You are on page 1of 1

ŞAİR AHMET ADA’NIN YAŞAM ISLIKLARI KALDI KULAKLARIMIZDA

Nazmi Bayrı

Adana 9. Kitap Fuarı Fuarı’nın son gününde Broy Yayınları standında koyu bir sohbete dalmıştık şair Seyyit
Nezir ile. Öykücü arkadaşımız Aydan Ay bizi dinliyordu. Ben fuar bittikten sonra Mersin’e dönecektim. Ama
nedense bu yıl fuar bitiminde Seyyit Nezir’de Mersin’e gelmek istiyordu. Önceki yıllarda da Adana Kitap
Fuarı’na geliyordu, fakat Mersin’e geçme düşüncesi hiç olmamıştı. Belli ki içine doğan bir şey onu zorluyordu
bu yıl. Aydan Ay’da onu onaylıyordu. Ben Mersin’de yaşıyordum ve iki arkadaşıma rehberlik edecektim. Şair
Ahmet Ada’yı ziyaret etmekti düşünceleri. Seyyit Nezir onu görmeyeli çok olmuştu.

Sağlık sorunlarını bildiğinden ona moral vermek, şiir üzerine sohbet etmek ve Üvercinka dergilerini iletmek
üzere Mersin’e geldiler. İstasyonda bekledim onları. Ocak ayının ortalarıydı. Şairin evine gitmek üzere toplu
taşıma aracına bindik. Seyyit Nezir ziyaret etme isteğini bir gün önceden bildirmişti. Tabii ki çok sevinmiş. Eve
yaklaştığımızda telefon açtım. Bizi bekliyordu. Sesinde heyecan, sevinç karışımı bir renk sezdim. Balkona
çıkmıştı eşiyle birlikte. El sallıyordu. Sol kolu askıdaydı. Bir hafta önce düşmüş, kolunu kırmıştı. Üzerinde
hırkası vardı. Havaların üşütmediği günler sürüyordu Mersin’de.

Seyyit Nezir’in yüzüne büyüyen bir sevinç dalgası yerleşmişti. Coşkuyla aşağıdan yukarıya el sallıyordu.
Kapıda eşiyle karşıladı bizi. Sarılmalar, şakalaşmalar kapıda sürdü gitti. İki eski dost şair yıllar sonra bir araya
gelince söz biter mi? Biz iki öykücü ve eşi onları dinliyorduk can kulağıyla. Son kitabını biz gelmeden
imzalamıştı üçümüze de. Tebessüm ederek verdi kitaplarımızı. O anda ona götürmek üzere ayırdığım son öykü
kitabımı evde unuttuğum aklıma geldi. Şaka yapacaktım oysa. Kitabımın adı, Kırık Öyküler’di ve o da kolunu
kırmıştı.

Seyyit Nezir onun için getirdiği Üvercinka dergilerini ve istemiş olduğu kitapları takdim etti. Çocuklar gibi
sevindi. Üvercinka dergisine neredeyse her sayı için yazı gönderiyordu. Odasına aldı bizi. Bilgisayarının olduğu
küçük masasına geçti. Kitaplarını gösterdi. O anları ölümsüzleştirmek için fotoğraf çekmeye başladım. Üst üste
çekimler yaptım. İnsanın aklına böylr bir durumda kötü şeyler gelmez ya, bana da öyle oldu. Konuşmalarını
video kayıt yapmadım. Nerden bilecektim bir ay sonra azacağını hastalığının.

Seyyit Nezir ile sımsıkı sarıldılar kapıdan çıkarken. Helallik dilediler birbirlerine. Seyyit Nezir, “İkimizde
rahatsız insanlarız. Ne olacağımız belli olmaz. Bir isteğin varsa söyle,” gibi sözler etti. Balkondan el salladı. O
el sallamaların vedalaşma olduğunu ancak bugün anlayacaktık.

……………..imzaladığı şiir kitabını akşam uyumadan okudum. Başucu kitaplarımın arasına koydum. Ahmet
Ada benden sonra yerleşmişti Mersin’e. Yazı insanı olarak yan yanaydık. Bir ustanın yazı yoluna yeni adım
atmış birinin yanında olması büyük bir güç kaynağıydı. Cesaret veriyordu bana. Genç şairlere de aynı
alçakgönüllülükle yaklaşıyordu.

Şiir yüreğiyle dolaşıyordu Mersin sokaklarında. Duruşunda, bakışında bir estetik, derinlik seziyordum. Mersin
şairini tam olarak anlayamadı, tanıyamadı. Köy- kent kültüründen kurtulamayan Mersin’in sanatçılarına bakışı
bir adım ileriye gitmiyordu ne yazık ki. Onun hak ettiği değeri yaşadığı kentte bulamayışına içten içe
üzülüyordum.

Öyle ki Çukurova Üniversitesi onun 40. Sanat yılını kutlamıştı. Bu işin öncüsü de onun şiirleri hakkında bir
kitap olacak kadar yazılar yazan Mustafa Günay Hocaydı. Tren ile gitmiştik 40. Sanat yılını kutlamak için
Adana’ya. Trende sohbet ederken Mersin’de hep birlikte olduğu bir şair arkadaşının 40.Sanat yılına çağrıldığı
halde gelmeyişine üzüldüğünü söylemişti sık sık. Çok sonradan Mersin’de sanatıyla ilgili bir etkinlik yapıldı,
ancak bu geçirdiği derin hastalığın ilk evresindeydi. Önde oturmuş dinliyordu, ama bitkindi. Onun son günlerde
yakınında en çok duran ve aynı zamanda Hekim olan şair Ogün Kaymak’tı.

Mersin’de sessiz çığlıklar bıraktı. O çığlıklar yaşam ıslıkları oldu kaldı kulaklarımızda. Şimdi Anadolu’nun
ortasında bir yerlerde ışıklar ağıyor gökyüzüne. Oralardan geçerken iyi bakın. Gözleriniz kamaşacak;
kulaklarınıza Anadolu’nun her dilden, renkten sesleri dolacak.

You might also like