sonunda Serbest F›k-
ra’n›n kurulmas›na varacak olan belirli bir “de-
mokratikleflme deneyinin” bafllat›lmas› ve kad›n-
lar›n siyasal haklar›n verilmeye bafllanmas›n›n da
bu süreci bafllatan ilk ad›m olmas›d›r. Afet ‹nan’
an›lar›nda kad›nlara belediye seçimlerine kat›lma
hakk›n›n tan›nmas› olay›nda kendisinin dolayl›

28 Daha önceden kad›n haklar› konusunda ›l›ml› olma-


yan vekiller bile tart›flmalar›n yap›ld›¤› s›rada kad›n sa-
vunuculu¤una bürünüyor. Örne¤in 1923’te Tunal› Hil-
mi Bey’e kad›nlar›n sadece nüfustan say›lmalar› tezini
savunurken hücum edenlerden Eskiflehir mebusu Emin
Bey o gün maddenin lehine konufluyor.
103
olarak önemli bir rol oynad›¤›n› belirtmektedir.
Fakat bize öyle geliyor ki, bu dolayl› rol anlat›ld›-
¤›ndan biraz de¤iflik bir biçimde etkili olmufltur.
Gerçekten de Atatürk o tarihlerde Afet ‹nan’›n
Konservatuarda vermekte oldu¤u Yurt Bilgisi dersi
için haz›rlad›¤› ders notlar›n› yeterli bulmam›fl ve
bir bölümünü kendisi kaleme almaya bafllam›flt›r.
Üzerinde en fazla durdu¤u konu “Hürriyet” konu-
sudur ve bu yaz›lar›n kaleme al›nd›¤› tarihler
1930 y›l›n›n Ocak-fiubat aylar›d›r. Bu el yazmala-
r› incelendi¤inde 5 fiubat tarihinde “ferdi hürriyet-
ler” konusuna devam edildi¤i ve “cemiyet kurma
ve tedris hürriyetlerinin” kaleme al›nd›¤› görülür.
11 el yazmas› sayfa tutan bu bölümde birkaç kez
kad›nlar›n siyasal haklar›n›n k›s›tl›l›¤›na de¤inil-
mifltir. Siyasî cemiyetler konusunda kavmiyet ve
cinsiyet esas unvanlar›yla siyasî cemiyetler teflkili
memnudur, dedikten sonra Atatürk ferdî hak siya-
sî hak ayr›m›na geçiyor; ferdî haklar›n ilke olarak
cinsleri, sinleri (yafllar›) ve kabiliyetleri ne olursa
olsun herkese ait oldu¤unu söylerken anayasan›n
10. maddesine at›fta bulunarak siyasî haklar cins
yafl ve kabiliyet fark› olmaks›z›n milletin her ferdi-
ne verilmemifltir diyor. Ferdî haklar›n bile baz› s›-
n›rlara tabi olabilece¤ini söyledikten sonra, bunun
sebebi ikidir, 1- Bu haklar tatbikinde siyasî bir fa-
aliyet teflkil edebilirler, bu faaliyet hükümete bil-
vas›ta ifltirake var›r.
Matbuat hürriyeti, cemiyet teflkili hürriyeti ve hat-
104
ta müstakbel vatandafl yetifltiren teflkil hürriyeti gi-
bi. 2- Ferdî hürriyetlerini henüz fiilen kullanmaya
muktedir olmayanlar›n himayesi mevzubahis olur.
Meselâ sa’y hürriyeti baz› ahvalde tahdit olunur.
Çocuklar ve kad›nlar hakk›nda oldu¤u gibi, diye
yaz›yor. Bu notlar›n yaz›l›fl›ndan sadece bir ay
sonra da kad›nlara siyasî haklar veriliyor; sadece
belediye düzeyinde bile olsa. Buradaki çeliflki ve
tutars›zl›k çok aç›k. Oysa Atatürk o s›ralarda içte
ve d›flta Terakkiperver F›rka’n›n kapat›l›fl› ile ba¤l›
olarak kendisine yöneltilen diktatörlük ithamlar›n-
dan tedirgindir ve aksini ortaya koymak için çara
aramaktad›r. ‹flte bize öyle görünüyor ki Atatürk
kendisine Bat› dünyas›ndan yönelmekte olan dik-
tatörlük suçlamalar›na karfl›n böyle bir ad›m at-
m›flt›r. Kad›nlar ilk kez 1933 belediye seçimlerin-
de oy verecek ve ‹stanbul baflta olmak üzere bele-
diye meclislerine ve muhtarl›klara kad›nlar da se-
çilecektir..”29
1931’de Meclis yenilece¤i hâlde, milletvekilli¤i
için kad›nlara seçme ve seçilme hakk›n›n tan›n-
mas› 1934’e kadar geciktirilmifltir. Afet ‹nan’›n
söyledi¤i ilginç bir söz kad›nlar›n yeni cumhuri-
yette kendilerinden istenileni ortaya koymufltur,
Afet Han›m kad›nlar›n parlamentoya girmelerinin
yararlar›n› sayd›ktan sonra; “ Fakat kad›nlar›n

29 fiirin Tekeli, Kad›nlar ve Siyasal Toplumsal Hayat, Biri-


kim Yay›nlar› Yerli Araflt›rmalar Dizisi, s. 213-214.
105
evini bark›n› b›rak›p parti mücadelesine giriflme-
leri kad›nlar›n siyasî idealine muhaliftir” demek-
tedir. Bu söz feministlerce tarihi süreç de göz
önüne al›narak flöyle yorumlan›r; “Burada bir
varsay›m yap›lacak ve kad›nlara siyasal hakk›n fi-
ilen kullan›lmak için de¤il “demokrasiyi simgele-
mesi” için verildi¤i kabul edilecek olursa neden
bir defada de¤il aflamal› olarak gidildi¤i ve bele-
diye seçimiyle, milletvekilli¤i seçimi haklar› ara-
s›nda dört y›l süre kondu¤u anlafl›labilir.” Bu
aç›klama yani milletvekilli¤i seçimi için dört y›l
beklenmesi aç›klamas› kad›nlara siyasal haklar›n
verilifl nedenini tek bafl›na aç›klam›yor. Milletve-
killi¤i ile kad›n›n buluflmas› asl›nda yine Bat›ya
Türkiye’nin demokratik bir devlet oldu¤unun ka-
n›t› oldu¤u için gerçekleflmifltir. 30 Ocak 1933’de
Hitler Almanya’da ifl bafl›na gelmifl ve bir y›l içe-
risinde Almanya’y› “nazilefltirmifltir”. Almanya
bir y›lda tek parti diktatoryas›na dönüflmüfltür. O
s›ralarda Almanya ile Türkiye aras›nda ekonomik
iliflkiler çok s›k›d›r ve Hitler Almanyas› ile Türki-
ye’nin herhangi bir siyasal anlaflmazl›¤› da yok-
tur. Buna ra¤men Atatürk Hitler’in sald›rgan mil-
liyetçili¤ini elefltirir, gerçekte Atatürkde milliyet-
çidir ve ülkede uygulanan politikada milliyetçi
bir politikad›r. Onun kurdu¤u rejim de ayn› Hit-
ler gibi bir tek parti rejimidir. fiirin Tekeli bu ben-
zerliklerden yola ç›karak kad›nlar›n siyasal hakla-
106
r›n› al›fllar›n› flöyle aç›klar; “.... (Atatürk) Özellik-
le Almanya’da Nazilerin iktidara gelmelerinden
sonra kendisini ve kurdu¤u rejimi Nazilerin faflist
rejiminden ay›rmak istemektedir. Kad›nlar› “mut-
fak, kilise, çocuk” ilkesiyle siyasal yaflam›n d›fl›na
itmekte olan bir faflist Almanya’n›n aksine kad›n-
lara milletvekili olma hakk›n› tan›yan bir Türkiye
“demokratik” toplumlar cephesinde bulundu¤u-
nun kan›t›n› vermifl olacakt›r. Bu aflamada da as›l
amaçlanan kad›nlar›n bilfiil siyasete girmelerin-
den çok parlamentoya girmekle sa¤layacaklar›
simgesel yarard›r. 1935’de kurulan 5. Mecliste on
sekiz kad›n milletvekili girecek ve orada bulunufl-
lar›yla her fleyden çok Türkiye’nin demokrasi yo-
lunda ilerledi¤inin ve faflist ve tek parti diktatör-
yas› olmad›¤›n›n simgesi olacakt›r..”30
1930’lu y›llardan s›yr›l›p ilerlersek feminizmin
Türkiye’de uzun zaman bir at›l›m yapamad›¤›n›
görürüz. 1950 ve 70 ortalar›na dek kurulan kad›n
derneklerinin yapt›klar› çal›flmalar yenilikçi de¤il
daha çok geçmifle yönelikti. Bu derneklerin pek
ço¤u bugün de sürdürdükleri kazan›lm›fl haklar›n
özellikle laik devletin ‹slâmî bir düzene geri dö-
nülmesine karfl›n sa¤lad›¤› güvencelerin savunu-
suna öncelik verdi. Bu kad›nlar kendilerini kurtul-

30 fiirin Tekeli, Kad›nlar ve Siyasal Toplumsal Hayat, Biri-


kim Yay›nlar› Yerli Araflt›rmalar Dizisi, s. 216.
107
mufl olarak kabul ettikleri için k›rsal kesim kad›n-
lar›na ac›y›p onlar için çal›flmalar yürütüyorlard›.
Bu kad›nlar ve dernekleri Türkiye’de daha sonra
geliflen feminist ak›m savunucular› taraf›ndan va-
rolan erkek egemenli¤ine karfl› gerçek bir müca-
dele yapmad›klar› için elefltirilmifllerdir.
1970’lerde Türkiye’deki siyasal gündeme sosya-
listler girdi ve az geliflmifllik, d›fla ba¤›ml›l›k, ge-
lir f›rsat eflitli¤i, s›n›flar aras› uçurum, Kürt mese-
lesi gibi yap›sal sorunlar›n ortaya ç›kt›¤› bir dö-
nem oldu. Eflitsizlik ve sömürü gibi kavramlar›n
siyasal söylemin temel kavramlar› hâline geldi¤i
bu ortamda kad›nlar›n da yasalarda varoldu¤u
söylenen eflitli¤e karfl›n eflit olmayan bir “cins
grubu” oluflturduklar› bilinci do¤du. Gerçi
1970’lerin sonlar›nda geliflen bu söylem kad›nla-
r›n ezilmesi, ya da o günün terimleriyle ifade edi-
lirse “kad›n sorunu” Marksizm’in anti-feminist
tahlillerine dayand›r›lm›flt›. Bir önceki dönemde
ezilen kad›n›n esas olarak köylü kad›n olmas›na
karfl›l›k bu kez ön plana ç›kan iflçi kad›nd›. Ama
bu kad›n›n hem iflte hem evde çifte emek kullan-
maktan kaynaklanan sorunlar›n›n afl›labilmesi
için tek çare olarak sosyalizm gösteriliyor ve s›n›f
mücadelesine davet ediliyorlard›. Yani kad›n so-
runu iflçi sorunundan ayr›lam›yordu. 1970’ler de
feministlere göre yararl› ama gerçek kimli¤e ula-
fl›lamadan geçti. Türkiye’deki günümüze de¤in
108
gelen son aflama 1980’lerin bafl›nda ortaya ç›kan
feminizmdir. Esas itibariyle 1987 May›s’›nda
“Daya¤a Karfl› Dayan›flma” kampanyas› ile top-
lumun gündemine oturan feminist eylemlerin
bafllang›c› küçük gruplara dayan›r. 1982’de ‹stan-
bul’da Yazko taraf›ndan Gazeteciler Cemiye-
ti’nde düzenlenen sempozyumda feminizm ilk
kez kamuoyu önünde savunuldu. Ard›ndan
1983’te Somut Dergisi’nde feminist kad›n sayfas›
aç›ld›. Birleflmifl Milletler Kad›n On Y›l› sonunda
1985’te onaylanan, Türkiye’nin de imzas›n›n bu-
lundu¤u Kad›nlara Karfl› Her Türlü Ayr›mc›l›¤›n
Önlenmesi Sözleflmesi’nin uygulanmaya konul-
mas› için imza kampanyas› yap›ld›. Bu kampan-
ya ile toplu eylemler de bafllad›. 1987 Mart’›nda
Feminist dergisi ç›kt›. Ayn› y›l›n May›s ay›nda bü-
yük bir yürüyüflle “Daya¤a Karfl› Dayan›flma”
kampanyas› aç›ld›.31 May›s 1988’de Sosyalist Fe-
minist Kaktüs dergisi ç›kmaya bafllad›. Ankara’da
ise Ocak 1989’da Kad›n Dayan›flma Derne¤i ku-
ruldu. Perflembe Grubu feminizm ve kad›n hare-
keti konular›nda çal›flmalar yapt›. fiubat 1989’da
Ankara’da 1. Feminist hafta sonu toplant›s› yap›l-
d›. Bu toplant›ya ‹stanbul ve Ankara’dan femi-
nistler kat›ld› ve ortak bir “Kad›nlar Kurtuluflu Bil-

31 Kampanyaya neden olan olay Çank›r›’da 4 Nisan


1987’de bir mahkemenin ,daya¤a göz yuman bir karar
vermifl olmas›yd›.
109
dirgesi” yay›mland›. 8 Martta bildirge afifl haline
getirilerek da¤›t›ld›. Yine ‹stanbul’da 1989 Kas›-
m›nda “Cinsel Tacize Hay›r” kampanyas› baflla-
t›ld›. Bu kampanya çerçevesinde broflür, bildiri
yay›mland›. Kampanya çerçevesinde kad›nlar›n
kendilerini savunmalar› için mor i¤neler sat›ld›.
Tacizin yayg›nl›¤›na dikkat çekildi. Aile içinde
fliddete maruz kalan tüm kad›nlara aç›k, psikolo-
jik ve hukuksal yard›m sa¤layan Mor Çat› Kad›n
S›¤›na¤› Vakf› 1990 yaz›nda kuruldu. Bu vak›f
fikri “Daya¤a Dayan›flma Kampanyas›” s›ras›nda
olufltu ve ard›ndan feminist kad›nlar bunun için
projeler oluflturdu. Bu giriflimlerin ve kampanya-
n›n da etkisiyle Bak›rköy ve fiiflli belediyelerine
ba¤l› kad›n s›¤›naklar› kuruldu. Feministler için
1990’l› y›llar daha çok kurumsallaflman›n geliflti-
¤i y›llar oldu. Bu y›lda Türkiye’nin ilk ve hâlen
tek olan Kad›n Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Mer-
kezi kuruldu. Burada kad›nlar taraf›ndan, kad›n-
lar üzerine yaz›lm›fl eserleri bir merkezde topla-
ma, yaz›l› ve görsel eserlerle bir arfliv oluflturma
çal›flt›rmalar›n›n yan› s›ra çeflitli konferanslar, pa-
neller, sempozyumlar da düzenlemekte. 1995
Mart›nda kad›nlara mahsus gazete Pazartesi ya-
y›n hayat›na bafllad›, ayda bir düzenli olarak ya-
y›nlanan gazete yay›n hayat›n› sürdürmektedir.
110
S E Ç ‹ L M ‹ fi K A Y N A K Ç A

Danovan Josephine: Feminist Teori, Çev. Aksu


Bora, Meltem A¤duk Gevrek, Fevziye Say›lan,
‹letiflim Yay›nlar›, ‹stanbul 1997.
Kad›o¤lu Süheyla: Bitmeyen Savafl›m, Sel Yay›n-
c›l›k, 2001.
Sauted Marc: Kad›nlar›n Özgürleflmesi Üzerine,
Çev. Selcan Serdaro¤lu, Telos, 1998.
Tekeli fiirin: 1980’ler Türkiye’sinde Kad›n Bak›fl
Aç›s› Bak›m›ndan Kad›nlar, ‹letiflim Yay›nlar›,
1995.
Demir Zekiye: Modern ve Postmodern Femi-
nizm, ‹z Yay›nc›l›k, 1997.
Bendason Ney: Bafllang›c›ndan Günümüze Ka-
d›n Haklar›, Çev. fiirin Tekeli, ‹letiflim Yay›nlar›.
M›chel Andree: Feminizm, Çev fiirin Tekeli, ‹leti-
flim Yay›nlar›.
Kayahan Fatma: Feminizm, BDS Yay›nlar›.
Beauvoir, Simone de: ‹kinci Cins, Çev. Bertan
Onaran, Payel, ‹stanbul 1993.
111
Beauvoir, Simone de: Yafllanan Kad›n, Çev. Ber-
tan Onaran, Payel, ‹stanbul 1993.
Firestone Shulamith: Cinselli¤in Diyalekti¤i, Çev.
Yurdanur Salman, Payel, ‹stanbul 1979.
Millett, Kate: Cinsel Politika. Çev. Seçkin Selvi,
Payel, ‹stanbul 1973.
Çak›r Serpil: Osmanl› Kad›n Hareketi, Metis Ka-
d›n Araflt›rmalar›, 1994.
Tekeli fiirin:Kad›nlar ve Siyasal Toplumsal Hayat,
Birikim Yay›nlar›, ‹stanbul, 1982
Arat Necla: Feminizmin ABC’si: Kad›n Sorunu,
Simavi Yay›nlar›, ‹stanbul, 1991.
Engels F. : Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kö-
keni, Çev. K. Somer, Sol Yay›nlar›, Ankara 1992.
Çaha Ö. : Sivil Kad›n Türkiye de Sivil Toplum Ve
Kad›n, Vadi Yay›nlar›, Ankara, 1996.
Foucalt M. : Cinselli¤in Tarihi I., Çev. H. Tufan,
Afa Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 1986.
Foucalt M. : Cinselli¤in Tarihi II., Çev. H. Tufan,
Afa Yay›nc›l›k, ‹stanbul, 1988.
Özbudun S. : Niçin Feminizm De¤il, Süreç Ya-
y›nc›l›k, ‹stanbul, 1984.
Felsefelogos Dergisi, Feminist Felsefe, say› 15, 7
(A¤ustos) 2001.

112

You might also like