Professional Documents
Culture Documents
Arz-ı hâl etmeye cânâ seni tenhâ bulamam cânâ: ey sevgili, ey can, cânım
Seni tenhâ bulıcak kendimi asla bulamam
Gazel
Ol ki her saat gülerdi çeşm-i giryânum görüp ol: o çeşm: göz giryân: ağlayan, gözyaşı döken
Ağlar oldı hâlüme bî-rahm cânânum görüp bî-rahm: merhametsiz cânân: sevgili
Lâle-ruhlar göğsümün çâkine kılmazlar nazar ruh: yanak çâk: parça, parçalanmak
Hiçbir rahm eylemezler dâğ-ı hicrânum görüp nazar: bakmak, bakış
(Fuzulî) rahm eylemek: acımak, merhamet etmek
dâğ: yara hicrân: ayrılık
Gazel
Bende Mecnûn’dan füzûn âşıklık istidâdı var füzûn: fazla, çok istidâd: yetenek, kabiliyet
Âşık-ı sâdık benüm Mecnûn’un ancak adı var sâdık: gerçek, hakiki
Gezme ey gönlüm kuşu gâfil fezâ-yı aşkda fezâ: uzay sahra: çöl
Kim bu sahranun güzer-gehlerde çok sayyâdı var güzer-geh: geçit sayyâd: avcı
(Fuzulî)
Gazel
Âşiyân-ı murg-ı dil zülf-i perîşânındadır
Kande olsam ey perî gönlüm senin yanındadır
Gazel
Haddinedür sevdiğim ebr-i baharun giryesi hadd: yanak ebr: bulut girye: gözyaşı, yaş
Dîde-i uşşâk içündür çeşme-sârun giryesi dîde: göz uşşâk: âşıklar
çeşme-sâr: çeşmesi bol olan yer
Tâ ki saldın aks-i ruhsârunla âteş gülşene aks: yansıma, akis ruhsâr: yanak
Su sepüp def idemez ânı hezârun giryesi gülşen: gül bahçesi hezâr: bülbül (ikinci anlamı:
binlerce)
(Hayalî)
Gazel
Neylerem ben gülşeni kûy-i nigârum var yiter kûy: semt, mahalle, köy nigâr: sevgili, resim gibi
güzel
Nağme-i bülbül ne lazım âh u zârum var yiter nağme: şarkı, ses zâr: inleme, inleyiş
Seyr-i gülzâr eylesün el kanlu yaşumdan benüm seyr: izlemek, seyr etmek el: başkaları,
yabancılar
Kendü gam-hânemde açılmış bahârum var yiter gülzâr: gül bahçesi
(Hayretî)
1
Gazel
Düşüpdür bir perî aşkına dil divânedür şimdi dil: gönül divâne: deli mey: şarap
Kodı ma’mure-i dehri yiri virânedür şimdi perî: peri gibi güzel sevgili evvel: önceleri, ilk
önce
mamure: iyi durumda dehr: dünya, âlem
Yirüm mescid elümde sübha-i mercân idi evvel sübha: tespih, tesbih tanesi yir: yer
Mey-i gül-reng destümde yirüm meyhânedür şimdi mercân: mercan taşı, değerli bir taş dest: el
(Selikî) gül-reng: gül renkli, kırmızı
Gazel
Çeşm-i pür-hûnum yolunda eşk-bar itsem gerek pür-hûn: kan dolu eşk: gözyaşı
Ayağın tozına gevherler nisâr itsem gerek eşk-bâr: gözyaşı saçan, çok ağlayan
Çeşm: göz pirâhen: gömlek
Gül gibi pirâhen-i nâmûsı sad-çâk eyleyüp sad-çâk: yüz parça, parça parça
Gonce-veş dâğ-ı nihânum âşikâr itsem gerek -veş: gibi dâğ: yara nihân: gizli
(Bâkî) âşikâr: açık, meydanda, belli
nisâr etmek: saçmak, serpmek
Gazel
Tesellî virmez ey dil derdin ol cânâna söylersin
dil: gönül cânân: sevgili
Açılmaz sana gûya gonca-i handâna söylersin handân: gülen âh: ah, beddua
Sahrâ: çöl sayd: av
Varup Mecnûn gibi âhın kemendin salma sahrâya aceb: acaba yaban: yabancı, başkası
Ol âhû sana sayd olmaz aceb yabana söylersin âhû: ceylan,(ceylan gibi güzel sevgili)
(Bâkî)
Gazel
Lisân-ı ehl-i dilde aşka gülzâr-ı belâ derler dil: gönül lisan: dil cevân: genç, delikanlı
Cevânın kâmet-i bâlâsına nahl-i cefâ derler kâmet: boy bâlâ: yüksek nahl: fidan
Cefa: eziyet, sıkıntı bî-sabr: sabırsız
Yakın olmaz güzeller âşık-ı bî-sabr u ârâma ârâm: rahat, dinlenme, durma
El öpmek arzû itsek uzaktan merhabâ dirler
(Şeyhülislam Yahya)
Gazel
Gittin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile
İstemem sensiz olan sohbet-i yârânı bile
Gazel
Ey fitnesi çok kavli yalan yandım elünden kavl: söz şem’: mum gayr: yabancılar,
başkaları
Bir nâz ile bin gönlüm alan yandım elünden meclis: içki meclisi, sohbet meclisi
2
Gazel
Feryâd ü nâlem işidüp ey yâr kaçma gel nâle: inleme, inleyiş zinhâr: sakın, asla, aman!
Yiğitsin alma âhumı zinhâr kaçma gel seng: taş dil: gönül der: kapı dîvâr: duvar
Gazel
Esdikçe bâd-ı subh perîşânsın ey gönül bâd: rüzgar subh: sabah turrâ: saç, kakül
Benzer esîr-i turrâ-i cânânsın ey gönül cânân: sevgili tevbe: tövbe mey: şarap, içki
Perîşân: dağınık
Gül mevsiminde tevbe-i meyden benim gibi zann: zannetmek peşîmân: pişman
Zannım budur ki sen de peşîmânsın ey gönül
(Nedim)
Gazel
Sen gülersin gül gibi ben bülbül-i nâlânınım
Mest-i medhûşu temâşâ-yı leb-i handânınım
Gazel
Fermân-ı aşka cân ile var inkiyâdımız inkiyâd: boyun eğme, itaat hükm: hüküm, yargı, karar
Hükm-i kazâya zerre kadar yok inâdımız kaza: Allah’ın takdiri, Kaza ve kader edânî: aşağılık
kimseler
Baş eğmezüz edânîye dünyâ-yı dûn içün dûn: aşağılık tevekkül: sığınma,
Allah’adır tevekkülümüz îtimâdımız itimat: güven, dayanma
Minnet Hüdâ’ya devlet-i dünyâ fenâ bulur fenâ bulmak: yok olmak, geçici olmak sahîfe: sayfa
Bâkî kalır sâhife-i âlemde adımız devlet-i dünya: dünyanın zenginliği, malı mülkü
(Bâkî) bâkî: kalıcı
Gazel
Bezm-i safâya sâgar-ı sahbâ gelir gider bezm: meclis sagâr: kadeh sahbâ: şarap
Gûyâ ki cezr ü medd ile deryâ gelir gider cezr ü medd: gel-git deryâ: deniz
Bir gün demez ol şûh ki âyâ murâdı ne şûh: âyâ: acaba murâd: istek,
arzu
Çokdan bu kûya Nâbî-i şeydâ gelir gider kûy: mahalle, semt şeydâ: çılgın, âşık
(Nâbî)
3
Gazel
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz dehr: dünya bâğ: bağ, bahçe hazân:
sonbahar
Biz neşâtın da gamın da rûzgârın görmüşüz neşât: neşe, mutluluk rûzgâr: rüzgar, zaman
humâr: baş ağrısı, şaraptan kaynaklanan baş
ağrısı
Çok da mağrûr olma kim meyhâne-i ikbâlde mağrûr: gururlu ikbâl: baht, talih
Biz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz hezârân: binlerce mest: sarhoş
(Nâbî)
Gazel
Bana bir tenhâca yir olsa firâvân ağlasam firâvân: seller gibi, çok
Öyle kim yaşum kurusa kalmasa kan ağlasam
Bin yıl olsa ömrümün her ânı ömr-i Nûh’ca handân: gülen, mutlu, neşeli lahzâ: bir an, an
Hiç handân olmasam bir lahzâ her ân ağlasam
(Emrî)
Gazel
Lâle-hadler yine gülşende neler itmediler serv: servi ağacı gülşen: gül bahçesi
Servi yürütmediler gonceyi söyletmediler hûb: güzel cevr: eziyet cefâ: sıkıntı
Âdeti hûbların cevr ü cefâdır ammâ âdet: alışkanlık, sürekli yapılan şey
Bana itdüklerini kimseler itmediler
(Necâtî)
Gazel
Gül gibi olmak dilersen şâd u hurrem ey gönül şâd: mutlu hurrem: neşeli lâle-veş: lale gibi
Lâle-veş elden düşürme câmı bir dem ey gönül câm: kadeh dem: an
Devr elinden kâse kâse yutduğum kanlardır ol katre: damla dem-â-dem: an-be-an, her
zaman
Katre katre damlayan gözden dem-â-dem ey gönül
Gazel
Nev-bahâr oldı gelin azm-i gülistân idelüm azm: gitmek nevbahâr: ilkbahar
Açalum gonca-i kalbi gülü handân idelüm handân: gülen, mutlu, neşeli
Komayup lâle gibi elden ayağı bir dem ayak:1) kadeh, 2)ayak gonca-sıfat: gonca gibi
Mest olup gonca-sıfat çâk-i giribân idelüm mest: sarhoş
(Bâkî)
4
Gazel
Bî-safâ-yı aşk olup bî-derd-i yâr olmak da güç cevr: eziyet, sıkıntı
Bir sitem-ger âfetin cevriyle zâr olmak da güç zâr: ağlayıp inlemek
Gazel
Hücûm-ı nâle komaz cânı bir dem âsûde
Cihânda bir nefes olmazmış âdem âsûde
5
Gönül ne arzû-yı câh eder ne tâc u taht ister
Reh-i himmette ancak kalb-i nerm ü pây-ı saht ister (Nâbî)
………………..
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz
Biz neşâtın da gamın da rüzgârın görmüşüz (Nâbî)
…………………..
Bahar geldi yine deste câm alınmaz mı
O gonceden bu havalarda kâm alınmaz mı (Nâbî)
………………….
Gazel
Hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı
Garazım yok reh-i aşkında fenâdan gayrı
(Fuzulî)
Gazel
Ne görür ehl-i cefâ bende vefâdan gayrı
Ne bulur şem’ yakan kimse ziyâdan gayrı
…………………..
Güllü dîbâ giydin amma korkarım âzâr eder
6
Sâye-i hâr-ı gül-i dîbâ seni (Nedim)
Not:
Arşivini bizimle paylaşan Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenimiz Sayın Emir Hüseyin Yiğit’e teşekkür ederiz.
www.edebiderya.com
Edebiyat, Eğitim ve Sanat Sitesi - Edebi Derya | Edebiyat, Eğitim ve Sanat Adına Her şey Olmasa da
Birçok Şey...